Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni VAJİNAL ASKI CERRAHİSİNDE MEŞLERE BAĞLI GELİŞEN KOMPLİKASYONLAR Dr. Seyfettin ÇİFTÇİ, Dr. Cüneyd ÖZKÜRKÇÜGİL Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Kadın Ürolojisi konusunda dikkat ve ilginin giderek artması, son yıllarda idrar kaçırma tedavisinde yeni tekniklerin gelişmesine neden olmuştur. Yaş ile beraber artan oranda kadınların önemli bir kısmını etkileyen ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen idrar kaçırma tedavisinde uygulanan TVT ve TOT cerrahileri son yıllarda yaygın olarak kullanılan teknikler olarak ön plana çıkarken, bu operasyonlarda kullanılan meşlere bağlı bazı sorunlar geliştiği gözlenmiştir. Bu operasyonların başarısı tecrübeli ellerde artarken sentetik materyallere bağlı meydana gelen komplikasyonlar başarıya gölge düşürmektedir. Operasyondan sonra meşe bağlı gelişen komplikasyonlar, cerrah açısından üstesinden gelinmesi gereken bir durumdur. Bu derleme, kadın ürolojisi alanında yaygın olarak kullanılan meşlere bağlı gelişen komplikasyonlar ile bu komplikasyonların tedavisine yönelik bilgilendirme amaçlıdır. Uluslararası Kontinans Derneği’nin (ICS: International Continence Society) yaptığı tanımlamaya göre idrar kaçırma, objektif olarak üretral yoldan istemsiz idrar kaçırma olup sosyal hijyenik bir problem oluşturabilir.1 İdrar kaçırma, toplumda önemli oranda görülen hayatı tehdit etmeyen ancak hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen yaş ile insidansında artış görülen patolojik fonksiyonel durumdur. Özellikle yaşlanan kadın nüfusunun önemli bölümünde alt üriner sistem şikayetleri bulunmaktadır. Bu şikayetlerin büyük bölümünü idrar kaçırma oluşturmaktadır. Avrupa’da son 30 gün içinde idrar kaçırma şikayeti olan kadın hasta sayısı %23-45 oranında bildirilmiştir.2 Kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha sık görülmektedir. Rapor edilen prevalans oranlarındaki geniş aralıklar, klinik olarak anlamlı idrar kaçırma tanımının eksikliğinden, araştırma metodolojisindeki farklılıklardan ve örnek seçimlerinden kaynaklanmaktadır.3 İdrar kaçırma; stres, sıkışma (urge), karışık, nokturnal enurezis, sürekli idrar kaçırma, taşma (overflow) tarzı idrar kaçırma ve ekstraüretral idrar kaçırma şeklinde sınıflandırılabilir. Stres tipi idrar kaçırma (STİK), detrusor kontraksiyonu olmadan öksürme, gülme, fiziki aktivite gibi intraabdominal basınç artışına neden olan durumlarda, vezikal basıncın üretral basınçtan yüksek olması ve bu anda mesaneden üretraya istemsiz idrar kaçmasıdır.4 STİK tedavisinde davranış tedavisi ve farmakoterapi yanında cerrahi yöntemler de kullanılmaktadır. 1900’lü yılların başından beri STİK tedavisinde pek çok cerrahi teknik tanımlanmıştır. Özellikle mesane boynu ve üretrayı asma, 20. yüzyılın başından beri bilinen ve cerrahide üzerinde durulan konudur. Cerrahi tedavide birçok teknik geliştirilmesine rağmen, yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranına sahip bir altın standart yöntem belirlenememiştir. Cerrahi teknikler arasında, açık cerrahi seçenekler olmakla beraber, periüretral enjeksiyon5,6 ve üretrayı desteklemeyi amaçlayan organik ve sentetik materyallerin kullanıldığı askı (sling) ameliyatları gibi minimal invaziv teknikler de yer almaktadır.7 Bu amaçla, 1942 yılında Aldridge8 tarafından kullanılan fasyal askı materyalleri günümüzde yerini sentetik askı materyallerine bırakmıştır.9 Petros ve Ulmsten, 1990’lı yılların ortalarında idrar kaçırmanın anatomik patolojisini açıklayan “integral teori”yi geliştirdi. Bu teoriye dayandırılan gevşek askı tekniği ile orta üretraya destek sağlayan materyaller kullanılmaya başlandı.10 Ulmsten ve ark.11 tarafından 1995 yılında geliştirilen tension free vaginal tape (TVT) yöntemi en sık uygulanan tekniklerden biri olmuştur. Delorme tarafından 2001 yılında geliştirilen Transobturator Suburethral Tape (TOT) yöntemi ile obturator foramenlerden geçilerek üretraya hamak tarzında destek sağlanır.12 TVT ile karşılaştırıldığında TOT operasyonu düşük komplikasyon oranı ve uygulama kolaylığı ile tercih edilen operasyon türü olmuştur. Buna rağmen meşlere bağlı bazı komplikasyonlar geliştiği görülmüştür. Bu komplikasyonlar hasta için operasyon sonrası yaşam kalitesini olumsuz etkilerken, cerrah açısından üstesinden gelinmesi gereken sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu derlemenin amacı, STİK tedavisinde kullanılan materyallere bağlı gelişen komplikasyonların güncellenmesidir. ASKI MATERYALLERİ STİK tedavisinde, otolog, allograft, xenograft ve sentetik materyaller kullanılmaktadır. Hangi materyalin en uygun olduğu konusunda ne yazık ki yeterli veri bulunmamaktadır. İdeal materyal tipi uzun süreli kalabilen, inflamatuar veya immunojenik reaksiyona yol açmayan, karsinojenik olmayan materyaldir.13 Ayrıca ucuz ve kolay uygulanabilir olması da beklenen özelliklerdir.14 Sentetik materyaller bu özelliklerin tamamını karşılamasa da, ideale yakın meş olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Sentetik materyallerin en büyük avantajı steril özelliği ile enfeksiyon taşınmasına karşı güvenilir olmasıdır.13 MEŞLERİN SINIFLANDIRILMASI Kullanılan materyaller por çapına ve filaman tipine göre ∼ 16 ∼ Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni sınıflandırılmaktadır ve bu sınıflamaya göre meşler 4 gruba ayrılır: 13,15 Tip 1 meşler: Prolen, marlex ve atrium gibi makropor ve monofilaman meşlerdir. 75 μm’den büyük por çapı nedeni ile makrofaj, fibroblast, kan damarları ve kollajen liflerinin porlara doğru girmesine izin verirler. Tip 2 meşler : Gore-Tex ve dual meş gibi mikropor ve multifilaman meşlerdir. Por çapı 10 μm’den daha küçük porlara sahiptir. Tip 3 meşler : Peliterafloroetilen ( PTFE meş-teflon), delikli PTFE meş (mycro meş), örgülü dacron meş (mersilene) ve örgülü polipropilen meş (surgipro) gibi multifilaman, mikropor komponentleri de (por çapı 10 μm) içeren makropor yapılı meşlerdir. Tip 4 meşler: Silastik, Cellgard (polipropilen sheeting) preclude pericardial membran gibi multifilaman olup submikronik (1μm’den daha küçük) por çapına sahip meşlerdir. Tablo 1: Meşlerin por çapı ve filaman yapısına göre tiplendirilmesi Tip Fiber Tipi Por Çapı Tip I Polipropilen Monofilaman >75 μm Tip II Multifilaman <10 μm Tip III Polietilen Multifilaman <10 μm Tip IV Multifilaman <1 μm Örnek Marlex Prolen Atrium Gore-Tex Dual Meş Örgülü Dacron PTFE Örgülü polpropilen Silastik Cellgard Meşlerin emilme durumuna göre özellikleri Tablo 2’de özetlenmiştir. Tablo 2: Meş materyallerinin özellikleri Meş Marlex Prolene Mersilene Vicryl Dexon Gore-Tex (e PTFE) Materyal Polipropilen Polipropilen Poliester Poliglaktin Poliglikolik asit Politetrafluroetilen 14. günde kuvveti %100 %100 %100 %60 %70 %100 Por çapına göre meşler makropor ve mikropor olmak üzere 2 gruba ayrılır. Por çapı 75 μm’den büyük olanlar makropor 10 μm’den küçük olanlar ise mikropor olarak sınıflandırılır. Makropor meşler büyük por çapı nedeni ile çapı 9-20 μm arasında olan makrofaj, fibroblastlar ile kan damarları ve kollajen liflerinin porlara doğru girmesine izin verirler. Bu özelik enfeksiyon riskini azaltmaktadır.16 Multifilaman meşlerin lifleri arasında boşluklar vardır. Bu boşlukların çapı 10 μm’den daha küçük olduğu için, Emilim durumu Emilmez Emilmez Emilmez 60-90 gün 60-90 gün Emilmez immüniteden sorumlu hücrelerin girmesine izin vermezken, 1 μm çapına sahip bakteriler bu boşluklara yerleşerek enfeksiyona yol açabilmektedir. Monofilaman meşlerde bu boşluklar olmadığı için teorik olarak daha az enfeksiyon riskine sahiptir. Polipropilen meşler son dönemlerde en çok tercih edilen ve istenen özellikleri en çok taşıyan meşlerdir. Tip 2 ve Tip 3 sentetik meşlerle yapılan pubovajinal askı ve prolapsus cerrahilerinde meşe bağlı komplikasyonların yüksek olduğu saptanmıştır. ∼ 17 ∼ Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni Peliterafloroetilen (PTFE), Dacron ve Mersilen meşlerin kullanıldığı bu operasyonlarda vajinal ekstrüzyon ve üretral erozyon oranı %20-30 oranında bildirilmiştir.17,18 Sonuç olarak, Tip 1 meş (polipropilen monofilaman ve makropor çaplı ) en çok tercih edilen ve kullanılması önerilen meş tipidir.19 MEŞ KOMPLİKASYONLARI Meşlere bağlı gelişen komplikasyonlar literatürde görülme sıklıklarına göre çeşitli sırayla bildirilmişlerdir. En sık görülen bazı komplikasyonlar; Alt üriner sistem obstruksiyonu, üretra veya mesane meş erozyonu, vajinal ekstrüzyon, işeme disfonksiyonu, enfeksiyon ve ağrıdır. ALT ÜRİNER SİSTEM OBSTRUKSİYONU Genel olarak meşe bağlı obstrüksiyonlar retropubik cerrahilerden sonra sık görülmektedir. Buna karşın ağrı ve meşe bağlı enfeksiyonlar transobturator yerleştirilen hastalarda daha sık görülmektedir.20 İdrar retansiyonu iyi bilinen ancak farklı tanımlamalar nedeni ile insidansında değişiklikler görülen bir komplikasyondur. Meşe bağlı AÜS obstrüksiyonu %1.9 ile %7 arasında bildirilmiştir.21,22 Bir haftalık kateterizasyon gerekliliği ise farklı makalelerde yaklaşık % 4-8’dir.23 Meşin fazla gergin olması, yaş, doğum sayısı ve geçirilmiş vajinal cerrahiler retansiyon riskini arttırır. Aynı zamanda ürodinamik testlerdeki düşük akım ve düşük işeme basıncı gibi bulgular da retansiyon gelişimini etkileyen faktörlerdir.24 Kiran ve Eckhard’ın yapmış olduğu derlemede, meş implantasyonu yapılan ve obstrüksiyon gelişen hastalarda şu 5 durum tespit edilmiştir:9 1. Meşin mesane boynunda anormal yerleşimi 2. Meş konulan hastalarda paravajinal defekt varlığı 3. Meşin orta üretral bölgeye aşırı gergin yerleştirilmesi 4. Daha önce geçirilmiş anti-inkontinans cerrahisi varlığı 5. Meş kontraksiyonu veya katlanması Aşırı gergin meş implantasyonunu önlemek amacı ile bazı teknikler geliştirilmiştir. En yaygın kullanılan teknik askı materyali ile periüretral fasya arasına bir alet koyarak uygun gerginlik sağlanmasıdır. İntrensek sfinkter yetmezliği olan hastalarda geniş mesane çıkımını azaltmak için normalden daha fazla gerginlik gerekebilmektedir. Bu nedenle meş gerginliğini objektif olarak tanımlayacak kabul gören bir metod tanımlanmamıştır. Retansiyon varlığında, tedaviye alfa adrenerjik bloker ve temiz aralıklı kateterizasyon ile başlanmalıdır. Hasta uyumu da göz önüne alınarak irritatif şikayetler ve üriner sistem enfeksiyonu gelişmediği sürece tedaviye devam edilmelidir. Hastaların büyük bölümü ise ikinci bir operasyona ihtiyaç duyar. Üretra dilatasyonu ve transüretral üretrotomi gibi teknikler tanımlanmışsa da erken retansiyon varlığında (operasyon sonrası ilk 8 hafta) en uygun tedavi seçeneği orta hat askı insizyonudur.25 Bu insizyonunun yeterli olmadığı durumlarda, meşin endopelvik fasyaya girdiği yerden unilateral veya bilateral insizyonlar önerilmektedir.26 Uzamış retansiyon varlığında ise transabdominal ya da transvajinal yaklaşımla üretrolizis yapılması tercih edilmektedir.27 MEŞ EROZYONU VE EKSTRÜZYONU Meş erozyonu ve ekstrüzyonu yabancı materyallerin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Erozyon, meşin üriner sisteme (mesane, üretra veya üreter) açılması olarak tanımlanmaktadır. Ekstrüzyon ise meşin vajende görülecek şekilde açığa çıkmasıdır.28 Vajinal meş ekstrüzyonu, askı cerrahisi sonrası görülen bir komplikasyondur ve görülme sıklığı %0-15 arasında bildirilmiştir.29,30 Obezite ve yaş, vajinal meş ekstrüzyonu gelişimini etkileyen faktörler olarak bildirilmektedir.9 Erozyon yada ekstrüzyon sebepleri arasında kullanılan teknik, yetersiz vajinal doku, yetersiz vajinal kanlanma, bakteri kolonizasyonuna neden olan hematom, meşin boyu, por çapı ve esnekliği sayılmaktadır.31,32 Üretra erozyonu, mesane boynuna yerleştirilen askı ameliyatlarında otolog askı yöntemine göre daha sıktır.33 Bu komplikasyon gergin yerleştirilen sentetik materyale bağlı nekrozdan kaynaklanabilir.28 Diğer bir neden de cerrahi sırasında derin diseksiyon ile subüretral dokularda kalınlaşmaya yol açabilecek üretraya çok yakın implantasyon yapılmasıdır.30 Operasyon sırasında mutlaka sistoskopi yapılarak üretra veya mesane perforasyonu olmadığından emin olunmalıdır. Üretral veya mesane erozyonu gelişen hastalar, hematüri, idrar yapma zorluğu, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, suprapubik veya inguinal ağrı ile başvurabilir. Meş ekstruzyonu gelişen hastalarda, vajinal kanama veya akıntı, vajinal veya pelvik ağrı, tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonu, cinsel ilişki sırasında partnerinde rahatsızlık hissi ile ateş ve halsizlik gibi non-spesifik semptomlar görülebilmektedir.34,35 Bazen asemptomatik de olabilir ve rutin vajinal muayene sırasında rastlantısal olarak saptanabilir. Kobashi ve ark.nın30 yaptığı çalışmada, meş kullanılan 90 hastadan 5 tanesinde ortaya çıkan minimal vajinal erozyon, cerrahi veya medikal tedavi verilmeden sadece cinsel perhiz uygulanarak 6 hafta süreyle takip edilmiştir. Altı haftanın sonunda, meşlerin tamamında spontan epitelizasyon olduğu ve erozyonun kapandığı tespit edilmiştir. Üriner sistem erozyonu gelişen hastalarda meşlerin çıkarılması gerekmektedir. Sadece vajinaya sınırlı minimal erozyonlarda cinsel perhiz uygulanarak epitelize olması beklenebilir ancak poliester veya silikon materyallerin kullanıldığı hastalarda sınırlı vajinal erozyon durumunda bile meşlerin çıkarılması önerilmektedir.36,37 Minimal vajinal ekstrüzyon varlığında parsiyel meş eksizyonu ve vajinal sütürasyon da uygulanabilir. Üretral erozyonlarda üretra kateter üzerinden sütüre edilmeli ve 2 hafta kateterli kalması sağlanmalıdır. Meşin üretere veya mesane duvarına invaze olduğu ve eksizyonunun zor olduğu durumlarda parsiyel sistektomi ile meşin tamamının çıkarılması gerekli olmaktadır.38 ∼ 18 ∼ Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni İŞEME DİSFONKSİYONU (DE NOVO SIKIŞMA ) İşeme disfonksiyonu STİK cerrahisi sonrası en sık görülen komplikasyondur. İşeme disfonksiyonu için farklı tanımlamalar olmasına rağmen postoperatif dönemde yeni gelişen işeme şikayetleri yaklaşık %20 oranında görülmektedir.39 En sık görülen işeme disfonksiyonu ise de novo sıkışmadır. De-novo sıkışma büyük oranda geçidir ve birkaç hafta içinde düzelir. Sıvı kısıtlaması, kafein kullanımında kısıtlama, zamanlı işeme ve ikili işeme ve davranış tedavileri önerilmektedir. İnatçı sıkışma tarzı idar kaçırma olan olgular antimuskarinik ilaçlar ve pelvik taban egzersizleri ile başarıyla tedavi edilebilmektedir. Düzelmeyen işeme disfonksiyonu varlığında ürodinami yapılmalıdır. De novo sıkışma semptomları ve sık idrara gitme, mesane çıkım obstrüksiyonunun belirtileri olabilir. Videoürodinami testi ile meş düzeyinde kontrast madde geçişinde daralma görülmesi veya geçişin olmaması meşe bağlı obstrüksiyonu gösterir. Bu durumda obstrüksiyona yönelik tedavi uygulanmalı. Ancak obstrüksiyon olmaksızın de novo sıkışma varlığında farmakoterapi uygulanmalıdır. Farmokterapiden fayda görmeyen hastalar için sakral nöromodulasyon önerilmektedir. Nöromodulasyon da başarısız olursa augmentasyon sistoplasti uygun tedavi yöntemidir.24 ENFEKSİYON Multifilaman meşlerde lifler arasındaki boşluklar nedeni ile enfeksiyon oranı fazla iken, monofilaman meşlerde bu boşluklar olmadığı için enfeksiyon oranı daha azdır. Por çapı 75 μm’den büyük olan meşlerde ise immün hücrelerin girmesine imkan verdiği için daha az enfeksiyon riskine sahiptir. Bu nedenle polipropilen monofilaman ve makropor (Tip 1) yapısındaki meşler enfeksiyon açısından daha düşük risk içerir. Askı cerrahisi sonrası görülen enfeksiyon yabancı cisim yerleştirilmesine bağlı olabilir. Obturator membran çevresinde derin dokularda meydana gelen enfeksiyonlar; yabancı cisim reaksiyonu, sınırlı alan, düşük oksijen oranı ile ciddi abse varlığına ve nekrotizan fasiite kadar ilerleyebilir. Bu durumda geniş çaplı debridman ve yoğun bakım şartlarına ihtiyaç duyulabilir.40 Cerrahi alan enfeksiyonu, cerrahi sonrası en sık görülen komplikasyondur. Özellikle vajenin temiz-kontamine alan sınıfına girmesinden dolayı, yara yeri enfeksiyonu ve sonrasında meş enfeksiyonu erozyon görülme olasılığını arttırmaktadır. Bu nedenle cerrahi öncesi vajen temizliği önem kazanır. Amerikan Üroloji Derneği (AUA) 2010 yılında yayınladığı bildiride, orta üretra askı operasyonları da dahil olmak üzere tüm vajinal girişimlerde profilaktik antibiyotik kullanılmasını önermektedir. Bunun hem postoperatif dönemde gelişecek yara yeri enfeksiyonlarının hem de meşe bağlı gelişecek enfeksiyonların azalmasında önemli yeri vardır. Ancak Harmanlı ve ark. 2011 yılında yaptığı çalışmada41 orta üretra askı cerrahisi yapılan ve proflaksi uygulanmayan 174 hastada yara yeri enfeksiyonu görülmediğini bildirmiştir. Yine aynı çalışmada 2 hastada (%1.4) vajinal meş erozyonu saptanmış olup meşe bağlı enfeksiyon oranı belirtilmemiştir. Kontrol grubunun olmaması bu çalışmanın eksikliğidir. Yaygın görüş ise profilaksi yapılması yönündedir.42 AĞRI Ağrı, STİK cerrahisi sonrası nadir görülen ancak tedaviye en dirençli komplikasyon olması nedeni ile hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli sorundur. Ağrı pelvik bölgede, inguinal bölgede veya vajende zaman zaman ya da sürekli olarak tariflenebilir. Retropubik cerrahi sonrası görülme sıklığı %2.2-7.5, Transobturator tape cerrahisi sonrası ise %8-17’dir.43,44 Bunun yanı sıra Altmann ve Falconer45, 248 hastanın dahil edildiği çok merkezli çalışma ile Fatton ve ark.nın46 yaptığı 110 hastanın dahil edildiği çok merkezli araştırmada, hastaların hiçbirinde postoperatif dönemde vajinal veya pelvik ağrı görülmemiştir. Skala ve ark.nın yaptığı çalışmada ise 179 hastanın %43’ü postoperatif ağrı ile başvurmuştur.47 TVT sonrası ağrı, sıklıkla vajina veya suprapubik bölgede hissedilirken, TOT cerrahisi sonrası kasık veya uyluk bölgesinde hissedilir. Bazı hastalar sadece egzersiz sırasında vajinal veya pelvik ağrı hissederken bazılarında ise sadece cinsel ilişki sırasında ağrı ortaya çıkmaktadır. Meş implantasyonu sonrası ortaya çıkan disparoni, retropubik cerrahide %0-14, TOT cerrahisinde ise %24’tür.48,49 Bir diğer çalışmada ise 219 hastanın %4.5’inde postoperatif dönemde disparoni saptanmıştır.50 TOT cerrahisi sonrası gelişen inatçı ağrıların retropubik yaklaşıma göre daha çok olmasının nedeni, retropubik yaklaşımda olduğu gibi potansiyel bir boşluk yerine trokarların obturator foramenden geçirilmesi ve bu bölgede kas -tendon veya bazen sinirlerin zarar görmesi olabilir.9 SONUÇ Meş yerleştirilerek yapılan askı ameliyatlarında başarı artmakla beraber, meşe bağlı komplikasyonlar hem cerrah hem hasta açısından sorun oluşturabilmektedir. Bu nedenle komplikasyonların bilinmesi ve gerekli önlemlerin alınması hasta memnuniyeti açısından son derece önemlidir. REFERANSLAR 1. Kim SO, Kim YJ, Yoo DH. et al Clinical factors associated with low valsalva leak point pressure among women with stress urinary incontinence. Int Neurourol J 15(4): 211-5, 2011 2. Hunskaar S, Lose G, Sykes D, Voss S. The prevalence of urinary incontinence in women in four European countries. 93(3): 324-30, 2004 3. Walsh, Patrick C (Ed.) (2005) Campell Üroloji (s.1027) (Anafarta, M.Kadri, ve Yaman, M.Önder çev.Ed.). Ankara, Güneş Tıp Kitapevleri (2003) 4. Haylen BT, de Ridder D, Freeman RM, Swift SE, Berghmans B, Lee J. et al. Urogynecological Association (IUGA)/ International Continence Society (ICS) joint report on the terminology for female pelvic floor dysfunction. Neuorurol Urodyn 29: 4-20, 2010 ∼ 19 ∼ Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni 5. Kirchin V, Page T, Keegan PE. et al Urethral injection therapy for urinary incontinence in women. Cochrane Database Syst Rev 15; 2:CD003881, 2012 6. Umoh UE, Arya LA. Surgery in urogynecology. Minerva Med 103(1): 23-36, 2012 7. Ogah J, Cody DJ, Rogerson L Minimally invasive synthetic suburethral sling operations for stress urinary incontinence in women: a short version Cochrane review. Neurourol Urodyn 30(3): 284-91, 2011 8. Aldridge AH. Transplantation of fascia for relief of urinary stress incontinence. Am J Obstet Gynecol 44: 39, 1942 9. Kiran A, Eckhard P. Failures and complications in pelvic floor surgery. World J Urol. [Epub ahead of print], Dec 2011. 10. Nerli RB, Kumar AG, Koura A. et al. Transobturator vaginal tape in comparison to tension-free vaginal tape: A prospective trial with a minimum 12 months followup. Indian J Urol 25(3): 321-5, 2009 11. Ulmsten U, Petros P. Intravaginal slingoplasty (IVS): an ambulatory surgical procedure for treatment of female urinary incontinence. Scand J Urol Nephrol 29(1): 75-82, 1995 12. Delorme E. Transobturator Urethral suspension: mini,invasive procedure in the treatment of stress urinary incontinence in women. Prog Urol 11(6): 13061313, 2001 13. Roth CC, Holley TD, Winster JC, Synthetic slings: which material, which approach. Curr Opin Urol 16(4): 234-239, 2006 14. Karlovsky M, Thakre A, Rastinehad A et al. Biomaterials for pelvic floor reconstruction. Urology 66: 469-475, 2005 15. Amid P. Classification of biomaterials and their related complications in abdominal Wall hernia surgery. Hernia 1 :15-21, 1997 16. Cervigni M, Natale F. The use of synthetics in the treatment of pelvic organ prolapse. Curr Opin Urol 11: 429-435, 2001 17. Julian TM. The efficacy of Marlex mesh in the repair of severe recurrent vaginal prolapse of the anterior mid vaginal wall. Am J Obstet Gynecol 175: 1472-1475, 1996 18. Debodinance P, Cosson M, Burlet G. Tolerance of synthetic tissues in touch with vaginal scar: review to the point of 287 cases. Eur J Obstet Gynecol Rep Biol 87: 23-30, 1999 19. Bukkapatnam R, Rodriguez LV. Synthetic sling options for stress urinary incontinence. Curr Urol Rep 5: 374-380, 2004 20. Petri E, Ashok K. Comparison of late complications of retropubic and transobturator slings in stress urinary incontinence. Int Urogynecol J 23(3): 321-5, 2012 21. Rardin CR, Rosenblatt PL, Kohli N et al. Release of tension-free vaginal tape for the treatment of refractory postoperative voiding dysfunction. Obstet Gynecol 100(5 Pt 1): 898-902, 2002 22. Hammad FT, Kennedy-Smith A, Robinson RG Erosions and urinary retention following polypropylene synthetic sling: Australasian survey. Eur Urol 47(5): 641-646, 2005 23. Levin I et al. Surgical complications and mediumterm outcome results of tension-free vaginal tape: a prospective study of 313 consecutive patients. Neurourol Urodyn 23: 7-9, 2004 24. Comiter CV. Surgery Insight: management of failed sling surgery for female stress urinary incontinence. Nat Clin Pract Urol 3(12): 666-74, 2006 25. Goldman HB. Simple sling incision for the treatment of iatrogenic urethral obstruction. Urology 62: 714-718, 2003 26. Long CY et al. Lateral excision of tension-free vaginal tape for the treatment of iatrogenic urethral obstruction. Obstet Gynecol 104: 1270-1274, 2004 27. Margulis V et al. Urinary retention after tensionfree vaginal tape procedure: from incision to excision to complete urethrolysis. Urology 64: 590, 2004 28. Siegel AL, Kim M, Goldstein M. et al. High incidence of vaginal mesh extrusion using the intravaginal slingplasty sling. J Urol 174(4 Pt 1): 1308-11, 2005 29. Kaelin-Gambirasio I, Jacob S, Boulvain M. et al Complications associated with transobturator sling procedures: analysis of 233 consecutive cases with a 27 months follow-up. BMC Womens Health 9: 28, 2009 30. Kobashi KC, Govier FE. Management of Vaginal Erosion Of Polypropilene Mesh Slings. J Urol 169: 22422243, 2003 31. Birch C. The use of prosthetics in pelvic reconstructive surgery. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 19: 979-91, 2005 32. Tan-Kim J, Menefee SA, Luber KM. Prevalence and risk factors for mesh erosion after laparoscopic-assisted sacrocolpopexy. Int Urogynecol J 22(2): 205-12, 2011 33. Blaivas JG, Sandhu J. Urethral reconstruction after erosion of slings in women. Curr Opin Urol 14(6): 335-8, 2004 34. Tsivian A, Kessler O, Mogutin B. et al. Tape related complications of the tension-free vaginal tape procedure. J Urol 171: 762-4, 2004 35. Lee KY, Sim JA, Lee SW. et al. Necrotizing fasciitis following transobturator tape procedure: a case report and literature review. Can Urol Assoc J 5(4): E65-8, 2011 36. Clemens JQ, DeLancey JO, Faerber GJ. et al. Urinary tract erosions after synthetic pubovaginal slings: diagnosis and management strategy. Urology 56: 589, 2000 37. Stanton SL, Brindley GS, Holmes DM. Silastic sling for urethral sphincter incompetence in women. Br J Obstet Gynaecol 92: 747, 1985 38. Derpapas A, Digesu GA, Panayi D, et al. A persistent bladder erosion with ureteric involvement following mesh augmented repair of cystocele. Am J Obstet Gynecol 202(6): e5-7, 2010 39. Virkud A. Management of Stress Urinary Incontinence. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 25(2): 205-16, 2011 40. Roth TM. Management of persistent groin pain after transobturator slings. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct 18(11): 1371-1373, 2007 ∼ 20 ∼ Kadýn ve Ýþlevsel Üroloji Bülteni 41. Harmanli O, Hong EK, Rubin R, et al. Is antibiotic prophylaxis necessary for midurethral sling procedures? A series of 174 cases without preoperative antibiotics. Int Urogynecol J. [Epub ahead of print], Dec 2011. 42. Deffieux X, Savary D, Letouzey V, et al. Prevention of the complications related to the use of prosthetic meshes in prolapse surgery: Guidelines for clinical practice-Literature review. J Gynecol Obstet Biol Reprod (Paris) Dec;40(8): 827-50, 2011 43. Doo CK, Hong B, Chung BJ et al. Five-year outcomes of tension-free vaginal tape procedure for treatment of female stress urinary incontinence. Eur Urol 50(2): 333-338, 2006 44. Wang W, Zhu L, Lang J. Transobturator tape procedure versus tension-free vaginal tape for treatment of stress urinary incontinence. Int J Gynaecol Obstet 104(2): 113-116, 2009 45. Altmann D, Falconer C. Perioperative morbidity using transvaginal mesh in pelvic organ prolapse repair. Obstet Gynecol 109: 303-308, 2007 46. Fatton B, Amblard J, Debodinance P. et al. Transvaginal repair of genital prolapse: preliminary results of a new tension-free vaginal mesh (Prolift technique)-a case series multicentric study. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct 18(7): 743-752, 2007 47. Skala C, Renezeder K, Albrich S, et al. The IUGA/ICS classification of complications of prosthesis and graft insertion. Int Urogynecol J 22(11): 1429-35, 2011 48. Mazouni C, Karsenty G, Bretelle F. et al. Urinary complications and sexual function after the tension-free vaginal tape procedure. Acta Obstet Gynecol Scand 83(10): 955-961, 2004 49. Cholhan HJ, Hutchings TB, Rooney KE. Dyspareunia associated with paraurethral banding in the transobturator sling. Am J Obstet Gynecol 202(5): 481.e1-5, 2010 50. Abdel-Fattah M, Ramsay I. On behalf of the West of Scotland Study Group. Retrospective multicenter study of the new minimally invasive mesh repair devices for pelvic organ prolapse. BJOG 115: 22-30, 2008 ∼ 21 ∼