T.C. MİLLİ EGİTİM BAKANLIĞI ÖZEL EGE LİSESİ YILLIK PROJE SUNUMU İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ HAZIRLAYANLAR: Çağlar Büyüktopçu Özgür Avcıeri Didem Özkökbuğur Didem Kaya Salih Yüce REHBER ÖĞRETMEN: Müjgan Demir MART, 2001/İZMİR İÇİNDEKİLER 1. KAPAK SAYFASI............................................................................................1 2. İÇİNDEKİLER..................................................................................................2 3. TEŞEKKÜR......................................................................................................3 4. İLETİŞİM TEKNOLOJİSİNİN TEMEL ÖĞELERİ........................................ 4 5. AMÇLA İLGİLİ SORUNLAR..........................................................................5 6. MATBAANIN İCADI VE BASILI YAZI.........................................................5 7. BİLGİ TOPLUMU VE BİLGİ TEKNOLOJİSİ.................................................7 8. İLETİŞİMİN YAZIM ÜZERİNDEKİ YERİ ve İLETİŞİMDE EMPATİ..........8 9. İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ..............................................................................10 10. BU PUROJEDEN NELER KAZANDIK........................................................11 11. KAYNAKÇA...................................................................................................12 TEŞEKKÜR Yardımlarından dolayı Müjgan Demir’e ve E.Ü.İletişim Fakültesi öğretim üyesi Mustafa Durmaz’a teşekkürlerimizi sunarız. Prof.Dr. İLETİŞİM SÜRECİNİN TEMEL ÖĞELERİ “Kaynak,ileti,kanal,araç ve alıcıdır.” KAYNAK ve ALICI Kaynak: Değişik ve bilişsel süreçlerde ürettiği iletileri simgeler aracılığı ile gönderen kişi yada kişilere denir. Genelde gazete,kitap,radyo,televizyon gibi kitle iletişim araçlarından da kaynak gibi söz edilebilir. Ancak asıl kaynak iletileri seçen hazırlayan kişi ve guruplardır. Kısaca kaynak,konuşan,yazan,çizen yüz ve beden hareketleri yapan bir şey yada gazete,radyo,televizyon özel olarak kurulmuş örgütler olabilir. psikolojik Alıcı:kaynaktan gelen iletileri alabilen ve bunlara sözlü sözsüz tepkide bulunan kişi yada guruplardır.Türkçe kaylarda alıcı yerine hedef kavramının kullanıldığı görülür.Ancak hedefin amaçlanan yönelinen... anlamını içerdiği göz önüne alındığında bazı iletişim durumlarında alıcı ile hedefin aynı olmayabileceği açıktır. İki kişiden oluşan bir grupta kaynağın gündendiği iletişim hedefi ile alıcısı birdir. Buna karşılık belli bir kişiye gönderilen mektup hedef tarafından değilde bir başkası tarafından okunursa alıcı hedeften ayrı olur. İleti:Bir düşünceyi duyguyu, isteği,bilgiyi aktarmaya/bildirmeye paylaşmaya yarayan ve kaynak tarafından üretilen fiziki bir üründür.Sözel ve görsel,görsel işitsel,ve de tensel olabilir.İçerik ve yapı iletinin iki temel boyutunu oluşturur. İçerik Anlatanın anlamla yapı simge ve kodlarla ilgilidir. Anlam: Anlatanın ya da anlayanın anlattığı yada anladığı ile ilgili duyusu yöneliş biçimidir.Anlam ,insanın fizik ve toplumsal çevresiyle etkileşimlerinden kaynaklanır,bu etkileşimlerdeki değişmelerle birlikte değişir.Anlam düz anlam yan anlam ve yapısal anlam olmak üzere üç boyutundan söz edilebilir. Düz anlam: Her hangi bir simge ile temsil ettiği söz arasında topluca uzlaşmış bir ilişkiyi anlatır. Örneğin; reklam sözcüğünün bir ürünün satılması için yapılan propagandayı dile getirmesi gibidir. Yan anlam: Her hangi bir simge ile temsil ettiği söz ve birey arasındaki ilişkilerin sonucunda oluşur. Örneğin; bir reklamın onu üreten kişi için taşıdığı yan anlam reklamın hedefi olan kişiler için taşıdığı olumlu veya olumsuz yan anlamlardan daha değişiktir.Ağacın bir orman köylüsü için taşıdığı yan anlam çölde yaşayan bir çöl bedevisi için çok farklıdır. Yapısal anlam: Dil bilgisi kodlarla ilgilidir. Düz anlamı taşıyan simgelerin işaretlerin ilişki ile ortaya çıkar. Örneğin; gitmek eylemi ile ben ve sinema arasında ilişki kurmak ve buna zaman boyutu katmak istiyorsak yapısal anlamı belirlemek zorundayız. Böylece bu akşam sinemaya gideceğim dediğimizde yapısal anlamı oluşturarak iletimizi oluşturan simgeleri vermek istediğimiz anlamı yaratacak biçimde ilişkilendirilmiş oluruz.Özetle anlam kendiliğinden var olmayan toplumsal uzlaşımla belirlenen bir olgudur. Kanal ve Araç: İletişimde kanal işitme,görme,dokunma,koklama ve tat almayla ilgili duyu organlarını uyarabilecek ve belli fiziksel özellikleri olan aracılardır. Işık dalgaları,radyo dalgaları,telefon kabloları,sinir sistemi gibi iletiyi taşıyan fiziki aracılar örnek verilebilecek kanallardır.İletişim aracı kanallar aracılığı ile iletileri alan /gönderen yayan fiziki yada teknik araçlardır. Ses,yüz,vücut,telefon,kitap,resim televizyon gibi basın ve yayın araçları iletişim araçlarıdır. İletişim gerçekleşmesinde ve etkili olabilmesinde kanal ve araç seçimi çok önemlidir.Kime ne amaçla neyi iletmek istediğimiz kullanılacak kanalı ve aracı belirler.Örneğin;belli bir konuda etkileyici iletişim propaganda yapmak istiyorsak görsel,işitsel,görsel-işitsel kanallardan hangisinden yararlanarak amacımıza ulaşabileceğimizi öngörmemiz gerekir.Hedef olan kişilerin sayıca çokluğu azlığı,okur yazar olup olmamaları bizimle aynı mekanı ve zamanı paylaşıp paylaşmamaları ve buna benzer özellikler hangi kanalları ve amaçları seçmemizin zorunlu ve yararlı olacağını büyük ölçüde tayin eder. 1-AMAÇLA İLGİLİ SOR UNLAR İletişimde amacın iyi tanınması ya da alışkanlığa bağlı olarak gözden kaçması, kaynağı hedefe ve ortam koşullarına göre en uygun iletişim davranışlarının neler olabileceği konusunda düşünmekten, karar vermekten alıkoyarak iletişimde başarısızlığa neden olabilir.Amacın belirlenmesindeki yetersizlik kadar sapması da başarılı bir iletişim engelidir. Bu sapma,iletişimde bulunan kişilerin etkilemeyi umdukları hedefi şaşırmaları,başka deyişle iletilerine gelecek tepkilerin kaynağını doğru değerlendirmemelerinden kaynaklanır. Kaynakla hedefin iletişim amaçlarının ve bundan beklentilerinin uyuşmaması da sorun yaratabilir. Söz gelişi,bir toplantıda önerilerini kabul ettirip bunun sonucunda üstleri tarafından terfi ettirilmeyi umanBir iş gören,bu projelere yönelik eleştirileri ve uyarıları göz ardı edip tüm gücünü karşısındakileri ikna etmeye kullanabilir. 2-HEDEF-ALICI KARŞITLIĞI Her iletişim davranışı belli bir kişide ya da grupta istendik tepkileri yaratmaya yöneliktir. Ancak bazen,kaynağın iletilerinin hedefi ile alıcıları birbirinden ayrı olabilir ya da hedeften başka alıcılarda devreye girer. Örneğin,bir arkadaşa yazılan mektup yanlışlıkla başkası tarafından okunabilir;yetişkinlere göre yapılmış bir film çocuklar tarafından izlenebilir;birisine söylenen sözler orada bulunan başkaları tarafından kendilerine söylenmiş sayılabilir vb. İletişimde böyle bir durumun ortaya çıkması iki açıdan önemli sakıncalar yaratabilir. Bunlardan biri,kaynağın iletileriyle istemediği etkilere/tepkilere yol açması;ikincisi,kendisine yönelik beklemediği tepkilerin ve eleştirilerin ortaya çıkmasıdır. Örneğin bir arkadaşınıza ya da eşinize,ona çok yakın kişilerin yanında eleştirel sözler söylerseniz bu kişilerin iletişimde taraf olması ve size tepki göstermesi olasılığı yüksektir. Buna bağlı olarak,iletilerinizin amacınızı aşması ve asıl hedefte de beklediğinizden başka tepkilere yol açması söz konusu olabilir. 3-ROL VE STATÜ İLİŞKİLERİNİN DOĞRU BELİRLENEMEMESİ Toplumsal ilişkiler rol ve statüye göre belirlenen ilişkilerdir. Özellikle çağdaş toplumlarda,insanlar giderek çeşitlenen ilişkiler içinde birbirinden aynı konumlarda,örneğin ailede baba,arkadaşlık grubunda arkadaş,bir dernekte başkan/üye,iş yerinde işveren/işçi ve ast-üst gibi birbirinden değişik,bazen gerekler ve beklentiler açısından birbirleriyle çatışan rolleri üstleniyorlar. Birçok durumda da tanımadıkları ve ayrı çevrelerden farklı yaşantılara sahip kimselerle ilişkide bulunurken,bazen de aynı insanda değişik konumlarda birlikte oluyorlar. Oysa,iletişim davranışlarının gerektiği gibi olabilmesinde,kimin kime neyi nasıl ileteceğini ve kimden nasıl tepkiler alabileceğini öngörebilmesinin önemli rolü vardır. MATBAANIN İCADI VE BASILI YAZI Batıda 15. yüzyılda matbaanın icadı ile gerçekleşen basılı yazı, kültür ve iletişim tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıdır. Gerçekte basım tekniğinin öncüsü Batı değil, Uzak Doğudur. Çinliler en azından 9. yüzyıldan beri tahta kalıpla basım tekniğini biliyor ve 11. yüzyılda hareketli karakterlerle basım yapıyorlardı. M.S ilk yüzyıllardan başlayarak kağıt üretimini gerçekleştiriyorlardı. Bu nedenle Doğunun batıya göre teknik açıdan çok daha önce olduğu kesindir. Bununla birlikte, matbaanın ve basılı yazının yaygın kullanımının odağı Batı Avrupa olmuş ve buradan dünyaya yayılmıştır. Bu tekniğin geliştirilip kullanılması neden gecikti ve Batı Avrupa’da söz konusu olabilirdi? Bu sorunun yanıtı birkaç etkeni içermektedir. Çin’de kullanılan yazının ideogrofik bir yazı olması ve alfabetik yazıyla karşılaştırılmayacak kadar çok karakter içermesi engellerden biridir. Ayrıca geleneksel Çin’de okur yazar,bilgili,yazıdan,felsefeden anlayan ve devlet hizmetinde olan bir bürokrat sınıf vardır. Bu saygın sınıfa üye olabilmek için ulusal çapta bir sınava, gerekli koşullara herkes katıla bilmektedir. Buna karşılık tüccarlar sınıfının toplu hiyerarşisindeki konu önemsizdir. Ticaretin gelişmesine bu feodal bürokrasi engel olmuştur. Oysa, Avrupa’da , Ortaçağda gelişen merkantilizmin kar anlayışı,madenlerin işlenmesinde birikimli ve deneyimli girişimci çevrelerde başka alanlarda olduğu gibi basım alanında da teknik yenilik arayışını kışkırtmış ve bir süreden beri filizlenmekte olan entelektüel Rönesans(yeniden doğuşla)bütünleşmiştir. Kısaca, Gutenberg’in hareketleri Orta Çağ’a uzanan ekonomik, siyasal ve kültürel gelişme ve değişmelerin belli bir zamanda ve ortamda çakışması çerçevesinde değerlendirilebilir. Avrupa’da makenanik basım tekniği, icadından sonra hızla yayılmaya başlamış ve çoğaltılan yazılı malzeme kısa sürede patlama yapacak ölçüde artmıştır. Gutenberg’in ilk kitabı (incil’i) bastığı 1456 yılından sonraki 30-35 yıl içinde, daha Amarika Kıtası keşfedilmeden önce, Avrupa’da 20 milyondan fazla kitap basılmıştır. (Defleur ve Denis l985:38). Ancak, günümüzde az da olsa yazısız toplumların hala bulunması ve 1970 de 15 yaşından büyükleri içeren dünya nüfusunun %32’sinin okur yazar olmaması (UNESCO) bir tekniğin bulunması ile herkes tarafından kullanılır olmasının aynı anlama gelmediğini açıkça göstermektedir. KONUNUN ÖZETİ: Figuratif mağara resimlerini izleyen stilize çizimler, bir tümceyi ya da tümce gurubunu temsil eden bireşimli tazı kavramları dile getiren ideografik yazı, sesleri karşılayan simgelerden oluşan fenotik (alfabetik) yazı, yazı tarihinin bilinen ve genelde birbirini izleyen aşamaları sayılır. Avrupa’da 15.yüzyılda matbaanın icadı ve yoğun kullanımı yazılı iletinin çoğalmasına bilgi ve düşüncelerin yayılmasına neden olmuştur. Ancak bu yayılmanın hızı okur-yazarlık oranı ile belirtilmiştir. İLETİŞİMİN YAZIM ÜZERİNE ETKİLERİ İnternet 1960 yılında gerçekleştirilmek üzere plandı. Geçmişte imkansız olduğu görülen şey, bilgi teknolojisi sâyesinde imkân dâhiline girmiştir. 1990 yılından itibaren dünya çapında yaygınlaşmaya başlayan İnternet vasıtasıyla iletişim kurulmaya başlandı. Peki bilgi teknolojisi açısından Türkiye’nin durumu nedir? Mevcut teknoloji demode olmakta, ama Türkiye daha demode olan teknolojiye yeni ulaşma hazırlıklarında.Bu çalışmada bilgi teknolojisinin etkili kullanıması gerektiğini anlıyoruz. Özellikle Web siteleri çok önemli.Türkiye bu yeni teknoloji ürünü interneti iletişim amacıyla kullanmakta pek başarılı değil. İLETİŞİMDE EMPATİ Empati kısaca bir başkasını anlama yeteneğidir. Kaynakla hedef arasında empati düzeyinde iki ayrı biçimde gerçekleşebilir. Bunların birine göre, insan karşısındakinin davranışlarını, sözlerini kendisi koşullarda nasıl davranıyorsa, düşünüyorsa, duyuyorsa öyle anlamlandırır. Buna içten dışa doğru çıkarma yapılarak değerlendirme yorumlamada denilebilir. Diğerine göre, başkasını tanıma ve anlama insanın kendisini onun yerine koymasıyla gerçekleşir. Onun ne duyabileceğini ne düşünebileceğini, kendi davranışlarını onun “gözü ile görmeye”,onun koşullarına göre değerlendirmeye denir. Her ikisinde de iletişimde bulunan karşılıklı beklentileri ile ilgilidir. Taraflar birbirlerinin beklentilerini ön gürken kendilerini alıyorsa birincisine göre, karşı tarafın olası bakış açısıyla değerlendirmeye çalışıyorsa ikincisine uygun davranılır. Birincisine uygun davranmak böylece daha kolay bir çabanın sonucudur. Ancak, bu tür anlama ve tanıma çabası bazı durumlarda yanıltıcı olabilmekte ve beklentilere uymayan tepkilere yol açabilmektedir. Örneğin, kişi çok hoşlandığı için karşısındakinin hoşlanıp güleceğini sandığı bir olayı ya da fıkrayı anlatıp hiç de beklemediği bir yanıtla karşılaşabilir. İkinci davranış biçimi zor olmakla birlikte insan yaşamında bir çok kez böyle yapmak durumunda kalır. Dilimizin ucuna gelen pek çok sözü söylemekten vazgeçmenin nedeni belli bir ortamda kişiliğimizi, konumumuzu başkalarına göre tanımlamamızdan kaynaklanır. İletişimin gerçek bir etkileşim süreci olabilmesi, iletişimde taraf olanların bu iki empati biçimini de birlikte ve karşılıklı olarak gerçekleştirmelerine bağlıdır. Bir spor olayının televizyon tarafından yayınlandığı için sporcular tarafından daha anlamlı ve önemli olarak değerlendirilmesi bu olayın daha farklı yorumlanmasına yol aça bilir. Yada siyasal önderlerin basın toplantıları televizyonlarda gösterildiğinde basınla teklifsiz bir ilişki olmaktan çıkıp siyasal bir gösteriye dönüşebilir. Stratejik etkileşim bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybı olduğu böylelikle kazanmanın kaybetmeyle ya da kaybetmenin kazanmayla tanımlandığı durumlarda ortaya çıkan bir etkileşimdir. Anlam iletişim ürünü yada sonucu olarak ortaya çıkan karşılıklı anlaşmaya dayanan ve insanların birbirlerini anlamalarını olanaklı kılan düşünce akınıdır. Bilgi Toplumu ve Bilgi Teknolojisi Günlük yaşantımızda “bilgi çağı”, “bilgi toplumu”, “bilgi teknolojisi”, “bilgi alt yapısı”, “bilgi otoyolu” gibi terimler sık sık kullanılmaktadır. Bunun temel nedeni günümüzde "bilgi"nin ekonomik kalkınma ve toplumların gelişmesi açısından taşıdığı önemin giderek artmasıdır. Bu yazıda “bilgi toplumu” ve bilgi toplumunun temelini oluşturan “bilgi teknolojisi” kavramları incelenmekte ve ülkemizde ulusal bilgi alt yapısı kurulması için bilgi teknolojisine yapılması gereken yatırım miktarı ile ilgili bazı rakamlar verilmektedir. Toplumda bilgi üretim ve dağıtım kurumları olarak temel görev üstlenen üniversitelerin bilgi toplumundaki rolüne değinilmekte, bilgi toplumu ve "ağlaşmış" (networked) toplum ile ilgili bazı görüşler kısaca özetlenmektedir. Bilgi Toplumu Günümüzde “sanayi ötesi toplum”, “postmodernizm”, “sibernetik kapitalizm”, “kontrol devrimi” gibi terimler çoğu zaman “bilgi toplumu” terimi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Öte yandan “bilgi toplumu” terimini herkes farklı tanımlamaktadır. Bazen bilginin işlenmesinde, depolanmasında ve dağıtımında son yüzyılda meydana gelen teknolojik gelişmeler ön plana çıkarılarak bilgisayar ve iletişim teknolojisi (bilgi teknolojisi) ağırlıklı bir bilgi toplumu tanımı yapılmakta, bazen de bir ülkedeki Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) kaçta kaçının bilgi sektöründen geldiğine ya da bilgi ile ilgili işlerde çalışan insan gücünün toplam iş gücüne oranına bakılarak ekonomik ya da mesleki ağırlıklı tanımlar yapılmaktadır. Bilgi Teknolojisi Bilginin toplanmasında, işlenmesinde, depolanmasında, ağlar aracılığıyla bir yerden bir yere iletilmesinde ve kullanıcıların hizmetine sunulmasında yararlanılan ve iletişim ve bilgisayar teknolojilerini de kapsayan bütün teknolojiler “bilgi teknolojisi” olarak adlandırılabilir. İletişim teknolojisi mesajların bir yerden bir yere daha önce bilinen tekniklerden milyon kat daha hızlı iletilmesine olanak sağlamakta, bilgisayar teknolojisi ise hesaplama ve bilgi işleme yeteneklerimizi milyonlarca kere artırmaktadır. Bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin birleşmesiyle (bilgi teknolojisi) insan yetenekleri ilk kez milyon kere milyon kat artmaktadır. Bilgi Teknolojisi ve Türkiye Ülkemizde de son yıllarda bilgi teknolojisi konusuna önem verilmektedir. Dünya Bankası'nın 1993 yılında ülkemiz için hazırladığı bir çalışmada bilgi teknolojisi (enformatik) alanında yapılacak iyi düşünülmüş yatırımların verimliliği ve uluslararası düzeyde rekabet edebilme şansımızı artıracağı vurgulanmaktadır ("Turkey", 1993; Erkan, 1993). Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) kalkınma ve icra planlarında ve TÜBİTAK'ın uzun vadeli araştırma politikaları ile ilgili belgelerinde bu konulardan söz edilmektedir. Yukarıda değinilen Türkiye Ulusal Enformasyon Ana Planı (TUENA) çalışmaları sırasında, Türkiye'de 2010 yılında isteyen herkesin ulusal bilgi alt yapısına erişebilmesinin toplam maliyeti 35 milyar dolar olarak hesaplanmıştır ("Altyapı", 1998: 134). Bu miktarın 14 milyar dolarının alt yapı için, 21 milyar dolarının da bilgisayar, web TV gibi uç birimler için harcanması öngörülmektedir ("Bilgi Toplumunda Türkiye", 1998). Ancak ulusal bilgi alt yapısı kurulması için gerekli parasal kaynaklar üzerinde henüz herhangi bir çalışma bildiğimiz kadarıyla yapılmamıştır. Sözü edilen 35 milyar dolarlık yatırımın hangi kaynaklardan ve nasıl bir harcama planı çerçevesinde gerçekleştirileceği açık değildir. Bilgi Toplumunda Üniversitelerin Rolü ve Bilgi Hizmetleri Bilgi toplumunda en önemli görev üstlenen kurumlardan birisi, belki de birincisi üniversitelerdir. Çünkü üniversiteler bilgi ekonomisinin "hammadde"si olan bilginin üretiminden ve dağıtımından sorumlu temel kurumlardır. Bilgi teknolojisi diğer bütün kurumları olduğu gibi üniversiteleri de kökten bir biçimde etkilemektedir. Daha birkaç yıl öncesine kadar üniversitelerimizdeki çoğu öğrenci ve öğretim üyesinin yabancısı olduğu Internet teknolojisinin günümüz eğitim ve araştırma dünyasındaki yerini ve önemini düşünecek olursak, bilgi teknolojisinin üniversiteler üzerindeki etkisi daha kolay anlaşılabilir. Tsichritzis (1999) "Üniversitenin Yeniden Yapılanması" adlı makalesinde Wilhelm von Humboldt tarafından geliştirilen ve geleneksel öğretim (lehre) ile akademik araştırma (forschung) bileşenlerinden oluşan üniversite modelinin hâlâ geçerli olduğunu, ancak üniversitelerin kökten bir şekilde yeniden yapılanma zamanının geldiğini söylemektedir. İletişim teknolojisi Birinci kuşak bilgisayar Vakum küplerinden oluşan devreleri ve tamamen askeri ekipman ve araştırmaların bir parçası olarak yapıldı.1958’e kadar üniversitelerin tekelinde kalmıştır. İkinci kusak bilgisayar Mekanik olarak hareket eden parçalar yerine transistör ve diyotların kullanıldığı yeni bir teknolojiye dayanıyordu. Üçüncü kuşak bilgisayar Transistör yerine tümleşik devrelerin ve slikon yongaların kullanılmaya başlanıldığı bir dönemdir. Dördüncü kusak bilgisayar En önemli özelliği tümleşik devreleridir. Tarminal olarak kullanılan sistemler veri tabanları, kelime işlemciler, eloktronik pasta ve yerel bilgisayar ağları vardır. İletişim alanında bugün oluşan ilerlemeye, iletişim tekniklerindeki gelişmelerin payı olmuştur. Bu araçlar telefon, telgraf,optikler,uydu kanallarıdır. BU PROJEDEN NELER KAZANDIK? Biz bu projeden iletişimin ne kadar önemli olduğunu, iletişim teknolojisinin ne kadar hızlı geliştiğini ve iletişimsiz yaşamanın zor olduğunu öğrendik. KAYNAKÇA “Bilgi toplumunda Türkiye: Stratejik ülke. (1998). [Basın bildirisi]. [Çevrimci] Elektronik adress: http//:www.tuena.tubitak.gov.tr/basın-5-haziran.pdf [27.09.1999] Bilim teknolojsi ve üniversiteler. (1996). Ankara: Yukseköğretim Kurumu Bozkurt,Veysel (1996) Enformasyon toplumu ve Türkiye: İşin örgütlenmesi ve işgücünde yapısal değiştirmeler. İstanbul: Sistem Yayıncılık.