ÇUKUROVA BÖLGESİ ve HAYVANCILIK POTANSİYELİ Prof.Dr. Hasan Rüştü KUTLU Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Başkanı Adana (hrk@cu.edu.tr) Çukurova; Mersin’in batı sınırlarından başlayıp Osmaniye’nin doğusuna ve Dörtyol’a kadar uzanan, Adana, Mersin, Osmaniye illeri ile Hatay’ın bir bölümünü kapsayan, ileri tarım tekniklerinin uygulandığı bereketli tarım topraklarına sahip arazi parçasıdır. İklim koşullarının uygunluğu sayesinde birim alandan çok yüksek tarımsal gelir sağlanabilen bu bölge, Ceyhan, Seyhan ve Berdan nehirlerinin tarih boyunca Toros dağlarından sürükleyerek taşıdığı topraklardan oluşmuştur. Bu ovanın toprakları genellikle alüviyal büyük toprak grubu içinde yer almakta, özellikle genç ve çok verimli topraklar olarak bilinmektedir. Çukurova Bölgesi iklim yönünden de büyük bir ekolojik potansiyele sahiptir. Ovanın sahip olduğu iklim ve toprak özellikleri sayesinde hemen hemen her türlü bitki yetiştirilebilmektedir. Akdeniz iklim özelliklerinin hüküm sürdüğü bölgede, mevcut sıcaklık, nem ve yağış koşulları yılda üç ürünün alınmasına imkan sağlayacak niteliktedir. Halen, Çukurova çiftçisi yılda iki ürün alacak şekilde bitkisel üretim yapmaktadır. Bölgede tarımsal üretimdeki bu artışa bağlı olarak tarıma dayalı sanayide de ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Sanayideki bu gelişme, insan populasyonunun da yoğunlaşması ile mümbit toprakların yerleşim ve sanayi alanı olarak tarım dışı kullanımına da zemin hazırlamıştır. Tarımsal amaçlı kullanımda ortaya çıkan bu ciddi sınırlamalar hem bitkisel hem de hayvansal üretimin giderek entansifleşmesine, yüksek girdilerle sürdürülen; ancak çok fazla gelir sağlayan hayvansal üretim desenlerinin oluşmasına neden olmuştur. Çukurova Bölgesi hayvancılığının değerlendirilmesinde bölgenin topografik yapısı belirleyici özellik taşımaktadır. Bölgenin kuzeyini çevreleyen Toros dağları yoğun olarak keçiciliğin ve kısmen de koyunculuğun ekstansif yapıldığı alanlardır. Hayvanlar daha çok dağ meralarından ve otlaklardan yararlanmakta, kış koşullarında ise elden beslenmektedir. Bölgenin Toros dağları ile ova kesimi arasında kalan engebeli eşik bölgelerinde keçi ve koyun yanında sığır populasyonuna da üretim deseni içinde rastlanmaktadır. Ancak, gerek dağlık ve gerekse eşik kesimlerde rastlanan hayvan türleri çoğunlukla verimi düşük yerli ırklarımızdan oluşmaktadır. Bölgenin ova kesiminde sulanabilir yörelerde entansif tarım uygulanmakta, yüksek masraflarla, bitkisel üretimde çok yüksek verimlere ulaşılmaktadır. Bu yapı içinde hayvancılığın yer alabilmesi ancak bitkisel üretime ayak uydurabilecek yüksek verim ve gelirle mümkün olabilmektedir. Bitkisel üretim açısından ülkemizin en önemli merkezi olan Çukurova, hayvansal üretim açısından maalesef aynı gelişmişliğe sahip değildir. Bitkisel gıda üretimi ve endüstri bitkileri açısından çok geniş kitleler için yeterli olan bölge, hayvansal gıda üretimi açısından kendine yeterli konuma ulaşamamıştır. Hayvansal gıda (kırmızı et, beyaz et, süt, yumurta, bal) tüketimi açısından Türkiye ortalamasının üzerinde değerlere sahip olsa da, ABD ve AB ülkelerinin çok altında hayvansal gıda tüketimine sahiptir. Bölgedeki hayvansal gıda açığının kapatılması ve ihracaata yönelik üretim olanakları ve kolaylıkları dikkate alındığında, bitkisel üretim merkezi olarak görülen ve bilinen Çukurova’nın ileride ülkemizin en önemli hayvansal üretim merkezi olacağı açıktır. Daha çok dağlık ve eşik kesimlerde yaygın olan hayvansal üretim, son yıllarda yavaş yavaş ova kesiminde de yaygınlaşmaya, bitkisel üretimdeki verimlilikle yarışabilecek potansiyele ulaşmaya başlamıştır. Bu döngüde, bitkisel üretimden elde edilen kazancın son yıllarda giderek azalması, hayvancılığın daha karlı iş kolu olarak görülmesi, kırsal kalkınmanın lokomotifi olarak görülen hayvancılığa sağlanan teşvik ve destekler (ucuz kredi, yapay tohumlama, yem bitkileri ekimi, damızlık üretimi) yanında yasal (mera-yaylak ve kışlakların amacına uygun kullanımına yönelik) düzenlemelerin payı büyüktür. Bölgenin ova kesimlerinde düşük verimli yerli sığır ırklarının yerini süt ve et verimleri yüksek kültür ırkları ve özellikle de Siyah-Alaca ve bunların yerli melezleri almaya başlamıştır. Ovada süt sığırcılığı yanında besi sığırcılığı da yoğunlaşmakta ve büyük kapasiteli üretim yaygınlaşmaktadır. Sığır populasyonu hergeçen gün kültür ırkları ile bunların yerli melezleri lehine artış göstermeye devam etmektedir. Bu değişimde Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay’da kurulan Damızlık Sığır Yetiştirici Birliklerinin etkisi büyüktür. Bölgenin damızlık hayvan ve yem sorunun giderilmesi, işletme büyüklüğünün artırılması, çiftçi eğitim faaliyetleri, etkin pazarlama ve örgütlenmenin sağlanması, meraların ıslahı, sözleşmeli üretimin desteklenmesi bölge hayvancılığının gelişmesine ciddi katkılar sağlayacak, hayvansal üretime dayalı sanayinin desteklenmesi ile de entegre tesislerin sayısı hızla artacak, iç ve dış piyasaya yönelik kırmızı et ve süt üretimi ile et ve süt ürünleri bölge için önemli kazanç kaynağı olacaktır. Bu bağlamda, son yıllarda Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay’da sığırcılık işletmelerinin sayısında ve kültür ırkı hayvan varlığında gözlenen ciddi artışlar, bölgenin hayvansal üretim potansiyelinin yavaş yavaş keşfedildiğinin en bariz işaretleri olarak algılanmalıdır. Bölgedeki koyun ve keçi populasyonlarını büyük oranda yerli ırklar oluşturmaktadır. Dağlık ve eşik kesimlerde küçük aile tipi işletmeler yaygın olup üretim ekstansif koşullarda gerçekleşmektedir. Bölgede yaygın olarak, bölge dışından getirilen Akkaraman, Morkaraman ve İvesi koyunları ile farklı melez koyunlar yetiştirilmekte, besi amacı ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan kuzu-toklu getirilmektedir. Bölgedeki koyunların büyük çoğunluğu düşük verimli ve küçük cüsselidir. Bölgenin eşik kesimlerinde ve ovada koyunculuk daha çok kuzu-toklu besisi şeklinde yapılmaktadır. Kuzu ve toklu besisinin entansif koşullarda yapıldığı işletme sayısı azdır. Ancak iç ve dış piyasaya yönelik et üretimi için büyük potansiyel vardır. Modern tekniklerden yararlanan işletmelerde kızgınlığın senkronizasyonu ile aşım ve kuzulatmanın toplulaştırılması, yılda iki kez kuzu, ve beside bir örnek karkas eldesi mümkündür. Öte yandan, bölgedeki keçicilik dağlık kesimlerde yoğunluk kazanmıştır. Kıl keçisinin hakim olduğu Çukurova’da son yıllarda Avrupa orijinli keçi ırklarının kanını taşıyan, bölgeye adapte olmuş yeni keçi tipleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü tarafından yürütülen araştırma-geliştirme faaliyetleri sonunda, Çukurova Bölgesi koşullarına uyumlu “Çukurova Saanen”i geliştirilmekte olup, bölgede yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bölgede ormana zarar veren Kıl keçilerinin yerini alacak, süt verimi açısından Kıl keçilerinden 5-6 kat daha yüksek verimli ve çevreye zarar vermeyen, dağ, eşik ve ova kesimlerde rahatlıkla yetiştiriciliği yapılabilen Çukurova Saanen’in bölge keçiciliğine ve küçük aile işletmelerine ciddi katkılar sağlaması beklenmektedir. Bunun yanında, Avrupa kökenli egzotik ırklara dayalı melez süt keçileri geliştirilmiş bulunmaktadır. Çukurova Bölgesi hayvancılığında en hızlı gelişme ve yapısal değişiklik, Dünya’daki ve ülkemizdeki trende benzer olarak tavukçuluk alanında olmuştur. Etçi ve yumurtacı tavuk yetiştiren büyük kapasiteli modern işletmeler son 20 yılda bölgede hızla artmıştır. Yumurta tavukçuluğuna oranla pazar durumuna göre planlama kolaylığı ve riskinin düşüklüğü nedeniyle bölgede çok daha hızlı gelişme gösteren etlik piliç yetiştiriciliği, üretim, kesim, pazarlama ve girdi sağlama bakımından tam anlamıyla entegrasyona girmiştir. TKV Köy-Tür merkezli Tarsus ve civarında başlayan etlik piliç entegrasyon modeli, hemen hemen tüm bölgede hakim yapısal özellik kazanmış, bölge hayvancılığının en önemli sektörü olmuştur. Tüm bu gelişmelere rağmen, bölgede varolan piliç eti üretimi bölge ihtiyacını karşılamaktan uzak, tüketim ise ülkemiz ortalamasının çok altındadır. Bu durum özellikle yumurta üretimi ve tüketiminde çok daha barizdir. Bölgenin sıcak olması, özellikle yaz aylarında yumurta üretimi ve tüketiminde görülen düşüşler yumurta maliyetini artırdığı ve karlılığı düşürdüğü için yumurta tavukçuluğunda beklenen gelişme sağlanamamıştır. Bölgenin yumurta ihtiyacı daha çok İç Anadolu ve Ege Bölgesi’nden karşılanmaktadır. Bölgedeki kanatlı üretimindeki tüm bu gelişmelere rağmen, istenilen düzeye ulaşılamamasındaki en büyük etken iklimdir. Yaz aylarında görülen aşırı sıcaklar tavukçuluğa ciddi zararlar verebilecek boyutlara ulaşmaktadır. Önlem olarak ovadaki kümeslerin kapalı-soğutmalı sisteme geçişleri yanında bölgedeki yeni kümeslerin rakımı yüksek-yazı serin olan alanlara kurulması giderek yaygınlaşmaktadır. 2 Çukurova Bölgesi, ılıman geçen kış mevsimi, ilkbahardaki zengin florası ve uygun teknolojisi ile arıcılık potansiyeli açısından da büyük önem taşımaktadır. Arıcılık, işletme maliyetinin düşüklüğü, diğer hayvancılık kollarına göre iş gücü gereksiniminin azlığı, ürünlerinin saklanma kolaylığı, değerine satılabilmesi özellikleri nedeniyle, kırsal nüfusa iş ve gelir yanında sağlıklı beslenme imkanları da sunan özel bir hayvancılık koludur. Çukurova Bölgesi, dağ, yayla ve ovası ile arıcılık için çok önemli imkanlar sunmaktadır. Torosların yüksek kesimlerindeki yerli arıcılar ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi arıcıları bal hasatından sonra her yıl Eylül ayı başından itibaren arıları kışlatmak amacıyla ova kesimine gelmektedirler. İklimin ılıman olması ve arıların narenciye çiçeklerinden yararlanması nedeniyle Mayıs ayına kadar ovada kalan arıcılar, kovanların kuvvetlenmesi ve ovadaki nektarın azalmasını takiben Mayıs ayı içinde faaliyetlerini dağ kesimlerindeki kendi bölgelerinde devam ettirmek üzere geri dönmektedirler. Bölge sadece bal üretimi için değil aynı zamanda ekonomik öneme sahip ana arı ve polen üretimi için de son derece uygun ekolojik yapıya sahiptir. Çukurova Bölgesi doğal zenginliği ve iklimi ile hakiki doğal bal ve diğer arı ürünlerinin ekonomik üretiminde sunduğu fırsatlarla ülkemizin bu alandaki en önemli merkezlerinden biridir; ancak bu büyük potansiyel, eğitim ve ilgi yetersizliği nedeniyle maalesef istenilen düzeyde değerlendirilememektedir. Çukurova Bölgesi, coğrafik özellikleri nedeniyle organik hayvancılık için de çok büyük potansiyele sahiptir. Dağlık ve eşik kesimlerdeki dar alanlarda, küçük aile tipi işletmelerde yürütülen hayvancılık, büyük oranda organik yapıdadır; ancak organizasyon yokluğu ve eğitim yetersizliği nedeniyle sertifikalandırma yapılamamakta, pazarda ürün hakettiği değeri bulamamaktadır. Bölgede büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliği açısından büyük önem taşıması gereken organik hayvancılık, bilgi noksanlığı nedeniyle hakettiği öneme ve değere sahip olamamakta ve bölgede bu alanda varolan emsalsiz potansiyel kullanılamamaktadır. Çukurova Bölgesi, hayvancılığa hizmet veren yem sektörü açısından da büyük potansiyele sahiptir. Kaliteli üretim ve ürün eldesinin vazgeçilmez unsuru olan karma yem sektörü, Çukurova Bölgesi hayvancılığının karma yem gereksinimini karşılayacak kapasiteye sahiptir. Bölge karma yem üretiminde kullanılan pek çok hammaddenin üretim merkezidir. Bölge hayvancılığının gereksinim duyduğu karma yem bölgedeki yem fabrikalarından ve bölge dışındaki yem fabrikalarından sağlanmaktadır. Bölgedeki yem fabrikaları bölge dışına da önemli miktarda satış yapmaktadır. Bölgede faal 26 adet yem fabrikası 360 ton/saat kurulu kapasitesi ile yılda 850 bin ton karma yem üretimi yapabilecek altyapıya sahiptir; ancak mevcut üretim, yem fiyatına bağlı talep noksanlığı, kalite yetersizliği, haksız rekabet ve diğer bazı sorunlar nedeniyle 250 bin ton düzeyindedir. Üretilen karma yemin %45’i kanatlı, %55’i ruminant yemidir. Ülkemiz genelinde yem sektörünün yaşadığı sorunların doğrudan hissedildiği bölgemizde, hayvancılığın gelişimine paralel olarak kapasite kullanım oranı istenilen düzeylere ulaşabilecek, kalite sorunu ve haksız rekabet kısmen de olsa önlenebilecektir. Bölgede yem sektörü açısından üzerinde durulması gereken diğer bir potansiyel de, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların beslenmesi için mutlak gerekli olan; ancak yetersizlik sorunu yaşanan kaba yem üretimidir. Bölgenin dağlık ve eşik kesimlerindeki meralar uzun yıllar ağır otlatma nedeniyle büyük zararlar görmüş ve verimsizleşmiştir. Ovada yem bitkilerinin ekimi için ayrılan alanlar son derece sınırlıdır. Yem bitkilerinin pazar/kar açısından endüstri bitkileri ile yarışı çok kısa vadede imkansız gibi görünmektedir. Ancak bölgede hayvancılığın gelişimine, bu alandaki kredi ve teşviklere bağlı olarak yem bitkisi ekim alanları da hızla genişlemektedir. Yem bitkileri ekimi, daha çok bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte yapıldığı işletmelerde gözlenmektedir. Kaba yem açığının artması ve pazar durumunun gelişmesine bağlı olarak ileride doğrudan ticari amaçlı yem bitkisi ekimi, silaj ve kuruot üretiminin de karlı bir tarımsal faaliyet olacağı tahmin edilmektedir. Çukurova Bölgesi, cografik yapısı, toprak özellikleri ve iklim koşullarının sağladığı çok zengin ekolojisiyle, büyükbaş, küçükbaş, kanatlı ve arı yetiştiriciliği yanında yem üretimi, iç ve dış satıma yönelik pazar olanakları ile hayvansal üretim için ciddi potansiyel arz eden özellikler taşımaktadır. Varolan bu potansiyelin en kısa zamanda değerlendirilerek üretime kazandırılması, sağlanacak katma değer ve istihdam olanakları açısından bölge ekonomisi için son derece önemlidir. 3