ِالرحِيم َّ ِبِسْ ِم اللَّهِ الرَّحْمَن ِع لَ ُكمْ مِ َن الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي َأوْحَيْنَا ِإلَيْكَ َومَا وَصَّيْنَا بِه َ َشَر َرقُوا فِي ِه كَبُرَ عَلَى َّ إِبْرَاهِيمَ َومُوسَى وَعِيسَى أَنْ َأقِيمُوا الدِّينَ َولَا تََتف ُالْ ُمشْ ِركِنيَ مَا َتدْعُو ُهمْ ِإلَيْ ِه اللَّهُ َيجْتَبِي ِإلَيْهِ مَنْ َيشَاءُ وََي ْهدِي ِإلَيْهِ مَنْ يُنِيب Muhterem Müminler. Alemlerin Rabbi olan Hz.ALLAH ( c.c.) Şura Suresinde (13) : ‘‘Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin diye, din olarak Nuh’a tavsiye ettiğimizi, sana vahiy ettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve Îsa’ya tavsiye ettiğimizi, sizin için şeriat yaptı. Fakat kendilerini çağırdığın bu nizam Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.’’ Buyuruyor. Hz.Pir Efendimiz diyor ki !.. Cümle peygamber efendilerimizin, Musa (aleyhi’s-selam)’ın, İsa (aleyhi’sselam)’ın, Muhammed (aleyhi’s-selam)’ın, cümle peygamber efendilerimizin dinleri tevhit dini olan İslamiyet’tir. İslam’dan başka din olmadığını Hazret-i ALLAH bildiriyor. Getirdikleri emr-i ilahilerin hepsi de rahmettir, şeriattir. Kullarının tekamül ve derecelerine göre ihsan edilmiş sonra gelen şeriate tabi olmak kulun iradesine, görgüsüne tevdi edilmiş olup, zamanını nasıl idrak edişine ve görüşüne bağlıdır. Samimiyeti ile evvel gelen şeriati ALLAH’a eş ortak tanımadan yaşayabiliyorsa “müslüman”dır, kardeşimizdir. Tevhid dini olan İslamiyet’e aykırı olarak, ALLAH’ı tanımayıp küfr-i inadide ömrünün sonuna kadar israr eder ise işi Hazret-i ALLAH’a kalmıştır. ALLAH’ın azabı şediddir. İleri gitme. “Bu davayı üstleneyim” deme. Din gününün yegane sahibi olan Hazret-i ALLAH’ın avukata ihtiyacı yok. Yaratanımıza hamdederek, Din-i İslam’ı daha iyi anlamaya ve yaşamaya samimiyetle gayret edelim. ALLAH yardım etsin, amin. Düne göre daha iyi anlıyoruz. Görünürde puta tapan kalmadı. Amma Peygamberimiz Efendimiz’in getirdiği Hazret-i ALLAH’ın emrini ve nehyini rahmet olarak yansıtamıyoruz. Her emr-i ilahiyi gazab-ı ilahi gibi göstermek gafletine kapıldık. Nefsani ürettiğimiz kapıdan başka kapı tanıyamadık. Tanımak da istemedik. Bu çarpık yaşantımızla Din-i İslam’ı lüzumsuz gördük. Sorulduğu zaman “bizimde var” diyecek kadar kabul ettik. Hakikat dışında kalmış, dindar geçinen zümreler bu gidişatları ile hakikat dışı kaldılar. Ezel-i ervahta “beli” demenin zevki ile zevkiyab olmuş, aradığını bulduğu ile iktifa eden, tarik-i müstakim üzere olan yol ehlini Rabbım rahmeti ile muhafaza eylesin. Bu rahmetini cümleye nasip etsin, inşaAllah. Tahrif edilmiş. Manası ile manadan uzaklaştırılmış. “İslam’ı koruyoruz” kasdi ile bilmeden hakikat dışlanmış. İnsanın ruhunu doyuramayıp, manadan yoksun kalınmış. Tertip ve tanzim-i ilahiler yol ehlini ALLAH’ın zikrinden, zikre yönelik fikrinden uzak kılmasın, amin. 20.11.2015 M1