BEYLİKTEN İMPARATORLUGA OSMANLI DENİZCİLİGİ* DENİZLERLE TANIŞMA 1. ı( kadar Osmanlı denizciliğinin geçirdiği yüz elli yıllık dönemde meydana gelen gelişmele.r için bazı önemli değişim noktalan tespit etmek gerekmektedir. Ilk dönem Marmara sahillerine ulaşma ve denizci beyliklerle temasla başlayan denizlerle tanışma, ikinci dönem Yıldırım Bayezici'in Gelibolu'yu donanma üssü ve tersane olarak teşkil etmesi ve Venedik'le rekabet çabaları, üçüncü dönem ise Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethederek Karadeniz ile Akdeniz' e açılması ve Osmanlı deniz imparatorluğunun temellerini atması olarak karşımıza çıkmaktadır. Türklerin denizlerle karşılaşması Anadolu'nun ilk fetih yıllarına kadar uzanır. Süratle Kuzey ve Bah Anadolu sahillerine ulaşan Türkler, derhal denizlerde faaliyetlere başladılar. ıo85'te İzmir ve civannı fetheden Çaka Bey ilk defa ciddi olarak denizlerde hareket başlatan Türk beyi oldu; kurduğu 40 parçadan oluşan donanmasıyla Midilli, Sakız, Sisarn ve Rodos gibi stratejik önemi haiz olan adalan fethetti ve Bizans'a karşı varlığını koruma mücadelesini özellikle denizlerde başarıyla sürdürdü. Teşkilatçı bir devlet adamı ve iyi bir denizci olan Çaka Bey, kendisinden sonra gelişecek olan Türk denizciliğine de örnek olmuştur.' Selçukluların ise Alanya' da kurdukları tersaneyle Akdeniz için, Sinop'ta kurdukları tersaneyle de Karadeniz için bir donanma hazırladıklan­ nı biliyoruz; böylece Anadolu'nun Akdeniz sahillerini güvenlik alhna aldık­ ları gibi Karadeniz'de Kırım'a kadar sefer düzenlediler. Selçuklulardan sonra kurulan bazı beylikler de yer aldıklan coğrafi mekanın sahillerde olması sebebiyle deniz faaliyetlerini ihmal etmediler. Örneğin, Aydınoğullan beyliğinin en önemli beylerinden olan, Orhan * uruluşundan İstanbul'un fethine Bu makale, Türkler, ed. H. C. Güzel, (Ankara 2002), X, 122-128'de yayınlanmıştır. BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiGi 13 Bey'in çağdaşı Gazi Umur Bey'in kurduğu güçlü donanma, Kıbns ve Girit üzerine sefer düzenieyecek kadar kuvvetliydi. Anadolu'nun Ege sahillerini özellikle Venedik saldırılanna karşı korumaya yönelik olarak Bozcaada ve Sakız Adası ile Gelibolu'ya seferler düzenleyen Gazi Umur Bey'in 300-400 gemiden oluşan donanmasıyla denizlerde kazandığı başanlar Osmanlı denizcileri arasında da efsanevi bir hüviyet kazanmasına vesile oldu. 2 Osmanlı denizciliği 14- yüzyıl başlanna kadar giden bir Batı Anadolu deniz gaziliği geleneğine dayanmaktadır. 3 Küçük bir kara beyliği olarak kurulmasına rağmen, salıiliere ulaştıktan sonra denizcilik bilgi ve tecrübesini devamlı şekilde artırmaya çalışan Osmanlılar, kendilerine öncülük eden Batı Anadolu sahillerinde kurulmuş olan denizci beyliklerden tevarüs ettikleri donanma ve denizcilerden yararlanma yoluna gittiler. Söz konusu bu Anadolu beylikleri arasında yer alan Menteşeoğullan, Aydınoğullan, Samhanoğullan ve özellikle coğrafi yakınlığı sebebiyle Karesioğullan beylikleri Osmanlı denizciliğinin kuruluşuna önemli katkıda bulundular. 4 Aslında bu denizci Türk beylikleri de donanmalannı kurarken yerli ahalinin tecrübelerinden istifade etmişlerdi. 5 Bununla beraber bu beylikterin deniz güçleri ve tecrübeleri olduğu gibi devralınamadığı ve yeterli olmadığı için Osmanlılar her şeye yeniden başlamak zorunda kaldılar. Osmanlılar, Karesi Beyliği'ni kendi sınırlan içine kattıktan {I347I348) sonra denizlere ulaşınca bir donanınaya sahip olma ihtiyacını ilk defa ciddi bir şekilde gördüler. Orhan Bey zamanında yani Rumeli'ye geçiş sürecinde Osmanlı donanması, büyük ölçüde Karesi beyliğinin sahip olduğu donanınaya dayalı olarak tedrici bir şekilde arttı. 6 Kısa zamanda Edincik, Gemlik, Karamürsel ve özellikle İzmit'te kurup geliştirdikleri tersaneler sayesinde Osmanlı deniz kuvvetlerinin ilk nüvesini kurdular; hatta Karamürsel Bey'in kendi icadı olan ve onun adıyla anılan çekdiri tipi küçük geminin yüzyıllarca Osmanlı denizlerinde kullanılması ilk gayretierin önemli ölçüde kalıcı olduğunu göstermektedir.7 RUMELi'YE İLK ADlM Osmanlılar, nıeli fütuhatını Gelibolu'yu fethetmek (1354) suretiyle başladıklan Rubir taraftan Balkanlar'a doğru genişletirken diğer taraftan BeYLiKTEN iMPARATORLUGA OsMANLI DeNizciLiG i denizlere yöneiterek yeni politikalar geliştirmeye çalıştılar. Bu sebeple Gelibolu, Osmanlıların sadece Balkanlar'a açıldığı ilk kapı ve hareket üssü değil, aynı zamanda denizlere çıkışın da ilk hareket noktası olmuştu. Yine Osmanlı ordulannın Anadolu' dan Rumeli'ye geçişlerinde tek güvenli noktayı teşkil .. eden Gelibolu sayesinde boğazın güvenliğini sağlamak mümkün olmaktaydı. Bu sebeple Gelibolu'da geçiş için yeterli sayıda gemi bulundurmak da önemli bir zaruretti. Nitekim, r388'de Balkanlar'da oluşturulan yeni Sırp ittifakına karşı koymak için harekete geçen I. Murad, Anadolu'daki Osmanlı ordusunu, Gelibolu BeyiYenice Bey'in hazırladığı gemilerle Gelibolu'ya geçirmişti. Gelibolu beyine "Sen gemiyi bekle, azablarla bunda otur, ta ki ka.fir gemiyle gelüp bir ftsad etmesün, key ihtiyat eyle" diye talimat veren I. Murad, aynı zamanda Osmanlı deniz politikalannın ilk hedeflerini de gösteriyordu. 8 Osmanlılar Rumeli'ye yerleştikten sonra Çanakkale Bağazı'nı ve Marmara sahillerini muhafaza edebilmek için Gelibolu'da önemli bir tersane kurmaya ve bir donanma tesis etmeye çalışhlar, çünkü bu tarihlerde gerek Karadeniz ve gerekse Ege Denizi'nde önemli ticaret kolonileri kurmuş bulunan Venedik ve Ceneviz ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Bu durum karşısında ilk köklü faaliyetleri başlatan, padişah Yıldınm Bayezid oldu. Bayezid boğazların stratejik ve iktisadi nokta-i nazardan ne derece önemli olduğunu takdir ederek Gelibolu'yu bir deniz üssü olarak kurmaya çalışh ve bu amaçla 1390 yılında Sarnca Paşa'yı kapudan-ı deryalık görevine getirerek Gelibolu'daki limanı tahkim ve tersaneyi yeniden tamir ve inşa ettirdi. Bu çalışmalar sonunda Gelibolu tersanesi üç sıra kürekli kadır­ gaların barınmasına müsait limanı, gemi inşa tezgahları, malzeme depoları, gemilerin su ihtiyacını temin için sahildeki çeşmeleri, peksirnet fırınla­ rı ve baruthanesiyle tam teşekküllü bir devlet tersanesi halini aldı. Bundan sonra boğazın Türk hakimiyetinde olduğu ilan edildi ve boğazdan geçecek gemilerin kontrol edilmesine başlandı. Bu dönemde Gelibolu'daki Osmanlı donanınası 6o gemiden oluşmaktaydı. 9 0SMANLI-VENEDİK REKABETi Çelebi Mehmed'in Osmanlı birliğini yeniden tesis ettikten sonra donanma işlerine önem vermesi Gelibolu kalesini sağlamlaşhrarak boğaz BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiGi ıs muhafızlığını canlandırması, Osmanlı devletinin deniz savaşlannda başa­ sonuçlar almasını temin etti. Dönemin ünlü Türk denizeisi Çalı Bey, Gelibolu tersanesinde hazırlanan donanmasıyla Venediklilere karşı yaptığı büyük deniz savaşında (1416) yeniidiyse de, bağazın kontrolünü elinde tutmaya devam etti. Bu dönem Osmanlı denizciliği üzerinde, İtalya şehir devletlerinden olan ve denizlerdeki ticareti ve hakimiyeti elinde tutan Venedik ve Ceneviz gibi iki büyük devletin deniz teknolojisi ve personel takviyesi bakımından önemli etkisi olmuştu. Ceneviz'in dostane ilişkilerine karşılık Venedik'in zaman zaman düşmanca ilişkiler içinde olması Osmanlıların bu iki devletin denizciliğinden ne şekilde yararianmış olabileceği konusunda da fikir vermektedir. Cenevizliler, rakipleri Venediklilere oranla çok eski bir tarihte, daha Orhan Bey'in saltanatının ilk senelerinde Osmanlılada dostane ilişkileri başlatmış olmanın avantajlarını da kullanmışlardır. Bu sebeple denizlerde hakimiyet mücadelesi yapan bu iki devletten Ceneviz'in yanın­ da yer alan Osmanlıların kendi mücadelelerinde de Cenevizli denizcilerden yararianmış olmaları tabiidir. Nitekim, 1416 Osmanlı-Venedik deniz savaşında görev yapan ücretli denizcilerin çoğunluğunu başta Cenevizliler olmak üzere pek çok Latin teşkil etmişti. Buna karşılık tersane ve gemi teknolojisinin geliştirilmesinde ise Akdeniz dünyasının en ünlü deniz imparatorluğu olan Venedik'in tesiri görülmüştü. Il. Murad devrinde Gelibolu'daki deniz üssü takviye edildi ve bunun sonucu olarak 1429'da Ege denizine açılan Osmanlı donanınası Yenedik hakimiyetindeki bazı adalan yağma ettiği gibi karadan kuşatılan Selanik'i denizden abluka altına almayı başardı (1430)." Gün geçtikçe gelişen Osmanlı denizciliği, ıs. yüzyılın ilk yarısından itibaren daha tecrübeli kapudanlann elinde hizmet vermiş, Çalı Bey kumandasında Venediklilerle mücadeleye girişmişti. Gerek Selçuklular, gerek Anadolu beylikleri ve gerekse Osmanlı Beyliği sırasında kurulan donanmalar, birer savaş donanınası olmaktan çok bir akın donanınası mahiyetindeyili ve sahilleri korumakla görevliydi. Venedik ve Ceneviz gibi gelişmiş donanmalar karşısında zaman zaman galibiyet elde etmelerine rağmen esas itibariyle daha zayıf durumdaydılar. rılı 10 ı6 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENizciLiG i İSTANBUL KUŞATMASI VE KARADAN GEMİ YüRÜTÜLMESi II. Mehmed'in İstanbul kuşatmasıyla ilgili hazırlıklan arasında denizden gelebilecek her türlü yardımı önlemek ve deniz yolu güvenliğini sağlamak bulunuyordu. Bu amaçla Anadolu Hisarı'nı tamir ettirdiği gibi ·tam karşısına Rumeli Hisarı'nı yaphrmakla Karadeniz' e geçişi kontrol alhna almış, daha sonra Çanakkale Bağazı'nın girişindeki iki sahile karşılıklı olarak Sultaniye ve Kilithahir kalelerini inşa ettirerek İstanbul'u denizden abluka alhna almış ve böylece Akdeniz'le Karadeniz arasındaki ticaret yolunun hakimiyeti Osmanlılara geçmişti. Nihayet 1452'de diğer adı Boğazke­ sen olan Rumeli Hisarı yapılarak Karadeniz'den İstanbul'a yardım maksadıyla gelecek her türlü iaşe ve mühimmat ikmali denetim alhna alınmış oldu. Ayrıca bunu teyit etniek amacıyla bir duyuruda bulunularak boğazdan geçecek bütün gemilerin hisar önünde durmaları ve selamiye akçesi ödedikten sonra geçiş izni alarak yollarına devam etmeleri şarh getirildi. Aksi takdirde hangi devlete ait olursa olsun izinsiz geçmeye teşebbüs edecek gemiler Rumeli Hisarı'na yerleştirilmiş toplada bahnlacakh. Nitekim çok geçmeden Kasım 1452'de, Karadeniz'den İstanbul'a tahıl getiren bir Yenedik gemisi denetim emrine uymayınca hisardan açılan top ateşiyle bahrıl­ dı. İstanbul'un fethinden sonra ise bu denetim daha da sıkılaşhrıldı ve boğazdan geçen her gemi, içinde kaçak mal ve köle olup olmadığı aniaşılmak üzere teftiş edildi. ' II. Mehmed'in İstanbul'u fetih maksadıyla başlathğı hazırlıklar arasında Gelibolu'daki faaliyetler de önemli yer tutmaktadır. İlk saltanat yıllarında Gelibolu tersanesi yeniden tahkim edildiği gibi Kapudan-ı derya Baltaoğlu Süleyman Bey'3 burada eski gemileri tamir ve yeni gemileri inşa ettirdi. Böylece teşekkül eden ve irili ufaklı 350-400 gemiden oluşan Osmanlı donanmasının -İstanbul'un fethinde ciddi bir rol üslenmiş olmasa bile-caydırıcı etkisi olduğu ve şehri abluka altında tuttuğu aşikar­ dır. Şehrin kuşatılması sırasında donanınaya ait gemilerden bir kısmının karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi ve bu uygulamanın daha sonra 1456'da Belgrad'4 ve 1470'te Eğriboz' 5 kuşatmalarında da tatbik edilmesi, üzerinde yüzlerce yıl konuşulan önemli bir taktik olarak tarihe geçti. ' 6 23 Nisan sabahı yetmiş civarında küçük Türk gemisinin Haliç'e indirilmesi 2 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiG i hem Bizansiılan hem de Yenedildileri şaşırttı; ilk anda bunları yok etmeyi planlayıp ateş gemileriyle hücum ettilerse de nihayet Türk topçusunun açhğı ateşle Venedik kadırgası bahrılmış ve çıkan çahşma Osmanlıların üstünlüğü ile sona ermiştir.' 7 İstanbul fatihi, fetihten sonra bir müddet Bizans'tan intikal eden Kadırga limanını tersane olarak kullanmış ve daha sonraları Haliç'te şim­ diki tersanenin bulunduğu tarafta Bizans tersanesinin kalınhları üzerine birkaç gözden ibaret olan ilk tersanesini kurmuş, yanına bir de mescit ve divanhane yaphrmışh. '8 İstanbul'un fethi Fatih'in denizierin sultanı olarak anılmasına yol açhğı gibi, bu dönemden sonra Osmanlıların denizlerde giriştikleri yoğun fetihler de Osmanlı deniz imparatorluğunun kuruluşunu başlath.' 9 SULTAN-I BERR u BAHR İstanbul'un fethi Osmanlı deniz politikalarının daha uzak denizlere yöneldiği ve iç denizlerdeki mücadelenin açık denizlere taşındığı bir dönemin başlangıcı oldu. Bu sebeple Fatih, artık "sultan-ı berr u bahr" (kara ve denizierin sultanı) olarak anılmaya başladı. Bu yöneliş esas itibariyle İstanbul'un savunmasına dönük bir politikaydı ve iki cihetten harekete geçti. Birinci yön Karadeniz, ikinci yön ise Akdeniz'di. Nitekim, Halil İnal­ cık'ın da belirttiği gibi tarihte İstanbul'a sahip olan ve bağazın iki yakasına hakim olan bütün devletler öncelikle Karadeniz' e yönelmişlerdir. Özellikle fethi takip eden senelerde Sadrazam Mahmud Paşa'nın Karadeniz salıillerindeki Amasra, Sinop ve Trabzon Rum İmparatorlu­ ğu'nu Osmanlı topraklarına katması (ı46ry ve Gedik Ahmed Paşa'nın Kı­ rım seferi ile Kefe başta olmak üzere bazı mühim mevkileri Cenevizlerden alması (I47SY 3 Fatih'in Karadeniz'i bir Türk gölü haline getirmek için athğı ilk ve önemli adımlardı. Fatih Sultan Mehmed, fethi müteakip Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan boğazlarda daha önce sağladığı hakimiyeti kuvvetlendirdi; bundan sonraki fetih politikasını ise Karadeniz'e yöneltti. Sadrazam Mahmud Paşa'nın yönetimindeki Osmanlı donanması, Karadeniz'in Anadolu kıyılarını kendi topraklarına katmak amacıyla 1459'da Amasra'yı Ceneviz20 2 ' 2 ı8 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENizciLiG i yüz kadırgadan oluşan donanma ile Sinop ve civannı Candaroğullarından aldı. Aynı yıl karadan ve denizden kuşatılan Trabzon-Rum İmparatorluğu Osmanlı hakimiyetine girdi. Yine bu sırada Osmanlı donanmasında ıso gemi bulunuyordu. 24 Karadeniz'in Anadolu kıyılannda fetih tamamlandıktan sonra sıra kuzey kıyılarına gelmişti. Kırım Hanlığı'nda baş gösteren taht mücadeleleri esnasında, Gedik Ahmed Paşa, güçlü bir donanınayla hareket ederek Kefe başta olmak üzere bazı mühim mevkileri Cenevizlerden aldı (1475). Kı­ rım'ın fethiyle Doğu ticaret yollan Osmanlıların eline geçti. Kırım seferi, Karadeniz'i bir Türk gölü haline getirmek için Fatih'in attığı ilk ve önemli adımlardan biridir. lilerden, ı46ı'de EGE'DE 0SMANLI-VENEDİK ÇATlŞMASı: BOGAZÖNÜ ADALARININ FETHİ Fatih, İstanbul'un fethinden sonra İstanbul Boğazı'nı ve Karadeniz'i kontrol altına aldığı gibi güneyde Çanakkale Boğazı'nı tahkim etmeyi de ihmal etmedi. İstanbul Boğazı'nda karşılıklı olarak bulunan Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı gibi Çanakkale Boğazı'nın da iki tarafına Sultaniye (Kal'a-i Sultaniye) ve Kilithahir (Kilid-i Bahr) istihkamlarını yaptırdı. Böylece Venedik, Ceneviz, Papalık ve Rodos donanmaları gibi o devrin en önemli deniz güçlerine karşı İstanbul güvenlik altına alındı, Akdeniz ile Karadeniz arasındaki ticaret yolu da kesin olarak Osmanlı kontrolüne geçmiş oldu. İstanbul'un fethi Osmanlı politikalarını denizlerden gelecek saldırılara karşı bu yeni başkenti korumaya yöneldi. Bir taraftan Karadeniz'in Anadolu sahillerine açılan donanma diğer taraftan Ege Denizi'ndeki hedeflere yöneldi. 1455'te Rodos şövalyeleri üzerine giden ve yaklaşık seksen gemiden oluşan donanma, Rodos civarındaki İstanköy, İncirli, Sömbeki, Leryos ve Kalimnos gibi bazı adalara baskınlar düzenleyerek ganimet ve esir aldı. Ertesi yıl Fatih, Sadrazam Mahmud Paşa'yı Boğazönü'nde sıralanmış olan ve boğazın girişine hakim bir bölgede bulunan Ceneviz idaresindeki Taşoz, Semadirek, İmroz ve Limni adalarını fethetti (1456). Bu adaların yönetimi önce Limni'de hüküm süren Cenevizli Gattilusio ailesine bırakıldığı halde, daha sonra ada halkının BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OsMANLı DENizciLiG i yönetimden memnuniyetsizliğini bildirmesi üzerine kesin olarak Osmanlı idaresine alındı. Boğazönü adalan, idari bakımdan Osmanlı donanmasının üssü ve deniz harekatlarının merkezi olan Gelibolu sancağına bağlandı. 25 Nihayet r462'de Fatih'in emri üzerine Mahmud Paşa'nın Gelibolu'da hazırlattığı yüz on gemiden oluşan donanmanın harekatıyla Midilli de Osmanlı idaresine girdi. 26 Böylece Çanakkale Boğazı'nın Ege Denizi'ne açılan kısmı tamamen kontrol altına alınmış oldu. Ada merkezli bir sancak statüsünde idari yapıya kavuşturulan Midilli, tahtir uygulamalannın ilk görüldüğü adalar arasında yer aldı. r463-r479 yıllan arasında on altı yıl süren Osmanlı-Venedik savaş­ lan, denizlerde ve Venedik idaresinde bulunan sahil şehirlerinde cereyan etti. Bu seferler içinde en önemlisi Eğriboz'un fethidir (1470). Sadrazamlıktan Gelibolu sancakbeyliği görevine getirilen Mahmud Paşa, Osmanlı donanma komutanı olarak hazırlattığı kadırga, yelkenli ve kayık türü gemilerden oluşan yaklaşık dört yüz gemilik donanınayla Eğriboz'u kuşattı ve şehri aldı. Bu kuşatmada Eğriboz ile anakara arasındaki denizi gemilerden oluşan bir köprüyle birbirine bağladı. 27 PULYA SEFERİ: İTALYA'DA İLK OSMANLlLAR Arnavutluk sahillerinin önemli bir kısmı Osmanlıların eline geçNihayet Osmanlı-Venedik anlaşmasının (1479) sağlanması da Osmanlıların denizlerde ilerlemesini cesaretlendirdi. Bu noktadan bakıldığın­ da Fatih'in son yıllan Osmanlı denizciliğinin Batı Akdeniz'e açılma teşeb­ büslerinin başladığı bir dönem olmuştur. Nitekim, bu amaçla görevi Avlonya sancakbeyliğine nakledilen Gedik Ahmed Paşa, hazırlıklarını tamamladıktan sonra, ıs.ooo'den fazla asker ve kuşatma toplan yüklediği donanmasıyla r48o'de İtalya'nın Pulya sahillerine geldi. Osmanlı donanması Napoli Krallığı'na bağlı olan Otranto limanına demirledi, karaya asker ve mühimmat çıkartarak Otranto ve civannı kısa sürede fethetti. Otranto'nun en büyük kilisesi olan Aziz Petrus hakimiyetin bir simgesi olarak camiye çevrildi. Ordu sahil kesiminde ve içerilere doğru ilerleyerek Lecce, Brindisi ve Taranto'ya akınlar düzenledi. Aslında İtalya fütuhatını devam mişti. 20 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANli DENizCiLiG i Resim ı. Osmanlı Kadırgası, 1720 (Bostan, Osmanlı Gemileri, s. ı8o-ı8ı). ettirmek isteyen Gedik Ahmed Paşa, Fatih'in ölümü üzerine geri çağınlın­ ca28 bir seneden fazla Osmanlı idaresinde kalan Otranto, yeniden Napoli Krallığı'nın eline geçti. İtalya seferinin devam edememesinde Cem meselesinin olumsuz etkisi büyük oldu. Bu seferle Fatih, Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan İs­ tanbul'dan sonra, Bah Roma İmparatorluğu'nun merkezini de ele geçir, rnek istiyordu. Osmanlı donanmasının İtalya seferine çıktığı r48o senesinde bir başka donanma Mesih Paşa kumandasında Rodos üzerine gönderildiyse de kuşatma başanlı olmadı. 29 Bununla beraber aynı sene içinde iki önemli deniz seferinin düzenlenebilmiş olması da, Osmanlı deniz beyliği­ nin deniz gücünü arhrarak arhk ·bir deniz imparatorluğu olma yolunda ilerlediğini gösteriyordu. BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLici 2! II. BAYEZiD FATiH'iN YOLUNDA II. Bayezid devri Osmanlı denizciliği, Fatih devrinde geliştirilen Osdeniz politikalannın devamı mahiyetindeydi. r484'te Karadeniz'in en önemli ticaret limanlanndan olan Kili ve Akkirman'ın alınması üzerine güney-kuzey ticaretinin bütün çıkış noktaları Osmanlı hakimiyeti altına girmiş oldu.30 Bu sayede Karadeniz'in ünlü ticaret limanlan imparatorluğun başşeh­ ri İstanbul ile Doğu Avrupa arasındaki ticaretin antrepolan haline geldi.J' Karadeniz' de hakimiyet sağlandıktan sonra yeniden Akdeniz' e yönelen Osmanlı deniz politikası doğrultusunda, bir taraftan tersanelerini geliştirirken diğer taraftan hummalı çalışmalarla gemi inşa ediliyordu. Bunun sonucu olarak giderek denizlerde güçlenen Osmanlılar 1499'da İne­ bahtı, rsoo'de Moton, Koron ve Navarin'i aldılar. 32 Böylece Akdeniz'deki Osmanlı varlığı giderek kökleşmeye başlarken Osmanlı denizcileri de daha iyi tanımaya başladıklan bu denizde tecrübelerini artırıyorlardı. Fatih devrinde oldukça önem kazanan Osmanlı donanması, II. Bayezid devrinde sayıca Akdeniz'in en kuvvetli donanmasına sahip olan Venedik donanmasını geçmiş olsa bile henüz yeterince üstün ve tecrübeli denizcilere sahip değildi. Özellikle Venedik ve müttefikleriyle yapılan uzun süreli deniz savaşlarından sonra Osmanlı gemi inşa teknolojisinde değişik- · likler oldu. Uzun süredir Venedik, Ceneviz ve İspanyol gemilerini yakın­ dan inceleyen Osmanlı denizcileri Venedik gemileri tarzında çekdiri ve kalyon, İspanyol gemileri tarzında göke inşa ettiler. Kadırga ve kalyon arasın­ da iki katlı yelkenli bir gemi çeşidi olan gökeden iki tane yaptınlarak Kemal ve Barak Reisierin emrine verildi. ıs. yüzyılın sonlarında Osmanlıların takip ettiği deniz politikası sonucunda Fatih ve II. Bayezid devri donanmaları, Ceneviz'in Karadeniz'deki kolonilerini bölgeden uzaklaştırdı, yine Doğu Akdeniz ve Ege'deki Yenedik ve Ceneviz gücüne de büyük darbe indirildi. Bu savaşlar sonunda muzaffer Osmanlı donanması, Akdeniz' deki geleneksel deniz teknolojisini önceki sahiplerinden kendi dünyasına aktarmayı başardı33 ve Akdeniz'deki hakimiyet mücadelesinde varlığını göstermeye başladı. Ünlü Akdeniz tarihçisi Braudel'in dediği gibi "Kıta savaşlarına ve korsanların çapulculuklarına rağmen en azından r2. yüzyıldan itibaren manlı 22 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiGi Hıristiyan himaye ve koruması alhnda bulunan Akdeniz' de uzun süre bir düzen vardı ve bu düzen, Osmanlıların Akdeniz' de varlık göstermelerine kadar sürdü." 34 DENİZLERDE YENİ HEDEFLER ıs. yüzyılın ikinci yarısında Akdeniz'de iki yeni gücün ortaya çıkh­ fethi (1453) üzerine tarihe intikal eden Bizans İmparatorluğu ile İspanya'nın Endülüs İslam devletini tarih sahnesinden uzaklaşhrması üzerine her iki devlet dananınalarını geliştirerek Akdeniz' e açıldı ve Orta Akdeniz' de karşılaşarak yüzyıldan fazla sürecek bir mücadele başlathlar. 35 Bu dönemde İspanya'nın Akdeniz'e girmesi üzerine Osmanlılar Adriyatik ve Kuzey Afrika'ya yöneldiler. IL Bayezid döneminde denizlerde mücadele başlahlan iki önemli alan karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri Akdeniz'in bah ucunda yer alan İspanya' da, katliama maruz kalan Endülüs Müslümanlarının feryatlarına cevap vermek üzere İspanya'ya karşı, diğeri ise Hint denizlerine ulaşan Portekiziiierin tehdit ettiği Kızıldeniz salıillerindeki Müslüman beldelerin, özellikle Mekke ve Medine gibi kutsal toprakların korunması için yardım talebinde bulunan Mısır' daki MemlUk devletinin isteklerini yerine getirmek üzere Portekiziilere karşı gelişti. Böylece Osmanlılar Akdeniz ve Kı­ zıldeniz gibi iki önemli denizde iki büyük deniz imparatorluğuna karşı hakimiyet mücadelesine başlamış oldular. ğına şahit olunmaktadır. Osmanlıların İstanbul'u OSMAN LI- ENDÜLÜS YAKINLAŞMASI Endülüs Müslümanlan, İspanya tarafından din değiştirme mecburiyerine tabi tumlmalan üzerine kendilerini kurtarabileceğini düşündükle­ ri IL Bayezid'den yardım istemişlerdi. Ancak o sırada Şehzade Cem meselesi ve Memlılk devleti ile meşgul olan Osmanlıların Endülüs'e donanınay­ la yardımları yeterince gerçekleşmemişti. Bununla beraber denizlerde giderek müstakil hareket eden Kemal Reis ve benzeri denizcilerin kendi imkanlarını seferber ederek Endülüs Müslümanlarını kurtarma teşebbüsleri yararlı oldu. Bu dönemde ve Barbaros Hayreddin Paşa'nın Osmanlı donanmasının başında Akdeniz' de bulunduğu sırada, müdeccel taifesi veya MoBEYLiKTEN iMPARATORLUGA ÜSMANLI DENiZciLiGi 23 risco'lar olarak da tanımlanan İspanya Müslümanlannın kısmen Kuzey Afrika'ya taşındığı, çoğunluğun ise kendi topraklarında kaldığı bilinmektedir. Morisco'lann İspanyollarakarşı kendilerini koruma mücadelesi 17. yüzyılın başlarına kadar devam etti ve nihayet tarih sahnesinden silinmeleriyle son buldu. 36 A. Hess, Endülüs Müslümanlannın Osmanlıların İspanya'daki beşinci kolu olarak varlıklarını sürdürdüklerini ifade etmektedirY KORSANLIGIN ORTAYA ÇIKIŞI rs. yüzyıl Osmanlı denizciliğine damgasını vuran en önemli özellik, denizlerde tarih kadar eski olan korsanlığın ön plana çıkmasıdır. Akdeniz'de Osmanlı korsanlığının gelişimi ise rs. yüzyılın sonlannda çoğu isimsiz deniz korsanlannın yarı resmi faaliyetleriyle başlamışhr. Daha çok haydutluk olarak aniaşılmak istenen korsanlığın aslında İslam hukukunun prensiplerine göre hareket eden ve İslamın cihat ve gaza anlayışının bir gereği olarak karada sınır boylarında öncü kuvveti olarak mücadele veren alancıların denizlerdeki benzeri olduğunu hahrlamak gerekir. Bu sebeple Osmanlı korsarılan devlet hizmetinde veya kendi adianna savaş­ tıkları zamanlarda dahi İslam hukukuna göre inanç savaşı yaphlar. Bunun sonucu olarak bu dönemde kendilerinden daha çok levend veya gönüllü levend şeklinde bahsedilen Osmanlı korsanları hukuk dışına çıktıklan zaman "harami levend" olarak adlandırıldılar ve bu yüzden cezalandırıldılar. Osmanlı deniz korsanlarının ıs. yüzyılın sonlarına doğru Akdeniz' de gelişmeye başladığını gördüğümüz faaliyetlerinin ileride gelişecek olan Osmanlı donanmasına önemli bir destek teşkil ettiğini unutmamak gerekir. Nitekim, Osmanlı devlet donanmasının güçlü bir şekilde Akdeniz' de görülmeye başlamasıyla korsan gemileri devlet donanmasına iltihak ettiler ve böylece güçlerini birleştirdiler. Osmanlı donanmasının sefere çık­ tığı senelerde donanmanın emrinde ve maiyetinde hareket eden korsan gemileri diğer zamanlarda bağımsız hareketlerini sürdürdüler. Bunun en güzel örneklerini oluşturan Kemal Reis ile Barbaros Hayreddin Paşa arasın­ da geçen dönemde yetişen denizcilerin aslında birer korsan olarak denizlerde görülmeye başladıkları ve sonra devlet hizmetinde resmi faaliyet gösterdikleri bilinmektedir.38 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OsMANLI DENizciLiG i Akdeniz'deki ilk mücadeleler sırasında korsanlar ferdi hareket ediyorlardı ve organize değillerdi. Daha sonraki yıllarda fetihler geliştikçe Osmanlı devlet donanmasıyla birlikte hareket ettiler veya devlet hizmetine girerek Batı Akdeniz' e kadar ulaştılar ve İspanya ile boy ölçüşmeye teşeb­ .büs ettiler. OsMANLI DENİZciLERi KızıLDENiz'DE ıs. yüzyılın sonlannda coğrafi keşiflerin önünü açtığı Portekizli denizciler, Ümit Burnu'nu dolaşarak ulaştıkları Hindistan'daki39 emtiayı süratle ülkelerine taşıma denemelerine başlamışlardı. Kısa sürede cesaretlenen Portekizliler, bölgede daha önce faal olan baharat ticaretinin Mısır bağ­ lantı yolunu işlemez hale getirmek amacıyla Kızıldeniz'eha.kim olmaya teşebbüs ettiler. Bu amaçla I503-I5I3 arasında birçok defa Kızıldeniz'e girmeye ve Arap yanmadası veya Afrika kıyılannda tutunarak Hindistan ticaretini kontrol altına almaya teşebbüs ettilerse de muvaffak olamadılar. Bu mücadelede Memlukler önce kendi imkanlarıyla Portekizlilere karşı koymayı denediler, ancak ı5o9'daki mağlubiyetten sonra, deniz güçleri kafi gelmediğinden Osmanlılardan yardım isternek durumunda kaldı­ lar. Artık bütün İslam alemi, kutsal toprakların güvenliğini de tehdit eden Portekiziiiere karşı durabilecek tek gücün Osmanlılar olduğunu görmekteydi. Bu sebeple ilk defa ısıo'da Kansu Gavri, Osmanlı padişahı II. Bayezici'den Süveyş'te bir donanma inşası için yardımcı olunmasını istedi. Bu yardımlar içinde en önemlisi Selman Reis'in Süveyş'te inşa ettiği donanmaydı. Eylül ısıs'te Selman Reis kumandasında Süveyş'ten yola çıkan on dokuz gemiden müteşekkil Memluk donanınasındaki askerlerin büyük çoğunluğunu da yeniçeri, levend ve parayla tutulmuş Anadolulu Türkmenler teşkil ediyordu. Bu donanmanın Kızıldeniz'de henüz hakimiyeti kurmaya çalıştığı sırada Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethettiği (I5I7) haberleri her tarafa yayıldı ve Selman Reis görevini Osmanlı padişahının emrinde sürdürmek üzere Süveyş'e döndü. Bundan sonra Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint denizlerindeki mücadele Osmanlı padişahları tarafından yürütülecekti.40 Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden sonra Kızıldeniz vasıtasıyla Hint Okyanusu'na fiilen ulaşan Osmanlılar böylece yeni bir dünyaya açılBEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZciLiG i mış ise Hindistan ve Uzakdoğu'ya ha.kim olarak bu-. ele geçirme ve ticaret yollarını değiştirme mücadelesi veren Portekiziilen buldular. ıs. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Akdeniz ve Kızıldeniz'de görülen bu uzun mücadelenin sonunda devamlı gelişen Osmanlı donanması bir imparatorluk donanınası haline gelmeye başladı.4' oldular. Karşılannda ranın emtiasını İMFARATORLUK DoNANMASININ TEŞKİLİ VE AKDENİZ FüTUHATI Osmanlılar, Akdeniz'de ticaretin merkezi haline gelmiş olan Suriye ve Mısır limanlarını ele geçirerek Doğu Akdeniz kıyılarını hakimiyetleri altına aldılar. Gerek Portekiz tehlikesi ve gerekse yeni fethedilen bölgelerin sahillerini koruma ve denizleri kontrol alhnda tutma zorunluluğu deniz meselelerine son derece önem vermeyi gerektiriyordu. Bu sebeple Yavuz, donanmanın geliştirilmesi amacıyla Haliç'te eskiden mevcut tersanenin Galata'dan Kağıthane'ye kadar genişletilmesine ve çok sayıda gemi inşa tezgahı kurulmasına önem verdi. Başta Sadrazam Piri Mehmed Paşa olmak üzere devrindiğer devlet ricali de tersane ve donanma inşasıyla yakın­ dan ilgilendiler ve İstanbul' daki Galata tersanesi bir imparatorluk tersanesi olarak hizmet vermek üzere inşa edildi (ısıs). Yavuz Sultan Selim'in İbn-i Kemal' e belirttiği gibi, tersanenin 300 gemi yapımına uygun kapasitede yapılması düşünülmüştüY Bu teşebbüslerin ne derece uygulanmış olabileceğini anlamak için bu bilgiyi A. Hess'in "ısıs senesinde Yavuz'un 400 gemilik bir donanma vücuda getirdiği haberlerinin Memlfı.kler tarafından korkuyla takip edildiği" 43 konusunda verdiği bilgiyle birleştirmek isabetli olacakhr. Bilhassa Gelibolu Sancakbeyi Cafer Bey'in donanma komutanlı­ ğı sırasında Mısır seferi için yapılan hazırlıklar gibi, yeni deniz seferleri için yeni donanmalar inşa edilmeye başlandı. 44 Yavuz'un Mısır'ın fethinden sonraki ilk hedefi Anadolu'nun hemen ucunda yer alan, ancak henüz fethedilmemiş olan Rodos'tu; ancak onun vefatıyla yarım kalan hazırlıklar oğlu Kanuni tarafından tamamlandı ve 1522'de Rodos Adası fethedildi. 45 Osmanlı padişahları içinde denizierin önemini en fazla idrak eden şüphesiz Kanuni Sultan Süleyman'dı. Onun deniz siyasetine verdiği önem en az kara siyasetine verdiği önem dereceBEYLiKTEN iMPARATORLUGA OsMANLI DENizciLiG i sindeydi. Bu sebeple Kanuni dönemi denizciliğinin de Akdeniz ve Hint denizleri olmak üzere iki önemli mücadele alanı vardı. Osmanlıların Avrupa'daki topraklarını hakimiyet altında tutabilme. si için Akdeniz' e; Mısır, Arap Yanmadası ve civarına hükmedebilmesi için · de Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ne hakim olması gerekiyordu. Bunu sağla­ mak üzere Osmanlı İmparatorluğu büyük deniz fılolan kurarak denizlerde üstünlük sağlamalı ve bir deniz imparatorluğu halinde teşkilatlanmalıydı. İLK DENİZ BEYLERBEYİ: HAYREDDiN PAŞA Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatının ilk yıllannda Doğu Akdeniz'in Osmanlı hakimiyetine girmesi üzerine mücadele Orta ve Batı Akdeniz' e intikal etti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz'de yeni bir mücadeleye başladığı bu sıralarda bir başka Türk denizcisi, maiyetiyle birlikte Kuzey Afrika'da İspanyollada kıyasıya mücadele ediyordu. Bu denizci, korsanlıktan yetişen ve süratle temayüz ederek ileride Akdeniz dünyasının kaderini değiştirecek olan Barbaros Hayreddin Paşa'ydı. Osmanlı bahriye tarihinde Barbaros Hayreddin Paşa'nın Osmanlı donanınası hizmetine girmesi ve denizeilikle ilgili bir eyaletin teşkiliyle onun beylerbeyliğine ve donanma komutanlığına getirilmesi bir dönüm noktası olmuştu. Cezayir sultanı olarak meşhur olan Hayreddin Reis, Kanuni'nin kendisini daveti üzerine Kasım 1533'te İstanbul'a geldi ve bizzat padişah tarafından kabul edildi. Derya beylerbeyliğine getirilmesi uygun görülen Hayreddin Reis, Irakeyn seferi hazırlıklan için Halep'te bulunan İbrahim Paşa'nın yanına gönderildi ve hükümet işlerinden sorumlu olan sadrazam onu Şubat 1534'te Cezayir beylerbeyi (mirmiran-ı derya) olarak t~yin etti. Hayreddin Reis'in Osmanlı hizmetine girdiği ve Osmanlı donanmasının kapudan-ı deryalığına getirildiği haberleri Avrupa devletleri üzerinde büyük bir yankı uyandırdı. Yabancı gözlemcilerin ifadesiyle, Fransa ve İspanya kralları onu kendi taraflarına çekebilmek için teşebbüslerde bulunmuşlar, o ise Osmanlı hizmetine girmeyi Cezayir sultanı olmaya tercih etmişti. 46 İstanbul'a döndükten sonra ilk iş olarak tersaneye yeni bir düzen veren Barbaros Hayreddin Paşa, gemi mühendisliği ve inşası konusundaki eksikleri gidermeye çalıştı; çünkü o ve beraberindekiler sadece usta bir BEYLiKTEN iMPARATORLUGA ÜSMANLI DENiZCiLiGi denizci olmakla kalmamışlar, yıllar süren denizcilikleri sırasında gemi inşa ve tamir işlerinde de uzmanlaşmışlardı. 1534 kışını İstanbul tersanesinde yoğun bir çalışmayla geçiren Hayreddin Paşa, Osmanlı donanmasını bir imparatorluk donanınası olarak Akdeniz' e çıkarmak üzere yeniden teşkil etti. Bu maksatla Kanuni Sultan Süleyman tarafından seferle görevlendirilen ve hilat giydirilen kapudan paşa, Mayıs 1534'te ıoo gemiden oluşan donanmasıyla Tunus'a doğru yola çıktı. Önce İtalya kıyılannı yağmalayan Barbaros, sonra Benzert'e gittiyse de İspanya Kralı V. Karlos'un 300 gemilik donanmasıyla Tunus'a gelmesi ve karaya asker çıkarması üzerine Barbaros Cezayir' e çekilmek zorunda kaldı. İstanbul'a dönerken Mayorka Adası'na saldıran ve pek çok esir ve ganimet alan Barbaros, böylece deniz beylerbeyi olarak ilk seferini tamamlamış oldu. 47 Barbaros Hayreddin Paşa'nın Akdeniz'deki hakimiyet mücadelesinde en önemli başansı Osmanlı denizciliği için bir dönüm noktası olan Preveze Deniz Savaşı'dır (1538). Bu savaşın kazanılmasında Barbaros'un taktik dehasının yanında donanmadaki gemi türlerinin de etkisi oldu. Preveze zaferiyle Hıristiyan dünyası Akdeniz' deki hakimiyetini İslam dünyası lehine kesin olarak kaybetti. O zamana kadar bir kara imparatorluğu görünümünde olan Osmanlı İmparatorluğu'nun artık bir deniz imparatorluğu­ na dönüştüğü görülüyordu. Kanuni devrinde Osmanlı deniz gücünün ikinci mücadele bölgesi olan Hint denizlerine çıkmalan da yine önemli hadiselerle gerçekleşti. Mı­ sır'ı fethederek Kızıldeniz'e ulaşan Osmanlılar, Bağdat ve Basra'nın fethiyle de Basra Körfezi'ne ulaşmak suretiyle Portekiz'e karşı mücadelesini iki cephede sürdürdü. Yemen ve Habeş eyaletleri Kızıldeniz'in, Basra ve Lahsa eyaletleri de Basra Körfezi'nin korunması amacıyla organize edilen yeni eyaletler olarak aynı dönemlerde kuruldular ve Osmanlı devletinin güney siyasetine yön veren idari merkezler oldular. Süveyş tersanesiyle Basra tersanesinde hazırlanan donanmalar sayesinde mücadelelerini Hindistan'a ve Uzakdoğu'ya kadar ulaştıran Osmanlı İmparatorluğu, Akdeniz mücadelesini kazandığı gibi, Hint Denizi'nde de etkili oldu.48 BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiGi NoTLAR 2 Çaka Bey'in kimliği ve deniz faaliyetleri hakkında genel olarak bkz. M. İlgürel, "Çaka Bey", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 8, ı86-ı88. Batı Anadolu'daki denizci Türk beyliklerinin ortaya çıkışını ve özellikle Aydınoğlu Umur Bey'in Ege Denizi'ndeki faaliyetlerini Enveri'nin Düsturname'sini esas alarak dönemin diğer kaynaklan ve yapılan araştırmalarla mukayese etmek suretiyle inceleyen bir makale için bkz. Halil İnalok, "T1ıe Rise of the Turcaman Maritime Principalities in Anatolia, Byzantium, and the Crusades", The Middle East and the Balkansunder the Ottoman Empire, Bloomington, 1987, s. 309-341. Aynca bkz. E. Zachariadou, Trade and Crusade: Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın 3 {1]00-1415), Venedik, 1983. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1J00-16oo), c. ı, İstanbul 2000, s. 55· 4 5 6 7 8 9 İnalcık, Turcoman Maritime Principalities, s. 309-341. Şerafettin Turan, Türkiye-İtalya İlişkileri, İstanbul, 1990, s. 342-343. Karesi Beyliği'nin Osmanlı hakimiyeti altına ginnesi ve donanmasının durumu ve Osmanlılarm Rumeli futııhatındaki rolü konusunda bkz. Zerrin Gürıal Öden, Karası Beyliği, Ankara, 1999, 62, 8o-82. Karamürsel gemisi ile ilgili olarak bkz. İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, Ankara, 1992, s. 88. Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma, (yay. F. R. Unat-M. A. Köymen), Ankara, 1995, 1,248-249· Neşri'nin bu kaydını başka bir kaynakta bulmak mümkün olmamıştır. İsmi YüncfYence şeklinde de okunınası münıkün olan Gelibolu beyinin aynı zamanda kapudan-ı derya olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Gelibolu'nun Osmanlı denizciliğindeki yeri konusunda bkz. İdris Bostan, "Osmanlılann Denizlere Açılma Sürecinde Gelibolu", Avrupa'ya İlk Adım, Uluslararası Sempozyum, İstanbul, 2001, s. 48·49· ıo n 12 13 14 ıs Osmanlı-Ceneviz ve Osmanlı-Venedik ilişkilerinin tarihi seyri ve Osmanlı denizciliğinin bu iki devletten nasıl etkilendiği konusunda bkz. Turan, Türkiye-İtalya, s. 191-308,342-343. Osmanlı denizciliğinin Venedik'ten etkilerrmesi ile ilgili aynca bkz. Bostan, Tersane-i Amire, s. ı, 3, 83, ı or. 1423'te başlayıp yedi yıl süren Selanik kuşatmasının Venedik tarafından nasıl ilgiyle takip edildiği ve şehrin kurtanlması için yapılan teşebbüsler konusunda bkz. Turan, Türkiye-İtalya, s. 285-296; aynca bkz. Donald M. Nicol, Bizans ve Venedik, (çev. G. Ç. Güven), İstanbul, 2000, s. 346-359. Dukas, Bizans Tarihi, s. 152; Boğaz'dan geçiş ile ilgili bazı uygulamalar için bkz. Nicol, Bizans ve Venedik, s. 380-381. Bu dönemde İstanbul Bağazı'ndan geçişin tabi olduğu kurallar ve Karadeniz'in ticari ehemmiyeti konusunda bkz. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu, s. 329; Halil İnalcık, "T1ıe Question of the Closing of the Black Sea under the Ottomans", Arkheion Pontou, Atina, 1979, s. 74-89. Biyografisi için bkz. İdris Bostan, "Baltaoğlu Süleyman Bey", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 5, s. 41. Tursun Bey, Tarih-i Ebü'lfeth, (haz. M. Tulum), İstanbul, ı'977, s. 8o-8ı; İbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman, VII. Defter, (haz. Ş. Turan), Ankara, 1991, s. 126. · Tursun Bey, Tarih, s. 147; İbn Kemal, Tevarih, VII, 288. BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OsMANLI DENizciLiG i r6 17 r8 r9 20 2r 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 JO İstanbul kuşatmasından önce Aydınoğlu Gazi Umur Bey de donanmasını Atina Körfezi ile İne­ bahh Körfezi arasındaki alh millik mesafeyi (bugünkü Korint Boğazı) karadan geçirmiş ve Keşiş­ lik (GermefHexanıilion) Adası'nı fethetmiştir (Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, İstanbul, 1988, c. 2, vr. r58a). Tafsilat için bkz. Himmet Akın, Aydın Oğullan Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara, !968, s. 44-45· Bu hususta dönemin Osmanlı kaynaklannda yer alan bilgilerin değerlendirilmesi için bkz. İbn Kemal, Tevarih, s.52-53, dipnot 3; Selahattin Tansel, Osmanlı Kaynaklanna Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyası ve Asker! Faaliyetleri, İstanbul, 1971, s. 72-78; ayrıca bkz. Dukas, Bizans Tarihi, (çev. Vl. Mirmiroğlu), İstanbul, 1956, s. r66; Nicol, Bizans ve Venedik, s. 387; Colin Imber, The Ottoman Empire 1300-1481, İstanbul, r990, s. I53· Bostan, Tersane-i Amire, s. 3· A. Hess, "The Evolution of the Ottoman Seabome Empire in the Age of the Oceanic Discoveries, r453-r525", American Historical Review, sayr 75, s. r899· Tursun Bey, Tarth-i Ebü'l:feth, (haz. M. Tulum), İstanbul, r977, s. r7r. İnalcık, Closing of the Black Sea, s. 74· Mahmud Paşa'nın Karadeniz kıyılarındaki deniz harekah için bkz. Stavrides, The Sultan ofVezirs, S. I32-134, I38-140. Kefe ve diğer Kınm sahil şehirlerinin Osmanlı idaresine girişi ve bölgenin r6. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu için haiz olduğu önem konusunda geniş bilgi Yücel Öztürk'ün Osmanlı Hakimiyetinde Kefe 1475-1600, (Ankara 2000.) adlı eserinde bulunmaktadır. Kefe'nin fethi sonrasına ait şeh­ rin ticari kapasitesini gösteren bir gümrük defterinin neşri için bkz. Halil İnalcık, The Customs Register of Caffa, 1487-1490 (ed. V. Ostapchuk), Cambridge (MA) 1996. Stavrides, The Sultan ofVezirs, s. 133, I39· İ. Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul, 1971, c. I, s. 276-278, 298-299. Thealıaris Stavrides, The Sultan ofVezirs, The Life and Times of the Ottoman Grand Vezir Mahmud Pasha Angeloviç (1453-1474), Leiden, 2oor, s. r55-r56. Stavrides, The Sultan ofVezirs, s. r68-r72. Oruç b. Adil, Tevarth-i Al-i Osman, (yay. F. Babinger), Hannaver 1925, s. r3r. Osmanlılann Otranto seferi için en son değerlendirme için bkz. Konstantinos Giakoumis, "Osmanlılann Otranto ve Apulia Seferi (r48o-r48r)", çev. K. Akpınar, Türkler (ed. H. C. Güzel vd), IX, Ankara, 2002, s. 373-382. Rodos'un Fatih devri kuşatması için bkz. Nicolas Vatin, L'Ordre de Saint-]ean-de]erusalem, l'Empire Ottoman et la Mediterranee orientale entre les deux sitiges de Rhodes 1480-1522, Paris, 1994, s. r48-r49· Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid, TSMK, Revan, r272, vr. 6b-roa. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu, s. 348-349· Matrakçı, Tarih, vr. zra-28a. Colin Imber, "The Navy of Suleyrnan the Magnificient", Archivum Ottomanicum, VI, The Hague, 1980, S. 2II. Femand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, (çev. M. A. Kılıçbay), İstanbul, 1990, c. II, s. q6. Bu konu ve Osmanlı denizciliğinin rs. ve r6. yüzyıllardaki Akdeniz serüveni ve özellikle korsanlık hakkında geniş bilgi için bkz. Andreas Rieger, Die Seeaktivitaten der müslimischen Beutefahrer als Bestandteü der staatlichen Flotte wahrend der osmanisehen Expansion im Mittelmee~ im 15. und 16. BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiGi 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 Jahrhundert, Berlin, 1994, s. 36-63. Bu eserle ilgili bir tanıtma yazısı için bkz. İdris Bostan, Kitabiyat, Osmanlı Araştırma/an, c. XVI, s. 253-257. Osmanlılan Kuzey Afrika'da ve Akdeniz'de İspanya karşısında mücadeleye sevk eden asıl düşün­ cenin dini sebeplere ve hakimiyet mücadelesine dayandığı konusunda bkz. Abdulcelil et-Temimi, "XVI. Yüzyılda Kuzey Afrika'daki Osmanlı-İspanyol Mücadelesinin Dini Arka Planı", (çev. M. Özdemir), İslami Araştırmalar, r2j2, (r999), s. I79-r89. Andrew Hess, "The Moriscos" An Ottoman Fifth Column in Sixteenth Century Spain", American Histarical Review, 74/I, (Ekim 1968), s. r-25. Moriskolann ve Yahudilerin İspanya'da maruz kaldı­ ğı muamelenin kısa bir özeti için bkz. Braudel, Akdeniz Dünyası, c. II, s. 91-II9. Osmanlı korsanlığının tanımı hakkında bkz. İdris Bostan, Adriyatik'te Korsanlık 1575-1620, Osmanlı/ar, Uskoklar ve Venedikliler, (basılmamış profesörlük takdim tezi), İstanbul, 1998, s. 14-20; Rieger, Seeaktivitiiten, s. 9-19. Portekizli denizcilerin Hint denizini aşarak Hindistan'a ulaşmalan kolay olmamışhr. Bu denizlere geldiklerinde kendilerine kılavuzluk yapan Ahmed ibn Macid ve benzeri Arap denizciler kendilerine rehberlik etmeseydi belki de bu macera akamete uğrayacakh. İbn Macid ve eseri hakkında bkz. G. R. Tibbets, Arab Navigation in the Indian Ocean Bifore the Coming ofthe Portuguese, London, r98r (rep.), XXVI+6r4 s. Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunun Güney Siyaseti: Habeş Eyaleti, İstanbul, 1974, s. r2-r5; Salih Özbaran, "Osmanlı İmparatorluğu ve Hindistan Yolu", Tarih Dergisi, 3r, İstanbul, 1978, s. 8o-9r; İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu, s. 378-38r. A. Hess, r6. yüzyılın başlannda Osmanlı donanınası için "imparatorluk donanması" tabirini kullanmaktadır: "The Evolution of the Ottoman Seaborne Empire in the Age of the Oceanic Discoveries, I453-r525", American Histarical Review, sayı 75, s. r892-r9I9. İstanbul Tersanesi'nin kunıluşu ve müştemilah hakkında bkz. Bostan, Tersane-i Amire, s. 3-14. A. Hess, The Evolution, s. 1909. Şahabettin Tekindağ, "Haliç Tersanesinde İnşa Edilen İlk Osmanlı Donanınası ve Cafer Kapudan'ın Anzası", Belgeler/e Türk Tarihi Dergisi, 11/7. İstanbul, 1968, s. 66-70. Geniş bilgi için bkz. Vatin, Rhodes, s. 329-360. Barbaros Hayreddin Paşa'nın Akdeniz'deki faaliyetleri hakkında geniş bilgi ve değerlendirmeler için bkz. Emle Bradford, Barbaros Hayrettin (çev. Z. Ağralı), İstanbul, 1970; Miguela Angel de Bunes, "Kanuni, Barbaros Paşa ve V. Charles: Akdeniz Dünyası", Osmanlı, (ed. G. Ören), Ankara, I999· c. I, s. 392·397· İdris Bostan, "Establishment of the Province of Cezayir-i Bahr-i Sefıd", The Kapudan Pasha: His Office and his Domain, Rethymnon 2002, s. 241-25r. Preveze ve Hint denizlerindeki Osmanlı varlığı hakkında bkz. Salih Özbaran, "Osmanlı İmpara­ torluğu ve Hindistan Yolu", Tarih Dergisi, sayı 31, İstanbul, 1978, s. 65-146. BEYLiKTEN iMPARATORLUGA OSMANLI DENiZCiLiG i JI