Si gortaları tamamen kontrol altına alabilse bel- ki bu mad

advertisement
0. Senatosu
B : 93
ti demektir. Hastanedeki uygulamayı İşçi 'Si­
gortaları tamamen kontrol altına alabilse belki bu maddedeki aksama loimaz. Takat, bu aksa­
ma eski 3008 sayılı Kanunda görülmüş, nazarı
itibara alınmış 'ki, şimdi işçi ö gün işine dene­
mezse 48 saat çalışmadığından dolayı haftanın
Pazar yevmiyesini de kaybetmiş olacaktır. Bu
itibarla buna da Ibir (çare bulunmuş olsaydı da­
ha mükemmel bir kanun 'olacaktı.
24 ncü maddedeki, «işi daraltmak maksadiyle toptan işçi içıJkarma» konusunda da söyliyeceklerimiz var.
Muhterem arkadaşlarım Türkiye'de koordine 'bir çalışma yok. İşçi ISigortalariyle İş ve
işçi Bulma Kurulu koordone bir 'şekilde çalışsa
bu ısuretle toptan işçi çıkarma mecburiyeti na­
sıl olmaz, iflâs eden, ızarar eden 'müesseseler
bulunabiliyor. 'Ama, iş ve işçi Bulma Kurumu
ile koordone çalışmadığımız için, lüzumu kadar
nereye işçi verileceğini koordone ©demediği için
toptan işçi çıkarmak tehlikeli olabiliyor. Mese­
lâ; Keban 'Barajı konusunu arz edeyim: Bütün
memleketin bilhassa (üzerinde durduğu bir (ko­
nudur. Şimdi, köyleri, arazisi su altında kala­
caklara iş vermek için çalışılıyor. İş ve işçi Bul­
ma Kurumu gayret gösteriyor, müesseseye gön­
deriyor, yapıyor, işçi müesseseye (gidiyor. Me­
selâ işçi Şeker Fabrikasına gidiyor, iorası «Ban
seni almam» diyor. Yahut dediği işi vermek is­
temiyor. Yani bu şikâyetler oluyor. Türkiye'de
'koordone »çalışma 'olsa bu madde işler. Koordo­
ne çalışma olmadığı için işçiyi uzun müddet yo­
racaktır, zarara sokacaktır, mağdur edecektir.
Bu itibarla ıbuna da bir çare bulunsaydı iyi
olurdu.
99 ncıı maddede, «Kasden tam olarak ödemiyen» tâbiri var. Bence, «kasten.» tâbiri ile «ih­
mal ve teseyyüp» tâbiri yan yana getirildiği
zaman; hukukta aşağı - yukarı, maddî cezada
kasıt aranıyor, bilhassa hapis cezasında şunda
bunda. Ama nihayet verdiğimiz, para cezası ol­
duğuna göre burada kasıt yerine ihmal ve te­
seyyüp tâbirini kullansak daha iyi 'olur. 'Çün­
kü bir adamın kaşıdı ile ihmal ve teseyyübü
yani adanı vermiyor ödeniiyorsa ihmal ve te­
seyyübü bu işte ayırmak çok güç. Başka suç­
larla başka fiillerde kast ile ihmal ve teseyyü­
bü ayırmak mümkün. Ama burada kas ile ih­
mali, teseyyübü ayırmak çok zor. Bu müessese­
leri tetkik edeceksiniz. Bir sürü kurumlar, aca— 17
27 . 7 . 1971
0:1
ba kasden mi yapmamış, ödememiş; yoksa gayrikasdi mi ödememiş? Bunu da tâyin etmek
çok güç olduğu için, müesseselerin, işverenlerin
daha tedbirli olmaları, daha uyanık elmaları
için «ihmali ve teseyyüpleri bulunanları» şeklin­
de, kasden yerine ihmal ve teseyyübü olanları
dahi koysaydık müesseseler daha tedbirli olur­
lardı.
Muhterem arkadaşlarım; ben de 62 nci mad­
denin 2 nei fıkrasına temas edeyim. Bu madde
ile de hakikaten uygulamada şimdiye kadar çek­
tiğiniz müşkülât gibi müşkülât çekeceksiniz.
Onun için Temyiz Mahkemelerinin içtihatlarına
kadar giden kararlar çıkmasına sebebolduğu gi­
bi müşkülât çekeceksiniz.
Adaleti sağlamak bakımından 62 nci madde­
nin 2 nci fıkrasında ne yapıyoruz? Yolda geqeıı
süreyi saymıyoruz. Sabahleyin adam kalkıyor,
otobüs durağına geliyor, orada sabahleyin hava
sıfırın altında 1 5 - 2 0 derecede titreye titreye
otobüs bekliyor, yarını saatte seker fabrikasına
gidiyor, yatağından bir saat erken kalkıyor ve
sabahleyin o soğukta 1 saat otobüs bekleme da­
hi işçi için bir ezadır, öbür üst derecedeki işçi­
ler şeker fabrikasında hem lojman almıştır, hem
sıcak yatağında yatmıştır; o, saat 7 de kalktığı
halde bu 6 da kalkacaktır. Şimdi adaletsizlik
olacaktır, bundan dolayı şeker fabrikasına işçi
geldiği zaman yahut çalıştığı işyerine işçi geldi­
ği zaman - ekseriya fabrikalar mütemadiyen
ucuz arsa olsun diye şehirlerin dışına kaçmak­
tadırlar. - Otobüs tutmakla mesele halledilmiyor.
işveren, «Ben otobüs tutuyorum, artık ötesine
karışmam,» diyor. Fakat otobüs tutmakla iş
bitmiyor ki. Farz edinin başka nakil vasıtası
vardır, belki de otobüs tutmayacaktır, tren var­
dır veyahut başka bir vasıta vardır, diyelim.
Otobüs tutmakla mesele halledilmiyor. Otabüsü
beklemek ve otobüsle yola gitmek ve bilhassa
işyerine gittiği saman işverenin lojmanlarında
rahat uykularına bakan ve ige kendilerinden de
beş dakika sonra gelen; çünkü mesafesi yakın
olduğu için psikolojik meseledir bu, o nasıl ol­
sa ben işe yetişirim diye - benim evim Meclise
yakın olduğu halde geç geliyorum, uzak yerden
gelenler erken geliyorlar. Çünkü yetişenıem di­
ye erken kalkıyorlar, geliyorlar bakıyorlar ki,
adam daha işe hazırlanmamış. Ama, kendisi bir
saatten beri ya güneşin, ya soğuğun, ya yağmu-
Download