SOYSAL’IN YAZISI Yayın Tarihi : 21.10.2006 䡵 9. Sayfada Sayfa : 1 ALEV COŞKUN’UN YAZISI 䡵 9. Sayfada Orijinal Boyut : 4 * 1 cm CUMHURİYET Yayın Tarihi : 21.10.2006 Sayfa : 9 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ermeni Konusu ve Rus Devlet Arşivi Dr. Alev COŞKUN F ransız Meclisi’nde kabul edilen Ermeni soykırımı ile ilgili yasa, Fransa’nın ve Batılı devletlerin bu konuda ne kadar gözükara olduklarını açıkça ortaya koydu. Özgürlüklerin, hukuk devletinin ve eleştirel aklın doğduğu yer olan Fransa, tartışmalı tarihi bir konuda, tartışma yapılmasını, karşı tez öne sürülmesini yasaklıyordu. Türkiye artık gözünü açmalıdır. Siyasal iktidar, birkaç açıklama yaparak bu işin içinden çıkılamayacağını artık anlamalıdır. Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, hatta Milli Savunma Bakanlığı bir araya gelip araştırma, kitap, yayın konusunda ne yapılabileceğini yeniden düşünmelidir. Türk Tarih Kurumu’nun kısıtlı bütçesi ve olanaklarıyla bu işin üstesinden gelinemeyeceği artık anlaşılmalıdır. Bu iş için bakanlıklar arası özel komisyon, özel bütçe oluşturulmalı ve yapılacak işler yeni bürokrasi yaratmadan TTK’ye verilmelidir. Son aylarda Kaynak Yayınları bu konuda çok olumlu, dev gibi büyük işler yapıyor. Örneğin Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 Parti Konferansı’nda sunduğu raporu, ayrıca Ermeni tarihçiler A.A. Lalayan ile A.B. Karinyan’ın kitaplarını yayımladı. Bunlarla kalmadı, bu kitapların İngilizce, Fransızca, Almanca çevirilerini bütün dünyaya dağıttı. (*) Rusya Federasyonu Devlet Arşivleri’nde çalışmalar yapan Mehmet Perinçek, iki hafta önce Bagrat Artemoviç Boryan’ın Ermenistan, Uluslararası Diplomasi ve SSCB adlı önemli kitabını dünya kamuoyu önüne çıkardı. Sovyet-Ermeni devlet adamı Boryan’ın bu yapıtı 1928 yılında Sovyet Devlet Yayınevi tarafından yayımlandı. İki cilt olan bu kitap yaklaşık 1000 sayfadır ve Rusça olarak sadece 2000 adet basılmıştır. Bu kitabın özeti B.A. Boryan’ın Gözüyle TürkErmeni Çatışması adıyla yayımlamıştır. (Kaynak Kitapları, Eylül 2006) 1926 yılında yayımlanan Büyük Sovyet Ansiklopedisi; Ermeni sorununu şöyle tanımlıyor: “...Büyük devletlerin Türkiye’de merkezkaç kuvvetleri destekleyerek, Türkiye’nin zayıflatılması ve daha kolay sömürgeleştirilmesi amacına hizmet için yaratılmıştır.” Ermeni sorununun özünü ve temelini oluşturan bu saptama, B.A. Boryan’ın kitabında enine boyuna incelenmektedir. Boryan, Nisan 1915’te yaklaşık 10.000 Taşnak savaşçının ve Ermeni gönüllü birliklerinin Van’da nasıl bir hareket içine girdiklerini ve şehirde nasıl ayaklanma çıkardıklarını işaret eder. Boryan bu noktada şu yargıya varıyor: “Askeri harekâtın cephe gerisinde on bin kişilik bir kitle devlete karşı ayaklanma çıkardığı ve bu yoldan haritada varlığını ilan ettiği zaman, elbette devlet kavramı gereği, devlet iktidarı ve devlet adamları, meşru müdafaa adına sorumlu önlemler alacaklardır.” Boryan, bu hallerde, ayaklanmayı bastırma imkânlarını arayıp bulmak ve kendi devletini korumak gibi önemli bir görevin ortaya çıkacağını belirterek, “O zaman, amaç, Orijinal Boyut : 20 * 29 cm aracı haklı kılar, ilkesi devreye girer” demektedir. Boryan şöyle devam etmektedir: “Ermenilerin ayaklanması, onların tarihi ve hukuki hakkıdır. Eğer devlet, halk ayaklanmasını sert bir şekilde eziyor ve ayaklananları bastırıyorsa, bu da onun tarihi ve hukuki hakkıdır.” Boryan, Türkiye’nin haklılığını doğrudan belirten bu yorumlardan sonra, Ermeni meselesinin suçlularını da sergiler. Boryan, Ermenilerin, büyük devletlerin Doğu politikasının kurbanı olduğunun altını çizer. Ermeniler, emperyalist devletlerin ekonomik ve siyasal çıkarları yüzünden acı çekmişlerdir. İngiltere, Rus Çarlığı ve Almanya, yaşanan olayların doğrudan sorumlusudur. Taşnak sorumluluğu Ayrıca, 18 Ocak 1921’de Ermeni komünistleri, kaleme aldıkları “Ermenistan” başlıklı bir raporu Lenin’e sundular. Bu raporda 1915 olaylarının yaşanmasında Taşnakların oynadıkları ölümcül role dikkat çekilmiştir. Bu hareket Türkiye Ermenileri açısından acı sonuçlar doğurmuştur. Taşnaklar, komşuları olan Türkler, Azeriler ve Kürtlerle iyi ilişkiler kurmak yerine Çarlık Rusyası’nın emellerine hizmet etmek için çalışmışlardır. Kaldı ki birçok bilimsel yayında da belirtildiği gibi, Ermeniler, Osmanlı’dan bağımsızlık kazanan Yunanlılar ya da Bulgarlar gibi değildiler. Onlar Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış, Müslümanlarla içiçe yaşamaktaydılar. 1878 Berlin Konferansı, Ermeni konusunun, o günün büyük devletleri tarafından ele alınıp Türkiye’ye karşı baskı aracına dönüşmesinin tarihidir. Bu nedenle Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmuş, Doğu Anadolu’da Türklerin ve Kürtlerin yaşadıkları köyleri kılıçtan geçirmiş ve savaş esirlerini dahi öldürmüşlerdir. Ermeni tarihçi Boryan kitabında bunlardan söz etmektedir. Boryan, “Taşnak Ermeni çetelerinin kadınlara, çocuklara, yaşlılara karşı hareketleri, onları kullanan Rus komutanlarını bile dehşete düşürmüştür” diyor. Bu belgeler, Rus Çarlığı’na ait askeri arşivleri de kapsayan Rusya Askeri Tarih Devlet Arşivi’ndeki dosyalarda bulunmaktadır. Bu belgeler Müslüman sivil halk üzerindeki Ermeni mezalimini bütün boyutlarıyla ortaya koymaktadır. Boryan şöyle diyor: “Taşnaklar böyle bir harekete girişirken, Osmanlı devletinin Batı emperyalistleri tarafından da paylaşılmasına destek oluyordu. Batı emperyalistlerine yardım ediyorlardı. Buna karşılık Türkiye de kendisini parçalama operasyonuna karşı koymak için bütün araçları kullanmış ve bütün önlemleri almıştır.” Boryan, I. Dünya Savaşı’nın, esas olarak Osmanlı ülkesini paylaşmak amacıyla çıktığını ve büyük devletlerin bu amaca ulaşmak için bağnaz milliyetçi Ermeni örgütlerini kışkırttıklarını belirtir. Taşnaklara ve kontrolü altındaki Ermeni kitlelerine iki misyon biçilmiştir. “Ermeniler, cephe gerisinde ayaklanma çıkararak Türk ordusunu zaafa uğratacak ve Ermeni gönüllü birlikleri aracılığıyla Türk ordusunun savunma hattını yararak Rus işgalini kolaylaştıracaklardır.” Her iki görevin yerine getirilmesinde Türkiye Ermenileri etkin rol oynamıştır. “Çarlık generallerinin ve subaylarının yazdığı yüzlerce rapor ve Çarlık askerleri mahkemelerinin yüzlerce tutanağı ve kararları göstermektedir ki; Birinci Dünya Savaşı sırasında işgal edilen bölgelerde Ermeni gönüllü birlikleri Müslüman halka karşı sistemli olarak vahşi katliamlara girişmiş ve mallarını yağmalamışlardır. Ermeni çetelerini kullanan Rus komutanları bile bu vahşet karşısında dehşete kapılmıştır. Bu katliamların tehcirden önce başlaması da ayrıca önem taşımaktadır.” “Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında sahnelenen Ermeni ayaklanmaları, Türk ordusunun bastırma harekâtlarını zorunlu kılmış ve bu savaşlarda, her iki taraf kayıplar vermiştir. Öte yandan Ermeni çetelerin etnik temizlik uygulamaları; Müslüman halk (Türkler ve Kürtler birlikte) ile Ermeni kitlelerini cephe cepheye getirmiş ve karşılıklı kırımların (mukatele) yaşanmasına neden olmuştur. Osmanlı devleti ve Müslüman halk, Ermeni ayaklanmalarına ve kırımlarına karşı savaş önlemleri almış ve emperyalizmin güdümündeki Ermeni çetelerini şiddetle bastırarak haklı bir savaş vermiştir.” Boryan’a göre bu bir vatan savunmasıdır. Ermeni-Müslüman boğazlaşmasının sorumlusu, Batılı emperyalistler, Rus Çarlığı ve Taşnaklardır. 1921 yılında Kars Anlaşması’nın imzalanmasından sonra bu antlaşmanın önemini belirten Mustafa Kemal, Meclis konuşmasında çok ilginçtir ki Boryan’ın düşündükleriyle paralel düşünceler ileriye sürmüştür. Atatürk şöyle diyordu: “Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek yararlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik menfaatlarına göre çözülmek istenen sorun, Kars Antlaşması’yla en doğru çözüm yolunu buldu. (Alkışlar) Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri, memnuniyet vericidir ki, tekrar kuruldu.” Fransız Meclisi’ndeki hukuk ve düşünce özgürlüğü kurallarını altüst eden son hareket artık gözümüzü açmalıdır. Böylesi bir tasarının Amerikan Meclisi’nin önünde olduğu da unutulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu konuda çok büyük bir kampanya açmak durumumdadır. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye’nin tezleri için en önemli kaynak ve belgeler Rus devlet arşivlerinde bulunuyor. Artık hareket etmek zamanı geldi. Dışişleri, Kültür ve Milli Savunma bakanlıkları hiç olmazsa Kaynak Yayınları’nın yaptığını yapabilmelidir. Rus arşivleri çok ciddi olarak incelenmeli, elde edilen belgeler sadece Türkçe değil, İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Rusça, Arapça, Çince ve Japoncaya çevrilerek kütüphanelere, meclislere, üniversitelere gönderilmelidir. __________ (*) Bu yayınların geniş bir özeti için bkz: 16 Eylül 2006 tarihinde Cumhuriyet’te çıkan yazımız.