TBMM B:38 21.12.2005 0:2 Artı, küçük çiftçiyi yok etmek gibi bir düşüncemiz kesinlikle olamaz. Türkiye'deki mikroklimatik bölgeler ve organik tarım kanununun çıkmasıyla beraber, özellikle küçük işletmeler, organik tarıma çok yatkındır; organik tarımla birlikte, bu alanda üretim yapabiliriz ve rekabet edebileceğimiz bir alandır. Kooperatiflerle ilgili olarak, destek olduğumuz kooperatiflerin sayısı, geçtiğimiz yıllara göre çok çok... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak. NECDET BUDAK (Devamla) - Burada, biz, birçok kanun çıkardık, çok söyleyeceğimiz şey var; ama, ben çiftçilerimize, üreticilerimize şunu söylemek istiyorum çok kısa olarak, toparlamak amacıyla: Çiftçilerimiz, bu desteklerin genel ekonominin iyi gitmesiyle kendilerine yansıdığını iyi bilsinler, bunların geçmişte böyle olmadığını bilmeliler, bunları unutmamalılar. Ayrıca, tarımda, ar­ tık, siyasetin kolay yapılmasına izin vermemeliler. Tarım kanunuyla, inanıyorum ki, tarım politikaları bir devlet politikası haline dönüşecektir. Sağduyulu, bilimsel, akılcı, hedefi belli olan bir Türk tarım politikası mevcuttur. Eksikleri, problemleri vardır; bunları da, hep beraber, el ele vererek başaracağız diyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak. Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Zekeriya Akçam. Buyurun Sayın Akçam. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 15 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKERİYA AKÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekil­ leri; Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde Parti Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dışpolitika konusunda dünya bir evrimden geçmektedir. Bu evrim neticesinde ortaya çıkacak olan tabloda, yeni bir düzen mi yoksa yeni bir kaos mu göreceğiz, onu henüz bilmiyoruz. Ancak, tahmin ettiğimiz şey, en azından, Türkiye'nin, bu evrim aşamasından sonra oluşacak yeni tabloda çok önemli ve belirleyici bir yere sahip olacağıdır. Bizim bu öngörümüz, dış politikaya yön veren, teorisyenden karar vericisine, entelektüelinden eylemcisine kadar herkes tarafından paylaşılan bir inançtır. Bu hakikat sebebiyledir ki, Türkiye'nin söylediği, yaptığı, yapması gerektiği düşünülen her şey, büyük bir dikkatle takip edilmektedir. Türk Milleti de, tarihin kendisine biçmiş olduğu öncü rolünü üstlenme ve bu rolün gereklerini bihakkın yerine getirme heyecanını yaşamaktadır. Bu başarıda katkıları bulunan Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, Dışişleri Bakanımıza, bütün mil­ letvekili arkadaşlarımıza ve kıymetli diplomatlarımıza takdir ve tebriklerimi sunmayı bir borç ad­ dediyorum. Her şeyden önce, şu anda, dünya tarihinin en ciddî geçiş dönemlerinden birini yaşamaktayız. Böyle zamanlarda, millî menfaatlarımızın azamî şekilde muhafazası ve müdafaası hususlarının ne kadar zor olduğunun hepimiz farkındayız. Öte yandan, biz, başka bir şeyin daha farkındayız; mil­ letler, dünya sistemi içerisinde memnun olmadıkları ya da hak etmediklerini düşündükleri bir durumdan daha iyi bir duruma geçme şansını, ancak ve ancak bu transformasyon dönemlerinde yakalayabilirler. Türkiye'nin Avrupa Konseyi ve NATO'ya üyeliği, Kıbrıs konusundaki kazammları hep böyle dönemlerin ürünüdür. Mesela, NATO üyeliğimiz, her ne kadar şimdi olduğu gibi, o dönemin de anamuhalefeti olan Cumhuriyet Halk Partisi tarafından lüzumsuz mesuliyet ve meş­ guliyet olarak anlaşılsa ve ifade edilse de, tarihimizin en isabetli dışpolitika tercihlerimizden birisidir. Sanırım, bu görüşüme kendileri de iştirak edeceklerdir. -268-