tavsiyeler aldım. Ama benim asıl konum “söz” değil, “ses” olduğu için, o zaman kitap konusunda bir girişimim olmadı. Daha sonra, Hindistan’da iken hiç böyle bir şey düşünmezken, gördüğüm rüyamı kaleme aldım ve Moskova’da, sonra da Türkiye’de “Uçan Köpek Baaşa” kitabım yayınlandı. Daha sonra “İçimdeki Türkiyem”… Şu anda 3 tane kitap projem var. Kitaplardan biri hazır ve yayınevi ile görüşmelerim sürüyor. Diğer ikisi ise yolda. Yazmayı seviyorum; zaman buldukça yazıyorum. Dediğim gibi, ne bir iddiam var, ne de edebiyat kaygım; içimden geldiğince yazdığım ve paylaşmaktan mutlu olduğum için yazıyorum. Biraz da İstanbul’dan bahsedelim. Bu şehirdeki günlük rutininiz nedir Anjelika Hanım. Güne nasıl başlarsınız, nasıl devam eder? Bunun yanında, İstanbul’un hangi yönleri sizi cezbediyor? Yazın günümü bahçeye çıkıp yalın ayakla çimlerin üstünde dolaşmakla başlıyorum. Gazeteleri okuyorum, kahvaltı ediyorum; içimden gelirse piyano çalışıyorum; dışarıda toplantılara, ofise gidiyorum; yakında ofise de bir piyano koyacağım; böylece hem evde, hem de ofiste çalışabileceğim… Yeni bestelerimi çalıştığım zaman genellikle evde değil, dışarıda olmayı tercih ediyorum; sevdiğim semtlerde yürüyorum; kafelerde oturuyorum; fonda çalan herhangi bir müzik benim için bir engel değildir; içimdeki müzik her zaman baskındır ve odaklanmamı dış faktörler bozmuyor. Ağustos 2012 85