ÜNĠTE 1 Sosyal hizmet uzmanları, sosyal refah devleti hedefine

advertisement
ÜNĠTE 1
Sosyal hizmet uzmanları, sosyal refah devleti hedefine uygun olarak sosyal devlet anlayıĢının
geliĢtirilmesi ve düzenlenmesi,
sosyal güvenlik hizmetlerinin çağa uygun olarak geliĢtirilmesi, bu çerçevede sosyal sigortalar,
sosyal yardım hizmetlerinin ve
sosyal hizmetlerin niteliğinin arttırılmasında çeĢitli sorumluluklar üstlenirler.
Sosyal hizmet, örgütsel ortamda yerine getirilen, yönetimin tüm özellik ve esaslarının
uygulanması ile yakından iliĢkili
bulunan düzenli ve sistemli eylemler bütünüdür. Gerek sosyal hizmet uygulamalarının genel
olarak düzenlenmesi ve
yürütülmesi sorumluluğunu üstlenen makro düzeydeki kurumların (Örn; hastaneler, okullar
vb.) tümü gerekse sosyal hizmet
kurumları (çocuk yuvaları, yetiĢtirme yurtları, huzurevleri vb.) gibi uygulama birimlerinin
hepsi birer örgüt özelliğine sahiptir.
Yönetim bilimi, 18. yy.‟daki Endüstri Devrimi ile önem kazanmasına rağmen yönetim
faaliyetinin tarihi insanlık tarihi kadar
eskidir.
YÖNETĠMĠN TARĠHÇESĠ
Yönetim bilimi, yönetimin iĢleyiĢini inceleyen bir disiplindir. Yönetim bilimi yönetimin iyi
iĢlemesine, eldeki kaynakların en
etkili ve verimli biçimde kullanılmasına yarayacak ilke, kavram ve teknikleri bulmaya çalıĢır.
Yönetim bilimi, kamu, endüstri,
eğitim, sağlık vb. uzmanlıklara ayrılmıĢtır.
1880 öncesi dönemde genellikle köle-sahip iliĢkisi, korkuya ve zora dayanan bir yönetim
anlayıĢı söz konusudur. Nitekim Eski
Mısır‟da piramitlerin yapımında insanlar zor kullanılarak, kırbaçlanarak çalıĢtırılmıĢlardır.
Eski Mısır‟da piramitlerin yapımı
sırasında uygulanan yönetim düĢüncesi günümüz yönetim anlayıĢına önemli katkılarda
bulunmuĢtur.
��Anaerkil Dönem: Anaerkil adını, babaya bakarak ananın toplumda daha etkin olmasından
almaktadır. Çocuğun
beslenmesi ve büyütülmesi ananın sorumluluğundadır. Toplumda kadınlar egemendir.
Anaerkil çağın ne kadar sürdüğü
bilinmemektedir. Bu dönemde tarımsal üretim ve yönetim hâkim olduğu için iĢ bölümü
olgusu yönetimin baĢlamasına
etkide bulunan ilk ve temel toplumsal olgudur.
��Ataerkil Yönetim Dönemi: Bu dönemde, yerleĢik hayata geçen toplulukların üretim
fazlasının saklanması, paylaĢımın
güvenceye alınması için koruyucu düzenleyici bir güce gereksinim doğmaktadır. SavaĢlar,
insanların aile örgütleri dıĢında bir
araya gelmelerini gerektirmiĢtir. Bu dönemde, din adamlarının yönetime geldiği
görülmektedir. Bu dönemin en önemli
özelliği, özel mülkiyet hakkının doğması ve kurumsallaĢmasıdır.
��Bürokrasinin DoğuĢu: Askerî anlamda bir hiyerarĢi ile baĢlanarak kralların yönetimini
etkilemeleri sonucunda bürokratik
hiyerarĢi ortaya çıkmıĢtır (yürütme, yargılama, vergi toplama, maliye vb.). Yürütme iĢi, en üst
yöneticinin görevidir. Güvenlik,
posta, genel düzen, örgütleme gibi iĢler üst yönetim; yargılama iĢi yargı için atanan
bilginlerce ve maliye ise vergi toplama,
harcama iĢlerini yürüten mal memurları tarafından yapılırdı.
��Endüstri Devrimi ve Yönetim: Batı‟da Endüstri Devrimi‟nin baĢlaması ile yönetimde yeni
yol ve modellerin aranması
hızlanmıĢtır. Mal üretiminde temel birim olan aile örgütleri giderek azalmıĢ, yerine yüzlerce
insanın çalıĢtığı fabrikalar ortaya
çıkmıĢtır. Bu dönemde üretim, tarımdan endüstriye doğru kaymıĢtır.
��Tüm bilimsel çabalar 1900‟lü yıllarda Bilimsel Yönetim adı altında toplanmıĢtır. Bu görüĢe
göre bir iĢi yapmanın mutlaka
kestirme ve en kısa yolu vardır. Bir iĢi yapmanın en kestirme yolu bulunursa, bu iĢe harcanan
zaman, emek, diğer giderler
azalacak, böylece iĢ daha etkili yapılmıĢ olacaktır.
��1950‟lerden sonra yönetim alanında yeni bir bilim ortaya çıkmıĢtır. Bu bilim dalı, Örgütsel
DavranıĢ‟tır. Örgütün insan
boyutu ayrı ayrı incelenmeye baĢlanmıĢtır.
��Örgütsel davranıĢ bilimiyle birlikte büyüyen ve geliĢen bir baĢka yaklaĢım ise sistem
yaklaĢımı olmuĢtur. Sistem yaklaĢımı,
örgütün toplumsal bir açık sistem olarak ele alınmasıyla, Ģimdiye kadar bilinmeyen pek çok
yönleri bilinmeye baĢlanmıĢtır.
�1970‟lerden sonra taraftarlarını giderek artırmıĢtır .
��1970‟lerden günümüze kadar geliĢen, tartıĢılan ve popüler olan düĢünce ve yaklaĢımlar;
postmodernist bakıĢ açısının
geliĢmesi, yönetim ve organizasyon konularına sosyolojik ve ekonomik açıdan bakan
görüĢlerin ortaya çıkması ve
globalleĢme ve bilgi çağı çerçevesinde geliĢen, popüler olmuĢ yaklaĢımlardır.
YÖNETĠMĠN TANIMI
Yönetim, değiĢik kültürlerde farklı biçimlerde anlamlandırılan ve tanımlanan bir kavramdır.
Türkçede yönetim için idare
etmek, idareci, yönetici olarak ifade edilen kelimeler kullanılırken, ingilizcede yönetimle ilgili
management, manager,
administration vb. gibi kelimeler kullanılmaktadır.
Yönetim; belli birtakım amaçlara ulaĢmak için baĢta insanlar olmak üzere, parasal kaynakları,
demirbaĢları, ham maddeleri,
yardımcı malzemeleri ve zamanı birbiri ile uyumlu, verimli ve etkin kullanabilecek kararlar
alma ve uygulama süreçlerinin
toplamıdır.
Yönetimin özellikleri özetlenecek olursa; yönetim insana yöneliktir ve insan iliĢkilerine
dayanır, yönetim söz konusu olması
için en az iki kiĢi olmak üzere bir grup olması gerekir, yönetim amaçlara dayalı bir süreçtir,
yönetim amaçlara ulaĢmak üzere
bir araya gelen insanların iĢ birliği/güç birliği yapmalarını gerektirir.
Planlama
Planlama; organizasyonun amaçlarına ulaĢabilmesi için gerekli olan faaliyetleri belirleme
sürecidir.
�Zaman, emek ve para tasarrufu sağlayarak verimlilik artırılır.
�Tüm çabaların amaca yönelmesi sağlanır.
�Eldeki olanakların amaca yönelip yönelmediğinin denetlenmesi için bir ölçüt oluĢturulur.
Planlamanın temel unsurları amaç, süre ve yöntem; temel ilkeleri açıklık, tutarlılık ve
esnekliktir
Örgütleme
Örgütleme; planların verimli ve ekonomik bir biçimde uygulanması için gerekli koĢulları
sağlamak ve devam ettirmek için
gösterilen çabalardır. Fayol‟a göre örgütleme, “bir organizasyon çalıĢması için gerekli olan
her Ģeyi sağlamaktır.”
Örgütlemede;
�Yapılacak iĢler belirlenir ve iĢlevlerine göre gruplandırılır.
�ĠĢleri yapacak olan kiĢiler belirlenir ve uygun görevlere atanır.
�Atanan kiĢilerin yetki ve sorumlulukları belirlenir.
�ĠĢleri gerçekleĢtirmek için gerekli yer, araç ve yöntemler belirlenir.
Yöneltme
Bir araya getirilmiĢ ve teknik verilere uygun bir Ģekilde monte edilmiĢ örgütü oluĢturan
personelin harekete geçirilmesi
sürecidir.
Yöneltmenin temel aĢamaları;
�Planlama aĢamasında ölçülebilir performans kriterleri oluĢturmak
�Uygulama sırasında kriterlere göre baĢarıyı değerlendirmek
�Kriterlerden ve planlardan sapmalar varsa, düzeltici önlemleri uygulamaya koymak
Karar Verme
Karar verme süreci bir örgütte, örgütün hedefleri doğrultusunda seçim yapabilme gücünü
ifade eder.
Kadrolama
Kadrolama (Personel): Örgütün her kademesindeki pozisyonlara insan gücünün akıĢıyla
sonuçlanan faaliyetler sürecidir. Bu
süreç, insan gücü planlaması, kadrolama yetkisi, tedarik kaynaklarını geliĢtirme, baĢvuruların
değerlendirilmesi, terfi-nakil ve
iĢe son verme gibi alt süreçleri kapsamaktadır.
Güdüleme
Güdüleme ya da eĢgüdüm; birbirinden ayrı olan bölümlerin faaliyetlerinin ortak bir amaca
yöneltilmesi için aralarında
iliĢkiler kurulması ve takım çalıĢmasının sağlanması sürecidir.
ĠletiĢim
ĠletiĢim süreci insan davranıĢını değiĢtirmek, örgütte bir haberleĢme ağı kurmak, kiĢiler ve
gruplar arası iliĢkileri geliĢtirmek,
yetkinin görevlerini gerçekleĢtirmek ve etkili bir koordinasyon sağlamak amaçlarıyla
kullanılır
YÖNETĠMĠN NĠTELĠĞĠ
Ailesel Yönetim: Bir iĢletme yönetiminde, sahipliğin, temel politik karar organlarının ve
hiyerarĢik yapının önemli bir kısmının
belli bir ailenin üyelerinden oluĢması hâlinde, ailesel yönetim söz konusudur. Bu yönetim
Ģeklinin en önemli özelliği, üst
yönetim kademelerinin belirli aile bireylerine veya akrabalara açık olmasıdır.
Sorun Odaklı Yönetim
Bu yönetim anlayıĢında sorunun çözülmesi esas amaçtır. Yönetim çalıĢmaları sorunla ilgili
mevzuat ve bürokratik iĢlemler
üzerinde yoğunlaĢır.
Süreç Odaklı Yönetim
Bu yönetim anlayıĢında sonuçların kontrolü değil, üretim esnasında etkide bulunma ve süreci
amaca uygun hâle getirme
esastır.
Otokratik Yönetim
Baskıcı bir yönetim anlayıĢı hâkimdir. Yönetim tek kiĢinin elindedir ve çalıĢanlar koĢulsuz
olarak bu emirleri yerine getirmek
zorundadır.
Koruyucu Yönetim
Kurumun amaçlarının ikinci planda olduğu, çalıĢanların gereksinimlerinin ön planda
tutulduğu yönetim Ģeklidir
Destekçi Yönetim
Bu anlayıĢa göre çalıĢanlar, örgütsel amaçları gerçekleĢtirmek için desteklenirler.
Birlikçi Yönetim
Eğitimli ve uzman kiĢilerin çalıĢtığı kurumlarda görülen bir yönetim yaklaĢımıdır. Ekip
çalıĢmasına önem verilir.
Bir örgütte yönetim kavramından bahsedebilmek için aĢağıdaki unsurların var olması gerekir:
1. Yönetim, yönetici olan kimsenin yönetilenlere düĢündüklerini ve verdiği kararları
uygulatabilecek kiĢisel bir otorite
kurmasını zorunlu kılar.
2. Yönetim, yönetici ve yönetilenler arasında ahenk, uyum ve haberleĢmeyi gerektirir. Amaca
birlikte ulaĢmanın temel
koĢulu budur.
3. Yönetim aynı zamanda bu süreçte çok özel ve önemli bir kavram olan zamanın ekonomik
ve dikkatli Ģekilde kullanılmasını
gerektirir.
4. Yönetimin özünde eldeki kaynakları, imkânları ve zamanı en ekonomik Ģekilde ve en fazla
faydayı sağlayacak biçimde
kullanmak yatar.
Bir Süreç Olarak Yönetim
Yönetim her Ģeyden önce bir iĢ ve faaliyet sürecidir.
Süreç niteliği, yönetimin en belirgin özelliklerinden biridir. Nitekim, birçok araĢtırmacı
yönetimin tanımını bu özelliğe
dayandırmaktadır.
Yönetim süreci; iĢletme ve örgütlerde, eğitim ve sağlık kurumlarında, belediyelerde,
derneklerde, vakıflarda, sendikalarda,
siyasi partilerde, dinî, askerî ve diğer her türlü kamu kurum ve kuruluĢlarında uygulanan ortak
bir faaliyettir. Yönetim, bu
kurum ve kuruluĢlardaki yöneticiler tarafından uygulanır.
1. Yönetimin genelini inceleyen bilimler: Bu bilimler yönetimin özel alanlarını, süreçlerine,
iĢlevlerine ağırlık vermeden
örgütü ve yönetimi geneliyle inceler. Bu bilimlerin baĢlıcaları; yönetim hukuku, yönetsel
yargı, yönetim sosyolojisi, yönetim
psikolojisi, yönetim ekonomisi, yönetim tarihi, örgütsel davranıĢ.
2. Yönetimin sürecini inceleyen bilimler: Bazı yönetim bilimleri de yönetimin süreçlerini ele
alarak inceleme konusu yapar.
Planlama, yönetsel iletiĢim, denetim (teftiĢ) ve örgütleme gibi yönetim süreçlerini konu
edinen bilimler bulunmaktadır.
Yönetimde karar verme (kararlaĢtırma), sorun çözme gibi süreçleri konu edinen ama bir bilim
dalı olma niteliğine henüz
ulaĢamayan bilimsel çalıĢmalar da vardır. Yönetimin sürecini inceleyen sibernetik son yılların
en dikkat çeken yönetsel bir
konusudur. Bir yönetim bilimi olma savında sibernetik hızla geliĢmektedir.
3. Yönetimin iĢlevlerini inceleyen bilimler: Örgütün yönetim alanları ya da yönetsel amaçları
olarak da adlandırılan, üretimin,
bütçenin, iĢgören hizmetlerinin, genel yönetim hizmetlerinin yönetimi gibi yönetsel iĢlevlerin
her birini inceleyen yönetim
bilimleri vardır. Bunlar doğrudan incelediği alanın adıyla anılır; personel yönetimi, üretim
yönetimi, pazarlama yönetimi,
bütçe yönetimi, genel hizmetler yönetimi gibi.
4. Yönetimin özel alanlarını inceleyen bilimler: Toplumsal gereksinmelerin bir kesimini
karĢılamak için kurulan örgütlerin
yönetimini inceleyen bilimler bu kümeye girmektedir. Bu bilimler belli bir kesimin
yönetimine iliĢkin çalıĢmaları, incelemeleri
ve araĢtırmaları kapsamaktadır. Bu bilimler uygulamaya dönük çalıĢır. Yönetim biliminin
özel alanlarını inceleyen yönetim
bilimleri olarak; askerî yönetim, kamu yönetimi, iĢletme yönetimi, iĢ yönetimi, eğitim
yönetimi, maliye yönetimi, sosyal
hizmet yönetimi ve sağlık yönetimi sayılabilir.
Yöneticinin Görevleri
�Yönetici karar verici bir organ gibi çalıĢır.
�Yönetici büyük bir iletiĢimcidir.
�Yönetici denetim görevini yerine getirir.
�Yönetici örgütün amaçları doğrultusunda ekip üyeleriyle birlikte çalıĢır.
�Ekibin lideri olan yönetici aynı zamanda iyi birtakım oyuncusudur.
�Yönetici sorunları çözmelidir.
ÜNĠTE 2
ÖRGÜT TANIMLARI
Örgüt;
•Ortak bir amacı gerçekleĢtirmek üzere birey ya da grup faaliyetlerinin bilinçlibir biçimde
eĢgüdümlenmesi sistemidir.
•Ġki ya da daha fazla kiĢiden oluĢan, belirli bir amacı ve yapısı olan sosyalbirliklerdir.
•Örgütler, bir grup insanı belirli hedeflere ulaĢtırmak için bir araya getirenbirer sosyal
varlıklardır.
Örgütlerin en önemli işlevleri incelendiğinde şunlar söylenebilir:
•Örgütler insan gereksinim ya da taleplerini daha etkin bir biçimdetedarik edebilirler
•Örgütler etkinliği arttırırlar.
•Bireyler için daha fazla güvenlik sağlarlar.
Örgütler, yapısal özellikleri ve insanlar arası iliĢkilerin nitelikleri açısından formal ve
informal olmak üzere iki ana grupta
toplanmaktadır
Formal örgüt, biçimsel veya ikincil örgüt olarak da adlandırılmaktadır. ĠĢ bölümü,
fonksiyonların belirlenmesi, yetki ile
sorumluluğun basamaklaĢtırılması yoluyla açıkça belirlenmiĢ ortak bir amacın
gerçekleĢtirilmesi için belli sayıdaki kiĢilerin
faaliyetlerinin akılcı bir biçimde koordine edilmesini ifade eder.
Ġnformal örgüt ise doğal, sosyal, birincil örgüt olarak da adlandırılmaktadır.
YÖNETĠM VE ORGANĠZASYON TEORĠ VE YAKLAġIMLARI
Yönetim ya da organizasyonlar ile ilgili dört kuram ve yaklaĢım söz konusudur. Bunlar Klasik
(Geleneksel) YaklaĢım, Neoklasik
(DavranıĢsal) YaklaĢım, Modern (Sistem ve Durumsallık YaklaĢımı) ve Modern Sonrası
ÇağdaĢ YaklaĢımlardır. Günümüzde bu
görüĢler hâlen varlıklarını sürdürmektedir.
KLASĠK ÖNCESĠ YÖNETĠME KATKIDA BULUNANLAR
ĠĢletme düĢüncesinin temelini oluĢturan görüĢler 1800‟ lü yılların ortalarında ve 19. yüzyılın
sonlarında ortaya çıkan
klasik öncesi düĢüncelere dayanır. Robert Owen, Charles Babbage ve Henry Towne bu
ekolün kurucularındandır.
Robert Owen (1771-1858): Ġnsan kaynaklarının önemini anlayan Owen, sahibi olduğu
Ġskoçya‟daki Cotton Mill‟de
çalıĢanlarının çalıĢma ve yaĢam koĢullarını, eğitim sistemini ve sağlık hizmetlerini
iyileĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Robert Owen,
iĢverenlerin iĢçilere daha iyi davranmaları durumunda verimlilikte % 50 hatta % 100‟e varan
artıĢ sağlayacaklarını iddia
etmiĢtir. Owen döneminde 13 saatlik mesai 10.5 saate indirilmiĢ, 10 yaĢından küçük
çocuklarla gece vardiyasında çocuk
çalıĢtırılması yasaklanmıĢtır.
Charles Babbage (1792-1871): Charles Babbage hesap makinesi ve modern bilgisayarın
dizaynı ve kullanımı; uzmanlaĢmanın
yararına inanmıĢtır. Grup çalıĢmaları ve ödüllendirme konularına eğilmiĢtir. ĠĢletmelerde hem
fiziksel, hem de zihinsel
uzmanlaĢmanın mümkün olacağını söylemektedir.
Henry Towne (1844-1924): Henry Towne, iĢletmenin mühendislik kadar önemli ve onun
kadar eĢit ölçüde bilimsellik düzeyi
olan bir araĢtırma konusu olduğunu iddia eden bir bilim adamıdır.
Yönetim alanında denenmiĢ bilimsel bilgilerin düzenli olarak bir araya getirilmesiyle
oluĢturulmuĢtur (BaĢaran ve Çınkır,
2012: 266). Birçok kaynakta, Örgüt ve Yönetim Kuramlarının; 1) Klasik Kuram 2) Neoklasik
Kuram 3) Modern Kuram Ģeklinde
sınıflandırıldığı görülmektedir.
KLASĠK (GELENEKSEL) YÖNETĠM ANLAYIġI
Klasik kuram, organizasyonlarda insan unsuru dıĢındaki faktörler üzerinde durmuĢtur. Ġnsan
unsuru daima ikinci planda
kalmıĢtır. Maddi faktörler düzenlendikten sonra insanın öngörülen doğrultu ve Ģekilde
davranacağı-davranması gerektiği
varsayılmıĢtır.
Klasik kuram esas itibari ile kapalı sistem anlayıĢı ile organizasyonları ele almıĢtır. Bunun
sonucu olarak da, bütün yaklaĢımlar
organizasyon içi-dâhili etkinliğin nasıl sağlanabileceği üzerinde durmuĢ, bunu sağlaması
gereken ilkeleri evrensel kabul
etmiĢtir. Klasik yönetim düĢüncesi; iĢletmenin formal yapısını kendisine inceleme ve
araĢtırma sahası olarak alan,
organizasyon konusunda ortaya çıkan ilk kuramdır. Bu görüĢ Fransa‟da Fayol (1916),
Amerika‟ da Taylor (1911), Mooney ve
Reiley (1932), Allen (1958), Ġngiltere‟ de Urwick (1928 ve 1943) ve Brech‟in (1957)
eserlerinde göze çarpmaktadır.
Klasik Organizasyon Kuramı adı altında üç ayrı yaklaĢım bulunmaktadır. Bu üç yaklaĢım;
öncülüğünü Taylor‟un yaptığı
“Bilimsel Yönetim YaklaĢımı”, öncülüğünü Fayol‟un yaptığı “Yönetim Süreci YaklaĢımı” ve
öncülüğünü Weber‟in yaptığı
“Bürokrasi YaklaĢımı”dır. Her üç yaklaĢım da, organizasyonlarda etkinlik ve verimliliğin
arttırılması için hangi ilkelere
uyulması gerektiğini araĢtırmıĢtır.
Özetle, Klasik Kuram, iki ana fikir etrafında toplanmıĢtır. Birincisi rutin iĢlerin görülmesinde
insan unsurunun makinelere ek
olarak nasıl etkin bir Ģekilde kullanılabileceği, ikincisi de formal organizasyon yapısının
oluĢturulmasıdır.
Frederick W. Taylor’un Bilimsel Yönetim YaklaĢımı
Bu yönetim anlayıĢının babası Frederick Wislow Taylor‟dur. Bu akımın etkileri XX. yüzyılın
baĢlarından 1930‟lara kadar hâkim
olmuĢtur. F.W. Taylor; yönetimi, verimlilik, üretkenlik açısından ele almıĢtır.Bilimsel
Yönetim YaklaĢımının temel ilkeleri
kısaca Ģu Ģekilde ifade edilebilir;
•Örgütler, birtakım ekonomik amaçları ve üretimi gerçekleĢtirmek için vardır.
•Üretimin örgütlenmesi için en iyi yöntem ve yol yoktur. Bu yöntem ve yolsistemli ve
bilimsel çalıĢmalarla belirlenir.
•Üretimi artırmak, iĢ bölümü ve uzmanlaĢma ile sağlanabilir.
•Ġnsanlar ve örgütler, akılcı ve ekonomik ilkelere göre eylemde bulunurlar.
Frederick Taylor‟un öncülüğünü yaptığı Bilimsel Yönetim Yaklaşımı çalıĢanların ne yapmaları
gerektiğini tam olarak
belirlemek ve iĢlerin en verimli bir Ģekilde yerine getirilmesine nezaret etmek Ģeklinde
tanımlanabilir.
Taylorizm ya da Bilimsel Yönetim YaklaĢımının ana ilkeleri Ģunlardır;
�GeliĢigüzel çalıĢma değil, bilimsel çalıĢma düzeni
• BaĢıbozukluk değil, ahenk ve koordinasyon
• DüĢük verim değil, maksimum çıktı ve herkesin mümkün olan en yüksek verimlilik
düzeyine çıkartılması için eğitim
Taylor’un çalıştığı işletmelerdeki temel gözlemleri şu şekildedir:
a- Verimsizlik
b- Tembellik ve kaytarma
c- ÇalıĢma kural ve prosedürlerinin standartlardan yoksun oluĢu
d- ĠĢe almada ehliyet, yetenek ve kapasite kıstaslarının kullanılmayıĢı
e- Yapılan iĢler için standart sürelerin belirlenmeyiĢi
Bu doğrultuda Bilimsel Yönetimin felsefesi şu dört ilkeyle özetlenebilir:
1. Yönetimin uygulanmasında, bilimsel yöntemlerin kullanılması ve geliĢtirilmesi
2. ĠĢçileri iĢe alırken, belirtilen iĢe en uygun kiĢiyi seçmeye yarayacak bilimsel yaklaĢımları
kullanma
3. ĠĢçiye bilimsel, öğretim, eğitim ve kendini geliĢtirme olanağı sağlama ve böylece iĢçilerle
içten gelen bir iĢ birliği geliĢtirme
4. Yönetim ile iĢçilerin görevlerini ayırmak ve bu ayırmayla birlikte bu iki grup arasında
arkadaĢça iliĢki ve iĢ birliğini teĢvik
etmek
Henri Fayol’un Yönetim Süreci YaklaĢımı
Taylor, örgütlerde, insan ile onun iĢ yaparken kullandığı araçlar ve makineler arasındaki
iliĢkiyi yani örgütün psikoteknik
yönünü ele alırken; Fayol, insanlar arası iliĢkiler hakkında çalıĢarak örgütün psikososyal
yanıyla ilgilenmiĢtir
Fayol yönetsel faaliyetlerin yerine getirilmesinde uyulması gereken ilkeleri de Ģu Ģekilde
açıklamaktadır; a) Astlar arasında
bilgi, yetenek ve tecrübelere göre iĢ bölümü yaparak uzmanlaĢmayı sağlama, b) Astlara
yapacakları faaliyetlerle ilgili olarak,
maddi ve beĢerî kaynakları kullanabilme yetkisi ve bunlarla ilgili sorumluluk verme, c) ĠĢlerin
belirli bir düzen içinde ve belirli
zamanlarda yerine getirilmesi için disiplin sistemi kurma, d) Her astın sadece bir yöneticiden
emir alması ve ona rapor
vermesini sağlayacak bir kumanda birliği oluĢturma, e) Her örgütsel birimin yaptıkları
faaliyetlerin, hizmet edeceği müĢterek
genel amaçların oluĢturduğu yönetim birliği vücuda getirmektir.
Fransa'da yayınlanan "Genel ve Endüstriyel Yönetim" adlı eseriyle Fayol bu akımın Amerika
dıĢındaki öncülerinden biriydi.
Fayol yönetimi; planlama, örgütleme, emretme, koordinasyon ve kontrol olarak alt süreçlere
ayırmıĢtır. Fayol gibi, L. Gulick
ve L. Urwick de yönetim süreçleri üzerinde durmuĢlardır. Gulick ve Urwick, yönetim
süreçlerini planlama, örgütleme,
kadrolama, yönetme, koordine etme, raporlama ve bütçeleme olarak adlandırmıĢtır
Henry Fayol‟ un öncülüğünü yaptığı “Yönetim Kuramı” yaklaĢımı, üretim kademesinin iĢ
dizaynı ve iĢin yapılma Ģekli ile
ilgilenen Taylor‟ a karĢılık daha çok yönetim kademeleri üzerinde durmuĢ iyi bir
organizasyon dizaynını ve yönetim ilkelerini
araĢtırmıĢtır.
Fayol yönetim sürecinin
1) Planlama,
2) Örgütleme,
3) Emretme,
4) EĢgüdümleme,
5) Kontrol Ģeklinde beĢ öğesinin
olduğunu belirtmiĢtir. Yönetim faaliyetleri de bir süreç Ģeklinde oluĢur. Bu sürecin baĢlıca
safhaları planlama, organizasyon,
emir-komuta (yürütme), koordinasyon ve kontrol‟dür. Bazen eğitim ve yetiĢtirme de ayrı bir
fonksiyon olarak bu sürece
dâhil edilmektedir.
Max Weber’in Bürokrasi YaklaĢımı
1864-1920 yılları arasında yetiĢmiĢ olan Alman toplum bilimcisi Max Weber "Protestan
Ahlakı ve Kapitalizmin Esprisi” adlı
eserinde Bürokrasi konusunda ortaya attığı görüĢlerle örgüt ve yönetim konusunda, alana
önemli katkılarda bulunmuĢtur
Weber‟e göre ideal bürokrasinin unsurları Ģunlardır:
•Öncelikle belirgin bir iĢ bölümü yapılmalıdır. Bu iĢ bölümü ile oluĢacak her pozisyonda o
konunun uzmanı istihdam
edilmelidir.
•Bir otorite hiyerarĢisi oluĢturulmalıdır. Emir komutada birlik prensibi uygulanmalı; her astın
doğrudan emir aldığı tek bir
üstü olmalıdır.
•Örgüt içindeki birimlerde belli bir performansın ortaya çıkmasını sağlayabilmek için örgüt
genelinde kaide, kurallar ve
izlekler olmalıdır.
•Örgüt içinde istihdam ve yükselmeler keyfi olmayan esaslara dayandırılmalıdır.
•ĠĢe alma ve ilerlemelerde esas, bireyin teknik bilgi ve becerisi olmalıdır
�Geleneksel Yetki: Babadan oğula geçen, doğuĢtan kazanılan ve kiĢisel olan yetkidir.
Mutlaka itaat bekleyen davranıĢları
öngörür.
•Karizmatik Yetki: Kahramanlık, kutsallık, büyücülük ve benzer üstün kiĢisel beceri ve
niteliklere dayanan yetkidir. Kendine
inananlardan oluĢan bir astlar grubuna sahiptir. Büyük liderlere özgü kiĢisel hatta manyetik
denilebilecek kuvvetleri kapsar.
•Meşru Yetki: Demokratik, yasal ve akılcı düzenlemelerin olduğu hukuk devletindeki yetkidir.
Mantığa dönüĢür
Weber‟in önerdiği ideal tip bürokrasi beĢ unsurdan meydana gelmektedir :
1.HiyerarĢik yapı,
2. Görevsel uzmanlaĢma,
3. TanımlanmıĢ yetki ve sorumluluklar,
4. Kestirilebilirliği sağlayan kayıtlar,
5.DavranıĢ Kuralları.
Klasik kurama yöneltilen eleştiriler şu şekilde özetlenebilir:
•Örgütlerin iki temel boyutunda olan kurum boyutunda etkiliği gerçekleĢtirmeye odaklanmıĢ,
birey boyutunu ise ihmal
etmiĢlerdir.
•Örgütü, adeta insansız bir makine gibi görmüĢlerdir.
•Örgütte insanların güdülenmelerini de sadece ekonomik gereksinmelerin karĢılanması ve
yakın denetime bağlayarak
insanları insan yapan sosyal ve psikolojik gereksinmeleri görememiĢlerdir.
NEOKLASĠK (DAVRANIġSAL) ORGANĠZASYON KURAMI
Bu kuram, klasik örgüt kuramına tepki olarak doğmuĢtur. Neoklasik örgüt kuramının
temelinde, insan iliĢkileri yaklaĢımı
yatmaktadır. Bu yaklaĢımın temelinde Hawthorne araĢtırmaları olarak bilinen ve klasikleĢen
bir dizi araĢtırmanın bulguları
görülmektedir. Bu araĢtırmaların yürütücüsü Elton Mayo‟dur
1924‟de baĢlayan ve Electric ġirketinin Hawthorne fabrikalarında Mayo ve arkadaĢları
tarafından yapılan altı ayrı
araĢtırmadan oluĢan deneyler literatürde Hawthorne etkisi olarak bilinmektedir
Bu yaklaĢımın temel özellikleri Ģöyle özetlenebilir :
•Ekonomik insan kavramına doğrudan karĢı çıkılmıĢ, bireysel farklılıklar kabul edilmiĢtir.
•Her birey eĢit ve tektir.
•Verimliliğin belirlenmesinde dıĢ gerçekler kadar, bireyin dıĢ dünyası da önemsenmiĢtir.
•Üretimdeki artıĢ ve düĢüĢler, iĢ yerinin fiziksel ve ekonomik koĢullarından çok, iĢ
ortamındaki insan iliĢkilerinin niteliğine
bağlıdır.
•Güdüleme yalnızca ekonomik unsurlara değil, ayrıca toplumsal ve bireysel unsurlara da
bağlıdır.
Howthorne araĢtırmalarının sonuçlarının açıklanması, organizasyonları incelemede yepyeni
bir akımın baĢlamasına yol
açmıĢtır. Bu akım baĢlangıçta “Ġnsan ĠliĢkileri YaklaĢımı”, olarak adlandırılmıĢ daha sonra
“Ġnsan Kaynakları Yönetimi” ve
günümüzde de “Organizasyonlarda DavranıĢ” “Örgütsel DavranıĢ” olarak devam etmiĢ ve
esas itibariyle örgüt mensuplarının
- insanın- davranıĢlarını incelemeyi temel almıĢtır.
Ġnsan ĠliĢkileri YaklaĢımının Dayandığı Varsayımlar
Ġlk çalıĢmalardan bir kısmı, yorgunluk, monotonluk ve sıkıntıyı ele almıĢtır. Ġnsan iliĢkileri
yaklaĢımı psikoloji, sosyoloji ve
sosyal psikolojiden alınan varsayımlara dayanmaktadır
�Psikolojiden Alınan Varsayımlar
Ġnsanlar türlü biçimlerde güdülenir ve harekete geçirilir. Ġnsanlar her zaman ussal (rasyonel)
davranmazlar. Ġnsanlar birbirine
bağlıdır
�Sosyolojiden Alınan Varsayımlar
ĠĢyerindeki mevcut sosyal ortam, sadece yönetim tarafından değil, grup üyeleri tarafından da
etkilenir. Grup üyeleri de
iĢyerindeki sosyal ortamın etkisi altında kalır. ĠĢyerindeki klik ve biçimsel olmayan örgütlerin
varlığı bir gerçektir.
�Sosyal Psikolojiden Alınan Varsayımlar
Ġnsanlar kendi amaçlarına, örgüt amaçları açısından bakmaya her zaman istekli, arzulu
değildirler. Bu bakımdan insanları
etkilemek gerekmektedir. Örgütün haberleĢme (iletiĢim) kanalları, örgütün ussal ve ekonomik
bir biçimde iĢleyiĢini sağlayan
bilgileri taĢıdığı gibi, çalıĢan kiĢilerin his ve duygularını da nakleder.
Ġnsan ĠliĢkileri YaklaĢımına Katkısı Olan ÇalıĢmalar
•Kurt Lewin ve Arkadaşlarının Yaptığı Önderlik Araştırması
K. Lewin ve arkadaĢlarının 10-11 yaĢları arasındaki çocuklarda liderlik biçimleri ve bunların
grup iliĢkileri ve verimliliği
üzerindeki etkilerini inceledikleri araĢtırma sonucunda çocuklar arasında maske yapma
görevlerine nezaret eden üç ayrı
nitelikte lider tipi saptanmıĢtır. Liderlerden birincisi, otoriter davranmıĢ ve bu grupta
verimlilik çok yüksek ancak yapılan
maskelerin kalitesi kötü olmuĢtur. Ġkinci lider, astlarına tam bir serbestlik tanımıĢtır ve bu
grupta bireysel davranıĢlar
gösterilmiĢ, teknik bilgi alıĢveriĢi ve iĢ birliği yapılmamıĢ, bu nedenle de hem yapılan iĢ
miktarı hem de yapılan iĢin kalitesi
çok kötü olmuĢtur. Üçüncü lider ise demokratik ve katılımcı bir yönetim sergilemiĢ ve bu
grupta verimlilik iyi ancak otokratik
liderinkinden biraz daha az gerçekleĢmesine rağmen iĢin kalitesi çok daha üstün olmuĢ.
�Hawthorne Araştırmaları
Hawthorn araĢtırmaları, Harvard Üniversitesinden F. Roethlisberger ve Elton Mayo
önderliğindeki bir grup bilim adamının
Western Elektrik ġirketinin Chicago‟nun banliyösü olan Cicero‟daki Hawthorne fabrikasında
yaptıkları araĢtırmalardır.
Yönetim ve organizasyon konusuna davranıĢ açısından yaklaĢmanın baĢlangıcı kabul edilen
bu araĢtırmalara 1924 yılında
baĢlanmıĢ ancak sonuçları 1930‟larda alınabilmiĢtir. Ancak yapılan deneyler ve araĢtırmalar
bu hipotezi doğrulamamıĢtır.
�Yankee City Araştırması:Yankee City araĢtırması, Yankee Ģehrinde antropolog W. L.
Warner tarafından teknolojik
yeniliklerin insanlar ve onların iliĢkileri üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla yapılmıĢtır.
�Harwood İmalat İşletmesi Araştırması :Harwood imalat iĢletmesi araĢtırması, aynı iĢi
gören iĢçiler üzerinde planlama ve
karar verme yetkileri yönünden değiĢik yöntem uygulamalarının insan duygu ve
davranıĢlarındaki etkilerini görmek ve
bunun sonucunda da yönetsel etkinliğin ve verimliliğin bağlı olduğu örgütsel koĢulları
öğrenmek olanaklarını sağlamıĢtır.
�Tavistock Enstitüsü Araştırması: Tavistock Enstitüsü araĢtırmasında Ġngiltere‟deki kömür
ocaklarında çalıĢan iĢçilerin araç,
gereç ve üretim yönetimlerinde meydana gelen değiĢmelerden ne Ģekilde etkilendikleri
araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırmalar,
örgütsel açıdan etkin ve verimli, psikolojik ve duygusal açıdan mutlu olan, iĢ gruplarında
değiĢikliklerin yaratmıĢ olduğu
olumsuz geliĢmelere güzel bir örnek oluĢturmaktadır
DavranıĢsal YaklaĢımla Ġlgili Olarak GeliĢtirilen Bazı Modeller
Neoklasik yönetim kuramında insan, her Ģeyden önce sosyal bir varlıktır. Bu akım 1940–
1950‟lerde etkili olmuĢtur. Bu
kuramı savunanların örgüt, yönetim ve örgütteki insan kavramları Ģunlardır: KiĢiler arası
iliĢkiler, sosyal ve teknik sistemler
arası etkileĢim ve uyum, grup ve grup davranıĢı, informal grup/örgüt, liderlik, motivasyon,
karara katılma, moral, iĢ doyumu,
çatıĢma gibi konulardır. Elton Mayo, Kurt Lewin, Cherter I. Barnard ve Chris Argyris
Neoklasikler içinde yer alır.Douglas
McGregor: X Kuramı ve Y Kuramı
D. McGregor ilk defa 1975‟te yayınlanan “Organizasyonların BeĢeri Yönü” kitabında, bir
organizasyondaki yöneticilerin
davranıĢlarının, bunların diğer insanları nasıl algıladıklarına, onları nasıl gördüklerine bağlı
olduğunu ileri sürmüĢtür.
McGregor‟a göre X kuramının varsayımları Ģunlardır:
•Ortalama (vasat) insan, iĢi sevmez.
•Sorumluluktan kaçar, hırslı değildir.
•Bencildir, kendi amaçlarını, örgüt amaçlarına tercih eder.
•Yenilik ve değiĢiklikten hoĢlanmaz.
•Parlak zekâlı değildir, kolayca kandırılabilir.
Mc Gregor daha sonra “bilimsel ve örgütsel amaçların kaynaĢtırılması” adını verdiği Y
kuramının varsayımlarını Ģu Ģekilde
belirlemiĢtir:
•Ortalama insan iĢten nefret etmez. ĠĢ, baĢarı ve tatmin kaynağıdır.
•Sıkı denetim ve ceza ile korkutma, kiĢiyi örgütsel amaçlara yöneltecek tek yoldeğildir.
•BaĢarıya ulaĢan insanlar ödüllendirilmelidir. En değerli ödüller; takdir edilme,iĢ tatmini ve iĢ
ile bütünleĢerek yaratıcı
olmalıdır.
Z Kuramı : Z Kuramı, William Ouchi‟nin (1982) çalıĢmasıdır. Maslow‟un Ġhtiyaçlar Kuramı
ile McGregor‟un Y Kuramı
birleĢmektedir. Z Kuramı Yönetim ve iĢçilerden oluĢan küçük grupların yaratılması için
“kalite çemberlerinin” geliĢtirilmesini
vurgulamaktadır. Yöneticiler Ģirketin hedeflerini açıklar ve iĢçinin desteğini kazanır.
Y Kuramı ile Z Kuramı arasındaki temel farklılıklar;
�Ġnsanı ne Ģeytan ne de melek olarak göremeyiz. Ġnsan düĢünme, karar verme ve azmetme
yeteneklerine sahip bir
yaratıktır.
•Ġnsan doğuĢtan ne iyidir, ne kötüdür. KoĢullara göre her ikisine de yatkın olabilir.
•Ġnsan ne yaĢamsal ihtiyaçlarla ne de üst düzey insancıl ihtiyaçlarla güdülenir.
•Ġnsanı güdüleyen içinde bulunduğu durumdur.
•Güdüleme ne dıĢtan zorlama ile ne de içten gönüllü olarak sağlanabilir. Ġnsan ancak mantık
yoluyla güdülenebilir.
•Ġnsanı iyimser ya da kötümser olarak değil tarafsız olarak değerlendirmek gerekir.
Rensis Likert’in Sistem 1- Sistem 4 Modeli
R.Likert‟in etkin organizasyonlarla etkin olmayan organizasyonları birbirinden ayıran yapısal
ve davranıĢsal faktörlerin neler
olduğu ile ilgili yaptığı araĢtırmalar, bir yönetim davranıĢlarını bir uçta Sistem 1 (istismarcı
otokratik), Sistem 2 (yardımsever
otokratik), Sistem 3 (katılımcı) ve diğer uçta Sistem 4 (demokratik) olduğunu göstermiĢtir.
Chris Argyris’in Olgun ve Olgun Olmayan KiĢi Modeli
Chris Argyris‟e göre kiĢiler geliĢtikçe
olgun olmayan bir insan özelliğinden olgun
insan özelliklerine doğru değiĢirler. Bu iki
durumun baĢlıca özellikleri Ģunlardır:
Olgun Olmayanın Özellikleri
Olgun Olanın Özellikleri
Pasif---------------------------------> Aktif
Bağımlılık---------------------------> Bağımsızlık
Sınırlı davranıĢ gösterme--------> DeğiĢik davranıĢlargösterebilme
Yüzeysel ilgi-------------------------> Derin ilgi
Kısa-dönem bakıĢ açısı-----------> Uzun-dönem bakıĢ açısı
Astlık durumu----------------------> Üstlük durumu
Kendi duyarlılığından yoksunluk--------> Kendine duyarlı olma
ÜNĠTE 3
MODERN YÖNETĠM-ÖRGÜT KURAMLARI
Modern teorisyenlere göre örgütü anlamanın en anlamlı yolu onu bir sistem, bir bütün olarak
incelemektir. Sistem, en geniĢ
anlamı ile birbirine bağımlı olan ögelerden oluĢan kavramsal ya da fiziksel oluĢumdur. Sistem
bu anlamda çeĢitli ögelerden
oluĢan bir bütündür. Modern teorisyenler örgütü açık bir sistem olarak ele alırlar. Açık sistem,
çevresi ile madde, enerji ve
bilgi alıĢveriĢi yapan ve varlığını sürdürebilmek için bu alıĢveriĢe ihtiyaç duyan bir sistemdir.
Her örgütün kendi doğasına uygun özgün bir yönetim yapısı ve yönetimi olmalıdır. En iyi
örgüt yapısı ve yönetimi, örgütün
amaçlarına, büyüklüğüne, çevresine ve iĢ görenlerinin niteliğine uygun olanıdır. Yönetimde
çağdaĢ teoriler iki farklı
yaklaĢımdan oluĢmaktadır. Bunlardan birincisi sistem yaklaşımı diğeri ise durumsallık
yaklaşımıdır.
SĠSTEM YAKLAġIMI
Modern Organizasyon Teorisinin ya da Örgütsel Yönetim Kuramlarının temelini sistem
görüĢü temsil eder. Bu teorinin en
önemli özelliği analitik bir temele sahip olmasıdır. Eski Çin, Mısır ve Roma uygarlıklarına
kadar giden organizasyon kavramı
devamlı değiĢmiĢtir. Aristo‟nun “Bütün, parçaların toplamından daha fazladır.” sözü, sistem
görüĢ açısını ifade etmektedir
Sistem YaklaĢımının Diğer Disiplinlerle ĠliĢkisi
Yönetim Bilimi ve Sistem Yaklaşımı
Yönetim bilimi, organizasyonun amaçlarını ve kaynaklarını dikkate alarak, bilimsel problem
çözme teknikleriyle,
organizasyonun uzun, orta ve kısa dönemli politika ve kararlarını belirlemektedir.
�Yöneylem Araştırması ve Sistem Yaklaşımı
Yöneylem araĢtırması, örgütün bütünleĢik amaçlarına en iyi uyum sağlayacak biçimde
organize (insan-makine) sistemlerin
kontrol edilebilir problemlerinin çözümünde disiplinler arası bir ekiple, bilimsel yöntem
uygulamasıdır.
Endüstri Mühendisliği ve Sistem Yaklaşımı
Endüstri mühendisliği, insan-makine ve diğer bileĢenlerin oluĢturduğu sistemleri bilimsel
yaklaĢımla ele almaktadır. Bu
nedenle, sistem teorisiyle yakından iliĢkilidir
Sibernetik ve Sistem Yaklaşımı
Sibernetik sözcüğünün yaratıcısı, ünlü matematikçi Norbert Wiener‟dir. Sibernetik, “Tüm
hayvanlar ve makinelerle ilgili
kontrol ve haberleĢme teorisi” anlamına gelmektedir. Norbert Wiener‟a göre sibernetik, Ġkinci
Endüstri Devrimi‟ni temsil
etmektedir. Bu yeni geliĢimin amacı, sadece insan kaslarının yerini alan makinelerin (1.
endüstri devrimi), yine makineler
tarafından kontrol edilmesini (2. endüstri devrimi) sağlamaktadır.
Sistem YaklaĢımının Temel Kavramları
Sistem YaklaĢımı ilk olarak biyolog Ludwig Von Bertalanffy tarafından “Genel Sistem
Teorisi” adı altında ortaya çıkmıĢtır.
Bertalanffy, o güne kadar fizik alanında çalıĢılan tüm sistemlerin kapalı olduğuna, dıĢ dünya
ile etkileĢim içinde olmadıklarına
dikkat çekti.
DıĢarı çıkan her Ģey daha önceden içeri girmiĢ olmalıdır. Tabi ki sistem girdi ve çıktı arasında
kalan bir geçiĢ tüneli değildir;
aktif bir iĢlemcidir.
Girdinin sistem tarafından çıktıya dönüĢtürülmesi iĢlemine dönüĢüm (transformation) denir.
Sistem kavramı
Sistem, bir veya daha çok amaca veya sonuca ulaĢmak üzere aralarında iliĢkiler olan fiziksel
veya kavramsal, birden çok
bileĢenin oluĢturduğu bütündür.
Geri besleme (Feedback)
Bir sistemde dönüĢümün olduğu yerde girdi ve çıktılar da bulunur. Girdiler, çevrenin sisteme
etki etmesinin sonucu iken
çıktılar sistemin çevreye etkisinin sonucudur. Girdi ve çıktı, “önce ve sonra” ya da “geçmiĢ ve
Ģimdi” gibi zaman sürekliliğiyle
ayrılırlar.
Geri beslemelerde her artı baĢka bir artıya yol açar; çığ etkisi vardır. Buna birçok örnek
sayabiliriz: Nüfus patlaması,
zincirleme reaksiyon, endüstriyel geniĢleme, enflasyon, kanser hücrelerinin çoğalması, vb. Bir
eksi baĢka bir eksiye yol
açtığında ise olaylar tamamen durur.
Sistem olarak organizasyon
Sinerji, sistemde çalıĢan parçaların karĢılıklı etkileĢimi anlamına gelmektedir. Bir
organizasyonda birbirini etkileyen
parçaların toplamı, bunların ayrı ayrı çalıĢması durumunda oluĢacak etkiden daha büyük bir
etki yaratır ya da genel bir
tanımlamayla, 2+2 = 5 Ģeklinde ifade edilebilir. Sistemlerin diğer iki karakteristik özelliği de
bütünlük ve sinerjidir.
DURUMSALLIK YAKLAġIMI
Durumsallık YaklaĢımı özellikle Klasik ve Neoklasik Teorilerin yetersiz kalması üzerine
1970‟lerden sonra ortaya çıkmaya
baĢlamıĢtır. Durumsallık YaklaĢımında , örgüt yapısı çeĢitli iç ve dıĢ faktörlerin etkisi ile
Ģekillenen bir öge olarak görülür. Yani
Durumsallık YaklaĢımına göre organizasyon yapısı bağımlı bir değiĢkendir ve birtakım iç ve
dıĢ Ģartlara bağlıdır. Bu yaklaĢıma
göre, her yönetim ve organizasyon olayını; iĢletmenin kendi koĢulları, kuruluĢun çevresel
koĢullar ve unsurlarla olan iliĢkisi,
kullandığı teknolojinin özellikleri, kullandığı personelin sosyokültürel özellikleri ile birlikte
ele almak ve sorunlara çözüm
aramak gerekir.
Durumsallık YaklaĢımında Çevrenin Rolü
Çevresel faktörlerin yönetim üzerindeki büyük etkisi Durumsallık YaklaĢımının ortaya
çıkmasında en büyük teĢvik olmuĢtur.
Bilindiği üzere çevresel faktörlerin artan etkisi ile birlikte iĢletmeler yalnızca belirli bir
yönetim Ģekline bağlı kalmak yerine
durumun gerektirdiği Ģartları en iyi Ģekilde karĢılayan yönetim Ģeklini uygulamayı uygun
görmeye baĢlamıĢlardır.
Durumsallık YaklaĢımı, çevresel faktörleri genel olarak üç kategoriye ayırmaktadır. Bunlar;
genel, özel ve uluslararası çevre
faktörleridir. Genel faktörler ekonomik, politik, yasal, sosyal ve teknik unsurlardan oluĢur.
Özel faktörler ise rekabet edilen
iĢletmeler, müĢteriler ve tedarikçilerden oluĢur

James Thompson’un Çalışmaları
Thompson çalıĢmalarında iki ana konu üzerinde durmuĢtur. Bunlardan ilki organizasyonun
çevresini sınıflamak ve
özelliklerini belirleyerek organizasyon yapısı ile iliĢkilerini belirlemek, ikincisi ise
organizasyonun çevre unsurları ile iliĢki
kurarken kullanabileceği stratejilerdir.
Thompson‟a göre teknik alt sistem iĢletmenin sahip olduğu teknolojinin fiilen kullanıldığı,
iĢlerin fiilen yapıldığı ve teknik ve
rasyonellik esaslarına göre çalıĢan bir alt sistemdir. Kurumsal alt sistem, amaçların,
politikaların ve stratejilerin belirlendiği
alt sistemdir.
Koordinatif alt sistem ise bu iki alt sistem arasındaki koordinasyonu sağlayan ve uzun vadeli
plan ve amaçların kısa vadeli ve
uygulanabilir plan ve amaçlar hâline getirilmesini sağlamaktır.
Robert Duncan’ın AraĢtırması
Robert Duncan yaptığı çalıĢmalarda; organizasyon çevre iliĢkisini, çevrenin özellikleri,
bunların nasıl belirleneceği ve çevrenin
nasıl faal hâle getirileceği konusunu araĢtırmıĢtır.
Hall’un ÇalıĢmaları
Richard Hall‟un yaptığı çalıĢmalarda çevresel belirlilik veya rutinlik ile organizasyonel
yapının derecesinin iliĢkisini
vurgulamıĢtır. Hall‟un asıl ilgilendiği nokta aynı organizasyon içinde departmanların yapısal
değiĢikleri idi.
Durumsallık YaklaĢımından Çıkarılacak Genel Sonuçlar
1. Çevresel Faktörler: Genel çevrenin örgüt tarafından etkilenmesi son derece zor hatta
imkânsızdır
2. Yakın çevre: Örgütün bütünü ile denetimi altında olmayan ancak kuvvetli etkileme olanağı
olan çevre türüdür
3. Örgüt içi çevre: Örgütün yüzde yüz kendi kendisinin denetimi altında olan çevre türüdür.
4. Örgütsel Etkinlik: Örgütsel etkinlik özellikleri ise Ģu Ģekilde ifade edilebilir: Uzun dönemde
dengeli kârlılık, satıĢlarda artıĢ,
gelirlerde artıĢı ve büyüme, finansal kaynak yaratabilme ve likidite gücü
MODERN SONRASI GÜNCEL KAVRAMLAR VE ÇAĞDAġ YAKLAġIMLAR
1970‟lerden günümüze kadar geliĢen, tartıĢılan ve popüler olan düĢünce ve yaklaĢımlar
postmodern bakıĢ açısının geliĢmesi,
yönetim ve organizasyon konularına sosyolojik ve ekonomik açıdan bakan görüĢlerin ortaya
çıkması, globalleĢme ve bilgi
çağı çerçevesinde geliĢen, popüler olmuĢ yaklaĢımlardır. Yönetim ve organizasyon düĢüncesi
açısından postmodernizme
göre; farklılıklar yaratıcılığı artırır. Ġnsanlar doğruları bulma konusunda serbest bırakılmalı ve
onlara istediklerini yapma
fırsatı verilmelidir.
Modern Sonrası Çağdaş ve Güncel Kavramlar ve Yaklaşımlar Arasında Şunlar Sayılabilir:
GloballeĢme, uluslararasılaĢma, küreselleĢme, yönetimde mükemmellik (excellence in
management), insan hakları,
enformasyon çağı, bilgiye dayalı organizasyon, uluslararası rekabet, sistemlerarası yaklaĢma,
ülkeler arası sınırların ortadan
kalkması, bilgi toplumu (knowledge society), telekomünikasyon, yalın yönetim ve
organizasyon, toplam kalite anlayıĢı ve
hızlı teknolojik geliĢim.
Toplam Kalite Yönetimi AnlayıĢı
1980‟li yılları izleyen dönemde, yönetim alanında TKY olarak ifade edilen yaklaĢım üzerinde
bir yoğunlaĢma olduğu
görülmektedir. TKY, düĢünce olarak 1940‟larda ABD‟de doğduğu hâlde II. Dünya
SavaĢı‟ndan sonra Japonya‟da uygulanmıĢ
ve 1980‟li yıllardan sonra da tekrar ABD‟de kabul görmüĢ bir anlayıĢtır.
TKY, müĢteri talepleri doğrultusunda iĢletmenin tüm birimlerinin yönlendirilmesi ve
müĢterinin memnun edilmesi esasına
dayanır
Edward Demings kalitenin yönetilmesi gerektiğini ve bunun için Ģu 14 ilkenin
uygulanmasının Ģart olduğunu ileri sürmüĢtür

Yönetim, sürekli geliĢmeyi hedeflemeli ve bunu gerçekleĢtirecek ortamı yaratmalıdır.
�Bu felsefe en üst kademeden en alta kadar tüm mensuplar tarafından benimsenmelidir.
�Kalite analiz ve incelemelerinde istatistik teknikler kullanılmalıdır.
�ĠĢletme faaliyetleri sadece fiyat boyutuna göre değerlendirilmemelidir.
�Üretim ve hizmetlerle ilgili sürekli sorunlar aranmalı ve iyileĢtirme yapılmalıdır.
�ĠĢ baĢında eğitim verilmelidir.
�Liderlik öğretilmeli, dikkat sadece rakamlara değil kaliteye de kaydırılmalıdır.
�Korku yerine güven esas olmalı ve yaratıcılık hedeflenmelidir.
�Departmanlar, gruplar arasındaki bariyerler kalkmalıdır.
�Verimlilik artıĢı metod geliĢtirerek sağlanmalıdır.
�Rakamsal hedef koyan uygulamalardan vazgeçilmelidir.
TKY’nin gelişimine katkıda bulunan isimler şöyle özetlenebilir:
�TKY kavramı ilk kez A. Feigenbaum tarafından kullanılmıĢtır.
�En önemli fikir babası Deming (1900-1993)‟dir.
�Deming, Japonya‟daki çalıĢmaları sonucunda geliĢtirdiği 14 ilke ile TKY‟nin temellerini
atmıĢtır.
� BaĢka bir önemli isim Joseph Juran: Kalite zinciri olarak bilinen kalite geliĢtirme
döngüsünü önermiĢtir.
�Philip Crosby: “Kalite ek maliyet getirmez.” ve “sıfır hata” kavramlarını kazandırmıĢtır.
�Kauro Ishıkawa: “Kalite çemberleri” ve “balık kılçığı” gibi kavramları kazandırmıĢtır.
�Masaaki Imai: “Sürekli geliĢme (Kaizen)” kavramını kazandırmıĢtır.

Temel yetenek
Temel yetenek, (öz, çekirdek yetenek, beceri) bir iĢletmeyi baĢka iĢletmelerden ayıran,
iĢletmenin vizyonunu
gerçekleĢtirmede temel rol oynayan, rakipler tarafından kolayca taklit edilemeyen bilgi, beceri
ve yeteneği ifade etmektedir.
Günümüz koĢullarında “yenilik yapabilmek” iĢletmeye rekabet gücü sağlayan en temel
yetenektir.
DıĢ kaynaklardan yararlanma
ĠĢletmelerin gittikçe artan ölçüde, sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan
iĢleri yapmak istemeleri; öz
beceri veya öz yeteneklerin kullanılmadığı iĢleri, organizasyon dıĢındaki baĢka iĢletmelerden
almak eğilimi, yaygın bir
“outsourcing” veya “dıĢ kaynaklardan yararlanma” uygulamasını ortaya çıkarmıĢtır.
Organizasyonların yeniden yapılandırılmaları ve Ģebeke organizasyonları
Bu tür yapının temel özelliği; bir mal veya hizmeti üretebilmek için yapılması gereken iĢ ve
faaliyetlerin ve bunun için gerekli
olan kaynakların tek bir iĢletmenin bünyesinde toplanması yerine, farklı iĢletmelere dağıtılmıĢ
olmasıdır.
Dâhili Ģebeke organizasyonu
Bu tür organizasyonda, bir iĢletme bünyesindeki temel faaliyetler farklı iĢletmelerin konusu
olmakta ancak kaynakların tümü
yine aynı bünyede kalmaktadır.
Dengeli Ģebeke organizasyonu
Bu yapının bir öncekinden temel farkı, belirli bir mal veya hizmeti üretmek için gerekli olan
kaynakların birbirinden tamamen
bağımsız olan iĢletmelerin bünyesinde olmasıdır (otomotiv firması).
�Dinamik Ģebeke organizasyonu
Bu yapının öncekilerden temel farkı, tüm Ģebeke içinde lider iĢletmenin olmayıĢıdır.
�YığıĢım organizasyonu
YığıĢım organizasyonu bir anlamda “çalıĢma grupları organizasyonu” ile eĢanlamlıdır.
Burada, değiĢik disiplinlerden gelen
kiĢilerin bir grup oluĢturarak, sürekli veya geçici bazda belli iĢleri gerçekleĢtirmeleri söz
konusudur. Grup faaliyetlerini
hiyerarĢik kontrol ile değil, grup üyelerinin kendi aralarında geliĢtirecekleri bir düzen içinde
yürütecektir.
Stratejik Yönetim
Stratejik yönetim, özel sektör, kamu sektörü ve üçüncü sektörde (kâr amacı gütmeyen gönüllü
sektörde) faaliyet gösteren
tüm organizasyonlarda geleceğe yönelik amaç ve hedeflerin belirlenmesine ve bu hedeflere
ulaĢılabilmesi için yapılması
gerekli iĢlemlerin tespit edilmesine imkân sağlayan bir yönetim tekniğidir. Stratejik yönetim,
bir örgütün ne yaptığını, varlık
nedenini ve gelecekte ulaĢmak istediği hedefleri ortaya koyan bir yönetim tekniğidir. Stratejik
yönetimin en önemli özelliği
örgütün hem kendisinin hem de örgüt çevresinin durumunu analizine olanak tanımasıdır.
Stratejik Planlama
Stratejik planlama bir örgütün ne olduğu, ne için var olduğu, ne yaptığı ve yerine getirmekle
yükümlü olduğu görevleri nasıl
yerine getirdiği gibi bir örgütü Ģekillendiren ve ona rehberlik eden en temel karar ve
etkinliklerin belirlenmesini sağlayacak
disipline edilmiĢ etkinlik olarak tanımlanmaktadır.
YönetiĢim
Literatür incelendiğinde yönetiĢim teriminin birçok anlamda kullanıldığı görülmektedir. Bu
tanımlamaların ortak noktası:
Kamu ve özel sektör arasındaki sınırların hemen hemen ortadan kalktığı ya da çok
belirsizleĢtiği ortamlarda yeni yönetim
biçimlerinin geliĢtirilmesidir. Yönetim ve yönetiĢim kavramları birbirinden farklıdır. Yönetim,
toplumsal yaĢamı kontrol eden
kurumlarla ilgilenirken; yönetiĢim istenen sonuçlara ulaĢılacak etkinliklerin birtakım araçlar
yoluyla denetlenmesi ile ilgilidir
.Yönetişim, vatandaĢın pasif tüketici durumundan aktif katılımcı konumuna geçerek kendisini
ilgilendiren kararlarda söz
sahibi olmasını öngören ileri bir demokrasi aĢamasıdır.
DeğiĢim Mühendisliği
DeğiĢim mühendisliği, herhangi bir organizasyonda yapı, sistem, süreç ve uygulanan
politikalarda hızlı ve radikal yeniden
tasarım ve değiĢiklikler yapılarak organizasyonun daha yüksek bir performansa ulaĢmasını ve
bir atılımı gerçekleĢtirmesini
amaçlayan yeni bir yönetim tekniğidir.
Yönetimde Mükemmellik YaklaĢımları
Günümüzde yönetsel bakımdan baĢarılı iĢletmelerin neler yaparak baĢarılı olduğuna dair
yoğun ilgi vardır. ĠĢ hayatında
baĢarılı olmak isteyen iĢletmeler kendilerinden daha üstün özellikleri olan iĢletmelerin bu
üstünlüklerinin neler olduğunu
karĢılaĢtırarak bu üstünlüğü doğuran sebepleri araĢtırmıĢlardır.
ÜNĠTE 4
ÖRGÜTSEL SINIRLARIN ÖTESĠ
Sosyal hizmet mesleğinin, üniversite düzeyinde eğitimle, sosyalleĢme süreciyle ve çalıĢma
deneyimiyle sürekli geliĢen ve
politik yapıların ve tercihlerin üstünde duran bilgi, beceri ve değer temelleri sayesinde sosyal
hizmet uygulamalarının, sınırlı
bir örgütsel uygulama çerçevesinin ötesine geçmesi beklenir. Sosyal hizmet örgütlerinin diğer
örgütlerden ayrıt edici çok
temel bir özelliğinin esnek bürokratik yapılara sahip örgütler olması gerektiğini söylemeliyiz.
SOSYAL HĠZMET ÖRGÜTLERĠNĠN ÖZELLĠKLERĠ
Sosyal hizmet yönetiminin gerçekleĢtirildiği örgütlerin tümü sosyal hizmet örgütleridir.
Sosyal hizmette yönetim ise:
Bir sosyal kurumda örgütsel amaçları belirleme
Bir programı yürütmek için kaynak temin etme ve dağıtımını sağlama
BelirlenmiĢ hedeflere ulaĢmak için çeĢitli iĢlemleri koordine etme
Ġzleme, değerlendirme
Etkililiği ve verimliliği artırmak için süreçte ve yapıda gerekli
Örgütlere iliĢkin en temel tanımlama, örgütlerin ne için oluĢtuğunu ve amaç- odaklı doğasını
içerir. Herkesin bildiği gibi,
insanların ortak bir amaç uğruna bir araya gelmesiyle birlikte amaçlara uygun olan yapılar ve
süreçler ortaya çıkar. Bu da
örgütü ortaya çıkarır. Dolayısıyla örgütler, belirli amaçlara ulaĢmak için kasıtlı olarak inĢa
edilmiĢ sosyal ünitelerdir. Hiç
Ģüphesiz bir örgüt kurmak ve örgüt içinde birlikte çalıĢmak, belirlenmiĢ hedefleri tekil olarak
karĢılamaktan çok daha etkili
bir yöntemdir.
Günümüzde insani hizmetler kavramı Ģunları içermektedir :
• Çocukların ve gençlerin eğitimi ve sosyalizasyonu
• Hastalıkların, kazaların, Ģiddetin yarattığı psikolojik ve sosyal baskıların önlenmesi
• Ruhsal veya bedensel olarak hasta olan kiĢilerin bakımı, tedavisi ve rehabilitasyonu
• Ekonomik kaynakların transferi, giyecek, yiyecek, barınma ve tıbbi bakımın doğrudan
sunumu
• Bağımlı kiĢilerin bakımı ve korunması
• Acil durumlarda ve afetlerde yardım
• Tehlikeli veya sapkın davranıĢların kontrolü
• ÇalıĢma becerilerinin geliĢtirilmesi
• Serbest zaman ve sosyal aktivitelerin gerçekleĢtirilmesi
• Psikolojik güçlükleri olan kiĢilere bilgilendirme ve danıĢmanlık hizmeti
• Gruplarda sosyal etkileĢim becerileri kazandırılması
• Sorun çözme gruplarının örgütlenmesi
• Sosyal destek gruplarının ve destek ağlarının örgütlenmesi
Sosyal hizmet örgütlerinin günlük iĢlemleri diğer birçok hizmet ve üretim örgütlerine benzer
süreçler içerir. Bunlar; finansal kaynakların yönetimi, personel iĢleri, çeĢitli bireylerin
çalıĢmalarının koordinasyonu ve
motivasyonu, örgütsel sürekliliği koruma, bilgi sistemleri geliĢtirme ve örgütsel çıktıları ve
sonuçları izlemedir.
Değerler ve Kurallar
Ġnsani hizmet üretimi oldukça karmaĢık değer yargıları barındıran ve ahlaki sonuçları olan
kritik kararlar içerir. Bu kararların
bireylerin yaĢamlarında hayati ve uzun süreli etkileri vardır. Örneğin:
• Annesi tarafından ihmal edilen bir çocuğun kurum bakımı altına alınması
• Bir bebeğin evlat edinilmesi için seçilen aile
• Bir lise öğrencisine meslek ve kariyer planlaması için yapılan yönlendirme
• Sonu boĢanma kararı ile sonuçlanan bir aile danıĢmanlığı hizmeti
Profesyonelin mesleki karar ve eylemlerinin hizmet sistemine ve müracaatçılara zarar verici
değil yardım edici olması için
hesap verme yükümlülüğü vardır.
Son tahlilde, sosyal hizmetlerin sunumuna iliĢkin mevzuatla belirlenmiĢ olan kurallar ve etik
ilkeler sosyal hizmet
örgütlerinin “örgüt kültürünü” ortaya çıkartır.
Hizmetler ve Yardımlar
Hem kamusal sosyal hizmetler hem de sivil toplum örgütleri, toplumun kolektif eylem
alanları olarak inĢa edilmiĢ yapılardır.
Sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların temel niteliği toplumun sahip olduğu varlıkların
gereksinim duyan ve asgari geçim
standardının altında kalmıĢ olan bağımlı veya iĢsiz olan kiĢilere ve ailelere yeniden
dağıtımının sağlanarak toplumsal
dengenin korunmasıdır.
Müracaatçı Katılımı
Sosyal hizmet örgütlerini diğer örgütlerden farklı kılan bir diğer özellik hizmet sürecine
müracaatçının da katılmasıdır. Sosyal
hizmetlerin etkili sunumu profesyoneller ile müracaatçılar arasında kiĢisel etkileĢim
gerektirmektedir. Her iki taraf da hizmet
sürecinin aktif üyesi olarak görülür.
Örgüt Tipleri
Sosyal hizmet örgütlerinin birinci tipi saha örgütleridir. Bu örgütlere örnek sosyal yardım
vakıfları ve sosyal hizmet
müdürlükleri olabilir
Ġkinci tip sosyal hizmet örgütleri çok meslekli örgütlerdir. Farklı mesleklerden
profesyoneller aynı örgüt içinde birlikte
çalıĢırlar. Toplum ruh sağlığı merkezleri buna bir örnektir.
Üçüncü tip örgütler toplum ağ örgütleridir. Ġnsanlara çoklu hizmetler sunmak veya
sunulmasında aracılık yapmak için
yapılandırılmıĢ örgütlerdir. Ülkemizde yeni yapılanmaya baĢlayan sosyal hizmet merkezleri
buna örnek sayılabilir
Sosyal hizmetlerde dördüncü tip örgüt ise, kurumsal örgütlerdir. Bu yapılarda
profesyoneller, hizmet alanlar ile aynı çatı
altında günlük çalıĢmalarını yürütürler. Huzurevi, çocuk evi gibi bakım kuruluĢları bu tip
örgütlere örnektir.
SOSYAL HĠZMET ÖRGÜTLERĠNĠN TEMEL UNSURLARI
Sosyal hizmet örgütlerinin profesyonel, yönetici, destek personeli ve liderden oluĢan temel
unsurlarına ilave olarak iki
önemli unsuru daha vardır. Bunlar gönüllüler ve hizmet alanlardır. Diğer örgütlerde bu
unsurları görmek mümkün değildir.
Zira sosyal hizmetler yapısı itibariyle gönüllülerin katkı ve katılımıyla iĢleyen bir hizmet
sistemidir. Ayrıca hizmet alanlar
kendilerini doğrudan ilgilendiren birçok konuda söz hakkı olan ve hizmet sürecine katılan
kiĢilerdir
Profesyonel
Sosyal hizmetlerin sunumu ağırlıklı olarak baĢta sosyal hizmet uzmanları olmak üzere
psikologlar, hekimler, hemĢireler,
öğretmenler, çocuk geliĢimcileri vb. oluĢan profesyonellere dayanmaktadır.
Profesyoneller örgütü ilgilendiren her konudaki hizmetlerin sunumunda uzmanlık bilgisini
kullanan kiĢilerdir.
Genel olarak baktığımızda sosyal hizmet örgütünde çalıĢan bir profesyonelin Ģu özelliklere
sahip olması gerektiğini
söyleyebiliriz:
• Kuramsal ve mevzuata iliĢkin bilgiye hâkimiyet
• Günlük mesleki uygulamalarında ve kararlarında belirli ölçüde özerklik
• Müracaatçılar ve diğer çalıĢanlar üzerinde yetki
• Profesyonel davranıĢta özgeci tutum
Ġnsana yardım yalnızca bilimsel bilgi ve beceri kullanarak değil aynı zamanda insani
sorunlara karĢı ilgi ve istekle çözülebilir.
Yönetici
Sosyal hizmet örgütlerinde yöneticiler, yüksek düzeyde örgütsel yetkinliği olan kiĢilerdir.
Bununla birlikte yöneticiler, hizmet
alanlarla profesyonellere göre daha sınırlı temas nedeniyle daha düĢük düzeyde toplumsal
yetkinlikleri olan örgüt
unsurlarıdır
Yöneticinin temel iĢlevi, örgütün amaçlarına bağlı olarak örgütsel iĢlevselliğin sürdürülmesini
sağlamaktır.
Destek Personeli
Sosyal hizmet örgütlerinde destek personeli sekreterlerden, büro çalıĢanlarından, temizlik
personelinden ve bakım
elemanlarından oluĢan bir grup çalıĢanı kapsar. Bunların tümünün genel iĢlevi, yöneticinin ve
profesyonelin çalıĢmalarını
kolaylaĢtırmaktır.
Lider
Lider hem örgütsel hem de mesleki yönlerden yüksek düzeyde yetkinlik sahibi kiĢidir.
Özellikle sosyal hizmet örgütlerinde
liderin diğer örgütlerin aksine toplumsal yetkinliğe sahip olması gerekir
Gönüllü
Toplumların oluĢumundan beri insanlar, birbirlerine karĢılıksız yardım etme isteğini her
zaman duymuĢlardır. Bireysel
düzeyde karĢılıklı yardımlaĢma olarak baĢlayan bu durum zamanla gelenekler, görenekler,
ahlaki ve dinî değerler Ģeklinde
toplumsal bir özellik kazanmıĢtır. Sosyal hizmet örgütlerinde gönüllüler, hizmetler hakkında
toplumu bilgilendirmekten
yardım organizasyonlarına katkı vermeye, büro iĢlerinden yönetim kurullarında üyeliğe kadar
geniĢ yelpazede birçok rol
üstlenirler.
Hizmet Alanlar
Sosyal hizmetlerde en önemli örgütsel unsur hizmet alanlardır. Hizmet alanlar, birey, grup,
aile veya bir topluluk olabilir ve
kendisine verilen hizmete göre, danıĢan, hasta ve müracaatçı olarak da adlandırılır.
Bu kiĢiler olmaz ise örgütün varlığından söz edilemez. Hizmet alanların örgütsel süreçlere
katkı ve katılımları farklı
düzeylerdedir. Bazıları sürekli kurumsal bakım altında olup örgütle iç içe yaĢamlarını
sürdürürken bazıları da sosyal
hizmetlerden çok ender olarak hizmet alabilirler. Müracaatçıların hizmetlere aktif katılımının
sağlanması gerektiği kuramsal
bir görüĢ olmakla birlikte kimi yapılarda bu görüĢ kuramdan pratiğe geçememekte ve bir
retorik olarak kalabilmektedir.
ÜNĠTE 5
Modern dünyaya örgütler dünyası da demek mümkündür. YaĢamımızın her döneminde
çalıĢma, sağlık, eğitim, sosyal vb.
birçok alanda örgütlerle iç içe bulunuyoruz. Kısacası toplumsal yaĢama bir anlamda örgütsel
yaĢam demek uygun olur.
Örgütler belirli ihtiyaçları ve amaçları karĢılamak üzere kurulur. Amaçları olmayan bir örgüt
düĢünülemez.
BelirlenmiĢ amaçları ortak çaba harcayarak gerçekleĢtirmek üzere bir araya gelen, gerekli
araç, gereç, malzeme, yer ve tesisle donatılmıĢ olan ve her birinin görev, yetki ve sorumluluğu
belirlenmiĢ kiĢiler veya gruplardan oluĢan yapıya örgüt
denir
AĠLEDEN VE YAKINLARDAN SAĞLANAN DOĞAL SOSYAL DESTEK
KiĢiler iç kaynaklarıyla baĢ etmeleri mümkün olmayan, psikolojik, sosyal veya ekonomik
içerikteki sorunlarla yüz yüze
geldiklerinde öncelikli olarak aile üyelerinden ve sosyal çevrelerini oluĢturan akrabalarından
ve arkadaĢlarından yardım
isterler.
Sosyal desteklerin pek çok iĢlevi vardır. Sosyal destekler: 1) Bireylere gereksinim duydukları
hizmetleri ve malzemeleri
sağlayarak duygusal rahatlık verir 2) Beklenen sorunlarla ilgili olarak bireylere rehberlik
ederek bu sorunlarla baĢa çıkma
yolları sunar 3) Bireylerin performanslarını geliĢtirici geri bildirimler sunar 4) Olumlu uyuma
ve kiĢisel geliĢime katkıda
bulunur 5) Hem günlük yaĢamda hem de gereksinimler ve krizler anında bireyler arası
bağlantıları sağlayarak onları stresin
olumsuz etkilerine karĢı korur.
ENFORMEL ÖRGÜTLER
Örgütler tiplerine göre sınıflandırıldığında, yapılan en kaba sınıflandırma örgütlerin enformel
(resmî olmayan) veya formel
(resmî) biçimde olmasıdır.
Enformel yardım ağları enformel örgüte, üyeleri ortak bir sorunu çözmek amacıyla düzenli
olarak bir araya geldiğinde ve
sorunu çözecek bir mekanizma geliĢtirdiklerinde dönüĢür.
Enformel örgütler, kendiliğinden oluĢan ve resmî bir yapısı veya idari süreci olmadan bir
amacı karĢılamak üzere çalıĢan
gruplardır.
Enformel örgütte böyle bir yapı söz konusu değildir. Enformel örgütlerin çoğunda belirlenmiĢ
bir lider vardır fakat
yapılandırılmıĢ bir resmî karar verme mekanizması yoktur.
Örgüt üyeliği insana aynı zamanda prestij, statü ve tanınma imkânları gibi sosyal değerler de
kazandırabilir. ġu hâlde özetle
diyebiliriz ki, insanın kiĢiliğinin oluĢtuğu yerler, onun kültürel, eğitsel ve duygusal yaĢamı
üzerinde büyük etkiler yapan inanç
ve tutumlarını biçimlendiren üyesi bulunduğu örgütler olmaktadır. Bir kimsenin bir örgüte
üye olmak istemesi o örgütte
kendisini ilgilendiren konularda, kendi amaçları ve değer yargıları ile ortak yanları
bulunmasındandır
RESMÎ ÖRGÜTLER
Resmî örgütlerde çalıĢanlar, önceden belirlenmiĢ rollere ve sorumluluklara sahiptirler.
Hizmeti veren çalıĢanlar ve hizmetten
yararlanan kiĢiler arasında açık ve net sınırlar vardır. Resmî örgüt, kurulu bir yapısı ve hizmet
sunumu sistemi olan hukuksal
temeller üzerinde inĢa edilmiĢ bir kimliktir.
Sosyal hizmetler bağlamında baktığımızda resmî örgütler üçe ayrılır. Bunlar:
1. Kamu örgütleri
2. Sivil toplum örgütleri (kâr amacı gütmeyen örgütler)
3. Kâr amacı güden örgütler
Her bir örgüt tipinin kendine özgü bir idari sistemi ve kaynak sağlama süreci bulunmaktadır.
Bununla birlikte kamu örgütleri
ve sivil toplum örgütlerinin ortak paydası genelde hizmet örgütü olarak adlandırılmalarıdır.
Kamu Örgütleri
Kamusal sosyal hizmet örgütleri devletin kurum ve kuruluĢlarıdır.
BÜROKRASĠ
• Latince “burra” ve Yunanca “kratos” sözcüklerinden türetilmiĢtir. “Burra” masaları örtmede
kullanılan koyu renkli kumaĢ,
“kratos” ise egemenlik, yönetim anlamına gelmektedir.
• Bürokrasi daha çok olumsuz ve kötüleyici bir anlam ifade eder. Bu anlamda bürokrasi
verimsizlik, iĢlerin ağır yürümesi,
kuralcılık, kırtasiyecilik, sorumluluktan kaçma, yönetimde gizlilik, yetki devretmekte
isteksizlik, otoriteye aĢırı bağlılık gibi
olumsuz davranıĢ ve iĢlemlerdir.
• Sözlük anlamı ile bürokrasi, devletin iĢlerin yürütülmesinde yazıĢmalara gereğinden çok
önem verme kırtasiyecilik olarak
tanımlanmaktadır.
• Bürokrasiyi devletin örgütleyici çalıĢmalarının toplumdan çıkarak toplumun üstünde yer
alan ayrıcalıklı kiĢilerce
yürütülmesi diye tanımlanabilir.
• Bürokrasi, sistemli kurallarla tanımlanan ve özelliği olan iĢlerin bütünleĢmiĢ hiyerarĢisini
ifade eder.
Kamu örgütleri temelde Max Weber‟in bürokrasi tanımına göre yapılandırılmıĢ olarak hizmet
veren yapılardır. Buna göre,
yönetimde belirlenmiĢ hiyerarĢi vardır. Bürokrasiyi yönetimde ideal bir yapı olarak ele alan
Weber, bürokrasi için bazı
özellikler ve ilkeler ortaya koymuĢtur;
1. Bürokraside, yasalar ya da yönetsel yönetmeliklerle belirlenmiĢ yetki alanları vardır.
Amaçlar, gerçekleĢtirecek çalıĢmalar
resmî görevler olarak dağıtılmıĢtır. Yetkiler sınırlı ve dengeli bir biçimde dağıtılmıĢtır.
2. Bürokratik örgütler hiyerarĢik bir örgütlenme yapısına sahiptir. Bunun yanında iyice
belirlenmiĢ bir ast-üst iliĢkisi vardır ve
küçük görevliler, yüksek görevlilerce denetlenmektedir.
3. ÇağdaĢ bürokrasi yazılı belgelere (dosyalara) dayanır. Bu nedenle, geniĢ bir küçük
görevliler ve her türlü yazıcılar kadrosu
istihdam edilir. Resmî bir görevi yürüten memur kadrosuna, yönetimin maddi araçlar aygıtı ve
dosyalarıyla birlikte daire
denir.
4. Daire ya da büro yönetimi, genellikle çok esaslı bir uzmanlık eğitimi gerektirir.
Kamu hizmeti, devletin ve diğer kamu tüzel kiĢilerinin gözetim ve denetimleri altında genel
kolektif ihtiyaçları karĢılamak ve
kamu yararını sağlamak üzere sunulan sürekli ve düzenli faaliyetlerdir.
Bir hizmetin, kamu hizmeti olarak kamu kuruluĢlarınca yürütülebilmesi yasama organının
kararıyla olur. Yerel yönetim
birimleri olan il, belediye ve köyler, halkın ortak gereksinimlerini karĢılamak üzere
ayrıntılarda düzenleme yapabilir. Ancak
yerel yönetimler, yasa ile kendilerine verilen kamu hizmetlerini yapmaktan kaçınamazlar.
Sivil Toplum Örgütleri
Sosyal hizmetler alanında kamu örgütlerinin yanı sıra birçok sivil toplum örgütü psikososyal
ve ekonomik gereksinimleri olan
insanlara hizmet sunmaktadır. Temelde dernek, vakıf veya sendika biçiminde örgütlenmiĢ
olan bu yapılar ilgili yasalara göre
resmî niteliğe sahip örgütlenmelerdir.
Sosyal hizmetlerin gerçekleĢtirilmesinde, sistemin önemli bir parçasını oluĢturan sivil toplum
örgütleri temelde kamu gücü
veya zorunluluk olmaksızın gönüllülük esasına dayalı olarak meydana gelen kuruluĢlardır.
Sivil toplum kuruluĢlarının toplumsal hayata katkıları Ģu Ģekilde sıralanabilir:
Halk kesimlerinin kendilerini ifade edebilecekleri ve çıkarlarını tanımlayabilecekleri
demokratik kalkınma alternatifleri
ortaya çıkartma
DayanıĢma ve ortak çalıĢma biçimleri yaratarak, örgüt-dıĢı iliĢkilerde demokratik alanlar
ortaya çıkarma
Yerel yönetimlerden ve ulusal yönetimlerden yola çıkarak halk alternatiflerinin
tanımlanması, formüle edilmesi ve
uygulanması
Halkın yaĢam koĢullarının iyileĢtirilmesine yönelik programları gerçekleĢtirilmesi
bir örgütün yaĢam döngüsü üç aĢamaya sahiptir :
1. Özçıkar: Örgüt üyelerinin sorunlarını ve çıkarlarını gözetmek için kurulur. Vurgu örgütün
misyonunda tanımlanmıĢ olan
konularda olabildiğince çok insana yardım sağlayabilmektir.
2. ProfesyonelleĢme: Örgütün dıĢ çevresindeki faktörler (hükûmet kaynaklarından yararlanma
gibi) örgütün hizmet kalitesini
artırmasına ve ücretli personel istihdam etmesine etkide bulunur. Örgütün politika ve
prosedürleri standardize olur ve
üyeler birçok kararda etkin hâle gelirken, yönetim kurulunun rolü azalmaya baĢlar.
3. Sosyal Çıkar: Örgütün misyonu, üzerinde çalıĢılan sosyal sorunlar ve hizmet verilen
müracaatçılar bağlamında geniĢler.
Örgütün yönetim kurulu örgütün politikasını belirlemede aktif rol oynar. Vurgu örgütün daha
nitelikli ve daha çok hizmet
sunabilmesidir.
Bilindiği gibi, sosyal devlet veya refah devleti (the Welfare State) deyimi, vatandaĢlarının
sosyal ve ekonomik anlamda refah
içinde yaĢamalarını hedef alan devlet anlayıĢını ifade eder.
Kâr Amacı Güden Örgütler
Resmî, kâr amacı güden örgütler para kazanmak için çalıĢan iĢletmelerdir. Bu yapılarda
öncelikli konumdaki karar verici,
patron veya onun yönetim kuruludur. ĠĢletmenin elde ettiği kazanç kendisine ve hissedarlarına
aittir. Sosyal hizmetlerde kâr
amacı güden kuruluĢlar, öncelikli olarak kreĢ ve gündüz bakımevleri, huzurevleri,
bakımevleri, özürlü eğitim ve
rehabilitasyon merkezleridir. Örneğin özel kreĢ ve gündüz bakımevlerinde düzenli servis
olanağı, gezi, tiyatro etkinlikleri,
çocukların yeteneklerine göre müzik ve resim eğitimi verilmesi bir yandan çocukların
geliĢimine çok boyutlu katkılar
sağlarken diğer taraftan iĢletmenin daha çok müĢteriye sahip olmasını ve daha çok para
kazanmasını olanaklı kılmaktadır.
ĠĢletmeler hizmetlerini genelde toplumun orta ve üst sosyoekonomik düzeydeki birey ve
ailelerine sunar.
SOSYAL HĠZMETLER ALANINDA FAALĠYET GÖSTEREN SĠVĠL TOPLUM
ÖRGÜTLERĠNĠN YÖNETĠM YAPISI
Sosyal hizmetlerin çeĢitli alanında hizmet veren sivil toplum örgütleri kamu örgütleri kadar
yaygın olmasa da belirli bir
bürokratik yapıya sahiptir. Bu örgütlerde lider ve yönetim kurulu vardır. Yöneticilerin hizmet
alanlarla bağlantıları sınırlıdır.
Bu sosyal hizmet örgütlerinde müracaatçılarla iliĢki kurma, müracaatçı sorunlarının
değerlendirilmesi ve doğrudan hizmet
sunum süreçleri saha çalıĢanları tarafından yürütülmektedir.
ALTERNATĠF SOSYAL HĠZMET ÖRGÜTLERĠ
Geleneksel değerlere bağlı olarak sosyal hizmet sunumu yapan örgütlerin müracaatçı profiline
uymayan gruplara yönelik
olarak her toplumda çeĢitli sivil toplum örgütleri oluĢmuĢtur
Alternatif sosyal hizmet örgütlerinin dört temel özelliğini Ģu Ģekilde sıralayabiliriz:
1. Bir grup insanın yeni bir örgütlenmeye kendini adaması
2. Yeni örgütün misyonunun açıkça ortaya konması
3. Örgütün savunduğu değerlerinin geleneksel örgütlerin ve toplumun baskın değerlerinden
farklı olması
4. Yeni örgütü destekleyerek olan üyelerin ve gönüllülerin katkı ve katılımını sürekli yüksek
tutan karizmatik bir lider
Feminist, dinî, etnik temele ve cinsiyet yönelimine göre kurulmuĢ birçok alternatif dernek
sosyal hizmetler alanında iĢlev
görmektedir.
Geleneksel ve Alternatif Örgütler
Arasındaki KarĢılaĢtırma Özellik
Müracaatçılar
Liderlik
Hizmet sunumu
Büyüklük
Personel
Değerler
Geleneksel Örgütler
Toplumsal olarak kabul gören
müracaatçılara toplumsal olarak kabul
gören hizmet sunumu
TanımlanmıĢ bir yönetim yapısı içinde
atanmıĢ idareciler
YapılandırılmıĢ hizmet sunum sistemi ve
Prosedürleri
Orta veya büyük
ÇalıĢan ücretleri benzer iĢleri yapanlar
arasında ortalama düzeyde eĢittir.
Baskın kültürün değerleri
Alternatif Örgütler
Gereksinimleri baĢka yapılar içinde
karĢılanmamıĢ bireylere hizmet sunumu
veya hak savunuculuğu
Sosyal bir hareketten ve karizmatik bir
liderden ilham alan yönetim
Müracaatçılardan gelen taleplere
değiĢebilen esnek hizmet anlayıĢı
Küçük
DüĢük ücretle çalıĢanlara ve gönüllülere
dayalıdır.
Baskın kültürden farklı değerler
ÜNĠTE 6
Sosyal hizmet yöneticisi de örgütün amaçları doğrultusunda sağlıklı kararlar almak,
planlamayı iyi yapmak, örgütü, amaçları
gerçekleĢtirebilecek biçimde örgütlemek, iyi bir iletiĢim ağı oluĢturarak kanalları sürekli açık
tutmak, örgütteki farklı
iĢgörenleri etkileyerek onları güdülemek, örgüt içi ve dıĢındaki bütün etkinlikleri
eĢgüdümlemek ve sosyal hizmetle ilgili
bütün etkinlikleri sürekli olarak değerlendirmek ve değerlendirme sonuçlarına göre yönetim
sürecini yeniden gözden
geçirmek iĢlevlerini en iyi biçimde yerine getirmek durumundadır.
YÖNETĠM SÜREÇLERĠ
Planlama: Geleceğin araĢtırılması ve iĢleyiĢ planının hazırlanması için yapılan iĢlerdir.
Örgütleme: Örgütün insan ve madde kaynaklarının amacını gerçekleĢtirecek Ģekilde
düzenlenmesi ya da yapılandırılmasıdır.
Emir Verme: ĠĢgörenlere iĢlerini yaptırmadır.
Eşgüdümleme: Örgütteki tüm etkinlikleri bütünleĢtirme, birbiriyle iliĢkilendirmedir.
Kontrol Etme: Her Ģeyin önceden belirlenmiĢ esaslara uyumlu olarak yapılmasını sağlamadır.
Yönetim süreci olarak adlandırılan yönetsel faaliyetler şu temel özelliklere sahiptir:
1) Yönetim amaca yönelik bir faaliyettir: ĠĢletmenin hangi yöne gideceğini gösteren,
iĢletmenin ulaĢmak ve gerçekleĢtirmek
istediği sonuçlardır.
2) Yönetim bir grup faaliyetidir: Yönetim sürecinin uygulanabilmesi için birden fazla insanın
olması gerekir.
3) Yönetim faaliyetinin beĢerî özelliği vardır: Yönetim faaliyetinin gerçekleĢmesinde temel
unsur insandır.
4) Yönetim bir iĢ bölümü ve uzmanlaĢma faaliyetidir: ĠĢler, insanlara bilgi ve kabiliyetleri
doğrultusunda dağıtılır. Etkili bir
yönetici yönetim süreçlerini iyi tanıyan ve kullanabilen kiĢidir.
Yönetim süreçlerini irdeleyen ve belirleyen bir diğer öncü de Luter Gulick‟dir. Gulick‟e göre
bunlar; planlama, örgütleme,
personel alma (kadrolama), yöneltme, eĢgüdümleme, raporlama ve bütçelemedir
KARAR VERME
Ġnsanlar yaĢamları boyu birçok konuda karar vermek zorundadır. Ġstenen bir sonuca ulaĢmak
için birtakım alternatifler
arasından bilinçli olarak seçim yapma olarak ifade edebileceğimiz karar vermede bir tercih
söz konusudur
Örgüt üyelerinin örgüt yönetiminde karar sürecini etkileme boyutları Ģu Ģekilde
gerçekleĢebilir:
1. Bilgi sağlama: Yönetimin karar aĢamasında tartıĢma konusu olabilecek bilgileri iĢgörenlere
vermesidir.
2. Tavsiye ve danıĢma: GörüĢ ve fikir alıĢveriĢinde bulunma ve yöneticinin değiĢik
düĢünceleri değerlendirme olanağı
bulmasıdır.
3. Birlikte karar verme: Yöneticinin personel ile birlikte karar vermesidir.
4. Özyönetim: Örgüt üyelerinin örgütle ilgili kararları bizzat kendilerinin alabilme yetkisidir
Karar Vermenin AĢamaları
1) Problemin Anlaşılması: Sorun, bir bireyin amaca ulaĢmasını engelleyen veya bireyi
rahatsızlığa iten bir durumdur.
2) Probleme İlişkin Bilginin Toplanması: Bu basamakta sorunun nitelikleri, çeĢitli yönleri
araĢtırılır ve konu hakkında bilgi
toplanır. Böylece karar vermeye temel olacak birtakım ön düĢünceler saptanır.
3) Bilgiyi Çözümleme ve Yorum: Bu aĢamada elde edilen bilgiler gruplanır, bu gruplardan her
birinin problemin çözümü
üzerine olan etkisi ayrı ayrı incelenir ve bu bilgilere dayalı olarak sorunun çözümüne yönelik
çözüm seçenekleri belirlenir.
4) Seçeneklerin Değerlendirilmesi: Çözüm yollarından ya da olasılıklarından her biri ayrı ayrı
zihin süzgecinden geçirilerek
problemin çözümünde ne katkı sağlayacağı, düĢünülen çözüm ve seçeneğin belirlenmesi
amacına dayanır.
5) En İyi Seçeneğin Bulunması: Sorunun çözümüne uygun ve en etkin katkı sağlayacağı
düĢünülen çözüm ve seçeneğin
belirlenmesi amacına dayanır.
6) Uygulama: Çözüm yolları arasında tercih yapılarak en uygun çözüm yolu belirlendikten
sonra kararın uygulanmasına
geçilir. Uygulanan çözüm yolu karar açısından beklenen sonucu vermiyorsa ilk karar tekrar
gözden geçirilip değiĢikliğe
gidilebilir.
Karar Verme Sürecini Etkileyen Etmenler
Kararların niteliği, kurumun hiyerarĢik yapısına göre değiĢir. Genellikle üst düzeyde ilke
kararları (stratejik) verilirken orta
kademelerde taktik kararlar, alt kademelerde de teknik ve rutin kararlar (operasyonel) verilir.
• Kararın Önemi • Zaman Baskısı • Yöneticinin Değerleri
• Bireyler ve Gruplar • Örgütün Yapısı • Örgütün Çevresi
• Algısal Engeller • Entelektüel Engeller • AĢırı Koruyuculuk
Herhangi bir yöneticinin karar vermede izlemesi gereken ilkeler Ģunlardır. Yönetici;
•Grup dinamiğini anlamalıdır.
•Güdüleyen, uzlaĢtıran ve koordine eden bir eylem göstermelidir.
•Karar sürecinde katılma olanağı vermelidir.
•Demokratik bir hava yaratmalıdır.
•Kooperatif yöntemlerin önemini kavramalıdır.
•Grup kararlarının sınırlarını çizmelidir.
•Kararlarda fikir birliği sağlamaya çalıĢmalıdır.
•Örgütün yapısını iyi kurmalıdır.
•Grup değer ve davranıĢlarını dikkate almalıdır.
•Takdir hakkını kullanırken, kamu yararını gözetmelidir.
Karar Verme Modelleri
Yönetici, karĢılaĢılan sorun ve ihtiyacın durumuna ve ortama göre kararlar aĢağıdaki
modellerden biri esas alınarak
vermektedir:
• Kişisel – otokratik; yönetici kararları tek baĢına verir.
• Danışma yoluyla; yönetici uzman veya astlarına danıĢır.
• Yetki devri; yönetici astlarına görev ile birlikte görevin gerektirdiği yetki ve sorumluluğu
devreder
Karar verirken izlenen diğer yaklaşımlar;
Geleneksel yaklaşım
Rasyonel karar verme
Beyin fırtınası (Brain storming)
Karar ağacı analizi (K.A.A)
Ġyi Bir Kararın Özellikleri
• Karar, örgütün amaçlarını gerçekleĢtirecek nitelikte olmalıdır.
• Karar; açık, kesin ve özellikle uygulayanların kolaylıkla anlayabilecekleri nitelikte
olmalıdır.
• Kararlar, yapılabildiği ölçüde, kısa zamanda verilmelidir.
• Karar, hukuksal, yani mevzuata uygun olmalıdır.
• Karar verilirken örgütte çalıĢan diğer kiĢilerin görüĢleri de önemsenmelidir
PLANLAMA SÜRECĠ
Her örgüt bir amaç için kurulur. Örgütün amaçlarına ulaşabilmesi için de işleyişin
tesadüflere
bırakılarak değil planlama ile sağlanması gerekir. Planlama, genel olarak ileride yapılacak
işleri
önceden saptamak olarak tanımlanabilir. Plan; amacın ve buna ulaştıracak araç, yol ve
olanakların
genel çizgilerle belirlenmesidir. Bu nedenle amaçlara ulaşmanın anahtarı planlar ve
planlamadır.
Planlamanın AĢamaları
Durumu saptama, geleceği kestirme ve yapılacakları öncelik sırasına göre önerme ve sorun
çözme gibi özelikleri kapsayan
planlamanın aĢamaları da karar verme ve bilimsel yöntem süreçlerinin benzeridir.
İnandırma; anlatma, benimsetme, öğütleme, örnek verme, propaganda yapma.
• Özendirme; karara katma, yetiĢtirme, yararlarını açıklama, algılatma.
• Liderlik; yol gösterme, destek sağlama, uygun yöntem seçme, yer ve süre belirleme.
Planlama sürecinin aşamaları ise Ģu Ģekilde açıklanabilir.
1. Hedef saptama: Hedefler, bir amaca ulaĢmak için gerçekleĢtirilecek somut aĢamalardır.
Yönetim, kurumun örgütsel ve
yönetsel amaçlarını gerçekleĢtirmek için, ulaĢacağı hedefleri önceden saptamalıdır.
2. Hedefleri tanıma: Saptanan hedeflerin her biri için yeterli bilgiler toplanarak hedefler
tanınmalıdır.
3. Uygulama seçenekleri arama: Bir hedefe ulaĢmanın değiĢik yolları vardır. Bu yolların
hangisi planlama ilkelerine uygunsa o
seçenek tercih edilmelidir.
4. Kararlaştırma: Önerilen uygulama seçeneklerinin her biri, hedeflere ulaĢmanın geçerli
birer yolu olduğu için, seçicilerin
bunlara iliĢkin değiĢik görüĢleri olabilecektir.
5. Planı yazma ve uygulama: Hedefler ve hedeflere ulaĢtıracak yollar seçilip
kararlaĢtırıldıktan sonra bunlar, yazılı belgeye
dönüĢtürülür. Plan hedeflerinin gerçekleĢtirilmesi için gereken iĢler, yıllara bölünerek yıllık
plan yapılır.
6. Değerlendirme: Planın uygulanması sırasında ve sonrasında yapılan çalıĢmalar,
değerlendirilmelidir.
Planlamanın Engelleri
Geleceği kestirmek ve buna dair hesaplamalar yapmak kolay bir iĢ değildir. Planlama,
beraberinde birtakım risk ve maliyetler
de getirebilecektir. Örgütte yapılacak değiĢiklikler, içinde bulunulan çevre koĢulları gibi
engeller planlama sürecinde ortaya
çıkabilecektir.
Planlamanın dört çeĢidi bulunmaktadır
1. Kapsadığı Zaman Açısından Planlar
Örgütün amaçları doğrultusunda, ulaĢmak istediği amaçlar zamana yayılmıĢtır. Bu nedenle
yapılan planlar da bu amaçlar
doğrultusunda Ģekillenir.
• Uzun Vadeli Planlar: Genellikle stratejik planlar olarak da anılır. Bu planlar en az 5 yıllık
bir süreci kapsar.
• Orta Vadeli Planlar: Genellikle 1-5 yıl arasındaki süreyi kapsayacak tarzda hazırlanır.
• Kısa Vadeli Planlar (Programlar): Bunlar da orta ve alt kademe yöneticilere ana planı
uygulamada yardımcı olmak için daha
ayrıntılı olarak genellikle 1 yıl için hazırlanır.
2. Kullanımının Tek veya Sürekli Olmasına Göre Planlar
• Tek kullanımlı planlar (Program, bütçe, proje vb.)
• Sürekli planlar (Amaç, politika, stratejik plan).
3. Kapsamına Göre Planlar
• Genel "iĢletme planları" (Tüm örgütü kapsar.)
• Bölüm veya birim planları (Çocuk yuvasının planları ya da daha küçük hizmet birimlerinin
planları) 4. Yönetim Kademesine
Göre Planlar
• Tepe yönetimince yapılanlar (Amaçlar, politikalar, stratejiler, uzun vadeli-stratejik planlar.
Ör: Sağlık Bakanlığı, Türkiye‟nin
sağlık politikası, kalkınma planları vb.)
• Orta kademe yönetimi. (Tamamlayıcı amaçlar, bölüm planları, politikaları ve stratejileri)
• Alt kademe yönetimince yapılanlar. (Kısa dönemli amaçlar, projeler, tarifeler, iĢ
programları). Planlama Ġlkeleri
Planlamanın etkisi, ilkelerinin izlenmesine bağlıdır. Bu ilkeler Ģöyle özetlenebilir.
Her plan ve sonuçları, örgütün amaçlarının gerçekleĢmesine olumlu katkıda bulunmalıdır.
• Planlama, yönetim süreçlerinin kaçınılmaz bir basamağıdır. Plan ile kontrol birbirinden
ayrılamaz, çünkü plansız eylem
kontrol edilemez.
• Planlama her yöneticinin görevidir.
• Planlama eylemi, yöneticiyi doyuran ve moralini yükselten etkinliklerinden biridir.
• Planlama giriĢilen yüklenmelerin gerçekleĢmesini kestirecek kadar uzun bir zaman sürecini
kapsamalıdır.
• Planlar kontrol edilemeyen çevre değiĢkenlerine uydurulabilecek kadar esnek olmalıdır.
• Yönetici plan uygulamasını sürekli olarak kontrol edebilmeli ve planı önceden kararlı
amaçlara göre değiĢtirebilmelidir.
Sosyal hizmetlerin planlanmasında izlenecek yollar şöyle sıralanabilir:
• Sistemin hedeflerinin saptanması
Sistemin ürünü ve bunların değeri
Sistemin üzerinde çalıştığı hizmet
Hizmet üretim teknikleri
Kurulacak sistemin yapısı
Sistemin verimini değerlendirme
Planlamanın Yararları
Doğrudan örgütün geleceğini ilgilendiren planlama, örgüt için birçok alanda tasarruf
sağlarken bir yandan da
karĢılaĢılabilecek problemlerin önceden kestirilmesine olanak sağlayabilecektir.
ÖRGÜTLEME
Yönetimin planlamadan sonraki fonksiyonu olan örgütleme, kurumdaki görevleri gruplama ve
kaynakları tahsis etme
sürecidir. Bir toplumun gereksinim duyduğu nitelikli insan gücünü üretmek için nitelik ve
nicelik yönünden birçok kiĢiye
ihtiyaç duyulur. Bu nedenle kiĢiler iĢ birliği yaparak örgütlenirler, toplumun ihtiyacı olan
nitelikli insan gücünü üretirler.
Örgütleme, planlama ile iç içedir. Planlama aĢamasında amaçlar belirlenirken, örgütleme
aĢamasında amaçlara ulaĢmak için
gereken faaliyetler ve bu faaliyetleri yürütecek kiĢilerin rol ve sorumlulukları belirlenir
Örgütleme Biçimleri
Dikey örgütleme: Yukarıdan aĢağı doğru yapılan örgütlemedir. Emir komuta zincirinin
izlenmesine dayalı bir modeldir.
Yatay örgütlenme: Bu örgütlenme türünde önemli olan görevin etkili bir biçimde yerine
getirilmesidir. Bu örgütlenme
modeli, bir yöneticinin bir baĢka yöneticiye bağlı olarak çalıĢan personele de yardım
edebilmesine açıktır.
Dikey ve kurmay örgütlenme: Bu tür örgütlemede, örgüt yapısında yürütme ve danıĢma
organlarına yer verilmektedir.
Yürütme organı, örgütün amacının gerçekleĢtirilmesinden sorumlu olan görevleri kapsar.
Komite tipi örgütlenme: Karar verme ve yürütme yetkilerinin bir gruba verildiği örgütleme
türüdür. Bu tür örgütlemede,
örgütün amaçlarının gerçekleĢtirilmesinden sorumlu ve yetkili kiĢiler vardır
Örgütleme Sürecinin Kapsamı
Tüm örgütlerin amaçlarına ulaşmasında etkili olan bazı önemli faktörler vardır. Bunlar;
yapılacak işlerin belirlenmesi ve
gruplandırılması, uygun insan gücünün seçilmesi ve atanması, yetki ve sorumluluklarının
belirlenerek personelin nerede, nasıl
çalışacağının saptanması şeklinde sıralanabilir.
• Yapıyı Kurma: Örgütlenme sürecinin ilk aĢamasıdır. Yapının kurulması, her düzeydeki yetki
ve sorumlulukların saptanması,
buna göre personelin atanması ve aralarındaki iliĢkinin belirlenmesidir.
Amaçların Çözümlenmesi: Örgüt amaçlarının gerçekleĢtirilmesi, amacı gerçekleĢtirecek
eylemlerin, iĢlemlerin açıkça
belirlenmesine bağlıdır. Bunun yapılabilmesi için de her amacın çözümlenmesi ve yapılacak
iĢlerin ortaya konulması gerekir
Görevlerin Saptanması: Örgütleme sürecinde görev ve faaliyetler belirlenip
sınıflandırıldıktan sonra, bunları yapacak
görevlilerinin nitelikleri belirlenmektedir.
Yapıyı Kararlaştırma: Amaçların tanımlanması ve çözümlenmesinden sonra kurulacak
yapının kararlaĢtırılması gerekir. Bu
aĢamada amaçlara uygun olarak örgüt modelinin ve örgütleme türünün saptanması
gerekmektedir.
Bölümleme – Birimleme – Basamaklandırma: Bölümleme ve birimleme örgüt içinde
kendiliğinden yönetim basamaklarını
ortaya çıkarmaktadır. Bir bölüm içinde toplanan görevleri yapan personelin baĢına bir bölüm
yöneticisi verildiğinde baĢa geçen
personel üst, diğerleri de ast olmaktadır.
Etkili Bir Örgütleme Ġçin Uyulması Gereken Ġlkeler
• Etkili bir örgütlemenin gerçekleĢmesi için örgüt üyeleri arasında öncelikle amacın ne olduğu
konusunda ortak bir bilinç
oluĢmalıdır.
• Her görevin yani yapılacak iĢin ne olduğu açık bir Ģekilde belirlenmeli aynı doğrultuda,
örgütteki bireylerin sahip oldukları
yetki ve sorumluluklar netleĢtirilmelidir.
Örgütlenmenin sağlıklı bir Ģekilde gerçekleĢmesi için bireyler arasında bir komuta birliği
olmalıdır.
• Örgüt üyeleri arasındaki görevler, üyelerin yeterlilik durumuna göre verilmelidir. Bu
anlamda iĢbölümü sağlanmalı ve
görevler uzmanlık alanlarına göre dağıtılmalıdır.
• Örgütlemenin merkezleĢme derecesi iyi ayarlanmalıdır.
• Örgütleme yerine göre esnek, yerine göre bürokratik bir biçimde yapılandırılmıĢ olmalıdır
ÜNĠTE 7
ĠLETĠġĠM
ĠletiĢim, anlamı ortak kılma, iki birim arasında birbirleriyle iliĢkili mesaj alıĢveriĢidir. GeniĢ
anlamda iletiĢim süreci insan
davranıĢını değiĢtirmek, örgütte bir haberleĢme ağı kurmak, kiĢiler ve gruplar arası iliĢkileri
geliĢtirmek, yetkinin görevlerini
gerçekleĢtirmek ve etkili bir koordinasyon sağlamak amacıyla kullanılır.
ĠletiĢimin Ögeleri
ĠletiĢim sürecini meydana getiren ögeler aĢağıdaki sıra içinde incelenmeli ve düzenlenmelidir:
1) Amaç: ĠletiĢime yön verir ve iletiĢimin etkisi, amacın gerçekleĢme oranı ile ölçülür.
2) Verici (Gönderici): Anlamı iletir. Bu bakımdan vericinin yasal ve güvenilir olması gerekir.
Bunların yokluğu, iletme iĢlemini
zorlaĢtırır.
3) Kapsam: Olaylar, fikirler, semboller, değerler ve benzerlerini simgeler. Bunlara iliĢkin
enformasyon ortama göre
bütünleĢtirilmelidir.
4) Kanallar: Formal kanalları hiyerarĢi oluĢturur. Ġnformal kanalları kiĢiler arası iliĢkiler
meydana getirir.
5) Araç: Sözlü ya da yazılı, insancıl veya mekanik olabilir.
6) Alıcı: Kapsamı kendi görüĢ çerçevesinden değerlendirir ve ona göre kabul eder veya
etmez.
7) Etki: Alıcının gösterdiği tepki, takındığı tutum ve yaptığı öneri sonucunda anlaĢılabilir.
Örgütlerde ĠletiĢim
Bütün toplumsal etkileĢimler iletiĢim içerir. ĠletiĢimin olmadığı yerlerde örgütler
olamayacağına göre iletiĢim örgüt için
önemlidir. Formal iletiĢim, hiyerarĢideki basamak ve makamlar arasında enformasyon ve
kararların çift yollu akımıdır.
Ġnformal ĠletiĢim ise kiĢiler ve gruplar arasında iliĢkilerden kaynaklanan enformasyon
akımıdır.
1. Örgüt Ġçi ĠletiĢim: Örgüt içinde yer alan bireyler ve birimler arası iletiĢimdir. Örgüt içi
iletiĢim kendi içinde dört gruba
ayrılmaktadır:
 Yukarıdan aĢağıya iletiĢim: Astlara mesaj ileten üstün baĢlattığı iletiĢimdir.
Organizasyonun hiyerarĢik yapısı içerisinde,
tepedeki yöneticiden baĢlayıp, emir komuta zincirini izleyerek aĢağıya doğru uzanan bir
iletiĢim söz konusudur.

AĢağıdan yukarı iletiĢim: Bu iletiĢim, astların gerekli bilgileri üstlere verme aracı
olmaktadır. Yukarı doğru iletiĢim genellikle
astların verdiği rapor ve tepkilerden oluĢur. Astlar, gerek yaptıkları iĢ, gerekse yönetim
hakkındaki düĢüncelerini üst
makamlara iletirler

Yatay iletiĢim: Genellikle örgütteki doğal gruplar arasında görülen iletiĢim türüdür.
Söylentiler, dedikodular aynı düzeydeki
iĢgörenler arasında yatay ve sözlü olarak iletilir.
Dairesel ve çapraz iletiĢim: Biçimsel iletiĢim "yukarıdan-aĢağıya", "aĢağıdan yukarıya" ve
"yatay" biçimde olmak üzere üç
Ģekilde geliĢmesinin yanı sıra, bazı durumlarda iletilen bilgi ya da mesajın niteliğine göre
çapraz bir yol izlediği durumlardır.
2.Örgüt DıĢı ĠletiĢim: Örgüt içindeki birey ve birimlerle çevredeki birey ve birimler
arasındaki iletiĢimdir.
Mimikler-jestler yani davranıĢlar: Herkesin yüzünün asık olması veya sürekli kaygılı
davranıĢlar gösterilmesi sorunların
olduğunu gösterir.
Yazılı iletiĢim: Üstten alta doğru emir ve direktifler, alttan üste ise rapor, dilek ve Ģikâyetler
genelde yazılı olur.
Sözlü iletiĢim: ĠĢgörenlerle konuĢarak yapılan iletiĢim en etkili iletiĢim türüdür. Sözlü iletiĢim
davranıĢları, inançları ve
duyguları değiĢtirmede etkili bir araçtır.
ĠletiĢimin Örgütsel Engelleri
Örgütsel Konum
Alıcı ve göndericinin örgütsel konumları mesajın algılanma doğruluğunu etkileyebilir. Astlar
genelde üstlerinin hoĢuna
gidecek bilgileri aktarmaya meyillidir. Mesajı algılamada kiĢiler bulundukları konumun
etkisinde kalırlar.
ĠletiĢim Sınırlamaları
Bazı kurumlar iletiĢim kanallarının akıĢında diğerlerine göre daha sınırlamacıdırlar. Her
fonksiyonel birim çalıĢanı diğer
fonksiyonel birim çalıĢanı ile sadece yöneticileri üzerinden iletiĢim kurabilir.
Örgütsel Kültür
Örgütsel kültür, örgüt içinde bilgi akıĢı konusunda etkileyici bir etmendir. Ast kadroların
düĢündüklerini söylemesini
engelleyen bir kültüre sahip bir örgütte yöneticilerle çalıĢanlar arasındaki iletiĢim, yukarıdan
aĢağıya doğru tek yönlü
iĢleyecek; astların istek ve Ģikâyetlerini yöneticilerine bildirmesi mümkün olmayacaktır.

Psikolojik: Verici ve alıcının görüĢ çerçeveleri, duygu ve heyecanlar, kliĢeleĢmiĢ
kavramlar, saplantılar
 Semantik: KonuĢma ve yazı dilindeki karıĢıklık veya inceliklerin neden olduğu farklar ve
anlaĢmazlıklar
 Statü: Verici ve alıcının sosyal ve formal statüleri, akademik ve mesleki geliĢme farkları,
kaynak sorunu ve ayırımı
 Korunma: Vericinin bazı yüklemeler altına girmesi durumunda önceden hazırlayacağı
savunma mekanizmaları
Alan: ĠletiĢim merkezleri ile birimleri arasındaki uzaklık
 HiyerarĢi: Üst-ast iliĢkilerinde çatıĢmalar, yetkinin oldukça az veya aĢırı derecede
aktarılması, fazla dar yahut geniĢ kontrol
alanı, düzensiz enformasyon akımı
 Uyutma: Karar sürecine katılma olanağı verilmeyen uygulayıcıların, emirleri savsaklaması
veya önemsiz sayması
 Sınırlama: Örgütün amaçları ve görevleri gereği, bazı kapsamın sınırlanması veya gizli
tutulması
ĠletiĢimin Önemi
ĠletiĢim insanların toplu hâlde yaĢamasının ürünü ve gereğidir. Kurum, içinde yaĢadığı
topluma bakarak daha düzenli ve
kurallı örgütlenmiĢ bir toplumdur.
ĠletiĢim bilgi taĢır: Bilgi kurum için hem girdi hem de çıktı olma özelliği taĢır.
ĠletiĢim iliĢkilere aracılık eder: Kurum iĢgörenlerinin ve diğer paydaĢlarının aralarındaki
iliĢkileri sağlayan anlamlar, iletiĢim
yoluyla taĢınır.
EtkileĢime aracılık eder: Yönetsel ve eğitsel iletiĢim etkileĢim amacı taĢır. Bu etkileĢimler
iletiĢim süreçleriyle oluĢur.
ĠletiĢim kararları taĢır: Kurumun amaçlarının gerçekleĢmesini engelleyen sorunların
çözülmesi için verilen kararların
zamanında güç yitimine uğramadan yerine ulaĢması iletiĢim süreci ile sağlanır.
ĠletiĢim emirleri taĢır: Kurumun amaçlarının, görevlerinin ve iĢlerin yapılmasına yönelik
emirler iletiĢim yoluyla taĢınır.
ĠletiĢim dönütleri taĢır: Kurumun verdiği eğitim sonunda ortaya çıkan dönütlerden iletiĢim
yoluyla haberdar olunur.
ĠletiĢim öğrenen kurumların öğrenme aracıdır: ĠletiĢim, kurumun biliĢim sistemine gerekli her
tür bilgiyi taĢır.
EġGÜDÜMLEME [KOORDĠNASYON]
Yönetimin tarihsel geliĢimi içerisinde Eski Mısır'da piramitlerin bir esir ordusunun yardımıyla
yapılması, büyük bir eseri
ortaya çıkarmıĢtır. Pramitlerin oluĢumunda madde ve insan kaynaklarının büyük bir ustalıkla
birleĢtirildiği görülmektedir.
EĢgüdümleme, örgütteki madde ve insan kaynaklarının birleĢtirilmesi, bilgi ve becerilerinin
uzlaĢtırılması ve bu yolla örgütün
amaçlarının gerçekleĢtirilmesi için yapılan eylemleri kapsar.
Maslow‟a göre bütün insan ihtiyaçları Ģu kademelerden oluĢmaktadır:
1.Fizyolojik ihtiyaçlar
2.Güvenlik ihtiyacı
3.Ait olma ve sevgi ihtiyacı
4.Değer ihtiyacı
5.BaĢarma ve kendini gerçekleĢtirme ihtiyacı
En iyi eĢgüdümleme, iĢgörenlerin kendi yaptıklarının örgütün amaçlarına katkısını
gördüklerinde oluĢur. Bu durum, örgütün
amaçlarına iliĢkin bilgiye sahip olmaları yoluyla olur. Örgüt amaçlarının tepedeki birkaç kiĢi
tarafından bilinmesi yeterli
değildir. Söz konusu amaçları gerçekleĢtirmeye çalıĢan tüm iĢgörenler tarafından bilinmesi
gerekir
EĢgüdümleme Türleri
EĢgüdümleme, iĢ bölümüyle birbirinden ayrılan insan gücü kaynaklarını dikeyine ve yatayına
tümleĢtirerek kurumun
örgütsel, yönetsel ve eğitsel amaçlarını gerçekleĢtirmeye yöneltme sürecidir
Dikey eĢgüdüm, örgütün farklı kademeleri arasında yapılan eĢgüdümlemedir. Gözetim ve
denetim araçlarıyla birlikte yetki
devri yoluyla sağlanabilir. Dikey eĢgüdümleme süreci oluĢturmak için;
(1) Tepeden tabana doğru buyruk zinciri kurulur. (2) Her yöneticiye denetleyebileceği kadar
ast bağlanır. (3) Yöneticilerin
ilgili oldukları yönetsel kararlara katılmaları sağlanır. (4) Yöneticilere görevlerini etkili
yapabilmeleri için yeterli yetke verilir.
(5) Yöneticilere görevlerini yapmaları için sorumluluk verilir .
Yatay eĢgüdüm, aynı örgütsel düzeydeki bölümler arasında sağlanan eĢgüdümlemedir. Bir
kuruluĢun aynı paraleldeki
kuruluĢları arasında olabileceği gibi, birbirinden farklı ve ayrı bulunan örgütlerin aynı
niteliklere sahip kuruluĢları arasında da
sağlanabilir.
EĢgüdümün (Koordinasyon) Ġlkeleri
1) Koordinasyon sorumlu kiĢiler arasında doğrudan görüĢmelerle sağlanmalıdır.
2) Planlar yapılırken ve politikalar tespit edilirken öncelikle baĢlangıçta koordinasyon
sağlanmalıdır.
3) Bir konu veya bir sorunla ilgili bütün unsurların karĢılıklı olarak birbirleri üzerindeki
etkileri dikkate alınarak koordinasyona
gidilmelidir.
4) Koordinasyon sürekli bir iĢlem olarak düĢünülmelidir.
EĢgüdümü Sağlama Yolları
EĢgüdümü sağlama yollarından bazıları Ģunlardır (Bursalıoğlu, 2003):
1. Emir Yoluyla EĢgüdüm: Klasik ve tek adam yönetiminde kendini göstermektedir. Böyle
durumlarda katılma ve yenilik az
olduğundan, etkili bir eĢgüdüm sağlamak olası değildir.
2. Grup Yoluyla EĢgüdüm: ĠĢgöreni biçimsel olmayan örgüte bağlayan, bağlam yoluyla örgüt
amacına yönlendirmeyi
sağlamaktır. Diğer bir anlatımla, iĢgörenin beklentilerini dikkate alarak örgüt amacına
yönlendirmelidir. Örneğin; iĢgörenin
kararına katılmasına olanak sağlama, sağlıklı insan iliĢkilerini geliĢtirmek suretiyle eĢgüdüm
sağlanabilir.
3. Bağımlılığın Tanınması Yoluyla EĢgüdüm: Teknik boyuttaki eĢgüdümün sağlanabilmesi
için önemli ve geçerlidir. Özellikle
teknik ve uzmanlık düzeyinde bilgi ve beceriye sahip olanlar, diğer iĢgörenlerin eĢgüdümünü
sağlamada etkin konumda
bulunmaktadır.
Gulick‟e göre, eĢgüdümleme iki temel yolla sağlanır:
1- Örgütlenme Yoluyla EĢgüdümleme: Örgütte belirli iĢlerden sorumlu olan birimler, bir
kiĢinin yönetimine verilir. Örgütün
tepesinden aĢağıya doğru indikçe, yeni alt birimler ve buna koĢut olarak yeni orta ve alt
düzeyde yöneticiler oluĢur.
2- Bir Fikrin Egemen Kılınmasıyla EĢgüdümleme:
Örgütteki iĢgörenler için uygun bir ideal ve amaç geliĢtirilir, herkesin bilgi ve becerisini, bu
ideale ulaĢmak amacıyla, coĢkuyla
kullanılması sağlanarak eĢgüdümleme gerçekleĢtirilir. Siyasi partiler, hayır kuruluĢları, dernek
ve sendika gibi örgütlerde,
eĢgüdümleme gerçekleĢtirilir.
DEĞERLENDĠRME
Örgütsel
faaliyetlerin
amacına
ulaĢıp
ulaĢmadığını,
hedeflerin
ne
derece
gerçekleĢtirilebildiğini ölçmeyi amaçlayan
değerlendirme süreci kurumda yönetim süreçlerinin ne denli sağlıklı iĢletildiği konusunda
bize dönüt verecek aĢamadır.
Değerlendirme; örgütün, programın ve etkinliklerin gerçekleĢtirmeye çalıĢtıkları amacı ne
ölçüde ya da ne kadar iyi
gerçekleĢtirdiklerinin saptanmasıdır (Erdoğan, 2000: 81). Değerlendirmenin amacı,
uygulamanın baĢarı derecesini tarafsız
olarak belirleyebilmektir. Değerlendirme, örgütün hizmet etkinliği ve verimliliğini artırır.
Genel olarak, değerlendirme
eyleminden önce araĢtırma, sonra yeniden düzenleme yapılır. Değerlendirmenin tarafsız
olabilmesi için değerlendirme
ölçüsünün uygulamaya girilmeden önce hazırlanması gerekir.
Değerlendirme sürecinin dört aĢaması bulunmaktadır:
Yapılan veya yapılacak olan fonksiyonların ölçüleri belirlenmesi
ĠĢgörenlerin yaptığı iĢlem ve eylemlerin ölçülmesi
ĠĢgörenlerin değerlendirme sonuçlarını önceden hazırlanmıĢ olan değerlendirme ölçüleriyle
karĢılaĢtırması
Aksaklıklar ve olumsuzlukların ortaya koyulması
Değerlendirme sürecinin aĢamaları Ģu Ģekilde belirtilebilir:
Neyin değerlendirileceğinin belirlenmesi: Neyin değerlendirileceğinin belirlenmesi, tartıĢma
gerektiren katılıma dayalı olarak
yapılacak bir iĢtir. DüĢünsel bir çaba gerektiren bu aĢama, değerlendirmenin doğru olarak
yapılabilmesi için çok önemlidir.
Performans standardının belirlenmesi: Neyin değerlendirileceği belirlendikten sonra bir ölçü
yani bir standart belirlenir. Bu
aĢamada değerlendirmeyi yapmak için kullanılacak standartların gerçekçi ve doğru olmasına
dikkat edilir.
Ölçümün yapılması: Belirlenen standartlara ne ölçüde ulaĢıldığı ortaya koymak üzere araçlar
(yöntemler) belirlenir ve ölçüm
yapılır. Ölçümü yapmak üzere değiĢik araçlar kullanılabilir.
Sonuçların belirlenen standartlarla karĢılaĢtırılması: Bu aĢamada daha önce belirlenen
standartlara göre ölçüm yapılarak
elde edilen sonuçlar karĢılaĢtırılır.
Yeniden ele alma: Eğer gerçekleĢen sonuçlar daha önce belirlenen standartları tutturamıyorsa
değerlendirme sürecini tekrar
ele almak gerekir.
Değerlendirme ve düzeltme (çözüm): Yapılan değerlendirme sonucunda hedeflenen
performansın gerçekleĢmediği ortaya
çıkarsa çözüme gidilir.
Değerlendirme Sürecinde KarĢılaĢılan Sorunlar
1) Tek ölçüt kullanma
2) Müsamaha: GerçekleĢenden daha fazla değer verme
3) Hale etkisi: iĢgörenlerin belli bir alandaki mükemmelliğine bakarak baĢka alanlarda da
mükemmel olacağına dair fikir
üretme
4) Objektif olmama: Önyargılı olma
5) Ortalama eğilimi: Herkesi vasat olarak değerlendirme eğilimi
ÜNĠTE 8
ÖRGÜTSEL DEĞĠġĠMĠN TANIMI VE ÖNEMĠ
DeğiĢim, genel anlamda, herhangi bir Ģeyi bir düzeyden baĢka bir düzeye getirmeyi ifade
etmektedir
DeğiĢim ihtiyacının ortaya çıkabileceği durumları Ģu Ģekilde sıralamak mümkündür:
•Yetersiz faaliyetler
•Dengesiz büyüme
•Eksime ve yararsız hâle gelme
•Elastiki olmama
•Belirsiz veya çatıĢan amaçlar
•Tempo noksanlığı yapma kapasitesinin olmayıĢı
Örgütsel değiĢim, genellikle örgütün unsurları ele alınarak açıklanmaktadır. Örgütsel
değiĢmenin odağında; teknoloji,
strateji, yapı, sistem, kültür, personel ve paylaĢılan değerler bulunmaktadır. Örgütsel
değiĢimin çeĢitleri fazla ve bunların
sınırlarını birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Bu bağlamda; teknoloji, personel, süreç ve
yöntemler, amaçlar, insan iliĢkileri,
yapısal, kültürel ve çalıĢma koĢullarında değiĢime gidilebilir.
ÖRGÜTSEL DEĞĠġĠMĠN AMAÇLARI
Örgütlerde, gerçekleĢtirilmesi hedeflenen mal veya hizmet üretiminin istenilen veya
düĢünülen amaçlara ne ölçüde
ulaĢabildiği ya da amaçları gerçekleĢtirebilme derecesi olarak ifade edilen etkililik; girdi
faktörü bileĢimleri veya
maliyetlerinden ziyade, çıktının yararlılığına veya kalitesine odaklanmaktadır. Verimlilik ise,
üretilen ürün ya da hizmetler ile
bu ürün ya da hizmetleri üretmek üzere kullanılan girdilerin iliĢkisi olarak karĢımıza
çıkmaktadır.
Verimliliği artırmak için, örgütün içyapısı ve eylemleri ile yapılan iĢler, iĢi yapma Ģekilleri,
kullanılan araç gereç, örgütsel
iliĢkiler ve kiĢiler düzeyinde değiĢiklikler yapılabilir
ÖRGÜTSEL DEĞĠġĠMĠN NEDENLERĠ
DeğiĢim ihtiyacının ortaya çıkabileceği durumları yedi madde hâlinde Ģu Ģekilde sıralamak
mümkündür.
• Yetersiz faaliyetler • Dengesiz büyüme • Eksime ve yararsız hâle gelme • Elastiki olmama
• Belirsiz veya çatıĢan amaçlar • Tempo noksanlığı • Yenilik yapma kapasitesinin olmayıĢı
Modern geliĢmelerin ıĢığı altında, bürokrasiler eleĢtirilebilir ve organizasyonu değiĢtirmekle
ilgili belirli önerilerde
bulunabilir. Buna göre organizasyonların modern yaĢantısının sorunlarını çözümleyebilmek
için yapı ve faaliyet ortamında
değiĢimi yapmalarını gerektiren altı önemli nedenin varlığından söz etmek mümkündür
1. Genel olarak zamanımızda değiĢmenin süratinde meydana gelen bir artıĢ bulunmaktadır.
Bu hızlı değiĢme nedeniyle
organizasyonların da çevrelerine suretle uymaları gerekmektedir.
2. Teknolojik yapının değiĢmenin süratlenmesine yol açacak Ģekilde daha karmaĢık bir hâle
gelmesi
3. Organizasyonların daha kompleks bir nitelik kazanması; bu süreç kısmen teknolojinin daha
karmaĢık hâle gelmesinin
kısmen de organizasyonların büyümesinin sonucudur.
4. ĠĢ gücünün özelliklerinin kısmen de organizasyonlara giren kiĢilerin öğrenim seviyesinin
devamlı olarak yükselmesi
5. ÇalıĢanların yaptıkları iĢte eskiye kıyasla devamlı olarak daha fazla bağımsızlık ve karar
serbestisi ister hâle gelmeleri
6. Geleneksel otorite biçimlerinin artık tatmin edici olmaktan çıkıĢı; hiyerarĢik emir-komuta
zincirine (ast-üst iliĢkilerine)
dayanan otoritenin yerini ehliyet ve bilgiye dayanan fonksiyonel otoritenin almaya baĢlaması
ÖRGÜTSEL DEĞĠġĠM TÜRLERĠ
Planlı DeğiĢim – Plansız DeğiĢim
Planlı değiĢim, mevcut durumu baĢka bir konuma getirmek amacıyla, değiĢim sürecinin her
safhasının önceden kararlaĢtırılıp
planlandığı ve uygulandığı bir çabayı ifade etmektedir. Plansız değiĢim ise; mevcut durumun
değiĢmesi yönünde önceden
düĢünülmediğini, dolayısıyla örgütün bir plana bağlı olmaksızın değiĢmesidir.
Makro DeğiĢim – Mikro DeğiĢim
Makro ve mikro değiĢim, örgütte değiĢime konu olan hususların büyüklüğü ile ilgili
kavramlardır. Makro değiĢim örgütün
tamamının bir bütün olarak değiĢime konu edilmesini ifade ederken, mikro değiĢim; örgütün
herhangi bir alt sistemindeki
değiĢimi ifade etmektedir.
Ani DeğiĢim – Zamana YayılmıĢ DeğiĢim
Örgütsel değiĢimin gerçekleĢtirilme hızı ile ilgili bir konudur. Bazen örgütler, oldukça kısa
sürelerde değiĢimi planlayarak
hayata geçirmeyi hedeflerler. Bu Ģekildeki değiĢimlere ani değiĢim denir. Bazen de planlanan
değiĢimler belirli bir zaman
fasılası içerisinde adım adım gerçekleĢtirilmeye çalıĢılır. Bu tür değiĢimlere de zamana
yayılmıĢ değiĢim adı verilmektedir.
Proaktif DeğiĢim – Reaktif DeğiĢim
DeğiĢen çevre koĢullarının tahmin edilmesi ve değiĢimin örgütler için kaçınılmaz bir hâl
almadan gerekli değiĢikliklerin
yapılmasına, bir anlamda öngörü ile hareket edilmesine proaktif değiĢim adı verilmektedir.
Reaktif değiĢimde ise, örgütlerin
değiĢen çevre koĢullarına uyum sağlayabilmeleri, yani çevresel etkilere karĢı bir çeĢit tepki
Ģeklinde değiĢimler yapmaları söz
konusudur.
Pasif DeğiĢim – Aktif DeğiĢim
Pasif değiĢim, örgütün dıĢ çevresinde geliĢen koĢullara uyum sağlayabilmek için kendi
bünyesinde değiĢim yapmasıdır. Buna
karĢılık aktif değiĢim, örgütün yenilik yaparak dıĢ çevresini etkilemesi ve değiĢtirmesi
Ģeklinde tanımlanabilir.
Evrim Niteliğinde DeğiĢim – Devrim Niteliğinde DeğiĢim
Evrim niteliğindeki değiĢimde çevreye uyumluluk, çevreyle oluĢan uzun süreli etki-tepki
davranıĢlarıyla değiĢen bütüne
uyma söz konusudur. Örneğin; Japonların örgütlerde uyguladıkları “Kaizen” yaklaĢımı evrim
niteliğindeki değiĢime örnek
olarak verilebilir.
ÖRGÜTLERDE DEĞĠġĠME DĠRENÇ
Ġnsanlar değiĢimi kabullenmeleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bir ölçüde, bu onların
belirsizliğe toleraslarına
bağlıdır ve düĢük toleranslı ya da yüksek derecede belirsizlikten kaçınan birisi için değiĢim
bilinmeyen sonuçlarından dolayı
bir tehdit unsuru olabilmektedir
“DeğiĢme” kavramı özü bakımından her zaman tepki doğurabilecek bir nitelik taĢımaktadır.
Bir makineye bile, eskiyen
parçanın yenisi takıldığında, iĢleyiĢinde bir süre aksamalar görülmektedir. DeğiĢme insanları
ilgilendirdiğinde, kuĢkusuz
durum çok daha ciddi özellik gösterebilecektir
DeğiĢime Direncin Sebepleri
DeğiĢime direnç çok boyutlu ve karmaĢık bir olgudur; ortaya çıkması ve sürekli olmasına çok
sayıda etken yol açmaktadır.
Direnç birey, grup veya örgüt düzeyinde ortaya çıkabilir. Örgütte herhangi bir değiĢiklik
yapmayı amaçlayan yöneticinin,
değiĢime direncin düzeylerini çok iyi anlaması gerekir. DeğiĢime karĢı oluĢabilecek tepkilerin
sebeplerinin çok çeĢitli
olabileceği gerçeğini göz ardı etmeden, söz konusu sebepler; psikolojik, sosyolojik,
ekonomik, rasyonel ve örgütsel nedenler
baĢlıkları altında incelenebilir.
Psikolojik sebepler: Bireyin yıllarını vererek beceri sahibi olduğu bir iĢin değiĢtirilmesi ya da
bu iĢin yeni bir makine ile
yapılmasının bir zorunluluk hâlini alması, psikolojik olarak değiĢime tepki doğurabilir
Sosyolojik sebepler: DeğiĢim çoğu zaman, iĢ gruplarını ve örgütün biçimsel yapısını
etkilemektedir. ĠĢ gruplarının ortadan
kalkması ve iĢgörenlerin eski iĢ arkadaĢlarıyla çalıĢma olanaklarının ellerinden alınması
değiĢime tepkiler doğurabilmektedir.
Ekonomik sebepler: ĠĢgörenleri örgütsel değiĢime karĢı direniĢe iten sebeplerden birisi de
ekonomik kaygılardır. Birey
hâlihazırdaki gelirini, ekonomik menfaatlerini ve iĢini değiĢme sonrasında kaybedeceği
endiĢesiyle değiĢime karĢı direnme
içerisine girebilir
Rasyonel sebepler: DeğiĢimin niteliği, türü ve kapsadığı süreç, tepkilerin ortaya çıkmasında
oldukça önemlidir. Bu faktörlerin
menfaatlerini etkileyebileceğini düĢünen örgüt üyeleri, rasyonel bir Ģekilde hareket etme
eğilimi içerisinde olacaklar ve
direnç göstereceklerdir.
Örgütsel sebepler: Örgütlerin geleceğinin teminatı değiĢmek olsa bile, örgütlerin kendi yapısı
da değiĢime direnç sebebi
olabilmektedir
DeğiĢime Direncin Örgütlere Etkisi
Ana noktalardan birincisi değiĢimi kabul etmedir ve bu evrede direnç söz konusu değildir.
Ġkinci tepki, yapılan değiĢimlere
kayıtsız kalınması ve sadece değiĢimlerin izlenmesidir. Üçüncü bir tepki olarak eğer
değiĢimlere karĢı pasif direnç söz konusu
ise, örgütün görevini yerine getirmesinde birtakım sıkıntılar oluĢacak; örgüt üyeleri değiĢime
karĢı olduklarını yaptıkları
davranıĢlarla belli etmeye baĢlayacaklar, iĢlerini ve sosyal iliĢkilerini aksatabileceklerdir. Son
bir tepki olarak karĢımıza çıkan
aktif direncin belirtileri ise iĢe gelmeme, bilinçli olarak yanlıĢ yapma ya da iĢi sabote etme
Ģeklindeki davranıĢlarla kendisini
hissettirmektedir. Bu tür davranıĢlara karĢı alınacak önlemler, örgütlerin varlıklarını devam
ettirebilmeleri açısından son
derece önemlidir.
ÖĞRENEN ÖRGÜT KAVRAMI
Yönetim biliminde ilk defa 1990 yılında Peter Senge'nin "The Fifth Discipline" adlı kitabında
kullandığı kavram, kısa bir süre
içerisinde günümüz Ġnsan Kaynakları literatüründe en sık tekrarlanan terimlerden biri
olmuĢtur
Öğrenen örgüt olarak adlandırabileceğimiz yapıların bazı belirgin özellikleri bulunmaktadır.
Bu özellikler;
• Çevresel etkilere çok daha kolay tepki gösterme ve uyum sağlama
• Yeni ürün, süreç ve hizmet geliĢiminin artması
• ĠĢ birliği yapılan ve rekabet edilen örgütlerden daha fazla öğrenme
• Örgüt içinde bilginin bir bölümden diğerine aktarım hızının artması
Hatalardan daha etkin bir Ģekilde dersler çıkarma
• Örgütün her seviyesinde çalıĢanların en verimli Ģekilde kullanılması
• Stratejik değiĢiklikler için gereken zamanın azalması
• Örgütün görev yaptığı her alanda sürekli geliĢimin özendirilmesi
Öğrenen Örgüt Tanımları
Öğrenen örgütler, bilgiyi ortaya çıkarma ve bilgi paylaĢımı konusunda belirli bir bilince
ulaĢmıĢ örgütlerdir.
Öğrenen örgütler, örgütlerde tecrübe ekseninde etkinliği ve verimliği arttırma veya yeniden
yapılandırma süreci olarak da
tanımlanmaktadır .
Öğrenen örgütler, yeni bilgi, ürün ve hizmetler yaratan, örgütün içinde ve dıĢında iliĢkiler
kuran, daha geniĢ bir dünyanın
aydınlanması ve daha yüksek bir amaca hizmet etmek için çalıĢan belirli yetkilere sahip
bireyler grubu olarak görülebilir
Öğrenen Örgütlerin Genel Özellikleri
Senge‟nin 5. Disiplin YaklaĢımına göre öğrenen örgütlerin en belirgin özellikleri; sistem
düĢüncesi, uzmanlaĢmıĢ yetiĢmiĢ
personel, akıl modelleri, paylaĢım görüĢü, takım öğrenmesi Ģeklindedir
a) Sistem DüĢüncesi
Sistem düĢüncesinin ruhu, karĢılıklı dayanıĢmanın, geniĢ ve çeĢitli düzeylerde bir takım gibi
çalıĢan insanların oluĢturduğu
birimlerin oluĢundan kaynaklanmaktadır. Bireyin, bir takım çalıĢması alt sistemi olarak
anlamlandırılması çok uygun olarak
algılanmasa bile, örgütün bir takım olarak iyileĢtirilmesi ve bireysel fonksiyonun sistemler
bakıĢ açısından bütünlük
içerisinde ele alınması uygun olarak değerlendirilmektedir.
b) UzmanlaĢmıĢ YetiĢmiĢ Personel
Öğrenen örgütler bağlamında, örgütün baĢarısında personelin bireysel profesyonel geliĢimi
çok önemlidir. Bu öğrenme,
sadece bir örgütün üretim yapması ve bunu dağıtması değil, kurum içi personel arası rekabetin
arttırılması, bireysel anlayıĢ,
duygusal olgunlaĢma ve örgütsel hayatın ahlaki boyutunun anlaĢılabilirliğini fazlalaĢtırma
Ģeklindedir
c) Akıl Modelleri
Kennet Craik tarafından ortaya atılan hipotezde; içsel simgelerin ya da dıĢsal gerçeklerin
karar alma, muhakeme ve biliĢ
üzerinde büyük bir etkisi olduğu ifade edilmiĢtir. Ayrıca, kiĢilerin zihinlerinde kurdukları
küçük ölçekli modeller ile ihtiyaçlar
arasında mantıksal bir bağ olduğunu belirtmiĢtir. Dolayısıyla yeni durumlara karĢı ne gibi
Ģeyleri örgütsel çalıĢma ve
öğrenme kapsamında algıladığımız, sorumluluk açısından önemlidir.
d) PaylaĢım GörüĢü
Hedeflerin, değerlerin ve görevlerin, örgütlerin davranıĢı üzerinde en önemli etkisi gelecekte
görülecektir. Hedefler örgütün
ortak malı olarak ortaya atıldığında bunlar, örgütün tümünde, personelin arasında geniĢ olarak
kabul görecek ve gelecekte
örgüt genelinde daha etkili kullanılacaktır
e) Takım Öğrenmesi
Bütün örgütlerde takımlar vardır. Bunlar bazen bölüm olarak, ünite olarak ya da komisyon
olarak adlandırılabilir. Sıklıkla bir
birey birkaç takım içerisinde görev alabilir. Mesela bir kiĢi X bölümünün bir ünitesinde yer
alabilir. Z görev gücünün bir
personeli iken bu takımların her biri kendi iç yapısının iĢlemlerini düzenleyecektir. Takım
çalıĢması küresel bazda kurumlarda
önemli ve bütünleĢtirici bir rol üstlenmiĢtir.
Öğrenen örgütlerde, temel olarak beĢ ana faaliyet konusu bulunmaktadır:
1.Sistematik sorun çözme
2.Yeni yaklaĢımların denenmesi
3.GeçmiĢ deneyimlerden yararlanma
4.Rakipleri dikkate alarak öğrenme
5.Bilgi transferi
Örgütsel Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler
Aciliyet duygusu ve panik içinde sistematik olmayan adımlar atmak, bunlardan kısa sürede
sonuçlar beklemek ve sonuçlar
gecikince bunları uygulamaktan vazgeçmek
• Stratejik düĢünmek için zaman ayırmadan sistem ve süreçler üzerinde çok durmak
• Öğrenen örgüt olmayı bir zihniyet veya kültür değiĢimi sürecinden çok, belirli sistem ve
süreçlerin uygulanması olarak
görmek
• Özgün fikirlere değer vermeden, onları göz ardı ederek yerleĢik fikirlere bağlı kalmak
• Çok çalıĢmayı ödüllendirip, akıllı çalıĢma sistemini ödüllendirmemek
• Yetkilendirmeyi olması gerektiği ölçüde uygulamamak
Örgütsel Öğrenmenin Önündeki Engeller
Örgütlerin etkin bir Ģekilde öğrenememesi bir tesadüf değildir. Her ne kadar çeĢitli faktörler
öğrenmeyi gerçekleĢtirecek bir
altyapı oluĢturmak açısından önemliyse de; örgütlerin tasarlanma ve yönetilme biçimleri, iĢ
tanımları ve daha da önemlisi,
insanlara öğretilen düĢünme ve karĢılıklı etkileĢime girme biçimleri temel öğrenme
yetersizliklerinin altında yatan
gerçeklerdir
“Pozisyonum neyse ben oyum anlayıĢı”: Bu anlayıĢ çalıĢanların sadece kendi yaptıkları iĢlere
yoğunlaĢmaları, baĢka bir
anlatımla, ortaya çıkan olumsuz durumlardan kimsenin sorumluluk duymamasını ifade
etmektedir.
DüĢmanı dıĢarıda arama: Bu anlayıĢın dayandığı nokta, çalıĢanların sadece kendi
pozisyonlarına yoğunlaĢması sonucunda
eylemlerin bu pozisyonun sınırlarının ötesine uzandıklarını görememeleri ve çıkan
problemlerin kaynağının dıĢarıda
olduğunu düĢünmeleridir.
Sorumluluk üstlenme endiĢesi: Bu ise sorunu sistem düĢüncesini göz ardı ederek, hiç kimseyi
karara katmadan çözmeye
kalkmaktır. Oysa insanlar kendi sorumluluklarını gerçek anlamda yerine getirdiklerinde
çözümleri baĢka yerde aramaya
zaten gerek kalmayacaktır.
Olaylara takılıp kalma alıĢkanlığı: Eğer bu alıĢkanlık yerleĢmiĢse ortaya çıkan olaylara
takılma ve onların merkezine inerek
ileriye dönük uzun dönemli değiĢimleri göze almaktan uzaklaĢma durumları ortaya
çıkmaktadır.
“HaĢlanmıĢ kurbağa” sendromu: Bu durum örgütlerin baĢarısızlık durumunda, hayatta
kalmaya yönelik tedbirlere süratle
adaptasyon güçlüğünü ya da atalet içinde olmayı ifade etmektedir.
Deneyimlerden öğrenme hayali: Bu anlayıĢın odak noktası da karĢılaĢılan problemlerin
çözümünde tecrübelere inanmadır.
Ancak, ilerisi görülmeyen ya da tahmin edilemeyen problemlerin çözümüne hazır
olunamayacağından bu durum bir baĢka
yetersizliği ifade etmektedir.
Yönetici takımı miti: Bu yetersizlik noktası da kapasitesi olmayan ancak örgüt yönetiminde
yer alan üst düzey yöneticilerin
kritik kararları alıp yenilikleri gerçekleĢtirebileceklerine inanma olarak tanımlanabilir. Bu ve
benzeri öğrenme
yetersizliklerine sahip olan çalıĢanlar ayrıca sorunları kabul etmeme, sorunu görüp de
görmeme, bilgiyi paylaĢmama ve
bilginin üretilmesini engelleme, sorunları birbiriyle iliĢkilendirememe, benzer olaylardan ders
almama gibi davranıĢ
Ģekillerini sergilemekte ve örgütlerdeki öğrenme iklimine zarar vermektedirler.
ÜNĠTE 9
LĠDERLĠĞĠN TANIMI VE KAPSAMI
Liderlik, insanların kendi baĢlarına veya izleyenleri ile birlikte belirlenen hedeflere ulaĢmak
amacıyla siyasal, ekonomik veya
buna benzer güç ve değer odaklarını kullanarak izleyenlerini harekete geçirmeleridir. Liderlik,
bir kimsenin ortak bir amaca
sahip bir grubun faaliyetlerini yönlendirirken veya koordine ederken o grupta yer alan kiĢiler
üzerinde yarattığı zorlamaya
dayanmayan davranıĢsal etkidir.
LĠDER VE YÖNETĠCĠ
Lider kavramı tanımlanmaya çalıĢılırken, lider ile yönetici arasındaki farklılık üzerinde
sıklıkla durulur. Lider ve yönetici
arasında karĢılaĢtırmalar yapılır. Bunları Ģöyle sıralayabiliriz:
Yönetici politikayı sürdürmeye çalıĢır, lider ise politika belirler.
Yönetici ağacı düĢünür; lider ormanla ilgilenir
Yönetici iĢleri doğru yapan, lider ise doğru iĢleri yapan kiĢidir.
Lider, grup üyelerince izlenen kiĢidir. Tüm yöneticiler lider değildir.
Lider, grup üyelerinin duygusal olarak da kabul ettiği kiĢidir.
Yönetici örgütsel amaçları gerçekleĢtirmeye çalıĢır. Liderin temel ilgi alanı ise izleyenlerin
ihtiyaçlarının karĢılanmasıdır.
LĠDERĠN GÜÇ KAYNAKLARI
Liderin çeĢitli güç kaynakları vardır. Bunlar, kendisine bağlı olarak çalıĢan gruplar üzerinde
etki sahibi olmasını
sağlamaktadır. Liderin güç kaynaklarını beĢ boyutta ele almamız olanaklıdır.
1.Yasal Güç: Liderin hiyerarĢik yapı içindeki konumuna ya da rolüne bağlı olarak sahip
olduğu yetkiye dayalı güçtür.
2. Ödül Gücü: Liderler genellikle örgütteki ödül gücünden yararlanarak astlarının
yeteneklerini değerlendirirler. Liderler
çalıĢanların istediği ödülü kontrol ederler. Kime ne kadar ödül verileceğini liderler karar verir.
3. Zorlayıcı Güç: Bu güç, ödül gücünün karĢıtı olan bir güçtür. Zorlayıcı güç, liderin
direktiflerine karĢı astların itaatsizlik
göstermesi durumunda kontrol etme ve cezalandırma gücünü yansıtmaktadır.
4. Uzmanlık Gücü: Bu güç, grubun ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelik olarak liderin sahip
olduğu özel yetenek ve bilgilerdir.
Lider analiz etme, uygulama ve denetleme yeteneğine sahiptir.
5. Karizmatik Güç: Liderin izleyenler üzerinde sahip olduğu gücü etkiye dayanır. Bu
karizmaya dayalı güç, liderin izleyenler
üzerindeki çekiciliğini ve saygısını yansıtmaktadır. Tarihsel süreç içindeki karizmatik
liderlerden Atatürk, Mahatama Gandhi
ve Dr. Martin Luther King önemli karizmatik liderler arasındadır. Karizmatik güç liderin
kiĢiliğine dayanmaktadır.
LĠDERLĠK TARZLARI
Liderlik tarzları konusunda da çok farklı görüĢler ortaya atılmıĢtır. Temelde ise; otokratik
liderlik, bürokratik liderlik ve
demokratik liderlik olmak üzere üçlü bir liderlik sınıflandırmasından söz edebiliriz.
Otokratik lider, otoriter, sert ve korkutan liderdir. Demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde,
eğitim ve bilgi düzeyi düĢük
örgütlerde otokratik eğilim fazla olur
Bürokratik lider, konusuyla ilgili eğitimli, zekâ düzeyi iyi, ergenlik ve eriĢkin psikolojisi
konusunda yeterli düzeyde bilgili olup,
bu özelliklerini örgüt içinde iyi kullanarak yerini sürekli koruyan, hayır kelimesini çok az
kullanan, az konuĢan, çok dinleyen
lider tipidir.
Demokratik lider, hak, hukuk ve adalet ilkesini ön planda tutan haksızlığa karĢı mücadele
eden, örgüt için yararlı kararları
katılımcı bir tarzda almaya her zaman önem gösteren, iĢgörenlerde iĢ baĢarısı ile insan
iliĢkilerine önem veren liderdir.
LĠDERLĠK KURAMLARI
Liderliğe iliĢkin kuramları ve yaklaĢımları temelde Özellikler Kuramı, Durumsal Liderlik
Kuramları ve DavranıĢsal Liderlik
Kuramları olmak üzere üç baĢlık altında inceleyebiliriz.
Özellikler Kuramı
Liderlik ile ilgili ilk çalıĢmalarda daha çok askerî ve bürokratik kiĢilikler incelenmiĢtir.
AraĢtırmacılar daha çok yaĢadıkları
döneme damga vuran liderlerin kiĢisel özelliklerini araĢtırarak liderlik özelliklerini ortaya
çıkarmaya çalıĢmıĢlardır. Napoleon,
Gandhi, Lincoln, Martin Luther King ve Atatürk gibi.
Liderliği etkileyen kiĢisel özellikler; zekâ, kendine güven, kararlılık, dürüstlük ve
giriĢimciliktir. Bu kuramın zayıf olduğu taraf,
genel anlamda tüm liderleri kapsayan bir özellikler bütününü ortaya koyamamasıdır. Diğer bir
deyiĢle lidere ait olduğu
düĢünülen ve herkes tarafından kabul görebilecek özellikleri içeren net bir çerçevesi yoktur.
Kuramın bir diğer zayıf yanı da lider özelliklerini ölçebilecek Ģekilde bir Ģablonun
oluĢturulamamasıdır. Bunun en büyük
sebebi ise belirli bir özelliğin farklı gruplarda farklı Ģekilde algılanması olarak belirlenmiĢtir.
Durumsal Liderlik Kuramları
Bu kuram, liderlik tarzlarının koĢullara bağlı olarak geliĢtiğini varsaymaktadır. Diğer ifadeyle,
“Lider doğulmaz, olunur.”
Ģeklinde bir kabul vardır. Buna göre her durumda geçerli bir tek liderlik tarzı olamaz.

GerçekleĢtirilmek istenen amacın niteliği
• Ġzleyicilerin (grup üyelerinin) yetenekleri ve beklentileri
• Liderliğin ortaya çıktığı organizasyonun özellikleri
• Lider ve izleyicilerinin geçmiĢ bilgi ve tecrübeleri vb.
Durumsal liderlikte, liderin iki tür davranıĢ sergilediği öne sürülmektedir. Birincisi,
yönlendirici davranıĢ olup liderin
izleyicilerine yüklediği rolleri ve onlardan beklentilerini tek yönlü bir iletiĢim kanalıyla açık
ve net bir Ģekilde ifade etmesidir.
Ġkinci davranıĢ türü ise destekleyici davranıĢlar olup, yönlendirici davranıĢların aksine iki
yönlü iletiĢim gerektiren bir
davranıĢtır. Bu davranıĢ çeĢidi, liderin izleyenleri ile karĢılıklı olarak bilgi alıĢveriĢi yapması,
onları dinlemesi, ihtiyaçlarını ve
beklentilerini tespit ederek bunları gidermeye yönelik hamlelerde bulunmasını
gerektirmektedir.
Durumsallık Kuramı
Durumsal liderlik yaklaĢımlarından ilki Fiedler (1964) tarafından ortaya konan Durumsallık
Kuramıdır.
Bu kurama göre lider davranıĢlarının etkinliğini belirleyen üç önemli durumsal değiĢken
vardır. Bunlar; lider ile izleyenler
arasındaki iliĢkiler, baĢarılması gereken iĢin niteliği, liderin mevkiinden kaynaklanan
otoritesinin derecesidir.
YaĢam Eğrisi YaklaĢımı
Hersey ve Blanchard (1969)‟ın YaĢam Eğrisi YaklaĢımı, liderin davranıĢ Ģeklinin izleyenlerin
geliĢim seviyeleri ile orantılı
olarak değiĢtiği varsayımına dayanmaktadır. Lider hangi davranıĢı hangi durumda
sergileyeceğine karar verebilmek için
izleyenlerinin içinde bulunduğu Ģartları ve olgunluk düzeyini takip etmek zorundadır.
Astlarının eğitim seviyesi, yetenek
durumu, olgunluk düzeyleri gibi faktörler lider için birer belirtidir.
Yol-Amaç Kuramı
Bir diğer durumsal kuram olan House ve Mitchell‟in Yol – Amaç Kuramı, liderin
izleyicilerini etkileme biçimini, iĢ ile ilgili amaç
ve hedeflerin izleyenler tarafından nasıl algılandığını ve hedefe ulaĢmada hangi yolların
kullanılabileceğini ortaya koymaya
çalıĢmaktadır.
Bu kurama göre lider dört farklı liderlik davranıĢından birini tercih etmektedir. Bu
davranıĢlar, “otoriter liderlik”,
“destekleyici liderlik”, “katılımcı liderlik” ve “baĢarı endeksli liderlik” davranıĢı olarak
sıralanmıĢtır.
Normatif Liderlik Kuramı
Durumsal liderlik kuramlarından bir diğeri de Vroom ve Yetton‟un Normatif Liderlik
Teorisidir. Bu kuram da Yol – Amaç
Kuramına benzemekle beraber, modelin üzerinde durduğu esas nokta liderin karar vermede
astların katılımına yer
vermesidir. Kuramın amacı, astlar tarafından kabul edilen kararların daha iyi sonuçlar
verdiğini ortaya koymaktır.
Üç Boyutlu Liderlik YaklaĢımı
Durumsal liderlik yaklaĢımlarından sonuncusu, William J. Reddin (1967) tarafından
geliĢtirilen Üç Boyutlu Lider Etkinliği
YaklaĢımıdır. Bu kuram, davranıĢsal liderlik yaklaĢımından durumsal liderlik yaklaĢımına
geçiĢte bir köprü vazifesi görmekle
beraber durumsallık yaklaĢımlarının içerisinde yer almaktadır.
DavranıĢsal Liderlik Kuramları
Özellikler Kuramı çalıĢmalarının tatmin edici sonuçlar vermemesi nedeniyle araĢtırmacılar
dikkatlerini liderin özellikleri
yerine onun davranıĢlarına ve uyguladıkları liderlik tarzlarının izleyenler üzerindeki etkilerine
yöneltmeye baĢlamıĢlardır.
Liderlik sürecini açıklamaya çalıĢan DavranıĢsal Kuramın ana fikri, lideri baĢarılı ve etkin
yapan hususların liderin
özelliklerinden ziyade, onun liderlik yaparken sergilediği davranıĢlar ile liderliğini üstlendiği
grubu oluĢturan insanlarla olan
iliĢkilerinin niteliği olduğu yönündedir. Liderin astları ile olan iletiĢim biçimi, onlara ne kadar
yetki devrettiği, karar verme
tarzının ne olduğu, planlama ve kontrol Ģekli, organizasyon amaçlarını belirleme Ģekli ve
problemleri çözme tarzı gibi
davranıĢlar liderin etkinliğini belirleyen önemli faktörler olarak ileri sürülmektedir.
Ohio State Üniversitesi Liderlik ÇalıĢmaları
DavranıĢsal liderlik Kuramının geliĢmesine büyük katkıda bulunan araĢtırmalardan ilki, 1945
yılında baĢlatılan Ohio State
Üniversitesi Liderlik ÇalıĢmasıdır.
KiĢiyi dikkate alma (iliĢki boyutu) faktörü, liderin izleyicileri üzerinde güven ve saygı
uyandırması, onlarla dostluk ve
arkadaĢlık geliĢtirmesi üzerine odaklanmaktadır. Ġnisiyatif (görev boyutu) veya iĢe ağırlık
verme faktörü ise, liderin ortaya
konan hedef doğrultusunda amaç belirleme, grup üyelerini organize etme, iletiĢim Ģeklini
ortaya koyma, iĢ ile ilgili kritik
zamanları belirleme ve buna göre talimatlar oluĢturma ve bunları astlarına iletme yönündeki
davranıĢlarını ifade etmektedir
Michigan Üniversitesi Liderlik ÇalıĢmaları
DavranıĢsal Liderlik Teorisinin geliĢmesine ve liderlik olayının “liderlik tarzları” Ģeklinde
incelenmesine katkıda bulunan bir
diğer önemli çalıĢma da Ohio State çalıĢmalarıyla aynı zamanda yapılmaya baĢlanan
Michigan Üniversitesi liderlik
çalıĢmalarıdır. 1947 yılı civarında Michigan Üniversitesinde yapılan bir dizi çalıĢmadan
oluĢan bu araĢtırmanın amacı
organizasyon çalıĢanlarının verimliliklerini ve tatmin düzeyini etkileyen faktörleri ortaya
koymaktır
Yönetim Tarzı Matrisi
Ohio State ve Michigan Üniversitesi çalıĢmalarının varsayımlarını ve ulaĢtıkları sonuçları
Yönetim Tarzı Matrisi adını
verdikleri bir yapıda birleĢtiren Robert Blake ve Jane Mouton, bu matrisi liderlerin
davranıĢlarını açıklamak ve bunları
değiĢtirmek maksadıyla kullanılabilecek hâle getirmeye çalıĢmıĢlardır (ġimĢek, 1999). Daha
çok örgüt geliĢtirme ile ilgili
eğitim programlarında kullanılan bu model, liderlerin (yöneticilerin) davranıĢlarına yönelik
faktörleri iki ayrı grupta
toplamıĢtır. Bunlar, üretime yönelik olma ve kiĢiler arası iliĢkilere yönelik olma boyutları
olarak ifade edilmiĢtir.
X ve Y Kuramları
Liderlerin davranıĢlarını belirleyen en önemli faktörlerden birisi onların insan davranıĢı
hakkındaki varsayımlarıdır. Bu
varsayımlar birbirine zıt görüĢleri içeren iki grupta toplanabilir ve X kuramı ve Y kuramı
olarak adlandırılabilir. X kuramı Ģu
varsayımları içermektedir:
• Ortalama bir insan çalıĢmayı sevmez ve iĢten mümkün olduğu kadar kaçmaya çalıĢır.
• Ortalama bir insan sorumluluk yüklenmek istemez, fazla istekli değildir ve güvenceyi her
Ģeye tercih eder.
Bu özellikleri dolayısıyla insanları çalıĢtırmak için onları zorlamalı, yakından kontrol etmeli
ve amaçları gerçekleĢtirmeleri için
cezalandırılmalıdır.
Buna karĢın Y kuramının varsayımları Ģunlardır:
KiĢi için iĢ, oyun ve dinlenme kadar tabiidir.
• KiĢi doğuĢtan tembel değildir. Onu bu hâle getiren tecrübeleridir.
• KiĢi belirlediği amaç doğrultusunda kendi kendini kontrol ederek çalıĢır.
• Her insanın potansiyeli vardır. Uygun Ģartlar altında kiĢi bunları geliĢtirir ve daha fazla
sorumluluk yüklenmeyi öğrenir.
Buna göre X kuramı inancındaki liderler daha çok otoriter ve mücadeleci bir davranıĢ
gösterirken; Y kuramının varsayımlarını
benimseyenler daha çok demokratik ve katılımcı bir davranıĢ göstermektedirler.
Sistem 4 Modeli
Likert liderlik biçimlerinde dörtlü bir sınıflandırma kullanmaktadır. Sistem 1 (otoriter lider)
adını verdiği sınıflandırma,
tamamen otoriter liderlik biçimini kapsar. Sistem 2 (babacan lider) de yöneticiler astlarına
iĢlerini nasıl yapacakları
konusunda biraz esneklik tanımaktadır. Ancak bu esnekliğin önceden belirlenmiĢ sınırları
vardır. Bu lider tipi, esas olarak
otokratik olup, liderliğinde uzaktan denetim söz konusudur. Sistem 3 (astlara danıĢan lider) de
yöneticiler, örgüt ve grup
amaçları konusunda, görevleri nasıl yerine getireceklerine karar vermiĢ olan astlarla karĢılıklı
konuĢarak tartıĢırlar. Sistem
4‟te (katılımcı lider) ise, bütün grup üyelerinin görüĢü, son karardan önce dikkate alınır.
MODERN LĠDERLĠK YAKLAġIMLARI
Modern liderlik yaklaĢımları denildiğinde akla dönüĢtürücü liderlik ve etkileĢimci liderlik
gelir. Yeni liderlik yaklaĢımları sosyal
hizmetin eĢitliğe, adalete, katılıma ve özgürleĢmeye atıfta bulunana mesleki değerleriyle
birçok ortak nokta içermektedir.
Bunlara özetle aĢağıda yer veriyoruz.
DönüĢtürücü Liderlik
Çağlar boyunca bazı liderler, izleyicilerin inançlarında, algılarında, değerlerinde ve
davranıĢlarında köklü değiĢimler yaratma
konusunda olağanüstü baĢarı göstermiĢlerdir.
Rekabet kavramı, yönetimi değiĢtirebilmek ve duruma göre karar verebilmekle yakından
iliĢkilidir. Çevresel değiĢkenleri
doğru ve zamanında hissedip değerlendirerek, mevcut yapı ve iĢleyiĢi buna uyarlamak,
örgütsel yapının sürekliliği için çok
ciddi bir gereksinimdir. Bu bağlamda, etkili lider olmanın en önemli Ģartlarından biri de
liderin değiĢimleri zamanında
algılayıp politika ve stratejiler geliĢtirerek bunları kendine özgü bir hünerle, yeni oluĢan
Ģartlar içinde uygulayabilme
kabiliyetidir. DönüĢtürücü liderlik organizasyonları içinde bulundukları hâlden gelecekteki
hâle götürür; eriĢmek istedikleri
hayaller yaratır, çalıĢanların içinde değiĢime istekle bağlılık doğurur; enerji kaynaklarını
harekete geçirerek yeni kültür ve
stratejiler yaratır.
EtkileĢimci Liderlik
Burns (1978) tarafından ortaya atılan bu liderlik yaklaĢımı daha sonraları birçok farklı
araĢtırmacı tarafından geliĢtirilmiĢtir.
YaklaĢımın temelinde bir gruba liderlik yapan kiĢi ile grup üyeleri arasındaki etkileĢimin
doğası yer almaktadır. Buna göre; bir
amacı veya iĢi gerçekleĢtirme esnasında lider ile grup üyeleri arasında birtakım karĢılıklı
anlaĢmaya dayalı iliĢkiler kurulmakta
ve bu iliĢkilerin sonucunda liderin göstereceği davranıĢ tarzları ortaya konmaktadır.
EtkileĢimci liderlikte çalıĢanlara görev ve sorumlulukları verildikten sonra bu görev ve
sorumlulukları yerine getirmeleri
hâlinde nasıl ödüllendirilecekleri de açıklanır. Bu liderlik türünde liderlerin tutumu
çalıĢanların belirlenen hedeflere ulaĢma
düzeyine göre farklılık göstermektedir
ÜNĠTE 10
PROJENĠN TANIMI VE ÖZELLĠKLERĠ
En basit tanımıyla amaçlar için belirlenen zaman içinde bir defalığına yapılan ve benzeri
olmayan çalıĢma‖ olarak tanımlanabilen proje kavramı
bazı kaynaklarda Ģu Ģekilde yer almaktadır:
• Rutin dıĢı belli bir hedefe ulaĢabilmek için organize edilmiĢ çabadır.
• Bir fikrin, bir hedefin, bir geliĢimin vb. hayata geçirilmesi için gereken amaç odaklı,
organizasyonlu aksiyondur.
• Sınırlı bir sürede belli bir amaca ulaĢılması yönünde planlanmıĢ ve açıkça tarif edilmiĢ
aktivitedir.
Özel, yeni bir ürün veya hizmet oluĢturmak için giriĢilen geçici (baĢlangıcı ve bitiĢi olan)
çalıĢmadır.
• Kompleks, rutin olmayan, bir defaya mahsus, zaman, bütçe, kaynak ve performans
spesifikasyonları ile sınırlı, belirli müĢteri ihtiyaçlarını
karĢılayacak çabadır.
• Önceden belirlenmiĢ spesifik amaçlara belirli bir zaman diliminde optimum bir Ģekilde
ulaĢmak üzere kaynakların nasıl ve ne Ģekilde
kullanılacağını gösteren planlamadır
Projenin Özellikleri
• Projeler bir ihtiyaçtan doğmalı ve bu ihtiyacı karĢılamayı hedeflemelidir. Projelerde
problemler hedeflere, hedefler faaliyetlere
dönüĢtürülür.
• Projelerde; projenin içinde bulunduğu çevre, ürünün/hizmetin sunulduğu kitle, kamu
otoritesi, finansman kuruluĢları ve çevresel koĢullar
belirtilmelidir.
• Proje mekânı belirli olmalıdır.
• AlıĢılmıĢ, basit iĢlerden farklı olmalı ve bir Ģeyleri değiĢtirmeyi amaçlamalıdır.
• Kendine özgü olmalıdır.
• Belirli bir baĢlama ve bitiĢ süresi olmalıdır.
• Sınırlı kaynaklardan oluĢmalıdır.
• Önceden planlanmıĢ olmalıdır.
• Belirli kaynaklara ve bütçeye gereksinim duymalıdır.
• Değerlendirilebilir olmalı ve değerlendirme kriterleri proje baĢlangıcında belirlenmiĢ
olmalıdır.
• Projeden elde edilecek sonucun bariz bir kullanıcısı veya müĢterisi olmalıdır.
• Ġnsan ve iĢ gücü içermelidir
Proje ile Program ve Politika ĠliĢkisi
Proje, program ve politika biribirleriyle yakından iliĢkili ancak genellikle birbiriyle
karıĢtırılan, aslında farklı anlamlara sahip üç temel
kavramdır. Çoğu kez program niteliğindeki bir uygulamaya proje adı verildiği görülmektedir.
Politika, bir toplumsal sorun veya sorunların ortadan kaldırılması veya en aza indirgenmesi
için temel amaç ve öncelikleri ortaya koyan, gerekli
kaynakların uygulamaya nasıl aktarılacağını gösteren ana kararlar çizelgesi olarak
tanımlanabilir. Politika geniĢ bir alan ya da sorunu ele alır ve
programlar aracılığıyla yerine getirilir. Program, temel hatları politikalarda ifadesini bulan
genellikle ulusal düzeyde veya geniĢ bir alanı
ilgilendiren, birbirleriyle iliĢkili projeler veya eylemleri içeren kapsamlı uygulamalar
bütünüdür. Bir baĢka deyiĢle, özellikle sosyal sektördeki
programlar eğitim-öğretim, sağlık, çalıĢma, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler gibi alanlarda
yerine getirilen kapsamlı ve birbiriyle ilintili bir dizi
müdahale biçimlerinden oluĢur.
Projelerin Sınıflandırılması
Projeler genel olarak; büyüklüklerine, yürütücü kuruluĢlarına, amaçlarına, üretime yaptıkları
katkı biçimlerine, ürettikleri mal ve
hizmetin yer aldığı sektöre ve niteliklerine bakılarak sınıflandırılabilir. Buna göre projeler Ģu
Ģekilde sınıflandırabilir;
Büyüklükleri Bakımından: Büyük, orta ve küçük ölçekli projeler olmak üzere üçe ayrılır.
Yürütücü Kuruluşları Bakımından: Kamu ve özel sektör projeleri ve karma projeler olmak
üzere ikiye ayrılır.
Amaçları Bakımından: Kâr amacı güden, kâr amacı gütmeyen projeler ve araĢtırma projeleri
olmak üzere üçe ayrılır.
Üretime Yaptıkları Katkı Bakımından: Altyapı projeleri ve doğrudan üretken projeler olmak
üzere ikiye ayrılır. Altyapı projeleri de kendi içinde
ekonomik (Karayolları, demiryolları, havaalanları, limanlar vb. projeler) ve sosyal (Eğitim,
sağlık, konut vb. projeler) altyapı projeleri olmak
üzere ikiye ayrılır.
Yer Aldığı Sektör Bakımından: Sektör bazında tarımsal projeler, imalat sanayi, ulaĢtırmahaberleĢme, madencilik, eğitim, sağlık projeleri vb.
Ģeklinde sınıflandırılabileceği gibi gıda, tekstil, karayolu, demiryolu, havayolu vb. Ģeklinde alt
sektör bazında da sınıflandırılabilir.
Nitelikleri Bakımından Projeler: Etüd projeleri, yeni yatırım projeleri, yenileme projeleri,
kapasite artırma projeleri, tamamlama projeleri,
iyileĢtirme projeleri ve ar-ge projeleri olmak üzere yediye ayrılır.
PROJE YÖNETĠMĠ TANIM VE GELĠġĠMĠ
Bugünkü hâliyle proje yönetiminin geçmiĢi çok eski olmamakla birlikte bazı çevreler Mısır
Piramitleri ve Çin Seddi‟nin yapımının önemli birer
proje olduğu görüĢündedir.
Proje yönetimi ile ilgili ilk bilimsel çalışma 1900’lü yılların başında Frederick Taylor (18561915) tarafından gerçekleştirilmiştir. Taylor, yönetim
tekniklerinin bilimsel olarak analiz edilebileceğini ve geliştirilebileceğini göstererek yönetim
anlayışında yeni bir sayfa açmıştır.
Proje yönetimi farklı Ģekillerde tanımlanabilir. Bunlardan bazıları Ģunlardır:
Proje yönetimi, paydaĢ ihtiyaç ve beklentilerinin karĢılanması için proje faaliyetlerinin plan
ve yönetiminde bilgi, beceri, araç ve tekniklerin
uygulanmasıdır.
Proje yönetimi, belirlenen amaç, kapsam, zaman, kalite ve paydaĢ memnuniyetini karĢılamak
için proje yaĢamı boyunca eldeki kaynakların
planlanması, yönetilmesi ve koordine edilmesidir.
Proje yönetimi, baĢlangıç, planlama, icra, izleme ve denetim ve bitirme süreçlerinin
bütünleĢtirilmesinden oluĢur.
Proje Yönetiminin Faydaları
• Yapılması gerekenlerin düzenini sağlar.
• Yapılmak istenenler zamanında gerçekleĢtirilir.
• Yapılmak istenenler bütçeye uygun olarak yapılır.
• Projenin hüsrana uğrayacağı duygusunu ve stresini azaltır.
• Projenin akıĢını, ahengini sağlar.
• Projede çalıĢanların faydalanmalarını ve takdir edilerek kendilerine güven duymalarını
sağlar.
Proje Yönetiminin AĢamaları
Planlama: Projenin tamamlanması için yapılması gerekli işleri anlamak ve daha sonra
diyagramlar ya da ağlar gibi grafiksel gösterimler
yoluyla mantıksal bir düzen içerisinde yapılacak faaliyetlerin planını geliştirmeye planlama
denir. Bu faaliyetlere bireysel faaliyetler ve gerekli
kaynakları belirleme faaliyetleri de dâhildir.
Programlama: Çalışma faaliyetlerinin ne zaman bitmesi gerektiğini onaylamaktır. Projede
başlayacak ve bitecek olan her bir faaliyet için
uygun görülen zaman dilimi bu bölümde detaylı olarak yer alır.
Kontrol Etme: Bu bölümdeki amaç, proje hayata geçtiğinde projenin ilerleyişini izleme,
performansını analiz etme ve daha sonra sorunların
çözümünü bulmaktır. Bu aynı zamanda durum raporlarını da kapsar
PROJE EVRELERĠ VE PROJE DÖNGÜSÜ,
Proje Yönetim Fonksiyonları
• Projenin çalışma alanının yönetimi; amaçlar, hedefler ve sponsorların amaçları aracılığıyla
projeyi kontrol etmektir.
• Maliyet yönetimi; projenin finansal kontrolü, verileri toplama, organize etme ve analizini
yaparak maliyet raporlarının hazırlanmasıdır.
• Zaman yönetimi; belirlenen zamanda projeyi baĢarıya ulaĢtırmak için projenin planlanması,
zaman çizelgelerinin hazırlanması ve
kontrolüdür.
• İnsan kaynakları yönetimi; projede çalıĢan kiĢilerin idaresinde, yöneltme ve koordine etmeyi
kapsar.
• İletişim yönetimi; projenin baĢarılı sonuçlar vermesini sağlamada yardımcı olmak için proje
takımı ve yönetim üyeleri arasında bilgi akıĢını
sağlamaktır.
• Kalite yönetimi; projeyi uygulamak için ortaya konulan kalite standartlarının
uygulanmasıdır.
• Sözleşme şartlarının/tedarikinin yönetimi; malzeme araç ve gereçleri ile hizmetlerin
seçimini, pazarlığını yapmayı, sipariĢ kararlarını ve
tedarik yönetimini içerir.
• Risk yönetimi; olası durumlar ve deneyimlerin verdigi bilgiyle projenin belirsizlik
derecesinin dağıtılmasıdır.
• Proje entegrasyonu yönetimi; projenin çok sayıdaki iĢlevlerinin tamamen koordine
edilmesini sağlamaktır.
PROJE TANITIMI (PROJE ANAHATTI)
Projenin Sorun ve Ġhtiyaçlarının Analiz Edilmesi
Proje sahibinin (kamu-özel sektör, STÖ) proje fikri hakkında projelendirmeye altyapı
oluĢturacak bir analiz sürecini hazırlaması gerekir.
i. Ön değerlendirme: Öncelikle proje fikrinin hangi sorunun çözümüne katkı sağlayacağı
belirlenmelidir. “Her proje bir sorundan kaynaklanır.”
mantığı ile hareket edilerek değiĢtirilmek istenen mevcut durum hakkında araĢtırma yapılır ve
hazırlanacak proje konusu değerlendirilir.
ii. Sorun analizi: Proje fikrinden yola çıkılarak ana sorun ve diğer sorunlar ile sebep olduğu
sonuçlar tespit edilir. Burada sorunlar, ilgili
tarafların üzerinde uzlaĢabileceği bir netlikte ortaya çıkarılmalıdır. Bu analiz için ġekil 1‟de
yer alan “sorun ağacı” isimli bir araç kullanılabilir.
iii. Paydaş analizi: Proje ile doğrudan veya dolaylı ve projeden olumlu veya olumsuz
etkilenecek tüm taraflar paydaĢ analizi aĢamasında
belirlenir. Böylelikle proje detaylandırılırken faaliyetlerin uygulanmasından etkilenebilecek
veya uygulamayı etkileyebilecek kiĢi veya kurumlar
anlaĢılır ve böylece ilgili taraflar projeye dâhil edilebilir.
iv. Hedef analizi: Gelecekte meydana gelmesi istenen durumun gerçekleĢtirilmesi için
potansiyel çözümler sorun analizinden yola çıkılarak
analiz edilir. Bu aĢamada sorun ağacında belirtilen sorunlar olumlu olarak ifade edilerek
hedefler hâline getirilir. Böylelikle sorun ağacı hedef
ağacına dönüĢtürülür.
v. Strateji analizi: Hedef ağacındaki aynı türden hedef kümelerine stratejiler denir. BaĢvuru
sahibi (kiĢi-kurum) bu aĢamada hedef ağacında
bulunan hedef kümelerinden hangi grubu uygulayabileceğine mevcut kaynaklarını,
teknik/idari/mali kapasitesini, zaman kısıtını vb. unsurları
göz önüne alarak karar verir.
SORUNLAR
• Kadınların ekonomik hayata yeterince katılmaması • Kadınlara yönelik iĢ olanaklarının
azlığı
• Yüksek doğurganlık • Hizmetini/üretimini satabileceği sistemin/yerin olmaması
• Kadınlara yönelik mesleki eğitimin verilmemesi • STK‟ların yeterince tkin olmaması
• Yeterli ekonomik desteğin olmaması • Destekler konusunda bilgisizlik • Koordinasyon
eksikliği •
Örgütlenme eksikliği • Ailelerin bilgisizliği • Toplum önderlerinin bilgisizliği
KADINLARIN EKONOMĠK HAYATA KATILMASININ SAĞLANMASI (ANA
HEDEF)
• Aile Planlaması • Kadınlara Yönelik ĠĢ Alanlarının Artırılması • Pazarlama Sisteminin
Kurulması
• Yeterli Ekonomik Desteğin Sağlanması • Kadınlara Beceri Kazandırılması • Ailelerin
Bilgilendirilmesi
• Koordinasyonun Sağlanması • STK‟ların Etkin ÇalıĢması • Toplumun ve Ailelerin Kadını
Desteklemesi
• Toplum Önderlerinin Bilgilendirilmesi • Örgütlenmenin OluĢturulması • Destekler
Konusunda Bilgilenme
Projenin Mantıksal Çerçevesinin Hazırlanması
Genel hedef seviyesinde projenin hangi üst düzey hedefe katkı sağlayacağı belirtilmelidir. Üst
düzey hedef, program hedefleri ile paralellik
göstermelidir.
Doğrulanabilir baĢarı göstergeleri, projenin baĢarıya ne derece ulaĢtığını göstermesi açısından
proje tasarımında önem teĢkil eder. Bu nedenle
baĢarı göstergelerinin gerçekçi ve ulaĢılabilir olması gereklidir. BaĢarı göstergeleri temel
olarak SMART özelliklere sahip olmalıdır. Göstergeler:
ÖzelleĢtirilmiĢ “Specific”, Ölçülebilir “Measurable”, UlaĢılabilir “Attainable”, Gerçekçi
“Realistic” ve Zaman bilgisi verir “Time-bound”
olmalıdır.
Proje Bütçesinin Hazırlanması
Proje bütçesi projede belirtilen faaliyetlerin uygulaması ile uyumlu olarak hazırlanmalıdır.
BaĢka bir deyiĢle proje bütçesi projenin faaliyetleri
için harcanmalıdır. Ayrıca, proje bütçesinde yer almayan ancak baĢvuru formunda yer alan
faaliyetlerin de uygulamada yer alması gerektiği
unutulmamalıdır. Bütçe ana olarak bütçe tablosu, gider gerekçeleri ve beklenen fon kaynakları
ve tahmini maliyet özeti tablosundan
oluĢmaktadır. Öncelikle baĢvuru sahibi bütçe tablosunu doldurmalıdır. Bu tablo 6 ana bütçe
baĢlığından oluĢur:
1. Ġnsan Kaynakları 2. Seyahat 3. Ekipman ve Malzeme 4. Yerel ofis 5. Diğer maliyetler ve
hizmetler 6. Diğer
PROJEDE RĠSK VE YÖNETĠCĠ
Risk kavramı konusunda literatürde birçok tanım yapılmıĢtır. Bunlardan biri; “Bir projenin
baĢarıyla tamamlanmasını engelleyen faktörlere risk
denir. Risk problem değildir. Problem o anda oluĢandır. Risk ise problemin oluĢmasına neden
olan faktördür”.
Çıktısında belli herhangi bir bilgi yer almayan durum olarak tanımlabilir.“
• Çıktıların tahmin değerleriyle belirsizliklerin birleĢimidir.
Proje yöneticileri, yönettikleri projenin baĢarılı bir Ģekilde yürütülmesini sağlamak için sahip
oldukları bazı temel yetenekleri kullanırlar. Proje
yöneticisinin sahip olması gereken temel yetenekler şu şekildedir:
• Kavramsal yetenekler; örgütü bir bütün olarak görüp, örgüt fonksiyonlarının birbirlerine
nasıl bağlı olduklarını ve bir bölümdeki değiĢimin
diğerini nasıl etkilediğini tanıma yeteneğidir.
• Beşerî yetenekler; baĢka insanlarla çalıĢma yeteneğidir, yani proje yöneticisi beĢerî
yeteneklerini kullanarak projenin baĢarıya ulaĢması
yolunda diğer kiĢilerin davranıĢlarını etkiler.
• İletişim kurabilme yeteneği; her projenin önemli bir parçasıdır. Proje uygulama
süreçlerinden oluĢan birçok görev resmî ya da resmî olmayan
anlaĢmalarla idare edilir. Bütün bu anlaĢmalar proje yöneticisinin iyi iletiĢim kurabilme
yeteneğine dayanmaktadır.
• Teknik beceri; uzmanlaĢmıĢ bilgi, uzman çözüm yeteneği, konularda kullanılan teknik bilgi
ve araçları yönetebilme becerisidir
• Belirsizlik sonuçları gibi proje amaçlarını iyi ya da kötü yönde etkileyen olayların ansızın
ortaya çıkmasıdır.
Meredith ve Mantel ise eserlerinde proje yöneticileri için on iki altın kuralı Ģu Ģekilde
özetlemiĢlerdir
Proje yönetiminin genel durumunu anlamak
• Proje takım çatıĢmalarını tanımak
• PaydaĢların kim olduğunu ve ne istediklerini anlamak
• Organizasyonun politik doğasını kabul etmek ve bunu kullanmak
• BakıĢ açısını geniĢletmek
• Hedefi görebilmek
Bağlı bir takım kurmak ve onu sürdürmek
• Sevk ve ümitsizlikte aĢırıya kaçmamak
• Bir kez ileriye bakmak, iki kez geriye bakmaya değer.
• Ne yapılması gerektiğini unutmamak
• Zamanı iyi kullanmak
• Sürekli plan yapmak
ÜNĠTE 11
KAYNAK YÖNETĠMĠ
Kaynak yönetimi müracaatçının kendi beceriklilik sistemi, yöneltme ya da kontrol etme
yerine koordine etme, sistemleme
ve bütünleĢme yoluyla arttığında güçlenir.
Bağlantı Kurucu Ve Savunucu Rolleri
“Kaynak sağlayarak insanlara yardımcı olmak”, sosyal hizmet uzmanının bağlantı kurucu ve
savunucu rollerinin temelini
oluĢturan profesyonel alanıdır. Bağlantı kurucu olarak, kaynak seçeneklerine iliĢkin bilgi
sağlayarak ve uygun tavsiyelerde
bulunarak mevcut kaynaklarla müracaatçıları birleĢtirir.
Düzenleyici ve Arabulucu rolleri
Sosyal hizmet uzmanı kaynakların dağılımını ve geliĢimini koordine etmek üzere yasal
gruplarla ve örgütlerle çoğunlukla
düzenleyici ve arabulucu olarak hizmet ederler.
Düzenleyici olarak sosyal hizmet uzmanı, toplum gönüllüleri gruplarında, kurumlar arası
komitelerde olduğu gibi ortak
hedefleri belirlemek için farklı temsilcileri bir araya getirmek üzere ağ/iletiĢim ağı
stratejilerini kullanır.
Aktivist rolü
Genelci sosyal hizmet uzmanı, müracaatçıların refahına zarar veren toplumsal koĢulları
tanımlama konumundadır. Barker
(2003)‟e göre sosyal aktivistler, sosyal sorunlar ya da adaletsizlikler ile ilgili olarak
kamuoyunu uyarır ve bu koĢulları
hafifletmek üzere destek toplar.
Harekete geçirici rolü
DeğiĢim için harekete geçirme olarak diğer çalıĢanlarla birlikte sosyal hizmet uzmanı ekibi
insani hizmet sunumunu
geliĢtirmek, sosyal ve çevresel politikaları desteklemek ve küresel dayanıĢmayı kabul eden bir
dünya görüĢünü desteklemek
amacındadırlar.
FĠNANSAL YÖNETĠM VE SOSYAL HĠZMET
Finansal yönetim kâr amaçlı kurumlar için ne kadar önemliyse, kâr amacı gütmeyen kurumlar
için de en az o kadar
önemlidir.
Finans kelimesi Türkçeye Ġngilizceden geçmiĢtir. KiĢi ya da kurumların faydalanabileceği
para, fon ya da sermaye demektir.
Finans ihtiyaçla ilgilidir. Finansman ise, iĢletmenin ihtiyacı olan para, fon veya sermayenin
sağlanmasıdır.
1. Yatırım kararları (Finans yöneticisinin vereceği kararların en önemlisi yatırım kararlarıdır.
ĠĢletmeler faaliyet özelliklerine
bağlı olarak çok sayıda kısa ve uzun vadeli reel ve finansal varlıklara yatırım yapmak
durumundadırlar.
2. Finansman kararları (Finansman kararları, para ya da fonların nasıl, ne zaman ve nereden
sağlanacağına iliĢkin
kararlardır.)
3. Dividant kararları (Kâr payı dağıtımı ile ilgilidir. Dividant kararları, faaliyetlerden sağlanan
kârın ne kadarının iĢletmede
tutulacağı, ne kadarının ortaklara dağıtılacağı ile ilgili kararlardır.)
ĠĢletme Ġçi Faktörler
İşletmenin niteliği: ĠĢletmenin sermaye ihtiyaç miktarını belirleyen yapısal özellikleridir.
Örneğin endüstri iĢletmelerinin
duran varlık ihtiyaçları büyük olduğu hâlde, ticaret iĢletmelerinin dönen varlık ihtiyacı
fazladır.
İşletmenin büyüklüğü: ĠĢletmenin büyük, orta ve küçük olmasını ifade eder. Büyük bir iĢletme
daha elveriĢli koĢullarda finans
sağlayabilir, fon tedarik olanakları daha geniĢtir, finansal yapıları daha iyidir. Bu takdirde
finansal denetim zorlaĢabilir. Küçük
iĢletmelerde sermaye tedariki elveriĢsiz koĢullarla yapılır, finansal yapıları istikrarlı değildir
fakat denetim kolaydır.
İşletmenin hukuki yapısı: Kamu iktisadi iĢletmesinin finansal yapısı bireysel iĢletmelerden
çok farklıdır. Anonim Ģirketinin
finansal yapısı kolektif Ģirketten daha farklıdır.
Kâr dağıtım politikası: ĠĢletme yöneticileri kârın iĢletmede bırakılmasıyla daha fazla yarar
sağlamayacaklarsa kârı iĢletmede
bırakmak rasyonel olmayacaktır. Böylece kâr dağıtımı gerçekleĢtirerek fon ihtiyacı yabancı
kaynaklardan sağlanacaktır.
Sermaye maliyeti: ĠĢletme ister iç, ister dıĢ kaynak ağırlıklı sermaye oluĢumuna gitsin, belli
bir maliyete katlanmak
zorundadır. Bu bakımdan kaynak türlerinin maliyetlerinin ayrı ayrı incelenmesi sonucu daha
düĢük maliyetli fonlar tercih
edilecektir ve finansal kararlar ona göre verilecektir.
ĠĢletme DıĢı Faktörler
Merkezî otorite, sosyal hizmetleri büyük ölçüde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bünyesindeki beĢ genel müdürlük,
Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Darülaceze gibi müesseseler eliyle gerçekleĢtirmektedir. Yerel
yönetimler düzeyinde
bakıldığında sosyal hizmetlerin hem belediyeler hem de il özel idareleri eliyle yürütülen
boyutları olduğu görülmektedir.
Finansal faaliyetler sosyal hizmet kurumlarında finansal kaynakları elde etme, bütçeleme ve
planlama, kullanılabilir parayı
harcama faktörlerinden oluĢur. Sosyal hizmet kurumları için finansman kamu ve özel
kaynaklardan sağlanır. Ülkemizde de
sosyal hizmet sunan birimler olarak merkezî hükûmet, yerel yönetimler ve sivil toplum
örgütleri sıralanabilir.
Sosyal hizmetlerin kamu kaynaklarıyla finansmanı, ilgili kuruluĢların elde ettikleri kamu
gelirleri ve özel gelirlerden
oluĢmaktadır. Kamu gelirleri Ģu Ģekilde sıralanabilir:
• Ġlgili kanunlara dayanılarak toplanan vergi • Resim, harç, fon kesintisi, pay ve benzeri
gelirler
• Faiz, zam ve ceza gelirleri • TaĢınır ve taĢınmazlardan elde edilen her türlü gelirler
• Hizmet karĢılığı elde edilen gelirler • Borçlanma araçlarının primli satıĢı suretiyle elde
edilen gelirler
• Sosyal güvenlik primi kesintileri • Alınan bağıĢ ve yardımlar • Diğer gelirler
BaĢlıca özel gelirler ise Ģu Ģekilde sıralanabilir:
• Ġdarelerin kamu görevi ve hizmeti dıĢında ilgili kanunlarda belirtilen faaliyetlerinden elde
edilen gelirler
• Fiyatlandırılabilir nitelikteki mal ve hizmet teslimlerinden sağlanan gelirler
ĠNSAN KAYNAKLARI YÖNETĠMĠ VE SOSYAL HĠZMET
Ġnsan kaynakları kavramı bir kurumdaki en üst düzeydeki yöneticiden en alt düzeydeki
çalıĢana kadar tüm kurum
çalıĢanlarını kapsamaktadır. Bu kavram, kurum bünyesinde bulunan tüm çalıĢanların yanı sıra
kurum dıĢında bulunan ve
kurumun yararlanma olasılığı olan bireyleri de içermektedir.
Yetenekli insan kaynaklarını yetiĢtirmek ve geliĢtirmek
• Yetenekli insan kaynaklarını elde tutmak amacındadır.
Bu doğrultuda son yıllarda
• Kurum kültürünün oluĢturulması (ÇalıĢanların ortak amaç etrafında ortak düĢünüp,
davranmasını sağlamak)
• DeğiĢim yönetimi (ÇalıĢanların değiĢime uyumlarını kolaylaĢtırmak ve yenilikçi olmalarını
sağlamak)
• Yetkinliklerin ve performansın geliĢtirilmesi ve yönetilmesi (ÇalıĢanların kiĢisel ve
kurumsal yetkinliklerini geliĢtirme)
• Motivasyon (Adanmayı ve olumlu düĢünmeyi sağlama)
• ÇatıĢma yönetimi (Ġnsan iliĢkilerinin, güven ve anlayıĢın geliĢtirilmesi)
Ġnsan kaynakları yönetimi; yetenekli insan kaynaklarını kuruma çekmek, yetenekli insan
kaynaklarını yetiĢtirmek ve
geliĢtirmek, yetenekli insan kaynaklarını elde tutmak amacındadır.
1. Ġnsan kaynakları ihtiyaçlarının planlanması
Bu iĢleve iliĢkin faaliyetler örgütün kısa ve uzun dönemli insan kaynağı ihtiyaçlarını tahmini
ve planlanması ile gerek bireyin
gerekse örgütün ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde iĢlerin içerdiği yetki ve sorumluluklarla,
bunları baĢarmada gerekli bilgi,
beceri ve yetenekleri saptamak için iĢ analizlerinin yapılmasını kapsar.
2. Personel sağlama ve seçme
Örgütün insan kaynakları belirlendikten sonra bunların uygun kiĢilerce doldurulması gerekir.
Bu amaçla iĢe
baĢvuracak adayların sağlanması ve bu adaylar arasından en uygun olanlarının seçimi gerekir.
Bu süreç örgütün dıĢındaki
adaylara yönelik olabileceği gibi örgüt içindeki adaylara da yöneliktir.
3. Personel değerlendirilmesi ve ücretlendirilmesi
Personel iĢe yerleĢtirildikten sonra personelin iĢini ne kadar iyi yaptığını belirlemek ve buna
uygun ödül yapısını
oluĢturmak gereklidir. Ġyi çalıĢmama durumunda bunun nedenlerini bulmak ve ödül yapısını
buna uyarlamak, eğitim
ihtiyacını belirlemek ve gerekiyorsa güdüleme araçlarından yararlanma yoluna gidilir. Bu
nedenle bu aĢamada ilk olarak
yapılacak faaliyetler; personel davranıĢını değerlendirme ve bu davranıĢı analiz ederek
güdülemedir.
4. Personeli ve iĢ ortamını geliĢtirme
Personel yönetiminin bu tür iĢlevleri
• ÇalıĢanların yetenek ve baĢarılarını artırmaya yönelik eğitim ve geliĢtirme programlarını
belirleme ve uygulama
• ÇalıĢanların emniyet ve sağlıklarını en üst düzeyde tutacak fiziksel iĢ çevresini geliĢtirme
• ĠĢ yaĢamının niteliği ve üretim geliĢtirme programları yönünden iĢ çevresini geliĢtirme
faaliyetlerinden oluĢmaktadır.
5. Etkili iĢ iliĢkileri ortamı yaratma ve sürdürme
Örgüt ihtiyacı olan personeli bulduktan sonra, onların hakkını vermeli ve örgütte kalmaları
için gerekli koĢulları yaratmalıdır.
Bunun için de çalıĢanlarıyla etkili iĢ iliĢkileri ortamı yaratmak ve sürdürmek zorundadır. Bu
anlamda;
• Personele hakları tanınmalı ve saygı gösterilmeli
• Onların örgütlenme nedenleri ve biçimi kabul edilmeli
• Toplu pazarlık ve personel uyuĢmazlıklarını gidermelidir.
Sosyal hizmetler alanı, gerçekleĢtirilen faaliyetlerin özellikleri ve kapsamı bakımından hizmet
sektöründeki diğer
kurumlardan farklı yapıya sahiptir. Sosyal hizmetler insan eliyle yürütülmek durumunda olan
faaliyetlerdir. Sosyal hizmet
çalıĢanları yaptıkları iĢin gereği olarak farklı disiplinlerden yararlanma ve bu disiplinlerle
ilgilenmek zorundadır. Bu itibarla
sosyal hizmetlerde insan kaynakları yönetimi de farklı alanlardan çalıĢanların bir amaç
etrafında yönlendirilmesi iĢlevine
sahiptir.
ZAMAN YÖNETĠMĠ VE SOSYAL HĠZMET
Modern yönetim düĢüncesinde “zaman” önemli bir üretim faktörü ve bir kaynak olarak ele
alınmakta ve bu kaynağın
yatırımlar içinde temel bir paya sahip olduğu kabul edilmektedir.
BaĢarılı bir zaman yönetimi için;
• Amaçların belirlenmesi: Amaçlar yazılı hâle getirilmeli sonra öncelikler belirlenmeli ve
yaĢamdan ne beklenildiğinden emin
olunmalıdır.
• Faaliyetlere değil, amaçlara yoğunlaĢılmalıdır. En önemli faaliyet, en önemli amaçları
gerçekleĢtirmeye yardımcı olmalıdır.
• Düzenli olarak zaman cetveli tutulmalı ve zamanın nasıl kullanıldığı analiz edilmelidir.
• Her gün önemli bir amaç belirlenmeli ve gerçekleĢtirilmelidir.
Bireysel Faktörler
Plansız çalıĢma alıĢkanlığı, yapılacak iĢleri önem derecesine ve önceliklerine göre
sınıflandıramama, telefon
konuĢmaları ve ziyaretçilere ayrılan zamanı denetleyememe, çabuk sinirlenme ve motivasyon
düĢüklüğü, baĢkalarının özel
iĢlerine zaman ayırma, iĢ ve seyahat programlarını iyi düzenleyememe, dağınık büro ve masa
düzeni, etkili ve çözüme
yönelik kararlar alınmaması, iĢ baĢında, iĢle ilgili olmayan konuların konuĢulması, gündemsiz
ve verimsiz toplantılar, açık
kapı politikası, ziyaretçiler ve hayır diyememek, güne moralsiz ve yorgun baĢlanması, kiĢinin
yaptığı iĢten tatmin olmaması.
Örgütsel Faktörler
Planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetimin tam anlamıyla yerine
getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan
sorunlar da zamanın etkin kullanılmasını engeller. Zaman yönetimini engelleyen örgütsel
faktörleri Ģöyle sıralayabiliriz:
ĠĢletme amaçlarının açık ve net olmaması, yapılacak iĢlerin belirli bir sırayı takip etmemesi,
öngörü tekniğinin
kullanılmaması, planlamaya önem verilmemesi, yöneticilerin astlarına güvenmemesi, karar
vermek için yeterli verinin
bulunmaması, çalıĢanlar arasında iĢ birliğinin zayıf olması, emir-komuta zincirinin
iĢlememesi, çalıĢanların nitelik ve
niceliğine önem verilmemesi, iĢ ve görev tanımlarının yapılmaması, örgüt içinde gruplaĢmalar
ve çatıĢmaların varlığı.
Sosyal hizmet kurumları, hizmet sunduğu insanlar, çalıĢanlar, gönüllüler gibi paydaĢlarıyla
etkileĢim içinde olan örgütler
olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla sosyal hizmet kurumlarının daha verimli bir Ģekilde
hareket etmesi için ihtiyaç
duyulduğunda örgüt kaynaklarının etkin ve etkili bir Ģekilde dağıtılmasını gerekli kılmaktadır.
Kurumsal kaynak yönetimi
finansal kaynak yönetimi, insan kaynakları yönetimi, zaman yönetimi konularını içermekle
birlikte değiĢen ve geliĢen
ihtiyaçlara paralel olarak örgütlerde kalite yönetimi, veri kaynakları yönetimi, gönüllü
yönetimi, halkla iliĢkiler yönetimi
konularında ele alınmaktadır.
ÜNĠTE 12
ETĠK VE AHLAK AYRIMI
Etik Kavramı
Etik sözcüğü köken olarak eski Yunanca bir sözcük olan ethos sözcüğünden gelir.
Kökenindeki anlamı bakımından “karakter”
veya “huy” demek olan „etik‟ sözcüğü aslında kişiye bağlı, kişiyle ilgili bir durumu, ona özgü
olan bir yanı ifade etmektedir.
Kökeni bakımından etik sözcüğünün asıl anlamı kiĢilikle ilgilidir ve bugün etik dendiğinde
onu tam ve doğru olarak ifade eden
anlamı da budur.
Ahlak Kavramı
Ahlakın sözlüklerdeki anlamına bakıldığında Ģu farklı boyutlar göze çarpar:
1. Bir toplum içinde kiĢilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranıĢ biçimleri
ve kurallardır.
2. Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranıĢ kurallarını tespit
eden ve inceleyen bilim, felsefe
bilimidir.
3. Ġyi nitelikler, güzel huylardır. Sözlükteki bu farklı tanımlardan hareketle ahlakın üç farklı
anlam içerebileceği söylenebilir.
Ahlak bir olgudur ve geniĢ anlamda söylenirse, insanın toplumsal yanıyla iliĢkili bir olgudur.
Elbette ahlak(lar) da insanın var
olma koĢullarından biridir ve onun kültür dünyasının bir parçasıdır. Demek ki ahlak, olgusal
nitelikli bir var olandır, etik ise
bilgisel niteliktedir.
Ahlaklılık genel normlardır; çünkü herhangi bir bölgeye, bir topluluğa bağlı değildir. Ahlaki
standartlara yönelik bir çalıĢma
olan etiğin temel amacı, mümkün olduğunca ahlaki bir standardın ne kadar doğru ne kadar
yanlıĢ olup olmadığını
belirlemektir.
Sosyal hizmet açısından ele alındığında etik, belirli ahlak ilkeleri ortaya koymaktadır. Sosyal
hizmet etiği, uygulamalara ortak
yaklaĢım, bakıĢ açısı ve anlayıĢ kazandırır.
Sosyal Hizmet Etiği
Tarihsel açıdan bakıldığında sosyal hizmetin etik ilkelerinin oluĢturulmasının, sosyal hizmetin
meslekleĢme süreciyle aynı
paralellik gösterdiği görülmektedir. Ġlk açık etik vurgunun, Mayıs 1922 tarihli „Annals of the
American Academy of Political
and Social Science‟ isimli yayında yapıldığı bilinmektedir.
Sosyal hizmet mesleği insana hizmet eden bir meslek olması nedeniyle de etik kurallarının
olması ve bu kuralların
değerlendirilebilir olması son derece önemlidir. Sosyal hizmetlerde etiği "bireysel ahlak ve
sosyal normlar arasındaki
etkileĢim" olarak düĢünmek yararlı olacaktır.
Sosyal Hizmet Meslek Etiği ve Sosyal Hizmette Etik Konular
Sosyal hizmet, değer temelli bir disiplin olduğu için sosyal hizmet uygu-lamasının temelinde
sosyal hizmet çalıĢanının
mesleki sorumluluklarını tanımlayan etik ilkeler yer almaktadır. Etik ilkeler, sosyal hizmet
çalıĢanlarının her durumda hangi
eylemde bulunması gerektiğini tanımlayan ya da etik meseleleri nasıl öncelik sırasına
koyduğunu belirleyen kurallar değil;
mesleki uygulamalarında sosyal hizmet çalıĢanını yönlendiren, bilgilendiren ve eylemlerine
rehberlik eden değerler ve
standartlar bileĢenidir.
Sosyal hizmet uygulaması müracaatçı, toplum ve mesleğe iliĢkin pek çok sorumluluğa
sahiptir ve ele aldığı konular tüm
toplumu ilgilendiren, çözümü oldukça zor konuları içermektedir. Temelde sosyal hizmet
uygulamalarında en sık görülen etik
konular dört baĢlık altında toplanabilir:
• Bireylerin hakları ve refahına ilişkin konular: Müracaatçıların kendi kararlarını alma ve
seçim yapma haklarına karĢılık,
sosyal hizmet uzmanlarının da müracaatçılarının refahını artırma sorumlulukları vardır.
• Kamu refahına ilişkin konular: Müracaatçıların dıĢındaki grupların ilgileri ve haklarına
karĢılık; sosyal hizmet uzmanlarının
da topluma ve iĢ bulma kurumlarına karĢı sorumlulukları vardır.
• Eşitlik, farklılık ve baskıya ilişkin konular: Sosyal hizmet uzmanlarının, farklılıkları göz
önüne alarak eĢitliği sağlama;
toplumda ve devlet politikalarında değiĢim için çalıĢma ve baskıya karĢı mücadele etme
sorumlulukları vardır.
• Mesleki roller, ilişkiler ve sınırlara ilişkin konular: Sosyal hizmet uzmanlarının belirli bir
duruma (danıĢman, denetleyici,
savunucu, değerlendirici, müttefik veya arkadaĢ) uygun rollere karar verme, politik yaĢam,
meslek ve bireyler arasındaki
sınırlara iliĢkin konuları göz önüne alma sorumlulukları vardır.
Sosyal hizmet uygulamalarında en sık görülen etik konular:
“Bireylerin hakları ve refahına ilişkin konular; kamu refahına ilişkin konular; eşitlik, farklılık
ve baskıya ilişkin konular; mesleki
roller, ilişkiler ve sınırlara ilişkin konular” dır.
Sosyal hizmet mesleği için ülkemizde Türkiye Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği tarafından
2004 yılında sosyal hizmet
mesleğinin etik ilkeleri ve sorumluluklarını ortaya koyan bir çalıĢma yapılmıĢtır. ÇalıĢma, 12
etik ilke ve altı etik sorumluluk
alanlarından oluĢmaktadır.
Sosyal Hizmet Mesleğinin Etik Değerleri
Meslek etiği kavramının, toplumsal modernleĢme ve demokratikleĢmeyle birlikte ahlak
felsefesinin yerini büyük ölçüde
hukuka ve hukuk felsefesine bıraktığı dönemlerde ön plana çıktığı gözlenmektedir
Etik söz konusu olduğunda "mesleki kimlik" ön planda tutulmakta iken ahlak söz konusu
olduğunda “kodlar” akla
gelmektedir.
Sosyal hizmette etik değerler ve normlar esas olarak diğer meslek gruplarıyla aynı olsa da bu
değerlerin farklı kurumlar,
çalıĢanlar ve faaliyetler arasındaki önemi ve seçimi değiĢmektedir.
Saygınlık prensibi: Tüm etik değerler, diğer etik normların temeline ve tüm etik sorumluluk
uygulamalarına katkıda bulunan
eĢitlik ilkesi üzerine kurulmuĢtur. Bu ilke, tüm bireylerin eĢit saygı ve bakım görmesi
anlamına gelmektedir. Bu kamu
yönetimi için temel bir değerdir.
İnsan hakları: Ġnsan hakları, hem etik hem de yasal gerekçelerin temelini oluĢturan esas
ilkedir. Bu ilkeyle, bireyler yalnızca
ulus-devletler değil aynı zamanda örgütlerin ve diğer insanların talep ettiği belirli yaĢam
koĢullarına ve kaynaklara sahip
olma hakkı vardır.
İnsaniyet/yardımseverlik: Ġnsaniyet/yardımseverlik, kırılgan ve zor durumda olan kiĢilere
karĢı dikkatli ve özenli olmayı iĢaret
eden diğer bir temel etik ilkedir.
Dayanışma: DayanıĢma, insaniyet/yardımseverlik prensibinin kardeĢi olarak düĢünülen bir
kavramdır. Ancak dayanıĢma,
desteklediğimiz ve değer verdiğimiz insanların planlarını ve arzularını dikkate alarak onlarla
ilgilenmeyi ve onlara yoldaĢlık
etmeyi içermektedir
Refah, kaynaklar ve güvenlik: Genel olarak bakım sektöründe olduğu gibi sosyal hizmet
alanında da refah kavramı önemli
kelimelerden birisidir. “Refah” ve “refah toplumu” ifadeleri ile insanların kiĢisel refahlarına
katkı sağlayan farklı türdeki
kaynak ve güvenlik teminatlarına eriĢmeleri anlatılmaktadır.
Dürüstlük ve onur: Dürüstlük- onur sosyal hizmet alanında diğer bir önemli etik ilkedir.
KarmaĢık bir kavramdır ve tam olarak
insanların dürüstlük ve onurunu korumanın ne anlama geldiği açık değildir. Buna karĢın,
dürüstlüğe iliĢkin bazı yaklaĢımlarda
tüm kültürlerde hem fikirlilik söz konusudur.
Özgürlük ve kendi kaderini kendi tayin etme: Sosyal hizmet alanında kiĢilerin özgür karar
verme kapasitelerini
geliĢtirmelerine ve kararlarını gerçekleĢtirmelerine yardım etmek ve saygı duymak
zorundayız. Bu durum aynı zamanda
baĢkalarının özgürlüğüne ve refahına karĢı bir tehdit oluĢturmayı da içermemelidir.
Demokrasi ve katılım: Demokrasi ilkesi özgülük ve kendi kaderini kendi tayin etme
kavramlarıyla bağlantılıdır. Sosyal
hizmetin örgütsel düzeyde demokratik bir çerçevesi olmalıdır. Hizmetin kendisindeki
demokratik yaklaĢımı açıklık, diyalog,
etkileĢim ve müracaatçıların katılımı anlamına gelmektedir.
Sosyal adalet: Adalet konusunda karmaĢıklık söz konusu olsa da farklı ölçütlere göre
tanımlanan pek çok adalet kavramı
bulunmaktadır. Adalet, benzer durumlarda benzer Ģekilde davranmak için eĢitlik yaklaĢımıyla
değerlendirilebilir. Ancak
adalet, bireye özgü ihtiyaçlara dikkat çekmek adına ihtiyaçlara da dayandırılabilir.
Eşitlik: Herhangi bir sosyal hizmet uygulamasında adalet temellinde olduğu gibi eĢitlik ilkesi
de ihtiyaçların önemli/anlamlı
bir kısmına sahip olmanın önemine vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla, müracaatçıların
kabulünde ve tedavisinde her birine eĢit
düzeyde değer ve saygı gösterilir
1. Değer: Hizmet
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanlarının öncelikli amacı sosyal problemleri olan ve ihtiyaç
içerisindeki bireylere yardım etmektir.
Sosyal hizmet uzmanları; • Kendi sorumluluk alanları içinde olan hizmetleri geliĢtirirler.
•Sosyal problemi olan ve yardım
ihtiyacı duyan bireylere yardım etmek amacıyla kendi bilgi, değer ve becerilerini kullanırlar.
2. Değer: Sosyal Adalet
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanları sosyal adaletsizliklerle mücadele eder.
Sosyal hizmet uzmanları; • Baskı gören ve incinebilir birey ve grupların adına ya da onlarla
birlikte toplumsal değiĢmeyi
sağlamak için çaba gösterirler. • Yoksulluk, iĢsizlik, ayrımcılık ve diğer sosyal adaletsizlikler
konusunda sosyal değiĢimi
hedeflemektedirler. •Etnik ve kültürel çeĢitlilik ve baskı konusunda farkındalık artırmaya
çalıĢırlar. • Bütün insanlar için fırsat
eĢitliği, ortak katılım, ihtiyaç duyulan bilgiye ulaĢma güvencesini sağlamaya çalıĢırlar.
3. Değer: Bireylerin Değer Yargıları ve Saygınlıkları
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanları, her insanın kendine özgü değer yargıları olduğuna ve bu
nedenle saygı görmesi
gerektiğine inanırlar.
Sosyal hizmet uzmanları; • Her bireye, etnik ve kültürel farklılığını dikkate alarak saygılı bir
Ģekilde davranırlar. •
Müracaatçıların, kendi kaderini belirlemeleri konusunda onları teĢvik ederler. •
Müracaatçıların kendi ihtiyaçlarını
tanımlamalarını ve değiĢim için kapasitelerini artırmalarını isterler.
4. Değer: İnsan İlişkilerinin Önemi
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanları insan iliĢkilerinin önemini kabul eder.
Sosyal hizmet uzmanları; • Ġnsanlar arasındaki iliĢkilerin değiĢim için önemli bir araç
olduğunu bilirler. • Yardım sürecinde
pek çok birey ile bağlantı kurarlar. Birey, aileler, sosyal gruplar, organizasyonlar ve toplumun
refahının artırılmasını,
sürdürülmesini ve insanlar arasındaki iliĢkilerin güçlenmesini isterler.
5. Değer: Dürüstlük
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanları güvenilir ve dürüst bir biçimde davranırlar.
Sosyal hizmet uzmanları; • Mesleğin misyonunun, değerlerinin, etik ilkelerinin, etik
standartlarının daima farkındadırlar. •
Bağlı oldukları kurumda etik davranma ve etik uygulamaları teĢvik etme sorumluluğunu
taĢırlar.
6. Değer: Yeterlik
Etik Ġlke: Sosyal hizmet uzmanları mesleki yeterliklerini uygulama alanlarında gösterirler ve
mesleki uzmanlıklarını
geliĢtirirler.
Sosyal hizmet uzmanları; • mesleki bilgi ve becerilerini artırmak ve uygulamaya aktarmak
için çaba gösterirler, • mesleğin
bilgi temeline katkıda bulunmaya isteklidirler.
Sosyal Hizmet Kurumlarında Etik
Etik ilkelerin bir sosyal hizmet kurumunda uygulamaya geçirilmesinin uygun bir yöntemi
olmalıdır. Kurum içerisinde etiğin
uygun bir yöntem ile uygulanabilmesi için öncelikle alternatif kararlar tanımlanır.
Sosyal hizmet kurumlarında etik, kamu yöneticilerinin, karar alırken ve kamu hizmetlerini
yürütürken uymaları gereken,
tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, adalet, saydamlık, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme,
göreve bağlılık, liyakat,
verimlilik, etkinlik, kalite gibi birtakım ahlaki ilke ve değerler bütününe denir. Bu ilke ve
değerler, kararların nasıl alınması ve
iĢlerin/rollerin nasıl yapılması gerektiğini belirlemede kamu görevlilerine yol gösterir;
hizmetlerin ve çalıĢanların
değerlendirilmesinde temel ölçüt olarak kullanılır.
Sosyal Hizmet Kurumlarında Etik Karar Alma
Etik karar alma sürecinde, çalıĢan bireylerin yaĢam içinde etik davranma becerileri ile
iĢyerinin/kuruluĢun kültüründe
benimsediği etik davranıĢ modelinin uyum içinde olması gerekir. KuruluĢ, etik standartları
oluĢturup, yayılımını sağlarken
bireysel faktörleri göz önünde bulundurması yerinde olur. Bu nedenle bireylerin etik
yönelimli olması için kiĢisel geliĢim
sürecinin üzerinde durmak, eğitim programlarıyla desteklemek gerekir.
Kurumun/Kuruluşun Fonksiyonlarıyla İlgili Etik Sorunlar
Kurumun/kuruluĢun iĢlevsel alanlarının kendine özgü etik sorunları olabilmektedir.
• Finansal Etik • Pazarlama Etiği • Muhasebe Etiği • Diğer Alanlarda Etik:
- Satın Alma Birimi - Üretim Birimi - Bilgi İşlem Birimleri
ETĠK KÜLTÜR VE YÖNETĠM
Etik değerler, bireysel sorumluluk yanında, kurumsal temelde, organizas-yonların sosyal
sorumluluğunu geliĢtirmeyi
amaçlar. Kurumların/kuruluĢların sosyal sorumluluğu, topluma karĢı sadakat, duyarlılık ve
dürüstlüğü gerektirir. Kamu
gücünü ve kaynaklarını, bireysel çıkarları için değil, toplumun yararı için kullanmak ve
toplumda bu yönde güven
oluĢturmak, sosyal sorumluluğun temelini oluĢturur. Aslında bütün ülkelerde etik davranıĢ
ilkelerinin amacı, etiğe
dayalı/saygılı bir kurum/kuruluĢ kültürü meydana getirmektir. Etiğe dayalı bir kurum/kuruluĢ
kültüründen söz edebilmek
için;
• Kurumdaki/kuruluĢtaki kararların etik ilkelere uygun olarak alınması
• Kurumsal sorumluluk ve dürüstlük içinde hizmetlerin yürütülmesi
• Halkın güvenini kazanmıĢ etik uygulamaların mevcut olması gerekir.
Etik ilkelerin kurumsallaĢtırılmasında uygulanabilecek yöntemler olarak etik kurulların
oluĢturulması, örgüt içi etik
kodların geliĢtirilmesi, etik eğitim, etik analiz ve denetim programlarının uygulanması
sayılabilir.
1) Etik kurul: Sosyal hizmet kurumlarında etik kültürün yerleĢtirilmesinde etik kurulların
önemli bir role sahip olduğu
söylenebilir. Sosyal hizmetler etik kurulları, zor koĢullar, geçmiĢ vakalar, politika oluĢturma
ve inceleme, etik kurul üyeleri,
etik kurul çalıĢanları ve toplum bilinci oluĢturma konularını görüĢmek için tartıĢma platformu
oluĢturmaktadırlar. Etik
kurulları, disiplinler arası çalıĢmaktadır ve bu kurulların temel amacı insan haklarının
korunmasını sağlamaktır.
2) Etik kodlar: Etik kodlar, bir örgüt içinde, örgütün genel değerler sistemi ve amaçlarını
tanımlayan, çalıĢanların
davranıĢlarına rehberlik eden, temel değerlerin ve standartların ifade edildiği yazılı bir
belgedir.
Etik kodlar, etik davranıĢların geliĢtirilmesine katkıda bulunarak sosyal hizmet kurumlarında
çalıĢanların etik davranıĢlara
uymalarını sağlar. Etik kodlar sayesinde çalıĢanlar, yöneticilerin kendilerinden tam olarak
neyi istediğini, aksi durumda
karĢılaĢacakları cezaları bilirler.
3) Etik eğitim: Temel amacı gerçek hayatta uygulanabilecek beceriler kazandırmaktır. Aynı
zamanda, etik eğitiminin etik
prensiplerin belirli vakalara uygulanmasını da içermesi gerekir. ÇalıĢanları etik davranıĢla
ilgili sorular sorma ve etik kararlar
alma noktasında güçlendirebilir.
BaĢarılı bir etik eğitiminin hedefleri Ģu Ģekilde sıralanabilir:
1. Küçük örnek olaylar, internet tabanlı uygulamalar ve CD-ROM‟lar aracılığıyla sektör
içerisindeki ve varsayıma dayalı ya da
üstü örtülü etik sorunlar ile uğraĢma deneyimi sağlama
2. ÇalıĢanların karĢılaĢacağı riskli alanları tanımlama
3. Etik dıĢı davranıĢların örgütte asla desteklenmeyeceğini ve çalıĢan değerlendirmelerinin
dikkate alınacağını bildirme
4. DavranıĢlarından bireysel olarak sorumlu olduklarını çalıĢanların bilmesini sağlama
5. Etik sorunları uygun bir Ģekilde nasıl ele alacakları ile ilgili olarak sürekli örnekler sağlama
6. ÇalıĢan davranıĢları ile iĢletmenin itibarı ve markası arasında bağlantı kurma
7. Nasıl çözeceklerini bilmedikleri etik bir sorun ile karĢılaĢtıklarında çalıĢanların iletiĢime
geçebileceği liderlik hiyerarĢisini
oluĢturma
Etik eğitiminin planlanması ve uygulanması kadar değerlendirilmesi aĢamasına da önem
verilmelidir.
4) Etik analiz ve denetim: Gerçeklerin farkına varıldıktan yani gerçekler iyice ortaya
çıkarıldıktan sonra, etik kaygılar
tanımlanır, alternatifler oluĢturulur ve bu alternatiflerin analiz edilmesi için etik ilkeler ve
ahlaki standartlar kullanılır. Analiz
mantıklı, tutarlı ve sistematik olarak yapılmalıdır. Analizin sonuçları bu alternatiflerin etik
ilkelerle ve ahlaki standartlarla
uyumlu olup olmadığına yönelik değerlendirmeleri içerir.
SONUÇ VE ÖNERĠLER
Meslek etiğini, bir iĢletmede yerleĢtirip, kurumsallaĢtırmada da en önemli görev üst yönetime
düĢer. Üst yönetim ahlaki bir
liderlik örneği gösterip model oluĢturmadıkça bir kurumda/kuruluĢta ahlak standartlarının
yerleĢtirilmesi olanaksızlaĢır.
Günümüzün etik ilkeleri, sosyal hizmet uzmanlarının eylemlerine rehberlik etmeyi, görevin
kötüye kullanılmasını
önlemeyi, olası riskleri azaltmayı ve vakalarda karar vermeyi kolaylaĢtırmak ve bir temel
oluĢturmak üzere üretilmiĢ
meslek ideolojisini ve mesleki otoriteyi içermektedir. Dolayısıyla sosyal hizmet uzmanları
etik ilkeler ıĢığında,
• Örgütün temel görevlerinin farkında olmalı ve bu görevlere bağlılık göstermeli
• Yönetim kurulu üyelerine olduğu kadar diğer çalıĢanlara ve meslektaĢlarına karĢı da saygı
ve bağlılık duymalı
• Kurumda veya meslektaĢlarının ya da müracaatçıların davranıĢlarındaki ayrımcı ve saldırgan
tutum ve hareketlere karĢı
çıkmalı ve bunlara fırsat vermemeli
• Uzmanlar, toplumdaki her bir üyenin ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kalite standartlarını
yükseltici katkılar sağlamalı
• Yapıcı ve duyarlı sosyal çalıĢma çevresi oluĢturmaya yardım etmelidir.
(Doğan Kaya)
Download