6-) "Al-i Yakub ta'birinin 'ezvac-ı Yakub' değil, 'evlad-ı Yakub' anlamında olduğu, te'vili imkansız bir sarahat arzetmektedir. Ki böylece; 'Al-i İbrahim ve Al-i Muhammed' (as) (Ehl-i Beyt)'in de aynı anlamda (evlat ve zürriyet anlamında) olduğu anlaşılmış olmaktadır..."10 Ve gelen) bir elçiyim!., 'dedim ve bunun üzerine Resul-ü Ekrem (sav) sustu!..." (Tirmizî: 6/276-277); ve bakınız; sh. 83. Bunlara başka ilave edecek bir şeye gerek kalmıyor. Ve böylece, Yüce Resul(as)'ün zamanında ve yanında, İmam Ali(as)'ye böyle muamele yapan bir kısım insanların, O Resul-ü Ekrem (sav)'in bulunmadığı zaman ve mekanlarda neler yapmayacaklarını varın siz düşünün!... İşte; İmam Ali'nin ve diğer Ehl-i Beyt mensuplarının (Allah (cc)'ın sonsuz salat ve selamı hepsinin üzerlerine olsun!...), Resul-ü Ekrem (sav)'in irtihâlinden sonra ma'rûz kaldıkları, tarihte emsali görülmeyen, ya da çok ender görülen acı-kötü ve feci muamelelerin esbab-ı mucibesinin önemli bir cephesi, böylece anlaşılmış olmaktadır!.. (Ayrıca, bkz: 'ElMüracaat: 12.mektup)... Ve; yine bakınız; 21 nolu dipnot. 10 Daha evvelce de yer yer işaret ettiğimiz gibi; Ehl-i Beyt (Itret) ve Al-i Muhammed (as) kesinkes, Resulullah (sav)'ın pâk nesli ve mübarek zürriyetleridir. İsbatı için çalışmanın zâid olacağı bu hakikat için, şu kadarını yine de ifade edelim: a-) Konuyla ilgili Tathir (Ahzab: 33) ayetinde, Peygamber Efendimiz'in (as) zevceleri için gelen zamirler müennes (künne) olarak gelmiş, Ehl-i Beyt'e hitap eden, onların temizliğini ifade eden bölümde gelen zamirler ise müzekker (küm) diye gelmiştir. Bu zamirlerin de, ya tamamı erkek, veya erkek-kadın karışık eşhas için kullanıldığı, konuyla ilgilenen herkes tarafından bilinmektedir... b-) Tathir ayetinin kendi evinde nazil olduğunu bildiren ve Resul-ü Ekrem (sav)'in, Ali-Fatıma-Hasan-Hüseyn (as)'ı çağırıp üzerlerine örtü örttüğüne ve "Ya Rabbi! Benim Ehl-i Beyt'im bunlardır, sen bunlardan her türlü 'ricsi' gider ve onları tertemiz temizle!..." (Tirmizî: 5/322-324; 6/314, 362; İbn-i Kesir (Terc): 12/6552-6525; Müslim (Terc): 10/278;...); hadis-i şerifine bizzat şahid olan ÜmmüSeleme (ra); "Ey Allah'ın Resulü! Ya ben?..." diye sordum. Allah'a (cc) andolsun ki, Resul-ü Ekrem (sav) 'Evet' demedi!...' demiştir. Başka rivayette, 'Senin yerin ayrı ve sende de hayır var!...' şeklinde buyurduklarını bildirmiştir. (Tirmizî: 6/314; İbn-i Kesir: 12/6523)... c-) Ve yine; aynı tathir ayetinin tefsirinde gelmiş olan bu Kisa (Aba) hadisesinde geçen 'Ehl-i Beyt'in, zevceler mi?' olduğunu soran kişiye hadisin başka bir ravisi olan Zeyd b. Erkam, şu kesin ve net cevabı vermiştir: "Hayır! Allah 'a yemin olsun! Hakikaten kadın, zamanın bir kısmında erkekle beraber olur. Sonra onu boşar da, kadın babasına ve kavmine döner!..."; zaten, mezkur hadis-i şerifte, "Ben size iki ağır (Sekaleyn) emanet bırakıyorum!... Bunlar kıyamete kadar, birbirinden ayrılmaz!... Bunların biri, Kur'an-ı Kerim, diğeri ise ıtretim olan Ehl-i Beyt'imdir!..." ibareleri geçmektedir. Ki; Yüce Resul-ü Ekrem (sav) zevcesi, kıyamete kadar!.. hayatta mı kalacak? Ki, ümmet onların hukukuna riayet ve onlara itaat edebilsin?... (Bunun ne kadar basit ve kuru bir mantık olduğu apaçık meydandadır.)...