C. Senatosu B : İJ 17 . 11 . 1978 Avrupa ülkelerinde 1925 - 30*larda uygulanmaya başlanan planlı dönemler ülkemizde ancak 1960'lardan sonra kabul edilmiştir. 1961 Anayasasının 41 nci ve 129 ncu maddelerine dayanarak kurulmuş bulu­ nan Devlet Planlama Teşkilâtına bu konuda belli gö­ revler yüklenmiştir. Her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de plancılar ile politikacılar arasında belli konularda sürtüşmeler ol­ muş ve şimdiden sonra da bu sürtüşmeler devam ede­ cektir. Devlet Planlama Teşkilatı kuruluş amacından saptırılmamalıdır, her türlü politik baskıdan uzak, tek­ nik bir kuruluş durumuna getirilmelidir. Daha başka bir deyimle, Devlet Planlama Teşkilâtı, politikacıla­ rın her dediklerine «Evet» diyen ve iktidar değiştik­ çe fikir değiştiren elemanların oluşturduğu bir ku­ ruluş olmadığını göstermelidir. Bu kuruluşta görev alan kimseler, konulara, her türlü politik açıdan uzak, yurt yararı ve gerçekleri gözönünde tutularak ilim ve tekniğin ışığında eğilmelidirler. 15 yıl evvel planlı döneme girdikten sonra kal­ kınma hızlarının, genellikle Avrupa ve dünya ülke­ leri seviyesine ve hatta bazen de bu ülkelerden daha yüksek rakamlara ulaşmış olduğu görülmüş ise de, 1977'de ülkemizde görülen sıkıntılar ve ekonomik darboğazlar memleketi çok müşkül durumlara sok­ muştur. Enflasyon, işsizlik, dış ödemelerde karşılaşı­ lan sorunlar, tasarruf yetersizliği, enerji sıkıntısı ve hammadde sorunu; eğitim, sağlık, konut gibi soran­ lar açık çözüm beklemektedir. Gerçi bu ve benzeri gibi sorunlara diğer dünya ülkelerinde de 1972 -1973 petrol krizinden sonra rastlanmıştır; ancak bizde so­ runların bu derece anormal sonuçlara varmasında pet­ rol krizinden başka, Kıbrıs Barış Harekâtı, Amerikan ambargosu, işçi dövizlerinin giderek azalması, AET'nin Türkiye'ye karşı takındığı olumsuz tutumu, Hükü­ metlerin sık sık değişmesi ve 1973 seçimlerinden son­ ra işbaşına gelen koalisyon hükümetlerinin uyumsuz icraatları gibi faktörlerin de etkisi büyük olmuş­ tur. Gerçeğini söylemek gerekirse, enflasyonun % 40-50' lere vardığı bir ülkede plan ve program yapmak da güçleşmektedir. Bu açıdan konuya bakılacak olursa, 260 milyara varan 1978 yılı Bütçemiz 230 milyar ci­ varındaki geçen yılın bütçesinden satın alış değeri açı­ sından çok daha düşüktür. Geçen yıl bütçe, plan ve program hazırlanırken hiç kimse ülkemizde bu kadar kısa süre içinde para­ nın kıymetinden % 40 - 50 oranında rüşme olaca­ ğım tahmin edememişti. Her zaman olduğu gibi, uy- — 314 O :1 gulanan devalüasyon gelir dağılımındaki adaletsizliği biraz daha belirginleştirmiştir. Pahalılık ve fiyat ar­ tışları ile mücadele için etkin tedbirler alınmamıştır. Senelerden beri Avrupa ülkeleriyle aramızdaki me­ safeyi kapatmak için çareler aramaktayız, tktisaden gelişmiş bu ülkelere ulaşmak imkânsız olmamakla beraber, sanıldığı kadar kolay değildir. Hele bizim gibi nispi seçim sistemini kabul etmiş, beş yılda yedi hükümet değiştirmiş, ülkenin önemli iç ve dış sorun­ larının çözümü hususunda partiler arasında diyalog kurulamamış bir ülke için bu, daha da zorlaşmaktadır. İ977'de erken seçime gidilmesi, 5 Haziran seçimlerin­ den sonraki gelişmeler Dördüncü Beş Yıllık Kalkın­ ma Planının hazırlanma olanağım hükümetlere ver­ memiştir. Şu anda plansız ara döneminde bulunu­ yoruz. Sayın Başkan, değerli senatörler; Türkiye, çeşitli alanlarda tarihin kritik devrele­ rinden birisini yaşamaktadır. Bugünkü meseleler kar­ şısında tutulacak yol ve alınacak tedbirler, Türkiye' nin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Asayiş­ sizliğin, Devlet yönetimindeki otorite eksikliğinin ya­ nında, Türkiye'nin ekonomik durumu da çok kritik bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. İçinde bulunduğumuz ekonomik durum, bir ta­ raftan aşırı fiyat artışları ve mal darlığı şeklinde ül­ ke içi etkilerini sürdürürken, bunun yanında, dış po­ litikamızı da baskı altına almış bulunmaktadır. Dış ödemeler dengesindeki büyük ve gittikçe büyüyen açıklar, yalnız kısa vadeli günlük tedbirlerle çözüm­ lenmeyecek kadar büyük boyutlara ulaşmıştır. Tür­ kiye, dış ticareti, ithalatı durma noktasına yaklaşmış bir ülke haline gelmek üzeredir. Ekonomimizin bu­ günkü sıkıntılı noktaya gelmesinde mutlaka yakın veya uzak geçmişte görev yüklenen siyasi iktidarla­ rın tercih, takdir ve tatbikat hataları vardır. Plan­ lama düzeyinde yapılan büyük hataların etkisi var­ dır. Koalisyon hükümetleri kurma zorunluğunun et­ kileri vardır. Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi, Kıbrıs Ha­ rekâtından sonra dış politikada Türkiye'ye karşı ta­ kınılan tavırların etkisi vardır; hatta bu nedenle Ame­ rikan silah ambargosunun etkisi vardır. Türkiye'nin ithal ettiği petrol ve endüstri ürünlerinin fiyatlarında­ ki aşırı fiyat artışlarının rolü vardır. Türkiye'nin en­ düstrileşme, ihracat, turizm, yabancı sermaye hare­ ketleri konusundaki yetersiz politikanın etkisi vardır. Ortak Pazar bölgesi ve Ortadoğu ile ekonomik mü­ nasebetler alanındaki hazırlıksızlığın, yetersizliğin ro­ lü vardır. îç piyasada aşırı enflasyonist gidişin fren-