STRATEJİK YÖNETİM DERS NOTLARI DOÇ.DR.GÜRHAN UYSAL Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Samsun 1 1.BÖLÜM TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Strateji Strateji, işletmenin çevresiyle arasındaki ilişkileri düzenleyen ve rakiplerine üstünlük sağlayabilmek amacıyla kaynaklarını harekete geçiren bir anlam taşımaktadır. Strateji, işletmede uzun dönemli amaç ve hedefleri belirleme ve bu amaçlara ulaşmak için kaynakları tahsis etme (kaynak dağıtımı) becerisidir. Strateji, işletmenin iç kaynakları ve yetenekleriyle dış çevrenin fırsat ve tehditleri arasında uyum sağlamaktır. Strateji, amaçlara ulaşmak için işletme içinde eylem birliği sağlama ve rakiplerin olası tepkilerini değerlendirme sürecidir. Strateji, piyasadaki fırsat ve tehditleri dikkate alarak işletmenin güçlü ve zayıf yönlerini belirleme ve bu yönde, işletmeye rekabet avantajı kazandıracak kararları alma ve uygulama sürecidir. Strateji, işletme amaç ve hedeflerinin tespiti, işletme ile çevresi arasındaki ilişkilerin analiz edilmesi ve amaçlara ulaşmak için gerekli faaliyetlerin planlanması ve gerekli kaynakların dağıtımı işlemidir. Strateji, işletmeye istikamet vermek ve rekabet avantajı sağlamak amacıyla, işletme iç ve dış çevresini sürekli analiz etme, amaçları belirleme, bu amaçlara ulaştıracak faaliyetleri planlama ve kaynakları tahsis etme becerisidir. 1.2. Stratejik Yönetim Stratejik yönetim, strateji geliştirme, uygulama ve sonuçları değerlendirme ve kontrol etmeye yönelik kararlar ve faaliyetlerdir. İşletme yönetimin temel iş ve görevleri (planlama, organizasyon, koordinasyon ve yönlendirme ve kontrol) stratejik yönetimde de değişmemekte, ancak bu sorumluluklar dış çevre üzerinde odaklanmaktadır. İşletme yönetimi, işletmenin amaçlarına ulaşması için yapılması gerekli faaliyetlerin planlanması, organizasyonu, koordinasyonu, uygulanması ve kontrolüdür. Stratejik yönetim ise işletmenin dış çevresini (rakipler, pazar-piyasa, ürünler, müşteriler, aracılar, tedarikçiler) analiz eder ve işletmenin geleceği ile ilgili kararlar (amaç belirleme) alır. Buna göre, stratejik yönetim, işletmenin çevresi ile ilişkilerinin düzenlenmesi ve hedef belirleme ile ilgili faaliyetlerin planlanması, organizasyonu, uygulanması, koordinasyonu ve ve kontrol edilmesidir. Stratejik yönetim, işletme ile çevresi arasındaki ilişkileri düzenleme ve rakiplere üstünlük sağlamak için işletme kaynaklarının kullanılmasıdır. 2 Stratejik yönetim, strateji geliştirme, uygulama ve değerlendirme ve kontrol etme ile ilişkili karar ve faaliyetlerdir. uygulama sonuçlarını İşletmenin geleceğini ilgilendirmesi ve işletmeye istikamet vermesi nedeniyle stratejik yönetim üst yönetimin görevidir. Stratejik yönetim gelecek ile ilgilidir ve işletmenin uzun dönemli amaçları ile ilgilidir. Stratejik yönetim hiyerarşik yapı içinde koordinasyon sağlar. Strateji ile üst yönetimde hedefler oluşturulmakta ve işletme içinde amaçlar hiyerarşisi oluşturarak, farklı birim ve kademelerin birbirinden bağımsız amaç belirlemesini önlemekte ve işletme içinde bütünlük ve koordinasyon sağlamaktadır. Buna göre, stratejik yönetimin özellikleri şöyle sıralanabilir: Stratejik yönetim üst yönetimin bir görevi ve sorumluluğundadır. Aynı zamanda alt kademe yöneticilere rehberlik etmekte ve yol göstermekte ve amaç birliği sağlamaktadır. Stratejik yönetim işletme kaynaklarının amaca yönelik kullanımı ve dağıtımı ile ilgilidir. Stratejik yönetim, uzun dönemli faaliyetlere ve sonuçlara odaklanan bir yönetim sürecidir. Stratejik yönetim, işletmenin varlığını sürdürmesi için kendisini tehdit eden dış çevreyi (rakipler, müşteriler, aracılar, tedarikçiler) analiz etmektedir. 2. BÖLÜM STRATEJİK YÖNETİM SÜRECİ 2.1. Stratejik Planlama Stratejik yönetim süreci (stratejik planlama) şu aşamalardan oluşmaktadır: 1. İşletme vizyon ve misyonunun belirlenmesi, 2. İşletme amaçlarının belirlenmesi, 3. Rekabetçi pozisyonun belirlenmesi, 4. Strateji oluşturma, Strateji seçimi ve Strateji geliştirme 5. Strateji uygulama 6. Elde edilen sonuçların değerlendirilmesi. 2.1.1. Vizyon ve Misyonun Belirlenmesi Stratejik planlamanın ilk aşaması işletme vizyon ve misyonunun belirlenmesidir. Çünkü vizyon ve misyon işletme amaçlarının saptanması sürecine geri bildirim sağlar. 3 Vizyon, işletmenin uzun bir dönemde hayal ettiği gelecek ve bu hayal edilen geleceğin işletme amacına dönüşmesidir. Vizyon, işletmenin gelecekte olmasını arzu ettiği durumdur. Örneğin, Google’ın vizyonu: “Dünyadaki tüm bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi kullanıcılar için ulaşılabilir kılmak.” Vizyon bu hali ile geleceğin nasıl olabileceği konusunun işletme açısından tanımlanması ve bu geleceği elde etmek için yapılan bir düşünsel tasarımdır. Vizyon bilinen mevcut durumdan bilinmeyen bir geleceğe yolculuk ve bu süreçteki mevcut gerçekler, hayaller, umutlar, fırsat ve tehlikeler ve bunların bir araya gelmesiyle oluşan bir bütündür. Bu tanımlara göre vizyon üç kısımdan meydana gelmektedir: Yönetim felsefesi, Geleceğe ait bir imaj ve Geleceği tahmin etme. Geleceğin tahmini, pazardaki teknolojik, demografik, yasal ve sosyo-kültürel değişimlerin incelenmesi ve yorumlamasını kapsar. Gelecek, kimse tarafından bilinemeyeceğine göre tahmini ve hayali kapsamaktadır Misyon ifadesi ise işletmenin varlık nedenini ve kurulma nedenini açıklamaktadır. Böylece işletme hangi ürünü nerede üreteceğini ve rakiplerden farkını tanımlamaktadır. Bir misyon bildirisinde işletme, paydaşlara karşı yükümlülüklerini, işletmenin üretim alanını ve geleceğe dair bakış açısını tanımlamalıdır. Bu kapsamda Google’ın misyonu: “Dünyadaki tüm bilgileri evrensel olarak erişilebilir ve kullanışlı hale getirerek internette en iyi araştırma motoru olmaktır.” Misyon bir kişi veya kurumun üstlendiği özel görevdir. Misyon işletme stratejisi içerisinde tanımlanmış bir görev ve bu görevi yerine getirirken yapılacak işlerdir. Bu kapsamda, misyon işletmenin pazara ile ilişkili olarak tanımladığı amaç ve faaliyetlerdir. Bir işletmeye ait misyon şu özellikleri taşımalıdır: Misyon uzun dönemli bir amaçtır. İşletmenin sıkça değiştiremeyeceği ve bazen bir organizasyonun yaşamı boyunca bağlı kalacağı bir ifade ve görevdir. Misyon çalışanların hepsi ile ilgilidir. Üst yönetimden alt kademeye, yönetim kurulu başkanından işçiye herkesin sorumluluğu ve görevidir. Misyon niceliksel değil nitelikle ilgili bir tanımlamadır. Buna göre, finansal amaçlar, büyüme ve karlılık oranları misyon ifadesinde yer almamalıdır. Misyon işletmeye özgüdür ve işletmeyi piyasadaki diğer işletmelerden ayırır. Bir misyon ifadesi şu dört önemli unsuru içermelidir: Amaç, Strateji, Değerler ve Davranış standartları. Buna göre misyon bir yönetim faaliyetidir ve organizasyonun çevresine karşı temel sorumluluklarını kapsar. Bu nedenle, misyon çalışanların katılımı ile geliştirilmeli, yazılı hale getirilmeli ve herkese duyurulmalıdır. Örneğin, Seranit Seramik A.Ş. misyonu: “Sürekli geliştirilen ve rakiplerden farklı ve üstün kaliteli granitler ile mimar ve müteahhitlerin teknik, estetik ve tasarım sorunlarını çözmektir.” Enerji sektöründe faaliyet gösteren bir kamu kuruluşunun misyonu ise: “Müşterilerimize güvenilir elektrik hizmeti, enerji bilgileri ve enerji tercihleri alanında , enerji ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak hizmetleri sunarak toplumsal faydayı gözetmektir.” 4 Buna göre, misyon bir işletmenin varolma nedenidir, vizyon ise işletmenin gelecekte arzu ettiği durumu ifade eder. Bu nedenle bugünkü durumu tanımlayan misyon gelecek ile ilişkili vizyona ulaşmada önemli bir araçtır. Vizyon yöneticilerin uzun vadeli kararlarını (amaç ve hedef tespiti) etkiler ve kurumsal stratejilerin oluşturulmasında etkili olur. Misyon da işletme amaçlarına ulaşmak için çalışanların yapması gereken faaliyetleri belirler ve organizasyonda amaç birliği sağlar. Bu yönüyle stratejik iş birimlerinin ve fonksiyonel stratejilerin belirlenmesinde etkili olur. 2.1.2. İşletme Amaçlarının Belirlenmesi İşletme vizyon ve misyonu belirlendikten sonra amaç ve hedeflerin belirlenmesi gerekmektedir. Çünkü bu amaç ve hedefler strateji geliştirme, uygulama ve ölçme ve değerlendirmeye yardımcı olmakta ve stratejik yönetim sürecine katkıda bulunmaktadır. Amaç, vizyonun spesifik bir zaman süresi için rakamsal olarak belirtilmiş şeklidir. İşletme amaçları açık, ölçülebilir ve ulaşılabilir olmalıdır. Ulaşılması zor amaçlar çalışanların motivasyonunu azaltmaktadır. Bu amaçla, işletme amaçları belirlenirken SMART yönteminden faydalanılabilir: S – Spesifik (Amaçlar açık olarak tanımlanmalı, ne, ne zaman, nerede, nasıl sorularını yanıtlamalıdır.) M – Ölçülebilir (Amaçlarda rakamsal ölçütler olmalıdır.) A – Erişilebilir (Amaçlar çalışanlar için ulaşılabilir boyutta olmalıdır.) R - Gerçekçi (Amaçlar işletme öncelik ve sorunlarını dikkate almalıdır.) T – Süre (Amacın ulaşılması için bir zaman süreci tanımlanmalıdır.) Amaçlar bu özellikleri ile başarının ölçülmesinde ve çalışanların performanslarının değerlendirilmesinde bir ölçüt, bir kriter olmaktadır. Stratejik amaçlar işletmenin uzun dönemde gerçekleştirmeyi hedeflediği sonuçlar olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, stratejik amaçlar işletme vizyon ve misyonu ile uyumlu olmalıdır. Kuruluşun misyonunu ifa etmesine katkıda bulunmalıdır. Stratejik planlama sürecinin bundan sonraki aşamalarına ışık tutmalıdır. Kuruluşun öncelikleri ve mevcut durum analizine göre geliştirilmelidir. Orta vadeli bir zaman dilimini kapsamalıdır. Stratejik amaçlara örnek olarak: Rakiplerden daha fazla pazar payına sahip olmak, Rakiplerden daha hızlı ürün geliştirmek ve tasarım, Rakiplerden farklı ürün üretmek, Rakiplere göre daha az maliyet ile faaliyette bulunmak, Pazarda teknoloji lideri olmak. 5 2.1.3. İşletmenin Rekabetçi Pozisyonunun Belirlenmesi İşletmelerin kurumsal ve birim düzeyinde strateji geliştirmelerinde kullanmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler, işletme ürünleri, pazar payı ve pazarın büyüme hızını dikkate alarak portföy hazırlamaktadır. Stratejik yönetim işletmenin iç çevresi ile olduğu kadar dış çevresi ile de ilgilendiği dış çevre faktörleri bu yöntemlerin gelişmesinde etkili olmuştur. İşletme ürün ve hizmetleri, hangi pazarlarda faaliyet gösterileceği ve bu pazarları çekici kılmak için ne yapılması gerektiği dış çevre faktörlerine örnektir. Stratejik planlamanın üçüncü evresi olan rekabet pozisyonun belirlenmesinde kullanılabilecek bu yöntemler şunlardır: • • • • • McKinsey Matrisi Beş Faktör Analizi Ürün Portföy Matrisi Ürün Yaşam Eğrisi Piyasa/Rekabet Matrisi Bu yöntemler 4. Bölüm Stratejik Yönetim Teorileri kısmında tanıtılacaktır. 2.1.4. Strateji Geliştirme Stratejiler üst kademelerde oluşturulmakta ve alt kademelerde uygulanmaktadır. Bu nedenle, yönetim basamaklarının (hiyerarşi) farklı kademelerinde strateji ile ilgili olarak farklı uğraşılar yapılmaktadır. Bu nedenle, büyük işletmelerde üç değişik strateji gelişitirmeden söz edilebilir: Kurumsal stratejiler, İş yönetimi stratejileri ve Fonksiyonel (departman) stratejileri. Bu stratejiler işletmede farklı yönetim kademelerinin katkısı ile geliştirilmektedir. 2.1.4.1. Stratejik Yönetimde Hiyerarşi Yönetim hiyerarşisinin her bir kademesindeki yöneticilerin sorumluluk alanları birbirinden farklıdır. Üst kademelerde yöneticilerin sorumluluk alanları genişlemekte ve planlama ve kontrole yönelik çalışmalar artmaktadır. Alt kademelerde ise organizasyon ve strateji uygulama becerileri önem kazanmaktadır. Bu nedenle her bir yönetim kademesinde birbirinden farklı stratejik uğraşılar gerekmektedir. 2.1.4.1.1. Kurumsal Strateji Kurumsal strateji, birçok işletmeye sahip ve değişik sektörlerde faaliyet gösteren bir kurumun bir bütün olarak stratejisini ifade etmektedir. Bu strateji kurumun tamamını kapsamakta ve stratejik iş birimlerine (her bir sektördeki işletmelere) kaynak dağıtımı yapılması ile ilgilidir. Kurumsal strateji, yeni yatırım kararları ve ürün/pazar stratejilerine yöneliktir. 6 Kurumsal strateji, farklı işletmeler ve çeşitlendirilmiş iş gruplarına ve örgütsel yapıya sahip bir şirketin bir bütün olarak stratejisini ifade eder. Bu seviyedeki bir strateji işletmelerin (şirketin) tamamını kapsadığı için bir bütün olarak şirketi tanımlar, yatırım önceliklerini belirler ve alt işletmelere (stratejik iş birimlerine) kaynak dağıtımı ile ilgilenir. Bu tür bir strateji ayrıca fonksiyonel bölüm politikaları, yeni yatırım kararları ve işletmelerin mamul/Pazar stratejilerine yönelik kararları da içerir. 2.1.4.1.2. İş Birimi Stratejileri (İşletme Stratejisi) İş birimi stratejileri, çeşitlendirme yapmış bir şirkete ait işletmelerden her birine ait stratejilerdir ve herbir işletmenin çevresi ile arasındaki ilişkileri düzenler. İşletme stratejisi belirli bir sektör ve ürün/pazar bölümünde rekabeti ve hangi faaliyetlerin yapılması gerektiğini belirler. Özellikle ürün ve pazar geliştirme ve çeşitlendirme politikalarına öncelik verir. Aynı zamanda bir işletme içindeki bölümlerin (fonksiyonların) politika ve kararlarına rehberlik eder ve bölümler arasında strateji ile ilgili alınan kararlar arasında koordinasyonu sağlar. İş birimine yönelik stratejileri belirli bir sektörde ve ürün/pazar bölümünde rekabet stratejilerinin (örneğin, fiyat stratejileri) belirlenmesi ile ilgilidir. Bu kapsamda üç rekabet stratejisi bulunmaktadır: Maliyet stratejisi, Farklılaşma stratejisi ve Odaklanma stratejisi. Bu stratejiler 4. Bölüm’de daha ayrıntılı açıklanacaktır. Maliyet stratejisi, işletmenin ürünlerini rakiplerinden daha az maliyet ile üretmesi ve böylece sektör ortalamasının üzerinde bir gelir elde etmesidir. Bu stratejiyi başarı iel uygulamak için rakiplerden daha yüksek pazar payına sahip olmak ve böylece ölçek ekonomisine ulaşmak ve tedarik kaynaklarına (hammadde temini) rakiplere göre daha hızlı ulaşmak gerekmektedir. Bu nedenle hammadde temini, ürünün fiziksel üretimi ve tüketiciye ulaştırılmasında, işletme rakiplerine göre daha düşük maliyetlerle çalışmalıdır. Farklılaşma stratejisi, piyasada benzer ürünlerin üretildiği ve bu standart ürünlerin müşteri ihtiyaç ve beklentilerini karşılamadığı durumda, işletmenin ürünlerine yeni özellikler katarak (örneğin, tasarımda) rakip ürünlerden farklılaşmasıdır. Odaklanma stratejisi, yukarıdaki maliyet ve farklılaşma stratejisinin belirli bir Pazar bölümü ve müşteri grubu hedef alınarak uygulandığında ortaya çıkmaktadır. Odaklanma stratejisi ile işletme daha küçük alt bir pazara hitap etmekte ve bu pazarın taleplerine uygun ürün üretmektedir. 2.1.4.1.3. Fonksiyonel Stratejiler Fonksiyonel strateji, işletme içindeki bölümlere (pazarlama, üretim, finansman, insan kaynakları vb.) ait kararlardan meydana gelir. Daha çok her bölüme tahsis edilen kaynakların amaca yönelik verimli kullanılması ile ilişkilidir. Rekabet avantajı elde etme ve sinerji sağlama bu seviyede önem kazanır. Ürün, satış bölgeleri, dağıtım merkezleri, reklam kampanyaları, malzeme alımı, envanter kontrolü ve lojistik kararları bu seviyede incelenir. Bu üç seviyedeki stratejiler amaçlar hiyerarşisi özelliği de taşımaktadır. Alt kademedeki her bir amaç bir üst kademedeki amacı desteklemekte ve bu hiyerarşik amaçlar 7 birbirine bağlı bir bütün olarak kurumsal amaçları başarmaktadır. İşletmenin uzun vadede başarısı bu üç seviyedeki stratejilerin bir bütünlük içerisinde işlemesine ve uygulanmasına bağlıdır. Üst kademelerdeki stratejinin hedeflerine ulaşması, alt kademelerdeki amaçların başarılması ile mümkün olmaktadır. Fonksiyonel strateji ile orta kademe yöneticilere yönelik stratejiler belirlenir. Orta kademe yöneticilerin sorumlu olduğu departman (bölüm) düzeyindeki bu fonksiyonlar, tedarik, üretim, pazarlama, finans, Ar-Ge, insan kaynakları yönetimi gibi fonksiyonlar ile ilgili olarak stratejiler belirlenmektedir. 2.1.4.2. Stratejik Analiz Stratejilerin geliştirilmesi ve stratejik planların hazırlanması aşamasında üç tür analiz yapılır: • • • Dış çevre analizi İç çevre analizi (işletme analizi) SWOT analizi 2.1.4.2.1. Dış Çevre Analizi Stratejik planları geliştirmek için çevredeki değişmeler takip edilmeli, fırsat ve tehditler dikkate alınarak amaçlar belirlenmelidir. Bu kapsamda, dış çevre analizi işletmenin karşı karşıya kalacağı fırsat ve tehlikelerin önceden tahmin edilmesine yönelik çalışmaları kapsar. Dış çevre analizinde önce işletmenin içinde bulunduğu pazar, rakip firma sayısı ve ürünler incelenir. Daha sonra global ve ulusal gelişmelerin sektörel etkileri değerlendirilir. 2.1.4.2.2. İşletme Analizi İşletme analizinde (iç çevre analizinde), işletmenin sahip olduğu kaynak ve temel yetenekler analiz edilir. Bu kaynak ve yetenekler rakipler ile karşılaştırılarak işletmenin güçlü ve zayıf yönleri belirlenir. 2.1.4.2.3. SWOT Analizi SWOT analizi, işletmenin iç ve dış çevresinin analiz edilmesi ile dış çevredeki fırsat ve tehditlerin ortaya konulması ve işletmenin güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi ve buna bağlı olarak gelecekte uygulanacak stratejik alternatiflerin belirlenmesidir. SWOT analizi dış çevre faktörleri ile işletme kaynak ve yeteneklerinin bütünleştirilmesidir. İşletmeler fırsatları güçlü yönleri ile değerlendirirken, zayıflıklarından kaynaklanabilecek tehditler karşısında gerekli tedbirleri alabileceklerdir. 2.1.4.3. Stratejik Tasarım Stratejik tasarım, işletmenin önceliklerini dikkate alarak işletmenin geleceğinin tanımlanması ve stratejik amaçların belirlenmesi sürecidir. 8 Bir işletmede yapılacak stratejik tasarım dört temel bileşeni içermelidir: Yönetim felsefesi ve misyon, vizyon ve amaçlar, Amaçlara ulaştıracak stratejiler ve İşletme Politikaları. Yönetim felsefesi bir bütün olarak örgüte ve tüm çalışanların çalışmalarına rehberlik eden ideal, inanç ve değerlerdir. İşletmenin önceliklerini belirleyen bu değerler zinciri, amaçlara ulaştıracak kararların alınmasını ve buna bağlı olarak strateji tasarımını etkiler. Stratejik tasarımda işletme önceliklerine bağlı olarak alınan rasyonel kararlar alternatifler arasında işletme için uygun olan stratejinin seçilmesine olanak sağlar. Yönetim felsefesinin önemli bir boyutu misyondur. Misyon, işletme önceliklerini belirler ve yönetim felsefesini somutlaştırır ve böylece çalışanların çalışmalarını stratejik amaçlar ile bütünleştirir. Vizyon bir işletmenin gelecekte ne olacağı ile ilgili en geniş tanımlamadır. Stratejik amaçlar ise işletmeyi vizyona götüren ve işletmenin uzun dönemde ulaşmayı istediği hedeflerdir. Karlılık, pazar payı, büyüme, kaynakların kullanımı, toplumsal fayda, teknoloji liderliği gibi hedefler stratejik amaçları oluşturur ve işletmeyi vizyonuna götürür. Stratejiler, misyon ve stratejik amaçların nasıl başarılacağı ile ilgili kararlar ve planlardır ve kaynak dağıtımı ile ilgilidir. Kurumsal, iş birimi ve fonksiyon düzeyinde belirlenecek stratejiler birbirini tamamlar ve destekler. Politikalar, belirlenen stratejilerin uygulanmasına yönelik karar ve eylemlerdir. Politikalar yönetimin her kademesinde vardır ve şirket politikası, bölüm politikası ve en küçük birimlere kadar uzanır. 2.1.5. Strateji Uygulama ve Sonuçların Değerlendirilmesi Strateji geliştirildikten ve stratejik planlar hazırlandıktan sonra uygulama aşamasına geçilir. Stratejilerin uygulanması orta kademe yöneticiler ile birlikte yapılan ve alt kademelere kadar yayılan ve üst yönetimin sorumluluğunda olan bir eylemdir. Stratejinin alt kademelere yayılması için program ve bütçelere dönüştürülmesi gerekmektedir. Programlar, işletme amaçları, politikaları, yöntemleri ve görevleri birleştirir. Programda, amaçlara ulaştıracak eylemler belirlenir ve tahsis edilecek kaynakların ayrıntılı dökümü yapılır, yer ve zaman belirlenir ve kim tarafından ve ne yapılacağı belirlenir. Başka bir deyişle, programlar yer, zaman, kişi ve eylem tanımlayan kısa süreli uygulama planlarıdır. Amaçlara ulaştıracak eylem ve çalışmalar ayrıntılı ve kesin olarak belirlenir ve çok az risk içerir. Programları uygulama alt kademe yönetimin sorumluluğundadır ve bir defa kullanılan bir plan özelliği taşır. Bütçeler ise yapılan planların ve hedeflenen sonuçların rakamlarla ifade edilmesidir: Satış miktarı, insan kaynakları, üretim miktarı, makine saati, bakım ve onarım, ihtiyaç duyulan enerji ve kullanılacak araç ve gereçler eylem ve faaliyet olarak belirlenir, rakamlara dönüştürülür ve para ile ifade edilir. Stratejik yönetim sürecinin son aşaması, strateji kapsamında yapılan faaliyetlerin ve alınan kararların denetlenmesi ve düzeltilmesidir. Bu aşamada, amaçların gerçekleşip gerçekleşmediği ve gerçekleşmemiş amaçlar varsa düzeltici önlemlerin alınmasıdır. Strateji kontrol üç şekilde yapılabilir: 9 Stratejilerin kontrolü strateji uygulamasının nasıl yürüdüğü, amaç ve planların başarı düzeyini tespite yöneliktir. Uygulama sonuçlarının kontrol ve değerlendirmesi yapıldıktan sonra elde edilen bilgiler geleceğe yansıtılarak strateji geliştirme aşaması yeniden başlatılır. Geriye yönelik kontrol: Yapılan işler ve faaliyetler bitirildikten sonra yapılan kontroldür. İleriye yönelik kontrol: İşler ve faaliyetler tamamlanmadan önce yapılan ve girdilerin kontrol edilmesi, uygulama sürecinde oluşacak aksamaların tespiti ve yanlış uygulamaların önlenmesi gibi işlemlerdir. Eşzamanlı kontrol: Daha çok sürekli yapılan ve sonuçları uzun zaman alan işlerde ve aralarında karşılıklı bağımlılık bulunan faaliyetlerde, işlemler sürerken faaliyetin her bir aşamasında yapılan kontrollerdir. Kontrol genel olarak, amaçların belirlenmesi, fiili durumun ölçülmesi, amaç ile fiili durumun karşılaştırılması ve gerekli düzeltmelerin yapılmasıdır. 3.BÖLÜM STRATEJİK ANALİZ Stratejik analiz, işletme amaçlarının yeniden tanımlanmasını, bu amaçlara ulaştıracak stratejilerin belirlenmesini ve hem dış çevrenin hem de işletmenin incelenmesine yönelik çalışmaları kapsar. Buna göre stratejik analiz dış çevre analizi, iç çevre analizi ve SWOT analizi olarak üçe ayrılmaktadır. Stratejik analizde öncelikle işletmenin dış çevresindeki fırsat ve tehditler tahmin edilir. Daha sonra işletmenin iç yapısındaki güçlü ve zayıf yönleri tespit edilir. SWOT analizi ise fırsat ve tehditlerle güçlü ve zayıf yönlerin karşılaştırılması ile ilgilidir. 3.1. Dış Çevre Analizi: Fırsat ve Tehditler Çevre işletmenin dışında kalan fakat işletmeyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili faktörleri ifade eder. İşletme faaliyetlerini sürdürmek için gerekli kaynak ve girdileri (hammadde, insan kaynakları) çevresinden alır ve ürettiği ürün ve hizmetlerle çevrenin istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya uğraşır. İşletme çevresine karşı kaynak ve enerji bağımlılığı vardır ve çevrenin isteklerine cevap verme zorunluluğu vardır. Bu nedenle çevredeki gelişmeler işletme için fırsat ve imkanlar sunduğu gibi tehlike ve zorlukların da kaynağı olabilir. Bu nedenle işletme yöneticileri çevredeki gelişmeleri takip etmeli ve gelecekte neler olabileceği konusunda tahmin yapmalıdırlar. Bu nedenle işletme yönetimi dış çevre analizi yapmalıdır. Dış çevre, işletmenin kendisiyle ilgili fakat kendi dışında kontrol edemediği faktörlerden oluşur. Bir işletmeyi az veya çok, doğrudan veya dolaylı etkileyen ve kararlarını şekillendiren faktör dizisine dış çevre faktörleri denilmektedir. Örneğin, bir havayolu 10 işletmesinin ilgili dış çevre faktörleri: Havaalanı işletmesi, petrol üretim ve dağıtımı, uçak ve yedek parça üretimi, havayolu taşımacılığı ile ilgili hukuki düzenlemeler, endüstrideki teknolojik gelişmeler olarak sayılabilir. Bu anlamda, işletmenin ulusal çevresini, işletmeyi genel olarak ve dolaylı olarak etkileyen ekonomik, teknolojik, sosyo-kültürel, hukuki ve politik ve doğal çevre koşulları olarak tanımlayabiliriz. İşletmenin işi ile ilgili olarak iş çevresi ise işletmenin iş ilişkisinde bulunduğu ve doğrudan etkilendiği çevre faktörleridir. Müşteriler, tedarikçiler, finans kuruluşları, sendikalar, rakipler ve yerel idare bu faktörlere örnektir. Bu kapsam dış çevre analizi, iş çevresi ve ulusal çevrenin işletmeye sunduğu fırsat ve tehlikeleri araştırma, anlama, gözlemleme ve yorumlamadır. Çevre analizi yapılırken şimdiki durum ve gelecek dikkate alınmalıdır. Çevredeki mevcut koşulların tespiti ve tanımlanması yeterli değildir, aynı zamanda geleceğin tahmin edilerek, uluslararası ve ulusal meydana gelebilecek değişimler gözlem altına alınmalıdır. Bu amaçla işletme çevre değişkenleri hakkında bilgi toplamalıdır. Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı, Ticaret ve Sanayi Odaları, TOBB, TUSİAD ve Sendikaların yayınları, yazılı kaynakları ve belgeleri ile işletme faaliyet gösterdiği çevre hakkında bilgi toplayabilir. Yazılı ve resmi kaynaklar daha çok makro ekonomiyi ve bir sektörü inceler, pazar veya rakip firmalar hakkında bilgi sağlamaz. Bunun için işletme alan araştırması yapmalı ve anket, mülakat ve gözlem yolu ile ilgili kişi ve kurumlar hakkında doğrudan bilgi toplamalıdır. Ayrıca işletme, müşteri, tedarikçi, toptancı, acente veya uzman kuruluşlar gibi kaynaklardan bilgi ede edebilir. Son dönemde internet ve bilgi ve iletişim teknolojileri de bilgi sağlama konusunda hizmet vermektedirler. Bu bilgiler mevcut durumu analiz ve geleceği tahmin etmede kullanılmaktadır. 3.1.1. Pazar Analizi Çevrenin teşhisi ve geleceğin tahmini stratejik yönetimde başarı için şarttır. Bu nedenle önce genel çevre analizinden başlanarak sektör analiz edilmeli ve sonra işletmenin sektör içindeki yeri tayin edilmelidir. Sektörel analizde, pazar, arz-talep, ürünler, fiyat, müşteri hizmeti, reklam, rakipler ayrıntılı olarak incelenir ve işletmenin güçlü yönleri ortaya çıkarılır. Örneğin pazar analizinde, pazarın büyüklüğü, yıllık olarak büyüme hızı, sektörün karlılık oranı, milli gelirin artış oranı, rakip işletmelerin inovasyon ve ürün farklılaştırma kabiliyeti incelenir. Yüksek kapasite kullanımında karlılık azalmıyorsa, fiyatlandırma geniş bir serbestlik varsa, rakip sayısı azsa, yeni yatırımlar için giriş engelleri varsa, ikame ürün riski düşükse, girdi temini (hammadde, insan kaynağı, enerji) kolay ve yeterli ve tedarik alternatifleri çok ise pazar karlıdır ve çekicidir. Teknolojik değişiklikler, sermaye ihtiyacı, Pazarın yerel, ulusal ve uluslar arası olması, satıcıların mal ve hizmetlerinin standart veya farklılaşmış olması, tüketici talebi bir pazarı şekillendirmekte ve diğer pazarlardan ayırmaktadır. 11 Pazarın Büyüklüğü ve Talebin Yapısı İşletme ürettiği mal ve hizmete olan talebin özelliklerini bilmek zorundadır. Talebin yapısı ve sektörün ekonomik özellikleri belirlenirken öncelikle mamulün talep esnekliği ve tüketici ihtiyaçlarının düzenli olup olmadığı araştırılmalıdır. İşletme tüketici ihtiyaçlarındaki gelişme eğilimini, bu gelişmenin yıllık oranları ve değişme nedenleri üzerinde durmalıdır. Pazarın büyüklüğü, yıllık olarak ortalama büyüme oranı ve GSHM’nin büyüme oranı ile sektörün ve pazarın büyüme oranları arasındaki farklılıklar tespit edilmelidir. Pazarın Yaşam Eğrisi Pazarın yaşam eğrisi giriş, büyüme, olgunluk ve düşüş olmak üzere dört safhadan oluşmaktadır. İnovasyon, müşterilerin fiyata duyarlılığı, ürün farklılaştırma ile ilgili kararlar pazarın yaşam eğrisine göre değişecektir. Bu nedenle pazarın yaşam eğrisini bilmek Pazar ve rekabete ilişkin stratejik kararların alınmasında önem taşımaktadır. Pazarın Çekiciliği Pazarın çekiciliği yeni yatırımlar yapabilmek için Pazar şartlarının elverişli olması anlamına gelmektedir. Bu Pazar şartları şunlardır: Pazarın büyüklüğü ve Büyüme oranı. Faaliyette bulunulan pazarın ortalama büyüme oranı, gelecekteki kar potansiyelinin yüksek olması yeni yatırımlar için pazarı çekici kılmaktadır. Pazardaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkacak pazar genişliğinin ve oluşacak talep miktarının tahmin edilmesi rekabeti etkilemektedir. Pazardaki büyüme oranı mevcut ve yeni rakipler arasındaki mücadeleyi artırabilir. Pazarın karlılığı. Pazarın karlılık oranı sektörlere göre farklılık göstermektedir. Düşük kar oranı pazara yeni girişleri azaltmaktadır. Pazarın kalitesi. Pazarın kalitesi karlılık oranının sürekli olup olmaması ile ilişkilidir. Sektörde yüksek kapasite kullanımı halinde karlılık azalmıyorsa ve işletmeler esnek fiyat uygulayabiliyorlarsa, rakip sayısı az ise, yeni yatırımlar için giriş engelleri varsa, ikame mal riski düşükse pazarın kalitesi işletme için yüksektir. Girdi temininde kolaylık. İşletme girdileri (insan kaynakları, hammadde ve enerji) ekonomik ve yeterli bir şekilde sağlanıyorsa, tedarik alternatifleri çoksa pazarın çekiciliği artmaktadır. 3.1.2 Alıcılar Pazarı ve Tüketicilerin Özellikleri Alıcılar pazarı ve tüketicilerin özellikleri rekabetin anlaşılmasında önemli bir faktördür. Bu nedenle, pazarın türü, tüketicileri ve ihtiyaçları stratejik kararların alınmasında kritik önem taşımaktadır. Pazar, bir ürün ve hizmeti alabilecek tüketici durumundaki tüm kişi, grup ve örgütleri ifade eder. Alıcılar pazarı üç gruba bölünebilir: Tüketici pazarı, mal ve hizmetlerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla satın alındığı pazarlardır. Kullanıcı pazarı, aracılık görevi yapan toptancı ve perakendeci gibi satıcı (ticari) işletmeler ve malı kendi üretiminde kullanan 12 sanayi ve tarım işletmeleri ile kurumları kapsar. Bunun için üretici pazarı veya kullanıcılara ara tüketiciler de denilmektedir. Uluslararası pazar ise ülke sınırları dışındaki tüm pazarlardır. İşletmenin ürün ve hizmetlerini tüketen kişi ve grupların özellikleri, yaş, gelir seviyesi, cinsiyeti, mesleki durumları, tüketim alışkanlıkları, üründen beklentileri, satın alma güdüleri, teşvik uygulamaları sıralanabilir. Böylece ürün ve tüketici beklentileri arasında uyum sağlanır ve ambalaj, reklam, fiyat ve dağıtım gibi konularda karar alınır. 3.1.3. İşletmenin Pazar İçindeki Konumu İşletmenin içinde bulunduğu pazarın özelliklerinin belirlenmesi ve işletmeyi etkileyecek pazar faktörlerinin tanımlanması yeterli değildir. Aynı zamanda işletmenin Pazar içindeki konumu da incelenmelidir. Bu inceleme işletmenin Pazar içindeki etkinliği ve gücü hakkında bilgi verecektir. Bu analiz için aşağıdaki hususlar dikkate alınır: İşletmenin Temel Yönelimi ve Pazar Bölümü İşletme pazarlarının ve ürünlerin belirlenmesinde üç değişik yönelim bulunmaktadır: Mal ve hizmet yönelimi, Pazar yönelimi ve Pazar bölümü. Mal ve hizmet yönelimli işletme çok sayıdaki pazarda belirli bir veya birkaç mamulü satar. Bu tür işletmeler mal ve hizmet üzerinde uzmanlaşırlar. Meşrubat üreten bir firma mal yönelimli bir firmaya örnektir. Pazar yönelimli işletmeler ise belir bir pazarda çok sayıda mal ve hizmet satmaya çalışırlar. Süpermarketlerde olduğu gibi. Bu tür işletmeler pazar üzerinde uzmanlaşırlar. Pazar bölümü, bir pazar içinde benzer satın alma özelliklerine sahip alıcılar grubunun oluşturduğu kesimdir. Bir pazar nadiren homojen olur. Normal bir pazar mamul özellikleri fiyat, dağıtım kanalı, satış sonrası hizmetler gibi faktörlerde birbirinden farklılaşan alıcılara sahiptir. Pazar bölümüne yönelmiş işletme bu farklılaşmanın biri üzerine yoğunlaşır ve büyüklüğüne uygun bir pazar üzerinde yalnız bir mal ve hizmeti üreterek satışa arz eder. Stratejik Gruplar Stratejik grup belirli bir pazar veya pazar bölümü içinde benzer veya aynı stratejiyi takip eden işletmeleri ifade eder. Bu işletmelerin takip ettiği stratejiler teknoloji seçme, dikey bütünleşme, mamul kalitesi, dağıtım kanallarının seçimi, mamul/Pazar alanı, müşteri hizmetleri, fiyatlandırma ve reklam gibi boyutların bir veya birkaçında benzer şekilde yer alabilir. Bu stratejik boyutlarda birden fazla firma birbirine benzer stratejik kararlar verebilir. Örneğin, kalite/fiyat ve servis yaygınlığı boyutlarında otomotiv sanayi iki gruba bölünebilir: Yüksek kalite düşük servis yaygınlığı grubunda Mercedes, NMW bulunmaktayken, ortaüstü kalite ve yüksek servis yaygınlığı grubunda Toyota, Honda, Ford bulunmaktadır. Bir işletme bir stratejik grupta yer alıyorsa, hangi stratejik boyutta hangi rakip ile yarıştığını bilmelidir. Bu tespit belirli durumlarda rakiplerin nasıl tepki göstereceklerini anlama bakımından önemlidir. Aynı stratejilerin uygulanması nedeniyle aynı grupta yer alan rakip işletmelerin tepki ve davranışlarını bilmeme rekabette geri kalma ile sonuçlanabilir. 13 Pazar Payı Pazar payı, bir işletmenin satışlarının toplam sanayideki (sektördeki) satışlara olan oranıdır. İşletme birden çok mamul üretiyorsa her mamul için ayrı pazar payı sözkonusu olacaktır. Bu o mamulün belirli bir dönemdeki (bir yıl) satışlarının pazardaki tüm diğer mamullerin toplam satışına oranıdır. Pazar payı, özellikle karı ve karlığı doğrudan etkilemesi nedeniyle işletme kararları arasında kritik öneme sahiptir. 3.1.4. Rakiplerin Analizi Rekabet doğrudan veya dolaylı olarak işletmenin pazarına ürün ve hizmet sunmaya çalışan rakip işletmelerin faaliyetlerinin bütünüdür. İşletmenin pazarda başarılı olmak için ne yapması gerektiği ve rakiplerin pazardaki davranışları rekabet analizinde dikkate alınmalıdır. Genel anlamda rekabeti iki temel faktörün etkilediği söylenebilir: Faaliyet gösterilen pazarın yapısı ve rakiplerin pazardaki davranışları. Rakiplerin davranışları, mevcut ve muhtemel rakiplerden, pazara giriş ve çıkış engelleri, ikame ürünler, alıcı ve satıcıların pazarlık gücü gibi faktörlerden etkilenir. Bir pazarda rekabeti etkileyen beş faktör 4.Bölüm’de stratejik yönetim teorileri kısmında ayrıntılı olarak incelenecektir. Bu beş faktör kısaca, Satıcılar ve satıcıların pazarlık gücü, Mevcut firmalar, Alıcılar ve alıcıların pazarlık gücü, Pazara muhtemel girişler ve İkame ürünlerdir: Pazara Giriş ve Çıkış Engelleri Bazı yatırım alanlarına girmek işletmeler için için büyük harcama ve risk gerektiriyor mu? Bu sorunun cevabı işletmenin müstakbel rakiplerinin pazara kolayca girip giremeyeceğini belirlemektedir. Yüksek sabit yatırım ve yüksek teknik uzmanlık isteyen konularda pazara girmek ve faaliyet göstermek kolay değildir. Sektörün ekonomik yapısı (monopol, oligopol veya normal rekabet), işletmenin büyüklüğü, talebin durağan oluşu, pazarlama kanallarındaki hakimiyet, firmalar arası anlaşmalar pazara yeni rakiplerin girişini zorlaştırabilir. Diğer taraftan pazara girişte hukuki engeller bulunabilir. Marka ve patentlerle ilgili düzenlemeler, gümrük kanunları hukuki olarak işletmeleri rekabetten koruyabilir. Rakiplerin Analizi Stratejik yönetimde rakipler ve rekabet ortamı daima sözkonusudur. Bir işletme rakiplerini, onların pazardaki faaliyetlerini ve izledikleri stratejileri bilmiyorsa, kendi mamul ve faaliyetlerini çok iyi bilmesi fazla bir anlam ifade etmez. Bu manada iki farklı araştırma yapılabili: Pazardaki rekabet ve Rakiplerin durumu. İşletmenin rakipleri benzer mal ve hizmet üreten firmalar olabileceği gibi, ikame mal ve hizmet ve tamamlayıcı mal ve hizmet üreten firmalar olabilir. Bu rakiplerin analizi yapılırken şu noktalat dikkate alınır: 14 • • • • • • Rakiplerin sayısı ve büyüklüğü. Çok sayıda ve bütün pazarı etkileyebilecek büyüklükteki rakiplerin varlığı hem rekabeti zorlaştırır hem de pazara giriş imkanlarını azaltır. Rakiplerin yönelimi. Rakipler mamul yönelimli mi, Pazar yönelimli mi yoksa Pazar kısmı yönelimli midir? Rakiplerin yönelimi işletmenin stratejilerini etkilemektedir. Eğer rakipler belirli bir mamul üzerinde uzmanlaşmışlarsa işletmenin Pazar yönelimine dönük bir strateji uygulaması gerekmektedir. Rakipler Pazar yönelimli ise işletme mamul yönelimli bir rekabet stratejisi seçmelidir. Rakiplerin mal ve hizmetleri. Rakiplerin ürettiği mal ve hizmetlerin niteliği, özellikleri, miktarı ve çeşidi tespit edilmelidir. Ayrıca rakip ürünlerin mamul yaşam eğrisi ve Pazar payları belirlenerek işletmenin ürünleri ile karşılaştırılmalıdır. Rakiplerin üretim özellikleri. Rakip işletmelerin üretim kapasitesi, üretim miktarı ve verimlilik oranının bilinmesi işletme stratejilerinin oluşmasında yardımcı olmaktadır. Ayrıca rakiplerin mamul maliyeti ve marjinal karlılığı da önemlidir. Mamul maliyeti pazarda rekabet avantajı kazandırmaktadır. Rakiplerin büyüme oranı. Rakiplerin büyüme oranları ve bunu etkileyen faktörler incelenmelidir. Özellikle kar dağıtımı, sermaye artırımı ve fiyat politikalarındaki değişim büyüme oranını etkilemektedir. Böylece piyasadan çekilme ihtimali bulunan işletmelerle ilgili tahminler ve rekabeti zorlayan unsurlar önceden görülebilecektir. Rakiplerin rekabet üstünlükleri. Rakiplerin teknolojik ve mali üstünlükleri ile mamulün fiyatı ve kalitesi gibi rekabet avantajlarının belirlenmesi, işletmeye ne ile mücadele edeceği konusunda bilgi sağlamaktadır. Satıcılar ve Satıcılar Pazarının Analizi Satıcılar, hammadde, yarı mamul, enerji gibi her türlü girdiyi işletmeye temin eden kişi veya işletmelerdir. Bu dış çevre unsurunda aşağıdaki konular üzerinde durulmalıdır: • • • • Mevcut üretim faktörlerinin özellikleri. Mevcut üretim faktörlerinin her zaman bulunabilir olması, maliyetleri, ülke içinde üretilip üretilmediği, üretim teknolojisi, ithalatı gibi konular üzerinde durulmalıdır. Üretim faktörlerinin ikame edilebilirliği. Mevcut üretim faktörlerinin yerine ikame edilebilecek başka faktörlerin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Üretim teknolojisindeki değişiklikler. İşletmenin girdilerinde kullanılan veya ikame mal ve hizmet üretiminde kullanılan teknolojideki değişimler takip edilmelidir. Satıcılar pazarının yapısı. Satıcılar pazarının serbest rekabet yapısı içinde olup olmadığı (monopol veya oligopol özellikler) incelenmelidir. Eğer satıcılar pazarı oligopol özelliklere sahip ise kontrol gücü işletmede, fakat monopol durumunda ise satıcıların elindedir. Satınalanın (işletme) gücü arttıkça maliyetler düşecek, satanın (satıcılar) gücü arttıkça işletmenin maliyeti ve bağımlılığı artacaktır. Bu nedenle satıcılar pazarının yakından takip edilmesi özellikle işletme kaynaklarının dağıtımı kararlarında etkili olacaktır. 15 İkame Sanayi Malları Rekabet şartlarından bir tanesi de ikame sanayinin varlığıdır. Örneğin, son dönemlerde havayolu taşımacılı karayolu taşımacılığı için bir ikame sanayi durumuna gelmiştir. Kaliteli ve düşük maliyetli ikame mallarının rekabeti işletmelerin stratejik üstünlüklerini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle ikame ürünlerin oluşturduğu tehdit ve riskler analiz edilmelidir. 3.2. İç Çevre Analizi: Güçlü ve Zayıf Yönler İşletme stratejisini belirlemede önemli bir etken işletmenin kaynak ve yeteneklerinin incelenmesidir. İşletmenin sahip olduğu kaynak ve yeteneklerin bilinmesi neleri yapacağı ve yapamayacağının anlaşılması bakımından ve kaynaklardan bağımsız geliştirilmiş vizyonu akılcı ve uygulanabilir stratejilere dönüştürmeye yardım eder. İşletmenin kendini tanıması ve anlaması olarak değerlenecek bu içe bakış bir taraftan işletmenin başarılarını ve zayıflıklarını açığa çıkarırken diğer taraftan rakip işletmelerle karşılaştırma yapma ve güçlü ve zayıflıkları görmeyi sağlamaktadır. İşletme Analizi: Tanım ve Kapsamı İşletme analizi (iç çevre analizi), dış çevre fırsatlarından yararlanmak ve tehditlerden korunmak için bir işletmenin hammadde, Pazar, insan ve diğer kaynaklarını inceleyerek sahip olduğu gücü ve potansiyeli belirleme sürecidir. Bu süreç işletmenin hangi kaynaklara (güç) sahip olduğu ve bu kaynakları (firmaya özgü bilgi, beceri, uzmanlık) rekabet avantajına döndürme potansiyeli hakkında bilgi verir. İşletme Analizi Süreci İşletme analiz sürecinin ilk safhası bilgi toplama ile başlar. Bu bilgi, işletmenin iç ve dış beşeri, mali ve teknik şartlarını, kişiler ve gruplararası formal ve informal ilişkiler, örgütle alt sistemler ve örgütle çevresi arasındaki etkileşim ile ilişkilidir. Bu kapsamlı bilgi örgüt içi ve dışı kaynaklardan sağlanabilir. İşletmenin aylık/yıllık denetim raporları, muhasebe kayıt ve işlemleri, organizasyon şeması ve el kitapları, yıllık amaçlar ve gerçekleştirilme oranı, yapılan planlar ve politikalar birinci dereceden bilgi kaynaklarıdır. Yönetici ve çalışanların görüşleri de yararlı bilgi sağlayabilir. Ayrıca müşteri, satıcı ve rakiplerin işletme ve mamulleri hakkındaki görüşleri yardımcı kaynaklar olarak görülmelidir. Sürecin ikinci safhasında toplanan bilgi ve veriler ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulur. Bu aşamada istatistik analiz yöntemlerinden ve bilgi işlem teknolojisinden faydalanılır. Analiz sürecinin son aşamasında bilgi ve veriler yorumlanır. İşletme analizi çalışmalarında şu konular üzerinde durulmalıdır: Stratejik amaçların belirlenmesine yardımcı olan bilgiler toplanmalıdır. İşletme analizi ve dış çevre analizi birlikte ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. Karşılıklı bağımlılık nedeniyle iki tür analizi ayırt etmeye imkan yoktur. 16 İşletme analizinde işletmenin kaynakları, yetenekleri, sistemi ve fonksiyonları analiz edilir. Bu analizde kaynak tabanlı teori, temel yetenek, maliyet ve değer zinciri yönetimi teorilerinden faydalanılır. Kaynak Tabanlı Teori Bu teoriye göre işletmenin rekabet üstünlüğü kontrol edebildiği kaynaklara bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Kaynaklar bir işletmenin üretimde kullandığı girdileri ifade eder. Teorinin iki temel varsayımı vardır: 1. Kaynak farklılığı. Bir işletmenin sahip olduğu varlıklar (üretim ile ilgili kaynaklar) işletmeye özgüdür. Her işletme farklı kaynak bütününe sahiptir. 2. Kaynak hareketsizliği. Çevreden gelen fırsat ve tehditlere cevap verebilmek için gerekli bazı kaynaklar çok pahalı veya her firmanın sahip olamayacağı taklit edemeyeceği bir özelliğe sahiptir. Bir işletmenin sahip olduğu üretim kaynakları çevre fırsatlarını ve tehditlerini karşılamaya yetiyorsa, işletme sürdürülebilir bir yapıya sahiptir. Temel Yetenekler Bir işletmenin sahip olduğu temel yetenekler, değer zinciri faaliyetlerinin rakiplerden farklı ve taklit edilemeyecek şekilde yapılmasını sağlayan ve uzun yıllar içinde işletmede gerçekleştirilen faaliyetlerle oluşan bilgi, beceri, teknoloji, deneyim ve uzmanlıklardır. Böylece işletme pazara rakiplerinden farklı ve üstün ürünler sunabilmektedir. Stratejik Maliyet Analizi Maliyetlerini analiz edebilen işletmeler maliyetleri kontrol altına alabilir. İşletmeler fabrika yerleşim düzeni, tedarikçilerle iyi ilişkiler, ölçek ekonomisi ve geniş ürün yelpazesi, öğrenme eğrisi ve etkin kapasite kullanımı ile maliyetlerini kontrol altına alabilir. Her işletme kendi mal ve hizmetini üretirken tasarım, üretim, pazarlama, dağıtım, satış sonrası hizmetler gibi faaliyet ve fonksiyonları yapar. Bu faaliyetlerden her biri maliyet sebep olur. Bunların toplamı işletmenin iç maliyet yapısını oluşturur. İşletme yönetimi her faaliyetin maliyetini bilmek durumundadır. İşletme kendi maliyetleri ile rakiplerin maliyetlerini (herbir faaliyetteki) karşılaştırmalıdır. Bu karşılaştırmaya stratejik maliyet analizi denilir. Stratejik maliyet analizi önemli rakiplerin maliyetleri ile işletmenin kendi maliyetlerinin karşılaştırılmasıdır. Bu sayede işletme, hangi faaliyetlerin (fonksiyonlar) maliyet merkezi olduğunu ve maliyet üstünlüğü veya zayıflığı oluşturduğunu öğrenmektedir. Değer Zinciri Yönetimi Değer zinciri, bir ürünün üretilmesindeki birbiriyle bağlantılı temel ve destek faaliyet ve işlemleri tanımlar: Değer zinciri ürün ve hizmetlerin tasarımı, üretim, pazarlama, dağıtım 17 ve satış sonrası hizmetler gibi iş ve süreçlerin ayrı ayrı tanımlanması ve birbiri ile ilişkili olarak organize edilmesidir. İşletme için değer oluşturan faaliyetlerin zinciri, girdilerin satın alınması ile başlar ve ürün ve hizmetlerin tüketicileri ulaşması ile son bulur. Bu iki uç arasında yer alan ve birbiri ile bağlı işlemler bir zincir oluşturmaktadır. Temel faaliyetler ürünün fiziki olarak üretimi ve satışı ile ilgili işleri içerir. Tedarik ve örgütiçi sevkiyat, üretim, satış, dağıtım ve örgüt dışı sevkiyat, müşteri hizmetleri temel faaliyetler arasında sayılmaktadır. Destek faaliyetler ise temel faaliyetlere girdi sağlar ve bu faaliyetlerin daha başarılı olması için bilgi ve hizmet sunar. İnsan kaynakları, Ar-Ge, planlama, yönetim bilgi sistemi ve hukuki danışmanlık bu grupta yer almaktadır. 3.2.1. Örgüt Sisteminin Analizi İşletme iç çevre analizi yapılırken iç kaynak ve temel yetenekler dört grupta incelenir: • • • • Tüm örgüt sistemi ve yönetim yapısının analizi Fonksiyonel analiz: Pazarlama, üretim, tedarik, finans ve araştırma-geliştirme İnsan kaynakları Bu üç unsur arasındaki etkileşim ve sinerji. Bir işletmenin analizine ilk olarak tüm örgüt sisteminden başlanmalıdır. İşletme bir sistem olarak düşünüldüğü zaman amaç, strateji, örgüt yapısı ve süreçler önem kazanmaktadır. Daha sonra işletmenin alt sistemleri olan fonksiyonel alanlar veya bölümler incelenmelidir. Pazarlama, üretim, tedarik, finansman ve Ar-Ge fonksiyonları stratejik yönetim açısından önemlidir. Üçüncü olarak, işletmenin insan kaynakları analizde incelenmelidir. Çünkü insan kaynakları işletmenin en önemli kaynağıdır. a. Örgüt Sisteminin Analizi İç analizde örgüt sistemi incelenirken, işletme amaç ve stratejileri, işletmenin fiziki yapısı ve sosyal yapısı ve yönetim süreçleri incelenir. Amaç ve Stratejiler İşletmenin amaçları, program hedefleri ve bunların başarılma oranları incelenir. Amaçlar iki nedenle incelenmektedir: Birincisi, mevcut amaçlar yeni amaçların tespitinde dayanak oluşturacaktır. İkinci olarak, amaçlar işletme ve bölümlerin başarısını değerlendirmede standart ve kriter olmaktadır. İşletmenin Fiziki Yapısı İşletmeyi oluşturan fiziki faktörlerin arasındaki ilişkiye fiziki yapı adı verilir. Fiziki faktörler coğrafya, yerleşim ve mimari tasarım olarak üç gruptadır. İşletmeler artan hızda birden fazla coğrafi bölgede faaliyet göstermektedirler. Çok uluslu işletmeler, ortak yatırımlar, franchising, zincir işletmeler, farklı bölgelerde kurulan satış temsilcilikleri bunlara örnektir. Coğrafik organizasyon seçiminde ulaşım, haberleşme, 18 işgücü ve hammadde temini , bilgi paylaşımı ve Pazar gibi kuruluş yeri faktörleri etkili olmaktadır. Yerleşim, fiziki unsurlar ile insan faaliyetlerini belirli bir bina için planlar. Genel bir tasarımla, binanın arsadaki konumu, mimarisi ve çevre düzenlemelerini içerir. Mimari tasarımda mobilyalar, aydınlatma, renkler ve ısıtma gibi ofis tasarımı faktörleri gözden geçirilir. İşletmenin Sosyal Yapısı İşletmelerde organizasyon yapısı işletme amaç ve stratejilerine uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Organizasyon yapısı ve stratejiler arasında uyum olmalıdır, stratejiler değişirse organizasyon yapısında düzenlemeler yapılmalıdır. Bu kapsamda organizasyon yapısı incelenirken şu noktalara dikkat edilmelidir: Dikey Farklılaşma Dikey farklılaşma, hiyerarşik yapıda örgütsel basamakları ve görev ve yetki farklılaşmasını ifade eder. Bu kapsamda kontrol alanı incelenmelidir. Kontrol alanı, bir yöneticinin kaç ast (personel) başarı ile yöneteceği ile ilişkilidir. Ayrıca, hiyerarşide yetki ve görev farklılaşmasının etkin koordinasyonu için emir-komuta zinciri, amaç birliği, yetki devri gibi organizasyon ilkelerine uyulmalıdır. Yatay Farklılaşma Yatay farklılaşma, organizasyonda işbölümü gereğince oluşan fonksiyon (bölüm, departman) farklılaşmasının bir sonucudur. Yatay farklılaşma sonucu organizasyon bölümlere ayrılır. Yatay bölünme de koordinasyon gerektirmedir. Bu nedenle organizasyon yapısındaki fonksiyonel bölünme, ürün temelli bölünme, coğrafik bölge esasına göre bölünme, müşteriye göre bölünme incelenmelidir. Biçimselleşme Biçimselleşme, işletme yönetiminde kuralların hakim olmasıdır. Yönetim kurulu kararları, yönetmelik, yönerge ve tüzükler buna örnektir. Kararlar ile organizasyondaki işleyiş kurallara bağlanır ve işletme içi ilişkiler (yetki, iletişim ilişkileri) kanun ve kaidelerle belirlenir. Merkezileşme Organizasyon yapısının merkezileşme derecesi karar alma sürecini belirlediği için stratejik yönetim açısından önemlidir. Çünkü strateji de işletmenin geleceği ile ilgili olarak alınan kararları ifade etmektedir. Eğer işletmede kararlar üst yönetimde alınıyorsa merkezi yönetim, karar alma alt kademelere bırakılmışsa yerinden yönetim söz konusudur. Bu kapsamda, yetki ve sorumluluklar tepe yönetimde toplanabilir veya alt kademelere devredilebilir. Bir yöneticinin yakından kontrol ettiği personel sayısı (kontrol alanı) fazla ise merkezileşme yüksektir. 19 Yönetim Süreçleri İşletmelerde amaçlar, stratejiler ve organizasyon yapısı kadar bunların işleyiş süreçleri ve yöntemleri de önemlidir. Örneğin, işletme içindeki iletişim ve bilgi akışı, formal ve informal iletişimin özellik ve kapsamı, tek yönlü, çift yönlü ve çapraz iletişim, açık iletişim ve bilgilerin merkezde toplanıp toplanmadığı üzerinde durulmalıdır. Yöneticilerin liderlik tarzları, otoriter, danışmacı veya katılımcı olup olmadıkları ve bulundukları organizasyon kademesi incelenmelidir. Yöneticilerin bulundukları mevkide sahip olduğu yetkiler ve bu yetkileri kullanış biçimleri tanımlanmalıdır. Liderlik tarzı ile organizasyon yapısı arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konulmalıdır. Çalışanların yönetime katılıp katılmadıkları, hangi seviyede ne tür bir katılımın sağlandığı ve çalışanların tepkileri incelenmelidir. İşletmenin çalışanlara uyguladığı ödüllendirme sistemleri gözden geçirilmeli, ödülperformans ilişkisi ve ödül dağıtımında adalet araştırılmalı ve çalışanlar tarafından nasıl algılandığı gözlenmelidir. b. Fonksiyonel Analiz İç çevre analizinde, işletmenin pazarlama, üretim, finansman ve Ar-Ge fonksiyonları da incelenmelidir. Pazarlama fonksiyonu işletmenin dış çevreye açılan penceresidir. Dış çevredeki müşteriler, rakipler pazarlama fonksiyonu ile ilişkilidir. Dolayısıyla bu analizde işletmenin pazardaki konumu, tüketiciler üzerindeki etkisi ve rakiplere oranla güçlü ve zayıf yönler ortaya çıkmaktadır. Pazarlama işlevinin analizinde, işletmenin ürettiği ürün ve hizmetler, özellikleri, ürün yaşam eğirisi; fiyatlandırma; dağıtım ve fiziki dağıtım faktörleri; tanıtma ve tutundurma (reklam) faktörleri analiz edilir. Üretim fonksiyonu analizinde maliyetler ve kalite önem kazanmaktadır. Bu kapsamda, üretim faktörleri, teknoloji yenileme, kapasite kullanım oranı; ve hammadde ve malzeme ve iş akışı, üretim süreci, otomasyon, teknoloji geliştirme; ve ürün kalite kontrol, kontrol maliyetleri, kalite geliştirme; ve kapasite kullanım oranı, tam kapasite, üretim miktarı; ölçek ekonomisi için gerekli optimum (en uygun) üretim miktarı; ve yatay ve dikey bütünleşme (ürün hangi parçası fabrikada, hangi parçası diğer işletmeler tarafından üretiliyor.) incelenmelidir. Finans faktörleri analizinde, işletmenin sermaye yapısı, nakit akış durumu, finansal maliyetler ve bunların azaltılması bilinmesi gereken faktörlerdir. İşletme stratejilerinin uygulanmasında finansal zorluklarla karşılaşılması işletme başarısını olumsuz etkilemektedir. Mali yapının güçlü olması birçok fırsatı beraberinde getirecektir. Bu nedenle, sermaye yapısı (ödenmiş sermaye, kısa ve uzun vadeli borçlar, çalışma sermayesi), finansman planlaması (sermayenin planlanması, finansman maliyetleri, yeni yatırımların karlılığı ve yatırım geri dönüş oranı), finansal oranlar (toplam sermaye karlılığı, likidite oranları, faaliyet oranları, finansal yapı oranları, karlılık oranları, devir hızı oranları) ve muhasebe sisteminin karar alma üzeründeki etkisi incelenmelidir. Teknolojik gelişmeler, yenilik ve buluşlar ar-ge faaliyetleri ortaya çıkmaktadır. Bu yenilik ve buluşlar yeni ürünlerin piyasaya sürülmesine, yeni üretim ve satış yöntemlerinin uygulamaya konulmasına ve yönetime bilgi sağlamaya yöneliktir. Ar-Ge çalışmalarının 20 üretim ve pazarlama fonksiyonları ile ilişkisi bulunmaktadır. Ayrıca, ar-ge maliyetleri, teknolojik liderlik, yenilikleri uygulamaya koyma üzerinde durulmalıdır. c. İnsan Kaynaklarının Analizi İnsan kaynakları yönetimi (İKY), bir örgütte yetenek yönetimi, yetkinlik yönetimi ve istenen örgütsel tutum ve davranışların geliştirilmesi olarak tanımlanabilir. Yetenek yönetimi işe alma ve seçme, eğitim, performans değerleme, terfi, ücret, kariyer planlama ve yönetimi gibi insan kaynakları uygulamaları ile ilişkilidir. Yetkinlik yönetimi, bir çalışanın işini daha iyi yapması ve işindeki görev, faaliyet ve sorumlulukları başarması ve buna yönelik uygulanan performans yönetimi (eğitim, performans değerleme, kariyer planlama) faaliyetleridir. Yetkinlik, bir çalışanın işini yapması, görev hedeflerini, sorumluluklarını başarması ve bu amaçla, işinin gerektirdiği bilgi, beceri, deneyim ve uzmanlığa sahip olmasıdır. Bu nedenle insan kaynakları yönetimi, bir çalışanın yetkin olmasına yönelik faaliyetleri uygulamalıdır. Bu boyutu ile insan kaynakları yönetimi stratejik bir boyut kazanacak ve çalışanların örgütsel performans ve amaçlara katkısını artıracaktır. İnsan kaynakları yönetimi aynı zamanda, çalışanın örgütsel bağlılık, iş tatmini, motivasyon, örgütsel aidiyet ve bireysel performans gibi işletme yönetimi tarafından istenen tutum ve davranışlara sahip olmasına yönelik uygulamalar da yürütmelidir. Bu nedenle İKY, karar ve uygulamalarında eşitlik, adalet ve mükemmeliyete (doğruluğa) dikkat etmelidir. Örneğin, performans değerleme ve ödüllendirmede eşitlik ve adalet çalışanların motivasyon ve örgütsel bağlılığını artıracak ve çalışan işte beklenen çaba ve gayreti göstererek bireysel performansını yükseltecektir. Bu nedenle işletme yönetimi, sahip olduğu insan kaynakları analizinde yetenek ve yetkinliği dikkate almalıdır. 3.3. SWOT Analizi: İşletme ve Çevre Analizi Dış ve iç çevre analizi yapıldıktan sonra elde edilen bilgiler toplu olarak sistematik değerlendirilmelidir. Bu sayede, dış çevrenin işletme için sebep olduğu fırsat ve tehditler ve işletme içindeki kaynak, varlık ve yeteneklerin sağladığı üstünlük ve zayıflıklar bir matriste bir arada görülebilir. Fırsat ve tehditleri, üstünlük ve zayıflıkları bir arada değerlendiren analiz yöntemi SWOT analizidir. SWOT analizi işletme başarısına etki eden faktörlerin belirlenerek yorumlanması ve geleceğe yönelik stratejik kararlar alınmasıdır. Stratejik yönetim bakımından işletme ile çevresi arasındaki ilişki, çevre şartları ve işletmenin kaynak ve temel yeteneklerine odaklanmaktadır. Stratejik yönetimin temel amacı işletmenin kaynak ve yetenekleri ile çevre şartları arasında uyum sağlamaktır. Çevre şartları işletme için fırsat ve tehdit kaynağı olabilir. Buna karşılık kaynak ve yetenekler işletmenin güçlü ve zayıf yönlerini oluşturabilir. SWOT analizinde başarı, işletmenin çevresindeki her bir faktörü kendisi açısından anlamlılık derecesine göre değerlendirmesi ve daha sonra iç faktörleri incelemesine bağlıdır. SWOT analizi işletmenin iç ve dış çevresini değerlendirmeye olanak sağlayan bir tekniktir. İç çevrede belirlenen güçlü ve zayıf yönler işletmenin mevut durumu iken, dış çevredeki fırsat ve tehditler belirsizlik ile ilgilidir. 21 SWOT İngilizce dört sözcüğün baş harflerinden oluşmaktadır: S – Üstünlük, W- Zayıflıklar, O – Fırsatlar, T – Tehditler SWOT analizini uygulamanın işletmeler açısından iki faydası vardır. Birincisi, SWOT analizi bir mevcut durum analizidir. Bu çerçevede güçlü, zayıf, fırsat ve tehditler ortaya konulur. İkincisi, SWOT işletmenin gelecekteki durumunun ne olacağını tahmin ve tespit etmeye yarayan bir tekniktir. Bu yönü ile SWOT bir gelecek durum analizidir. Başarılı bir SWOT analizi yapmak için, organizasyonun yapısı ve sistemi, çalışanların durumu, çevre ve çalışma ortamı, teknoloji yapısı, müşteri profili, örgüt kültürü, performans göstergeleri, bilgi akışı gibi tüm unsurlar dikkate alınmalıdır. SWOT analizinde şu soruların yanıtı aranmalıdır: • Zayıflıklar nasıl etkisiz hale getirilebilir ve nasıl üstünlüğe dönüştürülebilir? • Tehditler nasıl etkisizleştirilir ve bir fırsata dönüştürülebilir? • Fırsatlar nasıl üstünlüğe dönüştürülür? Bu analizler yapılırken standart bir yöntem yoktur, bu analiz yapılırken çevre koşulları dikkate alınmalıdır. Örneğin bir SWOT analizinde, güçlü yönler; imalat becerileri, yetenekli insan kaynakları, yüksek pazar payı, işletmenin itibarı ve zayıf yönler; eski teknoloji, yetersiz yönetim, geçmiş planlama başarısızlığı ve fırsatlar; muhtemel yeni pazarlar, olumlu makroekonomik gelişmeler, zayıf rekabet, pazarın büyümesi ve tehditler; pazara yeni girenler, kaynak yetersizliği, yeni hukuki düzenlemeler ve ikame ürünler olabilir. Yeni bir mamulün üretilmesi, uluslararası Pazara giriş olasılığı, maliyetlerin azalması, ikame malların işletme ürünleri ile rekabette yetersiz olması işletme için fırsat özelliği taşıyabilir. Öte yandan, işletmenin üstün ve güçlü yönleri pazar payı, finansal yapı, üretim kapasitesi, ar-ge potansiyeli ve yetenekli insan kaynakları ve yönetime göre değerlendirilebilir. Başka bir örnek olarak bir SWOT matrisinde, Potansiyel İç Güçler • Tedarikçilerle iyi ilişkiler • Pazar liderliği • İyi tasarlanmış fonksiyon stratejileri • Patentli teknoloji • İyi reklam kampanyası • İnovasyon (üründe yenilik) • Öğrenme eğrisinde gelişme • Üstün teknoloji Potansiyel Dış Zayıflıklar Yönetim zafiyeti Ar-Ge bütçesinde azalma Zayıf Pazar imajı Zayıf dağıtım ağı Rakiplere göre yüksek birim maliyeti 22 Potansiyel Dış Fırsatlar • • • • Potansiyel Dış Tehditler Yeni pazar bölümlerine giriş Ürün çeşitlendirme Dikey entegrasyon Hızlı Pazar büyümesi Daha düşük maliyetli rakiplerin rekabeti İkame ürünlerin satışlarında artış Yetersiz Pazar büyümesi Müşteri beklentilerinde hızlı değişim güçlü, zayıf, fırsat ve tehditler bu şekilde belirlenebilir. SWOT analizi, stratejik planlama kadar eski bit tekniktir. Bu nedenle, stratejik planlama ile özdeşleşmiş ve stratejik planlama sürecinin en önemli öğesi haline gelmiştir. SWOT analizine göre, strateji geliştirme işletmenin sahip olduğu kaynak ve yeteneklerin çevre fırsatlarını değerlendirmeye yönlendirilmesidir. 4.BÖLÜM Stratejik Yönetim Teorileri 4.1. Kaynak Temelli Teori 1950’li yıllardan sonra yönetim literatüründe birbirini izleyen yeni stratejik yönetim modellerinin geliştirildiği görülmektedir. 1950’li yıllarda işletmeler oprsayonel verimlilik ile rekabet üstünlüğü sağlamışlardır. 1960’larda stratejik planlama ve amaçlara göre yönetim önem kazanmış, 1970’lerde Pazar pozisyonu, 1980’lerde mükemmellik, toplam kaltite yönetimi, katılımcı yönetim önem kazanmıştır. 1980’lerden sonra strateji alanında yüksek örgütsel performansa ulaşmak için kullanılan ikinci teori, kaynaklara ve yeteneklere vurgu yapan kaynak temelli teoridir. Bu teori sürdürülebilir rekabet avantajı kazanmada işletmelerin sahip oldukları içsel kaynakları ve yeteneklerine ve örgütsel performansa vurgu yapmaktadır. Buna göre bir işletmenin başarısı sahip olduğu kaynaklar ve bu kaynakları kontrol etme yeteneği tarafından belirlenmektedir. Çünkü kaynaklar rekabet avantajının elde edilmesinde ve yüksek performans sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Bu noktada bir işletmenin ürün üretme yeteneği sahip olduğu bilgi, beceri, teknoloji, deneyim ve sistem ile ilgili kaynakları ifade etmektedir. İşletmelerde yeni bir ürünün geliştirilmesi ve ürünün güçlendirilmesi pazarlama, üretim, Ar-Ge ve bilgi teknolojileri gibi farklı birimlerin ortak çalışması ile ortaya çıkan temel yetenekler aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Yetenekler hiyerarşisinin en alt basamağını kaynaklar oluşturmaktadır. Kaynaklar işletmelerin güçlü ve zayıf taraflarını içeren tüm unsurlardır. Kaynaklar fiziksel, entelektüel ve kültürel kaynaklar olmak üzere üç ana gruba ayrılmaktadır. Örneğin, entellektüel kaynaklar çalışanlar, üst yönetim, yönetim ekibi, eğitim, deneyim ve öğrenme gibi bilgi ve insan kaynakları gibi kaynaklardır. Kaynaklar işletmenin özel varlıklarıdır ve bu özel varlıklar 23 üretim bilgisi, deneyimli işgücü, özel üretim yöntemleri ve ürünler olarak ifade edilebilir. Bu yüzden rekabet avantajı kazandırması için kaynaklar, taklit edilemeyen ve bir işletmeden başka bir işletmeye kolayca transfer edilemeyen bir özelliğe sahip olmalıdır. Diğer bir tanıma göre kaynak, müşterilerin isteklerini tatmin edecek mal ve hizmetlerin üretilmesinde kullanılan ve işletme tarafından sahip olunan ya da kontrol edilen bütün girdi faktörlerini ifade etmektedir. Kaynaklar üretim işlemlerine girdi sağlamaktadır. Kaynaklar işletmenin ulaşabildiği, sahip olduğu ve kontrol edebildiği faktörlerdir. Kabiliyet (capability), bir işletmenin üretimde bulunmak amacıyla kaynaklarını kullanma becerisi ve kaynaklarını bir araya getirme becerisidir. Yetenekler bir işi yapabilme becerisi ve bir hedefe ulaşmak için işletmenin sahip olduğu kaynakların ölçeğini (büyüklüğünü, kapasitesini) tanımlamaktadır. İki işletme benzer hedefler ve aynı kaynaklara sahip olmasına karşın farklı başarılar elde etmekte veya farklı kaynaklara sahip olmasına karşın benzer başarıları elde edebilmektedir. Bunun yetenekler ve yeteneklerin kullanımıdır. Örneğin, General Motors gelişmiş teknolojisi, üretim kapasitesi (ölçek ekonomisi), ticari gücü, büyük Pazar payı ve etkin dağıtım kanalları bakımından rekabet üstünlüğüne sahiptir. Fakat rakip Japon işletmeleri geliştirdikleri yetenekler sayesinde General Motors’un rekabet gücünü zayıflatmıştır. Japonlar üç yetenek kullanmışlardır: Maliyeti düşürme, kalite geliştirme ve ürün geliştirme ve tasarım İşletmenin sahip olduğu temel yetenek ise bir işletmede ürün tasarımı ve üretimi için gerekli olan beceri ve teknolojilerin toplamı ve bilgi birikimidir. Buna göre temel yetenek ürün geliştirmenin ana kaynağını oluşturmaktadır. Bir temel yetenek şu özellikleri taşımalıdır: İşletmenin sahip olduğu bilgi ve beceri rakiplerden farklı olarak müşteriye fayda sağlamalıdır. Bir temel yetenek becerisi rakipler tarafından kolay taklit edilememelidir. Temel yetenek sadece ilgili sektörde değil diğer sektörlerde de kullanılabilir. Buna göre işletme kaynaklarının kullanılması ile işletme yetenekleri oluşmakta ve yeteneklerin etkin uygulaması ile temel yetenekler ortaya çıkmaktadır. Kaynak temelli temel yeteneklerin rekabet avantajı sağlaması için dört temel ilke bulunmaktadır: • • • • İşletme stratejisinin uygulanmasında engel ürün ya da pazarlar değil iş süreçleridir. Rekabette başarı işletmedeki örgütsel süreçler müşteriye fayda sağlamalı ve bu süreçler yeteneklere dönüşmelidir. İşletmeler yeteneklerini stratejik iş birimleri ve fonksiyonları aşan ve birbiri ile bağlantılı sistemlerle yapılan stratejik yatırımların yapılması sayesinde oluşmaktadır. Yeteneklere dayalı bir stratejiyi kuran ve geliştiren üst yönetimdir. Kaynak Temelli Teori’nin Taşıdığı Riskler Temel yeteneğe dayalı stratejik yönetim işletme ürünlerini rakiplerden farklılaştırmakla birlikte bir dizi risk, kısıt ve sorunlar taşımaktadır. Kaynak temelli teoriye yöneltilen eleştiriler şunlardır: 24 • • Bu teorinin varsayımlarını test etmeye yönelik araştırmalar sadece global, büyük, gelişmiş ve ürünlerini çeşitlendirmiş işletmelere uygulanmıştır. Araştırmalar, küçük, bölgesel veya ulusal çaptaki işletmelere uygulanmamıştır. İşletme faaliyetlerinde temel yeteneklerine odaklanmakta, diğer işleri tedarikçilere (outsourcing, dış kaynak kullanımı) yaptırmaktadır. İşletme zamanla tedarikçiye aşırı bağımlı hale gelmektedir. 4.2. Stratejik Maliyet ve Değer Zinciri Analizi İşletmeler faaliyet gösterdikleri pazarda etkin bir rekabet yapabilmek için maliyetlerini bilmek zorundadır. Maliyetlerini analiz etmeyen bir işletme uygun fiyatlandırma yapamaz ve satış politikası geliştiremez. İşletmeler, maliyetleri en aza indiren fabrika yerleşim düzeni, tedarikçilerle iyi ilişkiler, öğrenme eğrisi etkisi, ölçek ekonomisine ulaşma (birim maliyeti en aza indiren üretim miktarı) ve etkin kapasite kullanma ile maliyetlerini azaltabilir. Her işletme mal ve hizmet üretirken tasarım, üretim, pazarlama, dağıtma, satış sonrası hizmetler gibi aşamalarda faaliyette bulunur ve bu faaliyetlerden her biri bir maliyete sebep olur. Bunların toplamı işletmenin iç maliyet yapısını oluştur. Bu nedenle işletme yönetimi herbir faaliyetin maliyetini bilmek ve sebeplerini analiz etmek durumundadır. İşletmenin sadece kendi maliyetlerini bilmesi yeterli değildir. Kendi maliyetlerini rakiplerin maliyeti ile karşılaştırmalıdır. Bu karşılaştırma işlemine stratejik maliyet analizi denir. Stratejik maliyet analizi önemli rakiplerin maliyeti ile işletmenin kendi maliyetlerini karşılaştırmasıdır. Bu sayede işletme maliyet üstünlüğü ve zayıflığına neden olan işletme içi faaliyetleri belirleyebilir. Bu nedenle, stratejik maliyet analizi yapabilmek için geleneksel muhasebe ile birlikte (ücretler, hammadde giderleri, enerji ve bakım-onarım giderleri, ulaşım ve haberleşme giderleri, genel yönetim giderleri) faaliyet temelli maliyet muhasebesi (işletme içi faaliyet ve fonksiyonların giderlerini ayrı ayrı hesaplama) kullanılmalıdır. Yukarıda, işletmenin mal ve hizmet üretirken tasarım, üretim, pazarlama, dağıtım, satış sonrası hizmetler gibi aşamalı işletme içi faaliyet ve fonksiyonlar yerine getirdiği belirtildi. Bu faaliyetlerin her biri işletmede birim maliyetleri oluşturur. Bu maliyetler hem rakiplerle karşılaştırma hem de farklılaştırma stratejisini uygulamayı kolaylaştırır. Birbirinden farklı bu aşamalı faaliyet ve fonksiyonlar değer zinciri olarak tanımlanmaktadır. Michael Porter’ın (Harvard Üniversitesi) strateji literatürüne kazandırdığı bu kavram, işletme içi analiz yapmak için gerekli faaliyetleri anlamlı bir şekilde sınıflandırmaktadır. Buna göre değer zinciri, mal veya hizmetlerin tasarım, üretim, pazarlama, dağıtım ve satış sonrası hizmetler gibi faaliyet, fonksiyon ve iş süreçlerini ayrı ayrı tanımlamak ve bir araya getirmektir. Değer yaratan faaliyetler zinciri (müşteri ihtiyaç ve isteklerini karşılayan ve böylece müşteriye fayda sağlayan), girdilerin satın alınması ile başlar ve mal ve hizmetlerin 25 müşterilere ulaşması ile son bulur. Porter, değer zincirindeki işletme içi faaliyetleri temel faaliyetler ve destekleyici faaliyetler olarak ikiye bölmektedir. Bu faaliyetlerin her biri farklı maliyetlere neden olur ve ürüne değer katar. Temel faaliyetler ürünün üretimi ve satışı ile ilgili fonksiyonları içerir. Tedarik ve işletme içi lojistik, üretim, satış, dağıtım ve işletme dışı lojistik, müşteri hizmetleri temel faaliyetlerdir. Temel faaliyetler de alt fonksiyonlara bölünebilir. Örneğin, pazarlama faaliyetleri reklam ve tanıtım, satış, tutundurma gibi alt değer faktörleri olarak zinciri oluşturmaktadır. Destek faaliyetleri ise temel faaliyetlere girdi sağlayan ve onların daha etkili ve verimli olmasını sağlayan bilgi ve hizmetleri sunar. İnsan kaynakları yönetimi, ar-ge, planlama, yönetim bilgi sistemi ve hukuki danışmanlık bu grupta yer alır. Bir işletme bu temel ve destek faaliyetlerde rakiplere göre daha az maliyetlere sahipse ve değer zinciri faaliyetleri ile ürününü farklılaştırmışsa karlılığı ve rekabet avantajı artacaktır. Bu yönüyle değer zinciri kaynak ve temel yeteneklerle yani kaynak temelli teori ile ilişkilidir. Eğer işletme değer zincirinde maliyetleri yüksek ve farklılaşması düşük olursa müşteri kaybeder ve rekabet avantajı azalır. 4.3. Endüstriyel Rekabet Teorisi Belirli bir sektörde rekabetin şiddeti ve etkisini belirleyen faktörler konusunda analitik bir inceleme Michael Porter tarafından yapılmıştır. Porter bir sektörde rekabeti beş değişken ve bunların özellikleri ile incelemiştir. Bu nedenle, işletmenin dış çevresi ve sektör ile ilgili stratejik bir karar alınırken ve yeni bir sektöre giriş ve faaliyet gösterme kararı alınırken bu beş faktör dikkate alınmalıdır. Bu faktörler: • • • • • Sektörde satıcıların (tedarikçiler) gücü Sektörde alıcıların (müşterilerin) gücü İkame ürünlerin tehdidi Piyasaya (sektöre) yeni giriş yapan işletmelerin neden olduğu tehdit ve tehlikeler Sektörde faaliyet gösteren mevcut işletmeler arasındaki rekabet. Bu beş faktörden ilk dördü aynı zamanda beşinci faktör olan mevcut işletmeler arasındaki rekabetin şiddetini de etkilemektedir. Buna göre beş faktör rekabet modelinde yer alan değişkenler şöyle açıklanabilir: 1. Satıcıların Pazarlık Gücü Tedarikçiler sektörde faaliyet gösteren işletmelere girdi sağlayan (hammadde, malzeme, yarı mamul ve hizmet alımları) işletmelerdir. Tedarikçilerin gücünü belirleyen etkenler şunlardır: a. Girdileri farklılaştırma. İşletmeler maliyeti düşük ve kendi ürünlerini farklılaştıracak girdilere ihtiyaç duymaktadır. Bu özelliklere sahip girdi üreten tedarikçilerin pazarlık gücü daha yüksek olmaktadır. b. Tedarikçileri değiştirme maliyeti. Bir işletme tedarikçi işletmeyi değiştirmek istediğinde, kalite, teslim zamanı, üretim maliyeti, tazminatlar ve müşteri 26 c. d. e. f. g. memnuniyeti gibi konularda maliyetlere katlanmak durumundadır. İşletme bu konularda maliyetlere katlanmıyorsa, tedarikçinin pazarlık gücü zayıf olacaktır. Tedarikçi değiştirmek maliyetli ve ürün, müşteri bakımından risk taşıyorsa, tedarikçinin pazarlık gücü yüksek olacaktır. Tedarikçiler arasında anlaşma, ittifak ve birleşmeler söz konusu ise bu durum tekelleşmeye neden olur ve tedarikçilerin pazarlık gücü artar. Bu gibi durumda girdilerin maliyet artar ve kalite azalır. Satın alınacak girdi miktarı. Satın alınacak girdi miktarı arttıkça tedarikçinin pazarlık gücü azalır. Bu nedenle tedarikçinin üretim kapasitesi bu yüksek talebi karşılayacak konumda olmalıdır. Aksi takdirde, girdi piyasasında yaşanacak arz yetersizliği tedarikçilerin pazarlık gücü artırabilir. Sektörde yapılan toplam alımların karşılaştırmalı maliyeti. Toplam alımların maliyeti azaldıkça tedarikçilerin pazarlık gücü azalır. Bazı ürünlerde toplam alımla kaynakları azaltır ve uzun dönemli kazançlar azalır. Bu gibi durumlarda toplam alımlarda tedarikçiler piyasada uzun dönemde mal kalmayacağını hesap ederek fiyatları yükseltebilirler ve pazarlık güçleri artar. Girdilerin maliyetlere ve farklılaşmaya etkisi. Girdilerin ürün maliyetleri üzerinde önemli etkisi olması durumunda işletmeler tedarikçilerle ilişkilerinde hassas davranacak ve işbirliği yapacaklardır. Benzer şekilde girdileri özel üretim ve tasarımları ve kaliteleri işletmenin ürünlerini rakiplerden farklılaştırabilir. Bu durumda işletme tedarikçiye daha fazla bağımlı olacaktır. Hatta bazı faaliyetleri tedarikçilerle birlikte düşünce ve finansal destek sağlayarak yapacaklardır. Bu durumda tedarikçilerin pazarlık gücü artacaktır. Sektörde ileriye doğru büyüme (entegrasyon) tehlikesine bağlı olarak geriye doğru entegrasyon tehlikesinin olması. En büyük tehlikelerden birisi sektörde tedarikçilerin müşterilerinin piyasasına girerek sektörde var olan rekabeti artırmalarıdır. Buna karşılık sektördeki işletmelerin kolayca geriye doğru entegrasyon ile tedarikçi piyasasına girmesi hem tedarikçilerin pazarlık gücünü azaltabilir hem de onlar için bir tehdit kaynağı olabilir. Yukarıdaki bu konular tedarikçilerin pazarlık gücünü belirlemektedir. Tedarikçilerin pazarlık gücünün artması sektördeki işletmelerin maliyetlerini, girdileri ve ürünlerin kalitesini, üretim miktarını ve teslim zamanlarını olumsuz etkilemektedir. Tedarikçilerin gücünü artırması sektöre yeni girmek isteyen işletmelerin bu isteğini azaltacaktır. 2. Alıcıların (Müşteri) Pazarlık Gücü Burada alıcı ile sektörde üretilen ürün ve hizmetleri satın alan müşteriler kastedilmektedir. Alıcıların pazarlık gücünü şu faktörler belirlemektedir: a. Alıcılararası anlaşma. Sektörde faaliyet gösteren işletmeler rekabetin şiddetini azaltmak için fiyat ve üretim konularında anlaşma yapmaktadırlar. Buna tepki olarak müşteriler bu işletmelerin ürünlerini boykot etmekte ve karşı bir güç olarak 27 b. c. d. e. f. g. h. i. alıcı birlikleri kurmaktadırlar. Alıcılar arasındaki bu anlaşma alıcıların pazarlık gücünü artırmaktadır. Alınan ürün miktarı. Alınan ürün miktarının artması alıcıların pazarlık gücünü artırmaktadır. Pazara sunulan ürün miktarı azaldığında (arz kıtlığı) alıcıların pazarlık gücü azalmaktadır. Alıcının işletme değiştirme maliyeti. Alıcılar, işletme değiştirdikleri takdirde kalite, teslimat, taşıma maliyetleri artabilir (Bazı sektörlerde bu çok önemlidir). Bu durumda alıcı, işletmeyi değiştirme riskini göz önüne alamaz ve alıcının pazarlık gücü zayıflar. Alıcıların piyasa ve diğer işletmeler hakkındaki bilgi düzeyi. Alıcıların, sektör ve sektörde üretim yapan işletmeler hakkında fiyat, üretim kapasitesi, ürün kalitesi konularında bilgi sahibi olması, alıcıların pazarlık gücünü artırır. Bu bilgilere sahip olmazlarsa alıcıların pazarlık gücü zayıflar. İkame ürünlerin tehdidi. Bir sektörde ikame ürünler varsa alıcıların pazarlık gücü artabilir. Bu sektörde üretilen ürün ve hizmetlerin fiyat ve maliyetleri artıyor ise ve ikame ürünler kalite, dayanıklılık, maliyetler, fiyatlar ve teslim koşulları bakımından daha iyi ise ve bu ikame ürünleri kullanmak moda haline geliyorsa, alıcıların pazarlık gücü artabilir. Toplu alımların fiyatı. Toplu alım durumunda alıcılar bunu fiyat düşürmede kullanabilir. Çünkü toplu alımlar işletmeler için maliyetleri azaltmada önemlidir. Ürün farklılıkları. Ürünleri sahip olduğu farklı özellikler fiyatları etkilemektedir. Kalite, tasarım, moda, desen, sağlamlık gibi etkenlerle ürünün fiyatı artmakta ve alıcının geleneksel ve alışılmış ürünler yerine farklı ürünler talep etmesi halinde, alıcının pazarlık gücü zayıflamaktadır. Bu alıcının ürüne daha yüksek fiyat ödemesi ile sonuçlanmaktadır. Marka kimliği. Alıcıların belirli, tanınmış ve tutunmuş ürünlere olan marka bağımlılığı pazarlık güçleri azaltmaktadır. Kalite imajının etkisi. Kaliteli ürün üreten işletmeler daima daha yüksek rekabet avantajına sahiptirler. Kalite algısı işletmelerin alıcılar karşısında daha güçlü kılmaktadır. 3. İkame Ürünler Sektörde ikame ürünlerin varlığı, sektördeki Pazar payı, satışlar, fiyat, karlılık, maliyetler konusunda olan mevcut rekabeti artırmaktadır. İkame ürünler farklı sektörde faaliyet göstermekle birlikte tehdit ettiği sektördeki müşterilerin aynı ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Örneğin, havayolu taşımacılı karayolu taşımacılı için bir ikame ürün ve hizmet olmakta ve ulaşım sektöründeki müşterilerin benzer ihtiyaçlarını yani ulaşım ihtiyacını karşılamaktadırlar. İkame ürünler özellikle şu üç bakımdan mevcut ürünler için tehdit unsuru olmaktadırlar: 28 a. İkame ürünlerin fiyat üstünlükleri. İkame ürünler fiyat konusunda sektördeki ürünler ile aynı düzeyde ise ve tasarım, kalite, sağlamlık konusunda daha iyi iseler alıcılar ikame ürünleri tercih etmekte ve bu sektör için bir tehdit oluşturmaktadır. b. Değiştirme maliyeti. Müşterilerin ürün değiştirme maliyeti düşük ise yani ikame ürünü satın almanın getireceği zarar ve maliyet düşük ise bu durum sektör için ciddi tehdit unsuru olmaktadır. Aksi durumda yani değiştirme zarar ve maliyeti yüksek ise müşteriler ikame ürünleri tercih etmeyeceklerdir. c. Alıcıların ikame ürünlere eğilimi. Örneğin, ikame ürünün moda olması ve çekiciliğinin artması ve alıcıların ilgisini çekmesi durumunda, ikame ürünlere karşı müşteri yönelimi artmakta, mevcut sektörde talep azalmakta ve rakipler arası rekabet artmakta ve karlılık azalmaktadır. 4. Sektöre yeni giren işletmelerin oluşturduğu tehlikeler ve karşılaştıkları giriş engelleri a. Ölçek ekonomisi. Sektöre yeni giriş yapacak olan bir işletme için ortalama birim maliyetleri minimuma indirmek için yüksek miktarda üretim yapmak gerekiyorsa ve bu üretim miktarına hemen ulaşmak mümkün değil ve birkaç yıl beklemek gerekiyor ve Pazar payını artırmak için zararına çalışmak gerekiyorsa, sektöre yeni giren işletme için bu sektör çekici değildir. Tersine, ortalama maliyetleri (Toplam maliyet/ üretim miktarı) düşürmek için yüksek üretim miktarlarına ihtiyaç duyulmuyorsa, yeni işletmeler sektörde faaliyet göstermeye başlayacak ve mevcut işletmeler için bir tehdit unsuru olacaklardır. Bu durumda ölçek ekonomisinin büyüklüğü mevcut işletmeler için bir koruyucu kalkan olacaktır. b. Ürün farklılaştırma. Sektördeki mevcut işletmeler farklı ve özellikli ürün üretiyorlarsa, yeni girenler için farklılaşma stratejisini izlemek zor olacak ve sektöre yeni giriş zorlaşacaktır. c. Marka kimliği. Sektörde belirli markalar ve kimlikleri oluşmuş ve alıcılar bundan haberdar ise yeni girenlerin mevcut işletmeler için oluşturacağı tehdit azalacaktır. Marka belirginliği ve kimliği oluşmamış ise sektöre yeni giriş yeni işletmeler için kolay olacaktır. d. Ürün değiştirme maliyetleri. Sektöre yeni giren işletmeler müşterilerin kendilerin tercih etmelerini sağlıyorlarsa ve müşteriler de eski işletme ve ürünlerini rahatça değiştirip yeni işletmelerin ürünlerine geçebiliyorlarsa ve bu değişimde katlanacakları hiçbir maliyet yoksa, yeni giren işletmeler mevcut işletmeler için bir tehdit unsuru olabilir. Tüketici ürünlerinde değiştirme maliyet düşük olabilir ancak endüstriyel ürünlerde hammadde ve ara malı değiştirmek makine, teçhizat ve elektrik sisteminde değişikliklere neden olabilir. Bu durum üretimin aksamasına veya kalitenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle endüstriyel alıcılar için değiştirme maliyeti yüksek olabilir ve yeni girenlerin tehdidi azalabilir. e. Sermaye ihtiyacı. Yeni girenlerin bir sektöre yatırım yapabilmeleri için yüksek miktarda sermaye ihtiyacı varsa, yatırım zorlaşabilir ve tehdit azalabilir. Yoğun sabit sermaye gerektiren sektörlerde işletmelerin öz sermayesi güçlü olmalıdır. Bu sektörlerde toplam sermaye karlılığı bu nedenle düşük olmaktadır. Sermaye 29 ihtiyacı arttığı durumda sektöre yeni giren işletmelerin sayısı azalmakta ve tehditler de gücünü yitirmektedir. f. Dağıtım kanallarına giriş. Yeni giren işletmeler sektörde dağıtım kanallarına kolayca girebiliyorlarsa tehdit ve tehlikeleri daha fazla olacaktır. Ancak sektördeki mevcut işletmeler dağıtım kanallarına hakimler ve yeni girenlere güçlük çıkarıyorlarsa, yeni girenlerin sayısı azalacak ve dağıtım kanalı girme kararlarını etkileyen olumsuz bir etmen olacaktır. g. Maliyet Avantajları. Mevcut işletmelerin yeni girenlere karşı maliyet avantajları üç konuda oluşmaktadır. Birincisi, öğrenme eğrisi. Öğrenme eğrisi ortalama maliyetlerin zamanla düşmesidir. Sektörün yapısına göre yeni giren işletmeler tüm operasyon ve faaliyetlerinde rakiplerinin maliyetini yakalamak için 2 veya 3 yıl beklemek zorunda kalabilirler ve daha yüksek maliyetlerle ürettikleri ürünlerin zararlarına katlanmak durumundadırlar. Ancak yeni kurulan bir işletme için uzun süre zararla faaliyet göstermek, sektöre girmek konusunda caydırıcı olabilir. İkincisi, üretim için gerekli girdileri elde etme konusunda yeni girenler güçlükle karşılaşmaktadır. Eğer mevcut işletmeler tedarikçiler ile iyi ilişkilere sahip ve girdi piyasasına hakim ise, yeni giren işletmeler yüksek maliyet ile girdi temin edeceklerdir. Girdi teminindeki bu güçlük yeni girenler için caydırıcı olabilir. Üçüncüsü, düşük maliyet ile yeni ürün geliştirme potansiyelidir. Mevcut işletmeler ar-ge ve pazarlama organizasyonlarını kurmuşlar ise bu fonksiyonlar ile üretim arasında bağlantı kurmuşlar ise mevcut işletmeler için yeni ürün geliştirme daha kolay olacaktır. Yeni ürün geliştirme maliyetleri de yeni girenlere göre daha düşük olacaktır. Özellikle yeni ürün geliştirmenin önemli olduğu sektörlerde (ör. İleri teknoloji ürünleri sektöründe) mevcut fonksiyonlar ve düşük maliyet caydırıcı olacaktır. 5. Sektörde Mevcut Rakipler Arası Rekabet Bir sektörde mevcut rakipler arasındaki rekabeti etkileyen faktörler şunlardır: a. Sektörün büyümesi. Sektör hızla büyüyor ise bu işletmeler için olumludur. Hızlı büyüyen sektörler yeni giriş de fazla olur. Büyüme yavaşlar ise rakipler arası rekabet şiddetlenir. Çünkü bu durumda büyümek isteyen işletmeler rakiplerinin Pazar payını hedef alacaktır. b. Sektördeki işletme sayısı. Sektörde işletme sayısı çok ve bu işletmeler aynı büyüklükte ise, işletmeler arası rekabet şiddetli olmayacaktır. İşletme sayısı fazla ve işletmeler farklı büyüklükte ise rekabet artacaktır. c. Yüksek sabit giderler ve yüksek depolama maliyetleri. Sabir giderler yüksek olduğunda işletmeler ortalama birim maliyeti düşürmek için üretimlerini artıracaklardır. Artan üretim ve pazarlama sorunu sektörde yoğun rekabete neden olacaktır. d. Sektörde farklı ürün üreten işletme sayısı. İşletmelerin benzer homojen ürün üretmeleri durumunda rekabet artacaktır. Bu durumda işletmeler farklı ürün üretmek için çaba gösterecklerdir. 30 e. Kapasite artırma ve ölçek ekonomisi büyüklüğüne ulaşma ve işletmelerin bazen aşırı kapasitede çalışmaları rakipler arası rekabeti artıracaktır. f. Değiştirme maliyetleri. Alıcıların sektörde kolayca başka işletmelerin ürünlerine yönelmeleri ve bu değiştirmenin kendileri açısından bir maliyete sebp olmaması rekabeti artırmakta ve rakipler arasında müşteri kapma yarışı başlamaktadır. Değiştirme maliyeti yüksek ve ürün değişikliğinin zor olduğu durumlarda rekabet zayıflamaktadır. g. Rakipler arası fiyat ve üretim miktarı konusunda anlaşma ve ittifaklar rekabeti azaltacaktır. h. Bilgi karmaşıklığı. Alıcıların ürünler ve ürünlerin fiyatları, kaliteleri ve özellikleri bakımından yetersiz bilgiye sahip olması ve rakiplerin de diğer rakipler hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması rekabeti azaltmaktadır. i. Şirket riskleri. Bir sektörde teknolojik üstünlük ve ürün çeşitliliği bakımından önde olan işletmeler güçlüdür. Diğer işletmeler bu işletmelerden çekinirler ve onlara karşı tedbir alırlar. Bu durum rakipler arası rekabeti artırır. 4.4. Temel Rekabet Stratejileri (Jenerik Stratejiler) İşletmeler için uzun dönemli bir başarının ölçütü rekabet üstünlüğüdür. İşletmeler rekabet avantajı kazanmak ve pazarda önde olmak için fiyat, kalite, zaman ve çeşitlilik olmak üzere dört farklı alanda strateji geliştirebilir. Michael Porter, rakipleri ile karşılaştırmalı olarak güçlü ve zayıf yönleri olan bir işletmenin düşük maliyet, farklılaşma ve odaklanma stratejileri ile rekabet avantajı elde edebileceğini ifade etmektedir. Porter bu stratejilere kapsamlı rekabet stratejileri demektedir. Burada kapsam (jenerik) kavramı ile işletmenin kendi Pazar alanında rakiplerinden daha iyi olmasını sağlayacak genel rekabet özellikleri kastedilmektedir. Buna göre işletme daha yüksek karlılık için iki politika uygulayabilir: Ya bilinen standart bir ürün veya hizmeti düşük fiyattan satmak veya müşterinin daha fazla ödemeyi kabul edeceği üründe bir farklılaşma yapmak. Bunlara maliyet üstünlüğü (maliyet liderliği) ve farklılaşma üstünlüğü adı verilir. Öte yandan, işletme maliyet düşüklüğü ve farklılaşma stratejisini ya pazarın tamamına ya da özel bir bölümüne odaklanarak uygulayabilir. Örneğin odaklanma stratejisi maliyet ve farklılaştırma odaklanması olarak iki ayrı şekilde ortaya çıkabilir. Bir işletmenin bu üç rekabet stratejisinden (maliyet, farklılaşma, odaklanma) hiçbirini uygulayamaması ve arada sıkışıp kalması zayıf bir stratejik durumdur. Jenerik stratejiler Michael Porter tarafından geliştirilmiştir. Jenerik stratejilerin temelini bir işletmenin uygulayabileceği rekabet stratejileri oluşturmaktadır. Rekabet stratejileri işletmenin çalıştığı sektörde rakiplerine göre bulunduğu durumu ve rekabet gücünü ifade etmektedir. Rakipler ile karşılaştırma yapılırken işletmenin karlılığı, Pazar payı ve maliyetleri sektör ortalaması karşılaştırılarak incelenir. Rekabet stratejileri kapsamında işletme üç tür strateji izleyebilir: • • Maliyet Stratejisi Farklılaşma Stratejisi 31 • Odaklanma Stratejisi Buna göre rekabet stratejileri sektörde en düşük maliyete sahip olma, üründe farklılaşma ve maliyete odaklanma ve farklılaşmaya odaklanma olmak üzere dört grupta toplanmaktadır. a. Maliyet Liderliği Stratejisi Bu stratejide hedef işletmenin faaliyette bulunduğu sektörde maliyetlerini düşürerek rakiplerine göre maliyet avantajı elde etmesidir. Bu stratejinin diğer rekabet stratejilerine göre iki önemli üstünlüğü vardır. Birincisi, düşük maliyetler nedeni ile işletme ürünleri için rakiplerinden daha ucuz fiyat belirler ve hem aynı karı elde eder hem de Pazar payını artırır. İkincisi, pazarın büyümesi ve genişlemesi durumunda, düşük maliyet ve fiyat ile işletme Pazar payını artırır. Böylece düşük maliyet işe işletmenin hem kazancı hem müşteri portföyü hem de Pazar payı genişleyecektir. Maliyet lideri değişik Pazar bölümlerinin isteklerini dikkate almaz. Düşük maliyetini korumayı hedefleyerek müşterilerin tümüne yönelik, onların ortak isteklerini karşılamaya yönelik ürün ve hizmeti piyasaya sunar. Üretimde ise artan üretim ile birlikte (ölçek ekonomisi) zaman içinde elde ettiği öğrenme eğrisi (işletmenin zaman içinde kazandığı deneyim ve tecrübelere bağlı olarak işi en iyi ve düşük maliyette yapmayı öğrenmesi) aşağı çekilerek üretim maliyetleri düşürülebilir. Benzer şekilde işletme maliyetlerini aşağıya çekmek için firma içi lojistik, üretim, firma dışı lojistik, pazarlama ve satış ve sunduğu hizmetlerde çeşitli politikalar izleyebilir. Örneğin, firmaya mal satanlarla uzun dönem kazankazan ilişkileri kurma maliyet tasarrufu sağlar. Ölçek ekonomisi ve öğrenme eğrisi üretim maliyetlerini aşağıya çeker. Rutin işlemlerin bilgisayar ile yapılması firma dışı lojistikte taşıma giderlerini azaltır. Ulusal çapta reklam ve tanıtım kampanyaları pazarlama maliyetlerini azaltır. Uzman servis yetkilileri ürün tamir ve bakımını doğru yapar ve tekrar eden işlem masrafları önlenir ve satış sonrası servis maliyetleri azalır. Piyasada düşük maliyetli bir üretici olmanın avantajı şu durumlarda ortaya çıkmaktadır: 1. Talebin fiyat esnekliğinin olması (fiyat azaldığı zaman talebin bu azalmaya göre daha çok artması, 2. Sektördeki üreticilerin standart ürün üretmeleri ve buna bağlı olarak rekabetin maliyetler ve fiyat üzerine odaklanması, 3. Sektörde farklılaşmış ürünlerin üretilmesi ve bunun alıcılar için bir anlam ifade etmemesi, 4. Alıcıların ürünü farklı değil aynı veya benzer amaçlarla kullanması. Maliyet avantajı pazara yeni girişleri önleyecektir. Öte yandan maliyet lideri işletme sürekli maliyetleri düşürmenin yollarını aradığından sürekli değişen müşteri isteklerini göz ardı edebilir. Buna göre, işletmenin stratejisini belirleyen ana tema toplam maliyetleri en düşük seviyeye çekmektir. Bu nedenle kalite, zaman ve hizmet gibi diğer rekabet alanları ihmal edilmeden yönetim tüm dikkatini maliyetlerin kontrolü üzerine odaklar. Bu sebeple işletme maliyetlerini en düşük seviyede gerçekleştirerek ürün ve hizmetlerini üretmeye ve dağıtmaya yönelik stratejiler belirler. 32 Maliyet liderliği stratejisi, 1. Yüksek Pazar payına, 2. Hammaddelere daha kolay erişmeye, 3. Ürünlerin standart özelliklere sahip olmasına, 4. İşletmenin ekonomik ölçeğe ulaşmasına ve öğrenme eğrisinin düşmesine ve 5. Pazarın yüksek fiyat esnekliğine bağlıdır. İşletmenin maliyet lideri olması sektör ortalamasının üzerinde kazanç elde etmesini ve yukarıda bahsedilen pazardaki beş rekabet güç odağına (tedarikçiler, alıcılar, ikame ürünler, pazara yeni girenler ve rakip işletmeler) karşı kendisini korumasını sağlar. Diğer taraftan maliyet liderliğini korumak işletmeye bazı yükler getirmektedir. Bunlar modern teknolojiye yatırım yapma zorunluluğu, ürün yelpazesini genişletmekten kaçınma ve teknolojik gelişmelerin farkında olmadır. Sektöre yeni giren işletmelerin taklit yolu ile veya yüksek teknoloji üretim tesisleri kurması ile işe düşük maliyetle başlamaları, dikkatin maliyete yoğunlaşması nedeni ile üründe ve pazarlamada gerekli değişikliklerin görülememesi maliyet liderliği stratejisini uygulama sürecinde işletmenin karşılaşabileceği sorunlardır. b. Farklılaştırma Stratejisi İkinci rekabet stratejisi, işletmenin sunduğu ürün ve hizmetleri farklılaştırmasıdır. İşletme ürün ve hizmetlerini tasarım, marka ismi, teknoloji, mal ve hizmetin özellikleri, müşteri hizmetleri, dağıtım, satıcı ağı gibi unsurlarda farklılaştırabilir. Farklılaştırma stratejisi işletmenin maliyetlerini ihmal etmesini gerektirmez. Bu stratejinin temel hedefi ürünün pazarda belirli bir özelliği ile tek olmasını sağlamaktır. Farklılaştırma stratejisinde, işletme, müşterileri açısından ayrıcalıklı özellik taşıyan ürüne sahip tek firma olmaya çalışmaktadır. Farklılaştırma ürünün teknik özelliklerinden, gösterişinden, tasarım farklılığından, güvenliğinden, kalite ve dayanıklılığından, müşteri hizmetlerinden veya ürün imajından kaynaklanabilir. Örneğin, Mercedes ve BMW otomobillerin fiyatı yüksektir fakat tüketici bu fiyatı ödemeye hazırdır. Çünkü bu otomobiller lüks ve statü sembolüdürler. Ayrıca, Sony firması kaliteyi vurgulamakta ve Volvo arabalarının güvenli olduğunu öne sürmektedir. Bu nedenle teknoloji odaklı üretim yapan işletmeler, ürünlerindeki teknik özellikler nedeni ile farklılaştırma stratejisini daha fazla kullanmakta ve alıcılar bu farklı özellikler nedeni ile oluşan ekstra fiyatı ödemeye razı olmaktadırlar. Farklılaştırma stratejisi işletmeye sektör ortalamasının üzerinde bir getiri sağlar ve beş rekabet gücü ile mücadele etmek için bir konum geliştirir: • • • • Farklılaşma nedeni ile oluşan müşterilerde marka bağlılığı gelişir ve müşteriler fiyata karşı düşük hassasiyete sahip olurlar. Böylece işletme ürün fiyatı belirlemede rakiplerine göre daha esnek davranır. Müşteri bağlılığı ve ürünün piyasada özgün olması pazara yeni girişleri engeller. Tedarikçilerin gücü ile başa çıkmada işletme için yüksek kar marjları olur ve düşük maliyet ihtiyacını azaltır. Alıcıların gücü karşılaştırma yapacak alternatif farklı ürünler olmadığı durumda azalır. 33 • Müşteri bağlılığı elde etmek için ürünlerini farklılaştıran işletme ikame ürünlere karşı kendini mevcut rakiplerine göre daha iyi savunur. Farklılaştırma stratejisinin riskleri de vardır. En büyük risk, bu stratejinin bazı durumlarda yüksek Pazar payına ulaşmayı engellemesidir. Diğer riskler: • • • Düşük maliyetli rakipler ile kendini farklılaştırmış işletme arasında maliyet farklılığı artar ve farklılaşma marka bağımlılığını koruyamayacak duruma gelir. Bu durumda alıcılar maliyet tasarrufu yapmak için işletmenin farklı özelliğe sahip ürünlerini almaktan vazgeçer. Alıcıların farklılaşma özelliğine ihtiyacı azalabilir. Bu durum alıcıların sayısı ve demografik çeşitliliği arttıkça ortaya çıkabilir. Taklit farklılaşmanın ürünler için bir tehdittir. Bu sektör olgunlaştıkça ortaya çıkan bir durumdur. Farklılaşma yapan işletmeler ürün özelliklerini farklılaştırarak müşterilerinin oluşan fark fiyatı ödemeye razı olmalarını hedeflerler. Bu fark fiyat, sektörde maliyet liderliği yapan işletmenin ürün fiyatından daha fazladır. Ama müşteriler satın aldıkları ürünün bu fazla fiyatı ödemeye değeceğine inanmaktadırlar ve yüksek fiyata ürün ve hizmeti satın alırlar. Bir işletme farklılaşma stratejisini şu dört şekilde uygulayabilir: 1. Rakiplere göre daha üstün bir tekniğe ve teknolojiye bağlı olarak yapılan farklılaşma. 2. Ürün kalitesini geliştirme ile yapılan farklılaşma. 3. Müşterilere sağlanan destek hizmetleri ve satış sonrası hizmetleri rakiplere göre daha hızlı ve kaliteli yapma ile yapılan farklılaşma. 4. Rakiplere göre kaliteli ürün ve hizmetleri daha düşük fiyata vermeye dayalı farklılaşma. Örneğin, Rolex marka saatler tasarım, renk, gösteriş ile kalite ve teknik üstünlüğü bakımından rakip ürünlere karşı oluşturduğu marka imajı, prestij ve cazibe ile kendisini piyasada farklılaştırmaktadır. Kendini farklılaştırmak isteyen işletme, ilgili işletme fonksiyonu üzerinde daha fazla durmalıdır. Örneğin, teknolojik üstünlük arayan işletme Ar-Ge fonksiyonu, destek hizmetlerini geliştirmek isteyen işletme pazarlama ve satış sonrası hizmetleri artırabilir. Farklılaşma stratejisi alıcılar üzerinde marka bağımlılığı oluşturur. Bu gelişen çekicilik ve prestij kolay kolay kaybedilmez. Rakiplerin bu pazara girmesi ancak yapılan güven sarsıcı hatalardan kaynaklanır. Farklılaştırma stratejisi uygulayan işletmeler girdi maliyetlerini ürün fiyatına daha rahat yansıtabilmektedir. Çünkü müşteriler yüksek fiyat ödemeye hazırdır. Ayrıca, farklı ürünlere yönelik marka bağımlılığı pazara yeni girmek isteyen işletmeler için engel oluşturmaktadır. Farklılaştırma stratejisini takip eden işletmeler zaman içinde müşteri beğenilerinde oluşan ve ürün ve hizmetlerden beklentilerinde oluşan değişimlere cevap veremeyebilirler. Bu 34 nedenle prestijli ve ayrıcalıklı konumu korumak zorlaşmakta ve piyasaya yeni ve ayrıcalıklı işletmeler girebilmektedir. Bu nedenle, bu ürün ve hizmetlere olan talebi sürekli kılmak için ürün geliştirme ve yenilik çalışmaları yapılmalıdır. c. Odaklanma Stratejisi Diğer stratejilerden farklı olan odaklanma stratejisini izleyen işletmelerin en baskın özelliği dar müşteri grubunu hedef almalarıdır. Bu stratejide işletme pazarın belirli bir bölümünü seçer ve faaliyetlerini belirli bir alıcı grubuna yönlendirir veya belirli bir coğrafik alana ya da bölgeye yönlendirirler. Bütün pazarı hedef almazlar. Pazar bölümü bir tüketici grubunu, belirli bir üretim ve dağıtım hattını veya coğrafi bölgeyi hedef alabilir. İşletme belirli bir Pazar bölümünde odaklanmakta ve stratejilerini bu bölüme yoğunlaştırmaktadır. Odaklanma stratejisini uygulamak için şu koşulların oluşması gerekmektedir: • • • Ürünleri birbirinden farklı olarak talep eden, kullanan ve değişim isteyen müşteri grupları veya bölgelerinin olması. Rakiplerin odaklanmayı tercih etmemesi yani belirli bir müşteri kesimine uzmanlaşma yerine tüm müşterilere ve pazara hitap etmeleri. İşletmenin kaynaklarını tüm pazara hitap edecek zenginlikte olmaması ve kıt kaynaklarla ancak pazarın belli bir bölümünde verimli olabilmesi. Odaklanma ya farklılaştırma ya maliyet liderliği ya da her ikisinde birden gerçekleştirilebilir. Farklılaştırma odaklanmasında işletme seçtiği alanda farklılaştırmaya giderken, maliyet odaklanmasında maliyet üstünlüğüne ulaşmayı hedefler. İşletme bu stratejilerle seçtiği bölümün veya alıcıların farklı ihtiyaçlarını karşılama ya da üretim ve dağıtım sistemi içinde en iyi hizmeti vererek ya da farklı fiyat uygulayarak rakiplerden farklılaşmaktadır. Maliyette Odaklaşma Bu odaklanma stratejisini benimseyen işletmelerin amacı, hedef pazarda maliyetleri düşürmek ve pazara rakiplerden daha derinlemesine girmektir. Örneğin, ABD’de faaliyet gösteren şehir bankaları (sadece belirli bir şehirde şubeleri olan) o yöre halkını yakından tanıyan satış ekipleri kurmakta, faaliyetlerini belirli bir bölgede odaklaştırmakta, riskten doğan maliyetlerini minimize ederek maliyet odaklı strateji izlemektedirler. Bu işletmeler bölgesel müşteri odaklı çalışarak kısıtlı üretim ve hizmet olanakları ile yerel etkinliklerini artırmaktadırlar. Farklılaştırmada Odaklanma İşletme yine dar bir Pazar bölümünde ya da bölgesinde faaliyette bulunmakta ancak bu bölgede başarılı olmak için farklılaştırma stratejisi uygulamaktadır. Böylece farklı ve yüksek fiyat politikası izleyebilmektedir. Maliyette odaklanma daha çok dar bölgelerde faaliyette bulunan yerel KOBİler için uygunken, farklılaşmada odaklanma ise daha çok toplam Pazar içinde belli bir müşteri kesimi 35 için söz konusu olmaktadır. Örneğin, Hyundai otomobilleri maliyette odaklanma stratejisini benimsemektedir. Rolls Royce işletmesi ise farklı ve prestijli ürünleri ile küçük müşteri gruplarına hitap etmektedir. Bu stratejide belirli bir Pazar bölümündeki alıcılara odaklanma yapılmakta ve tüm pazara hitap eden işletmelerin standart ürünlerinin karşılayamadığı müşteri ihtiyaçları işletme tarafından karşılanmaktadır. Bu sayede büyük rakiplerle rekabet mücadelesi yapabilmekte ve onların bıraktığı boşlukları odaklanma stratejisi uygulayan işletmeler doldurabilmektedirler. Bu nedenle odaklanma stratejisi küçük işletmelerin siparişe uygun esnek ve farklılaşmaya yatkın yapılarından da kaynaklanmaktadır. Odaklanma stratejisini uygulayan işletmelerin en önemli kazançları rakiplerin sunabileceği ürün ve hizmetten daha iyisini üretip pazarlamaktır. Pazara girmek isteyen olası rakipler müşteri bağımlılığından çekinmektedirler. Dar bölgede faaliyette bulunma nedeniyle işletme müşteriye yakın olmakta ve değişen müşteri ihtiyaçları zamanında saptanmaktadır. Öte yandan, işletme dar bölge için düşük miktarda hammadde, yarı mamul ve malzeme tedarik ettiğinden bu durum maliyet avantajının kaybolmasına yol açabilir. Farklılaşmada odaklanma stratejisini izleyen işletmelerin müşterileri ürüne ve firmaya bağlanmış ise ve fiyattaki artışa karşın bağlılık zedelenmiyorsa bu yüksek maliyetler sorun olmayabilir. Odaklanma stratejisinde üretim miktarı az olduğu için işletme ölçek ekonomisinden yararlanamaz ve maliyetlerini minumuma indiremez fakat bu açığını uyguladığı prestij fiyatlama ile kapatabilir. Bu nedenle yüksek üretim miktarına sahip maliyet odaklı strateji izleyen firmalara karşı maliyetleri yüksek olmaktadır. Bu durumda birim ve toplam karlılıkları azalabilir. Odaklanma stratejisi uygulayan işletmeler için diğer bir tehlike, rakiplerin müşteri gruplarının farklı ihtiyaçlarına hitap eden ürünler geliştirmesi ve ürünlerinde çeşitlendirmeye gitmesidir. Büyük rakipler maliyet avantajlarını da kullanıp bu şekilde bir ürün farklılaştırmasına giderse bu işletme için bir risk ve tehdit oluşturmaktadır. 4.5. İşletme Portföy Analizi Portföy matrisleri stratejik yönetim alanında strateji seçiminde yaygın olarak kullanılan tekniklerdir. Portföy matrisleri ile bir işletmenin piyasada nasıl bir strateji izlemesi gerektiği ve yatırımlarını hangi alanlarda yoğunlaştırması gerektiği konuları üzerine analizler yapılır. Portföy matrisleri rakipleri ve rekabet koşullarını değerlendirmek amacıyla kullanılan stratejik yönetim araçlarıdır. Belirli bir duruma uygun özeli bir strateji seçme tekniği bulunmamakla birlikte hem işletme hem de fonksiyonel stratejilerin analizinde genel anlamda kullanılabilecek birçok teknik vardır. Bu teknikler işletmenin mamullerini Pazar payı ve büyüme hızı kriterleri ile ölçmekte ve karar vermeye yönelik portföy hazırlamaktadır. Stratejik yönetim işletmenin içine olduğu kadar dış çevreye de yöneldiği için bu tekniklerin ortaya çıkışında dış çevre şartlarındaki değişiklikler etkili olmuştur. Örneğin, 1970’lerde büyük ölçekten yararlanma, 36 mamul yaşam eğrisi, öğrenme eğrileri, Pazar payı portföyü gelişmiş, daha sonraki yıllarda ise karlılık, uzun dönemli bakış açısı, Pazar bölümü, mamul özellikleri ve teknolojik değişmeye dayalı teknikler ön plana çıkmıştır. Portföy analizi, stratejilere yol göstermesi bakımından işletmenin çeşitli ölçülere göre değerlendirilmesi ve bunların gelecekte işletmeye sağlayacağı faydanın tahmin edilmesi sürecidir. Bu analizde işletmenin her bir yatırımı karlılık ve büyüme gibi ölçülerle tanımlanır ve derecelendirilir. Daha sonra buradan hareketle yatırımların gelecekte işletmeye sağlayacağı fayda ve fırsatlar değerlendirilir. Portföy analizi birden fazla mamulü bulunan her işletmede mamul türüne veya coğrafi bölgeye göre yapılabilir. Bir portföy belirli bir andaki durumu gösterir ve kullanım süresi planlama ufku (planın ait olduğu süre) ile sınırlıdır. Portföy analizleri önceleri sadece üst kademe yöneticilerin stratejik kararlar almaları için kullanılmaktaydı. Daha sonraki yıllarda geliştirilen matrisler sayesinde bu analiz tekniği sadece üst yönetim planlama aracı olarak değil, aynı zamanda işletmenin para, maliyet ve rekabet şartları hakkında bilgi veren ve bölüm planlamalarında da yol gösteren bir yöntem olarak kullanılmaya başlamıştır. Böylece portföy matrisleri aracılığı ile işletmenin belirli bir andaki rakiplerine göre durumu, nakit ihtiyacı ve maliyetleri hakkında değerlendirme yapılmaktadır. McKinsey Matrisi McKinsey matrisi General Elektrik tarafından geliştirilen ve Politika Matrisi olarak da adlandırılan bir portföy değerleme yöntemidir. Bu yöntem pazarlama stratejilerinin belirlenmesinde Pazar payı ve büyüme oranı iki faktörün dikkate alınmasını önermektedir. Buna göre, işletmenin stratejik bölümlerinin gelecekteki kar potansiyelini de göstermektedir. McKinsey matrisinde strateji belirlemede, rekabetin durumu ve işletmenin üstünlüğü ile pazarın çekiciliği olmak üzere iki boyut kullanılır: Pazarın çekiciliği pazar büyüklüğü, pazar büyüme potansiyeli, ölçek ekonomileri, endüstrinin mevsimlik oluşu, sektörün karlılığı, Pazar çeşitliliği ve öğrenme eğrisi gibi faktörlerden oluşan bir indekstir. İşletmenin üstünlüğü ise Pazar payının yüksekliği, fiyat bakımında rekabet edebilirlik, satış potansiyeli, üretim kalitesi, müşteri bilgisi, coğrafi konum avantajı faktörlerinden oluşan bir indekstir. Boston Danışma Grubu ve Büyüme ve Pazar Payı Matrisi Boston Danışma Grubu tarafından geliştirilen ve mamul portföyü veya büyüme/Pazar payı matrisi olarak da adlandırılan bu matris en çok bilinen portföy analiz tekniğidir. Bu portföy analizi Pazar payı ile birlikte pazarın büyüme oranını ölçü olarak almaktadır. Normal büyüme oranı %10 olarak kabul edilmekte ve bu oranın üzerinde olan büyüme yüksek, altında olan büyüme oranı ise düşük olarak değerlendirilmektedir. Karşılaştırmalı Pazar payı ise işletmenin Pazar payının en büyük rakibinin Pazar payına bölünmesi ile bulunmaktadır. En büyük rakibin Pazar payı ile işletmenin Pazar payı eşit ise 1, işletme lider ise yani en büyük Pazar payı işletmeye ait ise 1’den büyük, aksi halde 1’den küçük 37 olmaktadır. Böylece işletme ürünleri yüksek/düşük Pazar payı ile yüksek/düşük büyüme oranına göre dört farklı gruba ayrılmakta ve problemli birimler, yıldız birimler nakit birimleri ve tasfiye birimleri olarak adlandırılmaktadır. Yıldız birimler ve nakit birimleri işletmeye nakit girişi sağlamakta, problemli birimler ve tasfiye birimleri ise nakit ihtiyacı doğurmaktadır. Problemli Birimler. İşletmenin piyasada düşük Pazar payı vardır fakat pazarın büyüme potansiyeli yüksektir. İşletme Pazar payını korumak ve artırmak için çok miktarda nakde ihtiyaç duymaktadır. Daha çok piyasaya yeni ürün sunulmasında geçerlidir. Yıldız Birimler. Bu alanda büyüme aşamasında olan ürünler yer alır. İşletme yüksek büyüme oranı ve yüksek Pazar payına sahiptir. Bu işletmeler kendi ihtiyaçları olan nakitleri kendileri elde ederler. Nakit Birimler. Pazar büyüme oranı düşük fakat Pazar payları yüksek olan işletmelerdir. Bu işletmeler iş yaşamlarının olgunluk dönemlerindedir. Maliyetler düşük karlılık yüksektir. Bu işletmeler nakit fazlası verirler. Örneğin, bu aşamada, ar-ge faaliyetleri ile yeni ürün geliştirme üzerinde durulabilir. Tasfiye Birimleri. İşletmenin hem Pazar payı hem de Pazar büyüme oranı düşüktür. Bu alanda büyümesi durmuş ve gerilemeye başlamış ürünler yer alır. Bu ürünler ne nakit girişi sağlar ne de nakde ihtiyaç duyar. Pazar payını korumak için bu ürünlere ek sermaye yatırmak gerekmektedir. Ancak ürün karlılığı düşük olduğu için ek yatırımlar genellikle sonuç vermez. Bu nedenle bu ürünler para tuzakları olarak tanımlanabilir. Ürün Yaşam Eğrisi Her ürünün pazara sunulmasıyla başlayan ve tasfiyesi ile sona eren bir hayat süreci vardır. Ürün yaşam süreci dört aşamaya sahiptir: Giriş, Gelişme, Olgunluk ve Düşüş. Ürünün içinde olduğu aşamalar Ürün Yaşam Eğrisi ile gösterilir. Bu eğri satış miktarı ile karlılık dikkate alınarak bir ürünün pazardaki durumunu göstermektedir. Belirli bir zamandaki satış miktarı ile yaşam eğrisi çizilmektedir. Bu dört aşamanın özellikleri ve stratejiler üzerindeki etkisi şu şekildedir: Giriş. Bu aşamada ürün piyasaya yeni sürülmüştür. Üretim miktarı sınırlıdır. Üretim miktarı düşük olduğu için maliyetler yüksektir ve tanıtım masrafları yüksektir. Ürün fiyatı yüksektir ve yüksek gelir gruplarına hitap edilmektedir. Karlılık düşüktür ve zarar etme riski vardır. Gelişme. Satışlar yukarıya doğru tırmanmaya başlar. Yeni Pazar bölümlerine girilir, dağıtım kanallarında etkinlik başlar. Ürün farklılaştırma ile kapasite kullanımında ve verimlilikte artış olur. Maliyetler yine yüksektir. Özellikle satış harcamaları fazladır. Ancak satış miktarı arttığı için birim maliyetler azalmaya başlar. Sektörde fiyat rekabeti yoktur ve işletmenin karı artmaktadır. Olgunluk. Ürünün en uzun yaşam dönemidir. Ve önemli stratejik problemler ortaya çıkmaktadır. Satış miktarı arttığı için birim maliyetler düşüktür. Karlılık yüksektir ve 38 işletmenin elinde nakit fazlası bulunmaktadır. Pazarda güçlü rakipler vardır. Rekabet artar ve fiyatlar düşmeye başlar ve maliyetler düzeyine yakınlaşır. Tanıtım harcamaları yeniden yükselir ve kar payı azalmaya başlar. Büyüme hızı yavaşlar ve satışlarda durgunluk gözlenir. Düşüş. Satışlar yavaş yavaş düşmeye başlar. İşletmenin Pazar payı geriler ve üretimde verimlilik azalır. Diğer taraftan maliyetlerin satış gelirlerine oranı yükselir ve karlılık azalmaya başlar. Rekabet oldukça yoğundur. İşletme rekabet üstünlüğünü kaybetmeye başlar. Ürün kısaca çöküş dönemindedir ve işletme bu üründen vazgeçerek yeni ürün geliştirme çabalarına yoğunlaşmalıdır. Öğrenme Eğrileri Öğrenme eğrileri, bir ürünün üretim maliyetinin üretim miktarı ile karşılaştırılması ile elde edilmektedir. Burada öğrenme kavramı, işletmenin üretim ve satış rakamlarını artması ile elde ettiği tecrübeyi ve bu artan tecrübe sonucu azalan maliyetleri ifade etmektedir. Bu kavram 1900’lerde fark edilmiştir. ABD’de 1925 yılında bir uçak montajında üretilen uçak miktarı arttıkça kullanılan işgücü saatinin azaldığı tespit edilmiştir. 1960’larda bu konuda araştırma yapan Boston Danışmanlık Grubu, üretim miktarı iki katına çıktığında üretim maliyetinin azaldığını tespit etmiştir. Bu azalma %10 ile %30 arasında değişmektedir. Örneğin üretimi iki katına çıkardığımızda maliyetteki azalmanın%20 olduğu bir işletme için, 10 birim 1000 TL’ye mal oluyor ise, 20 birim 800 TL’ye, 40 birim 640 TL’ye ve 80 birim 500 TL’ye imal edilebilir. Birim başına maliyet, üretimde elde edilen tecrübe ve öğrenme, uzmanlaşma, ölçek ekonomisi ile azalmaktadır. Aynı iş tekrarlandıkça çalışanlar işi öğrenmekte, işçilerin verimliliği artmakta ve tecrübe arttıkça çalışanlar işi ile ilgili yeni yöntemler geliştirmektedirler. Karlılık ve PIMS Analizi PIMS analizi işletmenin pazarlama stratejileri (Pazar payı) ile yatırımın geri dönüşü arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Bu analiz, General Elektrik firmasının kendi içinde çeşitli bölümlerin başarı ve başarısızlık nedenlerini bulmak amacıyla 657 faaliyet kolunda 57 işletmesinde yapılan bir çalışmaya dayanmaktadır. PIMS analizin temel amacı farklı alanlarda rekabet eden işletmelerin karlılığını ortaya çıkarmak ve stratejik planlamada kullanmaktır. PIMS analizinin (Profit Impact of Marketing Strategies) açılımı, Pazarlama Stratejilerinin Karlılığa Etkisi şeklindedir. Karlılığı etkileyen faktörleri inceleyen bu analiz sonunda şu ilke ve sonuçlar ortaya çıkmıştır: a. Bir işletmenin karlılığını 37 adet faktör etkilemektedir. Pazar payı, toplam pazarlama harcamaları, ürün ve hizmet kalitesi, ar-ge harcamaları, dikey bütünleşme ve sermaye kullanımı başlıca önde gelen faktörlerdir. 39 b. Karlılık üzerinde Pazar payının etkisi oldukça yüksektir. Pazar payı artarken karlılık da hızla yükselmektedir. Pazara payı %30’un üzerinde olan işletmeler %7’nin altında olan işletmelere göre 3 kat daha fazla yatırım karlılığına sahiptir. c. Karlılığı etkileyen diğer bir faktör üretilen ürün ve hizmetlerin kalitesidir. Pazar payı düşük ama pazara kaliteli ürün sunan bir işletmenin toplam karlılığı, Pazar payı düşük ama düşük kaliteli ürün üreten işletmelere göre 4 kat daha fazladır. d. Ar-Ge harcamaları ile karlılık arasında yakın ilişki vardır. Pazar payı yüksek olan işletmelerde ar-ge harcamalarının satışlara oranı arttığında karlılık %18 gibi önemli bir ölçekte artmaktadır. 5.BÖLÜM Örnek Olay HOŞ Gıda Holding A.Ş. (Eski Adıyla Saray Şirketleri) 1 Haziran 1992’de Saray Şirketleri gıda ve tüketim ürünleri üreten bir topluluk olan Uzay Gıda A.Ş.’ni satın alarak bünyesine dahil etti. İstanbul menşeli bir gıda sanayi devi olan Saray, o sıralarda stratejilerini gerçekleştirmek amacıyla işlerini yeniden organize ediyordu ve Uzay Gıda A.Ş.’nin alımı da bu işlemin bir parçası olarak düşünülmüştü. 1980’lerin sonlarına doğru Saray Şirketleri’nin başarısı düşüşe geçmiş ve bu durum 1990’ların başına kadar devam etmişti. Yeniden organize olma planı bu durumu tersine çevirmek amacıyla oluşturulmuştu. Yönetim şefi Erol Şen Uzay Gıda A.Ş.’nin pazarlarının bünyelerine katılmasıyla elde edilecek sinerjik etkilerden umutluydu. Buna rağmen pek çokları için Saray’ın geleceği yine de karanlıktaydı. Çünkü Uzay Gıda A.Ş.’nin alınmasının arkasında yatan gerçekler kesin olarak bilinmemekteydi. Acaba Erol Bey’in “Saray’ı dünyanın bir numaralı yiyecek ve tüketici ürünleri satıcısı yapma düşü gerçekleşecek miydi?” Yoksa bu firmada bazı yöneticilerin iddia ettiği gibi “satın alma ve birleşme karmaşası” içinde başarısız mı olacaktı? 5.1. Saray Gıda Şirketi: Kuruluşu ve Gelişimi Saray Gıda şirketi iflas eden Serin Tereyağı ve Yumurta Şirketi çalışanlarından Hüseyin Başak ve Yusuf Eren tarafından 1960’da Kayseri’de kuruldu. Hüseyin Bey ve Yusuf Bey kapanan şirketin Saray kolunu satın aldılar ve ayrıca Saray süt ürünleri şirketinin fabrikasını kiraladılar. İşe çiftliklerden tereyağı, yumurta ve kümes hayvanları alıp civardaki 1 Kaynak: Prof.Dr.Ömer Dinçer (2007) Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Alfa Yayınları, 8.Baskı, s.511. 40 gıda satan dükkanlara sevk ederek başladılar. Kısa zamanda işi büyüterek İzmir, Bursa ve İstanbul gibi uzak merkezlere süt ürünleri pazarlar hale geldiler. Saray süt ürünleri resmen 1964’te, Kayseri’de 1.000.000 TL sermayeli bir şirket olarak kayıtlara geçirildi. Daha sonra Yusuf Bey şirketten ayrılarak Kayseri’de kendi işini kurdu. Hüseyin Bey kısa sürede süt ürünleri işini bölgesel olarak genişletmenin ne kadar büyük bir ekonomik kapasitesi olduğunu fark etti. Onun başkanlığında Saray Doğu Anadolu Bölgesi yüksek kapasiteli krema ayırıcılarını çalıştırdı ve finanse etti. Çiftçilerden krema toplayarak bunları kalite kontrollü bir merkezde tereyağı haline getirmekten oluşan program kısa sürede ülkenin tereyağı sanayinin belkemiği haline geldi. Geçen yıllar boyunca Saray sürekli olarak büyüdü ve toplama ve dağıtım ağını genişletti. Ülkede meydana gelmekte olan iş alanındaki gelişmelere ayak uydurabilmek için şirketin bazı büroları İstanbul’a taşındı. 1970’de şirket yeniden yapılanarak resmen İstanbul’a kaydını yaptırdı ve genel merkezini de İstanbul’a taşıdı. 1975’te şirketin genel başkanlığına seçilen kurucunun yeğeni Ziya Başak, ilerleyen senelerde Saray Gıda Şirketi’nin değişik alanlarda gelişmesini sağlayan kişi oldu. Saray’ın Büyümesi: 1970-1986 Süt ürünlerinin üretimi, dağıtımı ve depolanması konusunda edindiği tecrübe ve yetişmiş elemanları Saray’ın işlerini yeni tip gıdaların üretimine kaydırmasını sağladı. Sonuçta Saray çeşitlerini artırma ve yayılma programı uygulayarak, şirket ailesine özel gıdalar üreten pek çok yeni firma kattı. Satışlarda özellikle artış potansiyeli yüksek şeker, turşu, çerez ve hazır gıda maddelerinin üretimine eğildi. Saray’ın aldığı ilk firmalardan biri olan Yıldız Gıda ürünlerini Taze Kuruyemiş Şirketi ve pek çok hazır gıda üreticisi firma izledi. Bu firmalar 1970’de hazır gıdaların üretim ve dağıtımını yapmak üzere Bakkaliye bölümü olarak organize edildiler ve böylece süt ürünleri grubundan ayrılmış oldular. 1976’da hastane ve lokantalara gıda ve diğer malzemelerin satışında uzmanlaşmış bir gıda işleme ve dağıtım firması olan Seyran A.Ş.’yi bünyesine katan şirket bu sayede kendi müesseselerinde Gıda Dağıtım Bölümü’nü geliştirmeye başladı. Bunu başka alımlar izledi. Kerimoğlu Limited adlı özellikli et üreten firmanın 1980’de alınmasıyla özellikli Et Ürünleri Bölümü oluşturulmuş oldu. Aynı yıl gazoz ve meyve suyu imalatına başlayarak içecek alanına da girdiler. Saray’ın bugünlere ulaşmasının arkasındaki temel fikir gıda ve içecek firmalarını bünyesine katarak büyümekti. Saray kuvvetlerini kullanabileceği potansiyelin yabancı piyasalarda da olduğunu fark ettiğinde önemli bir adım olan yurt dışında da genişleme adımını attı. Saray Gıda Ltd.’in 1972’de Almanya’da kurulmasıyla başlayan uluslar arası atılımlar daha sonra özellikle Doğu Avrupa ülkeleri ve Körfez ülkeleri olmak üzere 9 ülkeye yayıldı. 1985’de firma deniz aşırı ülkelerde toplam 15 fabrika veya yan işletmeye sahipti veya bunlarla ciddi şekilde ilgilenmekteydi. Uluslararası işletmelerin gelişmesi çeşitli stratejiler izlenerek sağlandı. Saray yerel pazarların durumuna ve gelişme potansiyeline göre karar vererek ya çalışmakta olan yabancı firmaları satın aldı veya kendisi yeni firmalar kurdu. Saray yönetimi kendi ülkelerinde ve yabancı ülkelerde değişen zevklere hitap edebilmek için çok uğraştı. Satın aldığı veya kendi yaptırdığı uluslararası işletmelerinde yapım, genişletme ve modernize etme 41 çalışmaları için büyük miktarda sermaye harcadı. 1985 yılında Uluslararası bölümü şirketin en karlı bölümlerinden biri haline geldi. 1972’de Saray’da yeni bir dönem başladı. Firma mevcut satışlarına ve gelir artış potansiyeline göre seçim yaparak gıda sektörü dışındaki ürün ve alanlarda yatırım yapmaya başladı. Bu tip atılımlardan ilki tarım ürünleri alanında yapıldı. Protein ve deriye olan ihtiyacın artacağını sezen Saray kısa zamanda birçok yakın tarım ürünleri işletmesini bünyesine dahil etti. Bu işletmeler ham ve tabaklanmış derileri, işlenmiş hayvansal yağları, yenilemeyecek iç yağları işlediler, yün tezgahları çalıştırdılar ve hayvani protein, yem ve yem katkı maddeleri ürettiler. Firma bir süre sonra dayanıklı tüketim malları, kimyevi maddeler ve finans işlerine de el attı. Örneğin, 1981’de hem Poyraz çanta ve bavul firmasını hem de şahıs ve ticari finans konularında uzmanlaşmış olan Güneybatı Yatırım Şirketi’ni bünyesine dahil etti. Saray yüksek kaliteli deri boyaları (Stahl marka), vinilex ve tekstil, kağıt boyaları ve mürekkepler, yüksek performanslı metal yağları ve boya ve toz kaplama maddeleri gibi özel işlevli kimyasal maddeler üreten firmaları da satın aldı. Daha sonra Stil lambaları ve mobilya üreten firmaların alımları takip etti. 1981’de Saray gıda ile ilgili olan ve olmayan işletmelerin yönetimini birbirinden ayırdı. Böylece Saray’ın yeni aldığı firmalar daha önce kurulmuş beş gıda bölümünden ayrı olarak beş yeni bölüm altında organize edildiler. Bu bölümler dayanıklı tüketim malları, kurumsal ve sanayi ürünleri, bavul ve ev ortamı ürünleri, tüketici hizmetleri ile tatil ve eğlence hizmetleri olarak sıralanıyordu. 1970’li yılların başlarında soğuk hava depolama işine başlamış olan Saray bu işleri yaygınlaştırıyordu. 1990’lara gelindiğinde firma ülke çapında 25 soğuk hava deposu işletiyordu ve İstanbul deposunda bilgisayar kontrollü bir gıda dağıtım şebekesi oluşturmuştu. Bu depoların pek çoğunda firmanın ürettiği çabuk bozulabilen ürünler saklanıyordu. 1987 yılında kuruluşun net satış miktarı 75 trilyon Tl’sine, net karı ise 2.6 milyar TL’sine ulaşmıştı. Gelecekte yükselişe devam edebilmek için Saray’ın ileriye dönük planlar yapması gerekiyordu. 5.2. Saray’da Erol ŞEN Devri (1987-1993) Erol Şen 1987’de Saray’ın genel müdürü olduğunda reorganizasyona ihtiyaç duyan bir topluluk devraldı. Amacı, Saray’ı dayanıklı tüketim malları ve gıda alanında lider yapmak ve kurumun karlılığını artırmaktı. Şirketin özsermaye karlılığını %18 oranına çıkarmak istiyordu. İlk önce Saray’ın büyüme planına uymadıklarını düşünerek Güneybatı Yatırım Şirketi’nin finans ve sigortalama işlerini 730 milyar TL’sine sattı. Daha sonra Erol Bey kararlılıkla Saray’ın Pazar imajını düzeltme çalışmalarına başladı. Haziran 1990’da yapılan yıllık borsacılar toplantısında firmasının beş yıllık planını açıkladı. Toplantının sonradan yayınlanan yıllık raporda yazıldığı şekliyle Erol Bey’in planı şöyleydi: Özsermaye karlılığını %18 artırma amacını gerçekleştirmek için atılacak ilk adım yıllık büyüme hızını %5’e ve net karı yıllık %16’ya çıkarmaktır. Yönetim bu amacı 42 gerçekleştirmek için anahtar işkolları belirlemiştir ve bu işkollarının büyümesi için gerekli yatırımı yapacaktır. Gerçek büyümeyi hedef almak marka pazarlaması üzerinde durmak demektir. Bu amaçla reklam kampanyalarına hız vermek, ürün kalitesini artırmaya devam etmek ve yeni buluşlara ve ürün geliştirmeye önem vermek gerekmektedir. Erol Bey özellikle ürün yelpazesini genişletmek, Pazar liderliği ve tüketiciye karşı sorumluluklar üzerinde durmaktaydı. Ayrıca ihracata önem veriyor ve denizaşırı işletmeleri genişletmeyi düşünüyordu. Saray ürünlerini tüm Körfez Ülkeleri’ne dağıtmak amacıyla Dubai’de bir yerli girişimci ile ticaret ortaklığı kuruldu. Buna ek olarak Suriye ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde de ortak girişimler için görüşmeler başlatıldı. Bu amaçlara ulaşabilmek için Erol Bey kararlı bir varlık düzenlemesi programı uygulayarak yıllık toplam satışları 10 trilyon TL civarında olan 26 firmayı sattı. Gözden çıkartılan bu şirketlerden en çok dikkat çekenleri Kaymak yoğurtları, gazoz ve kola şişeleme işletmeleriydi. Bu yatırımların elden çıkarılmasını birçok küçük şirketin satın alınması izledi. Varlık düzenlemesi programının mantığı karlılık payı yıllık ortalamanın üzerinde olan şirketleri alıp özsermaye üzerinden net %20 veya daha fazla kar sağlamayan şirketleri elden çıkarmaktı. Uzun süredir kötü bir grafik çizmekte olan bazı işletmeler elden çıkarma ve birleştirme sırasında ele alınmamışlardı. Örneğin Seyran A.Ş. öngörülen varlık karlılığı o andaki karı ikiye katlansa %20’yi aşmamasına rağmen satılmamıştı. Bu iş, yönetim bu alanda faaliyet göstermeliyiz, şeklinde düşünüldüğü için elden çıkarılmamıştı. Portföy yönetiminde görülen bu sistematik ve mantıksal bağ eksikliği borsada şirkete olan güveni sarsmıştır. Borsadaki karamsarlığın aksine Saray 1990 mali yılı sonunda %14.6’lık özsermaye karlılığını korudu ve karlar 59 oranında arttı. Buna rağmen firmanın ilk ve orijinal işini yürüten süt ürünleri bölümü tüketicinin süt ve peynir yerine başka tür içecekler ve ürünler tüketmeye yönelmesinden dolayı satış ve kar kaybına uğramıştı. Bu bölüm 1977’de toplam satışların %34’ünü yapmasına rağmen, 1990’da sadece %24’ünü yapmıştı. Düşüşün devam etmesi bekleniyordu. Diğer taraftan etnik gıda ve hazır gıda işleri ve Uluslararası Gıda bölümü satışlarda ve karda önemli artışlar sağladı. Problem içinde olan diğer iki ünite ise Poyraz bavul ve Ferah meyve idi. Poyraz körfez krizinden dolayı azalan seyahat sayısında ve daha ucuza satılan ithal ürünlerden zarar görmüştü. 1987’de 4.9 milyar TL’ye satın alınmış bir portakal suyu firması olan Ferah Meyve Suyu ise bir önceki kış Akdeniz Bölgesi’nde yaşanan dona bağlı olarak portakal hasadının az olmasından etkilenmişti. Dolayısıyla, firma ambalajlarda fark edebilecek herhangi bir uyarıda bulunmadan ve tüketiciyi haberdar etmeden konsantre portakal suyunu tazeymiş gibi piyasaya sürmüştü. Firmanın bu şekilde taze portakal suyu açığını kapatmaya çalışması Saray’a zarar verdi. Bu hareket Ferah Meyve’nin satışlarını ve adını önemli ölçüde etkiledi. Meyve suyu satışları Saray’ın toplam satış hacminin %4.8’ini oluşturuyordu. Bu sebeple konu küçümsenemeyecek boyutta önemliydi. Görülen oydu ki Saray, en büyük rakiplerinden olan Tüm Gıdalar A.Ş.’nin aksine yeterli pazarlama tecrübesine sahip değildi. 43 Saray’ın en tanınan markaları Poyraz Bavulları, Beslen Şekerleri ve Etmar Etleri’ydi. Genelde pek çok işkolu bölgesel pazarlara eğilmiş, çok az marka ulusal olarak tanınmıştı. Tek tek markalar kendi bölgelerinde ve pazarlarında iyi tanınıyor fakat Saray ismi tüketiciler tarafından fark edilmemiş oluyordu. Bu tanınmamışlığın temel nedeni diğer toplulukların aksine Saray’ın ortak bir pazarlama bölümünün olmamasıydı. Erol Bey’in de fark ettiği gibi Saray hiçbir zaman pazarlama bakımından çok başarılı olmamıştı. Hemen bütün Saray işlerinde liderliğini ön plana çıkartıcı ve coğrafi yayılmayı sağlayan iddialı pazarlama programları başlattı. İlk olarak, bağımsız işlere Pazar alanlarını genişletme talimatı verildi. Örneğin, 1990 yılında Etmar Güneybatı pazarlarına yayıldı. Ferah Meyve batı sahillerine dağıtımını artırdı. Bu ataklar olumlu sonuçlandı. Örneğin Etmar 1990 satışlarının %42’sini kurulu bulunduğu Orta Anadolu’nun dışındaki alanlardan elde etti. 1991 senesinde Saray pazarlama amaçlarını gerçekleştirmek için yeni bir plan devreye soktu. Kendisini yeni pazarlara sızabilen birleşmiş, yönlendirilmiş bir pazarlama şirketi haline dönüştürecekti. Erol Beyi birleşmiş, müşterek bir kimlik kazanabilmek için reklama başvurmayı da düşünüyordu. Saray o zamana kadar reklama en küçük rakiplerinden bile daha az para harcamıştı. Örneğin 1989 reklam masrafları toplamı olan 2.010 milyar TL, Tüm Gıda A.Ş.’nin reklam için harcadığı paranın yarısından azdı. Erol Bey’in Saray’ın bireysel gıda şirketlerine daha yüksek satışlar ve gelirler sağlamak için oluşturmaya çalıştığı yeni pazarlama imajına rağmen karlar düşüş göstermekteydi. 1991 mali yılı sonunda karlar tüm zamanların en düşük değeri olan 430 milyar TL’ye veya hisse başına 270.000 TL olarak gerçekleşti. Bu duruma göre sadece pazarlamayı geliştirmek toplam karlılığı artırmak için yeterli değildi. Esas problem firmanın yatırım portföyünden kaynaklanıyordu. Erol Bey Saray’ın o güne kadar yaptığı çeşitli işleri incelemeye ve genel merkezin işleri nasıl yönettiğine değerlendirmeye başladı. Elde ettiği veriler Saray’da köklü bir değişikliğin zamanının geldiğini gösteriyordu. 5.3. Saray’da Değişimi Başlatma ve Uygulama Geleneksel olarak Saray her bir iş alanını özerk bir kar merkezi olarak gören yerinden yönetim felsefesini benimsemişti. Merkez ofis ile kar merkezi arasında sadece iki yönetim kademesi bulunuyordu. Bunlar departman kademesi ve iş grubu kademesiydi ve genelde işletmelerin işlerine karışmama düşüncesine sahiplerdi. Hem iş grubu hem de departman kademe yönetimi portföylerin planlaması ile ilgileniyorlardı. Sonuçta, genel müdürlükte 300 kişi çalışırken, tüm şirketlerde çalışan sayısı dünya çapında 15.000 kişiyi bulmuştu. İşletme ve fonksiyonel seviyedeki stratejik kararlar kar merkezi yönetimi tarafından alınıyordu. Pazarlama, satın alma ve üretim kararları ise her işletmede çalışan yöneticilerin sorumluluğuna bırakılıyordu. Bu kararların kapsamında personel, ürün bileşimi, fiyatlandırma ve Pazar konuları da yer alıyordu. Değişik işletmelerin kara olan katkılarına dayanarak tüm çalışan kademelerine önemli miktarda teşvikler veriliyordu. Teşvikler kurumun maaşlı elemanlarına kurum hisse senetlerini nominal değer üzerinden satmak, yöneticiler için ise farklı ödüllendirme 44 planlarından oluşmaktaydı. Daha önceden belirlenen başarı hedeflerine ulaşan yöneticiler kar merkezlerinden (işletmelerden) birinin başına getirilerek ödüllendiriliyorlardı. Kar merkezinin başarısı tüm işletmenin 3 yıllık bir zaman dilimi içindeki başarısına ve işletmenin hisse senetlerinin bu süre sonundaki değerine bağlıydı. En üst kademe yönetim kadrosu bu şekilde merkeziyetçilikten uzak yönetim tarzının başarılı ve sürekli bir kalkınma sistemi oluşturduğuna inanıyordu. Saray münferit işletme birimlerini birleştirerek ortak bir kültür oluşturma çabasına girmemişti. Şirket birbirini takip eden satın almalarla oluşturulmuştu. Saray’ın merkeziyetçi olmayan yönetim tarzı yeni şirketlerin hızlı bir şekilde bünyeye katılmasına olanak sağlıyordu ama şirketler arasında hızlı bilgi ve haber akışı yoktu. Erol Bey kurumun çok çeşitli alanlarda gelişmesinin bağımsız yönetim birimleri felsefesini uygulanamaz duruma soktuğunu fark etti. İşkolları bu kadar gevşek bir şekilde organize edilmişken genel merkezin herhangi bir ana strateji oluşturması mümkün değildi. Bu problemi çözmek için Erol Bey ilk adımda Saray’ın geniş yelpazeli işlerini yönetmek için kullanılan organizasyon yapısını değiştirdi. Saray’ın 135 birbirinden bağımsız işletmesi, hizmet edilen ürün pazarlarına göre sınıflandırılarak 25 daha büyük bağımsız bölüm altında toplandı. Daha sonra bu 25 bölümden iş veya sanayi tipine göre 6 iş grubu oluşturuldu. Departman (bölüm) şefleri iş grubu yöneticilerine, iş grubu yöneticileri ise kurum (şirket) yöneticilerine karşı sorumluydular. Bu değişimlere paralel olarak bir bölüme bağlı işler veya bir gruba bağlı bölümler aynı pazarlama ve dağıtım kanallarını kullanabilir hale geldiler. Pazarlama için toplam itici güç Erol Bey’in başkanlığını yaptığı Koordinasyon Kurulu’ndan geliyordu. Her biri şirketin önde gelen başkan yardımcılarından olan grup yöneticileri ise görev ve takım ruhu ile çalışarak grupların iş stratejilerini hazırlıyor ve uyguluyorlardı. Bu kişiler doğrudan doğruya Koordinasyon Kurulu’na bağlıydılar. Yeniden yapılanmanın gerçek amacı her iş grubunun içindeki bölümlerin birbirlerinin Pazar bilgilerinin dahilindeki kaynakları ve ticareti paylaşmaktaydı. Bu ayrıca bölümün başarısı üzerinde grup yönetimine ve genel merkeze daha çok kontrol imkanı sağlıyordu. İşletme kararları hala yerel yöneticinin sorumluluğu altındaydı fakat ürün geliştirme ve pazarlama stratejilerinin belirlenmesinde kurumun yönlendirmesi artmıştı. Ayrıca iş grupları arasında kaynaştırmayı artırmak ve masrafları azaltmak amacıyla kontrol yetkisi merkez ofiste yoğunlaşmıştı. Merkezileştirme özellikle satın alma, üretim ve pazarlama gibi fonksiyonları en verimli hale getirmek amacıyla getirilmişti. Örneğin, Saray’ın birlikte çalıştığı reklam ajanslarının sayısı önceden 30 iken tanınmış 10’dan daha az sayıda ajansa düşürülmüştü. Birleşme işlemi, reklam işlerini daha ekonomik bir şekilde hal etmek için yapılmıştı. 5.3.1. Grup Yapıları ve Stratejileri Saray’ın 6 işletme grubu ve bunların içindeki bölümler, bölümlerin karşılaştığı problemlerler şu şekildedir: 45 1.Soğutulmuş Gıdalar ve Hizmetler. Soğutulmuş gıdalar ve hizmetler grubu bölgesel pazarlarda kuvvetli gıda şirketlerini alarak bunların ürettikleri ürünleri ülke çapında dağıtma stratejisi izledi. Grup için en temel problemlerden biri Saray süt ürünlerinin kullandığı hammadde olan sütün fiyatıdır. Ham süt için ödenen fiyat taban fiyatları belirleme yoluyla hükümet tarafından kontrol ediliyordu. 1980’lerde sağlık konusunda bilinçlenen tüketici pazarı yüzünden yağlı süt pazarlama özelliğini kaybetmeye başladı. Talepteki bu düşüş düşük kalorili süt ürünlerinin piyasaya sunulması ile dengelendi. Saray Kaymak’ı elden çıkardıktan sonra düşük kalorili süt ve yoğurdu Süzme markası ile üretip satmaya başladı. 1991 ve 1992’de süt satışlarında %2’lik bir artış görülmesine rağmen süt ürünleri için hazırlanan satış planları umutlu değildi. 1992’de de tüm sektör azalan talebin ve hükümetin süt dağıtım programına bağlı olarak elde kalan fazla ham sütün getirdiği zarar mücadele etmeye çalışırken süt ürünleri satışları düşmeye devam etti. Saray, süt ürünleri bölümünün satış rakamlarını artırmak için önlemler alacağını duyurdu. Bu önlem, seçilmiş Pazar bölümlerinde düşük fiyatla üretim yapan bir üretici olmaktı. 2. İçecekler Grubu. Bu grupta meyve suyu bölümü, Ferah markası ile narenciye ve meyve ürünleri pazarlamaktaydı. Alkolsüz içecekler bölümü ise sahip olunan yan işletmeler aracılığı ile Coca-Cola, Diet Coke ve Sprite gibi markaları şişeliyor ve dağıtıyordu. 1980’lerde tüketicinin yaşam tarzında meydana gelen değişiklikler meyve suyu tüketimini artırdı. Buna rağmen rekabet yoğundu ve pek çok yerli ve yabancı firma yeni meyve suyu ürünlerini piyasaya sürmekteydi. Saray bu rekabete şöyle cevap verdi: Ferah meyve suyu ismi fark edilebiliriliği artırmak amacıyla ambalajı değiştirildi. Ferah meyve suyu tüketicilerin yüksek beğenisine sahipti. İçindeki meyve suyu miktarı fazlaydı ve piyasada rağbet edilen ürünler arasında yer alıyordu. Bu nedenle ve değişikliklerle Ferah meyve suyu 1992’de üretimde liderliği elde etti. 3.Bakkaliye. Bu grup bakkaliye, hazır gıdalar, etler, peynir ve unlu mamuller olmak üzere beş bölümden oluşuyordu. Saray’ın en gözde bölümü, süpermarket raflarında bulunabilen 200 ürünü ile bakkaliye bölümüydü. Bu bölüm konserve sebze ve soslar, evcil hayvan gıdaları, dondurulmuş gıdalar ve çerez pazarlıyordu. Bölüm Pazar payını artırmak ve dağıtımı geliştirmek amacına odaklanmıştı. Hazır gıdalar geleneksel olarak paketlenmiş gıdalar sektörüne dahil edilmektedir. Bölümün rekabet gücünü artırmak amacıyla tüm ürünler Lezzet markası altında toplandı. Ürün yelpazesi birçok çeşitte sosu da üretmek üzere genişletildi. Tüketiciler bu dönemde ortaya çıkan deli dana hastalığı nedeniyle yemeklerinde daha az kırmızı et tüketiyor ve daha çok sebze tüketmek istiyorlardı. Bu nedenle sebzeli gıdalara olan talep arttı. Piyasaya yeni ürünler çıkıyor ve rekabet artıyordu. Lezzet markası 1992 yılı süpermarket satışları içinde 6.750 milyar TL’lik pay kazandı. Etmar ise pazarlama ve dağıtım ağını kuvvetlendirdi. Amaç, Orta Anadolu bölgesindeki varlığını güçlendirmek ve tüm ülkeye dağıtım yapan bir marka haline gelmekti. 46 Sığır eti satışlarındaki düşüş nedeniyle Etmar sabit satış miktarlarına sahipti, satışlarda artış gözlenmiyordu. Peynir bölümü Pazar payını artırmak için çaba sarfediyordu. Pınar ve Kraft ile yoğun rekabet içindeydi. 1992’de Damak markası ile dilimlenmiş peynir ve krem peynir ile yeni ürünleri piyasaya sürdü. Kurabiye, ekmek ve çerez gibi gıdalar üreten unlu mamüller bölümü büyük firmalrın yoğun rekabeti ile karşılaşmıştır. Özetle, bakkaliye grubu yüksek bir Pazar payı ve satış rakamlarına sahiptir. 4.Ttüketim Malları ve Ticari Ürünler. Saray tüketici kullanımı ve ticari kullanım için Poyraz bavulları (sektör lideri), Poyraz deri eşyaları, Stil lambaları ve Kulvar su arıtma hizmetleri gibi pek çok ürünün yer aldığı geniş bir yelpazeye sahipti. Poyraz Deri 1970’lerde uluslar arası pazarlara a ve havayolu çılmaktaydı. Bavul satışları yolculuk şartlarına ve havayolu bagaj kısıtlarına bağlıydı. Örneğin, Türk Hava Yolları’nın koyduğu bagaj kısıtlaması ve iş seyahatlerindeki artış firmayı yumuşak ve kırışıksız bavul üretimine yönlendirdi. Poyraz piyasaya yeni ürünler sürdü ve el çantalarından büyük bavullara kadar geniş bir ürün yelpazesini pazarlar duruma geldi. Bu grubun 1980’ler için hedefi pazara derinlemesine girmek ve coğrafi olarak yayılmaktı. 5.Uluslararası Gıda. Uluslararası Gıda Grubu kuruluşun bu alana ilk girdiği 1970’den beri karlı bir yatırımdı. Grup farklı uluslar arası pazarlarda faaliyet göstermektedir. Örneğin Avrupa Birliği pazarında grubun tali şirketleri konfeksiyon, işlenmiş et, çerez, meyve suları, dondurma ve süt ürünleri pazarlamaktadır. Saray’ın uluslararası işlemleri toplam satışların %20’sini oluşturuyordu. 6.Kimyevi Maddeler. Komposite madde üreten Fiberite sektör lideridir. Elektronik, iş makineleri ve araç-gereç piyasalarındaki büyüme Fiberite’ye olan talebi artırmıştır. Stahl deri ve Permuthane Polimerleri gibi özel işlevli kimyevi maddeler bölümü 1991 ve 1992’de dağıtımlarını Avrupa’yı da kapsayacak şekilde genişletmiş ve Japonya’da Mitsubishi Kimyasal Endüstri ile ortaklık kurmuştur. Grup, yüksek satış ve kar rakamlarına ulaşmak amacıyla ar-ge faaliyetlerine önem vermektedir. 5.3.2. Saray’ın Yeni Yüzü Erol Bey’e göre 1992’de Saray’da yaşanan yeniden yapılanma firmanın uzun vadeli planlarına uymayan bölümlerini belirlemesine olanak sağladı. Nakit akışı için süt ürünleri bölümünü çalıştırmaya devam eden firma 1992’de yapılanma programını başlattı. Yeniden yapılanma gıda ve tüketim ürünlerine odaklandı. Seyran A.Ş. o sene satıldı. Yönetim firma tarihinde ilk kez geleneksel gıda ve tüketim ürünleri işleriyle uyum içerisinde olmayan iş kollarından da vazgeçme kararı aldı. Saray gelecekteki iş portföyü için gıda sektörüne önem 47 verdi. Bu yeniden yapılanmaya rağmen kuruluşta işler kötüye gidiyordu. Kötü gidişi durdurmak için Saray bir kez daha satın alma politikası izledi. 5.4. Uzay Gıda A.Ş.’nin Satın Alınması Uzay Gıda A.Ş. 1978’lerde temel işi olan gıda sektörünün dışında yatırımlar yaparak büyüyen bir şirketti. 1990’da toplam 30 trilyon TL gelirden 1.070 milyar TL net kar sağlamıştı. En çok tanınan ürünleri Semiz etleri ve gıdaları, Sevil giyim, Danış örgü-giysileri ve Çakır şampuanlarıydı. Semiz grubu firmanın geleneksel gıda işleme ve pazarlama işlerinden oluşuyordu. İşlenmiş et ve kümes hayvanları bölümü gruptaki en büyük işti. Semiz peynir ve Dondurulmuş tatlılar bölümü çok çeşitli peynirler ve dondurmalar satıyordu. Kuru bakkaliye bölümü, Bebek fıstık ezmeleri, evcil hayvan gıdalarını ve çeşitli ürünleri pazarlıyordu. Bütün bunlara rağmen firmanın en karlı birimi yönetim merkezi Denizli’de olan Sevil Giyim A.Ş.’dir. Sevil Giyim üç ülkede üretim ve 11 ülkeye de ihracat yapıyordu. 1990 yılında 7.840 milyar TL gelirden 1 trilyonu aşan kar sağlamıştı. Sevil Giyim’in Başkanı Osman Develi Bey bir pazarlama dahisiydi ve 1973 yılında bir başka firmadan transfer edilmişti. Uzay Gıda A.Ş. gıda sektörünün en karlı şirketidir ve özsermaye karlılığı son on yılda ortalama %25’ten fazla olmuştur. İşletme yönetimi Saray’a benziyordu. Bağımsız bölümler işletme çapındaki yönetim kararlarını alırken firma yöneticileri uzun vadeli yatırımları planlıyorlardı. Uzay Gıda’nın Saray’dan farkı her bölümün başarısına yakın ve sürekli ilgi gösterilmesidir. Uzay Gıda yöneticisi Necmi Karaca firmayı bir yatırım portföyü gibi yönetiyordu. Beklenen başarıyı gösteremeyen bölümler (işletmeler) hemen elden çıkarılıyordu. 1992 yılı Haziran ayında Saray, Uzay Gıda A.Ş.’yi 28 trilyon TL bedelle satın aldı. Satın alma kararında şu etkiler söz konusudur. Örneğin, Uzay Gıda’nın tüm ülkeye yayılmış bir pazarlama ağı vardı ve Saray bunu ürünlerinin dağıtımında kullanabilirdi. Ayrıca Uzay Gıda birbiri ile yakından ilişkili pek çok ürün ve Pazarda faaliyet gösteriyordu ve bu durum Saray’ın yeni ürün geliştirme maliyetlerini azaltacaktı. Uzay Gıda’nın ulusal markaları Saray2a rekabet avantajı sağlayacaktır. Saray yöneticileri Uzay Gıda’nın alınmasının firmanın güçlü ulusal markalar ve dağıtım ağını geliştirmesinde önemli rol oynayacağını düşünmekteydiler. Yeni Saray, Uzay Gıda’nın katılımı ile büyük pazarlama gücüne sahip olacaktı. Uzay Gıda’nın bazı bölümleri Saray’ın gıda bölümüne uyum sağladı. Fakat Saray zayıf olduğu ve hiçbir yönetim becerisine sahip olmadığı alanlarda yeni işkolları satın alıyordu. Uzay Gıda2nın alınması ile ortaya çıkan işlerin iyi olacağı hissiyatı bir süre Saray’ın borçlarını gizledi. 1992’de Saray’ın borç-özsermaye oranı %49’a ulaşmıştı. Uzay Gıda’nın satın alınması ile bu firmanın 9 trilyon TL borç yükü de Saray’a devrolmuştu. Böylece borçözsermaye oranı 1993 yılı mali yılı sonunda %199’a ulaşmıştı. Bu birleşimi finanse eden 48 bankalar 4.800 milyar TL yıllık faiz ödemelerinin firmanın 1992 yılı karını aşmasına rağmen Saray2ın borçlarını çevireceğini düşünüyorlardı 5.4.1. Faaliyetlerin Birleştirilmesi Uzay Gıda’nın alınması ile Saray 130 trilyon TL satış beklentisi ile ülkenin en büyük gıda pazarlamacısı olmuştu. Üç ana gıda ve tüketim ürünleri şirketlerini birleştirme işi yeniden yapılanma ihtiyacını doğurmuştur. Her iki firmanın yöneticileri yeni firmada pozisyonlarını koruyabilmek için önemli işletmelerde kontrolü ele geçirmeye çalıştı ve bu durum karışıklığa neden oldu. Firma dört ana işkolunda yeniden yapılandı: Yurtiçi gıda, Tüketim ürünleri, Uluslar arası gıda ve diğer işletmeler. Yurtiçi gıda, içecekler, bakkaliye ve soğutulmuş gıda gruplarından oluşuyordu. Yeni içecekler grubu başkanı Mustafa Açık (Saray İçecekler Bölümü Başkanı) şişe suyu, süt ürünleri, alkolsüz içecekler, tarım ürünleri ve depo işlerini birleştirdi. Kuru bakkaliye Saray’ın taze kuruyemişleri ile Yıldız ve Ricat’ı birleştirdi. Soğutulmuş gıdalar grubu Uzay Gıda’nın Semiz Tavukçuluk, işlenmiş etler ve peynir bölümleri ile Saray’ın peynir ürünleri, Etmar etleri ve Ferah meyve suları bölümlerinden oluşuyordu. Tüketim ürünleri grubu yine Uzay Gıda ve Saray markalarından oluşuyordu ve Uluslar arası gıda grubunda fazla değişiklik yapılmamıştır. 1993 mali yılında kimyasal maddeler grubu elden çıkartıldı. Diğer gıda olmayan yatırımlar da kimyasal maddeleri takip etti. Bu işletmeler toplam 14 trilyon TL’ye elden çıkarıldı ve Saray’ın borcu 13 trilyon TL azalmış oldu. Ayrıca, satış gelirleri borç-kaynak oranını %161’e düşürmek için kullanıldı. Firma gelecek iki yılda yapılacak tasfiyelerle daha fazla borcun ödeneceğini ilan etti. Borsa iki firmanın bu birleşimine hızla tepki verdi. Saray hisseleri 250.000 TL’ye düştü. Sektör analistleri Saray’ın her beş yılda bir yeni bir şirkete dönüştüğünü ve piyasanın Saray’ın yeniden yapılanma konusundaki becerisine inancını kaybettiğini düşünüyorlardı. 5.4.2. Saray’da Yönetici Değişimi Sonraki birkaç yılda Saray Gıda’da yönetici değişiklikleri oldu. Üç yıl içinde Yıldız Gıda ve Ferah Meyve’de üç başkan değiştirdi. 1980 yılında firmada çalışan 58 üst düzey görevliden 37’si 1993’te görevlerinden ayrılmıştı. Uzay Gıda’nın yöneticileri de Saray’dan ayrılmaya başladığında durum daha da kötüleşti. Çünkü bu yöneticiler Saray’ın satın alma ile girdiği yeni sektörlerde uzmandılar. Erol Bey, Saray’daki pek çok yönetici tarafından hala beğeniliyor ve destekleniyordu. Fakat Uzay Gıda ile birleşmeden beklenen sonuç alınamamıştı ve Saray Gıda hisse senetleri değeri aniden düştü. 1993’te firmada işler en kötü dönemini yaşadı ve Erol Bey 1993 yılı Ağustos ayında görevinden istifa etti ve yerine bir önceki başkan yardımcısı Hilmi Şahin getirildi. 49 5.5. Borçlanılan Tüm Hisselerin Satılması Hilmi Bey’in başkan ve genel müdür olarak Saray’da süresi kısa oldu. Birleşme masraflarının hala bitmemiş olması ve doların yurt dışında iyi performans göstermesi net karların düşük olmasına neden oluyordu. Borç-özsermaye oranı hala %108’di. Borçları biraz azaltmak için Hilmi Bey tüketim ürünlerinden bazı firmaları seçti ve başka şirketlerle birlikte satışa çıkardı. Hilmi Bey gıda ve gıda ile ilgili olmayan işler arasındaki oranı 70/30 şeklinde yapmayı düşünüyordu. Ayrıca yurtiçi gıda, tüketim ürünleri ve uluslar arası gıda olmak üzere üç bölüm oluşturdu. Ayrıca Uzay Gıda’nın eski başkanı Necmi Karaca bir yatırım bankasının yardımı ile Saray Gıda’yı satın almak için bir teklif hazırladı. Hoş Gıda adında bir holding oluşturdular. Saray Gıda, Hoş Holding’in hisse senedi başına 400.000 TL’lik teklifini 1994 yılı Mart ayında kabul etti. Bu 60 trilyonluk tüm hak ve hisse satın alımı tarihin en büyük alımıydı. Saray, Hoş Gıda ile birleşmiş ve adı Hoş Gıda Holdingleri olarak değişmişti. Birleşmeden kısa süre sonra yeni yönetim borç seviyesini azaltmak için şirket satışlarına başladı. İlk olarak Coca-Cola şişeleme işletmesi 10 trilyon TL’ye satıldı. Bir grup yatırımcı 12.500 milyar TL’ye Sevil A.Ş.’yi aldı. Şise suyu işletmesi Fransız Perrier Grubuna 4 trilyon TL’ye satıldı. Genel merkezdeki çalışanların sayısı 180’den 60’a düşürüldü. Mart 1994’teki birleşmeden sonraki 15 ayda birçok temel işletme elden çıkarıldı. Ayrıca uluslararası gıda grubunun tamamının satılması düşünülüyordu. Eski Saray ve Uzay Gıda şirketleri yok olmuştu. Çok büyük bir şirketler grubu özel yatırımcılara satılmış ve daha küçük işletmelere bölünmüştü. Acaba bu yeni küçük işletmeler eski Saray topluluğundan daha verimli mi çalışacaklardı? 6. BÖLÜM HOŞ GIDA HOLDİNG’İN ANALİZİ VE YORUMU Bu bölümde önceki bölümde verilen örnek olay çözümlenecektir. Örnek olay stratejik yönetim ile ilgili olduğu için oldukça geniş kapsama sahiptir. Şirket ile ilgili bilgi ver veriler mümkün olduğu kadar verilmeye çalışılmıştır. Belirli bir problem ve olay değil şirketin tepe yönetiminin sorumluluk alanı içindeki bütün konulara ait ipuçları yer almıştır. 6.1.Mevcut Durumun Tespiti Saray Şirketleri birbirinden farklı işkollarında ağırlıklı olarak gıda sektöründe ulusal ve uluslar arası pazarlarda faaliyette bulunan bir işletmeler topluluğudur. Şirketin esas faaliyet alanı yiyecek ve içecek olmakla birlikte zaman içerisinde hem bütünleşme hem de çeşitlendirme stratejilerini uygulayıp çok değişik faaliyet alanında yatırım yapmışlardır. Özellikle 1970’li yıllarda hızlı bir büyüme olmuştur. 1980-85 yıllarında bir 50 taraftan yeni sektörlerde yatırımlara gidilirken, diğer taraftan faaliyetler uluslar arası alanda yaygınlaştırılmıştır. 1987 yılı ise Erol Şen’in genel müdür olmasıyla birlikte şirketin yönetim yaklaşımlarında önemli değişikliklerin yaşanmaya başladığı görülmektedir. döneminde dikkatler daha organizasyon içine yönelmiş ve organizasyon değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yeniden yapılanma faaliyetleri yanında fonksiyonunu güçlendirme çabaları üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir. anlayış ve Erol Şen yapısında pazarlama Bu dönemde alınan bütün tedbirlere rağmen 80’li yılların sonunda başlayan düşüş 90’lı yıllarda da devam etmiş ve şirketin hisse senetlerinin fiyatı düşmüştür. 1994’te şirket yeni kurulan Hoş Gıda A.Ş.’ye dönüşmüş daha sonra da parça parça 1995’te Karaca’ya satılmaya başlanmıştır. 6.1.1.Şirketin Yönetim Felsefesi ve Misyonu Şirketin yönetim felsefesi, yerinden yönetim ve şirketin sürekli büyümedir. Şirkette yerinden yönetime uygun bir örgüt yapısı vardır. Dolayısıyla, her bir iş alanı özerk bir kar merkezi olarak düzenlenmelidir. Şirketin misyonu ise “kaliteli mallar üreterek müşteri karşısında işletmenin güvenilirliğini sağlamak” şeklinde ifade edilebilir. 6.1.2.Şirketin Vizyonu ve Stratejileri Şirketin ana stratejisi “hem yurt içinde hem d eyurt dışında yiyecek ve içecek firmalarını bünyelerine katarak sürekli büyüme” dir. 1987’de Erol Şen’in göreve gelmesinden sonra “Gıda ve dayanıklı tüketim malları alanında lider olmak ve karlılığı artırmak” şeklinde yeni bir tanımlama yapılmıştır. Lider olmak için hem yurt içinde hem de yurt dışında satın alarak büyüme politikası takip edilmektedir. Stratejik amaç ise karlılığı %18’e çıkarmaktır. Dolayısıyla eski stratejiden herhangi bir sapma olmamış ve hatta daha da somut hale getirilmiştir. Erol Şen’in düşü, Saray’ı dünyanın bir numaralı gıda ve tüketici ürünleri firması yapmaktır. 6.2. Stratejik Problemin Teşhisi 6.2.1.Görünen Sorunlar ve Sorular • • • 1980’li yılların sonlarında ve 1990’ların başında karlılık ve verimliliğin düşmesinin, borçların artmasının ve genel anlamda başarısızlığın sebepleri nelerdir? Erol Şen’in aldığı birçok tedbire rağmen şirketin beklenen başarıya ulaşamamasının gerçek sebepleri nelerdir? Yaşanan sorunları aşmak için Uzay Gıda’nın satın alınması gerçek sorunlar için çözüm olacak mıdır? Bu satın alma yeni seçilen stratejiye uygun bir uygulama mıdır? 51 • • • Uzay Gıda’nın satın alınmasının doğuracağı sonuçlar neler olabilir? Sinerjik bir etki yanında yol açacağı birleşme sorunları, maliyetler ve yapısal uyum problemleri olacak mıdır? Sürekli satın alma stratejisinin şirket ve piyasa üzerindeki etkileri nelerdir? Yatırım portföyünün karmaşıklığı ve çok sayıda işletmeden oluşmasının üstesinden nasıl gelinecektir? Son aşamada Hoş Gıda ve Karaca Holding’e satılarak küçülme stratejisi verimliliği artıracak ve beklenen başarıyı sağlayacak mıdır? 6.2.2.Stratejik Analiz Bu bölümden işletmenin dış çevresi, işletmenin kaynak ve kabiliyetleri analiz edilecek, dış çevrede oluşan fırsat ve tehditlerle, işletmenin üstünlük ve zayıflıkları belirlenmeye çalışılacaktır. Dış Çevre Analizi Verilen örnek olayda dış çevreyle ilgili ayrıntılı analiz yapacak kadar bilgi ve veri bulunmamaktadır. Ancak mevcut bilgilerden aşağıdaki faktörler dikkate alınmalı ve tahminler yapılmalıdır: • • • • • • Yiyecek ve içecek pazarında rekabet giderek artmaktadır. (Dolayısıyla rekabetin artmasının sonuçları iyi tahmin edilmelidir.) Tüketici tercihinde değişim olmaktadır. Yağlı süt ürünleri, kırmızı et ve kafein tüketiminde azalma tüketicilerin yeni tercihleri hakkında bilgi verebilir. Süt ürünleri pazarında daralma söz konusudur. Ayrıca hükümetin taban fiyatı açıklaması kritik bir faktör olarak ele alınmalıdır. Buna karşılık meyve suyu pazarı genişliyor. Fakat yeni rakipler ortaya çıkmaya başlıyor. Çok sık yapılan organizasyon yapısındaki değişim ve satın almalar özellikle borsada güvenin azalmasına ve şirketin kredi notunun düşmesine neden oluyor. Yurt dışında doların değerinde meydana gelen değişikliklerin şirketin karlılığı üzerinde olumsuz etkileri olmaktadır. İç Çevre Analizi (İşletme Analizi) Örnek olayın dikkatli bir biçimde incelenmesi halinde Saray Şirketi’nin sahip olduğu üstünlük ve zayıflıklar şu şekilde özetlenebilir: Üstünlükler; • • • • Ürünlerin kaliteli olması Ferah meyve suyunun olumlu imajı ve müşterilerin beğenisi Yaygın ve geliştirilmiş soğuk hava depoları Yerinden yönetim tarzı ve her bir faaliyet alanının kar merkezi olarak tanımlanmasıdır. 52 Zayıflıklar; • • • • • • • • • • Yatırım portföyünün karmaşıklığı ve organizasyon yapısının sık sık değişmesi Orta pazarlama bölümünün olmaması Pazarlama tecrübesinin yetersizliği Bölgesel markaların tanınması Saray isminin tüketiciler tarafından bilinmemesi Genel merkezin işleri idare etmedeki gevşekliği Etkili bir bilgi ve iletişim akışının kurulamaması Ortak bir örgüt kültürünün oluşturulamaması Yöneticilerin kendi aralarında güç mücadeleleri Üst kademe yöneticilerin zaman zaman yaptığı kişisel değerlendirmeler (Seyran A.Ş.’nin zamanında satılmaması) Yukarıda sıralanan bu hususlar SWOT Analizi tablosunda şöyle tanımlanabilir: Tablo incelendiği zaman şirketin karşı karşıya kalacağı önemli tehditlerin olduğu buna karşılık üstünlüklerin tehditleri karşılayacak durumda olmadığı görülmektedir. SWOT Analizi TEHDİTLER FIRSATLAR • • • • • Uluslar arası pazarın gelişmesi Meyve suyuna olan talebin artması Sebzeli yiyeceklere olan talebin artması Kimyevi maddeler pazarının büyümesi Uzay Gıda A.Ş. gibi bir rakibin ortadan kalkması • • • • • • • ZAYIFLIKLAR ÜSTÜNLÜKLER • • • • Tüketici tercihlerinin değişmesi Tüketicilerin süt ve peynir yerine başka tür yiyeceklere yönelmesi ve talebin azalması Meyve sularında rekabetin artması Borsanın olumsuz değerlendirmesi ve kredi notunun düşmesi Üst kademe yöneticilerin işten ayrılması Yurtdışında doların değerinde oluşan değişiklikler Uzay Gıda’nın alınması ile artan borç Ürünlerin kaliteli olması Ferah meyve suyunun olumlu imajı ve müşterilerin beğenisi Yaygın ve geliştirilmiş soğuk hava depoları Yerinden yönetim tarzı ve her bir faaliyet alanının kar merkezi olarak tanımlanması • • • • • • • • • 53 Yatırım portföyünün karmaşıklığı ve örgüt yapısının sık sık değişmesi Ortak pazarlama bölümünün olmaması Pazarlama tecrübesizliğinin yetersizliği Bölgesel markaların tanınması ve Saray isminin tüketiciler tarafından bilinmemesi Genel merkezin işleri idare etmedeki gevşekliği Etkili bilgi ve iletişim ağının olmaması Ortak bir örgüt kültürünün olmaması Yöneticilerin güç mücadelesi Üst yönetimin subjektif değerlemeleri (Seyran A.Ş.’nin zamanında satılamaması) Yeni fırsatların değerlendirilmesi için bir dizi tedbir alınması gerekmektedir: • • • Uluslar arası faaliyetlere yönelik yatırımlara devam edilmeli Kimyevi maddelerle ilgili büyüme stratejisi izlenmeli İçecekler grubunda mamul farklılaştırma stratejisi izlenmeli. Diğer taraftan örgüt içinde şu tedbirler alınmalıdır: • • • Yerinden yönetim uygulamalarının ve bağımsız stratejik iş grubları (SİB) yapısının ortaya çıkardığı sorunlar ortadan kaldırılmalı Faaliyette bulunulan bütün sektörlerde pazarlamaya yatırım yapılmalı, şirket imajı ve marka tanıtımına ağırlık verilmeli ve dağıtım güçlendirilmeli Portföyde yer alan yatırımların karmaşıklığına son vermek için sistematik analizlere dayalı bir varlık düzenlemesi ve kontrolü yapılmalı Satış ve Kar Analizleri İşletmelerin satış durumları şöyle yorumlanabilir: • • • • • • Soğutulmuş gıda ve hizmetlerde Pazar daralıyor ve satışlarda az da olsa düşüşler söz konusudur Ancak kar miktarında karşılaştırmalı olarak yükselme görülmektedir. Böyle bir yapı içerisinde mamul farklılaştırma ve tüketiciye yönelik marka pazarlaması stratejileri izlenebilir. İçecekler grubunda satışlar düzenli olarak artıyor, özellikle meyve suyu pazarı büyüyor ve şirketin karı da artıyor. Ancak yeni firmaların girmesi ile rekabet artmaktadır. Bu durumda mamul farklılaştırma ve pazardan pay kapma stratejileri uygulanabilir. Bakkaliye alanında az da olsa satışlarda artış görülmekte fakat karda düşüş vardır. Bunun nedenleri araştırılmalıdır. Maliyetler mi artmaktadır? Rekabet nedeniyle kar oranı mı azalmıştır? Yoksa pazarlamaya yeni yatırımlar mı yapılmıştır? Böyle bir durumda tasarruf stratejileri veya pazarlama ve dağıtımda etkinliği artırıcı tedbirler izlenebilir. Tüketim malları ve ticari ürünler alanında satışlar yıllara göre farklılık göstermekle birlikte önemli bir düşüş söz konusu değildir ve kar miktarı az da olsa artış göstermiştir. Bu durum yönetimin etkinliğinin ve verimliliğinin artmasından kaynaklanabileceği gibi talebin artışından da kaynaklanabilir. Bu şartlar altında tüketim malları için pazarlamaya dayalı stratejiler kullanılarak büyüme sağlanabilir. Uluslar arası gıda alanında satışlar normal seyrini takip ediyor ve tatmin edici görünüyor. Kar miktarı ise yüksek. Her ne kadar 1992 yılında nispi bir düşüş görülüyorsa da yeni yatırımlar yapmak uygun olacaktır. Kimyevi maddeler grubunda ise satışlar yıllara göre farklılık göstermesine rağmen sürekli olarak artıyor ve Pazar büyüyor. Kar miktarı yüksek. Bu şartlar altında yatıtım yapmaya devam etmek uygun olacaktır. 54 İşletmenin karlılığı ile ilgili olarak şu sonuçlar çıkarılabilir: • • • Sektörlerin ve rakiplerin ortalama karlılık oranı bilinmemektedir. Bu nedenle sektör karşılaştırması yapma imkanı yoktur. 1992’de bakkaliye, soğutulmuş gıda ve uluslar arası gıda en büyük satış hacmine sahip görünmektedir. Kar miktarları karşılaştırıldığında ise içecekler grubu, bakkaliye ve soğutulmuş gıda şeklinde bir sıralama ortaya çıkmaktadır. Ancak satışlara göre kar oranlanırsa sırasıyla içecekler grubu, kimyevi maddeler ve tüketim mallarının en yüksek karlılığa sahip oldukları görülür. Buna göre, içecekler grubuna ve tüketim mallarına yatırım yapmak daha uygun olabilir. Ayrıca kimyevi maddeler de gelecek için umut vaat etmektedir. Buraya kadar yapılan analizler birlikte ele alındığı zaman aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir: 1.İçecekler grubu, tüketim malları ve kimyevi maddelere yönelik olarak yatırım yapma ve büyüme stratejileri. 2. İçecekler grubunda büyüme sağlanırken aynı zamanda mamul farklılaştırma stratejisi. 3. Uluslar arası gıda için seçici davranıp uygun ülkelerde büyüme. 4. Soğutulmuş gıda ve bakkaliye bölümlerinde tasarruf etme, durumunu koruma ve gelişme stratejileri, bu amaçla mamul farklılaştırma ve marka pazarlama stratejileri. 5. Bütün faaliyet kolları için etkili ve verimli bir pazarlama stratejisi, reklam ve tanıtım kampanyaları ve marka imajı geliştirme stratejisi takip edilmelidir. Bu noktada 1990’lı yıllardaki başarısızlığın ve karlılıktaki düşmelerin sebeplerini daha iyi anlamak için, bu yıllarda (1987-1993) genel müdürlük yapan Erol Şen’in uygulamalarıyla karşılaştırma yapmakta fayda vardır. 6.3. Seçilen Stratejiler ve Çözüm Teklifleri 6.3.1. Erol Şen’in Teşhis ve Çözümleri Erol Şen göreve geldikten sonra yaptığı incelemelere göre belirlediği sorunlar şunlardır: • • • • • • Ana stratejilere uymayan satın almalar gerçekleştirilmektedir (Örneğin yatırım şirketi satın almak gibi). Pazarlama yetersizdir ve Pazar imajı zayıf kalmıştır. Bölgesel markalar tanınmakta ancak Saray bilinmemektedir. Bilgi ve haber akışında yetersizlik söz konusudur. Çok geniş faaliyet kollarına sahip olması dağınıklığı ve dolayısıyla koordinasyon sorunlarına neden olmaktadır. Ve nihayet karlılık düşüktür. 55 Bu tespitlere bağlı olarak Erol Bey’in uygulamaya koyduğu çözümler ise şunlardır: • • • Pazarlamaya öncelik verme ve bu fonksiyona yönelik yatırımlar yapma. Bunlar marka pazarlama, reklam çalışmaları, ürünlerin kalitesini artırma, yenilik yapma, tüketiciye karşı sorumluluklar şeklinde sıralanabilir. Varlık düzenleme. Bu konuda genel yaklaşım gıda ve tüketim işleriyle uyum içinde olmayan iş kollarından kurtulma şeklinde kurallaştırılabilir. Nitekim yatırım şirketi yoğurt ve gazoz işletmeleri dahil birçok firma elden çıkarılmıştır. Yapısal düzenlemeler. Özerk kar merkezi anlayışından kopmamakla beraber yönetim mevcut iş kollarını fonksiyonlara göre gruplandırarak her bir SİB grubu için tek elde toplamıştır. Bütün bu tedbirlere rağmen sonuçta şirketin karlarında düşüş devam etmiştir. Bu başarısızlığın nedenleri nedir? Bu başarısızlığın nedenleri şöyle sıralanabilir: 1. Uygulamaya konulan varlık düzenlemesi, yapısal değişiklikler ve pazarlama yatırımları gibi çözümlerle kalmış olmak dış çevredeki değişme ve gelişmelerin gözden kaçırıldığını göstermektedir. Örneğin, tüketici talep ve tercihinde oluşan değişim. Tüketiciler süt ve peynir yerine başka tür içecek ve ürünler tüketmeye yönelmesi Saray’ın odak faaliyet alanında satış ve kar kaybına uğraması ile sonuçlandı. 2. Dış çevrenin takip edilmemesi bazı faaliyet gruplarında yanlış stratejiler seçilmesine neden olmuştur. Özellikle bakkaliye grubunda bir durgunluk yaşanırken Pazar payını artırmaya yönelik yatırımlar yapmak yerine mevcut pazarda etkili olmak çaba sarfetmek daha anlamlı olacaktı. Ancak soğutulmuş gıda alanında da bölgesel pazarlarda satın alarak büyüme stratejisi bir karmaşaya kaynaklık etmektedir. 3. Ayrıca tüketim malları, içecekler ve kimyevi maddeler sektörlerinde meydana gelen fırsatlardan da yeterince yararlanılamamıştır. 4. Öte yandan, 1992 yılında Uzay Gıda gibi büyük bir grubun satın alınması, Saray Gıda’nın borçlarını artırmış ve borçlar yönetilemeyecek düzeye ulaşmıştır. Uzay Gıda’nın satın alınması ile Saray’ın borç-özsermaye oranı 1992 yılında %49’dan 1993 yılında %199’a çıkmıştır ve bu durum Saray’ın 1994 yılında el değiştirmesi ve Hoş Gıda Holding’e satılmasına neden olmuştur. Şirketin ana stratejisi yiyecek ve içecek sektöründe satın alarak sürekli büyüme olarak tanımlanmıştır. Buna göre diğer alanlara yeni yatırımlar gerekmez. Gıda ile ilgili bölümlerde temel sorun pazarlama ve satış üzerine odaklaşmaktaydı. Halbuki, Saray Gıda küçülme stratejisi izleyerek tam olarak odak faaliyet alanına (gıda ve yiyecek-içecek) çekilmeli ve zaman içinde odak faaliyet alanında yeniden büyümeyi öngörmeliydi. Halbuki Erol Bey, diğer faaliyet alanlarında da faaliyet göstermekle birlikte odak alanda yeni satın almalarla agresif (atak-saldırgan) büyümeyi tercih etmiştir. Ve Uzay 56 Gıda’nın satın alınması ile birlikte artan borç-özsermaye oranı ile borçlar yönetilememiş ve Saray Gıda el değiştirmiştir. Diğer bir sorun, 1970’lerde Saray Gıda hızla büyümüş ve yeni işkollarında, faaliyet alanlarında faaliyet göstermeye başlamış ve çeşitlendirme stratejisini izlemiştir. Fakat 1980’li yıllardan itibaren globalleşme ve Türkiye’nin hızla dışarıya açılması ve benimsenen serbest piyasa ekonomisi, Saray Gıda’nın faaliyet gösterdiği alanlarda rekabetin artmasına ve yeni rakip ve ürünlerin piyasaya girmesine neden olmuştur. Bu dönemde ayrıca tüketici tercih, istek ve talebinde de değişim gözlenmiştir. Bundan dolayı, Saray esas (odak) faaliyet alanı olan gıda da dahi rekabet edememiştir. 1987 yılında Erol Bey’in yönetici olması ile birlikte pazardaki bu değişime cevap verilmeye çalışılmış ve yapısal düzenlemeler yapılmış ve sonuç olarak, odak faaliyet alanında yapılan agresif büyüme (satın almalar) tercih edilmiştir. Oysa ki Saray Gıda, esas faaliyet alanında rekabetçi pozisyonunu güçlendirmeyi ve pazarlama programı, mamul farklılaştırma ve tüketici talebinde oluşan değişime cevap vererek şekilde stabil (istikrarlı) büyümeyi tercih etmeliydi. Nitekim Hoş Gıda Holding, Saray Gıda’yı satın aldıktan sonra, hızla tasfiye sürecine girmiş ve durumu iyi olmayan ve karlılığı düşük Saray Gıda şirketlerini elden çıkarmıştır. 6.3.2. Hoş Gıda Holding A.Ş. Saray Uzay Gıda’yı aldıktan sonra yılda 130 trilyon TL’lik satış hacmi ile ülkenin en büyük pazarlamacısı olmayı umut ediyordu. Beklenen gerçekleşecek ve Erol Bey stratejik amaçlarına ulaşabilecek miydi? Mali Analiz Uzay Gıda 1992’de satın alındıktan sonra 1994 ve 1995 yıllarının bilançoları ve gelir tabloları analiz edilirse şu sonuçlar çıkarılabilir: • • • • • Öncelikle beklenilen satış hacmine ulaşılamamıştır. Satış hacmi 1995’te 90 trilyon TL tutarındadır. Hem holdingin hem de ayrı ayrı şirketlerin likidite oranları çok düşüktür. Yani holdingin sahip olduğu dönen varlıklar kısa vadeli borçları ödemeye yetmemektedir. Tüketim malları dışında hiçbir şirket güvenlik içinde değildir ve özellikle Uzay Gıda grubundan Semiz A.Ş.’nin durumu çok kötüdür. Özsermaye karlılığı çok düşüktür. 1995 yılında ise zarar durumu söz konusudur. Borçlar çok artmış ve özsermaye toplam kaynaklar içindeki payı çok düşüktür. Satışlara göre karlılık da çok düşüktür. Kaldıraç oranlarına göre şirketin neredeyse bütün kaynakları borçlardan oluşmaktadır. Bu durumda şirket kazandıklarından daha fazlasını borç faizi ödemede kullanmaktadır. Sonuç Uzay Gıda’nın alınmasından sonra Saray’ın hisse senetleri değeri daha da azalmış ve Erol Şen tarafından yürütülen stratejiler her ne kadar örgüt içi verimliliği artırsa ve olumlu 57 getirileri olsa da etkili sonuç doğurmamıştır. Bunun sonucu olarak Saray el değiştirmiş ve Hoş Gıda Holding durumu kötü olan işletmeleri elden çıkarmış ve esas faaliyet alanı olan yurtiçi gıda ile karlı durumda olan tüketim malları ile uluslar arası gıda işine odaklanmıştır. Kaynaklar Akgemci, Prof.Dr.Tahir (2008) Stratejik Yönetim, Gazi Kitabevi, Ankara, 2.Baskı. Akgemci, Prof.Dr.Tahir ve Prof.Dr.Hasan Kürşat Güleş (2009) İşletmelerde Stratejik Yönetim, Gazi Kitabevi, Ankara. Dinçer, Prof.Dr.Ömer (2007) Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Alfa Yayınları, İstanbul, 8.Baskı. Eren, Prof.Dr.Erol (2010) Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Beta Yayınları, İstanbul, 8.Baskı. 58