SOFİ’NİN DÜNYASI VE FELSEFE TARİHİ ÜZERİNE Felsefe üzerine fikir beyan etmek için kuşkusuz insanlık tarihinin gelişimine bakmakta büyük yarar vardır.İnsanlık tarihinin başlangıç noktası olarak alınan yazının kullanımı tarihin başlangıcıyla beraber diğer tüm bilimlerinde başlangıcı olarak kabul edilir .Şöyle ki: Yazının icat edilmesi bilginin bulunmasına doğrudan etki edemezse de var olan ve daha sonra üretilen bilgilerin belli bir sisteme oturmasını ve bu bilgiye ulaşmayı daha kolay bir hale getirmiştir.Tüm bu durumların yanında yazının şüphesiz en önemli etkisi ise deneyimler ve daha bir çok yöntemle elde edilmiş olan bilginin sonraki nesillere eksiksiz ve sistemli bir halde ulaşmasını sağlamış olmasıdır. Giriş bölümünden de anlaşılacağı üzere yaşam tecrübesi ve diğer deneyimlere dayansa da yazının bulunmasından önce bile bilimsel faaliyetler mevcuttu,bu faaliyetler her ne kadar günümüz bilim anlayışıyla benzerlik göstermese ve planlıprogramlı olmasa bile insanların ihtiyaçlarını karşılama da işlev görmüş ve onların sürdürdükleri hayatı sınırlı bir biçimde de olsa daha yaşanabilir hale getirmeyi amaçlamıştır…Acımasız doğa koşulları,yaban hayatının zorluğu ve henüz düzenli bir forma kavuşamamış üretim tekniklerinin yetersizliği gibi pek çok neden insanlar için en önemli bilgiyi günlük ihtiyaçlara en çok cevap veren bilgi olarak görmelerine neden olmuştur… Üretim tekniklerinin gelişmesi,Yunan yarım adasının dar gelmesi üzerine kolonilere göç eden Yunanlıların yaşam seviyesinin yükselmesi, uluslararası ticaret yolları üzerinde bulunan EFES,MİLET,SARD ve ATİNA gibi kentlerde zenginliğin oluşması ve daha birçok etken o güne kadar görülmemiş bir takım insanların ortaya çıkmalarını sağladı:Bu insanların büyük çoğunluğu o güne kadar sorulmaya gerek görülmemiş veya cesaret edilmemiş bir takım sorular sormaya başladılar ve asıl tuhaf olan şey ise sordukları şeylerin büyük kısmı günlük ihtiyaçlara çözüm bulmak için değil sadece merak ettikleri tuhaf şeylerdi…Nitekim zamanla ‘’BİLGELİK SEVDALISI’’ bu insanlar ‘’FİLOZOF’’olarak adlandırıldı ve bilgiye ulaşma sevdası bir kısmını ölüme bile götürdü…… Ölüm dahi birçok olumsuz sonuca yol açmasına rağmen Felsefe hiçbir zaman geriye çekilmedi ve her geçen gün daha da gelişti; ama çoğu yönetici ve devlet , felsefeye çoğunlukla gerektiği önemi vermedi ve filozofların kendileri için tehlikeli olduklarını düşündüklerinde onları sürgüne göndermek ,işkence etmek veya öldürmek için hiçbir fırsatı kaçırmadılar(Sokrates in zehirlenmesi vb.)Çünkü bu insanların büyük kısmı sordukları soruların yanında Demokrasi,Hak,Hukuk,Adalet, vb. rejimler için tehlikeli olan şeylerden de bahsediyorlardı ve o zamanın devletlerini bırakın bugünün devletleri için bile sorunlara yol açabilecek bu ve benzeri kavramlar genellikle başlarına bela olmakta gecikmiyordu. Ayrıca tüm bunların yanında normal halk bile saygı göstermesine rağmen filozoflara hep korkuyla ve kuşkuyla bakmaktaydılar ve böyle bakmaya devam etmektedirler. Tarih boyunca insanların büyük çoğunluğu tarafından hep araya mesafe konarak yaklaşılan Felsefeyi olabilecek en sade ,en anlaşılır, en sevimli şekliyle ele alan Norveçli yazar Jostein Gaarder kitabında Sofi şahsında merak eden etmeyen herkese felsefe tarihini bir kronolojik sıraya dizerek öğretmen –öğrenci ilişkisi içerisinde öğretmeyi amaçlamıştır.Gaarder’in ’’ Sofi’nin Dünyası’’ adlı kitabı ile yaptığı şey aslında modern bir SOKRATESPLATON havası vermektedir, nitekim felsefe tarihindeki Sokrates rolü Albert Knox’a Platon’un rolü ise Sofi’ye verilmiştir: Başlangıçta hocası Albert ile sınırlı bir iletişimi olan 14 yaşındaki Norveçli kız öğrenci Sofi Amunndsen Ortaçağ ve Hristiyanlık bölümlerine geldiğinde ise tıpkı Platon’un hocası Sokrates’i konuşturması gibi hocası ile birebir soru – cevap tarzında bilgilenme yoluna gitmektedir. ‘’Kimsin Sen?’’ sorusuyla başlayan, 14 yaşındaki bir kızın merakını uyandırarak insanlara felsefe hakkında tarihte bir yolculuk yapma fırsatı veren ve aynı zamanda günümüz felsefe anlayışını da kapsayan bir kitap olan ‘’sofi’nin dünyası’’ , o kadar etkili oldu ki kitabın yazarı bu kitaptan elde ettiği gelirle bir vakıf kurmuş ve misyonunu bu vakıf ile devam ettirmektedir ;bu misyon tabii ki daha fazla insana ‘’kimsin sen ?’’ sorusuyla yol açmak ve daha fazla insana , Sokrates , Platon , Aristo, Aziz Pavlus, Dioskorides ,Kant ,Hegel ,Sartre ,Gazali ve daha pek çok dâhiyi Sofi ve Hocası Alberto aracılığıyla öğretmekle kalmayıp aynı zamanda okuyucuyu onların zamanına götürmek ve onlarla düşünce dünyalarında yeni kıvılcımlar oluşmasını sağlamaktır..…