31 Ağustos 19¿ Ka»iF®s v ® f ® m e ® dl®wiir¡idl® ¡^ralbu! Binbirdirek ve leylek tılstı\ Binbirdirek Oradaki direklerin topunu son asır­ larda sayanlar 212 ile 224 den fazlaya çıkaramazlar. Fakat Türkler, yeraltındaki bu sayısız direkleri görünce, toptan hesap ediverdiler, ve Binbirdi­ rek dediler. Binbirdirek de, Yerebatan sarayı gibi, Türklerin nazarında bir yeraltı sarayı idi. Türkleri bu zanna düşüren nokta, bu sarnıçlar üzerin­ deki kemerleri tutan zarif ve ekserisi Korintos tarzı yapılan sütunlardır. İstanbul sarnıçları tedkik edildiği zaman, Bizans devrinde ve daha son­ ra Türklerin idaresinde İstanbul su ihtiyacının ne derecelerde düşünül­ düğü tamamen tevazzuh eder. İstanbulun su ihtiyacını en ziyade temin eden, Balgrad ormanlıklarıdır. Buranın yazın yağmurlan, kışın kar suları vadilere seller gibi akar. Derin ve dar vadilere akan sular, bendlerle durdurulur. İlkbaharda sular birikip te bendlerden taşmaya başlayınca, duvardaki oluklar açılır. Sular, künkIerle istenilen semte akıtılır. Şayed yol üzerinde akıntıya engel olacak bir vadi bulunursa, vadinin bir sathi ma­ ilinden öbür sathı mailine köprüler yapılarak suyun geçmesi kolaylaştırı­ lır. İşte bugün İtalyada, İspanyada, Yunanistanda, Anadoluda, İstanbulda görülen su kemerleri, bu nevi köprü­ lerdir. Fakat Arablar daha başka türlü dü­ şündüler. Biribirine bağlanan boru­ larda suyun daima ayni seviyeye çı­ kacağını anladılar. Suyu vadinin bir tarafından indirdiler, öbür tarafına borularla çıkardılar. Su, öbür sathı maile kolayca gelebiliyordu. Fakat oradan da gayet ağır akıyordu. Bu­ nun da çaresini buldular: Su yolları­ na muhtelif mesafelerde suyun birik­ tiği dağ sırtları boyunca bacalar yap­ tılar. Fakat mesafe uzadıkça ve su uzun vadilerden geçtikçe, bütün akın­ tıyı geçirecek bacalar açmanın imkân­ sızlığını gördüler. Bu sefer, kârgir su terazileri yaptılar. Bu terazilerin te­ peleri suyun umumî seviyesile bir tes­ viyede idi. Sular buraya gelince, m u­ vazenesini bulur, orada ufak bir mah­ zene birikir, oradan tekrar borularla aşağıya akardı. Bu teraziler, suyun geldiği su kemerlerinin yüksekliğinde yapılırdı. bir asm bile yıkamamıştır. leylek bulunmaz ve âşiyane yapmaz. Bizans imparatorları, Îstanbulu su­ Lâkin Eba Eyüb ve Üsküdarda çok­ suz bırakmamak için, şehir dahilinde tur.» bol mikdarda su bulundurmayı daima Türkler, İstanbula geldikleri zaman, göz önünde tuttular. Bunun için de bu su kemerlerinden ve su terazilerin­ şehir dahilinde etrafı duvarla çevrili den istifade ettiler. Fakat bilâhare gayet büyük ve üstü açık sarnıçlarla İstanbulun camilerine, çeşmelerine ve gayet zarif mermer veya granit direk­ hamamlarına lüzumu olan suyu te­ lere istinad eden kemerlerle yeraltı min için yeni yollar yaptılar. Açık sar­ sarnıçları yaptırmaktan geri durma­ nıçları bostan, Binbirdireği de iplikhane dılar. İşte, Çukurbostanlaıla Yereba­ makamında kullandılar. Burada dai­ tan sarayı ve Binbirdirek bu sarnıç­ ma yahudîler ve ermeniler iplik bü­ ların en meşhurlarıdır. Ve buralara kerlerdi. gelen sular da, yukarıda anlatıldığı Binbirdirek yirmi bin hatve murabtarzdaki su kemerlerile getirilmiştir. bamda idi, ve bir milyon iki yüz otuz İstanbulun en meşhur su kemeri, yedi bin hatve mikâbı su alırdı. Bu su Valens su kemeridir. Bu kemer, îstanİstanbul halkını, on beş gün kadar, buiun ufkunu değiştirecek derecede icabında susuzluktan kurtarabilirdi. yüksek ve muazzamdır. B u kemer hak­ Sarnıcın sütunları üzerinde gayet kında bir rivayet vardır: Vaktile Halderin kazılmış yazılar vardı. B u yazı­ keduan yani Kadıköyün surları üze­ lardan biri şudur: Euge Philoxena ya­ rinde bir taş bulunmuş. B u taşın üze­ ni «Selâm, yabancıların dostu». Fil­ rinde şu yazı varmış: «İstanbula suyu hakika bu sarnıç, Bizans imparator­ şehrin surları nakledecek.» B u taştaki ları zamanında, yabancıların kullan­ yazıdan ne demek istenildiği bir türlü ması için yapılmış. Onun için buraya anlaşılamamış. Bir müddet sonra, Philoxenos namı verilmektedir. Kadıköy imparatorun gazabına uğra­ İkinci Mahmud zamanında, Galata, mış. Duvarları yıktırılmış, bütün rralBeyoğlu, Tersane, Kasımpaşa ve ci­ mezesi Bizansa getirilerek bir çok abi­ varının suyunu temin eden bendin delerin, ve ezcümle, Valens su kemer­ suları yetişmez bir dereceye gelmiş. lerinin inşasında kullanılmış, ve yazı­ O zamanlar İstanbulda bulunan ma­ nın manası işte o zaman anlaşılmış... reşal Moltke diyor ki: İstanbulda açık ve yeraltı sarnıç­ «B u yıl hüküm süren kuraklık yü­ larına su, bu kemerden gelirdi. O za­ zünden susuzluk bir kat daha arttı. manın itikadına göre, açık olanların Ve Hünkâr yeni bir bendin nereye ya­ bir mahzuru vardı: İstanbul ve civa­ pılması lâzım geldiğini saray nazırı rına çok leylek gelirdi. Bunlar yılanı vasıtasile bana sordurdu. Bunu keşif­ yakalarlar ve ekseriya uçup götürür­ te hiç küçlük çekmedim; fakat yeni ken ağızlarından suya düşürürlerdi. sarnıçlar inşa etmektense, eski sar­ O zamamn imparatoru bu mahzu­ nıçların istiabını büyültmeyi daha ru ortadan kaldırmak için meşhur si­ makul gördüm. İnşaat nazırı umu­ hirbaz Apolloniusu çağırmış Pilargomîsine İstanbul sarnıçlarının yine es­ nium denilen bir sütun inşa edilmiş. kiden olduğu gibi kullanılmasını, bilâ Üzerine karşı karşıya üç leylek resmi istisna bütün mecraların kökünden konulmuş. Bu tılsım sayesinde şehir­ tamir edilmesini, surlar gerisine daha den leyleklerin kaçması temin edile­ bir çok havuzlar kazılmasını teklif et­ rek suyun temizliği muhafaza edile­ tim. Fakat görünüşte bu kadar basit bilmiş... teşebbüsler Türklerin hoşlarına git­ Bu leylek tılsımından Evliya çelebi mez; onlar hünkâra daha büyük şey­ de bahsediyor: ler gösterebilmek isterler; yeni bir «Altı mermerlerin birinde Bokrata köşk ve bir küşad merasimi onlar için mensup bir leylek resmi vardı. Bu ley­ daha lüzumlu şeydir. Yarım milyon lek rüzgârın ianesile şada urdukta talere mal olacak yeni bir bend inşası Dersaadette ne kadar leylek var ise belki de daha çok hoşlarına gider.» helâk olur idi. H âlâ İstanbul içre Ahmed Refik 1 Türkler İstanbula geldikleri zaman, Romalılardan kalan su kemerlerini ve su terazilerini hazır buldular. Filhakika Bizansta en eski ve en mühim su yolunu yapan, imparator Kostantindir. Bunun için Belgrad or­ manında altı büyük bend vardı. Bu bendlerin en büyüğü bin hatveden fazla uzunlukta ve 8 - 10 milyon hatve mikâbı su alacak bir genişlikte idi. Su yolu, Kâğıdhane civarında, bugün en zarif su kemerlerinden sayılan bir kemer üzerinden geçerdi. Daha uzak­ ta, hepsinden yüksek Jüstinien su ke­ meri vardı. Bu kemer o kadar sağlam yapılmıştır ki, suyu 90 - 100 hatve yüksekliğe çıkaran bu kemerleri on Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi