DERS KiTAPLARININ ELEŞTiRiSi

advertisement
Ekonomik Yaklaşım, Cilt: 16, Sayı: 57, ss. 51-102
İKTİSAT VE KALKıNMA EKONOMİSİ:
KALKlNMA İDEOLOJİSİNİN
SOSYALİZASYONU OLARAK KALKıNMA
DERS KiTAPLARININ ELEŞTiRiSi*
FuatERCAN**
Özgün BİÇER***
"Eğer
bir ülkenin ekonomi ders kitabını yazabiliyorsam, ülkenin yasalarını ve
kimlerin gerçekleştirdiği um urumda bile olmaz" (P. Samuelson)
sözleşmelerini
"Biz iktisat öğrencilerinin
başına geçirdiğiniz
iktisat çuvalznı ne zaman
Bu işkence ne zaman bitecek?"
(Ekonomik Yaklaşım Kongresi'nde Bir Öğrencinin Sorusu)
çıkarmayı düşünüyorsunuz?
"Eğer
temel aracı olarak görülürse, öğretmenin yaşayan
Ders kitaplarından öğreten bir hoca, öğrencisine özgün
olanı veremez. Kendi kendini ders kitabının kölesi yapar ve özgünlüğünü
kaybeder. Böylece daha az ders kitabı hem öğretmenler hem de öğrenciler için
daha yararlıdır. (M.Gandhi' den aktaran Kumar, 1988,452).
kelimeleri
ders
kitabı eğitimin
değersiz kalır.
• Çalışmayı son anda zaman ayırarak okuyan, dil ve içeriğe ilişkin önerilerde bulunan
Mehmet Türkay'a, yazıyı son ana kadar bekleyen ve yazılacağına dair umudunu
yitirmeyerek bize sorurnluluğumuzu hissettiren sevgili Gülen Elrnas Aslan'a teşekkür
ederiz.
•• Doç. Dr. , Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü.
••• Arş. Gör. , Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü.
52 1-------------------f"-'=ua=t:...:E=r--=c=a.:..:.n_-....;o=··z::.::g:..:.u=·n:...:B=ı=·ç""'-er
ABSTRACT
The aim to the study is to show that knowledge produced by economic,
and the through that its ideology, is socialized by means of textbooks.
Development economics is taken up as the cas e to provide for this aim.
The study points out that development textbook have been unab/e to
capture transformations in reality and because of this have been the
means to reproduce conventional understandings and approaches.
1-GiRiŞ
Bir önceki Ekonomik Yaklaşım Kongresi 'nde alternatif kalkınma
seçeneklerinin eleştirel dökümünü yaptıktan sonra, alternatifleri sıralarken
iktisat ideolojisinin sosyalizasyonunun önüne geçilmesinin önemi üzerinde
1
durmuştum • Eleştirel-alternatif bir çerçevenin geliştirilmesi açısından iktisadın
işaret ettiği bilgilerin toplumsallaştırılma yol-yöntemlerinin analize dahil
edilmesi gerekiyor. Genel olarak tüm sosyal bilimlerin, ama bizim açımızdan
iktisat disiplininin işaret ettiği bilgilerin toplumsallaşmasının bir çok kanalı
olmakla birlikte (gazeteler, TV, konferanslar vs), belirleyici ve organize olan
kanalın eğitimin sistematik olarak gerçekleştiği iktisat bölümleri ve bu
bölümlerde okutulan ders kitapları olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ders
kitaplarında var olan bilgi ve bilme biçimleri, disipline eden ve hiyerarşik bir
yapıya sahip olan okul aracılığı ile öğrencilere aktarılıyor. Bu hiç kuşkusuz
iktisat disiplinin işaret ettiği bilgiler için de geçerlidir. Genel geçer iktisat ve
onun işaret ettiği bilgiler, ders kitapları sayesinde seri bir şekilde
toplumsallaştırılıyor. Bilginin niteliğine ve nasıllığına ilişkin sorunlar ne kadar
önemli ise, bilginin belirli bir biçiminin sosyalizasyonunun yol ve yöntemleri bu
anlamda bir o kadar önemlidir. Ama ne yazık ki bu konu üzerinde pek fazla
durulmuyor.
Yapacağımız bu sunuşta ise aslında genel geçer algılamaya göre genelgeçer iktisattan oldukça farklı olan kalkınma iktisadının bir yandan nasıl iktisadı
tanımlayan temellerden uzaklaşamaclığına işaret edeceğiz, diğer yandan ise bu
farklılaşmama halinin nasıl kalkınma iktisadı adı altında ve farklı bir bilgi
biçimi olarak ders kitapları aracılığı ile sosyalizasyonun sağlandığını
göstermeye çalışacağız. Böyle bir çaba birbiriyle ilişkili iki soruyu
gündemimize taşıyor;
1
Bakınız: F. Ercan(2003)
_İk_h_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l
53
- kalkınma iktisadının ne olduğu veya nasıl tanımlandığı (burada temelde
iktisat disiplininden farklılığı ya da benzerliklerini açığa çıkarmak gerekiyor) ve
-diğer
dolayısıyla
yandan kalkınma iktisadının bir bilgi olarak yeniden üretimi ve
sosyalizasyonunu sağlayan kalkınma ders kitaplannın niteliği önem
taşıyor.
Birbiri ile ilişkili bu iki sorunun ders kitapları açısından oldukça önem
kazanan bir diğer özelliği ise; kalkınma iktisadı ya da düşüncesinin tarihsel
süreç içinde geçirdiği değişimleri, ya da belirli bir zaman içindeki farklı
açıklamalan ders kitaplannda bulabiliyor muyuz?
Yukarıda işaret ettiğimiz
sorulara cevap verebilmek için öncelikle "ders
ele alıp tanımlamaya çalışacağız, daha sonra kalkınma
kavramının iktisat disiplini ile olan ilişkisini ele aldıktan sonra tarihsel süreç
içinde iktisat disiplini içinde süreklilik ve kopuş olarak kalkınma yazının
gelişimini ve kalkınma olgusunun nasıl tanımlanacağına ilişkin kısa bilgiler
vermeye çalışacağız. Son bölümde ise Türkiye gerçeğinde kalkınma ders
kitaplarını yukarıda elde ettiğimiz çerçeve içinde değerlendireceğiz. Bu bölümü
gerçekleştirmek için üniversitelerde iktisat bölümlerine baktık Bölümlerdeki
kalkınma iktisadı derslerinin içeriklerini (Tablo:2) ve bulabildiğİrniz kalkınma
iktisadı ders kitaplarını (Tablo:3) ineeledik
kitaplarının" işlevlerini
ll-Disiplin ve iktidarın Araçları Olarak Ders Kitapları
Normal ya da W.L.Hansen'in ifadesi ile 'gerçek' kitaplar ile ders
kitaplan arasındaki fark, ders kitabının ders kitabı olmasıdır ve esas problem de
budur (Hansen, 1988,271 ). Ders kitapları ilk elden belirli bir disiplinin bilgisini,
disiplinli bir şekilde standartlaştırarak aktarma amacını taşır. Bu anlamda ders
kitaplan sadece yardımcı bir araç değil, disipline ilişkin müfredatın çerçevesini
belirleyen bir özellik taşır (Crossley ve Murby,l994,99). Detaya girmeden önce
kısaca şunu ifade etmemiz gerekiyor, bilginin niteliği ve özellikle toplumsal
işleyişle ilişkisi ve güç donanıını ile bağlantılarının detaylı olarak ele alınmasına
karşılık, bilimin sosyalizasyonunu sağlayan temel yollardan biri olan ders
kitaplarının işlevi çok fazla ele alınmamıştır. Oysa D.Seers'in özellikle de
kalkınma ekonomisini eleştİren
önemli çalışmalarından birinde, ders
kitaplarının öğrencilerin zihnini belirli bir kalıba sokma işlevini diğer tüm
alanlardan daha etkin bir şekilde yerine getirdiğine işaret edecektir. Öğrenciler
ders kitaplarını sadece tekrar tekrar okumaz, ama ders kitaplarını "doğrunun
kaynağı olarak" görürler." (Seers, 1967,14). Aslında bir adım daha atarak
öğrenciler hemen hemen hiç sevmeseler bile, ders kitaplanndan dolayı şartlı
refleks tarzı bir içerilme süreci yaşıyorlar. Bu ifadeyi hemen hemen her yıl
gerçekleştirdiğimiz küçük bir gözlerole daha açıklanabilir hale getirebiliriz.
İktisat bölümüne gelen ve henüz ilk aylarını yaşayan öğrencilere ve son sınıf
54 1--------------------"F-"u::.:::ac:...t""'E.:. .:rc:.:::a:.:.:nc.. .-_O:::....z""g""u""'·n"""B::..::i:cçe:::..:. r
öğrencilerine "Neden Türkiye bu tarz ekonomik sorunlarla karşılaşıyor?"
yönünde bir soruyu yönelttiğimizde, birinci sınıf öğrencileri henüz iktisat
disiplinin belirlenmiş "gizli ajandasınca" içefilmediği için doğru olmasa bile
oldukça farklı ve kendilerinin akıl yürütmelerinin ürünü olan zenginlik içeren
cevaplar verebiliyorlar, oysa son sınıftaki öğrenci arkadaşlar ise indirgemeci ve
genellikle aynılaşan cevaplar veriyorlar. Aynılaşan cevapların kaynağını
araştırdığımızda, kaynağın ilk yıllardan itibaren aldıkları ve genel çerçevesini
neo-klasik iktisadın çizdiği ders kitapları olduğunu görüyoruz.
Ders
kitaplarına
ilişkin
düşünederimizi
açıklamadan
önce,
ders
kitaplarının
temel belirleyeni olan sosyal bilimlerin birkaç özelliğini işaret
etmek anlamlı olacaktır. İlk olarak hemen hemen tüm sosyal bilimler bir yandan
içinde yer aldığı sosyal ortam tarafından biçimlenirken, diğer yandan sosyal
bilimi gerçekleştirenlerin kendilerinin de üniversite ve benzeri sosyal kurum ve
ilişkiler içinde toplumsal oluşumun parçalan olduğunu söyleyebiliriz (Merton,
1968). Belirli sosyal ilişkiler içinde, sosyal bir ilişki ve kurum olarak varlığını
sürdüren "bilme etkinliği," topluwsal ilişkilere içkin olan temel ortak eğilimler
ile yine toplumsal ilişkilerde yer alan diğer toplumsal birimlerle çoğul ve çok
değişkenli bir dizi ilişkiye girer. Sosyal bilimlerin içinde biçimlendiği toplumsal
ilişkiler sistemi, sosyal bilimlerin genel çerçevesini belirlemesinin yanı sıra,
sosyal bilimlerin birer disiplin olarak kendi içinde farklılaşması ve çok daha
önemlisi her bir disiplinin araştırma nesnesini de belirler. Sosyal bilimlerin
kendi sınırlarını da tayin eden araştırma nesnesini belirleme yönündeki etkinlik,
toplumsal ilişkilere içkin olan güç-iktidar ilişkilerinden bağımsız bir şekilde
gerçekleşemez. Yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu toplumsal ilişkiler setinden,
anonim ilişkiler setine geçişin ifadesi olan kapitalist toplumsal ilişkiler (Banuri,
1990) daha önceki toplumsal ilişkilerden uzaklaşma "özgürleşme ile disiplinin"
eş zamanlı gerçekleştiği bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Bilme
biçimleri ile iktidar ve gerçeklik arasındaki ilişkileri sorgulayan M.Foucault,
iktidar ile bilme biçimleri ve dahası hakikat üretim mekanizması arasındaki
zorunluluk içeren bağlantıları açığa çıkarmaya çalışır (Foucault, 2004). "Ders
kitaplarının" var oluş koşullarını bu bağlantılar içinde aramak anlamlı bir çaba
olacaktır. Ders kitaplarını verili iktidarın sürekliliğini sağlayan kılcal
damarlardan biri olarak tanımlayabiliriz. Bu konuda birkaç tespit;
-"iktidar ilişkileri gerçek söylemin bir birikmesi, bir dolaşımı, bir işleyişi,
bir üretimi olmaksızın ne işleyebilir, ne yerleşebilir, ne de ayırt edilebilir. Bu
iktidar içerisinde, bu iktidardan yola çıkarak ve bu iktidar yoluyla işleyen belirli
bir gerçeklik ekonomisi olmadan iktidar uygulaması olmaz. İktidar tarafından
hakikat üretimine bağlı kılınırız ve ancak hakikat üretimi yoluyla iktidar
uygulayabiliriz." (Foucault, 2004, 38). Gerçek söylemin birikınesi ve iktidar
tarafından hakikat üretimine bağlı kılınma hali, ikinci olarak "gerçeklik arayışı
kurumsallaştırılır, meslekleştirilir. (Foucault, 2004, 38, vurgular bana ait).
-
---~-~
~-----~----
l
_İk_u_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________
55
-Bilme ve gerçeklik arayışının iktidar tarafından kurumsallaştınlıp­
toplumun normalleştirilmesi (normalizing society) için.
gerekli ve zorunludur. Bu gerekliliğin temel belirleyeni olan disiplin altına alma
ve "disiplin teknikleri "aynı zamanda "bilme aygıtları, bilgi ve sayısız bilgi
alanının da" yaratıcısıdır. (Foucault, 2004, 38). Anonim ilişkilerin egemen
olduğu kapitalist toplumda disiplinci iktidar, sadece toplumsal olanı değil, ama
toplumsal olanı disipline edecek bilme biçimlerini de disiplin altına almıştır.
Bilme biçimlerinin disiplin altına alınma sürecinde ayık/ama, normalleştirme,
hiyerarşileştirme ve merkezileştirme teknikleri kullanıldı. Foucault'un değimi
ile "kesin biçimde "bilim denen" bir tür global alan ya da global disiplin
içerisinde her bilmenin bir disiplin olarak düzenlemesi yapıldı, ayrıca böylece
içten disiplinleştirilmiş bu bilmeler yayıldı, aralarında bağlantılar kuruldu,
dağılımı yapıldı, karşılıklı aşamalara ayrıldı"(foucault, 2004, 191).
meslekleştirilmesi
Gerçeklik arayışı kurumsallaştınlıp, meslekleştirildiği ölçüde, sosyal
gerçeklik farklı parçalara ayrılıp, her parçadan bir disiplinin sorumlu olması
sağlanmıştır. Sosyal olguyu içinde yer aldığı sosyal ilişkiler ve bu ilişkilerin
tarihsel olarak oluşturduğu yapısal özelliklerle birlikte bir bütün olarak analiz
edilememesi, disiplin altına alma sürecinin en önemli sonuçlarından biri
olmuştur. Fakat bilme biçimi üzerindeki disiplin bu aşamada sona ermez,
disıplin aslında her disiplinin neyi, nasıl işaret edeceğinin yanı sıra, işaret
edilen bu tüm bilme biçimlerinin nasıl sosya/izasyonunun sağlanacağına ait yol
ve yöntemini de belirler. Okul ve okulda akutulacak ders kitapları, denetimden
farklı
bilme
biçimlerini
ayzklayarak,
normalleştirilerek,
kaçan
hiyerarşileştirilerek
ve merkezileştiri/erek bu alanda hangi bilginin
toplumsallaştırılacağını belirler. Pek fazla sorunsallaştınlmayan bilimlerin
sosyalizasyonu sorunu, aslında verili iktidar ilişkilerin yeniden üretimini
sağlamada önemli bir işlev üstlenir. Özellikle eğitim sistemine atfedilen önemle
birlikte, eğitim sisteminin temel girdisi olan çocuklar ve gençler daha sonraki
zamanlar için uygun-yararlı bilgileri yüklenirler, sistemin tanımladığı ve
düzenlediği gerçeklerin yeniden üretiminin bir parçası haline gelirler. Aslında
sistemin yapısallaşmış bilgisi, bir torba olarak öğrencilerin başına geçirilir. Biz,
eğitim kadrosunun tehlikeli ya da stratejik varoluşunu veya önemini buradan
hareketle tanımlayabiliriz. Öğretim kadrosu, iktidar ilişkilerini gelecekte
yeniden üretecek bir işlev ile tanımlanmış, görevlendirilmişlerdir.
Sosyal bilimler içinde özel ama tartışmalı bir yeri olan iktisadzn kendini
yeniden üretmesi ve dolayısıyla işaret ettiği bilgilerin sosyalleşmesinde, ders
kitaplarının oldukça önemli olduğunu söylememiz gerekiyor. İktisadın ne
olduğuna ilişkin oldukça yoğun tartışmalardan daha çok önemli olan bir konu
varsa, o da eleştirel olmayan ya da resmi iktisadın iktisat bölümlerinde
genellikle aynı materyaller-ders kitapları dolayında getçekleştirilmesidir.
M.J.M. Brown ve D.O.Schneider yaptıkları araştırmada sosyal bilimler içinde
56
1------------------'"""F~ua~t~E"-'r-"c""a!.!.n_-...:O~··z~g..::it::.:·n~B::..:io:.:.çe=r
iktisadın daha çok ders kitabı (textbook) üzerinden öğretildiğini işaret ederler.
Yazarlar yine iktisat ders kitaplarının organizasyonunda birbirini izleyen ve
birbiri ile ilişkili bir anlatım yerine daha çok birbirinden izole ve daha çok
kavramsal bir dil üzerinden inşa edildiğini belirtirler (Brown ve
Schneider,1980). Aslında iktisat ders kitaplarındaki temel sorıınun aşırı soyut ya
da kavramsal olması değil, soyutlamanın içeriksiz ve aşırı genellemeler
üzerinden yapılması olduğunu işaret edebiliriz. Soyutlama gerçekliğin çoğul
dünyasını anlamak için ve onlardan hareketle elde edilir, yoksa gerçekliğin
zengin ve çelişkili var oluşunu göz ardı ederek anlaşılamaz.
Paul Samuleson'un Economics adlı ders kitabı bu konunun ulaştığı
aşamayı göstermesi açısından anlamlı bir örnek teşkil ediyor? Eleştirel olmayan
iktisadın mekan ve tarihsel sınırlamaları kabul etmeyen varsayımıarına benzer
bir özellik arz eden Samuelson'un kitabı, ders kitabı olarak oldukça farklı
ülkelerde ve neredeyse yarım asırlık bir zaman dilimi içinde kullanılan temel
ders kitabı olmuştur. J.Stiglitz'in ifadesi ile kitap iktisat paradigmasının temel
ilkelerinden olan tekelci rekabet ilkesine güzel bir örnek teşkil ediyor
(Stiglitz, 1988). Mark Skousen'in sorunu ele alan çalışmasında işaret ettiği gibi
kitap basıldığı andan itibaren, A.Smith, Ricardo, Mill ve Marshall'ın kitaplarını
da aşan bir başanya ulaşmıştır. Kitap 41 dile çevrilmiş, 15 baskı yapmış ve dört
milyon adet satılmıştır. Mark Skousen'in ifadesi ile kitap oldukça önemli
değişimlere (savaşlar, barışlar, enflasyon, deflasyon, krizler vs) karşı ayakta
kalmayı başarabilmiştir.(Skousen,1997,137). Her türlü koşulda ayakta kalan
Samuelson'un kitabının ayakta kalmasını sağlayan koşullar nelerdir? 3 Bu soruya
cevap ararken, sadece Samuelson 'un başarısından hareket edemeyiz. Başarının
önemli belirleyenlerinden biri, kitabın içeriğinin verili iktidar ilişkilerinin talep
ettiği bilme tarzı ile uyumlu olmasıdır. Dil ve öğretim. teknikleri açısından daha
kabul edilebilir olmasıdır. Samuelson ders kitaplarından beklenen özellikleri iyi
bir şekilde kitabına içermiştir, ama bu başarı ancak beklenenlerin ne olduğunu
bildiğimizde anlamlı hale gelir. W. McGraw kitabın ellinci yılında yaptığı
konuşmada Samuelson'un başarısının bir iktisat dili yaratmış olmasına bağlar.
"Bu
öyle
bir
dildir
ki
tüm
dünyada
herkes
rahatlıkla
konuşabilir."(McGraw,1999,356). Fakat diğer yandan 1960'ların başında
P.A.Samuelson The American Economic Review'e B.W.Lewis'le yazdığı
önsözde Amerika Ekonomi Birliği 'nin oluşturduğu Ulusal Ekonomi Eğitim
Komitesi 'nin amacının ulusal vatandaşın ekonomiye ilişkin düşüncelerini
geliştirmeyi amaçladığını ve ekonomiyi minimum düzeyde anlamanın aynı
2
3
İktisat ders kitaplarımn iktisadı ve özellikle Samuelson için kısa ve anlamlı bir çalışma
için bak: B.B.Can(1998).
Samuelson kendi başarısını kitabın ellinci yılı toplantısında kısaca açıklamıştır. Bu
konuşmasında Beyaz Saray'ın girişindeki düdüklü polisin bile kendi kitabını
okuduğunu belirtir (Samuelson,1999).
_İk_n_s_a_t_ve_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l
57
zamanda iyi vatandaş anlamına geldiğini belirtir. Komitenin iyi vatandaş ile
iktisat bilgisi arasındaki ilişkiyi kurmasından sonra yazarlar sınıflarda doğru
ekonomik bilginin temel kaynağının ders kitabı (textbook) olduğunu ve bir çok
örneğin gösterdiği gibi sınıfta ekonomi öğrenmenin ders kitabından ayrı
gerçekleştirilemeyeceğini işaret edecekler"(Lewis ve Samuelson, 1963). Yani
ders kitaplarının gerekliliği yazarın ağzından Amerika'nın en etkili olan iktisat
dergisinde ve bir korniteye dayalı olarak meşrulaştırılmakta, ya da · iyi
vatandaşlık için temel bir kriter haline getirilmekte.
İktisat ders kitaplarını inceleyen S.W.Helburn, iktisat ders kitaplarının
öğrenciye
neo-klasik iktisadın tanımladığı gelenek içinde kalmasını sağlayan ve
resmi olarak kabul edilen bir çerçevede algılanmasına yol açan bir
çerçevede sunulduğunu belirtiyor (Helbourn' dan aktaran Watts, 1987). Bu
anlamda hiç kuşkusuz ders kitapları kanalı ile oldukça kompleks olan gerçeklik
birkaç değişkene indirgenmekle kalmıyor ama daha da önemlisi kompleks
gerçekliğin nasıl yönetileceğine de işaret ediliyor (Bartlet ve W eidenaar, 1987).
Bu çerçeve böylece bir yandan öğrenciyi sistemle uzlaşmayı sağlayacak bir
dolgu niteliği kazanıyor. Ama diğer yandan sadece verili olanı meşrulaştırmakla
kalmayıp, onun belirli sınırlar içinde kalmasını sağlayacak araçları da sunuyor.
Bu anlamda iktisat ders kitaplarının var olanın, var olduğu gibi devam etmesini
sağlayacak bir içeriğe sahip olduğunu belirtebiliriz (Watts, 1987).
gerçekliğin
Diğer yandan egemen iktisat anlayışı işaret ettiği bilgiyi evrensel ve
mutlak gördüğü için yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Samuelson'un kitabına
benzer ders kitapları oldukça farklı toplumsal ilişkilerin yaşandığı yerlerde de
kullanılmıştır. Kapitalistleşen ülkelerin, erken kapitalistkşen ülkelere çok yönlü
müdahaleleri arasında iktisat disiplininin ihraç edilmesi de vardır. İktisat
disiplini ihraç edildiği andan itibaren onun müfredatı ve müfredata yön veren
ders kitapları da ihraç edilmiştir. Helen Kimble'in Africa'daki eğitim sürecine
ilişkin kendi deneyimini anlatırken işaret ettiği bir diyalog bu anlamda önemli.
Kimble Afrika'da üniversitelerin ilk yılları için oldukça çok sayıda ders kitabı
hasıldığını belirtir. Ama bu ders kitaplarında Afrika'nın kendi yerel koşullarına
ilişkin hemen hemen hiçbir bilgi bulunmadığına işaret eder. Bu konuyu bir
öğretim üyesine sorduğunda "Afrika yönelimli bir ders kitabına gerek
olmadığını, ekonomiye ilişkin ilkelerin tüm dünyada benzer olduğu" açıklaması
yapılır (Kimble,1969,713). Aslında Afrika'da iktisat eğitiminde işaret edilen bu
eğilim, başka bir düzlemde yani iktisat öğrenmek için erken kapitalistleşen
ülkelere giden öğrencilerin de karşılaştığı bir olay olduğunu belirtmek gerekir.
Yetkin bir iktisatçı olan Joan Robinson'un ifadesinde de aynı eğilimi bulmamız
olası. Kalkınma İktisadı öğretimi için yapılan bir konferansta konuşan
J.Robinson'a, azgelişmiş ülkelerden gelen öğrencilere nasıl bir bilgi vermeliyiz
sorusu yöneltilir. Cevabı ilginçtir: "Onların öğrenmek istedikleri bilgilere cevap
veremeyiz. Onların temel yönelimi politiktir. [Yani] "Ülkem hangi yolu
58
11----------------------------------~F~u~a~t~E~~~a~n~--O~..z~g~u~·n~B~i~çe~r
.... Bu durumda [ülkelerine gidip devrim yapmalarını ya da
söyleyemeyiz. Onlara iktisadın her durumda doğru olan ve her
çeşit
politik şartla uygulanacak olan bir kısmını öğretmeliyiz."
(Robinson, 1967, ı49).
seçmeli?
yapmamalarını
Girişte
M.Gandi'den yaptığımız alıntının Hindistan gerçeğinde K.Kumar
detaylı bir şekilde ele alır. Hindistan'ın ders kitabı temelli olmayan eğitiminden,
on dokuzuncu yüzyılda, İngiltere'nin özellikle Doğu Hint Şirketi'nin
müdahalesiyle, ders kitabı merkezli eğitime geçtiğini işaret eden Kumar, ı 854
yılında Sir Charles Wood'un etkisi dolayında eğitimde bürokratik yapının iyice
belirgin bir biçim aldığını belirtir. Eğitim özellikle batı değerlerini içerecek
şekilde düzenlenir ve bu düzenlernede belirleyici olan hazırlanmış olan araç,
ders kitaplarıdır (Kumar, ı 988).
Oldukça farklı toplumsal gerçekliklere karşılık iktisat ders kitaplarının
önemli bir özelliği, ele alınan sosyal gerçekliğin sadece iktisadın tanımladığı bir
alandan hareketle analiz edilmesidir. Bu ilke genel olarak yaşanan süreci ne
ampirik olarak anlamaya ama daha da kötüsü ne de tarihsel ilişkiler setinden
çıkartılmış kavramlardan anlamaya olanak tanır. Bir anlamda iktisat
bölümlerinde okutulan ders kitapları, gerçekliği anlaşılır kılınayı önleyen
araçlardır. Belki daha doğru bir ifade ile sadece iktisadi olarak kabul edilen
olgular analize konu edilir. Bu özelliğin en olumsuz sonucu ise iktisadi olarak
tanımlanan dünyanın içinde yer alan bir olgu ele alındığında, o olgu üzerinde
etkisi bulunan diğer değişkenler analiz dışında bırakılıyor. Güç ilişkileri, üretim
araçlarının mülkiyeti gibi aslında iktisadi alan içinde belirleyici olan değişkenler
genellikle analizlere dahil edilmezler. Bu anlamda gerçekliği şizofrenik bir
şekilde parçalara ayıran ders kitapları, aynı zamanda basitleştirme ve
kolayıaştırma adına aşırı genellernelere yönelir, farklılıklar genelierne süreci
içinde elenir. Tarihsel boyut, içeriksiz soyutlama ve aşırı genelierne sonucunda
analiz dışında bırakılır. Böylece ders kitapları disiplinin kendine ait alanda
hareket etmesi nedeniyle gerçekliğin bütünsel işleyiş ve varoluşunu analiz
dışında bırakmış olur. Bu dışlama aynı zamanda gerçekliğe bütünsel-ilişkisel
bakan teorilerin/analizierin de dışlanması, ders kitaplarına sokulmamasına
neden olur. Diğer yandan aşırı genellemeler ile elde edilen bilgiler arasında bir
hiyerarşi oluşturulur. Ders kitaplarında bilme yoğunluğu ve karmaşıklığı
açısından hiyerarşinin en üstünde olan açıklama ve analizler değil, bilme
açısından genellenebilecek önermelere sahip olan analizler
kabul görür.
Böylece eş zamanlı işleyen dışlama mekanizmaları, hangi tarz bilginin
sosyalizasyon için gerekli olduğuna karar verir. Dışlama mekanizması bazen bir
yazarı ya da kavramı tamamen ders kitabının dışında tutarken (örnek olarak
T.Veblen ya da artı-değer kavramı), ba~en de yazar ya da belirli bir kavram ders
kitabının genel çerçevesine uyumlu hale getirilecek şekilde, kafası kolu
kesilerek (örnek olarak D.Ricardo'nun bütün zenginliğin kaynağı emek
_İk_n_s_a_t_ve_~
__
al_k_ın_m_a______________________________________~l
olduğuna ilişkin
ifadesi ya da
bölüşüm
üzerinden
sınıfsal
analizi) ders
59
kitabına
konulur. 4
Tüm bu vurgulardan sonra ders kitaplannın pasif değişkenler olmadığını,
dünyayı belirli bir düzenek içinde tanımladığı ölçüde kendisini tüketen öğrenci
ve öğretim elemanlarını tükettiğini belirtmemiz gerekiyor. Ders kitaplarına
yönelik ideoloji tanımlaması yetersiz ve eksik kalıyor, çünkü ders kitaplan
iktisadi olguyu anlama ve açıklama tarzına ilişkin işaret ettiği doğrular rejimi,
ideoloji anlamında gerçekliğin gerçek bilgisini vermez ama bu işaretler ve
düzenekler gerçeklikle nasıl ilişki kurulacağını gösterir. Bu gerçekliğin belirli
bir şekilde yeniden üretimine olanak sağladığı için önemlidir. Ama çok daha
önemlisi genel olarak iktisat ve ders kitapları sadece gerçekliği yeniden üretme
pratiklerini işaret etmez, çok daha önemlisi yeniden üretme koşullarının
aksadığı koşulları işaret ettiği ölçüde bir Zehirnci mühendislik işlevi de görür.
İktisat disiplinin yöntemsel olarak kestirimde bulunmaya (prediction) önem
vermesi 5 ve çok daha önemlisi kısa erimli iktisat politikaları üzerinde
yoğunlaşması, ölçülebilir olan ve olması gereken değil de olan üzerinden bir dil
6
oluşturması iktisadın iktidarla olan ilişkisi ve bu ilişkinin açığa çıkardığı
söylemsel özellikleri gösterir. Aslında tüm bu özellikler iktisadı kapalı bir alan
içinde gerçekliği aramaya yöneltmiştir. Friedmanın'ın Pozitif Ekonominin
Metodo/ojisi adlı makalesi, ders kitaplarının yapısal özelliklerini de açığa
çıkartacak biçimde okunabilir. Çalışmasında pozitif iktisadın amacının, belirli
bir durumda açığa çıkacak değişiklikleri önceden doğru kestirimde bulunacak
genellemeler yapmak olduğunu belirtir. İktisadın performansını da kestirimierin
doğruluğu ile ölçebiliriz. Bu anlamda iktisadı fizik bilimleri gibi düşünmemiz
gerektiği işaret edilecektir (Friedman, 1953). Bu ifadeler eleştirel çağrışımlara
yol açacak her türlü "olmalı" ifadesini analiz dışına atıyor ve böylece iktisat bir
lehimci mühendislik işlevi ile tanımlanıyor. Kapalı bir sistem olarak tanımlanan
iktisadi gerçekliğin sınırlarını çizen ders kitapları, yaşamı ilişkilerden, ilişkilere
içkin olan farklı sınıflar ve sınıflar arası güç donanımından ve böylece
çelişkilerden uzak bir gerçeklik olarak tanımlama eğilimindedir. Walras
iktisadın saf bilim olabilmesi için "insanlar arası ilişkiler ya da düşünceleri
Daha önceki bir çalışmamızda iktisat ders kitaplannın içeriğinin oluşmasında sosyal
bilimcilerle ne tarz bir ilişki kurduğunu sorgulamıştık. Çalışmamızda kurulan ilişkileri
birkaç başlık altında toplamıştık; i) İktisat ders kitaplarına giren, ama kanadı kolu
kınlan iktisatçılar. Yani eleştirel olmayan ve egemen olan açıklama tarzıanna uygun
hale getirilen iktisatçılar, ii- )iktisatçı olup da hemen hemen hiçbir ders kitabına
giremeyenler, iii) iktisadın araştırdığı nesneye dair çalışması olup da iktisatçı olarak
kabul edilmeyen sosyal bilimciler. (Ercan, 2001)
5
Kestirim ile resmi iktisat arasındaki ilişkiler için bak: D.N.McCloskey(1985,15-16).
6
Eleştirel olmayan iktisadın ve ders kitaplannın olması gereken (what should be) yerine
olan ile (what is) meşgul olması, özellikle Friedman'la bağlantılı yorum için bak:
M.Watts(1987).
4
60
11----------------------------------~F~u~a~t~E~rr~a~n~--o~··z~g~u~·n~B~i~çe~r
değil, şeyler arasındaki ilişkileri
incelemede yoğunlaşması gerektiğini, tam
için insanlar arası ilişkilerin teorik süreçte
ortadan kaldırılması gerektiğini" vurgular. Walras'a göre "iktisadın saf
teorisinin her yönüyle fiziko-matematiksel olması gerekir." Eleştirel olmayan
iktisadın tanımladığı bu dünya, iktisatçı için oldukça uygun bir dünyadır,
çelişkilerden arınmış bu dünyada, iktisatçı sistemin arada bir işlemeyen
parçalarını işaret ederek tamir edilmesini isternek ve sisteme içkin çelişkileri
gizleme gibi işlevlerle tanımlanmıştır.
anlamıyla başanya ulaşabilmek
İktisadın dünyası ile iktisatçının bu dünyada üstleneceği işlevler, ders
kitaplannın içeriğini de belirliyor. iktidarın genel işleyişi ile uyumlu olan bu
dinamik etkileşim iktisadın bir alt disiplini olan kalkınma iktisadında oldukça
kompleks bir biçim alıyor. Belki daha doğru bir değirole alması gerekiyor
demeliyiz, özellikle Türkiye'de kalkınma iktisadı dersi için yazılan 'kalkınma
iktisadı' ders kitaplarını incelediğimizde bir taşlaşma halinin olduğunu
söyleyebiliriz. Taşlaşma hali oldukça eleştirel bir ifade olarak kabul edilse bile,
bir yandan gerçekliğin muazzam değişimine karşı direnen kalkınma ders
kitaplan ve daha da kötüsü bu alanda oldukça sınırlı sayıda çalışmanın yapılmış
olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Okulda, sokakta, evlerde ve içki sofralannda
"bu ülke nasıl kalkınır sorusu", ya da "ne olacak bu halimiz" türü ifadeler dile
getirilmesine karşılık, bu alanda yeteri kadar çalışma yapılamadığını görüyoruz.
Kalkınma iktisadının özellikle son elli yılına baktığımızda hemen hemen tüm
Latin Amerika ülkeleri ve Hindistan, G.Kore gibi ülkelerde oldukça farklı
eleştiri ve çalışmalann yapıldığını görüyoruz, fakat bu zenginliğin Türkiye'de
gerçekleşmediğini üzülerek söylememiz gerekiyor. Bunun Türkiye'ye özgü
nedenlerinin incelenmesi bu çalışmanın konusu değil, ama bir çalışmanın
konusu da olması gerekiyor. Bu aşamada kalkınma ders kitaplannın neleri
içerdiği sorusuna cevap verebilmek için kalkınma iktisadı olarak tanımlanan
disiplinin ne tür tanımlamalara konu olduğunu ve zamanla nasıl değiştiğini
kısaca göstermeye çalışacağız. Bu bir yandan kalkınma konusunun gittikçe
zenginleşen dünyasını açığa çıkarırken, aynı zamanda "ders kitaplarının" bu
değişimlere pek açık olmadığını da bizlere göstermiş olacak.
lll-Kalkınma iktisadının Tarihsel Değişimi ve Bilgi
Tarzının Niteliği
Kalkınma iktisadı,
kapitalizmin eşitsiz gelişimi sonucunda açığa çıkan
iktisadın bir alt disiplinidir. Bu anlamda bu disiplinin ontolojik nedeni,
kapitalizmin eşitsiz gelişim dinamikleri iken bilgi kuramsal kaynağı farklı
donamma sahip toplumsal ilişkiler ve yapılar arasında karşılaştırmaya dayanır.
Karşılaştırmaya dayalı analiz tarzı, sadece kapitalizmin yapısal ve eşitsiz
gelişimine ilişkin gerçekliğin göz ardı edilmesine neden olmaz, aynı zamanda
bizzat bu eşitsiz donanım farklılığı karşılaştırmanın kriterlerini de tanımlamış
l
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_kz_n_m_a________________________________________
olur.
Karşılaştırma
bir anda
farklılıkları
ölçmeye ve
farklılıkları
61
ölçüldükçe
hiyerarşik bir sınıflandırmaya yol açar. Hiyerarşik sınıflandırma da kapitalist
toplumsal ilişkileri belirli bir düzeyde yaşayan erken kapitalistlerin toplumsal
özellikleri idealize edilirken, geç kapitalistlerin ne kadar geri, azgelişmiş olduğu
da tanımlanmış olur. Sınıflandırma örtük olarak rasyonel-rasyonel olmayan,
ileri-geri, normal-anormal, sağlıklı - sağlıksız olan biçiminde tanımlandığı
ölçüde, rasyonel olmayan, sağlıklı olmayan, normal olmayan üzerinde
rasyonelleştirilmesi, sağlıklı hale getirilmesi yani normalleştirilmesi için gerekli
müdahaleleri de meşrulaştırır. Müdahalenin meşrulaştırması ve bunun için
hazırlanan reçetelerin uygulanması, verili eşitsizliğin önemli sonuçlarından
biridir ama esas ve daha önemli olan ise bu sınıflandırmanın kendisinin
kapitalizmin idealize edilmesine yol açmasıdır. Böylece bir yandan kapitalizm
idealize edilirken, diğer yandan ise azgelişmiş, geri kalmış ülkelerin idealize
edilen konuma ulaşması, yetişmesinin gerekliliği işaret edilir. Bilgi içerikli bu
gereklilik, aynı zamanda verili toplumsal ilişkilerin idealize edilen kapitalist
· toplumsal ilişkilere yöneltilmesi için yapılması gereken müdahaleleri işaret
eder. Kalkınma teorisi aslında örtük ya da açık olarak her zaman için kapitalist
gelişmeyi işaret eder. Kapitalistleşme için
gerekli müdahalelerin yol ve
yöntemini işaret eder. Böylece müdahale meşrulaştırılmış olur. Kalkınma
iktisadı, iktisadın "oluşa değil de varlığa yönlenmiş" yöntemini kullanır ama
önemli bir farkla. "Oluşa değil de varlığa yönelmiş" yöntemde, Max
Horkheimer'in ifadesi ile "verili toplum biçimini kendini yineleyen hep aynı
süreçlerden oluşan bir mekanizma olarak görme" eğilimi vardır (Horkheimer,
2005,11). Bu önemli fark, iktisadın mantığı içinde biçimlenen kalkınma
iktisadı belirli bir varoluşu, diğer tüm varoluşların yerini alacak biçimde
tanımlıyor.
İktisadın temel yönelimi kapitalizmin verili
ilişkilerini
mutlaklaştırmak iken, kalkınma iktisadı ise iktisadın verili kabul edilen bir
varoluşu başka toplumlarda kurgulama işlevini üstlenmiştir. Kalkınma iktisadı
ve dolayısıyla kalkınma ders kitapları yaşama müdahalenin belirleyeni olan
kalkınma stratejileri ile kendi içsel mantığını oluşturur. İktisat disiplininin
kapitalist toplumlarda işaret ettiği iktisat politikaları, verili işleyişteki olası
aksamaları işaret etmesi ya da verili mekanizmanın güçlenmesine yönelik
lelıimci mühendisliği, azgelişmiş toplumlarda kalkınma stratejileri ile birlikte
bir inşa faaliyetine dönüşür. İnşa süreci genellikle de modernleşme, batılılaşma,
kalkınma, çağdaşlaşma ifadeleriyle gerçekleşir/tirilir. Kalkınma iktisadı
gerçekliğe müdahale etme yol ve yöntemlerini işaret ettiği oranda, topluma
içkin olan egemen sınıf ve bu sınıfın stratejileri, dolayısıyla güç ilişkileri ile
birlikte işleyen bir süreçtir. İnşa süreci emek-para ve meta piyasasının
oluşturulması anlamına geldiği ölçüde, aslında sınıfların oluşumu/gelişimi
anlamına gelir. Ama çok daha önemlisi, bu inşa süreci sadece sınıfların oluşumu
anlamına gelmeyecek, bu oluşumu hayata geçirecek teknokratlarınlbürokratların
oluşmasına da yol açacaktır. Kalkınma stratejileri kapitalizmin yapısal
62
~--------------------"F-"u""a"-t""E.:...:rc""'a"-'n'---O"'".. z: .:g"-"it"-'·n~B" 'i" çe"'" r
özelliklerinin ve sınıfsal oluşumunu/inşasım sağlarken, bunu sağlayacak bir
grubun da gelişmesine yol açar. Özellikle planlama teşkilatının kurulması,
toplumsal gerçekliği sınıfsal ve kapitalizmin yapısal özelliklerinin ötesinde daha
çok "ortak iyi" adına hareket eden bir kesimin oluşmasına yol açar. Aslında bu
açıklamaları biraz daha detaylandmrsak, kalkınma iktisadının varoluş
koşullarını da açığa çıkarmış oluruz. Kalkınma iktisadı diğer sosyal bilimlerden
farklı olarak, oldukça eşitsiz donanımda olan toplumsal gerçeklikterin
varlığında ve özellikle bu farklı donamma sahip olan toplumsal varoluşlar
arasındaki ilişkiler sonucu oluşan bir disiplin olarak gelişmiş/geliştirilmiştir.
Bir disiplin olarak kalkınma iktisadını tanımlayan bu temel özellikler ve
bilgiler, kalkınma ders kitapları kanalıyla toplumsallaştınlarak yeniden üretilir.
Özellikle sanayileşme, endüstrileşme, gelişme gibi bir dizi çok ortak kabul
gören kavramlar üzerinden kalkınma olgusu, zamanla geç kapitalistleşen
toplumlarda, sınıf ve kesimlerin farklı taleplerini karşılayan büyülü bir sözcüğe
dönüşmüştür. Kalkınma iktisadı ders kitapları için önemle belirtilmesi gereken
bir şey varsa, o da kalkınma iktisat disiplininin nüfuz ettiği her alanın çeşitli ve
yoğun eleştirilere maruz kalmış olmasına rağmen, bu eleştiriler genellikle ders
kitaplarına girememiştir.
Kalkınma
iktisadının
işaret
ettiği
bilginin nasıl bir bilgi olduğu
konusunda farklı açıklamalar yapılmıştır. Genellikle yine ders kitaplarına
girmemiş olsa bile, beş farklı tanımlamanın yapıldığını söyleyebiliriz;
i-)Kalkınma olgusu bir gerçekliktir ve temel varoluş koşulunu,
kapitalizmin farklı hızda gelişen toplumlar arasındaki ilişkiden alır.
Kapitalizmin tarihsel gelişiminin mekansal olarak eşitsiz gelişimi, sermaye
birikimi ve dolayısıyla güç donanıruma daha fazla sahip olan erken
kapitalistleşen kesimlerle, kapitalistleşmeye daha geç başlayan/sokulan geç
kapitalistkşen
toplumlar arasındaki farklılığın,
ilişkinin,
eşitsizliğin
tanımlandığı bir gerçeklik dolayında kalkınma yazını biçimlenmiştir. Ama bu
gerçeklik özellikle geç kapitalistleşen toplumlar için başlangıçta niteliksel
olarak farklı olan iki toplum arasındaki ilişkileri tammlarken, zamanla geç
kapitalistleşen toplumlarda sermaye birikimi ve birikimin temel sınıfsal
aktörleri olan iç burjuvazi geliştiğinde, farklılık niceliksel bir biçime
dönüşmüştür.
Kalkınma yazını
da hiç kuşkusuz bu yapısal/sınıfsal
dönüşümlerden etkilenmiştir. Örnek olarak kalkınma yazını ilk önce
kapitalistleşmenin gereklerini yerine getirme, bu anlamda geleneksel olan ilişki
ve kurumsal yapılarda dönüşüm anlamına gelirken, günümüzde artık
kapitalistkşen toplumsal koşulların içeriden dışarıya doğru uluslararasılaşması
talepleri, kalkınmanın temel belirleyeni olmuştur. 1940'larda bir gerçeklik
olarak azgelişmişlik kalkınma disiplinin varlığına yol açmıştır, ama aynı
kalkınma disiplini kapitalizmin gereklerini yerine getirdiği oranda kendisinin
krizini yaratmıştır. Kriz aslında tekil yada eleştirel olmayan iktisadm tekrar
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l
63
egemen olmasına yol açmıştır. Ama aynı gerçeklik, 1990'ların ortalarından
itibaren bir yandan kapitalizmin açığa çıkardığı olumsuz sonuçlar, diğer yandan
geç kapitalistleşen toplumların dünya kapitalizmi ile bütünleşme kaygıları,
kalkınma iktisadının farklı biçimlerde yeniden varlığına ya da yükselmesine
neden olmuştur. Bu anlamda "kalkınma iktisadının" kapitalizmin dinamik
eşitsiz ve bileşik gelişiminin ürünü ve bu eğilimin temel belirleyenlerden biri
olduğunu söyleyebiliriz.
ii-) Fakat kalkınma iktisadı aynı zamanda güç ilişkilerinden dolayı
ideolojik bir içeriğe sahiptir. İdeoloji kavramını burada, kalkınma iktisadının
amacının "ortak iyi"yi sağlamak olduğu yönündeki ifadede bulabiliriz.
Kalkınma süreci kapitalist toplumsal ilişkilerin oluştunilması ve dahası sermaye
birikiminin sağlanması gibi mekanizmalara neden olduğu ölçüde, bu
mekanizmalar toplumsal olarak farklı kesimleri, farklı düzeyde etkiler. Ama
kalkınma iktisadı ve kalkınma stratejileri her zaman için tüm toplumun yararına
olacağı ifadesinden hareketle tanımlanır. Bu tanımlamalar gerçekliği örttüğü
ölçüde, kalkınma iktisadı ideolojik bir içerik kazanır. Açlığın, yoksulluğun,
işsizliğin azaltıiacağı, yaşam düzeyinin yükseleceği ifadeleri bu ortak ıyı
kavramı dolayında işaret edilecek birkaç değişkendir.
iii-)Kalkınma kavramı
ortak İyiye işaret etmek ıçın sanayileşme ve
sermaye birikimi gibi kavramları genellikle toplumsal ilişkilerden arındırılarak
daha çok üretim güçlerinin gelişmesini işaret ettiği ölçüde kalkınma iktisadı
fetişistik bir özellik kazanır. Oysa üretim güçlerinin gelişimi, ister istemez
kalkınma sürecinde aynı zamanda sermaye sahipleri, işçiler, işsizler ve daha da
önemlisi farklı donanımlarda olan erkek-kadın konumlarının varlığına yol açar.
iv-) Kalkınma iktisadı sadece ideoloji değil ama bilgi biçimi olarak bir
söylem olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda kalkınma iktisadı geç
kapitalistleşen toplurnlara ait bir "doğrular rejimi" yaratır (Foucault, 1980,131 ).
Son yirmi-otuz yılda belirleyici olan kalkınma karşıtı ya da kalkınma sonrası
analizler, kalkınma sorununa kalkınmacı söylem üzerinden analiz ederler. Bu
tarz ele alışlar, Michel Foucault'un çalışmalarından etkilenerek iktidar ve bilgi
ilişkileri üzerinden söylem yönelimli analizler yaparlar. Kalkınma olgusu ya da
ifadesi bu tarz analizlere göre iktidarın disipline edici teknikleri ve
pratiklerinden bağımsız analiz edilmez. Kalkınma söylemi, birey yada kolektif
etkinliklere dışsal olan ve genellikle uygulanan iktidarın disipline edici gücü
olarak tanımlanıyor. Kalkınma iktisadının ideoloji olduğu vurgusuyla kalkınma
iktisadının bir söylem olduğu gerçekliğini birbiriyle karıştırmamamız gerekir.
Escobar'ın işaret ettiği gibi kalkınma söylemi sadece gerçekleri gizleme
anlamında bir ideoloji ya da iktidarda olanların gerçek doğruyu gizlemek için
ürettikleri bir araç değildir. Kalkınma söylemi üçüncü dünyadaki insanların
günübirlik yaşamlarını düzenleyici pratikler dolayında biçimlenir"(Escobar,
64
~--------------------.!F_,u""a"'-t""'Ec:...:rc""'a""n'--~Ö::.~.zg:...::it"".n'-'B""ı"'"·çe""-r
ı995,ı04). 7 Bu anlamda kalkınma iktisadı sadece bilgiye işaret etmez, işaret
ettiği bilgi ile yaşam üzerinde etkide bulunur. Bu anlamda da kalkınma söylemi
iktidarla ilişkilidir, iktidarın pratik etkinliğine işaret eder. Bu anlamda
kalkınmaya ilişkin düşünceler boşlukta gerçekleşmez. Jonathan Crush'un ifade
ettiği gibi "kalkınma endüstrisi" oldukça hiyerarşik yapıya sahip kalkınmaya
ilişkin bilgi üretim ve tüketim mekanizması içinde biçimlenir. Bu anlamda bilgi
iktidar, fakat iktidar da bilgidir. İktidar bilginin ne olup olmadığını tanımlar
(Crush, ı 995,5-6).
v-) Kalkınma ekonomisinin temel belirleyeni, kapitalistleşme sürecinde
zamanlarda yaşayan farklı donanımlar arası ilişki olduğu için statik
karşılaştırmaya dayalı bir yöntem, dolayısıyla modernleşme yaklaşımının
özelliklerine sahiptir (Ercan, ı 995). Bu anlamda kalkınma ekonomisi kapitalist
yapısal özellikler ve kapitalizmin açığa çıkardığı günlük yaşam tarzlarını
idealize ederek, daha geç kapitalistleşen toplumların kendileri gibi olmalarını
dayatır. Bu yüzden erken kapitalistleşen ülke pratikleri, geç kapitalistleşen
ülkeler için sürekli yenilenen "reçetelere" dönüşür. Bu anlamda aslında
kalkınma iktisadına ilişkin her bilgi aynı zamanda bir müdahale ve dolayısıyla
kalkınma stratejilerini içerir. Kalkınma iktisadını, kurum ve örgütleriyle hareket
eden ve pratiğe müdahale eden kalkınma stratejileri olarak tanımlayabiliriz.
farklı
IV-Kalkınma iktisadının Süreklilik içinde Kırılmaları:
iktisattan Kalkınma iktisadına ve Kalkınmadan
Kalkınma Karşıtlığına
Kalkınma
kapitalist sermaye birikimine bağlı bir gerçeklik olduğu sürece,
birikimin hız ve donanımına bağlı olarak değişim gösterir.·
Yukarıda işaret ettiğimiz kalkınma stratejilerinin aynı zamanda bir inşa süreci
olması, kalkınma sorunsalının ele alınmasında farklılaşmaların varlığına yol
açacaktır. Aslında en önemli farklılık bizzat kalkınma iktisadı diye bir alt
disiplinin açığa çıkmasıdır. Kalkınma iktisadının bir alt disiplin olarak gelişimi,
iktisadın
tüm toplumsal koşullara uygulanacak bir disiplin olduğu
düşüncesinden bir kopuşu ifade edecektir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası
koşullarında bir anda dünyanın büyük bir kısmının azgelişmiş olduğu tespit
edilir. Bu tespitin kaynağı yukarıda işaret ettiğimiz karşılaştırma üzerinden
gerçekleştirilir. İktisadın tasarruf, yatırımlar, tüketim ve milli gelir gibi
kategorilerinden hareketle gerçekleştirilen karşılaştırma, ama özellikle
tasarrufların milli gelir içindeki payı karşılaştırması üzerinden, ülkelerin kendi
içinde gelişmişlik düzeyine göre bir sınıflandırma yapılır. Hiç kuşkusuz diğer
alt disiplinler olarak gelişme sosyolojisi ve gelişme politikaları da kendi
kalkınma iktisadı
7
Bu tarz bir ele alış m Lesetho örneğinde gösterilmesi için bak: J. F erguson( 1994)
_İk_n_·s_a_t_ve_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l
65
ölçeklerinden hareketle bu hiyerarşik sınıflandırmaya katkıda bulunurlar. Bu
tarz bir sınıflandırma aynı zamanda neden ve niçin soruları ile kalkınma
iktisadının
varoluş
koşullarını
hazırlar.
Azgelişmişliğin
nedenlerinin
açıklanması ve azgelişmişlikten kurtulma stratejilerinin belirlenmesi, kalkınma
iktisadını sadece tekil/egemen iktisattan ayrılmasına neden olmaz, ama aynı
zamanda azgelişmiş toplurnlara yönelik reçetelerin hazırlanması anlamına da
gelir.
Bu anlamda kalkınma iktisadının ilk elden kaynağı egemen iktisat iken,
zamanla yani inşa süresince açığa çıkan sonuçlar bu temel kaynaktan görece
farklılaşmaları içeren kınimalara neden olmuştur. Kalkınma iktisadının ya da
kalkınma iktisadı karşıtı yazının kaynağı, bizzat kapitalizmin inşa süreci iken,
süreç ideolojiler, söylemler, fetişistik açılımlar ve çok daha belirleyici olan
kalkınma stratejileri olarak kendini açığa çıkarır. Sürecin analizi açısından tüm
bu var oluş hallerini ele almak oldukça büyük öneme sahiptir. Çünkü söylem ya
da ideolojik farklılaşmalar, egemen olan yaklaşımdan kırılmalara, yeniden
yapılanmalara yol açar. İkili okuma ile bu değişikliklerin hem gerçeklikteki
belirli dönüşümleri anlamamızı kolaylaştırdığını, ama sadece örnek olarak
söylemsel analizde ya da yanlış bilinç anlamında ideolojide kaldığımızda
gerçekliği anlamamızı zorlaştırdığını söyleyebiliriz. Çalışmamız açısından
kalkınma yazınında gerçekleşen bu dönüşüm ve süreklilikleri işaret etmek, daha
sonra kalkınma ders kitaplarında bu farklılaşmaların var olup olmadığını
sorgulamamıza olanak sağlaması açısından önem taşıyor.
Gelişmeler-kınlmalar
ve sürekliliği belirli başlıklar altında toplayabiliriz.
tüm bu süreklilik ve kırılmaları burada detaylandıramayız, bu
aslında anlamlı olacak bir diğer çalışmanın konusu olabilir. Burada sadece çok
genel bir dönemlendirme yapacağız. Bu tarz kırılma ve sürekliği analiz ederken
ilk elden Hirschman (1981) ve Hirschman'dan hareketle Streeten'in (1983)
yaptığı analiz, tekil iktisattan yani genel geçer iktisadın tüm ekonomiler için
geçerli olduğu düşüncesiyle, buna karşı geliştirilen düşünce yazarlarının
ayrımını ele veriyor. Diğer yandan Kuzey-Güney arasındaki ekonomik
ilişkilerin ilişkiye taraf olanlar için karlı olacağı veya olmayacağı ifadeleri de
bir başka ayrımı işaret ediyor. Bu ikinci ayrım gelişme yazınma karşılık
azgelişmişlik yazını olarak da sınıflandırılıyor (Bemstein, 1992).
Hiç
kuşkusuz
Gelişme yazınma karşılık azgelişmişlik yazını
önemli bir dizi
farklılık
aslında her iki yazın da kalkınma talebinden hareket etmekte,
gelişme yazını kalkınınayı engelleyen nedenleri o ülkenin içsel dinamiklerine
bağlarken, azgelişmişlik yazını kalkınamamanın temel nedeni olarak gelişmiş
içermekle birlikte,
kapitalist ekonomileri gösterecektir. Ama azgelişmişlik yazını da aslında
kalkınma kavramını/gerçeğini sorgulamadan, kalkınmanın nasıl olacağının yol
ve yöntemlerini araştırmıştır (Ercan, 1995). Oysa kapitalizmin geç kapitalist
ülkelerde kalkınma stratejileri doğrultusunda inşa edilmesi, sistemin mantığına
66
~------------------~Fo....:::;;ua""t"""E::..:r...:::c;:;::a:.:.n_-_,O""..z""g""it""'n"""B""ı""·çe=.r
uygun olmakla birlikte, ideolojik olarak işaret edilen "ortak iyiye" yönelik
olmadığı açığa çıkmıştır. Yoksulluk ve işsizliğin artması, askeri darbeler ve
sanayileşme ve kalkınmanın çevre, kadın ve emek üzerindeki olumsuz sonuçları
kalkınma kavramını eleştirerek, kalkınma karşıtı (post develoment/antidevelopment) bir yazının oluşmasına neden olmuştur.
1970'lerin sonunda başlayan ve neo-liberal yönelimli küreselleşmeci
analizler kalkınma iktisadının gereksizliğine işaret ederek dünya pazarı ile
bütünleşmenin tüm taraflar için "ortak iyi" anlamına geleceği vurgusunu öne
8
çıkartmıştır. Bu vurgu beraberinde bütünleşme için gerekli mekanizmaların
yani emek-meta ve para piyasalarının kapitalizmin dünya ölçeğinde işleyişine
uygun hale getirilmesiyle, devletin etkinlik alanın azaltılması yani pür piyasa
mantığı temel ideoloji ve pratik olarak gündemi belirleyecektir. Küreselleşme
ve neo-liberal politikaların etkin olduğu bir dönemde "kalkınmacı" eğilimler,
özellikle devletin üretken sermayenin gelişmesini sağlaması, teknolojik
ilerlemeye destek vermesi ve en önemlisi kalkınınayı olumsuz etkileyen dışsal
tehlikelerden ekonomiyi-toplumu koruması üzerinden bir dil geliştirmeye
başlamışlardır. G.Kore deneyimi bu tarz analizierin temel referansı olurken,
hastalıklı kabul edilen spekülatif hareketlerin etkisini azaltına ise en çok öne
çıkartılan argüman olmakta. Kapitalizmin özellikle 1990'lardan itibaren
dünyanın birçok yerinde arka arkaya krizlerle yüzleşmesi, "piyasanın her şey
olduğu" fikrinin kısmi bir eleştiriye tabi tutulmasına neden olmuş. Washington
Sonrası Uzlaşısı olarak tanımlanan analizler, devleti yeniden ve yeni görevlerle
tanırolayarak sürecin içine almıştır. Ama önemli bir farklılıkla, piyasanın
belirlediği işlevlere uyumluluk anlamında bir devlet tanırnma işaret edilmiştir.
Bu anlamda son zamanlarda küreselleşmeye karşı kalkınmacı analizler ile
küreselleşme için devletin etkin kılındığı piyasa yönelim/i kalkınmacı analizierin
belirleyici olduğu bir dönemden geçiyoruz diyebiliriz. Kalkınma karşıtı yazın
açısından önemli olan bir değişme ise, kalkınma karşıtı analizlerde özel bir yeri
olan feminist kalkınma karşıtı ya da çevreci kalkınma karşıtı hareketlerin piyasa
merkezli ve etkin devlet işleyişi içinde pasifleştirilmesidir. Diğer yandan
kapitalizmin dünya ölçeğinde etkinliğini arttırdığı ve toplumsal ilişkiler
üzerinde gerçek egemenliğini kurduğu bu dönemde, devletin yeniden dağıtırncı
politikalarında önemli gerilemeler yaşanması, sermaye yoğun teknolojilerin
devreye girmesi, emek tasarruf eden üretim organizasyonlarına gidilmesi ile
temel geçinme olanaklarını kaybeden muazzam bir kitlenin varlığına yol
açmıştır. Bu gelişmeler ise kitlelerin yeniden paylaşımcı ve anti-küreselleşmed
kalkınma düşüncelerine yönelmesine yol açmıştır.
8
Bu yazının kalkınma iktisadını eleştiren temel çalışma Lall(1983), B.Balassa'nın
çalışmaları (1982),(1988) ve (1989) ve A. Krueger (1978), (1985) ve (1981).
l
_İk_n_·s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________
67
Tabloda işaret ettiğimiz süreklilik-kırılma ve geri dönüşleri kalkınma
stratejileri, kalkınma stratejilerinde devletin üstleneceği işlevler gibi oldukça
farklı kriterler dolayında kendi içinde bir dizi analize tabii tutulabilir. Fakat
bizim amacımız açısından sadece bu değişiklikleri işaret etmek yeterli olacak.
Diğer yandan kalkınma yazınında süreklilik, kırılma ve geri dönüşleri yukarıda
işaret ettiğimiz, kapitalizmin işleyişi yani gerçeklik düzeyi ile birlikte ideoloji,
söylem ve fetişleştirme gibi değişkenler dolayında yeniden ve daha zengin bir
okumaya tabi tutulabilir. Ama tüm bu okumalar ancak kalkınma iktisadının
genel olarak çerçevesini oluşturma ve teorik detaylı bir okumanın konusu
olabilir. Amacımız Türkiye'de kalkınma ders kitaplarının "gelişme yazının
geçtiği aşamaları içerip-içermediğini sorgulamak olduğu için, sadece süreklilik
ve kırılmaları göstermeye çalışıyoruz. Bu tarz bir analiz için çıkış noktamız ya
da ölçümüzü Max Horkheimer'in egemen iktisat için işaret ettiği ifade olacak.
Horkheimer'e göre iktisat "oluşa değil de varlığa yönelmiş" bir disiplindir. Bu
ifadenin açık anlamı "verili toplum biçimini kendini yineleyen ve hep aynı
süreçlerden oluşan bir mekanizma olarak gören" bir bilgi tarzı ile karşı
karşıyayız. Kırılma ve geri dönüşleri bu bilme tarzına karşı ya da onun içindeki
gelişmelere atfen kullanacağız. Teoriden uzaklaşmaya yönelik çabaları kopuş
olarak tanımlıyoruz. Hiç kuşkusuz bu kopuş, teorinin bütünsel yapısı ve
özellikle belirli bir varoluşu yücelten teorinin tümüne karşı gerçekleştirilen bir
karşı çıkış anlamına gelmiyor. Kalkınma iktisadının varoluş nedeni olan
"kapitalist toplumlardan farklı olan toplumları", kapitalist toplumsal ilişkilere
yönlendirme kaygısının bizzat kendisi, "tekil iktisattan" kopuşun belirleyicisi
haline gelmiştir. Tekil iktisadın veri olarak kabul ettiği üretici ve tüketiciler,
taraf oldukları emek-para ve meta piyasalarında amaçlarına uygun araçları
seçmeleri teorinin ilk uğrağı iken, egemen iktisadın temel belirleyenleri olan
rasyonel insan ile rasyonel davranışların oluşturduğu denge koşulları (para-meta
ve emek piyasası ve bu piyasaların kendi aralarında) ikinci uğrak oluyor. Tüm
bu işleyişin evrensel ve her topluma uygun olduğunu söylemek ise son uğrak
9
oluyor . Kalkınma iktisadı açısından aslında her üç uğrak çok önemli, ama esas
belirleyici olan son uğrak. Yani rasyonel insanın evrensel ve mutlak bir
gerçeklik olarak tanımlanması uğrağı önemli. Bu ifade daha sonra rasyonel
insanı da içine alan piyasanın evrensel ve mutlak olduğu ifadesiyle yer
değiştirecektir. Yani fetişizm günümüzde daha bir üst noktaya taşınmış
durumda.
Kalkınma iktisadının varoluşu,
rasyonel insan ve denge koşullarının
her köşesinde ve her toplumda geçerli olmadığını ifade etmekle
başlıyor. Ama teoriye yönelik bu tarz tanımlama veya karşı çıkış ya da kopuşun
bizzat kendisi kutsanan ve rasyonel olduğu kabul edilen bir varoluşu hiyerarşik
dünyanın
9
Bu ifadenin klasikleşen genel çerçevesi için bak L.Robbins(l979) ve çerçevenin
sessiz kabulünün eleştiri için J.Brohman(1995).
kalkınma yazınındaki
68 11----------------------------------~F~u~a~t~E~~~a~n~-~o~··~~7gu~·~·n~B~i~çe~r
çekerken, diğer toplumlar rasyonel olmayan, normal
temsil ediyor. Aynı zamanda kalkınma iktisadını tek iktisattan farklı
kılan müdahale ve müdahaleyi sağlayacak organize güç olarak devleti de öne
çıkarmış oluyor. Aslında müdahale düşüncesinin temel yönelimi ise benzer
olmayanı benzer olana dönüştürme stratejilerini içerecektir. Ama kalkınma
iktisadının müdahale kavramı ile bağlantısı Maynard Keynes'in iktisada
müdahalesi ile gerçekleşmiştir. 1929 Genelleşmiş krizi aynı zamanda genel
geçer iktisat disiplinin de krizi olmuştur. Krizle birlikte denge ilkesi
sorgulanmaya başlanmıştır. Farklı mekanizmalara bağlamakla birlikte 1930 'lu
yıllarda kapitalizmin bazı şartlarda kriz üreteceği fikri genel olarak işlemeye
başlamış fakat ,Maynard Keynes'in bu yöndeki eleştirisi en çok tutulan eleştiri
olmuş ve hatta iktisat disiplini açısından yer yer bir devrim olarak
tanımlanmıştır. M.Keynes
kapitalist ilişkilerin sürekli denge üretmeyeceği
fikrini iktisada taşımış ve devletin bu dengesizlikleri gidermek için piyasaya
müdahale edebileceğini ve hatta kapitalizmin yararı için etmesinin zorunlu
olduğunu vurgulamıştır. "Şu sonuca varıyoruz ki, yatırımın cari akımını
düzenleme işi, sakıncasız olarak, özel girişime bırakılamaz" (Keynes, 1980,336).
Keynesyen analizle devletin ekonomik yaşama müdahale etmesinin
gerekliliğinin genelgeçer iktisat disiplini içine monte edilme çabalanyla
karşılaşmış oluyoruz. Keynes ve daha sonraki Keynesyen ele alışlar için, devlet,
kapitalizmin yarattığı enflasyon ve işsizlik gibi ekonomik hastalıkların
üstesinden gelecek bir dizi araçlara sahiptir. Keynes enflasyon ve işsizlik gibi
olguları eksik talebe bağlıyor ve çaresinin de toplam talebin yükseltilmesinde
buluyordu (Clarke, 1988, 270-75). 1929 Krizi ve sonrası Amerika, İngiltere ve
İsveç gibi ülkelerin uyguladıklan ekonomi politikalarını inceleyen uzmanların
gösterdiği gibi; önemli farklılıklar olmakla birlikte ele alınan bu ülkelerde
devlet açık bütçe politikaları ve kamu harcamaları ile ekonomik krizi aşma
yönünde bir dizi pratik geliştirmiştir. Yani devletin ekonomiye müdahalesi
teoriye içselleştirilmiş oluyordu. Kalkınma yazınında müdahale yukarıda işaret
ettiğimiz gibi bir mekanizmanın aksayan yanlarını lehimci mühendislik olarak
düzeltme anlamına gelmiyor, özellikle başlangıçta bir inşa ve yeniden yaratrna
amacına yöneliyordu. Kalkınma yazını ve ona karşı geliştirilen azgelişmişlik
yazını zamanla, ülke içinde inşa faaliyetinin belirli bir yol almasından sonra
devleti dışsal değişkenlere entegre etme ya da dışsal değişkenlerden koruma
işlevlerinden hareketle yeniden tanımlama yolunu seçerler. Aslında bu
düşüncelinanç kalkınma düşüncesinde farklı aşamalarda tekrar tekrar karşımıza
çıkıyor. Tabloya baktığımızda Keynesyen geri çekilme yani devleti etkin
kılmanın kalkınma yazınında sadece VI aşama (Marksist Üretim tarzları ve
Üretim Tarzlannın Eklemlenmesi), VII aşama (Eleştirel Olmayan İktisada Geri
Dönüş -Washington Uzlaşması) ve VIII aşamada (Post-developmentalist-Antikalkınmacı yaklaşımlar) doğrudan belirleyici olmadığını görüyoruz.
olarak
yukarı doğru
olmayanı
_İk_n_s_a_t_v_e_~_a_lk_ı_nm
__a________________________________________~l
69
Keynesyen karşı çıkış ve genel geçer iktisat açısından geri çekilmeyi
dönemin koşulları içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Dönemi tanımlayan
önemli bir değişim var ise o da Sovyetler Birliği 'nin uygulamaya soktuğu
planlama olmuştur. Sovyetler Birliği 'nin planlama temelli ekonomik başarısı,
genel geçer iktisadın (neo-klasik iktisat) ne teorik çerçevesi ne de beklentilerine
uyuyordu (Preston,1985,40). ABD'nin uluslararasılaşması yönündeki pratikleri
müdahalenin bir diğer belirleyicisi olmuştur. Müdahale ABD'nin uluslararası
alanda varlığını etkin kılması için geliştirilen politik yapılanmalar, aynı
zamanda Batı-Avrupa'nın Ekonomik Yeniden İnşası Programı'nı da (Economic
Recovery of Westem Europe) gerekli kılıyordu. Böylece müdahale kavramı
uluslararası düzeye taşınmış oluyordu. Planın geliştirilmesinde önemli bir isim
olan Prof. Seymour Harris, bu programı geliştirirken Keynesyen bir çerçeve
izlemiştir. (Preston,l985,48). Avrupa'nın inşasında en önemli aşama Marshall
yardımı olmuştur. Marshall yardımı "Amerika'nın Avrupa'ya yatırımlarının
akışını hızlandırması ve Atıantik ekonomisinin gelişmesi için dengeli bir
Avrupa yaratılması" amaçlarını taşıyordu. (Clarke, 1988,256).
Kalkınma yazınında
müdahalenin girmesi, belki de müdahale kavramı
örgütlenen kalkınma düşüncesinin gelişmesinde bir diğer gelişme,
Keynes'in toplam talep ve onun bileşenleri doğrultusunda yaptığı statik
analizin, dinamikleştirilerek uzun dönem açısından geliştirilmesi olmuştur.
Literatürde Harrod-Domar olarak tanımlanan modelde, büyümenin uzun
dönemli belirleyenleri analize dahil edilmiştir. Büyümenin temel belirleyeni
olarak gösterilen yatınmlar, kalkınma iktisadının azgelişmiş toplumları
azgelişmiş olarak nitelemesinin de temel belirleyeni olmuştur. Yatırımların
Keynesyen analizden hareketle tanımlanması doğal olarak, gelir ve talep
değişkenlerini öne çıkarmıştır. Yatırımlar ve dolayısıyla üretimin gelişmesi,
toplumda gelirin yüksek ve dolayısıyla toplam talebin yüksek olması ile
ilişkilendirilmiştir. Keynes'in dinamikleştirilmiş bu modeli bir yandan
müdahaleyi meşrulaştırırken, diğer yandan ekonomin büyümesi için gerekli
şartları da belirlemiş oluyor. B.Hettne'nin haklı olarak vurguladığı gibi tüm bu
değişkenler, kalkınma düşüncesinin gelişimi için temel model olmuştur
(Hettne, 1990,50). Bu bizim için iktisat düşüncesinde kalkınma iktisadının bir alt
disiplin olarak gelişmesi ve bu anlamda ilk kınlmayı işaret ediyor. Kalkınma
iktisadının bir disiplin olarak varoluşunun teorik dili bu olurken, bu dil iki
önemli olgu ile kalkınma iktisadının daha bir belirgin hale gelmesine neden
olmuştur. Bu olaylardan ilki ABD'nin uluslararası düzeyde neler yapmayı
etrafında
amaçladığını
konuşmasında
açığa
çıkaran
Başkan
Truman'ın
konuşmasıdır.
Başkan
eski emperyalizmin yani diğer insanları sömürmenin kendi
planlarında yeri olmadığını ve devamla amaçlarının demokratik ve adil bir
dünya yaratmak olduğunu söyler. Bu amacı yerine getirmek için oluşturulan
programda, "sahip oldukları endüstriyel gelişme ve teknolojik donanıını
dünyanın
azgelişmiş
bölgelerin gelişmesi ve büyümesine yönelik
70 11------------------------------------~F=u~at~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~ı~·ç~er
kullanacaklannı" işaret
edecektir. (Truman'dan aktaran Rist, ı997,7ı). G.Rist
birlikte kalkınma kavramının keşfedildiğini belirtir.
Kavram bu anlamda ilk defa geniş bir şekilde dolaşıma girmiştir. İdeolojik yada
söylemsel olarak azgelişmiş olanlara refah ve zenginlik götürüleceği ifadesi,
azgelişmiş ya da kalkınmamış olanları katkınmış olanlardan ayırt etmeyi yani
ölçü sorununu gündeme getirmiştir. Bu sorunu uluslararası düzlemde Birleşmiş
Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi gündemine almış ve çabalarının genel
çerçevesini "ekonomik gelişme" olarak çizmiştir. Bu çerçeve içinde çabaları
azgelişmiş denen ekonomileri tanımlamak ve bu ekonomiler için kalkınma
koşullarının ne olduğunu belirtmek olmuştur. Birleşmiş Milletierin ı 95 ı yılında
oldukça küçük bir uzman grubuna hazırlattığı Azgelişmiş Ülkelerin Kalkınması
İçin Ölçüler adlı raporda, azgelişmiş ülkeleri tanımlamak için ülke içi tasarruf
oranlarına dikkatler çekilmiştir. Gelişmiş ülkelerde ülke içi tasarruf oranları
%ı O dolayında iken, azgelişmiş ya da kalkınmamış ülkeler için bu oranın % 5
ya da daha altında olduğu belirtilmiştir. Tanımlamaya ve dolayısıyla
sınıflandırmaya yarayan ölçme sorunu, aynı zamanda sorundan kurtulmanın
yolunu da böylece göstermiş oluyor. Yani ülke içi tasarruf oranlarının nasıl
arttırılacağı üzerinde durulmuştur. Tasarrufların artışı için müdahale ve
dolayısıyla müdahaleyi yapacak olan devlet ve uluslararası kuruluşlar öne
çıkartılmış oluyor. Müdahalenin sınırlarını belirtmek için ise rapor, özellikle
planlamanın gerekliliğini öne çıkarır. Planlama kaynakların olası farklı
kullanım biçimlerinden en iyisini belirlemek
olarak tanımlanmıştır.
(Preston, ı 985 ,64).
Truman'ın konuşmasıyla
Birleşmiş Milletler raporunda azgelişmişliğin temel göstergesinde işaret
edilen tasarruf oranlarının düşüklüğü aslında sermaye birikiminin yetersizliği ile
eş anlama geliyor. Sermaye birikiminin oluşması ise kapitalizmi kapitalizm
yapan emek ile emek gücünü ayrıştırarak emek piyasasının oluşturulması, emek
gücünün enerjisinin üretim sürecinde metaları yaratarak meta piyasası
oluşturması ve üretim faaliyeti kullanım değeri için
olmadığından üretilen
metaların değiştirilmesi için para piyasasının oluşturulması yani yukarıda işaret
ettiğimiz gibi bir inşa süreci öneriliyor. Kalkınma iktisadının oluşumu üzerinde
çok duruyoruz, çünkü ancak bu inşa süreci ve onun dili anlaşıldığında diğer
aşamalar anlaşılacak ve yine ancak bu inşa süreci gösterildiğinde ondan kopuk
bir biçim alan geleneksel kalkınma yazınının tek başına yetersiz kaldığı işaret
edilmiş olacak. Azgelişmiş Ülkelerin Kalkınması İçin Ölçüler çalışma aslında
kalkınmanın öncüleri olan yazarların işaret ettiği dünya ile uyum içindedir. Eğer
azgelişmişliğin temel belirleyicisi yetersiz sermaye birikimi ise, sermaye
birikiminin artması için gerekli koşulları hazırlamak, kalkınma için temel
politika olacaktır.
Bu
Milletler
düşünce tarzının
Gelişme
en gelişkin biçimi ile ifade edilmesi ve Birleşmiş
Komisyonuna sunulması ünlü kalkınma iktisatçısı,
_İk_n_s_a_t_ve_~
__
al_k_zn_m_a______________________________________~l
71
W.A.Lewis tarafından gerçekleştirilmiştir. Preston'un anlamlı tanımlaması ile
Lewis; "Keynes'i üçüncü dünyaya ihraç etmiştir." W.A.Lewis; "Ekonomik
kalkınma teorisinin temel problemi, daha önceleri ulusal gelirin% 4 veya 5'ini
veya daha azını tasarruf eden bir toplumda, gönüllü tasarrufları % 12 ya da 15
ya da daha yüksek bir orana çıkarmaktır." Aslında tasarruf ile işaret edilen
yatırımların artması ve yazarın ifadesi ile kalkınmanın temel olgusu "bilgi ve
yetenekleri de içeren hızlı sermaye birikimidir" (Lewis, 1966, 416). Serıneye
birikimi ve tasarruflar üzerindeki vurgu ile birlikte Lewis, 1953'te Mısır Merkez
Bankası 'na yaptığı sunuşta, gelişmiş olanla azgelişmiş olan arasındaki ayrımı
belirleyen bir diğer unsur yani piyasanın büyük ya da küçük olması üzerinde
yoğunlaşır. Yazar için "bir çok ülkede endüstrileşmenin önündeki temel engel,
ülke içi pazarın küçük olmasıdır" (Lewis, 1953). Tasarruf oranının düşüklüğü
·ve pazarın küçük olması temelinde azgelişmişliği açıklayan Lewis,
azgelişmişlikten kurtulmak için önerdiği çerçeve; "azgelişmişliği tanımlayan bir
diğer özellik olan emek fazlasının kullanılması yönündedir. Bu ifade aslında
ülke içinde işçileşme yani emek ile emek gücünün birbirinden ayrışması ile bir
emek piyasası oluşumunu göstermesi açısından önem taşıyor. Var olan
kapitalist ilişkiler sistemini mutlaklaştırma, binlerce yıl tarımsal alanda varlığını
sürdüren insanların verimsiz olarak açıklanmasını da gündeme getirmiştir.
Yazarın ifadesi ile "sermaye ve doğal kaynaklarla karşılaştırıldığında nüfusun
fazla olduğu ülkelerde sınırsız işgücü bulunduğunu ve bu anlamda ekonominin
büyük bir bölümünde emeğin marjinal üretkenliğinin sıfır, negatif veya göz
önüne alınamayacak oranda olduğunu" belirtir. Ekonomide geniş bir yer
kaplayan tüm bu kullanılabilir emek arzının varlığında "yeni endüstrilerin ve
yeni iş olanaklarının herhangi bir emek sıkıntısı ile karşılaşmadan
gerçekleştirileceği belirtilmiştir.(Lewis, 1953.406). Lewis üretken olmayan
emek deposunun varlığına ilişkin görüşlerini geliştirmek için modernleşme
teorilerine de temellik eden, geleneksel-modem ayrımını "kapitalist" ve
"geçimlik" kesim olarak yeniden tanımlar (Lewis, ı 966,406). Yazar emek
piyasasının yanı sıra kalkınma için gerekli para piyasası, yani para sermaye
oluşumuna da dikkatleri çekmiştir. Tasarrufların çok sınırlı sayıda kapitalist
tarafından yapılabileceğini, çünkü toplumda geçimlik kesimin gelirlerinin çok
az olduğu belirtilmiştir. Geçimlik kesim eğer tasarruf yapamayacak durumda
ise, tek kaynak özellikle azgelişmiş ülkelerdeki gelir eşitsizliği paralelinde
tasarruf yapabilen küçük bir kesimin tasarruflarını ek yatırım, yani sermayeye
dönüştürmesi gerekiyor. Fakat azgelişmiş ülkelerde, kapitalistlerin karlarının
yatırımlar için yeterli olmadığı durumda, devletin direkt müdahalesi ile yatırım
için kaynak yaratmanın gerekli olduğu dile getirilir. Bu müdahale ile yaratılacak
kaynaklar ek para basma ya da ucuz banka kredileri ile kredi verme, vergi
oranları ile oynayarak sermaye yaratma ya da enflasyon koşullan yaratarak,
kapitalistlerin enflasyonİst karlar elde etmesini sağlama gibi yöntemler
kullanılacağı belirtilir (Lewis, ı 953, 20). Kredi yazara göre vergi kanalı ile
72
z" g" "it:.:. :·n'" Bo:. :iıçe=-r
1-------------------'F"-""ua""t'-'E""'r-=c=a'-'-n_-.....:O::.;
..
kaynak yaratmadan daha önemlidir, çünkü, kredi ile birlikte, gelir bölüşümünü
endüstriyel kapitalistler lehine çevirerek, sermaye birikimini hızlandırıcı etkide
bulunacaktır. Sermaye birikimi için kaynak yaratma koşullarından ilki ülke içi
tasarruflar ise ikincisi ise dışsal fınans, yani azgelişmiş ülkenin dışarıdan
borçlanmasıdır. Bu ise direk olarak, kapitalist ülkeler kanalı ya da kapitalist özel
girişimciler kanalı ile gerçekleşebilir. W.A.Lewis yukarıda tanımladığı biçimi
ile kalkınma koşullarının hazırlanması için, planlamanın gerekliliğinden
bahseder. Planlama yazara göre, "piyasanın belirlediği görünmez sosyal
kontrolü, devlet kanalı ile görünür bir şekilde müdahale ile geliştirmektir."
Piyasanın yarattığı bir dizi eksiklikleri böylece devlet, planlama kanalı ile
elimine eder ortadan kaldırır. Bu anlamda planlama devletin piyasanın güvenlik
ve varoluş koşullarını hazırlayan bir araçtır.(Lewis,1949,28).
Lewis'ten yaptığımız bu kısa özet bize kalkınma iktisadının genel
vermesi açısından önemli. Bu genel referanslar, azgelişmiş bir
ekonomide
referanslarını
i-) müdahalenin gerekliliği,
ii-) sermaye birikimi için emek
ve
iii-) tüm bunların
olur.
planlı
bir
piyasasını
ve para
piyasasını geliştirmek
şekilde gerçekleşmesi gerektiği işaret edilmiş
Lewis'ten hareketle çerçevesini çizdiğimiz kalkınma iktisadının, bazı
farklarla bu dönemin diğer kalkınmacıları için de geçerli olduğunu
söyleyebiliriz. Farklılıklar sadece inşa sürecinin nereden ve hangi araçlarla
başlayacağı konusunda açığa çıkıyor. Örnek olarak kalkınma yazınma öncülük
eden ve kalkınma yazınının yöneldiği konuları daha açık dile getiren Paul N.
· Rosentein-Rodan'ın 1943 tarihli çalışması "Doğu ve Güney Doğu Avrupa 'nın
Sanayileşme Sorunları" adlı çalışmasında azgelişmişlik probleminin kendinin
deyimi ile sadece çöküntü bölgeleri (depressed areas) ile sınırlı olmadığını ve
fakat "bir bütün olarak dünyayı ilgilendiren genel bir sorun olduğunu
belirtmiştir. Gerçekten de savaş sonrası dünya ekonomisinin yeniden yapılanma
ihtiyacı ile örtüşen bu açıklama tarzı, Rodan'ın ele alışında bir dizi teorik
öncülle birleşmiştir. İlki azgelişmiş denen ekonomilerin temel sorununun, bu
ekonomilerin hareket alanını sınırlayan olgunun, piyasanın yetersiz büyüklükte
olmasıdır. Oysa piyasanın yetersiz gelişimi sadece azgelişmişliğin ön koşulu
olmakla kalmamakta, fakat dünya ölçeğinde kapitalist pazarın genişleme
potansiyelini de sınırlamakta. Bu öncüiden hareketle dünya ekonomisinin,
kapitalist ilişkilerin daha da gelişmesinin yolu, azgelişmiş denen ülke
alanını
sınırlayan
piyasaların
ekonomilerinin
hareket
büyütülmesi/genişletilmesidir. Yazara göre azgelişmiş ülke pazarlarını
genişletebilmenin temel yolu endüstrileşmeden geçer. Yazar endüstrileşme
_İk_n_s_a_t_ve_~_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l
73
vurgusunu yaparken özenle endüstrileşmeyi sağlayacak girişimin (kapitalistin)
maksimum noktaya ulaşması gerektiğini vurgular. Bu nasıl gerçekleşecek?
Yazara göre, her şeyden önce bu çöküntü bölgelerinde endüstrileşme için
izlenecek yol, kesinlikle Sovyetler Birliğinde izlenen ve kendi deyimi ile "Rus
Modeli" olmamalı. Rus modeli özünde içe kapanık bir endüstrileşmeyi temel
aldığı için kendi kendisinin mezarını kazacak bir dizi dezavantaja sahip
olduğunu belirtir. Bu dezavantajlar;
i-)
kullanılır
Gelişme
oldukça
ve bu nedenden
yavaştır,
dolayı
çünkü sadece ülke içi sermaye kaynakları
tüketim düzeyi ve yaşam standardı oldukça
düşüktür.
ii-) Bu model ülkenin kullanabileceği uygun doğal kaynakların varlığıyla
olarak dünya ekonomisinden bağımsız bir ekonomik birim olmasına
neden olacaktır ki, bu da sonuçta uluslararası işbölümünün düşük bir düzeyde
kalmasına neden olacaktır. Uluslararası işbölümünün düzeyinin düşmesine
paralel olarak dünya ölçeğinde meta üretim kapasitesi daha düşük seviyede
kalarak, dünya meta çıktı miktarının fakirleşmesine neden olacaktır.
ilişkili
iii-) Son olarak dünya ekonomisinde varolan farklılıklar daha çok ağır
sanayide görülecek ve bu ise dünya üzerinde varolan kaynakların verimsiz ya da
gereksiz kullanımına neden olacaktır (Rodan, 1967, 246). Rodan açıkça
azgelişmiş ülkeler için geleceğin, kapitalist ülkelerin yanında yer almakta ya da
kapitalist ilişkileri seçmekte yattığını belirtmekte. Bu yöndeki seçeneği ikinci ve
seçilmesi gereken alternatif olarak tanımlayan yazar; "Doğu ve Güney Doğu
Avrupa ülkeleri için alternatif endüstrileşme biçiminin dünya ekonomisi" ile
bütünleşmeden geçtiğini belirtmekte ve devamla; "Dünya ekonomisi içinde yer
almanın uluslararası işbölümünün avantajlarını kullanabilme olanağı ile
birlikte üretim sonucunda herkes için refahın artacağını" belirtmiştir (Rodan,
1968, 247, vurgu bana ait). Rodan'ın yukarıdaki açıklaması bugünkü neoliberallerin gelişme yazınının eleştirisi ve dahası sanki kalkınma yazının
çerçevesini çizdiği dünyanın kapitalizm ve pazar ilişkilerine karşı imiş gibi
gösterilmesinin ne kadar anlamsız olduğunu gösterir nitelikte. R.Rodan daha
sonraki bir çalışmasında, "Büyük İtiş Teorisi Üzerine Notlar" (Notes on The
Theory of the Big Push) ekonominin gelişmesi için yapılacak küçük ölçekli
katkıların bir bütün olarak ekonomide pek de anlamlı olmayacağını ve bundan
hareketle ekonomik gelişmenin başarılı olması için, kaynakların belirli bir
kısmının gelişme programına ayrılmasının gerekli olduğunu vurgular. Yazar
dönemin kalkınma yazını içinde çok kullanılan bir örnekle kalkınma ile uçağın
kalkışa geçmesi arasında bir paralellik kurar. Nasıl bir uçak uçuşa geçmek için
kalkmadan önce yerde gerekli bir hıza ulaşması gerekiyorsa, ekonominin de
kalkınmasının sürekliliği için belirli bir miktar kaynağın aynı anda kullanılması
gerekir. Böylece azar azar yapılan yatırımlar toplam ekonomiye gerekli hızı
vermezken, ani ve tüm sektörleri içerecek planlı yatırımların ekonomide
74
1------------------""""F':....:.:;;ua""t'-'E=r-"c=a.:..:.n_-_;O""
.. z::.:gu'""·""'·n'-'B:;..:i=ç=-er
sıçrama etkisi yaratarak gelişmeyi sağlayacağı belirtilmiştir (Rodan,l971,395).
R.Nurkse'in "kısır döngü teorisi", Gerschenkron'un devleti öne çıkaran
analizleri ve tarihsel gelişmeyi evrimci bir şekilde analiz eden Rostow, dengesiz
kalkınma ile Hirschman'ın analizlerini azgelişmişliği bir gerçeklik olarak kabul
eden ama onun kabul edilen bir gerçekliğe dönüştürme siyaseti olduğunu
belirtmemiz gerekiyor. Bu anlamda tabloda işaret ettiğimiz gibi kalkınma yazını
bu evresinde üretimci, sınıf ve cinsiyet körü olma haline devam ediyor,
dolayısıyla ideolojik, söylemsel, fetişistik, iktisat politikası temelli bir dizi
özelliği taşıyor. Bu yönüyle kalkınma stratejileri kapitalizmin bir bütün olarak
inşa edilmesinin araçlarını sağlasa bile, kalkınma yazını gerçekliğin yapısal­
sınıfsal cinsiyetçi özelliklerini açığa vurmuyor.
Bu anlamda ilk kırılma tam bir kırılma değildir. 1960'larda Dudley
Seers 'in The Limitations of the Special Cas e başlıklı çalışması kalkınma
yazınında önemli bir farklılaşma ve gerçekliğe ait bazı ipuçları veriyor. Bizim
yapmaya çalıştığımız gibi Seers çok önceleri genel olarak iktisat ve kalkınma
ders kitaplarını eleştirerek kendi teorik çerçevesini oluşturuyor. Dudley Seers,
Paul Samuelson'un kitabı "Ekonomi"yi ele alarak eleştirir. Eleştirisini kitabın
ekonominin genel ilkelerini öğretmek için kullanıldığını, oysa bu kitabın ele
aldığı konular ve bu konular hakkındaki tüm bilgilerin Amerika gerçekliğinden
hareket ettiğini ve bu anlamda azgelişmiş bir ülkenin, dış ticaret, gelir ve
yatırım gibi konularının bu kitaba referans yapılarak aniaşılamayacağını belirtir.
Seers'e göre aslında Samuelson'un kitabının başlığı "Ekonomi" değil de
"Yirminci Yüzyılda Birleşmiş Devletler Ekonomisi" olması gerektiğini belirtir.
Seers devam eden yazısında aynı şekilde Marksist ekonominin de azgelişmiş
ekonomilerin anlaşılması için yetersiz olduğunu belirtir. Marksist yazın
azgelişmiş ekonomileri bir dizi aşırı soyut kavramlarla anlamaya çalıştığını ve
bu yüzden de gerçekliği yakalayamadığını ifade eder. Seers yazısının sonunda
"Ekonominin yeniden yapılanması için yararlı bir başlangıcın alçak gönüllü ve
fakat devrimci bir sloganla başlatıldığını belirtmiş; Ekonomi ekonomiler
üzerinde çalışan bir bilimdir" (Seers, 1967,27,vurgular bana ait). Seers'in
devrimci bir slogana ihtiyaç duymasımn nedenleri, aynı zamanda kalkınma
teorisinin yöneleceği yeni aşamaya da işaret etmiş oluyor. Seers, iktisadın
yaşanan gerçeğe çok yavaş adapte olduğunu ve gerçekliğin gerisinde kaldığını
belirtiyor. Daha önce yaşanan krizin gerisinde kalan iktisadın şimdi de Afrika,
Asya ve Latin Amerika'da süreklilik arz eden yoksulluk sorununu çözmede
yetersiz kaldığını belirtir (Seers, 1967,1). Bu eleştirilerden sonra kalkınma
yazınında
gerçekleşen gelişmeler kalkınma sorunun kapitalizmle ilişkili
problemlerini açığa çıkarmaktan daha çok, kapitalizmin açığa çıkardığı bazı
problemlere özel ilgi göstermesi belirgin bir biçim alıyor. A.Sen'in sağladığı
açılım burada önemli A.Sen, gelişme kavramının sadece milli gelirde meydana
gelecek artış ile ele alınamayacağını bu tarz alışların gelişme ile büyüme
l
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_kı_n_m_a________________________________________
75
kavramlarını karıştırdığını
ifade ederek, gelişmenin aslında "güzel bir yaşam"la
sorunu dendiğinde üretilen metaları değil, insanın
merkeze konması gerektiğine işaret eder. Gelişme yazını ortalama yaşam süresi
(life expectancy) ile ilgilenmeli. Ortalama yaşam süresi ise diğer bir değişken
yani yaşam standardı (living standart) ile ilişkilidir. Bu değişkenleri tanımlayan
şey ise hiç kuşkusuz bir kişinin varolması (being) ve bir şeyleri yapması (do ing)
ile ilgilidir. Sen'in deyimi ile birinin oldukça iyi bir durumda varolması için,
kişinin varolma ya da yapma fonksiyonlarının gelişmesi gerekir. Fonksiyonların
gelişmesi ise farklı değişkenler arasında bireyin özgür seçim yapabilmesi
gerekli. Özgürlük aynı zamanda bireyin yeteneklerinin gelişmesi (capabilities)
ile yakından ilgilidir (Sen, ı 988,16- ı 8). Özgürlük ile yetenekierin gelişmesi
arasındaki ilişki sonuç olarak insanların ne yapıp yapamayacağı ya da ne olup
olmayacağını belirler. A.Sen gelişme kavramını "koşulların ve şansın bireyler
üzerindeki egemenliğini, bireylerin şans ve koşullar üzerindeki egemenliği ile
yer değiştirme" olarak tanımlar (Sen, 1983, 497). 10 Gelişme kavramında insana
verilen önem, kalkınma anlayışın da yeni bir dizi açılım sağlamıştır. Temel
ihtiyaçlar yaklaşımından (basic needs), eşitlikçi gelişmeye (egalitarian
development) ve kendi-kendine güvene dayanan gelişme (self-reliant
development) ile doğayı da içine alan ekolojik gelişmeye bir dizi önemli açılım
sağlamıştır. Fakat bu açıklamalarda sorunlar kısmi ve izole gerçeklikler olarak
ele alınmış ve insan merkezli kalkınma ifadesi sınıf körü ve daha çok yine
sorunların çözümü uluslararası ya da ulusal kısa erinıli politikalar dolayında
gerçekleştirilmeye çalışılmış. ı 980'li yıllardan itibaren özellikle devletlerin
yeniden dağıtırncı politikalardan çekilmesiyle bu tarz kalkınmacı yaklaşımların
daha çok sivil toplum kavramlaştırması üzerinden bir dil geliştirdiğini
görüyoruz.
ilgilendiğini
belirtir.
Gelişme
Türkiye'de, muhalif dünyada oldukça önemli yeri olan ama ders
neredeyse girmeyen bir diğer önemli kırılma "azgelişmişlik teorileri"
diye adlandırdığımız teorilerden geliyor. Azgelişmişlik teorileri oldukça farklı
kaynaklardan besleniyor. Ama temel belirleyenlerden biri kalkınma iktisadı
aracılığıyla geç kapitalist ülkelere verilen sözlerin bir kısmının gerçekleşmiş,
diğer kısmının gerçekleşmemiş olmasıdır. Gerçekleşen kısımlar daha çok emekpara ve meta piyasalarının gelişmesi iken, gerçekleşmeyen kısım ise bu
toplumlarda yoksulluk, işsizlik ve askeri baskıların ortadan kalkmaması ve daha
da kötüsü artarak devam etmesi olmuştur. Aslında azgelişmişlik teorileri,
kapitalizmin geç kapitalistleşen ülkelerde inşa edilme sürecinin sonuçlarını
sistematik hale getirmiştir. Bu anlamda temel vurgu kapitalizmin görünen yüzü
olan emperyalizm karşıtlığı olmuştur. Bu karşıtlık bazen yapısalcı okulda
olduğu gibi daha iktisat içi bir dille, dış ticaret ve fıyat mekanizmasını gündeme
kitaplarına
10
İnsan merkezli gelişme kavramı için detaylı bilgi bak: F.Ercan(1995)
76 1-------------------..!.F...!:u~ac!;..t:;E~rc::.:;a~n'--'-o~··z~g>.!Ou~·ne..!B::..ti~çe"-!..r
alınmasına
neden olmuş, bazen bir bütün olarak emperyalist dünya sistemi
bazen de ve genellikle kabul gören ise, kültürel yönelinıli azgelişmişlik
teorileri olmuştur. Aslında bu teorik açılım aynı zamanda egemen olan sosyal
bilimin de tartışılmasına neden olmuştur. "Sosyal bilimler çerçevesinde yer alan
gelişmeci
düşünce tamamıyla Batı'ya aittir.
Bu düşünce gelip bizi
sömürgeleştirenler kadar bize yabancıdır" (Goonahlake'den aktaran, Hettne,
11
ı 990, 74).
Bilme tarzı ve kültürel farklılıklan işaret etmenin yanı sıra
azgelişmişlik yazını ve onun öncülleri gelişme yazınından farklı olarak
azgelişmişlik sorununu güç ilişkileri dolayında analiz eder. Azgelişmişliğin
kullandığı bağımlılık kavramı, eleştirel bir kavramdır. Ve gelişmiş ülkelerle
azgelişmiş ülkeler arasındaki ilişkilerin doğasını karakterize etmektedir.
(Wallerstein,ı989,s.66). Bağımlılık okulu, içinde birbiri ile tamamen farklı
düşünceleri taşısa bile, tüm bu okulu tanımlayan temel özellik; azgelişmiş denen
ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında süregelen ilişki üzerinde yoğunlaşmaları ve
bu ilişkiyi bağımlılık ilişkisi olarak ele almalarıdır. Okul için merkezi öneme
sahip bağımlılık kavramını Dos Santas şöyle açıklıyor; "Bağımlılık, bir grup
ülke ekonomilerinin, diğer ülkelerin büyüme ve yayılmaları tarafından
belirlendiği, bir belirleme durumudur. İki veya daha fazla ekonomi arasında
veya bu ekonomilerle dünya ticaret sistemleri arasındaki karşılıklı-bağımlılık
ilişkisi, bazı ülkelerin kendi itici güçleri ile büyüyebilirken, bağımlı durumda
veya olumsuz etkide
olan diğer ülkelerin, kendi gelişmelerine olumlu
bulunabilecek biçimde, ancak başat ülkelerdeki genişlemenin bir yansıması
olarak genişleyebilmeleri durumunda, bağımlılık ilişkisine dönüşür" (O.Brien,
1992, 28). Birçok konuda düşünceler üretmesine rağmen, bağımlılık okulunu
önemli kılan tam da bu noktadır. Yani azgelişmişliği açıklarken azgelişmişliğin
gelişmişlikle ilişkisini göstermek. A.G.Frank'ın değimiyle "azgelişmişlik ile
gelişmişlik bir paranın iki yüzü gibidir, gelişmişliğin kaynağı gelişme,
azgelişmişliğin kaynağı da gelişmedir".
olmuş,
Azgelişmişlik yazını yukarıda kalkınma kavramına ilişkin işaret ettiğimiz
ideoloji olma halini açığa çıkarmıştır. P.Baran'a göre kalkınma iktisadı
sömürünün gizlenmesine yardımcı olan ideolojik bir araçtır. 12 P.Baran'ın temel
kitabında: "azgelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınması, gelişmiş kapitalist
ülkelerin egemen çıkarlarına kesinlikle ve temelinden ters düştüğüne işaret"
eder. "Sanayileşmiş ülkelere bir çok önemli hammaddeyi gönderen, bu ülkelerin
şirketlerine büyük karlar ve yatırım alanları sağlayan geri kalmış dünya, çok
gelişmiş kapitalist Batı için her zaman vazgeçilmez bir dayanak, hinteriand
olmuştur" (Baran, ı 97 4,85). Azgelişmişlik yazını kapitalizmin eşitsiz gelişim
özelliklerini açığa çıkarınakla birlikte, kapitalizmin çevre ülkelerde kalkınınayı
ı ı Bu konuda detaylı bir çerçeve için bak: C. Alvares(1992)
Kalkınma iktisadını ideoloji içinde değerlendiren Türkiye'den çalışma için
12
bak:F.Başkaya(1995).
l
_İk_h_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________
77
sağlamadığı
yönündeki kötümser düşüneeye sahip olduğu için, bağımlılığı
stratejileri önermekte. Ama dikkat edilirse burada
kalkınma yada üretirnci mantığın kendisi eleştirilmeden daha çok kalkınınayı
engelleyen dışsal değişkenler ve dışsal değişkenierin taşıyıcı unsuru olan
komprador ya da asalak burjuvazi olumsuz değişkenler olarak eleştirilerek
kalkınmacı bir dil oluşturuluyor. Azgelişmişlik yazını genellikle devlet ve halk
13
kavramları üzerinden oluşturuluyor.
ortadan
kaldıracak kalkınma
Azgelişmişlik yazım, kalkınma yazını
açısından oldukça önemli bir
ifade etmekle birlikte kalkınma kavramını kapitalist toplumsal ilişkiler
içinde analiz ederek eleştirmeye yönelmez, kalkınma ortak iyi üzerinden
tanımlanır. Azgelişmişlik yazını bu anlamda kalkınma kavramının fetişistik
karakterini işaret etmiyor, bu yüzden de sınıf ve cinsiyet körlüğü devam ediyor.
Azgelişmişlik yazınının fetişistik olma hali kapitalizmin yapısal ve dolayısıyla
sınıfsal boyutlarını göz ardı ettiği ölçüde, Marksist üretim tarzları yönelimli
üretim tarzları temelli kalkınma yazınının 1970'lerin ortalarında kalkınma
sorununu analiz ettiklerini görüyoruz. Kalkınma yazını için oldukça önemli bir
kırılma olan Marksist gelişme yazınının kapitalizmin yapısal özelliklerine işaret
ettikten sonra, bu özelliklerin farklı toplumsal formasyonda somut olarak nasıl
biçimlendiği konusunda çalışmalar yapılmıştır (E.Laclau, J.Weeks, H.Wolpe,
J.G.Taylor, Kay, Brenner, erken dönem Munck, J.Petras). 14 Kavramsal bir dil
kullanılması nedeniyle, genellikle azgelişmişliğe ve daha da özel olarak tekil
ülkelerin sermayenin uluslararasılaşması sürecine kendi koşullarında nasıl
eklemlendikleri sorunu boşlukta kalıyor. Aynı şekilde üretim tarzı ve fıyat
üzerinden analizler kadınların piyasa ve fıyat biçimine dönüşmeyen yeniden
üretim koşulları göz önüne alınmıyor, bu anlamda cinsiyet körlüğü devam
ediyor. Aynı şekilde çevre sorunlarına da çok fazla eğilmediklerini görüyoruz.
Marksist yazın kalkınma yazınından kopuşunun temel belirleyeni, olanın
mutlaklaştırılmasına karşılık, olanın eleştirilmesine yönelmiş olmasıdır. Bu
anlamda lehimci mühendislik ve sistem içi kalkınma stratejileri ya da iktisat
politikaları yerine, kapitalizmi aşma yönelimli analizleryapılıyor.
kopuşu
Kalkınma iktisadının azgelişmiş denen ülkeleri dünya kapitalist ilişkileri
içine çekme anlamında inşa sürecinin dili olduğunu belirtmiştik. İnşa sürecinin
başlangıcında kapitalist toplumlarla geri kalmış toplumlar arasındaki farklılık,
daha çok niteliksel bir farklılıktı. Ama inşa süreci başanya ulaştığı ölçüde hem
Azgelişmişlik yazını ya da bağımlılık okulunun eleştirisi için oldukça uzun bir liste
verebiliriz. Ama artık klasikleşmiş çalışmalar olarak R. Brenner (1986), E.Laclau
14
Üretim tarzı ile bağımlılık teorileri arasındaki ilişki ve bağımlılık teorilerinin eleştirisi
için anlamlı bir derleme R.H.Chilcote ve D.L.Johnson(1983), ayrıca H.Wolpe(1980)
bu tartışma ve ekalun önemli metinlerinin Türkçe derlernesi H.Ç.Keskinok ve
M.Ersoy(1984).
13
78
1-------------------F"-""'ua""t'-'E"'r-"c""'a:..::.n_-....:Oz""'
.. " 'gu'" ·" '·n'" B" 'ı" ·ç: : . .er
daha nicel bir farklılığa dönüşmüş, hem de kapitalizmin açığa
toplumsal sorunlar orta yere yayılmıştır. Bu sorunlar azgelişmişlik
yazınının gelişmesine neden olmakla birlikte, aynı zamanda gerek erken
kapitalistleşen ülke sermayeleri gerekse geç kapitalistleşen ülke sermayelerinin
ihtiyaçlarındaki
yapısal
ihtiyaçlarına karşılık gelecek taleplerin güçlü bir
şekilde dile getirilmesine neden olmuştur. Bu talepler kalkınma yazınında
yeniden, egemen tek iktisat anlayışına dönüşe neden olmuştur. Neo-liberal
politikalar olarak da tanımlanan bu yeni stratejiler, piyasanın mutlak egemenliği
üzerinden geliştirilmiştir. Neo-liberal politikalar düşünüldüğünün aksine
müdahaleyi ve devleti analizin dışında bırakmaz ama negatif müdahale
diyeceğimiz bir dizi müdahale ile devleti tanımlar. Devlet yüceltilen pazarın
ihtiyaçlarına göre emek-meta ve para üzerinde siyasal olanın kurumsallaşmış
eski biçimleri yani inşa dönemine ait biçimlerini kaldırıp, sermayenin işleyişini
daha bir hızlandıracak yasal düzenekieri ve kurumsal oluşumları gündeme alır.
Pazar dolayısıyla daha çok üretim, daha çok üretim için daha çok emek ve daha
çok tüketim üzerinden yaşam yeniden biçimlenmektedir. Kalkınma iktisadının
iç piyasayı inşa etmesi gibi, neo-liberal yazın da iç piyasanın dünya piyasasına
katılmasının gereklerini yerine getirmektedir. Burada devlet ve devletin
bürokratik mekanizmasının karar alıcı konumlarının yerini, sermayenin
doğrudan örgütleri, ulus ötesi kurumlar ve her iki mekanizma arasında aktif
işlev gören piyasa teknokratları almıştır.
nitel
farklılık
çıkardığı
Neo-liberal kalkınmacı dil ve pratikler, kalkınma olarak yüceltilen
endüstrileşme ve sanayileşmenin toplumsal yıkımlarını açığa çıkardığı ölçüde,
kalkınma yazınında bir başka kopuşu ama önemli bir kopuşu gündeme
taşımıştır.
Kalkınma
sonrası
ya da kalkınma karşıtı yazın olarak
tanımlayacağımız bu tarz ele alış, yöntemi gereği kendi içinde oldukça farklı
açılımlar içermekle birlikte temel yönelimi doğrudan kalkınma kavramının
kendisini eleştirrnek olmuştur. Kalkınma sonrası ya da kalkınma karşıtı
çalışmalar özellikle post-modern, post-kolonyal ve feminist çalışmaları
biçimlenmiştir (Crush,1995,3). Batı-merkezli analizierin disipline edici bilme
halleri ve bu halleri pratiğe dönüştüren mekanizmalarına yönelik analizler,
ideoloji kavramından daha çok söylem kavramına yöneldiklerini görüyoruz.
Yani kalkınma yazını ve kalkınma kavramının işaret ettikleri sadece bir şeyleri
gizlemek, örtmekle sınırlı kalmıyor tam tersine işaret ettiği şeyi dönüştürecek
bir özelliğe sahip olduğu belirtiliyor. Bu anlamda Foucault'nun güç ve bilgi ile
ilintili söylem kavramı öne çıkıyor. Kalkınma yazını Batı merkezli disiplinin
Üçüncü Dünya'yı içine alacak şekilde genişlemesi ve farklılıkları kendine
benzeterek dönüştürmesine yönelik bir söylem olarak analiz ediliyor. (Escobar,
1984-5: 377).
Kalkınma karşıtı yazın, kalkınmaya
pratiğin
ekonomik büyüme
yönelik her tür bilme halinin ve
ve egemenlikle sonuçlandığı
değil, bağımlılık
_İk_n_s~a_t_ve_Kı_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l
79
belirtiyor. Bu anlamda yine ekonomik gelişmenin, ülkenin tümünün gelişmesine
neden olduğu yönündeki düşüncenin aksine, ülke içinde mekansal eşitsizliklere,
geri kalmış, çöküntü bölgelerinin varlığına neden olduğu bildiriliyor.
Kalkınmanın modernleşmeci boyutunun yerel kültür ve değerleri tahrip edip,
ortadan kaldırdığına işaret ediliyor. Kalkınma yazının ikinci aşaması ya da
kırılmasında ileri sürülen kalkınmanın temel ihtiyaçlan karşılamasına ilişkin
yaklaşımların tersine, kalkınmanın sürekli olarak daha fazla yoksulluk ve her
geçen gün kötüleşen çalışma koşullarına yol açtığı ve aynı şekilde çevre dostu
kendi kendine yeterli gelişmenin aksine ekolojik olarak yıkım süreci anlamına
geldiği işaret ediliyor. Son olarak gelişmenin demokrasi ve yönetime katılımı
arttıracağı düşüncesine karşı da kalkınmanın insan hakları ve demokrasiyi tahrip
15
ettiğine işaret ediliyor.
Kalkınmanın ifade edilişinin yöntemsel olarak,
çizgisel (linear), teleological, ethnosentric ve statik karşılaştırmalı analizlere
dayandığı belirtilmiştir. (Nederveen Pieterse 1991).
Kalkınma karşıtı yazının
önemli katkılarından biri, bağımlılık ya da
alternatif olarak geliştirdiği dilin aslında kalkınmacı ve
modernleşmeci söyleme içkin olduğunu belirtmiş olması (Manzo, 1995); diğeri
de ve kalkınmacı yaklaşımların göz ardı ettiği etik, kadın, yerel oluşumlar, çevre
gibi değişkenleri gündeme alınmasına neden olmasıdır. Fakat önemli bir kopuş
gerçekleştirmesine rağmen bu yazının temel problemi ise gerçekliği gündemine
almaması yani çalışmalarında Batı, Birinci Dünya gibi kavramları ve özellikle
de kültürel içerikli tanımlamalara rağmen kapitalizmin yapısal-sınıfsal
özelliklerini işaret etmekten özellikle kaçınmasıdır. Aslında Ray Kiely'in işaret
ettiği gibi kalkınma karşıtı yazın, Batıyı, IMF'yi göstermesi ve Batının Üçüncü
Dünya ile ilgilenmesini de piyasa, ucuz emek ve hammaddeye bağlaması
asalında, bu tarz ele alışlan azgelişmişlik teorilerine yaklaştırmaktadır.
(Kiely,l999,35). Diğer yandan bağımlılık okulundan farklı olarak bütünsel ve
devlet merkezli bir kopuş yerine daha lokal ve sivil toplum yönelimli stratejileri
öne çıkartıyorlar. Fakat R.Kiely'den farklı olarak her iki yaklaşımda yaşanan
olumsuzluklar (kalkınamama ya da kalkınma) dışsal değişkenlerden hareketle
açıklanıyor. Aslında kapitalizmin ülke içinde gelişmesi ve bu gelişmeye paralel
olarak bir iç buıjuvazi oluştuğunu, analizlerine pek fazla konu etmiyorlar. İç
buıjuvazilerin bu piyasa yönelimli kültürel yönelimleri ve yine kar amacına
yönelik pratikleri analizlerinin dışında tutuluyor. Kiely'in ifadesi ile söylem
işaret ediliyor ama söylemin arkasındaki aktörlere dikkat çekilmiyor.
azgelişmişlik yazınının
15
Kalkınma karşıtı ya da kalkınma sonrası analizler için oldukça önemli bir çalışına
W.Sachs'ın hazırladığı Gelişme Sözlüğü'dür (Sachs, 1996), bu yönde yazılardan
oluşan iki derleme M.Rahnema ve V. Bawttree (1997) ile J.Crush(1995). Ayrıca
Escobar (1995), Esteva (1987), Nederveen Pieterse (2001) R. Munck ve D.O'Heam
(2000)
80
1-------------------F~ua~t~Eo:.!r~c:!;!a!,!en_-....:O~··z::.::g..::it~·n~B~z::.:.·ç=er
Kalkınma sonrası ve kalkınma karşıtı çalışmalann akademik dünyada
oldukça etkin olmalarına karşılık, geç kapitalist ülke pratiklerinde pek
belirleyici olamadıklarını ifade edebiliriz. Ama özellikle 1990'1arın ikinci
yarısında kalkınmacı analizlerde iki önemli gelişme olduğunu görüyoruz.
Gelişmelerden biri küreselleşme ve neo-liberal politikalara karşı yeniden devlet
merkezli ve halkı öne çıkaran, üretken sermaye ile uluslararası arenada rekabet
etmenin gereklerine vurgu yapan bir anti-küreselleşmeci kalkınmacı muhalifbir
yakarınayla karşılaştık. Günümüzde daha çok Ha-Joon Chang'ın öncülüğünü
yaptığı bu tarz analizler daha çok Alice H.Amsden'in
çalışmalarından
16
hareketle ulusalcı-kalkınmacı bir strateji öneriyorlar. M.Khor' dan, D.
Nayyar'a, J.A.Ocompo'ya , L.Taylor'a ve buradan da J.Toye gibi kalkınma
yazınının önemli isimlerini içeren bu yaklaşımın şu anda oldukça etkili
olduklarını ve aynı zamanda bilimsel çalışma üretme konusunda çok da verimli
olduklannı söyleyebiliriz. 17 Bu tarz analizler için aslında bir kırılmadan
bahsetmekten daha çok kalkınma düşüncesine geri dönüşten bahsedebiliriz.
Analiz, Bağımlılık okulu ile kalkınma yazını arasında bir yerde duruyor ve
kalkınma isteniyor ama bu dönemde ulusal burjuvaziden daha çok üretken
sermaye destekleniyor. Üretken sermayeyi olumsuz etkileyen küreselleşmenin
dışsal dinamikleri ama özellikle uluslararası spekülatif paranın hızını kesecek
iktisat politikaları öne çıkıyor. Sınıf kavramından özellikle ülke içi sınıflardan
pek fazla bahsedilmiyor 18 . Tıpkı kalkınmacı yaklaşımın fetişistik dilinde olduğu
gibi üretim ve halk gibi ortak bölen ifadeler kullanılıyor.
Günümüzde belirleyici ve belirleyici olduğu ölçüde yaşamı dönüştüren
kalkınma yazınının ve pratiğinin "piyasa merkezli ve devlet destekli
kalkınmacılık" olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaklaşımın temel kaynağı
konjonktürel olarak arka arkaya patlak veren krizler olurken, geç kapitalistleşen
ülkelerde birinci kuşak reformların sona erdiği ve bu reformların devamı
niteliğinde dünya kapitalizmiyle yapısal bütünleşmeyi sağlayacak düzenekierin
oluşturulduğu
döneme karşılık geliyor. Krizlerle birlikte eleştirel olmayan
burjuva iktisatçıları arasında eleştirel eğilimler açığa çıkmaya başlamıştır. Bu
tartışmalarda öne çıkan ve aynı zamanda kalkınma yazınında yeni bir dönemi
temel
Amsden'in Asia 's Nex Giant adlı çalışmasından sonra yazdığı kitabın ismi The Rise of
"The Rest" Challenges To the West from Late-Industrializing Economies(2001) bu
anlamda önemli.
17
Bu ekol dediğimiz gibi zengin bir literatüre sahip. Bu yönde anlamlı bir derleme için
bak :Ha-Joon Chang(2003a)
diğer bir derleme için ise A.K.Dutt ve K.P.Jameson(l992),. Ha-Joon Chang'un kendi
yazılarından oluşan çalışması (2003),. Ha-Joon Chang ve Grabel Ilene (2005) yi ilk
elden örnek verebiliriz.
18
Bu okulun sınıfkörü analizleri örneklerle ele alan ve eleştİren bir çalışma için bak:
D.F.Ruccio (1991)
16
_İk_n_s_a_t_ve_K<_a_l_k_ın_m_a______________________________________~l
81
başlatan
Dünya Bankası baş iktisatçısı Joseph Stiglitz olmuştur. Krizin açığa
tehlikeleri yakından izleyen Stiglitz, pür piyasacı analizler ve bu
kuralsızıaştırma
politikalarına
karşı,
"bizim
amacımız
analizierin
kuralsızıaştırma politikaları olmamalı tam tersine düzenlilik ve kendine güveni
sağlayıcı yeni düzenleyicilerin bulunması" gerektiğine işaret edecektir.
Özellikle pür piyasacı analizierin önemli ölçüde donanımsız kaldıkları bu
dönemde Joseph Stiglitz, piyasanın her zaman için her problemi çözme yeteneği
olmayacağını belirtecek ve bu anlamda devletin bazı problemleri çözmede
kendine özgü bir dizi olanağı olduğu belirtilecektir. Aslında piyasadaki sermaye
sahiplerinin kısa erim/i çıkar yönelim/i kararlarının yarattığı yıkıma karşı
kolektif aklı temsil etmek üzere devlet yeniden göreve çağrılacaktır. Joseph
Stiglitz piyasanın orman yasalarını harekete geçiren ve bu anlamda gelişme,
ilerleme, yetişmenin olabileceğini ileri süren Washington Uzlaşmasına karşılık,
yeni tarz bir kalkınmanın olanaklılığını açıkça ifade edecektir. Sol yönelimli bir
dizi muhalif kesim için anlam ve önem kazanmış olan bu çağrı aslında piyasa
için uygun kurumlar oluşturmaya yönelik bir çağndır. Etkin devletin
müdahaleleri ile piyasa için gerekli kurumsal değişimler ve yasal çerçevenin
oluşturulmasına ilişkin düzenekler daha sonra IMF ve Dünya Bankası ile OECD
tarafından İkinci Kuşak Yapısal Reformlar olarak tanımlanacaktır. Stiglitz diğer
yandan "yeni kalkınma paradigması" olarak tanımladığı analizinde kalkınma
kavramını bir şeyleri yakalama bir şeylere ulaşma anlamında kullanmış ve
kalkınmanın sadece büyüme olarak ele alınmasının hatalı olduğunu belirtmiştir.
Kalkınınayı toplumun dönüşümü olarak analiz eden Stiglitz, dönüşümün
geleneksel ilişkilerden, geleneksel düşünme biçimlerinden, eğitim, sağlık ve
gerçekleşmesinden
modern
biçimde
üretimin
geleneksel
biçimde
gerçekleşmesine geçiş olarak tanımlar. Stiglitz'in kalkınmaya ilişkin işaret ettiği
tüm bu çerçeve, gelişmeyi yeniden yakalama yetişme anlamında ele almanın
sadece üretim ya da sadece doğru fıyatlama ile gerçekleşemeyeceği çok daha
farklı yapısal-kurumsal dönüşümlerin gerçekleşmesi gerekliliğini ifade eder.
"Nedir bu yapısal kurumsal dönüşümler?" diye sorulursa, ilk elden teknolojinin
önemine ve daha sonra eğitime, ülkenin eğitim sistemine, bilişim sektörüne
bakılarak yanıt verilecektir. Aslında pür piyasacı analizierin bir adım geri
çekildiği bu aşamada, yetişme, yakalamanın teknoloji, eğitim, bilişim gibi tekil
örnekler dolayında gerçekleşeceği yönünde örtük bir uzlaşma sağlanmıştır
(Stiglitz,200 1) 19 •
çıkardığı
Stiglitz'in işaret ettiği yeni anlayış günümüzde hegemonik bir biçim
Verimlilik, rekabet, bilgi toplumu, nitelikli emek, yönetişim, yerel
kaynakları harekete geçirecek bölgesel kalkınma ajansları, eğitim ile istihdam
politikalarını eş zamanlı yürütme, etkin devlet ve bu anlamda kamu
almıştır.
19
Piyasa merkezli ve devlet destekli yaklaşımların eleştirisi için B.Fine(2002).
82
1-----------------~F...!:u::.:::a:.::..t;:.E.!..!rc~a~n'--'-O~··z~g>.!:ü~·n~B::..::i.:.:.:çe:::!..r
harcamalarının kesildiği
hayati önem taşıyan alanlarda sivil toplumun devreye
girmesi bu egemen söylemin temel bileşenlerinden sadece bir kaçıdır. Dünya
Bankası, OECD, TUSİAD'ın raporlarına bakmak bu alanda yazılmış teorik
çalışmalardan daha anlamlı olacaktır. Sermayenin kendi kafasında tasarladığı
bir dünyanın eşiğindeyiz, bu anlamda tarihin bir anlamda da sonu olduğunu da
söyleyebiliriz.
Kalkınma iktisadının halls;,ri ve zaman içindeki değişimlerini verdikten
sonra, Türkiye'de kalkınma ders kitaplarına yönelik düşünederimizi artık daha
bir rahatlıkla dile getirebiliriz.
V- Türkiye'de Kalkınma Ders
Eleştirel Bir inceleme
Kitaplarına
Yönelik
Kısa
Türkiye geç kapitalistkşen bir ülkenin bütün problemlerini yaşarken
eğitimi alan öğrenciler, eğitimlerinin son yıllarına kadar neo-klasik
iktisadın bütün donanımlarını yüklenmiş olurlar. Daha sonra sözde ülke
problemlerini ele alacak olan Kalkınma İktisadı dersiyle karşılaşırlar. Tam da
bu noktada, ders kitaplarının bilginin sosyalizasyonunu sağlayan temel araçlar
olduğunu düşündüğümüzden dolayı, Türkiye'de okutulan Kalkınma İktisadı
ders içeriklerini ve kitaplarını analiz etmenin bir gereklilik olduğunu
söyleyebiliriz. Kalkınma ders kitaplarına yönelik belirlemelerimize işaret
etmeden önce ilk elden şunu belirtmemiz gerekiyor, işadamından, politikacısına
ve öğrencisine herkesin diline dolanan "ne olacak bizim bu halimiz?" ifadesi, bu
topraklar için kalkınma ya da kalkınmamanın ne kadar önemli olduğunu açığa
çıkarsa bile, iktisat bölümlerinde kalkınma ya da kalkınmamaya ilişkin derslerin
çeşitlenmediğini ve daha da kötüsü 'kalkınma iktisadı" dersinin iktisat
bölümlerinin son sınıfına konduğunu görüyoruz. Yani üç yıl boyunca mikro,
makro ve uluslar arası iktisat gibi egemen iktisat anlayışının tezgahından geçen,
bu bilgileri içselleştiren öğrenciler kalkınma dersine giriyorlar. Öğrenciler bu
aşamada kalkınmaya ilişkin dili aşırı sosyolojik ya da okul bittiğinde işe
yaramayacak bir bilgi olarak görüyorlar. Ama diğer yandan son sınıfta okutulan
kalkınma iktisadı dersinde, yukarıda işaret ettiğimiz gelişmeleri içerecek
malzemenin yeteri kadar olmadığını görüyoruz. Çok az sayıda olan kalkınma
ders kitaplarının ise ilk elden kalkınma sorununun tarihsel ve yapısal
özelliklerden kaynaklandığını açıklamadan genellikle nasıl sorusuna
yöneldiklerini görüyoruz. Bu anlamda kalkınma stratejisi teknik bir dil olarak,
kapitalizmin inşası için gerekli olanlar işaret ediliyor, ama işaret edilirken buna
kapitalizm değil de fetişistik bir dil ile kalkınma adı veriliyor.
iktisat
l
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_ın_m_a________________________________________ 83
Tablo: ı
İktisattan Kalkınma İktisadına, Kalkınma İktisadından Kalkınma Karşıtlığına:
Süreklilikler,
Kırılmalar
ve Geri
Dönüşler
Kırılma
X-Piyasa Merkezli ve Devlet
Destekli /Kurumsalcı Analizler
IX-Anti
Süreklilik
Kırılmadan daha çok piyasa
merkezli bir devlet analizini içerme
J. Stiglitz
Küreselleşmeci
Kalkınmacılar
Devlet merkezli
kalkınma
VIII-Beşinci Kırılma: Postdevelopmentalist-Anti-kalkın macı
yaklaşımlar
VII-Eleştirel Olmayan iktisada Geri
Dönüş (Tek iktisat) Washington
Uzlaşması
(19BO'Ier)
VI-Dördüncü Kırılma:Marksist
Üretim tarzları ve Üretim
Tarzlarının Eklemlenmesi
V-Uçüncü Kırılma: Azgelişmişlik
teorileri (Bağımlılık okulu,
Yapısaıcı okul, neo-marksist
yaklaşımlar)
IV-ikinci Kırılma: Kalkınma
Sosyal
Azgelişmiş Toplumların
Gerçekliği Çelişkisi
lll-ilk Kırılma: Kalkınma iktisad ı
ll-ilk Geri Çekilme:Keynesyen
Analiz
Kırılma yok.
Ha-Chong,
Kalkınmaya
geri dönüş
Kalkınma teorilerini diskurolarak
analiz ediyor ve kalkınma denen
üretirnci mantığın kadın, çevre ve
dahası bir bütün olarak Üçüncü
Dünyayı egemenlik altına almaya
yönelik bilgi-uygulamalar olduğunu
işaret ediliyor.
(Escobar, Esteva, Rahnema,
Kothari, geç Munck)
Kırılma Yok Tek iktisada Geri Dönüş
(Williamson, Bauer, Little, Krueger,
Barro, Lukas)
özellikle yapısal ve
tarihsel boyutuna
işaret ediyor Laclau, Weeks, Wople,
Taylor, Kay, Brenner, erken dönem
Munck, J.Petras)
Kalkınma ideolojisinin özellikle
gerçekliğe uymayan ülkeler arası
eşitsiz güç ilişkileri açığa çıkarılıyor
(Prebisch, Baran, Frank,Amin,
Emmanuel, Wallerstein, Furtado,
Sunkel)
Iktisat disiplini azgelişmiş ülke
gerçekliklerini açıklamak için
yetersiz kalmakta, ekonomi
ekonomileri izleyen bir bilimdir
(Seers, Streeten, Hirschman)
Gelişmiş kapitalist toplurnlara
benzemeyen toplumların var olduğu
gerçeği ve aşılması için
öneriler(Nurkse, Radan, Lewis,
Gerschenkron, Rostow)
Piyasa merkezli, düzenleyici devlet,
cinsiyet körü, fetişistik
sınıf ve
Kalkın macı- sınıf
kalkınma
körü, fetişistik,
stratejileri yönelimli
analizler.
Fakat kalkınma sorununun bir
gerçeklik olarak kapitalizme ilişkin
olduğu gerçeği göz ardı ediliyor ve
bu anlamda kapitalizmin Üçüncü
Dünya'da içsel dinamiklerle
bağlantısı kurulmadan dışsal bir olgu
olarak analiz ediliyor. Yerel olana
dönüş tarzı gibi bir romantik
alternatif geliştiriliyor.
Dünya piyasası ve dolayısıyla
piyasa mekanizması anlaşılması
gereken tek değişken, yapısal uyum
ve reformlarla piyasanın işlemesine
yönelik teori ve strateji ler.
Gerçekliğin
sınıfsal dolayısıyla
Bırakınız yapsınlar anlayışı değişiyor
ve Kalkınma iktisadında müdahale
ve devlet önem kazanıyor.
i-Egemen Iktisat (lktisadın işaret ettiği bilgi tüm ekonomiler için geçerlidir,
geçsinler, TRP, Rasyonel aktörler, denge)
Fakat azgelişmişliğe ilişkin özellikleri
analize katılmıyor, cinsiyet ve çevre
sorunlarına duyarlı değil,
Fakat, sınıf ve cinsiyet körü olma
haline devam, dolaşım alanın
belirleyici olması, fetişistik.
Fakat, sınıf ve cinsiyet körü olma
haline devam, dolayısıyla ideolojik,
söylemsel, fetişistik, 'ıktisat politikası
temelli.
Fakat bütüncülleştirilmiş, üretimci,
cinsiyet körü olma haline
devam, dolayısıyla ideolojik,
söylemsel, fetişistik, iktisat politikası
temelli.
Fakat bütüncülleştirilmiş, üretimci,
sınıf ve cinsiyet körü olma haline
devam.
sınıf ve
bırakınız yapsınlar, bırakınız
84 11------------------------------------~F~u~at~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~ı~·ç~er
Çalışmanın hazırlanma sürecinde Türkiye'de iktisadi idari bilimler
fakültesi olan hemen hemen her üniversite de Kalkınma İktisadı dersinin
okutulmakta olduğunu gördük. (Bakınız Tablo:2). Kalkınma İktisadı dersi bazı
üniversitelerde temel ders olarak programda yer alırken, bazılarında yarı
dönemli ders ya da seçmeli ders statüsündedir. Vakıf üniversitelerinde ise
birkaç tane istisna hariç, Kalkınma İktisadı dersi programa dahil edilmemiştir.
Bu çalışmada bizim amacımız, tek tek araştırmasını yaptığımız üniversitelerde
Kalkınma İktisadı dersinin, içeriği ve kullandığı materyaller üzerinden, analizini
yapmaya çalışmaktır.
Hemen hemen tüm kamu üniversitelerde okutulan Kalkınma İktisadı
dersinin kaynak kitap sayısının az olduğunu gördük. Mevcut kitapların bir
kısmı, aynı yazarların yenilenmiş baskılarından oluşmakta. (Tablo III' de
araştırılan kitapların listesi sunulmaktadır.) Bu azlık ders kitapları yerine diğer
materyallerin kullanıldığını düşünmemize yol açıyor, bu anlamda ilk elden ders
kitabının egemenliğinden uzaklaşma eğilimi olduğunu söyleyebiliriz. Fakat
üzücü olan bir diğer olgu ise, kalkınma ders kitapları dışında kalkınma
sorununu farklı açılardan ele alan materyal-çalışmaların da çok az olmasıdır.
Teorik çerçevelerin Türkiye gerçeğini anlamak üzerine pek fazla
kullanılmadığını
söyleyebiliriz. Çalışmaya yoğunlaştığımızda "Kalkınma
Sorununu" yoğun bir şekilde yaşayan Türkiye'de, bilimsel yazın olarak bu
sorunu ele alan uygulamaların, çevirilerin ve derlernelerin az olduğunu
gördük. 20
Ulaşabildiğimiz
kaynaklar üzerinden ders içeriklerini ve kitaplarını
iktisadı ders kitaplarının daha çok kalkınma
iktisadının oluşum sürecine ait teorilerden hareketle oluşturulduğunu tespit
ettik. Yani ilk kırılma diye tanımladığımız dönemin kurarncıları ve bu
kurarncıların kavramsal çerçeveleri genellikle kullanılıyor. Bu anlamda
kalkınma disiplinine ilişkin Tablo-1 'de işaret ettiğimiz diğer kırılmalar ve
sürekliliğin ders kitaplarına dahil edilmediğini görüyoruz. Yani kalkınma
sorunu daha çok iktisadın işaret ettiği ve mutlak ve egemen kabul ettiği
kapitalizmin yapısal bilgisinden hareketle analiz edilmektedir ancak ders kitabı
olduğu için bu bilginin de kapitalizmle bağlantısı kurulmamaktadır. Bu anlamda
kalkınma iktisadının tümü için genel bir yargıya varamazsak bile, ders kitapları
için genel bir taşlaşma eğilimi olduğunu söyleyebiliriz. Verili kalkınma
disiplinin ilk dönemine ait bilgiler ithal edilirken, bu bilgilere eleştirel
bakılmadığını ve hatta ithal edilen kurarnların güncel gelişmelere de pek fazla
incelediğimizde,
kalkınma
°Kalkınma iktisadının süreç içinde işaret ettiği araştırma alanlarının Türkiye gerçeğine
2
uygulanmasına
yönelik
çalışmamız
bir başka çalışmanın konusu ve aynı zamanda
için burada detaylı ele almadığımızı belirtmek
çalışmanın başlangıcında olduğumuz
isteriz.
l
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a________________________________________
85
uygulanmadığını
söyleyebiliriz. Çalışmamızın ilk aşamasında yukarıda ifade
gibi, ders kitaplarına sosyalizasyonun aracı olarak bakılmalıdır.
Toplumsal gerçeklik, bilginin niteliğini belirlerken, ders kitapları bu bilginin
tanımlanıp, kurumsallaştığı gizli acendalardır (Martin, 1967, 4).
ettiğimiz
Kalkınma
hem ortak faydayı gösteren ideoloji hem uygulama düzeyine
için hem söylem hem de gerçekliktir. Bu anlamda Kalkınma
meselesinin her aşamasının farklılaşan dilinin ve kırılma noktalarının ders
kitaplarında görülebilmesi gerekir.
taşındığı
Araştırmamız sürecinde ders kitaplarının
olarak üç bölüm başlığıyla karşılaşılmaktadır21 .
I. Bölüm: Az
•
gelişmiş
içeriğine baktığımızda
genel
ülkeleri tanımlayan kriterler,
II. Bölüm: Kurarn ve teoriler
III. Bölüm:
Kalkınma
Stratejileri'nden oluşmaktadır.
Birinci bölümden başlayarak değerlendirdiğimizde ilk aşamada az
gelişmişliğin ne olduğuna dair ifadeleri görmekteyiz. Genel olarak konu
başlıkları:
Az
gelişmiş
Gelişmekte
ülkelerin özellikleri
olan ülkelerin özellikleri
Azgelişmişliği tanımlama
Az
gelişme
sorunu
kriterleri ya da
Fakirlikten kurtulma yolları gibi çeşitli şekiller alsa da içeriğin
özünde ilk kırılmaya ait yani literatürde ortodoks kalkınma yazını olarak
tanımlanan analizlerden oluştuğunu görmekteyiz. Diğer yandan örtük olarak
kitaplarda modernleşme kuramının karşılaştırmacı yönteminin belirleyici
olduğunu da söyleyebiliriz. Bu metodoloji üzerinden bir nevi Batı 'ya göre geri
kalmışlık hastalığının belirtileri ortaya konulmaktadır.
Yazarların
ifade
ettiği
bu hastalığın belirtilerine bakacak olursak,
milli gelir. "Kişi başına milli gelirin düşük olması,
en önemli unsuruydu. Bu gösterge, Birleşmiş
Milletler'in konuyla ilgili uzmanlar raporunda da yapılan azgelişmiş ülke
tanımının belirleyici öğesidir (Han, Kaya,2002,14)."
-
kişi başına düşük
azgelişmişlik
"Kişi
tanımının
başına
sınıflandırmasında
21
düşen
gelir ölçütü, Dünya Bankasının ülke
temel kriter olarak kullanılmaktadır (Taban, Kar, 2004,9)."
Bu genelleme Tablo lll'de sunulan ders kitaplannın incelenmesi sonucu yapılmıştır.
86 1-------------------F'--""ua""t'-'E""r-"c=a:..::.n_---'O"".. z" g" it: :. :·n'-'B~io.x. ç.: :.:. er
-
yatırım oranları
- tasarruf oranları "Azgelişmiş ülkelerde gelirin kullanımıyla ilgili
olarak tasarruf eğiliminin düşük olması, gelirin dağılımı ile ilgili olarak da
tasarrufların dengesiz dağılımı ve halkın büyük bir bölümünün hiç tasarrufta
bulunmaması önemli bir özelliktir (Han, Kaya,2002, 16)."
-hızlı
artışı
nüfus
-tarım kesimindeki nüfus
"Tarım kesiminde yaşayan nüfus toplam
nüfusun %65 ve daha fazlasını kapsıyor. Normal olarak gelişmiş ülkelerde bu
oran tarım kesimi için %15'in altındadır (Dülgeroğlu, 1997, 11)."
-sanayi yapısı
-teknoloji yetersizliği
-girişimci kıtlığı
sahip
azgelişmiş
ve yönetsel beceri noksanlığı " ... geleneksel yapılara
ülkelerde bu türden insan sayısı azdır (Kaynak, 2005, 10)."
- fizyolojik
doğurganlık
- yüksek ölüm
oranı
-beslenme düzeyi düşüklüğü "Gelişmekte olan ülkelerde beslenme
düzeyi düşüktür, bu olay çalışma kudretini ve verimliliğini olumsuz yönde
etkiler. İnsanlar çok çalışmak isteseler bile bunda başarılı olamazlar. (Hatiboğlu,
1993, 22)."
-az enerji tüketimi
- okuma- yazma
başlıklarıyla
ifade
oranı, eğitim
edildiğini
düzeyi
düşüklüğü,
görmekteyiz.
II. Dünya Savaşından sonra ekonomik gelişmeye atfen kullanılan gelişme
ancak yukarıda sıralanan az gelişmiş ülkelere özgü olarak belirlenen
içsel dinamiklere müdahale ile çözüme ulaşacaktır. II. Dünya savaşından
sonraki değişen uluslararası dinamikler doğrultusunda bu ülkelerin sisteme
içerilmesinin ve hem de sistemi beslemesinin bir ön koşulu olarak önerilen
çözümler, sosyal bilimlerde yeni kurarn ve modeller şeklinde görülür.
Modernleşme kuramının evrim ve ilerlemeci nitelikleri üst kurarn olarak sosyal
bilimlerin batılı olmayan azgelişmiş ülkelere çözüm önerilerinde, temel referans
olarak ortaya çıkmaktadır.
kavramı
Azgelişmişliği tanımlama çabalarında 'karşılaştırma' yönteminin belirgin
bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Ders kitaplarında bir ülkenin geri kalmışlığının
ya da gelişmişliğinin düzeyinin diğer toplumlarla karşılaştırıldığında
belirleneceği ifade edilmektedir. İkinci olarak analizlerde ampirik bazı kriterler
_İk_ru_·_a_t_ve_K<
__
al_k_ın_m_a
______________________________________~l
87
de belirtilmiştir. Bu kriterler ise genellikler ikinci bölümde Kalkınma
Teorilerinden hareketle geliştirilmiş olan kriterlerdir. Ders içeriklerinden de
görülen oldukça dar kapsamda tutulan ve ana akımla sınırtanan teorilerde
Bağımlılık okulu ve Frank'ın alternatif tanımlamasına yani 'gelişmeden önce
azgelişmişlik yoktur" vurgusuna birçok kitapta yer verilmemiş ya da özet olarak
geçilmiştir. Azgelişmişliği tanımlama ölçütleri statik olarak ele alınmıştır. Oysa
yazımızın başında açıklıkla ifade ettiğimiz gibi mutlak gelişme ölçütlerinden
bahsedemeyiz.
Kalkınma İktisadı ders kitaplannın II. Bölümü Kalkınma Teorilerine
ayrılmıştır.
Bu bölümde dikkatimizi çeken önemli nokta, teorilerin daha çok
nedir?' sorusuna cevap veren çalışmalardan oluşmasıdır. Daha
çok içsel dinamikler üzerinden gerçekleştirilen tanımlar da yukanda işaret
ettiğimiz "iktisat teorisinin" var olanı mutlak ve evrensel kabul eden yapısal
dilinin belirleyici olduğunu söyleyebiliriz ..
'azgelişmişlik
"Geleneksel kalkınma literatüründe azgelişmiş ülkelerin kalkınamamış
nedeni, bu ülke ekonomilerinde çeşitli alanlarda arz ve talepten
kaynaklanan kimi önemli yetersizliklere, üretim faktörlerinin dağılımında
görülen aksamalara, girişimci eksikliğine, piyasaların darlığına, verimliliğin
düşük olmasına, kıt ekonomik kaynakların yanlış dağılımına, gerekli üretim
teknolojisinin yokluğuna, insan sermayesindeki eksikliklere vb. etkeniere
bağlanmaktadır. (Han, Kaya, 2002, 35)."
olmalannın
Kalkınma teorileri başlıklı bölümde ikinci bölümde, kalkınma kavramına,
sisteme dahil olmak isteyen kesimler için yakalama, yetişme anlamı yükleyen
Ortodoks teoriler sırasıyla ele alınmaktadır. Aynı zamanda bu düşünürler,
literatürde ilk kınlmayı temsil eden, gelişme sürecini iktisat biliminin sınırları
içinde algılayan kuramcılardır. Yukarıda özellikle Lewis örneğinde
detaylandırdığımız bu ele alışlar aslında karşılaştırma üzerinden farklılıkları
işaret ettikten sonra iyimser bir yaklaşımla azgelişmiş denen toplumların da
gelişmişler gibi kalkmacakları vurgusunu öne çıkartan düşünürlere öncelik
veriliyor. Kitaplarda kalkınma teorileri derken bu anlamda ilk kırılmanın
düşünürleri olan Rostow'un Büyümenin Aşamaları teorisi, Rosenstein-Rodan'ın
Büyük. İtiş teorisi, Lewis'in İkili Yapı kuramı, Nurkse'un Fakirliğin Kısır
döngüsü, Abromowitz'in Yakalama tezi ve Gershenkron, genel olarak bütün
kitaplarda gelişme teorileri bölümünün temel konu başlıklarıdır. Teorilerin
analizi bu noktada kesilmektedir. 1960'1ann sonlarında belirleyici olan ve bizim
üçüncü kırılma olarak ifade ettiğimiz mono iktisat anlayışına karşı durarak,
iktisadın azgelişmiş ülkeleri açıklamakta yetersizliğini ve 'ekonominin,
ekonomileri inceleyen bir disiplin' olduğunu vurgulayan Seers22 ve Streeten'ın
analizleri kitaplarda ya da ders içeriklerinde yer almamaktadır. Bununla birlikte
22
Seers'ın kalkınma iktisaclma katkısıyla ilgili bkz. D.Seers(1967).
88 11------------------------------------~F~ua=t~E=r~c~a~n_-_o=··z~g~ü~·n~B=ı~·ç=er
kalkınma tartışmalarının diğer açılımları ya da eleştirileri de ders kitaplarında
yer almamaktadır. Dördüncü kırılma, gelişmiş ve az gelişmiş olarak adlandırılan
ülkeler arasındaki ilişkiyi eşitsizlik üzerinden analiz eden Bağımlılık yaklaşımı
ve Yapısakılar ve en son olarak gelişme iktisadının meta merkezli ele alınışının
insan, cinsiyet ve çevre üzerinde yarattığı etkileri içkinleştirmemesine
bütünüyle eleştiri getiren 1990'lı yılların Post- developmentalist ya da kalkınma
karşıtı analizlerini de ders kitaplannda görememekteyiz.
Ortodoks
teorilerin
varsayımları
tartışılmaktadır
ve.
Azgelişmişlikten kurtulmak için tasarruf- yatırım oranları yükseltilmeli, sanayi
yatırımları yapılmalı, gelir- tüketim artmalı, ticaret geliştirilmeli eğitim ve
teknoloji harcamaları ve bu sistemin işlerliğini sağlayacak kurumsal
düzenlemeler yapılmalı gibi çözüm önerileri sunulmaktadır. Ev ödevini iyi
yapan, idealize edilen sisteme eklenebilecektir.
Sadece
Özellikle üzerinde tartışılması gereken önemli bir nokta, Türkiye gerçeği
bütün bu çalışmalarda genellikle ya tartışma dışında tutuluyor ya da yukarıda
işaret ettiğimiz kavramların sınırları içinde ele alınıyor. Sadece ortodoks
teorilerin sınırlan içinde kalsa dahi, gelişme iktisadında ilk kırılmasını işaret
eden kurarnların Türkiye ile ilişkilendirilmesini görememekteyiz. Örneğin
Lewis'ın 'ikili yapı', Radan'ın 'büyük itiş",ya da Rostow'un .'kalkınma
aşamaları' kuramlarının Türkiye pratiğinde analizinin yapılmadığını da
söyleyebiliriz.
Türkiye gerçeğini analiz etme demişken, ders kitaplarında Türkiye
gerçeğini anlamaya çalışan Türk aydının çabalarını da yani Türkiye'deki
kalkınma sorununu ele alan Kadro ve Yön gibi analizlere ya da hareketlere de
ders kitaplannda yer verilmemektedir23
İncelemesini yaptığımız 'kalkınma iktisadı' ders kitaplarının üçüncü
stratejilerinden' oluşmaktadır. Kalkınma Stratejileri'ne
günlük yaşama müdahale eden politik pratiklerin neler olması
gerektiğine işaret ederken, genel olarak kapitalizmin ama özelde ise Türkiye'nin
kendine özgü toplumsal gerçekliğinin dikkate alınmadığını görüyoruz. Yaşanan
yapısal-toplumsal ilişkileri neredeyse dışlayan çerçeveler ile karşılaşıyoruz.
Teknoloji, finansman, ihracat gibi bir dizi olgu değerlendirilirken, devlet
kendinden menkul bir gerçeklik olarak yer alıyor. Devletin neleri kapsadığı ve
onu belirleyen toplumsal sınıf ya da cinsiyet konumlarından bahsedilmiyor.
Devlet kalkınma stratejileri ile sanki yapısal gerçekliğin tek mimarı gibi. Bu
anlamda kalkınma stratejileri ya da kalkınma politikaları üzerinden bir dil
geliştiriliyor. Böylece devlet dolayında tüm kalkınma iktisadı ders kitaplannda
bölümü
'kalkınma
baktığımızda
Tamer işgüden'in bu konudaki katkısı ihmal etmemek gerekir. Bkz. işgüden T, Ercan
F, Türkay M, (1995) "Gelişme İktisadı Kuram- Eleştiri- Yorum" içinde Beta Yayınları.
23
_İk_n_s_a_t_ve_~
__
al_k_ın_m_a______________________________________~l
89
örtük "ortak iyi" arayışı vardır. Sonuçta, bu tarz ele alışlarda, sınıf konumları,
cinsiyet ve etnik farklılıkların olmadığı homojen bir dünya karşımıza çıkar
incelediğimiz Kalkınma iktisadı ders kitaplarına bütüncül baktığımızda,
yukarıda işaret ettiğimiz farklı tanımlamaları
ya da farklı dönemlendirmeleri
görememekteyiz. Belki de "Bu sahte dostlara inanmamak için, kendimizi
Avrupa kategorilerinden çıkartmamız ve onları ..... yabancı ve yapılandırılmış
sayınayı ogrenmemiz gerekir" (Burke, 2001, 83). Pek çoğu yabancı
benzerlerinin24 kopyası gibi hazırlanmış ders kitaplarındaki kategorilerin ne
kadar keyfi olduğunu görebilmemiz gerekmektedir. Seers'ın yukarıda da
belirttiğimiz iktisadın yaşanan gerçekliği anlamaktan ona uyum göstermekte geç
kaldığı düşüncesi, kalkınma iktisadı ders kitapları için de aynen kullanılabilir.
Bu noktada farklı bir eğilimden bahsedilmesi gerekmektedir. Egemen
tüm ekonomileri aynı mantıktan ele alınması gerektiğini söyleyen
analizierin başat olduğu yeni bir döneme girilmiştir. Bazen kalkınma iktisadı adı
altında büyüme teorileri anlatılıyor, bazen ise tamamen büyüme teorisi başlıklı
dersler programa konuluyor. Bir başka eğilim daha karşımıza çıkmaktadır. O da
genellikle ders kitabı olmayan ama yardımcı materyallerle sürdürülen
küreselleşmeye karşı kalkınmanın gerekliliğini savunan eğilimdir. Ders
içerikleri ve yüz yüze yaptığımız konuşmalardan kalkınınayı küreselleşmeye
karşı alternatif olarak ele alan bir eğilimin de olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu
derslerde kullanılan yardımcı materyalierin de genellikle fetişistik, sınıf ve
cinsiyet körü içeriklerle donatıldığını söyleyebiliriz. Kalkınamamayı küresel
dinamiklere bağlayan bu yaklaşımlar, devleti kutsayacak bir strateji ile
sorunların üstesinden gelineceği vurgusu belirleyici vurgu olarak öne çıkıyor.
iktisadın
SONUÇ YERiNE BAZI SORULAR·
Kalkınma ders kitaplarına ilişkin çalışmamızın ilk elden bulgularını
kısaca aktardıktan sonra, iktisat eğitiminin genel işleyişinin olumsuzluklarının
yanı sıra, kalkınma iktisadının tekil egemen iktisadın öncüllerden çok
uzaklaşmadığını söyleyebiliriz. Aslında daha detaylı olarak ele alınması gereken
kapitalistleşme sürecine ilişkin eksik ve hatalı algılanmasının
kalkınma iktisadı ve kalkınma iktisadı ders kitaplarından kaynaklanıp­
kaynaklanmadığının sorgulanması özel bir önem taşıyor. Türkiye'nin
kalkınması gerektiğine ilişkin ifadelerin kapitalistleşme ile eş anlama geldiği
gerçekliği nasıl göz ardı edilmiştir. Türkiye'de kapitalist anlamda sınıfların
yokluğu ya da yeterince gelişemernesi ile yine kalkınma düşüncesi arasında
Türkiye'nin
Dünya ölçeğinde G. Meier ve
M-Baldvin (1957), B.Higgins(1968),M.
Todaro,M.(1985) ve A.P. Tlıirwall'ın (1989) çalışmaları kalkınma ders kitabı olarak
dünya ölçeğinde etkili olduklarını söyleyebiliriz.
24
90
1
Fuat Ercan - Özgün Biçer
bağlantı
acaba? Türkiye'nin kapitalistleşme sürecini göz önüne
vurgusu ile birlikte açığa çıkan ısrarlı dışsal
değişkenlere yapılan vurgular arasında bağlantı kurulabilir mi? Tüm bu
soruların kaynağında kapitalizmin Türkiye'de inşa sürecini kalkınma kavramı
ve bu kavramı fetişleştiren kalkınma anlayışı olduğunu söyleyebiliriz. Kalkınma
yazını aslında bilfiil kalkınma sorunsalının yapısal-sınıfsal-cinsel özelliklerini
açığa çıkaracak ve fetişizmi ortadan kaldıracak bir işlev de görebilir.
almadan
kurmak olası
mı
kalkınamıyoruz
Sonuç olarak, kalkınma iktisadı ders kitaplarında geliştirilen bu tutumları
sadece yeni bilgiye karşı takınılan tutum olarak değerlendiremeyiz. Hiç
kuşkusuz yeni bilgi her zaman endişeleri de beraberinde getiriyor. Ama esas
sorun yeni bilgiyi açığa çıkaran gerçekliği gündeme alınama da açığa çıkıyor.
Bu noktada da uluslararası iktidar ilişkileri ile bu ilişkilere yapısal olarak
bağlanmış akademi arasındaki ilişkiler yani iktidar ile bilgi arasındaki derin
içsel bağlantıların bu disiplin ve Türkiye açısından sorgulanması gerekiyor.
Diğer yandan bilim dünyasının özneleri olan bilim insanlarının süreç içindeki
konumlarını da yeniden gündeme almaları gerekiyor. Ludwik Fleck'in dediği
gibi "Bilinen herhangi bir şey, onu bilene, her zaman sistemli, kanıtlanmış,
uygulanabilir ve doğruluğu besbelli gibi görünmüştür. Her yabancı bilgi sistemi
de, aynı biçimde, çelişkili, kanıtlanmamış, uygulanamaz nitelikte, hayali ya da
gizemli görünmüştür (aktaran Burke, 2001,2).
Tablo:2 Seçilmiş İktisat Bölümleri Kalkınma İktisadı Ders İçerikleri
ÜNiVERSiTE ADI
ABANT iZZET BAYSAL
ÜNIVERSiTESi
2
ADNAN MENDERES
ÜNIVERSiTESi
KALKlNMA iKTiSADI DERS iÇERiKLERi
Yöntem ve temel kavramlar, gelişme· az gelişme çelişkisi, kalkınma
iktisadında yeni konular, kalkınma iktisadının yükselişi ve düşüşü,
geleneksel kalkınma teorileri: büyük iliş, dualite problemi ve
kalkınmanın aşamaları, dengeli ve dengesiz kalkınma, büyüme
kutupları, kalkınmanın ekonomi poliliği, kalkınma iktisadında yeni
perspektifler: yeni kurumcu iktisat, evrimci iktisat ve kalkınma,
küreselleşme ve kalkınma, sanayileşmenin ve kalkınmanın yeni
boyutları, fordizmin krizi, post fordisi teoriler: düzenleme okulu, teknoekonomik paradigma, esnek uzmaniaşma ve kalkınma, geç
sanayileşen
ülkeler, sürdürülebilir kalkınma, dünya sanayi
coğrafyasında yeni eğilimler, bölgesel kalkınma, sanayileşme ve
kalkınma stratejileri.
iktisat Ana bilim Dalının yüksek lisans dersleri arasında Büyüme Ve
Kalkınma Teorileri var. Büyüme Teorisi, Modem Büyüme Teorisi,
içsel Büyüme Teorisi, Nüfus, Teknoloji , Doğal Kaynaklar, Sermaye
Birikimi Klasik büyüme modelleri: Keynezyen büyüme modeli, NeoKlasik ve Post-Keynezyen büyüme modelleri, parasal büyüme
modelleri, alternatif büyüme modelleri: Neo-Keynezyen büyüme ve
yapısaıcı makroekonomi, modern teoriler: Reel iktisadi dalgalanma
teori leri.
_İk_n_·s_a_t_ve__
~_a_lk_ın_m
__a________________________________________~l
3
AFYON KOCATEPE
ÜNiVERSiTESi
4
AKDENiZ ÜNiVERSiTESi
91
Internet sitesinde ders kaydı bulunamadr.
Dördüncü yılın ll. Yarıyılında Kalkınma iktisadr dersi okutulmaktdrr.
Kalkınma ve Azgelişmişlik, Azgelişmişlik Ülkelerin Özellikleri, Az
Gelişmişlik
Teorileri, Ekonomik yaklaşımlar. Sosyo-kültürel
Sermaye Birikimi ve Teknoloji: Kalkınma ve sermaye,
Kalkınma ve teknoloji, Kalkınmanın Finansmanı, iç finansman, Dış
finansman. Kalkınma ve insan Unsuru, Nüfus, insana yatırım,
Istihdam, Kalkınma ve Dış Ticaret: Kalkınma ve uluslararası işbölümü,
Koruyucu dış ticaret. Kaynak Dağılımı: Teorik temeller, Azgelişmiş
ülkelerde kaynak dağılımı; Sanayileşme Stratejileri: içe ve Dışa Dönük
Sanayileşme; Sürdürülebilir kalkınma: Doğal kaynaklar, Çevre.
Dersin tanımı: Azgelişmişliğin nedenlerini, gelişmeyi engelleyen
faktörleri ve gelişmenin temel unsurlarını ortaya koyarak çözüm
yollarını göstermektir.
Siyasal Bilimler fakültesine bağlı iktisat Bölümü iktisadi Gelişme Ve
Uluslar arası iktisat kürsüsü. Kalkınma iktisadr lll. Sınıf dersi.
Iktisadi Büyüme ve Kalkınma
Milli gelir, büyüme ve kalkınma kavramları, az gelişmiş ülkeler ve
özellikleri, ekonomik kalkınmanın genel analizi ve belirleyicileri,
sermaye birikimi ve ekonomik kalkınma, kaynak dağılımı, ekonomik
kalkınma ve teknoloji seçimi, ekonomik kalkınma ve dış ticaret,
ekonomi kalkınma ve nüfus, kalkınma ve büyüme teorileri: klasik
model, Harrod-Domar modeli, Neo-klasik model, modern teoriler.
Kalkınma ekonomisinin kavramsal çerçevesi. Kalkınma-Büyüme
olgusu. Azgelişmişliğin tanımı ve ölçümü. Azgelişmiş ülkelerin
ekonomik ve yapısal özellikleri. Azgelişmişliğin ekonomik, demografik,
sosyo-kültürel ve coğrafi yönleri. iktisadi kalkınma, sermaye birikimi ve
teknoloji. iktisadi kalkınmanın iç ve dış finansman boyutlarr. iktisadi
kalkınma ve beşeri sermaye. Iktisadi kalkınma ve dış ekonomik
ilişkiler. iktisadi kalkınma ve korumacıirk olgusu. iktisadi kalkınma ve
kaynak dağılımı. iktisadi kalkınma ve sanayileşme stratejileri.
Sürdürülebilir kalkınma (kavram ve stratejiler). Iktisadi kalkınma ve
yaklaşımlar,
s
ANADOLU ÜNiVERSITESi
6
ANKARA ÜNiVERSiTESi
7
8
ATATÜRK ÜNiVERSiTESi
BALIKESiR ÜNiVERSiTESi
Küreselleşme.
9
BOGAZiÇi ÜNiVERSiTESi
10
CELAL BAYAR ÜNiVERSITESi
ll
CUMHURiYET ÜNIVERSiTESI
12
ÇANAKKALE ONSEKiZ MART
UNiVERSiTESI
Growth and Development Survey of classical and contemporary
theories of growth and development. and identification of major
problems of economic development and sıruelural change. Topics in
Growth and Development The analysis of development policy process,
alternative strategies of growth and industrialization, and the survey of
leading issues in economic development.
iktisadi Gelişme ve Uluslararası iktisat kürsüsü var ders programını
göremiyoruz
Tüm dünya ekonomilerinin otomatik ekonomi mekanizması inancının
kayboluşu ile organik bir gelişme sağlanamayacağının anlaşılması
sonunda kalkınma hamlelerinin çoğaldığı ortamlarda uygulamaya
alınan
Kalkınma
Ekonomisi pratikselinin, tarihsel gelişimi
anlatılmaktadır. Devlet'in iktisadi ve sosyal hayata bilinçli biçimde
müdahale etme gereği ortaya konmaktadır. Azgelişmiş ülkelerin
kalkınma yöntemlerini "daha rlımlr ve kısmen emredici" bir planlama
anlayışı ile kalkınma ekonomisi den~imlerine geçmelerindeki ana
92
11----------------------------------------~A~u~a~t~E~r~c~a~n_-_o~"~zg~u~··n~B~0~e~r
nedenler ortaya konmaktadır. Farklı yapısal gerçekliklerin yanısıra
birikimlerin ve yorumlamalarında ortaya koyduğu farklı sonuçlar
irdelenmektedir. Türkiye Ekonomisi'nin özellikleri ön plana çekilerek
yapılanlar ve yapılması
gerekenler kıyaslamalı bir şekilde
incelenmektedir. Öğretim Metodu:istatistik veriler, konu ile ilgili
yazılmış yerli yabancı yayınlar. Öğrenciye araştırab ilecekleri konularda
ödevler hazırlattınlarak dersin dinamizmini sağlamak.
farklı
13
ÇUKUROVA ÜNiVERSiTESi
Klasik ve günümüz Büyüme ve Kalkınma Teorilerinin işlenmesi ve
ekonomik kalkınma ve yapısal değişiklik ile ilgili başlıca sorunların
tanımlanması.
14
DiCLE ÜNiVERSiTESI
ıs
DOKUZ EYLÜL ÜNiVERSiTESI
Dönemlik (bahar dönemi) kalkınma
16
DUMLUPINAR ÜNiVERSiTESi
iktisadi Büyüme ve Uluslararası iktisat Kürsüsü var, ancak gelişme
iktisadı dersi göremiyoruz. Ders programı pazarlama ve işletme
dersleri ağırlıklı.
iktisadı
dersi okutulmaktadır.
Dersin Amacı ve Hedefi
Kalkınmanın anlamı, kapsamı ve hüküm süren politikaların içeriği
konunun 1950'1erde literatüre girişinden itibaren çeşitli değişimlere
uğramıştır. Bu derste birbirleriyle rekabet halinde olan kalkınma
paradigmaları ile kalkınma ile ilgili konuların küreselleşme bağlamında
tartışılması amaçlanmaktadır.
Dersin içeriği
17
EGE ÜNIVERSiTESi
DGelişmiş
ve gelişmekte olan ülkeler ve bölgelerin mukayeseli analizi
ve kalkınma modelleri
DYatırım ve kaynak dağılımı kriterleri
D Büyüme
D
Ar·Ge faaliyetlerinin ve
üzerine etkileri
D Kalkınma
beşeri kaynakların
sürecinde teknolojinin
yayılması
kalite-sinin
ve
kalkınma
içsel-leştirilmesi
(
Dönemlik)
18
ERCIYES ÜNiVERSiTESi
Kalkınma iktisad ı dersi okutulmakta.
19
GALATASARAY
ÜNIVERSITESi
Kalkınma
Teorileri dersi var açıklama yok.
20
GAZI ÜNiVERŞiTESi
Kalkınma iktisadı ve Politikası Tarım ve ekonomik kalkınma, dengeli
ve dengesiz büyüme stratejileri, dışsal ekonomiler ve azgelişmiş
ülkeler, azgelişmiş ülkelerde dış ticaretin yapısı ve Kalkınma,
sanayileşme ve dış ticaret politikaları; yeni sanayileşen ülkelerde ve
Türkiye'de sanayileşme, teknolojik gelişme ve ihracat.
21
GAZIANTEP ÜNIVERSiTESi
!ktisadi Gelişme ve Uluslararası iktisat anabilim dalı var ama Kalkınma
Iktisad ı dersi bulunmamakta.
22
23
GAZiOSMANPAŞA
ÜNiVERSiTESi
GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJI
ENSTiTÜSÜ
Kalkınma ve Büyüme Azgelişmişlik kavramı ve kalkınma. Kalkınma
teorileri. Kalkınmanın finansmanı. Yabancı \asarruflar, dış yardım, dış
borç, yabancı sermaye. Çokuluslu şirketler. Kalkınma sürecinde
teknoloji seçimi ve teknoloji transferi. Kalkınma stratejileri. Klasik
büyüme modelleri. Keynesyen büyüme modelleri. Neo-klasik ve post
Keynesyen büyüme modelleri. Parasal büyüme modelleri.
_İk_n_s_a_t_ve_K<_a_l_k_ın_m_a______________________~--------------~1 93
24
HACETIEPE ÜNiVERSiTESi
Dersin Amacı: Öğrenciye kalkınma 'modellerini anlatmak ve bu
modeller ışığında az gelişmiş ülkelerin çeşitli problemlerini tartışmak.
KALKlNMA iKTISADI!
Dersin içeriği:
Bölüm 1: Giriş
Kalkınma Iktisadının ve Düşüncesinin Gelişimi
Kalkınma ve Azgelişmişliğin Tanımlanmasında kullanılan
Ölçütler.
·
Azgelişmiş Ülkelerin Temel Özellikleri
Bölüm ll: Kalkınma ve Azgelişmişlik Kuramiarı
Azgelişmiş Ülkelerin Dinamiği ve Kısır Döngü Tezleri: Nurkse
Kısır Döngüden Çıkış veya Kalkınma Kuramiarına Giriş
Dengeli Kalkınma Kuramları: Rosenstein-Rodan, Nurkse,
Leibenstein
Dengesiz Kalkınma Kuramı ve Büyük itiş: Hirschman
- ikili Yapı ve Piyasa Ekonomisi Şartlarının Sınırlılığı Boeke,
Nurkse. Lewis
- Kalkınma için Yatırımların Önemi:
- W.W. Rostow'un Aşamalar Kuramı
- Harrod-Domar Modeli
- Yabancı Yatırımlar ve Azgelişmiş Ülkeler: Singer
- Dış Ticaret Hadleri ve Azgelişmiş Ülkeler: Prebisch
- Latin Amerika Kökenli Yapısaıcı Tezler
- Kalkınma iktisadında Marksist ve Neo·Marsist Kuramlar: Marx,
Baran, Frank, Amin, Emmanuel
Bölüm lll: Kalkınma ve Yurtiçi Kaynakların Harekete Geçirilmesi
- Tasarruflar ile iktisadi Büyüme
- Finansal Serbestleşme ve Iktisadi Büyüme
- Enflasyon ve Kalkınma ilişkisi
KALKlNMA IKTISADI ll
Dersin Amacı: Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gelişme
sürecinde ekonomik faaliyetlerin yerine getirilmesinde karşı karşıya
kaldığı temel sorunların ve bu süreçte diğer ülkeler ve ülke grupları ile
olan ilişkiler ile bu yapıların bilinen iktisadi teoriler çerçevesinde analiz
edilmesi.
Dersin içeriği: Bölüm 1. Kalkınma ve Yurtiçi Kaynakların Harekete
Geçirilmesi
- Sermaye ihtiyacı ve Sermaye birikimi
- Kaynakların Dağılımı
Bölüm ll. Kalkınma ve Dış Mali Kaynak Akımı
- Dış Yardım
- Dış Borç ve Borç Krizinin incelenmesi
- Dorudan Yabancı Yatırım
Bölüm lll. ÇokUluslu Şirketler
- Gelişim ve Özellikleri
- Ulusal Ekonomi Üzerine Etkileri
Bölüm IV. Kalkınma ve Teknoloji Ilişkisi
- Teknoloji Kavramı ve AGÜ'Ierde Teknoloji Seçimi
- Teknoloji Transferi
Bölüm V. Kalkınma ve Dış Ticaret ili,şkisi
- Kalkınmada Dış Ticaretin Yeri ve Onemi
- AGÜ'Ier Açısından Dış Ticaret Hadlerinin Önemi
- Kalkınmada Dış Ticaret Politikası Seçimi: içe Dönük ve Dışa Açık
Politikalar
94 11--------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c~a~n_-~o~··~zg~u~·n~B~iç~er
KAYNAKLAR
Abramovitz, M(l986) "Catching-Up, Forging Ahead and Falling Behind." Journal of Economic
History, cilt 46, sayı. 2 ..
Alavi, H ., 1972, The state in post-colonial society, New Left Review, 1974
Alvares, C (1992b) Science, in W Sachs (ed), The Development Dictionary: A Guide to
Knowledge as
Power, Zed
Yayınevi,
London
Amin, S (1989) Eurocentrism, Zed Publ. London.
Amsden, A. (1990) Third World industrialization: 'global fordism' or a new model?', New Left
Review, 182,
Amsden, A. (2001) The Rise of the Rest, Oxford University Press, New York.
Balassa, B (1982) Development Strategies in Semi-industrialized Economies (Baltimore, MD:
John s
Hopkins University Press).
Balassa, B (1988) "The lessons of East Asian development: an overview", Economic
Development and
Cu/tura! Change, 36 (3), pp S273-S290.
Balassa, B (1989) "Outward orientation", (eds: H Chenery & TN Srinivasan), Handbook in
Development Economics, Vol2 Amsterdam.
Banuri,T(l990)"Development and the Politics of Knowledge: A Critica! Interpretation of The
Social Role of Modemization"., Domianting Knowledge, Development, Culture,
Resistance., (ed:F.A.Marglin ve S.A.Marglin)., Ciarendon Press, Oxford
Baran, P(l976) Büyümenin Ekonomi Politiği, çev; E,Günçe, May Yayınları, İstanbul.
Bartlett, R.L ve D.J.Weidenaar (1988) "Am Introduction to the Proceedings of the 1987
Invitational Conference on the Principles of Economic Textbook", The Journal of
Economic Education, cilt 19, sayı 2, sayfa: 109-1 12
Başkaya, F(1994) Kalkınma iktisadının Yükselişi ve Düşüşü, imge Yayınevi, İstanbul.
Bemstein. H(l 992)"Gelişme Toplumbilimine Karşılık Azgelişmişlikl Toplumbilim mi?.,
ed:M.Ersoy., Emperyalizm Gelişme ve Bağımlılık Üzerine., V Yayınları., Ankara
Beli o, W, S.Cunningham veB.Rau(l998)Karanlık Zafer, (çev:F.Başkaya),İmge Yayınları, Ankara.
Blömström,M & Hettne,B.(l987) Development Theory in Transition, London.
Booth,D (1985) "Marxism and Development Sociology" World Development, Vol.l3/7.
Booth, D (1994) Rethinking Social Development, Longman, Londra.
Booth, D. (1994) Rethinking social development: an overview, in: D. Booth (Ed.) Rethinking
Social Development: Theory, Research and Practice Longman, London.
_İk_n_s_a_t_ve_~
__
al_k_zn_m_a______________________________________~l 95
Brenner,R(l986)"Kapitalist Gelişmenin Tarihsel Kökenleri", ll.Tez,
sayı
3
Brigg M (2002) "Post-development, Foucault and the Colonisation Metaphor". Third World
Quarterly 3(3):421-436
Brohman,J (1995) "Economism and Critica! Silences in Development Studies: A Theoretical
Critique ofNeoliberalism", Third World Quarterly, cilt 16, sayı 2, sayfa 297-318.
Brown,M.J ve D.O.Scneider(1980) "The Economics Textbook: A Leaming Tool or Source of
Frustration?", Peabody Journal of Education, ci lt 57, sayı 3, Nisan sayfa: 172-177
Burket,P ve M.Hart-Landsberg(2000)Development,Crisis and Class Struggle,Macmillan,Londra.
Buttel, F. and P. McMichael (1994) 'Reconsidering the Explanandum and scope of development
studies: toward a comparative sociology of state economy relations', (ed:D. Booth ),
Rethinking Social Development. Longman, Londra.
Can,B.B(l998) "İktisat Ders Kitaplarının İktisadı", İktisat Dergisi, sayfa 18-20.
Chang Ha-Joon ve Grabel Ilene. (2005) Kalkınma Yeniden, Alternatif İktisat Politikaları El
Kitabı, Çeviren: Emre Özçelik, Ankara, imge Kitabevi.
Cardoso,F.H(l990) "Dependency and Development in Latin America"., ed:H.Aiavi ve T.Shanin.,
Sociology of Devetoping Societies., Mac Millan., Londan
Carter,A.F(1984)"EklemlenmeninEklenmesi".,Haz;H.Ç.Keskinok
ve
Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve Toplum Yayınları., Ankara
M.Ersoy.,
Üretim
Chilcote, R ve D.L.Johnson(1983) Theories of Development Mode of ?roduction or
Dependenc? ,Sage,Publ. ,London.
Chilcote, R. (1990) 'Post-Marxism: The Retreat from Class in Latin America', Latin American
Perspectives cilt 17 sayı 2.
C1arke,S(l988)Keynesianism and Monetarism and The Grisis of The
London.
State,Edward Elgar,
Crossley,M ve M.Murby(l994) "Textbook Provision and The Quality of The School Curriculum
in Developing Contries",Comparative Education, cilt 30, sayı 2, sayfa 99-104.
Corbridge,S.(l991)" Post Marxism and Development Studies: Beyond The Impasse", World
Development, Vol.18/5.
Corbridge,S.(l994) 'Post-Marxism and Post-Colonialism: The Needs and Rights of Distant
Strangers', in D. Booth [ed.] (1994) Rethinking Social Development. Longman, Londra.
Cowen, M P & Shenton, R W (1995) The invention of development, in: J Crush (ed), Power of
Development, Routledge, London
Cowen, M P & Sh en ton, R W (1996) Doctrines ofDevelopment, Routledge, London
Crush, J ( 1995) Power of Development (London: Routledge).
Dutt,A.K ve K.P.Jameson(l992)New
Elgar,Verrnont.
Directions
in
Development
Economics,Edward
Edwards, M (1989) "The Irrelevance of Development Studies", Third World Quarterly, ci lt ll,
sayı 1.
96 11--------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c~a~n_-~o~··z~g~u~·n~B~iç~er
Ercan,F
(1995)Gelişme
Yayınları.
Yazını Açısından
Kapitalizm, Modernizm ve
Azgelişmiş/ik,
Sarmal
1995.
Ercan, F (2001) "Ders Kitaplarına Girmeyen iktisatçı! ar, iktisatçı Olarak Kabul Edilmeyen Sosyal
Bilimciler", İktisadın Dama Taşları-i, İFMC Yayınları, İstanbul, s.249-270
Ercan,F(2003) "Türkiye'nin Kalkınma Seçeneklerinin Eleştirisi ve Alternatif Bir Çerçeve",
Ekonomik Yaklaşım, Kongreler Dizisi 3, sayı 49, cilt 14.
Escobar, A (1984) Discourse and power in development: Michel Foucault and the relevance of his
work
to the Third World, Alternatives , ci lt 1O,
sayı
3.
Escobar, A (1995) Encountering Development. The Making and Unmaking of the Third World
Princeton University Press , Princeton.
Escobar, A. (2004) Beyond the Third World: Imperial globality, Global Coloniality and Antiglobalisation Social Movements", Third World Quarterly, 25.
Esteva, G (1995) Development, in: W Sachs (ed), The Development Dictionary: A Guide to
Knowledg<;
as Power, pp 6-25 (London: Zed Books).
Evans, P. (1989) "Predatory, Developmental, and Other Apparatuses: 'A Comparative
Political Economy Perspective on the Third World State" Sociological Forum,
Vol.4, No.4.
Evans, P. (1995) Embedded Autonomy, Princeton University Press.
Everett, M (1997) "The Ghost in the Machine: Ageney in 'poststructural' Critiques of
Development", Anthropological Quarterly, ci lt 70, sayı 3.
Ferguson, J (1994) The Anti-Politics Machine: 'Development,' Depoliticization, and Bureaucratic
Power in Lesotho, Cambridge University Press, Cambridge.
Fine. B (2002) "Neither the Washington Nor the Post- Washington Consensus: A introduction ",
www.networkideas.org
Frank, A. G(1967), " Development Sociology and Underdevelopment of Sociology", Catalyst,
Summer.
Frank, AG (1967) Capitalism and Underdevelopment in Latin America, Monthly Review, New
York.
Frank, AG (1969) Latin America: Underdevelopment or Revolution Monthly Review, New York.
Frank, AG ( 1972) Lumpenbourgeoisie -Lumpendevelopmen t Monthly Review, New York.
Frank.A.G(l975)"Azgelişmişliğin Gelişmesi"
ed: M.Ersoy., Emperyalizm
Gelişme
ve
Bağımlılık
Üzerine., V Yayınları., Ankara
Frank,A.G( 1982) On
Capitalisı
Underdevelopment, Oxford University Press, Bombay
Frank,A.G.(l982a) Dependent Accumulation and Underdevelopment, London.
Friedman,M(1953) "The Methodology of Positive Economics",
Economics, University of Chicago Pres, Chicago.
içind Essays in Positiev
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a______________________________________~l
97
Foucault,M.(I 980)"Truth and Power"., Power/Knowledge., Selected Interviews and Other
Writings 1972-1977 (ed;C.Gordon), Harvester Wheatsheaf, New York
Foucault,M.(1985) Discipline and Punish,London.
Foucault,M.(I994)Kelimeler ve Şeyler., çev. M.A. Kılıçbay., imge Yayınları, Ankara
Focault,M(2004) Toplumu Savunmak Gerekir, (çev:S.Aktaş), YKY, İstanbul
Frobel, F., J. Heinrichs and O. Kreye (1980) The New International Division of Labour.
Cambridge University Press, Cambridge.
Furtado, C (1970) Economic Development of Latin America, Cambridge University Press,
Cambridge.
Furtado,C (1983) Accumulation and Development, Martin Robertson, Oxford
Gerschenkron, Alexander (1966) Economic Backwardness in Histarical Perspective. A Book of
Essays, , Ma: Harvard University Press Cambridge.
Gülalp,H(1983) Gelişme Stratejileri ve Gelişme İdeoloji/eri, Yurt Yayınları;Ankara.
Hansen,L (1988) "Real Boks and Textbooks", TheJournal ofEconomicEducation, cilt 19,
sayfa 271-274.
sayı3,
Hettne,B.(I990) Development Theory and Three World, London.
Higgins, B (1968) Economic Development: Problems Principles and Policies, W. W. norton and
Companylnc.,New York
Hirschman,A.0(198.l)"The Rise and Decline of Development Economics" Essays in Trespassing
Economics to Politics and Beyond, Cambridge University Press, Cambridge
Horkheimer,M(2005)Geleneksel ve Eleştirel Kuram, (çev:M.Tuz<el), YKY yayınları, İstanbul
Ingham,B(1993) "The Meaning od Development: Interactions Between "New" and "Old" Ideas".,
World Development., cilt 21, sayı 4
İşgüden,T (1995) "Kalkınma Kuramları", Gelişme İktisadı Kuram(der:T.İşgüden, F.Ercan,M. Türkay), Beta Yayınları.İstanbul
Eleştiri-
Yorum"
Kay, K (1989) Latin American Theories of Development and Underdevelopment, London,
Routledge.
Khor,M(2003) "Globalization,Giobal Govemance and Dillemas of Development", (ed:Ha-Joon
Chang), Rethinking Development Economics, Anthem Pres.
Kiely,R(1995) "Third Worldist Relativism: A new Form of Imperialism"., Journal of
Contemporary Asia., vol 25 sayı 2
Kiely,R(1999) "The Last Refuge of The Noble Savage? A Critica) Assesment of PostDevelopment Theory", The European Journal of Development Research, cilt 1 I, sayı I,
sayfa 30-55
Kimble, H(1969) "On The Teaching of Economics in Africa", The Journal of Modern African
Studies, cilt 7, sayı 4, sayfa 713-741.
Keskinok,ÇH ve M.Ersoy(ed.)(I984) Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi Üzerine, Birey ve Toplum
Yayınları, Ankara.
98 11----------------------------------------~F~u~a~t~E~r~c=a~n_-_o~"~zg~u~··n~B~k~e~r
Krueger, A (1978) Foreign Trade Regimes and Economic Development: Liberalization Attempts
and Consequences, Ballinger Press, Cambridge
Krueger, A (1985) The experience and lessons of Asia's super-exporters, in: V Corbo, A Krueger
& F Ossa (eds), Export-oriented Development Strategies, Westview Press, Boulder.
Krueger, A O, Schiff, M & Valdes, A (eds) (1991) The Political Economy ofAgricultural Pricing
Policy, Vol 1, Latin America, Baltimore, Press for the World Bank, Johns Hopkins
University.
Kumar,K(I988) "Origins of India's "Textbook Culture", Comparative Educalian Review, Ci lt 32,
sayı 4, sayfa 452-464.
Laclau,E(l984)"Latin Amerika'da Feodalizm ve Kapitalizm"., Hazırlayanlar: H.Ç.Keskinok ve
M.Ersoy.,Üretim Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve Toplum Yayınları., Ankara.
Laclau,E( I985)İdeoloji ve Politika,( çev:H.Sarıca),Belge Yayınevi,İstanbul.
La!, D (1983) The Poverty of Development Economics, Institute ofEconomic Affairs, London.
Lehmann, D. (1997) 'An Opportunity Lost: Escobar's Deconstruction of Development',
Journal of Development Studies ci lt 33, sayı 4.
Lewis, W,A(1949)The Principles of Economic Planning, George Allen&Unwin Ltd.London
Lewis, W,A(l9 53 )Aspects of Industrialization, National bank of Egypt, Cairo
Lewis,W.A(J967) "Economic development with Unlimited Supplies of Labour"., eds;
A.N.Agarvala ve S.P.Sing içinde., The Economics ofDevelopment A Galaxy
Lewis, W. Arthur;(1984), "The State of Development Theory"; The American Economic Review;
Newyork, Vol.74, No.!,
Lewis, B. W ve P.A.Samuelson (1963) "Foreward" The American Economic Review, cilt 53,
sayı
ı,
Manzo,K(1991)"Modemist Discourse"., Studies in Comparative International Studies., cilt 26,
sayı 2
Marglin,S.A,(1990)"Towards The Decolonization of The Mind"., Domianting Knowledge,
Development, Culture, Resistance., ed: F.A. Marglin ve S.A.Marglin.,Clarendon Press,
Oxford
Marglin,S.A,(1990a)"Lousing Touch:The Cultural Conditions of Worker Accomodition and
Resistance"., Domianting Knowledge, Development, Culture, Resistance., ed:F.A.Marglin
ve S.A.Marglin.,Clarendon Press,Oxford
Marglin,F,A,(J990b) "Smallpox in Two Systems of Knowledge"., Domianting Knowledge,
Development, Culture, Resistance., ed: F.A . Marglin ve S.A.Marglin.,Clarendon Press,
Oxford
McCioskey,D.N.(J985)The
Wisconsin.Preston
Rhetoric
of Economic,
Universitry
of WQisconsin
Pres,
McGraw,H.W(1999) "Samuelson's "Economics" at Fifty: Remarks on The Occasion of the
Anniversary of Publication", The Journal of Economic Education, cilt 30, sayı 4, sayfa
355-359.
l
_İk_n_s_a_tv_e_~_a_l_k_zn_m_a________________________________________
99
Meier. G ve M-Baldvin R (1957), Economic Development : Theory, History, Policy,
Chapman&Hall , London
Merton,K (1968) Social Theory and Social Structure, The Free Pres, New York.
Munck, R. (1985a) Politics and Dependency ın The Third World, Zed Boks, London.
Munck, R. (1985b) "Bağımlı Toplumsal Oluşumlarda Siyasal Yapı ve Sermaye:
Brezilya Örneği", Dünün ve Bugünün Defterleri Dünya Sorunları Dizisi-2: Latin
Amerika 'da Militarizm ve Demokrasi, İstanbul: Alan Yayıncılık
Munck,R ve D.O.Heam(ı999) Critica! Development Theory:Contributions to a New Paradigm,
Sed Boks,Londra
Nayyar,D(2003) "Giobalization and Development",
Development Economics, Anthem Pres.
(ed:Ha-Joon
Chang),
Rethinking
Nederveen Pieterse , J. ı998, "My Paradigm or Yours? Altemative Development, PostDevelopment, Reflexive Development", Development and Change, cilt 29, sayı 2
Nederveen Pieterse, J (ı 99 ı) Dilemmas of Development Discourse: The Crisis of
Developmentalism and the Comparative Method, Development and Change, cilt 22,
sayı ı.
Nederveen Pieterse, J (1998) My paradigm or yours? Altemative development, post-development,
reflexive development, Development and Change, cilt 29, sayı 2
Nederveen Pieterse, J (2000) After post-development, Third World Quarterly, ci lt 21,
Nurkse, R.(1964)Az Gelişmiş Ülkelerde Sermaye Teşekkülü;
sayı
2.
(çev: Ş. Adalı), İstanbul
Yayınları, İstanbul
Nurkse,R(1966)"Azgelişmiş Ülkelerde Büyüme", İktisadi Büyüme ve Gelişme (ed) Serınet
Matbaası, İstanbul
Nurkse,R(l967)"Some Internal Aspects of The Problem of Economic Development"
eds;A.N.Agarvala ve S.P.Sing içinde., The Economics of Development, A Galaxy Book,
·
Oxford
O'Brien.P:J(1992)"Latin Amerika Bağımlılık Kuramlarının Eleştirisi".,
Emperyalizm Gelişme ve Bağımlılık Üzerine., V Yayınları., Ankara
ed:M.Ersoy.,
Ocompo,J.A(2003) "Development and Global Order", (ed:Ha-Joon Chang), Rethinking
Development Economics, Anthem Pres.
Patnaik,P(2005) "Yeni Emperyalizm", Yeni Emperyalizmin Ekonomisi,Yeni Hayat Kütüphanesi,
İstanbul.
Petras, J.(l 970) Politics and Social Structure in Latin America, New York: Monthly Review.
Petras, J. ve H. Veltmeyer (1999) "Latin America at the end of the millennium", Monthly Review,
51 (3).
Petras, J. (2004) "Myths and Realities: President Chavez and the Referendum," Counterpunch, 2
September.
Pieterse,J.N(l991)"Dilemmas of Developmenty Discourse; The Crisis of Developmentalism and
The Comperative Method"., Development and Change., sayı 22
Preston,R.W(I982)Theories of Development., Routledge- Kegan., London
ıool
Fuat Ercan - Özgün Biçer
Preston,R.W(l985)New Trendsin Development Theory., Routledge- Kegan., London
Preston,P. W( 1986)Making Sense of Development, Routledge, London
Rahnema, M ve V.Bawtree(ed) (1997) The Post-Development Reader (London: Zed Books).
Ri st, G. (1997) The History of Development. London: Zed Books.
Robinson,J(l967) "Opening Remarks", Eds; K. Martin &J.Knapp, The Teaching of Development
Economics., Aldine Publishing Company, Chicago
Robbins,L(l979)"The Nature of Economic Generalization", (ed: F. Hahn ve M.Hollis),
Philosphy and Economic Theory, Oxford Un.Pres,Oxford
Rosentein Rodan. P.N(1968)"Problems of Industrialization of Eastem and South-Eastem
Europe"., (ed.) A.N.Agarwala ve S.P.Singh., The Economics of Underdevelopment., A
Galaxy Books.,New York
Rostow, W. W.; (1971), Politics and The Stages ofGrowth, Cambridge University Press,London
Ruccio, D.F. (1991) "When Failure Becomes Success: Class and the Debate over Stabilization
and Adjustment", World Development, 28 (9).
Sachs, W (ed) (1992) The Development Dictionary. A Guide to Knowledge as Power, Zed Books,
London.
Samuelson,A.P(1999) "Samuelson's "Economics" at Fifty: Remarks on The Occasion of the
Anniversary of Publication", The Journal of Economic Education, cilt 30, sayı 4, sayfa
352-355.
Santos, T (1975)
"Bağımlılığın Yapısı".,
der; A.Aksoy.,
Azgelişmişlik
ve Emperyalizm, Gözlem
Yayınları., İstanbul
Schuurman F J (1993) Beyand the Impasse: New Directions in Development Theory. London: Zed
Books
Schuurman, F J (2000) "Paradigms Lost, Paradigms Regained? Development Studies in the
Twenty-first
Century", Third World Quarterly, cilt 21,
sayı
I.
Seers,D(1967) "The Limits of The Special Case". Eds; K.Martin &J.Knapp, The Teaching of
Development Economics, Aldine Publishing Company, Chicago
Seers, D(1979)"The Birth, Life and Death of Development Economics"; Development and
Change, London,Vol.IO
Sen, A (1983), "Development: Which Way Now?", Economic Journal.,Vol.93,
Skousen, M (1997) "The Perseverance of Paul Sanuelson 's Economics",The Journal of Economic
Perspectives, cilt ll, sayı 2, sayfa 137-152.
Stiglitz,J.E(l988) "On The Market for Principles of Economics Textbooks: Innovation and
Product Differentiatition", The Journal of Economic Education, cilt 19, sayı 2, sayfa: 171177
Streeten, P(J983)"Development Dichotomies", World Development, Vol. ll, No. 10,
Streeten, P (1984), "Basic Needs: Some Unsettled Questions", World Development, Vol.l2, No.
Şenses,F(ed:)(I996)Kalkuıma İktisadı Yükselişi
ve Gerilemesi, İletişim Yayınları, İstanbul.
_İk_n_s_a_t_ve_~
__
al_k_ın_m_a______________________________________~l
101
Taylor;J.G(l984a)"Üçüncü Dünya Formasyonlarının Çözümlenmesi İçin Kuramsal Öngerekler".,
Hazırlayanlar:H.Ç.Keskinok ve M.Ersoy., Üretim Tarzlarının Eklenmesi., Birey ve
Toplum Yayınları., Ankara
Taylor,J(1979)From Modernization To Modes of?roduction, Mac Millan, London
Thirwall, A.P. (1989), Growth and Development,
Macınillan
Education
Todaro,M.(1985) Economic Development in the Third World, Longman, NY.
Toye,J(2003) "Changing Perspectives in Development Economics",(ed:Ha-Joon Chang),
Rethinking Development Economics, Anthem Pres.
Vandengeast.P ve H.F.Buttel (1988)"Marx,Weber, and Development Sociology: Beyand The
lmpasse"., World Development., cilt 16, sayı 6
Wade, R (1990) Governing the Market: Economic Theory and the Role of Government in East
Asian Industrialization, Princeton University Press, Princeton.
Wallerstein,I(l989)"Kavram ve Gerçeklik Olarak Burjuvazi", Defter,
sayı
8.
Wallerstein,I( 1992) Tarihsel Kapitalizm,( çev;N .Aipay), Metis Yayınevi, İstanbul.
Warren, B. (1973) 'Imperialism and Capitalİst Industrialisation', in New Left Review
Watts,M.(ı987)
26,
sayı
8ı:
9-44
"Ideology, Textbooks and the Teaching of Economic", Theory info Practice, cilt
3, sayfa ı90-ı97.
Weeks, J and E. Dore (ı 979) "International exchange and the causes of backwardness", Latin
American Perspectives, 6 (2 ı).
Weeks, J.
(ı 98 ı)
"The Differences Between Materiali st Theory and Dependency Theory and
Why They Matter", Latin American Perspectives, 8 (3-4).
Weeks, J. (1985) "Epochs of capitalism and the progressiveness of capital's expansion", Science
& Society, 49 (4).
Williamson, (1993) "Democracy and the 'Washington Consensus'." World Development, cilt
sayı 8
2ı,
Wolpe,H( ed)( I980)The Articulation ofModes of?roduction, Routledge and Kegan Poui,London.
World Bank (1997)The State In A Changing World, World Development Report, Washington
DC: World Bank Press.
World Bank (2002) Building Institutions For Markets, World Development Report, Oxford
University Pres.
ıoıl
Fuat Ercan - Özgün Biçer
Tablo: III Ele Alınan Kalkınma İktisadı Ders Kitapları Listesi
1
Vural
Savaş
Kalk mma Ekonomisi, Bursa iki. Ve Tic. ilimler Akademisi
Yayınları,1974.
2
3
Azgelişmiş Ülkeler,
Matbaası, 1960.
Selahattin Birkan
Muhteşem
Sosyal ve Ekonomik Kalkmma, Hamle
Ekonomik Kalkmma, Ankara, 1988.
Kaynak
iktisadi Kalkmma, Hamle Matbaası, 1967.
4
Zeyyat Hatiboğlu
5
Erol
6
Zeyyat Hatiboğlu
7
Ergül Han, Ayten
Kaya
8
Ercan
Dülgeroğlu
Kalkmma Ekonomisi, Uludağ Üniversitesi Yayınları, 1997.
9
Sami Taban, Muhsin Kar
Kalkmma Ekonomisi, Seçme Konular, Ekin Kitabevi,2004.
10
Ergül Han, Ayten
Kaya
11
Gelişme Ekonomisi,
Manisalı
Muhteşem
i.ü. Yayınları, 1975.
Gelişme ve Türkiye iktisadi, Bela, 1993.
Ayşe n
Ayşe n
Kaynak
Kalkmma Ekonomisi, Teori ve Politika, Birlik Ofset, 1997.
Kalkmma Ekonomisi, Teori ve Politika,
Eskişehir,
2002.
Kalkmma Iktisadi, Gazi Kitabevi, 2005
12
ÖmerGürkan
Ekonomik Büyüme Ve Kalkmma, Teori- Model- Strateji, Derya
Kitabevi, 1989.
13
Ergül Han, Ayten Ayşe Kaya
"Kalkınma
14
Muhsin Kar, Sami Taban
iktisadi Kalkmmada Sosya/i Kültürel ve Siyasal Faktörlerin Rolü,
Ekin Kitabevi, 2005.
15
Tamer işgüden, Fuat Ercan,
Mehmet Türkay (ed)
Gelişme iktisadt Kuram- Eleştiri- Yorum", Bela Yayınları. istanbul
Ekonomisi, Teori ve Politika",
Eskişehir,
1999.
Download