T.C. SÜLEYMAN DEMiREL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESi ..., IV. KUTLU DOGUM SEMPOZYUMU (TEBLİGLER) 19-20 NİSAN 2001 ISPARTA S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi YAYlNLARI NO: 10 BİLİMSEL TOPLANTlLAR YAYlN NO : 4 TERTİP HEYETi i ·; Başkan : Prof. Dr. İsmail YAKIT (Dekan) Sekreter : Yrd. Doç. Dr. Kemal SÖZEN Üyeler : Prof. Dr. Mustafa ÇETİN Prof. Dr. M. Orhan ÜNER Doç. Dr. M. Saffet SARIKAYA ISBN 975-7929-46-8 DİZGi Ayşe SERİM KAPAK S.D.Ü. Basın ve Halkla İlişkiler BASKI Ali ÇOLAK Yayınlanan Tebliğierin Sorumluluğu Yazariarına Yayınlanan tebliğler Aittir. kaynak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde kullanılabilir ©SDÜ ilahiyat Fakültesi Isparta-2002 İSTEME ADRESi S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi Merkez KampüsüISPARTA Tel : (0.246) 237 10 61 Fax: (0.246) 237 10 58 1I HZ. MUHAMMED'İN ARAP TOPLUMUNDA MEYDANA GETİRDİGİ SOSYAL DEGİŞİM: MEDiNE ÖRNEGİ Arş. Gör. Nuri TUGLU• Toplumun farklı kesimleri tarafından muhtelif şekil ·ve tarzlarda karşı koyuşlara sebep olan toplumsal değişim medeni ve ilkel toplumların vazgeçilmez özelliğidir. Bu çalışmada, Hz. Peygamberin getirdiği yeni din ile birlikte içinde bulunduğu toplumda meydana getirdiği değişimin temel dinamiği olan zihni değişim ve bunun neticesi olarak toplum hayatında ortaya çıkan sosyal değişme üzerinde bir değerlendirme yapılacaktır. Ayrıntılı bir inceleme yapıldığında; toplumdaki değişimierin iktisadi, içtimai, hukuki vb. başlıklar altında incelenmesi münıkündür. Burada bahse konu olan değişimin başlangıcı olarak kabul edilen zihni değişim ve bunun yanında bunun sosyal boyutu olan birkaç konuya temas edilerek, diğer konular inceleme dışında tutulmaya çalışılacaktır. Değişim bütün toplumların karakteristiğidir. Değişme hızı toplumdan topluma farklılık arzeder. Toplumun ilkel veya medeni bir toplum olması önemli değildir. İlkel toplumlardaki değişmenin sınırı ve kurumsallığından söz etmek pek münıkün gözükmezken, medeni toplumlardaki değişmenin, "kurumsal, normal ve gündelik bir olgu haline gelrniş" 1 olmasını, iki toplumda meydana gelen değişmenin temel ayırımı olarak kaydetmek gerekir. İlkel toplumlarda değişim yavaş olduğundan bu toplumlar, değişimin dengeli olarak meydana geldiği toplumlardır. Buna karşılık çağdaş dinamik toplumlarda sosyal değişme çok hızlı ve yoğundur. Ancak değişim bu toplumların her kesiminde aynı zamanda meydana gelernedİğİ için toplum içinde çatışmalar ve anlaşmazlıkların ortaya SDÜ. ilahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi. Dönmezer, Sulhi, Sosyo/oji, Ankara 1984, IX. (Toplıınıbilim), İstanbul I 996, 7. baskı s. 232. Baskı, s.428; Erkal, Mustafa, Sosyoloji çıkmasına sebep olabilmektedir. 2 Bu yüzden toplumdaki küçük gruplar arasında bazı dengesizlikler ve uyumsuzluklar ortaya çıkabilmektedir. I-Sosyal Değişme Genel manada değişim, bir durumdan diğer bir duruma geçiş olarak; toplum da, belli bir amaç ve ortak değer etrafında bir araya gelmiş ve bir arada yaşayan insanlar grubu olarak kabul edildiğinde sosyal değişme ile ilgili olarak şunları söylemek mümkündür. Sosyal değişme: "Belirli bir grup içindeki insanların ilişkilerinde yer ve hareketlerinde teknik terimi ile, sosyal sistemin yapı unsurları ve işleyişi üzerip.deki değişiklikler"dir. Bir başka ifadeyle, "sosyal sistemin yapı ve unsurlarında oluşan yenilikler"dir. Yahut ta "zaman içerisinde bir toplumda gözlenebilen ve toplumun sosyal teşkilatının yapısı veya fonksiyonlarını geçici olarak değil de sürekli ve köklü bir şekilde etkileyen ve toplumun tarihinin akışını değiştiren değişikliklerdir." diye tarif edilmektedir. 3 alan ..., Sosyal •' ' yerleşmiş tavır değişmenin belli başlı temel dinamikleri olmasının yanmda değişimler belli bir süreci içerirl~r. Bütün sosyal sistemler de işiernekte olan şu iki süreci içermektedirler. I-Mevcut sistemin Toplumun yapısını değiştirmektir. yapısını korumak, 2- Bu iki süreç, temelde sistemin varlığını koruma amacındadırlar. Sistemin yapısını aynen korumayı amaç edinmiş bir mekanizma için herhangi bir mesele bulunmamaktadır. Ancak, toplumun yapısında değişim 4 sağlayacak olan mekanizma için aynı şeyi söylemek çok zordur. Çünkü değişimi sağlayacak mekanizmalara toplumun mevcut yapısından aşırı derecede faydalananlar, birbirleri ile menfaat ilişkisi içine girmiş olan gruplar ve toplumda muhafazakar diye tanımlananlar tarafından bir takım itiraz ve karşı koyuşlar ortaya çıkacaktır. Sosyal değişimin, toplumdaki bir takım problemleri çözümlerken, belki de bunun yanında bir o kadar da yeni problemler getirdiğini de görmezlikten gelemeyiz. Bu nedenle ve diğer bir takım sebeplerle insan toplumlarında değişmeye karşı dirençler oluşmaktadır. 2 Dönrnezer,age., s.446, 447; Günay, Ünver, Din Sosyo/ojisi Dersleri; Erciyes Ün. Yay. Kayseri 1994, s.271 vd.; Erkal, age., s. 232. 3 Dönroezer, age., s.428; Günay, age., s. 276; Ülken, Hilmi Ziya, Sosyoloji Sözlüğü, İstanbul 1969,s. 74. 4 Dönroezer, age., s.427. 322 Değiş!lleye karşı oluşan dirençterin altında farklı sebepler Insan gruplannın veya kişilerin birtakım menfaatlerinin yok olması veya statülerini kaybetmesi gibi. "Hz. Peygamberin oluşturmaya başladığı "devrim/değişim; putlara tapmaya, kutsal şeylerle ilintili hale getirilmiş ekonomik hayatlarına, kabile geleneklerine, özellikle kendine inananlardan Hz. peygamberin istediği kabile dayanışmacılığı ve kabile reisierinin otoritesi gibi toplumun mevcut kurumlarına karşı kesin bir meydan okumaydı. Hz. Peygamber' den önceki Medine toplumunda din, ahlaki inanç, sosyal yapı, ve ekonomik hayat hemen hemen bir sistem halini almıştı. Bazı kurumlar ise karmaşıklıktarının yanında, birlerini sınırlı hale getirmekteydi. Zikrettiğimiz kurumlara saidırma veya tecavüz, toplumun temellerine tecavüz demekti. Hz. Muhmmed, Medine'ye gelince toplumun bütün kurumlarını yeniden yapılandırmaya başladı. İşte bu sebepten dolayı Hz. Muhammed'in başlattığı değişime Mekke'lilerin özellikle belli başlı kurumları elinde bulunduran Kureyş'in karşı çıkışı kaçınılmaz olmuştur."5 yatmaktadır. Mesela Hz. Peygamberin peygamberliğine ve onun oluşturmaya yeni toplum yapısının karşısında duranlar farklı amaçlarla ortaya çıkrnışlardır. "Muhammed'in genişleyen misyonu olarak açık bir şekilde, sadece Kur'an vahyini açıklamakla kalmayıp aynı zamanda toplumun bir liderliğini de ortaya koyuyor" 6 olması sebebiyle toplumda liderlik beklentisi içinde olanlar ona karşı çıkınada başı çeken kişiler de olmuştur. Özellikle, Ebu Cehil'in ben dururken/ veya toplumun ileri gelenleri dururken bir yetime peygamberlik verilmesini kendi itibarının kaybı olarak görmesi gibi. 7 Yine Medine'de Übey b. Selül'ün karşı çıkışının temelinde bunlar yatmaktadır. Übey, Hz. Peygamberin lıicret etmemesi durumunda Evs ve Hazreç kabilelerinin ortak re is adayıydı. V e kendisini buna çok inandırmıştı. Hicretle beraber bütün planları altüst olmuştu. Bu sebeple Hz. Peygambere çok büyük bir tepkiyle karşı koymuştur. 8 Ve Medine'deki İslam çalıştığı 5 Lapidus, Ira M., A History of Islanıic Societies, Cambridge University Press, New York 1999,s. 25 6 Lapidus, age., s. 25. 7 Kerim'in da ifade ettiği gibi, yetim olarak yetişmiş olan (as.) peygamberliğini kabullenemiyorlardı. Bu yüzden "Şu Kur 'an, iki memleketten (Mekke-Taif) bir biiyük adama indirilseydi ya ... " (43/Zuhruf, 31) şeklinde temennilerini dile getirirken, aynı zamanda, bu işi kendilerinden birisinin yapması gerektiğini de ifade etmiş oluyorlardı. Ayrıca Hz. Peygamber'e karşı çıkanların, hangi sebeplerle karşı çıktıklarını ve onların psikolojik yapılarının bir tahlili için bk. Muhammed Harnidullah; Hz. Peygamber 'in Biiyük Diişnıanlarmın Psikolojisi, (tre. İsmail Yakıt), Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, VI, (I 986), s. 2 I 1-218. Mekkeli müşrikler, Kur'an-ı Muhı:immed'in Muhammed Hanıldullah, İslam Peygamberi, (tre. M. Said Mutlu), İstanbul I 972, (3. baskı), (I-II), I. 137. 323 düşmanlarının başını çeker duruma geçmişti. Ve bunun için de münafıkların başı sayılmıştır. 2-Sosyal değişmenin sebepleri Sosyal olaylarda, hadise sonuçlarını kestirrnek ve bir yönüyle herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sosyal değişmenin sebeplerini kesin olarak şunlardır şeklinde açıklamak da ·doğru olmaz. Ancak, sosyal değişimler için tikelden yola çıkarak, bu değişimin esaslarını ortaya koymak mümkün olabilir. Bütün bunların yanında değişim sebeplerini üç ana grupta toplamak mümkündür. açıklamanın yanlış olduğu artık ·'., .. ' 1-Sosyal sistemin ..kendi içinden çıkan, bunun iç sürecinden süzülüp gelen değişmelerdir. Medine Toplumunun belli başlı kurumları artık işlemez hale gelmiş, toplumun bütün yapılarının oluşumunda etkili olan kabilecilik anlayışında bile inkırazlar başlamıştı. Bu sebebe toplumda bir değişme sürecinin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmişti. İslam, Medine toplumunun kendi içinden çıkan bu ihtiyacı karşılamıştır . 2-Sosyal sistemin ilgili olduğu sosyal ortarn etkilerine bağlı kültür değişmeleri. Medine toplumu, çevrede kurulan panayırlarla güney ve kuzeye yapılan ticari seyahatler vasıtasıyla farklı toplumlarla ilişki içinde olmuştur. Bu farklı toplulukların ister istemez Medine toplumuna etkileri olmuştur. değişmeler, 3-Çevrenin etkileri. Din de sosyal değişmenin önemli faktörleri arasında sayılagelmiştir. 9 Öte yandan sosyal değişmenin kaderini belirleyen insanlardır. İnsan grupları içinde elitlerin, sosyal hareketlerin ve baskı gruplarının sosyal değişme vakası içerisinde belirleyici roller aldıkları da öne sürülmektedir, 10 ki bu bir gerçektir. Zira Hz. Peygamber'e iman eden insanların ilklerini oluşturanların çoğu toplumun alt tabakasından olan insanlardı. Bu insanların çoğu efendilerinin kendilerine karşı yaptıkları muamelelerden memnun olmayan bir haldeydiler. Ana başlıklarıyla ifade ettiğimiz bu sosyal değişmenin ortaya bir de problemler vardır. Bu problemleri aşmak belki de sosyal değişmenin başarıya ulaşmasında en etkili konumda olan faaliyettir. koyduğu Toplumsal değişim meydana gelirken toplumsal kurumlarda ve sistem içinde değişime maruz kalan unsurtarla birlikte sosyal değişmenin 9 Dönmezer, age.,s.434; Ülken, age., s. 74. 10 Günay, age., s. 280. 324 ortaya çıktığı belli mümkündür. başlı alanlar vardır. Bunları şöylece sıralamak 1-Sosyal Değerlerde Meydana Gelen Değişme: Bu tür değişme toplumda uzun zaman süresi içinde gerçekleşebilir. Sosyal değerlerde ani bir değişmenin ortaya çıkması çok olağanüstü durumları için söz konusudur. 2-Kurumsal Değişmeler: Toplumdaki statü ve roller bunların normlar, ve diğer örgütlenme biçimleri üzerinde meydana gelen gelişmeler, kurumsal değişmelerdir. 11 kapsamları, 3-Kişiler Üzerinde Meydana Gelen Değişmeler: Sosyal sistemler içindeki rolleri ve mevkileri işgal eden kişiler üzerindeki değişmeler aslında fazla önemli değildir ve bunlar sistemin yapısı üzerinde bir değişiklik olarak düşünülmez. Fakat bir sosyal sistemin içerdiği statüleri dolduracak, sosyal rolleri oynayacak kişilerin seçimi, mevkilerine gelişleri hakkındaki kurallar ve kaynaklar üzerindeki değişmeler sosyal sistemin işlemesi bakımından önemli etkiler yapar ve bu nedenle yapı üzerinde değişiklik olarak kabul edilebilir. 12 Toplumun sosyal kurumlarından olan, eğitim kurumları demek vakıf gibi toplumsal statüler ve toplumsal roller de değişim sürecinden etkilenirler. Bunların içinde yer alan insanların bir kısmı konumlarını kaybederken diğerleri yeni konum ve statü elde ederler. Toplum ve toplumsal değişimle ilgili bu kısa bilgileri arz ettikten sonra sosyal değişimin din ile olan ilişkisi hakkında şunları söylemek mümkündür. gibi kurumların etkilendiği 3-Din ve Sosyal Değişim Toplumlarda değişimi meydana getiren farklı sebepler olduğuna temas etmiştik. Bunların yanında mümtaz şahsiyetler ve düşüncelerinin de toplumsal değişirnde etkili olduğu bir gerçektir. Peygamberler de içinde bulundukları toplum içinde seçkin bir konum elde etmiş olmalarının yanında, ilahi vahiy ile oluşmuş bir düşünce ve zihin yapısına sahip olan şahsiyettirler. İşte bu özellikleri sebebiyle getirdikleri din ile beraber toplumda hızlı bir değişimin başlamasını sağlarlar ve belli bir zaman diliminde bu değişimi gerçekleştirirler. Şüphesiz bütün peygamberler için yanı şeyi söylemek mümkün değildir. Biz burada daha çok ilahi dinlerin tebliğeisi olan peygamberleri söz konusu etmekteyiz. İlahi olmayan dinleri ve kurucularını kastetmiyoruz. Hadd-i zatında onlar bir peygamber olmayıp ll Dönmezer, age., s.429-430. 12 Dönmther, age., s.430-431. 325 belki bir felsefi ekolün temsilcisi konumunda olan lider tipler olabilirler. Dini temele dayanan köklü ve etkili değişimleri, literatürde Ülü'l-Azm "Büyük Peygamber" denilen peygamberler gerçekleştirebilmişlerdir. Hz. İbrahim, Hz. Musa ve nihayet Hz. Muhammed (a.s.) Ülül-Azm peygamberler olup, toplumda köklü ve etkili değişimleri gerçekleştirebilen tarihi şahsiyetlerdir. ·'., .. ' Peygamberler ve getirdikleri "din ile sosyal değişme arasında iki hatta üç yö;nlü bir ilişkinin söz konusu olduğunu belirtmek gerekir. Buna göre, din ve sosyal değişme ilişkilerinde din, bir yönüyle sosyal değişmeye engel teşkil eden faktör olarak karşımıza çıkarken, bir başka veçhesi altında sosyal değişmenin temel faktörü veya motor gücü olarak kendini göstermekte ve nihayet·· sosyolojik perspektiften yaklaşıldığında, dini değİşıneyi sosyal değişmenin bir sonucu olarak ele almak mümkün olmaktadır." 13 İslamiyetin, dinin sosyal değişmeye engel olma yönü itibariyle diğer dinlerden ayrılan bir yönü olduğunu söylemekle diğer diniere haksızlık etmiş olmayız. Zira İslam hukukunun temel kaidelerinden biri de "Ezmiinın tagayyürü ile ahkrim 'ın tagayyürü inkar olımamaz" 14 prensibi ki, "zamanın değişimiyle hüküm/erin değişmesini'' ifade etmektedir. Bu ifade ile İslam değişimin önünde engel değil her zaman değişime açık olan kurumsal bir yapı arz etmektedir. Bizim burada üzerinde durmaya çalıştığımız yön dinin değişirnde temel faktör olarak oynadığı rol, bunun da ötesinde Hz. Peygamberin yaşadığı toplumda başlattığı değişim ve bunun neticeleri ile ilgilidir. "Weber, dinin sosyal değişmedeki olumlu ya da olumsuz veya muhafazakar yahut yaratıcı rollerini daha iyi aydınlatmak üzere dini önderlerin bir tipolojisini çıkarmaya çalışmaktadır." 15 Bu maksatla o, "Peygamber" ve "rahip" tipleri üzerinde durmaktadır. Rahip, işleyen ve yerleşmiş bir sistemin parçası olarak, onun üzerinde hiçbir yaratıcı fonksiyon İcra etmez. Sadece müesseseleşmiş geleneksel düzenin idamesini sağlar. Mevcut dini durumla da çatışma yaşamaz. Peygamber ise, orijinal tecrübesi ile yerleşmiş modeliere meydan okur. Eğer başarılı olursa, ortaya koyduğu ilahi mesajın gücü sayesinde taraftarların sosyal hayatı üzerinde köklü değişiklikler gerçekleştirir. Weber'in terminolojisinde Peygamber, karizmatik liderliğin dini bir tezahürüdür. Bunun da ötesinde, 13 Günay, age., s. 281, (J.M. Yinger, Religion, Society and İndivudial, New York 1965, s. 266'dan naklen) 14 Mecelle-i Ahkam-ı Ad/iye, (madde. 39). 15 Günay, age., s. 285. 326 peygamberdeki karizma ilahi bir mevhibedir. Karizma terimi, liderin alelade insanlar üzerinde icra ettiği cazibe gücünü ifade etmektedir. Dini lider bu güç sayesinde, taraftarları nezdinde yaratıcı bir zihniyeti devreye sokar. Böylece geleneksel bir çerçevede, dini liderin karizmatik etkisi en güçlü reformcu veya devrimci bir gelişme ve değİşıneyi gerçekleştirecek bir fonksiyon icra eder. Weber'e göre, peygamberi önderin karizması, misyonunun ilk dönemlerinde çok güçlü ve etkilidir. Peygamber, mevcut dini ve milli kurumlarla, kısacası toplumun işiernekte olan sistemi ile çatışmaların ortaya çıkmasına da sebeb olur. Zira peygamberlerin gerçekleştirdiği köklü değişimi kabul etmeyen şahsiyetler olduğu gibi, eski değerleri yok eden bir sistem ortaya koyduğu için bu çatışmanın olması kaçınılmazdır .16 Hz. Muhammed (sav)'in tebliğ ettiği ve toplumda dini inanç sistemi, genel manada sosyolojik bir açıdan özellikleri taŞır: çalıştığı şu oluşturmaya bakıldığında Toplumun genel hatlarını tamamlayıcıdır, Talimat ve yön vericidir (normatif), İdeolojik ve kültürel anlamları topluma mal edicidir, Kişinin korunmasını sağlayıcıdır, ikincil grupların yokluğunda toplumsal fonksiyonlar icra eder." 17 İslamiyet'in seyyaliyeti sağlayıcı özellikleri göz onune alındığında, sosyal ve ihmal etmediği temel husus şudur: Dengeli ve sağlam temeller üzerine kurulmuş bir toplum oluşturmak, toplumun değişiminden doğacak boşlukları dolduran kurallar koyarak toplumu yönlendiren ve ortaya koyduğu fikir ve kavramları topluma mal eden bir kimliğe sahip olduğu gözlemlennıektedir. bu değişmelerde hedeflediği 'Hz. Peygamberden Önce Medinede Yaşayan TopluluWar Ve Toplumsal Yapının Hususiyetleri l-Medine'oin Coğrafi Konumu Medin e, eski adıyla Yesrib, mün bit toprağı ve bol suyu ve etrafı volkanik kayalada çevrili olan bir şehirdir. Doğusunda Havrael-Vakim ve 16 Wach, Joahim, Din Sosyolojis (tre. Ün ver Günay), İstanbul, 1995, s.420-421; Günay, age., 284-28 17 ŞerifMardin, Din ve İdeoloji, İstanbul 1997, s. 72. 327 batısında Havrael-Vebere koyu bulunmaktadır. Havra el-V akim. Havra elV ebereye göre daha gözde ve daha verimli bir vadidir. Uhud dağı Medine'nin kuzeyinde bulunmaktadır. Asir dağı güney batısında yer alır. Bu iki büyük vadinin dışında Medine'de Buthan, Müzeynib, Maz'ur ve Akik gibi pek çok vadi bulunmaktadır. Bu vadiler güneyden kuzeye doğru uzanmaktadır. Ruma vadisi ise sel sularının toplanma noktası konumunda olan bir vadiydi. 18 2-Medine deki topluluklar Medine, kuzeyden ve güneyden gelen çeşitli kabHelere mensup göçmenlerin oluşturduğu bir şehirdir. Bu şehrin nüfusunu oluşturan insanların iki gruba ayrildığını görmekteyiz. Kuzeyden gelen Yahudilerle güneyden Yemen'den gelen Evs ve Hazrec kabileleri. Evs ve Hazrec kabilelerinin Medine'ye gelişi yahudilerden öncedir. Aslında iki toplumun Medine'ye gelişi arasında yaklaşık yetmiş yıllık bir zaman dilimi vardır. Bu iki topluluğun Medine'ye gelişi ve yerleşmesi hakkında kısaca şunları söylemek yeterli olacaktır. 19 .. a-Yahudi Topluluğu ' Medine'nin baskın nüfusunu oluşturan20 ve genelde Hicaz da bulunan Yahudilerin, bu bölgeye ne zaman ve nereden geldikleri konusunda farklı teoriler bulunmaktadır. Muhtemel teoriler, onların Suriye taraflarından I. ve II. Yüzyıllarda göç etmiş olabilecekleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. 21 Yahudiler, Romahiara karşı yapmış oldukları isyanda başarısız Hicaza yaptıkları göç arttı. Bu göçmenlerden bir kısmı Yesrib'e, bu günkü adıyla Medine'ye, geldiler. Medine'ye gelen ilk Yahudi grubu imparator Hodriyan'a karşı yapılan isyanda başarısız olan gruptu. Bunlar, M.Ö. 132-135 yılları arasında gelmişlerdi. 22 kalınca Medine'deki Yahudiler, Beni Kureyza, Beni Nadr ve Beni Kaynuka kabileleriydi. Bunlardan ilk ikisi Medine'de yaşayan iki büyük Yahudi 18 Umeri, Ekrem Ziya, Madinan Society at the Time of Proplıet, (çev: Hada Hattab), Virginia U.S.A. 1416/1995, II. Baskı, s. 43. 19 Lapidus,age., s. 25 vd. 20 Lapidus, age., s. 27. 21 Umeri, age., s. 43. 22 Phliph K. Hitti, Siyasal ve Kültürel İslam Tarihi, (çev. Salih Tuğ), (MU. Ilahiyat Fak··ültesi Vakfı Yay.) İstanbul I 995, (1-II)I. 156; Hasan İbrahim Hasan, Siyai-DinfKiiltürel- Sosyal İsliim Tarihi, (tre. İsmail Yiğit ve arkadaşları), İstanbul 1992, (I-IV), I. 123. 328 kabilesini teşkil etmekteydi. 23 Medine toplumunun baskın nüfusunu Yahudiler'in oluşturduğu yukarıda zikredilmişti. Bu kabileler Medine'ye göç ederken Suriye'deki ziraat ve sanat kültürlerini de buraya getirmişlerdi. Ancak zamanla onlar da Medine'deki Arap toplumundan etkilenerek yavaş yavaş Araplaşmışlardı. Araplar arasında yaygın olan kabile dayanışması, asabiyye ırkçı lı ğı, silah eğitimi ve şiir söyleme gibi özellikler Yahudiler arasında da ortaya çıkarak yayılmaya başladı. 24 Yahudiler arasında daha önce olmayan kabilecilik anlayışı çok yoğun hale geldiğinden, bir dini grup olarak yaşamayı devam ettiremediler. Sürgüne maruz kaldıkları zaman peygamberleri Musa (as) zamanındaki kadar birbirlerine yakın olamadılar ve kabileler arasında çatışmalar yaşamaya başladılar. 25 Yahudilerin ekonomik faaliyetlerinin merkezinde Mekke toplumunda olduğu gibi faiz vardı. Ekonomisini faiz gelirleri üzerine temellendirmiş/ 6 Arapların kabilecilik anlayışı içerisinde yaşamayı sürdüren bir Yahudi toplumu Hz. Peygamberin hicret ettiği dönemde Medine toplumunu oluşturan ana topluluklardan birisi konumundaydı. b-Arapların Oluşturduğu Medine'de Yahu dilerin Topluluk dışında yaşayan gruplar da vardı. Bunlar, aralarında az sayıda Hıristiyan 27 barındıran ve Evs ve Hazrec kabilelerinden meydana gelen arap topluluklarıydı. Evs ve Hazrec kabileleri Yemenli Ezd kabilesine bağlıydılar. Yemen'den değişik zamanlarda kuzeye doğru göç etmişlerdi. 28 Muhtemelen ilk göç M.Ö. 207 dolaylarında olmuştu. Evs ve Hazrec kabileleri Medine'ye göç ederken aynı dönemlerde Huzaa kabilesi de Mekke'ye göç etmişti. Yahudiler Medine'ye gelip verimli arazileri Evs ve Hazrec'in elinden alıp kendileri bu arazilerden faydalanmaya başlamışlardır. Evs kabilesi Medine'nin avali denilen bölgesine yerleşirken, Hazrec kabilesi daha aşağı taraflardaki bölgeye yerleşmişti. Evs kabilesinin yerleştiği alan Hazrecliler'in yerleştiği yere göre daha verimli bir araziye sahipti. 29 Mekke halkının aksine Medine ve Taif halkı arazinin elverişli 23 M.Hamidullah, age., I. 137. 24 M.Hamidullah, age., 1.137-138. 25 Umeri,age., s. 44 26 M.Hamidullah, age., 1.137. 27 M.Hamidullah, age., I. 137. 28 Hitti, age., !.156; H.İ.Hasan, age., 1.123. 29 Umerl, age.,. 45. 329 olması sebebiyle ziraatla meşguldü. Buralarda hurma bahçeleri ve üzüm bağları olduğu gibi diğer zirai ekim çeşitleri de yapılmaktaydı. 30 İslamiyet'in ortaya çıkışı sırasında Medine'de kan davaları o hale gelmişti ki, hemen hemen hiç kimse, kendi barınağı haline getirilmiş çiftliğinden, tehlikesizce dışarı çıkamazdı."31 Bu ifadeler biraz abartılı da olsa gerçeklik payına sahiptir. İslam öncesi Medine toplumunun bir hakikatini yansıtmaktadır. Öyle ya, aynı sütaleden gelen Evs ve Hazrec gibi iki kabile arasında zaman zaman problemler ortaya çıkmış ve defalarca karşı karşıya gelmişlerdir. İslamiyet'in gelişine yakın dönemlerde, Evs ve Hazrec ., .i kabileleri birbirlerini yok edercesine savaşlar yapmışlardır. 32 Son olarak, Hz. Muhammed'in (as) gelişine yakın zamanlarda Buas harbinde karşı karşıya gelmişlerdi. Bu son savaş İki kabile arasında acı duyguların ortaya çıkmasına neden olmuştu. Bunun neticesi olarak iki kabileye mensup olanlar arasında barış içinde yaşmak hususunda aşırı derecede bir istek meydana gelmiştir. Aslında bu olayın Medine'de kardeşlik ve barışın habercisi konumunda olan İslamiyerin hızlıca kabul görmesi ile de yakından ilgisi vardır. Çünkü en son Buas harbinde, Evs ve Hazrec hicretten sadece beş yıl önce karşı karşıya gelmişlerdi. 33 Evs ve Hazrec arasındaki rekabet öylesine ileri boyutlara ulaşmıştı ki; bu iki kabileden ilk müslüman olanlar birbirlerinin imamları arkasında namaz kılmıyorlardı. Herkes kendi kabilesinin imamının arkasında namaz kılıyordu. Ta ki Hz.Peygamber kendilerine Mekke'den kendilerine imam gönderineeye kadar bu böyle devam etti. 34 Bu konuyla alakah olarak bize ışık tutacak en güzel ifadeleri Hz. dile getirmektedir: "Buas harbi, Allah'ın Resulüne aramağan olarak takdim ettiği bir gündür ki; bu (muharebe)nin (neticesi) üzerine ResuluHalı (sav) (medineye) hicret etmişti. Bu haldeki (hicret sırasında) muharip (Ev s ve Hazrec)lerin cemiyetleri dağılmış, eşrafı öldürülmüş ve yaralanmıştı. Bu perişanlık üzerine Allah, muhariplerin (ensarın!evs ve Aişe şöyle 30 Çağatay, Neşet, İslamdan Önce Arap Tarihi ve Cahili/ye Çağı, Ankara 1957, s. 68, 140- 31 Çağatay, 32 Lapidus, age., s. 27-28. 33 M.Hamidullah, age., I.l36; H.İ.Hasan, age., I.l25; İbnü'l- Esir, İzzüddin Ebi'I-Hasen Ali b. Ebi'l-Kerrarn, el-Kamil fı't-Tarih Tercümesi İslam Tarihi, (tre. Ahmet Ağırakça ve arkadaları, Redaktör: Mertol Tulum), İstanbul 1986, s. I, 548-555. 34 M.Hamidullah, age., I. 118. 142. age., s. 89. 330 hazrecin) İslam camiasma girmeleri için bu günü Peygamberi (sav)'e hazırlamıştır. " 35 Evs ve Hazrec bu gelenlerine başvurmaya sıkıntılı durumdan kurtulmak için Mekkenin ileri fakat Ebu Cehil'in müdahalesiyle aralarında barışı sağlamayı başaramamışlardı. Ebu Cehil'e aralanndaki anlaşmazlığı çözmesi için gittiklerinde, Ebu Cehil onlara, Medine'ye geldiklerinde Evs ve Hazrec'e mensup hanımlarından kendilerinin faydalanmasına karşı çıkmamaları şartıyla aralarındaki problemin çözümüne katkıda bulunabileceğini ifade etmiştir? 6 Onlar bunu kabul etmeyince aralarındaki problem de çözülememişti. Evs ve Hazrec kabilelerinin ileri gelenleri daha sonra Resulullah'la karşılaşıp ondan getirdiği dinin esasları hakkında bilgi aldılar. Onun vaazlarını dinlediler. Hz. Peygamberden dinledikleri onlarda derin izler bıraktı ve aralarındaki anlaşmazlığın ancak peygamber tarafından çözüleceği kanaatine vardılar. Ak:abe biatlarından sonra da Hz. Peygamberi Medine'ye davet ettiler. Böylece aralarındaki anlaşmazlık da ortadan kalkmış oldu. 37 gitmişler; Birbirleriyle anlaşamayan ve çatışma halinde olan Arap ve Yahudi kabilelerinin oluşturduğu Medine'de içtimai durumun müsait olduğu kadar, kabilenin reisi olan şeyhin yönetimiyle organize olmuş 38 ve kabile hayatının aşılamadığı 39 politik ve siyasi durum da, Hz. Muhammed' e yapacağı değişim için girişim yapmaya ve değişimi başlatmaya hayli müsaitti. Etkili bir liderlik ve birlik olmaksızın küçük kabile gruplarına bölünmüş insanlar, devam eden kan davaları yüzünden birbirleriyle savaş halindeydiler. Muhammed'in düşmanları, onun gücünü birliğine karşı duramayacak kadar çok fazla bölünmüşlerdi ve putperest kabileler onun öndediğini kabul etmiş ve müslüman olmuşlardı bile." 40 Ana temelleri akrabalık bağları üzerine oturtutmuş olan Medine toplumunun yapısında mevcut olan akrabalık bağlarının nasıl oluştuğunu belirtmekte yarar vardır: Kısaca temas edecek olursak, Cahiliyye devri Arapları, derece derece uzaklaşmak üzere müşterek eecllerin erkek tarafından 35 Buhar!, Ebfı Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Ciimiu 's-Salıflı, İstanbul 1992, Meniikıbu'l-Ensar, I, 28, 46; Ahmed b. Hanbel, Miisned, VI.61. 36 Çağatay, 37 Babanzade Ahmed Nairn-Karnil Miras, Salıfiz-i Tercüme ve Şerlıi,, Ankara 1982, (I-XII) X. s. 7. 38 llitti, age.,l.52. 39 M.Harnidullah, age., I. 138. 40 Lapidus, age., s. 27-28. age., s. 122. 331 Bııluirf Mıılıtasarı Tecrfd-i Sari/ı çoğalan zürriyetlerinden teşekkül eden aile kümelerinden oluşmaktaydı. 41 Ancak bu aile kümeleri kan bağı olmayan kimseleri dışarıdan aralarına alma imkanına sahiptiler. İstilhak, 42 muahat43 ve hilfl4 gibi yollarla aralarına yabancılar da karışıyordu. "Çünkü araplarda bir adam istediği bir yalıaneıyı kendi nesebine katabilir ve onu kendi ailesi e:fradından sayabilirdi."45 Bunun yanında nikah türleri içinde de temas edeceğimiz şekillerde de akrabalık teessüs ettirilebiliyordu. Hiçret ve Hz. Peygamber'in Medine'de Toplumsal Yenilikler Gerçekleştirdiği Hz. Peygamber'in Medine toplumunda oluşturduğu sosyal değişme örneklerinden önce bu değişimin başlangıç noktası olan Hicret'i ele almanın ve bu yüzden, önce hicretle ilişkili olarak sosyal değişimin ele alınmasının uygun olacağı kanaatindeyiz. a·Hicret: (Medine Toplumsal Değişiminin Başlangıcı) •' ' Hicret, Mekke'den Medine'ye göç etme hadisesinin adıdır. Ancak bunun bir yaşama mekanını değiştirilmesinden daha ötede bir manası vardır. Medine'ye gelen muhacirle~~ başlangıçta Kureyş'in farklı kabilelerine mensup kimselerdi. Zamanla Arap Yarımadası'nın her tarafındaki müslümanlar Medine'ye gelmeye başladı. Hatta hicret bütün müslümanlar için bir görev gibi algılandı. Hicret, ta Mekke'nin fethine kadar devam etti ve Mekke'nin fethiyle birlikte hicret resmen yasaklandı. 46 Hicret, inanç ve prensipler uğruna kendini adamanın ve samirniyetİn Muhacirler, anayurtlarını, zenginliklerini, ailelerini, arkadaşlarını çocuklarını Allah ve resulünün çağrısına uymak üzere terk etmişlerdi. 47 Bazen bütün bunları göze alarak hicret etmek isteyenlere engeller çıkartılabiliyordu. Bunlardan biri de Suheyb er-Rfunl isimli bir kanıtıydı. 41 Çağatay, 42 İstihlak: 43 Muahat: Bir Arabın aileden olmayan bir başkasıyla kardeşleşmesidir. Bunlar gerçek kardeş gibi aralarında birbirlerine mirasçı da olurlardı. (Çağatay, s.118.) 44 Hilf: Esir olup kurtuluş fidyesi vererneyen kimse, o ailenin bir üyesi gibi Rabul edilir ve o toplumdan sayılır. Bu şeklide fidye veremediği için bir ailede kalmak zorunda kalan insanlara da "hallf' denir. (Çağatay. S. 117.) 45 Çağatay, 46 Buhfui, Cihad, 193; Umeri, age., s.55. 47 Lapidus, age., s. 225-26. age., s. 117. Eski Araplarda, bir kimse istediği bir yabancıyı aileye katabilirdi. Bu şekilde bir yabancıyı nesebe katamaya istihlak denir. (Çağatay, s. 117.) age., s. 117. 332 sahabidir. Mekkeli Müşrikler, Suheyb er-Ruml'nin hanım ve çocuklarıyla hicret etmesine mani olmuştu. 48 Yaklaşık olarak bir yıl boyunca Suheyb'in hanımı Ümmü Seleme, her gün Mekke yakınlarındaki Ebtah denilen yere çıkıp gün boyu göz aşı dökmüştür. Nihayet bir yıl sonra çocuklarıyla birlikte Medine'ye gelebilmiştir. Bunun gibi pek çok hadise mevcuttur. İslamın ilk yıllarında Müslümanlar çok sıkıntılı durumlar yaşamışlardı. Bu onların inançlarının gücünün ispatıydı. Aynı zamanda diğer düşünce ve diniere karşı inanç üstünlüklerinin, 49 ve "inanca dayanan toplum birliğinin kan bağının oluşturduğu birlikten daha güçlü" 50 olduğunun bir göstergesiydi. Hicret, Hz. Peygamber'in öğretilerinin ve ona tabi olanların eğitiminin ortaya çıkardığı güçlü bir sadanın göstergesiydi. 51 Hicret, Medine yeni bir toplumun gelenlerinin kabul inşasının başlangıç noktasıydı. etmediği yapının oluşmasındaki veya kabul etmek ilk hareket noktasıydı. Mekkeli istemediği müşriklerin ileri yeni bir sosyal Yeni Medine toplumunun yapısı, temel prensip ve inançlara dayanan bir kurum üzerine inşa edilmişti. Daha önceleri asabiyetin ön plana çıktığı bir Medine toplum yapısı söz konusuydu. Bu yüzden daha önceleri insanların, hürler, köleler ve mevali 52 diye sınıflara ayrılırken, yeni Medine toplumunda insanlar inançların ön plana çıktığı üç ana gruba ayrılmışlardı. Müminler, münafıklar ve Yahudiler. 53 Hicretin başlamasıyla birlikte, Muhacirlerin Medine'ye akın etmeleri ekonomik ve sosyal birtakım problemlere sebep oldu. Bu problemler kesin olarak çözülmesi gereken bir durum arz etmekteydi. Hz. Peygamber kardeşlik kurumunu oluşturarak bunların çözümü için ilk adımı atmıştı. Hz. Peygamberin hicretiyle birlikte hızlanan göç hareketi sonucu Medine'ye gelenlerin çoğu işsizdi. En azından belli bir süre işsizdiler, ve bunların hayati ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Bu problem bir şekilde 48 M.Hamidullah, age., I. 122. 49 Umeri, age., s. 55. 50 Lapidus, age., s.26. 51 Umert, age., s. 55. 52 Mevla kelimesinin çağulu olan Meval1; herhangi bir köleyi ve esiri, sahibi aıad ederse o, azad edenin mevlası olur, onun kabilesine mensup sayılır, akraba niteliği kazanır. Mevlanın birkaç çeşidi vardır. Sahibi tarafından azad edilen köleye "ıtk mevla"; sahibi ile anlaşarak, diyetini ödemeyi bir plana bağlamak suretiyle azad olan köleye de "mükatebe mevla" denir. (Çağatay, s. 120). 53 Umeri,.age., s. 59. 333 çözülmeliydi. Hz. Peygamber bu problemin çözümü için uygulamaya koydu. 54 kardeşlik sistemi Kardeşlik sistemi, Medine toplumunda meydana gelen en çarpıcı ve dikkate değer değişimlerden bir tanesidir. Bu Medine'de uygulamaya konan ilk değişim örneklerinden biridir. Daha önceleri kabile yönüyle yakınlığı olanlar veya bir anlaşmaya bağlı olarak bir kabile ile anlaşma yapmış olanlar arasında ilişkiler kurulurken ve her şartta yardımlaşmalar sağlanırken, yeni düzenlernede aileler arasında bir yakınlık ve daha öncekine benzerlik arzeden bir anlaşma olup olmamasına bakılmaksızın, sadece inanca dayalı bir zihniyet ve bunun neticesi olarak aileler arasında kardeşlikler kurulmuştu. Belki de kabilecilik anlayışı ile aralarında anlaşmazlıkları olanlar birbirleriyle kardeş ilan edilmişti. 55 Bu faaliyet içerisinde yaklaşık olarak 186 aile birbirleriyle kardeş ilan edilmişlerdi. 56 b-Medine'deki sosyal muhabbet değişimin iki ana unsuru: sevgi ve ., .i Her toplum hayatında .belli değerler, belli sosyal normlar, bu değerleri besleyen bir takım temel dinamikler vardır. Yeni oluşan Medine toplumunun sosyal değerleriniri temeli dini olmakla beraber karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbete dayanmaktaydı. Hz. Muhammed (as) Medine toplumunu sevgi, muhabbet ve karşılıklı birbirlerini destekleme temelleri üzerine kurmuştur. Bu, hadis-i şerifte şöyle dile getirilmektedir. "birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat hususunda mü'minler bir ceset gibidirler. Ondan bir uzuv rahatsız olursa cesedin diğer uzuvları da uykusuzluk ve humma ile ona iştirak etmeye çağrışırlar"57 . Sevgi ve şefkat, yaşiısından gencine, büyüğünden küçüğüne, zengininden fakirine kadar Medine İslam toplumunun mensupları arasındaki ilişkilerin temelini oluşturmuştur. Sevginin toplum içinde yayılması anlayışını şu hadisteki ifadesinde görmekteyiz: "Sizden biri kendisi için istediğini din kardeşi için istemedikçe gerçek mürnin olamaz."58 Medine toplumunda yaşayan müslümanlar bencillik ve çıkar peşinde koşmaktan uzak ve her zaman birbirlerinin yardımına koşan bir topluluktu. Bunun oluşmasında etkili olan, Hz. 54 M.Hamidullah,age.. , I. 133-134; H.İ. Hasan, age., I. 138. 55 Umeri, age., s. 63-65. 56 M.Hamidullah, age., I. 136. 57 Müslim, Birr ve's-Sıla, 66-68 fX. s.537-539. 58 Buhar!, İman, 7. 334 Peygamber tarafından ifade edilmiş şu hadis örnek olması bakımından yeterlidir. "Kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımında olacaktır." 59 Medine'de oluşan yeni toplumda Müslümanlar arasındaki ilişkiler sevgi ve saygıya dayandığından, zengin bir kimse fakiriere yüksekten bakmaz, ona karşı bir kural koymaz, zayıflara karşı güç kullanmazdı. Muteber hadis kaynaklarından İmam Müslim'in kitabında naklettiği ve EbU Hureyre (ra)'ın rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Birbirinize hasetlik etmeyin! Müşteri kızıştırmayın! Birbirinize buğzetmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Biriniz diğerinin pazarlığı üzerine satış yapmasını Kardeş olun ey Allah'ın kulları! Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; onu-yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. Üç defa kalbine vurarak, takva işte buradadır. Bir kimseye günah, kötülük olarak, müslüman kardeşini küçük düşürmesi/tahkir etmesi yeter. Müslümanın her şeyi, kanı, malı ve namusu müslümana haraındır." 60 karşılıklı Yine hadisiere göre bir müslümanın diğer bir müslümanla olan herhangi bir kızgınlıktan dolayı kesmişse bunu üç günden fazla devaın ettiremez. "Bir müslümanın diğer bir müslümana üç günden fazla dargın durması helal olmaz"61 şeklindeki düsturlarla toplumda barış ve huzur ilişkisini sağlanmaya çalışılmıştır. Zengin olanlar ekonomik alanda ve toplumun refah düzeyinde meydana gelen açığı kapatmak üzere toplumun hizmetine sunulmak üzere para bağışında bulunurlardı. Fakir olan kimse refah düzeyini yükseltmek amacıyla zenginin önünde eğilme ihtiyacı hissetmezdi. Çünkü zengin olan kişi farz olan zekatı, bunun yanında nafile olarak sadaka vermek suretiyle fakir] ere yardımcı olurdu. Hz peygamber tarafından yeniden yapılandırılmaya çalışılan Medine toplumunda sınıflaşma mantelitesi ve toplumda sınıflar arası çatışma söz konusu olmaınıştır. İnsanlar gelir düzeyi az ve çok olanlar diye gruplara ayrılmamışlardı. Medine islam toplumu sınıflar arası çatışmaya şahit olmadığı gibi, zenginlerin fakirler üzerine üstünlüğünü de tanımayaı1 bir yapıya kavusmuştu. İnsanlar arasında ırk, nesep, köken ayrımını da tanımamaktaydı. Çünkü Kuran-ı Kerim "Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. hem de sizi soylara ve kabilelere ayırdık ki; birbirinizi tanıyasınız. biJiniz ki, Allah katında en iyiniz, takvası en ziyade İslam 59 Buhan, Mezruim, 3; ikrah, 7; Ebu Davud, Edeb, 38; Tirmizi, Hudud, 3. 60 Buhan, Edeb, 57; Müslim, Birr, 24,32. 61 Buhaıi, Edeb. 57; Müslim, Birr, 23,25; Ebu Davud, Edeb, 48; Tirmizi, Birr, 21-24. 335 olanınızdır." 62 buyururken, Hz. Peygamber büyük bir insan kitlesine hitap ve veda hutbesi dediğimiz, o büyük konuşmasında şunu ifade etmişti: "Arabın Aceme, Acemin de Araba üstünlüğü yoktur." "Müslümanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir" 63 . İnsanlar arasındaki üstünlüğün ancak ve ancak takvada olduğu gerçeğini toplumun bütün kesimleri bilmekteydi. Medine toplumunda insanlar, bu günkü insan hakları beyannamesinde belirtilen temel hak ve özgürlükler noktasında pek çok hakkı o zaman elde etmişlerdi. Her ferdin, kazanma, ekonomik gücünü geliştirme gibi noktalarda fırsat eşitliğine sahipti. İnsanlar arasında zengin-fakir, kadın-erkek ayrımı yoktu. İslam öncesinde, hürler, köleler ve mevali şeklinde sınıflandırılan insanlar, inançlarına göre, mümin, kafır ve münafık diye sınıflandırılmıştır. Böyle olmasına karşılık insanlar, İslam hakkında ve Hz. Peygamber aleyhinde faaliyette bulunmadıkları sürece istedikleri dini seçmekte ve yaşamakta serbesttiler. 64 ettiği c-Kabile Merkezli Bir Toplumun Dini Merkezli Topluma Doğru Değişimi -.~ Medine toplumu, Arabistan'ın İslam öncesi genel yapısına uygun olarak kabilecilik hassasiyetlerinin ön plana çıktığı, ve daha çok kabilecilikten doğan unsurların oluşturduğu bir sosyal yapıyı haizdi. Bu toplumlarda hemen hemen her kurumda kabileciliğe ait unsurları görmek mümkündür. Arap toplumunda, dolayısıyla Medine toplumunda akrabalık ilişkileri belli başlı şekillerde ortaya çıkmaktaydı. Başta kan bağı yoluyla oluşan akrabalıklar olmak üzere yaygın olan birkaç türünü şöylece sıralamak mümkündür. Akrabalık bağlarının toplumunda görülen çok büyük önemi haiz özellikle ön plana akrabalık şekilleri, olduğu Arap çıkanları, yapı itibarıyla şöyleydi. 1-Kan bağı yoluyla olan akrabalıklar. Bu nesep yönüyle birbirlerine olan akrabalardır. Bu tür bir akrabalık ilişkisi bütün toplumlarda mevcut olan bir akrabalık bağıdır. bağlı 2-Birinin himayesine girmek suretiyle oluşturulan akrabalıklar. Her hangi bir adam bir kabileye mensup birine koruma talebiyle müracaat eder ve o da kabul ederse aralarında bir akrabalık oluşmuştur. Bu tür bir 62 49/Hucurat 13. 63 Muhammed b. Selame, el-Kudai, Miisnedii 'ş-Şihab, Beyrut 1407/1986, ll. Bask, II.cilt, I. 145, Hadis no:l95. 64 Umerl, age., s.80. 336 uygulamaya daha çok zayıf ve korumaya muhtaç olan kimseler güçlü olan kabile mensupları arasında olmaktaydı. Buna nıuahat denirdi. 65 Bu tür akrabalık müessesesine ve işletilmesine Hz. Peygamber son vermiştir. 3-Bizim kan kardeşi dediğimiz şekildeki Ka'be'nin kutsallığı altında Ka'be'de yapılırdı. 66 akrabalık Bu özellikle 4-Bir kimse ile kölelik vasıtasıyla oluşturulan akrabalık kölenin efendisi köleyi azat ettiğinde artık o köle efendinin kabilesinin akrabalarından sayılıyorrlu ve o da mevali denilen grubun diğer bir unsuruydu. 67 5- Hilf ile oluşan akrabalık Bu hilf denilen bir tür anlaşmaya bağlı olarak ortaya çıkan akrabalıktır. Esir olan kimsenin kurtuluş fıdyesi vermemek amacıyla yaptığı bir anlaşma sonucu oluşmaktadır. Esir kendini esir eden adamın mensup olduğu topluluğun damgasıyla damgalanır ve o topluluğun bir ferdi sayılırdı. 68 Zikredilen bu akrabalık türlerinden son dördü, kan bağı akrabalığının sağladığı bütün hakları sağlamaktaydı. 69 Eman verme müessesesi hariç kan bağı ile oluşan akrabalık ilişkilerinin tamamı Hz. Peygamber tarafından kaldırılmıştır. Saydığımız türden bu akrabalık ilişkileri üzerine temellendirilmiş bir toplum yapısı içerisinde elbette diğer kurumların varlığı da söz konusuydu. Mesela aile yapısı, ticari ilişkiler, yönetim organizasyonu gibi unsurlar bunlardan bir kaçıdır. Bu kurumlar da genelde akraba bağları ile ilişkili bir yapıdaydı. Kölelikte bile akrabalık ilişkileri ön plana çıkmaktaydı. Daha sonra üzerinde tekrar duracağımız üzere Hz. Peygamber'in ilk peygamberlik döneminde kendisine uygulanan muhasarada yaşananlar, akrabalık ilişkilerinin boyutunu göstermektedir. Yine kabİleeiliğin boyutunun ne olduğunu ifade etmesi açısından kabilelerin, Beni Mustalik, Beni Kureyza, Beni Ümeyye ve Beni Haşim vb. isimlerle adlandırılmış olmalarıdır. Bir başka boyutu ise, kabileterin mensubiyetle övünmeleri, hatta bazen bunu Hz. Adem'e dayandırma70 , bazen de ölüleri dahi sayma şeklinde yarışa 65 Çağatay, age.,s. 118, Wolf, Eric, "The Social Organization of Mecca İslam", Social Clıange, (edit: S.N. Eisenstadt), Boston 1968. s. 213. 66 Wolf, age., s. 213 67 Hitti, I. 50. 68 Çağatay, age., s. 117. 69 Çağatay, ay. 70 Hitti, age., !.52. 337 and The Origins of kalkışmalarıdır. 71 Yine Hz. Peygamber ve müslümanlara uygulanan ambargo dönemine kadar, İslam' ın en azı lı düşmanı olan Ebu Leheb bile kabilecilik duyguları içinde Hz. Peygamberi korumuştur. 72 Peygamber tarafından ortaya konan ideolojik hareketlilik akrabalık kurulmuş eski Arap düzenine ait ne var ne yoksa onları yıkıp yok etmiştir. Çünkü kabileye tam bir ihlasla bağlanma İslam mefkuresiyle uyuşmuyordu. 73 Hz. Muhammed'in ortaya koyduğu yeni anlayış, yeni mefkure ve oluşturmaya çalıştığı değişim toplumun farklı grupları tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Akrabalık ilişkilerine dayanan gücün zayıflamasına neden olduğu için kabHelerin ileri gelenleri tarafından Ebu Talip mahallesinde uygulanan ambargoya destek olanlar, aynı soydan geldikleri halde ona inanmayanlardan oluşmaktaydı. Hata onun ortaya koyduğu bu misyonu eleştirenter gelenekte var olan anlayışın özlemi içinde şiirler bile söylemişlerdir. Bedir harbinde "Aman Allahımi Akrabalar arasındaki ilişkiler burada ciddi bir şekilde zedelenmiştir"74 diyen şair Hz. Peygamberin yapmaya çalıştığı değişime karşı çıkanların zihin yapısını anlatan en iyi örneklerden birisidir. Çünkü Bedir savaşında baba ile oğul karşı karşıya üzerine gelmişti. Bahsettiğimiz ve Bedir harbinde yaşananlar, akrabalık ilişkisi içinde yetişmiş insanların anlamakta zorluk çektikleri pek çok hadiseden sadece ikisidir. Geleneksel anlayışa göre akrabaların bir başka akrabaya böyle davranması söz konusu olamazdı. Bir kimse akrabası olan birine eziyet edemezdi. Ama Hz. Peygamber'e akrabaları açlık çektirecek kadar katı davranmışlardı. Onların anlayışına göre "bir toplumun birliği dini inançları uğruna parçalanamazdı."75 Bedir harbinde baba ile oğul bir birlerini öldürmek pahasına karşı karşıya gelmişlerdir. Cahiliye mantığı ve sosyal değerleri açısından olması mümkün olmayan bir tavırdı. Ancak Hz. Peygamber onarın toplumsal değerlerinden biri olan sıkı akrabalık bağlarının oluşturduğu yapıyı yavaş yavaş dini bağlara doğru kaydırmayı başarmıştı. Bu iki hadise, dini ilişkilere ve dini bağlara dayalı olarak ortaya çıkan "yeni ambargo olayı 71 102/Tekasür, 1-2. 72 Harndi Aktaş ve Arkadaşları, (Redaktör: İsmail Kılhoğlu) İslam Tarihi, Kültür ve Medeniyeti, İstanbul 1997, (II. Baskı) (I-IV), I. 53-54. 73 Ahmed Emin, Fecrul-İslam, (tre. Ahmed Serdaroğlu), Ankara 1976, s. 135. 74 Wolf, age., s. 217. 75 Lapidus, age., s. 25. 338 güç ile başa çıkınada akrabalık ilişkisi prensiplerinin tamamıyla nasıl da başarısız olduğunu gösterir. 76 Bu toplumda, akrabalık her şeyin üstünde tutulmak1:aydı. Bir kabileden bir kimse suç işlese, kabilenin tümü bu suçu üzerine alırdı. 77 Bir kabile eğer güçlü ise, o kabileden bir kimse bir başka bir kabileye karşı suç işlese ve bu suç sabit bile olsa o kabile karşı tarafa ceza olarak bir şey vermek zorunda değildi. Kuvvetli olan zayıf olanı ezmekteydi. 78 Arapların cahiliye anlayışlarından kalma "kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et anlayışı" ırkçıhğın, diğer bir ifadeyle asabiyetin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Özellikle kabilecilik anlayışında, kabileye tam bir ibiasla bağlanmak önemliydi.79 Her durumda kabile ile birlikte hareket etmek esastı. 80 Hz. Peygamber aynı sözü "kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et" özdeyişini söylediğinde, sahabe biraz şaşırmıştır. Çünkü bu duydukları söz cahiliye toplumunda yaygın olan bir sözdü ve bunu Hz. Peygamber'in söylemesine bir anlam verememişler ve: "Ya Rasulallah (sav) mazluma yardımı anladık ama zalime nasıl yardım edilir?" diye sormaktan kendilerini alamamışlardır. Bu soruya karşılık hz peygamber: "Zalimin zulmüne mani olmak suretiyle ona yardım etmiş olursun." şeklinde cevap vermiştir. 81 Hz. Muhammed, önce fikirde birliği sağladıktan sonra toplumun ve işlevleri üzerindeki birliği sağlayarak kabile anlayışına dayanan bir toplumu, dini anlayış ve hassasiyetierin oluşturduğu bir toplum yapısına dönüştürmeyi başarmıştır. O'nun peygamberlik misyonunun başarısı, kan akrabalığına dayanan kabile mensubiyeti yerine dinin manevi mensubiyetini getirmiş olmasındadır. 82 Giderek hayali bir hüviyet kazanan ve bozulan akrabalık ilişkilerinde sosyal iletişimin daha önde gitmesi sebebiyle bu unsurların saflaşmasına da imkan tanımıştır." 83 Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği din, kendine kabile statüsünü değil, dine dayalı bir diğer kurumları 76 Wolf, age., s. 219. 77 Fecrul-İslarn, s. 38. 78 Fecrul-İslarn, s.l34. 79 Fecrul-İslarn, s. 135. 80 17/İsra, 31; H.İ.Hasan, age., 1.87. 81 Buhfui, Tefsir, 63, MezaJim, 4. 82 H itti, age., I.208; H.İ.Hasan, age., I. 138-139. 83 Wolf, age., s.219. 339 önderlik ve imkanı veriyordu. 84 Aslında biz Hz. Peygamber'in hicaz toplumunda yaptığı değişimierin bir bakıma bulasasını onun veda hutbesinde açıkça görmekteyiz. d-Kadın ve Aile'deki Değişim insanlığı rahminde taşıyan, şefkat ve merhamet timsali, nezaket ve estetik zevkin zirvesinde dolaşan, yufka yürekli kadınların durumu, Arap toplumunda olduğu gibi Medine toplumunda da pek parlak değildi. Hatta toplumda yok sayılan bir unsur olduğunu söylemek bile mümkündür. Ancak İslamiyet bütün kötü gidişiere dur dediği gibi, kadının oldukça kötü olan durumuna da dur demesini bilmişti. Başlangıçta Medine, sonra bütün Arap yarımadasında kadın için parlak bir toplum hayatının başlangıcını yapmıştı. Cahiliye ailesine ve kadınma genel hatlarıyla baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. ., .i "İslam öncesi arap toplumunda, basit aile birliği, agnatik klan 85 birliği diyebileceğimiz, birkaç neslin oluşturduğu geniş aile tipiydi." 86 Aile fertlerinin içine mevall grubundan olan yanaşınalar ve köleler de dahil edilmekteydi. 87 Cahiliye evliliklerinde kadınla erkeği birbirine bağlayan nikah, dini (diğer bir ifadeyle resmi) bir mahiyeti haiz olmadığından, kadın aşağı bir statüde kabul edildiği gibi, grubun tam bir üyesi de sayılmıyordu. Kadın ancak çocuk doğurduktan sonra aileye dahil edilir ve ailenin bir ferdi olarak kabul görürdü. Oysa cahiliye arap toplumunda, dışarıdan gelen, mevali denilen yabancılara bile kadınlardan daha fazla hak tanımışlardı. 88 İyi bir evlilik kabilenin şerefini artırıyorken, kabileye mensup bir kadının tecavüze maruz kalması o kabilenin şerefine hale! getirmiş oluyordu. Evlilikler evlenmek isteyenlerin isteğinden çok ailenin ilgilerine bakılarak kabilenin reisi tarafından düzenlenrnekteydi."89 "Bir baba kızını, onun isteyip istemediğine, isteyenin yaşlı olup olmadığına bakmaksızın istediği erkeğe verebilirdi. Evlenecek erkeğin babası veya yakın akrabası kızın babasına gider kızı isterdi. 90 84 İslam 85 Agnatik: Tamamıyla erkek aile birliğidir. 86 Lapidus, age., s. 29. Tarihi, Kültür ve medeniyeti, 1.70. 87 Lapidus, 88 Lapidus, age., s. 29, 89 Lapidus, s. 29, 90 Çağatay, Çağatay, tarafından olan akrabalık bağları age., s. 117 vd., Hitti, age., I. 50. Çağatay, Çağatay, age., s.117. age., s. 123. age, s. 123. 340 esas alınarak oluşturulan Araplar aynı zamanda iki kız kardeş ile aynı anda evlenebilirdi. Üvey anneyi isterse oğul nikahlar isterse bir başkası ile evlendirebilirdi. 91 İslam' dan evvelki Araplar bir kadının şahsına erkeğinden daha az ehemmiyet verirlerdi, bunun için suçlu erkek ve kurbanı kadın ise misilleme/kısas kanunu yer almazdı. Kur'an bu musavatsızlığı/eşitsizliği kaldırdı, ve kadına karşı işlenen suçlar, ister şahsına, ister malına, isterse şerefine karşı olsun erkeğe karşı islenenlerle aynı seviyeye getirdi. Bazı hallerde ise haklarına daha ziyade bir ehemmiyet vermiştir. Mesela bir erkek bir kadını ahlaksızlıkla itharn eder de delillerini ortaya koymazsa yalnız iftiraya verilen cezaya müstahak olmakla kalmaz, bir mahkeme huzurunda şahadetinin, ömür boyu kabul edilerneyeceği ilan edilir. 92 Genel yapısıyla aile kurumunun işleyişi böyleydi.İslam qncesi Arap toplumunda aile kurumunun işleyişinin temeli olan nikah ise birkaç şekilde yapılmaktaydı ve genel olarak nikah türleri tamamıyla kadının cinsel olarak kullanılmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Aile hayatında aile kurumunun resmi hüviyet kazanması nikahla olmaktadır. İslam öncesi arap toplumunda aile hayatının başlangıç sathasını oluşturan nikahla ilgili birkaç örnek bize bozulan aile kurumunun ne durumda olduğunu göstermesi bakımından ipuçları vermektedir. Uygulanmakta olan pek çok nikah türü kadının ne duruma düştüğünü gözler önüne sermektedir. Bunlardan mutalmuvakkat/geçici nikalı en yaygın nikalı türlerinden biridir. Muta nikahı, zamanla kayıtlı bir nikahtır. Şu günden şu güne kadar, şu zamandan şu zamana kadar geçerli olan nikalıtır. Bu nikahı yapan kadın ve erkeğin çocuk sahibi olma gibi bir düşünceleri de yoktur. 93 Muta'da ayrıca, bir nevi boşanma sonrası kadın için sigorta olan mehir şart koşulmadığı gibi, nafaka da sabit olmuyordu. Hz. Peygamber Muta nikahını haram kılarak bu nikahın uygulanmasına son vermiştir. 94 İstıbza Nikahı: Bir adam eşine adetten kesilince şöyle derdi. "felan adama,git ve ondan istibza et." 95 buradan şu anlaşılıyor: Kadın fılana ondan 91 Çağatay, age., s. 124; Mehmet Ali Kapar, Hz. Muhammed'in Münasebetleri, Konya 1993, s. 71-72. 92 24/Ni'ır, 4-5; Hamidullah, İslam'a Giriş, s. 132. 93 Miişriklerle Olan el-Mevsıli, Abdullah b. Mahmud b. Mevdi'ıd, el-İhtyar li Ta 'If/i '1-Mıılıtar, İstanbul 1984, II. s.89. 94 İ.Mace, Nikah, 44/ 1.630-631. 95 Buhari; Nikah, 36/VI. 132. 341 hamile kalmak ve fılanın neslinden bir parçaya sahip olmak gibi bir kocasının gösterdiği kimseye gitmektedir. 96 iş için "Evli bir çift aralarında anlaşırlar. Kocası hanımını kendisinden çocuk edinmek istediği bir adama gönderir. Hanımı hamile kalıncaya kadar o kimse ile beraber olur. Kocası hanımının harniteliğini anlayıncaya kadar onunla kocalık ilişkisini keser. Hanımının gönderdiği kimseden hamile kaldığı belli olunca evliliklerine devam ederlerdi. Evli çift çocuk sahibi olamadığı için değil neseb, şeref kazanmak için bunu yaparlardı. 97 Bu nikahta soy, şeref, neseple övünmenin temelleri yatmaktadır. Bu bile kabileciliğin ne derece yaygın olduğunun bir başka göstergesidir. Bu iş hem kadın hem de kocası için karlı bir iş olacaktır. Çünkü hem kadın hem de erkek, kadının gittiği adamın kabilesinin bir ferdi haline geliyor, böylece kabilenin imtiyazlarını kullanma hakkına sahip oluyordu. 98 Bir başkanikah türü; ondan az sayıda kişinin, yani iki ile dokuz kişi bir sayıda erkeğin bir kadınla teması ki, erkekler bir kadınla ilişkiye girer ve kadın doğurduğunda,~adamların hepsini çağırır ve çocuğu istediği erkeğe atfederek 'bu senin çocuğun' der ve karşıdaki erkek bunu reddedemezdi. 99 Doğan çocuğa bir baba bulmanın en kolay yoluydu. 100 Ancak burada çocuğun soyunun karışması kaçınılmazdır. Çünkü bir kadınla pek çok erkekle çok yakın zamanda birlikte olmuşlardır. Bir bakıma fahişenin çocuğıına baba bulması için bir yol olarak yapılan bir evlilik türüdür. arasındaki Bir başkanikah türü, bir kadının pek çok erkekle evli olması 101 İki erkeğin hanımlarını karşılıklı olarak değiştirmesi şeklinde 102 nikah şekilleri de vardı. Bu da geçici olarak yapılmakta olan bir nikah türüdür. Burada zikrettiğimizi ve zikretmediğimiz nikah türleri daha önce de temas ettiğimiz gibi kadının daha çok cinsel bir meta olarak kullanılabilmesi için oluşturulmuş nikah türleridir. 96 Sarıcık, Murat, Cahiliye Nikahı Mut 'a ve Diğer Cahiliye Ni kah/arı, SDÜİF Dergisi, Isparta 1996, s. Ill:s.57. 97 Sarıcık, age., s. 58. 98 Sarıcık, agm., s.57. 99 Buhari, Nikah, 36Nl.l32; Sarıcık s. 60. 100 Sarıcık, agm, s.60. ıoı Buhari, Nikah, 36NI.l32; Sarıcık, 61. 102 Sarıcık, agm., s. 63, Ayrıca cahiliye dönemindeki nikah türleri için bkz. Lapidus, s.29 vd. 342 "Cennet anaların durumuna ve onun yerine kaldırmıştır. ayağı altındadır.", işaret eden hadisi ile kadının toplumsal bu nikah şekillerini ortadan İslamiyet 103 Hz. Peygamber, yeni toplumda kadını ilgilendiren pek çok yeni düzenleme yanında, toplumda yeni statüler de kazandırmıştır. Onu bulunduğu konumdan daha ileri bir düzeye çıkarmayı hedefliyordu. Bunu gerçekleştirmek için, Hz. Peygamberin dini kadınlara öğretmede, öğretmen olarak istihdam ettiği ilk müslüman kadınlar vardı. Bunlar arasında, Lübabe B. Haris, Ümmü Şerik, Hz. Ömer'in kız kardeşi Fatıma b. Hattab. Şifa b. Abdillah, Ümmü Rabibe zikredilebilir. 104 Evlenme ve boşanma konusunda e~iliye adetlerini kaldırarak 105 yeniden düzenlemiştir. 106 Bu konulara ait muhtelif surelerde ayetler olduğu gibi, 'kadınlar' ismiyle isimlendirilmiş olan müstakil bir sure de vardır. 107 İslam'da fertlerin huzurunu sağlama açısından boşanma bir çözüm yolu olarak kabul edilmesine rağmen hoş karşılanmamıştır. Bu sebeble Hz. Peygamber "helal olan şeylerin içinde Allah'ın en sevmediği boşanmadır" 108 buyurmuştur. Hz. Muhammed, kadınların kabilecilik anlayışına dayanan toplumsal ilan ettiği gibi hayatında iken de bunu uygulamıştır. İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre , azatlı kölelerden bir Beydaoğullarından birinin kızına talip oldu, Rasulullah da kızı ona vermeleri için kızın ailesine tavsiyede bulundu. Kızın ailesine mensup olanlar: "Ya Rasulallah! Kızlarımızı kölelerimizle mi evlendiriyorsunuz?" diye serzenişte bulununca, şu ayeti okumuştur. "Ey iman edenler! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve bir birbirierinizle tanışınam için sizi milletiere ve kabHelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olanınızdır." 109 Ayrıea Hz. Muhammed (sav), "Sizden birinizin hizmetçisi yemeği pişirip getirdiğinde, yemekten ona da versin sınıflandırmasına karşı çıktığını 103 Buhan, Nikah, 36NI.l32; Lapidus, age., s. 30. 104 Hamildullah, İslam Peygamberi, 1. 127-128 !05 Lapidus, age., s. 30. 106 H.İ.Hasan, age., !.236. 107 4/Nisa ve 65!falak sureleri. 108 Ebu Davud, Talak, 3; İ. Mace, Talak 111.650. 109 49/Hucrat,l3; H.İ.Hassan, age., I. 247. 343 yahut kendisiyle beraber onu sofraya oturtsun."sözüyle kölelerin aşağılanmasına da izin vermemekteydi. ı 10 İslam' dan mirasına evvelki Arap kadınının, babasının hatta kocasının girmeye hakkı yoktu. ı ı ı İslam'la beraber, kadın miras almaya hak kazandığıııı gibi mal kazanmaya, onun kocasının iznine bakmaksızın, israf etmeden, istediği gibi harcama hakkına sahip oldu. 1ı 3 Cahiliye dönemindeki kadının durumunu vurgulama açısından sıkça zikredilen ancak toplumun bütün fertelerini içine almayan, kız çocuklarının diri diri gömülmesine atıfta bulunmakla yetiniyoruz. 1 ı 4 Ayrıca "Kadın daha doğuştan suçlu bir varlıkmış gibi aşağılanmaya başlıyordu. Bir adamın erkek çocuk doğarsa sevinir, şenlik yapar, kız çocuğu doğarsa, utaı.ıır, suç işlemiş durma düşerdi. Cahiliyye çağında adet döneminde, adam karısıyla aynı odada oturmaz, onunla yiyip içmezdi. 115 ., .i Kadının değerini göstermesi bakırnından zikretmeyi uygun bir uygulama da şudur: Bir kadın çocuk doğurmadan önce ölürse kocası taziye edilrnezdi. Çocuksuz kadın diyet vermeye mahkum olursa bu diyeti kocası değil, kadının mensup olduğu aile topluluğu verirdi. Araplar, yalnız bu aile topluluğu akrabalığına önem verdiklerinden evlenme yolu ile ortaya çıkan akrabalığın önemi yoktu; bu sebeple bir baba ölürse oğulları, üvey anneleri ile evlenebilirlerdi. 116 Cahiliye çağında kadınlar varis olmazlardı. Erkekler hiç sınır tanımaksızın istedikleri kadar kadınla evlenebilirdi. ı ı? bulduğumuz "Ataerkil aile ilgili ayetlerde, Kur' an manevi ve ahlaki reformlar getirdi ve aile üyesi fertleri yeni özgürlükler ve mevkilerle tanıştırdı. Özellikle, kadın ve menkul bir meta gibi düşünülen ve hiçbir özgürlüğü olmayan çocukların statüsünü geliştirdi. Kadının yararına olarak, evlilik manevi dini bir değer olarak kabul edildi. Evlilik artık Allah'ın iradesiyle ııo Ahmed b. Hanbel, Miisned, İstanbul1992, (l-V), I. 388. 111 Çağatay, age., s. 122; Haınidullah, İslam'a Giriş, s.l33. 1 ıı ııJ 1 ı4 4/Nisa, 11-12. Hamidullah, age.,. s. 133. 81/Tek:vir 8-9;H.İ.Hasan, age., I.87. 115 Çağatay, ıı 6 Çağatay, age., s. ı ı7. 117 Çağatay, age., s. ı 22. age., s. 121. 344 bir ilişkiydi. Evlilikte kadın saygı gösterilmesi gereken bir olarak kabul edildi. Kuran onların namusuna ve hisseden bir kişi olarak şahsiyetlerine saygıyı emretmektedir. Aynı zamanda Kur'an İslam öncesi Arap toplumunda ellerinde olmayan belli kesin hakları garanti etmiştir. Artık kadın kendi malını elinde bulundurabiliyordu ve sahip olduğu maldan evin geçimine katkıda bulunması beklenmiyordu" 118 teyid edilmiş şahsiyet Hz. Peygamber'in ifade ettiği hadiste 119 geçen "din kardeşi" ifadesi haddi zatında kadın ve erkeği içine almaktaydı. "Sizin iman yönünden en güzel/kamil olanınız ailesine en güzel muamele edeninizdir." 120 Medineliler kadınların namusu konusunda Mekkeli müşriklere göre biraz daha duyarlı idi. En azından Ebu Cehil.'in çirkin teklifine karşı çıkmış olmaları bunu göstermektedir. Ancak genel Arap toplumu yapısı içerisinde kadının bir tarafa itilmişliği ve toplumda yok sayılmışlığı bir gerçekti. ''Hz. Peygamber'in gayretinin boyutlarından biri ortak inançları, genel sosyal normları, kabile ve klanları aşan bir toplumun temeli sayılan toplu ibadetleri topluma bildirmekti. O'nun Medine'deki çalışmasının bir başka yönü, yeniliklerinin Mekke ve Arabistan yarımadasının kalan kısmına yayılacak olan politik konfederasyonunu kurmaktı." 121 Yeni bir inanç ve yeni bir toplum olarak İslam, mevcut Arap toplumunda kesin ve kati bir değişimi hedeflemişti. Arabistan'ın temel problemi, çatışan değerler yüzünden parçalanmış ve çatışmalar yüzünden kendi kardeşini öldürecek derecede yıkıma uğramış bedevi toplumunda uyumu sağlamak ve bütünüyle düzenlemeleri yapmaktı. Hz. Muhammed ümmet adıyla yeni bir toplumun oluşmasını sağlamanın" yanında yeni din Arap ahiakl değerlerini de yeniden yapılandırdı. 122 Sonuç Hz. Muhammed, bütün toplumun temel taşları sayılabilecek her bir karizma olmanın yanında dini vizyonu olan bir peygamberdi. Bu yüzden Hz. Peygamberle başlayan ve onun vefatından sonra devam eden toplumsal yapılanmanın temelini O' nun sünneti, bir başka ifadeyle ''İslami Sünnetler" temeli oluşturmaktaydı. Bu peygamber kıyamete şeyde değişimi sağlayan 118 Lapidus, s. 30. 119 Buhar!, Mezalim, 3. 120 Ebu Davud, Sünne, 14; Tirmizi, Rada' ll; Dareı:nl, Sünen, İstanbull992, Nikah, 74. 121 Lapidus, age., s. 31 122 Lapidus, age., s. 34 345 kadar insanlığa gönderilecek olan son peygamberdi. O peygamberden sonra peygamberlik de yoktu. O insanlığa barış ve huzur gelmesi, toplumlardaki huzursuzlukların giderilmesi hususunda çözümler getirmişti. Sevgi, saygı, hoşgörü, iyiliğin yayılması -ve daha ne kadar iyilik sayılabilirse o kadar meselede- içtimal reçeteler sunmuştu. Hadd-i zatında bir manada İslam, güzel ahlaktı. artık Hz. Muhammed'in toplum fertlerindeki zihnl değişimi temel hareket noktası kabul ederek başlattığı sosyal değişim süreci, daha çok maddi şeylerle ilgilenen bir toplumun, özellikle Allah'ın birliğini tanıyan ve mücerred olan "bu kavramı idrak edebilen" bir toplum yapısına dönüşmesini içine aldığı gibi "medeni düşünceye" geçişini de sağladığı bir süreci içine almaktadır. O'nun öncülüğünde meydana gelen değişim süreci ilkel toplumların aksine, medeni toplumlarda meydana gelen değişim özelliklerini taşımaktadır. Bu özellik, medeni toplumlarda meydana gelen değişimin hızlı ve yoğun bir şekilde olmasıdır. Hz. Peygamberin başlattığı ve gerçekleştirdiği değişim hem hızlı hem de sosyal hayatın bütününü içine alacak şekilde yoğun bir değişim süreci olmuştur. Onun başlattığı değişimin ne derece etkili olduğunu göımek açısından, yalancı peygamberlerin ortaya çıkışını iyi değerlendirmekte yarar vardır. Gerek kendi zamanında gerekse kendinden sonra ortaya çıkan yalancı peygamberler, O'nun başlattığı değişimin ne derece etkili olduğunun bir göstergesidir. O, önce toplumun zihni değişimini gerçekleştirmiş buna bağlı olarak da toplumun sosyal yapısını yeniden düzenlemiştir. 123 İnsanlığın, barış ve huzura ihtiyaç duyduğu günümüzde, Medille İslam toplumunun oluşum sürecinden ve Hz. Muhammed'in (sav) insanlığa sunduğu evrensel mesajlardan kanaatindeyiz. 123 alınabilecek pek çok örnek olduğu Hz. Peygamber'in meydana getirdiği bu sosyal değişmeler içinde temas edemediğirniz, sosyal statü değişmelerinin var olduğu da bir gerçektir. Azatlı bir köle çocuğunun ordu komutanlığına kadar yükselerek toplurnda yeni bir statü elde etmesi gibi. Bunun yanında kabile anlayışına dayanan bir toplurnun devlet organizasyonuna dönüşmesi de burada işleyemediğimiz konulardan bir başkasıdır.Başka bir çalışma ile bu konuları ele almayı düşünüyoruz. 346 Kaynakça Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, İstanbul 1992. (l-V) Ahmed Emin, Fecru'l-İslam, (tre. Ahmed Serdaroğlu), Ankara 1976. Babanzade Ahmed Nairn-Kamil Miras, Sahfh-i Buhfirf Muhtasarı Tecrfd-i Sarih Tercüme ve Şerhi,, Ankara 1982, (I-XII) X. Buhar!, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmall, el-Camiu 's-Sahfh, İstanbul 1992, Çağatay, Neşet, İslamdan Önce Arap Tarihi ve Cahili/ye Çağı, Ankara 1957. Darem1, Abdullah b. Abdurrahman, Sünen, İstanbul 1992. Dönmezer, Sulhi, Sosyoloji, Ankara 1984, IX. Baskı. Ebı1 Davud, Süleyman b. El-Eşas (v.275/888), Siinen, İstanbul 1992. el-Mevsıll, Abdullah b. Mahmud b. Mevdfıd, el-İhtyar İstanbul 1984, I-V. li Ta 'lfli '1-Muhtar, Erkal, Mustafa, Sosyoloji (Toplumbilim); İstanbul 1996, 7. baskı. Günay, Ünver, Din Sosyolojisi Dersleri; Erciyes Ün. Yay. Kayseri 1994. Harndi Aktaş ve Arkadaşları, (Redaktör: İsmail Kıllıoğlu) İslam Tarihi, Kültür ve Medeniyeti, İstanbul 1997, (IL Baskı) (I-IV). Hasan İbrahim Hasan, Siyasf-Dinf-Kültürel- Sosyal İslam Tarihi, (tre. İsmail Yiğit ve arkadaşları), İstanbul 1992, (I-IV), I. 123. İbn Mace, Muhammed b. Y ez!d, Sünen, İstanbul 1992. İbnü'l- Esir, İzzüddin Ebi'I-Hasen Ali b. Ebi'l-Kerram, el-Kamil fi't-Tarih Tercümesi İslam Tarihi, (tre. Ahmet Ağırakça ve arkdaşları, Redaktör: Mertol Tulum), İstanbul 1986. Lapidus, Ira M., A History of Islamic Societies, Cambridge University Press, New York 1999 Mecelle-i Alıkam-ı Adliyye, (madde 39.) Mehmet Ali Kapar, Hz. Muhammed'in Konya 1993. Muhammed b. Selame, el-Kuda!, Müşriklerle İ'vfüsnedü 'ş-Şihab, Baskı. 347 Olan Münasebetleri, Beyrut 1407/1986, II. Muhammed Hamildullah, İslam Peygamberi, (tre. M. Said Mutlu), İstanbul 1972, (3. baskı), (I-ll) Müslim, Ebu'l-Huseyn, Sahfhu Müslim, İstanbul 1992. Philiph K. Hitti, Siyasal ve Kültürel İslam Tarihi, (çev. Salih Tuğ), (MÜ. ilahiyat Fakültesi Vakfı Yay.) İstanbul 1995, (I-ll). Sarı cık, Murat, Cahiliye Nikahz Mut 'a ve Diğer Cahiliye Nikahları, SDÜİF Dergisi, Isparta 1996, S. III. Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul 1997. Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. Serve, Sünen, İstanbul 1992. Umer1, Ekrem Ziya, MGdinan Society at the Time of Prophet, (çev: Rada Hattab), Virginia U.S.A. 1416/1995, ll. Baskı. Ülken, Hilmi Ziya, Sosyoloji Sözlüğü, İstanbul 1969. ., .i Wach, Joahim, Din Sosyolojisi, (tre. Ünver Günay), İstanbul, 1995 . Wolf, Eric, "The Social Organization of Mecca and The Origins of Islam", Social Change, (edit: S.N. Eisenstadt), Boston 1968. 348