2016 KÜRESELDEN YERELE TÜRKİYE DERNEĞİ METİN KÜLÜNK AK PARTİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ [ AVRUPA’DA IRKÇILIK, YABANCI DÜŞMANLIĞI VE İSLAMOFOBYA RAPORU ] SİYASETE VE TOPLUMA ETKİLERİ, TEHDİTLER VE MÜCADELE ÖNERİLERİ İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ ............................................................................................................................ 8 2. IRKÇILIK VE YABANCI DÜŞMANLIĞI TANIMI ................................................................... 10 3. AVRUPA’DA YÜKSELEN IRKÇILIĞIN MÜSLÜMANLARA ETKİSİ VE TEHDİTLER .................... 13 3.1. İnanç ve İbadet Özgürlüğünü Kapsayan Gelişmeler ................................................... 14 3.1.1 Din Özgürlüğüne Yönelik Kısıtlamalar .................................................................. 14 3.1.2 Dini İbadetler Konusunda Kanunlardan Kaynaklanan Sorunlar .......................... 14 3.1.3 Dini Sembollerin Kullanımında Düzenlemeler ..................................................... 14 3.2. Sosyal Ayrımcılık .......................................................................................................... 15 3.2.1 Uyum/Entegrasyon ve İslam ............................................................................... 15 3.2.2 İş Bulma ve Çalışma Ortamları Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılık Örnekleri ...... 15 3.2.3 Eğitim Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılıklar ........................................................ 16 3.2.4 Eğitime Erişimdeki Farklı Uygulamalar ................................................................ 16 3.2.5 Müslüman, Türk Ve Göçmen Öğrencilerin Ayrı Sınıflara Yerleştirilmesi .............. 16 3.2.6 Müslüman Ve Türk Öğrencilere Kendi Tarih Ve Dinlerinin Okul Kitaplarında Sunuluş Şekli ................................................................................................................ 16 3.2.7. Türkçe Anadil Eğitimine Getirilen Kısıtlamalar .................................................... 17 3.2.8. Barınma Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılıklar ................................................... 17 3.2.9. Belediye Ve Kamu Dairelerinde Karşılaşılan Ayrımcılık Örnekleri ...................... 17 3.3. İslam Dini Bir Göçmen Ve Yabancı Dini Midir?........................................................... 17 3.4. ‘Liberal Müslümanlar’ – ‘Muhafazakar Müslümanlar’ Tartışması ............................ 17 4. YENİ BİR IRKÇILIK TÜRÜ: “İSLAM DÜŞMANLIĞI” VE İSLAMOFOBYA ............................... 18 4.1. İslamofobya Olaylarına Dair Örnekler ....................................................................... 18 4.1.1. Cami Yapımı ile İlgili Sorunlar ............................................................................ 19 4.1.2. Camilere Karşı İşlenen “Nefret Suçları” Başlığı Altında Güvenlik Güçlerinin Kayıtlarına Geçen Olaylar ............................................................................................. 19 4.1.3. Cami, Bina Ve Konutlara Saldırılar ..................................................................... 19 4.2. Sözlü Tehdit Örnekleri............................................................................................... 20 4.3. Fiziksel Saldırı Ve Eylemler ......................................................................................... 20 4.4. İslam Düşmanlığı Ve İslam Korkusu (İslamofobya) İle İlgili Araştırma Ve Veriler ..... 21 4.5. İslam Korkusunun Yaşlılarda Daha Yaygın Olması ..................................................... 22 4.6. ‘İslam Eleştirisi’ Adı Altında Yapılan İslam Düşmanlığı .............................................. 22 4.7. İnternet Siteleri (Sanal Dünya) Ve Medya ................................................................. 23 4.7.1 Medya’da Müslüman ve Türkler İle İlgili Çıkan Haberlerde Ayrımcılık Örnekleri..23 4.7.2. Türk Ve İslam Düşmanı Kitap Ve Yayınlar ............................................................ 23 4.8. İnsan Hakları ve Özgürlükleri İhlâlleri, Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı, İslamofobya ve Ayrımcılıklar Konusunda Diğer Örnek Ve Hususlar ........................................................... 24 5. AVRUPA’DA IRKÇILIĞIN SİYASETE ETKİLERİ .................................................................... 25 5.1. Irkçı Söylem ve Düşüncelerin Siyasete Etkileri ........................................................... 25 5.2. Aşırı Sağ Hareketlerin Merkez Partilere Etkileri .......................................................... 26 5.3. Avrupa’da Yükselen Irkçılığın AB Kuşkuculuğu ve AB’ni Tehdidi .................................. 27 5.4. Aşırı Sağ ‘Halk Hareketleri’ .......................................................................................... 28 5.5. Aşırı Sağ ve Sağ Popülist Partilerin Irkçılık Ve İslam Düşmanlığı .................................. 29 5.6. Diaspora ve Sözde Azınlık Teşkilatları .......................................................................... 29 6. AVRUPA’DAKİ AŞIRI SAĞCI PARTİLER VE ÖRGÜTLER ...................................................... 30 6.1. İngiltere Savunma Ligi (English Defence League) ........................................................ 30 6.2. İngiltere Milliyetçi Parti (BNP) ..................................................................................... 30 6.3. Partij voor de Vrijheid – Özgürlük Partisi (PVV) ......................................................... 31 6.4. Freiheitliche Partei Österreichs (FPÖ) – Avusturya Özgürlük Partisi ........................... 31 6.5. Die Freiheit – Özgürlük ............................................................................................... 32 6.6. Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD) .................................................................. 33 6.7. Almanya İçin Alternatif (AfD) ..................................................................................... 33 6.8. PEGİDA ........................................................................................................................ 34 6.9. Casa Pound ................................................................................................................ 37 6.10. Lega Nord (Kuzey Ligi) .............................................................................................. 38 6.11. Bloc Identitaire ................................................................................................. 38 6.12. Front National (FN) – Ulusal Cephe ................................................................. 39 6.13. Vlaams Belang – Flaman Menfaati ................................................................... 40 6.14. Dansk Folkeparti – Danimarka Halk Partisi ....................................................... 41 6.15. Perussuomalaiset – Gerçek Finlandiyalılar (PS / PERUS) ................................... 41 6.16. Fremskrittspartiet (FrP) – İlerleme Partisi ........................................................ 42 6.17. Sverigedemokraterna (SD) – İsveç Demokratları ............................................... 42 6.18. Jobbik – Daha İyi bir Macaristan Hareketi ......................................................... 43 6.19. Altın Şafak ......................................................................................................... 44 6.20. Rusya Liberal Demokrat Partisi LDPR ................................................................. 45 7. IRKÇILIK İLE MÜCADELE ......................................................................................... 46 7.1. Stratejik Eylem Önerileri ..................................................................................... 46 7.1.1. Daha Fazla Katılım (İmkanının) Sunulması ................................................ 46 7.1.2. Kota Uygulaması, Kültürlerarası Açılım Ve Çok Kültürlülük ....................... 46 7.1.3. Her Türlü Aşırılığa Karşı Mücadele Edilmesi .............................................. 47 7.1.4. Irkçıların Devlet Dairelerinden Ve Sivil Toplum Kurumlarından Uzaklaştırılması ................................................................................................... 47 7.1.5. Güvenlik Güçlerinin Irkçılığa Karşı Duyarlılığının Artırılması ...................... 47 7.1.6. Gelecekteki Proje, Broşür Ve Açıklamalarda Ciddi Katkı İmkanları Sunulması ........................................................................................................... 48 7.1.7. Diyanet İşleri Başkanlığı İle Kiliseler Arasında Irkçılıkla Mücadele İşbirlikleri ............................................................................................................ 48 7.1.8. Müslüman ve Göçmenlerin Eşitliği ........................................................... 48 7.1.9. Irkçılık Ve Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarının Teşviki ................................ 48 7.1.10. Ayrımcılık Yasasının Tanıtımı ................................................................... 48 7.1.11. Her Türlü Radikalleşmeye Karşı Önlem Projelerinin İnşası ...................... 49 7.1.12. Kadın Erkek Eşitliği, Cinsellik Ve Şiddet ................................................... 49 7.1.13. Irkçılığa ve Özellikle Kurumsal Irkçılığa Karşı Siyasi Önlem ve Tedbirler ......... 49 7.1.14. Psikolojik, Hukuki Ve Medya Destek Programları ........................................... 50 7.1.15. Camilerin Polis Tarafından Korunması ............................................................ 50 7.1.16. Kültür Ve Diyalog Projelerinin Geliştirilmesi ................................................... 50 7.1.17. “İslam’da Şiddet Ve Terör” Projesine Karşılık Verme ..................................... 51 7.1.18. Basın Açıklamaları Ve Kamuoyu Duyuruları ................................................... 51 7.1.19. Aksiyon Gün Ve Haftaları ................................................................................ 51 7.1.20. Özeleştiri, Profesyonelleşme Ve Maddi Destek .............................................. 51 7.1.21. İslam Düşmanlığının Suç Istatistiklerine Dahil Edilmesi .................................. 51 7.1.22. ‘’Nsu Sağ Terörü’’Nün Açığa Kavuşturulması .................................................. 52 7.2. Irkçılıkla İlgili Başka Strateji Öneriler ......................................................................... 52 8. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ....................................................................................... 54 SONSÖZ .......................................................................................................................... 55 KAYNAKÇA ..................................................................................................................... 56 1. GİRİŞ Avrupa’da yaşanan son gelişmeler orada yaşayan akraba ve soydaşlarımızı olumsuz şekilde etkilemektedir. 2015 yılının ilk altı ayında sadece Avrupa’nın lokomotif ülkesi olan Almanya’da 23 camiye kundaklama girişiminde bulunulmuştur.1 Ocak ile Eylül 2015 arasında Almanya’da 300 kişinin yaralandığı 389 aşırı sağ, ırkçı ve yabancı düşmanı motifli saldırı kayıtlara geçmiştir. Bu veriler günde ortalama en az bir ırkçı saldırının yaşandığını göstermektedir. Almanya’da Ocak 2015 ile Aralık 2015’e kadar mülteci yurtlarına yapılan saldırılar 2014 yılına göre tam dört kat artmıştır. 14 Aralık 2015’e kadar emniyet birimleri mültecilere yönelik 850 saldırı kaydetmişlerdir.2 Bireylere yönelik fiziksel saldırılar, bina ve mabetlere yönelik kundaklamaların her geçen yıla göre katlanarak artışı Avrupa’da ırkçı ve aşırı sağcıların gittikçe militanlaşarak radikalleştiğini, toplumsal huzuru tehdit eden bu tehlike önünde ise devlet kurumları ve yetkililerinin çoğu zaman bocaladığını ve en hafif tabirle çözüm üretmekte zorlandığını göstermektedir. Ocak 2016’da Almanya İçişleri Bakanlığı, Yeşiller Partisi’nin Federal Meclise sunduğu soru önergesine verdiği cevapta, 2015 yılının Eylül ayında kadar 372 aşırı sağcı hakkında 466 tutuklama kararı bulunduğu ancak bunların infaz edilmediği bildirmiştir.3 NSU diye adlandırılan, 8’i Türk 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı Terör Örgütü’nün yer altında uzun müddet hareket edebilmesi, güvenlik birimlerinin binlerce sayfa delili yok etmesi, yargı mensuplarının uzun müddet olaylara seyirci kalması sadece buzdağının görünen kısmıdır. Avrupa’da yükselen ırkçılık, göçmen ve Müslüman düşmanlığı soydaşlarımızın güven hissini zedelemekte, Avrupa’nın sözde temel değerleri olan demokrasi, hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri, barış ve hoşgörü ilkeleri ile çelişmektedir. Avrupalı akraba ve soydaşlarımız PEGİDA gibi hareketlerin çoğalmasından, göçmen politikalarının sertleşmesinden, aşırı sağ partilerin oy artışından, sünnet, başörtüsü, cami ve minare tartışmalarında olduğu gibi ibadet özgürlüğünün kısıtlanmasından, konut, eğitim, iş alanlarında ayrımcılığın artmasından ve toplumu ayakta tutan orta kesiminin de gün geçtikçe radikal sağın söylemlerini benimsemesinden dolayı tedirgin olmaktadır. Avrupa’da aşırı sağ ve ırkçı eylem ve akımların artık ne yazık ki toplumu, güvenlik birimlerini ve siyaseti etkilemeyi başardığına rastlanmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde muhafazakar, merkez sağ, merkez sol, sosyal demokrat ve hatta aşırı sol parti ve hareketler bile sağa doğru yönelmeye başlamışlardır. Aşırı sağ ve ırkçı partiler örneğin Avusturya, Hollanda, Danimarka, İsviçre, İtalya gibi ülkelerde ya iktidara ortak olmuşlar veya dışarıdan destek vererek hükümetlerin iktidarda durabilme güvencesi haline gelmişlerdir. Irkçı düşüncelerin yaygınlaşması sadece Avrupa’da yaşayan Müslüman ve göçmen topluluğu değil, Avrupa Birliği’nin kendi felsefe ve idealini de tehdit etmektedir. Irkçılık aynı zamanda da 1950’lerde kıtada daimi barışı hedeflemekle inşa edilen Avrupa Birliği düşüncesinin temellerine dinamit niteliği taşımaktadır. http://www.islamische-zeitung.de/?id=19423 [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article150345580/Jeden-Tag-ein-Opfer-fremdenfeindlicherGewalt.html [Son Erişim: 13.01.2016]. 3 http://www.mz-web.de/politik/neonazis-in-deutschland-372-rechtsextreme-zur-fahndungausgeschrieben,20642162,33498838.html [Son Erişim: 13.01.2016]. 1 2 8 Onyıllarca birçok bildirge, yasa ve özel kurumlarla4 ırkçılıkla mücadele etmeye çalışan Avrupa Birliği bu hastalığın üstesinden tek başına gelememektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti mülteci sorununda olduğu gibi bu konuda da Avrupa Birliği’nin yardımına koşabilecek, birlikte çözüm önerileri geliştirebilecek ve zor zamanlardan geçen Avrupa Birliğine aşırı sağa karşı ortak stratejilerle destek olabilecektir. Avrupa’da ırkçılık yeni bir davranış veya düşünce değil, yüzyıllardır kıta insanının bir kısmında var olan bir kin, nefret ve düşmanlık biçimidir. Irkçılık kendini üstün görme, ötekileştirdiği karşı bireyi ise aşağı görme gibi bir eşitsizlik ideolojisidir. Irkçılık adına insanlık çok ağır bedeller ödemiştir. Avrupalı insanların göç ettiği Kuzey Amerika, Latin Amerika, Avustralya, Güney Afrika gibi ülkelerde ırkçılığın mağdurları yerli halklar olmuştur. Yüzyıllarca önce, daha soykırım tanımı yapılmadan, bu kıtalarda soykırımlar yapılmıştır. Sonraları ise ilk ezanı okuyan Hz. Bilal-i Habeşi gibi siyahi olan insanlar ten renklerinden dolayı ırkçılığa maruz kalmış, bir kısım Avrupalı ve Avrupa kökenli “batılı, beyaz adam” siyahilere “hayvan” demiştir. Bütün hakları ellerinden alınan siyahiler 16. Ve 17. Yüzyılda köle olarak beyazlara hizmet etmek için gemilerle Afrika kıtasından dünyanın belirli ülkelerine zorla götürülmüşlerdir. Sanayi devrimi ile birlikte daha da hız alan Kapitalizm, Emperyalizm ve Kolonyalizm çağında bugün Avrupa Birliği (AB)’nin en önemli temel taşlarını oluşturan devletlerin öncülüğünde yine milyonlarca insan ırkçılığa maruz kalarak can vermiştir. 19. Yüzyılın ortalarında ve sonlarına doğru baş gösteren ve 20. Yüzyılda zirveye ulaşan “üstün ırk” ve ”ari ırk” söylemleri ile milyonlarca Musevi, Slav, Romen ve diğer insanlar Avrupa’nın ortasında toplu çalışma kamplarında ve gaz odalarında katledilmiştir. İkinci Dünya savaşından sonra ve 20. Yüzyılın sonlarına kadar anti-semitizm (Yahudi düşmanlığı) ırkçılığı yerini bir ideoloji olan Komünizmle değişmiştir. Sovyetlerin dağılımı ve 1990’larda Balkanlardaki savaşlar sonrasında biyolojik, antropolojik ve fizyolojik temele dayandırılan klasik ırkçılık yeni bir elbiseye bürünerek, kültürel ile dini değerleri ve etnik unsurları hedef almaya başlamıştır. 1970’lerde dünyada ve özellikle Avrupa’da yaşanan ekonomik çalkantılı dönemden itibaren baş gösteren ve 11 Eylül 2001 olayları sonrasında kültürel değerlerin yanı sıra bilhassa İslam dinini tamamıyla merkeze oturtan bu ırkçılık türü (anti İslam) günümüze kadar dünyamızı olumsuz yönde meşgul etmektedir. Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen başta (Osnabrück Üniv. Siyasal B. ve Tarih Bilimleri Fak. Mezunu ve DİTİB de araştırmacı) Yasin Baş olmak üzere tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Elinizde bulunan kapsamlı rapor öncelikle ırkçılığın kavramsal tanım ve sınırlandırması ile başlamaktadır. Bu başlangıçtan sonra Avrupa’da yükselen ırkçılığın Müslümanlara etkisi ve olası tehditler ele alınmaktadır. Bir sonraki bölümde ırkçılığın yeni bir biçimi olan İslam düşmanlığı tartışılmaktadır. Avrupa’daki ırkçılığın siyasete etkilerinin de yer aldığı raporda Avrupa’daki aşırı sağcı parti ve örgütler de ayrı ayrı tanıtılmaktadır. Son bölümde ise ırkçılıkla mücadele kapsamında hayati öneme haiz olan stratejik eylem planlarına ve tavsiyelere yer verilmektedir. Örneğin “Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi” (EUMC – European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia). 4 9 2. IRKÇILIK VE YABANCI DÜŞMANLIĞI TANIMI Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler anabilim dalında “Avrupa Birliğinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele” konulu yüksek lisans tezinin sahibi Fatma Yılmaz ırkçılığı “fiziksel özellikleri kendilerinden farklı olan bireylerden nefret etme ya da bu bireyleri küçük görmenin açıkça ifadesi” olarak tanımlanmaktadır. Irkçılığın bir davranış biçimi olduğunu söyleyen Yılmaz, ırkçılık kavramının günümüzdeki anlamının Marger’ın üç temel fikir etrafında oluşan bir inanç sistemi ya da ideoloji olarak görülebileceğini de bildirmektedir. Bu temel fikirlerin ilki, insanların doğal olarak farklı fiziksel tiplere ayrılmış olmalarıdır. İkincisi, söz konusu fiziksel özellikler, özünde kültür, kişilik ve zeka ile ilişkili olarak görülmektedir. Sonuncusu ise genetik kalıtımları temelinde, bazı grupların kalıtımsal olarak diğerlerinden üstün olduğu düşüncesidir.5 Yılmaz ırkçılık tanımlamasını şu şekilde sürdürmektedir: “Dolayısıyla, ırkçılık doğuştan sosyal davranış ve kapasiteleri farklı olan grupların alt gruplara bölünmesini savunan inancı simgelemektedir. Bu yargı ise toplumsal kaynakların, özellikle refah, prestij ve gücün değişik biçimlerde eşitsiz dağılımını meşrulaştırmaktadır. Irkçılık kavramı ayrıca, ırksal gruplar dışındaki etnik ve dini gruplar arasındaki önyargı ve hoşgörüsüzlüğü tanımlamak için de kullanılmaktadır. Dolayısıyla, ırkçı duygu ve inanışları sadece ırk gruplandırmalarının temelindeki düşüncelerle sınırlandırmak doğru değildir. Bu görüşe paralel olarak, ırkçılık aynı zamanda anti-semitism, Arap-fobisi, siyah-fobisi, engelli insanlara duyulan fobi gibi çeşitli spesifik korkuların bileşeni ya da ‘heterofobi’ olarak da tanımlanabilmektedir. Hatta Miles, ‘ırk’ diye bir kavramın aslında var olmadığını, sadece bazı sosyal grupların ‘öteki’ni oluşturmak ve diğer sosyal grubun da dışlanmaya karsı durma yoluyla ‘kendini’ tanımlamak için kullandıkları bir inanç olduğunu savunmaktadır. Irkçılığın tarihsel gelişimi göz önüne alındığında, sömürgeciliğin meşrulaştırılması ve sömürge altındaki grupların da kendi ırksal farklılıklarını bir siyasi direnç oluşturma aracı olarak kullanmaları, Miles’ın ırkçılığa yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilebilir. Irkçılığı sokakta, işyerlerinde ya da kurumlardaki günlük davranış, siyasi program, vatandaşlık gibi kavramlarla gelişen yasal yapı ve devletin ayrımcı uygulamaları gibi unsurlarla tanımlayanlar da bulunmaktadır. Essed’e göre ise ‘ırkçılık, aslında sosyal yapıda var olan, fakat biyolojik ve kültürel faktörler aracılığıyla farklı ırk ve etnik grup olarak tanımlananlara atfedilen eşitsizliklerin içinde yer aldığı ideoloji, yapı ve süreç’ olarak anlaşılmalıdır. Kavramın bir süreç dahilinde tanımlanmasının nedeni ise ideoloji ve yapıların, günlük uygulamaların varlığı olmadan hayat bulmayacağı gerçeğidir ve bu bir süreci gerektirmektedir. Irkçılığın farklı çıkış noktaları kullanılarak yapılan günümüz tanımlamalarının özelliği, bu kavramın toplum içine yerleşmesine neden olan faktörlerden bağımsız olarak sadece ‘ırk’ temelli bir yaklaşımla ele alınamayacağı tespitidir. Örneğin, Akıllıoğlu ırkçılığı, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük, kültürel rölativizm (görecilik), entegrizm ve köktendincilik (fundamentalizm) gibi diğer kavramlarla da yakından ilişkili kompleks bir fenomen olarak tanımlamaktadır. Irkçılık ve ilişkili diğer kavramları bireylerin sosyal güvensizliğinin sonucu olarak ele alan Akıllıoğlu, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının bireylerin gelecekle ilgili korku ve güvensizliklerinden doğduğunu ve aynı zamanda işsizlik ve fakirlik ile beslendiğini belirtmektedir. Ayrıca, Akıllıoğlu’na göre ırkçılığın her biçimi aynı zamanda ayrımcılığı 5 www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf [Son Erişim: 12.01.2016], S.23. 10 da beraberinde getirmektedir. Geleneksel ırkçılık, etnik ve dini ayrımcılığın en ham hali olarak belirtilmektedir. Günümüzde yaşanan ırkçılık için ise ‘üstün ırk’ terimi artık bir söylem olmaktan çıkmıştır, tetikleyici bir unsur olarak tatmin edici ya da yeterli gelmemektedir. Irkçılık retoriğinde en çok kullanılan göçmen unsuru, sadece aşağı bir ırka ait olduğu için değil, ayrıca ekonomik ve sosyal faktörler gibi pek çok diğer nedenle bağlantılı olarak dışlanmakta ya da nefret edilmektedir. Akıllıoğlu, bu nedenle ırkçılığın yeni biçiminin özünde çoğunlukla ekonomik unsurların olduğunun ve yeni kurbanlarının da göçmen isçiler olduğunun söylenebileceğini belirtmektedir. Ayrımcılığı ırkçılığın etkili bir unsuru olarak belirten Akıllıoğlu gibi, Verlot da ırkçılığı ayrımcılık ve ayrıştırma ile bağlantılı bir sosyal fenomen olarak ele almaktadır. Irkçılık ve ayrımcılık arasındaki bağlantı, ayrımcılığın ırkçılığın motoru ya da potansiyel nedeni olarak kullanılmasıyla, diğer yandan ise ırk ayrımının ırkçılığın sonucu ya da etkisi olarak tanımlanması ile kurulmaktadır. Irkçılığın ayrımcılığı pesinden sürükleyen değişen biçimlerinden bir diğeri de, özellikle radikal olaylarla bağlantı kurularak, dinin temel alınmasıyla kendini göstermektedir. Örneğin; entegrizm ve köktencilik ile yanlış bir şekilde bağlantı kurularak bu kavramlarla eşit sayılması nedeniyle İslam, Avrupa’da yasayan Müslüman göçmenler için kendilerine karşı ırkçı zemin sağlayan bir risk faktörü oluşturmaktadır. Akıllıoğlu, böyle bir ilişki içinde ırkçılığın yeni biçimlerinden birinin anti-İslam görünüşüne büründüğünü söylemektedir. Avrupa’da bugün karşılaşılan ırkçılık biçimleri Funke tarafından ise ırk-yanlısı davranışlar, siyasi temsilciler tarafından bu kavramların kullanımı, dışlama ve ırkçılığın kurumsal ve yapısal biçimi olarak belirtilmektedir. Bu bağlamda ırkçılık, bir yandan günlük yaşamda davranışsal olarak ifadesini bulurken, öte yandan yapısal ve kurumsal olarak da üst düzeyde kendini göstermektedir. Bireylerin günlük yaşantılarında, öznel ve nesnel kriterleri kullanarak farklılaşan davranışları günlük ırkçılık ya da ayrımcılık olarak tanımlanırken, ‘kurumsal ayrımcılık’ kurumların bireyler ve grupları sistematik olarak farklılaştırılmasına yönelik başvurduğu yöntem olarak belirtilmektedir. ‘Yapısal ayrımcılık’ ise politikalarla oluşturulan, fakat bireyler ve gruplar arasındaki var olan sosyal eşitsizliklerin giderilmesi için başvurulan pozitif ayrımcılığın ifadesidir. Mestheneos ve Ioannidi, tüm Avrupa’da çok sık karşılaşılan fakat kendini gizleyen kurumsal ırkçılığı, ‘sadece çok az kimsenin görüp tırmanabildiği camdan bir duvara’ benzetmektedir. Yukarıda sayılan tanım ve unsurlar paralelinde ırkçılığın ortaya çıkış biçimleri, Wieviorka tarafından dört farklı düzeyde kategorize edilmiştir. İlk düzeyde ırkçılık, ırkçı şiddet içeren katı söylem ve tavırlardan ziyade, yabancı düşmanı ve popülist açılımlarla düşünce ve önyargılarda ifadesini bulmaktadır. Hem özellik hem de sayı açısından çok kısıtlı kalan bu ırkçılık düzeyi ‘alt-düzey ırkçılık’ (infraracism) olarak tanımlanmaktadır. Temel bir sorun hale gelmeye başlayan fakat henüz güçlü bir siyasi ifadeden yoksun olması nedeniyle bütünleşmiş bir imaj ortaya koyamayan ve bu nedenle hala zayıf nitelikteki ırkçılık düzeyi ise ‘parçalı düzeydeki bir ırkçılığı’ (split racism) ifade etmektedir. İleri bir aşamada, siyasi ve fikirsel tartışmaların yaşandığı ve bu tartışmaların pratiğe döküldüğü ırkçılık düzeyi, ‘siyasi ırkçılık’ (political racism) olarak ifadesini bulmakta ve ideolojik bir yapılanmaya doğru bir açılım sergilemektedir. Geldiği son düzeyde (total racism) ise ırkçılık, bütüncül bir yapı göstermekte ve devletin ırkçı ilkelere dayandığı görülmektedir. Wieviorka, ırkçılığın devlet eliyle yürütüldüğü son düzeyinin günümüz için gerçek bir tehdit oluşturmadığını belirtmektedir.” 6 6 www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf [Son Erişim: 12.01.2016], S.23-28. 11 Fatma Yılmaz sonuç olarak ırkçılığı, “fiziksel ve kültürel farklılıkların büyük ölçüde neden olduğu önyargı ve düşüncelerle beslenen, çeşitli olumsuz unsurların etkileriyle günlük davranışlardan siyasi ve kurumsal yaşama uzanan farklı düzeylerde ortaya çıkan ve olumsuz yönde de olsa gelişim ve değişim gösteren ideolojik bir süreci içeren” davranışın yansıması olarak tanımlamaktadır. Yabancı düşmanlığının da tanımını yapan Yılmaz, bu davranış biçimini ise şu şekilde tanımlamaktadır: “Irkçılık ile birebir bağlantılı olan ve çoğunlukla ırkçılığın bileşenlerinden biri olarak ele alınan yabancı düşmanlığı, ‘bir kişinin yabancı olarak algıladığı diğer kişi ya da gruplardan korkması ya da uzak durmasını tanımlayan oldukça muğlak psikolojik bir kavram’ olarak tanımlanmaktadır. Literatürdeki tanımına bakıldığında, dilimize ‘yabancı düşmanlığı’ (xenophobia) olarak geçen kavram, yabancı anlamındaki ‘xenos’ ve korku anlamına gelen ‘phobos’ gibi iki Yunanca terimin birleşmesinden türetilmiştir. Master ve Le Roy, yabancı düşmanlığını, “kültürü içinde barındıran bir ulusa özdeş kimlikle bağlantı kurularak yabancılara karsı duyulan güvensizlik, korku ve/veya nefretin ifadesi” olarak tanımlamaktadır. Buna göre, yabancılar ulusun bütünlüğüne potansiyel tehdit oluşturan farklı kültürlerin taşıyıcıları olarak görülmektedir. Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı gibi, kültür ve kimlik gibi unsurlar, ‘yabancı’ kavramının oluşmasında ayrım yaratan belirleyici faktörler arasında görülmektedir. Benzer şekilde, Vorster de din ve kültürün yabancı düşmanlığı kapsamında önemli bir rol oynadığına vurgu yapmakta ve dini ya da kültürel argümanların yabancıları daha aşağı göstermek için yorumlanabildiği ifadelerine katılmaktadır. Ulusal kimlik oluşumunun unsurlarından biri olarak çoğunlukla etnik köken ve kültürün belirleyici olması nedeniyle Master ve Le Roy, kültürlerarası uyuşmayan farklılıklar aracılığıyla ulusal kültürel kimliğin, yabancılara yönelik düşmanca algılamalara katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca yabancılar, içinde bulundukları toplumda, sadece kültürleri bilinmediği için değil, aynı zamanda bilinen kültürü değiştireceği ve onu da yabancılaştıracağı algısı nedeniyle korku yaratmaktadır. Bu bakış açısıyla, yabancılara düşmanca yaklaşan bireylere göre, ulus-devletin kurulusu, siyasi olarak kendi kültürünü onu kuşatanlardan ayırarak, öteki kültürlerin etkisiyle oluşabilecek herhangi bir bozulmaya karşı görünür bir koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla, kimlik ya da bir topluma ait olma olgularının spesifik olarak ulusal bazda şekillenmesi çerçevesinde, kimliğin çizilen kültürel sınırlarının genelde yabancıların aleyhine sosyal olarak yapılandığı ifadesine katılmak mümkündür. Yabancı düşmanlığının ulusal kimlik ve kültüre vurgu yapan tanımlamalarının yanında Aliboni ise farklıları daha geniş bir potada ele alarak kavrama yeni bir ifade kazandırmaktadır. Aliboni, yabancı düşmanlığını çeşitlilik ya da farklılığa karşı duyulan yaygın düşmanlığın bir ifadesi olarak ele almaktadır. Bu bağlamda, farklılık sadece etnik ve dini olanı içermemekte, cinsiyet farkları da gerilime sebep olmaktadır ve örneğin homoseksüellere duyulan düşmanlık bunun bir ifadesidir. Benzer şekilde, yabancı düşmanlığını sadece belirgin farklılıklara değil, aynı zamanda hayali ya da icat edilmiş farklılıklarla da bağlantılı olarak biçimlendirenler bulunmaktadır. Öte yandan, bazı teoriler yabancı düşmanlığını sosyalleştirmenin bir sonucu olarak açıklamaktadır. İyi ve kötü algılamasında öteki ya da yabancıyı ‘kötü’ lanse ederek kendini ‘iyi’ olanla özdeşleştirmeyi ifade eden bu yaklaşım, annesinden ayrılan çocuğun iyi anne imajını bozmamak için dış dünya ile tanıştığında olumsuzlukları anneye değil de yabancılara bağlaması ile benzeştirilmektedir. Ayrıca yabancılara duyulan tedirginlik ya da korku gibi problemlerin aslında onların ‘yabancı’ olmasından değil, gelecek için tehlike yaratmasından duyulan kaygıdan kaynaklandığı da tartışılmaktadır. Buna göre, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı aslında 12 Arap, Türk, Afrikalı ya da benzeri ırk ayrımlarıyla ilgili değil; tersine radikal, suçlu ya da uyuşturucu satıcıları gibi kavramların yabancılarla birlikte anılması ile ilgilidir. Yabancı düşmanlığının temel göstergeleri ise kolektif korku ve bu korkuyu takip eden özellikle kültürleri farklı olan bireylere yönelik saldırganlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda Vorster, yabancı düşmanlığının geniş anlamda ırkçılık olarak görülebileceğini ve bu olgunun ırkçılık ile aynı faktörler tarafından tetiklendiğini belirtmektedir. Dolayısıyla yabancı düşmanlığı, ırkçılıkta olduğu gibi, önyargılar, basmakalıp inanışlar ve ayrımcılığa yol açmaktadır. Daha da önemlisi, yabancı düşmanı ve ırkçı inanç ve tavırlar, yukarıda sayılan çıkarımlar ve genellemelere dayandırılarak bireyler tarafından rasyonelleştirilebilmektedir. Sömürünün bir dönem ırksal özelliklere dayandırılarak meşrulaştırıldığı gibi, yabancı düşmanı tavırlar da bireylerin kendince haklı sebeplere dayandırılması ile rasyonel bulunabilmektedir. Geçmişten beri süregelen basmakalıp inanışlar, aynı zamanda bireylerin kişisel çıkarımlarına dayanan yanlış bilgiler, bireysel bakış açısından yabancı düşmanı ve ırkçı inanışların rasyonel olarak görülmesini mümkün kılmaktadır. Rydgren, sosyal bilişsel (kognitif) teoriden de destek alarak, bu bakış açısını bilginin a priori biçimi ile açıklamaya çalışmaktadır. Buna göre, insanlar olaylara ya da nesnelere, kendine özgü figürlermiş gibi yaklaşmazlar; aksine olayları geçmiş sistemlerin ve şemalaşmış bilgilerin gözüyle algılarlar. Bireyler bu a priori düşünce biçimini, günlük yaşantılarında çoğunlukla da kritize etmeden kullanırlar. Bu bilginin tabii ve gerekli özelliğini taşımakla beraber, aynı zamanda birçok önemli yanlışın da nesilden nesile taşınmasına neden olmaktadır. Basmakalıp inanış ve önyargılar, çoğunlukla bu a priori bilgi biçiminden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte Rydgren, yaptığı mantıksal çıkarımlara dayanarak, toplumda gerçeklikler yerine olasılıklardan yola çıkılarak genellemeye varıldığını ve böylece yabancı düşmanı basmakalıp inanışların toplum içine yerleştiğini belirtmektedir. Örneğin, 11 Eylül sonrası havaalanında Müslüman görünümlü ve tek yön bilete sahip olan ya da son anda rotasında bir değişiklik yapan bireylerin seyahatini engelleyici yaklaşımları, olasılıklar üzerine kurulu ve etnik ya da ırka dayalı ayrımcılığın bir parçası olarak tanımlamaktadır. Böyle bir yaklaşımda, hakkında bireysel olarak çok az bilgiye sahip olunan göçmenlerin durumlarıyla ilgili diğer olasılıkların hesaplanmadığı ve genellemelerden yola çıkıldığı belirtilmektedir.” 7 Yılmaz sonuç olarak, yabancı düşmanlığının “çoğunlukla bilinmeyene yönelik korku ve tedirginliği içeren ve bu unsurların pekiştirdiği önyargılı algılamalara dayalı psikolojik bir kavram” olduğunu söylemektedir. 3. AVRUPA’DA YÜKSELEN IRKÇILIĞIN MÜSLÜMANLARA ETKİSİ VE TEHDİTLER Son zamanlarda birçok Avrupa ülkesi Müslümanlara yönelik dışlayıcı ve dayatmacı politikalar, yasalar ve yaptırımlar ile dikkat çekmektedir. Bu devletlerden biri Avusturya’dır. Avusturya meclisten geçirdiği bir “İslam Yasası” ile din ve örgütlenme özgürlüğü ile eşitlik haklarını ihlal etmektedir. Yasa örneğin yurtdışından din görevlisi getirilmesini yasaklamakta, dernek bünyesindeki camilerin tüzel kişiliğe geçmelerini zorlaştırmakta ve bakanlar kuruluna cemaatleri tanıma ve lağvetme yetkisi vermektedir. Bu nedenden dolayı Avusturyalı Müslümanlar konuyu anayasa mahkemesine götürmüşlerdir. Avusturya’da olduğu gibi Avrupa’nın merkezi ve lokomotif gücü olan Almanya’dan bazı 7 www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf [Son Erişim: 12.01.2016], S.28-32. 13 örnekler vermek gerekirse, ırkçılığın Müslümanlara etkileri şu şekilde sıralanabilir: 3.1. İnanç Ve İbadet Özgürlüğünü Kapsayan Gelişmeler Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Avrupa’nın da belirli ülkelerinde Müslümanların dini inanç ve ibadet özgürlüklerine yönelik sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Afrika, Rusya, Çin, Arakan, Myanmar ve başka Uzak Doğu ülkelerinde yaşanan olumsuzluklar Avrupa ülkelerinde de boy göstermeye devam etmektedir. Bu olumsuzlukların içerisinde öncelikli olarak başörtüsü konusu, oruç, namaz, helal kesim, erkek çocukların sünnet edilmesi, okullarda yüzme ve beden eğitimleri gibi dinen hassas olan konulara yönelik kısıtlamalar ve olumsuzluklar gündeme gelmektedir. 3.1.1. Din Özgürlüğüne Yönelik Kısıtlamalar Almanya Federal Almanya Anayasası’nın bir bölümü olarak kabul edilmiş Weimar Yasası’nın 137. maddesinin 1. fıkrasına göre devletin kendisinin dini bir kuruluşu (kilisesi) yoktur ve devlet dinin içeriğine ve teolojisine karışamaz. Ancak devlet 1. teolojisi (kitabı, peygamberi, dini kuralları ve tüzüğü), 2. mensupları (organizasyon), 3. sürekliliği (zaman) gibi özellikleri olan bir dini kuruluşa kamu tüzel kişiliği hukuku tahsis eder. Ayrıca kamu tüzel kişiliği hukukuna haiz olmayan dini kuruluşlar ise dini cemaat olarak anılır. Dini cemaatler özellikle din dersi gibi konularda devletle birlikte çalışırlar. Birlikte çalışılacak dini cemaatler eyalet yasalarına göre din dersi örneğinde olduğu gibi, din dersinin içeriğini belirlerler. Anayasada ve yasalarda herhangi bir dine karşı ve din özgürlüğüne karşı bir tahdidin olup olmadığının tespiti Müslüman kuruluşların 1. din dersi, 2. İslami defin, 3. helal kesim, 4. dini manevi rehberlik (orduda, hapishanede, hastanede), 5. cami inşası, 6. kamuya ait medya kurumlarının denetleme kurumlarında temsilcilik, 7. sosyal hizmetlerde (huzur evleri, sığınma evleri, islah evleri v.b.’ne) destek, 8. eğitim kurumlarının (kreşler, okullar, fakülteler v.b.’nin) oluşturulması, 9. sağlık sektöründe etkinlik gibi alanlarda Müslüman kuruluşların yasalar çerçevesinde Hristiyan kuruluşlarla eşit haklara haiz olmasında kendisini göstermektedir. Bu noktada yasalar Müslüman kuruluşların lehine olmaktan öte, tahditler içerecek şekilde yorumlanmaktadır. 3.1.2. Dini İbadetler Konusunda Kanunlardan Kaynaklanan Sorunlar Kanunların yorumlanmasından kaynaklanan hayvan kesimi, sünnet, kıyafet, spor, cami, mezarlık, okul, anaokulu inşası gibi konularda sıkıntılar yaşanmaktadır. (Ezan sesi sorunu, trafik, park, yüzme, helal et, başörtüsü vb. sorunlar). 3.1.3. Dini Sembollerin Kullanımında Düzenlemeler Özellikle cami inşalarında minarelerin yapılmaması, ezan-ı Muhammedinin dışa yansıtılmaması, okullarda, iş yerlerinde ve resmi kurumlarda başörtüsü yasağı bulunmaktadır. Ayrıca kültürel ve dini sembolleri taşıyan gençler özel dışlanmayla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu bağlamda başörtüsü ve türban konusu Avrupa’da ve özellikle Almanya’da hala sorun olarak görülmektedir. Başörtülü bayanlar örneğin Almanya’da olduğu gibi Avrupa’nın belirli ülkelerinde mesleklerini (mesela öğretmenlik) icra edememektedirler.8 Fransa’da ise peçeli bayanlara para ve hatta hapis cezası uygulanmaktadır.9 Öğrenciler ise bazı bölgelerde, örneğin Almanya’nın en http://www.hurriyet.com.tr/almanya-basortusunu-tartisiyor-29511484 [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/fransada-kamusal-alanda-pece-takan-kadina-para-ve-hapis-cezasi-25525599 [Son Erişim: 12.01.2016]. 8 9 14 yoğun Müslüman nüfusunun bulunduğu Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinde ve Berlin’de bulunan bazı okullarda, okuldan atılmış ve bu yüzden ebeveynler hukuki mücadeleler vermektedirler.10 Bu dışlamaların yanı sıra başörtülü bayanlar başları kapalı diye fiziki saldırılara da maruz kalmaktadırlar. Akıllarda kalan saldırılarda örneğin Fransa’da bir türbanlı bayanın başı açılmak istenmiş ve hamile olduğu anlaşıldığında karnına vurularak çocuğu düşürülmüştür.11 Almanya’da bir başörtülü bayan otobüse alınmak istenmemiş ve dışarıda bekletilmiştir. Diğer yandan 2012 senesinde Almanya’da Müslüman ve Musevi çocukların sünnet edilmesi yasaklanmış, özellikle Yahudi lobisinin güçlü medya ve siyasi girişimleri sonucu bu yasak Federal Meclis tarafından ortadan kaldırılmıştır.12 3.2. Sosyal Ayrımcılık Avrupa’nın birçok ülkesinde göçmenler ve Müslümanlar sosyal ayrımcılığa maruz kalmaktadır. İş, barınma, eğitim gibi alanlarda akraba ve soydaşlarımız dış görünüşlerinden dolayı (saç-, sakal-, bıyık-, ten- ve göz rengi), isim ve soyisimlerinden dolayı eşit katılım ve uyum (entegrasyon) çabaları engellenmektedir. 55 yıla yaklaşan Batı Avrupa’daki göç sürecinde Türk ve Müslüman gençler üniversitelerde ve çeşitli eğitim kurumlarında, siyasi partilerde etkin olmak için gayret sarf etmelerine rağmen yeterli desteği bulamamaktadırlar. Avrupa Birliği ülkelerinden gelen göçmenler yerel seçimlerde oy kullanma haklarına sahip olmalarına rağmen, üçüncü ülkelerden gelen göçmenlere bu haklar verilmemektedir. Siyasi partilerde yeni yeni açılımlar olmasına rağmen, aday gösterilen göçmen kökenlilerin gelinen ülkelere karşı hasmane tavırlı olmalarına dikkat edilmelidir. Almanya’nın çıkarlarının yanı sıra Türkiye’nin de çıkarlarını düşünen kişiler siyaset, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda güven ve şans bulmakta zorluklar ile karşılaşmaktadır. Haklarında yasal kovuşturma yapılan yazar, sanatçı ve gazeteci gibi şahıslara kariyer şansı tanınmaktadır. 3.2.1. Uyum/Entegrasyon ve İslam 1970´lerden itibaren Almanya´da büyük çapta tartışılan ‘Entegrasyon (Uyum)’ konusu, 11 Eylül olaylarından sonra sadece Müslümanlara ve İslam´a yoğunlaşmış bir şekil almıştır. Yani entegrasyon (uyum) konusu tartışıldığında çoğu zaman sadece Müslümanlar ve İslam tartışılmaktadır. 13 3.2.2. İş Bulma Ve Çalışma Ortamları Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılık Örnekleri İş başvuruları sırf isim, dil ve fotoğraftan hareketle dini ve kültürel aidiyetler üzerine fikirler yürütülerek reddedilmektedir. Son yasal düzenlemelerle anonim iş başvuruları eşit erişim noktasında çalışmalar başlatılmıştır. Anonim başvurularda yabancı kökenli kişilerin iş görüşmelerine davet edilme oranlarında artış kaydedildiği tespit edilmiştir. Anonim başvuru yöntemine katılan http://www.risalehaber.com/almanyada-basortulu-ogrenci-okuldan-atildi-252294h.htm [Son Erişim: 12.01.2016]. 11 http://www.haberler.com/fransa-da-basortulu-8-aylik-hamile-kadina-irkci-7129418-haberi/ [Son Erişim: 12.01.2016]. 12 http://www.avrupa-postasi.com/m/almanya/almanyada-sunnet-yasagi-kalkti-h67264.html [Son Erişim: 13.01.2016]. 13 http://www.risalehaber.com/hangi-islam-almanyada-hakim-olacak-15729yy.htm [Son Erişim: 11.01.2016]. 10 15 işverenlerin sayılarının az olması dikkat çekmektedir. Bu yöntemin yaygınlaştırılması yabancı kökenli insanların lehine olacağı düşünülmektedir. 3.2.3. Eğitim Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılıklar Çocuklar seleksiyona tabi tutulmaktadırlar. Sınıflarda yabancı ve göçmen öğrencilerin kültürel ve dini aidiyetleri kimi zaman bilgi ve becerilerinin önüne geçirilerek ders notlarına olumsuz olarak yansıtılmaktadır. Birçok Türk ve Müslüman kökenli öğrenci “Förderschule” denilen zihinsel engellilerin gittikleri okullara yönlendirilmektedirler. Burada yıllardan beri süregelen bir sistematik eğitim ayrımcılığı ile karşı karşıya bulunulmaktadır. 3.2.4 Eğitime Erişimdeki Farklı Uygulamalar Öğretmen ve eğitmenlerin yeteri derecede kültürlerarası bilgi ve beceriye sahip olmamaları göçmen ve farklı dine mensup öğrencilerin gerekli desteği alamamalarına ve bu nedenle ders notlarının da düşük olmasına neden olmaktadır. Bu durum onların ilerideki olası lise ve üniversite hayatlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Ayrıca camilerde verilen din derslerinin okullarda verilen derslere zarar verdiği kamuoyunda sürekli işlenmektedir. 3.2.5. Müslüman, Türk Ve Göçmen Öğrencilerin Ayrı Sınıflara Yerleştirilmesi Kamuoyuna yansıyan ve zamanında gündemi haftalarca meşgul eden Berlin Rütli Okulu örneğinde olduğu gibi,14 göçmen kökenli insanların yoğun yaşadığı bölgelerde yanlış iskan politikalarından doğan, sadece bazı etnik/dini gruplardan oluşan sınıflara ve okullara birçok değişik bölgede de rastlanmaktadır. 3.2.6. Müslüman Ve Türk Öğrencilere Kendi Tarih Ve Dinlerinin Okul Kitaplarında Sunuluş Şekli Almanya’da eğitim politikası ve müfredatlar her eyaletin kendi kontrolündedir. Müslüman ve Türk öğrencilerin kendi tarih ve dinleri okul kitaplarında çoğu eyaletlerde ya hiç sunulmamaktadır veya negatif olarak yer almaktadır. Ancak bazı okullar proje haftaları çerçevesinde Türkiye günleri veya İslam haftası gibi haftalar düzenleyerek bu konuları işleme gayretindedirler. Baden-Württemberg Eyaletinde bir lise okul kitabında yer alan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın köpek olarak karikatürize edilişi buradaki Türk ve Müslüman kökenli öğrencileri üzmüş ve Türkiye’yi aşağılamıştır. Diğer yandan Alman toplumunun yüzde 20’sinin ve genç ve çocukların üçte birinin göçmen uyruklu insanlardan oluşmasına rağmen,15 göçmenlik, çok kültürlülük ve çok dinliliğin olumlu yönleri ders kitaplarına yansımamaktadır. Ders kitaplarında göçmenlik, Türk ve Müslümanlar konu olduğunda hala ayrımcılık ve klişelerin hakim olduğu görülmektedir. Bu durumun değişmesi gerektiği ufku geniş olan bazı Alman siyasilerini de harekete geçirmiştir.16 http://www.faz.net/aktuell/politik/gewalt-an-der-ruetli-schule-frueher-oder-spaeter-1300976.html [Son Erişim: 11.01.2016]. 15 https://www.destatis.de/DE/ZahlenFakten/GesellschaftStaat/Bevoelkerung/MigrationIntegration/Migrationshintergrund/Migrationshintergrund.html [Son Erişim: 14.01.2016]. 16 http://www.welt.de/politik/deutschland/article150983687/Schulbuecher-sollen-die-Zuwanderung-preisen. html [Son Erişim: 14.01.2016]. 14 16 3.2.7. Türkçe Anadil Eğitimine Getirilen Kısıtlamalar Almanya’da 13 bölgede bulunan başkonsolosluklara bağlı yaklaşık 470 öğretmen Türkçe derslerine katılmaktadır. Türkçe Anadil dersleri mütemadiyen müfredattan kaldırılmaktadır. Emekli olan öğretmenlerin yerine kesinlikle yeni öğretmenler atanmamaktadır. Ayrıca öğrencilerin okul bahçesinde kendi anadillerinin konuşulmasına engel olunmaktadır. Heidelberg Üniversite Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve üniversiteye bağlı Göç Araştırmaları Direktörü Prof. Dr. Havva Engin, Türkçenin aynı İngilizce, Fransızca ve İspanyolca gibi seçmeli yabancı dil dersi olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır.17 3.2.8. Barınma Konusunda Karşılaşılan Ayrımcılıklar Birçok ev sahibi kiracılarının Türk ve Müslüman olmamalarına dikkatle özen göstermektedirler. Bu durum varoşların oluşmasına neden olmaktadır. Avrupa’da birçok Türk ’’yabancı’’ olduklarından kendilerine ev verilmediklerinden şikayet etmektedirler.18 Çok çocuklu, başörtülü insanların da ev bulmada dışlandıkları sıkça duyulan şikayetler arasında yer almaktadır.19 3.2.9. Belediye Ve Kamu Dairelerinde Karşılaşılan Ayrımcılık Örnekleri Örneğin oturum ve vize konularında birçok belediye ve devlet dairesinde ayrımcılıklar yapılmaktadır. Belediyelere ait olan sosyal evlerde seçicilik yapılmaktadır. Belediyelerde iş, meslek eğitimi gibi konularda özellikle muhafazakar, mütedeyyin Müslüman Türkler için de kısıtlamalar mevcuttur. 3.3. İslam Dini Bir Göçmen Ve Yabancı Dini Midir? İslam dini çoğunluğun bilinçaltında bir ‘göçmen dini’ olarak algılanmaktadır. İslam dininin etnik bir kökene dayanmadığını, her milletten insanın Müslüman olduğu ve özellikle birçok Avrupalının Müslüman olduğu anlayışı tam olarak zihinlere oturmamıştır. Örneğin İslam’a geçen Almanlardan oluşan Müslümanlar bir şehirde cami yapımı için başvurduklarında ‘Sizin ülkelerinizde kilise var mı?’ sorusuna muhatap olabilmektedir. Halbuki bu insanların dedelerinin dedeleri dahi Almandır. Aynı şekilde 3., 4. ve hatta 5. nesil Almanyalı Türkler dahi Müslüman göçmenler olarak algılanmaktadır. Halbuki bu nesil çoktan göçmen olmaktan çıkmış, yerli olmuştur. Bu konuda ciddi bir paradigma değişikliği olması gerekmektedir.20 3.4. ‘Liberal Müslümanlar’ – ‘Muhafazakar Müslümanlar’ tartışması Tamamen yapay bir tartışma olan ´liberal – muhafazakar’ tartışması senelerdir gündemde ve zaman zaman tekrar alevlendirilmektedir. Müslümanların büyük bir çoğunluğu muhafazakar kategorisine konulmakta ve bunlar genellikle gerici, cahil ve uyum göstermeyenler olarak lanse edilmektedir. Diğerleri ise açık, uyumlu, entelektüel Müslümanlar olarak gösterilmektedir. http://www.hurriyet.com.tr/eger-onlem-alinmazsa-turkce-dersi-tarihe-karisacak-40039790 [Son Erişim: 13.01.2016]. 18 http://www.haber7.com/avrupa/haber/1002457-almanyada-turke-ev-bulmak-zor [Son Erişim: 14.01.2016]. 19 http://euturkhaber.com/basortuluye-ev-yok/basortuluye-ev-yok/ [Son Erişim: 14.01.2016]. 20 http://www.risalehaber.com/hangi-islam-almanyada-hakim-olacak-15729yy.htm [Son Erişim: 11.01.2016]. 17 17 Konuları basite indirebilmek için ´reform´ anlayışlarına karşı gelenler ya (Neo-) Selefilik ya da muhafazakar damgası yemektedir. Bundan dolayı ‘İslamcı’ kelimeleri yaygın hale gelmiştir. Bunu yapabilmek için – yukarıda da bahsedildiği gibi – liberal-muhafazakar ve (Neo-) Selefizm konuları sürekli gündemde tutulmaktadır. Bu şekilde hazır çekmeceden çıkarılmakta ve damgalar vurulmaktadır.21 4. YENİ BİR IRKÇILIK TÜRÜ: “İSLAM DÜŞMANLIĞI” VE İSLAMOFOBYA İslam düşmanlığı, Müslümanlara karşı ırkçılık ve İslamofobya (İslam korkusu) özellikle 4045 milyonluk Müslüman’ın yaşadığı Avrupa’da yine gündemden düşmemekle birlikte agresifliğini sürdürerek birçok kesimin onun ile beslendiği, gelir elde ettiği bir endüstri haline ulaştığını kanıtlamıştır. Bir İnsan düşmanlığı sayılan İslam düşmanlığını ayıklandığında saldırı ve düşmanlıkların birçok boyutlara vardığı görülebilmektedir. Bunlar kişisel-fiziki şiddet saldırılar, maddeye karşı, örneğin ibadethanelere, dini-sosyal müesseselere, kutsal mekanlara, mezarlıklara yönelik gerçekleştirilen saldırılar, kişisel hakaretler, ‘İslam eleştirisi’ adı altında yapılan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan hakaretler, Müslümanların giyim-kıyafetine yönelik dışlamalar, inanç ve ibadet özgürlüğünü kısıtlayan gelişmeler, güvenlik adı altında yapıldığı öne sürülen Müslümanların ve İslam’ın bir güvenlik, sosyal, kültürel ve toplumsal tehdit olarak algılanması, günlük hayatta iş, konut, eğitim gibi konularda yaşanan dünyada ve Batı’daki yerli ve göçmen Müslümanlara yönelik ayrımcılıklar gibi kategorilere ayrılabilir. Yaygın bir kavram haline gelmiş olan İslamofobya kavramı “İslam” ve “fobi” kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkmakta ve “İslam korkusu” anlamına gelmektedir. Fobi Yunanca “phobos” kelimesinden gelmektedir ve bir şeye karşı duyulan korkunun, kişinin gündelik yaşamına olumsuz yönde tesir etmesini içermektedir. Bu nedenden dolayı araştırmacılar Avrupa ve dünyada Müslümanlara ve İslam dinine duyulan kin ve nefreti tanımlamada “İslam düşmanlığı”, “Müslüman düşmanlığı” ve “İslam- veya Müslüman karşıtı ırkçılık” kavramlarının daha uygun olacağı kanaatine varmaktadırlar. Söz konusu düşmanlık ve ırkçılık biçimleri kin, nefret, sözlü ve fiziki saldırılar gibi ayrılabilmektedir. 4.1. İslamofobya Olaylarına Dair Örnekler Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da cami önlerine domuz kafaları, ayakları ve kanı bırakılmakta, camilerin duvarlarına gamalı haçlar ve aşağılayıcı sloganlar çizilmekte, İslami kuruluşlara tehdit mektupları ve e-postaları gelmekte, başörtülü bayanlar hakaretlere maruz kalmakta vb. binlerce olay yaşanmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’nın Ocak 2014’de yayımladığı “Avrupa’da Türkiye Kökenlilere yönelik ırkçı ve yabancı düşmanlığı içerikli eylemler” raporunda 2013 yılına ait ve Türklere yönelik ırkçılık ile ilgili birçok detaylı veri ve örnekler yer almaktadır. 22 http://www.risalehaber.com/hangi-islam-almanyada-hakim-olacak-15729yy.htm [Son Erişim: 11.01.2016]. https://www.google.de/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&cad=rja&uact=8&ved=0ahUKEwiviYWskqTKAhWEjCwKHbwyAToQFggjMAA&url=https%3A%2F%2Fwww.tbmm.gov.tr%2Fkomisyon%2Finsanhaklari%2Fdocs%2F2014%2Fyabanci_dusmanligi_iceren_eylemler.pdf&usg=AFQjCNGoWM11GcboBXMU7b3vUsGz82dwyw [Son Erişim: 11.01.2015]. 21 22 18 Bazı medya kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri, akademisyenler, memurlar Müslümanlar ve İslam ile ilgili konuları polemik malzemesi yapmakta ‘İslamcı’, ‘İslamizm’, ‘Cihadcı’, ‘Cihadizm’ gibi kavramlarla İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz imaj ve atmosfer oluşturulmaktadır. 4.1.1. Cami Yapımı İle Ilgili Sorunlar Cami yapımı konusunda yasal bir sınırlandırma olmamasına rağmen camilerin endüstri alanlarında, şehir dışlarında ve mahalle kenarlarında yaptırılması için gayretler gösterilmektedir. Cami inşalarına karşı mahalle sakinleri ve şehir halkı aşırı gruplar tarafından uyarılmakta ve örgütlenmektedir. Ayrıca “camiye evet, minareye hayır!” veya “minareye evet, yüksekliğine hayır!” veya “yüksekliğine evet, ezana hayır!” gibi din özgürlüğüyle ilgili konular polemiğe, popülist ve siyasi oyunlara alet edilmektedir. 4.1.2. Camilere Karşı İşlenen “Nefret Suçları” Başlığı Altında Güvenlik Güçlerinin Kayıtlarına Geçen Olaylar Almanya’da ve birçok Avrupa ülkesinde ‘İslam düşmanlığı’ ve ‘Müslüman düşmanlığı’ geçmişte olduğu gibi bugün de hala istatistiklere bu başlıklar altında geçmemektedir. Almanya ve Avrupa’da bunun giderilmesi için bilhassa İslam Toplumu Milli Görüş (İGMG) Teşkilatı 2014 yılı boyunca en az 5 basın bildirisi yayınlamış ve sosyal medyada kampanyalar başlatmıştır. Ayrıca TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da konuyu sıklıkla gündeme getirmektedir. Almanya’da bugüne kadar sadece Kuzey Ren Vestfalya Hükümeti ve Parlamentosu Temmuz 2014’de bu istatistiği değiştirme niyetini dile getirmiştir. Ancak yine de bazı rakamlar aşağıda bulunmaktadır. Almanya’da ve birçok Avrupa ülkesinde Müslümanlara yönelik suçlar ‘nefret suçu’ olarak istatistiklere geçmekte ve kayıtlara ‘yabancı düşmanı suçlar’ olarak yansımaktadır. Ancak bu suçların ‘yabancı düşmanı’ veya ‘nefret suçu’ değil, ‘İslam düşmanı’ ve ‘Müslüman düşmanı’ suçlar olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Almanya’da geçtiğimiz yıllarda cami saldırılarında ciddi oranda artış kaydedilmiştir. Alman devlet makamları ve güvenlik güçleri cami saldırıları, İslam düşmanı saldırı ve suçlar ile ilgili ayrı bir istatistik tutmadığından dolayı bu veriler kesin sayılar değildir. Uzmanlar gerçek sayıların daha da yüksek olduğu kanaatini taşımaktadırlar. 4.1.3. Cami, Bina Ve Konutlara Saldırılar Cami, mescit, yetimhane, mezarlık ve diğer dini ve sosyal mabetlere yönelik düzenlenen saldırılar İslam düşmanlarının çokça başvurduğu bir insanlık suçudur. Almanya’da cami ve dini mabetlerin yanı sıra insanlarımıza ait özel bina, konut ve dairelere yönelik de girişimler bulunmaktadır. Bu gibi girişimlerde domuz kellesi, domuz bacağı, domuz kanı, duvarlara gamalı haç, kin ve hakaret içeren mektuplar, ateşli kundaklama girişimleri, cana ve mala hasar verme gibi gelişmeler yaşanmaktadır. 2014 yılında Köln, Berlin, Mölln, Oldenburg, Delmenhorst, Stadthagen, Bielefeld, Bad Salzufflen, İbbenbüren, Rastatt, Schroffen (Bavyera) gibi kentlerde camilere yönelik saldırı ve kundaklama girişimleri düzenlenmiştir. Bu gelişmeler insanlarımızı tedirgin etmektedir. Özellikle yaz 2014’de Berlin ve Bielefeld kentlerinde kundaklanan camiler Türkiye’de de ses getirmiştir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül ve TBMM İnsan Haklarını İzleme Komisyonu, 2014 yazında camilerin kundaklandığı Almanya’ya gelerek camileri ziyaret etmiş ve TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu da olayları araştırmıştır. 19 Alman siyasileri olaylara çok geç tepki göstermiş, örneğin Berlin Mevlana Camisini ziyarete gelen yüksek temsilci olarak bir tek Başbakan Yardımcısı ve SPD Başkanı Sigmar Gabriel olmuştur. Bu bağlamda camilerin de havra ve sinagoglar gibi güvenlik birimleri tarafından korunması gündeme gelmiş, ancak bu konuda bir mesafe kat edilememiştir. Almanya’da ki cami saldırılarında ciddi artış yaşandığı Federal Parlamento’da bulunan Sol Parti’nin Federal Hükümete yönelttiği soru önergesi cevaplarından da açıkça anlaşılmaktadır. Soru önergesine verilen cevapta 2001 ile 2011 yılları arasında yılda ortalama 22 cami saldırısı yapıldığı paylaşılmıştır. Bu oran 2012 yılında ortalama 35’e, 2013 yılında ise ortalama 36’ya çıkmıştır. Sadece 2014 yılında Almanya’da camilere yönelik gerçekleşen saldırı sayısı 45’i bulmuştur.23 Ocak 2015 ile Aralık 2015 arasında Almanya’da mülteci yurtlarına düzenlenen saldırılar 2014 yılına göre tam dört kat artmış ve böylece mülteci konutlarına tam 850 saldırı düzenlenmiştir.24 Müslüman ve Türklerin en yoğun olarak yaşadıkları Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinde 2015 yılı içerisinde 187 mülteci binası kundaklanmıştır.25 Bu bağlamda 2015 yılının ilk altı ayında Almanya’da 23 camiye ve Paris’teki Charlie Hebdo saldırıları sonrası Avrupa’nın birçok ülkesinde ve özellikle de Fransa ve İngiltere’de camilere kundaklama gibi saldırılar kayıtlara geçmiştir.26 Merkezi Almanya’nın Köln şehrinde bulunan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’in tuttuğu kayıtlarda 2015 yılı cami saldırıları toplam olarak 38’i bulmaktadır. Olumlu bir izlenim olarak ise Almanya’nın bazı kentlerinde cami kundaklamaları sonrasında (örneğin Mölln Camisine yapılan saldırı sonrası) geniş bir toplumsal ve kentsel ittifakla halkının büyük bir kısmı Müslümanlar ile dayanışma sergilemiştir. 4.2. Sözlü Tehdit Örnekleri Avrupa’da ve Almanya’da birçok küfürlü ve sözlü tehdit örnekleri mevcuttur. Yaygın olan “Scheiß Türke” (‘Pis Türk’), Terörist, Taliban, Deve çobanı, Paşa gibi kavramların yanı sıra ‘geldiğiniz yere geri dönün’ gibi sözlü tehditler sıkça duyulmaktadır. Bazı aşırı sağcı grupların internet sitelerinde ciddi hakaretler bulunmaktadır. İslam’ın insan haklarına aykırı, gaddar ve şiddet ideolojisi olduğunu savunanlar bulunmaktadır. Politically İncorrect (PI-News) gibi sitelerde, birçok haber sitelerinin yorum sayfalarında ve Facebook gibi sosyal medya araçlarında aşırı sağcılar Türk ve Müslüman düşmanlığını yansıtan yorumlar yazmakta ve paylaşmaktadırlar. PEGİDA adı altında Yurtseven Almanların, aşırı sağ ve holiganlar ile birlikte yürüyüşleri ve burada sarf ettikleri nefret içeren sloganları insanlarımızı tedirgin etmektedir. Camilere ve İslami teşkilatlara yöneltilen İslam düşmanı nefret mektupları ve sözleri da bu tedirginliğin artışına neden olmaktadır. 4.3. Fiziksel saldırı ve eylemler Dünyada ve Avrupa’da da Müslümanlara karşı birçok ülkede Müslüman olduklarından dolayı http://www.netz-gegen-nazis.de/artikel/2014-gab-es-45-angriffe-auf-moscheen-doch-das-ausma%C3%9Fislamfeindlicher-straftaten-bleibt-im [Son Erişim: 11.01.2015]. 24 http://hessenschau.de/gesellschaft/zahl-der-angriffe-auf-fluechtlinge-in-hessen-steigt-2015-stark,angriffefluechtlinge-100.html [Son Erişim:12.01.2015]. 25 http://www.focus.de/politik/deutschland/neuer-bka-bericht-zahl-der-uebergriffe-gegen-fluechtlingsunterkuenfte-weiter-gestiegen_id_5170259.html [Son Erişim:11.01.2015]. 26 http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2015-08/angriffe-moscheen-deutschland [Son Erişim: 11.01.2015]. 23 20 şiddet uygulanmaktadır. Bu saldırıların en belirgin olduğu olayların başında başörtülü bayanlara, sakallı veya Müslüman olduğu anlaşılan veya yanlışlıkla Müslüman oldukları düşünülen kişilere yönelik yapılan fiziki saldırılar gelmektedir. Almanya’da NSU27 gibi ırkçı, terörist, aşırı sağcı örgüt ve hücreler Müslümanları ve Türkleri katletmiştir. Mölln, Solingen gibi yangınların yanı sıra hala akıbeti belli olmadığı söylenen bazı yangınlarda Türk ve Müslümanlar can vermektedir. 2009 yılında Dresden şehrinde Mısırlı başörtülü Merve El-Şerbini aşırı sağcı birisi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür. El-Şerbini ilk İslam düşmanı motifli kurbanı olarak Almanya’nın tarihine geçmiştir.28 Bazı şehirlerde dazlaklar gruplar halinde Türk, Müslüman ve son zamanda Almanya’ya gelen mültecilere saldırmakta ve ağır yaralamaktadırlar.29 4.4. İslam Düşmanlığı Ve İslam Korkusu (İslamofobya) İle İlgili Araştırma Ve Veriler Alman Friedrich Ebert Vakfı ile Leipzig Üniversitesinin ortak bir araştırmasına göre Almanya’da İslam düşmanlığı yüksek artış göstermektedir. Araştırmacılar “her üç Almandan birinin Müslümanların Almanya’ya girişinin yasaklanması” gerektiğini düşündükleri tespitlerini paylaşmışlardır. Araştırmacılar “İslam düşmanlığının ırkçılığının yeni bir şekli” olduğunun altını çizmişlerdir.30 SPD’ye yakın Friedrich-Ebert Vakfı’nca belirli zaman aralarında hazırlanan ‚Orta Kesim‘ raporunda, ülkede 2012’de yabancı düşmanı görüşlere sahip olanların oranının yüzde 25,1 olduğu belirtilmiştir. Aynı raporda, toplumun yüzde 7,5’inin kesin yabancı düşmanı, yüzde 17,5’inin de İslam düşmanlığı içerikli görüşlere sahip olduğu belirtilmiştir.31 ‘İnfratest dimap’ isimli kamuoyu araştırma merkezinin Kasım 2014‘de yaptığı bir araştırma ise Almanların yüzde 42’sinin İslam’ın Alman toplumunda çok kuvvetli bir şekilde yayılmasından yüksek derecede korktuklarını ortaya koymaktadır. Araştırmada Almanların aynı oranda yüzde 42’si İslam’ın toplumda yayılmasından az korktuklarını ortaya koymuştur. Araştırmada Alman halkının sadece yüzde 16’sının İslam’ın fazla yayılmasından korktuğu bildirilmiştir.32 Almanya’da 2015 senesinde yapılan araştırmalar ve anketler Alman halkında ırkçılığın ve İslam düşmanlığının son yıllara göre giderek artmakta olduğunu göstermektedir. Vahim olan ırkçılığın, Müslüman, İslam ve İnsan düşmanlığının aşırı uçlarda görünen bir hal değil, toplumun ortasına yayıldığı ve buraları kuşattığı gerçeğidir. Alman Friedrich Ebert ve Bertelsmann Vakıflarının yaptıkları araştırmalarda yaklaşık 3.5 milyon Müslüman’ın yaşadığı Almanya’da halkın yaklaşık NSU: Nasyonal Sosyalist Yer Altı Örgütü http://www.haberler.com/misirli-merve-nin-mahkemede-oldurulmesi-irkciligin-6204616-haberi/ [Son Erişim: 12.01.2016]. 29 hhttp://www.avrupa-postasi.com/almanya/kolnde-taciz-olaylari-sonrasi-irkcilar-siginmacilara-saldirdi-h97692.html; http://www.dunyabulteni.net/gunun-haberleri/348683/alman-irkcilar-yine-multecilere-saldirdi [Son Erişim: 12.01.2016]. 30 http://research.uni-leipzig.de/kredo/Mitte_Leipzig_Internet.pdf; www.library.fes.de/pdf-files/do/0750420120321.pdf [Son Erişim:11.01.2015]. 31 hhttp://www.uni-leipzig.de/%7Ekredo/Rechtsextremismus_der_Mitte.pdf [Son Erişim:11.01.2015]. 32 https://presse.wdr.de/plounge/tv/das_erste/2014/11/201421124_hart_aber_fair.html; http://www. infratest-dimap.de/umfragen-analysen/bundesweit/umfragen/aktuell/sechs-von-zehn-deutschen-machen-sichkeine-sorgen-ueber-eine-zu-starke-ausbreitung-des-islam-in-unserer-gesellschaft/; http://www.infratest-dimap. de/umfragen-analysen/bundesweit/umfragen/aktuell/das-islambild-der-deutschen/ [Son Erişim:11.01.2015]. 27 28 21 yarısı İslam’ı tehdit olarak gördüklerini bildirmektedir. Merkezi Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinin Gütersloh kentinde bulunan Bertelsmann Vakfı’nın “Dinlerin izlenmesi” [“Religionsmonitor”] başlığı altında İslam’a ilişkin özel olarak hazırladığı araştırmaya katılan Almanların yüzde 57’sinin İslam’ı “tehdit edici” gördüğü ifade edilmektedir. Almanya’da 16 yaşından büyük yaklaşık bin kişiyle görüşülerek hazırlanan araştırmaya göre, ülkede Müslüman olmayan toplumun yüzde 61’i İslam’ın Batı dünyasına uygun olmadığı görüşünü savunmuştur. 2012’de bu görüşü paylaşanların oranının yüzde 52 olduğu belirtilmiştir. Araştırmada başka dikkat çeken bir husus, Almanya’da kendisini dindar olarak ifade eden Müslümanların yüzde 90’ının demokrasiyi iyi bir devlet yöntemi olarak kabul ettiği ve her 10 Müslümandan dokuzunun Müslüman olmayanlarla iletişimde bulunduğudur. Araştırmaya katılanların yüzde 40’ı ise Müslümanlardan dolayı kendilerini ülkede yabancı gibi hissettiklerini söylemişlerdir. Her dört kişiden biri ise Müslümanların Almanya’ya göç etmesinin yasaklaması görüşüne sahip olduğunu belirtmiştir. Böylece geçen yıllara kıyasla ve bütün uyum çabalarına rağmen Almanların İslam’dan korkmalarının oranında artış görülmektedir. Bu da Almanya’nın huzuru ve geleceği için hiç de iyi görünmemektedir.33 4.5. İslam Korkusunun Yaşlılarda Daha Yaygın Olması Araştırmalar İslam korkusunun yaş ilerledikçe arttığını göstermektedir. Almanların 60 yaş ve üstünde olanlar arasında neredeyse her iki kişiden biri (yüzde 52) İslam’ın toplumda yayılmasından çok korktukları da İnfratest dimap’ın 2014’de yaptığı araştırmasından anlaşılmaktadır. Buna kıyasla 18 – 29 yaş arasında olanların çoğunluğu (yüzde 54) İslam‘dan az korktuğu tespit edilmiştir. 34 Bertelsmann Vakfı’nın 2015 yayınladığı araştırmaya göre ise, Almanya’da 54 yaş üzerindeki kişilerin yüzde 61’i İslam’ın kendilerini “tehdit ettiği” görüşünü savunmuştur. 25 yaşından küçük olanların ise yüzde 39’u bu görüşü paylaşmıştır.35 Korkular eğitim ve gelir seviyesinin düşüklüğüne göre daha da arttığı görülmektedir. 1500 Avro’dan daha az gelirli ve sadece ortaokul (Haupt- oder Volksschule) mezunu olan kişilerde yüksek düzeyde bir korku (yüzde 54) söz konusudur. 4.6. ‘İslam Eleştirisi’ Adı Altında Yapılan İslam Düşmanlığı İslamofobyanın, İslam karşıtı (anti-İslam) ırkçılık, Müslüman karşıtı (anti-Müslüman) ırkçılık, İslam düşmanlığı ve Müslüman düşmanlığının bir insanlık suçu ve insan düşmanlığı olduğunu gayet iyi bilen ve farkında olan çevre ve kişilerin bu insanlık dışı suçlarını gizlemek için yaptıkları İslam düşmanlığını ‘İslam eleştirisi’ adı altında kamuoyuna pazarlamaları görülmektedir. Düşmanlıklarına (bilimsel) eleştiri kılıfı uydurarak kendilerini ve yaptıkları işleri de uygarlığın, demokrasi https://www.bertelsmann-stiftung.de/de/themen/aktuelle-meldungen/2015/januar/religionsmonitor/; http://superhaber.tv/islam-dusmanligi-hortladi-fransa-avusturyada-camilere-arka-arkaya-saldirilar-video-11147 [Son Erişim:11.01.2015]. 34 https://presse.wdr.de/plounge/tv/das_erste/2014/11/201421124_hart_aber_fair.html [Son Erişim:11.01.2015]. 35 https://www.bertelsmann-stiftung.de/de/themen/aktuelle-meldungen/2015/januar/religionsmonitor/; http://superhaber.tv/islam-dusmanligi-hortladi-fransa-avusturyada-camilere-arka-arkaya-saldirilar-video-11147 [Son Erişim:11.01.2015]. 33 22 ve özgürlüklerin temsilcileri olarak göstermektedirler. Avrupa’da bu sözde eleştirinin son yıllarda mürtedi (din değiştirmiş) Müslümanlar, sözde “liberal Müslümanlar” tarafından ve kökenleri ve isimleri Müslüman olan ancak kendilerinin Müslüman düşmanı yazar, bilim insanı, sanatçı, parti ve STK temsilcileri tarafından yapıldığı ve yaptırıldığı da gözlerden kaçmamaktadır. 4.7. İnternet Siteleri (Sanal Dünya) Ve Medya Siyasi girişimler birçok aşırı sağ, ırkçı ve İslam düşmanı medya organı ve internet sitesi tarafından da desteklenmektedir. ‘English Defence Leaugue’, Alman ‘Politically İncorrect’ gibi internet siteleri ve kitle basın araçları ile İslam düşmanlığı toplumun orta kademelerine (merkezine) yayıldığı görülmektedir. Alman siyasi ve kurumsal vakıflarının, düşünce kuruluşlarının ve üniversitelerinin yaptığı bilimsel araştırmalar İslam ve Müslüman düşmanlığının toplumun merkezine doğru kaydığını tespit etmektedirler. İslam düşmanı sitelerin yanı sıra günlük, haftalık ve aylık yayın yapan gazete, dergi vs. gibi organlar da İslamofobya’yı yaymaktadır. Medyada, ‘İslami terör’ kavramı sık sık kullanılarak bununla herkes aynı kefeye konulmuş olmaktadır. ‘İslami terör’ diye yayınlar yapılması, istikbalini kendi Müslüman halkıları ile birlikte inşa etmek durumunda olacak Avrupa’nın ve Almanya’nın geleceğine yapılabilecek en büyük yanılgı ve fenalıklardan biridir. Batı’da ve Almanya’daki İslamofobya’nın sorumlusunun uzmanlara göre büyük bir kısmının medya olduğu dile getirilmektedir. Avrupa genelinde internet, sosyal ve sanal medyayı etkin bir şekilde kullanarak uluslar üstü ve uluslar ötesi teşkilatlar kurabilen aşırı sağ örgütler hem bu şekilde ulusal baskı ve kontrol mekanizmalarından kaçabilmekte hem de sosyal medya ve internet üzerinden yaydıkları söylemler ile merkez siyasete baskı uygulayabilmektedirler. Sosyal medyada yapılan ırkçı söylemler daha yeni yasalar çıkartılarak ancak yeni yeni kısıtlanmaya ve şirketin üst düzey yetkilileri tarafından silinmeye başlanmıştır. 4.7.1. Medya’da Müslüman Ve Türkler İle İlgili Çıkan Haberlerde Ayrımcılık Örnekleri Medyada çoğu kez Türk ve Müslümanlarla ilgili yapılan haberler güvenlikçi bakış açısını ve İslamofobik yaklaşımların gittikçe arttığını ortaya koymaktadır. Avrupa ülkelerinin en yüksek tirajlı gazetelerinin yaptıkları yayınlarda göçmen Müslümanların ve Türklerin kendilerinden kaynaklanan nedenlerle bulundukları ülkelere entegre olamadıklarını yazdığı tespit edilmektedir. Basınında suçlarla ilgili olaylar haberleştirilirken kurban ya da zanlıların kökeni, vatandaşlığı, dini veya etnik aidiyetine vurgu yapılmaktadır. Kavramlar, olaylar, haberler ve yorumlar klişeleşmiş bir şekilde ‘Türk baba kızını zorla evlendirdi’, ‘Abi kız kardeşini aile namusunu temizlemek için katletti’, ‘cihadcı terör kampında eğitildi’, ‘sekiz kişilik Türk aile (devlet) sosyal yardımdan geçiniyor’, ‘Erdoğan Diktatör’ gibi cümlelerle medya vasıtasıyla kamuoyunda önyargılar oluşturulmakta ve desteklenmektedir. 4.7.2. Türk Ve İslam Düşmanı Kitap Ve Yayınlar 1980’lerde Selman Rüştü, 90’larda Samuel Hantington ve 11 Eylül sonrası Orina Fallaci gibi İslamdüşmanlığını yayan yazarlardan sonra son yıllarda bu insanlık ve barışı tehdit edebilecek yayınlardan beslenen ve nemalanan çıkar çevreleri süreklilikle sözde ilmi ve popüler kitap (eserler) yayınlamakta, bu eserler ile zihinleri etkileyerek İslam ve Müslüman düşmanlığını yaygınlaştırmaya ve kitlelere yaymaya çalışmaktadırlar. 23 2010 yılında Sosyal demokrat kökenli eski Alman Merkez Bankası üyesi ve eski Berlin Maliye Senatörü Thilo Sarrazin’in “Almanya Kendini Yok Ediyor” isimli kitabı bütün Avrupa’da dikkatleri üzerine çekmiş ve büyük tartışmalara yol açmıştır. Sarrazin kitabında özellikle Arap ve Türk olan Müslüman göçmenleri aşağılamış, yazdıkları toplumda yankı uyandırarak kitabı Almanya tarihinin en çok satan kitaplar arasında tarihe geçmiştir. Bunların içinde de özellikle Müslüman veya “Ex-Müslüman” olan insanların olduğu dikkat çekmektedir. Necla Kelek, Lale Akgün, Seyran Ateş gibi İslam’a ve Müslümanlara saldırılarda bulunan sözde “liberal Müslümanlar” yazarların yanı sıra Almanya’da Peygamber Efendimize hakaret eden Hamed Abdel Samed gibi yazarlar da bulunmaktadır. İslam Eleştirisi yapan kurum ve kişilere zaman zaman Müslüman kimliği ile ortaya çıkanlardan da destek gelmesi sadece Avrupa’da yaşayan soyve dindaşlarımızı değil bizleri de derinden üzmekte, yaralamakta ve hayal kırıklığına uğratmaktadır. 4.8. İnsan Hakları Ve Özgürlükleri İhlâlleri, Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı, İslamofobya Ve Ayrımcılıklar Konusunda Diğer Örnek Ve Hususlar Almanya’da Türkler 2001 yılına kadar, hatta daha da geriye gidilirse Komünizmin 1990 da çöküşünden sonra (Türkler) etnik grup olmaktan çıkartılmış, dini bir gruba (Müslümanlık/İslam) dahil edilmiştir. Avrupa ve Amerika’da 1999/2000 yılları borsaların ve ekonominin çöküş yılları olarak bilinmektedir. Bu ekonomik çöküş içerisinde kendini gösteren mali krizin yanı sıra siyasi, sosyal, kimlik ve kültür krizleri de baş göstermiştir. Bilhassa 11 Eylül 2001 olayları bu krizlerin derecesini şiddetle artırmıştır. Ekonomik, siyasi, sosyal, dini ve kişilik krizi geçiren batı dünyası kendine Komünizmden sonra yeni bir günah keçisi aramaya başlamıştır. Batı Dünyası, Müslümanlar, göçmenler, azınlıklar ve ekonomik gücü az olan fakir ve yoksul yerli halk üzerinden siyaset yapmaya ve kendi krizini bu kişiler üzerinden çözmeye başlamıştır. Bu krizlerin nedeni olarak İslam Dinini hedef gösteren, çok planlı bir şekilde Huntington, Fallaci, Sarrazin gibi fikir öncüleri yaptıkları yayın ve kitaplarla kamuoyunda ses getirmeye başlamışlardır. Bazı devletlerin şahinci lobileri, medya, bazı siyasi, ekonomik, askeri, finansal ve kültürel-dini grupların gizliden ve açıktan desteklediği İslam düşmanlığı ve ‘İslamofobya’ artık birlikte yaşamı ve dünya barışını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Norveç’te Breivik yüze yakın insanı katletmiş, Almanya’da ırkçı-neonaziler ona yakın Müslüman-Türk’ün canına kıymış, Dresden’de bir Müslüman Bayan başörtüsü nedeninden bıçaklanarak can vermiş, Amerika’da Müslüman zannedildiği için Hindistan kökenli Sih bir gruba ateş açılarak onlarca kişi hayatını kaybetmiştir. Artık Müslüman olmak bazı devletlerde iş yeri bulmada, ev bulmada, kamuya, topluma ve siyasete katılımda olumsuz etki etmektedir. Bu İslam düşmanlığı, İslamofobya ve ırkçılık yeni siyasetlerle toplumun bütün lobi ve teşkilatlarını kullanarak Medeniyetler İttifakı Projesi çerçevesinde emin adımlarla çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde ırkçılık ve İslamofobya geleceğimizi, toplumun huzur ve barışını ve birlikte yaşamı tehdit etmeye devam edecektir. Diğer bir konu ise Almanya’da son yıllarda yürütülen uyum siyasetinin güvenlik paradigması altında ele alındığı, göçmenlerin ve bilhassa Müslümanların ülkede güvenlik tehdidi olarak algılandığı bulgularına rastlandığıdır. Alman devletinin (iç işleri bakanlığının) Müslüman teşkilatlar ile sözde güven artırmayı hedefleyen oluşumları inşa ederek sadece Müslümanları hedef göstermesi ve utanç verici bir afiş ve kartpostal kampanyası yürütmesi buradaki Müslümanların imajını 24 zedelemiş ve Müslümanların güvenlik tehdidi olarak görüldüğünü kanıtlamıştır. Alman güvenlik güçlerinin bu stratejisi bugün de etiket değiştirmiş bir biçimde Müslüman teşkilatlar ile yeni projeler kapsamında devam etmektedir. Aynı şekilde Alman devletinin inşa ettiği İslam Konferansı 2011 ile 2013’e kadar görevde bulunan eski İç İşleri Bakanı Hans-Peter Friedrich (CSU) döneminde tamamen bir güvenlik konferansı haline dönüştürülmüş, burada da afiş kampanyasında veya Avusturya, Fransa, Belçika ve Hollanda gibi devletlerde olduğu gibi, ülkedeki güvenlik tehditlerinin neredeyse tamamının Müslümanlardan geldiği izlenimi kamuoyuna yansıtılmıştır. 5. AVRUPA’DA IRKÇILIĞIN SİYASETE ETKİLERİ Son yıllarda Avrupa’da yükselen ırkçı ve aşırı sağ oluşumların siyasete etkisi sadece ulusal ve yerel seçimlerde elde edilen başarılar ile sınırlı kalmamakta, dolaylı olarak da siyasete etkileri giderek artmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da aşırı sağa ve ırkçılığa karşı bir “elit uzlaşması”36 (kodeks) söz konusu olmuştur. Bu nedenden dolayı aşırı sağ ve ırkçı partiler uzun müddetçe marjinal konumlarından çıkamamışlar ve dışlanmışlardır. Ayrıca Selcen Öner’in belirttiği gibi Avrupa’daki aşırı sağ ve ırkçı partiler yargı mensupları ve Anayasa mahkemeleri tarafından titiz bir şekilde takip altına alınmışlardır. Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ Partisi ve sonra diğer AB ülkelerinde ve Norveç ile İsviçre gibi AB üyesi olmayan ülkelerde aşırı sağ partilerin hükümet ortaklıklarına varabilen başarıları o partileri zamanla meşrulaşmasına yol açmıştır. Böylelikle bu siyasi oluşumlar son yıllarda muhalefet ve hatta ana muhalefet partileri olarak kendilerini ispatlama şansı bulmuşlardır. Avrupa artık klasik iktidar bloklarının çözüldüğü, partilere bağlılıkların fazla önem arz etmediği, siyasi gelişmelerin artık partiler yerine medya ve sosyal medyadan takip edildiği ve yorumlandığı bir döneme girmiştir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı Avrupa’da sadece göçmen ve Müslümanları değil, 2011 Norveç örneğinde veya 1980 Münih örneğinde olduğu gibi kendi toplum ve halkını da tehdit edebilmektedir.37 5.1. Irkçı Söylem Ve Düşüncelerin Siyasete Etkileri Avrupa’da aşırı sağ ve ırkçı eylem ve akımların artık ne yazık ki partilerden ziyade genel toplumu, güvenlik birimlerini ve siyaseti etkilemeyi başardığına rastlanmaktadır. Yasaklar, kısıtlamalar, cezalar, dışlamalar ve ayrımcılık artmaktadır. Bu bağlamda ülke vatandaşlığına geçişlerin ve aile birleşiminin zorlaştırılması, dil ve vatandaşlık testlerinin yürürlüğe girmesi, ibadet ve din özgürlüğünü kısıtlayan yasaların yaygınlaşması, referandum gibi örnekler verilebilmektedir. Aşırı sağcılar tarafından sıkça dile getirilen göçmen ve mülteci akımlarına karşı sert bir politika isteğinin artık halkın geneline yayıldığı da gözlerden kaçmamaktadır. Forsa Araştırma Şirketinin Ocak 2016’da yaptığı bir kamuoyu yoklamasında Almanların yüzde 83’ünün mülteci yasalarının sertleştirilmesinden yana oldukları açıklanmıştır.38 Bu sonuçlar sağ kesimlerde yaygın olan mülteci karşıtlığının artık bütün toplumu sardığını gözler önüne sermektedir. Öner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014, S.170. 37 2011 senesinde aşrı ırkçı Anders Breivik Norveç’te neredeyse tamamı Norveçli olan 77 kişiyi katletmiştir. 1980 yılında ise Neo-Nazi bir Alman Münih Bira Festivalinde düzenlediği bombalı saldırıda 13 kişinin ölümüne ve 211 kişinin de ağır yaralanmasına sebep olmuştur. 38 http://www.welt.de/politik/deutschland/article150978634/83-Prozent-der-Deutschen-fuer-schaerfere-Asylgesetze.html [Son Erişim: 14.01.2016]. 36 25 11 Eylül ve sonrasında yaşanan Madrid, Londra ve Paris saldırıları ile göçmen ve Müslümanlar tehlike, tehdit ve terörle eşdeğerde tutulmaktadır. Toplumda var olan olumsuzluklar (suç oranları, salgın hastalıklar, iş imkanlarının kaybı, iş ücretlerinin düşüşü, refah devletinin suistimal edilmesi vs.) Avrupa’da güvenlik, göç ve uyum politikalarının sertleştirilmesine vesile olmuştur. Ayrıca göç ve İslam konusunda ki medyanın tutumu da siyaseti etki altına aldığı izlenmektedir. 2015/2016 yılbaşı gecesinde Avrupa’nın birçok ülkesinde ve özellikle Köln’de yaşanan taciz ve suç olaylarını büyüten ve abartan medya ülkede göçmen ve Müslümanlara karşı olan önyargıları daha da körüklemeyi başarmış, siyasilerin mültecilik ve güvenlik konusunda sert önlemler almasında ve yaptırımlar uygulamasına neden olmuştur. Medyanın yayın politikası neticesinde birçok aşırı sağcı ve ırkçı gruplar cesaretlenmiş ülkelerde yabancı, göçmen ve Müslüman avına başlamışlardır. Ocak 2016 içerisinde yaşanan olaylarda onlarca mülteci ve yabancı görünümlü insan sokak ortalarında ırkçı holigan grupları ve Neo-Naziler tarafından tartaklanarak, ağır yaralanmış ve hastanelik edilmişlerdir.39 Aşırı sağ ve ırkçı düşüncelerin sadece pratik parti siyasetini değil, güvenlik birimlerinin, emniyet güçlerinin ve istihbarat teşkilatlarının siyasetini ve yönünü de olumsuz etkilediği görülmektedir. Daha çok İslamcı, anarşist ve solcu gruplar ile ilgilenen güvenlik kurumları söz konusu aşırı sağ ve ırkçı gruplar olduğunda, bunlara göz yumdukları ve suçlarını görmezden geldikleri ortaya çıkmıştır. Güvenlik güçlerinin ırkçılara odaklanmakta zorluk çektiklerinin en bariz örneği Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün ortaya çıkması ve sonrasında yaşanan olaylarda tespit edilebilmektedir. Norveç’te solcu bir öğrenci grubuna karşı katliam düzenleyen aşırı sağcı Breivik’in Avrupa’da yeterli tartışmalara sebebiyet vermemesi de manidardır. Leipzig Polis teşkilatında polis içinden aşırı sağcı ve ırkçı gruplara haber götüren köstebeklerin çıkması Avrupa’da güvenlik güçlerinde aşırı sağ bir problemin olduğunu gözler önüne sermektedir.40 Sadece güvenlik siyaseti ve güvenlik güçleri için geçerli olmayan bu sistematik ve kurumsal ırkçılık Avrupa’nın birçok ülkesinde mevcuttur. 5.2. Aşırı Sağ Hareketlerin Merkez Partilere Etkileri Ayrıca son yıllarda bazı sol ve çevreci görünen partiler de İslam düşmanı oluşumların içine almaya çalışılmaktadır. Hollanda’da, Belçika’da, Avusturya’da, Almanya’da, İsviçre’de, Fransa’da, Finlandiya’da, Norveç ve İngiltere’de partileşen ve birçok ülkede yerel, bölgesel ve federal parlamentolara girmeyi başarmış olan bu partiler ‘ırkçı’ veya ‘İslam düşmanı’ olmadıklarını beyan etmeye çalışsalar da, yaptıkları söylemler ile tam anlamıyla ırkçılık ve Müslüman düşmanlığı yapmaktadırlar. Aşırı sağ partilerin ortak özellikleri Uzunçayır’a göre “milliyetçilik, ırkçılık, zenofobi, anti-demokrasi ve güçlü devlet” 41 vurgusundan oluşmaktadır. Avrupa’da ki muhafazakar, merkez sağ, merkez sol, Hristiyan demokrat, sosyal demokrat, libhttp://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2016-01/fremdenfeindlichkeit-koeln-angriffe-auslaender; http://www.ksta.de/politik/koeln--polizei-ermittelt-gegen-19-tatverdaechtige,15187246,33496376.html; http://www.ksta.de/koeln/zu-angriffen-auf-auslaender-polizei-sote,15187530,33498444.html; http://www. stern.de/news2/hooligan-gruppen-greifen-in-koelner-innenstadt-auslaender-an-6641630.html [Son Erişim: 14.01.2016]. 40 http://web.de/magazine/politik/maulwurf-polizei-npd-leipzig-bekommt-interne-informationen-31275586 [Son Erişim: 14.01.2016]. 41 Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.135. 39 26 eral merkez, ana akım ve hatta aşırı sol partileri de gün geçtikçe oy kaybı korkusuyla, aşırı sağın baskı ve etkisinde kalarak ırkçı söylemleri kendi politikalarına uyarlamaya başlamışlardır. Aşırı sağın etkisinde kalarak söylem geliştiren AB liderlerinden birisi de Almanya Şansölyesi Angela Merkel’dir. Merkel 2010 yılında “çokkültürlülük ölmüştür” diyerek, ırkçı yazar Thilo Sarrazin’in başlattığı tartışmaya kendi ve partisinin katkısını sunmuştur. Aynı şekilde İngiltere Başbakanı David Cameron ve birçok başka Avrupa ülkesi lideri mülteci ve göçmenlere yönelik dışlayıcı ve popülist söylemlere imza atmışlardır. Aşırı sağ ve ırkçı partiler örneğin Avusturya, Hollanda, Danimarka, İsviçre, İtalya gibi ülkelerde ya iktidara ortak olmuşlar veya dışarıdan destek vererek hükümetlerin iktidarda kalabilme güvencesi, “olmazsa olmazı”, haline gelmişlerdir. Avrupa’da 90’lı ve 2000’li yıllarda dışlanan aşırı sağ partilerle artık işbirliğine geçiş süreci başlamıştır. Geçmişte daha çok marjinal bir hayat sürdürmüş olan aşırı sağ ve ırkçı partiler artık merkeze doğru yürümektedirler. 90’lı yıllarda olağanüstü bir durum olarak değerlendirilen aşırı sağ partilerin başarıları artık günümüzde ‘normal’ olarak algılanmaktadır. Bu partiler kendilerini elitist olarak tanımladıkları merkez ve sözde sistem partilerine karşı ‘sokaktaki insanın temsilcisi’, ‘halkın gerçek sesi’ olarak pazarlamakta ve bununla da kısmen başarı elde edebilmektedir. Onlar eski parti anlayışını değiştirmeyi vaat etmekte, yeni bir siyaset anlayışı oluşturacaklarını iddia etmektedir.42 Yukarıda da belirtildiği gibi bazı AB ülkelerinde iktidar partileri aşırı sağın baskısı nedeniyle özellikle göçmenler için sosyal hakları kısıtlamakta ve mülteci politikalarını gözden geçirerek sertleştirmektedir. Son olarak AB’nin köklü ülkelerinden bazıları Schengen-Sisteminden çıkıp yeniden kendi aralarına sınırları devreye sokmuş, mültecilere karşı tel örgüler ile karşı koyma kararları almış, mültecilere karşı üst sınırlar oluşturmuş ve onları sınır dışı etme konusunda daha esnek davranacaklarına dair adımlar atmışlardır. 43 5.3. Avrupa’da Yükselen Irkçılığın AB Kuşkuculuğu Ve AB’ni Tehdidi Irkçı düşüncelerin yaygınlaşması sadece Avrupa’da yaşayan Müslüman ve göçmen topluluğu değil, Avrupa Birliği’nin kendi felsefe ve ideallerini de tehdit altına almaktadır. Irkçılık aynı zamanda 1950’lerde kıtada daimi barışı inşa etmeyi amaçlayan Avrupa Birliği düşüncesinin temellerine yerleştirilmiş dinamit niteliği taşımaktadır. İnsanlar arasında Avrupa Birliği kurumlarına, onun kurumsal düzenine ve AB’nin para birimi olan AVRO’ya karşı bir kuşkuculuk belirgenleşmiştir.44 Aşırı sağcı partilerde bunu kullanarak kendilerini devletlerinin AB’ne karşı savunucu gibi göstermekte, bazılarının ise ülkelerinin AB’den artık çıkması gerektiğini vurgulamaktadır. Siyasi egemenliğin Brüksel’e taşınmasından şikayetçi olan birçok AB vatandaşı buna tepki göstererek gittikçe aşırı sağ ve aşırı sol partilere yönelmekte veya hiç seçimlere katılmamaktadır. AB seçimlerine katılımın Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.139. 43 http://www.hurriyet.com.tr/almanya-siginmacilari-geri-gonderiyor-40039307; http://onedio.com/haber/ sarkozy-multeci-problemi-schengen-i-oldurdu--654402; http://www.haber1.com/haber/505846/avrupada-schengen-anlasmasi-coktu [Son Erişim: 12.01.2016]. 44 Öner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014, S.175; S.181. 42 27 her seferinde daha da azaldığı Avrupa Birliğinde bir “demokrasi açığına” 45 işaret etmektedir. 1979’da yüzde 63’de bulunan seçim katılımı en son yapılan 2014 AB Parlamento seçimlerinde yüzde 42’ye gerileyerek tarihi bir düşüş yaşamıştır. Bazı otoriter, popülist, milliyetçi, aşırı sağ ve ırkçı partiler dışlayıcı bir ulus anlayışı ve ‘ulus homojenliği’ ile AB’nin küreselleşme siyasetini, serbest piyasa ekonomisini, gümrük birliği ve ticaret anlaşmalarını, uluslararası işbirliği kuruluşlarını, ortak çalışmalarını ve demokrasiyi zora sokabilecek düzeyde ve ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Irkçılık artık Varşova ve Budapeşte gibi eskiden Sovyetlerin bağımlılığında bulunan Avrupa’nın ‘yeni demokrasilerini’ de tehdit etmeye başlamıştır. Bunun yanında aşırı sağ ve ırkçı partiler tamamıyla Türkiye’nin AB üyeliğine karşı bir tutum izlemektedir. Bu aşırı görüşlerden esinlenen sağ muhafazakar ve Hristiyan demokrat partiler ise Türkiye’nin AB’ne imtiyazlı ortaklığından yana görüş bildirmektedirler. Böylece aşırı sağ partiler başka siyaset alanlarında olduğu gibi bu konuda da kamuoyu ve merkez partilerine etki etmeyi başarabilmektedir. Aşırı sağ partiler Türkiye’nin AB’ne olası üyeliği ile birlikte Avrupa kimliğinin zayıflayacağı ve bulanıklaştığını ileri sürmektedir. Bu partiler ayrıca Türkiye’nin üyeliği durumunda Avrupa’nın İslamlaşacağını ve Avrupa ülkelerinin şimdikinden daha fazla göçmen akınları ile karşı karşıya kalacağını iddia etmektedirler.46 Bir taraftan ulusal kimliğin ve ulusal güvenliğin tehdit altında olduğundan dolayı katı bir milliyetçiliğe ve ulusal bağımsızlığa vurgu yapan AB karşıtı partiler, diğer yandan ise özellikle son yıllarda giderek Avrupa kimliğine daha fazla vurgu yapan, Müslüman ve Türkleri Avrupa’nın ‘ötekisi’ ilan eden aşırı sağ partiler öne çıkmaktadır. Bu partiler Avrupa’nın Yahudi ve Hristiyan temellerine atıf yapmaktadır.47 5.4. Aşırı Sağ ‘Halk Hareketleri’ Avrupa’nın birçok ülkesinde sağ, sağ popülist, ırkçı ve İslam düşmanı partiler ve Sivil Toplum Örgütleri (STÖ’ler) yaygınlaşmaktadır. Bunlar içinde son aylarda en çok kendinden söz ettiren örgüt ise PEGİDA oluşumudur. Adını ilk kez 20 Ekim 2014’te Dresden’de 300 kişiyle düzenlediği gösteriyle duyuran bu aşırı sağcı hareket, her pazartesi başta Almanya’nın Dresden kenti olmak üzere Almanya’dan Hollanda’ya ve birçok orta ve kuzey Avrupa ülkelerine de yayılmayı başarmış ve birçok Avrupa kentlerinde gösteriler düzenlemektedir. PEGİDA’ya katılan kişilerin çoğu zaman Müslümanları tanımadıkları ve onlarla hiçbir zaman diyaloğa geçmemiş olmaları aktarılmaktadır. Örneğin PEGİDA’nın ortaya çıktığı 530 bin nüfuslu Dresden’deki Müslüman göçmen oranı binde bir olarak bilinmektedir. Dresden’in bulunduğu Saksonya eyaletinde ise Müslüman oranı binde yedi’dir. Bu da psikolojide ve sosyolojide anlatılan ‘’Kontakthipotezi’’ ile açıklanmaktadır. Kontakthipotezi bir topluluğun veya bir bireyin kontağa geçmediği ve tanımadığı kişilerden, insanlarla http://de.statista.com/statistik/daten/studie/12230/umfrage/wahlbeteiligung-bei-europawahlen-seit-1979/ [Son Erişim: 14.01.2016]. 46 Öner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014, S.166. 47 Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.144. 45 28 kontağı bulunan ve diyaloğu olan kişilere kıyasla daha çok korktuğu ve düşmanlık besleyebileceği tezidir. Bu tez çok az Müslümanın yaşadığı ve Müslümanlar ile diyaloğun az olduğu bölgelerde aşırı sağ ve sağ popülist çevrelere tamamen uymaktadır. Avrupa’da partilerin yanı sıra STK olarak da organize olan birçok aşırı sağ ve ırkçı teşkilat bulunmaktadır. Bunların bazıları holigan grupları ve motosiklet çeteleri içerisinden gelen ve şiddeti benimseyen insanlardır (‘English Defence Leaugue’, ‘German Defence Leaugue’), bazıları Neo-Nazi teşkilatlanmaları ile iç içe olan gruplardır (‘Blood and Honour’ gibi veya aşırı ırkçı ‘black metal’ müzik grupları gibi), bazıları ise şiddeti benimseyen, gizli aşırı sağcı İslam düşmanı gruplardan (‘NSU’, ‘NSS’, ‘Oldschool Society’, ‘Ku Klux Klan’ gibi örgütlerden) oluşmaktadır. Bunların yanı sıra şiddet yanlısı olmayan teşkilatlar da mevcuttur (Almanya ve Avusturya’da örneğin ‘Die İdentitären’, ‘PRO NRW’, ‘PRO Deutschland’, Fransa’da ‘Bloc identitaire’ ve ‘Riposte Laique’ adı altında faaliyet gösteren gruplar mevcuttur. Uzmanlar bu örgütlerin ırkçı ve İslam karşıtı eylemlerle gençler arasında popülerlik kazandığına vurgu yapmaktadır. 5.5. Aşırı Sağ Ve Sağ Popülist Partilerin Irkçılık Ve İslam Düşmanlığı Avrupa Parlamento seçimleri öncesinde örneğin Almanya’da aşırı sağcı gruplar isabetli bir şekilde Müslümanlara ve göçmenlere karşı nefret kampanyaları ile ön plana çıkmaya çalışmışlardır. Kuzey Ren Vestfalya İçişleri Bakanı Ralf Jäger (SPD) Neo-Nazilerin Almanya’ya sığınan kişilere karşı yapılan ‚insanlık dışı propaganda‘ ile buradaki “ortak barışın tehdit” edildiğini söylemiştir. Son yıllarda ekonomik ve sosyal sorunların yanı sıra mülteci sorunu ile de mücadele eden Avrupa halkları yeni kurulan sağ popülist partilere yönelmektedir. Halk arasında ırkçı ve sağ popülist partilere destek gün geçtikçe artmaktadır.48 AB Parlamento seçimleri öncesinde bazı Avrupa Birliği ülkelerinde aşırı sağcı partiler cami önlerinde protesto gösterileri ile dikkat çekmeye çalışmış ve cami önlerinde sergilediği İslam düşmanlığı ile oy avına çıkmıştır. Bu olaylara yerel seçimler, eyalet seçimleri ve federal seçimler öncesinde de sıkça rastlanmaktadır. 5.6. Diaspora Ve Sözde Azınlık Teşkilatları Geçmişte Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı Devleti ile tarihi ve manevi bağları bulunan bazı etnik ve mezhepsel azınlıklar da İslam düşmanı parti ve Sivil Toplum Örgütlerine destek olmaktadır. Şuan Almanya’da yaşamakta ve geçmişte bu ülkeye göç ve iltica etmiş olan bu azınlık ve diasporanın Alman partilerindeki uzantıları, kendi etnik ve mezhebi kimliklerini (kötüye) kullanarak bazı aşırı sağ, ırkçı, İslam- ve Müslüman düşmanı kurum ve kişilere de eşlik etmektedir. Ülkemizde de hala son derece aktif olan ve kendi devletlerinin çeşitli proje ve çıkarlarını hayata geçirmeyi hedef edinmiş Alman siyasi vakıfları Almanya’da da “Liberal İslam Birliği”, “Almanya Müslüman Forumu” gibi kuruluşlara destek vererek mevcut İslami teşkilat ve cami derneklerine alternatif üretmeye çalışmaktadırlar. Sadece dini alanda aktif olmayan “üst aklın” projeleri, etnik alanı da kapsamaktadır. Özellikle Ali Ertan Toprak’ın başkanlığını yürüttüğü “Almanya Kürt Cemaati” ve partiler üstü, http://aa.com.tr/tr/dunya/almanya-da-gocmen-karsiti-afd-ye-destek-artiyor/500237 [Son Erişim: 12.01.2016]. 48 29 STK ve kiliselerin de desteklerini içinde bulunduran çeşitli Ermeni diaspora platformları da sözde Türk milliyetçiliği ve İslamcılık ile mücadele kapsamında ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devletine yönelik temelsiz eleştirilerle ırkçılık ve İslam düşmanlığına direk veya endirek vesile olmaktadırlar. 6. AVRUPA’DAKİ AŞIRI SAĞCI PARTİLER VE ÖRGÜTLER Avrupa’nın neredeyse her ülkesinde bir veya birkaç aşırı sağ, sağ popülist, ırkçı, yabancı düşmanı veya Avrupa Birliği karşıtı, İslam düşmanı siyasi partiler, halk hareketleri ve toplumsal tepki oluşumları bulunmaktadır. Bu örgütler aşağıda ele alınmaktadır. 6.1. İngiltere Savunma Ligi (English Defence League) İngiltere Savunma Ligi (EDL), İslami teröre karşı 2009 yılında Luton kentinde kurulmuştur. Ağırlıklı olarak holiganların oluşturduğu birkaç yüz kişilik grupları geçmeyen EDL, Müslümanların yaşadığı bölgelerde şiddet eylemlerine karıştığı gibi ırkçı sloganların atıldığı yürüyüşler düzenlemektedir. EDL’nin kurucusu Stephen Lennon, 2009 yılında El Cezire’ye amaçlarının ne olduğunu anlatmıştır: “10 yıldan fazla bir süredir Luton’da İngilizlerle Müslüman gençler arasında artan bir gerginlik var. Çinli, siyahi, Hintli, kim olursa olsun kimseyle bir sorunumuz yok ancak Müslümanlar Körfez Savaşı’ndan bu yana giderek saldırgan hale geldi. Luton’da yıllardır radikal İslam üyelerine vaazlar veriliyor. Hükümetimiz hiçbir şey yapmıyor. Bu yüzden harekete geçmeye karar verdik” 49 demiştir. 6.2. İngiltere Milliyetçi Parti (BNP) İngiltere göçmen karşıtı aşırı sağcıların 30 yıldır temsilciliğini yapan BNP, 2006’da Londra konseyinde 12 sandalye kazanmıştır. 2009 yılında Avrupa Konseyi’nde iki milletvekili çıkaran parti, buna rağmen 2010 yılındaki seçimlerde sadece yüzde 1.9 oy alabilmiştir.50 2014 yılında düzenhttp://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/2/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 50 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/3/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 49 30 lenen AB Parlamento seçimlerinde BNP tüm Birleşik Krallık genelinde yüzde 1,11 oy oranı alabilmiş, ancak parlamentoya hiçbir vekil gönderememiştir.51 6.3. Partij voor de Vrijheid – Özgürlük Partisi (PVV) Hollanda, hem İngiltere Savunma Ligi’nin övgülerini alan, hem de Norveçli terörist Anders Behring Breivik’in 1.500 sayfalık manifestosunda yer verdiği Özgürlük Partisi’nin yükselişine tanık olmuştur. Kuran-ı Kerim’in Hitler’in Kavgam kitabı gibi hasta ve faşist bir ideolojinin kaynağı olduğunu söyleyerek yasaklanmasını isteyen İslam karşıtı Geert Wilders’in lideri olduğu PVV Partisi 2010 seçimlerinde 150 sandalyeli parlamentoda 24 sandalye kazanarak Hollanda’nın en güçlü üçüncü partisi olmuş52 ve iktidardaki sağ azınlık koalisyon hükümetini dışarıdan desteklemiştir. Hükümetin ekonomi politikası üzerinde uzlaşmaya varamayan PVV koalisyona olan desteğini çekmiş, bu nedenden Nisan 2012’de hükümet düşmüştür. Selcen Öner bu olayı aşırı sağın Avrupa siyasetinde artan etkisinin bir yansıması olduğunu dile getirmektedir. 53 Avrupa’daki Müslüman topluluğa karşı aşırı sağın temel argümanlarından birisi İslam’ın sadece bir din değil, totaliter bir ideoloji olduğudur.54 PVV Mayıs 2014’de düzenlenen AB Parlamento seçimlerinde yüzde 13,32 oy alarak AB Parlamentosunda 4 milletvekili gönderebilmiştir.55 6.4. Freiheitliche Partei Österreichs (FPÖ) – Avusturya Özgürlük Partisi 1965 yılında iki eski SS subayı tarafından Avusturya‘da kurulmuş olan ve bir araba kazasında ölen Jörg Haider‘in liderliğini de yapmış olduğu aşırı sağcı FPÖ, 1999’da yaklaşık yüzde 27 oy http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-uk-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 52 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/4/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 53 hÖner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014, S.164. 54 Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.142. 55 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-nl-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 51 31 alarak koalisyon hükümetine girmiştir. 1983 ve 1986 seneleri arasında Franz Vranitzky liderliğindeki Sosyal Demokratlar, FPÖ’yü küçük ortak olarak koalisyon hükümetine dahil etmişlerdir. FPÖ’nün hükümete ortak olması onu meşrulaştırmış Avusturya’da o zamana kadar her türlü aşırı sağ partilere karşı sürdürülen “elit uzlaşması” 56 sona ermiştir. FPÖ’nün koalisyona dahil edilmesi sonrasında birçok AB üyesi ülke Avusturya ile ikili ilişkileri askıya almış, Avusturyalı büyükelçiler ile ilişkileri en aza indirgemiştir. AB bu tutumu ile aşırı sağa karşı olan tutumunu dile getirmek istemiştir. AB tarafından boykot edilen parti güç kaybetse de son yıllarda yeniden destek toplamaya başlamıştır. FPÖ, 2008’de BZÖ partisiyle ittifak yaparak seçimlerden yüzde 29 oy ile çıkmıştır. İktidara gelmeleri halinde “göçmenleri sınır dışı edecek bir bakanlık kurmayı” vaat eden FPÖ’nün aldığı oy, Avrupa’da büyük endişeye neden olmuştur. FPÖ’nün şimdiki lideri Heinz-Christian Strache, eşcinsellerle karşı söylemler geliştirmiş, burka giyen Müslüman kadınları “dişi Ninja” olarak tanımlamıştır. FPÖ bir zamanlar aşırı sağcı eğilimden uzaklaşmaya çalıştıysa da açıkça bunda başarılı olamamıştır.57 FPÖ Mayıs 2014’de katıldığı AB Parlamento seçimlerinde yüzde 19,72’lik bir oy oranı ile dört milletvekili çıkarabilmiştir.58 6.5. Die Freiheit – Özgürlük 2010 yılında Almanya’da kurulan Özgürlük Partisi’nin lideri, Hollanda’lı Geert Wilders’e hayranlık duyan eski Hıristiyan Demokrat Parti üyesi Berlin’li Rene Stadtkewitz’dir. Stadtkewitz, Müslüman karşıtı kampanyasına 2005 yılında Berlin’deki bir camiyi hedef alarak başlamış,59 sonraki dönemde Almanya’nın neredeyse bütün eyaletlerinde parti teşkilatları kurmuştur. Kendisini ulusal hakları ve vatandaşlarının haklarını savunan bir parti olarak gösteren “Die Freiheit”in başkanlığını şimdilik Münih’li aşırı sağcı Michael Stürzenberger yürütmektedir. Stürzenberger aşırı sağ ve İslam düşmanlarının yürüttüğü “Pİ-News.Net” gibi birçok web sitesinde aşırı sağcılara yön veren önemli makaleler kaleme almaktadır. “Die Freiheit” Partisi Mayıs 2014’de AB Parlamento seçimlerine katılmamıştır. Partinin Bavyera eyalet teşkilatı Alman iç istihbaratı Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından sürekli takip altındadır. Öner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014, S.171. 57 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/5/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 58 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-at-2014.html [Son Erişim: 04.01.2016]. 59 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/7/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 56 32 6.6. Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD) Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD) 1964 senesinde kurulan aşırı sağ görüşlü, tam anlamıyla eski bir Neo-Nazi partisidir. Parti, klasik faşist, aşırı sağ görüşte ve radikal milliyetçi politik duruşa sahiptir. Siyaset bilimcilere göre NPD’nin parti programı Hitler NSDAP‘sinin parti programına çok benzemektedir. NPD, Almanya’da Neo-Nazilerin örgütlendiği bir parti olarak bilinmektedir ve bir Neo-Nazi oluşumu olarak kabul edilmiştir. Parti, Alman milliyetçisi ve Pancermenist görüş doğrultusunda propaganda yapmakta, çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu göçmen vatandaşların Almanya’dan gitmelerini istemektedir. NPD, güçlü bir ekonomisi olan Almanya’nın Avrupa Birliği’ne olan gereksiz ekonomik bağımlılığından sıyrılarak Euro bölgesinden ayrılması ve Avro para birimi yerine yeniden Alman Markının kullanılması gerektiğini de savunmaktadır. Partinin sloganı “Arbeit, Familie, Vaterland” yani “İş, Aile, Atayurt” olarak belirlenmiştir. Partinin günümüzdeki lideri görevi 2014’te Udo Pastörs’ten devralan Frank Franz’dır. Partinin ülke çapında yaklaşık 5.900 üyesi, Junge Nationaldemokraten isimli gençlik kolu ve Ring Nationaler Fraunen isimli bir de kadınlar teşkilatı bulunmaktadır. Partililer yürüyüşlerde, parti tanıtım stantlarında ve mitinglerde Almanya bayrağının yanında siyah-beyaz-kırmızı renklerden oluşan tarihsel Alman İmparatorluğu bayrağını da kullanmaktadırlar.60 NPD 2013 yılında yapılan son Almanya genel seçimlerinde % 1,3 oy alarak marjinal bir parti olduğunu göstermiştir. 61 2014 yılında gerçekleştirilen AB Parlamento seçimlerinde NDP yüzde bir’lik bir oy oranı ile Brüksel’e bir milletvekili gönderebilmiştir.62 6.7. Almanya İçin Alternatif (AfD) https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_Ulusal_Demokratik_Partisi [Son Erişim: 04.01.2016]. http://www.wahlrecht.de/ergebnisse/bundestag.htm [Son Erişim: 07.01.2016]. 62 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-de-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 60 61 33 AB’deki ekonomik krize tepki olarak, ortak para birimi Avro’ya ve borç krizindeki ülkeler için hazırlanan kurtarma paketlerine karşı çıkan iktisatçılar tarafından 2013 yılında kurulan AfD, özellikle Almanya’nın doğudaki yabancı nüfüsun çok az olduğu eyaletlerinde büyük desteğe sahiptir. 2013 yılındaki genel seçimlerde yüzde 4,7’lik oy oranıyla yüzde 5’lik barajı geçemeyen ve meclis dışında kalan AfD, son dönemde yürüttüğü sığınmacı karşıtı propagandayla oy oranını yüzde 9’a yükseltmeyi başarmıştır. AfD son dönemde geçirdiği hızlı bir değişimden sonra başta sergilediği iktisatçı ve akademisyen ağırlığını kaybetmiştir.63 AfD kurucusu ve partiden ayrılana kadar da parti başkanlığı görevini yürüten Bernd Lucke Temmuz 2015’de AfD kurultayında çoğunluğu elde edememiş ve partiden istifa ederek daha da marjinal olan ALFA partisini kurmuştur.64 Böylece AfD hızla aşırı sağcı popülist bir harekete dönüşmüştür. AfD içindeki en etkili isimlerden olan Björn Höcke’nin kamuoyu önünde sarf ettiği söz ve söylemleri, Nazilerin, Nasyonal Sosyalizm’in söylemleriyle örtüşmektedir. AfD klasik yeni sağ olarak görünme çabasında olsa da söylemleri ve mesajları itibariyle aşırı sağcı olarak tanımlanabilir. AfD İslam karşıtı PEGİDA hareketiyle yakın diyalog ve işbirliğinde bulunmaktadır.65 Aralık 2015 ve Ocak 2016’da yapılan yedi değişik seçim anketinde AfD yüzde 8 ile 12,5 arasında oranlara erişebildiği görülmektedir.66 AfD 2014 de gerçekleşen AB Parlamento Seçimlerinde yüzde 7,10 oranında oy alarak AB parlamentosu için yedi milletvekili çıkartabilmiştir.67 Bu AfD gibi aşırı sağ popülist bir pati için oldukça büyük bir başarı olmuştur. Almanya’da 13 Mart 2016’da üç eyalet seçimi yapılacaktır. Bu seçimler öncesi kamuoyu ile paylaşılan anketler AfD’nin yükselişinin devam ettiğini göstermektedir. Temmuz 2015’de Saksonya-Anhalt Eyaleti için yapılan bir ankette oyu yüzde 6’da bulunan AfD, Ocak 2016’da bu oyunu yüzde 15’e kadar çıkarabilmiştir.68 Mülteci tartışmalarının ışığında oylarını artırmış bulunan AfD Mart 2016’da yapılacak Rheinland-Pfalz, Baden-Württemberg ve Saksonya-Anhalt Eyaletlerinin tamamında tarihinde ilk defa eyalet parlamentolarına girip burada katı milliyetçi bir muhalefet siyaseti yürüteceğinden hiç şüphe duyulmamaktadır. ̇ 6.8. Pegida PEGİDA (Patriotic Europeans Against the Islamization of the West), açılımı “Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar” şeklinde olan Dresden kökenli Alman siyasi bir harekettir. Alman hükümetini hedef alan oluşum Batı’nın islamlaşmasına karşı çıkmak amacıyla doğu Almanya‘nın Dresden kentinde halkla ilişkiler ajansı sahibi Lutz Bachmann tarafından 2014’te kurulmuş ve https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_i%C3%A7in_Alternatif [Son Erişim: 04.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Bernd_Lucke [Son Erişim: 07.01.2016]. 65 https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_i%C3%A7in_Alternatif [Son Erişim: 04.01.2016]. 66 http://www.wahlrecht.de/umfragen/ [Son Erişim: 18.01.2016]; http://www.welt.de/politik/deutschland/article151170018/Union-sackt-auf-Allzeittief-AfD-mit-neuem-Rekord.html [Son Erişim: 19.01.2016]. 67 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-de-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 68 http://www.wahlrecht.de/umfragen/landtage/sachsen-anhalt.htm [Son Erişim: 18.01.2016]. 63 64 34 20 Ekim 2014 itibariyle toplu gösteriler düzenlemeye başlamıştır.69 M. Nail Alkan PEGİDA’nın ortaya çıkışını DAEŞ’in Kobani saldırısı sonrasında Almanya’nın Dresden kentinde iki grubun çatışması ile açıklamakta ve “bu durumdan rahatsız olan ve Ortadoğu’daki çatışmaların yansımalarının Alman topraklarında yaşanmasını protesto etmek amacıyla bir araya gelen yaklaşık 300 kişilik grubun Dresden sokaklarına çıkması aynı zamanda PEGİDA’nın da ilk gösterisi olmuştur” yazmaktadır. 70 Saksonya Eyaleti Siyasal Eğitim Merkezi başkanı olan Dresden’li teolog Frank Richter’e göre PEGİDA, çoğunluğu aşırı sağ görüşlü Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD) mensubu futbol holiganlarının kurduğu fakat içerisinde her toplumsal kesimden sıradan vatandaşların da bulunduğu bir harekettir. İlk kurulduğunda 350 üyesi olan hareketin 12 Ocak 2015 itibariyle 25.000 üyesi bulunmaktadır. PEGİDA’nın seçimlere parti olarak değil, halk hareketi yapılanmalarıyla katılacağını aktaran Lutz Bachmann, 16 Mart 2016‘daki eyalet seçimlerinde Baden-Württemberg Eyalet Meclisi’ne doğrudan adaylar göndermeye çalışacaklarını bildirmektedir. Almanya’da 2016 yılında Baden-Württemberg’in yanı sıra Rheinland-Pfalz, Saksonya-Anhalt ve Mecklenburg-Vorpommern’de eyalet meclisi seçimleri yapılacaktır. Dresden belediye seçimlerinde PEGİDA’nın adayı Tatjana Festerling’in yaklaşık yüzde 10 oy toplamasını büyük başarı olarak pazarlayan Bachmann, bu oy oranını dar bütçeli birkaç haftalık çalışmanın sonucunda elde ettiklerini, daha iyi hazırlık ve daha fazla efor ile yüzde 25’i yakalamalarının mümkün olabileceğini savunmaktadır.71 PEGİDA’nın bu kadar bir potansiyeli olduğu düşünülmemektedir, ancak AfD Partisi ile el ele verdiğinde Almanya’da bulunan yüzde 5’lik seçim barajını çok rahatlıkla geçebileceği öngörülmektedir. M. Nail Alkan PEGİDA’yı bir yerleşik düzene karşı ’’başkaldırı hareketi’’ olarak değerlendirmektedir ve PEGİDA’ya katılan kişilerin Dresden Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre şu profile sahip olduklarını aktarmaktadır:72 - orta ekonomik sınıftan, - İyi bir eğitim düzeyine sahip, - meslek sahibi, - Saksonya eyaleti baz alındığında iyi bir maaşa sahip, - ortalama 48 yaşında, - çoğunluğu erkek, - hiçbir partiye bağlı olmayan, - hiçbir dini inanca bağlı olmayan, - Dresden ve Saksonya’da yaşayan kişiler Alkan ayrıca PEGİDA’ya katılanların Saksonya Eyaleti Siyasal Eğitim Merkezi başkanı Frank Richter’e göre şu gruplardan oluştuğunu belirtmektedir: 73 - Holiganlar ve NPD sempatizanları (Aşırı sağ görüşlü Almanya Ulusal Demokratik Partisi), https://tr.wikipedia.org/wiki/Pegida [Son Erişim: 04.01.2016]. Akman, M. Nail: Avrupa’da Yükselen Irkçılık, Pegida Örneği, Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı 16, 2015, S.9. 71 http://www.haberaksiyon.com/dunya/pegida-eyalet-secimlerine-goz-dikti-h80187.html [Son Erişim: 04.01.2016]. 72 Akman, M. Nail: Avrupa’da Yükselen Irkçılık, Pegida Örneği, Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı 16, 2015, S.10. 73 Akman, M. Nail: Avrupa’da Yükselen Irkçılık, Pegida Örneği, Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı 16, 2015, S.11. 69 70 35 - Alman kültür ve gelenekleri için endişelenen insanlar, - Almanya’nın iltica ve mülteci politikalarını beğenmeyenler, - Toplumun başarısızları ve kaybedenleri. Son gelişmeler 2014 sonu ve 2015’in ilk yarısına ait araştırmaların yeterli olmadığını göstermekte ve Saksonya ile sınırlandırılmış PEGİDA hareketinin sadece bütün Almanya’ya yayılmadığını Avrupa kıtasına ve hatta diğer Anglo-Sakson ülkelerde de görüldüğünü göstermektedir. Son olarak Avustralya’da “Reclaim Australia” adı altında bir PEGİDA oluşumu kurulduğu bildirilmektedir.74 Almanya’da ise neredeyse her büyük kentte o şehrin başharflerini içeren PEGİDA oluşumları kurulmuştur. Örneğin Köln için “Kögida”, Düsseldorf için “Dügida”, Münster için “Mügida”, Leipzig için “Legida” gibi heryerde bu “başkaldırı hareketleri” türemiştir. PEGİDA 2014 sonlarında kurulduğu için Mayıs 2014’de düzenlenen AB Parlamento seçimlerine katılamamıştır. Federal Almanya hükümeti Alman Sol Parti milletvekilleri Ulla Jelpke, Sevim Dağdelen ve Jan Korte’nin 3.11.2015 tarihli ve 18/6595 sayılı soru önergesine75 verdiği 23.11.2015 tarihli ve 18/6762 sayılı cevabında PEGİDA hareketine bağlı bulunan teşkilatların Almanya’nın birçok eyaletinde yürüyüşler düzenledikleri bildirilmektedir. İktidar 2015 yılının üçüncü çeyreğinde şu yürüyüşlerin düzenlendiğini rapora yansıtmıştır: 76 Tarih Eyalet Şehir Teşkilat Katılımcı Sayısı 77 13.07.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 90 20.07.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 90 27.07.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 45 03.08.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 55 10.08.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 75 17.08.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 45 17.08.2015 TH78 Eisenberg THÜGIDA 170 17.08.2015 TH Erfurt THÜGIDA 105 17.08.2015 TH Nordhausen THÜGIDA 150 17.08.2015 TH Suhl THÜGIDA 330 20.08.2015 TH Suhl THÜGIDA 650 24.08.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 80 27.08.2015 TH Schleusingen THÜGIDA 155 31.08.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 2.0 90 07.09.2015 BER79 Berlin BÄRGIDA 110 07.09.2015 TH Sonneberg THÜGIDA 200 14.09.2015 BER Berlin BÄRGIDA 90 http://www.spiegel.de/politik/ausland/pegida-in-australien-reclaim-australia-a-1028225.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 75 http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/065/1806595.pdf 76 http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/067/1806762.pdf 77 Saksonya-Anhalt Eyaleti 78 Thüringen Eyaleti 79 Berlin 74 36 14.09.2015 14.09.2015 18.09.2015 21.09.2015 21.09.2015 21.09.2015 28.09.2015 28.09.2015 28.09.2015 S.-A. Magdeburg MAGIDA 2.0 TH Nordhausen THÜGIDA KRV80 Düsseldorf DÜGIDA BER Berlin BÄRGIDA S.-A. Magdeburg MAGIDA 2.0 TH Schmalkalden THÜGIDA BER Berlin BÄRGIDA S.-A. Magdeburg MAGIDA 2.0 TH Ronneburg THÜGIDA 75 350 130 130 90 300 135 80 350 Kısaltmalar: S.-A.: Saksonya-Anhalt Eyaleti, TH: Thüringen Eyaleti, KRV: Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti, BER: Berlin. Bunun yanı sıra PEGİDA ile de bağlantı ve işbirliği içerisinde bulunan, özellikle “radikal Müslümanlara” ve ”Selefilere” karşı kurulan HOGESA oluşumu vardır. “Hooligans gegen Salafisten” (HOGESA) oluşumunun çevirisi “Selefilere karşı Holiganlar”dır. Sık sık Almanya gündemini meşgul eden Selefilik, sözde “cihatçı” ve “radikal dinciler”e karşı kurulan bu örgüt yürüyüşler düzenleyerek şiddet olaylarına karışmaktadırlar. HOGESA genel itibariyle daha militan bir yapı özelliğini taşımaktadır. PEGİDA ortaya çıktıktan sonra ise HOGESA daha fazla geri plana geçmiş, bazı unsurları da PEGİDA’nın yerel ve bölgesel saflarına dahil olmuştur. 6.9. Casa Pound Adını Mussolini sempatizanı ABD’li yazar Ezra Pound’dan alan Casa Pound, 2003 yılında aşırı sağcı sokak hareketi olarak ortaya çıkmştır. İtalyanların mülk hakkını şiddetle savunan hareketin, 2010 senesinde yüzde 87’si 20 yaş altında 16 bin Facebook destekçisi bulunmuştur.81 Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/8/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 80 81 37 6.10. Lega Nord (Kuzey Ligi) İtalya’nın eski Başbakanı Silvio Berlusconi’nin koalisyonunda önemli yer tutan Lega Nord, İtalya’nın kuzey bölgeleri için özerlik talep etmekte olan aşırı sağ bir harekettir. Giderek daha fazla göçmen karşıtı olmaya başlayan partinin lideri Umberto Rossi, 2003 yılında İtalyan donanmasının göçmen taşıyan tekneleri batırması gerektiğini söyleyerek büyük tepki çekmiştir.82 Lega Nord Mayıs 2015’de düzenlenen AB Parlamento seçimlerinde yüzde 6,15 oy oranı alabilmiş ve Brüksel’e beş temsilci parlamenter gönderebilmiştir.83 6.11. Bloc Identitaire Avrupa’daki bir diğer aşırı sağcı sokak hareketi olan Bloc Identitaire, 2003 yılında “kimlik savunuculuğu” amacıyla Fransa’da kurulmuştur. Sokaklarda “domuz etinden” çorba dağıtmasıyla kötü bir ün kazanan Bloc Identitaire, logosunda da İslam karşıtı olduğunu göstermek için siyah bir yaban domuzu bulundurmaktadır.84 Sonraki yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesinde “Identitaire” hareketleri oluşmuştur. Kimlik savunucularının “Yeni Sağ” oluşumu olan “Identitaire” hareketi Almanya’da 2012 yılında önce sanal olarak sosyal ağ platformu facebook sitesi üzerinde kurulmuş, sonra ise canlı olarak, eylem, aksiyon, protesto, gösteri ve buluşmalar gerçekleştirilerek hayata geçmiştir. Avusturya, İngiltere ve birçok diğer Batı Avrupa ülkelerinde mevcut olan hareketin temel felsefesi etnik ve kültürel çoğulculuk (plüralizm) üzerine kuruludur. Bu felsefe son zamanlarda http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/9/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 83 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-it-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 84 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/10/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 82 38 aşırı sağ ve ırkçı hareketlerin kullandığı bir yöntemdir. Cihan Uzunçayır Taguieff’in buna “farklılıkçı ırkçılık” dediğini aktarmaktadır. “Farklılıklı Irkçılık”85 anlayışı klasik faşist ideolojinin aksine postfaşist yeni bir ırkçılık tipidir. Burada ayrım biyolojik farklılıklar üzerinden değil, kültürel farklılıklar üzerinden yapılmaktadır. ’’Farklılıklı ırkçılık’’ tiplemesinde biyolojik üstünlüğün yerini farklılık, gelenek, örf-adet, yaşam biçimleri alır. Etnik ve kültürel çoğulculuk taraftarları herkesin “farklı olma hakkı” olduğunu, kültürlerin ve etnisitelerin biricikliğini, bu sebepten etnisitelerin ve kültürlerin ne pahasına olursa olsun birbirleri ile karışmaması gerektiğini savunurlar. Bu şekilde ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı daha “medeni” ve “yumuşak” olarak yapılmaktadır. Bu düşünceyi Fransa’da son zamanlarda yükselişe geçen ve mevcut anaakım partilerini de zorlayan aşırı sağcı Front National (FN) de benimsemektedir. 6.12. Front National (FN) – Ulusal Cephe Kurulduğu 1972’den bu yana, on yıllarca popülist sağcı akımın aracı olan Ulusal Cephe - Front National (FN), kurucu eski lideri Jean Marie Le Pen 2002’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna kalınca basının ilgi odağı olmuştur. Kamuoyunun baskıları sonucu büyük güç kaybeden partiye, bugün Le Pen’in kızı Marine Le Pen liderlik yapmaktadır.86 Uzunçayır’a göre FN ’’dünyada farklı ırklar, farklı etnik gruplar, farklı kültürlerin yarattığı çeşitliliği korumanın zorunluluğunu kanıtlamaya çalışır’’. Konuyla ilgili Uzunçayır’ın değerlendirmesi şu şekildedir: “İlk bakışta zararsız bir öneri gibi görünen bu tez, esasında çoğulculuğun olumlu çağrışmalarının ardına gizlenmiş bir ırkçı anlayışı bünyesinde barındırmaktadır. Bütün ırkların ya da etnik grupların ayrı kompartımanlarda yaşadığı ve bu grupların birbirine karışmasına müsaade edilemeyecek bir düzen tasavvuru zihinlerde mevcuttur.” 87 FN Fransa’da Aralık 2015’de düzenlenen bölgesel seçimlerin birinci turundan ülke genelinde yüzde 28 oranında oy elde ederek zaferle çıkmıştır. Tarihinin en büyük başarısına imza atarak 13 bölgeden 7’sinden birinci parti olarak bitirmiş olan FN ancak bir hafta sonra yapılan ve seçimlerin sonucunu belirleyen ikinci turda 13 bölgeden hiçbirini kazanamamıştır. Parti lideri Le Pen, seçim Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.138. 86 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/11/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 87 Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.138. 85 39 sonuçlarından sonra yaptığı açıklamada ‘mücadeleye devam‘ sözü verirken ”Bizi hiçbir şey durdurumaz” diye konuşmuştur. Le Pen ayrıca Ulusal Cephe’nin bölgesel meclislerdeki temsilci sayısını üç katına çıkarttığının da altını çizerek, elde edilen sonuçların Ulusal Cephe’yi Fransa’da birçok bölge meclisinde ana muhalefet partisi yaptığını bildirmiştir. FN seçimlerde yenilgiye uğrasa da oylarını artırmayı başarmıştır. 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaklaşık 6,4 Milyon oy alan partinin, bölgesel seçimlerde yaklaşık 6,6 Milyon oy alarak yenilgiye rağmen oy oranını önemli ölçüde artırdığı görülmüştür.88 Uzunçınar, Front National’in “Fransız ulusal kimliğinin iki bin yılı aşkın süredir, üç büyük Avrupa kültürü unsuru Kelt, Germen ve Greko-Latin (Roma Hıristiyanlığı tarafından şekillendirilen) gelenekleriyle” yoğrulduğunu savunduğunu söylemektedir.” 89 Front National 2014’de katıldığı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ülke genelinde büyük bir başarıya imza atmış, yüzde 24,86 oy ve 23 milletvekili çıkartarak Fransa’da birinci Avrupa Birliği Parlamentosunda’da en önemli aşırı sağcı güç olmuştur.90 6.13. Vlaams Belang – Flaman Menfaati Yerel bir Belçika partisi olan Vlaams Belang, aşırı sağcı akıma dahil olduğu gibi Belçika’da Flemenklerden bağımsızlık elde etmek istemektedir. Belçikalı yargıçların ırkçı suçlamasıyla damgaladığı Vlaams Bloc partisinin devamı olarak 2004’te kurulan Vlaams Belang91, 2010 yılında yüzde 7,7; 2014 de ise yüzde 3,7 oranında oy alabilmiştir. Belçika’nın Flanders bölgesinde güçlü olan aşırı sağ popülist parti, 1990’lı yıllardan itibaren o bölgenin en güçlü üç partisinden birisi konumundadır. Partinin merkez üssü Belçika’nın başkenti Brüksel’e yakınlılığı ile bilinen ünlü liman kenti Anvers’dir.92 Vlaams Belang Mayıs 2014 de yapılan son AB Parlamento seçimlerinde yüzde 4,26 oy elde ederek parlamentoya bir milletvekili gönderebilmiştir.93 http://www.abhaber.com/sandik-cikis-anketi-le-pen-ikinci-turda-kazanamadi/ [Son Erişim: 08.01.2016]. Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014, S.140. 90 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-fr-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. 91 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/12/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 92 https://de.wikipedia.org/wiki/Vlaams_Belang [Son Erişim: 08.01.2016]. 93 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-be-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. 88 89 40 6.14. Dansk Folkeparti – Danimarka Halk Partisi Danimarka Halk Partisi (Dansk Folkeparti, DF) 2001-2015 arasında oyunu %12’den %21,1’e çıkartmıştır.94 Henüz 1995’te kurulmasına rağmen Danimarka’nın en büyük ikinci partisi olmayı başaran Dansk Folkeparti, 179 sandalyeli parlamentoda 37 sandalyeye sahip bulunmaktadır.95 2001 ile 2011 yılları arasında liberal-muhafazakar hükümet ile işbirliği içinde bulunan sağ popülist parti Haziran 2015’den itibaren de Lars Lokke Rasmussen önderliğindeki sağ-liberal Venstre hükümetine destek vermektedir.96 Hükümetin muhtaç olduğu bir konuma yükselen sağ popülist Dansk Flkenparti’nin en çok üzerinde durduğu konulardan birisi, yeni göçmen yasalarının çıkarılarak yabancıların Danimarka’ya girişinin zorlaştırılmasıdır.97 Dansk Folkeparti son AB Parlamentosu seçimlerinde Danimarka’nın en güçlü partisi olmuştur. Yüzde 26,6 oy alabilen sağ popülistler dört milletvekili çıkartmışlardır.98 6.15. Perussuomalaiset – Gerçek Finlandiyalılar (PS / PERUS) PERUS 1995’te Finlandiya Kırsal Partisi’nin dağılmasıyla kurulmuştur. Ekonomik konularda solcu görüşlere sahip olsa da, göçmenleri dışlayan Finlandiya’nın sağ popülist ve milliyetçi partisi “Perussuomalaiset” (PERUS / PS) – “Gerçek Finlandiyalılar” 2003’te yüzde 1,6 ve 2004’te yüzde 4 olan oylarını Nisan 2011 seçimlerinde yüzde 19’a çıkararak AB içerisinde büyük dikkat çekmeyi başarabilmiştir. Partinin 2011’de koalisyon hükümetinin dışında kalmış olması Avrupa için bir teselli olmuştur.99 PERUS 2015’te oy oranını yüzde 17,7’ye çıkarmayı başarmış ve kurulan yeni hükümetin ortağı olabilmiştir. 2011’de Finlandiya’da koalisyona giremeyen parti artık bir koalisyon ortağı http://www.dogrulukpayi.com/bulten/56740a98888e0 [Son giris: 04.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Dansk_Folkeparti [Son Erişim: 08.01.2016]. 96 https://de.wikipedia.org/wiki/Regierung_Lars_L%C3%B8kke_Rasmussen_II [Son Erişim: 08.01.2016]. 97 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/13/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. 98 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-dk-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. 99 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/16/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. 94 95 41 olabilmiştir.PERUS 38 milletvekili ile birlikte liberal-muhafazakar parti ve liberal Merkez partisi ile merkez-sağ hükümetine dahil olmuştur.100 PERUS yüzde 12,9 oy oranı ile AB Parlamento seçimlerinde iki milletvekilli kazanmıştır. 6.16. Fremskrittspartiet (FrP) – İlerleme Partisi Vergileri kısma vaadiyle 1973’te protesto hareketi olarak kurulan İlerleme Partisi sonraki yıllarda Avrupa kıtasındaki birçok popülist parti gibi göçmenlere karşı tavır almaya başlamıştır. FrP 2001 ile 2005 arasına merkez-sağ azınlık hükümetine destek vererek siyaset, toplum ve kamuoyunda güç kazanmayı elde edebilmiştir. Aşırı sağcı eğilimden fazlasıyla faydalanan parti 2005 yılında Norveç’in en güçlü ikinci politik grubu olmayı başarmış ve bu başarısını sekiz yıl sürdürebilmiştir.101 FrP 2009’da yüzde 22,9 oy almıştır. 2013 seçimlerinde yüzde 16,3 oy ile ülkenin üçüncü partisi olmuştur.102 FrP Ekim 2013’den beri muhafazakar parti ile birlikte hükümet ortağı pozisyonunda ve 18 bakanlığın yedisini kendi elinde tutmaktadır. Norveç AB üyesi olmadığı için AB Parlamento seçimlerine de iştirak etmemiştir. Oslo’da düzenlediği saldırılarda 77 kişiyi katleden aşırı sağcı terörist Anders Behring Breivik’in İlerleme Partisi üyesi olduğu ve geçmişte gençlik kollarında yer aldığı ortaya çıkmıştır.103 Almanya’da yayınlanan “Bild” Gazetesinden sonra gelen ikinci büyük bulvar gazetesi “Express”de Breivik’in Norveç saldırısından kısa bir süre önce Almanya’nın Hessen Eyaletinde araba sürerken Kriminal Polis (BKA) tarafından durdurulduğu, aracının arandığı ve arabanın içinde yüklü miktarda silah ve mermi bulunmasına rağmen hiçbir işlem yapılmadan, hatta Norveç güvenlik güçlerine bile haber verilmeyerek Breivik’in devam etmesine izin verildiği haberi yer almıştır.104 6.17. Sverigedemokraterna (SD) – İsveç Demokratları https://de.wikipedia.org/wiki/Perussuomalaiset [Son Erişim: 08.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/14/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. 102 https://de.wikipedia.org/wiki/Fremskrittspartiet [Son Erişim: 08.01.2016]. 103 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/14/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. 104 TV-Doku deckt auf: Deutsche Polizisten ließen Massenmörder Breivik laufen, in: Express, 07.01.2015, S.4. 100 101 42 Kurulduktan bir yıl sonra, 1989’da yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya giren Sverigedemokraterna (SD) – “İsveç Demokratları”, “İsveç’i İsveçli Tutun” sloganını kullanmaktadır. Parti, ırkçı olmadığını ancak çok kültürlülüğe karşı olduğunu belirtmektedir. İsveçli Demokratların göçmenleri sınır dışı etme planları arasında, göçmenleri İsveç’i terk etmeye teşvik etmek için ödeme yapmak bulunmaktadır.105 “İsveç Demokratları” 2002 – 2014 arası oy oranlarını tam sekiz kat artırarak %1,4’ten, %12,9’a çıkartmayı başarabilmiştir.106 SD Mayıs 2014 de yapılan AB Parlamento seçimlerinde yüzde 9,67 oy alarak, Brüksel’e iki milletvekili gönderebilme imkanı elde edebilmiştir.107 6.18. Jobbik – Daha İyi bir Macaristan Hareketi Jobbik aşırı sağ pozisyonda milliyetçi, yurtsever ve Turancı görüşe sahip bir Macar partisidir. Jobbik ilk olarak 2002 senesinde “Sağcı Gençlik Topluluğu” (Jobboldali Ifjúsági Közösség – JOBBIK) ismiyle, Katolik ve Protestan Macar üniversite öğrencileri tarafından kurulmuş ve 24 Ekim 2003 tarihinde siyasi bir parti halini almıştır. Macaristan’da yapılan 2010 genel seçimlerinde yüzde 16,7 oy alarak ülkenin en büyük üçüncü partisi konumuna gelmiştir.108 2014’de düzenlenen parlamento seçimlerinde parti 20,2 oy alarak meclise 23 vekil gönderebilmiştir.109 Hala ülkede en güçlü üçüncü parti olan Jobbik, siyaset bilimi tarafından aşırı sağ bir parti olarak sınıflandırılabilir, ancak parti yönetimi sol veya sağ görüşün her ikisini de reddetmektedir. Jobbik yönetimi partiyi yalnızca “vatansever” olarak tanımlamaktadır. Jobbik Partisi bağlı bulunduğu siyasal ideolojiyi hiçbir elit tabakayı desteklemeyen, popülist (halkçı) ve milliyetçi bir duruş olarak tanımlamaktadır. Mitinglerinde nazi partisi benzeri görüntüler veren, taraftarları tek tip üniforma ve kol bandı takan Jobbik, faşist olduğu konusundaki eleştirilere, kendilerinin sağcı bile olmadıklarını, sadece vatansever oldukları yanıtını vermiştir. Jobbik seçim sloganı olarak da kendine, “Macaristan Macarlarındır” sözlerini seçmiştir. Jobbik ekonomik anlamda küreselleşen kapitalizmi ve Macaristan’da yabancı yatırımcıların etkisini reddetmektedir. Diğer ülkelerde yaşayan Macarların haklarını savunan Jobbik Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da Azerilere işledikleri katliamlarını tanıyan bir tasarıyı gündemine almıştır. Ermenistan’ın büyük eleştirisi ile karşılaşan Jobbik parti başkanı ve aynı zamanda http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/15/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. 106 http://www.dogrulukpayi.com/bulten/56740a98888e0 [Son giris: 04.01.2015]. 107 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-se-2014.html [Son giris: 08.01.2015]. 108 https://tr.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son giris: 08.01.2015]. 109 https://de.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son giris: 08.01.2015]. 105 43 tarih bilimcisi Gábor Vona, iktidara gelmeleri durumunda Hocalı Katliamı’nı bir soykırım olarak tanıyacaklarını söylemiştir.110 Jobbik son 2014 AB Parlamento seçimlerinde yüzde 14,7 oy alarak ülke genelinde ikinci büyük parti olabilmiştir. Parti bu şekilde Brüksel’e üç parlamenter gönderebilmiştir. 111 6.19. Altın Şafak Altın Şafak 1985 yılında hareket olarak kurulan ve 1993 senesinde siyasi parti olarak kaydedilen Yunanistan’ın aşırı sağ görüşlü bir partisidir. Parti, Yunanistan’da göçmenlere karşı yaptığı eylemlerle tanınmaktadır. Marksizm ve Neo-liberalizm karşıtıdır. 7 Kasım 2010’da yapılan yerel seçimlerde Altın Şafak Atina belediyesinde oyların yüzde 5,3’ünü alabilmiş ve Belediye meclisinde 1 sandalye kazanmıştır. Atina’da göçmenlerin çok yaşadığı bölgelerde partiye verilen oylar yüzde 20’lere kadar çıkmıştır.112 Parti ilk başlarda marjinal bir oluşum olarak devam etmiştir. Bu şekilde Mayıs 2009 ulusal seçimlerde sadece 23.564 (yüzde 0.46) oy alabilmiştir. Fakat gerilimlere ve şiddet dolu protestolarına her fırsatta devam etmiştir. Nasyonal sosyalizm yanlısı parti sempatizanları antisemit veya Neo-Nazi olarak adlandırılmaktan rahatsız değillerdir. Yunan güvenlik güçleri içerisinde bazı birimlerin Altın Şafak Parti Başkanı Chrysi Avyi ile ilişkileri olduğu ortaya çıkmıştır. Avyi’nin 2010 yılında hitler selamı yaptığı pozları medyaya yansımıştır. Yunanistan’da Mayıs 2012’de yapılan ulusal seçimlerde, parti yüzde 7 oy oranı alabilmiş, 300 sandalyeli parlamentoda 21 sandalye kazanmıştır. Ancak, 17 Haziran 2012’de tekrarlanan seçimlerde, küçük bir oy kaybıyla beraber milletvekili sayısı 18’e gerilemiştir.113 2010 ile 2015 yılları arasında borç ve ekonomik krizlerle boğuşan Yunanistan’da 2015’de iki seçim yapılmıştır. Altın Şafak partisi Ocak 2015’de yüzde 6,3; Eylül 2015’de ise yüzde 7,0 oy alarak 18 vekil çıkarabilmiştir.114 2014 Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde Altın Şafak yüzde 9,4 oy alarak 3 milletvekili çıkartabilmiştir.115 https://tr.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son giris: 08.01.2015]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-hu-2014.html [Son giris: 08.01.2015]. 112 https://de.wikipedia.org/wiki/Chrysi_Avgi [Son giris: 08.01.2015]. 113 https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_%C5%9Eafak_%28Yunanistan%29 [Son giris: 08.01.2015]. 114 https://de.wikipedia.org/wiki/Chrysi_Avgi [Son giris: 08.01.2015]; https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_%C5%9Eafak_%28Yunanistan%29 [Son giris: 08.01.2015]. 115 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-el-2014.html [Son giris: 08.01.2015]. 110 111 44 6.20. Rusya Liberal Demokrat Partisi LDPR LDPR eski adıyla “Rusya Liberal Demokrat Partisi” Rusya Federasyonu’nda aşırı sağ bir siyasi partidir. Vladimir Jirinovski partiye 1992’deki kuruluşundan bu yana liderlik yapmaktadır. Parti, 90lı yıllarda hem komünizme hem de sınır tanımayan kapitalizme karşı olması nedeniyle 1993 Duma seçimlerinde çeşitli seçmen kitlelerinden oy toplayarak başarı elde etmiştir. 2007 seçimlerinde parti yüzde 8,1 oy almış ve Devlet Duması’ndaki 450 koltuktan 40’ını kazanmayı başarmıştır. 2011 seçimlerinde oy oranını yüzde 11,2’ye, milletvekili sayısını ise 56’ya arttırmayı başarmıştır.116 Partinin imajı ve hareket merkezi, tamamıyla lideri Jirinovski’ye bağlıdır. Vladimir Jirinovski Rusya’da 2012 yılında yapılan son başkanlık seçimlerinde güçlü lider Putin’e karşı yüzde 6,2 oranında oy kazanabilmiştir.177 İsmine rağmen, parti, sıklıkla “ne liberal ne de demokratik” şeklinde tanımlanmaktadır. Parti kendini merkezci ve reformist olarak tanımlarken, sıklıkla aşırı sağ ve Rus ultra milliyetçiliği, mali olarak sağ ulusal halkçılık ve otoriter muhafazakarlık ile özdeşleşmiş olarak kabul edilmektedir. Parti ideolojisi baskın olarak Jirinovski’nin fikirleri olan “Emperyal yeniden fetih” (yenilenmiş bir Rus İmparatorluğu) ve “Büyük Rusya”nın otoriter vizyonu temelinde şekillenmiştir.118 Neo-Nazi grupların giderek artmaya başladığı Rusya’da son yıllarda yaşanan ırkçı saldırılarda çok sayıda Çeçen, Tacik ve eski Sovyetler Birliği üyesi Kafkas ülkelerinden gelen göçmenler öldürülmüştür. Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı araştırmaya göre, Rusya’da 2010 yılında 37 kişi nefret suçları kurbanı olmuştur.119 Rusya’da 2011 yılında 20 kişi otonom aşırı sağ örgütler tarafından öldürülmüştür. 2009 ile 2011 seneleri arasında ölenlerin toplam sayısı 155 olarak kayıtlara geçmiştir. 2010’lu yıllarda Neo-Naziler tarafından öldürülen insanların sayılarında azalma gözlemlenmektedir. 2012 yılında Rusya’da aşırı sağcılar tarafından öldürülenlerin sayısı 19’a gerilemiştir. Rusya’da özellikle futbol maçları ve spor müsabakaları esnasında aşırı sağ şiddet olayları vukuu bulmaktadır.120 https://tr.wikipedia.org/wiki/LDPR [Son giris: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Liberal-Demokratische_Partei_Russlands [Son giris: 08.01.2015]. 118 https://tr.wikipedia.org/wiki/LDPR [Son giris: 08.01.2015]. 119 http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/17/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son giris: 04.01.2015]. 120 https://de.wikipedia.org/wiki/Rechtsextremismus [Son giris: 08.01.2015]. 116 117 45 7. IRKÇILIK İLE MÜCADELE 7.1. Stratejik Eylem Önerileri Genel itibariyle Avrupa’da yerli partiler ve AB kurumları aşırı sağcılığa ve ırkçılığa karşı henüz bir reçete, bir çözüm bulabilmiş değildirler. Bu bağlamda Avrupa Birliği kurum ve kuruluşları Türkiye Cumhuriyeti ile işbirliği içerisinde hareket ederek ortak çözüm stratejileri oluşturabilirse daha başarılı olabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti AB’ne şu konularda yardımcı olabilecektir: 7.1.1. Daha Fazla Katılım (İmkanının) Sunulması Aşırılığı ve ırkçılığı önlem için insanların isteklerinin dikkate alınması ve kendilerine söz verilmesi gerekmektedir. Bu ise en iyi şekilde sivil toplumun değişik oluşumlarına ve siyasete katılım ile gerçekleştirilebilir. Türkiye Cumhuriyeti kendi siyasileri vasıtasıyla ülkeler arası temaslarında bu konuyu dile getirerek Avrupa ülkelerinde hem göçmen kökenlilerin hem yerli halkın daha fazla katılım sağlamalarını teşvik etmelidir. Göçmenlerin uyumunun yanı sıra yerli halkın da topluma ve siyasete uyumu gerekmektedir. Çünkü ırkçılık yerli halkın da topluma ve siyasete uyumunda bir sorunu olduğuna işaret etmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri içinde demokrasi projelerinin Türkiyeli siyasi vakıf ve araştırma merkezleri tarafından desteklenmesine izin verilmesi ve karşılıklı siyasi işbirliğinin gündeme alınması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti bütün AB üyesi vatandaşları için geçerli olan yerel seçme ve seçilme hakkının yarım yüzyıldır o ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarına da uygulanmasını sağlamalıdır. 7.1.2. Kota Uygulaması, Kültürlerarası Açılım Ve Çok Kültürlülük En sürekli, en etkili ve en iyi radikalleşme ve ırkçılığı önleme stratejisi toplumda yaşayan her kesimden insanların ve Müslümanların devlete ve topluma uyum ve katılımı ile gerçekleştirebilir. İnsanların isminden, dininden, başörtüsünden, saç renginden veya sakalından dolayı işe alınmaması veya konut, eğitim, siyaset gibi sektörlerde ayrımcılığa uğraması bu konularda ayrımcılıkla mücadeleyi zaruri kılmaktadır. Bu bağlamda pozitif ayrımcılık olan ’’kota uygulaması’’ bir adım teşkil edebilir. Avrupa’nın birçok ülkesinde bayanlara uygulanmakta olan bu pozitif ayrımcılık örneği göçmen ve Müslümanlara da uygulanabilmesi düşünülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde farklılıkları değerlendirmeyi en iyi bilen ülkelerden biridir. Yüzyıllarca medeniyetler inşa etmiş Osmanlı İmparatorluğunda farklılıklar devletin her yerine gelebilmiştir. Farklılıklar tehlike değil, başarıya giden yoldur. Avrupa ülkelerinin – kısmen de olsa İngiltere hariç – birçoğu bu stratejiyi anlayamamaktadır. Avrupalı yetkililere Osmanlı örneğinin başarı getirebileceğini ve rekabet gücünü artırabileceğini her ortamda anlatmak gerekmektedir. Avrupa barış ve huzur ikliminde yürümek ve rekabet içinde olduğu diğer bölgeler ile başarı elde etmek istiyorsa, bilhassa devlet dairelerinde ve sivil kurum- ve kuruluşlarda ‘kültürlerarası açılımı’ ve ‘çok kültürlülüğü’ şimdikinden daha belirgin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Çok kültürlülük bağlamında Türkçe için de yeniden seferber olunması gerekmektedir. Avrupa ülkelerinde gittikçe azalan ve kaybolan Türkçe dil dersleri resmi seçmeli dil olan Almanca, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Çince, Rusça gibi dillerin yanı sıra AB ülkelerinde kabul ettirilmelidir. Bu bağlamda asimilasyona karşı bir devlet politikası geliştirilmelidir. Verilen mücadele kültürel asimilasyon ile sınırlı kalmamalıdır. 46 7.1.3. Her Türlü Aşırılığa Karşı Mücadele Edilmesi Aşırı dindarlığa karşı yaygın olan çalışmaların yanı sıra, ırkçılık, İslam- ve Müslüman düşmanlığının ulusal ve uluslararası platformların sadece gündemlerine değil, merkezine alınması gerekmektedir. Birleşmiş Milletler, G20 zirveleri, Davos ekonomik zirveleri, Avrupa Birliği, İnsan Hakları komisyon ve örgütleri, AGİT, ülkeler arası yüksek düzey görüşmeler gibi uluslararası platformlarda ve örneğin Alman İslam Konferansı, eyaletler ve belediyeler düzeyinde kurulan ulusal yuvarlak masalar ve konferanslarda ırkçılığın, İslam- ve Müslüman düşmanlığının gündeme alınması için baskı ve istekte bulunmak. Düzenlenen ulusal ve uluslararası toplantı ve platformlarda ırkçılığın gündeme getirilerek devlet temsilcileri ve STK’lar ile birlikte çeşitli eylem planları oluşturulmalıdır. Çoğu platformlarda ön planda tutulmak istenilen aşırı İslamcılık ve Yahudi düşmanlığı (Antisemitizm)’in yanı sıra yabancı ve İslam düşmanlığının da gündem olması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir. Örneğin Devlet Başkanımızın Davos konuşmasında yaptığı gibi İslam ve Müslüman düşmanlığının da dünyanın gündemine oturtulması elzemdir. Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında belirli bir müddet başarılı olmuş ırkçı ve aşırı sağ partileri dışlayan “elit anlaşması” son 15-20 yıldır yumuşamaya başlamıştır. Irkçıların düzenlemek istedikleri yürüyüşlerin iptali için girişimlerde bulunulması gerekmektedir. Aşırı sağ partilere karşı bütün partilerin, STK’ların, kiliselerin, üniversite, araştırma enstitüleri, sendikaların, işveren kurumlarının birleşerek ve “elit anlaşmasını” tazeleyerek yeniden toplu bir mücadeleye girmeleri gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti başkonsolosluklar ve STK’lar aracılığı ile bu oluşumlara destek verebilir. Siyaset toplumda yaşanan ekonomik, güvenlik ve sosyal sorunların etnikleştirilmemesi ve dinleştirilmemesi için özen göstermelidir. Uzun vadeli topluma kazandırılması hedeflenen ancak ırkçı düşüncelerden inadına vaz geçmek istemeyen aşırı sağcıların kararlı bir şekilde dışlanmaları ve yaptıklarının doğru olmadığı bildirilmelidir. 7.1.4. Irkçıların Devlet Dairelerinden Ve Sivil Toplum Kurumlarından Uzaklaştırılması Devlet dairelerinde ve sivil toplum kuruluşlarında (Dernekler, atıcı kulüpleri, spor kulüpleri, itfaiye kurumları vs.) Neo-Nazilerin, yabancı düşmanlarının ve ırkçıların tespiti ve görevden uzaklaştırılması şarttır. Güvenlik güçleri hakkında yapılan şikayetlerin ciddiyetle üzerine gidilmesi ve işleme konulması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yüksek düzey temaslarında bu konuya işaret etmesi gerekmektedir. Devlet dairelerinde, kiliselerde ve toplumun birçok yerinde görev yapan yetkili kişiler ve basit memurlar arasında dostluk grupları oluşturulması onların Türkiye’ye gelmeleri ve Türkiye’den buraya iade-i ziyaretlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 7.1.5. Güvenlik Güçlerinin Irkçılığa Karşı Duyarlılığının Artırılması Güvenlik ve emniyet güçlerinin ırkçı ve yabancı düşmanı olaylarda daha duyarlı olmaları ve araştırmalarını geçmişe kıyasla daha ciddi ve titiz yapmaları sağlanmalıdır. Emniyet güçleri aşırı sağa ve ırkçılığa karşı bilinçlendirilmeli, çeşitli eğitim seminerlerinden geçmelidir. Türk ve Avrupalı emniyet güçleri ile iletişim sağlanmalı, ortak projeler izlenmelidir. Zaman zaman karşılıklı ziyaret- 47 ler gerçekleştirilerek ön yargıların azalması ve dostlukların oluşmasına yönelik projeler oluşturulmalıdır. 7.1.6. Gelecekteki Proje, Broşür Ve Açıklamalarda Ciddi Katkı İmkanlarının Sunulması Ulusal ve uluslararası ırkçılıkla mücadele kurumlarının proje ve yayımlarında ülkemizin de ciddi manada katkı sunabilmesi, proje planlamalarında, yayımlanması düşünülen metinlerde söz sahibi olması gerekmektedir. 7.1.7. Diyanet İşleri Başkanlığı İle Kiliseler Arasında Irkçılıkla Mücadele İşbirlikleri Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülüğünde Avrupa’da ki kiliseler (özellikle Vatikan aracılığı ile Katolik kiliseleri ve ülkelerde ki Protestan kiliseleri) ile İslam düşmanlığı, ırkçılık ve aşırı sağa karşı mücadele platformları, proje, basın açıklamaları, tekzip yazıları, kamuoyu duyuruları, hutbe, kiliselerde vaaz, aksiyon gün ve haftaları kararlaştırılması. Kiliselerin yanı sıra ırkçılıktan mağdur olmuş veya hala olmakta olan Musevi cemaatler, diğer Müslüman kuruluşlar ile de aynı şekilde işbirliği. 7.1.8. Müslüman Ve Göçmenlerin Eşitliği Yabancı düşmanlarına, ırkçılara ve İslam’ı kötüye kullanan fanatiklere karşı en iyi korunma ve mücadele göçmenlerin ve Müslümanların tanınması ve kabulü ile gerçekleşebilir. Ancak İslam’ın ve Müslümanların kiliseler ve diğer dini cemaatlerle yapısal eşitliliği ve Müslümanların Avrupa’da toplumsal hayata katılımı gerçekleşirse, yani Müslümanlar ve göçmenler ülkelerin doğal, asli bireyleri olarak kabul görürlerse bu konuda başarı elde edilir. Avrupalı ülkelerin Türkiye’de ki dini ve etnik azınlıklarına özel statü ve eşitlik istemeleri gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti ve kurumları da aynı şekilde Avrupa’da ki Müslümanların eşitliği konusunda girişimlerde bulunabilmelidir. 7.1.9. Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarının Teşviki Artan ırkçı ve İslam düşmanı saldırı ve suçlardan dolayı ırkçı, İslam düşmanı ve ayrımcı saldırıları ve tehditleri kayıt altına alan, danışmanlık hizmeti sunan ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele ofisleri için bütçe ayrılması. Ayrımcılığa, ırkçı bir saldırı veya tehdide maruz kalmış insanların detaylı bir şekilde olayları kaydettirmeleri. Bunun yanı sıra bu ofislerde cami saldırıları ve diğer ırkçı ve İslam düşmanı olayları da bildirip, kaydettirmeleri. Bu bürolara bilhassa basına ve kamuoyuna yansımayan olayların da bildirilmesi ve kayda geçmesi devletimiz adına önemli bir bilgi kaynağı oluşturabilecektir. Yurtiçi ve yurtdışında bu gibi büroların, izleme merkezlerinin, ırkçılığa karşı proje geliştiren STK’ların desteklenmesi ve bu kurumların raporlarından yararlanılması. 7.1.10. Ayrımcılık Yasasının Tanıtımı Birçok AB ülkesinde mevcut olan ve AB kurumlarının baskıları ile ulusal hukuka girmiş olan ayrımcılık yasaları ülkelerde daha fazla kişiye tanıtılmalıdır. İnsanlar ayrımcılık ile ilgili hukuki bilgilendirmelere ihtiyaç duymaktadır. Ayrımcılık ile mücadele projeleri bağlamında bu konu Avrupa’da ki Türk, göçmen ve yerli topluma aktarılmalıdır. 48 7.1.11. Her Türlü Radikalleşmeye Karşı Önlem Projelerinin İnşası Bazı Müslümanlarda radikalleşme cami-cemaati ortamından ziyade daha fazla internet ortamında ve cami-cemaatinin kontrolü dışındaki ortam- ve mekanlarda olduğu gibi, aşırı sağ ve ırkçıların radikalleşmeleri de gittikçe toplum dışından çıkarak sanal dünyada gerçekleşmektedir. Genelde bu gibi aşırılıklara karşı din görevlileri, papazlar, öğretmenler, dernek başkanları, üyeler, cemaat ve ziyaretçiler bilgi notları, siyasi/genel kültür dersleri ve rehberlik eğitimi ile katkı sunabilirler. Bu projelerin devlet ve kamu ödemeleri ile desteklenmesi gereklidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ırkçılık ve radikalleşme ile mücadele eden kurumları bu gibi projelere maddi ve manevi destek sunmaları gerekmektedir. 7.1.12. Kadın Erkek Eşitliği, Cinsellik Ve Şiddet Türkiye’de uygulanan bazı projeler Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarımıza da uygulanması gerekmektedir. Örneğin “kadına şiddete hayır” veya “kadına karşı tacize hayır” gibi projeler ile AB ülkelerinde kadın-erkek eşitliği, cinsellik ve şiddet konularında olumsuz bir imaja sahip olduğumuzdan dolayı vatandaşlarımızın bilinçlenmesi gerekmektedir. 7.1.13. Irkçılığa Ve Özellikle Kurumsal Irkçılığa Karşı Siyasi Önlem Ve Tedbirler Avrupa devletleri eğitim, aile, yerleşim, iş ve sosyal politikalarını tekrar ırkçılığa karşı uyarlaması gerekmektedir. Şehirlerde inşa edilen konut ve yerleşim alanları daha fazla çeşitlilik göstermesi gerekmektedir. Gettoların oluşmaması için şehir projeleri geliştirilmelidir. Okul sınıfları belirli göçmen ve dini gruplar ile doldurulmamalıdır, yabancı uyruklu öğrenciler daha fazla teşvik edilmelidir, geçmişte yaşanmış olumsuz tecrübelerden dolayı artık öğretmenler de sürekli çok kültürlülüğe ve değişikliğe yönelik eğitilmelidir. Ders müfredatları ve kitapları çok kültürlülüğü ve farklılığı kazanç olarak göstererek yeniden uyarlanmalıdır. AB ülkeleri ile Türkiye arasında geliştirilecek öğrenci değişim programları ile dostluk köprüleri kurulmalıdır. Okul sınıfları ile güvenlik güçleri arasında hayata geçirilecek ‘aydınlatma projeleri’ neticesinde güvenlik görevlileri öğrencileri ırkçılığa karşı eğiterek aydınlanmalarını sağlanmalıdır. Avrupa ülkeleri ve Türkiye arasında dostluk grupları, kardeş şehir, kardeş spor kulüpleri, kardeş akademi dernekleri, kardeş üniversiteler gibi projelerle hem bilgi alış verişi, hem karşılıklı hoşgörü ve güven ortamları oluşturulmalıdır. Geçmişte yine olumsuz tecrübeler yaşanmış olan yabancılar dairelerinde ve diğer devlet kurumlarında çalışan görevli ve memurlar da aynı şekilde eğitimden geçirilmelidir. Orta kesim Avrupa toplumunun omurgasını oluşturmaktadır. Hitler’in en büyük destekçisi ve onun iktidarda kalmasını sağlayan orta kesim olmuştur. Avrupa’da orta kesim ekonomik darboğaz sebebiyle sağa eğilmeye başlamıştır. Bunun önlenmesi gerekmektedir. Ekonomik krizlerin olduğu zaman dilimlerinde daha sıkça rastlanan ırkçılık ve insan düşmanlığına karşı sosyal politikalara öncülük vererek toplumun ve bilhassa orta sınıf ve dar gelirli insanların refah seviyesinin artırılmasına veya en azından düşmemesine yönelik sosyal politikalara ağırlık verilmelidir. Bu bağlamda paylaşım ve adalet politikaları da tekrar gözden geçirilmelidir. NSU gibi aşırı sağcı Nazi teröristlerinin kurbanı olan, neredeyse her gün Neo-Naziler tarafından saldırıya uğrayan göçmen, Müslüman ve Türk insanlarının can ve mal güvenliği korunmalıdır. Evleri ve ibadethaneleri kundaklanan, hastanelik edilen veya öldürülen Türkler için Türkiye Cumhuriyeti devleti İsrail devletinin vatandaşına verdiği hassasiyeti ve değeri göstermelidir. 49 7.1.14. Psikolojik, Hukuki Ve Medya Destek Programları Neo-Nazi, ırkçı ve aşırı sağ kurbanı olmuş, Türk vatandaşların psikolojik ve hukuki mağduriyetleri karşılanması gerekmektedir. Irkçı saldırılara uğramış vatandaşların bir kısmı korku ve panik atak ile mücadele etmektedir. Bireysel korkular tedavi altına alınmazsa bu kitlesel paniğe dönüşebilir. Devletimizin yetkilileri tıbbi ve psikiyatrik desteğe ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza ulaşması ve yardımcı olması gerekmektedir. Haklarını bilmeyen birçok ırkçı saldırı mağduru vatandaşımıza konsolosluklar vasıtasıyla yardımcı olunması gerekmektedir. Olayların duyulması ve gündemde tutulması için Türk (ve Avrupa) medyası ile irtibat sağlanmalı, gündem oluşturulmalıdır. Medyanın ırkçılık ve yabancı düşmanlığı hakkında daha duyarlı olması için göçmen kökenli insanların medya kurumlarına yönlendirilmesi, diğer yandan Avrupalı yerli medyanın göçmenlere karşı daha açık ve geçirgen olması sağlanmalıdır. “Facebook”, “Twitter” gibi sosyal medya araçlarında kullanılan ırkçı söylem ve hakaretlerin takibe alınması, silinmesi ve hesapların kapatılması gerekmektedir. 7.1.15. Camilerin Polis Tarafından Korunması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetkilileri Avrupalı meslektaşları ile yapacakları temaslarda son yıllarda Avrupa ülkelerinde yüksek artış gösteren cami saldırıları nedeniyle artık oradaki ibadethanelerin de Yahudi sinagoglar gibi güvenlik güçleri tarafından 24 saat korunmasını sağlamalıdır. Anti-Semitizme karşı derhal tedbirler alınırken, İslam düşmanlığı görmezden gelinmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda çelişkili ve çifte standartlı siyasete de son verilmelidir. 7.1.16. Kültür Ve Diyalog Projelerinin Geliştirilmesi Araştırmalar aşırılığın ve düşmanlığın genellikle birbirinden bihaber olan, birbirini tanımayan kişiler arasında olduğunu göstermektedir. Örneğin yok denecek kadar az yabancının bulunduğu Almanya’nın doğusunda ırkçılık ve yabancı düşmanlığı en yüksek orandadır. Avrupa genelinde fahri diyalog sorumlularının yetiştirilmesi, insanların tanışmasına ve konuşmasına vesile olabilecektir. Bu proje vesilesiyle Avrupa’da ki Türk STK’larının özellikle gençlik kolları ve çevresinde bulunan gönüllü gençlerin değişik kültür ve dinler hakkında bilgi edinerek eğitilmeleri ve kıtada barışa ve Medeniyetler İttifakına katkı sunmaları amaçlanmaktadır. Doğru ve gerçek bilgilerle donatılmış dini hüviyet ile mevcut olumsuz imajın ve önyargıların önüne geçen diyalog elçileri ile toplumda önemli iletişim ve önlem görevleri üstlenmelidir. Müslümanlığı, İslam’ı, Türk kültürünü ve medeniyetini tanıtma, bilgi ve diyalog ile ırkçılık, İslamofobya, İslamve Müslüman düşmanlığına karşı mücadele görevleri üstlenen iki ve daha fazla dile hakim olan gençler dini, kültürel, siyasi, işveren vs. teşkilatlarına gelen insanlara, spor kulüplerine, anaokul, okul, üniversite ve STK gruplarına İslam’ı, Müslümanlığı, Türk kültürünü ve medeniyetini tanıtarak ırkçılığı ve İslam düşmanlığını önleyecek adımlar atmalıdır. Devletimiz ile gönül bağı olan bu diyalog ve kültür elçileri vasıtasıyla menfaatlerimiz çeşitli platformlarda, yuvarlak masalarda ve birçok istişare ortamlarında dile getirilebilir. Bu proje ile bir yandan ülkemize ve dinimize olan ilginin artması sağlanabilir, diğer yandan ise gençlerin sorumluluk almaları teşvik edilerek, onların STK’lar ile toplum arasında fahri köprü fonksiyonu yapmaları sağlanmış olur. 50 7.1.17. “İslam’da Şiddet Ve Terör” Projesine Karşılık Verme Avrupa’da ve hatta dünyada ’’İslam’’ ve ’’Müslüman’’ denilince akla terör, şiddet, ölüm gelmektedir. Kitlesel iletişim ve medya araçlarını çok iyi kullanan algı operatörlerine (toplum mühendislerine) karşı ’’İslam’da şiddet ve terör’’ konusu da imaj kampanyaları ile düzeltilmelidir. İslam’ın mevcut imajını oluşturmak için belirli iş adamları, kuruluşlar, uluslararası teşkilatlar milyarlarca dolar harcamaktadır. Aynı şekilde Türk ve diğer İslam devletleri ve işadamlarının öncülüğünde İslam’ın imajına yönelik projeler gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 7.1.18. “Basın Açıklamaları Ve Kamuoyu Duyuruları Türkiye Cumhuriyeti’nin İnsan Hakları İnceleme Komisyonu gibi ırkçılık ve insan düşmanlığına karşı mücadele eden kurum ve kuruluşlarının çeşitli vesilelerle İslam ve yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa karşı devamlı olarak basın açıklamaları ve kamuoyu duyuruları, kınamalar ve gazetelere gönderilen tekzip metinleri ile mücadele etmelidir. Basın açıklamalarında toplumun sadece ve sadece barış ve birliktelik içerisinde inşa edilebileceği vurgulanmaktadır. Avrupa ve Hristiyan toplumunun önemli dini ve milli günlerinde Türkiye’nin Avrupa ile bağlılığı ve Hristiyan bayramlarına saygıyı göstererek ırkçılık ve Müslüman düşmanlığına karşı önlem almaya ve karşılıklı hoşgörü ve saygı esasında huzurlu bir diyaloğu hedeflenmesi önem arz etmektedir. Çok dilli yapılması gereken açıklamalar ile ülkemizde görev yapan yurt dışı basın mensuplarına destek olunması, onlar ile sağlıklı iletişim içine girilmesi hem ırkçılık ve İslam düşmanlığına karşı bir mücadele hem de ülkemizin imajına yönelik bir çalışma olarak görülebilmektedir. 7.1.19. Aksiyon Gün Ve Haftaları Devletimiz 2015 yılının ilk günlerinde Paris’te yaşanan Charlie Hebdo saldırıları sonrasında her türlü düşmanlığa ve teröre karşı olduğunu Fransa Cumhurbaşkanına dayanışma ziyaretinde bulunmuş olan başbakanımız vasıtasıyla ilan etmiştir. İstanbul Sultanahmet’te düzenlenen intihar saldırısı sonrası da aynı şekilde bütün saldırılarda uluslararası toplum ile birlikte teröre karşı aksiyon günleri, toplu dualar ve yürüyüşler ile barışa ve kardeşliğe katkı sunulması gerekmektedir. 2011 ırkçı Norveç saldırıları, NSU gibi Neo-Nazi terör saldırıları ve cami kundaklamaları sonrasında da aynı şekilde uluslararası aksiyon günleri ve uluslararası dayanışma sağlanması gerekmektedir. 7.1.20. Özeleştiri, Profesyonelleşme Ve Maddi Destek Irkçılık ile mücadele kapsamında özeleştiri yapılarak Avrupa’da ki Türk kökenli soydaşlarımızın daha aktif hale gelmeleri için projeler hazırlanmalıdır. Avrupalı Türk STK’ları bir diaspora siyasetine yakışır profesyonelliği hala gösterememektedir. Derneklerin profesyonelleşmesi, akademisyen ve genç nesillere daha da açık olmaları sağlanmalıdır. Gurbetçi-işçi derneklerinin yerine akademisyen ağırlıklı dernekler inşa edilmelidir. Bunun için ise bazı Avrupalı ülkelerin siyasi vakıf ve başka dernekler üzerinden milyonlarca AVRO para ayırdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti de bütçe ayırmalıdır. 7.1.21. İslam Düşmanlığının Suç Istatistiklerine Dahil Edilmesi Müslüman kuruluşlara veya kişilere yönelik saldırılar için Avrupa’nın birçok ülkesinde ve bilhassa Almanya’da hala özel bir istatistik tutulmamaktadır. Devletimiz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı vasıtasıyla bu konuyu yüksek düzeyde görüşerek bir çözüme kavuşturması 51 gerekmektedir. Avrupa ve Almanya’da İslam düşmanlığı için artık müstakil bir istatistiğin tutulmasının zamanının geldiği vurgulanmalıdır. İslam düşmanı olayları sistematik, yapısal ve resmi olarak küçümsenmemesi gerekmektedir. Bu olay Avrupalı devletler için bir samimiyet testi olarak görülebilir. 7.1.22. “Nsu Sağ Terörü”nün Açığa Kavuşturulması Avrupa’da ki insanlarımız NSU cinayetleri sonrasında devletin güvenlik güçlerine ve derin siyasetine güvensizlik duymaya başlamıştır. Avrupa ve Almanya’da ki soydaş ve akrabalarımız yaşadıkları ülkelerin aşırı sağ ve ırkçı terör olaylarının açığa kavuşacağını beklememektedirler. NSU davası sürecinde kendileri ile alay edildiğini düşünen insanlarımız bu olaylarının samimi bir şekilde açığa kavuşturulmasını Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurumlarından beklemektedirler. Devletimizin güvenlik ve istihbarat birimlerine düşen görevler sonucunda bu olayın aydınlatılmasına katkı sunması gerekmektedir. Bu bağlamda devletimizin ve güvenlik birimlerimizin hazırladığı dosya ve raporlar samimi olduğu düşünülen ve gerçekten yardım talep eden bazı Avrupalı siyasiler, hükümetler ve güvenlik birimleri ile de paylaşılabilmelidir. Bu konuda Türkiye’ye en fazla yardımı dokunabilecek ülke ABD ve onun ulusal güvenlik ajansı olan NSA ve dış istihbarat teşkilatı CİA olduğu düşünülmektedir. Bir önceki Federal Almanya Başsavcısı Harald Range aşırı sağcı NSU Terör Örgütünün gün yüzüne çıkmasını “Almanya’nın 11 Eylül’ü” olarak adlandırmıştır. Aşırı sağcıların dini istismar eden radikallerle kıyaslandığında çok daha fazla suç işledikleri manidardır. Bu nedenden dini istismar eden radikallerin boyutu, düzeyi ve değeri Avrupa genelinde hala en yüksekmiş gibi gösterilmektedir. Bu dengesizlik anlaşılamamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devlet kurumları bu nedenden dolayı buna açıklık getirilmesini istemesi gerekmektedir. 7.2. Irkçılıkla İlgili Başka Strateji Önerileri Fatma Yılmaz Avrupa Birliği Komisyonu’nun 1997 yılını ‘Irkçılığa Karşı Avrupa Yılı’ olarak kabul ettiğini bildirerek, Komisyonun ırkçılığa karşı şu stratejiler ile mücadele etmeyi planladığını aktarmıştır: 1. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve Anti-Semitizmin, insan haklarına saygı ve Topluluk içindeki ekonomik ve sosyal bağlılık konuları önünde ciddi bir tehdit oluşturduğunun altını çizmek, 2. Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Anti-Semitizm ile mücadele için gerekli önlemlerin tartışılmasını teşvik etmek, 3. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve Anti-Semitizm ile mücadele konusunda yerel, ulusal düzeyde ve Avrupa düzeyinde mevcut etkili strateji ve iyi uygulamalara ilişkin deneyimlerin paylaşılmasını sağlamak, 4. Bu alandaki eylemlerin etkinliğini arttırmak amacıyla, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Anti-Semitizm ile mücadele konusunda çalışan kişiler arasında, kullandıkları strateji ve uygulamalara yönelik bilgi paylaşımının sağlanması, 5. Özellikle istihdam, eğitim ve barınma alanlarında ulusal düzeyde uygulanan entegrasyon politikalarının faydalarını anlatmak, 6. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve Anti-Semitizmden etkilenen ya da etkilenmesi muhtemel 52 kişilerin deneyimlerinden mümkün olduğu ölçüde yararlanmak ve bu kişilerin topluma katılımını sağlamak.121 Komisyonun bir yıl sonra, yani 1998’de paylaştığı ‘Irkçılığa Karşı Eylem Planı’nda ise şu dört temel öneriye dikkat çekilmektedir: 1. Yasal girişimler için gerekli zeminin oluşturulması, 2. Irkçılıkla mücadeleyi yapılacak düzenlemelerin merkezine yerleştirme, 3. Girişim ve projelere fon sağlayarak yeni modeller geliştirme, 4. Bilgi ve iletişimi güçlendirme.122 Diğer yandan Kasım 2015’de Berlin’de kamuoyuna sunulan Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) ’ye yakınlığı ile bilinen ‘Friedrich Ebert Vakfı’ tarafından oluşturulan “Aşırı İslamcılık ve İslam düşmanlığı ile mücadelede öneriler” adlı raporda birçok İslam düşmanlığı ile mücadele önerileri yer almaktadır. Tavsiyeler arasında en dikkat çekeni” İslam düşmanlığı içeren suçların, Yahudi düşmanlığı eylemlerinde olduğu gibi istatistiğinin tutulması” ve “İslami kuruluşların diğer dini cemaatlerin olduğu gibi hukuki anlamda tanınmasına çaba sarf edilmesi gerektiği” olmuştur. Raporda İslam düşmanlığı ile mücadele için okul ve devlete ait kurumlarda bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılması, toplumda İslam algısının değiştirilmesi için medya alanında Müslümanlara daha fazla söz hakkı tanınması, İslam düşmanlığı ile karşılaşanların deneyimlerini aktarabilecekleri merkezi bir birim oluşturulması gibi öneriler de yer almaktadır. Raporda ayrıca “Müslümanların oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının finansal anlamda teşvik edilmeleri, gençlere Almanca din dersleri imkanlarının sunulması, sığınmacı yurtlarında koruma önlemlerinin artırılması, okullarda ve ilgili devlet kurumlarında İslamofobi farkındalığının sağlanması” gibi mücadele önerilerine de yer verilmektedir. “Aşırı İslamcılık ve İslam düşmanlığı ile mücadelede öneriler” adlı raporun yayınlanması ile Almanya Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz da yaptığı yazılı açıklamada, Almanya’da İslam’ın hala bir “kara kutu” olarak görüldüğünü belirterek, İslam’a ilişkin resimde değişikliğin zamanının geldiğini bildirmiştir. Özoğuz, birbirini daha iyi tanıma durumunda bazı korkular ve ön yargılardan kurtulmanın mümkün olduğunu kaydetmiş ve aşırılıkla mücadelede konusunda Almanya çapında bir danışmanlık ağının oluşturulmasını tavsiye etmiştir.123 Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurumları Avrupa Birliği kurumlarının 90’lı yıllarda ve AB’nin lokomotif ülkelerinden Almanya’nın 2015 sonlarında hayata geçirmeyi hedeflediği ancak bu güne kadar başarılı olamadığı ırkçılığa, yabancı ve İslam düşmanlığına karşı mücadele stratejilerini daha da geliştirerek ilerletebilir. Mültecilik siyasetinde AB’ye insanlık dersi gösteren Türkiye Cumhuriyeti ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda da örnek ülke olabilir. 121 122 123 www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf; S.151-152; [Son Erişim: 18.01.2016]. www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf; S.156-157; [Son Erişim: 18.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/almanyada-islamofobi-raporu-40013003 [Son Erişim: 18.01.2016]. 53 8. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler anabilim dalında “Avrupa Birliğinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele” konulu yüksek lisans tezinin önsözünde Fatma Yılmaz: “Irkçılık ve yabancı düşmanlığı günümüzde Avrupa entegrasyon projesinin temellerini sarsan ve etkin bir mücadeleyi gerekli kılan sosyal bir hastalık konumundadır. İlginç ve daha vahim olan ise bu hastalıklı düşüncenin giderek artan bir biçimde siyasi arenada normalleşme ve meşrulaşma sürecine girmesidir. AB çapında ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerinden kendini ifade eden aşırı sağın yükselişi ile ilgili haberler de bunun önemli bir göstergesidir. Güncel sorunların altından şimdilik ‘yabancılar’a yüklenme yoluyla kalkabilen AB, bugün bile alarm zillerini çalan bütünleşme projesini daha ileriye taşıyabilmek için yakın gelecekte uzun soluklu entegrasyon politikalarını ciddiyetle kovalamak zorunda kalacaktır”124 demektedir. 2008 yılında bu önemli tespiti yapan Yılmaz, bugün Avrupa Birliği’nin geldiği durumu o zamanlar öngörebilmiştir. AB projesi bugün sadece ırkçı ve aşırı kesimlerin değil, artık Birliği oluşturan ve taşıyan elitlerin bile desteğini yitirmiş, kendi içinde ciddi sorunlar, hatta olası bir parçalanma ile karşı karşıya kalmaktadır. Avrupa’daki ırkçı ve aşırı sağ partiler son dönemlerde kıtada yaşanan ekonomik krizlerden etkilenen, küreselleşmenin kaybedenleri, gelecek korkusu taşıyan, göçmen korkusuyla yaşayan, refah devletinin kısıtlamaları ve paylaşım kavgası verme endişesi taşıyan insanlar için bir ‘emniyet simidi’ fonksiyonu gördüğü bu araştırmada ortaya çıkmıştır. Irkçılığın yaşandığı ülkelerin başında yine tarihte de olduğu gibi Kuzey Amerika, Avustralya ve Avrupa kıtaları gelmektedir. Klasik ırkçılıktan “modern ırkçılığa” evrim geçirmiş olan bu insan düşmanlığı son yıllarda özellikle kendini ve değerlerini kainatın merkezi zanneden (etnik ve kültürel merkezcilik) Batı Avrupa’da yaşayan Müslümanları hedef almaktadır. 11 Eylül olayları, Londra, Madrid, Paris saldırıları ve son aylarda yaşanan mülteci akımı sonrasında Avrupa’da ırkçı siyasi ve toplumsal hareketlerin çoğalması, mevcut merkez ve ana akım partilerinin gittikçe ırkçı söylemleri benimsemeleri ve oraya doğru kaymaları bir yandan kıtanın geleceği için tehdit oluşturmakta diğer yandan ise AB’nin ana felsefesi olan barış, huzur, tolerans, ekonomik ve siyasi işbirliğine ters bulunmaktadır. Avrupa demokrasi, çoğulculuk, insan hakları, temel özgürlükler, hoşgörü, çağdaşlık vs. gibi sözde kendi ’’kutsal’’ değerlerini yok etme tehlikesi ile baş başa olduğunun farkına varıp varmadığı izlediği çelişkili politikalar neticesinde hala tam olarak anlaşılamamaktadır. Avrupa’da çeşitli ülkelerde Müslüman bireylere ve ibadethanelere yönelik saldırı ve kundaklamalar, İsviçre’de olduğu gibi kısıtlayıcı referandumlar (minare yasağı), sanat, fikir ve basın hürriyeti adı altında karikatür, film, kin ve nefret ürünlerinin artışı, başörtüsü düşmanlığı, iş, konut, okul, yüzme havuzu ve diğer kamusal alanlarda yaşanan ayrımcılıklar Müslümanları tedirgin etmektedir. Avrupa siyaseti ve halkı kendi ayağına sıktığını çok geç fark ederse iş işten geçmiş olabilir. Son yıllardaki izlenimler ile örtüşen gelişmeler yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslam- ve Müslüman düşmanlığının yanı sıra İslamofobyanın, yani İslam korkusunun yerini bir paranoyanın aldığı görülmektedir. Daha evvelki yıllarda göçmen ve Müslümanların bir sözde toplu gizli (ajandaları) 124 www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf [Son Erişim: 12.01.2016]. 54 planları olduğu, topluma kendi kültürlerini dayattıkları ve tersten bir sömürgecilik gerçekleştirdikleri gibi tezlere az rastlanmış bu gibi tezler son bir kaç yıl içerisinde sıkça gündeme gelmektedir. Irkçı, yabancı düşmanı, aşırı sağ ve islamofobik çevreler Avrupa ve Batı’nın bir kimlik kırılması (tehdidi) üzerine oynamaktadırlar. Batı’nın veya Avrupa’nın İslamileşmesi efsanesi üzerinden bir buluşma noktası sağlamış olan aşırı ırkçı ve İslam düşmanı çevreler toplumun artık her kesiminden çıkabilmektedir. Sağ kökenliler dini veya milli değerler üzerinden, liberal ve sol kökenli olanlar ise ifade özgürlüğü, cinsiyet eşitliği gibi değerler üzerinden tehdit algısı oluşturdukları gözlemlenmektedir. Artık bu fikirler Avrupa siyasetinin farklı yelpazesindeki partiler, sivil toplum kuruluşları, medya vs. içinde de karşılık bulabilmektedir. Fransa Senato Başkan Yardımcısı Bariza Khiari Temmuz 2013 te Fransa’nın Başkenti Paris’te bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) Genel Merkezi’nde Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Sempozyumunda ırkçılık ve İslamofobyayı bir ‘kültürel terörizm’ olarak adlandırmıştır. Kültürel terörizmin yanı sıra yukarıda da belirtildiği gibi ırkçılık ve İslamofobya populerite haline gelmiş, belirli çevrelerin ve sektörlerin ciddi çıkarlar elde etmelerini sağlamaktadır. Bilimsel araştırmaların bazı AB ülkelerinde toplumun yarısı ve fazlasının ırkçı, insan ve İslam düşmanı söylemlere katıldığını beyan etmeleri, bu virüsün gençler ve üniversiteliler arasında bile yaygınlaşmaya başladığı bilgisi durumun iyi bir yöne doğru gitmediğini işaret etmektedir. Buna karşı ülkeler, partiler, kanaat önderleri, STK’lar, medya, üniversiteler, kısacası toplumun bütün kurum, kuruluş ve fertleri ortak programlar ve eylem planları hazırlamaları gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti olarak ırkçılık, İslamofobya, Müslüman-, insan- ve İslam düşmanlığı ile toplumsal, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda çok yönlü mücadelelerimiz ve eylemlerimiz devamlı bir şekilde sürdürülmelidir. Avrupa’da çok kültürlülüğün ulusları yok ettiği iddiası ile taraftar toplayan ırkçı, İslam- ve yabancı düşmanı hareketlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu tezin tamamıyla yanlış ve art niyetli olduğunu tarihinde ki Osmanlı Medeniyeti örneği ile gösterebilme şansına sahiptir. SONSÖZ Bu raporun sonuçlanma aşamasında ırkçılığın Avrupa ve Almanya’nın geleceğini tehdit altına aldığını ve almaya devam edeceğini gösteren yeni veriler ortaya çıkmıştır. Almanya’da mülteci ve sığınmacı haklarını koruyan önde gelen STK’lardan ’’Pro Asyl’’ ve ’’Amadeu-Antonio-Vakfı’’nın verdiği bilgilere göre 2015 yılında Almanya’da mülteci yurtlarına yönelik 528 saldırı kayıtlara geçmiştir. Almanya Federal Emniyet Dairesi’nin (BKA) açıkladığı sayılara göre ise 2015’de 924 vaka söz konusu olmuştur.125 Bu rakamlar ırkçı saldırıların 2014’e kıyasla tam dört kat arttığını göstermektedir. Raporumuzun giriş kısmında belirtildiği gibi 1 Ocak 2015 ile 14 Aralık 2015’e kadar emniyet birimleri mültecilere karşı 850 vaka kaydetmiştir.126 Bu olaylar 31 Aralık 2015’e kadar 850’den 924’e tırmanmıştır. Sadece iki hafta içerisinde 74 yeni saldırı ve vakanın gerçekleşmesi Avrupa ve Almanya’da gündemi aylardan beri meşgul eden mültecilik tartışmalarının ırkçılığın artışına sebep olduğunu ortaya koymaktadır. http://www.german-foreign-policy.com/de/fulltext/59287 [Son Erişim: 19.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article150345580/Jeden-Tag-ein-Opfer-fremdenfeindlicher-Gewalt. html [Son Erişim: 13.01.2016]. 125 126 55 Ayrıca Köln’de yılbaşı gecesi kadınlara yönelik taciz olaylarının ardından aşırı sağcılar birçok kentte internet üzerinden örgütlenerek bir araya gelmiş ve “Yurttaş Savunma Güçleri”, “Halk Savunması”, “Komşuları Koruma Hareketi”, “Kadınlarımıza Sahip Çıkalım” gibi isimlerle devriye gezilerine başlamışlardır. Bu esnada birçok mülteci ve yabancı görünümlü kişilere saldırılarda bulunulmuştur. Bıçaklanan, dövülen ve başka saldırılara maruz kalan ağır yaralanan göçmen kökenli insanlar hastanelerde tedavi altına alınmışlardır.127 Alman iç istihbaratı (Anayasayı Koruma Teşkilatı), sosyologlar ve siyasiler sözde “Halk Savunması” devriyelerinin hızlı bir şekilde arttığını, daha önce aşırı sağcı çevrelerle bağlantısı olmayan kişilerin de artık bu oluşumlar üzerinden ırkçı gruplara katıldıklarını ve göçmen karşıtı gösterilerin yayılmasından endişe duyduklarını dile getirmektedirler. Bu olaylar Alman emniyet sisteminde paralel yapıların oluşmasına işaret etmekte ve toplumun barış içinde yaşamasını engelleyebilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yetkilileri Avrupa’da çok kültürlülüğün ulusları yok ettiği iddiası ile taraftar toplayan ırkçı, İslam- ve yabancı düşmanı hareketlere bu tezin tamamıyla yanlış olduğunu farklılıkları zenginlik kabul ederek başarı ve barışı sağlamış olan Osmanlı Medeniyeti örneği ile gösterebilme şansına sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti sadece mültecilere yönelik değil, bütün insanlara gösterdiği misafirperverlik ile AB’ye örnek bir ülke olabilme şansına sahiptir. 2,5 Milyondan fazla mülteciyi barındıran Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ülkelerine ve özellikle orada bulunan aşırı sağ ve ırkçılara insanlık, toplumsal barış ve medeniyet dersi verme pozisyonundadır. KAYNAKÇA Akman, M. Nail: Avrupa’da Yükselen Irkçılık, Pegida Örneği, Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı 16, 2015. Öner, Selcen: Avrupa’da Yükselen Aşırı Sağ, Yeni ‘Öteki’ler ve Türkiye’nin AB Üyeliği, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, 2014. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İncele Komisyonu Başkanlığı: Avrupa’da Türkiye Kökenlilere Yönelik Irkçı Ve Yabancı Düşmanlığı İçerikli Eylemler, 24. Dönem 4. Yasama Yılı Ocak 2014. TV-Doku deckt auf: Deutsche Polizisten ließen Massenmörder Breivik laufen [Alman Polisleri Katliamcı Breivik’in kaçmasını önlemediler], in: Express, 07.01.2015, S.4. Uzunçayır, Cihan: Göçmen Karşıtlığından İslamofobiye Avurpa Aşırı Sağı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2014. Yılmaz Fatma: Avrupa Birliği’nde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2008. http://www.dw.com/tr/almanyada-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9Fc%C4%B1lar-devriye-geziyor/a-18981798 [Son Erişim: 19.01.2016]. 127 56 İnternet Kaynakları http://aa.com.tr/tr/dunya/almanya-da-gocmen-karsiti-afd-ye-destek-artiyor/500237 [Son Erişim: 12.01.2016]. www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4218/4699.pdf [Son Erişim: 12.01.2016]. https://www.bertelsmann-stiftung.de/de/themen/aktuelle-meldungen/2015/januar/religionsmonitor/; http://superhaber.tv/islam-dusmanligi-hortladi-fransa-avusturyada-camilere-arka-arkaya-saldirilar-video-11147 [Son Erişim: 11.01.2015]. https://www.destatis.de/DE/ZahlenFakten/GesellschaftStaat/Bevoelkerung/MigrationIntegration/Migrationshintergrund/Migrationshintergrund.html [Son Erişim: 14.01.2016]. http://de.statista.com/statistik/daten/studie/12230/umfrage/wahlbeteiligung-bei-europawahlen-seit-1979/ [Son Erişim: 14.01.2016]. http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/065/1806595.pdf [Son Erişim: 14.01.2016]. http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/067/1806762.pdf [Son Erişim: 14.01.2016]. http://www.dw.com/tr/almanyada-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9Fc%C4%B1lar-devriye-geziyor/a-18981798 [Son Erişim: 19.01.2016]. http://euturkhaber.com/basortuluye-ev-yok/basortuluye-ev-yok/ [Son Erişim: 14.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/10/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/11/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/12/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/13/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/14/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/14/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/15/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 08.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/16/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/17/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son giris: 04.01.2015]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/2/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/3/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/4/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/5/avrupadaki-asiri-sagci-partil- 57 er-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/7/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/8/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay/52771/4369/9/avrupadaki-asiri-sagci-partiler-ve-orgutler [Son Erişim: 04.01.2016]. http://www.german-foreign-policy.com/de/fulltext/59287 [Son Erişim: 19.01.2016]. https://www.google.de/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&cad=rja&uact=8&ved=0ahUKEwiviYWskqTKAhWEjCwKHbwyAToQFggjMAA&url=https%3A%2F%2Fwww.tbmm.gov.tr%2Fkomisyon%2Finsanhaklari%2Fdocs%2F2014%2Fyabanci_dusmanligi_iceren_ eylemler.pdf&usg=AFQjCNGoWM11GcboBXMU7b3vUsGz82dwyw [Son Erişim: 11.01.2015]. http://hessenschau.de/gesellschaft/zahl-der-angriffe-auf-fluechtlinge-in-hessen-steigt-2015stark,angriffe-fluechtlinge-100.html [Son Erişim: 12.01.2015]. http://research.uni-leipzig.de/kredo/Mitte_Leipzig_Internet.pdf; www.library.fes.de/pdffiles/do/07504-20120321.pdf [Son Erişim:11.01.2015]. http://web.de/magazine/politik/maulwurf-polizei-npd-leipzig-bekommt-interne-informationen-31275586 [Son Erişim: 14.01.2016]. http://www.abhaber.com/sandik-cikis-anketi-le-pen-ikinci-turda-kazanamadi/ [Son Erişim: 08.01.2016]. http://www.avrupa-postasi.com/almanya/kolnde-taciz-olaylari-sonrasi-irkcilar-siginmacilara-saldirdi-h97692.html; http://www.dunyabulteni.net/gunun-haberleri/348683/alman-irkcilar-yine-multecilere-saldirdi [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.avrupa-postasi.com/m/almanya/almanyada-sunnet-yasagi-kalkti-h67264.html [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.dogrulukpayi.com/bulten/56740a98888e0 [Son Erişim: 04.01.2015]. http://www.dogrulukpayi.com/bulten/56740a98888e0 [Son Erişim: 04.01.2015]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-el-2014.html [Son Erişim: 08.01.2015]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-hu-2014.html [Son Erişim: 08.01.2015]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-se-2014.html [Son Erişim: 08.01.2015]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-dk-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-be-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-fr-2014.html [Son Erişim: 08.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-it-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. 58 http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-de-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-de-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-at-2014.html [Son Erişim: 04.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-nl-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.europarl.europa.eu/elections2014-results/de/country-results-uk-2014.html [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.faz.net/aktuell/politik/gewalt-an-der-ruetli-schule-frueher-oderspaeter-1300976.html [Son Erişim: 11.01.2016]. http://www.focus.de/politik/deutschland/neuer-bka-bericht-zahl-der-uebergriffe-gegen-fluechtlingsunterkuenfte-weiter-gestiegen_id_5170259.html [Son Erişim: 11.01.2015]. http://www.haber7.com/avrupa/haber/1002457-almanyada-turke-ev-bulmak-zor [Son Erişim: 14.01.2016]. http://www.haberaksiyon.com/dunya/pegida-eyalet-secimlerine-goz-dikti-h80187.html [Son Erişim: 04.01.2016]. http://www.haberler.com/fransa-da-basortulu-8-aylik-hamile-kadina-irkci-7129418-haberi/ [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.haberler.com/misirli-merve-nin-mahkemede-oldurulmesi-irkciligin-6204616-haberi/ [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/almanya-basortusunu-tartisiyor-29511484 [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/almanyada-islamofobi-raporu-40013003 [Son Erişim: 18.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/almanya-siginmacilari-geri-gonderiyor-40039307; http://onedio.com/haber/sarkozy-multeci-problemi-schengen-i-oldurdu--654402; http://www.haber1. com/haber/505846/avrupada-schengen-anlasmasi-coktu [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/eger-onlem-alinmazsa-turkce-dersi-tarihe-karisacak-40039790 [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.hurriyet.com.tr/fransada-kamusal-alanda-pece-takan-kadina-para-ve-hapis-cezasi-25525599 [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.islamische-zeitung.de/?id=19423 [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.mz-web.de/politik/neonazis-in-deutschland-372-rechtsextreme-zur-fahndung-ausgeschrieben,20642162,33498838.html [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.netz-gegen-nazis.de/artikel/2014-gab-es-45-angriffe-auf-moscheen-doch-dasausma%C3%9F-islamfeindlicher-straftaten-bleibt-im [Son Erişim: 11.01.2015]. http://www.risalehaber.com/almanyada-basortulu-ogrenci-okuldan-atildi-252294h.htm [Son Erişim: 12.01.2016]. http://www.risalehaber.com/hangi-islam-almanyada-hakim-olacak-15729yy.htm [Son 59 Erişim: 11.01.2016]. http://www.spiegel.de/politik/ausland/pegida-in-australien-reclaim-australia-a-1028225. html [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.uni-leipzig.de/%7Ekredo/Rechtsextremismus_der_Mitte.pdf [Son Erişim: 11.01.2015]. http://www.wahlrecht.de/ergebnisse/bundestag.htm [Son Erişim: 07.01.2016]. http://www.wahlrecht.de/umfragen/ [Son Erişim: 18.01.2016]. http://www.wahlrecht.de/umfragen/landtage/sachsen-anhalt.htm [Son Erişim: 18.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article151170018/Union-sackt-auf-Allzeittief-AfDmit-neuem-Rekord.html [Son Erişim: 19.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article150345580/Jeden-Tag-ein-Opfer-fremdenfeindlicher-Gewalt.html [Son Erişim: 13.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article150978634/83-Prozent-der-Deutschen-fuer-schaerfere-Asylgesetze.html [Son Erişim: 14.01.2016]. http://www.welt.de/politik/deutschland/article150983687/Schulbuecher-sollen-die-Zuwanderung-preisen.html [Son Erişim: 14.01.2016]. http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2015-08/angriffe-moscheen-deutschland [Son Erişim: 11.01.2015]. http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2016-01/fremdenfeindlichkeit-koeln-angriffe-auslaender; http://www.ksta.de/politik/koeln--polizei-ermittelt-gegen-19-tatverdaechtige,15187246,33496376.html;http://www.ksta.de/koeln/zu-angriffen-auf-auslaender-polizei-sote,15187530,33498444.html; http://www.stern.de/news2/ hooligan-gruppen-greifen-in-koelner-innenstadt-auslaender-an-6641630.html [Son Erişim: 14.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Bernd_Lucke [Son Erişim: 07.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Chrysi_Avgi [Son Erişim: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_%C5%9Eafak_%28Yunanistan%29 [Son Erişim: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Chrysi_Avgi [Son Erişim: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Dansk_Folkeparti [Son Erişim: 08.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Fremskrittspartiet [Son Erişim: 08.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son Erişim: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Liberal-Demokratische_Partei_Russlands [Son Erişim: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Perussuomalaiset [Son Erişim: 08.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Rechtsextremismus [Son Erişim: 08.01.2015]. https://de.wikipedia.org/wiki/Regierung_Lars_L%C3%B8kke_Rasmussen_II [Son Erişim: 08.01.2016]. https://de.wikipedia.org/wiki/Vlaams_Belang [Son Erişim: 08.01.2016]. https://presse.wdr.de/plounge/tv/das_erste/2014/11/201421124_hart_aber_fair.html; http://www.infratest-dimap.de/umfragen-analysen/bundesweit/umfragen/aktuell/sechs-von- 60 zehn-deutschen-machen-sich-keine-sorgen-ueber-eine-zu-starke-ausbreitung-des-islam-in-unserer-gesellschaft/http://www.infratest-dimap.de/umfragen-analysen/bundesweit/umfragen/ aktuell/das-islambild-der-deutschen/ [Son Erişim:11.01.2015]. https://presse.wdr.de/plounge/tv/das_erste/2014/11/201421124_hart_aber_fair.html [Son Erişim:11.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_i%C3%A7in_Alternatif [Son Erişim: 04.01.2016]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_i%C3%A7in_Alternatif [Son Erişim: 04.01.2016]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya_Ulusal_Demokratik_Partisi [Son Erişim: 04.01.2016]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_%C5%9Eafak_%28Yunanistan%29 [Son giris: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son Erişim: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Jobbik [Son Erişim: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/LDPR [Son Erişim: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/LDPR [Son Erişim: 08.01.2015]. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pegida [Son Erişim: 04.01.2016]. 61 info@kureseldenyerele.org 62