T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ……………………..ENSTİTÜSÜ ………………ANABİLİM DALI ……………….. BİLİM DALI TEZİN ADI Hazırlayan Adı ve SOYADI Danışman Unvanı, Adı ve SOYADI Yükseklisans Tezi Ocak 2021 KAYSERİ T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ …………… BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ……………...ANABİLİM DALI ………..……… BİLİM DALI TEZİN ADI Hazırlayan Adı ve SOYADI Danışman Unvanı, Adı ve SOYADI Bu çalışma; Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından FBD-10-3031 kodlu proje ile desteklenmiştir. Ocak 2021 KAYSERİ İÇİNDEKİLER GİRİŞ ...........................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM KREDİ, KREDİ TÜRLERİ VE TÜKETİCİ KREDİLERİ 1.1. Kredi ................................................................................................................. 2 1.2. Kredi Türleri ..................................................................................................... 5 1.2.1. Niteliklerine Göre Krediler ........................................................................ 5 1.2.2. Vadelerine Göre Krediler........................................................................... 7 1.2.3. Teminatlarına Göre Krediler ...................................................................... 7 1.2.4. Kaynaklarına Göre Krediler....................................................................... 7 1.3.Tüketici Kredileri ............................................................................................... 8 1.3.1. Tüketici Kredisi Kavramı .......................................................................... 8 1.3.2. Tüketici Kredisi Türleri ............................................................................. 9 1.3.2.1. Nakdi Bireysel Krediler .................................................................... 10 1.3.2.1.1 İhtiyaç Kredisi............................................................................. 10 1.3.2.1.2. Taşıt Kredisi ............................................................................... 10 1.3.2.1.3. Konut Kredisi ............................................................................. 11 1.3.2.1.4. Evlilik Kredisi ............................................................................ 12 1.3.2.1.5. Eğitim Kredisi ............................................................................ 12 i 1.3.2.1.6. Tatil Kredisi ............................................................................... 12 1.3.2.1.7. Kredili Mevduat Hesabı ............................................................. 12 1.3.2.2. Gayri Nakdi Bireysel Krediler .......................................................... 13 1.3.2.2.1- Kredi Kartı nedir........................................................................ 13 1.3.2.2.2.- Kredi kartının tüketiciye sağladığı yararlar .............................. 13 1.3.2.2.3 Kredi kartının tüketiciye zararları ............................................... 14 1.3.3.- Tüketici Kredisi Kullandırma Esasları ................................................... 15 1.3.3.1- Kimler Tüketici Kredisi Kullanabilir ............................................... 15 1.3.3.2- Tüketici Kredisi Kullanması Uygun Olmayan Kişiler Kimlerdir. ... 15 1.3.3.3- Tüketici Kredisi Başvuru Süreci ...................................................... 16 1.3.3.3.1.Kredi Başvurusu/Ön Görüşme .................................................... 16 1.3.3.3.2.Mali Bilgilerin İncelenmesi ........................................................ 17 1.3.3.3.3. İstihbarat Bilgileri ...................................................................... 17 1.3.3.3.4.Bilgi Bankasına Başvuru/Kredi Kayıt Bürosu Sorgulaması ....... 18 1.3.3.3.5.Scoring (Notlama)....................................................................... 19 1.3.3.3.6.Kredi Kullandırım/Red Kararı .................................................... 19 1.3.4-Tüketici Kredilerinin Yararları ve Zararları ............................................. 20 1.3.4.1-Yararları ............................................................................................. 20 1.3.4.2- Zararları ............................................................................................ 20 ii 1.3.5. Ekonomi Politikaları Ve Tüketici Kredileri............................................. 20 1.3.5.1. Para Politikası ve Tüketici Kredileri ................................................. 21 1.3.5.2. Maliye Politikası ve Tüketici Kredileri ............................................ 23 1.4. Tüketici Kredilerinin Ülke Ekomomisi Açısndan Önemi .............................. 24 İKİNCİ BÖLÜM TÜKETİCİ KREDİLERİNDE RİSK KAVRAMI 2.1. Kredi Riski Ve Bankacılıkta Karşılaşılan Risk Türleri .................................. 27 2.1.1. Kredi Riski ............................................................................................... 27 2.1.2. Piyasa Riski.............................................................................................. 29 2.1.3. Likidite Riski ........................................................................................... 30 2.1.4. Faiz Oranı Riski ....................................................................................... 32 2.1.5. Kur Riski .................................................................................................. 33 2.1.6. Ülke Riski ................................................................................................ 34 2.1.7. Operasyonel Risk ..................................................................................... 35 2.2. Tüketici Kredi Riskini Etkileyen Faktörler .................................................... 37 2.2.1.Yaş ............................................................................................................ 39 2.2.2. Cinsiyet .................................................................................................... 40 2.2.3. Eğitim Düzeyi .......................................................................................... 40 2.2.4. İstihdam Durumu ..................................................................................... 40 iii 2.2.5. Gelir ......................................................................................................... 41 2.2.6. Ev Sahipliği.............................................................................................. 41 2.2.7. Büyüklük .................................................................................................. 41 2.3. Tüketici Kredi Riski Yönetimi ....................................................................... 42 2.4. Tüketici Kredi Riski Ölçme Yöntemleri ......................................................... 43 2.4.1. Doğrusal Diskriminant Yöntemi .............................................................. 44 2.4.2. Doğrusal Olasılık Yöntemi ...................................................................... 44 2.4.3. Lojit Yöntem ............................................................................................ 45 2.4.4. Probit Yöntem .......................................................................................... 47 2.4.5. Yapay Sinir Ağları Yöntemi .................................................................... 47 SONUÇ ......................................................................................................................49 KAYNAKLAR ..........................................................................................................50 iv GİRİŞ Günümüzde insanların ihtiyaçlarının fazlalaşması nedeniyle paraya olan ihtiyaçlarında da bir artış gözlemlenmiştir. Bu artış insanları parayı elde etmek amacıyla farklı yol ve yöntemlere itmiştir. Kısaca insan, ihtiyaçlarını karşılayabilecek parayı bulma çabası içerisine girmiştir. Banka gibi şirketler insanların bu durumunu çok iyi etmişler ve onların ihtiyaçlarını kredi yoluyla karşılama yöntemine başvurmuşlardır. Kredi vermekte asıl amaç, hem bankanın daha fazla gelir elde etmesini sağlamak hem de şahısların sahip olmak istediği ihtiyaçları daha hızlı elde etmelerini temin etmeyi sağlamaktır. Kredinin şüphesiz en önemli maddesi güvendir. Krediyi verecek kuruluş ile kredi alacak kişiler arasında bir güven mekanizması oluşması gerekir. Ayrıca krediyi alacak bireyin, o krediyi karşılayacak güce sahip olduğunu teminat vermesi de gereklidir. Kredi önem verilen konulardan birisi de şüphesiz zaman unsurudur. Çünkü kredide belirli bir zaman aralığı vardır. Bankalar tarafından verilen kredi işleminin geçerli olması için kredinin geri ödeme süresinin belirlenmiş bir zaman aralığı içerisinde olması gerekmektedir. Belirlenen süre içinde kredinin alacaklı tarafa geri ödenmesi gerekmektedir. Tezimizde kredi ile ilgili kavramlar detaylı bir şekilde izah edilmeye çalışılmıştır. Tüketici kredisinin tanımı yapılmış ve tüketici kredilerinin çeşitlerine yönelik detaylı bilgiler verilmiştir. Yine tezimizde nakdi krediler ile gayrinakdi krediler arasındaki farklar ortaya konmaya çalışılmış ve bunların çeşitlerine yer verilmiştir. Tezimizin ikinci bölümünde ise tüketici kredilerinde risk kavramı üzerinde durduk. Bankalar daha fazla gelir ve sermaye elde edebilmek adına çeşitli riskleri de göze alırlar. Risk umumi manada; zarar ya da olumsuzluk yaratacak bir olayın ortaya çıkma olasılığı olarak tanımlanır. Tezimizde de bu risklerin neler olabileceği ve riskleri etkileyen faktörlerin neler olduğu detaylı bir şekilde verilmeye çalışılmıştır. Tezimiz hem günümüze hem geleceğe faydalı olacak şekilde oluşturulmuş ve çeşitli örnekler verilerek konuların daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır. 1 BİRİNCİ BÖLÜM KREDİ, KREDİ TÜRLERİ VE TÜKETİCİ KREDİLERİ Banka kredileri, ekonomik aktörler için en önemli ekonomik faktörlerden biridir. Banka kredileri fon fazlası olan aktörlerden fon ihtiyacı olan aktörler arasındaki ilişkiyi sağlayarak firmaların yatırım yapmalarını hane halkının ise harcamalarını arttırmalarını sağlayarak ekonomik büyümeye katkıda bulunurlar. Bu bölümde, ekonomide önemli bir unsur olan banka kredilerinin genel olarak tanımı yapılarak başlanacak, kredi türleri, tüketici kredisi açıklandıktan sonra ekonomi politikaları ve tüketici kredileri arasındaki bağlantısına bakılacaktır. Son olarak tüketici kredilerinin ülke ekonomisi açısından önemi incelenerek bölüm sonlandırılacaktır. 1.1. Kredi Kredi kelime anlamı olarak itibar, güven, saygınlık olarak kullanılan İngilizcedeki Credit kelimesinin türevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kredi elimizdeki para ile gelecekte elimize geçecek olan paranın değiştirilmesidir. Kredi veren para verip, ödeme vaadi alırken, kredi alan para alıp ödeme vaadi vermektedir. Kredi, bir bankanın yapacağı değerlendirme süreci sonucunda kredi talebinde bulunan gerçek veya tüzel kişilere, yasal düzenlemeler ile bankanın kuralları ve kaynaklarını da dikkate alarak, belirli limitler dahilinde ve teminatlı ya da teminatsız şekilde tanıdığı nakit veya nakit dışı kullanım hakkına denir (Vurucu ve Arı, 2017). Kaya (2012) kredinin tanımını, bir sözleşmeye dayanılarak bir miktar nakdin kullandırılması veya belli bir edimin yerine getirilmesinin taahhüt edilmesi suretiyle faiz veya komisyon karşılığında itibarın başkasına belirli bir süre ile kullandırılması şeklindeki ekonomik faaliyetler olarak ifade etmektedir (Kaya, 2012). Bankacılık açısından kredi kavramının tanımı ise; “bir bankanın yapmış olduğu veya yapacağı istihbarat sonucunda, gerçek veya tüzel kişilere mevzuatı, iç politikaları veya kendi mevcut kaynakları göz önünde bulundurularak, teminat karşılığı veya teminatsız olarak; para, kefalet veya teminat vermek şeklinde tanımlanmış olan limit veya imkânlardır” şeklindedir (Tapdig, 2017; Parasız, 2005). 2 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun, 48. maddesine göre krediler (Resmi Gazete, 2005); “Bankalarca verilen nakdi krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdi krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdi krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdi kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu kanun uygulamasında kredi sayılır.” Kredi, belirli bir risk karşılığında, kendisine güven duyulan bir kişiye ya da kuruma belirli miktar paranın, belirli bir süre için, belirli bir gelir karşılığı verilmesi, tahsis edilmesidir (Hazar ve Babuşcu, 2017). Kredi güvene dayanan bir işlemdir. Bankadaki krediyi kullandıracak personelin kredi verirken krediyi çekecek gerçek ya da tüzel kişinin ödemede istekli olup olmadığına, sağlam ve dürüst olup olmadığına iyice bakması ve iyi analiz etmesi gerekmektedir (Uzunoğlu, 2011). Kredi işlemi, bir sözleşmeye dayanır, faiz, komisyon ve kâr payı gibi bir getiri karşılığında geri ödenmek üzere verilir (Altıntaş, 2012). Kredi, iktisadi ve ekonomik faaliyetlerde önemli yere sahiptir. Kredi alan kurum ya da kuruluşlar kullandıkları kredi ile kullanacakları ürünleri satın almaktadır. Kullanılan kredi vasıtasıyla satın alma gücü ve işlem hacimleri artmaktadır (Selimoğlu, 2006). Kredi, bankaların şahıs veya şirketlere geri ödemesi şartıyla para vermesi ve krediyi alan kişi ya da kurumunda borcunu geri ödeme taahhüdünde bulunmasıdır. Fakat kullandırılan krediler için geri ödenmeme riski her zaman göz önünde bulundurularak bu riskin en aza indirilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır (Eliuz, 2009). Bir işlemin kredi niteliğini kazanabilmesi için; krediyi alan taraf (borçlu), krediyi veren taraf (alacaklı), devredilen satın alma gücü/garanti (kredi), ödeme 3 vaadi (vade), güven ve saygınlık (itibar), teminat (garanti) ile faiz/komisyon (verim) gibi koşulların oluşması gerekmektedir. Kredi kavramını oluşturan unsurlar; zaman, risk, güven ve gelir olmak üzere dört başlık altında toplanabilir (Kavcıoğlu, 2003: 6). Zaman Unsuru: Kredide zaman unsuru büyük önem taşımaktadır. Kredinin belirli bir başlangıç ve bitiş süresi olmalıdır. Kredi kullanan kişiler borcun belirli bir sürede başladığını ve belirli bir süre sonra biteceğini bilmektedirler, vadesiz bir işlem kredi işlemi sayılmamaktadır (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2011). Bankalar tarafından verilen kredi işleminin geçerli olması için kredinin geri ödeme süresinin belirlenmiş bir zaman aralığı içerisinde olması gerekmektedir. Belirlenen süre içinde kredinin alacaklı tarafa geri ödenmesi gerekmektedir. Kredi süresi ne kadar uzarsa riski o kadar artar (Usta, 1991). Kredinin belirlenen süre içinde ödenmesi bankanın güvenliği ve karlılığı açısından oldukça önemlidir. Vadesi uzayan kredinin riski de artacağından bankanın kredi için oluşturduğu maliyet de buna bağlı olarak artacaktır (Aydın, 2006). Güven Unsuru: Kredi ödemesinin belirlenen süre sonunda ve vadesinde ödenmesi güven unsurunu ortaya çıkarmaktadır. Kredi kullandırılmadan önce yapılan araştırmalarda güven unsuruna aykırı bir durum ortaya çıkarsa kredi işlemi gerçekleştirilmez. Kredi işlemi gerçekleştikten sonra güvenin zedelenmesi durumunda kredinin hızlı bir şekilde iptali ve tasfiyesinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir (Usta, 1991). Kredi işlemin gerçekleşebilmesi için güven unsurunun mutlaka bulunması gerekmektedir. Bu güven unsurunun oluşması için banka kredi verilecek taraf hakkında istihbarat, finansal tablo analizi, geri ödeme performansı, talep edilen kredinin içeriği ve neden talep edildiği gibi araştırmalar yapmaktadır. Yapılan bu araştırmalar sonucu olumlu sonuçlar elde edilirse kredi talebi karşılanmaktadır. Risk Unsuru: Bankacılıkta risk taraflarca kabul edilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucunda karşılaşılan zararı ifade etmektedir. Banka tarafından verilen kredi, geri ödenmeme riski taşımakta olduğundan banka kredi verirken firmanın durumuna göre ipotek, kefalet, rehin gibi teminatlar almaktadır (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2011). Kredi verildiği andan taahhüt edilen zaman sonuna kadar risk taşımaktadır. Burada risk, gerçek veya tüzel kişilere nakit, mal karşılığı veya kefalet alınarak kullandırılan kredilerin, belirli bir tarih itibariyle kullandırılmış olan 4 kısımdır. Risk tamamen ortadan kaldırılamasa dahi bir kısım önlemler almak mümkündür (Ataş, 1966). Getiri Unsuru: Bankaların temel faaliyet amacı getiri elde etmektir. Bankaların getiri elde ettikleri en önemli kalemlerden biri kredidir. Verilen krediden elde edilen getirilerden birisi olan faiz geliri nakit kredilerden elde edilirken bir diğeri olan komisyon geliri ise gayri nakdi kredilerden elde edilmektedir (Usta, 1991). Bankalar açısından kredi kullandırma aşamasında bu dört unsur büyük önem taşımaktadır. Bu unsurların yanında göz önünde bulundurulması gereken kredi fonksiyonları ise şöyledir (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2011): Kredi, firmaların elindeki ürün ve hizmetlerin diğer bireyler tarafından kullanımını sağlamak için etkili bir araçtır. Kredi kullanan kişi ya da kurumlar almış oldukları kredi ile mal veya hizmet üretirler. Kredi kullandıran kurum ise kredi kullandırmış olduğu kişi ya da kuruma karşı alacaklı duruma geçmiş olur. Devlet müdahalesi olmayan ve tam rekabet şartlarının olduğu bir ortamda faiz haddi ile tasarruf arasında eşitliği sağlar. Firma ya da kişinin kullanmış olduğu kredi ile gelecek dönemde sahip olacağı gelirlerini harcama imkanı vererek piyasada kişi ve kurumların satın alma gücünün artmasına yardımcı olur. Girişimcilerin projelerini gerçekleştirmelerini hızlandırarak yapmak istedikleri iş üzerinde kendirini geliştirme imkanı sağlar. 1.2. Kredi Türleri 1.2.1. Niteliklerine Göre Krediler Nitelik unsurlarına dayalı kredileri; nakdi ve gayr-ı nakdi şeklinde iki kısma ayırmak mümkündür. Nakdi kredide amaç kişilere ödünç vermek, geri ödemek üzere belli bir miktar paranın verilmesidir. Burada bankalar müşterilerinden kar elde etmeyi amaçlamışlardır. Verdikleri kredi karşılığında bankalar müşterilerinden faiz ve komisyon alarak kar elde ederler. Borca dair cari hesaplar, belli bir teminata bağlı krediler, iskonto türü krediler bu kredi sınıflandırılması içerisinde yer alır (Güney, 2013). 5 İskonto ve iştira, banka tarafından vadesi henüz gelmemiş poliçenin alacaklı kişilerden satın alınması durumudur. Borçlu cari hesapların belli bir vadeye bağlı olmadığı görülür. Bu hesaplar, belli bir vadeye bağlı olmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nun belli maddelerine göre ortaya konan, müşteriye belli bir sınır içerisinde para çekme imkanı tanıyan, aynı zamanda müşterilerine para çekme ve yatırma imkanı da veren belli kredi sistemleridir (Aydemir, 2004). Gayrinakdi kredilerinde kişiler, bir işin meydana gelmesi, bir borcun kapanması, üzerinde mesul olduğu bir yükümlülüğü yerine getirilmesi amacıyla bankanın bir ücret, bir teminat, bir komisyon mukabilinde borçlu kimse adına kefil olması ve borçlu şahsın yükümlülüğünü üstlenmesi durumu ile ilişkilendirilen, kullandırılan krediler şeklinde karşımıza çıkmaktadır (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2013). Gayrinakdi krediler farklı şekillerde kullandırılabilir. Teminat mektubu verilebilir, kefalet kredisi şeklinde tanzim edilebilir, ithalat garantisi şeklinde de kullanılabilir. Teminat mektubu, bankalar tarafından verilir. Kişilerin yurt içinde veya yurt dışında mevcut olan gerçek ve tüzel şahıslar lehine, bir işin meydana getirilmesi, kişinin borcunun ödenmesi gibi kurum ve kuruluşlara bir söz verdiğinde yerine getirmesi gerekmektedir. Şayet bu taahhüt yerine getirilmezse mektup bedeli ne ise kayıtsız, koşulsuz ödenmesi gereklidir. Bankanın verdiği bu garanti hususlarına teminat mektubu adı verilir. Eğer bir şahsa banka teminat mektubu veriyorsa, kendi saygın ve güvenilir durumunu müşterisinin kullanmasına izin vermiş demektir (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2013). Kabul kredisinde, ihracat eden kişilerle ithalat yapan kişiler arasında bir anlaşma vardır. Burada ithal edilecek ürünün bedeli, malın teslim anında ödenmeyip belirli poliçelerle ya da belirlenen bir vadede ödenmesini mümkün kılan ödeme yöntemidir. Kabul kredisi sayesinde kurum ve kuruluşlar, yurt dışından mal getirebiliyor ve bu malın vadeli şekilde gerçekleştirmesine imkân sağlamaktadır. Yine bu ödemelerde bir veya bir den fazla poliçe ibraz edilebilir (Şakar, 2014). 6 1.2.2. Vadelerine Göre Krediler Kredilerin çeşitli şekillerde sınıflandırıldığını biliyoruz. Krediler vadelerine göre üç farklı şekilde incelenebilir. Bunlar kısa vadeli krediler, orta vadeli krediler ve uzun vadeli krediler şeklinde üç kısımda incelenebilir. Kişi veya kurumun kullandığı kredi, krediyi aldığı tarihten 365 gün içerisinde tekrar ödemeyi taahhüt ediyorsa bunlara kısa vadeli kredi adı verilir. Şayet krediyi alan şahıs veya kurum, bu krediyi 1 sene ile 5 sene arasında ödemeyi taahhüt ediyorsa, bu tür krediler de orta vadeli krediler sınıfına dâhil olur. Eğer alınan kredinin ödeme süresi 5 seneden daha fazla ise bu tür krediler de uzun vadeli krediler sınıfına dâhil olur (Ataçoğlu, 2006). 1.2.3. Teminatlarına Göre Krediler Krediler teminatlarına göre de çeşitli sınıflara ayrılır. Teminatlarına göre kredilerin iki kısımda incelendiğini görürüz. Bunlar teminatlı ve teminatsız kredilerdir. Teminatsız kredilerde, kişi herhangi bir mal güvencesi sunmaz, kişinin imzası karşılığında verilen bir kredi çeşididir. Kısaca kredi alacak olan şahsın bir imzası kredi için yeterlidir. Başka güvencelere de ihtiyaç yoktur. Banka krediyi alacak kişiye ya da kuruma güven duymaktadır ki ona bir imza karşılığında kredi verebilmektedir kısacası şahsın kişiliğine güvenmektedir (Ulusoy, 2013). Teminatlı krediler de ise durum farklıdır. Teminatlı kredileri de kendi arasında ikiye ayırmak mümkündür. Bunun birincisi imza teminatlı kredilerdir, ikincisi ise maddi teminatlı kredilerdir. İmza teminatlı kredilerde birden fazla şahsın ya da kurumun imzasına ihtiyaç vardır. Kefalet mukabilinde verilen krediler, senet mukabilinde verilen krediler bu kredilere verilebilecek birkaç örnekten bazılardır. Maddi teminatlı kredilerde adından da anlaşılacağı üzere verilecek kredi mukabilinde bir maddi malın karşılık tutulması esas alınmıştır. Emtia karşılığında verilen krediler bu kısma örnek verilebilir. Yine esham ve tahvilat mukabilinde verilen krediler de bu kısma girer (Aydemir, 2004). 1.2.4. Kaynaklarına Göre Krediler Kaynaklarına göre kredileri iki kısımda incelemek mümkündür. Bunun birincisi banka kaynaklı kredilerdir. Bu tür kredilerde bankaya ait varlıkların kredi olarak sunulması vardır. İkinci kısım ise yabancı kaynaklı kredilerdir. Banka harici 7 varlıklardan istifade ettirilen krediler ise TCMB, Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. (Eximbank) ve diğer fonlardan faydalanarak verilen kredilerdir (Şakar, 2014). 1.3.Tüketici Kredileri 1.3.1. Tüketici Kredisi Kavramı Tüketici kredisi kavramını açıklayabilmek için öncelikle tüketici kavramının tanımlanması gerekmektedir. Tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiye denilmektedir (Reisoğlu, 2008). Tüketici kredisi ise ticari amaçlar dışında, dayanıklı mal ve hizmet alımı veya tüketicinin ihtiyaçlarını yarınki gelirleri ile ödeme fırsatı veren kredi türü olarak tanımlanmaktadır. Bu kredi türü tüketim amacına yönelik olduğu ve tüketiciler tarafından kullanıldığı için tüketici kredisi olarak adlandırılmaktadır (Amadi, 2012: 30). Daha genel bir ifade ile herhangi bir malın veya hizmetin satın alınmasına bağlı olarak veya olmayarak ticari amaçlar dışında kullanılmak ve sonradan belirli şartlarda geri ödenmek üzere verilen krediler olarak tanımlanmaktadır (Yetim, 1997). Takan (2001) ise tüketici kredisi tanımında talep, üretim ve yatırıma dikkat çekerek tüketici kredisini, geleceğe ait talepleri, geleceğe ait üretimi, dolayısıyla geleceğe ait yatırımlar ile bunlara göre oluşacak istihdamı ve gelir düzeylerini öne alan, hem sosyal hem ekonomik amaçlı krediler olarak tanımlamıştır. Başka bir tanımlamaya göre, bankalar aracılığıyla tüketiciye ticari amaçlar dışında kullanılmak üzere konut, taşıt veya herhangi bir mal ve hizmet alımının finansmanına yönelik olarak kamu veya özel sektör kuruluşlarında ücretli olarak çalışan veya emekli olmuş düzenli gelir elde edenler ile serbest meslek mensuplarına başlangıçta belirlenen faiz oranlarına göre bir ödeme planı içinde geri ödenmek üzere verilen kredilere tüketici kredisi denilmektedir (Şakar, 2006). Gelişmiş ülkelerin tüketici kredisi kanunları ve Avrupa Birliği’nin tüketici kredisi direktifi ise tüketici kredilerini, herhangi bir mal veya hizmetin satın alınması amacıyla ve ticari amaçlar dışında kullanmak üzere, gerçek veya tüzel kişilere gelir ile mal durumları dikkate alınarak banka veya finans kurumları aracılığıyla, ödünç, avans veya mali yardım şeklinde, önceden belirlenmiş kurallara göre geri ödenmek 8 üzere verilen krediler şeklinde tanımlamıştır (Akipek, 1999). Tüketici kredileri bireylere tüketim işlerini kolaylaştırmak için verilen bir kredi türünden oluşmaktadır. Bu kredi türü, gelecekte ödeme vaadiyle şahsi veya ailevi tüketim için bazı mal ve hizmetlerin alımı için kullanılmaktadır. Ayrıca bir ihtiyacı karşılamak ve ekonomiye katkı sağlayabilecek bir mal veya hizmetin satışını özendirmek için kullandırılmaktadır. Tüketici kredisi konusunda tüketicinin de bilinçli olması, buna bağlı olarak doğru kararlar verebilmesi, gerekli araştırmalarını yaparak kredi kullanma konusunda kendi farkındalığıyla hareket etmelidir. Tüketici kredilerinde yeterli bilgiye sahip birey kredi veren kuruluşlar arasında uygun olan krediyi seçebilme kabiliyeti gösterebilirken yine aynı zamanda kullanmış olduğu kredinin kullanım koşullarına bağlı kalabilmeyi, ödemeleri zamanında gerçekleştirebilmeyi, ürün konusunda yeterli bilgi sahibi olması ile banka için oluşabilecek riski de bir anlamda egale edebilmeyi öğrenmektedir. Yeterli, gerekli ve Şeffaf olan bilgi ile ödeme ahlakına yön veren tüketici banka ilişkileri daha sağlıklı ilerleme kaydedecektir. Tekrarlı kurulan banka ilişkilerinde yani müşterinin her ihtiyaç anında yeni bir kredi kullanmak istemesi durumunda aradaki ilişkinin ne kadar sağlıklı ilerleyebildiğini gözeterek, kredi konusundan ihtiyaçlarına her seferinde karşılık bulabilecektir. 1.3.2. Tüketici Kredisi Türleri Bireysel krediler, kişilerin içerisinde bulunduğu maddi olanaklara ve kişilerin gereksinimlerine göre zamanın şartlarına göre farklılık arz etmektedir. Bankaların kişilere özgü, farklı ihtiyaçlarına yönelik birçok bireysel kredileri bulunmaktadır (Şakar, 201). Tüketici kredilerinde amaç, kişinin herhangi bir mal ya da hizmeti elde edebilmesi için, belirli ödeme koşulları sağlayarak, belli bir plan dahilinde geri ödenmek maksadıyla sunulan kredilerdir. Bu tür kredilerde, kişilere bir defaya mahsus kredi verilir. Belirli bir sınırlamaya sahiptir yani belli bir limiti vardır. Banka müşterisine belli bir ödeme planı oluşturur. Müşteri banka tarafından oluşturulan geri ödeme planına uyarak ödemelerini yerine getirir. Bu tür krediler kısa ya da orta süreli krediler sınıfı içerisinde yer almaktadır. Tüketici krediler Nakdi bireysel krediler ve 9 gayri nakdi bireysel krediler olarak ikiye ayrılabilir (Takan ve Acar Boyacıoğlu, 2013). 1.3.2.1. Nakdi Bireysel Krediler Bankacılık sektöründe en yaygın olan kredi türü nakdi kredilerdir. Bu krediler, faiz ya da komisyon alınması karşılığında ödünç para olarak kullandırılan kredilerdir (Mehdizada, 2017). Yani, belirli bir vade sonunda faizi ile birlikte geri alınmak üzere tüzel ve gerçek kişilere bankalar tarafından verilen kredilerdir şeklinde tanımlanmaktadır. Ayrıca, müşterilere nakdi kredi kullandırılırken bankalar komisyon oranına göre alınan ücretin yanı sıra, banka ve müşteri ilişkilerine göre inisiyatif kullanarak da ipotek, çek veya kefalet gibi teminatlar alabilirler. Nakdi krediler de kendi arasında tüketici kredileri ve ticari krediler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ticari krediler, firmaların kullanmış olduğu kredilerdir. Bu krediler; borçlu cari hesap, spot kredi, işletme kredileri, altın kredisi, döviz kredisi, iskonto kredisi ve kredili mevduat hesabı şeklinde sayılabilmektedir (Aydın ve ark, 2014). 1.3.2.1.1 İhtiyaç Kredisi İhtiyaç kredisi bankaların ticari faaliyet dışında sadece gerçek kişilere, satın alınan veya satın alacakları mal ya da hizmet karşılığında herhangi bir fatura beyan etmeksizin, tahsis edilen kredi limiti dâhilinde belirli dönemlerle geri ödeme planı doğrultusunda ve taksitler halinde verilen kredilerdir (Takan, 2001). Eğitim, evlilik, bedelli askerlik, bayram ve yılbaşı kredisi gibi çeşitli isimlerle kullandırılsa da özünde hepsi birer ihtiyaç kredisidir (Güney, 2009). 1.3.2.1.2. Taşıt Kredisi Taşıt kredileri, bireylerin taşıt ihtiyacını karşılamak ve kişinin ihtiyacını gidermeye yönelik oluşturulmuş bir kredi şeklidir. Herhangi bir markanın kişi ya da kurumlar tarafında ticaret maksatlı olmadan “0” km. veya önceden kullanılmış araçların belli bir süre ve geri ödeme taksitlerine ayrılan bir kredi şeklidir. Bu tür kredilerde hem şahsi teminatlara ihtiyaç olduğu gibi hem de araç rehin olarak konulabilir. Araç için alınan kredi miktarı ödendikten sonra rehin kaldırılır. Taşıt kredilerinde miktarın ne kadar olması gerektiği ile ilgili çeşitli farklılıklar yer almaktadır (Şakar, 2014); 10 Sıfır kilometre araçlarda KDV+ÖTV dahil fiyatının %75-%100’üne kadar, İkinci el araçlarda ise Türkiye ve Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği tarafından üç ayda bir oluşturulan araç değer listesi fiyatının %75%100’üne kadar, kullanılmasına müsaade edilmektedir. 1.3.2.1.3. Konut Kredisi Gerçek kişilere; ihtiyaçları olan konutu elde edebilmeleri için banka tarafından tahsis edilen kredi çeşididir. Konut kredilerinde belli kriterler yer almaktadır. Satın alınacak olan konutun yeni ya da belli bir yaşta olması gerekmektedir. Burada dikkate alınması gereken önemli bir husus da konutun ekspertiz değeridir. Birçok banka konut kredisi verirken bu ekspertiz değerinin biraz altında kredi kullanılmasına yardımcı olmaktadır (Güney, 2013). Türkiye’de hususiyetle 2000’li yıllardan itibaren bir faiz düşüşüne şahit olmaktayız. Bankalar hem faizleri düşürmeye başlamışlar hem de belli bir sistem içerisinde konut kredisi için verilen süreler, vadeler yavaş yavaş uzatılmıştır. Vadelerin zamanla uzatılması Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun yıllar yaygın olarak kullanılan mortgage kredilerine benzeyen bir hal almıştır. Bu benzerliğin ana nedeni konut alımındaki vadenin uzunluğu ile alakalı olmuştur (İbicioğlu, 2011). Konut kredileri ile mortgage kredileri aynı şeyler değildir. Birbirinden ayrılan en önemli yönü; mortgage sisteminde ikincil piyasalar mevcuttur ve bu piyasanın oluşuyla sistem meydana gelir. Türkiye’de konut kredilerinin fon kaynağı mevduat bankaları aracılığıyla oluşturulan mevduat fonlarıdır. Türkiye’de mortgage piyasalarında ikincil piyasa henüz oluşmamıştır. Mortgage sisteminde fonlama daha ziyade ikincil piyasalardan yapılır. İpotek teminatı bulunan konut kredisi alacakları, kredi veren kurum tarafından menkul kıymetleştirilerek ikincil piyasada satılır. Böylece sisteme mühim bir fon varlığı elde edilmiş olur. Fakat sistemde bu biçimde bazı karmaşıklıklar meydana gelir. Bu tür risklerin yönetilmesi de zordur. 2008 senesinde ortaya çıkan küresel finans krizinin en mühim sebebi ABD’de insanlara verilen mortgage kredilerindeki risklerin düzgün bir şekilde yönetilmemiş olmasının payı büyüktür (İbicioğlu, 2011). 11 1.3.2.1.4. Evlilik Kredisi Evlenme kararı almış en fazla bir aylık evli çiftlerin, evliliklerinde doğabilecek her türlü harcamalarını finanse etmek üzere gerçek kişilere kullandırılan sabit faiz ve eşit taksit ödemeli bir kredidir (Şakar, 2006). 1.3.2.1.5. Eğitim Kredisi Eğitim kredisi, eğitim gören öğrencilerin okul öncesinden başlayarak üniversite ve sonrasındaki tüm eğitim yaşamı boyunca yurtiçi ya da yurtdışı eğitim giderleri için bankaların kullandırdığı bir kredidir. Eğitim kredisinden belgelenebilir, düzenli ve yeterli gelire sahip olan herkes yararlanabilmektedir. 1.3.2.1.6. Tatil Kredisi Yurtiçinde veya yurtdışında gerçekleşecek eğlence, gezi, spor, sağlık, kültürel, bilimsel ve mesleki inceleme destek ve teşvik amaçlı olmak üzere belli bir tur dahilinde ya da bağımsız seyahat harcamalarını finanse etmek üzere gerçek kişilere kullandırılan, sabit faiz ve eşit taksit ödemeli bir kredidir. 1.3.2.1.7. Kredili Mevduat Hesabı Bu hesaplar her bankada farklı adla anılır. Örneğin artı para hesabı, avans hesabı, ek hesap, kredili mevduat hesabı (kmh) gibi. Kredili mevduat hesabı, bir bankada vadesiz hesabı bulunan gerçek kişi müşterilerin talebi üzerine müşterinin kredi limitleri dahilinde banka yönetimince uygun görülen limitlerle açılan açık kredi hesabıdır. Bu tanımlanan limit sayesinde müşterilerin hesaplarında kendilerine ait para olmasa bile müşteriler bu hesaptan limitleri ölçüsünde para çekebilir, kredi kartı gibi alışveriş harcamalarında kullanabilir ya da hesaptan elektrik, su, telefon, doğal gaz gibi fatura ödemelerini yapabilmektedirler. Bu hesabı kullanan müşteriler hesabı kullandığı gün sayısı ve bakiye kadar her bankanın kendi belirlediği (TCMB’nin belirlediği üst sınırı geçmemek şartıyla) faiz oranı ölçüsünde ay sonlarında faiz ödemesi de yaparlar. Bankalar, mevzuat uyarınca KMH hesaplarına uygulanacak faiz oranı ve masrafları TCMB tarafından bildirilen üst limitler dahilinde belirlerler (Vurucu ve Arı, 2017). 12 1.3.2.2. Gayri Nakdi Bireysel Krediler Herhangi bir işin yapılmasını, mal teslimini veya borç ödemesini taahhüt eden işletmelerin, verdikleri bu taahhütlerini şartlara uygun bir şekilde yerine getireceklerini veya borçlandıkları paraları vadesinde ödemelerini güvence altına almak için, bankaca karşı tarafa hitaben garanti verilmesi tarzında kullandırılan parasal olmayan kredilerdir (Aydın ve ark, 2014). Gayri nakdi kredilerde nakit para kullandırılmasından bahsedilemez. Yani bankanın bir işin yapılması, bir borcun ödenmesi ya da bir yükümlülüğün yerine getirilmesi için alacağı bir ücret veya komisyon karşılığında ona kefil olması şeklinde kullandırılan kredilerdir. Borcun ödenmemesi durumunda banka karşı tarafın alacağının tamamını ödemek zorunda kalır. Gayri-nakdi krediler; teminat mektupları, harici garantiler, kabul-aval kredisi ve ithalat akreditifleri olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Nakdi kredilerde parasal olan faiz ve komisyon alınırken gayri-nakdi kredilerde faiz ve komisyon alınmamaktadır (Mehdizada, 2017). 1.3.2.2.1- Kredi Kartı nedir Kredi kartı, kartı veren finans kuruluşu tarafından tanınan limit dâhilinde kredi kullanmak suretiyle harcama yapılmasına olanak veren bir kart türüdür( Parasız, 1992, s.12). Bir başka deyişle; kredi kartı, kart hamilinin nakit para taşımaksızın alışveriş yapmasına olanak tanıyan ya da nakit para çekme (kredi) kolaylığı sağlayan bir çeşit ödeme aracıdır. Kart hamili satın aldığı mal ve hizmet bedellerinin tamamını belirli bir süre içerisinde ödeyebileceği gibi belirli bir faiz karşılığında taksitlendirerek de ödeme yapabilir (Çırpan, 2000, s.85). 1.3.2.2.2.- Kredi kartının tüketiciye sağladığı yararlar Kredi kartı hamili, diğer bir deyişle kredi kartı sahibinin, kredi kartı kullanmakla elde edeceği avantajlar ise şunlardır: a) Kart hamili nakit taşıma zorunluluğundan ve bunun yol açabileceği bazı tehlikelerden kurtulmaktadır (Yetim, 1997, s.19). Hamil, karta sahip olmakla güvenlik ve saygınlık kazanmaktadır. 13 b) Kart sahibi belirli bir kredi limiti dahilinde, esnek şartlarda ödeme imkanı elde etmektedir (Acarı, 1995, s.35). Bir nevi faizsiz kredi olanağına kavuşmaktadır. Aynı zamanda borçlanabilme ortalamasını artırmaktadır( Zywicki, 2005, s.28). c) Ek kart sayesinde aile fertlerinin nakit ödemeksizin alışveriş yapabilmeleri sağlanmakta ve harcamalar tek bir hesapta toplanıp denetlenebilmektedir(Takan, 2001, s.323) d) Kredi kartı, hamilini çekle ödeme sisteminin verdiği bazı kısıtlamalardan kurtarmaktadır. e) Ayrıca üye işyerleri ve kredi kartı kurumunun sağladığı birtakım olanaklardan yararlanma hakkını elde etmektedir (indirimler, hediyeler, vs.)(Aydın, 1994, s.56). f) Yaptıkları harcamaları ellerindeki ekstreler veya interaktif hesaplar aracılığı ile daha düzenli bir şekilde kontrol edebilmektedirler. 1.3.2.2.3 Kredi kartının tüketiciye zararları Kredi kartı kişilerin harcama eğilimini artırmaktadır (Yetim,1997, s.23). Hamil kaliteli fakat pahalı mal satın alacaktır. Bu ise kişilerin bütçelerinin üzerinde harcama yapmasına sebep olduğundan kişi zor durumda kalabilir.Bunun sonucunda ise icralar, intihar, cinayet gibi sosyal olaylarda artışlar yaşanmaktadır(Uyanık, 2005, s.14). Kredi kartıyla harcama ve nakit kullanımı sonucunda efektif talepte bir artış olacağından, kredi kartı sisteminin enflasyonist etkileri kişileri doğrudan olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Çalınma veya kaybolma durumunda, kart sahibinin iradesi dışında kullanımdan doğan risk kart hamiline aittir. Kart hamili belirtilen süre içinde borç ödemesini yapmadığı taktirde yüksek faiz ödemekle yükümlüdür (Teoman, 1989, s.35). 14 1.3.3.- Tüketici Kredisi Kullandırma Esasları Tüketici Kredilerinin Hedef Kitlesi; Ücretliler: Kamu kesimi veya özel sektörde bir işverene bağlı ve ücret karşılığında çalışan kişiler. Emekliler: SGK (T.C. Emekli Sandığından, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan, BAĞ-KUR’dan) veya özel emekli sandıklarından emekli aylığı alan kişiler. Rantiyeler:Ücret/maaş geliri beyan eden/edemeyen gayrimenkul(kira, menkul, faiz) geliri elde eden kişiler. Serbest Meslek Sahipleri: Belirli bir işverene bağlı olmaksızın kendi adlarına ticari faaliyette bulunan serbest meslek erbabı gerçek kişilerden doktor, diş hekimi, avukat, serbest muhasebeci, mal müşavir, sanatçı, sporcu, danışman, müşavir, noter, mimar, mühendis. 1.3.3.1- Kimler Tüketici Kredisi Kullanabilir • 18 yaşını doldurmuş, medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip; • Ücretli çalışıyorsa toplam çalışma süresi 6 aydan fazla olan, serbest meslek sahibiyse toplam faaliyet süresi 1 yıldan fazla olan • Geliri en az asgari ücret ve aylık taksitleri ödeyebilecek seviyede olan • Diğer banka kredi/kredi kartı ödemelerinde sorun yaşamamış, düzenli ödeme performansına sahip • İşyeri piyasa istihbaratında olumsuzluk bulunmayan kişilerin yapmış olduğu tüketici kredisi başvuruları değerlendirilerek olumlu bulunması halinde kullandırılmaktadır. 1.3.3.2- Tüketici Kredisi Kullanması Uygun Olmayan Kişiler Kimlerdir. • Yaşı 18 den küçük olanlar • Aylık net belgelenebilen geliri asgari ücretten düşük olanlar 15 • Ücretli çalışan ve toplam çalışma süresi 6 aydan kısa olanlar • Serbest meslek sahibi ve toplam faaliyet süresi 12 aydan az olanlar • Zorunlu belge ve bilgilerde eksiklik bulunanlar • Başvuru esnasında belge ve bilgilerde yanıltıcı beyanda bulunanlar • Maaş ve gelirde takyidat (sınırlama) bulunanlar • Son iki yıl içerisinde bankalarda yasal takip kaydı bulunanlar • Bankalardaki bireysel kredili ürünlerinde, son 3 aylık ödeme performansında 30 günden fazla olan ödeme düzensizliği yaşamış olanlar • Son iki yıl içerisinde kaldırışı yapılmamış protestolu senet, karşıhksız çek, çek yasaklığı ve merkez bankası kara liste kaydı bulunanlar • Çalıştığı firma veya piyasa istihbaratı olumsuz olanlar • Fiili ehliyeti bulunmayanlar • Borçlanması (aylık yükümlülüğü) yüksek olanlar • Krediyi ticari amaçlı talep yaptığı tespit edilen müşteri talepleri 1.3.3.3- Tüketici Kredisi Başvuru Süreci Bankalarda bireysel kredi değerlendirme süreci kredi başvurusu ile başlayan ve kredi kullandırımı ya da reddi ile sonuçlanan muhtelif aşamalardan oluşmaktadır. 1.3.3.3.1.Kredi Başvurusu/Ön Görüşme Bireysel kredi için talep edenin bankaya şahsen başvuru yapması gerekmektedir. Bu aşamada yapılacak işlemler bankanın fazla zamanını almamaktadır. Kredinin amacı yasal çerçevede kalmalı aynı zamanda bankanın kredi politikasına aykırı olmamalıdır (Takan ve Boyacıoğlu, 2011: 185). Kredi başvurusu sırasında istenen kredinin bankanın kullandırdığı krediler arasında bulunup bulunmadığı değerlendirilmekte ve geri ödeme şekli görüşülmektedir (Şakar, 2009: 16 31). Günümüzde kredi başvurusu müşterilerin şubeye fiilen müracaatları ile yapılabileceği gibi, bulundukları yerden veya evlerinden mobil iletişim araçları ya da bilgisayar vasıtasıyla da yapılabilir. Bankaların kredi reklamlarında “TCKN yaz XXXX numarasına yolla kredin hazır” şeklinde tanıtımlar sıkça görülmektedir. Ayrıca hemen hemen bütün bankaların internet portallarında şubeye gitmeye gerek olmaksızın kredi başvurusu yapılabilecek hizmetler sunulmaktadır. Bu hizmetlerin adları bankadan bankaya değişiklik göstermekle birlikte ortak özellikleri müşteriye istediği anda bulunduğu noktadan krediye ulaşma imkânı sunmasıdır. 1.3.3.3.2.Mali Bilgilerin İncelenmesi Kişinin geliri ve mal varlığı, ödeme gücü üzerinde birincil derecede etkili olmakta, bu sebeple verilecek kredinin sınırlarının çizilmesinde dikkate alınan bir ölçü oluşturmaktadır (Akgüç, 2006: 338). Bireylere ait mali bilgilerin değerlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel nokta, bireyin o andaki ödem gücünden çok gelecekteki ödeme gücünü ölçmektir. Kredi talep eden kişinin bugünkü ve gelecekteki net gelir düzeyi bankadan aldığı kredinin taksitlerini ödeyebilecek kadar yüksek olmalıdır. Diğer bir ifade ile kişinin aylık kazancından zorunlu harcamaları düşüldükten sonra geriye kalan tutarla kredi taksiti ödenebilmelidir (Şakar, 2001: 103). Mali durumun somut göstergesi olarak bankaca müşteriden gelir belgesi (ücretliler için maaş bordrosu, ticaret erbabı için vergi levhası vb.) talep edilmektedir. Gelir belgesine ek olarak düzenli gelir niteliğinde olan kira sözleşmesi ve mevduat hesap cüzdanı gibi belgeler de istenmektedir(Takan ve Boyacıoğlu, 2011: 186). Özel sektör çalışanı tarafından bankalara sunulan işyeri onaylı maaş yazılarının doğru kabul edilebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan alınacak SGK Hizmet Dökümünde yer alan bilgilerle tutarlı olması gerekmektedir. 1.3.3.3.3. İstihbarat Bilgileri Kredilendirme sürecinde müşteri hakkında diğer bankalar, TCMB kayıtları, tedarikçileri/ müşterileri ve yakın çevresi üzerinden bilgi toplanması (Güney, 2010: 92-93) gelir ve gider analizi kadar, bazı durumlarda bundan da önemli bir nitelik taşımaktadır (Şakar, 2001: 106). Bu aşamada müşteri ile ilgili elde edilecek bilgiler; • Daha önce karşılıksız çıkmış çek ve protesto edilmiş senet bilgileri, 17 • Diğer bankalarda hali hazırda ödenmeyen taksitlerinin bulunup bulunmadığı, • Müşterileri ve tedarikçileri ile olan ticari ilişkilerinin mahiyeti, • Borçları karşısında taşıdığı ödeme ahlakı ve nasıl bir hayat yaşadığı, şeklinde bilgilerdir 1.3.3.3.4.Bilgi Bankasına Başvuru/Kredi Kayıt Bürosu Sorgulaması Bilgi bankaları, başvuru sahibine ait kredi verilerinin tarihçesi hakkında çabuk ve doğru bilgi temin edilmesi amacıyla faaliyet göstermektedir. Bankalar kredi başvuru süreçlerinin sağlıklı olarak sonuçlandırılması amacıyla bu kuruluşlardan bilgi edinebilmektedir. Bu sistem bankaların yanı sıra tüketici taleplerinin hızlı sonuçlandırılmasına imkân vermesi sebebiyle müşteriler için de oldukça faydalıdır (Takan ve Boyacıoğlu, 2011: 187). Bu kuruluşlar bankaların ortaklığı ile kurulmakta olup sisteme kayıtlı olan tüm banka müşterilerinin ödenmemiş veya gecikmiş kredi borçları hakkında belli bir ücret karşılığında bilgi sunmaktadır. İstihbarat yapılırken söz konusu şirketten alınacak bilgilerden de istifade etmek mümkündür (Şakar, 2001: 107). Türkiye’de en geniş üyelik ağına sahip olan bilgi bankası Kredi Kayıt Bürosu (KKB) A.Ş.’dir.2013 yılsonu itibarıyla kuruluşa aralarında bankalar, leasing şirketleri, tüketici finansman şirketleri, sigorta şirketleri ve faktöring şirketlerinin bulunduğu 149 finansal sektör firmasının üyeliği bulunmaktadır (KKB, 2013: 4). Kredi Kayıt Bürosu’nun bireysel kredi değerlendirme süreçlerinde kullanılmak üzere finansal sektörün hizmetine sunduğu ana ürünler şöyledir (KKB, 2013: 31-32); • Üye kuruluşların, müşterilerin borçlu ve kefil konumunda oldukları tüm açık hesap bilgilerine, son beş yıl içindeki kapalı hesap bilgilerine, son altı aydaki kredi başvuru bilgilerine ve son otuz altı aylık döneme ait kredi geri ödeme bilgilerine ulaşabilecekleri Kredi Referans Sistemi (KRS), • Bir tüketicinin, KKB üyesi olan kuruluştan kullandığı ya da kullanacağı kredinin geri ödemesini diğer bir tüketiciye kıyasla ne ölçüde yerine getireceğini öngörmek amacıyla hesaplanan Bireysel Kredi Notu (BKN), 18 • Son dönemde ve geçmişinde ödeme güçlüğü belirtisi göstermediği halde, ödeme gücünü aşan bir borç yükü altına girme eğiliminde olan kişilerin raporlandığı Bireysel Borçluluk Endeksi (BBE), gibi ürünlerdir 1.3.3.3.5.Scoring (Notlama) Bankalar müşteri hakkında topladıkları tüm bilgileri, kullandıkları bir scoring sistemi üzerinden değerlendirmekte ve müşteri için bir skor (puan-not) belirlemektedir. Bankaların scoring sistemleri farklılık göstermekle birlikte genellikle aynı temel esaslara dayanmaktadır. Bankalar müşterilerin sahip oldukları notlara göre daha cazip kredi teklifleri sunabilmektedir (Şakar, 2001: 107). Diğer taraftan Kredi Kayıt Bürosu tarafından, Türkiye’de tüm bankalarca kullanılabilecek bir referans kredi skoru hizmeti sunulmaktadır. Bu çalışma KKB tarafından bir finansal hizmet platformu olan Findeks üzerinden gerçekleştirilmektedir Findeks Kredi Notu olarak adlandırılan bu referans not, bankalardan kullanılmış olan bireysel nitelikli tüm kredi ve kredi kartı hesaplarının geçmiş verileri üzerinden oluşturulur. Findeks Kredi Notu, finansal ve reel sektörün yanı sıra bireyler tarafından da gösterge olarak kabul edilen finansal bir karnedir. Findeks Kredi Notu yüksek ise daha kolay krediye erişilebileceği gibi daha uygun borçlanma oranlarıyla da kredi kullanılabilir. Bu platforma bireyler üye olarak kredi notlarını ve Türkiye sıralamasında kredi notu açısından durumlarının ne olduğunu öğrenebilmektedirler. Ayrıca sistemde notlarını nasıl iyileştirebilecekleri hakkında danışmanlık alabilmektedirler. Bu platform finansal sisteme risk değerlendirme ve risk yönetimi açısından oldukça zengin imkânlar getirmektedir. 1.3.3.3.6.Kredi Kullandırım/Red Kararı Kredi değerlendirme çalışmaları sonucunda istenen şartları taşıdığına karar verilen müşterilere uygun bir teminat yapısı sağlanarak kullandırım yapılmaktadır (Güney, 2010: 93). Diğer yandan kredilendirme şartlarını taşımayan müşterilerin talepleri ise banka tarafından reddedilmektedir. 19 1.3.4-Tüketici Kredilerinin Yararları ve Zararları 1.3.4.1-Yararları • Bireylerin satın almak istedikleri veya ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlere hemen sahip olmalarını sağlar. • Bireyler böylece gelecekte elde edecekleri geliri önceden kullanma imkânına kavuşmuş olur ve beklenmedik fiyat artışlarından ve enflasyon etkisinden bütçeleri korumuş olurlar. • Özellikle enflasyonun hâkim olduğu dönemlerde bireylerin bütçelerine uygun bir şekilde ödeme imkânı sağlamak suretiyle mevcut yaşam standartlarını yükseltir. • Bireylerin maddi imkânlarını daha planlı bir şekilde kullanmalarını ve dolayısıyla zorunlu tasarruf yapmalarını sağlar. • Alışverişlerde bireylere toplu peşin para avantajı sağlayarak pazarlık gücü kazandırır. • Diğer bankalara dağılmış borçların tek bir bankaya toplanması ve bankaların sunduğu çapraz satış ürünlerinden faydalanılması imkânlarını sağlar. 1.3.4.2- Zararları Tüketim hırsını arttırır ve gerçek kişilerin mali imkânlarının üzerinde harcama yapmasını ve borç altına girmesini sağlar. Ayrıca bireylerin, gelecekteki tasarruflarını bugünden harcamalarına neden olur. Bunun sonucunda da kişilerin tasarruf eğilimleri düşer ve gelecekte ellerinde mevcut olacak olan likiditeleri ile finansal varlıklara yatırım yapma yeteneği azalır. 1.3.5. Ekonomi Politikaları Ve Tüketici Kredileri Kamuda politika üreten ekonomi kurumları uyguladıkları politikalar ve aldıkları kararlar ile tüketici kredilerini etkileyebilmektedirler. Bu etki klasik aktarım mekanizmaları, vergi ve yasal düzenlemeler yoluyla olabilmektedir. Uygulanan ekonomi politikaları en geniş sınıflama ile para ve maliye politikaları şeklinde 20 sınıflandırılabilir. Ekonomik politikalar ile tüketici kredileri etkileşimini bu başlıklar altında incelemek konuya sistematik yaklaşma konusunda yardımcı olacağı düşünülmektedir. 1.3.5.1. Para Politikası ve Tüketici Kredileri Ülkelerin uyguladığı ekonomi politikalarının temel ayaklarından biri olan para politikası, toplam üretim, istihdam ve fiyat hareketleri gibi genel ekonomik büyüklüklerin yönünü ve gelişimini etkilemek amacıyla kullanılan temel araçlardan biridir. Para politikasının arz yönlü doğrudan etkisi azdır ve ekonomi üzerindeki asıl etkisini çoğunlukla toplam talebi etkileyerek gösterir. Dolayısıyla para politikası uzun vadede, mal ve hizmetlerin nominal değerini, yani genel fiyatlar düzeyini belirlerken, kısa ve orta vadede de reel aktiviteler üzerinde oldukça önemli etkiye sahiptir (Kasapoğlu, 2007). Para politikasının reel ekonomi üzerindeki etkisi parasal aktarım mekanizmaları denilen bir süreçle gerçekleşir. Çiçek (2005) parasal aktarım mekanizmasını şöyle açıklar. Parasal aktarım mekanizması, para politikası-reel ekonomi arasındaki etkileşimi, yani parasal değişimlerin toplam talep ve üretimi hangi yollarla ve ne ölçüde etkilediğini gösteren mekanizmadır. Gerek teoride gerekse uygulamada oldukça karışık olan bu mekanizmayı tam olarak anlamak veya çözmek mümkün değildir. Ancak, parasal aktarım mekanizması genel olarak iki adımda tanımlanabilir. Birinci adım, para politikası uygulamalarındaki değişimlerin piyasa faiz oranları, varlık fiyatları ve döviz kuru gibi finansal piyasa koşullarına aktarımını belirler. İkinci adım ise finansal piyasa şartlarındaki değişmelerin üretim seviyesi ve enflasyonu nasıl değiştirdiğini gösterir. Para politikasının reel ekonomiyi etkileyebilme kabiliyeti, iktisat kuramının en önemli sorunlarından birisidir. İktisatçılar arasında, para politikasının kısa dönemde reel ekonomiyi etkilediği konusunda genel bir inanış olmasına rağmen, bu etkinin hangi yollarla gerçekleştirdiği hakkında fikir birliği mevcut değildir (Kasapoğlu, 2007). 1950’li yıllarda birçok ekonomist tarafından kabul gören Keynesyen görüşte, para politikasının en önemli etkinlik anahtarı faiz oranlarıdır. Dolayısıyla faiz oranlarını etkileyemedikçe, para politikası uygulamalarının toplam 21 üretim üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır (Parasız,1998). Bu bağlamda Keynesyen iktisatçılara göre parasal aktarım mekanizması şöyle çalışır. Para arzını değiştirmek suretiyle faiz oranlarını etkilemek mümkündür. Faiz oranları üzerinden de yatırım, tüketim ve üretim gibi reel değişkenleri etkilemek mümkün olacaktır. 1960’lı yıllarda Milton Friedman’ın başını çektiği ve kendilerine parasalcılar denilen bir grup iktisatçı ise, para politikasının toplam talebe olan etkilerini sadece faiz oranı-yatırım harcamaları etkileşimi ile açıklamanın yetersiz olduğunu, para politikasının birçok kanalla toplam talebi etkilediğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca, parasalcı iktisatçılar, nominal faiz oranları ile yatırım harcamaları arasında zayıf bir ilişki olduğunu, borçlanma ve yatırım kararlarında asıl olarak reel faiz oranlarının belirleyici olduğunu, bu sebeple nominal faiz oranlarının reel faiz oranları için doğru bir gösterge olamayacağını savunmuşlardır. Faiz oranları değişikliğinin tüketim üzerindeki etkisi ise iki türlüdür. Bu etkiler ikame ve gelir etkisi olarak adlandırılır. İkame etkisi, para politikası değişikliği sebebiyle reel faiz oranlarındaki düşüşün, tasarruflarda azalmaya, tüketim harcamalarında ise artışa sebep olacağını öngörür. Gelir etkisi ise, tüketicilerin konumlarına göre değişir. Tüketiciler borç alan konumundaysalar, faiz oranlarındaki düşüş nakit akışlarında artışa sebep olur ve tüketim harcamalarını artırır. Aksine, tüketiciler borç veren konumunda iseler, faiz oranlarındaki düşüş tüketicilerin servetlerini azaltır (Kasapoğlu, 2007). Keynes’e göre reel faizlerdeki değişme sadece yatırım kararında etkili olurken, sonraki araştırmalar faiz değişmelerinin konut ve dayanıklı tüketim malı harcama kararlarında da etkili olduğunu göstermiştir. Teorik olarak, tüketim ve yatırım üzerinde kısa dönem faiz oranlarının mı, yoksa uzun dönem faiz oranlarının mı daha etkili olduğunu belirlemek oldukça zordur. Ancak, konut edinme, makine ve teçhizat yatırımları gibi uzun dönem kararlarında uzun dönem faiz oranları daha etkilidir (Taylor, 1995). Para politikası değişmeleri, ekonominin geleceğine ilişkin beklentileri ve ekonomiye olan güveni de etkiler. Ekonominin geleceğine ilişkin beklentiler ve ekonomiye olan güven ise tüketicilerin tüketim ve borçlanma kararları üzerinde etkili olan faktörlerdir. Para politikasındaki değişmeler, bireylerin tasarrufları ve borçları için yeni faiz oranları ile karşı karşıya kalmalarına sebep olur. Başka bir ifadeyle, tasarruf 22 sahiplerinin ve borçluların harcanabilir gelirleri değişir. Faiz oranlarındaki değişme kredi borçlularını (özellikle konut kredisi borçlularını) önemli ölçüde etkiler. Kredi faizlerinin değişken olduğu durumlarda faizlerin yükselmesi bireylerin harcanabilir gelirlerini düşürür. Böylece bireylerin mal ve hizmet harcamaları için ayıracağı fonlar azalır. Bu durumda, bireyler geçmişteki harcama seviyelerini devam ettiremezler ve tüketim harcamaları düşer. Benzer durum sabit oranlı kredi ile borçlanmayı düşünenler için de geçerlidir. Faiz oranları değişiminden sabit oranlı kredi borçluları etkilenmeseler de yeni borçlanıcılar bu durumdan etkilenirler ve tüketim harcamalarını düşürürler. Dolayısıyla, faiz oranlarının yükselmesi, enflasyon beklentilerinin sabit kaldığı varsayımıyla, bugünkü tüketimin ertelenmesine sebep olur ve gelecekteki tüketimi özendirir. Yani, gelecekteki tüketim bugünkü tüketimi ikame eder (İngiltere Merkez Bankası, 2005). Faiz oranlarındaki yükselmenin tüketim harcamalarını azaltacağı, faiz oranlarındaki düşüşün ise tüketimi özendireceği genel olarak doğru kabul edilmekle birlikte, bu durum tüm bireyler için geçerli değildir. Tasarruf mevduatlarından edindiği faizlerle geçimini sağlayan bir kişi için faiz oranlarının yükselmesi daha fazla faiz geliri elde etmesi anlamına gelir. Bu yüksek getiri, daha yüksek harcama seviyesi sağlar (Kasapoğlu, 2007). Tam rekabetin olmadığı (imperfect) piyasalar bireylerin tüketim kararlarını etkiler. Bu etki bankaların borç verme ve bilançoları üzerinden kendini gösterir. Eğer kredi piyasasında mükemmel rekabet ortamı yoksa (imperfection), para politikası tüketim harcamalarını tüketici kredilerinin faiz oranları etkilemek suretiyle etkileyecektir. Bu durumda piyasansın tam rekabet ortamını bozan faktör önemlidir. Örneğin asimetrik bilgi sorunu olabilir. Örneğin kredi kullanan tüketici kendi ödeme gücü konusunda kredi verene göre daha çok bilgiye sahiptir. Para politikasının etkinliği finansal piyasaların algılanan kusurluluk derecesine bağlıdır (Toolsema, 2002). 1.3.5.2. Maliye Politikası ve Tüketici Kredileri Maliye politikası, borsa hükümetlerin, istihdam, büyüme ve enflasyon gibi belli amaçları gerçekleştirebilmek amacıyla gelir toplama (vergilendirme) ve 23 harcama yapma yöntemlerini şekillendirmeleri şeklinde tanımlanmaktadır (İbicioğlu, 2011). Kamu Kesimi bir yandan yapığı harcamalar ile geliri artırıcı etki yaparken bir yandan da topladığı vergiler ile geliri düşürücü bir etkiye sahiptir. Devletin tahsis edilen kredilerden almakta olduğu vergilere yönelik oluşturmuş olduğu politikası da toplam kredi hacmini belirleyen öneli bir unsurdur (Arslan ve Karan, 2009). Örneğin Banka Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) ile Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu gibi hükümet tarafından yapılan bir takım tahsilatların azaltılmasının bankacılık sektörünün tahsis ettiği kurumsal kredilerde artış ile sonuçlandığı belirtilmektedir. Aynı zamanda 2004 yılı içerisinde toplam tüketici kredileri dahilinde taşıt kredilerinin en fazla yükselişi göstermesindeki en büyük rolün, söz konusu dönemde hükümet rafından yeni taşıt alımlarında vergilerin indirilmesinin oynadığı vurgulanmaktadır (İbicioğlu, 2011). Dolayısıyla tüketici kredilerden tahsil edilen vergi oranları ile tahsis edilen tüketici kredileri arasında negatif bir ilişkinin varlığı sonucuna varılmaktadır. Tagkalakis (2008) 19 OECD ülkesi üzerinde maliye politikasının özel tüketim harcamaları üzerindeki etkisini incelemiştir. Çalışmada hanehalkının borçlanma kısıtı olmadığı varsayılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, özellikle tüketici kredi piyasalarının az geliştiği ekonomilerde, maliye politikaları ekonomik büyüme dönemlerinde resesyon dönemlerine göre daha etkili olduğu sonucuna ulaşmıştır. Araştırmacı bu durumu ekonomik resesyon dönemlerinde likidite kısıtı ile karşı karşıya kalan bireylerin beklenmedik bir vergi azalmasından kaynaklanan gelir artışlarından kaynaklandığı şeklinde açıklamaktadır. Krediler üzerindeki vergi yükünün azaltılması da kredi talebini canlandıran bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. 1.4. Tüketici Kredilerinin Ülke Ekomomisi Açısndan Önemi Ekonominin geneli açısından tüketici kredilerinin etkilerine bakıldığı zaman bazı faydalarının olduğu görülmektedir. Tüketici kredisinin kullanım miktarının artması satın alma gücünün de artması anlamına gelmektedir. Çünkü satın alma gücünü belirleyen faktörlerin başında para arzı ve paranın tedavül hızı gelmektedir. 24 Tüketici kredilerinin kullanımındaki artış tüketicilerin gelirlerinin daha büyük bir kısmını tüketmeye başlamasına neden olmaktadır. Tüketicinin gelirlerinden daha büyük bir kısmını tüketmeye başlaması sonucu paranın tedavül hızı artmaktadır (Tuğcu ve ark, 2012). Para ve kredi kurumlarının gelişmişlik düzeyi ve halkın kredi kullanma derecesi ile tasarruf ve tüketim eğilimi paranın dolaşım hızını dolaysız bir şekilde etkilediği için tüketici kredilerindeki artış satın alma gücünü olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle kredi kullanımının artışına paralel olarak ekonomideki marjinal tüketim eğilimi artmaktadır. Tüketici kredilerindeki artış sonucu talepte yaşanan canlanma ise üretimi olumlu yönde etkileyerek arzın büyümesine neden olmaktadır. Üretim artışı ise kapasitenin daha iyi kullanılmasının yanında yeni yatırımlara olanak sağlayarak ülkenin büyüme hızını ve ticaret hacmini arttırmaktadır (İnağ, 1990). Artan büyüme hızı ve ticaret hacmi yeni iş sahalarını ortaya çıkararak istihdamı da olumlu yönde etkilemektedir (Bakkal ve Aysan, 2011). Tüketici kredilerin ekonomiyi olumsuz etkilediği durumlarda olmaktadır. Tüketici kredileri bireylerin tüketim hırsını arttırarak mali olanaklarının üstünde harcama yapmaya ve borç altına girmelerine neden olmaktadır. Bunun sonucunda bireylerin gelecekteki tasarruflarını bugünden harcamaları sonucu gelecekteki likiditeleri ile finansal yatırım yapma yeteneği azalmaktadır (Tuğcu ve ark, 2012). Tüketici kredilerinin aşırı bir şekilde kullanılması ülke ekonomisi açısından bazı olumsuzlukların oluşmasına neden olmaktadır. Kişisel borç yükünün artması, ulusal kaynakların baskı altına alınması, enflasyonist bir baskı yaratılması, tüketim mallarına olan talebin ithalat artışlarına neden olması, kaynakların ihracata yönelmesini engelleyerek ödemeler dengesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir (Bakkal ve Aysan, 2011). 25 İKİNCİ BÖLÜM TÜKETİCİ KREDİLERİNDE RİSK KAVRAMI Genel anlamda risk, zarar ya da olumsuzluk yaratacak bir olayın ortaya çıkma olasılığı olarak tanımlanır. Bir başka tanımlamayla ise risk, beklenen durumdaki değişkenliktir (Fettahoğlu, 2000). Diğer taraftan risk, belli bir zaman aralığında belirli bir hedefe ulaşamama ve zarara uğrama olasılığı olarak da ifade edilebilir. Riskin en belirgin özelliği ise, tam ve net olarak bilinememesi, zamanla değişkenlik göstermesi, olumsuz sonuçlar doğurabilir olması ve yönetilebilir nitelikte bulunmasıdır. Risk finansal açıdan bakıldığında, tahmin edilen ve edilmeyen tüm değişimlerin ifadesi olarak tanımlanır (Aşkın, 2009). Finans biliminde risk kavramı sistematik risk ve sistematik olmayan risk olarak iki ana başlık altında incelenir. Sistematik risk, ekonomik dengelerin değişmesi sonucunda ortaya çıkan, piyasadaki bütün firmaları ve finansal varlıkları etkileyen ve getirilerinde değişikliğe neden olan risk olarak nitelendirilebilir. Piyasa riski, faiz oranı riski, enflasyon riski ve politik risk bu risk grubunun başlıca çeşitleridir. Sistematik olmayan risk, işletmenin kendisinden kaynaklanan, işletme tarafından kontrol edilebilirliği bulunan ve portföy çeşitlendirilmesiyle yok edilebilen bir risktir. Bu risk grubunun başlıca türleri olarak iş riski, finansal risk ve yönetim riskidir. Sözü geçen risk çeşitlerine ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak değinilecektir. Anılan iki temel risk türünün yanında, özellikle bankacılık sektörünün karşı karşıya olduğu bir diğer temel risk türü de sistemik risktir. Sistemik risk, finansal bir kurumda ortaya çıkan tıkanıklığın, istikrar konusunda tedirginlik oluşturarak tüm finansal piyasalara yayılması olarak tanımlanabilir. Tekil bir banka krizinin tüm bankacılık sistemine çok kısa sürede yayılabileceğini ifade eden bu risk türünün bankacılık sektöründe bu denli etkili olabilmesi, bankalar arası etkileşimin yüksekliğinden kaynaklanmaktadır (Ayan, 2007). 26 2.1. Kredi Riski Ve Bankacılıkta Karşılaşılan Risk Türleri Bankalar içinde bulundukları piyasa durumlarına göre değerlendirme yaparak nakit akışlarını sağlamaya ve nakit akışı sağlanırken karşılaşabilecekleri risklere karşı stratejiler oluşturarak dengeli bir politika uygulamaya çalışırlar (Akçay ve Bolgün, 2004). Bankalar için temel amaç karlarını en yüksek seviyede tutmaktır. Ancak hedeflenen karı elde etmek için bankaların daha büyük risk maliyetine katlanmayı kabul etmeleri gerekmektedir (Parasız, 2005). Bankacılıkta temel olarak alınan risk çeşitleri kredi riski, piyasa riski (likidite riski, faiz oranı riski, kur riski) ve operasyonel risk, ülke riski ve sermaye riskidir (Altıntaş, 2006). 2.1.1. Kredi Riski Bankalar piyasadan toplamış oldukları mevduatları tekrar ihtiyacı olan müşterilerine borç olarak vermektedir. Vermiş olduğu borç tutarının anapara ve faiz tutarının geri ödenmemesi ihtimali banka açısından bir risk oluşturmaktadır. Bu riske kredi riski denilmektedir (Heffernan, 1996). Bankacılıkta karşılaşılan en yaygın risk türlerinden biridir. Kredi müşterilerinin, bankaya karşı olan yükümlülüklerini kısmen yerine getirmesi veya hiç yerine getirmemesi nedeniyle bankanın vermiş olduğu krediden dolayı zarara uğraması anlamına gelmektedir (Altıntaş, 2006). Mevduat toplayarak kredi verme işlemi, bankaların en temel işlemlerinden birisidir. Bankalar piyasadan belirlenen faiz oranı ile topladıkları mevduatı üzerinde belirledikleri kar marjıyla kredi olarak tekrar piyasaya sürerler. Kredi riski, bankanın vermiş olduğu krediyi zamanı geldiğinde tahsil edememesi durumudur. Kredi kullandırma işleminde risk limitleri belirlenirken, kredi kullanacak olan firmanın tüm durumları göz önüne alınmalıdır. Kredi kullandırma işlemi sonrasında firmanın limit kullanımı takip edilmelidir (Ramos ve Staking, 2000). Banka açısından ödenmeme riski, büyük ölçüde kredi verilen firmanın ödeme sıkıntısı içine düşmesinden kaynaklanmaktadır. Kredi alan müşterilerin zaman içerisinde çeşitli faktörlere bağlı olarak kredibilitesi değiştiğinden kredi riski bankaların maruz kaldıkları en temel risk haline gelmiştir (Leblebici Teker, 2006). Bankacılık sektöründe yaşanan gelişmeler ve değişimlerle birlikte kredi işlemleri bankalar tarafından oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Bununla birlikte kredi riski ve kredi riskinin yönetilebilmesi de bankalar açısından oldukça önemli bir 27 durum haline gelmiştir. Kredi riskinin bankalar tarafından önemli bir konuma gelmesinin nedenleri şu şekilde sıralanabilir (Saunders ve Allen, 2002): Ekonomide yaşanan durgunluk dönemlerinde iflas eden firma sayılarının artması nedeniyle bankaların kredi işlemlerinde daha dikkatli ve titiz davranmaları, Küreselleşen piyasa ile birlikte firmaların sermaye gücünün yükselmesine rağmen kredi derecelerinin düşük olması, Bankacılık sektöründe yaşanan yoğun rekabet nedeniyle kredibilitesi düşük firmaların da kredi alabilmesi ve bunun sonucunda kredi alma gücü düşük olan firmanın bankaları kredi riski ile karşı karşıya getirmesi, Bankaların kredi işlemlerine karşılık aldığı teminat değerlerinin kredi işlem tutarına göre daha düşük seviyede kalması, Kredi işlemlerinin artmasıyla birlikte türev araçların çeşitliliği ve kullanımı da artmıştır. Bu bağlamda firmaların portföylerinin ağırlıklı olarak türev araçlardan oluşması ile birlikte bu konuda oluşturulacak risk yönetiminin öneminin artması, Gelişen teknoloji ile birlikte risk yönetiminde kullanılması için yeni risk yönetim modellerinin oluşturulması kolaylaşmış ve bankalar, mevcut risk modellerini yetersiz bulmuşlar, yeni modeller geliştirerek kredi riskine karşı yeni modellerle gelişim sağlamak istemişlerdir. Kredi riski bankaların anapara kaybının yanında başka diğer kayıplar da yaşamasına neden olmaktadır. Kredi riskinde bankaların anapara kaybının yanında karşılaşabileceği diğer kayıplar şu şekildedir (Thygerson, 1992); Takibe gitmiş olan bir kredinin yasal işlemlerinin maliyeti, Tahakkuk eden ancak tahsilatı sağlanamayan kredi faizi, Kullandırılan kredi ile ilgili yeniden yapılandırma, teminat değişikliği, ipotek gibi işlemlerin maliyeti. Bankaların kredi işlemleri sonucunda karşılaşabilecekleri kredi risk türleri farklılık göstermektedir. Kredi işlemleri sonucunda karşılaşılabilecek kredi riski türleri şu şekildedir (Thygerson, 1992); 28 Esas kredi riski: Kredi kullanan firmanın ödeme şartlarına uymamasından dolayı ortaya çıkan kredi riski türüdür. Bu riski ortadan kaldırmaya çalışan banka ödeme şartlarını değiştirmek isteyebilir, ek teminat ya da kefalet talep edebilir. Yerleşme riski: Kredi sözleşmesi yapan taraflardan birisinin sözleşmeyi tamamlamaktan kaçınması sonucu ortaya çıkan risktir. Bunun temel sebebi fiyatlarda meydana gelen değişimdir. Yazılma riski: Bankalar kredi işlemleri için ek olarak borçlu tarafa ikincil piyasada işlem gören finansal kıymetler de sunmaktadır. İşlem gören bu finansal kıymetlerin kredi standartlarıyla uyuşmayarak ödenmemesi sonucu yazılma riski ortaya çıkmaktadır. Dökümantasyon riski: Kredi işlemleri için gerekli olan belge, doküman ve sözleşmelerin doğru bir şekilde hazırlanmaması sonucu ortaya çıkan kredi riskidir. Operasyon riski: Yönetim kaynaklı ya da politik kaynaklı sorunlar nedeniyle ortaya çıkan kredi riski türüdür. İki ülke arasındaki politikalar, kanunlar ve düzenlemeler bankaların yaptığı borç sözleşmelerini de etkilemektedir. Olay riski: Kredi sözleşmesi yapan firmanın mülkiyet, ticari aktiviteleri ya da sermaye yapısında meydana gelen değişiklikler sonucu ortaya çıkan kredi riski türüdür. 2.1.2. Piyasa Riski Finansal varlıkların fiyatlarındaki değişimler sonucunda ortaya çıkan risktir. Piyasa riski hisse senetleri, emtia fiyatlarının yanı sıra döviz kurlarında oluşan olumsuz hareketlerden etkilenen risk grubudur. Burada oluşan risk belirtilen finansal araçların fiyatlarında oluşan dalgalanmadır (Moix, 2001). Bankalarda bulundurulan finansal varlıkların piyasadaki durumunu temel olarak; hisse fiyatları, piyasa faiz oranları, döviz kurları ve diğer kıymetli madenlerdeki fiyat değişimleri etkilemektedir. Bu finansal varlıklardaki olumsuz değişimler bankaların bilanço içi ve bilanço dışı hesaplarında ve bu finansal varlıklara göre oluşturdukları pozisyonlarda zarara uğramasına sebep olmaktadır (Altıntaş, 2006). Tüm bankalar ve piyasadaki yatırımcılar verdikleri borçların değerleri değiştiğinde bu riskle karşı 29 karşıya kalırlar. Bu riskten en az derecede etkilenmek için önlem alınabilir ancak riski ortadan tamamen kaldırmak mümkün değildir. Faiz oranı ve döviz kurlarındaki değişim Türk bankacılık sektörünü en çok etkileyen faktörlerdir. Bunlardan tamamen etkilenmemek mümkün olmamakla birlikte bankalar faiz oranını yakından takip ederek oluşabilecek riskten en az şekilde etkilenmeyi hedeflerler (Mandacı, 2003). Piyasada bulunan finansal varlıklardan; hisse senetlerindeki fiyat, faiz ve kur değişimi gibi nedenlerden kaynaklanan risk genel piyasa riskidir. Piyasa riski altında değerlendirilen, ancak piyasa riski dışında kalan bazı riskler de bulunmaktadır. Firmanın aktif ve pasif varlıkları arasındaki vade farklılıklarından kaynaklanabilen ve faiz değişimleri nedeniyle ortaya çıkan “spread gap riski”, vadeli finansal varlıklarda oluşan faiz değişimleri dışında diğer sebeplerle ortaya çıkan “forward gap riski” , finansal varlıkların belirli bir zaman aralığında fiyat değişiminin ne kadar yüksek aralıklarda ve fiyat hareketleri arasındaki büyüklüğün ne kadar olduğunu gösteren riske “volatilite riski”, hisse senedi, bono, tahvil gibi menkul kıymetleri ihraç eden ve ödeme garantisi veren finansal kurumların mali değişimlerindeki olumsuzluklar nedeniyle ortaya çıkabilen riske spesifik risk denilmektedir (Altıntaş, 2006). 2.1.3. Likidite Riski Likidite riski bankanın aktiflerindeki artışı karşılamak için yeterli kaynak bulundurmaması halinde ortaya çıkan risk türüdür. Kredi maliyetlerini karşılamak için kısa sürede fon elde etme maliyeti anlamına gelmektedir. Banka likidite sıkıntısı çekmeye başladığında yeterli kaynak yok ise, kısa sürede yükümlülüklerini arttırarak ya da elinde bulundurduğu aktiflerini nakde çevirerek yeterli oranda fon sağlamakta başarısız olursa likidite riskiyle karşı karşıya kalır (Leblebici Teker, 2006). Likidite riski ile karşı karşıya kalan banka mevcudundaki mevduat çıkışlarından sonra kalan varlıkları ile kredi taleplerini karşılayabilecek nakit akışı bulmakta sıkıntı çekmektedir. Burada sorun bankanın mevcut varlıklarının yetersizliği ve piyasadan yeterince nakit toplayamamasıdır (Heffernan, 1996). Başka bir tanıma göre ise; bankanın menkul kıymetlerini satarak ya da düşük maliyetli borçlanma yoluyla nakit ihtiyacını karşılayamaması, bankanın nakit parasının bitmesiyle sonuçlanmaktadır (Mandacı, 2003). Likidite riskinde önemli olan bir 30 nokta tasfiye riski ile karıştırılmaması gerektiğidir. Likidite riski finansal bir kuruluşun belirli bir zaman aralığında karşılaştığı nakit sıkıntısıdır. Tasfiye riski ise finansal kurum ya da kuruluşun mevcut olan tüm varlıkları ile borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesidir (Frexias ve Rochet, 1999). Bir banka açısından likidite riskinin ortaya çıkmasında etkili olan unsurlar şunlardır (Şakar, 2002) ; Banka içinde aktif ve pasif arasında vade uyumsuzluğunun ortaya çıkması, Geri dönmeyen alacakların artış göstermesi, Faiz tahsilatlarının ve karlılığın azalması, Batık kredilerle birlikte donuk aktiflerde de artış olması, Donuk olmayan aktiflerin donuk duruma gelmesi, Faiz tahsilatlarının azalması, Karlılığın azalması, Hızlı ve beklenmeyen mevduat azalması, Bankaların bu risk unsurlarını göz önüne alarak bir analiz sistemi kurmaları ve likidite riskiyle başa çıkabilmek için gerekli olan stratejilerini belirlemeleri gerekmektedir (Şakar, 2002). Bankalar açısından mevduatların her an geri çekilebilir olması bankaların beklemedikleri bir zamanda likidite riskiyle karşı karşıya kaldığını gösterir. Geçmiş dönemlerde yaşanan kriz ortamlarında mevduat sahiplerinin bankalardan mevduatlarını çekmesinin bankaların iflasına sebep olduğu örnekleri de göz önüne alındığında likidite riskinin yönetiminin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır. Likidite risk yönetiminde en önemli nokta vade uyumsuzluğunu iyi bir şekilde yönetmektir. Alınan mevduat vadeleri ile verilen kredi vadelerinin birbiriyle uyumlu olması çok önemlidir. Özellikle konut kredilerinde vadelerin çok uzun olması likidite riskini arttırmaktadır. Likidite riskine karşı bankaların almış olduğu başka bir önlem ise faiz geliri olmadığı için minimum düzeyde ayırmış olduğu zorunlu karşılıklardır. Likidite riskinin doğru olarak yönetilmesi bankaların nakit yönetiminde doğru bir strateji izleyerek nakit akışının doğru şekilde yönetilmesine olanak sağlamaktadır (Bakkal ve Tombuloğlu, 2011). 31 2.1.4. Faiz Oranı Riski Faiz oranı riski, faiz oranındaki değişikliklere bağlı olarak bankanın karşı karşıya kalacağı zararı ifade eder. Bankaların faiz oranı riskinden korunabilmesi için bilanço kalemlerindeki aktif ve pasif oranları dengeli olmalıdır. Bilançodaki aktif ya da pasif kalemlerden birinin vade tarihi diğer kalemden daha önce gelirse banka faiz oranı riski ile karşı karşıya kalmaktadır (Leblebici Teker, 2006). Faiz oranı riski, faize hassas olan tüm menkul varlıkların ve borçların vadeleri ve hacimleri arasındaki faiz oranı uyumsuzluklarından kaynaklanmaktadır. Faiz geliri sağlayan aktif kalemlerinin sağladığı getirinin azalması, faiz gideri oluşturan pasif kalemlerin maliyetlerinin artması sonucu ortaya çıkmaktadır. Faiz oranı riski bankanın kar marjını olumsuz etkilemektedir. Mevduat için verilen faiz giderleri, kullandırılan kredilerden kazanılan faiz gelirlerinden daha fazla ise banka faiz oranı riski ile karşı karşıya kalmıştır (Rose, 2002). Faiz oranındaki değişikliklerin bankayı etkilemesinde iki önemli etken bulunmaktadır. Birinci etken, bankanın fon kaynağı sağlarken ve fon kullandırırken vade ve faiz arasında denge sağlayamamasıdır. Kaynak ve kullanım arasındaki uyumsuzluk sebebiyle ortaya çıkan faiz oranı riski, sabit ve değişken faizli mevduat ve kredi kullanımı arasındaki vade uyumsuzluğundan kaynaklanabilir. Vade uyumu olduğu halde sabit faizli alınan mevduat ile değişken faizle kullandırılan kredinin fonlanması nedeniyle faiz oranı riski ortaya çıkmaktadır. İkinci etken ise; yatırım yapılan menkul değerlerin piyasa değeri yani, şirketin borsadaki hisse fiyatı ve işletmenin likit varlıkları ile kısa vadeli borçlarının ne kadarını karşılayabildiğini gösteren cari oran arasında meydana gelen değişimlerdir. Faiz oranlarında meydan gelen artışlar sabit faizli menkul kıymetlerin değerinin düşmesine, faiz oranlarındaki düşüş ise menkul kıymetlerin piyasadaki değerinin artmasına sebep olmaktadır (Altıntaş, 2006). Bankalar içinde bulundukları fon piyasasında fon talep eden olarak piyasadan vadeli ya da vadesiz mevduat toplamakta ve fon arz eden olarak ise ihtiyaç sahiplerinin fon taleplerini, kredi vermek suretiyle karşılamaktadırlar. Ortalama olarak uzun vadeli olan kredileri, nispeten kısa vadeli mevduatlarla finanse ettikleri için piyasada oluşan faiz dalgalanmaları bankalar açısından bir risk ortamı 32 oluşturmakta ve bankalar faiz oranı riskinden en az seviyede etkilenmek amacıyla farklı politikalar geliştirmektedirler (Mandacı, 2003). 2.1.5. Kur Riski Kur riski, döviz kurlarında beklenmeyen bir hareketlenmeden dolayı ortaya çıkar. Örneğin mevcut ülke parasının diğer ülke paraları karşısında değerini kaybetmesi nedeniyle bir kurum ya da işletmenin almış olduğu döviz pozisyonuna bağlı olarak zarara uğraması, kur riski olarak adlandırılabilir. (Karacan, 2002). Faiz riski ile benzerlik göstermekte olan kur riski, döviz kurunda meydana gelen bir değişikliğin bankaların aktif ve pasif varlıkları üzerinde ne kadar etkili olduğunu, yabancı para kredileri ve borçları ne kadar etkilendiğini göstermektedir. Yabancı ülke parası ile verilen kredilerin müşterisi genellikle kur riski ile karşı karşıya kalmak istemeyen yabancılardır. Sonuç olarak, kur riski ödünç veren banka üzerinde kalmaktadır. Bankanın kur riskinden kaçınması için verdiği krediyi kendi para birimi üzerinden vermesi gerekir. Bu durumda risk ödünç alan tarafta kalacak ve banka kur riskinden kendini korumuş olacaktır (Parasız, 2005). Piyasada döviz kurlarına olan arz ve talebe etki eden faktörler (Coyle, 2000); Enflasyon oranı: Yüksek bir enflasyon oranı ülkenin parasına olan talebi azaltır ve paranın değerini yitirmesine neden olur. Faiz oranı: Faiz oranlarında meydana gelecek olan bir artış dış yatırımcıların daha fazla faiz kazanma isteğiyle ilgili ülke para biriminden alım yapmalarını sağlayacak ve bunun sonuncunda para biriminin değeri artacaktır. Dış ticaret: İthalat oranı arttığında, ithalat bedellerinin ödenebilmesi için dövize olan talep artacak ve paranın değeri düşecektir. Hükümet müdahalesi: Bazı dönemlerde hükümet ve merkez bankası belirledikleri bir dövizi alıp satarak kendi ülke para birimlerinin değerinin düşmesine veya artması için piyasaya müdahale etmektedirler. Politik ve ekonomik koşullar: Ekonomisi güçlü ülkeler yatırımcıların ilgisini üzerlerine çekmekte ve bunun sonucunda para birimine olan talebin artmasıyla ülke parsının değeri de artmaktadır. Kurlarda meydana gelen değişimler bankaların nakit akışlarının azalmasına, nakit harcamalarının artmasına ve bunun sonucunda karlarının azalmasına neden 33 olmaktadır. Ayrıca bankaların yabancı aktiflerinde azalması ve yabancı pasiflerinde artması nedeniyle yerel ve yabancı piyasada zarara uğramasına sebep olmaktadır Bankaların kur riskinden çok fazla etkilenmesinin nedenleri şunlardır (Coyle, 2000); Döviz kurları piyasadaki siyasi, politik, ekonomik tüm olaylardan etkilendiği için hareketleri tahmin edilememektedir. Döviz kurları hem kısa vadede hem de uzun vadede değişkendir. Döviz kurlarında ani olarak meydana gelen olağandışı değişimler bankaların kur riski ile karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. 2.1.6. Ülke Riski Ülkelerin içinde bulundukları siyasi coğrafyaya bağlı olarak karşılaştıkları politik ve mali riskleri ifade eder. Ülke riski alınan siyasi kararların ve yapılan düzenlemelerin ülke ekonomisine ve ülkenin dış ticaret işlemleri üzerine etkisini göstermektedir. Bankalar açısından ülke riski, bankanın yaptığı uluslararası kredi işlemlerinde krediyi kullandırdığı kişi ya da kuruluşun işlem yaptığı ülkenin ekonomik, politik ve kültürel yapısı sebebiyle yükümlülüğünü kısmen veya tamamen zamanında yerinde getirememesidir. Ülke riskinin üç temel bileşeni vardır (Başar, 2006); Politik risk, ülkenin dış ödemede verdiği sözleri yerine getirmekte göstermiş olduğu kararlılığını ifade eder. Ekonomik risk, ülkenin dış ödeme için verdiği sözleri yerine getirmek amacıyla ihtiyacı olan dövizi sağlayabilme Sosyal risk Ülke riskinin ortaya çıkma sebepleri ise aşağıdaki durumlardan kaynaklanmaktadır (Bessis, 2001); Ülkelerdeki ekonomik koşulların bozulması, Ülke para biriminin diğer ülkelerin para birimlerine karşı değer kaybına uğraması, Borçlarını yapılandırma talebi olan Merkez Bankası veya kamu bankaları gibi kuruluşların borç yapılandırması aşamasında ortaya çıkabilecek riskler, Yasal kısıtlamalar nedeniyle fon transfer işlemlerinin durması, Faaliyet gösterilen ülkede ekonomik kriz çıkması. 34 2.1.7. Operasyonel Risk Operasyonel risk, bankanın içinde bulunduğu organizasyona bağlı olarak ortaya çıkan, insanlardan ve sistemlerden, başarısız süreçlerden kaynaklanan riski ifade eder. Personel riski, teknik risk, organizasyon riski, yangın, sel, terörist faaliyetleri bu risk türüne örnek gösterilebilir (Takan ve Acar, 2011). Başka bir anlamda operasyonel risk, insanlardan, başarısız olmuş sistem ve süreçlerden ve bunların dışında kalan, bağımsız olarak meydana gelen dış olaylardan kaynaklanan zarara uğrama tehlikesidir (Bessis, 2001). Bankalar açısından operasyonel risk, bankanın gerçekleştirmiş olduğu bir faaliyetin maliyetinin gelirlerini aşması ve sermayesinde ciddi anlamda azalmalar meydana gelmesidir. Bankaların ödeme sistemlerinde güvenlik aşamasının yetersiz olması, günümüzde oldukça yaygın olan ATM, online sistemlerin, internet alışverişi gibi uygulamaların fazlasıyla kullanılması ve bu ortamlarda meydana gelen dolandırıcılık ve siber saldırılar bankalar açısından operasyonel riski ortaya çıkarmaktadır (Karacan,2002). Bir kurumda ya da bankada operasyonel riske neden olan etmenler insanlar, süreçler, bilgi teknolojileri, teknik nedenler, yasal düzenlemeler ve organizasyon yapısı şeklinde sıralanabilir: İnsanlar: Bankalar ve kurumların operasyonel riskten etkilenmesinde büyük bir rol oynayan personelin görevi kötüye kullanması, insan kaynaklarının yetersiz ve eksik personel bulundurması, üst yönetimde bulunan yöneticilerin kötü yönetim politikası, bunlara ek olarak mevcut yönetimin yeterli teminat elde etmeden, istihbarat araştırması yapmadan kredi kullandırması gibi durumlardan kaynaklanan zararlardır. Bu durumların yanında personelin hırsızlık, kuraldışı davranışlarda bulunma, iş ahlakına aykırı olarak bilgi gizliliğine uymama, şirket sırlarını ifşa etme, sahtekarlık gibi davranışlarda bulunması operasyonel riskin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır (Betge, 1996). Süreçler: Kurumlar ya da bankaların içyapılarında meydana gelebilecek olan aksaklıklar, yanlışlıklar ve gecikmeler nedeniyle ortaya çıkan risklerdir. Süreç riski birden fazla alanı kapsamaktadır. Bu alanlar şu şekilde açıklanabilir (Bessis, 2001); 35 Organizasyonel işlerde meydana gelen hatalar, Raporlama, karar verme, araştırma gibi işlemlerde bilgi ve prosedür yetersizliği, Yapılan işlemlerin sisteme kaydedilmesinde meydana gelen aksaklıklar, Toplanan bilginin işlenmesinde meydana gelen hatalar ve eksikler, Riski analiz etme, görüntüleme ve yönetmede hatalar, Risk ölçümü yapılırken kullanılan yöntemlerdeki teknik hatalar. Bilgi Teknolojileri: Bilgi teknolojilerinde meydana gelebilecek riskler, kullanılan sistemlerin yetersiz, eksik olması ve buna bağlı olarak virüs problemlerinin ortaya çıkması ve sistem çökmesi sonucu karşılaşılan zararlardır (Keck ve Jovic, 1999). Teknik Nedenler: Kullanılan bilgisayar ve diğer teknik donanımlarda görülen teknik arızalar iş sürecini aksattığında karşılaşılabilecek zararları ifade etmektedir (Hugentobler, 1995). Yasal Düzenlemeler ve Organizasyon Yapısı: Yasal düzenlemeler, mevcut ülkede ilişki içerisinde bulunulan diğer kurum ya da bankaların bulunduğu ülkelerdeki yasal düzenlemelerin ve prosedürlerin mevcut iş akışını aksatması ve iş sürecini uzatması sonucu ortaya çıkan zararları ifade eder. Organizasyon yapısı ise, mevcut firma ya da bankanın personel dağılımındaki yanlışlıklar, örgüt yapısındaki eksikliklerden kaynaklanan zararlardır (Altıntaş, 2006). Bankalar açısından operasyonel risk türleri şu şekildedir (Altıntaş, 2006); Banka içi hile ve suistimaller; banka içi çalışanların isteyerek bankaya özel raporları banka dışına raporlaması, kredi limitlerini yetkisi olmadan aşmak ve bu konuda risk almak, sözleşme yapmak, banka müşterilerinin varlıklarını kullanmak, varlık bilgilerini başkalarına aktarmak, zimmetine geçirmek, banka ve müşterileri dolandırmak, kara para aklamak veya kara para aklamaya aracı olmak banka içi suistimallere örnek gösterilebilir. İstihdam uygulamaları, iş mevzuatı ve işyeri güvenliği ile ilgili riskler; iş yerindeki mevzuata uyulmaması ve işyerindeki koşulların yetersiz olması nedeniyle tazminat talepleriyle karşı karşıya kalmak, bankanın personele vaat 36 ettiği sağlık yardımları ve emeklilik sözlerinin karşılanamaması örnek verilebilir. Strateji riski; bankanın iş stratejilerinin ve planlarının yetersiz olması ve alınan stratejik kararlar sonucunda bankanın zarara uğrama tehlikesini göstermektedir. İtibar riski; bankanın, kasıtlı olarak yapılan propagandalarla kamuoyu ve müşteri karşısında güven kaybederek pazar payında kayıplar yaşamasıdır. Uygunsuz davranış riski; banka çalışanlarının müşterilere etik olmayan, uygun olmayan ürünleri satması, müşteriye karşı dürüst davranılmaması sonucu maruz kalınabilecek zararları ifade eder. Model riski; bankanın finansal ürünlerinin değerlendirilmesinde ve bu ürünlerin risklerinin ölçümünde kullanılacak olan modellerin yanlış seçilmesi veya hatalı kullanılması sebebiyle bankanın zarara uğrama tehlikesidir. 2.2. Tüketici Kredi Riskini Etkileyen Faktörler Tüketici kredi riskini etkileyen ve özellikle hanehalkı karakteristiğinden kaynaklanan faktörler mevcuttur. Çalışmanın da konusunu oluşturan bu faktörlere ilk olarak Durand (1941) risk faktörlerini belirtirken finansal olmayan faktörlerin içerisinde değinmiştir (Durand, 1941). Kredi kullandıran kuruluşlar tüketici kredileri de dahil olmak üzere kredi kullandırırken çeşitli risklerle karşılaştıklarından, bu risklerden korunmak ya da bu risklere maruz kalmamak için literatürde “5C Kuralı” olarak gecen ve hanehalkının özelliklerine vurgu yapan kredilendirme ilkeleri ile tüketici kredisinin talebini oluşturan hanehalkını daha doğru değerlendirebilirler (Aras, 1996). Kapasite (capacity) : Borçlunun krediyi geri ödeme gücü olarak tanımlanabilir. Hanehalkının gelir ve harcamalarını içermektedir. Sermaye (capital) : Finansal acıdan değeri ifade eden bir kavram olan sermaye; borçlunun sermayesinin alacaklarına karşılık yeterli güvence sağlama durumunu içerir. Karakter (character) : Borçlunun genel olarak ahlaki, demografik özelliklerini ve ödeme geçmişini içerir. 37 Koşul (condition) : Borçlu dışında gelişen ekonomik ve beklenmedik koşulları içerir. Teminat (colleteral) : Kredinin riskini belirleyen ve borçlunun krediye karşılık güvence olarak gösterebileceği varlıklarını içerir (Kidwell, 1997). Kredi kullandıran kuruluşların kullandırdıkları tüm krediler için geçerli olan bu genel ilkeleri Hazembuller, Lombardi ve Hogarth (2007) çalışmalarında tüketici kredileri için tekrar yorumlamış ve tüketici kredi riskliliği incelemesi yapılırken 3C olarak özetledikleri kavramlar üzerinden hareket edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Araştırmacıların borçluyu hanehalkı olarak değerlendirdikleri benzer tanımlı 3C kavramları; kapasite (capacity), teminat (colleteral) ve karakter (character)’den oluşmaktadır (Hazembuller ve ark, 2007). Klein (1992) çalışmasında ABD’de kredi sağlayan kuruluşların hanehalkının karakteristik özellikleri ve finansal ve finansal olmayan davranışları ile ilgili zamanında daha çok bilgi sağlamanın ve belirli özellikleri tespit edilen hanehalkını davranışlarını değiştirmek konusunda teşvik etmenin geri ödememe riskini azaltmak konusunda faydalı olacağını belirlemiştir (Klein, 1992). Athreya, Tam ve Young (2007) çalışmalarında, bireysel iflasların önüne kredi veren kuruluşlar ve hanehalkı arasındaki asimetrik bilgi sorunu giderilip kredi kullandıran kuruluşların hanehalkı hakkında daha fazla bilgi edinmesi ile geçilebileceğini belirtmektedirler (Athreya ve ark, 2007). Swain (2007) çalışmasında arz ve talep yönlü olarak kredi kullanma ve kullandırma isteği ve riskinin değerlendirilmesinde hanehalkı liderinin yaşı, eğitim düzeyi, geliri, istihdam durumu, serveti ve hanehalkı büyüklüğü gibi hanehalkının karakteristiğini gösteren sosyoekonomik, demografik faktörlerin etkili olduğuna değinmiştir (Swain, 2007). Karan ve Arslan (2009) çalışmalarında tüketici kredi riskini belirleyen hanehalkı karakteristiğinden kaynaklanan sosyoekonomik ve demografik faktörlerin borçlanmaya etkisini incelemişler ve eğitim, gelir, ev sahipliği ve istihdam durumu gibi kimi değişkenlerin etkili olduğuna dair sonuçlara ulaşmışlardır (Karan ve Arslan, 2009). Tüketici kredi riskini etkileyen bu faktörler tüketici kredi pazarı için büyük önem taşımaktadır. Bu bilgilerin doğru, sağlıklı ve zamanında elde edilmesi sadece 38 kredilerin riskliliğinin değerlendirilmesinde değil kredi başvuru ve onay aşamasında da önemlidir. Bucks ve arkadaşlarının (2009) yaptığı çalışmada ABD’de tüketici kredisi başvuru ve onay aşamasında bu özelliklerin dağılımı ile ilgili aşağıdaki bilgileri elde etmiştir. Tablo: Hanehalkı Özelliklerinin Kredi Başvuru ve Onayına Etkileri Kaynak: (Bucks ve ark, 2009) Literatürdeki bu çalışmalardan hareketle tüketici kredi riskini belirleyen faktörleri hanehalkı liderinin yaşı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, istihdam durumu, geliri ve hanehalkının büyüklüğü ve ev sahipliği olarak sıralayabiliriz. 2.2.1.Yaş Hanehalkı liderinin yaşı faktörünün tüketici kredi riskine etkisi literatürdeki çalışmalarla belirlenmiştir. Genel olarak hanehalkı liderinin daha yaşlı olması riski azaltan bir faktör olarak ele alınmıştır. İlk olarak Ando ve Modigliani (1963) Yaşam Dongusu Teorilerinde birinci döngüde olan gençlerin daha çok harcama yapma eğiliminde olduklarını ve ikinci döngüde olan yaşlıların ise daha çok tasarruf eğiliminde oldukları belirlemişlerdir (Ando ve Modigliani, 1963). Japelli (1990) çalışmasında daha genç hanehalkı liderinin daha çok risk taşıdığını tespit etmiştir (Japelli, 1990). Crook (2001) da yaptığı çalışmada hanehalkı lideri 55 yaşından büyük olduğunda borçlanma isteğinin 39 azaldığını tespit etmiştir (Crook, 2001). Fay, Hurst ve White (1998) çalışmalarında hanehalkı liderinin yaşı ilerledikçe iflas olasılığının azaldığını ve ileri yaşlarda liderlerin borclarına oranla servetlerinin daha fazla olduğunu belirlemişlerdir (Fay ve ark, 1998). Hazembuller, Lombardi ve Hogarth (2007) çalışmalarında daha yaşlı olan hanehalkı liderlerinin daha az kredi riski taşıdıklarını belirtmişlerdir (Hazembuller ve ark, 2007). 2.2.2. Cinsiyet Cinsiyetin tüketici kredi riskine etkisi üzerine çok fazla çalışma olmamakla beraber; Japelli (1990) çalışmasında kadınların kredi başvurularının daha sıklıkla reddedildiğini tespit ederek (Japelli, 1990) kredi sağlayan kurumların kadınların tüketici kredi riskinin daha fazla olduğunu algıladıklarını belirlemiştir. Devaney ve Anong (2007) çalışmalarında aile liderinin bekar anne olduğu hanehalklarında daha fazla tüketici kredisi riski olduğunu destekleyen sonuçlar bulmuşlardır (Devaney ve Anong, 2007). 2.2.3. Eğitim Düzeyi Becker (1993)’in insan sermayesi teorisinde kişilerin eğitim düzeyi artıkça daha rasyonel yatırım kararları aldıklarına da değinilmiştir (Becker, 1993). Devaney ve Anong (2007)’un çalışmaları bu teoriyi desteklemektedir (Devaney ve Anong, 2007). Bucks (2009) araştırmasında daha iyi eğitimli hanehalkı liderlerinin daha yüksek gelir elde ettiğini ve bu hanehalkının daha az ödeme güçlüğü çektiğini vurgulamıştır (Bucks ve ark, 2009). Bu çalışmalar daha iyi eğitimli kişilerin hem daha yüksek gelir elde ederek hem de daha rasyonel borçlanma davranışları sergileyerek daha düşük tüketici kredi riskine sahip olduklarını göstermektedir. 2.2.4. İstihdam Durumu Tingting (2006) herhangi bir işte istihdam edilen hanehalkı liderinin işsizlerle kıyaslandığında hem borç ödememe hem de iflas etme ihtimalinin ampirik olarak azaldığını tespit etmiştir (Tingting, 2006). Fay, Hurst ve White (1998) kendi işine sahip olan hanehalkı liderinin iflasa düşme olasılığının daha yüksek olduğunu iddia etmişlerdir. (Fay ve ark, 1998). 40 Tüketici kredisi etkileyen makroekonomik faktörlerden biri olan işsizliğin, tüketici kredisi riskini de artırdığını yapılan çalışmalar ortaya koymuştur. 2.2.5. Gelir Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde; tüketim harcamalarına olan etkisi ile beraber hanehalkının tüketici kredisine yönelmesinde en büyük etken olan gelir ve tüketici kredi riski arasında ters yönlü ilişki vardır. Japelli (1990) çalışmasında birçok hanehalkı karakteristiği benzerlik gösteren hanehalkı liderleri arasından daha düşük gelirli olanların kredi başvurularının yüksek gelirlilere göre daha sıklıkla reddedildiğini tespit etmiştir (Japelli, 1990). Bucks (2009) da yaptığı çalışmada ABD’de en yüksek iki gelir grubundaki tüketicilerin %90’nun kredi borcu olduğu, en düşük gelir grubundaki tüketicilerin ise %53’unun kredi borcu bulunduğunu belirtmiştir (Bucks ve ark, 2009). Daha yüksek gelir grubunda daha yüksek tüketim eğilimine sahip hanehalkının bankalarca tüketici kredi riskinin daha düşük gelirli hanehalkına görece daha düşük olarak hesaplandığını göstermektedir. 2.2.6. Ev Sahipliği Yapılan çalışmalara göre hanehalkının ev sahibi olması tüketici kredisi riskini düşürmektedir. Getter (2006) ev sahiplerinin kiracılara göre daha fazla tasarruf edebildiklerini ve bankalar tarafından daha az riskli olarak değerlendirildiklerini belirtmiştir (Getter, 2006). Hazembuller, Lombardi ve Hogarth (2007) çalışmalarında ev sahibi olan hanehalkının evi olmayan hanehalkına göre daha az kredi riski taşıdığını belirtmişlerdir (Hazembuller ve ark, 2007). 2.2.7. Büyüklük Japelli (1990) çalışmasında ailenin genişlik artıkça aile tüketim harcamaları konusunda daha kısıtlı davranmak zorunda kaldığı belirlemiştir (Japelli, 1990). Crook (2001) çalışmasında aile geniş olduğunda borçlanma isteğinin ve borçlanmanın artığını tespit etmiştir (Crook, 2001). Hollo ve Papp (2008) çalışmalarında ödeme güçlüğü ile aile üyesi sayısı arasında olumlu ilişki tespit etmişlerdir (Hollo ve Papp, 2008). 41 Yapılan çalışmalar bize ailenin büyüklüğü arttıkça tüketim harcamalarını karşılayamadığı için tüketici kredisine daha çok ihtiyaç duyduğunu ve tüketici kredi riskinin arttığını göstermektedir. 2.3. Tüketici Kredi Riski Yönetimi Bankacılık sektöründe yaşanan ve bankaları ciddi anlamda zor durumda bırakan risklerden en önemlisi kredi riski olmaktadır. Kredi riski, kredi kullanan kişi ya da firmaların, kredi sözleşmesinde yer alan yükümlülükleri yerine getirmemelerinden ya da kısmen getirmelerinden dolayı bankaların yaşadıkları zarar olarak ifade edilmektedir. Kredi riski, veriler işlenerek ve sayısallaştırılarak denetlenmekte ve takip edilmektedir. Bankaların risklerini ölçmek için oluşturacakları ölçüm yöntemleri bankaların faaliyet yapıları ile uygun olmaktadır (Cangürel, 2012). Bankalar kredi risklerini azaltmak ve minimuma indirmek için gerekli önlemleri almaktadır. Ayrıca kredi süreçlerini iyileştirme ve olumlu olarak yönetmeleri için mevcuttaki risklerini çok iyi analiz ederek, oluşabilecek riskleri de önceden görüp tespit etmesi gerekmektedir (Birol, 2016). Risk yönetimi açısından kredi kurumları sınıflandırılmakta fakat banka içinde riske yol açan faktörler göz önünde bulundurulmamaktadır. Krediler açısından bankalarda tehlike kaynakları oluşturan faktörler (Berk, 2001): Kredi politikası ve yönetim anlayışı Kredi departmanlarının organizasyon yapısı Kredi organizasyonunda iş akışı Bilgi ve belge düzeni Yetki düzenlemeleri ve risk kaynağı olabilecek kredi kültüründen oluşmaktadır. Kredi risk yönetiminin amacı, bankalar kullandırdıkları kredilerin öncelikle kredi kullandırım süreçlerinde yapılması gereken istihbarat, analiz ve tahsis konusunda yerinde ve doğru tespitler yapmak ve vadesi gelen kredilerin tahsil edilmeme riskini ortadan kaldırma ya da en aza indirmek olmaktadır. Bu sebeple kredi risk yönetim birimi bankaların olmazsa olmaz birimleri arasında yer almaktadır (Çiftçi, 2007). 42 Kredi riski yönetimi ile risklerin tamamen ortadan kalkması hedeflenmemektedir. Kredi risk yönetiminde asıl amaç mevcut risklerin iyi bir şekilde değerlendirilip yönetilmesidir. Bu sebeple krediler objektif olarak değerlendirilmektedir. Burada asıl amaç riskli kredilerin minimum seviyeye indirilerek, piyasalarda rekabet oluşturacak gelirleri sağlamaktır (Kaptan, 2015). Kredi risk yönetimi borç verme kararı ile başlar. Kredi kaydı yapıldıktan sonra, tüketici kredi riskini yöneten kişi kredinin yakın takibini sağlamaktan ve performansını takip etmekten sorumludur. Performans takibi ve tüketici kredi riski analizi sırasında problemli krediler mümkün olduğu kadar çabuk belirlenmeli ve bankanın hesaplanan olası zararı asgari seviyeye indirilmelidir. Tüketici kredi riskini yöneten kişinin problemli kredileri tanımlamak için çeşitli göstergelere ihtiyacı vardır. En büyük gösterge tüketici kredisi ödemelerinin yapılmamasıdır. Ayrıca bazı ek bilgiler banka yöneticilerine borçlunun durumu ve krediyi geri ödeyememe riski hakkında bilgi sağlayabilir. Olası geri ödeme problemlerinin göstergeleri (Küçüktalaslı, 2011): Tüketicinin kredi riski göstergelerinde olumsuz değişiklikler, Tüketicinin mevduat bakiyelerinde olumsuz değişiklikler, Tüketicinin satış veya kazançlarındaki olumsuz değişiklikler, Finansal tablolar veya diğer belgelerin teminindeki gecikmelerdir. Problemli kredinin bulunmasının ardından, etkin tüketici kredi riski yönetimi borçlunun yaratacağı hasardan mümkün olduğunca kurtulmayı gerektirir. Genel olarak borcun borçlunun ödeyebileceği şekilde yeniden yapılandırılması, bankanın verdiği borcun tamamı veya büyük bir kısmını kurtarmasını mümkün kılmaktadır. Verilen borcun kurtarılması surecinde tüketici kredi riski analizinde kullanılan faktörler ise (Kidwell, 1997); Borçluya ait diğer krediler ve borçlunun varlıkları üzerinde bulunan haklar, Borçlunun yeniden yapılandırılan borcu ödeyebilme durumu, Borcun yeniden yapılandırılmaması durumunda bankanın zararıdır. 2.4. Tüketici Kredi Riski Ölçme Yöntemleri Kredi skorlama modelleri ya ihmal olasılığını hesaplamak için ya da farklı ihmal risklerini sınıflandırmak için borçluların karakteristik özellikleri incelenerek 43 belirlenen veriyi kullanır. Borçlular ile ilgili bu veriler ayıklandıktan sonra bu istatistiki yöntemler aracılığıyla ödemede ihmal olasılığı riski sınıflandırılır ya da ölçülür (Saunders ve Cornett, 1997). Tüketici kredi riski ölçülmesinde de bu modellerden faydalanılmaktadır. Aşağıda literatürde tüketici kredi riski ölçmek için yaygın olarak kullanılan kredi skorlama modellerine değinilmiştir. 2.4.1. Doğrusal Diskriminant Yöntemi Bir sınıflandırma yöntemi olan doğrusal diskriminant, tüketici kredi riski ölçmek için kullanıldığında, borçluları; incelenen karakteristik özelliklerine bağlı olarak düşük ve yüksek risk sınıflarına ayırmaktadır (Saunders ve Cornett, 1997). Doğrusal diskriminant yöntemi verilerin bağımsız ve normal dağılımlı olduğu varsayımına dayanmaktadır ki bu varsayım da yöntemin zayıf yönünü oluşturmaktadır (Altman ve ark, 1981). Doğrusal diskrimant yöntemi sınıflandırma aracı olarak Fisher (1936) tarafından önerilmiştir (Fisher, 1936). Yöntemin kredi geri ödemelerine ilişkin iyi tahminler yaptığını belirten Durand (1941) kredi riski ölçmekte kullanmıştır (Durand, 1941). Altman (1968) reel sektörü temel alan çalışmalarında kurumsal krediler için doğrusal diskriminant yöntemini kredi riski ölçümünde kullanmıştır (Altman, 1968). Doğrusal diskriminant fonksiyonu aşağıdaki gibidir; D = β0 + β1X1 + β2X2 + … + βnXn D diskriminant değerini, dolayısı ile bağımlı değişkeni, Xn (n=1,2,….n) bağımsız değişkenleri, β0 sabit değeri, βn (n=1,2,…n) ise her bir bağımsız değişkenin Xn (n=1,2,….n) katsayısını belirtir. 2.4.2. Doğrusal Olasılık Yöntemi Geçmiş verileri kullanarak geleceğe donuk tahmin yapan doğrusal olasılık yöntemi, tüketici kredi riski ölçme yöntemi olarak kullanıldığında geçmiş verilerle geçmişteki geri ödeme performansını ölçmekte ve gelecekteki geri ödeme 44 olasılıklarını tahmin etmektedir (Saunders ve Cornett, 1997). Yöntemde hanehalkının borcunu ödememe ve ödeme durumunun değerlendirilmesi durumunda bağımlı değişken, en küçük kareler yöntemi kullanılarak iki sınıfa ayrılmakta ve 0-1 arasında olasılık değerleri almaktadır. Hata terimleri normal dağılımlı olmadığı ve olasılık sonucu 0-1 aralığı dışında da çıkabilmesi modelin zayıf yönleri olarak dikkate çekmektedir (Hand, 2001). Altman, Avery, Eisenbeis ve Sinkey (1981) ise çalışmalarında anılan zayıf yönleri yorumlamaktadırlar. Bu olumsuzlukları nedeniyle yöntem yerini logistik regresyon yöntemi gibi tahmin değişkenlerinin doğrusal kombinasyonlarına bırakmaktadır (Hand ve ark, 2001). Tüketici kredi riski ölçme yöntemi olarak yöntemin doğrusal olasılık denklemi aşağıdaki gibidir (Saunders ve Cornett, 1997); Zi bağımlı değişkeni, Xij bağımsız değişkenleri, Bj (j=i,…,n) ise her bir bağımsız değişkenin (Xij) katsayısını belirtir. 2.4.3. Lojit Yöntem Lojit yöntem bağımlı değişkenin kategorik, ikili (dichotomous) kategoride ve çoklu (polychotomous) kategoride gözlendiği durumlarda bağımsız değişkenlerle ilişkisini belirlemede kullanılan bir yöntemdir (Özdamar, 2002). Lojistik regresyon yonteminde1 bağımlı değişken dönüşüme uğratılarak 1’e eşitlenir. Tüketici kredi riski ölçme yöntemi olarak değerlendirdiğimizde borç ödememe olasılığı (bağımlı değişken) 1’e eşitlenir. Borç ödememe nedenleri, borçlunun karakteristik özellikleri (risk faktörleri) gibi bağımsız değişkenleri kullanarak bağımlı değişkenin (borç ödememe) gerçekleşme olasılığını hesaplar. 45 Yöntemin temel varsayımı bağımlı değişkenin 0-1 değerlerinden birini almasıdır. Yöntemin bir diğer varsayımı bağımsız değişkenlerin birbirinden bağımsız olmasıdır. Yöntemde verilerin normal dağılımlı olması gibi bir varsayım yoktur (Tatlıdil, 2002). Yöntemde parametre tahmininde bulunmak için maksimum olasılık (maximum likelihood) tahmin yöntemi kullanılır. Bağımlı değişkenin 0,1 gibi ikili (dichotomous) ya da ikiden çok (polychotomous) düzey içeren kesikli değişken olması, normallik varsayımı kısıtlı olmaması sebebiyle kullanım rahatlığı sağlaması ve çözümlemeden elde edilen sonuçların matematiksel olarak esnek olması, kolay yorumlanabilir olması diğer benzer yöntemlere göre lojit yöntemin güçlü taraflarıdır (Tatlıdil, 2002). Yöntemin kullanılan fonksiyon; biçimsel fonksiyonu yansıtan özel bir fonksiyondur ve bu modelin en zayıf yönündür. (Hamerle ve ark, 2004). Şekil: Lojistik Regresyon Eğrisi Kaynak: (Saunders ve Cornett, 1997) Lojisitk regresyon yönteminin fonksiyonu aşağıdaki gibidir, log [p/(1-p)] = β0 + β1X1 + β2X2 + … + βnXn P istenilen durumun gerçekleşme olasılığını, (n=1,2,….n) bağımsız değişkenleri, Sabit değeri, 46 βn (n=1,2,…n) ise her bir bağımsız değişkenin Xn (n=1,2,….n) katsayısını belirtir. Lojit fonksiyon olasılığın 0-1 arasında bir değer almasını sağlamaktadır. Lojit yöntemde bulguların yorumunda esas olarak Odds Ratio (OR) temel alınır. OR, bir olayın gerçekleşmesi olasılığı ile söz konusu olayın gerçekleşmemesi olasılığını karşılaştırır. Her bir parametrenin exp(β) değerleri OR olarak ele alınırlar. Dolayısıyla; exp(β) değerleri, bağımlı değişkenin her bir bağımsız değişkenin etkisi ile kaç kat daha fazla ya da yüzde kaç oranda fazla gözlenme olasılığına sahip olduğunu belirtir (Özdamar, 2002). 2.4.4. Probit Yöntem Probit yöntem ise lojistik yöntemin bir alternatifidir. Her iki yöntem de genelleştirilmiş doğrusal modeller olup aynı varsayımları ve tahmin yöntemini kullanmaktadırlar. Anılan mevcut varsayımlar altında probit model aşağıdaki gibi ifade edilebilir; p(xi) = E(Y|xi) ise p(xi) = Ф (xiw) = Ф (w0 + w1xi1 + w2xi2 + … + wpxip) (i = 1, 2,…,n) Ф standart normal kumulatif dağılım fonksiyonu, xi açıklayıcı değişkenler vektörü, w bilinmeyen parametreleri belirtir, maksimum olasılık yöntemi ile tahmin edilir. Yöntemin, Logit yöntemden farkı; yöntemlerde kullanılan fonksiyonların farklılığıdır, Probit yöntemde kullanılan fonksiyon standart normal kumulatif dağılım fonksiyonudur (Saunders ve Cornett, 1997). 2.4.5. Yapay Sinir Ağları Yöntemi Yapay sinir ağları yöntemi; insan beyninin işleme mantığını temel alarak modelleme yapmaktadır. Yapay sinir ağları yöntemi nöronların matematiksel modellemesi üzerine kurulmuştur. Yöntemin bir örneğinin aşağıda üç temel kısımdan oluşan yapısı gösterilmektedir (Resti ve Sironi, 2007). 47 Şekil: Yapay Sinir Ağları Yontemi Yapısal Orneği. Kaynak: (Hand, 2001) Yapay sinir ağları yöntemi tüketici kredi riski ölçümünde diğer bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır; ancak sonuçları iyi olmasına rağmen işlemin karmaşıklığı ve işlem suresinin uzun olması dolayısı ile eleştirilmektedir (Hand, 2001). 48 SONUÇ Banka kredileri, ekonomik faaliyetlerin meydana gelebilmesi için en mühim ekonomik faktörlerden biridir. Banka kredileri, fazla miktarda fona sahip kişi ve kurumlarla fon ihtiyacı olan kişi ve kurumlar arasındaki ilişkiyi sağlar. Yine bu banka kredileri insanların ihtiyaçlarının ziyadeleşmesini sağlayarak ekonomik bir büyümenin de önünü açar. İnsanlar ihtiyaçları arttıkça daha fazla gelire de ihtiyaç duymuş ve ihtiyaç duyduğu bu maddi olanağa sahip olmanın yollarını aramıştır. Tezimizin anlaşılması için gereken en önemli kelime şüphesi kredi kelimesi olmuştur. Kredi belli bir güvenin teşkil ettiği alışveriştir. Krediyi veren kuruluş ile alan kişi arasında bir güven mekanizması oluşması gerekir. Tezimizde kredinin hangi şartlar altında alınabileceği, hangi tür kredilerin var olduğu ve insanların bu kredilere sahip olmak için hangi şartları taşıması gerektiği detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Tezimizde insanların hangi ihtiyaçlarının onları kredi almaya yönelttiği ve hangi tür kredilerin kullanıldığı üzerinde de gerekli izahatlarda bulunmaya çalıştık. Sonuç olarak şunu belirtmek gerekir ki insanların ihtiyaçları sebebiyle yeni kredi çeşitleri ortaya çıkmıştır. Bankalar hangi şartlar altında kişilerin bu krediye ulaşacağını belirtmiş ve belli kar ve komisyonlar koyarak elde ettikleri kazancı arttırma yoluna gitmişlerdir. Kredi verme ve alma aşamalarında hem krediyi alan kişiler ve kurumlar hem de krediyi veren bankalar belli bir risk durumlarını barındırmaktadır. Tezimizde bununla ilgili genel bilgiler verilmiş ve bu risklerin en aza nasıl indirileceği çeşitli maddelerle tespit edilmiştir. Tezimiz hem günümüz şartlarında kredi alan ve verenin barındırdığı riskleri detaylandırmış, hem başka ülkeler ile ülkemiz arasındaki kredi farklılıklarına yer vererek konunun daha iyi anlaşılması amaçlamıştır. 49 KAYNAKLAR ACARI, Birgül (1995). “Kredi Kartlarının Likidite Açısından Değerlendirilmesi”Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. Akçay MB, Bolgün KE, (2004). Risk Yönetimi. İstanbul: Scala. AKGÜÇ, Öztin (2006), “Kredi Taleplerinin Değerlendirilmesi (Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 7. Bası)”, İstanbul: Arayış Basım ve Yayıncılık. Akipek Ş, (1999). Türk Hukuku Ve Mukayeseli Hukuk Açısından Tüketici Kredisi, Ankara: Seçkin Yayınevi. Altıntaş MA, (2006). Bankacılıkta Risk Yönetimi Ve Sermaye Yeterliliği, Ankara: Turhan Kitabevi. Altıntaş MA, (2012). Kredi Kayıplarının Makroekonomik Değişkenlere Dayalı Olarak Tahmini Ve Stres Testleri-Türk Bankacılık Sektörü İçin Ekonometrik Bir Yaklaşım, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, Yayın No:281, İstanbul. Altman E, Avery RB, Eisenbeis RA, Sinkey J, (1981). Application Of Classification Techniques İn Business, Banking And Finance. Contemporary Studies İn Economic And Financial & Quantitative Analysis, Vol.3. Greenwich: JAI Press. Altman EI,(1968). Financial Ratios, Discriminant Analysis, And The Prediction Of Corporate Bankruptcy. Journal Of Finance, Vol.23, 589-609. Ando A, Modigliani F, (1963). The Life Cycle Hypothesis Of Saving: Aggregate Implications And Tests. American Economic Review, Vol.53, 285-307. Aras G, (1996). Ticari Bankalarda Kredi Portföyünün Yönetimi. Ankara: SPK Yayınları. Arslan Ö, Karan MB, (2009). Türkiye’de Tüketici Kredileri Ve Tüketici Kredi Riskinin Değerlendirilmesi. Ankara: Dijital Basımevi. Aşkın M, (2009). Kurumsal Risk Yönetimi, İstanbul: Türkiye Bankalar Birliği Yayınları. Ataçoğlu H, (2006). Kredi Riski Takibi, Sorunlu Krediler Ve Erken Uyarı Sistemleri. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Ataş N, (1966). Banka İşletmeciliği Ve Tatbikatı. İstanbul: Garanti. Athreya K,Tam XS, Young ER, (2007). A Quantitative Theory Of Information And Unsecured Credit, Çalışma Makalesi, University Of Virginia. Ayan E, (2007). Bankacılık Risk Yönetiminde Basel II Uzlaşısı, İstanbul: Beta Yayınları. Aydemir N, (2004). Dünden Bugüne Türkiye’de Bankacılık. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Aydın N, (2006). Finansal Yönetim. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. 50 Aydın N, Şen M, Berk N, (2014). Finansal Yönetim-I, 3. Baskı, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Bakkal M, Tonbuloğlu F, (2011). 2008 Global Ekonomik Kriz Öncesi Ve Sonrası Türk Bankacılık Sisteminde Fon Yönetimi. İstanbul: Hiperlink. Bakkal S, Aysan E, (2011). Türk Bankacılık Sisteminde Ekonomik Krizin Tüketici Kredilerine Etkisi, Hiperlink Yayınları:34, İstanbul. Başar M, (2006). Bankacılık Uygulamaları. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Becker GS, (1993). Human Capital: A Theoretical And Empirical Analysis With Special Reference To Education. Chicago: The University Of Chicago Press. Berk N, (2001). Bankacılıkta Pazara Yönelik Kredi Yönetimi, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. Bessis J, (2001). Risk Management İn Risk Banking, England: John Wiley&Sons. Betge P, (1996). Bankbetriebslehre. Berlin: Springer. Birol A, (2016). Kredi Risk Yönetimi Ve Modelleme. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Bucks BK, Kennickell AB, Moore K, (2009). Recent Changes İn U.S. Family Finances: Evidence From The 2004and 2007 Survey Of Consumer Finances. Federal Reserve Bulletin, Vol.92, A1–A56. Cangürel O, (2012). Basel II Kapsamında Kredi Riskinin Ölçümünde Otorite Etkinliği: Türkiye İçin Alternatif Bir Öneri, İstanbul: Türkiye Bankalar Birliği, Yayın No: 282, Coyle B, (2000). Introduction To Currency Risk. Unitedkingdom: Financial World. Crook J, (2001) . Credit Constraints And U.S. Households. Applied Financial Economics, 11, 83-91. ÇIRPAN, Belgin (2000). Kredi Kartları, Emlak Bankası Yayınları, Bursa. Çiçek M, (2005). Türkiye’de Parasal Aktarım Mekanizması: Var (Vektör Otoregresyon) Yaklaşımıyla Bir Analiz. İktisat İletme Ve Finans, Sayı: 233, S. 82-105. Çiftçi İ, (2007). Basel II Çerçevesinde Operasyonel Risk İçin Sermaye Ayarlaması. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Devaney SA, Anong ST, (2007). Income Quintiles: Examining Changes İn The Characteristics Of Respondents. Financial Counseling And Planning, Vol.18, 19-34. Durand D, (1941). Risk Elements İn Consumer Installment Financing. New York: National Bureau Of Economic Research. Eliuz E, (2009). Tüketici Kredilerinde Risk Yönetimi Ve Bir Skorkart Modeli Önerisi. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. 51 Fay S, Hurst E, White M, (1998). The Bankruptcy Decision: Does Stigma Matter? Çalışma Makalesi. Michigan University. Fettahoğlu A, (2000). İşletmecilik Finans İlkeleri, İstanbul. Fisher G, (1936). The Use Of Multiple Measurements İn Taxoconomic Problems. Annals Of Eugenics, 179-188. Frexias X, Rochet JC, (1999).Microeconomics Of Banking, U.S.A. MIT Press. Getter DE, (2006). Consumer Credit Risk And Pricing. Journal Of Consumer Affairs, Vol.40, 41-63. Güney A, (2009). Banka İşlemleri (Genişletilmiş 6. Baskı). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. Güney A, (2013). Banka İşlemleri (7. Baskı). İstanbul: Beta Yayıncılık. GÜNEY, Alptekin (2010), “Banka İşlemleri (Genişletilmiş 4. Baskı)”, İstanbul: Beta Basım Yayın Dağıtım A.Ş. Hamerle A, Liebig T, Schedule H, (2004). Forecasting Credit Portfolio Risk. Discussion Paper Series 2:Banking And Financial Supervision, No.1. Hand D, (2001). Modeling Consumer Credit Risk. Journal Of Management Mathematics, Vol:12, 139-155. Hazar A, Babuşcu Ş, (2017). Bankacılığa Giriş, Temel Bankacılık Bilgileri, Bankacılık. Ankara: Akademisi Yayınları. Hazembuller A, Lombardi BJ, Hogarth JM, (2007). Unlocking The Risk-Based Pricing Puzzle: Five Keys To Cutting Credit Card Costs. Consumer Interests Annual, Vol:53, 73-85 Heffernan S, (1996). Modern Banking İn Theoryand Practice, John U.S.A. Wiley&Sons. Hollo D, Papp M, (2008). Assesing Household Credit Risk: Evidence From A Household Survey. Çalışma Makalesi, The Central Bank Of Hungary. Hugentobler A, (1995). Indikatorenfürdie Externe Bonitaetsbeurteilungvon Schweizer Banken. Deutsch: Paul Haupt. İbicioğlu M, (2011). Tüketici Kredisi Talebini Etkileyen Faktörler: Türkiye Üzerine Bir Uygulama. Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. İnağ N, (1990). Tüketici Kredileri. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Araştırma, Planlama Ve Eğitim Genel Müdürlüğü Tartışma Tebliği, 9011, Ankara. Japelli TC, (1990). Who İs Credit Constrained İn US Economy. Quarterly Journal Of Economics, Vol.105, 219-223. 52 Kaptan DS, (2015). Bankacılık Sektöründe Kredi Risk Yönetimi. Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Karacan A, (2002). Bankacılık Ve Kriz. İstanbul. Tütünbank. Karan MB, Arslan O, (2009). Türkiye’de Tüketici Kredileri Ve Tüketici Kredi Riskinin Değerlendirilmesi. Ankara: Tasarım LTD.ŞTİ. Kasapoğlu Ö, (2007). Parasal Aktarım Mekanizmaları: Türkiye İçin Bir Uygulama. Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Piyasalar Genel Müdürlüğü, Ankara. Kaya F, (2012). Bankacılık Giriş Ve İlkeleri (1. Baskı). İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. Keck W, Jovıc D, (1999). Das Management Vonn Operationellen Risikenin Banken. Der Schweizer Treuhaender. Kidwell DS, (1997). Financial Institutions, Markets, And Money. Chicago: Dryden Press. Klein DB, (1992). Promise Keeping İn The Great Society: A Model Of Credit Information Sharing. Economics And Politics Journal, Vol.4, 117-136. Kredi Kayıt Bürosu (KKB) (2013), “2013 Faaliyet Raporu”, İstanbul. Küçüktalaslı Ö, (2011). Türkiye’de Tüketici Kredi Riski Ölçülmesine Yönelik Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Leblebici Teker D, (2006). Bankalarda Operasyonel Risk Yönetimi Örnek Banka Uygulamaları. İstanbul: Literatür Yayıncılık. Mandacı PE, (2003). Türk Bankacılık Sektörünün Taşıdığı Riskler Ve Finansal Krizi Aşamada Kullanılan Risk Ölçüm Teknikleri. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1, 1-84. Mishkin FS, (1996). The Channels Of Monetary Policy Transmission: Lessons For Monetary Policy. Nber Çalışma Tebliği, No.5464. Moix P, (2001). The Measurement Of Market Risk. New York: Springer Science & Business Media. Özdamar K, (2002). Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi-1. 4. Baskı. Eskişehir: Kaan Kitabevi. Parasız İ, (1998). Para Politikası (Türkiye Uygulamaları). Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları. Parasız Mİ, (2005). Para Banka Ve Finansal Piyasalar (8. Baskı). İstanbul: Ezgi Kitabevi. PARASIZ, İlker (1992). Para, Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Yayınevi, Bursa. Ramos JAS, Staking KB, (2000). Financial Risk Management. Washington. IDB Publications Section. 53 Reisoğlu S, (2008). Tüketici Kredileri Hukuki Sorunlar; 4077 Sayılı Yasada Değişiklik Öngören Taslak, Bankacılar Dergisi, Sayı: 69, S. 50-72. Resmi Gazete, (2005). Bankacılık Kanunu, Kanun No. 5411, Kabul Tarihi: 19.10.2005, R.G. Tarihi: 1.11.2005, R.G. Sayısı 25983 Resti A, Sironi A, (2007). Risk Management & Shareholders Value İn Banking: From Risk Measurement Models To Capital Allocation Policies. Chichester: John Wiley & Sons. Rose PS, (2002). Commercial Bank Management, International Edition. New York: McgrawHill. Saunders A, Allen L, (2002). Measurement New Approachesto Value At Risk Andother Paradigms. New York: John Wiley & Sons. Saunders A, Cornett M, (1997). Financial Institutions Management A Modern Persperctive. 2. Edition. New York.: Richar D. Irvin Inc. Selimoğlu Ö, (2006). Tüketicilerin Tüketim Harcamaları Tüketici Kredisi Ve Kredi Kartı Kullanım Durumları. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Swain RB, (2007). The Demand And Supply Of Credit For Household. Applied Economics, August, 2681 -2692. Şakar B, (2006). Banka Kredileri Ve Yönetimi, 2.Basım, İstanbul: Beta Basım Yayın Dağıtım. Şakar B, (2014). Banka Kredileri Ve Yönetimi (5. Baskı). İstanbul: Beta Yayıncılık. Şakar H, (2002). Bankalarda Aktif Pasif Yönetimi. İstanbul: Mida. ŞAKAR, Birgül (2009), “Banka Kredileri ve Yönetimi (2. Basım)”, İstanbul: Beta Basım Yayın A.Ş. ŞAKAR, Hakan (2001), “Bankalarda Kredilendirme Teknikleri”, İstanbul: Strata Yayıncılık Tagkalakis A, (2008). The Effects Of Fiscal Policy On Consumption İn Recessions And Expansions. Journal Of Public Economics, Volume: 92, P. 1486–1508. Takan M, (2001). Bankacılık Teori Uygulama Ve Yönetim, 1.Baskı, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Takan M, Acar Boyacıoğlu M, (2011). Bankacılık Teori Uygulama Ve Yöntem. Ankara: Nobel Akademik. Takan M, Acar Boyacıoğlu M, (2013). Bankacılık Teori, Uygulama Ve Yöntem (5. Basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. TAKAN, Mehmet ve BOYACIOĞLU, Melek Acar (2011), “ Bankacılık Teori, Uygulama ve Yöntem (4. Basım)”, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. 54 TAKAN, Mehmet(2001). Bankacılık: Teori, Uygulama ve Yönetim, Nobel Yayın Dağım, Ankara. Tapdig M, (2017). 2005-2015 Dönemi Türk Bankacılık Sektörü İhracat Kredileri Gelişmeleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Dış Ticaret Enstitüsü Working Paper Series, Tartışma Metinleri. Tatlıdil H, (2002). Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistiksel Analiz. Ankara: Ziraat Matbaacılık. Taylor JB, (1995). The Monetary Transmission Mechanism: An Empirical Framework. Journal Of Economic Perspectives, Volume: 9, P. 11-26. TEOMAN, Ömer. (1996). Hukuki Yönden Kredi Kartı Uygulaması, Beta Basım Yayım, İstanbul Thygerson KJ, (1992). Financial Markets And Institutions A Managerial Approach. New York: Harper Collins College. Tingting J, (2006). Consumer Credit Deliquencyand Bankruptcy Forecasting Using Advence Econmetric Modeling. Çalışma Makalesi. MPRA No:3187. Toolsema LA, (2002). Competition In The Dutch Consumer Credit Market Original Research Article. Journal Of Banking & Finance, Volume: 26, P. 2215-2229. Tuğcu T, Erdem E, Çelik F, Torun T, Togay S, Kayhan S, Altıntaş H, Ergeç H, Toprak M, (2012). Bankalarda Kredi Yönetimi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir. Ulusoy T, (2013). Kredi Türleri. (Editör: Ferudun Kaya). Bankacılık Giriş Ve İlkeleri. İstanbul: Beta Basım. Usta M, (1991). Temel Kredi Bilgileri. İstanbul: Pamukbank Eğitim Yayınları. UYANIK, Cahit(2005). “Kredi Kartlarına Çeki Düzen”, Standart: Ekonomik ve Teknik Dergi, Y/44, N/519, Ankara. Uzunoğlu S, (2011). Yeni Başlayanlar İçin Bankacılık. İstanbul: Kriter Yayınevi. Vurucu M, Arı MU, (2017). Güncel Gelişmeler Işığında Bankacılıkta Kredi Bilgisi, Ankara: Seçkin Yayıncılık. Yetim S, (1997). Kredi Kartları Ve Tüketici Kredileri, Sermaye Piyasası Kurulu, Yayın No: 69. YETİM, Sedat(1997). Kredi Kartları ve Tüketici Kredileri, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara. ZYWICKI, Todd J.(2005). “An Economic Analysis of the Consumer Bankrupty Crisis”, Law and Economic Working Paper Series, www.ssrn.com, 12.04.05 55