On5yirmi5.com 60 yıl önce daha çok gülüyorduk Yapılan araştırmaya göre insanlar 1950'li yıllarda günde ortalama 18 dakika gülerken bu süre günümüzde 6 dakikaya düşmüş. Yayın Tarihi : 9 Nisan 2014 Çarşamba (oluşturma : 10/21/2017) Yapılan araştırmalara göre son yıllarda yüzlerdeki gülümseme oranları azalmış görünüyor. Bu durumun en büyük sebebi yaşam şartları olarak gösteriliyor. Diş Hekimi Göknur Gözen ağız ve diş sağlığına gösterilmeyen önemin de sebeplerin başında geldiğini vurguluyor. Gözen, kişilerin artık gülüş tasarımı sayesinde istedikleri gibi gülebileceğini söylüyor; uygulanan yöntemlere dair de bilgiler paylaşıyor. Yapılan bir araştırmaya göre insanlar 1950'li yıllarda günde ortalama 18 dakika gülerken bu süre günümüzde 6 dakikaya düşmüş görünüyor. Yetişkinler günde ortalama 60 kez gülerken, bu rakam çocuklarda 500e kadar çıkabiliyor; bir gülüşün ortalama süresi ise 6 saniye. Yaşam şartlarından dolayı daha az gülünüyor 60 yıl öncesine göre çok daha az gülünen yıllarda olduğumuzu belirten Diş Hekimi Göknur Gözen, bu düşüşün en önemli sebeplerinin başında yaşam şartlarının geldiğini belirtiyor. Bu sürelerin ülkelere göre değişiklik gösterdiğini de söyleyen Gözen, ağız ve diş sağlığına önem verilmeyen ülkelerde gülüş sürelerinin çok daha düşük olduğunu, bu durumun da mutsuz topluluklar yaratabildiğini iletiyor. Güldüğünde mutlu olmayan insanların da bir hayli fazla olduğunu aktaran Gözen, gülümsemenin dış görünüşe en fazla etki eden mimik olduğunun altını çiziyor. Dişlerdeki problemlerin gülme oranlarını düşürdüğünü söyleyen Gözen, artık kişilerin güldüklerinde nasıl görüneceklerine kendilerinin karar verebileceğini söylüyor; "kişiye özel gülüş tasarımı sayesinde gülme oranlarında artış yaşanabilir." Gülüş tasarımı sayesinde genç görünmek de mümkün İlerleyen teknoloji ile hastaların gülüşünü, dişlerini doku dostu ve estetik maddelerle yeniden şekillendirilebildiğini belirten Göknur Gözen gülüş tasarımının farklı işlemler ile gerçekleştirilebildiğini söylüyor. Gülüş tasarımının sadece gençlerde değil yaşlanma belirtileri ortaya çıkan kişilerde de uygulanabileceğini belirten Gözen, bu sayede yüzde genç ve güzel bir gülümseme kazandırmanın mümkün olacağını söylüyor. Hastanın dişleri, beyazlatma (bleaching) ya da porselen restorasyon işlemleri ile güzelleştirilirken, dudak ve yanak dokusuna da doğal destek sağlanıyor. Dişetleri de istenen seviyeye getirilip yüksek teknoloji ile üretilmiş porselen restorasyonlarla hastaya yeni ve mutlu olabileceği bir gülüş kazandırılıyor. Gülüş tasarımında uygulanan başlıca yöntemler Bleaching Yöntemi: Beyazlatma adı verilen yöntem diş hekimi kontrolünde muayene ortamında ya da hasta tarafından evde gerçekleştirilebilir. Muayenehane ortamında beyazlatıcı dişe direkt olarak uygulanıyor. Burada bazı dişleri fazla beyazlatma veya daha az beyazlatma imkanı bulunuyor. İşlem diş hekiminin kontrolünde gerçekleşmektedir. Beyazlatıcı jel, ışıkla aktive ediliyor. Işık olarak UV mavi ışık, ledler (soğuk ışık) ve lazer (sıcak ışık) kullanılabiliyor. Gözle görülen bir sonuç elde etmek için UV mavi ışık ile yapılan beyazlatmada her biri 40-60 dakika arasında süren 3-4 seans gerekmektedir. Evde uygulanabilen yöntemde ise hastaya, içinde beyazlatıcı ilaç konulmuş olan ince bir gece plağı hazırlanıyor. Bu plak hasta tarafından dişlerine yerleştiriliyor. Hasta bunu bir hafta kullanıyor. Her iki yöntemin aynı anda kullanılması mümkündür. Zirkon Kronlar: Önceleri dolgu malzemesi olarak metal dolgular kullanılıyordu. Ancak ağız içinde metal kullanımı bir yandan genel sağlığı olumsuz yönden etkilerken diğer yandan da metalin oksitlenmesi sonucu bakteri birikimine ve dişeti rahatsızlıklarına neden oluyordu. Metal destekli kuronlar dişeti kenarından yansıyan gri renk nedeniyle ve ışığı doğal dişlerdeki gibi yansıtmaması nedeniyle istenilen estetik sonucu da yaratmıyordu. Porselenden elde edilen Zirkon kuronlar ise hem estetik hem de sağlık açısından iyidir. Doku dostudurlar ve dayanıklıdırlar. Seramik Dolgu: (Onley ve İnley) Dişte oluşan çürük temizlendikten sonra oluşan boşluğu doldurmak için çeşitli materyaller kullanılmaktadır. Önceleri amalgam denilen gri renkteki dolgu maddesi bu amaçla kullanılıyordu. Ancak ağır metaller içerdiğinden kullanımı genel sağlığı bozduğu için artık tercih edilmeyen bir dolgu maddesidir. Seramik dolgular ise çürük temizlendikten sonra kalan boşluğun ölçüsü alınarak laboratuvar ortamında üretiliyor. Ağızda oluşan ısı farklılıklarından etkilenmiyor, aşınmıyor. Estetik olarak yabancı madde görünümü yaratmıyor. Hem uzun ömürlü hem de estetik olarak çok daha başarılı bir dolgu oluyor. Laminalar: Laminalar laboratuvar ortamında hazırlanan porselen restorasyonlardır ve ön bölgede %100 doğal bir görünüm sağlıyor. Laminalar dişe yapıştırılmadan dişin rengini, formunu ve şeklini değiştirme imkanı vardır. Kontakt lens boyutlarında olan laminalar çok incedir ve dişin üzerine yüksek teknoloji ile üretilmiş simanlarla kalıcı olarak yapıştırılırlar. Dişten sadece 0.3 mm aşındırılarak neredeyse dişte hiç kayıp yaratmadan estetik ve doğal bir görünüm elde edilmesini sağlar. Bu dökümanı orjinal adreste göster 60 yıl önce daha çok gülüyorduk