îstanbuTım görkemli sarayları Ş İVİUALLA SÜMER Y azar-Fotografçı ________ ehir Hatları vapurlarıyla yolculuklarda Beylerbeyi Sarayı’nı izleyenler, hayranlık duyarlar sanırım. Bu güzelim sarayla 1963’te dünyanın dört bucağından konuk gelen yazarlara İstanbul Valisi tarafından verilen resepsiyonda tanıştım. İç dekorasyonun zen­ ginliğine, tarihteki ince zevke hayran olmamak el­ de değil. “Mavi Salon”un görkemini anlatabilmek zor. Doğu’nun, her materyali dantel gibi işleyerek sanat eserleri yaratması doğasında var. Saltanatın, önü alınamayan fantezisinin de katkısıyla; altınlar, gümüşler, en nadide mermerler, gül ağaçları, ipek­ ler, vitraylar, porselenler, kristaller sanatkârların engin ruhları ve maharetleriyle izlemeye doyulma­ yacak güzellikler panoraması yaratarak nesilden nesile ulaşabiliyor. Barok tarzı çift kollu döner mer­ divenden inip havuzlu salona geçtim. Tepede: Se­ kizgen bir tarzda yerleştirilmiş yaldız bezemeli camlar. Doğu’nun stilize motifleri, geometrik çev­ relemenin köşe ve ortalardaki madalyonların; bayrak-sancak-tuğ- deniz resimleri ve ortadaki koca­ man havuzla tarihsel bir rüya âlemindeydim sanki. Yerden itibaren yükselen oymalı altın çerçeveli kris­ tal aynalar, paha biçilemez avizeler... Böylesi zen­ ginlikler başka ülkelerin saraylarında da var elbet. Ama kişi kendi vatanının tarihsel görkemli binala­ rını gezerken kişisel zenginliği imişçesine bir duy­ guya kapılıyor. Sarkis ve Agop Balyan kardeşlerin tasarımlarıyla Abdtilaziz zamanında inşa edilen Beylerbeyi Sarayı’nın en zarif ve ilginç bölümleri “ Deniz Köşkleri” sanırım: Fantezi dolu “ Doğulu” tarzlarıyla, ahşap kaburgalı çadır biçimi eğrisel ör­ tüleri; sekizgen tabana sivrikaç kemer oluşturarak bağlanmıştır. Bahçe kameriyesi görünümündedirler. İçlerindeki sekizgen salon; çeşitli hayvan figür­ lerinden oluşan resimlerle bezenmiştir. Yeşillikler arasında minyatür gibi duran deniz köşklerinin re­ vak mekânı çok sayıda kubbeciklerle örtülüdür. I. Boğaz Köprüsü’nü geçerken: Beylerbeyi aya­ ğının yakınındaki yemyeşil korulukta minyatür gi­ bi duran, beyaz boyalı üç katlı güzelim köşkü fark etmemek olanaksız. Bugünkü sahipleri MESA İnşaat’a, bu nadide köşkü çok iyi korudukları için te­ şekkür etmeyi borç bilirim. Binanın ilk sahibinin to­ runu olan aziz arkadaşım Süheyl Uryani’yi (yüksekmimar) bu güzel baba ocağını nasıl olup da elden çıkardıkları için taşlamadan duramam. II. Abdülhanıid'in danışmanı. Sultan Vahdettin’ in adliye nazırı Mehmet Cemil Molla'nın, 18 0 0 ’lerin sonuna, kendi zevkine ve tarifine uygun olarak Ermeni birmimara yaptırdığı bu güzel köşk­ te, torunu Süheyl Uryani çocukluğunun mutlu gün­ lerini yaşarken, 1929’da İstanbul Boğazı’nı ilk kez buzlar kaplar. Süheyl, dokuz yaşın merak ve heye­ canıyla buzlar üstünde yürürken kayıp buz gibi su­ lara gömülür. Kurtarılıp köşke götürülene kadar şi­ fayı kapar, nefritin yan etkileriyle ömür boyu didi­ nir. Şair-i Azam AbdülhakHamitTarhan’ın da ya­ şadığı (1852-1937) bu tarihi binada gençlik yılla­ rını yaşayan arkadaşımız Süheyl Uryani, pederini de orda yitirdi. Çırağan Sarayı________________________ Abdtilaziz zamanında büyük bir mali kriz yaşan­ dığı sıralarda, ülkenin önemli ihtiyaçlarına ayrılan paralara el atılarak -faizle borç alarak- bazı mülk­ lerin geliri karşılık gösterilerek, padişahın kaprisi uğruna inşa edilen Çırağan Sarayı, hanedana uğur­ suzluk getirmiştir denebilir. İnşa edildiği sıralarda bitişiğindeki Mevlevihanenin arazisine de el konu­ lur. Mevlevi büyüklerinin mezarları yeni yapılan bi­ nanın temelleri altında kalır. Mevlevilerin gönülle­ rinin kırılışı, uğursuzlukların nedeni sayılır. Bu sa­ rayın yapımına da Sarkis Balyan imza atmış. Esas yapı ve Ortaköy’e kadar uzanan ek sarayla­ rın yapımı 12 yılda tamamlanmış (1871), fakat Abdülaziz görkemli sarayda çok oturmayıp, Dolmabahçe Sarayt’na dönmüştür. Dört yıl sonra tahttan indirilip; Çırağan’ın Ortaköy’e en yakın olan so­ nuncu ek binasına götürülmüştür. 18 7 6 ’da orada öl­ müştür. Bahtsız padişahlardan V. Murad da tahttan indirildikten sonra bugün onarılmış olan ana bina­ sına kapatılmıştır. 1878'de ihtilalci ruhlu gazeteci AliSuavi, V Murad’ı tekrar tahta çıkarmak için top­ ladığı (2009 göçmen işçiyle Abdülhanıid’in ınabeyn dairesini basmışsa da; başarılı olamayıp can vermiştir. Abdülhamid, bu kez V. Murad’ı annesiy­ le birlikte önce Malta Köşkü’ne, sonra Çırağan’ın günümüzde kız lisesi olarak kullanılan harem bi­ nasına kapatır. Otuz yıl tam mahrumiyet içinde ora­ da barınan V Murad, 1904'te aynı binada ölür. Dört yıl sonra Abdülhamid tahtını kaybedince; Meşru­ tiyet Dönemi Meclis-i Mebusan Reisi Ahnıed Rı­ za Bey, yeni sultan Reşad’dan, Meclis'i Mebusan ve Ayan’ı Çırağan’da yerleştirme izni aldıysa da iki ay sonra 1910 ’da bina cayır cayır yanarak dört duvar kaldı. 1924’te hilafet kaldırılıp, hanedan yurtdışına çıkarılırken V. Murad ve ailesinin oturduğu altı Feriye saraylarındaki antikalar yok fiyatına satılır, binalar boşaltılıp okulların hizmetine bırakılır. Yıllarca Şeref Stadı olarak kullanılan yanık sa­ ray için 1987’dcn sonra uluslararası ihale açılarak Hünkâr Bahçesi’ne bir otel inşa ettirildi. Yanmış Hünkâr Sarayı içinde ise Kempinsky Otel'in törenbale salonları, restoranları inşa edildi. (1.5 km uzun­ lukta tarihi anıtsal kordon; Osmanlı Imparatorluğu’nun ihtişamının son ö r n e ğ i d i r . ) __________ Yıldız Sarayı__________________________ 500 bin metrekarelik bahçe ve koruluk içine yer­ leşmiş Yıldız Sarayı, yönetim-koruma yapıları ve camisiyle 44 bölümlük bir başka dünya. SarkisAgop-Garabet Balyan'lar, Raimondod’Aronco, Vasilaki İonnidis, A. Vallaury, Yanko, Berthier: Mi­ marlar silsilesi. Sultan’ın üslup ve biçim belirtme­ lerini de ekleyelim. Agop ve Sarkis Balyan’ııı tasa­ rımlarıyla: Büyük Mabeyn, Şale, Malta, Çadır köşkleri... Kış bahçeleri, serajar, Yaveıan Köşkü, Harem Köşkü, ahırlar, tiyatro ve sergi binaları, nö­ betçi pavyonu, çini fabrikası: İmza, d’Aronco. Gö­ nül “Türk” imzasının atıldığı günümüzden yana el­ bet. Yıldız Sarayı’nı çeviren çok yüksek ve çok ka­ lın duvarlar... Gizlilik korkutucudur. Duvarların içinde saltanat, romantik pitoresk bahçe içinde san­ dallarla dolaşılan (300 m) uzunlukta yapay göl, kaskadlar, romantik köprüler, oh ne güzel! Devlet ma­ aşları ödeyebiliyormuydu? Hayır. Saltanat sona er­ dikten sonra ihmale uğrayan saray bahçesinin dış koruluğu 1940’tan sonra Yıldız Parkı olarak adlan­ dırıldı. 1950’lerde bahçecilik uzmanı Lütfı Arif Kamber, Çırağan Sarayfnın arkasındaki sette her yıl “YıldızÇiçeği” sergileri düzenledi. 1960-70’lerde bakımsız kalan ve kötü niyetlilerin istilasına uğ­ rayan Yıldız Parkı,1 9 7 9 başında Turing ve Otomo­ bil Kurumu’nun onarımına - bakımına ve işletme­ sine bırakıldı. On beş yıllık emekten sonra Çelik Gülersoy’un himmetiyle; rahatça gezilir ve dinle­ nilir turistik görünüm kazandırıldı. İhlamur Kasrı________________________ Beşiktaş’ta, Fulya - Topağacı semtlerinin aşağı bölümünde, tarihte Nüzhetiye mesirelerinin bulun­ duğu yerdedir Ihlamur bahçesi. Abdülmccid tara­ fından Nigoğos Balyan’a yaptırılan Ihlamur Kasrı: Abartılı dış süslemeleriyle, sütunlarıyla, vazolarıy­ la. iki kollu merdivenle çıkılan balkonuyla zengin tarihimizin tipik bir eseridir. İkinci bina Maiyet Kasrı keza. Abdülaziz ve V. Mehnıed Reşad zama­ nında da dinlenme köşkü olarak kullanılan Ihlamur Kasrı ve mesiresi; 1. Dünya Savaşı sonrası ve cum­ huriyet devrinde 1950’lere kadar boş ve bakımsız kaldılar. 1951 ’de İstanbul Belediyesi’ne verilince; Belediye Başkanı-Vali Fahrettin Kerim Gökay, 1952'de Harem Köşkü’nde Tanzimat Müzesi'ni kurdu. İhlamur Kasrı’nı (Merasim Köşkü) ziyare­ te açtı. Sonraki yıllarda köşkler belediyeden ayrı­ larak müze olmaktan çıkarıldı. 1980’de köşkler ona­ rılarak yeniden halka açıldı. Sessiz ve serin bir bah­ çede huzur duymak isteyenler İhlamur Kasrı ve bahçesini ziyaret etsinler. BİTTİ Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği