Mehmed Şevket Eygi Allah ile olan bütün işlerimizde

advertisement
İlan
Mehmed Şevket Eygi
Allah ile olan bütün işlerimizde, ibadetlerimizde ihlâs yani temiz niyet şarttır. Namazlar,
oruçlar, hac, umre, yapılan hayır hasenat hep Allah rızası için yapılmalıdır. İhlas, katışıksızlık
demektir ve kesir kabul etmez; ya yüzde yüz olur, ya olmaz. İnsanlar kendisi için ne dindar
adammış desinler niyetiyle kılınan namazlar, tutulan oruçlar yahut halk kendisi için ne
hayırsever kimse desin diye yapılan iyilikler, verilen sadakalar ihlâssızdır, bozuk niyetlidir ve
makbul olmayacağı bildirilmiştir. Farz ibadetler açıkta yapılır, nafile ibadetler gizlenir. Nafile
sadakalar, sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek şekilde verilir. Ramazanda verilen iftar
ziyafetlerinde israftan, gösterişten, şatafattan, benim ziyafetim senin ziyafetinden üstündür
beyinsizliklerinden, lüksten ve ihtişamdan kaçınılmalıdır. İsraf Kur'an, Sünnet, icmâ-i ümmet
ile haramdır; Kitabullah'ta israf edenlerin şeytanın kardeşleri olduğu bildirilmiştir. Resulullah
Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz "En şerli ziyafetler, fakirlerin çağırılmadığı ziyafetlerdir"
buyurmuştur. İçkili mekânlarda iftar ziyafeti verilmez. İslam'ın hak din olduğunu tasdik
etmeyen, Resulullahı yalanlayan, Kur'ana inanmayan gayr-i Müslim ruhanilerin iftar
ziyafetlerine çağırılması ve onlarla muhabbetli bir şekilde yenilip içilmesi günahtır.
Milyonlarca fakir ve dar gelirli halkın geçim sıkıntısı çektiği, İslam âleminde korkunç zulümler
işlendiği, Suriye ve Arakan gibi yerlerde Müslümanların kanlarının döküldüğü böyle bir
devirde israflı ve pahalı iftar ziyafetleri vermek vicdana ve insafa sığmaz. Kur'ana, Sünnete,
Şeriata, İslam ahlakına uygun şekilde verilecek mütevazı iftar ziyafetlerinde çeşitli İslamî
cemaatlerin liderlerinin, hocalarının, hoca efendilerinin, Efendi hazretlerinin bulunmaları daha
münasip olur. Zekâtlar Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın ve fıkhın öngördüğü şekilde, Tevbe
suresinin 60'ıncı ayetinde açıkça beyan edilen fakirlere, miskinlere ve diğer hak eden gerçek
şahıslara verilmelidir. Yukarıdaki gerçekler ahali-i müslimeye hatırlatılır. Ramazan mübarek
olsun. Cenab-ı Hak cümlemizi ihlâsla oruç tutan, ihlâsla namaz kılan, ihlâsla hayır hasenat
yapan, ilahî rızasına uygun ziyafet veren sâlih kullarından eylesin.
(Bu, bir emr-i mâruf nehy-i münker ilanıdır.)
* (İkinci yazı)
Ramazan Showları
Geçen Ramazan'daki bazı hadiseleri hatırlıyor musunuz? Birkaç ilahiyatçı çıkmış, İslam'da
teravih yoktur yaygaraları kopartmıştı.
Bir ilahiyatçı o kadar ileri gitmişti ki, yanındakilerle birlikte Sultanahmet meydanında güneş
batmadan önce iftar etmişlerdi. Bunlar imsaktan sonra da sahur yemeğine devam
ediyorlarmış.
Sabataycı gazeteler böyle dinsel showlara bayılır.
Geçen Ramazan Ankara'da da 1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş bir bid'at yaşanmıştı.
Bir yatsı/teravih namazında Hacı Bayram camiinin içine erkek cemaat alınmamış, mâbet
kadınlarla doldurulmuştu!.. Yeterli kadın cemaat bulunamadığı için dışarıdan minibüs ve
otobüslerle kadınlar getirilmişti. Peki, erkekler nerede kılmışlardı? Yıldızların altında, camiin
avlusunda. İyi ki, mevsim kış değildi, soğuktan donarlardı. Ankara'nın kış soğukları da öyle
böyle değildir.
Reformcu ve aykırı ilahiyatçılar ve onların peşlerinden gidenler showsuz duramaz.
Zaman zaman bombalarını patlatırlar:
Rabıta küfür ve şirkmiş, rabıta yapanlar müşrikmiş...
Sahabe, evliyaullah ve süleha türbelerini ziyaret etmek şirkmiş, eden müşrik olurmuş...
İslam'da kader yokmuş...
İslam'da şefaat yoktur...
İslam dininde kabir/berzah ahvali yokmuş...
Üç hak ibrahimî din varmış, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet'miş...
Farmason Afganî büyük bir Müslümanmış...
Tasavvuf büyükleri İslam'ın Pavlos'larıymış...
Daha neler neler...
Son on-yirmi yıl içinde Ramazanların vaz geçilmez eğlencelerinden biri de, son derece lüks,
son derece israflı, son derece ihtişamlı ve de alkollü beş yıldızlı mekânlarında iftarlar
verilmesi ve bunlara bazı patriklerin, papazların, monsenyörlerin de davet edilmesidir. İftarı
kimler yapar? Oruç tutan Müslümanlar? Peki, o papazların ve patriklerin ne işi var o
sofralarda?
Hıristiyan ruhanileri Tevhid'i kabul etmezler, İslam'ın hak din olduğunu kabul etmezler, Hz.
Muhammed'in (Salat ve selam olsun ona) Resulullah olduğunu kabul etmezler, Kur'anın
Kelamullah olduğunu kabul etmezler ve sonra iftar sofralarında baş köşeye oturtulurlar.
Fesubhanallah!
Bakalım bu mübarek ayda ne gibi reform showları yapılacak? Sürprizlere hazır olunuz...
* (Üçüncü yazı)
Müslüman Temiz bir gence
Beş vakit namaz kılan ahlâkı oldukça düzgün bir gençsin. İtlik serserilik yapmazsın, karı kız
peşinde koşmazsın, içki içmezsin... Lakin bir ot gibi yaşıyorsun. İlme, irfana, sanata, kültüre,
öğrenmeye hırslı olsana. Yaz tatili geldi, serseri mayın gibi dolaşıyorsun. Bir yere gidip tatilde
bir sanat öğrensen iyi olmaz mı? Osmanlıca basit bir kitap alıp edebî Türkçeni ilerletsene.
İnsanlar analarının karnından kültürlü, hikmetli, görgülü çıkmaz. Evet, bunlara kabiliyeti ve
istidadı olmalıdır ama mutlaka bir üstattan ders alıp yetişmek, kemal bulmak gerekir. Bir yere
kapılanıp biraz İstanbul âdâb-ı muaşereti öğrensen ne iyi edersin. Fotoğraf makineni alıp bir
İstanbul kültürü resimleri albümü yapsana. Bir gece hatimle teravih namazı kılınan bir camiye
gitsene. Bitpazarlarından kültürel değeri olan kitaplar toplasana (Ben tanesi 1 liradan
topluyorum hâlâ...) Bir gün Yeniköy'deki Sadberk Hanım müzesine gitsene. Ciltli güzel bir
defter alıp, ünlü kimseleri ziyaret edip, her birine birkaç satır da olsa o deftere yazı yazdırıp,
izin verirlerse birer de resimlerine çekip yazının yanına veya karşısına yapıştırsana. Arada
bir, bir tekkeye gidip, bir kenardan kemal-i edeb ile zikrullah dinlesene. Günde en az bir saat,
internetten geleneksel el sanatları ile ilgili bilgiler edinsene. Sur içi İstanbul'un enteresan ara
sokaklarını gezsene. Eski İstanbul'un eski evlerinin resimlerinden müteşekkil bir albüm
yapsana... Yahu biraz kıpırdansana...
Milli Gazete - 30.07.2012
Abone Olmak İçin:
Download