Hazırlayanın Adı Soyadı

advertisement
TEKSTİL KONFEKSİYON ve AYAKKABI
Mayıs 2004
Sema MERGEN semame@garanti.com.tr
Ayşegül MÜFTÜOĞLU aysegulso@garanti.com.tr
İçindekiler
İPLİK SEKTÖRÜ........................................................................................................2
1. TÜRKİYE'DE İPLİK SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU .....................2
1.1. Kapasite ve Üretim ......................................................................................2
1.2. Bölgesel Yoğunlaşma...................................................................................3
1.3. Dış Ticaret ...................................................................................................3
1.3.1. İhracatın Yıllar İtibarıyla Gelişimi ...........................................................5
1.3.2. Ülke Grupları Bazında İhracat..................................................................5
1.3.3. İthalatın Yıllar İtibarıyla Gelişimi ............................................................6
1.3.4. Ülke Grupları Bazında İthalat...................................................................7
2. HAM MADDE ...............................................................................................7
3. TEKNOLOJİ ..................................................................................................8
4. YATIRIM VE TEŞVİKLER ..........................................................................9
5. HAKSIZ REKABET VE ANTI-DAMPING................................................11
6. 2005 SONRASI KOTASIZ DÜNYA TİCARETİ........................................12
7. GENEL DEĞERLENDİRME ......................................................................12
TEKSTİL TERBİYE SANAYİ.................................................................................14
HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ ......................................................................................16
1. DÜNYA HAZIR GİYİM TİCARETİ...........................................................16
2. TÜRKİYE’DE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ.................................................17
2.1. Dış Ticaret .................................................................................................18
2.1.1. İhracatın Yıllar İtibarıyla Gelişimi .........................................................18
2.1.2. Ülkeler Bazında İhracat ..........................................................................19
2.1.3. Yeni Hedef Pazarlar................................................................................19
2.1.4. İthalat......................................................................................................21
3. MALİYETLER.............................................................................................22
4. 2005 SONRASI KOTASIZ DÜNYA TİCARETİ........................................23
5. TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ.............................................................24
6. GENEL DEĞERLENDİRME ......................................................................25
EV TEKSTİLİ SEKTÖRÜ .......................................................................................27
AYAKKABI SEKTÖRÜ ...........................................................................................29
1. DÜNYA AYAKKABI ARZ - TALEBİ .......................................................29
2. DÜNYA AYAKKABI TİCARETİ ..............................................................30
3. TÜRKİYE’DE AYAKKABI SEKTÖRÜ.....................................................30
3.1. Üretim Kapasitesi ve Kapasite Kullanım Oranı ........................................31
3.2. Bölgesel Yoğunlaşma.................................................................................31
3.3. Dış Ticaret .................................................................................................31
3.3.1. İhracatın Yıllar İtibarıyla Gelişimi .........................................................31
3.3.2. Ülkeler Bazında İhracat ..........................................................................32
3.3.3. İhracat Potansiyeli ve Sorunlar ...............................................................33
3.3.4. İthalatın Yıllar İtibarıyla Gelişimi ..........................................................34
3.3.5. Ülkeler Bazında İthalat ...........................................................................34
4. AYAKKABI SEKTÖRÜ VE ÇİN ...............................................................34
5. GENEL DEĞERLENDİRME ......................................................................35
SONUÇ .......................................................................................................................37
KAYNAKÇA..............................................................................................................39
İPLİK SEKTÖRÜ
2003 RAKAMLARIYLA SEKTÖR PROFİLİ
ÜRETİM KAPASİTESİ : 2,8 milyon ton (%70 pamuk, %18 sentetik)
KAPASİTE KULLANIM ORANI : %50
İTHALAT: 475 mio ton, 1.215 mio USD
İHRACAT: 296 mio ton, 788 mio USD
YATIRIM TEŞVİKLERİ : 155 belge, 2.167 trilyon TL (2003/11)
FİRMA SAYISI : (Kayıtlı) 617 üretici
1.TÜRKİYE’DE İPLİK SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU
1.1. KAPASİTE VE ÜRETİM
Türk İplik Sanayii, iplik eğirme kapasitesi ile Avrupa’nın birinci dünyanın
dördüncü büyük kapasitesine sahiptir. Mevcut durum itibarıyla Türkiye;
ƒ
ƒ
AB’de kurulu ring eğirme kapasitesinin yüzde 90’ına,
AB’de kurulu open-end rotor kapasitesinin yüzde 75’ine sahiptir.
Türk İplik Sanayi’nin kurulu kapasitesi 2001 verilerine göre, 8 milyon 257 bin 142 ring
iğ ve 576 bin 417 open-end rotordur. Türkiye bu kapasitesi ile, bugün toplam 5 milyon
704 bin iğ ve 480 bin rotora sahip olduğu tahmin edilen 15 AB ülkesi ve İsviçre olmak
üzere 16 ülke toplamından daha fazla ring ve open-end sistemine sahiptir.
Üretim kapasitesi
3 milyon ton, KKO
%50 civarındadır.
Türk İplik Sanayi’nin üretim kapasitesi 2003 yılı sonu itibarıyla tahmini 2 milyon 802
bin 815 ton olmasına rağmen, 2003 yılında kapasitenin ancak yüzde 50’lik kısmının
kullanıldığ ifade edilmektedir.
Tablo 1: Türk İplik Sanayii Üretim Miktar ve Değerleri
2002 Ocak - Haziran
İPLİK TÜRÜ
2003 Ocak - Haziran
Miktar (ton)
Değer (mia TL)
Miktar (ton)
Değer (mia TL)
Değişim
(%)
552.649
1.760.486
524.806
2.037.278
-5
Poliamidlerden diğer ip.
46.283
174.281
50.943
213.920
10
Yün iplik
16.245
114.431
17.994
157.370
11
Sentetik iplik
31.292
85.994
23.062
81.863
-26
Sentetik devamsız lif ip.
13.830
50.031
12.868
58.099
-7
5.325
20.055
6.727
30.654
26
Pamuk ipliği
Dikiş ipliği
Devamsız polyester lif ip.
TOPLAM
5.670
25.246
4.491
24.913
-21
671.294
2.230.524
640.891
2.604.097
-5
Kaynak: Dünya Sektör Eki-15 Ocak 2004, DİE
2003 yılının ilk 6 aylık döneminde 640 bin 891 ton iplik üretimi yapılırken, 2002 yılının
aynı döneminde 671 bin 294 ton üretim yapıldığı ve bir önceki döneme göre toplam
üretimde yüzde 5 oranında düşüş olduğu görülmektedir. 2003’ün tamamında 1,5 milyon
ton civarında üretim gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
2/39
Üretiminde ağırlık
pamuk ipliğindedir.
Üretim kapasitesi ve miktarı açısından önde gelen iplik türü pamuk ipliğidir. Pamuk
ipliği, Türk İplik Sanayi’nin 2,8 milyon ton’luk üretim kapasitesinden yüzde 70’lik pay
almaktadır. Ayrıca DİE’nin Ocak-Haziran 2003 verilerine göre, pamuk ipliğinin toplam
üretimden aldığı pay miktar olarak yüzde 82, değer olarak ise yüzde 78’dir.
Sentetik iplik, üretim kapasitesi ve miktarı açısından pamuk ipliğinden sonra ikinci
sırada yer almaktadır. Sentetik iplik, Türk İplik Sanayi’nin 2,8 milyon ton’luk üretim
kapasitesinden yüzde 18’lik pay almaktadır.
1.2. BÖLGESEL YOĞUNLAŞMA
İplik Sanayi’nde 600’ün üzerinde fabrikanın faaliyet gösterdiği tahmin edilmektedir.
Türkiye çapında tespit edilen 617 fabrikanın 181’i Marmara, 134’ü Güneydoğu
Anadolu, 124’ü Akdeniz ve 109’u Ege Bölgesi’nde yer almaktadır.
Grafik 1: İplik Fabrikalarının Bölgesel Dağılımı
Üretim Kapasiteleri
Fabrika Sayıları
Ege
18%
Diğer
11%
Akdeniz
20%
Marmara
29%
G.doğu
22%
Diğer
27%
Akdeniz
21%
Marmara
31%
G.doğu
21%
877 bin ton üretim kapasitesine sahip olduğu tahmin edilen Marmara Bölgesi, toplam
üretim kapasitesi içinden yüzde 31,3’lük pay almaktadır. Üretim kapasitesinin yüzde
20,8’lik bölümünü karşılayabilen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin de yıllık 583 bin 208
ton iplik üretebileceği tahmin edilmektedir. Akdeniz Bölgesi ise yıllık 578 bin 335 ton
üretim kapasitesi ile toplam kapasitenin yüzde 20,6’lık kısmını oluşturmaktadır.
1.3. DIŞ TİCARET
Türk İplik Sanayii,
ihracata yönelik bir
sanayi olma özelliğini
yitirmiştir.
Yıllar itibarıyla ithalat ve ihracat miktarlarına bakıldığında, 1993 yılına kadar net
ihracatçı olan Türk İplik Sanayi’nin, söz konusu yıldan itibaren net ithalatçı konumuna
geldiği ve bu konumunu ekonomik krizlerin yaşandığı 1994 ve 2001 yılları ile deprem
felaketinin yaşandığı 1999 yılı haricinde koruduğu görülmektedir.
Türkiye’nin net ithalatçı konumuna gelmesinin başlıca üç nedeni bulunmaktadır:
Serbest ticaret
anlaşmaları, Türkiye
aleyhine çalışıyor.
Gümrük Birliği: Türkiye, 1995 yılında küresel rekabet gücünü artırmak ve AB’de yeni
pazar imkanları elde etme amacı ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzalamıştır. Ancak
bu anlaşma zaman içerisinde Türkiye aleyhine işlemiş ve beraberinde haksız rekabeti ve
ticaret açığını getirmiştir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
3/39
Türkiye, AB’ye aday ülkeler arasında Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzalayan tek ülke
olarak üçüncü ülkelere -ki bu ülkeler kendi kısıtlayıcı dış ticaret politikalarını sürdürme
hakkına sahiptirler- AB ile aynı dış ticaret politikası uygulamaktadır. Bu anlaşma
çerçevesinde, 1996 yılından itibaren sınai mamüller için ithalatta gümrük vergileri
yüzde 16’dan, yüzde 5,4’e inerken, tekstil ve konfeksiyonda bu vergiler yüzde 27’den,
yüzde 6’ya kadar düşmüştür. Böylelikle, AB’ye direkt giremeyen Asya menşeili pek
çok tekstil ve konfeksiyon ürünü, Türkiye üzerinden AB’ye girmeye başlamıştır. Bu da
Türkiye iplik ithalat hacmini artırmıştır.
Grafik 2: Türk İplik Sanayii Dış Ticaret Gelişimi (milyon USD)
1.400
1.200
1.000
800
İhracat
600
İthalat
400
200
Canlanan iç talep,
üreticiyi iç piyasaya
yöneltti.
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Artan İç Talep: Son yıllarda özellikle hazır giyim, ev tekstili ve kumaş ihracatı hızla
artmıştır. Konfeksiyon sektörünün ihracat kapasitesinde görülen bu artış sonucu, iç
pazardaki iplik talebi yükselmiş ve iplik firmaları satışlarında iç pazara yönelmişlerdir.
Yüksek Maliyetler – Dampingli Ürünler: Türkiye, yıllar içerisinde düşük maliyet
avantajını yitirmiştir. Uzak Doğu ülkelerinde sübvanse edilen ve girdilerde hemen her
kalemde son derece düşük maliyetlere sahip bir sanayi ile rekabet etmek oldukça güç
hale gelmiştir. Mevcut durumda Türkiye; enerji, işçilik ve ham madde maliyetlerinde
rekabetçi bir yapıya sahip değildir.
Türkiye, ihraç
pazarlardaki payını
rakiplerine kaptırdı.
Nitekim son yıllarda başta Çin olmak üzere Uzak Doğu ülkeleri, Türkmenistan,
Özbekistan, Endonezya ve Suriye gibi ülkelerin Türkiye’nin en büyük pazarı olan
Avrupa pazarına düşük maliyetlerle ürettikleri düşük fiyatlı ürünlerle girmesi sonucu,
Türkiye’nin rekabet gücü zayıflamış ve pazar payı daralmıştır.
Benzer şekilde yurt içi pazarda da, kalitesiz de olsa yerli tekstil sanayicisinin ithal ipliğe
yöneldiği, bunun sonucu olarak da Türk İplik Sanayi’nin yurt dışı pazarda olduğu gibi
yurt içi pazarda da rekabet gücünü ve pazar payını yitirdiği görülmektedir.
Tablo 2. Türk İplik Sanayi’nin Son İki Yıl Dış Ticaret Rakamları (bin ton, bin USD)
Yıllar
2002
2003
İthalat
Miktar
Değer
382.575
935.221
475.321 1.215.224
İhracat
Miktar
Değer
285.788
658.205
295.856
787.874
Toplam
Miktar
Değer
668.363 1.593.426
771.177 2.003.098
Kaynak: TPTSB, DİE
Kredi Politikaları Müdürlüğü
4/39
İplikte dış ticaret
açığı büyüyor.
2003 yılında iplik ihracatı değer olarak yüzde 20 artmış, ancak 2001 yılındaki düzeyi
yakalayamamıştır. Aynı dönemde iplik ithalatı ise yüzde 30 oranında artmış ve rekor
düzeye erişmiştir. Her geçen yıl toplam iplik dış ticareti hacmi genişlerken, bu
genişlemenin özellikle son iki yılda ağırlıklı olarak ithalattaki artıştan kaynaklanması
dikkat çekicidir.
1.3.1. İHRACATIN YILLAR İTIBARIYLA GELİŞİMİ
Üretimin sadece
%6’sı ihraç ediliyor.
Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi’nin özellikle 1980’li yıllardan başlayarak ihracatta
atağa geçmesi, iplik sektörünü yurt içi talebi karşılamak üzere iç pazara yöneltmiştir.
Ağırlıklı ihracata yönelik faaliyet gösteren tekstil ve hazır giyim sanayicilerinin ana
tedarikçisi konumunda bulunan ve üretimin yüzde 90’ından fazlasını iç piyasaya sunan
iplik sanayii, bu nedenle tekstil ve hazır giyim sektörünün genel ihracat seviyesinden
çok daha düşük rakamlı bir tablo ortaya koymaktadır.
Grafik 3: Türk İplik Sanayii İhracatı (milyon USD)
900
812
800
638
700
483
788
658
584
600
500
692
724
755
491
462
422
400
506
338
300
200
100
0
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Kaynak:TPTSB, DİE
2003 yılında ihracat
artışı, miktar
artışından ziyade
fiyat artışından
kaynaklanmıştır.
2003 yılında ihracatın değer bazında yüzde 20 artmasına rağmen, miktar bazında sadece
yüzde 4 artması dikkat çekicidir. Bunun nedeni ham madde fiyatlarındaki artış, 2003
yılında dolar kurundaki düşme, dolayısıyla maliyetlerin artması ve bunun satış
fiyatlarına yansıması olarak açıklanabilir. Nitekim 2002 yılında 2,3 USD/kg olan birim
başına düşen ihracat geliri, 2003 yılında yüzde 15,6’lık bir artışla 2,66 USD/kg’ye
çıkmıştır.
1.3.2. ÜLKE GRUPLARI BAZINDA İHRACAT
Tükiye’nin en büyük
iplik pazarı AB
ülkeleridir.
Türkiye, iplik ihracatının miktar bazında yüzde 54’ünü, değer bazında yüzde 56’sını AB
ülkelerine yapmaktadır.
2003 yılında Türkiye’nin, Çin’in uyguladığı agresif fiyat indirimleri ile, mevcut ihraç
pazarlarında kan kaybettiği görülmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
5/39
Tablo 3. Türk İplik Sanayi’nin Ülke Grupları Bazında İhracatı (bin ton, bin USD)
2002
ÜLKE GRUBU
AB Ülkeleri
Pan-Avrupa Ülkeleri
2003
Miktar
Değer
$/KG Miktar
Değer
$/KG
157.368
352.757
2,24
158.657
437.529
2,76
26.704
63.746
2,39
45.067
105.629
2,34
2,65
Orta Doğu Ülkeleri
29.349
75.300
2,57
34.079
90.456
OECD Ülkeleri
20.186
55.360
2,74
11.842
40.131
3,39
Kuzey Afrika Ülkeleri
19.688
29.144
1,48
16.744
34.873
2,08
Uzak Doğu Ülkeleri
5.722
15.333
2,68
7.937
20.959
2,64
Serbest Bölgeler
6.780
23.439
3,46
4.739
20.558
4,34
Eski S.S.C.B. Ülkeleri
Diğer Ülkeler
GENEL TOPLAM
2.978
6.457
2,17
8.925
18.342
2,06
17.012
36.670
2,16
7.866
19.397
2,47
285.788
658.205
2,30
295.856
787.874
2,66
Kaynak: TPTSB, DİE
1.3.3. İTHALATIN YILLAR İTİBARIYLA GELİŞİMİ
Savaş, ekonomik kriz ve deprem felaketlerinin yaşandığı yıllar hariç diğer yıllarda iplik
ithalatının sürekli arttığı görülmektedir. Özellikle son iki yılda iplik ithalatının değer
bazında yüzde 85 oranında artması dikkat çekicidir.
Grafik 4: Türk İplik Sanayii İthalatı (milyon USD)
1.300
1.200
1.100
1.000
900
800
700
1.215
787
750
600
508
500
362
454
400 323 284
300
200
100
0
1990 1991 1992 1993 1994 1995
741
1996 1997
783
935
794
634
658
1998 1999
2000 2001
2002 2003
Kaynak: TPTSB, DİE
Başta Çin olmak üzere Uzak Doğu menşeli ürünlerin -düşük kaliteli olmasına rağmen,
ucuz fiyatları nedeniyle- dış pazarda olduğu gibi iç pazarda da payı yükselmektedir. Son
yıllarda Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sanayicileri’nin ihtiyaçlarını, düşük maliyetleri
nedeniyle ithal iplikle karşılamayı tercih ettikleri görülmektedir.
Ucuz ithal ürünler,
düşük kurlar ve amacı
dışında kullanılan DİR
belgeleri iplik
ithalatını
2003 yılında Amerikan dolar kurunun düşmesi, nispeten yüksek maliyetler nedeniyle
zaten rekabet gücü zayıflamış olan sanayicinin üretim maliyetlerini artırarak ihracatı
daha da zora sokmuş, tekstil ve hazır giyim sanayicilerini bir kez daha ithal ipliğe
yöneltmiştir.
patlatmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
6/39
Diğer taraftan, 5 Nisan 2003 tarihinde yürürlüğe giren “Referans Fiyat” uygulamasının
da iplik ithalatını körüklediği ifade edilmektedir. Amacı AB dışındaki üçüncü ülkeler ve
ABD’ye ihracatı rekabet eder hale getirmek ve sadece bu ülkelere yapılacak ihracatlarda
bazı avantajlar sağlamak olan “Dahilde İşleme Rejimi” kapsamında ithal edilen tekstil
ürünlerinin, çoğunlukla amacı dışında kullanıldığı, bu sayede Türkiye’nin tam bir ithal
cenneti haline getirildiği ve yaratılan haksız rekabet karşısında dayanma güçlerinin
kalmadığını ifade eden iplik üreticileri, yeni uygulama ile DİR kapsamındaki ithalat
oranının daha da yükseldiğini vurgulamaktadırlar.
1.3.4. ÜLKE GRUPLARI BAZINDA İTHALAT
Türkiye’nin en büyük
iplik tedarikçisi Uzak
Doğu ülkeleridir.
Türkiye, iplik ithalatının miktar bazında yüzde 66’sını, değer bazında yüzde 46’sını
Uzak Doğu ülkelerinden yapmaktadır.
Tablo 4. Türk İplik Sanayi’nin Ülke Grupları Bazında İthalatı (bin ton, bin USD)
2002
ÜLKE GRUBU
Uzak Doğu Ülkeleri
Miktar
Değer
2003
$/KG
1,60
Miktar
315.265
Değer
561.593
$/KG
233.241
373.030
1,78
AB Ülkeleri
64.145
339.502
5,29
57.244
376.051
6,57
Eski S.S.C.B. Ülkeleri
33.615
83.274
2,48
48.516
105.043
2,17
OECD Ülkeleri
26.295
70.710
2,69
19.685
71.180
3,62
Pan-Avrupa Ülkeleri
7.219
24.001
3,32
10.787
35.447
3,29
Orta Doğu Ülkeleri
1.859
3.869
2,08
11.809
25.234
2,14
Kuzey Afrika Ülkeleri
2.453
10.654
4,34
4.245
17.685
4,17
Serbest Bölgeler
3.386
12.186
3,60
6.061
17.620
2,91
Diğer Ülkeler
GENEL TOPLAM
10.363
17.995
1,74
1.709
5.372
3,14
382.575
935.221
2,44
475.321
1.215.224
2,56
Kaynak: TPTSB, DİE
2003 yılında değer bazında Orta Doğu ülkelerinden yapılan ithalatın bir önceki döneme
göre 6,5 katına çıkması, Uzak Doğu ülkelerinden yapılan ithalatın miktar bazında yüzde
35, değer bazında yüzde 50 artması dikkat çekicidir.
2. HAM MADDE
İplik üretiminde ilk sırada yer alan pamuk ipliğinin ana ham maddesi pamuktur.
Türkiye, sahip olduğu iklim yapısı ve coğrafi konumu sebebiyle pamuk yetiştirmeye
elverişli topraklar üzerindedir ve pamuk üretiminde dünyada 6. sırada yer almaktadır.
Bu durum, Türkiye’de başta pamuk ipliği ve dolayısıyla pamuklu tekstil sektörünün
gelişmesi için ana etken olmuştur. Ancak önceleri net pamuk ihracatçısı olan Türkiye,
90’lı yılların başında pamuk ithal eden bir ülke konumuna gelmesiyle pamuk ipliği
sektörü de ham madde teminindeki avantajını yitirmiştir.
Pamuk tarımı, birçok ülkede istikrarlı politikalar ve teşviklerle desteklenirken,
ülkemizde uygulanan tarımsal politikalar ve teşvikler yetersiz kalmaktadır. Bu durumun
da başlıca iki sonucu ortaya çıkmaktadır. Birincisi, dünya pamuk fiyatları yerli pamuk
fiyatlarının altında kalmakta; ikincisi, yerli çiftçi pamuk tarımı yerine alternatif ürün
tarımına yönelmekte, arz açığı daha da büyümektedir. Bu iki sonuç ise, yerli tekstil
Kredi Politikaları Müdürlüğü
7/39
sanayicisinin ithal pamuğa yönelmesine neden olmakta, iplik sektörünü ham madde
açısından ithalata bağımlı kılmaktadır.
Pamuk fiyatlarının genel trendine baktığımızda, son iki buçuk yılda global ekonomik
canlanmaya paralel olarak Çin tekstil üreticilerinin pamuğa olan yoğun talebi ile artış
trendinde olduğu görülmektedir. Çok kısa bir dönemde bu ivmeyi ve seviyeyi yakalayan
dünya pamuk fiyatlarının, bir süre düşüşe geçmesi beklenmekle birlikte, genel trendinin
yükselme yönünde olduğu görülmektedir. Global ekonomideki büyümenin ve global
talepteki artışın devam edeceği varsayımı ile pamuk fiyatlarının da azalan bir ivme ile
artacağı tahmin edilmektedir.
Polyester elyaf ve ipliğin üretim girdisi polyester cips, akrilik elyaf ve ipliğin üretim
girdisi akrilonitril, poliamid elyaf ve ipliğin üretim girdisi ise kaprolaktam’dır. Bu ham
maddelerin tamamı petrol türevi ürünlerdir. Dolayısıyla bu ham maddelerin fiyatları
dünya petrol fiyatları ile paralellik arz etmektedir.
2003 yılında dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından Venezüela’da petrol
sektöründe meydana gelen grevler, Irak savaşı, daha sonra Irak’ta petrol boru hatlarına
yapılan saldırılar petrol fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Dünyanın önemli
petrol tüketicilerinden ABD’de soğuk bir kışın yaşanması, Çin’in yüksek petrol talebi
ve OPEC’in yıl içerisinde iki aşamalı üretim kesintisi yapacak olması, petrol fiyatlarının
2004 yılında yüksek seviyesini koruyacağı tahminlerini güçlendirmektedir.
Sentetik ham madde ithalatında en önemli sorun vergilerdir. AB ülkeleri sentetik iplik
1
ham maddesi ithalatını, tedarikçi ülkelere “GSP ülke statüsü” vererek ortak gümrük
vergisi tarifesi altında veya vergiden muaf olarak, daha ucuz yapabilmektedir. Ancak
Türkiye tarafından bu ülkelere “GSP” statüsü verilmediği için ithal edilen ham
maddelere ortak gümrük tarifesi üzerinden gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu durum
direkt ithalat yapan Türk üreticiler için maliyet faktörüdür. Bu nedenle yerli üreticiler,
son yıllarda AB üzerinden endirekt ithalata yönelmişlerdir. Ancak bu durum da, bir
yandan gümrük vergilerinin AB bütçesine gitmesine, diğer yandan ise Türkiye aleyhine
tarife sapmasına neden olmaktadır.
3. TEKNOLOJİ
Kurulu kapasitesi ve kalitesiyle dünya iplik pazarında önemli bir konumda olan Türk
İplik Sanayii, teknolojide de dünya klasmanında önemli bir yere sahiptir. Dünyadaki
teknolojiyi yakından takip eden ve son teknolojiyi anında uygulamaya koyabilen Türk
İplik Sanayii, 10 yaşından daha eski olmayan makine parkı incelediğinde, ring ve openend sistemlerde İtalya’dan sonra ikinci büyük kapasiteye sahip ülke olarak ön plana
çıkmaktadır. Türk İplik Sanayi’nin dünya open-end sisteminden yüzde 16, ring
sisteminden ise yüzde 9 pay aldığı ifade edilmektedir.
1
GSP - Genelleştirilmiş Preferanslar Sistemi (Generalized System of Preferences)
İlk olarak 1971 yılında AB tarafından başlatılan GSP uygulamasının temel amacı gelişmekte olan ülkelerin dünya ticaret
sistemine entegrasyonunun sağlanması, bu ülkelerin pazara giriş koşullarının geliştirilmesi, ihracat gelirlerinin
artırılması ve ekonomik büyümelerinin hızlandırılmasıdır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
8/39
Yatırımlar open-end
sisteminde
yoğunlaşıyor.
2001 verilerine göre, Türkiye’de toplam 576 bin 417 rotor olduğu ve bunun yüzde
53’ünün 0-5 yaş arasında olduğu kaydedilmiştir. 5-10 yaş arası makinelerdeki rotorlar,
toplamdan yüzde 29 pay alırken, geri kalanının 10 yaşından eski olduğu tahmin
edilmektedir. Söz konusu veriler, 1997-2001 döneminde iplik makine parkı açısından
yoğun şekilde open-end sistemine yatırım yapıldığını göstermektedir.
Pamuk ve kısa elyaftan iplik eğirebilen open-end rotorun en fazla olduğu Akdeniz
Bölgesi’nde bulunan toplam 175 bin 267 open-end rotor sisteminin yüzde 51’inin
0-5 yaş arasında, yani yeni olduğu dikkat çekmektedir. 144 bin 34 open-end sistemine
sahip Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise yüzde 46’sı 0-5 yaş arasındadır.
Yine 2001 verilerine göre, Türkiye’de toplam 8 milyon 257 bin 142 ring iğ bulunduğu
kaydedilmiştir. Bu sistemin 3 milyon 16 bin 55’inin 10 yaş üzerinde olduğu göze
çarparken, 0-5 yaş arasında toplam 2 milyon 440 bin 394 adet ring iğ sistemi olduğu
ortaya çıkmaktadır. Mevcut sistemin bölgesel dağılımına bakıldığında, 1 milyon 741 bin
925 ring iğ ile Marmara Bölgesi’nin ilk sırada, 1 milyon 645 bin 499 adet ring iğ ile
Akdeniz Bölgesi’nin ikinci sırada yer aldığı görülmektedir.
4. YATIRIM VE TEŞVİKLER
Türkiye’de 1933 yılında iplik ve dokuma sanayi devlet desteği ile faaliyete geçmiş,
fabrikalar Sümerbank kanalı ile işletilmeye başlanmıştır. 1950’li yıllardan itibaren ise
özel sektör iplik sektöründe faaliyet göstermeye başlamış, bu nedenle iplik yatırımları
hızla artmaya başlamıştır.
Dünyada 1980’li yıllardan itibaren yapılan büyük tekstil yatırımları sonucu ortaya çıkan
kapasite fazlası, 1990’lı yıllarda yeni yatırımlarda büyük bir düşüş yaşanmasına neden
olmuştur. İplik imalatında önde gelen ülkelerden biri olan Hindistan bile iplik
yatırımlarını kısmıştır. Ancak Türkiye’de yatırımlar çok farklı bir seyir izlemiştir.
Önceki dönemlerde yıllık ortalama 100-150 milyon dolarlık tekstil makinesi ithalatı
yapılırken, 1993 yılında 1,1 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirilmiştir. Yatırım miktarı
ekonomik kriz dönemi olan 1994 yılında 690 milyon dolar seviyesine düşmüştür. Ancak
1995’te imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması ile çok yüksek beklentiler içine giren
Türkiye Tekstil Sanayi’nde 1995 yılından itibaren büyük miktarlarda tekstil makinesi
ithalatı gerçekleştirilmiş, 1995 yılında tekstil makinesi ithalat tutarı 1,5 milyar dolara ve
nihayet 1996 yılında en yüksek seviye olan 2,4 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye, 1996
yılında dünyada en fazla yatırım yapan ülkeler arasında, open-end rotoru ile uzun elyaf
ring iğlerinde birinci, kısa elyaf ring iğleri ve mekiksiz dokuma tezgahlarında ikinci ve
yuvarlak örme makinelerinde üçüncü sırada yer almıştır.
Ancak “Plansız Yatırımlar Dönemi” olarak nitelendirilen 1993-1997 döneminde,
ağırlıklı olarak istenilen kalitede iplik üretimine uygun olmayan, ancak üretim maliyeti
düşük olduğu için tercih edilen open-end makine sistemlerine yatırım yapılmıştır. Bu
dönemde yapılan yatırımların sonuçları şunlar olmuştur:
ƒ
1993 yılında 103 olan pamuk ipliği üretici firma sayısı, 1998 yılında 265’e,
1999 yılı sonunda 270’e ulaşmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
9/39
İplik yatırımları,
Türkiye için karlı
olmaktan çıkmıştır.
ƒ
Sektörde arz, talebin üzerine çıkmıştır.
ƒ
Pamuk ipliğinde kapasite kullanım oranı, 1980’li yılların başında yüzde 90
seviyesinde iken, plansız yatırımlar sonucu yüzde 60’lara kadar gerilemiştir.
ƒ
Kapasite kullanım oranlarındaki düşüşle beraber karlılık da düşmüştür.
ƒ
1970’li yıllarda iplik tesislerinin maliyet geri dönüşü yaklaşık 2 yıl iken, plansız
yatırımlar neticesinde 1995 yılında 10-12 yıla çıkmıştır.
ƒ
Türkiye’de open-end iplik üretim kapasitesi aşırı artmış, open-end ipliğin
toplam iplik üretimi içindeki payı yüzde 30’lara ulaşmıştır.
ƒ
Pamuk talebi hızla artmış ve Türkiye’nin pamuk tarımında ithalatçı bir ülke
haline gelmesinin temelleri atılmıştır.
Dünyada iplik üretim kapasite fazlasının olması, iplik sektöründen sağlanan katma
değerin düşük olması ve sektörün sermaye yoğun bir sanayi dalı olması nedenleriyle,
Türkiye gibi emeğin bol ve nispeten ucuz, ancak sermayenin pahalı olduğu,
gelişmekte olan ülkeler için iplik sanayi yatırımları karlı olmaktan çıkmıştır.
Bu durum 1995 yılından sonra tespit edilerek Hazine Müsteşarlığı tarafından sektöre
yönelik teşvikler kısılmış ve 1999 yılında en düşük seviyesine inmiştir. 1999 yılında
open - end iplik yatırımları yüzde 83 azalarak 4 bin rotora düşmüştür.
Ancak teşvikler 2000 yılında tekrar açılınca yatırımlar artış göstererek 34 bin 600’e
yükselmiştir. Bu artışla, Türkiye Çin’den sonra dünyanın open-end iplik yatırım
şampiyonu olmuştur. 2001 yılında ekonomik krizin etkisi ile durgunluk dönemine
girilmiş, bu dönemde ithal edilen rotor sayısı azalarak 31 bin 932 adede düşmüş, 2002
yılında ise yeniden yükselişe geçmiş, bu yükseliş 2003’te de devam etmiştir.
Tablo 5. İplik Sektörüne Verilen Yatırım Teşvik Belgeleri
Yıllar
Belge sayısı
(adet)
Toplam Yatırım
(Milyar TL)
Döviz İhtiyacı
(Bin USD)
İstihdam
(Kişi)
1999
20
34.776
67.735
809
2000
41
133.995
182.818
1.642
2001
61
400.568
313.545
3.914
2002 (*)
140
1.460.714
875.884
10.410
2003 (*)
155
2.167.162
1.153.806
13.206
(*) Ocak-Kasım
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı
2003 yılının Ocak-Kasım döneminde, 2002 yılının aynı dönemine göre iplik imalatı için
teşvik alan proje sayısı yüzde 10,7 oranında artarak 155’e, toplam yatırım tutarı
yüzde 48,3 oranında artarak 2 katrilyon 167 trilyon 162 milyar liraya ulaşmıştır.
Türkiye’de mevcut durum itibarıyla, iplik sektörü doymuş bir pazara ulaşmış ve
iplik yatırımı karlı olmaktan çıkmıştır. İplik sektöründe modernizasyon ve
yenileme dışında kapasite artırıcı yatırımlar teşvik edilmemelidir. Ancak buna
rağmen, 2003 yılı Ocak-Kasım döneminde iplik imalatı için yatırım teşvik belgesi alan
projelerin çoğunluğunda “tevsi yatırımı” gerekçe gösterilmiştir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
10/39
5. HAKSIZ REKABET VE ANTI-DAMPING
Haksız rekabet, Türk
İplik Sanayii’nin
rekabet gücünü
kırmaktadır.
Bazı rakip ülkelerin illegal yollarla elde ettikleri avantajlar “haksız rekabet”e neden
olmaktadır. Örneğin en büyük rakip Çin, oluşturduğu “milli tekstil politikası”nı legal ve
illegal her yolu kullanarak uygulamaktadır. Dolar karşısındaki sabitlenmiş Yuan, agresif
fiyat indirimleri, çocuk ve asker işçi çalıştırmak, çevre ve kimyasal kullanımlarında
hassas olmayan yaklaşım, insan haklarından uzak tutum, sosyal haklara saygı
göstermemek, kredi faizlerinin çok düşük tutulması, bunların bile ödenmemesi,
kredilerin şirketlerce geri ödenmemesi karşısında bankaların kayıtsız kalması gibi bir
dizi haksız rekabet yaratan “avantajları” ile rakiplerini yıpratmaktadır.
Son yıllarda düşük maliyetle ithal edilen iplikler, iplik üreticilerini zor durumda
bırakmaktadır. Özellikle Çin, Hindistan, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan,
Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye’den ithal edilen iplikler, Türkiye’de
üretilen ve satılan ipliklerden yüzde 20-35 oranında daha ucuza satılmaktadır.
Türkiye’de üretim yapan iplikçilerin girdi maliyetleri, ithalatı gerçekleştiren ülkelerin
maliyetlerinin çok üzerinde olduğu için yerli ipliğin, zaten maliyet avantajı olan ve buna
ek olarak illegal yöntemlerle de desteklenen ithal iplik karşısında çok da fazla şansı
kalmamıştır. Bu nedenle 2003 yılı, ithal ipliğin sektöre damgasını vurduğu yıl olmuştur.
Diğer yandan söz konusu ülkeler, Türkiye’nin iplik ihracı yaptığı pazarlarda da faaliyet
gösterdikleri için, Türk firmalarının rekabet gücünü dış pazarlarda da kırmışlardır.
Türkiye, haksız rekabete karşı anti-damping uygulamalarına başvurmaktadır. 1999
yılında Güney Kore’den polyesterden düz iplik ithalatı, 2000 yılında Güney Kore,
Hindistan ve Tayvan’dan polyesterden tekstürize iplik ithalatı ve 2004 yılında
Malezya’dan vulkanize edilmiş kauçuktan iplik ve ip ithalatı için anti-damping vergi
oranları belirlenmiş ve uygulanmaya başlamıştır.
Tablo 6. Anti – Damping Uygulamaları
G.T.İ.P.
MADDE İSMİ
ÜLKE
DAMPINGE KARŞI VERGİ
ORANI/MİKTARI
5402.43
Polyesterden Düz İplikler
5402.33
Polyesterden Tekstürize İplikler
4007.00
Vulkanize Edilmiş Kauçuktan İplik ve İpler
GÜNEY KORE
HİNDİSTAN
ÇİN TAYVANI
GÜNEY KORE
MALEZYA
%0-%21.2
%6,8-%20,3
%9,9-%28,6
%33,7
11,6%-%16,9
Kaynak: DTM
İthal edilen pamuğun birim fiyatı ile, yine aynı ülkeden ithal edilen iplik fiyatı
arasındaki farkın çok az olması, damping uygulaması olduğunu göstermektedir.
2002 yılı Ekim ayında 23 pamuk ipliği üreticisi firma (Sanko, Kipaş, Arsan, Gülle,
Akip, Güney, Bossa, Mensa, Edip, Trakya, Kivanç, Nazar, Matesa, Birlik, Birko, Mem,
Karsu, Tariş, Anteks, Söktaş, Sönmez, Bisaş, Gediz) Özbekistan, Türkmenistan ve
Pakistan’dan düşük fiyatlı ve yüsek miktarlarda yapılan pamuk ipliği ithalatı ile ilgili
anti-damping soruşturması yapılması için girişimde bulunmuş, ancak soruşturma yüzde
25’lik çoğunluk sağlanamadığı için başlatılamamıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
11/39
6. 2005 SONRASI KOTASIZ DÜNYA TİCARETİ
2005 yılından
itibaren dünya
ticareti yeniden
şekillenecektir…
Dünya Ticaret Örgütü’nün “Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması (ATC)” dört aşamalı bir
geçiş süreci olarak planlanmıştır. Başlangıç tarihi 1994 yılı olan ve 2002 yılında üçüncü
aşamasına girilen bu geçiş süreci, 1 Ocak 2005 tarihinde tamamlanacaktır. Bu sürecin
tamamlanması ile beraber uluslararası alanda Dünya Ticaret Örgütü’ne üye tüm ülkeler
tekstil ve hazır giyim sektörü ürünleri ithalatına uyguladıkları kotaları kaldıracaklardır.
Dolayısıyla bu durum tüm dünyada serbestleşmenin yanında yoğun bir rekabet ortamını
da beraberinde getirecek, dünya ticareti yeniden şekillenecektir.
1 Ocak 2005 tarihinden itibaren klasik dış ticaret korunma önlemleri arasında yer alan
gümrük vergisi ve miktar kısıtlamalarının ortadan kalkması ile, gelişmiş ülkelerin
gelişmekte olan ülkelere karşı “dış ticarette teknik engeller” olarak adlandırılan bir dizi
yeni önleme başvuracağı tahmin edilmektedir. Bu önlemler arasında;
¾ Anti-damping soruşturmaları,
¾ Çevre ve insan sağlığına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi,
¾ “Sosyal damping” olarak nitelenen çocuk işçi istihdamı ve sosyal güvenlik sistemi
dışında kalan bir istihdam olup olmadığının tespiti sayılabilir.
7. GENEL DEĞERLENDİRME
Türk İplik Sanayii, 8 milyon 257 bin 142 ring iğ ve 576 bin 417 open-end rotor eğirme
kapasitesi ile Avrupa’nın birinci, dünyanın dördüncü büyük kapasitesine sahiptir.
Sektör, kapasitesiyle olduğu kadar teknolojisiyle de dünya sıralamasında önemli yere
sahiptir. Ancak Türkiye, kurulu kapasitesi ve teknolojisi ile dünyanın önde gelen iplik
üreticilerinden olmasına rağmen, üretim kapasitesinin ancak yüzde 50’lik kısmını
kullanabilmektedir.
1993 yılından itibaren yapılan yanlış ve plansız yatırımlar ve bu yatırımları destekleyen
teşvikler, iplik sektöründe kapasite fazlasına neden olmuştur. Sermaye yoğun bir sanayi
dalı olan iplik sektörü, doymuş bir pazara ulaşmış ve Türkiye’de iplik yatırımları karlı
olmaktan çıkmıştır. Ancak buna rağmen, kapasite artırıcı yatırımların hala devam ettiği
görülmektedir. Modernizasyon ve yenileme dışında kapasite artırıcı yatırımlar teşvik
edilmemelidir.
Türk İplik Sanayii, ihracata yönelik bir sanayi olma özelliğini 1990’lı yılların başında
yitirmiş, net ithalatçı konumuna gelmiştir. Dış ticaret açığı ise her geçen yıl daha da
büyümektedir. Bunun başlıca nedenleri; Türkiye aleyhine işleyen Gümrük Birliği
Anlaşması, artan iç talep neticesinde iplik üreticisinin iç pazara yönelmesi, Türkiye’nin
maliyet avantajını yitirmesi, legal ve illegal yollarla desteklenen Uzak Doğu menşeli
ürünler ve usulüne göre uygulanmayan Dahilde İşleme Rejimi’dir. 2003 yılında bunu
destekleyen bir faktör de düşük kurlar olmuştur.
Haksız rekabet ve nispeten yüksek maliyetler, Türk İplik Sanayi’nin yurt dışında olduğu
gibi yurt içinde de rekabet gücünü kırmakta, yerli tekstilcilinin ithal iplik tercih
etmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, 2003 yılında birçok fabrikanın kapandığı ifade
edilmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
12/39
Önümüzdeki dönem sektörü etkileyecek en büyük beklenti, 2005 yılından sonra
“Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması” çerçevesinde başlayacak olan kotasız dünya
ticaretidir. Türk İplik Sanayii, kotasız dünya ticareti için alınması gereken tedbirleri
almakta çok geç kalmıştır. Son yıllarda zaten iyice zayıflayan rekabet gücünü
toparlayabilmesi, ancak yapılacak bir takım köklü değişikliklerle olabilir. Bu da zaman
gerektiren bir süreçtir.
2005 yılından sonra sektörün rekabet gücünü devam ettirebilmesi için;
ƒ
Üretim maliyetlerinin aşağı çekilmesi,
ƒ
Haksız rekabeti önlemek için etkili, etkin ve yeterli alternatif koruma tedbirlerin
geliştirilmesi,
ƒ
Gümrük Birliği Anlaşması’ndaki aksaklıkların giderilmesi için baskı yapılması,
ƒ
DİR belgelerinin amacı dışında kullanılmasının engellenmesi,
ƒ
Kapasite artırıcı yatırımların teşvik edilmemesi gerekmektedir.
Sektör, 2005 yılı için gereken tedbirleri almakta geç kalmış olsa dahi, firmaların sahip
oldukları “teknoloji alt yapısı”, “kalite” ve “pazara yakınlık” avantajlarını geliştirmesi
önemlidir. Bunun için;
ƒ
AR-GE faaliyetlerine ağırlık verilmeli, ürün farklılaşması yaratılmalı, dünyada
arz boşluğu olan alanlar araştırılıp bu alanlar değerlendirilmeli,
ƒ
Çok kolay olmamakla birlikte moda ve markaya yönelik çalışmalar yapılmalı,
ƒ
Yeni teknolojiye yatırım yapılmalı,
ƒ
Pazarlama ve dağıtım kanalları geliştirilmeli (e-ticaret, yurt dışı ofis ve
mağazalar),
ƒ
Hızlı teslimat alt yapısı oluşturulmalı,
ƒ
Küçülmekte olan AB pazarı yerine, başta doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere
Türkiye için avantajlı ve karlı olabilecek yeni gelişen pazarlar araştırılmalıdır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
13/39
TEKSTİL TERBİYE SANAYİ
2003 RAKAMLARIYLA SEKTÖR PROFİLİ
PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ : 4 - 4,5 mia USD
ÜRETİM KAPASİTESİ : 3 milyon ton
KAPASİTE KULLANIM ORANI : %50-60
TEKSTİL BOYASI İHRACATI : 10
mio USD
TEKSTİL BOYASI İTHALATI: 283
mio USD
YATIRIM TEŞVİKLERİ : 1.067 mia TL
FİRMA SAYISI : (Kayıtlı) 500
İSTİHDAM : 60 bin kişi
Terbiye işlemleri,
tekstil ürünlerine
katma değer
sağlamaktadır.
Tekstil terbiye; iplik, kumaş gibi tekstil ürünlerinin görünümünü boyama, baskı,
parlaklaştırma, yumuşatma, sertleştirme, ağırlaştırma gibi işlemlerle değiştirmek,
kullanım özelliklerini iyileştirmek ve geliştirmek amacıyla yapılan işlemlerin tümüdür.
Bu işlemler ön terbiye, renklendirme (boyama-baskı) ve bitim (apre) işlemleri olarak
değerlendirilmektedir. Tekstil terbiye sektörü sadece tüketicinin beğenisi açısından
değil hem çevre hem de insan sağlığı açısından tekstil sektörüne katma değer sağlayan
bir sanayi dalıdır.
Türkiye’de tekstil ve konfeksiyon ihracatının hız kazanması, ihraç edilen tekstil
ürünlerinin ham iplik ve kumaştan, boya-baskılı kumaş ve bitmiş konfeksiyon
ürünlerine doğru kayması, terbiye firmalarının sayısının da hızla artmaya başlamasını
sağlamıştır. Tekstil terbiye sektöründe, 500 civarında kayıtlı firmanın bulunduğu ve
işletmelerin yüzde 70’inin Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösterdiği bilinmektedir.
İşletmelerin büyük çoğunluğu KOBİ ölçeğinde olup, yüzde 47’si entegre tesis,
yüzde 53’ü ise fason boyahane olarak hizmet vermektedir.
Sektör genç ve
teknolojik bir makine
parkına sahiptir.
Sektörde teknolojinin gelişmiş olduğu, makine parkının yarıdan fazlasının 10 yaşından
genç olduğu görülmektedir. Türk Tekstil Terbiye Sektörü, genç ve teknolojik makine
parkı ile uluslararası alanda Uzak Doğu ülkeleri hatta İtalya, Fransa ve İspanya gibi
Avrupa ülkeleri ile rekabet gücüne sahiptir.
Tekstil terbiye sektörü, teknoloji ve bilgi birikimi gerektiren bir yapıya sahiptir. Ancak
eğitim ve kalifiye eleman eksikliği sektörün sorunları arasındadır.
Atıl kapasite
mevcuttur.
Sektörün mevcut durumda üretim kapasitesi 3 milyon ton, kapasite kullanımı ise
yüzde 50-60 civarında olup, sektörün en büyük sorunlarından biri atıl kapasitedir.
Atıl kapasiteyi azaltmak için sektörde maliyetleri azaltmak gibi üretimi canlandıracak
etkenlere ağırlık vermek, modernizasyon dışında yeni yatırımlara teşvik vermemek,
ürün çeşitliliği sağlayacak yatırımlara ağırlık vermek gerekmektedir.
Sektörde ham madde büyük oranda toz boya ve kimyasallardan oluşmaktadır. Sektör
ham madde açısından ithalata bağımlıdır. 2003 yılında tekstil boyası ithalatı
283 milyon dolar, ihracatı ise 10 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
14/39
Sektördeki maliyetlerin (enerji, işçilik, boya ve kimyasal madde harcamaları gibi)
yüksek oluşu Türk Tekstil Terbiye Sektörü’nün Uzak Doğu ülkelerine karşı
rekabet gücünü kırmaktadır.
Uluslararası alanda boyar madde ve tekstil kimyasalları üretimi gelişmiş ülkelerden
gelişmekte olan ülkelere kaymaktadır. Özellikle Uzak Doğu ülkeleri ham madde
kaynakları açısından zengin, girdi maliyetleri düşük ve çevre duyarlılığı açısından
henüz Avrupa ülkeleri standartlarından uzak olmaları nedeniyle üretim açısından tercih
edilmektedir.
Ancak Uzak Doğu ülkelerindeki tekstil terbiye tesisleri büyük organize devlet tesisleri
olduğu için büyük miktarlarda üretim yapmaya dönük bir yapıya sahiptir. Türk Tekstil
Terbiye Sanayi’nin ise KOBİ niteliğinde firmalardan oluşması ve Avrupa ihraç
pazarlarına yakınlık avantajına sahip olması, Uzak Doğu ülkelerine karşı fırsat olarak
nitelenmektedir. Örneğin Uzak Doğu’da görülen Sars virüsü nedeniyle bölge pazarı
önem kaybederek tekstil siparişlerinde azalmalar olmuş, Türk pazarı söz konusu
fırsatlar nedeniyle alternatif pazar konumuna gelmiştir.
2005 yılında kotaların kalkması ile beraber ihraç pazarlarında, özellikle Uzak Doğu
ülkeleri ile rekabetin artacak olması Türk Tekstil Sektörü açısından bir tehdit olarak
değerlendirilmektedir. Tekstil terbiye sektörü ise, mevcut durum itibarıyla ihracatçı
tekstil firmalarının tedarikçisi konumunda bir yapıya sahip olup, direkt ihracata dönük
bir yapıya sahip değildir. Dolayısıyla 2005 yılından itibaren ihracatçı firmaların pazar
payının düşmesi, terbiye sektörüne gelen siparişleri de azaltacak ve sektör dolaylı olarak
olumsuz etkilenecektir. Bu nedenle tekstil terbiye sanayinin, konfeksiyon üretimi yapan
iç pazar firmalarının yerine direkt ihracata yönelmesi, Avrupa ülkelerine terbiye
işleminden geçmiş mamul kumaşı ihraç ederek bu ülkelerin işçiliği ucuz ülkelere
gönderecekleri ürünü temin etmesi ve pazardan pay alması öngörülmektedir.
2005 yılından itibaren artacak Uzak Doğu tehdidine karşılık Türk Tekstil Sektörü’nün
sahip olduğu en büyük avantaj katma değeri yüksek (modaya uygun, fonksiyonel
özelliklere sahip, teknik tekstil ürünleri vs.) ürünlerdir. Bu ürünlerin üretiminde de
tekstil terbiye işlemlerinin rolü çok büyüktür. Çünkü gerek renk, desen gibi görünüm
özellikleri gerekse ürünün niteliği ile ilgili özellikler terbiye sektörü işlemleri ile ürüne
kazandırılmaktadır.
Tekstil terbiye sektörü kullandığı boya ve kimyasallar açısından çevre duyarlılığı fazla
olan sektörlerin başında gelmektedir. Özellikle tekstil sektöründe kotaların kalkacağı
2005 yılından itibaren uluslararası alanda rekabet edebilmek için, sektörde gelişmiş
ülkelerin şimdiden uygulamaya başladığı “alternatif dış ticaret koruma önlemlerini” göz
önüne almak gerekmektedir. Bu nedenle sektörde üretim çevresel etkiler ve insan
sağlığı dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir.
Gelişmiş ülkelerdeki tekstil ve hazır giyim alıcılarının “güvenilir ürün” üzerinde
dikkatle durdukları, bunu da çeşitli belge ve sertifikalarla - Öko Tex standardı başta
olmak üzere - garanti altına almak istemeleri dikkat çekmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
15/39
HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ
2003 RAKAMLARIYLA SEKTÖR PROFİLİ
KAPASİTE KULLANIM ORANI : %87 (2003/9)
İHRACAT: 11.518 mio USD
İTHALAT: 334 mio USD (2003/10)
FİRMA SAYISI: 40 bin civarında
İSTİHDAM : 4 milyon kişi
Konfeksiyon Sanayii, iplik ve kumaşı ham madde olarak kullanarak tüketicinin
kullanabileceği “giysi” haline dönüştüren bir üretim dalıdır. Hazır giyim sektörü için
güçlü bir tekstil sektörü alt yapısının varlığı uluslararası alanda rekabet gücü
açısından büyük önem taşımaktadır.
1. DÜNYA HAZIR GİYİM TİCARETİ
Mevcut durumda dünya tekstil ve hazır giyim ticareti yıllık yaklaşık 360 milyar dolar
civarında olup, bunun 200 milyar dolarını hazır giyim ticareti oluşturmaktadır.
Dünyada en fazla hazır giyim ithalatı yapan ülkeler ABD, AB ülkeleri ve
Japonya’dır. ABD’nin yıllık ithalatı 66 milyar dolar, AB’nin 52 milyar dolar ve
Japonya’nın 19 milyar dolar civarındadır.
Hazır giyim üretimi
gelişmiş ülkelerden
gelişmekte olan
ülkelere kaymaktadır.
Dünya üzerinde hazır giyim üretimi - hem gelişmekte olan ülkelerdeki maliyetlerin daha
düşük olması, hem de gelişmiş ülkelerde yerleşmiş çevre bilincinin etkisi ile üretimi
kendi ülke sınırları dışına taşımak amaçlanarak - gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan
ülkelere kaymıştır. Bu nedenle sektörde üç büyük ithalatçı konumunda olan
ülkelerin en büyük tedarikçileri Çin başta olmak üzere Asya ülkeleridir. (Güney
Kore, Tayvan, Endonezya, Hindistan, Pakistan, Sri Lanka ve Bangladeş)
Çin’in, 2003 yılının ilk çeyreğinde AB ülkelerine yaptığı ihracat, bir önceki yılın aynı
dönemine göre değer bazında yüzde 3,5, miktar bazında ise yüzde 20,8’lik artış
göstermiştir. Değer ile miktar arasında görülen bu fark, Çin’in agresif fiyat
indirimlerinden kaynaklanmıştır.
Dünya üzerinde, hazır giyim sektöründe ülke imajının uluslararası ticaret açısından
önemli bir rolü olup Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler “düşük gelirli ucuz ürün
tedarikçisi” olarak bilinirken, İtalya ve Fransa gibi ülkeler ise sektörde kalite ve
modanın öncüsü olarak tanınmaktadır.
Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, dünya üzerinde hızla değişen moda trendini takip
etmek ve uyum göstermek durumundadır. Bu gereklilik sektör açısından tüm dünyada
esnek üretim yapısı - hızlı değişime ayak uydurmak, gelen taleplere cevap verebilmek,
bu sayede satış hacminde istikrar ve/veya yükseliş sağlamak- ve hızlı üretim
kavramlarını ön plana çıkarmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
16/39
Dünya’da yıllar itibarıyla ülkeler arasında tekstil ve hazır giyim dış ticaretini
düzenleyen genel anlaşmalar yapılmıştır. Bu anlaşmaların gelişimine bakıldığında ilk
olarak, 1961-1962 arası dönemde “Kısa Dönemli Tekstil ve Konfeksiyon Anlaşması”,
1963 – 1973 arası dönemde ise “Uzun Dönemli Tekstil ve Konfeksiyon Anlaşması”
yürürlüğe girmiştir. 1974 yılında dünya tekstil ve hazır giyim ticaretini geçici olarak
kontrol altına almak için “Çok Elyaflılar Anlaşması (MFA)” yürürlüğe girmiş, 5 kez
uzatılarak 31.12.1994 tarihine kadar devam etmiştir. 1995 yılında ise “Tekstil ve
Konfeksiyon Anlaşması (ATC)” yürürlüğe girerek, 10 yıllık bir geçiş süreci içinde
kısıtlamaların dört kademede kaldırılması öngörülmüştür.
Mevcut durumda dünya hazır giyim ticaretinde Uzak Doğu ülkelerinde maliyeti düşük
ürünler ile üretim, dünya genelinde diğer üretici ülkeler üzerinde olumsuz etki
yapmakta, bu durum haksız rekabet yaratmaktadır. 2005 yılından itibaren ise ATC
Anlaşması çerçevesinde kotaların kaldırılması ile beraber dünya üzerinde rekabet
şartları daha da zorlaşacak ve global hazır giyim ticareti ve dağılımı yeniden
şekillenecektir.
2. TÜRKİYE’DE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ
Türk Hazır Giyim Sektörü dünyanın (Çin+Hong Kong ve İtalya’dan sonra) 3. en büyük
tedarikçisi, AB’nin ise (İtalya’dan sonra) 2. en büyük tedarikçisi konumundadır.
Türk Hazır Giyim Sektörü’nün Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı yüzde
25, toplam sanayi içindeki payı yüzde 23, toplam istihdama katkısı ise yüzde 21
dolayındadır.
Tablo 1. Karşılaştırmalı İhracat Rakamları
2002
(mio
USD)
2002
Pay
(%)
2003
(mio
USD)
2003
Pay
(%)
2002/2003
Değişim
(%)
Tekstil İhracatı
2.979
8,3
3.663
7,6
22,9
Hazır Giyim İhracatı
9.183
25,5
11.518
24,0
25,4
Tekstil ve Hazır Giyim İhracatı
12.163
33,8
15.182
31,7
24,8
Türkiye’nin Toplam İhracatı
36.025
100,0
47.892
100,0
32,9
Kaynak: Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
Katma Değer: Sektör, ham maddeden nihai ürüne kadar olan üretim sürecinde, yoğun
üretim faaliyetleri ile ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlayan bir sanayi dalıdır.
İstihdam: Emek yoğun bir yapıya sahip olan sektör, yan sanayide yer alan çok sayıdaki
küçük ve orta ölçekli işletmelerde istihdam imkanı yaratmaktadır. Türk Hazır Giyim ve
Konfeksiyon Sektörü’nde yaklaşık 40 bin firma bulunmakta ve 4 milyon kişiye istihdam
imkanı sağlanmaktadır.
İhracat Yoğun Yapı: Sektör ihracat yoğun yapısı ile hem dış ticaret hacmini
geliştirmekte, hem de Türk markalarını uluslararası alana taşımaktadır. Türk Hazır
Giyim Sektörü, Türkiye’deki en yüksek ihracat hacmine sahip sanayi dalıdır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
17/39
2.1. DIŞ TICARET
2.1.1. İHRACATIN YILLAR İTİBARIYLA GELİŞİMİ
Hazır Giyim Sektörü’nün ihracat hacmi 70’li yıllarda 450 bin dolar iken, hızlı bir ivme
ile 2001 yılında 7,4 milyar dolar, 2002 yılı sonunda 9,1 milyar dolar, 2003 yılı sonunda
11,5 milyar dolara yükselmiştir.
Grafik 1. Yıllar İtibarıyla Hazır Giyim İhracatı (mio dolar)
14000
11.518
12000
10000
9.183
8000
6.663
7.276
7.764
7.182 7.451 7.489
6.358
6000
4000
3.965 4.157
4.490
3.219
2.615 2.898
2000
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
1989
0
Kaynak: Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
Yıllık olarak kaydedilen en büyük ihracat artışı yüzde 48 ile 1995 yılında yaşanmıştır.
Bunun başlıca nedeni Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesidir. Türkiye Hazır Giyim
Sanayii, 1980 yılında toplam Türkiye ihracatında yüzde 3,6’lık bir paya sahipken,
Gümrük Birliği’ne geçişin de etkisi ile bu pay yıllar itibarıyla yükselmiş, 2002 yılı
sonunda ise yüzde 25’e ulaşmıştır.
2003 yılında sektör yine ihracat değerinde rekor bir artış kaydetmiş olmasına rağmen,
toplam ihracat içinden aldığı pay yüzde 24’e gerilemiştir. Yani 2003 yılında Türkiye
Hazır Giyim Sektörü’nün ihracat performansı Türkiye’nin genel ihracat
performansının altında kalmıştır.
Sektörün ihracat yoğun yapısından ve ağırlıklı olarak euro ve dolar bazında satışları
olmasından dolayı, döviz kurlarında yaşanan değişim sektördeki ihracat gelirlerini
etkilemektedir. 2003 yılında euro sadece yüzde 1,8 oranında değer kazanırken dolar
yüzde 15,5 oranında değer kaybetmiştir. Dolayısıyla Türk Lirası döviz karşısında
değerlenmiş ve maliyetler yükselmiştir. Bu da tekstil ürünlerinin fiyatlarına yüzde 12,8
oranında yansımıştır.
TL’nin döviz kurları karşısında değer kazanması ve maliyetlerdeki artışın döviz
kurlarındaki artışın üzerinde olması, hazır giyim sektörünün 2003 yılında bir önceki yıla
göre performans kaybına neden olan etkenlerdir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
18/39
Türkiye, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 70’i kadarlık bir bölümünü AB
üyesi ülkelere gerçekleştirmektedir. İhracat gelirlerinin büyük bölümü euro cinsinden
kazanılmakta, ihracat rakamları ise dolar cinsinden tutulmakta ve açıklanmaktadır.
Euro’nun dolara karşı değer kazanması ve öylece seyretmesi, konfeksiyon ihracatındaki
performans kaybının kağıt üzerinde görünenden daha da derin olmasına yol açmaktadır.
Türkiye, AB
pazarında Çin’den
sonra en büyük
tedarikçidir.
2.1.2. ÜLKELER BAZINDA İHRACAT
Türkiye’nin en büyük hazır giyim ihraç pazarı AB ülkeleridir. 2003 yılında AB
ülkelerine 8,2 milyar dolar karşılığı 237 bin ton hazır giyim ürünü ihraç edilmiştir.
Tablo 2. İhracat Yapılan İlk 10 Ülke
2003
2002/2003 Değişim
MİKTAR (kg)
DEĞER (USD)
MİKTAR (%)
DEĞER (%)
Almanya
İngiltere
A.B.D
81.657.025
3.399.233.297
15,6
24,5
35.119.173
1.639.498.456
5,3
17,1
61.858.412
1.542.453.475
-2,2
4,8
Fransa
30.443.410
850.556.522
13,8
29,1
Hollanda
17.252.622
657.912.547
7,0
38,2
İtalya
19.676.621
308.078.209
15,1
41,7
4.714.667
284.341.510
-3,0
42,7
İspanya
21.072.869
269.652.919
-8,8
86,6
Belçika
9.579.065
255.738.666
29,9
15,2
İsveç
5.819.125
200.033.226
9,0
35,3
Danimarka
Kaynak: Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
Türk Hazır Giyim Sektörü, son 10 yılda hazır giyim ticareti yapan ülkeler içinde en
yüksek performansı sergilemiş, AB ülkelerindeki pazar payını yüzde 12 seviyesine
ulaştırarak, Çin’den sonra pazarın en büyük tedarikçisi konumuna gelmiştir.
Türkiye’nin hazır giyim ihracatı yaptığı ülke sayısı 159’a ulaşmıştır.
2.1.3. YENİ HEDEF PAZARLAR
JAPONYA
ABD, AB ve Japonya hazır giyim sektöründe en büyük ithalatçı ülke konumundadır.
ABD ve AB ülkeleri Türkiye’nin en büyük ihraç pazarları arasında olmasına rağmen
Japonya, Türkiye için henüz potansiyel bir pazar konumundadır. Hazır giyim sektörü
açısından bu ülke ile dış ticaret ilişkisi mevcut durum itibarıyla gelişmemiştir.
Japonya hazır giyim sanayi açısından yeterli teknolojik alt yapıya sahip olmasına
rağmen, kaliteli ve marka açısından ön plana çıkmış ithal ürünlere yönelmiştir. Bu
sebeple Japonya, temel ve standart ürünleri başta Çin olmak üzere düşük maliyet ile
üretim yapan diğer Asya ülkelerinden, kaliteli ve markalı ürünleri ise İtalya ve diğer
Avrupa ülkelerinden ithal etmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
19/39
Japonya pazarında Çin’in rekabet gücü yüksek olup Çin’den yapılan ithalatın
önemli bir bölümünün kaynağı maliyet avantajı nedeniyle Çin’e yatırım yapan
Japon üreticileridir. Ancak Çin’in ABD ve AB ülkelerine yaptığı fason üretim ile
Japonya için yaptığı fason üretim birbirinden farklıdır. Çin, ABD ve AB’ye ihracat
yaparken tamamen kendi girdilerini kullanırken, Japonya Çin’e iplik ve kumaşı kendi
menşei ile ihraç etmektedir.
Türk Hazır Giyim Sektörü 2005 yılında dünyada kotasız ticaretin başlaması ile oluşacak
yoğun rekabet ortamına hazırlanmak ve yeni ihraç pazarlara girerek pazar payını
artırmak durumundadır. Bu nedenle sektör kaliteli Türk ürünlerini Japon pazarında
tanıtmak, hatta mevcut teknolojik alt yapıyı Türk Hazır Giyim Sektörü’nün üretim gücü
ve hızı ile birleştirerek stratejik bir ortaklık yaratmak amacına yönelmelidir.
ÇİN
Çin sahip olduğu üretim ve ihracat gücünün yanı sıra hızla büyüyen ekonomisi ve
1,3 milyarlık nüfusu ile aynı zamanda önemli bir potansiyel pazar haline gelmektedir.
Büyüyen Çin pazarı gelişmiş ülkelerin ilgisini çekmekte olup özellikle AB ülkeleri ve
ABD, bu pazara girişte önemli avantajlar elde etmiştir. Özetle;
AB - Çin İlişkileri: AB ile Çin arasında 19.05.2000 tarihinde bir çerçeve anlaşması
imzalanmıştır. Buna göre AB, Dış Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olan Çin’e yönelik kota
uygulamalarını 01.01.2005 tarihinden itibaren kaldıracaktır. Bununla beraber AB’nin bu
anlaşma ile kota uygulamalarını 4 yıl daha uzatma hakkı da saklı bulunmaktadır.
Buna karşılık Çin gümrük vergilerini AB üyeleri için yüzde 8-10 seviyelerine indirecek,
uyguladığı tarife dışı engelleri kaldıracaktır. Anlaşma ile 2005 yılına kadar taraflar
aralarındaki ticari engelleri kademeli olarak kaldırmış olacaklar, pazarlarını karşılıklı
olarak birbirlerine açacaklardır. Bu sayede AB’nin rekabetçi ve kaliteli ürünleri Çin ve
diğer Asya ülkeleri pazarına girme avantajına sahip olacaktır.
ABD – Çin İlişkileri: ABD - Çin ikili ticaret anlaşması ise 15.11.1999 tarihinde
imzalanmıştır. Buna göre ABD ve Çin 01.01.2005 tarihine kadar karşılıklı olarak
kotaları kaldıracak ve gümrük vergilerinde indirime gideceklerdir. ABD, Çin
ürünlerinin iç pazarda sermayeyi engelleyecek biçimde akışını önlemek için koruyucu
mekanizmaları 31.12.2008 tarihine kadar yürürlükte tutabilecektir.
Çin ise ABD’den ithal edilen tekstil ve hazır giyim ürünlerinde uyguladığı gümrük
vergilerini yüzde 25,4’den yüzde 11,7’ye indirecek, iç pazarda ürünlerin dağıtımında
sınırlamaları kaldıracak, 01.01.2005 tarihinden sonra ise ABD mallarına uygulanan
kotalar tamamen kaldırılacaktır. Bu sayede AB ülkeleri gibi ABD malları da Çin ve
diğer Asya ülkeleri pazarına girme avantajına sahip olacaktır.
Diğer yandan Çin’de gerçekleşen üretimin büyük bir bölümü Hong Kong’daki tekstil ve
konfeksiyon firmaları için yapılmaktadır. Dolayısıyla ABD’li ve AB’li firmalar için
2005 yılından itibaren Çin pazarına girerken en önemli araçlardan biri de yapılan
anlaşmaların yanı sıra Çin’de alt yapısı hazır olan Hong Kong’lu firmalar ile işbirliği
yapmak olacaktır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
20/39
Japonya – Çin İlişkileri: Japon üreticiler maliyet avantajları sebebiyle geniş ölçüde
üretim alanlarını Çin’e taşımakta ve bu ülkede yeni yatırımlar yapmaktadır. Mevcut
durumda Japonya’nın Çin’deki üretimi Japonya pazarında tüketilse de, ilerleyen
dönemde Japon firmaları Çin’deki üretimlerinin bir bölümünü Çin pazarına dönük
olarak yapacaklardır.
Türkiye – Çin İlişkileri: Uluslararası pazarlarda Türk Hazır Giyim Sektörü için en
büyük tehdit konumunda olan Çin, 2005 yılından itibaren kotaların kalkması ile beraber
oluşacak serbest ticaret ortamında, Türkiye için de potansiyel bir pazar haline
gelecektir. Çin, Türkiye’nin ihracat pazarları arasında bulunmamasına karşın ithalat
pazarları arasında 2. sıradadır.
Çin pazarına giriş için Türkiye açısından da diğer ülkelere benzer olanaklar
bulunmaktadır. Çin’de yerel firmalar ile ortaklıklar, Hong Kong’da pazarlama ve
dağıtım şirketleri ile ortaklıklar, Türk firmalarının Hong Kong ya da Çin’de kurulması,
Çin’de hızla gelişen perakende zincirleri ile ilişkiler bu olanaklar arasındadır.
Türk Hazır Giyim Sektörü’nün, 2005 yılından sonra rekabet gücünü koruyabilmesi için,
potansiyeli değerlendirip bu ülkeye ihracatta 1 milyar doları hedeflemesi gerekmektedir.
2.1.4. İTHALAT
Hazır giyim sektöründe iç talep büyük ölçüde yerli üretim ile karşılanmaktadır. İhracat
karşısında ithalatın oranı çok düşük kalmaktadır. 2003 yılında toplam 405 milyon USD
karşılığı 25 bin ton hazır giyim ithalatı gerçekleştirilmiştir.
Tablo 3. İthalat Yapılan İlk 10 Ülke
2003
MİKTAR (kg)
2002/2003Değişim
DEĞER (USD)
MİKTAR (%)
DEĞER (%)
İtalya
Çin
İspanya
283.495
2.156.473
70.747.487
62.027.765
-13,4
-17,1
35,7
91,8
386.118
40.032.580
-9,1
38,3
İngiltere
369.146
29.851.066
-17,1
24,6
Almanya
741.904
28.127.658
36,7
32,3
Fransa
165.587
20.350.075
15,9
27,3
Bulgaristan
1.028.974
12.759.583
354,3
175,9
Hindistan
5.079.668
9.660.321
3,1
76,9
Endonezya
72.689
8.800.096
41,3
148,2
Yunanistan
101.522
7.560.663
87,3
71,7
Miktar olarak düşük olmasına rağmen, İtalya’dan yapılan ithalatın değerinin en üst
sırada yer alması, İtalya’dan dünyaca ünlü, kaliteli dolayısıyla pahalı ürünlerin ithal
ediliyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Miktar olarak en fazla ithalat sırasıyla Hindistan, Çin ve Bulgaristan’dan yapılmaktadır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
21/39
3. MALİYETLER
Rekabet gücünü
belirleyen en önemli
unsur maliyetlerdir.
Dünya hazır giyim sektöründe üretim giderek gelişmekte olan ülkelere doğru kayarken,
üretim yapan ülkeler arasındaki rekabet gücünü belirleyen en önemli unsur üretim
maliyetleridir. Türk Hazır Giyim Sektörü’nde ise gerek ham madde, gerek enerji,
gerekse işçilik maliyetleri diğer gelişmekte olan ülke maliyetlerine - özellikle de
Asya ülkelerine göre - daha yüksektir.
HAM MADDE MALİYETLERİ
Hazır giyim üretim maliyetleri içinden en büyük payı ham madde maliyeti almaktadır.
Bu nedenle özellikle pamuk sektöründeki sorunlar (teşviklerin yetersizliği nedeniyle
yurt içi fiyatların yüksek oluşu, yerli üreticinin ithal pamuk fiyatları ile rekabet gücünün
olmaması, en yüksek kalitede pamuğun sadece Ege Bölgesi’nden elde edilebilmesi,
makineli hasadın yaygınlaşmaması vb.) öncelikle iplik ve kumaş sektörlerini, ancak
nihai olarak da hazır giyim sektörünü etkilemektedir. Diğer yandan dünya pamuk
fiyatları; canlanan global ekonomi ve Çin tekstil üreticilerinin yoğun talebi ile artış
trendine girmiştir. Bu trendin önümüzdeki dönemde de sürmesi beklenmektedir.
Türkiye, suni ve sentetik hazır giyim ürünlerinin ham maddesi petrol ve türevlerinde de
ithalata bağımlıdır. Bu nedenle kur riski taşımaktadır. Diğer yandan, dünya petrol
fiyatlarının artış trendinde olduğu önümüzdeki dönemde de bu trendin sürmesi
beklenmektedir.
ENERJİ MALİYETLERİ
Türkiye OECD ülkeleri içinde elektrik enerjisi en pahalı ülkelerden biri konumundadır.
İŞÇİLİK MALİYETLERİ
Konfeksiyon, emek yoğun bir sanayi dalı olup yüksek işçilik maliyetleri de
sektörün en büyük sorunları arasındadır. Çin’de 0,35 dolar/saat olan konfeksiyon
işçiliği, Türkiye'de 1,15 dolar/saattir. Çin’de çalışma saatleri ortalama 18 saat,
Türkiye’de ise 8 saattir ve 8 saatin üzerindeki çalışma yüzde 200’lere varan mesai
maliyeti getirmektedir.
Ayrıca Türkiye’de sosyal sigorta ödemelerindeki artışlar maliyetleri yükseltmektedir.
Türkiye’de bir işçi için işverenin yüklendiği maliyetin, yüzde 40-50 oranında bir kısmı
kesinti olarak devlete ödenirken kalan kısmı işçinin net maaşı olmaktadır. Dolayısıyla
hem işverenin maliyeti yükselmekte, hem de işçinin net maaşı düşmektedir. Bu durum
kayıt dışı istihdama ve haksız rekabet ortamının doğmasına neden olmaktadır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
22/39
4. 2005 SONRASI KOTASIZ DÜNYA TİCARETİ
2005 yılından sonra
dünya ticareti
yeniden
şekillenecektir.
1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Dünya Ticaret Örgütü’ne üye tüm ülkeler tekstil ve
hazır giyim sektörü ürünleri ithalatına uyguladıkları kotaları kaldıracaklardır.
Dolayısıyla bu durum tüm dünyada serbestleşmenin yanında yoğun bir rekabet
ortamını da beraberinde getirecek, dünya ticareti yeniden şekillenecektir.
Mevcut durum itibarıyla Çin, dünya tekstil ve hazır giyim ihracatının yüzde
47’sini elinde bulundurmakta olup 2005 yılından itibaren Türk Hazır Giyim
Sektörü için daha da hızlı büyüyen bir tehdit olacaktır.
Çin, global hazır giyim pazarında en büyük tedarikçi olup toplam tekstil ve hazır giyim
üretiminin beşte birini ihraç etmektedir. Ülke yoğun üretim faaliyetleri dolayısıyla
dünya tekstil ve hazır giyim makineleri açısından da en büyük ithalatçı haline gelmiştir.
Çin’in sahip olduğu en büyük avantaj işçilik maliyetlerinin çok düşük olmasıdır. Ucuz
iş gücünün yanısıra diğer üretim maliyetleri de çok düşüktür. İş gücü ve diğer girdi
maliyetlerinin düşük oluşu ülkenin iç pazarda yaptığı üretim yanında, bölgeye yönelik
çok büyük oranlı yabancı sermaye yatırımlarını da çekmektedir. Dünya üzerinde
gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayan tekstil ve konfeksiyon üretiminde
(fason üretim) Çin ön plana çıkmaktadır.
Çin’i kısa vadede global rekabette zorlayacak en önemli unsur, basit ve standart
ürünlerden orta sınıf moda ve marka içeren ürünlere geçiş olacaktır. Çin’in üretim
yapısının moda ve tasarım gerektiren kaliteli ürünlerden uzak oluşu ve üretimdeki
katma değerli ürün eksikliği mevcut durumdaki en büyük dezavantajlardan biridir.
Ancak ülkede üretimdeki açığı kapatmaya yönelik olarak bir dizi önlemler alınmaya
başlanmış olup teknoloji yatırımları devam etmektedir. Örneğin; 2001 yılında (611 bin
iğlik kısa elyaf ring, 270 bin iğlik uzun elyaf ring, 118 bin rotorluk open-end, 103 bin
iğlik tekstüre, yaklaşık 2 bin 500 adet yuvarlak örme makinesi yatırımında bulunarak)
makine parkını yenilemiştir. Teknoloji yenileme düşük maliyetli üretim yapısı ile
birleşince Çin’in rekabet gücü artacaktır.
Ürün kalitesinin düşük oluşunun yanında, coğrafi konum olarak ihraç pazarlara olan
uzaklık Çin’in rekabet gücünü kıran unsurlardan biridir. Ancak bunun da üstesinden
gelebilmek, Türk tekstil firmalarının faaliyette olduğu Avrupa pazarındaki etkinliğini
artırmak ve hızlı teslimat yapabilmek amacıyla 47 büyük Airbus uçak siparişinde
bulunmuştur.
Amerikan Tekstil Üreticileri Enstitüsü (ATMI) ile Amerikan Üreticileri Ticari Eylem
Koalisyonu (AMTAC), İstanbul Tekstil ve Hazır Giyim İhracatçıları Birliği (İTKİB)
başkanlığında “İstanbul Deklarasyonu” adı altında Çin’e karşı ortak hareket etmek üzere
2004 başında anlaşma imzalamıştır. Kotasız ticaretin 2008 yılına ertelenmesini, Çin’in
yaratacağı tehdidin ve oluşacak haksız rekabet ortamının engellenmesini amaçlayan
deklarasyonu 33 ülke imzalamıştır. Bazı sektör yetkililerine göre, bu kadar çok ülkenin
imzasını taşıyan erteleme talebini, DTÖ’nün dikkate almaması mümkün değildir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
23/39
5. TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ
TÜRK HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN SAHİP OLDUĞU AVANTAJLAR
Türk Hazır Giyim Sektörü uluslararası alanda özellikle Asya ülkelerine karşı bir takım
avantajlara sahiptir. Bunlar;
Yüksek Ürün Kalitesi: Düşük maliyetli üretim yapan Asya ülkelerine karşı Türk Hazır
Giyim Sektörü’nün en büyük avantajı kaliteli ham madde, yarı mamul ve yüksek
teknoloji ile yüksek kaliteli ürün üretmesidir.
Pazara Yakınlık: Türkiye’nin coğrafi konumu itibarıyla ihraç pazarlarına yakın oluşu,
sektörün lojistik maliyetini düşürmekte ve hızlı teslimat imkanı yaratmaktadır.
TÜRK HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN SAHİP OLDUĞU DEZAVANTAJLAR
Maliyetler: Sektör ham maddede ithalata bağımlıdır. Mevcut durum itibarıyla Türkiye,
hem pamukta, hem de petrol ve türevi sentetik ürünlerde dışa bağımlıdır. Pamuk ve
petrol fiyatlarının son dönemde artış trendinde olduğu ve önümüzdeki dönemde de
canlanan global ekonomiye paralel olarak bu trendin devam edeceği tahmin
edilmektedir. Ancak ham madde maliyetleri sonuçta tüm üretici ülkeler için artmaktadır.
Bu durumda ülkelerin rekabeti gücünü etkileyecek olan maliyetler iş gücü ve enerji
maliyetleri olacaktır. Bu bakımdan Türkiye, rakip ülkelerle kıyaslandığında rekabet
edebilecek düzeyde değildir.
AB ve Gümrük Birliği Anlaşması: Türkiye, 1995 yılında küresel rekabet gücünü
artırmak ve AB’de yeni pazar imkanları elde etme amacı ile Gümrük Birliği
Anlaşması’nı imzalamıştır. Ancak bu anlaşma zaman içerisinde Türkiye aleyhine
işlemiş ve beraberinde haksız rekabeti getirmiştir. Bu anlaşma ile tekstil ve
konfeksiyondaki yüzde 27 olan gümrük vergileri yüzde 6’ya kadar düşürülmüştür.
Böylece, AB’ye direkt giremeyen Asya menşeli pek çok konfeksiyon ürünü Türkiye
üzerinden dolaylı olarak girmeye başlamıştır. Bu da Türkiye’nin AB’de pazar payının
daralmasına neden olmaktadır.
ABD ve Kota Kısıtlamaları: Sektör açısından Türkiye ile ABD arasındaki en
önemli sorun kota kısıtlamalarıdır. Özellikle ihracata yönelik çalışan firmalar yıl
sonuna doğru kotaların dolması ile – üretim kapasitesi olmasına rağmen – üretimlerini
azaltmaktadır. Bu durum kota kısıtlamasından kurtulmak isteyen firmaların yurt dışına
(Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere) yönelmelerine, ayrıca sermaye ve istihdam
olanaklarının da yurt dışına kaymasına neden olmuştur.
Dahilde İşleme Rejiminin (DİR) Uygulanmasındaki Sorunlar: DİR kapsamında
gümrüksüz ve KDV’siz olarak Türkiye’ye giren kumaşların büyük bir kısmı ihracat
amaçlı kullanılmayıp kayıt dışı yollarla iç piyasada satılmaktadır. Bu durum hem kayıt
dışı ithalat ile ülke ekonomisine, hem ihracat hacmini kısıtladığı için hazır giyim
sektörüne, hem de haksız rekabet ile dokuma sektörüne zarar vermektedir.
Teşvik Politikaları: Sektörde verilen teşvikler verimliliği artırıcı, yeni ürünler
üretmeye yönelik yatırımlar için kullanılmamış, sektöre katma değer sağlayacak
Kredi Politikaları Müdürlüğü
24/39
yatırımlar yapılmadığı için atıl kapasite problemi oluşmuştur. Teşviklerin yeni ürünlerin
üretimine, kalite ve verimliliği artırmaya yönelik, çevre ile uyumlu üretim sürecine ve
maliyet avantajına sahip yatırımlara verilmesi gerekmektedir.
Eğitimli ve Vasıflı İşgücü Yetersizliği: Emek yoğun bir sektör olan hazır giyim ve
konfeksiyon sektöründe, sektörel eğitim veren kurumlar (fakülte, yüksekokul, meslek
lisesi gibi) yetersiz, eğitim kalitesi de düşüktür.
Yetersiz Ar-Ge Harcamaları: Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının ve bu harcamalara
ayrılan kaynağın yetersiz oluşu, katma değeri yüksek mallar üretilmesini, ürün
farklılaşmasını ve son moda trendlerin izlemesini engellemektedir.
6. GENEL DEĞERLENDİRME
Türk Hazır Giyim Sektörü, 11,5 milyar dolarlık ihracat hacmi ve yüzde 24’lük payı ile
Türkiye’nin toplam ihracatı içinde ilk sırada yer almaktadır. İstihdama katkısı ise yüzde
21 civarındadır. Dolayısıyla Türk Hazır Giyim Sektörü sağladığı katma değer, ihracat
hacmi ve istihdam ile Türkiye’nin ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Türk Hazır Giyim Sektörü, Çin+Hong Kong ve İtalya’dan sonra dünyanın 3., İtalya’dan
sonra AB’nin 2. en büyük tedarikçisi konumundadır.
Sektör, 1995 yılından sonra ilk defa 2003 yılında ihracatta yüzde 25’lik rekor artış
gerçekleştirmiştir. Ancak TL’nin döviz kurları karşısında değer kazanması ve
maliyetlerin artması sonucu hazır giyim sektörünün rekabet gücü zayıflamış ve ihracat
performansı Türkiye’nin genel ihracat performansının altında kalmıştır.
Son yıllarda tüm dünyada tekstil ve konfeksiyon sektöründe üretimin gelişmekte olan
ülkelere kaydığı ve gelişmiş ülkelerin hem düşük maliyetler hem de artan çevre bilinci
ile üretimde gelişmekte olan ülkeleri tercih ettiği görülmektedir.
Türk Hazır Giyim Sektörü’nün rakip ülkeler karşısında sahip olduğu en büyük
dezavantajı yüksek işçilik ve enerji maliyetleridir.
01.01.2005 tarihinden itibaren tüm dünyada kotaların kalkarak, serbest ticaretin
başlayacak olması Türk Hazır Giyim Sektörü’nü yoğun bir rekabet ortamı içine
sokacaktır. Bu tarihten sonra yeniden şekillenecek olan dış ticaret ortamında tedarikçi
sayısının artacağı, pazar paylarının azalacağı, fiyatların düşüp, firma karlarının
azalacağı tahmin edilmektedir.
“Turquality” adıyla ülke markası yaratmak, moda okulu kurmak gibi birtakım girişimler
olmakla birlikte, Türk Hazır Giyim Sektörü kotasız dünya ticareti için alınması gereken
tedbirleri almakta çok geç kalmıştır. Sektörün rekabet gücünü yitirmemesi ancak
yapılacak birtakım köklü değişikliklerle olabilir. Bu da zaman gerektiren bir süreçtir.
Kotasız dünya ticaretini 2008’e erteleyerek hem zaman kazanmak, hem de başta Çin
olmak üzere bazı rakip ülkelerin yasal olmayan yollarla yarattıkları haksız rekabet
ortamına karşı güç birliği sağlayabilmek amacıyla, 2004 başında İstanbul Deklarasyonu
hazırlanmış ve bu deklarasyon başta ABD olmak üzere 30’un üzerinde ülke tarafından
imzalanmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
25/39
Sektördeki firmalar için kritik başarı faktörleri;
ƒ
Ürün farklılaşması yaratılması, markalaşmaya önem verilmesi, fason üretimin
payının azaltılması, katma değeri yüksek mallar üretilmesi,
ƒ
Yurt dışında pazarlama ve dağıtım kanallarının geliştirilmesi, pazarlama, dış
tanıtım ve fuarlara önem verilmesi,
ƒ
Yeni ihracat pazarları araştırılması,
ƒ
Ar-Ge çalışmalarına ayrılan kaynağın artırılması olarak sayılabilir.
Bunun yanında önümüzdeki dönemde uluslararası alanda sektörün rekabet gücünün
artması için devletin özellikle yüksek ham madde, enerji ve işçilik maliyetlerini
düşürmek yönünde atacağı adımlar, nihai ürün fiyatlarına yansıyarak sektörü olumlu
etkileyecektir. Ayrıca haksız rekabeti önlemek için etkili, etkin ve yeterli alternatif
koruma tedbirlerinin geliştirilmesi, Gümrük Birliği Anlaşması’ndaki aksaklıkların
giderilmesi için baskı yapılması ve DİR belgelerinin amacı dışında kullanılmasının
engellenmesi, sektör için kritik önem taşımaktadır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
26/39
EV TEKSTİLİ SEKTÖRÜ
RAKAMLARLA SEKTÖR PROFİLİ
ÜRETİM KAPASİTESİ : 20 milyar m2
İHRACAT : 1,5 mia USD (2002) - 193 mio USD (2002/2) - 259 mio USD (2003/2)
YATIRIM TEŞVİKLERİ : 439 tri TL (2002) - 93 tri TL (2002/3) - 289 tri TL (2003/3)
FİRMA SAYISI : 1.000 civarında
Ev, iş yeri, otel, lokanta, mağaza vb. kapalı yaşam alanlarında fonksiyonel ve dekoratif
amaçlı kullanılan perde, havlu, masa örtüsü, yatak çarşafı, yastık, nevresim, battaniye
vb. eşyaların tümü ev tekstili ürünleri kapsamına girmektedir.
Üretim, gelişmekte
olan ülkelere
kaymaktadır.
Tekstilin birçok alanında olduğu gibi ev tekstilinde de gelişmiş ülkeler gerek çevre
ve sağlık konusundaki gelişmeler gerekse maliyet nedeniyle üretimden
uzaklaşmakta, üretim batıdan doğuya doğru kaymaktadır.
Dünya ev tekstili ithalatı 20 milyar dolar civarındadır. ABD 5,9 milyar dolar ithalat
hacmi ile ilk sırada yer alırken onu 1,6 milyar dolarla Almanya ve Japonya, 1,2 milyar
dolar ile İngiltere, 1 milyar dolar ile Fransa izlemektedir.
Türkiye, ev tekstili
ihracatında dünya
sıralamasında 4.
sırada yer
almaktadır.
Dünya ev tekstili ihracatında ise ilk sırayı 4,3 milyar dolar ile Çin alırken, Türkiye,
Pakistan ve Hindistan’ın arkasından 4. sırada yer almaktadır.
Türk Ev Tekstili Sektörü, genellikle KOBİ ölçeğinde işletmelerden oluşmakta ve ülke
genelinde 800 civarında ev tekstili firması olduğu belirtilmektedir. Firmalar Bursa,
Denizli, İstanbul, İzmir, Uşak gibi illerde yoğunlaşmış olup Bursa; havlu, tül ve çarşaf
üretimi, Denizli; havlu ve çarşaf üretimi, Uşak; battaniye üretimi ile ön plana çıkmıştır.
Sektör makine parkı ve teknolojisini özellikle 1990 yılından sonra yenilemiştir.
Sektörün iç pazardaki talebi, ekonominin ve tüketicinin satın alma gücüne bağlı olarak
dalgalı bir seyir göstermekle beraber yurt içi tüketimde ağırlıklı olarak kalıcı ve uzun
vadeli ürünlere yönelme eğilimi oluşmuştur. Yurt içi tüketici satın alma tercihini
modaya göre sıkça değiştirilen ürünler yerine uzun vadeli olarak kullanılabilecek
ürünlerden yana kullanmaktadır.
Türk Ev Tekstili Sektörü ihracat hacmini istikrarlı bir şekilde artırmış ve ihracat yoğun
bir yapıya kavuşmuştur.
Özellikle 1997 yılından itibaren önemli ölçüde artan ihracat hacmi, 2002 yılında
1 milyar doların üstüne çıkmıştır. Bavul ticareti de gözönüne alındığında bu
rakamın 3,5 milyar dolara ulaştığı belirtilmektedir.
En büyük ihraç pazarı
Avrupa’dır.
Sektörün ihracatının büyük bir kısmı Avrupa ülkelerine yapılmaktadır. İhracatın yüzde
25’e yakın bir kısmı Almanya’ya yapılmakta, bu ülkeyi ABD ve Fransa izlemektedir.
2002 yılında Almanya’ya 283 milyon dolar, ABD’ye 280 milyon dolar, Fransa’ya ise
147 milyon dolar düzeyinde ihracat yapılmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
27/39
10 yıl içinde ihracat hacmini 30 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen sektörün, yeni
ihracat pazarı için hedeflediği ülkeler ise İran, Irak ve Suriye başta olmak üzere Arap
ülkeleridir.
2005 yılında dünya tekstil sektöründe kotaların kalkarak yeni bir döneme geçilmesi ile
dünya tekstil ticareti yeniden şekillenecek ve yoğun bir rekabet ortamı başlayacaktır.
Türk tekstil sektörünün yapısına bakıldığında yeni ve yoğun rekabet ortamında iplikten
hazır giyime tüm sanayi dallarında sektörün tanıtım, markalaşma ve yurt dışında
pazarlama eksiğinin olduğu görülmektedir. Diğer yandan Uzak Doğu ülkeleri özelikle
de Çin’in düşük üretim maliyetleri, tüm tekstil sektörü için haksız rekabet
yaratmaktadır. Bu ülkelerin ucuz ham madde, enerji ve iş gücü maliyetleri özellikle
ihraç pazarlarda rekabet gücünü kırmaktadır.
Sektör, yurtdışı
pazarlarda “Türk Ev
Tekstili” imajı ile
tanınmaya
başlanmıştır.
2005 yılından sonra yaşanacak tehlike, ABD’nin bornoz kotasını kaldırması ile açıkça
görülmüştür. Türkiye’nin ABD bornoz pazarındaki payı 2002 yılı sonunda yüzde 33
iken ABD’nin bornoz kotasını kaldırması ile 2003 yılı sonunda yüzde 18’e inmiştir.
Buna karşılık Çin’in yüzde 3,5 olan payı 2003 yılı sonunda yüzde 25’e çıkmıştır.
Bu tehditlere karşılık Türk Ev Tekstili Sektörü’nün sahip olduğu avantajlardan
biri, sektörün ihracat yoğun yapısı ve uluslararası alanda “Türk Ev Tekstili” imajı
ile tanınmaya başlamasıdır. Uluslararası alanda “ürün markası” yaratmak ise sektörün
hedefleri arasındadır.
Diğer yandan Türk Ev Tekstili Sektörü’nün, katma değeri yüksek, kaliteli ürün
yapısı ve ihraç pazarlarına yakınlık avantajlarını, Uzak Doğu ülkeleri tehdidine
karşı fırsat olarak kullanabileceği belirtilmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
28/39
AYAKKABI SEKTÖRÜ
RAKAMLARLA SEKTÖR PROFİLİ
ÜRETİM KAPASİTESİ : 500 milyon çift
KAPASİTE KULLANIM ORANI : %40 - %60
İHRACAT : 131 mio dolar (2002) - 170 mio dolar (2003)
İTHALAT: 116 mio dolar (2002) - 185 mio dolar (2003)
FİRMA SAYISI : 30 bin civarında
İSTİHDAM : 400 bin kişi
Ayakkabı kadın, erkek ve çocukların ayaklarını dış etkenlerden koruyan, yüz ve
tabanları çeşitli malzemelerden yapılmış bir tür giyim eşyasıdır. Ayağı koruyucu
özelliği yanında, günümüzde kıyafeti tamamlayıcı bir niteliğe de sahiptir.
1. DÜNYA AYAKKABI ARZ – TALEBİ
Dünya ayakkabı
üretiminde 1980’li
yıllardan itibaren Çin
ön plana çıkmıştır.
Asya ülkeleri dünya
ayakkabı üretiminin
yüzde 72’sini
gerçekleştirmektedir.
Dünya ayakkabı üretimi yıllar itibarıyla gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere,
özellikle de iş gücü maliyetlerinin düşük olduğu Uzak Doğu ülkelerine doğru kaymıştır.
Ayakkabı üretimi 1960’lı yıllarda önce Japonya’da, sonra Kore ve Tayvan’da
yoğunlaşırken, 1980’li yılların ikinci yarısında Çin ön plana çıkmıştır. 1980’li yılların
ortalarına doğru Tayvan ve Kore dünya ayakkabı ihracatının yüzde 45’ini
gerçekleştirirken, 1980’li yılların ikinci yarısında bu ülkelerde iş gücü maliyetlerinin
artmaya başlaması ile üretim, diğer Asya ülkelerine doğru kaymaya başlamıştır.
Mevcut durumda yıllık ayakkabı üretimi 12 milyar çift dolayındadır. Asya ülkeleri
dünya ayakkabı üretiminin yüzde 72’sini gerçekleştirmektedir. Dünya ayakkabı
ihracatında liderliğini koruyan Çin, üretim kapasitesi açısından da 6,5 milyar çift
ile ilk sırada yer almaktadır. Üretim kapasitesi açısından ikinciliği 800 milyon çift
ile Hindistan, üçüncülüğü 600 milyon çift ile Brezilya almaktadır. Bu ülkelerden
sonra ise sırasıyla Endonezya, İtalya, Meksika, Tayland, Pakistan ve Türkiye
gelmektedir. Türkiye ayakkabı üretiminde dünya sıralamasında 9. sıradadır.
Deri en popüler ve en yaygın kullanılan ayakkabı malzemesidir. Dünya ayakkabı
üretiminin yüzde 45’ini yüzü deriden mamul ayakkabılar oluşturmaktadır. Asya ülkeleri
deriden imal edilen ayakkabı üretiminin yüzde 47’sine sahip iken, bu üretimin yüzde
24’ü Avrupa ülkelerine, yüzde 18’i ABD’ye, kalanı da diğer bölgelere aittir.
Spor ayakkabılar tüm dünyada artık sadece spor yapmak amacı ile değil, günlük ihtiyaç
olarak da talep edildiği için üretimi artmaktadır. Spor ayakkabı üretimi toplam
üretimden yüzde 20’ye yakın oranda pay almaktadır. Üretimin yüzde 80’ine yakın
bölümü ise Asya ülkeleri tarafından karşılanmaktadır.
Dünya ayakkabı
tüketiminde Çin ilk
sıradadır.
Yıllık ayakkabı tüketimi kişi başına ortalama 3 çifttir. Dünya ayakkabı tüketiminde Çin
ve ABD ilk 2 sırayı almaktadır. Çin’in yıllık tüketimi 2,5 milyar çift iken ABD’nin
1,8 milyar çift dolayındadır. Bu ülkeleri sırası ile Hindistan, Japonya, Brezilya, Fransa,
Almanya, Endonezya, İngiltere ve Pakistan izlemektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
29/39
2. DÜNYA AYAKKABI TİCARETİ
Dünya ayakkabı ihracat hacmi 36,6 milyar dolardır. Yıllar itibarıyla dünya ayakkabı
ihracatına bakıldığında Çin’in ilk sırada yer aldığı, onu sektörde moda, marka ve kalite
kavramları ile ön plana çıkan İtalya’nın izlediği görülmektedir. Çin’in üretim ve ihracat
artışları Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’daki azalış ile paraleldir.
Tablo 1. Yıllar ve Ülkeler İtibarıyla Dünya Ayakkabı İhracatı (bin dolar)
Çin
İtalya
İspanya
Belçika
Almanya
Brezilya
Portekiz
Romanya
Endonezya
Fransa
1998
1999
2000
2001
2002
8.389.730
7.765.058
2.187.686
1.445.979
1.468.821
1.387.077
1.723.415
602.572
1.206.056
1.039.791
8.678.820
7.296.504
2.003.439
1.477.792
1.423.945
1.342.278
1.686.580
678.147
1.601.767
1.052.577
9.850.227
7.153.304
1.885.249
1.378.009
1.296.845
1.625.284
1.479.109
784.974
1.672.110
944.220
10.095.770
7.570.254
1.985.785
1.652.829
1.372.545
1.684.318
1.515.059
975.599
1.505.581
956.120
11.090.084
7.587.729
2.124.644
1.856.907
1.648.437
1.516.449
1.497.448
1.157.931
1.148.052
1.070.762
Kaynak: International Trade Center
Dünya ayakkabı ithalat hacmi 51,4 milyar dolardır. Yıllar itibarıyla dünya ayakkabı
ithalatında ABD 16,1 milyar dolar ile ilk sırada yer alırken bu ülkeyi Hong Kong,
Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya izlemektedir.
Tablo 2. Yıllar ve Ülkeler İtibarıyla Dünya Ayakkabı İthalatı (bin dolar)
ABD
Hong Kong
Almanya
İngiltere
Fransa
İtalya
Japonya
Belçika
Hollanda
Kanada
1998
1999
2000
2001
2002
14.424.977
5.807.407
4.567.219
3.115.577
2.817.850
2.177.700
2.445.926
1.107.491
1.063.969
954.977
14.759.829
5.323.920
4.498.217
3.318.167
2.714.139
2.292.239
2.771.419
1.234.651
1.226.061
979.923
15.662.620
5.665.858
3.995.398
3.031.787
2.857.217
2.408.664
2.980.353
1.173.743
1.285.918
999.447
16.009.439
5.158.955
4.180.034
3.278.575
2.940.309
2.747.244
3.044.874
1.356.676
1.369.545
1.016.039
16.159.259
5.030.488
4.117.503
3.544.435
3.351.378
3.066.674
2.935.633
1.340.610
1.306.940
1.061.172
Kaynak: International Trade Center
3. TÜRKİYE’DE AYAKKABI SEKTÖRÜ
Türkiye’de ayakkabıcılık çok uzun bir dönem küçük atölyelerde, küçük aletler aracılığı
ile tamamen el emeği ile yapılmıştır. Ayakkabı yapımının emek yoğun bir sanayi dalı
olması, zaman alması ve zahmetli olması, buna karşılık kar marjının düşük olması gibi
etkenler ayakkabı üretiminin sanayileşmesini geciktirmiştir.
KOBİ niteliğinde işletmelerin yoğun olduğu Türk Ayakkabı Sektörü’nde, küçük
işletmelerin sermaye birikimi sağlayamaması zaman içinde makineleşmeye geçişin geç
olmasına neden olmuş, makineleşmenin yoğun olmaması da seri üretime geçişi
engellemiştir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
30/39
3.1. ÜRETİM KAPASİTESİ VE KAPASİTE KULLANIM ORANI
Türkiye, üretim
hacmi ile 9. sırada
yer almaktadır.
Avrupa’nın 3. büyük
kurulu üretim gücüne
sahiptir.
Türk ayakkabı sektörü dünya ayakkabı üretiminin yüzde 3’ünü gerçekleştirmekte, bu
üretim hacmi ile dünya sıralamasında 9. sırada yer almaktadır.
Sektör, son yıllarda yapılan makine parkı yatırımları ile ayakkabı üretiminde
Avrupa’nın 3. büyük “kurulu üretim gücüne” sahiptir. Sektörün üretim kapasitesi
500 milyon çift seviyesindedir.
Sektörün en büyük sorunlarından biri üretim kapasitesinin talebin üzerinde
olması dolayısıyla atıl kapasite oluşmasıdır. İç pazarda talebin çok dar olması
nedeniyle üretim fazlası oluşmakta, üretim kapasitesi genel olarak yüzde 40 ila 60
arasında değişen oranlarda kullanılmaktadır.
Sektörde kapasite kullanımını artırmak için talebin dar olduğu iç piyasanın
yanısıra ihracata ağırlık vermek gerekmektedir. Mevcut durumda sektörde toplam
üretimin yüzde 92’si iç pazara satılmakta olup ihracat hacmi düşüktür. Ancak Türk
Ayakkabı Sektörü, yeterli tanıtım ve pazarlama faaliyetleri için zemin hazırlandığı
takdirde Avrupa ülkeleri ile rekabet edecek bir arz potansiyeline sahiptir.
3.2. BÖLGESEL YOĞUNLAŞMA
Coğrafi dağılım olarak bakıldığında üretici işletmelerin önemli bir kısmının İstanbul’da
faaliyet gösterdiği, üretimde ön plana çıkan diğer illerin ise İzmir, Konya, Adana,
Gaziantep ve Bursa olduğu görülmektedir.
3.3. DIŞ TİCARET
3.3.1. İHRACATIN YILLAR İTİBARIYLA GELİŞİMİ
Türkiye’de ayakkabı sektöründe ihracat 1980’li yıllara kadar 2-3 milyon dolar
seviyelerinde seyretmiştir. 1980’li yıllardan itibaren ise sektörde sanayileşme
adımlarının atılmaya başlaması ile beraber ihracat hacmi 1990’lı yılların başında
30 milyon dolar seviyelerine ulaşmıştır.
Sektörde ihracat açısından asıl gelişme 1990 – 2000 yılları arasında yaşanmıştır. Bu
dönemde Doğu Bloku’nun yıkılışının ardından özellikle Rusya’dan gelen yoğun talep
sonucu ihracat artmaya başlamıştır.
Tablo 3. Türkiye’nin Ayakkabı İhracatı
Yıl
Sektör en yüksek
ihracat hacmine 1997
yılında Rusya pazarı
ile ulaşmıştır.
1997
1998
1999
2000
2001
2002
Miktar (çift)
Değer (dolar)
Ortalama İhraç Fiyatı
63.578.627
73.038.669
49.676.166
56.346.859
52.088.746
66.929.808
209.406.013
186.276.490
109.542.360
113.653.791
126.115.791
131.356.631
3,3
2,5
2,2
2,0
2,4
1,9
Kaynak: İGEME
Kredi Politikaları Müdürlüğü
31/39
Yıllar itibarıyla bakıldığında, sektör en yüksek ihracat hacmine 209 milyon dolar
ile 1997 yılında ulaşmıştır. (Bu yıllarda ayrıca 750 milyon dolarlık bavul ticareti
olduğu tahmin edilmektedir.)
Ancak 1998 yılında yaşanan Rusya krizi ile ihracat gerilemiş, 2000 yılından sonra
yeniden yükselişe geçmesine rağmen 1997 yılındaki seviye yakalanamamıştır.
2003 yılında ise, bir önceki yıla göre ihracat hacminin yüzde 30 oranında artış
kaydederek yaklaşık olarak 170 milyon dolar seviyesine ulaştığı görülmektedir.
Türk Ayakkabı Sanayicileri Derneği’nin (TASD) yaptığı projeksiyona göre; -bavul
ticareti de dahil olmak üzere - ayakkabı sektörünün ihracat hacminin 2004 yılı
sonunda 450 milyon dolara; 2005 yılı sonunda 500 milyon dolara ve 2006 yılı
sonunda 545 milyon dolara ulaşması beklenmektedir.
3.3.2. ÜLKELER BAZINDA İHRACAT
Türkiye’nin ayakkabı ihraç pazarlarına bakıldığında ilk beş sırada Suudi Arabistan,
Rusya, İsrail, Fransa ve Almanya’nın geldiği görülmektedir.
Tablo 4. Yıllar İtibarıyla Ülkeler Bazında Ayakkabı İhracatı (bin dolar)
Suudi Arabistan
Rusya
İsrail
Fransa
Almanya
Ukrayna
Libya
Hollanda
İngiltere
Polonya
2000
15.723
19.455
6.831
5.415
6.400
4.226
3.997
3.194
1.299
5.154
2001
17.354
12.343
9.171
7.690
5.913
10.286
2.687
3.787
3.079
5.995
2002
18.774
11.258
9.432
9.140
7.461
6.202
6.188
5.471
5.300
4.950
Kaynak: İGEME
Rusya pazarının Türk Ayakkabı Sektörü’nde önemli yer tuttuğu ve bu ülkeye
yapılan ihracat ile 1997 yılında sektörün ihracat hacminin büyük bir sıçrama
yaptığı görülmektedir.
1998 Rusya krizi,
tek pazara bağımlı
olan sektörü olumsuz
etkilemiştir.
Sektörün ihracat hacmi 1988 yılında 25,8 milyon dolar iken Rusya’ya yapılan ihracatın
etkisi ile 1997 yılında en yüksek değerine ulaşarak 209 milyon dolar olmuştur. Ancak
sektörde “tek pazara bağımlılık” 1998 yılında yaşanan Rusya krizi nedeniyle Türk
Ayakkabı Sektörü’nü büyük ölçüde olumsuz etkilemiş ve ihracat hacmi düşmeye
başlamıştır. 1988 yılında 186,2 milyon dolara gerileyen ihracat hacmi, 1999 yılında
109,5 milyon dolar olmuş, mevcut durumda 2003 yılı sonu itibarıyla da 170 milyon
dolar seviyesi ile yine 1997 yılındaki seviyeyi yakalayamamıştır. Bu durum tek bir
ülkeye bağımlı olmak yerine sektörde ihracat hacmini artırmak için yeni ihracat
pazarlarına gereksinim olduğunu göstermektedir. Türk Ayakkabı Sektörü, yeni ihracat
pazarlarına açılmak için tanıtım ve pazarlama konularına daha fazla ağırlık vermelidir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
32/39
Türkiye’nin
çevresindeki komşu
ülkeler yeni ihraç
pazar potansiyeli
olarak görülmektedir.
Dünyada yıllık ayakkabı tüketimi kişi başına ortalama 3 çifttir. Türkiye’nin
çevresindeki komşu ülkelerde ise yaklaşık olarak 1,5 milyar kişi yaşamaktadır.
Dolayısıyla sadece çevre ülkelerdeki ayakkabı pazarının 4,5 milyar çift düzeyinde bir
potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Daha fazla tanıtım ve pazarlama ile bu
potansiyelin sadece yüzde 10’luk kısmına sahip olmak bile sektörün ihracat hacmini
450 milyon çift artırabilecektir.
3.3.3. İHRACAT POTANSİYELİ VE SORUNLAR
Türk Ayakkabı Sektörü - potansiyeli olmasına rağmen - henüz ihracat açısından
yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Sektör hem alt yapısı hem de üretim kapasitesi ile
pek çok ülke ile rekabet edebilecek nitelikte olmasına rağmen ihracat potansiyelini
değerlendirememektedir.
Türk Ayakkabı Sektörü’nün yeni pazarlara açılmasını engelleyen ve rekabet gücünü
kıran sebepler şöyle sıralanabilir;
• Türk Ayakkabı Sektörü’nde üretim maliyetleri yüksek ve özellikle Uzak Doğu
ülkeleri ile rekabetçi olmaktan uzaktır. Girdi maliyetlerinin yüksek olması nihai ürün
fiyatına yansımakta, bu durum ürünün ihraç pazarlardaki rekabet şansını
azaltmaktadır.
• Eğitim yetersizliği ve kalifiye olmayan iş gücü sektörün en önemli sorunları
arasındadır. Ayakkabı konusunda eğitim veren okulların henüz yeni ve sayıca
yetersiz olması, ayakkabıcılık mesleğinin hala usta-çırak ilişkisi yolu ile
öğrenilmesine neden olmaktadır.
• Sektörde üretim yapısı dağınık ve küçük atölye tipi üretim hakimdir. Ancak sektörün
sahip olduğu gerçek potansiyeli ortaya çıkarması ve uluslararası alanda rekabet
gücüne sahip olması için organize bir yapıya ihtiyacı vardır.
• Ayakkabı yan sanayinde ham madde açısından ithalata bağımlılık söz konusudur.
İthal edilen ham maddelerin maliyeti nihai ürüne yansıdığı için, ithal ham madde ile
üretilen ürünlerde fiyat açısından rekabet gücü sağlanamamaktadır.
• Tanıtım faaliyetlerinin yeterli düzeyde olmaması, uluslararası alanda Türk malı imajı
ve kalitesinin tanınması ve yerleşmesine engel olmaktadır.
• Firmaların pazar ve pazarlama konusundaki eksiklikleri, sektörün ihracatının sadece
Rusya ve birkaç Avrupa ülkesi ile sınırlı kalmasına neden olmuştur. Sektörde
pazarlama faaliyetleri Türkiye’den yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak doğru
pazarlama için, pazarlama faaliyetlerini hedef pazar içinde konumlanarak yürütmek
gerekmektedir.
• Markalaşma yolunda atılan adımlar yetersizdir. Yurt içinde marka olmuş ürünlerin
yurt dışında da markalaşması, bu sayede ihracatın artması için özellikle sektöre
yönelik fuarlara katılım artırılmalıdır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
33/39
• Sektörde genellikle yabancı tasarımcıların (İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerin)
ürünleri kullanılmaktadır. Türk Ayakkabı Sektörü’nde tasarımcılık gelişmemiş olup,
tasarımcılık daha çok ıstampa çıkarma (kesim şablonu çıkarma) olarak
algılanmaktadır.
3.3.4. İTHALATIN YILLAR İTİBARIYLA GELİŞİMİ
Türk Ayakkabı Sektörü’nde ayakkabı ithalatı 1994 yılında 28,1 milyon dolar iken 1997
yılında 135,2 milyon dolar tutarındaki hacim ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
Tablo 5. Yıllar İtibarıyla Miktar ve Değer Olarak Türkiye’nin Ayakkabı İthalatı
Yıl
Miktar (çift)
Değer (dolar)
Ortalama İthalat Fiyatı
11.181.376
7.965.698
15.270.182
9.301.485
14.609.715
128.397.414
79.747.307
116.317.967
84.222.227
116.209.270
11,6
10,0
7,6
9,0
7,9
1998
1999
2000
2001
2002
Kaynak: İGEME
2002 yılında ithalat hacmi 116 milyon dolara ulaşırken 2003 yılı sonunda 185 milyon
dolar olarak kaydedilmiştir. Türk Ayakkabı Sanayicileri Derneği’nin (TASD) yaptığı
projeksiyona göre; ayakkabı sektörünün ithalat hacminin 2004 yılı sonunda
140 milyon dolar, 2005 yılı sonunda 150 milyon dolar ve 2006 yılı sonunda
165 milyon dolar olması beklenmektedir.
3.3.5. ÜLKELER BAZINDA İTHALAT
2002 yılında toplam ithalat hacminin yüzde 40’ını AB ülkeleri oluşturmuştur. İtalya,
Türk Ayakkabı Sektörü’nde ithalat yapılan ülkelerin başında gelmektedir. 2002
yılında İtalya’dan 37,8 milyon dolar tutarında ayakkabı ithal edilmiştir. Bu tutarın
yüzde 64’ünü yüzü deriden mamul ayakkabılar oluşturmuştur.
2002 yılında ithalatın yoğun olarak yapıldığı ülkelerden biri de Çin’dir. Bu ülkeden
yapılan ayakkabı ithalatı 26 milyon dolar olup bu tutarın yüzde 31,8’ini dış tabanı, yüzü
plastik ve kauçuktan ayakkabılar, yüzde 28,9’unu yüzü deriden mamul ayakkabılar
oluşturmaktadır.
Diğer ithalat yapılan ülkeler arasında İspanya, Malezya, Tayvan, Endonezya, Fransa,
Tayland ve Brezilya sayılabilir.
4. AYAKKABI SEKTÖRÜ VE ÇİN
Uzak Doğu ülkeleri özellikle de Çin’in ayakkabı ithalatındaki payının hem Türkiye’de
hem de uluslararası alanda yıllar itibarıyla yükseldiği görülmektedir. Çin’deki yoğun
nüfus, üretimde iş gücü ve diğer girdi maliyetlerinin çok düşük olması, aynı zamanda
devletin ihracatçı firmalara sağladığı destek, nihai ürün fiyatlarına yansımakta ve düşük
fiyatlı ürünler karşısında diğer ülkelerin rekabet gücü kırılmaktadır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
34/39
Çin’in düşük fiyatlı
ürünleri hem iç pazar
hem de ihraç
pazarlarda rekabet
gücünü kırmaktadır.
Bu durum Türk Ayakkabı Pazarı yanında uluslararası alanda pek çok ülke için tehdit
yaratmaktadır. Özellikle 2005 yılından itibaren Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne tam
üyelik sağlayacak olması, ülkeleri bu tehdite karşı önlem almaya yöneltmektedir. İtalya
Dış Ticaret Komitesi’nin Uzak Doğu ülkeleri ticareti üzerine yaptığı çalışma
neticesinde, 2005 yılından sonra Avrupa ülkelerinin de içinde bulunduğu pek çok
ülkede çok sayıda firmanın Uzak Doğu ülkelerinden gelen düşük fiyatlı ürünlerle
rekabet edemeyerek olumsuz yönde etkileneceği tespit edilmiştir. Bu nedenle Avrupa
ülkeleri “Made in Europe” markası oluşturmak yönünde çalışmalara başlamıştır.
Türk Ayakkabı Sektörü açısından bakıldığında, Çin’den ithal edilen ayakkabı
fiyatlarının yerli ürün fiyatlarından çok düşük olması nedeniyle, bu ürünlerin iç pazarda
özellikle satın alma gücü düşük olan tüketiciye hitap etmekte olduğu, ithal ürünlerin
payının giderek arttığı görülmektedir.
Mevcut durumda kapasite kullanım oranı düşük olan ve atıl kapasite sorunu
yaşayan yurt içi üretici, iç talebin bu ürünlere doğru kayması ile daha büyük
ölçüde olumsuz etkilenmektedir.
Sektörün ucuz Çin
mallarına karşı en
büyük avantajı
kaliteli üretimdir.
Türk Ayakkabı Sektörü’nün Çin’in ucuz ürünlerine karşı en büyük avantajı
kaliteli üretimdir. Türkiye “kaliteli üretim” avantajı, yüksek üretim kapasitesi,
teknolojik makine parkı ve genç nüfus özellikleri taşıyan alt yapısı ile Çin ürünleri ile
rekabet etme ve “Avrupa Birliği ülkelerinin üretim üssü olma” fırsatına sahiptir. Mevcut
durumda AB ülkelerinde üretim maliyetlerinin yüksek oluşu, bu ülkeleri üretim için
yeni pazar arayışlarına itmiştir. Örneğin Meksika ve Romanya şu anda İtalya’nın üretim
üssü konumundadır. Sektörün tanıtımının yapılarak AB ülkelerinin Türkiye’ye
çekilmesi, sektörün gerek kapasite kullanımını gerekse Çin’e karşı rekabet gücünü
artıracaktır.
5. GENEL DEĞERLENDİRME
İnsan giyiminin vazgeçilmez bir parçasını üreten ayakkabı sektörü, emek yoğun bir
sanayi dalıdır. Son dönemlerde ayakkabının ayağı koruyucu özelliği yanında kıyafeti
tamamlayıcı bir unsur olarak da kabul edilmesi nedeniyle sektörde tasarım, moda gibi
kavramlar da ön plana çıkmıştır.
Türkiye’de ayakkabı sektörü, çok uzun bir dönem küçük atölyelerde tamamen el emeği
kullanılarak yürütülen, usta-çırak ilişkisi ile süren bir zanaat niteliğinde iken 1980
yılından sonra sanayileşme ve makineleşme yolunda atılan adımların hızlandığı
görülmektedir. Sektör “iç pazar yoğun satış” yapısına sahip olmasına rağmen, 1990’lı
yıllarda Rusya’nın en büyük ihraç pazarı haline gelmesi ile ihracat hacmi artmıştır.
Ancak “ihracatta tek pazara bağımlılık” Rusya krizinin yaşanması ile beraber ihracat
hacminin düşmesine sebep olmuştur. Diğer yandan 2001 yılında Türkiye’de yaşanan
ekonomik kriz ve tüketicinin satın alma gücünün düşmesi sektörde daralmaya sebep
olmuş, krizin etkileri 2002 yılında da kendini hissettirmiştir. 2003 yılı ise sektörün
toparlanmaya başladığı bir yıl olarak görülmektedir.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
35/39
Mevcut durumda Türk Ayakkabı Sektörü iç pazar yoğun satış yapan, üretim kapasitesi
yüksek ancak atıl kapasite sorunu olan, ihracat hacmi düşük ve yeni ihraç pazarlara
ihtiyaç duyan bir sektör niteliğindedir.
Sektörün üretim kapasitesi 500 milyon çift düzeyinde olmasına rağmen yıllık üretim
hacmi 300 milyon çift dolayındadır. Sektörün en büyük sorunlarından biri üretim
kapasitesinin talebin üzerinde olması dolayısıyla atıl kapasite oluşmasıdır. İç pazarda
talebin çok dar olması nedeniyle üretim fazlası oluşmakta, üretim kapasitesi genel
olarak yüzde 40 ila 60 arasında değişen oranlarda kullanılmaktadır.
Türk Ayakkabı Sektörü’nde üretim yapısı küçük birimler halinde faaliyet gösteren
ayakkabı üreticilerinden oluşmakta, organize bir üretim yapısı görülmemektedir. Bu
durum sermaye birikimi sağlanarak seri üretime geçişi engelleyen faktörlerden biri
olarak görülmektedir.
Sektörün ihracat hacmi 2002 yılında 131 milyon dolar olarak kaydedilirken 2003
yılında 170 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Mevcut durumda sektör ihracat için
yeterli arz potansiyeline sahiptir. Ancak üretim maliyetlerinin yüksek oluşu, kurumsal
olmayan üretim yapısı, kalifiye olmayan iş gücü, tasarım ve Ar-Ge çalışmaları ile
tanıtım ve markalaşma faaliyetlerinin yetersizliği, yeni ihraç pazarlara ihtiyaç duyulması
gibi sebeplerle sektörün ihracat düzeyi düşüktür.
Sektörün üretim alt yapısı yeterli olup coğrafi konum da Avrupa ülkeleri ile yapılacak
birleşmeler ya da üretim üssü olmak açısından bir fırsattır.
Sektörün ithalat hacmi 2002 yılında 116 milyon dolar, 2003 yılında ise 185 milyon
dolar olarak kaydedilmiştir. Sektörde ithalat açısından en büyük tehdit, kalitesi daha
düşük olan ancak ucuz fiyat nedeni ile tercih edilen Uzak Doğu özellikle de Çin menşeli
ürünlerin piyasada haksız rekabete sebep olmasıdır.
Sektörün atıl kapasiteyi aşması için ihracat hacminin artmasına, ihracat hacminin
artması için de hem mevcut ihraç pazarlarda daha fazla rekabet gücüne hem de yeni
ihraç pazarlara ihtiyacı vardır. Rekabet gücünün artması ise temel olarak; maliyetlerin
düşmesinin yanısıra yurt dışında tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesine, öncelikle
“made in Turkey” markasının yerleştirilmesine, ayrıca tasarımı yurt dışından almak
yerine tasarımcılığın geliştirilmesine bağlıdır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
36/39
SONUÇ
Tekstil, Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektörü başta ihracat hacmi olmak üzere, yarattığı
katma değer ve istihdam ile Türkiye ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Türkiye’nin 2003 yılı ihracatı, bir önceki yıla göre yüzde 32,4’lük artışla 47,9 milyar
dolara ulaşmıştır. Toplam ihracattan en fazla pay alan sektör Hazır Giyim ve
Konfeksiyon sektörü, en fazla pay alan beşinci sektör ise Tekstil ve Ham Maddeleri
Sektörü olmuştur.
Hazır Giyim ve Konfeksiyon
Tekstil ve Ham Maddeleri
% Pay
Değer
: % 24
: % 7,6
(11,5 milyar USD)
(3,7 milyar USD)
Pamuk Sanayi
Hazır Giyim Sanayi
Tekstil
Sanayi
Konfeksiyon
Yan Sanayi
Tekstil
İplik Sanayi
Terbiye
Sanayi
Yoğun olarak ihracata dönük çalışan Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü’nü, dünya
ticaretindeki ve mevcut/potansiyel ihraç pazarlarındaki değişimler, gelişmeler yakından
ilgilendirmektedir.
Son 10 yılda tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan önemli gelişmeler şöyle
özetlenebilir;
1. Dünya Ticaret Örgütü denetiminde 1994 yılında Uruguay’da imzalanan “Hazır
Giyim ve Tekstil Anlaşması” (Agreement On Textiles and Clothing - ATC) ile
1995-2005 yılları arasında kademeli kota indirimi sistemine geçilmiştir.
Böylece son 25 yıldır Çok Elyaflılar Anlaşması (Multi Fibers Arrangement –
MFA) çerçevesinde tekstil ve hazır giyime uygulanan çeşitli kotalar, 1 Ocak
2005 tarihinden itibaren tüm dünyada kalkacaktır.
2. Diğer önemli gelişme ise Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olup ATC
Anlaşması’nın avantajlarından yararlanması ve dünya pazarlarındaki
payını hızla artırmaya başlamasıdır. Çin, dünya tekstil ve hazır giyim ticareti
büyüme oranının yüzde 12,9 olduğu 1994 - 2001 döneminde, tekstil ihracatını
yüzde 42, hazır giyim ihracatını yüzde 54 oranında artırmıştır.
3. NAFTA anlaşması çerçevesinde Meksika ve Kanada’nın ABD’ye olan
ihracatları hızla artmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
37/39
Tüm bu gelişmeler; Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü’nün rekabet gücünü büyük
ölçüde olumsuz etkileyen gelişmelerdir.
En başta Çin, Türkiye için en büyük tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Tekstil
ve Konfeksiyon Sektörü, başta Çin olmak üzere ucuz işçilik ve enerji maliyet avantajını
kullanan Uzak Doğu menşeli ürünler nedeni ile hem iç pazarda hem de ihraç
pazarlarında pazar kaybına uğramıştır. Çünkü Türkiye, kotasız dünya ticareti
koşullarında Uzak Doğu ülkeleri ile rekabet edebilecek işçilik ve enerji maliyetlerine
sahip değildir. Ayrıca çeşitli yöntemlerle devlet tarafından da sübvanse edilen ucuz
Uzak Doğu ürünleri karşısında yeterli yaptırım gücü bulunmamaktadır.
Türkiye’nin elinde bulundurduğu en büyük avantajı ürün kalitesi ve pazara yakınlık
iken, Çin’in son yıllarda bu konularda yatırımlar yaptığı, kaliteli üretim için alt yapıyı
hazırladığı, hatta bununla kalmayıp moda konusunda da önemli adımlar attığı, hızlı
teslimat için kargo uçakları satın aldığı görülmektedir.
Çin, sahip olduğu fırsatlar ve çok disiplinli bir şekilde uygulamaya koyduğu “milli
tekstil politikası” ile gelişmiş ülkelerdeki -ABD, AB, Japonya, Avustralya- hakimiyetini
de artırmaktadır. 2005 yılından itibaren ise kotaların kalkması ile beraber Çin tehtidinin
büyüyerek devam edeceği düşünülmektedir. Zira Türkiye, ülke markası yaratmak, moda
okulu açmak gibi bir takım girişimler içerisinde olmasına rağmen, alınması gereken
tedbirleri almakta çok geç kalmıştır.
Kredi Politikaları Müdürlüğü
38/39
KAYNAKÇA
AYSAD, “Ayakkabı Yan Sanayi Sektör Raporu”, www.shoefair.com
DETKİB, AR-GE, Türkiye-AB ilişkilerinde Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü,
www.detkib.org.tr
DPT, “Petrokimya Sanayi-sentetik elyaf ve iplik sanayi alt komisyon raporu”
www.dpt.gov.tr
DTM, www.dtm.gov.tr
DTM, “2005 Sonrası Dünya Tekstil Sektörü”, Musa Demir, Aralık 2002
Dünya Gazetesi, İplik Sektör Ekleri, 20 Ocak 2003, Ocak 2004
Dünya Gazetesi, Tekstil Terbiye Sektör Eki, 19 Nisan 2004
Dünya Gazetesi, Tekstil Boya ve Kimyasalları Sektör Eki, 3 Kasım 2003
Dünya Gazetesi, Ev Tekstili Sektör Eki, 9 Haziran 2003
Finansal Forum, Ev Tekstili Sektör Eki, 12 Nisan 2004
Garanti Bankası, “Tekstil&Hazır Giyim 97” Raporu
İGEME, Ayakkabı Sektör Raporu, www.igeme.org.tr
İMKB, www.imkb.gov.tr/sirket
İnternational Trade Center, İnternational Trade Statistics, www.intracen.org/tradstat/
İstanbul Sanayi Odası, “Deri ve Deri Ürünleri, Ayakkabı, Ayakkabı Yan Sanayi ve
Suni Deri Sektörü Raporu”, Mart 2004
İstanbul Ticaret Odası, “Ayakkabı Sektör Raporu”, www.ito.org.tr
İş Yatırım “Tekstil ve Konfeksiyon Sektör Raporu”, Ekim 2000
İTKİB, “Tekstil ve Konfeksiyon Sektörlerinin 2002 Yıllık İhracat Performans
Değerlendirmesi” Ocak 2003
İTKİB, Hedef Dergisi, Nisan 2003, www.itkib.org.tr
Nurol Menkul, “Hazır Giyim ve Konfeksiyon Raporu”, Nisan 2003
Pamuklu Tekstil Sanayicileri Birliği”, www.tptsb.org
Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, www.porttex.com
Şevket SÜREK, çeşitli yazıları
“Tekstilin Tarihçesi”, www.tbmm.gov.tr/komisyon/tekstil
Tercihli ticaret rejimleri, www.foreigntrade.gov.tr
TGSD, “Türkiye Hazır Giyim Ve Tekstil Sanayi Değerlendirme Raporu” Ocak 2003
TGSD, “Türk Hazır Giyim Sektörü Ufuk 2010 Yol Haritası” Raporu
TGSD, “Anadolu’da Yatırımı ve İstihdamı Teşvik Projesi”, Ekim 2003
“Türkiye VI. Pamuk, Tekstil ve Konfeksiyon Sempozyumu”, www.aeri.org
www.securities.com, çeşitli süreli/süresiz yayınlar
Kredi Politikaları Müdürlüğü
39/39
Download