KhiPrhi3 PECI1YE.Jll1KACbl Oill MAMJIEKETTMK YHHBEPCHTETH ApamaH r)'MaHMTap,n;h_.__._'" MHCTH'fY'fYHYH HJIHMHİİ )l{YPHAJibl { Ara_şan Sosyal Bilimler Enstitüsü İLMİ DERGiSi 8 liHIDKEK 1 BİŞKEK- 2008 Dini Kıssa-Destan ·Türüne Tasavvuf EdebiyatlDin Etki.si , ' . Rüstem AŞiMOV* Özet: Bu makalede tüm Türk halklannın, özellikle, Kazak halkının dini türüne tasavvuf edebiyatının ve temsilcilerinin etkisi incelenmiştrr. kıssa-destan _ l Anahtar kelimeler: İslamiyet, kıssa-destan, tasavvuf, evliya, hikmet, kitabi şair­ ler, Muhammed (s.a.s.), Hz. Ebubekir Sıddik, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz.Ali. Abstract: Literature always occupied a very important place in Turkic traditions. Especially mystic literature had incredible effects in the.develoj:mı:ent ofreligious stories and ep6chs in·central Asia. This article shows the contribution and effects of the mystic (Sufı) literature and its members in Kazaklı society. Key words: Islam, Tasawwuf, :f!ien~s of Allah, wi~dom, poets, Prophet Muhammad, Ebu Bakr, Omar, Uthman, Ali (The fmif'c.aliph:s). · ArmoTaı:ouı: B ~anno:ii: eTaThe ocBell:(eHiıi Borrpochl B.liiDIHIDI cygnmc;Ko:ii: mrrepaTyphl (nm3ım:) Ha CTaHOBJieHHe ~aCTaHHOrO )l(aHpa B JCTHOM Hapo~OM TBÖpl!eCTBe TIOpKCKHX Hapo~OB, BTOM lJHCJie H Ka38XCKOrO. Hapo~a.1 KmoqeBı.ıe cJioBa: McnaM, ~acnum:ı:;lli )l(aHp, cycpH3M, aBJIIDI, MY~pocn, rrmnı, IIpop~K MyxaMM~, A6y Eaı<p Cı:.I,11)U>IK, YMap, YCMaH, AnH. Kıssa-destan hadiselerine henüz girilmeğen ve kahramana dair daha söz edilmeden evvel, Hz.Adem' i müteakiben veli ve er~nlerin tahkiye olunuşu, Arapça dini sloganlardan da. oldukça sık yararlanılması ozan ustalığıyla birlikte, dini okumuşluğa da işaret eder. Genelde bu tür yollarla İslam tarihine ilişkin birçok mü.Jıim kavrarnlara ulaşılır. Bu kavram, dini terminoloji ile insanrad~W. keı!,qiliğlııden söz. ediliveıtİ:ıeden, dini . mitolojide kalıplaşmış, İslam dininin kutsal kitaplarında değinilen bilgilenn ·dilzerili - ve sistematik olarak kullanıldığını söylemek gerekir. Şüphesiz, dini kaideler ve tarihe ,·yüzeysel hakim olan şairin bu.denli kanria kavramıarı uyurrilaştıhnasıolanaksızdır2 . . Herkesçe bilindiği' üzere, yaşam süresince İslamiyet'in kabulü, m,üslüman oluşun ön·koşulu; ''Kelime-i Şehadet", - yani Allah birdir, Muhammed (s.a.s.) onun elçisidir -demekle birlikte Allah'a, meleklere, ilahi1kitaplara, peygamberlere, ahirete, iyilik * Hoca Ahmet Yesevi Uluslararsı Türk-Kazak Üniversitesi, Te;cüme Merkezi Başklliıı ~.- ~ 2 BERDİBAY R.. Juldızdar Jangı, Almatı, 2000, s. I 06-132. . 216 . ı \ ı ~· 1 . i . ve şerrin Allah'tan olduğUna, ölüm ve ölüm sonrası yeniden dirilişe inanmaktır. Dini mevzulu lGssa-destanlar esasen dinleyiciye, peygamberler, sahabeler hakkında bilgi vermek, İslam dünyasındaki önemli bir ismi methetmek veya ideolojik amaçla- diğer dinlerin olumsuz etkisinden muhafaza etmek, İslam dininin yaygınlaşmasına yönelik dile getirileceğinden dolayı, destancıların (destan söyleyen, okuyan) övgü, kahramanlar tavsifi ve müslümanlık kavramları ve dogmalarını dinleyicilere nakletmede Arapça kelimelerden çok sık yararlanmalarını anlayışla karşılamak gerekir. Bir takım lGssadestanlar amacı gereği, bu işlevi, eserin başlangıcında dahi yerine getirmeye başlar. V.V.RADLOV dil araştırmacısı niteliğinde, Kazak halkbiliminde dini eserlerde İslam'ın, kitabi dil etkisinin günlük konuşma diline de müdahalesini teessüfle dile getirir. Fakat Kazaklara komşu oturan diğer Türk halklarının sözlü edebiyatlarını tetkiki sonucunda evvelki görüşünden vazgeçtiği de belli. Daha sonraki "Nareçiye Türkskih Plemyon Jivuşih v Yujnoy Sibiri i Cungarskoy Stepi" eserinde Kazak dilinin İslam'ın bozucu etkisinden sıyrıldığını ve öz Türkçeliğini koruduğunu hatırlatır. Elbette, o da · bazı yabancı kelimeleri ödünçler, buna rağmen onlar diğer Türk müslüman dillerinde olduğu gibi orijinalliğini korumuş değiller, aksine Kazak dili kanunlaoyla uyumlaşa­ rak adapte olmuşlar, böylece tamamen özdeş hale gelmişler 1 , der. Bu görüşü akademik K.JUMALİYEV: "Kazak bozlGrına İslamiyet bu süreden (yani XVIII-XIX. yy.) birkaç yüzyıl öncesi yayılarak, oldukça nüfuz kazanmasına karşın, Kazak folkloru ile XIVXVII. yy. 'ların ilk yarısı edebiyatı ve dilini etkileyemez"2 diye takviyede bulunur. Aslında dini eserlerde kullanılan Arapça kelimeler İslamiyet, tasavvuf edebiyatı, İslam misyonerlerinin o devirlerdeki icraatleri, "kitabi şairler"in yaratıcılığına benzer usullerle uzun ve çetin süreci yaşarlar. Hatta bu süreç o denli eski devirlerde başlar ki, bazı Arapça ve Farsça kelimeler belli bir sürenin geçimiyle, Kazak coğrafYasın­ da fonetik yönden oldukça Kazakçalaşarak, ilk devirlerdeki dini anlamının değişik'" Jiğe uğradığını görebiliriz. Örneğin, dini efsaneye göre, ahiret anında tüm insanlığın Yaradan'ın huzurunda hesaba çekileceği gün haberini "sur-ney"le çalıp getiren dört büyük melekten biri Hz. İsrafıl'i ele alalım. Kazakça Israpıl olarak da anılır, birkaç . destan örneklerinde olumlu kahraman tipiyle nitelendirilir. "İsrafil" kelimesi K~ak dili fonetik normlarına uygun değişerek, sonuçta "surapıl" şekline bürünerek kaynaşır. Artık Kazak toprağında yeni kişilik edinen "surapıl" . eskisi· gibi· "can alan melek" anlamından soyutlamr. Fakat ilk "korku s alıcı, dehşet, yaklaşmakta olan Teccal" anlamı aynı şekilde korunur. Bu bakımdan, bilim adamlarının, tarihin muhtelif devirlerinde farklı dil ve. kültürden ödünç alınan kelimelerle kavramlar, kelime dağarcığını pekiştirmenin yasal yöntemi kabul etmelerini reddedemeyız. Gerçekten, lGssa-destanlarda bismillah, ayet, .evliya, din, ezan, imam, kıble, kudret, ahiret, mahşer, Azrail, Cebrail vs. Arapça, Farsça, Türkçeden epey kelime ithal edilir. Buna rağmen, sıradan okuyucu veya dinleyicinin söz konusu kelimeleri, ı Bknz. El Kazınası Eski Söz, V.V.RADLOV'un derlediği Kai.ak halkbilim örnekleri, Almatı, 1994, s.ll-12.; V.V. RADLOV. Obraztsıy narodnoy Iiteratuny Türkskih plemyon, C. III. 2 bknz: El Kazıanası Eski Söz. V. V.RADLOV jinagan kazak folkloru örnekleri, Almatı, 1994, s.ll-:-12; JUMALİYEV.K. . 18-19.yy. Kazak Adebiyeti.Almatı, 1967, s. llS 217 kavramları hiç algılayamaz . ve kavrayamaz da· denilemez. . 1 Esasında kıssa-destanların . İslamiyet'in yaygın biçimde benimsendİğİ yörelerde yaratılarak geniş kitle tarafından hoş görülmesi, şeriat ve din kaidelerini izah etme, idrak ettirme ihtiyacından doğduğu­ nu dikkatimizden kaçıtınamalıyız. Kıssaların etkisi dil üslubundan değil de, damlacık kadar muammasından, mistik felsefesinden kaynaklanır, der ilk Kazak doğu bilimcilerindenAvelbekKONIRATBAYEV1. .1 ıt Orta asır İslami devirde çağdaş Kazakistan toprağında doğarak müslüman kültü-· rü, uygarlığının kalkınmasına büyük katkılar getiren El-Farabi, Hoca Ahmed Yesevi, Ahmet Yügneki, Yusuf Balasagunlu vs. 'düşünür, ulemanm hayat ve faaliyetleri İs­ lam dininden ayrı incelenemeyeceğiiıi dile ~tifmenin yanında, XIX. yy. ikinci yarısı­ :XX.yy. 'ın başlangıcında müslüman din reisierinin Kazak'ın din yolundan sapmaması amacıyla, Kazak bozkırında diİı eğitimi veren meki:ep ve medr~sel~r sayısıİn arttırniası ve İslami dünya görüşünü oluşturan kıssa-destanları geniş çapta basmaya çalıştıkları dahi, yerli ahalinin genel teolojik terkip, ~ini· kavramlardan haberdar olduğunu gösterir. İlk olarak, çağdaş Kazakistan' da Kuran ile sünneti ve şeriat kurallarınıiı tamtımını yapan Sünmler "Allah birdir, Peygamber gerçektir, sünnet gerçektir" şeklindeki sloganlarını ilan ederek çok tanrıya tapanlar arasında propaganda tedbirleri yürütürler. Bu sloganla, o devirlerdeki çetin ve karma, büyük mesuliyet talep eden devlet ideolojisini hayata geçirerek ecdadların İslariıiyet'i kabullenmeleri sağlanır; Burada Allalı'in birliği üzerine kesin işaret edilir. "Vahdet" anlayışına üstünlük tanınır2. Ayrıca dini sırf ideolojik amaçla yaygınlaştırmanın y~aa bu sürece Kazak ~Özlü edebiyatındaki kıssa-destan, efsanelerle birlikte dini ·atışmalar, tasavvufı, örf-adet şiir ve destanları, ağıt şiirlerinin.de dini tanıtım işlevinin qlduğu günümüzde bilim adamlarınca sıkça ifade edilir. Örneğin, ağıt destanla.f1.D:1 inceleyeq Rahmapkul BERDİBAY: "İcra edenler, şairler, ezanlar rahmetli hakkİndaki clüşüll~elenm çoğunlukla müslümanlık ifade ve kavramlarıyla naklederler. Bunların dış renk, tezyiı;ı malzemesi olarak kalmayıp, eserin genelyapısında esaslı bir yer tuttukları dikkat çeker. Birçok ağıtlar, müslüman şair, ulemanın üslup ve geleneğine uygun Yaradan'a yakarış sözleriyle başlanır.O zaman oplar sözlerin en ulusu "bismillah''ı dile.getiriler. Burtcaağıt~ süsü "bismillah"ın kullanılışı tesadüf eseri değildir. Hepsi kut~al· ibareler anlamını kavrayarak, yad ve muhafazasının ürünüdür" 3 der. ·· Kıssa-destanların giriş bölümünde destaneının kendi heyecan ve iç dünyasİnı, menfaatlerini aktarmada herkese ..malum, dinleyicinin aşİna olduğu .belli ölçüde anlaşılır kavram ·ve terimleri<~ slllJ.İlı kalmadığı ~ç#ır. :Bu hususta aZ dahi olsa bazı kıssa-destan ömeklerin,de' destan ozanlarıru.İıjrapıtlarında tasaVvul şiirj temsilcilerinin hikmetlerine özgü terkipler yalıinda tasvir yöntemlerlııın, tasavvııfı dÜnya gÖrüşU motiflerinin var olması da dikkate değerdir. · · · .· · ·· Destanın çok varyantlığını ve J,ıer b)r~0 f~~-ı ozan t.arafıiıdan yaratılacağına bakarsak; destan, ozanlarına XII-XV.yy.'lar arasındaki Yesevi~ Kadiri, Sühreverdi, - Nakşbendi, Bektaşi vs. tasavvuf tarikatleri kurucularının veya onların mürldlerinin 1 KONIRATBAYEV A~Kazak eposu ve türkologiya. Almatı. «Gılırru>. 1987, s.243._, 2 ERJANOV J.E. Sunaktar ve Sunak Kalası.Aimatı. «Gılırru>':1996, s.l4 3 BERDiBAY R. Juldızdar jangı. Almatı, 2000.s.l06-132 218 ·- hikmetlerindeki nasihat ve dünya görüşünün yerli ahali arasında büyük rağbet görerek, mahalli şairlerüzerinde etki bıraktığı kuşk.usuzdur. Tarihçi bilim adamı B.BARTHOLD tasavvuf edebiyatının etkisine ilişkin "Xll.yy.'dan itibaren İslamiyet'i yaygınlaştır­ maya çalışan şairler inanç, örf-adet ve gelenekleri Türklere aşılamak için mensur ve manzum dini eserler kaleme alırlar. Onlardan biri H. A. Y esev!'nin hikmetleri halk ozanları için örnek niteliği taşır" 1 -diye kaydeder. Türk halklarının Xll. yy.' dan korunagelen ilk Kazak ulusunun yakından tanıdığı, . ( tasavvufı-didaktik yadigarlardan "Bakırgani Kitabı"dır. Eski devir edebiyatı araştırmacısı N.KELİMBETOV: "Bu destan kitabı"'orta asır devri Kazak Edebiyatının da mirası sayılır. Şairin hikmetleri belli devirlerde Kazak şair ve ozanlarınırı şiir dünyasında yaygın olan nasihat-:-öğüt motifli destan örneğine benzer gelir."Bakırgani Kitabı" esasen beş bölümden ibarettir. İlk bölümü şartlı olarak gönül destanlarından oluşur. İkincisi; tasavvuf ülküsü nasihatine yönelik didaktik-felsefi hikmet şiirlerdir. Üçüncüsü; Allah 'ı övme destanlarıdır (Miraç-name). Dördüncüsü; "Ahiret Manzarası" destanı, beşinCisi; "Bibi Meryem Destanı"- diye yazar. İşte söz konusu kaynağın tam üç bölümü, "Allah övgüsü", "Ahiret", "B ibi Meryem" nasihat ve öğüt içerikli destanların, gerçekten, Kazak ozan ve şairlerinin şiir dünyasındaki mühim yerini belirtir.. Her tasavvuftarikatı, hikmetlerin esas ideolojik işlevi; sosyal-etik meseleleri gündeme taşıyarak, yerli halka vecd ve heyecanla hikmet, efsane yoluyla din öğretmektir. Birçok mutasavvıfa "Tasavvuf nedir?" diye sorulduğunda: Sed es-Sakat! "Tasavvuf; iyi ahlaktır"; Amr bin Osman el-Mekkl "Tasavvuf; kulun daima sırf en iyisini yapma._ya çalışmasıdır"; Ebu Bekir Şibll "Tasaw.uf; kalbi arıtmaktır, Allah'ı methetmek ve insanlara sevgiyle bakmaktır"; İmam Gazall "Tasavvuf; iyi kul olmak için nefse kelepçe vurmak, Allah'a bağlanmaktır"; demiştir. Tasavvufa her silimin kendi ruhaniyeti açısından yaklaştığı hissedilir. Bununla birlikte, tüm mutasavvıfların muradı; Allah'a .· kavuşmaktır"2 • Burada Eski Türk Edebiyatı araştırmacılarının görüşlerine başvuralım. Örneğin, Ahmet Kabaklı: "İslamlıktan sonra Türkistaı:'da çıkıp Anadolu'ya yayılan bir başka destan kolu dini tasavvufı menkıbelerdir. Bu menkıbelerde eski destanlardaki cenkçiler, alplar ve begler, yerlerini ermişlere, evliyaya bırakmıştır.... Bu efsanelerin kahramanı olan "gazi eren"ler tıpkı eski alplar gibi kafır diyariarına fetihler yaparlar. Askere ve kumandanlara yardım ederler. Keramet gösterirler, ejderleri e~leştirip üstüne binerler"3 diye zikreder. Bilim adamının bu görüşünü Mahir Kocatürk'ün araştır­ malarıyla tamamlarsak, Eski Türk Edebiyatının altın fonunu oluşturan dini destanların yaratılmasında Arap Halk Edebiyatındaki siyer türü, daha sonraki tarikat temsilcilerinin yapıtlarJ!ll neden sayar. İbn-i İshak'ın 'ı_srrat" (?-767), İbni Hişam'ın "S!ratü Resu:. lillah", "Kitab'ül Tican" (?-834), Yakidi'nin "Kitab'ül-Magaz!" (?-823), Termizl'nin "Kitabü Şemaili'n-Neb!" (?-893) gibi doğu şair ve yazarlarının bu eserleri Peygamber . Muhammed (s.a.s.)'ın vefatıyla onun öğüt ve faaliyetlerini kağıda dökme ve yaşamına karşı duyulan ilgiden kaynaklanır ... Xll.yy.'da yaşayan H.A.Yesevi'nin faaliyetine, 1 BARTHOLD B. Kültüra mülülm"anstva Moskova "Lenom". 112 s. 1998 y. • 2 bknz: Çubukçu İbrahim Agah. İslam Düşüncesi Hakkında Araştırmalar. Ankara, I 998 y. 3 KABAKLI A. Türk Edebiyatı. Sahibi Meçhul Verimler. Türk Destani an. istanbul. 2002 y. C .I. 61-70 s. 219 dünya görüşüne yönelik bu eserler büyük etkiler ·bırakır. Bu· eserleri nazire yazarlığı, tercüme, geliştirme, işleme, kendi açısından yeniden terennüm e~e sayesinde kendi · dillerinde yeni eserler yaratırlar", görüşünü iieri sürer. Tabii ki, tasavvuftemsilcileri tüm hayatları ve faaliyetlerini Yaradan'ı tanımaya, ona ya.kıciaşmaya, İslamiyet'in peygamberi Muhammed (s.a.s.) ve onun sahabeleri ve diğer evliyalara adarlar. Onlara benzer şekilde yaşam sürmeyi murad ederler. Bunların en belirgin kanıtı olarak, H.A.Yesevi'nin hayatı ve faaliyetini örnek getirmek mümkündür. O, hikmetlerinde: "Benim hikmetleri Allah'tan ferman, okuyup biiene manası Kuran", "Hikmetlerim yayıldı cihaİıa~ duymadan ölen naii olmadı muradına" der. "Dinav-ı Hikmet''i, orta asır uleması, "Kuran-ı Türki" diye de adlandırır. Aslın­ da Yesevi hikmetleri esasında Kuran ayetlerinin bulunduğunu son zamanlarda bilim adamları tarafından yürütülmekte olan araştırmalar kanıtlar. "Divan-ı Hikmet", asırlar boYuııca Türk halklarının güvenilir yonleİidiflcfkaynağl olmaıda birlikte, onlannuhis~ millet olarak kaderin değişik taarruzlarına karşı koymalarına, birlik, örf-adet, gelenek ve göreneklerini yaşatmalarında büyük güç kaynağı olduğu .şüphesizdir; H.A.Yesevi hikmetleri halk arasında o denli yaygınlaşmış ki, o devirden ~u yana yüzyılların geçmesine rağmen el yazı nüshaları bulunmakta~· bugünlere dek "Medine'de Muhammed, Türkistan'da Kul Hoca Ahmed" denilegelmektedir. 1 Örneğin, H.A.Yesevi'nin 57-61. hikmetlerinde Muharİımed peygamber (s.a.s.), annesi Amine, babası Abdullah, dedesi Abdulmuttalib, ·büyük dedesi Haşim hakkında şecere bilgileri verilir. Muhammed (s.a.s.)'e vahiy gelerek, peygamber oluşu, ahali ve otuz üç. bin ashabın tümünün iman ettikleri hikmetlerde beyan olunur. Ayrıca, kissadestanlarda görülecek başlıca kahramanlar Hz. Ebubekir Sıddlk, 'Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (r.a.) hakkında ayrı ayrı hikmetler ithaf edilerek, onlar ayrıca vecd ve duygusal nitelikte tanıtılırlar. Dikkat çeken bir husus ise, H. A. Xesevi hikmetlerinde kıssa-destanlarda oldugu gibi Hz. Ali hakkında daha geniş ve tutarlı bilgi ~erilerek, onun hakkında 5 1. hikmet sonunda ve 61! hikmette,söz ·edilir. Genel olarak, Muhammeçl (s.a.s.) ve ashabının ~ayatını "siyer" türü ile Türk halklarının .sözlü edebiyatındaki kıssa-destanlarda dini kahramanların, tipaj sistemini koruyarak, süje ve konularının hazır kalıp şeklinde ozan ve şalrlere ulaşmasında tasavvuf tarikat temsilcilerinin eserleri özgün bağlayıcılık görevine salllpler. Bunun örneği olarak, yukanda sözü geçen hikmetler ile kı~sa-destanlardaki konu örgüsü, deyimler ile benzetmeler, sıfatlandırmaları göstermek mümkündür. Yukarıda verilen hikmet ve ömeklerden·fark edileceği üzere, Muhammed (s.a.s.) ile akrabası, İslam büyüklerinin biyografıleri, ilk iman edenlerin seferlerine dair ilgi, _ erken dönemlerden başlayarak, daha sonraki şair-azanlar bunlarla esinlenirler. tür tasavvuf şiirinin etkisi, HZ. Ali ve soyuna da:it kıssa-destanlatdan'het görülür. Doğru­ su, Hz., Ali ve eviadına ithatlı kıssa-destanlara Türk halklarının sözlü edebiyatındasık -· rastlanılabilir. Örneğin, bu konudaki "Dasitan-i Maktel-i Hüseyn", "Dasitan~ı Adn der Hikayet..:i Hasalı ve Hüseyn", "Hazret-iİs.a'' vs. kıssa-destanlar. . .· · · · Bu ,·-. : '~. ~;,,'\.::_!- "Kıssa-i Vakıa-i Kerbela-yı ,. ..,, •. . . . Hazret-i Hüseyn radıyallahü anhü", yani Hz. Ali'nin oğlu HZ. Hüseyn'in Kerbela çölünde savaşarak şehid düşmesini beyan eden destan- 220 ı ı 1 ı 'ı dır. V.V: RADLOVXIX.yy. ikinci yarısında kayda geçirerek yayınladığı Kazak folklor nüshalarındaki "Hüseyn Kıssası" ile Jüsip Şayhulislamulı'nın yayma hazırladığı "Kıssa-i Vakıa Kerbela Haziret Hüseyn Razi Allahü Anhü" nüshasınıiı genel süje örgüsü, kahramanlar kadrosu birbir:inden pçk de uzak olmamasına karşın, önsözünde önemli derecede farklılıklarla karşılaşılır. "Bu ise gayet tabiidir. V.V.RADLOF nüshasındaki destanda, diğer kıssa-destanlarda olduğu gibi, geleneksel medhiye, tasvire yer verilmeden doğrudan hadise üzerinde durulur. Jüsipbek Şayhulislamulı tarafından . derlerren nüshada Hüseyn kıssasında yukarıda belirttiğimiz gibi, giriş bölümünde tasavvufi şiir motifi açıkça hissedilir. O, sözü geçen kıssa mısralarında bulunan: Zahir, Batin, Kadir, Kadim sen ve lem yezel, Ardu, semeh vs. tasavvuf şiirine özgü sıfat, benzetmelerde belirir. Buna benzer şiir Dar'ül Bakiye Rihlet mısralarına "Kıssa-i Muhammed Resülülah'ın Dar'ül faniden Edişi Meselesi",. "Kıssa-i an Haziret-i Resülün Miraca Konuk Oluşu", "Kıssa-i Vakıa-i Kerbela" destanlarında bol tesadüf edilir. Yukarıda belirtilen hususların tümünü M. Avezov'ın " .. doğuda bir şairin dile getirdiği konuyu müteakip nesilden bir şairin tekrar tahkiye ederek, yeni destanlar yaratması erken devirlerden devam etmekte olan gelenek, konu ödünçlemesi; tabii bir yoldur. Evvelki şairin sırf şi­ irini almakla kalmayıp, daha çok evvelki olay örgüsünü esas alarak, çoğunlukla kendi . 1 tercihiyle değişik anlatım şekliyle yeni bir yapıt ortaya koyarlar. Böylece bir konunun her şairde tekrarlanmasını asla aktarma sayamayız. O, özgün bir tahkiye, icra usulü ve bir b3kıma şairlik esiniyle destan yarışmasıdır" ifadesiyle teyid etmek isteriz. Bir kere şu destan mısralarına göz atalım: Gadbana hikayet "Sayhal" adlı kitaptan BÖyle imiş söz değeri Ayıp görme yanlışını Bu sözün nüshasını "Sayhal"dan aldım düzelttim Arabi sözü Türkleştirerek Anlaşılır ettim düzelttim · (Muhammed Peygainber destanı) Destaneının -"Sayhal" kitabından anlaşılır ettim düzelttim- dediğine göre, dünyanın · yaradılışından itibaren Hz. İmam Hüseyn'in M.S.680 yılında Kerbela savaşında vefatma kadarki dönem yaşamını tasvir eden Sayhali'nin XV.yy.'da yazılmış olan ''Divan-i Sayhali" eserine atıfta bulundugu öngörülebilir. "Kültürel Miras" programı çerçevesinde Aral gölü ve Karatav arasını kapsayan "Büyük İpek Yolu Kütüphaneleri" seferi düzenlenen:~k, kütüphaneler ve kişilerin elinde bulunan nadir kitap, el yazılarının tetkik olunarak, araştır­ ma sonucunda Yahudi Ansiklopedisi, Fuzuli'nin Farsça "Leyli-Mecnun" destanı vs. hikmet, münacat, şecere eserleri arasından "Divan-i Sayhali" eseri de keşfedilir. 221 Hülasa, tilin Türk halklarının,. özellikle, Kazak halkının dini ~şsa-destan türüne tasavvuf edebiyatının ve temsilcilerinin etkisi büyüktür. Avelbek KONIRATBAYEV'in deyişiyle, "sanatta izi olan her olayı o devir çerçevesinde diyalektik tarzda ele almak gerekir; Böylece her iki yönü 4e izah olunur. Tarihi anlamanın bir yoludur bu. Aksi takdirde· bütün Orta Asya derebeyliğini fantastik, sembolik türden sayarak eleştİren lossalar mahiyetini kavramak kolay gelmez''.;. . ' ' •., •. r \ 'J ·'. '1 ·'· 'J jl .