Onkoloji Özel Sayısı GRASP: Abdominopelvik DCE-MRI zorluklarını aşmak Kai Tobias Block1; Li Feng1; Robert Grimm2; Hersh Chandarana1; Ricardo Otazo1; Christian Geppert2; Daniel K. Sodickson1 1 2 Radyoloji Departmanı, NYU Langone Medical Center, New York, NY, ABD Siemens Sağlık, Erlangen, Almanya Giriş Gadolinyum tabanlı kontrast maddenin enjeksiyonunu takiben dinamik kontrastlı (DCE) T1 ağırlıklı görüntüleme, çoğu tanı amaçlı abdominopelvik MRI muayenesinin dahili bir parçasıdır ve hepatoselüler karsinom (HCC) ya da renal kanser gibi lezyonların ve tümörlerin tanımlanmasında ve doğru şekilde karakterize edilmesinde temel öneme sahiptir [1]. Tümörler, belirli bir temporal kontrastlanma yapısına sahip olduklarından, enjeksiyonun ardından, birden fazla zamanda kısa sürelerde ilgilenilen bölgenin tümünün görüntüsünün alınması gerekiyor. Yıllar önce teknik açıdan uygulanabilir olmasa da, GRAPPA [2] gibi paralel görüntüleme hızlandırma teknikleri, standart klinik MR görüntüleme sistemleri ile gerekli görüntüleme hızının elde edilmesini sağlayarak, bu taramaların günümüzde neredeyse tüm görüntüleme merkezlerinde gerçekleştirebilmesini sağladı. Ancak, rutin uygulamada, abdominopelvik DCE-MRI muayeneleri hâlâ zorluklar taşıyor ve hata oranları da istenmeyen ölçüde yüksek oluyor. Bu zorluklardan biri, verilerin tam olarak kontrast maddenin aorta ulaştığı ana göre belirlenen zamanlarda toplanmasının gerekmesi (bkz. Şekil 1). Bu bağlamda, asıl tanı taraması öncesinde küçük bir test bolusu enjekte ediliyor ve hastanın dolaşım gecikmesini tespit etmek için bir bolus takip sekansı ile takip ediliyor [3]. Tahmin yapılmasının ardından, gecikme değeri, kontrast maddenin enjeksiyonuna göre planlanan dinamik tarama hesaplamalarına dahil ediliyor. Bu prosedür tabii ki hatalara ve yanlışlıklara, dolayısıyla önemli kontrast güçlendirme arteriyel fazının (AP) kaçırılması potansiyel riskine açık oluyor. Diğer bir komplikasyon olarak, dinamik görüntüleme sırasında hastanın nefesini tutması büyük önem taşıyor. Bu nedenle, doğru şekilde senkronize edilmiş nefes tutma komutları verilmesi gerekiyor. Bu komutlar, bilgisayar tarafından kontrol edilen sesli komutlarla otomatikleştirilebiliyor [3] ama hastanın bu komutlara uyacağı garanti edilemiyor. Solunumun devam etmesi; nefesin tarama boyunca tutulamaması (genellikle tarama başına ~15), duyma sorunları ya da dil farklılıkları ve komut sonrasında nefesin ne zaman tutulmaya başlanacağından emin olunamaması gibi çeşitli nedenlere bağlıdır. Özellikle yaşlı ya da ağır hastalar, sıklıkla nefeslerini tutmakta zorluk yaşıyorlar ve bu da elde edilen görüntünün kaliteli tanı için yetersiz ya da tamamen kullanılamaz olmasına yol açıyor. Bu konuda belirgin bir sorun da, enjeksiyon sonrasında kontrast madde vücuttan birkaç saat içinde atıldığından, görüntülemenin tekrarlanamaması ve muayenenin başka bir gün yapılmasının gerekmesi. Solunumun durdurulmasının kesinlikle mümkün olmadığı, hastalara sakinleştirici ya da anestezi verilen durumlarda gerçekleştirilen taramalarda da görüntü kalitesi oldukça düşüyor. 1 ~60 sn Dolaşım Gecikmesi ... Kontrast öncesi tarama Enjeksiyon Test ~20 sn Arteriyel Faz Tarama Venöz Faz Tarama ... Gecikmeli Faz Tarama t 1 Konvansiyonel abdominopelvik DCE-MRI muayeneleri, dolaşım gecikmesinin tespiti için bir test bolusu enjekte edilmesi ile başlar. Bunun sonrasında, kontrast madde öncesi ve ayrıca kontrast güçlendirmenin arteriyel, venöz ve gecikmeli fazlarında görüntüleme alınır. Görüntülemenin, enjeksiyon ile doğru şekilde zamanlanması ve prosedürün zamanlama hatalarına açık olmasını sağlayan dolaşım gecikmesinin de hesaba katılması gereklidir. Bunun ötesinde, taramalar sırasında nefesin tutulması gerekir. 36 İnovasyon | Mayıs 2015 | www.siemens.com.tr/inovasyon