T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME Yüksek Lisans Tezi Nihan Gümrükçü Özdemir Ankara-2006 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME Yüksek Lisans Tezi Nihan Gümrükçü Özdemir Tez Danışmanı Prof. Dr. Eser Köker Ankara-2006 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Prof. Dr. Eser Köker Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası Prof. Dr. Haluk Geray............................... .................................. Prof. Dr. Eser Köker................................. .................................. Yard. Doç. Dr. Ülkü Doğanay................... .................................. ................................................................... .................................. ................................................................... .................................. ................................................................... .................................. Tez Sınavı Tarihi : 14.07.2006 İÇİNDEKİLER ŞEKİL VE TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................iii GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 I.İNTERNETLE BİRLİKTE SANAL ORTAMDA KARŞILAŞMALAR VE İZLENİM YÖNETİMİ............................................................................................ 16 I.1.İzlenim Yönetimi Kavramı ............................................................................ 16 I.1.1.İzlenim Yönetiminin Kavramsal Gelişimi................................................. 16 I.1.2.İzlenim Yönetimi Tanımları ...................................................................... 24 I.1.3.İzlenim Yönetimi Modelleri ...................................................................... 27 I.1.4.İzlenim Yönetimi Süreci............................................................................ 34 I.1.4.1.İzlenimlerini İnceleme ........................................................................ 34 I.1.4.2.İzlenim Oluşturmaya Güdülenme....................................................... 35 I.1.4.3.İzlenim Oluşturma .............................................................................. 38 I.1.5.İzlenim Yönetimi Taktikleri ...................................................................... 39 I.2.İnternet Ortamındaki Sanal Alanlar ............................................................ 47 I.2.1.Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak İnternet............................................ 47 I.2.2.İnternetin Kitle İletişim Aracı Olarak Tarihi ve Gelişimi.......................... 48 I.2.3.İnternetin Türkiye’ye Girişi ....................................................................... 49 I.2.4.İnternetin Türkiye’de Kullanımı Araştırması ............................................ 50 I.2.5.İnterneti Diğer İletişim Biçimlerinden Ayıran Özellikleri ........................ 52 I.2.6.İnternette Etkileşim.................................................................................... 56 I.2.7.Sanal Mekanda/Alanda Sanal Topluluklar ................................................ 58 I.2.8.Sanal Topluluklarda Katılımcı Olarak Birey: Sanal Kimlik...................... 61 I.2.9.Sanal Sohbet (Chat) ................................................................................... 66 II.TÜRKİYE’DE SANAL ALANDA İZLENİM YÖNETİMİ ARAŞTIRMASI76 II.1.Sanal Alanların İzlenim Yönetimine Zemin Olarak Değerlendirilmesi .. 76 II.2.Arkadaş Bulsana ........................................................................................... 82 II.3.Katılımcıların Özellikleri ............................................................................. 85 II.4.Arkadaş Bulsana Sanal Alanında Biçimsel Özelliklerin Tartışılması ..... 85 II.4.1.Takma İsim............................................................................................... 85 II.4.2.Tanıtım Kartları Başlık Yazısı ................................................................. 90 II.4.3.Selamlaşma İfadeleri ................................................................................ 92 II.4.4.Tanıtım Kartları ........................................................................................ 94 II.4.5.Semboller................................................................................................ 102 II.4.6.Dil Kullanımı.......................................................................................... 104 II.4.7.Resimler.................................................................................................. 108 II.4.8.Zaman ve Mekan .................................................................................... 111 II.5.İçeriğe İlişkin Tartışmalar ......................................................................... 112 II.5.1.Kullanılan Taktikler ............................................................................... 112 II.5.2.Sanal Alandan Beklentiler...................................................................... 118 II.5.3.Kendini Tanımlama İfadeleri ................................................................. 120 II.5.4.Anlama Biçimleri ................................................................................... 122 II.5.5.Dilsel Oyunlar ........................................................................................ 125 II.6.Oyun mu Gerçek mi?: Sanal Kurmaca .................................................... 127 i II.7.Karşılaştırmalar .......................................................................................... 134 II.7.1.Cinsiyete Göre Farklılaşmalar................................................................ 135 II.7.2.Yaşa Göre Farklılaşmalar ....................................................................... 140 II.7.3.Medeni Duruma Göre Farklılaşmalar..................................................... 142 II.7.4.Eğitim Durumuna Göre Farklılaşmalar .................................................. 143 II.7.5.Mesleğe Göre Farklılaşmalar ................................................................. 144 SONUÇ.................................................................................................................... 146 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 153 ÖZET ABSTRACT EKLER ii ŞEKİL VE TABLOLAR DİZİNİ Şekil 1: İzlenim Yönetiminin İki Öğesi Şekil 2: İzlenim Yönetiminde Sosyal Psikoloji Sürecinin Üç Bileşenli Modeli Şekil 3: İzlenim Yönetimi Süreci Şekil 4: İzlenim Yönetiminin Sibernetik Modeli Şekil 5: İzlenim Yönetimi Sürecinde Anahtar Değişken ve Başlıca İlişkiler Şekil 6: Sanal Topluluklarda İzlenim Yönetimi Şekil 7: Taktik İzlenim Yönetimi Davranışlarının Sınıflaması Tablo1: İnternetin Diğer İletişim Araçları ile Karşılaştırılması iii GİRİŞ Toplumların ve bireylerin ekonomik, sosyal, psikolojik yapılarında büyük değişimlere neden olan teknolojik gelişmelerin bir uzantısı sayılan internet, en hızlı değişen iletişim ortamlarından biridir. İnternet, birçok bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır. İnternetin kullanım alanı ve bu ağ üzerinde kullanıcı sayısı, ortaya çıktığı günden itibaren sürekli artmış ve geleneksel iletişim araçlarına alternatif bir model olarak bireylerin yaşamında yer almıştır. İnternetin başlangıçta ortaya çıkış nedeni askeri amaçla da olsa zamanla bu amaç pek çok alandaki bilgiye kolay, ucuz ve hızlı bir şekilde ulaşmaya dönüşmüştür. İnternet üzerinde yapılabilen pek çok faaliyet bulunmaktadır; internetin temel işlevini haberleşme ve iletişim olarak sayarsak bu kapsamda bireyler alış veriş yapmak, her konuda araştırma yapabilmek, ihtiyaç duyulan bilgileri ve dökümanları kişisel bilgisayarlarına aktarmak, her konuda yazılı veya sesli tartışabilmek v.b. nedenlerle interneti kullanmaktadırlar. İnternetle yapılabilen en önemli faaliyetler, hızlı ve ucuz bir şekilde haberleşme olanağı sağlayan e-mail (elektronik posta), şekil, grafik, resim, yazı, ses, görüntü, müzik içeren sayfalardan oluşan www (world wide web), herhangi bir konu üzerinde tartışma olanağı sağlayan haber grupları, gerçek zamanlı sohbet etme imkanı sağlayan ve araştırmanın inceleme konusunu oluşturan sanal topluluklar ve bu topluluklarda gerçekleştirilen sanal sohbet (chat) olarak sıralanabilir. İnternette sohbet etme olanaklarının genişlemesiyle daha çok sayıda insanın gündelik yaşamlarında bilgisayar başında geçirdikleri sürenin artması, sosyal bilimcilerin bu olguyu dikkate almalarına yol açmıştır. Gündelik yaşam deneyimleri içinde internet kullanımları anlam ve yorumu üzerine çok sayıda inceleme mevcuttur. 1 Bu incelemelerden bir bölümü internet kullanımı ile demokratik toplum tahayyülü arasındaki ilişkileri tartışmaya yöneliktir. Bu incelemelerde merkezde duran kavram özel/kamusal alan ikiliğidir.1 17. yüzyıldan beri liberal düşünce geleneği içinde kurulan özel ve kamusal alanların birbirine karşıt ve aynı yaşam alanları olarak tasarlanmasına yönelik eleştiriler, 19. yüzyıldan beri sürmektedir. Ancak 20. yüzyılın son çeyreğinde yeni sol ve feminist yaklaşımların müdahelesi ile birlikte özel alan ile kamusal alanın arasındaki karşıtlık ve bu iki yaşam alanının birbirini dışlayıcı özellikler aracılığıyla kurulduğu savı geride bırakılmıştır. Gerek özel alanın politikliği iddiaları gerekse kamusal alanın yapısal dönüşümü süreçlerinde kitle iletişim araçlarının işlevlerinin tamamen farklılaşıp siyasal değer ve inançlarını öncelemek yerine psikolojik duygulanımlara dayalı yeni bir temsiliyet türüne yönelip demokratik değerlerin ve mücadelelerin izini sürdükleri iddiaları kapitalist toplumlarda demokrasinin derinleştirilmesi tartışmaları içinde geliştirilmiştir.2 Bu bağlamda internetteki sohbet ve ilişki biçimlerinin demokratik toplum tahayyülünün geliştirilmesi için bir olanak sunup sunmadığı yönündeki tartışmalar biçimlenmiştir. İnternetin iletişimin özel alandaki kapalılığını ve gizliliğini gidermeye yönelik potansiyeli ile yeni politik ortaklıklar yaratma gücü bu tartışmaların odağında durmaktadır (Timisi, 1999:130). Ancak bu çalışmada bu tartışma ekseninin dışında kalmak yeğlenmiştir, zira bu tartışma ekseni içinde sohbet etme süreçlerine ilişkin 1 Kamusal alan-özel alan ayrımı, kamusal alanın dönüşümü ve yeni iletişim teknolojileri ile kamusal alan ilişkisini ele alan pek çok kaynak bulunmaktadır. Daha detaylı bilgi için bakınız: Habermas, J., (1997), Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, Özbek, M., (2004), Kamusal Alan, Benhabib, Ş., (1999), Modernizim Evrensellik Birey, Bilici, M.; Uğur, A., (1998), Bilgi Toplumu, İnternet ve Demokrasi: Dijitalleşen Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Boz, F., (2002), İnternet ve Demokrasi, Curran, J., (1993), Kamusal Bir Alan Olarak Medyayı Yeniden Düşünmek, Çelebi, A., (2004), Kamusal Alan ve Sivil Toplum: Siyasal Bir Değerlendirme, Garnham, N., (2001), Medya ve Kamusal Alan, Timisi, N.,(1999), Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Uğur, A., (1986), İletişim Alanında Gelişmeler: Yeni İletişim Teknolojilerinin Toplumsal ve Siyasal Etkileri, Keane, J., (1992), Medya ve Demokrasi 2 Bu tartışmaların politik açılımları müzakereci demokrasi şeklinde de ele alınmaktadır. Daha detaylı bilgi için bakınız: Doğanay, Ü., (2003), Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek, 2 değerlendirmeler sınırlıdır. İnternet üzerine yapılan incelemelerin diğer bir öbeği “bir teknolojik araç olarak internet” üzerine yoğunlaşmaktadır. Yeni iletişim teknolojilerinin ekonomik ve politik iktidar kullanımları içinde konumunu tayine yönelik bu çalışmalarda kapitalist toplumlarda yeni iletişim teknolojilerinin pazar konumları irdelenmektedir (Geray, 1994, 2003; Başaran, Geray, 2005; Stratton, 2002; Ertürk, 2002) Bu çalışmalar yeni yasal düzenlemeler gereği ve gerekçeleri üzerine görüş bildiren bir dizi başka çalışma ile birleşmektedir. (Batır, 2005; Akçamete, 2001; Özgür, 2001; Ergün, 2005) Bu yüksek lisans tezi internetteki sohbet üzerine yoğunlaşmak istediği için öncelikle konuşma ve karşılaşma düzenleri üzerinde durmayı yeğlemiş ve kişiler arası iletişim alanına yönelerek, kişiler arası ilişkiler ile internet kullanımı arasındaki bağları tartışmaya açmak istemiştir. Yeni iletişim teknolojileri ile ortaya çıkan elektronik iletişim, modern toplumlardaki kişisel ilişkileri dönüşüme uğratmıştır. Yeni ilişki tarzları giderek yerleşiklik kazanmış, sanal topluluklardan biri olan sohbet (chat) odalarında, bireyin diğer bireyler üzerinde izlenimlerini belirleme veya etkileme çabaları kendini göstermeye başlamıştır. Bireyler diğer sosyal ortamlarda olduğu gibi, sanal ortamlarda da diğer bireylerle ilişkilerini kendileriyle ilgili sunumlar yoluyla gerçekleştirirler. Bireyler sosyal etkileşimlerde belli rollere uygun davranmaktadırlar. Rollere uygun sunumlar gerçekleştirmenin yanı sıra diğer bireylerin gözünde belli kimlikler oluşturmaya da ihtiyaç duyarlar (Demir, 2002:5). İnternetin toplum yaşamında yer almasıyla birlikte bireylerin yaşamlarında yeni bir sosyal alan oluşturduğu konusu tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmaların temelinde internetin bireylere yeni bir dünya sunarak bu yeni dünya üzerinde şekillenen kimlik kurguları 3 yer almaktadır. İnternet üzerinde kimliğin akışkan olduğu görüşünde birleşenler bunun, bireylerin “ideal insanı” yaratma ve toplumca onay gören, arzu edilen bir kimliği oluşturma güdüsü ile şekillendiğini öne sürmektedirler. Bireylerin ideal olarak sunulan kimliği oluşturmalarına yönelik olarak literatür incelendiğinde tüm bu çabalar bizi izlenim yönetimi (impression management) kavramına götürmüştür. İnsanlar, toplumsal, fizyolojik ve duygusal gereksinmelerini çevrelerindeki diğer bireylerle etkileşimde bulunarak karşılarlar. Bireylerin sosyal sistemlerden bağımsız yaşayamamaları nedeni ile anlamlı sosyal ilişkiler kurmak istemeleri doğal bir etkinlik olarak kabul edilmektedir. Sosyal ilişkilerin yapılandırılmasında ise, bireyin davranışları kendisinden olduğu kadar karşısındaki bireylerden de etkilenir. Böyle bir durumda bireyler, yalnızca çevrelerindeki bireylere ilişkin kendi izlenimlerini biçimlendirmekle kalmaz, aynı zamanda ilişkide bulunduğu diğer bireylerin de kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmeye çalışır (Rowatt, 1997:27). İzlenim, “Bireyin zihninde bazı öğelerin etkileşimi sonucunda oluşan bir imgedir” (Dincer, 1998), Okay’a göre ise, (2000:255) izlenim, “ Bireylerin, bir obje, kurum veya başka bir bireye ilişkin düşünceleridir”. Bu tanımlardan hareketle izlenimin, kişinin etkileşimde bulunduğu diğer kişilere ait zihninde oluşan imgeler olduğu söylenebilir. Bireylerin sık sık çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını izlemesi ve onları yönetmeye çalışma çabası (Martin, Leary ve Rejeski, 2000:169-179) izlenim yönetimi olarak isimlendirilir. İzlenim yönetimi, sosyal etkileşimlerin amaç ve anlamını oluşturan, bireylerin davranışlarına yön veren ve diğer bireylerin beklentilerini anlamaya yardımcı olan girişimleri içermektedir (Elwell, 1998:64; Rosenfeld, Giacalone ve Riordan, 1995:3-12). Bu yönü ile izlenim yönetiminin, düzenli ve kontrollü sosyal 4 ilişkileri oluşturucu ve hoş olmayan, utandırıcı, arzu edilmeyen durumlardan kaçınmaya yardımcı çift yönlü bir ritüel (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12) olarak sosyal etkileşimlerde önemli olduğu söylenebilir. Çünkü sosyal etkileşimlerin etkili bir şekilde gerçekleşebilmesi için bireylerin birbirleri hakkında bilgi sahibi olmaları gereklidir (Leary, 1996). Diğer taraftan bireyin sergilediği izlenimler kendisine yönelik davranış beklentileri ve kişinin kendisine nasıl davranılmasını beklediği konusunda fikir verir (Leary, 1996; Giacalone, 1989:52-56). Bireyler bu nedenle sosyal kimlikler oluşturur ve buna uygun davranışlar sergilerler (Slama ve Wolfe, 1999:135-139). Yukarıda da belirtildiği gibi izlenim yönetimi, bireylerin yalnızca çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmesi değil aynı zamanda diğer bireylere ilişkin kendi davranışlarını da biçimlendirmesini içerir. Birey, kendi davranışlarını sürekli olarak izlediğinde performansı ve sergilediği davranış hakkında daha kesin ve doğru bilgi edinmiş olur (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12). Dolayısıyla izlenim yönetimi, bireylere arzu ettikleri veya varolmak istedikleri kimliklere uygun davranmalarında ve oluşturulan kimliklerin sürdürülmesinde de yardımcı olur (Bolino, 1999:82-99). Leary’e göre (1996) izlenim yönetiminin bireyler için temel işlevleri üç nokta etrafında toplanmaktadır: 1- Bireylerarası etki: Bireyler, izlenim yönetimi ile özellikle diğerlerinin kendilerine ilişkin izlenimlerinin, kendisi için önemli sonuçları olduğuna ilişkin inançları nedeniyle ilgilenirler (Demir, 2002:3). Sosyal etkileşimlerde, bireyler arası yanıtlar, oluşturulan izlenimler ve onların niteliği doğrultusunda olmaktadır. İzlenim 5 yönetimi bireyler arası etkileşimlerin önemli bir belirleyicisi durumundadır. Bununla birlikte, izlenim yönetimi, bireyin diğer bireylerin davranışlarını etkilemesinde tercih edilen bir yoldur. Bu yolla birey, başkalarının üzerindeki gücü sürdürebilir veya artırabilir. Burada bahsedilen güç, bireyin, diğer bireylerin davranışları üzerinde istediği değişimi gerçekleştirebilmesidir. 2- Kişiliğini geliştirmek ve sürdürmek: Bireyler izlenimleri hakkında kaygılı olduklarında izlenimlerini yönetme çabası içerisine girerler. İzlenim yönetimindeki başarısızlığın, bireyin kendisine olan saygısını azaltmasına, başarısının da bireyin kendini iyi hissetmesine neden olması bu çabanın nedenlerinden ilkidir. İkinci neden olarak, bireyin kimliğini yapılandırması ve bunu sürdürmesinde yardımcı olması söylenebilir. Bireylerin izlenim yönetimini kullanmalarında üçüncü neden olarak, bunun kökleşmiş bir alışkanlık olduğu sayılabilir. Bireyler diğer bireylerin kendileri hakkındaki düşüncelerini önemserler. 3- Duygusal düzenleme: İzlenim yönetimi, bireyin kendisine ilişkin olumsuz duygularını azalttığı gibi olumlu duygularını da arttırır. Diğer bireylerce onaylanmak bireyin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar. Sosyal etkileşimlerde bulunan bireylerin kimliği son derece önemlidir. Sosyal kimlik, uygun bulunan kimlik hakkındaki varolan veya olması arzu edilen bireyler arası anlaşma doğrultusunda biçimlendirilip sürdürülür. Söz konusu kimlikler oluşturularak, bireyler sosyal yaşamda nasıl görülmek ve davranılmak istediklerine 6 ilişkin beklentileri konusunda ipucu verirler (Sheer ve Weigold, 1995:592-612). Yukarıda bahsi geçen sanal topluluklarda bu sosyal kimlik sanal ön eki ile birleştirilerek, sanal kimliklerin ortaya çıkmasına, bu alanda bireylerin gerçek yaşamdaki iletişim biçimlerine benzer şekilde bir iletişim süreci içerisinde bulunmalarına, izlenimlerini yönetmeye ve farklı kimlik deneyimlerine olanak tanımaktadır. Sherry Turkle ve Mark Poster internetin özgürleşim olanağını kutsayan iki yazar olarak tanımlanmaktadır (Timisi, 2005:98). Her iki yazar da interneti benlik projelerinin yaşam olanağı bulduğu yer olarak konumlandırmaktadırlar. Turkle, “Life on The Screen” (Ekrandaki Yaşam) (1995) isimli kitabında internet ve internet üzerindeki sosyal etkileşimi, insanların postmodern bilme biçimini keşfetmelerine yardımcı olacak bir deneyim alanı olarak tanımlamaktadır. Turkle’a göre kimliklere bürünenler, kişiliklerinin farklı yönlerini sergilemekte ve bunlar arasında rahatça gidip gelmektedirler. Turkle gerçek yaşamda insanların üstlendiği rollerin sayısının gittikçe artmakta olduğunu, farklı roller arasında dolaşan insanların kimlikleri hakkında çeşitlilik kipleri ile düşündüklerini ileri sürmektedir. İnternet üzerindeki iletişim ve etkileşim söz konusu olduğunda ise bu çeşitlilik kaçınılmaz hale gelmektedir: Siber uzam günlük yaşam için kimliğin akışkanlığı dediğimiz şeyi alıp daha uç bir noktaya taşıyor; Artık insanlar kendilerini ekranda açtıkları pencerelerin toplamında oluşan dağıtılmış varlıkların bir tür toplamı olarak görme yolundalar. Bilgisayar pencereleri arasında dolaşmak için geliştirilen teknik metafor, benliğin safhaları arasındaki bağlantı hakkında fikir yürütmek için kullanılan bir metafor halini aldı (Turkle, 1995:40). Medyanın diğer ortamlarında olduğu gibi sanal ortamlarda da bireylerin bırakmak istedikleri izlenimler orta sınıflara özgü değerlerce biçimlendirilir. Beğenilerin, arzu edilenlerin standartlaşmasına aracılık eden medya, yaşam kalitesini 7 serimlemek için pek çok yayını hazırlar. Kişilik özelliklerinin psikolojik unsurlar (duygusal, heyecanlı, kendisini ifade etmekte zorlanan v.b.) aracılığıyla tanımlanabilir olması örneğinde olduğu gibi bireyler kendilerini dönemlerinin en yaygın basma kalıp yargılarına dayandırarak tanımlamaktadırlar. Bu iddiayla birlikte sanal ortamlarda bireylerin kendilerine, benzer özellikler atfederek tanımladıkları ileri sürülebilir. Toplumsal değerler açısından en kabul edilebilir sunulanların (meslek sahibi, eğitimli, fiziksel görüntüsü itibari ile zayıf, yan uğraşlarına vakit ayırabilen v.s.) kişilerin kendilerini tanımlamasında belirleyici olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla meslek, eğitim, etnik köken, fiziksel özellikler, yan uğraşlar konusunda çıkarılabilecek bir sosyal profilin medyada dile getirilen zamane insanı imgesiyle örtüştüğü düşünülmektedir. Bir başka deyişle, genç olmak, yüksek eğitimli olmak, meslek sahibi olmak, Türk olmak, bekar olmak, müzik dinlemek, kitap okumakla ilgili standart bir beğeni dizgesinin sohbet odalarında karşılık bulacağı düşünülmektedir. Sanal sohbet alanlarında kişilerin kendilerini sunma ifadeleri ve diğerlerinin sunuşlarına verdikleri sözel tepkiler aracılığıyla orta sınıfa özgü yaşam kurma becerisi sergilenmeye çalışırken araştırmanın ön kabulü bireylerin kendilerini toplumun gözüyle görerek şekillendirdikleridir. Bu nedenle diğer yayın türlerinde olduğu gibi sanal ortamlarda da toplumsal ilişkilerin, değerlerin biçiminin irdelenmesi yoluyla medya profesyonellerince oluşturulmayan bu topluma özgü standartların ağırlığı ortaya konulabilir. İzlenim yönetiminde başkaları üzerinde iyi bir izlenim oluşturma çabasının yüzyüze iletişimin yanında internetle birlikte cevap bulduğu noktalar vardır. Bunlar gerek internetin teknik imkanları ve gerekse bu alanların kendine özgü sanal yapısından kaynaklanmaktadır. İnternet, geleneksel iletişim teknolojilerinin ölçek ve 8 hız konusundaki yetersizliklerine, serbest, hızlı, küresel, merkezi olmayan ve kaynaklar açısından zengin bir iletişim imkanı sunmaktadır (Demircan, 2006:8). Yeni iletişim biçimlerinin imkanlarının bireylerin izlenimlerini yönetmelerine katkıları, sanal topluluklarla ilişkilendirildiğinde ortaya yeni bir tartışma alanı çıkmaktadır: Sanal topluluklarda kişilerin diğer kişiler üzerinde bir izlenim yaratma veya sosyal ortamlarda oluşturulan izlenimi belirleme arzusu, gerçek hayatta denenmesi neredeyse imkansız olan alternatif kimlikleri deneme isteği, zaman ve mekandan bağımsız olarak kişilerin istedikleri gibi kişiliklerini sergileme ve daha fazla arzu edilen bir kişilik yaratma dürtüsü gibi istemleri olmaktadır. Bu istemlerin irdelenmesi doğrultusunda şu sorulara yanıt aranmıştır: 1- Sanal topluluklarda sanal kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin başında yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, meslek, etnik köken, medeni durum, sahip olunan fiziksel özellikler, hobiler ve diğer tercihler gelmektedir. Bu faktörler arasında en çok yeğlenen konumlar, durumlar ve ilişkiler nelerdir? a.Fiziksel özelliklerin ve çevrenin bireylerin kendilerini anlatmada ağırlığı ne kadardır? b. Duruş ve yüz ifadesi ile ilişkiyi sürdüren etkinliklerin yerini sanal ortamda hangi etkinlikler almakta, birbirini anlamak hangi bağlamlarda karşılık bulmaktadır? c. Bireyler beklentilerini nasıl ortaya koymaktadırlar? d. Bireyler yeteneklerini nasıl sıralamaktadırlar? e. Bireylerin kendilerini sevdirme ve beğendirme için öne sürdükleri ifadeler nelerdir? 9 f. Alçakgönüllülük, yüceltme, hayranlık ifadeleri, aynı görüşte olma, lütufta bulunma ifadeleri nelerdir? g. Takma isimlerini (nick name) neye göre seçmekte ve bu isimlere ne gibi anlamlar yüklenmektedir? h. Diğer bireyler üzerinde olumlu bir izlenim yaratmak için sergilenen çabalar nelerdir? ı. Sanal alanlarda sohbet için en çok tercih edilen zaman hangisidir ve kişiler bunun için genellikle hangi fiziksel ortamı kullanmaktadırlar? 2- Etnometodolojik3 yaklaşımlara göre kişilerin oyun kurma kapasiteleri ve oyunda edindikleri roller onların toplumsal kültür içindeki yerleşik değerlere direnme biçimlerini değiştirmektedir. Sanal topluluklarda da kişiler bu görüşe göre bir kimlik sunumu gerçekleştirmekte midirler? İletişim ortamının sınırlarının genişlemesiyle yeni bir kitle iletişim aracı olarak internet ve internet üzerindeki sanal topluluklar ile izlenim yönetimi arasında kurulan bağ, çalışmanın amacına uygun olarak ele alınacaktır. Böylece, yeni bir iletişim alanı olarak internetin kişisel ilişkilerde rolünün izlenim yönetimi yaklaşımıyla ne olduğu açıklanmış olacaktır. Türkiye’de konuya ilişkin araştırmalar incelendiğinde, bu araştırmaların bir kısmının internetin ekonomik ve siyasal etkilerine odaklandığı görülmektedir (Geray, 1994 ; Başaran, 2000). Kimlik politikaları bağlamında toplumsal cinsiyet, mezhep, etnisite konularında sorgulamaların artması ile birlikte internet ortamında kimliğin 3 İnsanların gündelik toplumsal etkileşimler sırasında başkalarının söylediklerine ya da yaptıklarına nasıl anlam kazandırdıklarının incelenmesi. Etnometodoloji, insanların ortak bir gerçeklik algısını nasıl kurdukları ve bunu nasıl sürekli olarak besledikleriyle ilgili analizler sunar.. Etnometodolojinin ilgisi toplumsal eylem ve gündelik yaşam üzerine yeniden düşünülmesidir ve sıradan insanın dünyasını inceler. Garfinkel’e göre etnometodolojik çalışma dikkatini gündelik hayatın son derece sıradan etkinliklerine yöneltir ve pratik sosyolojik akıl yürütmeyle, pratik etkinlik ve koşullar üzerinde durur (Sözen, 1999:111). 10 üretimini irdeleyen çalışmalar (Yılmaz, 2005; Demez, 2005) bulunmakla beraber yine geleneksel kitle iletişim araştırmalarının devamı olarak sahiplik, metin, kullanıcı olmak üzere iletişim sürecinin öğeleri üzerinde durulan çalışmalar (Boz, 2003; Sungur, 2002; Tunç, 2003) da mevcuttur. Diğer taraftan internet ortamındaki çeşitli tartışma gruplarının veya sohbet odalarının siyasal, toplumsal ve kültürel yapıların demokratikleşme üzerine etkilerini metin çözümlemeleri yöntemleri ile inceleyen çalışmalar (Giren, 2003) da yapılmıştır. Bu çalışmaların yanı sıra internetin geniş bir perspektifte ele alındığı derlemeler (Alankuş, 2003; Binark, Kılıçbay, 2005; Başaran, Geray, 2005) internet hakkında kapsamlı bilgi sunmaktadır. Bu çalışmada izlenim yönetiminin sanal topluluklarda uygulanışı konusuna açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Her ne kadar alanı tanımlamak için izlenim yönetimi kavramı tercih edilmişse de alternatif olarak benlik sunumu kavramının kullanılması da mümkündür. Azınlıkta da olsa bazı araştırmacılar örneğin Schlenker (1986:2162), iki kavram arasında ayırım yaparak; kişilerin, şehirler, diğer insanlar ve işyerleri gibi oluşumların izlenimlerini de yönetmeye çalışabileceklerini öne sürmüştür. Schneiderman (1980:158-164) ise bireylerin kendileriyle ilgili izlenimleri diğer bireyler aracılığıyla da yönetebileceklerini savunmuştur. Bu araştırmacılar izlenim yönetimini, benlik sunumuna kıyasla daha geniş kapsamlı olarak değerlendirmektedir (Leary ve Kowalski, 1990:34-37). Ancak konuyla ilgili literatüre bakıldığında, çoğunlukla izlenim yönetimi ve benlik sunumu kavramlarının eşanlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bazı yazarlar kimliği küresel ve yerel, materyal, tarihi ve kültürel söylemler ve koşullar ile deneyimler bağlamında sürekli olarak kurulan, sahip çıkılan, üstlenilen, bir yandan güven ve özdeşleşme hissini temin etmeye yönelik sabitleme 11 istemi ile öte yandan farklı öğelerin arasında süre gelen müzakerenin sonucunu ortaya çıkan gerilimin biçimlendirdiği, daima çatlaklar açarak inşa edilen bir aidiyet tasarımı olarak tanımlamaktadırlar (Hall, 1996:1-17,1998a:178,1998b:71-76). Diğer taraftan benlik ile kimliğe şöyle bir ayırım da getirilmektedir; benlik, insan zihninin sosyal tecrübelerle formlaşan ve potansiyel haldeki yapısal bütünlüğü, kimlik ise sosyal olarak şekillenmiş bu potansiyelin iradi bir kararlılıkla dışa yansıyan halidir (Birkök, 1994:46). Bu görüşe göre, fiziki çevre, sağlık şartları, biyolojik miras gibi diğer faktörlerin yanı sıra, tüm sosyal faktörler, benliğin oluşumuna katılırlar ancak grup tecrübesi ve bireyin kendine has olan tecrübesi de kişiliğin gelişmesini devam ettirir. Yine bu görüşe göre birey, kendisini diğer bireylerin gözleriyle görüp, benliğini onların kendisine olan tepki, tutum ve davranışlarından çıkardığı sonuçla algılar ve bunlar kendini algılama yoluyla birey tarafından yorumlanarak belli bir kimlik yaratılır. Bu ayrımın dışında çoğu kaynakta bu iki kavram içiçe geçmiş şekilde kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada zaman zaman kimlik, zaman zaman da benlik kavramı kullanılmıştır. Kişilerin sanal topluluklarda bir takım faktörlerden etkilenerek, gerçekte sahip oldukları kimliklerden daha farklı kimlikler ortaya koymaları ve bunu gerçekleştirirken de başkalarınca daha fazla arzu edilen bir kişilik oluşturmaya yönelik bir çaba içinde olmaları bu çalışmanın temel varsayımıdır. Bu doğrultuda, kimlik sunumu neye göre yapılır, en çok tercih edilen veya edilmeyen tanımlamalar, konumlar nelerdir, kişiler genellikle kendileri hakkında neleri vurgular ya da vurgulamazlar gibi soruların yanıtları aranmaya çalışılacaktır. Kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin ışığında belirlenen diğer varsayımlar ise şunlardır: kadınların sanal ortamlarda toplum baskısından uzak olarak kendilerini daha iyi ifade ettikleri 12 ve bu anlamda sanal ortamın onlara daha fazla bir özgürlük alanı sunduğu düşünülmektedir. Yine kadınların erkeklere oranlara sanal topluluklarda daha az yer aldıkları ve kimlik sunumlarında bahsi geçen baskılardan ötürü kendileriyle ilgili daha eksik bilgi verirlerken, erkeklere nazaran daha az dürüst oldukları ve daha seçici oldukları varsayılmaktadır. Sosyo ekonomik durumundan memnun olmayan kişilerin meslekleriyle ilgili farklı bilgiler verdiği, aynı şekilde fiziksel görünümünden rahatsız olan kişilerin de tanıtım kartlarına kendi resimlerini yerleştirmedikleri ve fiziksel özellikleri ile ilgili sahip olmayı istedikleri görünüşü sundukları düşünülmektedir. Diğer taraftan eğitim seviyesi düşük olan kesimin sanal topluluklarda daha az bulunduğu, kullanıcıların daha çok üniversite veya üzeri bir eğitim gurubuna dahil oldukları, yaş faktörüne göre de 25 yaşa kadar olan kişilerin daha rahat, daha özgürce kendilerini ifade edebildikleri, daha yanıltıcı bilgiler verdikleri, genellikle 30 yaş ve üzeri kesimin ise kendileri hakkında daha dürüst ve açık oldukları varsayılmaktadır. Etnik köken, din ve mezhep ile ilgili faktörler kimlik sunumunda çok fazla ortaya koyulmayan, genellikle kişilerin özellikle toplumun genelinden farklı inançlara ve kökene sahiplerse yansıtılmayan özellikleri olduğu söylenebilir. Bu araştırmada, www.itiraf.com sitesindeki “Arkadaş Bulsana” adıyla belirtilen sanal topluluktaki kayıtlı tüm üyeler araştırmanın evrenidir. Belirtilen sanal alanda Ankara’da yaşayan kadın ve erkek üyelerden oluşan 20 kişi ile katılımlı gözlem tekniği ile sohbetler gerçekleştirilmiş, sohbet raporları analiz edilerek bulgular ortaya konulmuştur. Seçilen bu sanal topluluk tamamen Türkçe içeriği ile sanal bir karşılaşma alanıdır. Etkileşimli, doğrudan, eşzamanlı veya eşzamansız özellikleri birlikte gösterir. Bu alanda kişiler kendilerini tanıtan, kişisel özelliklerini 13 ya da tercihlerini içeren sanal bilgi kartları oluşturarak kimliklerini sunmaktadırlar. Kişiler kendilerini tariflediklerinde bir somutluk kazanmakta ve bu tarifleme genellikle Erwing Goffman (1959) tarafından yapılan, amaçlı olarak tanımlanan biçimde olmaktadır. Kişilerin oluşturdukları kişisel profillerinin sürekli değiştirebilirliği pek çok insanın gerçek yaşamda karşılaşma olasılığı olmayan diğer insanlarla kurduğu etkileşimde, rol yapmasını, kimliğini gizlemesini, kendisi hakkında farklı ve yanlış bilgi vermesini olanaklı hale getirmektedir. Son yıllarda bu konuda yapılan akademik araştırmalar, sohbet (chat) odaları, sohbet kanalları gibi yerlerde, kullanıcıların, kimlik ve cinsiyetlerinin yeniden inşasını deneyimledikleri, yeni arkadaşlıklar kurdukları ve diğer kullanıcılarla sanal topluluklar oluşturdukları üzerinde durmaktadır. (Reid 1991; Turkle 1995). Bu araştırmaların pek çoğu etnometodoloji ile gerçekleştirilmektedir. Sanal etkileşimin kendi pratikleri içinde, sanal etkileşim anlaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmada belirlenen katılmalı gözlem tekniği, konu ile ilgili kavramsal literatür taraması ve daha önce yapılmış olan araştırmalar incelendikten sonra gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen tüm sohbetlerden önce kişilere, araştırmadan ve araştırmanın içeriğinden bahsedilmiş, yapılan tüm karşılıklı konuşmalar metin çözümlemeleri yapılarak yorumlanmıştır. İletişim kurulan kişilerle sadece araştırma hakkında değil her konuda sohbet edilmiş, sohbetin konusuna, durumlara verdikleri tepkilerden veya diğer kişilere olan bakış açılarından yararlanılarak da yorumlar zenginleştirilmiştir. Araştırma alanı sanal olduğundan katılımlı gözlem tekniği de sanal ortamda gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma yöntemi, ucuz, hızlı ve ekonomik olmasından dolayı yeğlenmiştir. Araştırmanın ilk bölümünde izlenim yönetimi kavramı detaylıca ele alınarak bu kapsamda izlenim yönetimi modelleri, tanımları, süreci ve taktikleri, yeni bir 14 iletişim teknolojisi olarak internetin teknolojik nitelikleri ve geleneksel medyadan farklı olan özellikleri üzerinde durularak, internette etkileşimin bir uzantısı olan sanal topluluklarda sanal kimlik ve sanal sohbet kavramları izlenim yönetimi doğrultusunda tartışılacaktır. Araştırmanın ikinci bölümü ise yöntem ve uygulamaya ayrılmıştır. Sanal topluluklarda bireylerin izlenim yönetimi taktiklerini uygulayışı, kimlik sunumlarını arzu edilen prototipe göre yapıp yapmadıkları konusunda örnek olarak seçilen internet sitesindeki ilişkiler ve sunumlar incelenecektir. 15 I.İNTERNETLE BİRLİKTE SANAL ORTAMDA KARŞILAŞMALAR VE İZLENİM YÖNETİMİ I.1.İzlenim Yönetimi Kavramı I.1.1.İzlenim Yönetiminin Kavramsal Gelişimi İzlenim yönetimi çalışmaları sosyoloji ve psikoloji alanlarında eş zamanlı ancak birbirinden bağımsız olarak başlamıştır. Bazı yazarlar izlenim yönetimini seçilmiş olaylar, bireyler ve roller olarak sınırlamışlardır (Gardner ve Avolio, 1998:32-59). Konuya daha geniş bir açıdan bakıldığında, izlenim yönetimi sosyal davranışın her düzeyinde görülebilir. Bu şekilde düşünen bilim adamları izlenim yönetiminin doğasında yüzeysel ya da aldatıcı bir yön olmadığını ileri sürmüşlerdir. İzlenim yönetimi, basit olarak hedef izleyiciyi arzu edilen sonuç doğrultusunda yönlendirme amacıyla, ona çeşitli bilgiler iletilmesi olarak ifade edilebilir (Demir, 2002:10). Bu bakış açısına, izlenim yönetimine sosyal oluşumların bir gerçeği gözü ile bakan Goffman ve diğer sosyologların yazıları yol göstermiştir (Gardner ve Avolio, 1998:32-59). Tüm benlik sunumu ya da izlenim yönetimi çalışmalarında, alanın başlatıcısı olarak Goffman’a atıf yapılmaktadır (Araz, 1998:8). Goffman izlenim yönetimi ile doğrudan ilişkili ilk kitaplardan biri olan “The Presentation of Self in Everyday Life” (Gündelik Yaşamda Benlik Sunumu) adlı eserini yazmıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12; Leary ve Kowalsky,1990:3437). Goffman’ın çalışmaları, izlenim yönetimi teorisi ve araştırmalarının temelini oluşturmuştur (Xin, 1997:335). Goffman, bireylerin temel güdüleri ve kişilik özelliklerini anlamak için toplumsal davranışlara odaklanmanın daha doğru olacağını savunmuş (Leary, 1996; Futrell, 1999:494-529), bireylerin çevrelerindeki diğer kişilerin kendisine yönelik davranışlarını kontrol etmek için izlenimlerini nasıl 16 yönettiğini incelemiş (Hughes, 2000:185-205) ve izlenim yönetimini bir bireyin diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını etkilemeyi amaçlayan davranışlar olarak tanımlamıştır (Xin, 1997:335-355). Goffman’a göre birey diğerleriyle birlikte olduğu zaman diğerleri onunla ilgili bilgi aramaya ya da onunla ilgili sahip oldukları enformasyonu işlemeye başlamaktadır. Diğerleri, bireyin sosyo-ekonomik durumu, kendisi ile ilgili benlik kavramı, onlara yönelik tutumu, yeterliliği, güvenirliği v.b. konularla ilgilenmektedirler; çünkü bütün bu enformasyonlar, diğerlerinin durumu tanımlamasını, bireyin onlardan bekleyebileceklerini ya da onların bireyden talep edebileceklerini önceden kestirebilmelerine olanak sağlamaktadır (Araz, 1998:8). Goffman kendisi ile ilgili bir izlenim oluşturulduğunun farkında olan bireyin benlik sunumu aracılığıyla diğerlerinin izlenimlerini kontrol etmeye çalıştığını ve bu kontrolün çoğunlukla durumun tanımını etkilemekle yapılmakta olduğunu savunmaktadır. Goffman, bireyin anlamlılığının radikal olarak iki farklı işaret türünü içerdiğini ileri sürmektedir; kendisini sunduğu (give) biçim ve kendisini ele verdiği (give off) biçim. Goffman’a göre birey, sadece içsel hislerini ifade etmekle kalmaz, kendisi hakkında enformasyon sunarken aynı zamanda bazı enformasyonları da yayar. Belirli tarzda bir insan olunduğu iddiasının gerçekleşmesi için iletilenlerle tutarlı mesajların yansıtılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bireyin nasıl davrandığı kadar ne tür mesajlar yaydığı da ayırt edici olabilmektedir. Goffman (1959:15) izlenim yönetimi konusundaki görüşlerini oluştururken pek çok kavramı da tanımlamıştır. Goffman’ın yaklaşımının temel kavramlarından biri olan performans (performance) ile belirli bir durumda belirli bir katılımcının, diğer katılımcıları etkilemesine hizmet eden tüm etkinlikler kastedilmektedir. Bir 17 performans boyunca aktör (performansta bulunan birey), bir rol (part) veya rutini (routine) sergilemektedir. Rutin veya rol ile vurgulanmak istenen ise, bir performans sırasında gözlenen ve belki de diğer durumlarda da sergilenmiş olan önceden belirlenmiş eylem kalıbıdır. Goffman’a göre bir performansı sergileyen birey, tamamıyla samimi ve dürüst olup gerçeği yansıtabildiği gibi bunun tersi de söz konusu olabilmektedir. Ancak samimiyetsiz (cynical) davranan bir bireyin amacı her zaman kendi kişisel çıkarları olmayabilmektedir. Başkalarının iyiliği için de bu tür davranışlar sergilenebilmektedir. Goffman’ın (1959:22) oluşturduğu kavramlarından bir diğeri de cephedir. Cephe (front), performansı izleyen bireylere durumu tanımlamak için düzenli olarak genel ve durağan bir şekilde işleyen bireyin performansıyla ilgili kısım şeklinde açıklanmaktadır. Dolayısıyla cephe, birey tarafından performansı süresince niyetli veya niyetsizce kullanılan standart türde anlamlı (expressive) donanımdır (Araz, 1998:9). Goffman’a göre (1959:24) cephe şu öğelerden oluşmaktadır: Dekor (setting), kişisel cephe (personal front), görünüş (appearance) ve tarz (manner). Dekor, donanım ve fiziksel düzen dahil olmak üzere performansın sergilendiği fiziksel çevre olarak tanımlanırken, kişinin sahip olduğu giysiler, yaş, cinsiyet, duruş, konuşma şekli, yüz ifadesi v.b. öğeler ise kişisel cephe kavramı ile ifade edilmektedir. (Goffman, 1959:24) Görünüş, aktörün sosyal statüsünü gösterme işlevi olan uyaranlar karşılığında kullanılırken, tarz ise yaklaşmakta olan durumda aktörün oynaması beklenen etkileşim rolüyle ilgili olarak diğer kişileri uyarma fonksiyonu olan uyaranları temsil etmektedir (Araz, 1998:10). Goffman (1959:24) bireylerin dekor, görünüş ve tarz arasında tutarlılık arama eğiliminde olduğunu belirtmektedir. 18 Goffman tiyotrovari görüşünü ortaya koyarken fiziksel alana da atıfta bulunmaktadır. Ona göre performansın sergilendiği yer sahnedir. Örneğin bir öğretim üyesi için ders anlattığı anfi, sahne konumundayken, masası, kitapları ya da kişisel eşyalarının yer aldığı ve öğrencilerin olmadığı okuldaki odası, sahne arkası (backstage) konumundadır (Araz, 1998:10). Goffman’a göre aktör, sahne arkasındayken kendisini cepheyi sürdürmek zorunda hissetmemektedir. Goffman’a göre aktörün yaşadığı problemlerden biri, dramatik gerçekleştirmedir (dramatic realization). Dramatik gerçekleştirme, sosyal rollerin hatalı vurgulanması değil, onların inandırıcı ve gerçek yaşanması şeklidir. Goffman’a göre oyuncular performans sırasında görülen ve diğer durumlarda da oynanacak ya da sergilenecek önceden belirlenmiş eylem kalıpları olarak tanımladığı rutini oynayan kişilerdir. Bu oyuncular bahsedilen yaşam sahnesinde arzu edilen sosyal, psikolojik ve maddi sonuçlara ulaşmak amacıyla diğer kişilerde bir izlenim oluşturmaya çalışırlar. Goffman, bireylerin kendi izlenimlerini kontrol edebileceğine ve kendisinden beklenen rolleri, norm ve davranışları gerçekleştirebileceğine inanmıştır (Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30). Bu roller davranışlara dönüştürüldüğünde izlenim yönetimi olarak isimlendirilir ve bu bir anlamda aktörün, çevresindeki bireylerin kendisine ilişkin bilgi ve düşüncelerini yönlendirmesidir (Demir, 2002:11). Bu yönlendirme yapılırken birey kendisini ideal tarzda sunmaktadır. Yani kişi, kendisini diğerlerine karşı sunarken performansını, gerçekteki davranışına göre çok daha fazla, toplumun resmi olarak itibar gören ve arzu edilen değerleriyle birleştirme eğilimi içerisindedir. Bunun yanı sıra birey, ideal görüntüsü ile uyuşmayan etkinlikleri, gerçekleri ve dürtüleri saklamaktadır. 19 Aşağıda Goffman’ın terminolojisinden yararlanarak, babasıyla ilgili anekdot sunan bir öğrencinin deneyimi aktarılmaktadır (Araz, 1998:12). Oldukça komik. Babamın sahte bir insan olduğunu düşünmüyorum, fakat geçen gün gerçekten düşünmeden yaptığı bir şey dikkatimizi çekti. Bu izlenim yönetimi için cepheyi kullandığı bir olaydı. Babamın seçkin bir özel üniversitenin bölüm başkanı imajıyla uyuşmayacak bazı seçimleri de içeren, oldukça eklektik bir müzik zevki vardır. Meslekdaşlarından bir kaçının bize geleceği gün, babamın arzulanır olmayan tercihlerini çekmeceye koyup Chopin ve Bach’ın plaklarını, misafirlerin görebileceği şekilde bıraktığını farkettim. Bu konuya dikkatini çektiğimde yaptığını, açıkça misafirlere karşı kendisiyle ilgili doğru olmayan bir imajı sunmaya çalışma şeklinde tanımladı, kendi durumuna güldü, fakat gene de arzulanır olmayan tercihlerini çekmecede bıraktı. Bu durumu meslekdaşlarının izlenimlerini yönetmek için dekorun (setting) kullanılması şeklinde yorumlayabileceğimizi düşünüyorum. Böyle davranarak babam Chopin’in onu vahşi ve çılgın adam imajından ziyade, dingin, kültürlü adam –ki babamın meslekdaşlarına sunmak istediği imaj buydu- şeklinde göstereceğini ümit etmekteydi (Wiggins, Wiggins ve Vander Zanden, 1994:15). Goffman’ın (1967:5) izlenim yönetimi kapsamında geliştirdiği kavramlardan biri de yüzdür (face). Yüz kavramı bireyin kendisi ile ilgili olarak etkili bir şekilde ortaya koyduğu pozitif sosyal değer olarak kullanılmaktadır. Yüz, kabul gören, sosyal niteliklere dayalı olarak çizilen benlikle ilgili imajdır. Goffman’a göre eğer birey kendisi ile ilgili olarak uzun zamandır kabul edilen imajını devam ettirirse, bu konuda çok az şey hissedecektir (Araz, 1998:13). Eğer olaylar birey için ümit ettiğinden daha iyi bir yüz oluşturursa birey kendisini iyi, beklentileri gerçekleşmezse kötü veya incinmiş hissedebilmektedir. Birey, etkileşimde bulunduğu diğer katılımcıların kendisinin yüzü ile ilgili düşündükleri veya hissettikleri üzerinde bir görüşe sahiptir ve algısı kendisinin sahip olduğunu düşündüğü yüzden farklı ise, başkalarının görüşlerini değiştirmeye yönelebilmektedir. Yüzün başkalarınca kabul edilmemesi veya onaylanmaması durumunda, Goffman (1967), bireyin bunu telafi etmeye çalışacağını belirtmekte ve 20 bu durumu yüzün korunması (facework) kavramıyla betimleyerek bireyin sadece kendi yüzünü değil diğer katılımcıların yüzünü de korumaya çalışacağını savunmaktadır. Goffman, bireyleri görünüş insanları olarak tanımlamakta, bireylerin kim olduklarının önemli olmadığını, asıl önemli olanın nasıl göründükleri olduğunu savunmaktadır. Başkalarının bireyin kendisi hakkındaki görüşlerini korumak için, kendisiyle ilgili bazı unsurları gizlemesi konusu, Goffman’ın görüşünün temelini oluşturmaktadır. Goffman bireylerin çoklu kimlikleri olduğunu, aslında bir kimlikler repertuarına sahip olduğunu ve bu kimlikler arasından içinde bulunduğu durumun gereklerine en uygun kimliği seçtiğini ileri sürmektedir (Araz, 1998:14). Goffman’ın üzerinde durduğu bu düşüncenin dayandığı çoklu benlikler metaforu, ilk olarak William James (1890) tarafından “Psikolojinin Temelleri” isimli kitabında, insan davranışlarını betimleme amacıyla kullanılmıştır (Demir, 2002:12). İzlenim yönetimi ile ilgili literatür incelendiğinde, alanın savunucuları ve başlatıcıları olarak Goffman ve Edward Jones’a atıf yapılmasına karşılık farklı durumlar karşısında farklı davranışlar sergilenebileceğinden ilk kez söz eden James olmuştur. James’e göre benlik üç kategoriden oluşmaktadır ki bunlar; maddesel benlik, sosyal benlik ve ruhsal benliktir. Maddesel benlik (material self) kişinin kendisine ait olan vücudunu, giysilerini, ailesini, maddi gelirini v.b. içermektedir. Ruhsal benlik (spiritual self) subjektif olup kişinin kendisini değerlendirmesini ve algılamasını belirtmektedir. James’in ruhsal benlik kategorisi içerisine yeteneklerin, ilgilerin, tutumların kişisel olarak değerlendiriliş biçimi girmektedir (Araz, 1998:5). Sosyal benlik (social self) ise diğer insanlar karşısındaki benliğe atıfta bulunarak herkesin aile benliği, dernek 21 benliği v.b. pek çok benliği olduğunu savunmaktadır. Çoğunlukla bu rollerin içinde bireyler, tutarlı davranmalarına rağmen farklı benliklerin davranışlara yansımasında pek çok farklılık da olabilmektedir. Kısaca James, bireylerin tek bir ben kavramları olmadığını, çeşitli ortamlarda ve durumlarda gösterdikleri çoklu benliklere sahip olduklarını vurgulamaktadır. Sembolik etkileşimci görüşün4 en önemli temsilcilerinden olan Goffman’ın, William James’in sosyal benlikle ilgili olarak belirttiği şu düşünceden oldukça etkilendiği görülmektedir: İnsanın onu tanıyan ve zihninde imajını taşıyan bireyler kadar sosyal benliği vardır... Ama imajları taşıyan bireyler tabii olarak gruplara ayrıldığı için, pratik açıdan, o kişinin, düşüncelerine önem verdiği birbirinden farklı kişiler veya gruplar kadar çeşitli sosyal benliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Genellikle kişi, bu çeşitli grupların her birine kendinin farklı bir tarafını gösterir... Ebeveynleri ya da öğretmenleri önünde uysal olan bir ergen, külhanbeyi arkadaşlarıyla birlikte olduğunda bir korsan gibi küfredip kabadayılık yapabilir. Kendimizi çocuklarımıza, kulüp arkadaşlarımıza gösterdiğimiz gibi göstermeyiz; işverenlerimize ve amirlerimize ise yakın arkadaşlarımıza göründüğümüz gibi görünmeyiz. Bu noktadan hareket edildiğinde, insanın pek çok benliğe bölündüğü sonucu ortaya çıkar ve bu, kişinin tanıdıkları karşısında başka bir grupta olduğu şekilde görünmek istememesi durumunda olduğu gibi uyumsuz bir bölünme; ya da kişinin çocukları karşısında müşfik davranırken emrindeki asker ya da tutsaklara karşı sert davranması durumunda olduğu gibi mükemmel bir iş bölümü şeklinde olabilir (James, 1890, aktaran: Wrightsman ve Deaux, 1981:94). James’in maddi benlik kavramı fazla ilgi görmemesine rağmen sosyal ve ruhsal benlikler arasındaki ilişki, çok sayıda çağdaş kuram ve araştırma için temel 4 Gündelik hayat analizlerine ve özellikle konuşma analizlerine yönelik çalışmalarla tanınan sembolik etkileşimci görüş ile etnometodoloji arasında belirgin yakınlıklar bulunmaktadır. Sembolik etkileşim, benliği başkalarına göre biçimlendirme, bireylerin diğer bireylerin tutumlarını semboller aracılığıyla kavrama yeteneğine sahip olduğunu gösterir. Ancak bireyler sadece diğerleriyle değil kendileriyle de sembolik etkileşime girmekte ve bu etkileşim jestler ve dilin kullanımı ile gerçekleşmektedir (Giddens, 2003:193). Bu noktada Goffman’ın görüşlerinin ve geliştirdiği kavramların sembolik etkileşimin bir ürünü olduğunu söylemek mümkündür. Bireylerin odak noktası olduğu etnometodoloji ve sembolik etkileşimcilik bu noktada kesişmektedir. Özellikle dil kullanımı gündelik yaşamın somut etkinlikleri içinde yerleşmiş durumdadır. Sembolik etkileşimcilik bireye beceri sahibi ve yaratıcı aktör olarak vurgu yapan teorilerden yalnızca biridir (Esgin, 2005:194). Etnometodoloji ise göstergesel ifadeleri her türlü düzeltme düşüncesinden bağımsız bir biçimde betimleme iddiasındadır. Yaşam biçimlerini incelemek için gündelik konuşma tarzlarına başvurmaktadır ve gündelik yaşam bilgisinin üzerine yeniden düşünülmesini kolaylaştırır (Köker, 2005:121). Benzer şekilde sembolik etkileşimde ise bu gündelik konuşma tarzları ele alınmakta ve özellikle iletişim amacıyla semboller kullanma temelinde yer almaktadır. 22 oluşturmuştur. Günümüzde ruhsal benlik yerine özel benlik (private self) kavramı kullanılmakta; sosyal benlik ise zaman zaman kamusal benlik (public self) olarak da adlandırılabilmektedir (Araz, 1998:6). Çok azı dışında günümüz araştırmacılarının büyük bölümü James’in özel ve sosyal benlik ayrımını kabul etmektedir (Lamphere ve Leary, 1990:717-725). Goffman ile aynı dönemde Psikolog Edward Jones da izlenimlere ilişkin çalışmalar yapmış ve daha çok kişilerin hangi tür davranışları onayladığı üzerinde durmuştur (Demir, 2002:12). Jones’a göre izlenim yönetimi çalışmaları, bireylerarası algının tamamlayıcı bir parçasıdır ve bireylerin birbirlerine ilişkin algılarını anlayabilmek için izlenim yönetiminin dinamiklerini anlamak zorunludur (Leary ve Kowalsky, 1990:34-37). Goffman ve Jones izlenim yönetiminin, sosyal etkileşimlerde sıklıkla kullanılan bir kavram olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak o dönemde çok az teorisyen bu görüşü kabullenmiştir. Sosyal psikologlar genellikle izlenim yönetimini, davranışların aşırı bir türü olarak tanımlamışlardır. 1960’lı yıllarda laboratuar araştırmalarında, gerçek ilişkilere ilişkin verileri gözlemlemek amacıyla, izlenim yönetimi davranışlarını eleme ya da kontrol etme ihtiyacı duyulmuştur (Demir, 2002:13). 1970’li yıllara gelindiğinde, izlenim yönetimine ilişkin bilginin artmasıyla birlikte, davranışlar üzerinde ne kadar önemli bir rol oynadığı kabul edilmeye başlanmıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12). Bu dönemde pek çok sosyal davranışın, bireyin, çevresindeki bireylerin kendilerine ilişkin izlenimleri konusundaki kaygılarından etkilendiği fark edilmiştir. Bu yıllarda izlenim yönetiminin, daha çok laboratuar merkezli deneysel sosyal psikoloji alanında incelendiği görülmektedir. Günümüzde ise, bireylerarası etkileşimin temel 23 noktalarından birisi olarak görülen izlenim yönetimi, yaygın olarak kullanılan ve sosyoloji, yönetim, örgütsel davranış, sosyal psikoloji, iletişim, kriminoloji ve politika bilimlerinde işlenen bir kavramdır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:5). 1980’lerin ortasında, izlenim yönetimi, örgütler ve sosyal topluluklara ilişkin araştırmalarda ele alınmaya başlamıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12; Gardner ve Cleavenger, 1998:3-42). Artık izlenim yönetimi gerek örgütsel yaşamda gerekse yeni iletişim teknolojileri ile hayatımıza giren elektronik iletişim ve onun gerektirdiği sanal topluluklarda araştırılmaktadır. Bu araştırma ve uygulamalarda, izlenim yönetimi ana konu olarak incelenmekte ve örgütsel yaşamda ve diğer sosyal etkileşimlerde yaygın olarak kullanılan ve normal olarak kabul edilen bir kavram olarak ele alınmakta; bunun da ötesinde, etkili iletişimin temeli olarak görülmektedir. Bu bakış açısına göre, örgütsel yaşamı ve diğer sosyal etkileşim alanlarını bir bütün olarak anlamak için izlenim yönetimini anlamak gereklidir. Literatüre bakıldığında, izlenim yönetimi teori ve araştırmalarının üç bölümden oluştuğu söylenebilir; birinci aşamada Goffman ve Jones’un çalışmaları, ikinci aşamada, yalnızca ilk çalışmaların genişletilip derinleştirildiği ve sosyal psikolojinin merkezine alınan çalışmalar, son aşamada ise izlenim yönetimi teorisinin anlamlı ve uygulanabilir bir sosyal kavram haline getirildiği çalışmalardır. I.1.2.İzlenim Yönetimi Tanımları Literatürde izlenim yönetimine ilişkin pek çok tanım bulunmaktadır. Leary ve Kowalsky (1990:34-37) izlenim yönetimini, “bireylerin, diğer bireylerin kendilerine ilişkin izlenimlerini kontrol etme süreci” olarak tanımlarken, Rosenfeld, Giacalone ve Riordan ise (1995:3-12) “bireylerin diğer bireylerin kendilerine ilişkin izlenimlerini kontrol etme amacı doğrultusunda kullandıkları yöntemler” olarak 24 tanımlamışlardır. Tedeschi ve Riess’e göre izlenim yönetimi, “bireyin, diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini kontrol ve yönlendirme amacına yönelik tüm davranışlarıdır” (Aktaran: Arndt ve Bigelow, 2000:494-522; Rind ve Benjamin, 1994:19-26; Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30; Palmer, Walker, Campell ve Magner, 2001:35-49). Benzer bir tanım da, “bireylerin, diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını izleme ve kontrol etme girişimleri” tanımıdır (Mulvey ve Bowes-Speery, 1998:394-416; Martin ve Leary, 1999:1092-1111). Ralston ve Kirkwood’a göre ise (1999:190-207) izlenim yönetimi, “bireyin diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini kontrol amacı ile kullandığı davranışlardır”. Bu açıdan bakıldığında izlenim yönetimi, bireyin sosyal davranışlarının, olumlu yönlerini belirginleştirip, olumsuz yönlerini en aza indirecek şekilde yönlendirme çabasıdır (Demir, 2002:15). Bireylerin izlenimlerini bilinçli ve amaçlı olarak veya bilinçli ve amaçlı olmaksızın yönetebilmesine göre de bazı tanımlamalar yapılmıştır. Montagliani ve Giacalone (1998:598-608) ve Becker ve Martin (1995:174-200) izlenim yönetimini, “sosyal güç kazanmak amacıyla sosyal etkileşimi, bilinçli ve aktif yönlendirme olarak” tanımlamışlar ve bireyler arası etkileşimi kolaylaştırıcı otomatik yöntemler olduğunu vurgulamışlardır. Kacmar ve Carlson (1994:682-697), “bireylerin, diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini kontrol etmek için belli bir imajı, bilinçli ya da bilinçli olmaksızın oluşturması ve sergilemesi girişimleri” olarak izlenim yönetimine tanım getirirken, Crittenden ve Bae (1994:653-672) ise “bireylerin, diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını bilinçli ya da bilinçli olmaksızın yönlendirme ve kontrol etme girişimleri” şeklinde izlenim yönetimini ifade etmişlerdir. Schlenker’e göre (1986:21-62) izlenim yönetimi, “gerçek veya arzulanan sosyal etkileşimlerde tasarlanan izlenimlerin kontrolü amacına yönelik bilinçli ya da 25 bilinçsiz girişimlerdir” (Gendersen ve Tinsley, 1996:57-77; Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30; Wate, 2000; Bristow ve Sachau, 1998; Fisk ve Grove, 1996:6-12; Gardner ve Martinko, 1988a:321-388; Hooghiemstra, 2000:55-68; Tata ve Rhodes, 1996:379-399; Kacmar, Wayne ve Wright, 1996:35-53). İzlenim yönetimi ile ilgili en çok tartışılan konuların başında izlenim yönetimi davranışlarının ele alınış şekli gelmektedir. Bazı araştırmacılar, bu davranışların kökleşmiş davranışlar olduğunu ve bireylerin bu davranışları düşünmeden alışkanlıkla sergilediğini, diğerleri ise izlenim yönetimi davranışlarının belli durumlarda gerçekleştiğini ve bireyin duruma yönelik bir rol sergilediğini öne sürmektedirler (Andrews, 1999). Bazılarında ise etki kavramının tercih edildiği görülmektedir. Buna ilişkin olarak da Wayne ve Liden (1995:232-261) ve Cady ve Fant (2001:180-204) izlenim yönetimi davranışını, “bireyin diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını etkilemeyi amaçlayan davranışlar” şeklinde tanımlamışlardır. Bunlar dışında yapılan tanımlarda ise daha çok tanınma, arzu edilen kimlik ya da algıları oluşturma ve sürdürme, sosyal onay kazanma ya da onaylanmamaktan kaçınma gibi bireyi, izlenimlerini yönetmeye güdüleyen etkenler temel alınmaktadır (Demir, 2002:16). Giacolane izlenim yönetimini, bireyin kendisini, diğer bireylere sosyal beğenirlik yolu ile tanıtma eğilimi olarak tanımlamıştır (Mendelhall ve Wiley, 1994:605-621). Carron ve Prapavessis ise (1997:500-517) olumlu sosyal izlenimleri yaymak ve olumsuzluklardan kaçınmak için bireyin, kendine ilişkin bilgileri vurgulama ya da yok etmeye yönelik girişimidir şeklinde tanım getirmişlerdir. Kaplan ve Pourciau’e göre (1990:63-93) izlenim yönetimi bireyin, arzu edilen kimlik ve imajı diğer bireylerde oluşturmak için kullandığı stratejileri içerir. Gardner ve 26 Martinko (1998b:42-65) izlenim yönetiminin bireyin, diğer bireylerde arzu ettiği algıları oluşturmaya ve sürdürmeye yönelik sergilediği davranışlar içerdiğini vurgulamışlardır. Sonuç olarak tüm bu tanımlardan hareketle, bunların bir kısmının kontrol, bir kısmının yönlendirme ve izleme ya da etki üzerinde durduğu söylenebilir. Yine bu tanımların bir kısmında bireylerin izlenimlerinin bilinçli ve amaçlı olup olmadığına değinilmiş, bazıları ise tanınma, toplumca arzu edilen kimlik ya da algıları oluşturma ve sürdürme, sosyal onay kazanma ve onaylanmamaktan kaçınma gibi yönlere vurgu yapmışlardır. I.1.3.İzlenim Yönetimi Modelleri İzlenim yönetimi sürecini açıklamaya yarayıcı çeşitli modeller geliştirilmiştir. Bu modellerin izlenim yönetiminin aşamalarını da içeren bütünlük içerisinde ortaya koyuldukları görülmektedir. Leary ve Kowalsky’nin (1990:34-37) izlenim yönetimine ilişkin oluşturdukları modeldeki öğeler, izlenim oluşturmaya güdülenme (impression motivation) ve izlenim oluşturma (impression construction) olarak ele alınmıştır (Şekil 1). Modeldeki bu iki öğe değişik prensiplere göre işleyen, bireysel ve durumsal özelliklere göre değişen alt süreçler olarak ele alınmıştır. Bireyler öncelikle belli izlenimleri oluşturmaya güdülenmekte ve ardından diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini etkilemek için davranışlarını değiştirmektedirler (Leary ve Kowalsky, 1990:34-37). 27 İZLENİM OLUŞTURMAYA GÜDÜLENME • • • İZLENİM OLUŞTURMA • • İzlenimlerin amaçlara uygunluğu Amaçların Önemi Gerçekleşmesi istenen ve varolan imaj arasındaki farklılık • • Benlik Kavramı İstenen ve istenmeyen kimlik imajları Rolün gerektirdikleri Varolan veya olması istenen sosyal imaj Şekil 1: İzlenim yönetimin iki öğesi Kaynak: Leary ve Kowalsky, 1990:34-37. Rosenfeld, Giacalone ve Riordan (1995) geliştirmiş oldukları izlenim yönetimine ilişkin üç bileşenli modelde, Leary ve Kowalsky’nin modelinden farklı olarak, izlenimlerini incelemeyi (impression monitoring), üçüncü bir öğe olarak modellerine almış oldukları görülmektedir (Şekil 2). Sosyal Koşullar Olumsuz Etkileşimler Bireysel Koşullar İzlenimlerini İnceleme: Bireyin diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerinin farkında olması Varolan imaj Diğerlerinin kontrol sonuçları Sosyal sınıflamalar Hedef değerler Varolan imaj Kişilik Kendini Tanıma Arzu edilen kimlik Ben kavramı İzlenim Oluşturmaya Güdülenme: Bireyin diğer bireylerin izlenimlerini etkileme isteği İzlenim Oluşturma: Oluşturulacak izlenimi seçme Potansiyel İmaj Sonuç değer Ben kavramı Arzu edilen kimlik Şekil 2: İzlenim yönetiminde sosyal psikoloji sürecinin üç bileşenli modeli Kaynak: Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12. Martinko tarafından geliştirilen model ise bu iki modele benzemekle birlikte 28 oldukça ayrıntılı bir izlenim yönetimi modelidir (Şekil 3). İzlenim yönetimi durumunu inceleme İzlenim yönetiminin amaç ve önceliklerini belirleme İzlenim yönetimi taktiklerini seçme İzlenim yönetimi davranışlarını sergileme İzleyici tepkilerini ve bireysel sonuçları değerlendirme Amaç ya da taktikleri sürdürme veya değiştirme Şekil 3: İzlenim Yönetimi Süreci Kaynak: Martinko, 1991:22-48 Bu modelde öncelikle bir durum tanımlaması yapılır ve izleyici, bireysel özellikle incelenir. İnceleme sonucunda izlenim yönetimi amaçları seçilir, amaç doğrultusunda taktikler belirlenir ve izleyicilerin tepkileri değerlendirilir. Eğer taktik başarılı olamamışsa, amaç ve taktikler yeniden değerlendirilir (Martinko, 1991:2248). Rao, Schmidt ve Murray da diğer modelleri benimsemekle birlikte, izlenimi incelemenin Rosenfeld ve arkadaşlarının ya da Martinko’nun öne sürdüğünün aksine sürecin, başında değil sonunda yer alan bir geribildirim alma süreci olduğuna inanmaktadırlar. Ayrıca bu görüşte örgütsel ortam da bir öğe olarak ele alınmaktadır. Bozeman ve Kacmar izlenim yönetimi için, öncekilerden daha farklı bir bakış açısı ile sibernetik bir model geliştirmişlerdir (Demir, 2002:20), (Şekil 4). 29 AKTÖRÜN AMACI: ARZU EDİLEN SOSYAL KİMLİK • • • Bilişsel Değerlendirme/ Amaç Belirleme Durumsal Faktörler Hedefin Bireysel Özellikleri Sonucun Değeri, Önceliği ve Beklenti Kimlik Fonksiyonları -Çoğaltma -Koruma -Uyum KARŞILAŞTIRMA • AKTÖR ALGISI • Hedeften alınan geribildirimler aktörün algısınca süzülür -İçerik Boyutu -İlişki Boyutu Aktörün varolan ve arzu ettiği kimlikleri karşılaştırması Büyük veya Küçük Sürekli Uyuşmazlıklar İŞLEME • Kontrollü İşleme Planlar Senaryo Geliştirme • Otomatik İşleme Kalıcı Senaryolar Senaryo İzleme Uyuşmazlık Olmaması Ya da Çok Az Olması HEDEFTEN ALINAN GERİBİLDİRİM • • UYGULAMA • Hedefin Davranışsal Yanıtları -Sözlü Mesajlar -Sözlü Olmayan Mesajlar Geribildirimlerin Özellikleri -Olumlu ya da Olumsuz -Zamanlama Kimlik Fonksiyonu • -Sürdürme Sözlü Taktikler -İçerik Taktikleri -İlişki Taktikleri Sözlü Olmayan Davranışlar ve Mesajlar HEDEFTEKİ ETKİ • Şekil 4: İzlenim yönetiminin sibernetik modeli Kaynak: Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30 30 Hedefin aktörün izlenim yönetimi davranışlarını bilişsel işleme alması İzlenim yönetiminin sibernetik modeline göre, izlenim yönetimine güdülenme, bireyin amacı veya arzu ettiği sosyal kimlik ile hedef bireylerden aldıkları geribildirimler arasındaki algılanan farklılıktan kaynaklanır ve bu fark karşılaştırma sonucu oluşur. Aktörün var olan imajı, arzu ettiği doğrultuda ise kullanılan taktikler devam ettirilir eğer bir farklılık söz konusu ise alternatif bir taktik arayışına girilir. Bunu senaryo geliştirme veya çeşitli planlar takip eder ve belirlenen taktiğe göre davranan birey sergilenen davranış neticesinde hedefin tepkisini bekler. Bu tepki üzerinde düşünülerek aktörün ulaşmayı istediği imaj ile karşılaştırılır. Bu karşılaştırmanın sonucu, bir sonraki adımı ve etkileşimin devamını belirler (Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30) (Şekil 4). Gardner ve Martinko da (1988a:321-388) izlenim yönetimine ilişkin bir model geliştirmişlerdir (Şekil 5). Bu modelin, Goffman’ın sosyal etkileşimlere ilişkin dramaturjik bakış açısından geliştirildiği görülmektedir. Bu modelde, bireyler diğer bireylere karşı olumlu izlenimler oluşturmak için performans sergileyen aktörler olarak belirtilmiştir. Buradaki aktörün ve izleyicinin özellikleri çevrenin özellikleri ile birleşerek bir tür uyarıcı görevi üstlenmektedir. Modelde de görüldüğü gibi, kişilik özellikleri, aktör ve izleyicinin tanımlanan durumlara ilişkin yorumlarını etkilemekte ve aktör bu durum tanımlarını kullanarak en uygun izlenimleri oluştururak davranışlarını seçmeye çabalamaktadır. Aktörün izlenimlerini yönetmede başarısı, aktörün performansının, izleyicinin durum tanımına uygunluğunun düzeyinden etkilenir ve bu uygunluk düzeyi arttıkça, aktörlerin arzu ettiği izlenimleri yaratma ve izleyicilerden uygun yanıtlar alma olasılığı artmaktadır (Demir, 2002:21). İzleyicinin yanıtları aktörün performansının başarılı olup olmadığı konusunda aldığı tepkilerdir. 31 32 Seçici Algı Güdüler Duygular Benlik Kavramı Özellikler Bilişsel Senaryolar Rol Beklentileri Kendi Başarısına İlişkin Beklentiler AKTÖR Özellikler Fiziksel Özellikler Çekicilik Statü Güç Yetenek İZLEYİCİ DAVRANIŞI Uygunluk Uygunluk İZLEYİCİNİN DURUM TANIMI İzlenimler Durumsal Boyutlar Biçimsellik, Uygunluk, Tanıma ve Belirsizlik İZLEYİCİNİN KİŞİLİĞİ Özyönetim Yeteneği Onaylanma İhtiyacı Şekil 5: İzlenim Yönetimi Sürecinde Anahtar Değişkenler ve Başlıca İlişkiler Kaynak: Gardner ve Martinko, 1988b:42-65 AKTÖRÜN KİŞİLİĞİ Özyönetim Yeteneği Makyavelizm Onaylanma İhtiyacı Sosyal Kaygı AKTÖRÜN DURUM TANIMI Kendini Tanıma Uygunluk İZLENİM YÖNETİMİ DAVRANIŞI İzlenim Yönetimi Boyutlar Sözlü Amaçlılık Sözlü Olmayan Kesinlik Giyim, ofis v.b. Ataklık Takım Çalışması Alternatif İzlenim Yönetimi ÇEVRE: Fiziksel Ortam Örgüt Kültürü İşin Özellikleri İlişkiler Geribildirim Özellikler Fiziksel Özellikler Çekicilik Statü Güç Yetenek Etkileşimde Bulunulan Kişi Sayısı İZLEYİCİ Güdüler Duygular Benlik Kavramı Özellikler Bilişsel Senaryolar Rol Beklentileri Seçici Algı (Şekil 5) Bu çalışmada, daha önce geliştirilmiş olan izlenim yönetimi modellerinden yararlanarak, sanal topluluklarda izlenim yönetimine ilişkin bir model geliştirilmeye çalışılmıştır. Taslak olarak sunulan modelin çalışmaya temel teşkil edebilecek ve sanal topluluklarda bireylerin izlenimlerini yönetme süreçlerine ilişkin öğeleri içerdiği düşünülmektedir (Şekil 6). Arzu Edilen Yeni Kimlik İzlenimlerini İnceleme Bireysel Özellikler Sanal Ortam İzlenim Oluşturma İzlenime Güdülenme Şekil 6. Sanal Topluluklarda İzlenim Yönetimi Bu modelde, izlenim yönetimi sürecinin işleyişi, izlenimlerin incelenmesi yani alınan geri bildirimlerin bireyleri harekete geçirmesi ve izlenim oluşturmaya güdülenen bireyin, seçtiği taktikler doğrultusunda sergilediği kişisel sunumlarına ilişkin izlenimlerini tekrar incelemeye başlaması şeklindedir. Birey aldığı bu geri bildirimler ile ya yeni bir taktik arayışına girişir ya da varolan taktikleri korur veya arzu ettiği farklı bir kimlik geliştirebilir. Sanal topluluklardaki etkileşimin gerçek yaşamdaki sosyal etkileşimlerden en büyük farkı olan kimliklerin yeniden inşası bu modelde gösterilmiştir. Bu modelde izlenim yönetimi sürekli değil, bireylerin istediği ve sanal topluluklara aktif olarak iştirak ettiği sürece sürdürülmektedir. Bu araştırma boyunca bu model benimsenerek sanal ortamlarda izlenim yönetimi tartışılacaktır. 33 I.1.4.İzlenim Yönetimi Süreci İzlenim yönetimi süreci üç bölümden oluşmaktadır: I.1.4.1.İzlenimlerini İnceleme İzlenim yönetiminde ilk aşama olan izlenimlerin incelenmesi, bireyin çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin algı ve değerlendirmelerine duyduğu ilgi doğrultusunda davranışlarını içerir (Rowatt, 1997:5-62). Birey eyleme geçmeden önce diğer bireylerin algı ve değerlendirmelerini incelemektedir. İzlenim yönetimindeki çift yönlü bir iletişim bireyin, hedef birey ya da bireylerin algı ve beklentilerini, mesajlarını, mesajlara tepkisini, yani geribildirimleri değerlendirilmesi ile başlar (Elwell, 1998:22-71). Bu, aynı zamanda bir tür kendini değerlendirme süreci olmaktadır. Kendini değerlendirme, bir bireyin davranışlarını düzenlemede temeldir (Taylor ve Neter, 1995:1278-1288). Geri bildirim almaksızın bireyin amaçladığı, arzu ettiği kimliği oluşturma sürecinde yapacağı değerlendirmeler için geribildirimlere gereksinimleri olduğunu Bozeman ve Kacmar da (1997:9-30) belirtmişlerdir. Bu geribildirim, aktörün izlenimlerine ilişkin bilgi alması ve arzu ettiğini oluşturması için oldukça önemlidir. Bu geribildirim sayesinde, aktör tarafından etkileşimin olumlu olup olmadığı konusunda bilgi vermektedir. Bireyler, bilgileri, amaçları doğrultusunda seçici olarak filtreden geçirmektedirler. Böylelikle hedeften alınan geribildirime verilen anlam, arzu edilen izlenimlerin amacı doğrultusunda yorumlanır. Aktörün geribildirime verdiği önem ve tepkisi de bu doğrultuda olur (Demir, 2002:25). Leary izlenimlerin bir düzlem (continum) üzerinde oluşageldiğini ve dört düzeyi olduğunu ileri sürmektedir: 34 İzlenime Duyarsızlık: Bu düzeyde birey diğer bireylerin kendisi ile ilgili izlenimlerine duyarsız ve ilgisizdir. Leary bunu iki sebebe bağlamaktadır: İlki birey çevresindeki bireylerin kendisi hakkındaki düşüncelerini önemseyemeyecek şekilde kendisini zorlayan koşullar içerisinde olabilir. Bir diğer sebep ise bireyin o andaki psikolojik durumunun izlenimleri incelemeye engel olmasıdır. İzlenimlerin Bilinçsizce İncelenmesi: Birey, herhangi başka bir duruma odaklanmışken çok da dikkat etmeksizin izlenimlerini inceleyebilir. Birey, diğer bireylerin kendisini nasıl algıladığını bilinçli bir şekilde gözden geçirmediği durumlarda bile onların kendisi ile ilgili bilgilerini tarar. Bu tarama sırasında olumsuz bir bilgi alındığında dikkat bu konuya yönelir. İzlenimlerin Farkında Olma: Bu düzeyde birey, izlenimlerin bilincindedir ve diğerleri üzerinde oluşturduğu izlenim üzerine düşünmektedir. İzlenime Odaklanma: Bireylerin tamamiyle diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimleri ve bu izlenimlerin olası sonuçları üzerinde odaklandığı durumlardır. Bu durum bireyin izlenim oluşturmaya üst seviyede güdülendiğinde gerçekleşmektedir. Görüldüğü gibi izlenimlerin farkında olmak, özellikle belli bir kimlik oluşturma açısından son derece önemlidir (Crittenden ve Bae, 1994:654). Bireyler sosyal etkileşimlerde durağanlık durumunda izlenimlerini incelemeye çok çaba sarfetmezler, ancak bu etkileşimler olumsuz sonuçlar oluşturduğunda (gaf, pot kırma, kazalar ve diğer utanç verici durumlar v.b.) birey izlenimlerini daha çok incelemeye başlar (Rowatt, 1997:5-62). I.1.4.2.İzlenim Oluşturmaya Güdülenme Bireylerin neden diğer bireylerin kendisiyle ilgili izlenimlerini önemsediği ve bu izlenimleri etkilemeye çalıştığı araştırmacıların yanıt aradığı sorular arasında yer 35 almaktadır. Bireyler, davranışlarının sosyal açıdan uygunluğu konusunda duyarlı olmaları nedeniyle, bireylerarası etkileşimlerinde, uygun sosyal kimlikler yaratma gereksinimi duyarlar (Bristow ve Sachau, 1998). Bireyler için oluşturdukları izlenimler, diğer bireylerin kendilerine ilişkin algıları, değerlendirmeleri önemlidir. Bu durum bireyleri, genellikle çevrelerindeki diğer bireylerin gözünde belli izlenimler oluşturacak şekilde davranmaya güdüler (Martin ve Leary, 1999:10921111). Rowatt izlenim oluşturmaya güdülenmeyi, bireyleri, diğer bireyler üzerinde izlenimler oluşturmaya teşvik eden durumlar olarak tanımlamıştır. Baumeister (1982:3-26) iki çeşit benlik sunumu güdüsü söz konusu olduğunu savunmaktadır: Muhatabı memnun etme güdüsü ve kendi sosyal benliğini oluşturma güdüsü. Muhatabı memnun etme güdüsü ile herhangi bir kazanç elde edilebilir ki bu genellikle muhatabın bireyin kendisi ile ilgili olumlu şeyler düşünmesini sağlayarak kazançları veya ödülleri kontrol edebilmektedir. Ancak daha sonraki yıllarda Baumeister, bireylerin korkutarak veya kendisini acındırarak da diğer bireyleri etkileyebileceği yönünde verilerin elde edilmesinden sonra, bu güdüyü muhatap karşısında oynama (playing the audience) olarak adlandırmıştır (Baumeister ve Tice, 1984:5-13). Sosyal benliğini oluşturma güdüsü ise bireylerin kendilerini gerçekleştirmesine destek olmaktadır. Bireylerin ideal benliklerini gerçekleştirmeye güdülendikleri savından hareket eden Baumeister, ideal benliği gerçekleştirme güdüsü ile beraber çalışmalarında özsaygı düzeyleri ne olursa olsun bireylerin, kendileriyle ilgili olumlu geribildirim aramanın yanısıra kendileriyle ilgili olumsuzlukları da sunan geribildirimleri de tercih ettikleri sonucunu elde etmişlerdir. Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) ise izlenim oluşturmaya güdülenmede etkili olan iki önemli güdü vardır: Birincisi kendini geliştirmedir. Yani 36 bireyin kendisine olan saygısını arttırma ve koruma isteğidir. Kendini geliştirmeye yönelik izlenim yönetimi, bireyin var olan kimlik kavramı ile arzu edilen sosyal kimlik arasındaki farklılığı içerir. İkincisi kendini doğrulamadır. Bu, bireyin diğer bireylerden sosyal kimliğe ilişkin aldığı geribildirimler doğrultusunda onaylanma arzusundan kaynaklanmaktadır. Taylor ve Neter (1995:1278-1288) izlenim yönetimine ilişkin çalışmalarında üç güdü üzerinde odaklanmışlardır: Birincisi bireyin kendisine ilişkin doğru bilgiye sahip olma arzusudur. Bireyin yetenek ve davranışlarına ilişkin endişesi bu arzuya yol açmaktadır. İkincisi, kendini övmedir. Bireylerin kendilerinde olan olumlu özellikleri vurgulamaya ihtiyaç duymaları ve genellikle geribildirimleri olumlu olarak değerlendirme eğilimleri buna neden olmaktadır. Üçüncü güdü ise, kendini düzenlemedir. Bireyler çevrelerini gözlemlerle, içinde bulundukları ortamı yorumlarlar ve bu ortama uyum sağlamak için davranışsal stratejiler kullanırlar (Demir, 2002:27). Leary ve Kowalsky de (1990:34-37) sosyal ilişkilerin ödüllerini en yüksek düzeye çıkarmak, kendine saygıyı yükseltmek ve arzu edilen kimlikleri geliştirmek olarak birbiri ile ilişkili üç güdü olduğunu belirtmişlerdir. Leary’e göre birey, herhangi bir sosyal, ekonomik veya somut bir beklenti içerisinde olmadığı durumlarda da, başkalarının üzerinde yarattığı izlenim konusunda kaygı duyabilmektedir. Başarısız benlik sunumları, bireyin öz saygısını azaltıp olumsuz duygusal tepkilere neden olabilir, tam tersine başarılı benlik sunumları bireyin öz saygısını yükseltebilir ve kendisini iyi hissetmesini sağlayabilir. Oluşturulan izlenim, öz saygıyı ve hisleri etkilemekte ve bu nedenle herhangi bir şey elde edilmeyeceği bilinmesine rağmen benlik sunumuyla ilgilenilmektedir (Araz, 37 1998:35). Diğer taraftan benlik sunumu oldukça içselleştirilmiş bir alışkanlıktır ve başkalarının bireyle ilgili olmadığı durumlarda bile benlik sunumu yapılabilmektedir. Araştırmacılar arasında bireyi izlenimlerini yönetmeye güdüleyen faktörler konusunda ortak bir görüşe ulaşılmasına karşın bunların birey açısından önceliği konusunda çok farklı görüşlerin bulunduğu görülmektedir (Demir, 2002:29). Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) sosyal etkileşimlerde, izlenimlerin yönetilmesinde temel güdü, var olan kimlik ile arzu edilen kimlik arasındaki farklılıktır ve önemli olan bu farkın büyüklüğüdür. Amaç ile diğer bireylerden gelen geri bildirim arasındaki farklılıklar arttıkça birey, izlenimlerini yönetmeye daha çok güdülenmektedir. Rao ve diğerleri de benzer bir şekilde bireyi izlenim yönetimine güdüleyen faktörlerin bireyin amacı olduğunu ve bu amacın önemi ve varolan ile arzu edilen izlenim arasındaki farklılığı içerdiğini ileri sürmektedirler. Burada temel amaç beğenilme arzusudur. Bolino ise (1999:82-99) birey için en önemlisinin diğer bireylerce onaylanmak ve olumsuz görünmekten kaçınmak olduğunu öne sürmektedir. I.1.4.3.İzlenim Oluşturma İzlenim yönetimi sürecinin son aşaması izlenim oluşturmadır. Birey, diğer bireylerin izlenimlerinin farkına varıp onları yönetmeye güdülendikten sonra arzu ettikleri kimlikleri oluşturma çabasına girer. Bireyin, çevresindeki diğer bireyin kendisine ilişkin algılarına yönelik kaygıları arttığında, çeşitli taktikler kullanarak bu algıları değiştirmeye yönelir (Demir, 2002:30). Birey bu amaçla, belli taktikleri kullanarak, diğer bireylere doğru olduğuna inandıkları bilgi ve izlenimleri iletmeye çalışır (Bristow ve Sachau, 1998). 38 Bireysel değerler, toplumsal değerler ve bireyin hedef değerleri bu sürecin önemli birer parçasıdır (Rowatt, 1997:5-62). I.1.5.İzlenim Yönetimi Taktikleri İzlenim oluşturma, sosyal etkiye odaklı bir süreçtir ve bireyin belli amaçlara ulaşmak için çevresindeki diğer bireylerin düşünce ve davranışlarını değiştirmek için kullandığı taktikleri içerir (Rao ve diğerleri, 1995). İzlenim yönetimi her zaman doğrudan olmamaktadır. Birey, benlik sunumuyla ilgili davranışlarını, kendi yetenek, ihtiyaç ve amaçlarına, muhatabın niteliklerine, davranışın oluştuğu sosyal ortamın doğasına göre düzenleyebilmektedir (Tedeschi, Lindskold ve Rosenfeld, 1985). Bireyler, taktik repertuarına sahiptirler ve geçmişte varolan bir durum ile tekrar karşılaşıldığında bireyler, daha önce başarılı olan taktikleri tekrar uygularlar. Diğer taraftan geçmişte başarılı olmuş olan taktik uygulanmayıp yeni taktik arayışına da girilebilir. Özellikle geçmişte yaşamadığı durumlar, aktörün izlenim yönetimi amacı doğrultusunda bilinçli bir değerlendirmeden geçirilir ve bu süreç izlenim yönetiminde senaryo kavramı ile açıklanır. Kontrollü ve otomatik bilgi sürecini içeren senaryolar, rutin eylemlerde, uygun davranışlara yol göstermede ve gereksinim duyulan iletişim sürecini açıklamada önemli fonksiyona sahiptir. Birey kimliğine yönelik zor bir durum ile karşılaştığında senaryo geliştirmektedir. Senaryo geliştirme, bilinçli ve sosyal mesajlarla ilgili aktif bir süreç olup her durumda yeni bir senaryo geliştirilebilir. Genellikle geliştirilen senaryolar bireyin arzu ettiği sosyal kimlikler ve imajla doğru orantılıdır. Birey var olan ve arzu ettiği sosyal kimlik arasında bir fark algılamadığı taktirde arzu edilen izlenim sürdürülür. Birey aksine bu kimlikler arasında küçük bir farklılık algılıyorsa, arzu ettiği kimlik amacı 39 doğrultusunda aynı senaryoyu sürdürür ya da bu senaryo içinde alternatif yollar deneyebilir (Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30). Wate (2000) bireylerin farklı durumlarda, farklı taktikleri kullanabileceği, bazı taktikleri de sürekli olarak kullanabileceğini ileri sürmektedir. Benzer şekilde Shutz’a göre (1998:611-622) ise bireyler farklı zamanlarda farklı izlenim yönetimi taktiklerini kullanabilmektedirler ve bu nedenle bireyin tek bir taktiği sürekli olarak kullanması beklenmemelidir. Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) birey taktik seçerken arzu ettiği izlenimi etkili bir şekilde oluşturabilecek taktiği, ortamı ve hedef izleyicisinin yanıtlarını inceler. Witt’e göre (1991:213-219) birey, izlenim yönetimi davranışlarını sadece kendisi için önemli durum ya da ortamlarda sergiler. Araştırmacılar tarafından uzun zamandan beri kullanılan izlenim yönetimi taktikleri saptanmaya ve isimlendirilmeye çalışılmaktadır. Burada konuya açıklık getirebilmek amacıyla belli başlı bazı taktiklerden söz edilecektir. Jones’un (1990) sınıflanmasına göre izlenim yönetimi taktikleri; biçimlendirici ve biçimlendirme sonrasıdır. Biçimlendirici taktikler; kendini sevdirme (ingratiation), yıldırma (indimidation), örnek olma (exemplification), yardım isteme (supplication) ve niteliklerini övme (selfpromotion) . Biçimlendirme sonrası taktikler ise, bireyin yetenek, otorite, çekicilik, dürüstlük, prestij ve statüye ilişkin izlenimler oluşturmaya dönük girişimleridir (Rind ve Benjamin, 1994:19-26; Bolino, 1999:82-99; Wate, 2000). Tedeschi ve Riess de izlenim yönetimi davranışlarını içinde bulunulan zamana yönelik ve geleceğe yönelik olmak üzere iki başlık altında toplamışlar ve birinci grupta kendini sevdirme, yıldırma, örnek olma, yardım isteme ve niteliklerini tanıtma, ikinci grupta bireyin kendisini sempatik, yetenekli, erdemli, güç sergileyen, 40 dürüst, saygı ve statüye yönelik izlenimlerini aktaran davranışlar olarak belirtmişlerdir (Aktaran: Rind ve Benjamin, 1994:19-26). İzlenim yönetimi taktiklerine ilişkin bir diğer sınıflama da çevre odaklı (other focused) ve kendine odaklı (self focused) taktikler sınıflamasıdır (Demir, 2002:35). Çevre odaklı taktikler, bireyin çevresindeki diğer bireyleri etkilemesini amaçlamakta ve övgü, görüş birliği, yardımcı olma gibi taktikleri ve ayrıca gülümseme gibi sözsüz davranışları da içermektedir. Kendine odaklı taktikler ise bireyin dikkatleri kendi üzerine çekmeyi ve tutmayı amaçladığı ve örnek olma, vurgulama, çoğaltma ve niteliklerini tanıtma taktikleridir. Bu kategori giyim gibi sözsüz davranışları da içerir (Kacmar ve Ferris, 1992:1251-1272; Kacmar ve Carlson, 1994:682-697; Wayne ve Liden, 1995:232-261). Bu sınıflamanın geliştirilmesi ile kendini tanıtmaya yönelik ve savunmaya yönelik taktiklere de yer verilerek başka bir sınıflama da oluşturulmuştur: Kendine Odaklı İ.Y. Davranışları Davranışları Kendini Tanıtmaya Kendini Tanıtma Niteliklerini Tanıtma Vurgulama Övgü Örnek Olma Dış Odaklı İ.Y. Görüş Birliği Yardım Etme Sempatik Davranma Yönelik Özür Dileme Mazeret Bildirme Meşrulaştırma Savunmaya Yönelik Şekil 7. Taktik İzlenim Yönetimi Davranışlarının Sınıflaması Kaynak: Daniels, 1997:62-91 Şekil 7’de görüldüğü gibi bu sınıflamada kendini tanıtmaya yönelik ve savunmaya yönelik taktikler bir boyutu, kendine ve çevreye odaklı taktikler de diğer boyutu oluşturmaktadır. 41 Bozeman ve Kacmar (1997:9-30) izlenim yönetimi taktiklerini, kimliği geliştirme, kimliği koruma ve kimliğe yönelik taktikler olarak üçe ayırmaktadırlar. Kimlik geliştirme, bireyin hedefin gözünde arzu ettiği sosyal kimlikleri geliştirmeye yönelik davranışlarıdır. Kimlik geliştirme taktikleri olarak niteliklerini tanıtma, örnek olma ve vurgulamayı içermektedir. Bu taktikler başarılı olduğunda var olan ve arzu edilen kimlik arasındaki fark azaltılabilir veya ortadan kaldırılabilir. Kimlik koruma davranışları ise, bireyin hedefin gözünde sosyal kimliğini zararlardan korumaya yöneliktir. Bu taktikler açıklanırken varolan ve arzu edilen sosyal kimlikler arasında olumlu farklılıkların olabilmesinden yola çıkılmıştır. Bir diğer sınıflama ise Andrews tarafından yapılmış olan kendini tanıtmaya yönelik, kendini savunmaya yönelik ve çağrışım taktikleridir. Kendini tanıtmaya yönelik taktikler bireyin, diğer bireylerin gözünde belli bir izlenim yaratma çabası ile sergilediği davranışlardır. Bunlar, kendini sevdirme, kendini övme, yardım önerme, niteliklerini tanıtma ve görüş birliğidir. Savunma taktikleri ise tepkiseldir ve açıklama yapma, engel koyma ve özür dilemedir. Özet olarak izlenim yönetimi taktiklerine ilişkin sınıflamalar incelendiğinde, farklı isimler altında olsa da olumlu izlenimler oluşturma ve olumsuz izlenimlerden kaçınma olarak iki gruba ayrıldığı görülmektedir. İlk sınıflamaların bazılarında (Jones, 1990) olumsuz izlenimlerden kaçınma davranışı yerine biçimlendirme sonrası davranışlar ve geleceğe yönelik davranışlar sınıflaması yapılmış, bu davranışlar stratejik davranışlar başlığı altında toplanmış, Wayne ve meslektaşları (Wayne ve Ferris, 1990:487-500; Wayne ve Liden, 1995:232-261) kendini sevdirme taktiklerine ilişkin sınıflamasını temel alan kendine ve çevreye odaklı taktikler geliştirmiş, Kacmar ve Bozeman (1997:9-30) kimliğe uyum, Andrews (1999:) çağrışım, Shutz 42 (1988:611-622) ise saldırgan ve korunmaya yönelik taktikleri benimsemişlerdir. Bu sınıflamalar incelendiğinde, bu taktiklerin de gerçekte bir dizi kendini tanıtma ve savunma davranışları içerdiği görülmektedir (Demir, 2002:41). Bu çalışmada Tedeschi ve arkadaşlarının (Lindskold ve Rosenfeld,1985) kendini tanıtmaya yönelik taktikler sınıflaması benimsenmiştir. Bireyler, kendini tanıtmaya yönelik taktikler kullanarak, diğer bireylerde olumlu izlenimler bırakmaya çalışmaktadırlar. Kendini tanıtmaya yönelik izlenim yönetimi taktiklerinin kullanımı, bireyin olumlu değerlendirilme ve izleyicilerinin desteğini ve onayını elde etme isteğinden kaynaklanır (Zaidman ve Drory, 2001:671690; Palmer ve diğerleri, 2001:35-49). Birey bu taktikleri kullanarak, istediklerini elde etmek için uygun karşılanacağını umduğu davranışlarını geliştirmeye ve onlara kendini tanıtmaya çalışır (Palmer ve diğerleri, 2001:35-49). Kısaca bireyler, çevrelerindeki diğer bireylerin kendilerine ilişkin izlenimlerini biçimlendirerek onlara kendilerini tanıtmayı amaçlarlar (Shutz, 1998:611-622). Görüldüğü gibi bu amaçla sergilenen davranışlar genellikle diğer bireylerce daha çok arzu edilen bir kimliğin oluşması ve diğerlerine daha çekici ve önemli bir insan olarak görülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yolla sosyal imaj geliştirilmektedir. Bu yönü ile kendini tanıtmaya yönelik izlenim yönetimi taktikleri ise sosyal onayı sağlama amacıyla kullanılırlar (Olson ve Johnson, 1991:495-509; Bristow ve Sachau, 1998). Bu taktikler, kişiliğin ve imajın geliştirilmesi için arzu edilen algıları oluşturmak amacıyla belirlenen hedefleri ve belli bir kimlik oluşturmayı içerir yani durumsal taleplere tepki olarak kullanılmaz. Bu amaçla kullanılan taktikleri, kendini sevdirme, niteliklerini tanıtma ve örnek olma olarak sıralayabiliriz. 43 Tedeschi ve arkadaşları izlenim yönetimiyle ilgili davranış taktiklerini aktif (assertive) ve savunucu (defensive) benlik sunumu olarak iki kategoride sınıflandırmışlardır. Buna göre, izlenim yönetiminin bazı aktif formları vardır ve en çok kullanılan aktif taktik kendini sevdirmedir. Kendini Sevdirme: Bireylerin kendilerini sevdirmek için kullandıkları 4 yol mevcuttur. Bunlardan ilki kendini yüceltmedir (self-enhancemenet). Bireyler çoğu zaman iyi bir izlenim oluşturabilmek için diğer bireylerin neyi çekici ve arzu edilebilir bulduğunu keşfederek ve o yönde davranmaya çalışmaktadırlar. Kendini yüceltici türde ifadeler, her zaman pozitif niteliklerle övünmekle eşanlamlı değildir ve bireyler kendilerini kimi zaman yücelttikleri gibi kimi zaman da alçakgönüllü davranmaktadırlar. Alçakgönüllülüğün belirli koşullar altında bir izlenim yönetimi taktiği olarak etkili olabileceğini belirten Cialdini ve De Nicholas (1989:406-415) konu ile ilgili bazı sınırlılıklar getirmişlerdir. Onlara göre, birey, başarılı veya güçlü olduğu konularda alçakgönüllü olmalıdır, yine birey başarısının farkında olan ve o başarı bağlamında bireyin alçakgönüllülüğünü değerlendirebilecek bireyler karşısında alçakgönüllü olmalıdır. Bir diğer kendini sevdirme taktiği diğerini yüceltmedir (other-enhancement). Birey karşısındaki bireye onun sevdiği veya hayran olduğu şeklinde övgüler sunar. Burada söylenilenlerin içtenliği ve inanılırlığı önemlidir. Bu tür diğerini yüceltici değerlendirmeler, hedef bireyin sahip olduğu ilgili niteliğin farkında olmadığı alanlar için yapıldığında daha etkili olmaktadır (Schlenker, 1986:21-62). 44 Kullanılan üçüncü taktik olan görüş birliği (opinion conformity), hedef bireyin değer, tutum ve görüşleri ile aynı doğrultuda olunduğunun iddia edilmesi yönünde bir taktiktir. Kendini sevdirme taktiği olarak kullanılan dördüncü taktik ise, lütufta bulunmadır (favor-doing). Lütufta bulunan bireyler, diğer bireylere kibar davranarak onların ilişkiyi sürdürmeye mecbur oldukları hissini uyandırmaya çalışmaktadırlar. Diğer bireylere lütufta bulunarak kendini sevdirmeye çalışan birey iki amacı elde edebilmektedir: diğerlerince sevilebilmek veya alıcıda borçluluk veya mecburiyet hissi yaratabilmek. Tedechi ve arkadaşlarına göre aktif benlik sunumu niteliklerini tanıtma (selfpromotion) taktikleri ile de yapılabilmektedir. Niteliklerini Tanıtma: Kendini tanıtma kişinin yeterli ve zeki bir insan olduğunu gösterme yönündeki çabalarıdır ve hem kendini sevdirme hem de kendini tanıtma kendini yüceltici iletişimi içermesine rağman bireyin kurmak istediği kimlik açısından farklılaşmaktadır (Araz, 1998:27). Niteliklerini tanıtma, hak iddia etme yolu ile yapılabilmektedir. Buna göre birey, grup başarısında kendisinin bireysel çaba veya başarısını vurgulamaktadır. Bir diğer niteliklerini tanıtma taktiği zorluğu dile getirme (enhancement), sonucun hedef bireyin düşündüğünden daha büyük bir değere sahip olduğunun iddia edilmesi yönündeki açıklamaları içermektedir. Elde edilen bir başarıda zorluklarla karşılaşılmışsa, yetenek veya güdü daha büyük algılanmaktadır. Bir diğer yol ise, başarıyı paylaşmadır (basking in reflected glory). Buna göre birey, ait olduğu grubun elde ettiği başarının gururunu yaşamaktadır. Bu taktiği kullanan bireyler, kazananlarla veya başarılı olanlarla ilişki kurup, kaybedenler veya başarısız olanlardan uzaklaşmaktadırlar. Kendini tanıtmanın bir 45 diğer taktiği olan tahrip etme (blasting) taktiğinde ise birey rakip grupları veya bieyleri negatif değerlendirerek kendi kimliğini yüceltmeye çalışmaktadır. Örnek Olma: Aktif benlik sunumu kapsamında kendini tanıtmaya yönelik son taktik ise örnek olmadır (exemplification). Bireyin ahlaklı, dürüst ve değerli olduğuyla ilgili bir imaj yansıtma yolu ile diğer bireylerin saygısını ve hayranlığını kazanmak için kullandığı davranışları içermektedir. Burada temel amaç, diğer bireylerin davranışlarını değiştirmektir. Sonuç olarak Tedeschi ve arkadaşlarına göre kendini yapılandırmaya çalışan birey, arzu edilen kimliğini inşa etmek ve sürdürmek için çeşitli taktikler kullanmakta ve diğer bireylerle iyi geçinmeye veya onları etkilemeye çalışmaktadır. Bu niteliklere örnek olarak, yeterli, çekici, statü sahibi, prestijli, dürüst, güvenilir ve ahlaklı olmak sayılabilir. Araştırmanın konusunu oluşturan sanal topluluklarda da buna benzer taktikler uygulanmakta ve bireyler diğer bireyleri etkileme çabasına girmektedirler. Dolayısıyla, izlenim yönetimi taktiklerini sadece gerçek yaşam etkileşimlerinde değil sanal topluluklarda da görmek ve bu taktikleri sanal topluluklara uyarlamak mümkündür. Bu çalışmada da Tedeschi ve arkadaşlarının geliştirdiği kendini tanıtmaya yönelik taktikler sınıflamasından yararlanılarak sanal topluluklarda bu taktiklerin nasıl kullanıldığı, hangilerinin daha çok tercih edildiği sanal ortamın kendi pratikleri içerisinde açıklanmaya çalışılmıştır. Diğer taraftan Goffman’ın öne sürdüğü performans, kişisel cephe, dekor, görünüş, yüz gibi kavramların sanal ortamlarda nasıl karşılık bulduğu, bu kavramların sanal ortamlarda nasıl kullanılıp şekillendiği yapılan sohbetler sonucunda açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kavramlar ve geliştirilen taktikler sınıflamasının bu çalışmada tercih edilmesinin nedeni, bunların gerçek 46 hayattaki sosyal etkileşimlerde sıkça kullanılmasının yanı sıra sanal alana da uyarlanabilir olması, yeni bir etkileşim alanı sunan internet üzerindeki sanal topluluklardaki iletişimin de bu kavramlarla açıklanabilir olmasıdır. Geliştirilen kavramlara bakıldığında bahsedildiği gibi bireyin diğer bireyler üzerinde iyi bir izlenim oluşturma isteği, arzu edilen bir kimlik yaratma güdüsü, toplumca genel kabul gören kişilik özelliklerinin sanal ortamlarda kolayca gerçekleştirilebilmesi, dürüst olunup olunmadığına bakılmaksızın bu ortamlarda kimlik deneyiminin en üst düzeyde yaşama imkanı bulması da diğer bir nedendir. Zaten kavramsal çerçevede sınırları çizildiği üzere, izlenim yönetimi kavramında bireylerin kim oldukları değil, başkalarınca nasıl göründükleri ve kendilerini diğer bireylere sergilerlerken nasıl bir performans sundukları ve bireyin kendisi ile ilgili iyi izlenimi korumak amacıyla bazı unsurların gizlenmesi önemlidir. Sanal ortamların yapısına ve bu ortamlardaki ilişkiler ağına bakıldığında da tıpkı burada tarif edilen gizleme, başkalarınca değer görme, başkalarınca iyi görünmenin temel olduğu açıktır. Yüzyüze iletişimde olduğu gibi diğer bireylerin özelliklerini veya tutumlarını anlamaya yönelik ipuçlarından yoksun olunması, sanal ortamların bu kavramlarca belirtilen tanımlamalara daha uygun olabildiği düşünülmektedir. Bu doğrultuda sanal ortamların yapısını anlayabilmek için internetin tarihi, interneti diğer iletişim biçimlerinden ayıran özellikleri ve sanal ortam karşılaşmalarının özellikleri değerlendirilecektir. I.2.İnternet Ortamındaki Sanal Alanlar I.2.1.Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak İnternet Yeni iletişim teknolojileri, hem kullanıcılar arasındaki hem de kullanıcılar ile enformasyon arasındaki karşılıklı iletişimi, içlerinde bulunan mikro-işlemcilerle sağlayan veya geliştiren iletişim araçlarıdır (Geray, 1994:9). Bunlardan biri olan 47 internet ile iletişimin, bilgiye erişimin Türkiye’deki yansımalarının da değiştiği düşünülmektedir. Teknolojik gelişmeler hayatımızın her yönünü etkilediği gibi, yeni çalışma alanları ortaya çıkarmıştır. Ülkeler arasındaki bütünleşme eğilimi, teknolojik gelişmelerle birlikte daha da hız kazanmıştır. 1950’lerden itibaren yeni enformasyon teknolojilerinin keşfedilmesi ile hızla yaygın kullanım alanları yaratılması sonucunda bu pratik gelişimleri irdeleyen kuramcılar tarafından küreselleşme ve yeni dünya düzeni tartışmaları da sürdürülmektedir.5 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren bilgisayar temelli iletişimde yaşanan gelişmeler, noktadan noktaya iletişimin ve kitle iletişiminin internet adıyla anılan küresel bilgisayar ağında birleşmesi ve metin, ses, resim, veri, hareketli görüntü gibi enformasyonun birçok biçiminin bu ağ üzerinden gönderilip alınabilmesini mümkün kılmıştır. İnternete bağlı olan kullanıcıların sayısı her yıl bir önceki yıla göre artarak büyümektedir. İnternetin ortaya çıkması beraberinde pazarlama ve iletişim alanında yeni uygulamaları getirmiştir. I.2.2.İnternetin Kitle İletişim Aracı Olarak Tarihi ve Gelişimi İnternetin tarihi paket-anahtarlama (paket-switched) şebekelerinin kurulduğu 1960'lı yıllara uzanmaktadır. Paket-anahtarlama, mesajları alt bölümlere ayıran ve ilgili yerlere gönderen, onları yeniden toplayan bir yöntemi tanımlamaktadır. Birden çok kullanıcının ayrı birimlere ayrılmış verilere aynı bağlantı içinde erişmesine olanak sağlayan bu yöntemle bilgisayarların birbirine bağlanarak verilere aynı anda ulaşması mümkün hale gelmiştir. Bu yöntem ilk kez İngiltere’de 1968 yılında Ulusal Fizik Labaratuarları’nda kullanılmış, aynı yıllarda da Amerika’da deneysel çalışmalar yapılmıştır (Hardy, 1997). 5 Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte yeni dünya düzenine ilişkin ayrıntılı bilgi için bakınız; Geray, H. (1994), Yeni İletişim Teknolojileri: Toplumsal Bir Yaklaşım, Başaran, F.; Geray H. (2005), İletişim Ağlarının Ekonomisi Telekominikasyon, Kitle İletişimi, Yazılım ve İnternet, Binark, M.; Kılıçbay, B. (2005), İnternet, Toplum, Kültür, Toffler, A. (1981), Üçüncü Dalga. 48 1960’lı yıllarda, eski dünya düzeninin yeni dünya düzenine armağanı olan internetin temelleri atılmaya başlandı. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaş doruk noktasına ulaşmış, teknolojik üstünlüğün savaşın galibi olduğuna olan inanç giderek artmaya başlamıştı. Soğuk savaş döneminin nükleer çatışma tehtidi yüzünden savunma amaçlı projelere büyük harcamalar yapılmaktaydı (Boz, 2000:11). Dolayısıyla, o yıllarda her iki ülke de, sürekli araştırmalar yapıyor, teknolojik gelişmelerin en çok görüldüğü alanlardan bilgisayar ve bilgisayar teknolojisine yöneliyorlardı. İşte bu ortamda ortaya çıkan, başlangıçta askeri amaçla kullanılmaya başlanan internet günümüzde bir iletişim aracı olarak yerini almıştır. 1971 yılında ilk gönderilen elektronik posta ile, 1972 yılında 23’e ulaşan terminal sayısı ile, 1976 yılında radyo ve uydu bağlantıları ile, 1979 yılında ilk bilgisayar haber gruplarının ortaya çıkması ile, IBM’in internetin babası sayılan Bitnet sistemini yaratmasıyla, 1983 yılında üniversitelerin öğrencileri ile ilk kez elektronik posta adresi almasıyla, 1985’te American Online’a ilk müşterinin bağlanmasıyla internetin gelişim süreci de hızlanmaya başladı (Teker, 2002:223). I.2.3.İnternetin Türkiye’ye Girişi Türkiye’de internet hızla gelişen ve önemi zamanla daha da anlaşılan bir iletişim teknolojisidir. Özellikle son yıllarda bu alanda yapılan yatırımların sayısı artmakta, servis sağlayıcılar abone sayılarını arttırmak için çeşitli kampanyalar düzenlemektedirler. Türkiye’nin uluslararası internet ağına bağlanması fikrinin oluşması 1991 yılının sonlarına rastlamıştır. 1990’lı yılların başında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından önerilen bir proje, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma 49 Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmiştir. Bu proje kapsamındaki çabalar sonucunda bazı yeni ağ teknolojilerinin kullanımı öngörülmüş ve 1992 yılından başlayarak önemli bir aşama kaydedilerek Türkiye’nin internet bağlantısı sağlanmıştır (Çağıltay, 1997:5). Türkiye’deki bu girişimlerle eş zamanlı olarak dünyada internet ağlarının hızla yaygınlaştığını, akademik ve araştırma dünyasının dışında devlet kuruluşları, uluslararası örgütler, ticari ve askeri kuruluşlarca da yoğun biçimde kullanılmaya başlandığını görülmektedir. Benzer gelişmeler bir kaç yıl içinde ülkemizde de yaşanmıştır. Başlangıçta akademik ağırlıklı olarak kurulan internet, kısa zamanda diğer sektörlerde de yaygınlaştırılmıştır. 12 Nisan 1993’de uluslararası internet bağlantısının sağlanması ile beraber ODTÜ ve TÜBİTAK gerekli alt yapı çalışmalarını başlatarak, kendi personel öz kaynaklarından TR-NET olarak adlandırılan örgütün çekirdeğini oluşturmuşlardır. TR-NET’in 1993-1996 yılları arasında yaklaşık 3 yıl boyunca yaptığı çalışmalar sonucunda, üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerinin yanı sıra Türkiye’de 500’den fazla kurum ve kuruluş internet olanaklarından yararlandırılmıştır (Tuena, 1998). I.2.4.İnternetin Türkiye’de Kullanımı Araştırması 2005 yılı Haziran Ayı’nda Devlet İstatistik Enstitütüsü (DİE) tarafından el bilgisayarı kullanılarak yüzyüze görüşme yöntemi ile gerçekleştirilen “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması” (DİE, 2005), Türkiye’de internet kullanımının ne aşamada olduğunu, hangi amaçlar için kullanıldığını ve kullanıcı profillerini açığa çıkarmıştır. Araştırmada 10151 hanedeki 27013 birey ile (16-74 yaş arası) görüşülmüş ve bu görüşmenin sonucuna göre Nisan-Haziran döneminde bilgisayar kullanımının %17,65 ve internet kullanımının %13,93 olduğu açıklanmıştır. Son bir yıl içinde 600.000 yeni kişi bilgisayar kullanmaya ve 50.000 50 yeni kişi internete erişmeye başlamıştır. Bu araştırmanın sonuçlarına bakıldığında Türkiye’de hanelerin %8,66’sı internete erişim imkanına sahiptir. Bu oran bir önceki yılın aynı döneminde %7,02 olarak tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçları değerlendirildiğinde; cinsiyete göre Türkiye’de internet kullanım oranlarında bir eşitsizlik görülmektedir. Buna göre yaşamlarında hiç bilgisayar kullanmayanların %42,28’i kadın, %34,78’i erkek iken, hiç internet kullanmayanların %44,68’i kadın, %37,76’sı erkektir. Son üç ay içerisinde (NisanHaziran 2005) interneti kullananların %4,33’ü kadın, %9,60’ı erkektir. İnternetin kullanılan yere göre oranlarına bakıldığında, interneti evde kullananlar %27,64, işyerinde kullananlar %43,28, başkalarının evinde kullananlar %7,17, eğitim alınan yerde kullananlar %8,77, internet cafede kullananlar %36,62 oranındadır. Dolayısıyla kullanımın en çok gerçekleştiği yerlerin, işyerleri ve internet cafeler olduğu görülmektedir. İnternetin kullanım sıklığına bakıldığında, nerdeyse her gün kullanan kadın oranı %51,23, erkeklerin oranı %50,27’dir. Kullanıcıların cinsiyet oranlarında erkek kullanıcıların lehine bir eşitsizlik varken kullanım sıklığında kadın kullanıcıların daha sık interneti kullandıkları görülmektedir. Yaş gruplarına bakıldığında, en çok 16-24 yaş arası kullanıcı olduğu ve bunu 25-34 yaş arasının izlediği görülmektedir. Buradan interneti yaş grubu olarak daha çok genç kesimin kullandığını söylemek mümkündür. Eğitim durumuna göre internet kullanımında herhangi bir okul bitirmeyen kadın kullanıcılar %0,18 erkek kullanıcılar %1,05 ilkokul mezunu olan kadın kullanıcılar %0,34, erkek kullanıcılar %3,11, ortaokul ve dengi okullardan mezun kadın kullanıcılar %9,76, erkek kullanıcılar %18,33, lise ve dengi okullardan mezun kadın kullanıcılar %27,14, erkek kullanıcılar %36,52, üniversite ve daha üstü eğitimi olan kadın kullanıcılar %57,88, erkek kullanıcılar % 51 65,67 oranlarındadır. İş gücü durumuna göre bir değerlendirme yapıldığında, internet kullananların %29,79’u ücretli/maaşlı, %8,43’ü serbest meslek sahibi, %4,94’ü ücretsiz aile işçisi, %22,86’sı işsiz, %4,70’i emekli, %54,19’u öğrencidir. Kullanım amaçlarında ise internet en çok bilgi arama ve çevrimiçi hizmetler (mal ve hizmetler hakkında bilgi bulmak, oyun, resim ya da müzik indirmek, yazılım indirmek, seyahat ve konaklama ile ilgili hizmetlerin kullanımı, gazete ya da dergi okumak, haber okumak ve iş aramak) amacıyla kullanılmaktadır (%90,16). Bunu %78,23 oranı ile e-mail göndermek, chat/sohbet yapmak izlemektedir. Bu araştırmanın sonuçlarına genel olarak bakıldığında, internet daha çok genç, eğitimli ve öğrenci erkek kullanıcılar tarafından bilgi arama amaçlı kullanılmaktadır. I.2.5.İnterneti Diğer İletişim Biçimlerinden Ayıran Özellikleri İnternetle ilgili tartışmaların temelini, bu yeni teknolojinin bireylerarası iletişim ile kitle iletişiminin halihazırdaki yapısının bir uzantısı olup olmadığı veya kişilerarası iletişimde yeni bir tarz yaratıp yaratmadığı sorusu oluşturmaktadır. Bir iletişim aracının özelliklerini diğeriyle kıyaslamaya dayalı yaklaşımı araç yönelimli yaklaşım olarak nitelendirmek mümkünken, iletişim araçlarının toplumların iletişim amaçlarını ne yönde dönüştürdüğünün sorgulanması ise amaç yönelimli yaklaşım olarak nitelendirilebilir. Teorik ve felsefi alt tabanı Innis ve Mcluhan’ın yaklaşımlarına dayalı olan araç yönelimli klasik ayrıma göre, iletişim araçları iletişimde kullanılan kanallar ve enformasyonun bu kanallar aracılığıyla gönderilme kapasitesi açısından farklılıklar göstermektedir (Timisi, 1999:98). Araç yönelimli ayrım iletişim araçlarını sınıflandırırken, iletişim aracının ya da ortamın mesajı zaman ve mekan içinde 52 taşıma boyutunu, etkileşim kapasitesini, hedef kitlesini, mesajın içeriğini ve maliyetini dikkate almaktadır (Bonchek, 1997:7). Zaman boyutu açısından dikkate alınacak olursa, iletişim araçları kaynak ile alıcı arasında eş zamanlı bir süre içerisinde gerçekleşip gerçekleşmemesine göre de ayrımlanabilir. İnternetin zaman ve mekan farklılıklarını önemsizleştiren bir iletişim aracı olarak, diğer iletişim araçlarından farkı bu noktada açığa çıkmaktadır. Kitle iletişim araçlarının temel özelliklerinden biri zamana bağımlı olmalarıdır yani belli periyodlarla enformatik akışı gerçekleştirirler (Eltugay, 2000). Gazetelerin günlük veya haftalık olması, radyo ve televizyonun yayın akışlarına göre yayınlarını belli saatte ve günlerde yayımlamaları buna örnek olabilir. İnternetin eş zamanlı oluşu, mesaj kaynağı ile alıcı arasında etkileşimin tam olarak aynı anda gerçekleşmesi, onu farklı kılan özelliklerinden biridir. Örneğin IRC (Internet Relay Chat) denilen veya ICQ (I Seek You) adı verilen kanallarda kişiler aynı anda fakat farklı ortamlarda sanal olarak sohbet edebilmektedirler. Eşzamanlılık özelliğiyle ilişkili diğer bir sınıflandırma ise iletişim aracının etkileşim kapasitesidir. Mesaj kaynağı ve alıcı arasında etkileşimin tam olarak gerçekleşmesi tarafların bir diğerinin rollerini rahatlıkla yerine getirebilmesine dayalıdır (Timisi, 1999:98). İnternetin diğer iletişim araçlarından en önemli farkı interaktif olmasıdır. Yani kullanıcılar aktif olarak rol alabilirler. Örneğin kullanıcılar sesli veya görüntülü olarak sohbet edebilir, kendi sitelerinde kendi yorumlarını başkalarıyla paylaşabilirler. İnternetin diğer iletişim biçimlerine göre daha kolay ve ucuz olması da onu farklı kılan bir özelliğidir. Bilgisayar iletişimi sadece iletişim olarak algılanmadan ve 53 bir ağ sistemi, bir mekan olarak kavranması onun bir “yer” olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bilgisayarlı iletişim, dünyaya açılan bir pencere gibidir. Bilgisayar ağları iletişimin diğer bir yüzüdür. Bilgisayar kulllanıcıları, telefon hatlarıyla, evinde, işyerinde, mekan sınırlaması olmaksızın iletişim kurabilmektedirler. Elektronik posta, bülten tahtaları, görüntülü ve sesli konferans, web sayfaları farklı bir grup iletişimi yaratmıştır (Haraşim, 1994:10). Bilgisayar ağları, ticari yaşamın yer aldığı, karşılıklı sorunların çözüldüğü, kişisel diyalogların oluştuğu bir mekan olmasının yanı sıra, kullanıcının her an yer değiştirebildiği sanal bir ortamdır. Bu özelliği ile “burada olmak” anlamını yitirmiş, network ortamında “burası” ev, okul, işyeri, market, borsa, banka veya sokak olmuştur (Haraşim, 1994:10). Bu özelliği ile de diğer araçlardan ayıran özelliğini genişleyebilirlik olarak tanımlayabiliriz. İnternetin diğer iletişim biçimlerinden bir farkını da kullanım alanları olarak sıralayabiliriz; kişisel kullanım, ticari kullanım, eğitim amaçlı kullanım, pazarlama açısından kullanım v.s. gibi. Herşeyden önce internet sanal bir ortamdır. Aslında ilk bakışta yazılı veya basılı olarak somut bir algılamadan uzaktır. Kullanıcıların, bilgisayarları ve gerekli teknik donanımları sayesinde bir ağa bağlanmaları suretiyle somut bir hale gelmektedir. Bilgisayar ekranından yansıyan görüntüler veya ekranda yazılanlar görüntülü, sesli, yazılı bir iletişim alanı olarak düşünülebilir. İnternetin kitap, gazete, mektup gibi fiziksel sınırlarının olmayışı algılama açısından da, diğer farklılığını ortaya koymaktadır. Kitap, gazete veya dergi gibi yazılı basılı olan iletişim araçlarının belirli bir fiziksel boyutu vardır. Her yeni teknoloji bir önceki iletişim tarzının üzerine inşa edilirken bir öncekinden farklılıklarını da ortaya koymaktadır (Timisi, 1999:100). Aşağıdaki tablodan da anlaşıldığı gibi, internet, bireysel, grup ve çoklu iletişimi bir arada 54 barındıran, maliyeti az küresel çoklu iletişime olanak veren, yayıncılık için tamamlanmış düşük maliyet yaratan, metin temelli, kişilerarası iletişime izin veren bir araçtır (Bonchek, 1997:10). Araç Alıcı Zaman Etkileşim Alan Hız Biçim Gör/İşit Metin İşitsel Maliyet Kişilerarası Diyalog Mektup Telefon 1-1 1-1 1-1 Eş Zamanlı Eş Zamansız Eş Zamanlı Tam Yok Tam Yerel Küresel Küresel Hızlı Yavaş Hızlı Yayın Radyo Televizyon 1-Çok 1-Çok Eş Zamanlı Eş Zamanlı Kısmi Kısmi Bölgesel Küresel Hızlı Hızlı İşitsel Gör/İşit Düşük Düşük 1-1 1-Çok Eş Zamansız Eş Zamansız Kısmi Kısmi Küresel Küresel Hızlı Hızlı Metin Metin Düşük Düşük 1-Çok Çok-Çok Çok-Çok Çok-Çok Eş Zamansız Eş Zamanlı Eş Zamansız Eş Zamansız Yok Var Kısmi Var Küresel Küresel Küresel Küresel Hızlı Hızlı Hızlı Hızlı Çoklu Metin Metin Gör/İşit/ metin Düşük Düşük Düşük Düşük İnternet E-Posta Tartışma Listeleri Web Chat Haber Grp. Sanal Konf. Düşük Düşük Düşük Tablo 1. Kaynak: Bonchek, 1997:10 Amaç yönelimli yaklaşımda, iletişim ortamının amacı dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşıma göre iletişim araçları yeni bir iletişim biçimi yaratmamaktadırlar. Yani teknolojilerin biçimsel özellikleri onların iletişimsel özelliklerini belirlememektedir, ancak bunların nasıl kullanıldıkları, halihazırda varolan iletişim biçimlerini geliştirmede kullanılıp kullanılmadıkları daha önemlidir (Timisi, 1999:100). Ball-Rokeach ve Reardon’a göre (1998:136) her yeni iletişim biçimini anlayabilmek için öncelikle insan iletişiminin içerdiği temel özellikleri anlama zorunluluğu vardır. Yeni teknolojiler için genellikle uzaktan iletişim kavramı kullanılmaktadır. Yine bu yazarlara göre, internet kullanımını belirleyen amaçlar kişisel, kişilerarası ve toplumsal amaçlar olarak sınıflandırılmaktadır. Kişisel amaçlar 55 genellikle bireylerin ilgi alanlarına yönelik meraklarını gidermede, aynı ilgiyi paylaşan diğer bireylerle iletişim kurmada, arkadaşlık geliştirmede kişilerarası ve kitle iletişiminden daha fazla imkan sunmaktadır. Kişilerarası amaçlarda, internet, kişilerarası iletişimde olduğundan daha az etkileşim imkanı sunarken, internetin coğrafi yayılım kapasitesi, zamansal sınırsızlığı aynı mekanda bulunmayan bireyler arasındaki iletişimi gerçekleştirmede yeni bir iletişim biçimi ve ortamına olanak sağlamaktadır. Toplumsal amaçlarda ise toplumsal amacı sunma kapasitesi uzak iletişimde bulunan içeriğin çoğulculuğu ve yayılma kapasitesiyle doğru orantılıdır. I.2.6.İnternette Etkileşim İnterneti geleneksel iletişim araçlarından ayıran en önemli özelliği etkileşimin çok güçlü olarak varolmasıdır. Karşılıklı etkileşim özelliği iletişim alanında üzerinde en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiştir (Geray, 1994:6)6. İnternet ortamında katılımcı/kullanıcının varlığı uzaktan varoluş olarak isimlendirilmektedir (Steuer, 1995:33-56; Biocca ve Levy, 1995). İletişim ortamında kullanıcı araç yardımıyla yüzyüze iletişime benzer şekilde mesaj alışverişini gerçekleştirmektedir. Gerçek dünya iletişiminde derinlik duyusal sistemlerimiz tarafından en geniş kapasiteyle kendiliğinden algılanan bir süreçtir (Timisi, 1999:106). İletişim teknolojilerinde ise görsel ve sözel sistemlerin insani iletişimdeki gibi mükemmel bir bütünlük oluşturması söz konusu değildir (Steuer, 1995:42-45). İnternet geleneksel iletişim araçlarına oranla duyusal genişliğin ve derinliğin daha fazla olduğu bir alandır. 6 Yeni iletişim teknolojilerinin geleneksel medyalarla karşılaştırılmasında kitle iletişim araçlarının tek yönlü olduğu varsayımını kabul etmek pek mümkün görünmemektedir. Geleneksel kitle iletişim araçlarının da geri besleme kanalları aracılığıyla karşılıklı etkileşime açık kapı bıraktıklarının kabul edilmesi gerekmektedir (Geray, 1994:7). Dolayısıyla internetin etkileşim özelliği ancak çok güçlü olarak varolduğu şeklinde tanımlanabilmektedir. 56 Etkileşim geniş anlamda gerçek zamanda katılımcının dolayımlanmış iletişim ortamında iletişimin biçim ve içeriğini değiştirme ve etkilemedeki katılımı olarak tanımlanabilir (Steuer, 1995:46). İnternette etkileşim üç unsuru içermektedir: hız, eylemin sayısı ve kapsama. İletişimde bulunan bireylerin tepkilerini birbirlerine gönderme süreleri olarak tanımlanabilen hız, en yüksek olarak yüzyüze iletişimde kendini göstermektedir. Yeni iletişim teknolojileri etkileşim hızını en yükseğe çıkarmaktadırlar. Telefon bağlantısının bir özelliği olarak internet iletişimi örneğin telekonferans sistemi sayesinde birden fazla bireyi birbirine gerçek zamanda bağlamakta ve benzer olarak karşılıklı konuşmaya izin veren sohbet (chat) sistemi de kullanıcılar arasında anında etkileşimi sağlamaktadır (Timisi, 1999:107). Etkileşimde eylemin sayısı veya miktarı iletişim ortamına etkide bulunabilecek değişim olarak tanımlanmaktadır. İnternet iletişiminde kullanıcılar iletişimi başlatma ve bitirmede, içeriği değiştirmede özgürdür. Mesaj saklanabilir, değiştirilebilir. Kapsama ise iletişim sürecinde birbiriyle bağlantılı faaliyetleri tanımlamakta kullanılmaktadır. Yüzyüze iletişimle bilgisayar dolayımlı iletişim arasında çeşitli farklılıklar bulunmaktadır. Elektronik ortam yüz ifadesi, jestler, bakış yönelimi gibi sözel olmayan göndermeler anlamında farklılık göstermektedir. Bireylerin fiziksel varlıklarının görülememesinden kaynaklanan ve bu tür göndergelerin bilgisayar dolayımlı iletişimde yokluğu aşırılıkların ortaya çıkmasına, diğerlerinden ziyade ben’in ön plana alınmasına neden olmaktadır (Sproull, Kiesler, 1986:1495). Etkileşim özelliğine göre iletişim ortamlarını inceleyen araştırmacılar interneti geleneksel iletişim araçlarıyla karşılaştırıldığında yüz yüze iletişim biçiminin zenginliğine en yakın aday olarak değerlendirmektedirler (Timisi, 1999:108). 57 I.2.7.Sanal Mekanda/Alanda Sanal Topluluklar Teknolojik gelişmelerle birlikte ve özellikle internetin ortaya çıkışı ile başlayan süreçte geleneksel anlamdaki zaman ve mekan kavramları dönüşüme uğramıştır. Elektronik iletişim teknolojilerinin gelişimi zaman ve mekanı ortadan kaldırmış ve mekanın anlamını kaybettiği ya da mekan duygumuzu kaybederek sınırsız bir küresel köyde yaşamamıza olanak vermiştir (Mcluhan, 1967; Meyrowitz, 1985). Bilgisayar dolayımlı iletişimin yaşamımıza girmesiyle yeni bir alandan söz edilmeye başlanmıştır. Gerçek alana alternatif olarak sunulan bu alan, sanal ön eki ile birleştirilmiş ve bütün iletişim tarzlarını elektronik ortamda yeniden kurarak geleneksel iletişim yanında yeni bir iletişim biçimine olanak tanımıştır. Daha önce de değinildiği gibi interneti niteleyen ve diğer iletişim araçlarına göre üstün kılan yanı, çoklu iletişim tarzlarını bütünleştirmesidir. İnternet sadece birey ile makine arasında bir ilişki değil, Harasim’in (1994) de belirttiği gibi bireyin diğer bireylerle arasında olan elektronik ortamda varolan bir etkileşimdir. Rheingold (1993:110) pek çok insanın istekli olarak bu iletişim biçimini benimsediğini söylerken internetin önemini de şöyle dile getirmiştir: Pek çok insan için internet yeni bir medya aygıtı olmasından ticarette yeni yöntem olarak kullanılmasına kadar farklı alanlarda yeniliğin temsilcisiymiş gibi gözükse de interneti asıl önemli kılan karşı konulmaz bir şekilde olan hızlı yükselişidir. Bu hızlı yaygınlaşma bireyler arasında yeni ilişkiler ağı ve değerler sistemi yaratacaktır. Çünkü insanların karşı konulamaz bir şekilde internete yönelmeleri ve onu kullanmalarının değerler sistemini etkilemesi kaçınılmazdır (Rheingold, 1993:110). Poster’a göre (1997:206) de internet bir iletişim aracı olmanın ötesinde toplumsal bir mekandır ve bu yeni mekan yeni toplumsal ilişki biçimlerinin yaratılmasında aracıdır. Bahsedilen bu mekan sanal mekan olarak tanımlanmaktadır. Bu terimi ilk kullanan William Gibson (1991) endüstri sonrası toplumsal yaşamın 58 izlerini sürerek, sanal mekanı, “mekanı olmayan yer” olarak tanımlamıştır. Tomas ise (1991:35) sanal mekanı yeni iletişim teknolojileri üzerinde endüstri sonrası iş, çalışma mantığının bir uzantısı olarak bireylere potansiyel çalışma mekanlarının paralel dünyaları arasında doğrudan ve bütünlüklü bir erişim sağlayan alan olarak tanımlamaktadır. Sanal mekan küresel olarak birbirine bağlanmış, bilgisayar temelli ve erişimli, çok boyutlu, yapay ya da sanal (virtual) gerçekliktir (Benedikt, 1991:122). Benedikt’e göre sanal mekan yalnızca iyi değil aynı zamanda kaçınılmaz toplumsal mekanlardır. Benedikt (1991:122) sanal mekanı iki temel amaç doğrultusunda tanımlamaktadır: dünya üzerindeki pek çok insana ekonomik, kültürel, üretkenlik olarak kendi ve toplumsal çevresini yeni enformasyon ve medya çevresinde biçimlendirme olanağı ve dolayımlanmamış bir gerçeklik tanımının eski kaynaklarının -doğal ve görünen yere dayalı inşa edilmiş bir mekan- yeniden gözden geçirilmesini sağlayarak insanlığın girdiği yeni bir aşamayı temsil etmektedir. Bu gerçeklik içinde her bilgisayar ne fiziksel ne de fiziksel bir objenin temsili olan ancak biçim, nitelik ve etkinlik olarak veri (data) ve saf enformasyondan oluşan işitilen ve görülen objelere doğru açılan bir penceredir. Bu enformasyonun bir kısmı doğal, fiziksel dünyadan kaynağını aldığı gibi büyük bir kısmı bilim, sanat, iş ve kültürdeki insan girişimlerinin oluşturduğu yoğun enformasyon trafiğinden kaynaklanmaktadır (Benedikt, 1991:123). Sanal mekanı bir fiziksel mekanla benzerliği içinde ele alan Benedikt her mekanın hareket etme özgürlüğünü garanti ettiğini ancak sanal mekanın çok boyutluluğu, sürekliliği, kayganlığı, yoğunluğu, geçişkenliği ve sınırlarının bu hareket özgürlüğünü en üst noktaya çıkardığını söylemektedir (Timisi, 1999:121). Dolayısıyla bu alanda bireylerin değerleri görünümleri, statüleri, yerleşim alanları ile ölçümlenmemektedir. Bireyler arasında yeni bir ilişki biçimi, yeni tarz ve düzeyler oluşmuştur. Bireyler sanal mekanda sosyal kimliklerinden bağımsız bir iletişim 59 kurabilmektedirler. İnternette ırk, dil, din, renk gibi özellikler önemini yitirmekte, insanların birbirleri arasındaki ilişki, daha az önyargıyla oluşmaya başlamaktadır (Karaaslan ve Çelik, 2003). Bilgisayar dolayımlı iletişim toplumsal ilişkileri yalnızca yapılandırmaz, içinde ilişkilerin oluştuğu bir yer ve bireylerin bu yere gitmek için kullandıkları araçtır (Jones, 1997:17). Diğer yandan yeni iletişim teknolojileri mekan ve zaman kavramını dönüşüme uğratmış, yerellik, kültürel, tarihsel, coğrafi anlamlardan sıyrılarak zaman ve mekan sınırlarını özgürleştirmiştir. Akışkan mekanlar ve zamansız zaman bu yeni kültürün maddi kökenleridir: gerçek sanallık, kültürü yapma sürecindeki bir inançtır (Castells, 1996:374-375).7 İnternet üzerindeki sanal mekandan kastedilen fiziksel ya da fiziken olmayan bir mekandır. Bu mekan üzerinde toplulukları sanal topluluk adı ile ilk olarak Rheingold kullanmıştır. Rheingold (1993:28) sanal toplumların farkını şöyle belirtmektedir: modern toplumlarda fiziki iletişim olmazsa olmaz koşul iken, sanal topluluklarda fiziki iletişim yerini bilgisayar ağlarına ve sanal bireylere bırakmıştır. Sanal toplum için fiziki mekan yoktur, mekanın yerini siber uzay denilen dünyanın her tarafını kaplayan dijital mekan almıştır ve sanal toplumlarda haberleşme ve bilgi alışverişi son derece hızlı ve kayıpsızdır (Boz, 2000:28). 7 Yeni iletişim ve enformasyon teknolojilerinin özgürleştirici yapısına Armand Mattelart karşı çıkmaktadır. O’na göre (2005:363) küresel enformasyonların güncel dolaşımı ciddi bir yetersizlik ve dengesizlikle kendisini göstermekte ve iletişim araçlarının bir avuç ülkede yoğunlaşmasıyla diğerlerini sadece merkezden yayılan bilginin pasif alıcıları durumuna düşürmektedir. Bu durum sömürgeci bağımlılık ve hakimiyet döneminin sürmesi olarak görülmektedir. Mattelart’ a göre iletişim ve enformasyon teknolojileri günümüzde demokrasi ve katılım yönünde değil baskı yönünde çalışmaktadır (Geray, 1994:104). Enformasyonun üretimi, saklanması ve dağıtımı bütün toplumlarda siyasi, ekonomik ve kültürel aygıtların örgütlenmesinde temel unsur haline gelmektedir. Sıkı sıkıya kök salmış kültürleri, sağlam geleneksel dinleri ve gerçekten farklı ulusal kimlikleri aşan yeni gezegensel bilinç oluşturmaya ve üstüne oturacağı uzlaşma ve uyumu bulmak üzere olan bir dünyasal yeni birliği ortaya koymaya aday olan önermeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya iletişimin %65’ini elinde bulundurması ile bu anlamda olan hakimiyetidir. Yeni iletişim teknolojileri tek meşru kültür olan yüksek kültürün aşağılamalarına boyun eğmek zorundadır (Mattelart, 2005:279). 60 Rheingold (1993:62-63) sanal toplumları bir grup insanın birbirleriyle iletişim kurduğu, bir kısmının bilgi ve enformasyonu paylaştığı bilgisayar ağları vasıtasıyla kurulan en büyük iletişim ağı olarak tanımlar. Sanal topluluklar geçmişten kaynaklanan yüzyüze ilişki arayışını geleceğe taşıyan bir model olarak işlev görmektedir: Bireylerin işi, coğrafi konumu, o anki durumu ya da başka sebeplerle birbirleriyle iletişim kurmak istedikleri halde iletişim kuramıyor olabilirler. Sanal toplum bireylerin işte bu sosyal, coğrafi ve zamana bağlı izolasyonunu kırar. Bireylerin evde, işte ya da nerede olursa olsun birlikteliklerini engelleyen nedenleri ortadan kaldırır. .....bir sanal mekanda diğerleriyle gevezelik yapıp tartışabilir, sorunlarımızı konuşabilir, duygusal bir destek sağlayabilir, entellektüel bir fikir alışverişi içinde bulunabilir, oyun oynayabilir, ticari bir alışveriş yapabilir, hatta aşık olabilir, arkadaşlar bulup arkadaşları kaybederiz. Kısaca insanların diğer gruplarda ya da topluluklarda yaptığı her şeyi yapabiliriz ancak bu ortamın iletişim biçimi bedenlerimizi arkasında bıraktığımız bilgisayar ekranı karşısında kelimelerdir. Dünya üzerinde milyonlarca kişi halihazırda bir ya da birden fazla topluluğun elektronik üyesidir. Bu yerelliğin zaman ve mekan sınırlılığını ortadan kaldıran ve bireylerin kendi topluluklarını diğerleri arasından kendilerinin seçtikleri bir topluluktur (Rheingold, 1993:62). Jones (1997:16) interneti, sanal olarak adlandırmaktan başka süreksiz bir anlatının varolduğu bir alan olarak tanımayı daha uygun bulmaktadır. Sanal alanda varlık, beden ve mekandan arınmış yalnızca kelimelere dönüşmüş bir biçimde vücut bulmaktadır. İnternet, içinde katılım, deneyim ve konuşmaların yer aldığı kendi zamanını oluşturan bir anlatıdır (Timisi, 1999:133). Sadece bir siyasal buluşma, karşılaşma olmayıp aynı zamanda kimlikler için zamanı düzenleyen bir ortamdır. I.2.8.Sanal Topluluklarda Katılımcı Olarak Birey: Sanal Kimlik Daha önceki bölümlerde izlenim yönetim kavramı, bireylerin yalnızca çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmesi değil aynı zamanda diğer bireylere ilişkin kendi davranışlarını da biçimlendirmesi şeklinde tanımlanmıştı. Benzer şekilde fizikselliğin olmadığı sanal alanlarda da birey başka 61 kimlikler üzerinden kendisini daha iyi tanımaya çalışır ve diğer bireylere ilişkin kendi davranışlarını yönetir. Kendi düş kırıklıklarını, endişe, arzu ve düşlemlerini sergileyecek bir alan olarak sanal alanı kullanır. Dolayısıyla bir izlenim yaratma aracı olarak sanal alanlar da günümüzde kullanılmaya başlanmış ve bu alanlar üzerinde sanal kimlik adı ile yeni bir kavram oluşmuştur. Çalışmalarında sanal alana psikolojik bir mekan olarak bakan Kemal Sayar (2002:61) interneti hayali bir dinleyici kitlesi için online kişilikleri ve maskeleri cilalamaya/parlatmaya teşvik eden bir izlenim yaratma aracı olarak görmektedir. Diğer insanlar üzerinde bir izlenim yaratma veya sosyal ortamlarda oluşturduğumuz izlenimi belirleme arzusu temel insani bir özelliktir ve bu özellik internet ortamında da değişmez (Sayar, 2002:61). Net üzerinde anonim olmadığımız, gerçek kimliğimizle bulunduğumuz durumlarda bile fiziksel mesafe ve az sosyal mevcudiyet kendimizi daha az ketlenmiş, daha az görülebilir, daha az süperego baskısı altında hissetmemize yol açar. İnterneti gerçeklikten ayıran duvar sayesinde online kişilikler, gerçek kişiliklerden farklılaşabilir, karşımızdaki ile oyun oynayabilir, bambaşka bir hüvviyetle onunla iletişim kurabiliriz. İnternet üzerinde iletişim daha çok metinler üzerinden sağlandığı için kişinin sesi, konuşması, yüz ifadesi, mimikleri gibi cinsiyetini ele verecek ipuçları gözden kaçmaktadır. Bu durum oynayan kişinin online kişiliğinde cinsiyet değiştirmesine imkan sağlar. ..... Kimlik deneyleri ile kişi, gerçek hayatta denenmesi neredeyse imkansız olan alternatif kimlikleri denemiş olur. İşler karıştığında, ortadan kaybolma olasılığının mevcut oluşu cüretkarlığa izin verir. (Sayar, 2002:61) Nilüfer Timisi “Sanallığın Gerçekliği: İnternetin Kimlik ve Topluluk Alanlarına Girişi” (2005) adlı yazınında sanal alanlarda sanal kimliklerin değişebilirliğini şöyle ifade etmektedir: İnternet kullanıcısı gerçek yaşamdaki kimliğinin herhangi bir niteliğine referans vermeyen bir kod üzerinden internet topluluğuna erişebileceği gibi kendi ismi dışında başka bir isim, takma isim (alias), bir mahlas alabilir. İnternet tartışma listelerinde, sohbet topluluklarında sıklıkla başvurulan bir yöntem olan takma isimle birlikte, rol oynamaya dayalı oyun programlarında kullanıcının farklı isimler ve kimliklerle oyun içinde yer alması da kimlik yönetiminin en yaygın olarak beliren örneklerindendir (Timisi, 2005:96). 62 İnternet üzerinde sanal topluluklarda isim, cinsiyet, toplumsal rol ve statü gizlenerek iletişimde bulunmak mümkündür. Kurgulanmış kimlikler aracılığı ile yapılan iletişimde anonimlik bütünüyle geçerlidir. Yüz yüze iletişimden oldukça farklı olan bu yeni iletişim biçiminde bireyler arasında yoğun bir diyalog kurulurken kimliklerin görülemezliği yaratılmaktadır. Yüz yüze iletişim ortamında görünürlük kimliklerin deşifresinde belirgin olarak yer tutar. İnternet aracılığıyla yeni ilişki kurma mekanları içinde kimliklerin özgürlük ve seçme kavramları içinde tanımlandığı dikkat çekmektedir (Timisi, 1999:144). Yapay gerçeklik alanında fiziksel görünümler bütünüyle yeniden düzenlenebilir hale gelmiştir.. Fiziksel görünümünüzle dilediğiniz gibi oynamakta özgürsünüzdür. Herhangi bir durumda uzun ya da kısa olmayı seçebilir, zayıf veya şişman olmayı isteyebilirsiniz. Fiziksel kimliğinizi değiştirmenin insanlarla etkileşiminizi nasıl etkileyeceğini görmek öğretici olabilirdi. İnsanlar sırf bu nedenle size farklı davranabilir ya da siz kendinizi bu nedenle başkalarına farklı davranmakta bulabilirdiniz (Krueger, 1991:256). Sadece yukarıda belirtildiği gibi fiziksel görünümlerle değil, bireylerin yansıttıkları kimlik özellikleri ile de oynanabilmektedir. Bireyler dilerlerse karşılarındaki diğer bireylere kendilerini güleryüzlü –ki bu sanal ortamlarda iletişimde belli sembollerle yapılabilmektedir- başarılı, zengin, asi, dalgacı, esprili vs. gösterebilmektedirler. Bireylerin diğer bireylere kendilerini nasıl göstermek isterlerse izlenimlerini o yönde belirleyebilecekleri ve o yönde yöneteceklerinden daha önceki bölümlerde bahsedilmişti. Yine Goffman’a (1959) atıfta bulunulduğunda, herhangi bir koşulda kimlik temsilinin veya izlenim yönetiminin diğer bireyler üzerinde belirli bir etki yaratma amacında olduğu düşünülürse sanal ortamlarda da birey belli kimlik özelliklerini ön plana çıkarırken diğer özelliklerini gizleyebilir. Sanal ortamların yapısı gereği bu gizleme yüzyüze iletişimde 63 olduğundan daha kolaydır. Bireyleri ele verecek bazı ipuçlarının (ses, mimik, beden dili vs.) sanal ortamlarda görülememesinden dolayı bu gizleme süreci daha kolay ve rahat yapılabilmektedir. Bu gizlemenin temel amacı toplumsal olarak arzulanan kimliklere sahip olma isteğidir. Bilgisayar iletişiminde bireyler Walther’in (1993) “seçici kimlik temsili” olarak tanımladığı, ortak tarihleri olmayan bireylerin/katılımcıların diğerlerinin fiziksel görünümleri ya da sessel tutumlarından çıkardıkları tanımlama biçimlerine sahip olmamaktadırlar. Dolayısıyla iletişim ortamında fiziksel olarak varolmamanın, sanal ortamlarda bireyin kendi arzusuna göre kimliğini biçimledirmesine olanak sunduğu görülmektedir. İnternette kimliğin akışkan olduğunu söyleyen Turkle (1995:24) sanal ortamların kişilerin benliklerini tek ve bir olarak algılamadıklarını aksine pek çok yönden oluşan bir benlik yaşantıladıklarını belirtir. Açılan her yeni pencere benliğin bir başka cephesini çağırmaktadır (Turkle, 1995:7). Turkle’a göre sanal kimliklere bürünenler ekranda yarattıkları kişiliklerin bilincindedirler ve kendi kişiliklerinin farklı yönlerini sergilemekte ve bunlar arasında rahatça dolaşmaktadırlar. İnternet üzerinde bireylerin birbirleriyle kurdukları iletişimin yüz yüze iletişimden farklı olması sebebiyle internette kimlik oluşumu bir sembolik etkileşim süreci ve zaman içinde değişen ve öğrenilen bir anlatı ile gerçekleşmektedir (Rheingold, 1993:65). “Sanal mekanda kimliğin sınırları, teknoloji ve biyolojiden oluşan bütünleşmiş bedenleri” birbirine bağlayan geri besleme zinciriyle biçimlendirmekte ve bu kurulan gerçeklik içinde kimlik, kaygan ve çoklu bir var oluş olarak yeniden kurulabilmektedir (Demircan, 2006:41). Kimlikler isteğe bağlı olarak seçilip elenebilmektedir (Hayles, 1993:256). Kişilerin bu alanlarda kişisel bir sınırlılıkları yoktur, herkes herkesi oynayabilir, taklit edebilir, istediği kılığa girebilir. Gerçek kendinden ayrı olarak kurguladığı her 64 bir kişilik yanılsaması, kullanıcının kendi içindeki “ötekini” ortaya çıkartır (Eltugay, 2000). Bilgisayarlar ve kimlik üzerine teorik tartışmalara ilişkin Matheson ve Zanna (1992:1-12) çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Gerçek kimliklerin sunulmadığı ve kendisine ilişkin kimliğin yeniden tanımlandığı sohbet toplulukları üzerinde gerçekleştirilen araştırmada bireylerin kendilerini internet üzerinde gerçek yaşamda olduğundan daha az bireysel risk içerisinde hissettiklerini belirtmişlerdir. Yazarlar bedenin bulunmadığı bu ortamlarda toplumsal kalıplara dayalı değerlendirmelerin ortadan kalktığını ve dolayısıyla en mahrem bilgilerin bile rahatlıkla paylaşıma açıldığını söylerler. Sanal alanlarda özellikle mekandan bağımsız olma isteği kişilere bir özgürlük ortamı da sunmaktadır. Bu özgürlüğün en önemli nedeni iletişim kurulacak kişilerin seçilmesi ya da reddedilmesinin gerçek yaşamda olmadığı kadar kolay ve sorunsuz olmasıdır. Bu özgürlük düşüncesi aslında beraberinde bir güvensizlik durumunu da getirmektedir: Kişilerin internet ortamında yüzyüze iletişimde söyleyemeyecekleri sözleri söylemeleri, daha rahat davranmaları, kendilerine daha az sınır koymaları “dezinhibisyon etkisi” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü internette beni tanımazsınız, beni duyamaz ve göremezsiniz, mesajınıza anında cevap vermek zorunda değilim, canım sıkılırsa oyunu terk edebilirim ve nihayet herşey kafamın içindedir, onları ben yaratıyorum ve bunun pekala farkındayım. İşte bu nedenlerle, günlük hayatta olduğunun aksine, siberalanda daha kolay geriler, bir patron, bir öğretim üyesi v.b. olmanın kısıtlamalarını daha kolayca üzerimizden atabiliriz (Sayar, 2002:61). Goffman’ın sahne önü ve sahne arkası ayrımı olarak tariflediği ve sosyal etkileşimlerde kendini gösteren kavramda, sahne önü bireyin başkaları için bir ben geliştirdiği alandır. Hesap verilme zorunluluğunun bulunmadığı, rahatlama ve kaçış alanı olarak tariflenen sahne arkasındaki ben ile sahne önündeki sunulan ben çelişkili olabilmektedir. Bu durumu internet bağlamında değerlendirdiğimizde ekran 65 önündeki ben ile ekranın arkasındaki ben de farklı olabilmektedir. Dolayısıyla yüz yüze sosyal etkileşimlerde yaşanan bu durum sanal alanlarda da kendini göstermektedir. I.2.9.Sanal Sohbet (Chat) İnternette toplumsal ilişkiler elektronik posta (e-mail), tartışma listeleri, telekonferans, sohbet sistemleri (chat), world wide web ile şekillenmektedir. Araştırmanın konusu gereği burada sadece sohbet sisteminden bahsedilecektir. İnternet kullanıcıları arasında eş zamanlı olarak mesaj alışverişi sağlayan chat, sohbet etmek8 anlamında İngilizce bir sözcüktür ve internetin en yaygın kullanım biçimi olan etkinliğinin adı haline gelmiştir. Sohbetin anlamını ve sohbete katılım biçimlerini ele alan Strauss (2000), sohbet ile yakın anlamlı sayılabilecek diğer kelime karşılıklarını da vermektedir: mübahase, mühadese, muhavere, mükaleme, musahabe, müsamere, müşafehe, tekellum, muhabbet, bahis, hasbıhal. Strauss sohbetin, Arapça kökenli bir terimden, birinin yoldaşı olmak teriminden gelen suhbadan türemiş ve Arapçada karşılıklı iletişim anlamında kullanılmamakta olduğuna, kelimenin Farsça sohbat’tan (konuşma, görüşme, söyleşme anlamıyla) aktarıldığına işaret etmektedir (Köker, 2005:141). Ancak yine de kelimenin Arapça karşılığının (yoldaşlık etmek) anlamsal karşılığı belirlediğini, Osmanlı Türkçe’sinde sohbet ile yoldaşlık etmenin “ayrılmaz şekilde birbirine bağlı olduğunu” belirtmektedir (Strauss, 2000:310-311).9 Geleneksel anlamda sohbet etmenin sözlük karşılığı ise oturup karşılıklı oradan buradan konuşmaktır (Püsküllüoğlu, 1982:377). 8 “Conversation” ve “talk” sözcükleri de İngilizcede sohbet anlamında kullanılmaktadır. “Conversation” daha çok konuşma, sohbet ve muhabbet, “talk”, konuşmak, sohbet, konuşma, konuşma biçimi, lakırdı, söz, laf, görüşme anlamlarında kullanılmaktadır. Chat ise bu ikisinden farklı olarak lak lak etmek, muhabbet etmek, hoş beş etmek anlamlarında da kullanılmaktadır. 9 Türkçe’de sohbetin ifade biçimleri için bakınız: İnam, A., (1999), Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş 66 Bu tanımdan yola çıkıldığında geleneksel sohbetin üç temel koşulu olduğu söylenebilmektedir; sohbete katılanların yüz yüze aynı mekanı paylaşmaları, önceki bir zaman diliminde belli bir tanışıklıklarının olması ve sohbet için ortak yanlarının olması. Geleneksel anlamdaki sohbette söze, mimik ve jestler de katılabilmektedir. Chatte ise konuşan ve dinleyenin yeri belli olamadığı gibi temel koşullardan biri olan önceki zaman diliminde tanışıklık da burada ortadan kalkmıştır. Birbirlerini hiç tanımayan kişiler bile bu ortamda sanal sohbeti gerçekleştirebilirler. Sanal sohbette teknik olarak bir bilgisayar aracılığıyla bağlantı sağlanarak veriler telefon hattı ile anında iletilebilmektedir. Kişiler diğer kullanıcılarla gerçek zamanlı olarak karşılıklı iletişim kurabilmektedirler. Sanal sohbeti sözlü ve yazılı kültür ayrımında değerlendirilecek olduğumuzda Walter Ong’un düşünceleri önem kazanmaktadır. Ong’a göre (1995:15) sözlü ve yazılı kültür arasındaki ayrım ilk olarak, ancak elektronik çağda kavranmaya başlamıştır ve elektronik çağ ikincil sözlü kültür çağıdır; varlığı yazı ve matbaa teknolojilerine dayanan telefon, radyo ve televizyona özgü sözlü kültürün çağıdır. İnternetin 1990 yılında sivil kullanıma açıldığı düşünülürse Ong’un 1982’de yayımlanan kitabında internetten, internet temelli iletişimden söz etmesi beklenemezdi ancak Ong’un ses kayıt aletleriyle yapılan söyleşiler için yaptığı şu nitelemeler kolaylıkla sanal sohbet için söylenebilmektedir (Göker, 2003:24): Yeni araç, eski olanın konumunu hem pekiştirir, hem değiştirir; matabaa kültüründe karşılıklı konuşmaların rahat, kuralsız olduğuna inanıldığı için söyleşiler de, yeni, bile bile doğallaştırılmış bir ortamda yapılır. ..... Elektronik teknolofi, telefon, radyo, televizyon ve çeşitli ses kayıt araçlarıyla da bizi ikincil sözlü kültür çağına sokmuş bulunmaktadır. Katılımcı gizemi, topluluk duygusunu geliştirmesi, yaşanan anı odaklayışı, hatta sözlü kalıpları kullanışıyla, bu ikincil sözlü kültür, birincil sözlü kültüre şaşılacak derecede benzemektedir. Fakat yeni sözlü kültür, daha amaçlı ve bilinçlidir; temelini, araçların üretimi, işleyişi ve kullanımı için gerekli olan yazı ve matbaa oluşturur. ... Yazıdan önce insanlar, grup bilincini başka bir seçenekleri olmadığı için geliştirmişlerdir. Bugün ise, grup bilincimizi bilinçli olarak 67 programlamaktayız. ... Birincil sözlü kültür insanı kendi içine dönme şansı pek olmadığından dışa dönükken bizler yeterince içe dönük olduğumuz için artık dışa dönüyoruz. Aynı şekilde, birincil sözlü kültürde insan yazının getirdiği çözümlemeli düşünce imkanından yoksun olduğundan içinden geldiği gibi hareket ederken ikincil sözlü kültürde çözümlemeli düşünce sonucu, kendiliğindenciliğin yararlı bir nitelik olduğuna karar vermiş bulunmaktayız. ....Bir anlamda sözlü kültür, eski konumuna hiç olmadığı kadar yaklaşmıştır. Ancak artık eski sözlü kültür değildir (Ong, 1993:16-162). Sanal sohbetin sözlü değil yazılı kültürün bir parçası olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değildir. Turkle da (1995:45) online iletişimin çoğu bakımdan yazılı olana, yazmaya ve okumaya geri dönüş anlamına geldiğini düşünenlerden biridir. Erol Göka da (2001:201) sanal sohbet sırasında yapılanın konuşma değil yazışma olduğunu iddia etmektedir: Eski zamanlardan tek fark, yazışmanın niteliğinde değil hızındadır. Yani bir chat metni, yazılı metnin iletişimdeki tüm zaaflarını aynen taşımaktadır. Yazdığımızda artık yazı bizim değildir; okuyan insanın onu nasıl anlayacağını denetleme şansımız yoktur; onun insafına kalmış durumdayızdır. Bu anlamda biz yazıyı karşımızdaki insana değil, onun hayal dünyasına gönderiyoruzdur. Chat’teki iletişim iki insan arasındaki değil, çoğu zaman birbirini hiç tanımayan iki hayal dünyası arasındaki ilişkidir (Göka, 2001:201). İnternet hem yazılı hem görsel kültürün özelliklerini etkileşimli bir biçimde bünyesinde toplamakta ve aynı şekilde sanal sohbet de sözlü ve yazılı kültürün özelliklerini taşıyan melez bir iletişim modeli sergilemektedir. Genel olarak kişilerin sanal alanlarda sohbet (chat) etmelerinin amaçlarını gerçek yaşamda kolaylıkla dile getirilemeyen düşünce, görüş ve deneyimlerini paylaşmak, konuşulması toplumca yasaklanan özellikle de cinsellik içeren söz ve konuşmalara sığan ifadeleri birbirine iletmek, arkadaş, dost, sevgili edinebilmek, belirli konularda bilgi edinebilmek, yaşama heyacan katarak etkinliklerde bulunmak, günlük yaşamın stresinden uzaklaşıp rahatlamak olarak sıralanabilmektedir. Chat ortamı, fikirlerin çarpıştığı, deneyimlerin paylaşıldığı, önerilerin değiştokuş edildiği bir agora niteliğindedir, bu özellikleriyle de aslında başlı başına bir 68 evren oluşturmaktadır ve bu ortam sanal cemaatlerin, siber uzayın ve siber kültürün dolaşım alanıdır (Bölükbaş, 2003:35). Fiziken olmayan bir kimlikle sanal alanda varolunabilmektedir. Ne var ki, kimliğin sahibi açısından yaptıklarından dolayı sorumlu olma nedenlerini bir anlamda ortadan kaldıran bu durum, o kimliğe ait eylemlerin muhatabı olanlar açısından da güven tesisine engel oluşturmaktadır (Uğur ve Bilici, 1998). Bu güvensizlik ortamının en önemli nedenleri kurulan sanal ilişkilerde cinsiyet, yaş, meslek ve fiziksel durum gibi özelliklerin farklı ve istenildiği biçimde sunuluyor olmasıdır. Bu sunuş da Goffman’ın (1959) tariflediği biçimde diğer bireyler üzerinde arzu edilen izlenimi oluşturma potansiyelinin harekete geçmesi için sınırsız olanağın sunuluyor olması anlamına gelmektedir. Sanal ortamlarda oluşturulan takma adlarla (nick name) yedek kişilikler veya seçilmiş kimlikler gerçekliğin tam dışında yer alabilmektedir. Türkiye’de sanal alanlarda gerçekleştirilen sohbete ilişkin pek çok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların pek çoğu sanal sohbetin kullanıcı profillerini belirleyerek kişilerin sanal sohbet yapma amaçlarını ve kimliklerin değişebilirliğini ortaya koymuştur. Ege Üniversitesi Öğretim Üyeleri Ebru Çetin Güler ve Nalan Yetim tarafından 2001 yılında İzmir ve Mersin’de 240 internet kullanıcısı üzerinde yapılan araştırmaya göre katılanların, %35’inin yaşını, %32’sinin cinsiyetini, %38’inin mesleğini, %77’sinin ismini ve %53’ünün ise beğenmediği fiziksel özelliklerini değiştirip iletişim kurarak kendilerini ifade etmekte oldukları saptanmıştır (Zaman, 12.04.2001)10. Bu araştırmanın bulgularına dayanarak tanınmama isteğinin internet kullanıcılarında yaygın olduğunu, fiziksel özelliklerin de beğeni yaratmada ilk sırada durduğu söylenebilir. Yaş, cinsiyet, meslek ile ilgili 10 Yapılan bu araştırmaya birinci elden ulaşılamamış ve dolayısıyla haber metninin içerisinden araştırma ile ilgili bilgiler aktarılmıştır. 69 bilgilerini değiştirmelerinin aynı oranda belirlenmesi de bu kategorilerin fiziksel özelliklere göre beğeni oluşturmada ikincil kaldığına işaret etmektedir. Bir diğer araştırmaya göre (Göker, 2003) erkekler, kendilerini kadın olarak tanıttıklarında internette daha kolay arkadaş bulabilmekte, başka birisinin adı ve özellikleri ile internete girdiğinde ise bir rahatlama yaşamaktadır. Erkeklerin cinsiyetlerini değiştirip kendilerini kadın olarak tanıtmalarının nedeni bu araştırmaya göre daha kolay arkadaş edinmeyi sağlaması ve eğlenceli olmasıdır. Araştırmaya göre bireylerin gerçek yaşamda arkadaş edinme yolları ve sosyal ilişkilerdeki başarısız deneyimleri sonucu toplumsal yaşamdan kopuşa doğru yönelmeleri sanal ortamın çekiciliğini daha da arttırmaktadır. Yapılan bir diğer araştırmada ise (Kuloğlu, 2001) chat sırasında kadınların %52’sinin, erkelerin ise %30.2’sinin kimliğini gizlediği ve dolayısıyla bu sohbetlerde yalana başvurulduğu öne sürülmektedir. Kenan Bölükbaş ve Cengiz Yıldız tarafından 2002 yılında yapılan “Sanal Sohbet: Chat” isimli araştırmada ise kullanıcıların yalan söyleme biçimleri incelenmiş ve bireylerin karşılarındaki diğer bireylerin tavırlarından önemli düzeyde etkilendikleri ve sanal ortamda oluşan kişiliklerin sosyal hayatta ideal olarak tanımlanan prototiplerden oluştuğu öne sürülmüştür. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aylin Görgün Baran ve öğrencisi Ceyda Kuloğlu tarafından Ankara’da 23 internet cafe ve bu cafelerdeki 245 internet kullanıcısı ile yüz yüze görüşülerek bir araştırma yapılmıştır. “İnternet Cafelerde İnternet Kullanımı ve Sanal-Sosyal İlişkiler: Ankara Örneği” adlı araştırmada erkeklerin, interneti kadınlara oranla daha yoğun kullandıkları, evli kullanıcıların oranının %3.3, bekar kullanıcılarının oranının %44.5 olduğu 70 saptanmıştır. Araştırmaya göre internet kullanıcılarının %65’i internette chat yapmayı tercih ettiği ve chat yapanların %54’ünün yeni arkadaşlıklar kurduğu, chat sırasında en çok konuşulan konuların başında %34 oranı ile günlük problemler geldiği saptanmıştır. Diğer ilginç olan bulgu ise kadınların %52’sinin erkeklerin ise %30.2’sinin kimliklerini gizlemesidir: Bireyler yüzyüze ifade edemediklerini sanal ortamlarda söyleyebiliyorlar. İnternette chat sırasında kadınlar erkeklere göre daha çok kimliklerini gizliyorlar çünkü bu durum kadınların baskı altında yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor. Ayrıca kadınlar sanal ortamda da tacize uğruyorlar ve dolayısıyla gerçek kimlikleri ile sanal ortama katılmak kadınları ürkütüyor. Bu tablo toplumun kadına biçmiş olduğu rollere bağlı olarak oluşuyor. (Baran, http://gridergi.8k.com/sosyoloji/internetcafe.htm) Sanal sohbet üzerine yapılan bir diğer araştırmaya göre ise (Araç, 2001:24) bireylerin chat yapmalarının en önemli nedeni arkadaş edinme isteği olarak belirtilmiştir. Sanal sohbet ortamında bireylerin birbirlerine ilk sordukları ya da öğrenmek istedikleri ve çoğu zaman tanıtım kartlarının da en başında yer alan soru a/s/l’dir. Yani, age (yaş), sex (cinsiyet) ve location (bulunulan yer). Bu araştırmada gerçek hayatta yabancı bir kişiye bu sorunun sorulmasının zor olduğu fakat tam tersine ekran başında kimseden çekinilmeden bu sorunun sorulabildiği, sadece ekran başında bulunup iletişim kurulduğu için bireylerin rahat davrandıkları, gerçek yaşama çok benzerliklerinin olmasının yanı sıra taşıdığı sanallıktan ötürü chat’in farklı bir sosyalite olduğu belirtilmektedir. Mahmut Ayaz (2001:76) ise Chat Geyikleri adlı kitabında chat yapanların büyük kısmını erkeklerin oluşturduğunu, kadın takma ismiyle chat yapanların erkeklerin fazla olduğunu buna karşılık erkek takma ismiyle chat yapan kadın sayısının oldukça az olduğu söylemektedir. Yine Ayaz’a göre kadınlar erkeklere göre 71 kimliklerini, baskı altında yetiştirilmelerinden ötürü daha fazla gizlemekte ve sanal alanlarda da tacize uğramaktadırlar: Chat’e yönelimin en önemli nedeni, günlük yaşamda karşılığı olmayan bazı güdülerimizin sanal dünyada giderilmeye çalışılmasıdır. Bu güdülerden en önemlisi ise cinselliktir. İkinci önemli neden, günlük yaşamda karşılaşılan sorunlardan, bunaltan gerçeklerden kaçmak için chat’in bir çözüm yolu olarak görülmesidir. Üçüncü en önemli neden ise varolan gerçeklere başkaldırma ya da deşarj olma ihtiyacıdır. Ülkemiz dışındaki dünya chat kanallarında cinsellik ağır basmıyor ya da en azından bir saplantı şeklinde değil. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki kullanıcılar, günlük hayatlarında zaten cinsel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Onlar, cinsellik için değil insansızlıktan chat yapıyorlar. Türkiye’deki chat kanallarını dünya kanallarından ayıran en büyük özellik, küfürleşmenin çok yaygın bir şekilde yaşanmasıdır (Ayaz, 2001:76) İnternet veya sanal topluluklar üzerine pek çok araştırması bulunan Mutlu Binark (2005) ise sanal alanlarda iletişimin (sanal sohbetin) özelliklerini şöyle sıralamaktadır: Bilgisayar dolayımlı iletişim ortamının varoluş nedeni, içeriği, ister ciddi isterse hafif olsun en basit anlamı ile sohbet etme ve enformasyon paylaşımı istemine temellenir. Ortamda istemin gerçekleşmesi düzçizgisel değildir, tam tersine, katılımcılar arasında çok boyutlu ve çok yönlü bağlanmalar gerçekleşir. Genellikle doğrudan ve eş-anlı ileti değiş tokuşu sağlanmaktadır. Bu ortamların katılımcılarının fiziksel görünüşleri, özel bir görsel malzeme iletilmediği sürece belli değildir. Fiziksel belirsizlik durumu, katılımcıların cinsiyetlerinin sadece dil pratiği üzerinden kurulmasına olanak verir. Katılımcının cinsiyetine ilişkin verdiği bilgi ya da konuşma biçemi, kullandığı sözcük dağarcığı katılımcının cinsiyetine ilişkin ipucu sunar. Katılımcı kendini ancak dil ile ifade edebilmektedir. Beden dilinin yerini bu ortamda kullanılan bazı simgeler almıştır. Katılımcı bu simgelere aynı zamanda sosyo-duygusal tepkilerini de ifade etmekle başvurur. Bilgisayar dolayımlı iletişim ortamına katılımcılarının bir anlamda bedenlerini ve bedenlerine yazılmış toplumsalkültürel ve ekonomik kodları geride bırakmalarından ötürü yeni kimlik kurmaları sürekli olarak mümkündür. Ancak katılımcılar beraberlerinde bilgisayar dolayımlı iletişim ortamına toplumsal ve kültürel bir bagajı da taşırlar. Bu bagajı, katılımcının toplumsal cinsiyetinden, yaşından, dinsel inancından, belli bir mezhebe bağlılığından, sosyal-kültürel sermayesinden, sosyo-ekonomik statüsünden ve yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, dünyayı ve yaşamı siyasal olarak anlamlandırma biçemleri doldurur (Binark, 2005:63). Yapılan araştırmalarda da görüldüğü gibi sanal alanlarda sohbetin temel nedeni günlük yaşamda gerçekleştirilemeyen oranda kolay ve rahat iletişime 72 geçilebilmesidir. Yapılan araştırmalar göz önüne alındığında yüzyüze iletişimden farklı ve kendi pratikleri olan sanal alanda sohbet, internetin gerektirdiği en yeni ve en çok tercih edilen iletişim biçimlerinden biridir. İnternetin sanal dünyasında yürütülen karşılıklı iletişimde kimlikler gerçek dünyada olduğu gibi sabit ve görünür olmadığı gibi burada konuşanlar birbirlerinin nasıl göründüğünü, kim olduğunu bilemezler ve aradaki tek iletişim dili metin dilidir (Rheingold, 1993). Sanal alanlarda bireyler mesajlarını belirli ikonlar veya semboller aracılığıyla kişiselleştirmişlerdir. İletişimde kullanılan malzemeler ve konular önceden formatlanmış ve seçilmiş değildir. İnternette iletişimin açık uçlu olduğu söylenebildiği gibi, internet metne dayalı bir anlatıya sahiptir. Metne dayalı söylemin etkileşimci bir özellik taşıması yüzyüze iletişimin farklı bir biçimde kurulması ile gerçekleşir (Demircan, 2006:44). Sanal alanlarda bireyler fiziksel olarak değilse bile yazıya dayalı bir söylemle varolabilmektedirler.11 Bireyler, kişisel deneyimlerini ön planda tutarak kendi öznel konumlarından kaynaklanan gündelik yaşam deneyimlerini metnin temeline koymaktadırlar. Bireylerin sanal sohbette birbirleriyle tanışıp tanışmamaya karar verirken kullandıkları ölçütlerin başında tanıtım kartları (info) gelmektedir. Bu kartlarda yaş, cinsiyet, meslek, yaşanılan yer, ilgi alanları, beğenilen kişiler ve kahramanlar olmak üzere bir çok bilgi yer almaktadır. Her sitenin tanıtım kartı kendine özgü olup kimisinde bu profiller çok ayrıntılı oluşturulmakta kimisinde ise kısa tutulmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi tanıtım kartları olmadan önce bireyler birbirlerine ilk olarak a/s/l denilen yaşı, cinsiyeti ve yaşanılan yeri simgeleyen soruyu sormaktaydılar. Tanıtım kartlarına sahip olan sitelerde bu soruya gerek kalmadığı 11 Araştırmanın konusu gereği, kamera yardımı (web cam) ile yapılan görüntülü sohbet ya da mikrofon vasıtasıyla yapılan sesli sohbet (voice conversation) burada kapsam dışında tutulmuştur. 73 gibi site editörleri tarafından tanıtım kartlarının en başında bu bilgilere yer verilmektedir. Bir mekan olarak sanal sohbete bakıldığında ana kurallarının bir kısmı yazılı olmak üzere rutin olarak işleyen kuralların önceden belirlendiği bir mekanla karşı karşıya kalınır. İstenmediği taktirde kimseyi rahatsız etmemek, küfür ve saygısızlık içeren mesajlar ve eylemlerle ilgili sınırlamalar bu alanlarda karşıdaki kişinin bağlantısını silerek ya da erişimini yasaklayarak yapılmaktadır. Bu kurallar kimilerince internetin 10 emri12 olarak nitelendirilirken bazı literatürde “netiket” yani internetin görgü kuralları13 olarak isimlendirilmektedir (Szofran’dan aktaran Oğuzertem, 2001). Bunun yanı sıra geleneksel iletişimde iyi hitabetin yerini hızlı yazmak ve klavyeyi hızlı ve doğru kullanmak almaktadır. Bireyler sanal sohbette karşılıklı konuşma esnasında diğer bireylere duygu ve düşüncelerini açıklayabilmek ya da zaman zaman söylediklerine vurgu yapabilmek amacıyla bir takım noktalama işaretleri ve semboller kullanmaktadırlar. Önceleri klavye kullanılarak yapılabilen bu semboller ( :) gülmek, :-( üzgün olmak, :-p muziplik, ;-) göz kırpma, :-o korkuyla bağırmak ) artık çeşitli programlarda hareketli ya da hareketsiz ikonlar halinde hazır olarak kullanıma sunulmaktadır. (Ek 1) Bir diğer göze çarpan özellik ise bu metinlerde kısaltmaların çok yoğun bir biçimde kullanılıyor olmasıdır. Genellikle bireyler nbr (naber), slm (selam), nslsn 12 İnternetin on emri, Bilgisayar Enstitüsünün hazırladığı “Bilgisayarın On Emri” adlı çalışmadan uyarlanmıştır (Meyer; Baber, 1997). Bu on emir: interneti insanlara zarar vermek için kullanmamak, başkalarının internette yaptığı çalışmalara engel olmamak, başkalarının gizli ve kişisel dosyalarına girmemek, internet yoluyla çalmamak, interneti yalancı şahit olarak kullanmamak, parası ödenmeyen yazılımları kopyalamayıp kendi malı gibi kullanmamak, başkalarının iletişim kaynaklarını izinsiz kullanmamak, başkalarının entellektüel ürünlerini kendi malıymış gibi kullanmamak, tasarımlanan programların doğuracağı toplumsal sonuçları önceden düşünmek ve elektronik iletişim ortamını başkalarının haklarına saygı göstererek kullanmak. 13 Benzer şekilde internette uyulması gereken görgü kuralları ise şöyle sıralanmaktadır: (Meyer; Baber, 1997) Hitab edilen kişinin kimliğine göre bir dil ve ifade tonu seçilmesi, mesajların kısa ve özlü yazılması, konu hanesine mutlaka bir başlık konulması, esprili ya da alaycı dil kullanımında dikkatli olunması, sinirlenebilecek bir mesaj alındığında cevaplamadan önce kişinin kendisine zaman tanıması, mesajlarda kötü niyetin değil yanlış anlamaların daha fazla meydana geldiğinin bilinmesi ve iletişimde nazik bir ifade kullanmanın sağ duyunun gereği olduğunun hatırlanması. 74 (nasılsın), grsrz (görüşürüz), knsrz (konuşuruz) gibi kısaltmaları kullanmaktadırlar. Kısaltmalarla öne çıkan ekonomik kullanım biçimleri özellikle Amerikan İngilizcesinde yaygındır. Teknolojinin ithal edildiği bir kültürel ortamda Türkçe’de bu tür kullanım biçimleri artmıştır. Kısaltmalar zamanda tasarruf sağlasalar bile selamlaşma ve veda gibi ritüellerin hız kazanmasına ve anlamını yitirmesine de neden olabilmektedir. Bireylerin diğer bireylerden farklı olma ve dikkat çekme arzusu sanal alanlarda karşılaşılan bir durumdur ve bu özel karakter kullanımıyla da yapılabilmektedir (ş harfi yerine $, v yerine w kullanılması gibi). Aynı şekilde noktalama işaretlerinin kullanımıyla veya dilbilgisi kurallarına uygun bir yazımla veya tam tersi bir sunuşla da diğer bireylerden farklılaşılabilmektedir. Sanal sohbetin belirleyici en önemli öğelerinden bir diğeri de seçilen takma isimlerdir (nick name).14 Takma isim seçimi bireyin yaratıcılığında olmakta ve çok çeşitli sebeplerle belirlenmektedir. Takma isimlere yapılan eklentiler ile kişiliğin yansıtılmak istenilen özelliklerine vurgu yapılabilmektedir. Takma isimler aslında bireylerin sanal kimliğidir. Bunların sürekli değişebilirliği bireylerin farklı karakterlere bürünme isteğinden kaynaklanabilmektedir. 14 Sohbet programlarının yaygınlaşmasıyla gündeme gelen nick name kelimesinin Türkçe’de birden fazla karşılığı bulunmaktadır. Bunlardan biri olan mahlas, Türk divan ve halk edebiyatında şairlerin asıl adlarının yerine kullandıkları takma ada denmektedir ve halk edebiyatında çok geçerli ve önemli bir gelenektir. Halas kelimesinden gelen mahlasın sözlük anlamı “kurtulacak yerdir”. Aşıkların çoğunun asıl ismi unutulmuş, mahlasları isim olarak kullanılır hale gelmiştir. Örneğin Aşık Ruhani’nin adı Mustafa, Dadaloğlu’nun asıl adı Veli’dir. Bunun nedeninin şairin asıl adını gizlemek suretiyle muhtemel tehlikelerden kurtulmak olduğu düşünülmektedir. Müstear isim ise gerçek bir isim şeklinde alınan ve yazarın herhangi bir şekilde tanınmamak için kendisine taktığı ve bunu kullanarak yayın yaptığı isimdir. Örneğin Peyami Safa müstear isim olarak Server Bedi’yi kullanmıştır. Özellikle yazılı basında kadın isimleri ile (müstear adları ile) yazan erkek yazarların varlığı bilinmektedir: İsmail Hami Danişmend’in Rabia Hatun, Nurullah Ataç’ın Sabiha Yağızlar, Orhan Kemal’in Yıldız Okur müstear adlarını kullanmaları buna örnek gösterilebilir. Burada müstear isimle mahlası birbirinden ayırmak gerekmektedir. Mahlas gerçek isim izlenimi vermeyen bir çeşit lakaptır, müstear ise gerçek bir isim şeklinde olan takma isimlerdir. Lakap ise bir kimseye veya bir aileye herhangi bir sebeple asıl adından başka sonradan takılan addır. Diğer taraftan Osmanlı İmparatorluğu’nda resmi yazışmalarda, rütbe sahipleri için rütbelerine göre kullanılan ünvandır. Örneğin rif’atlü, izzetlü gibi (Özgenç., 2004). 75 II.TÜRKİYE’DE SANAL ALANDA İZLENİM YÖNETİMİ ARAŞTIRMASI II.1.Sanal Alanların İzlenim Yönetimine Zemin Olarak Değerlendirilmesi İzlenim yönetimi konusu ele alınırken Goffman’ın (1959) geliştirdiği kavramlardan yola çıkılmıştır. Böylelikle, arkadaş bulsana sanal alanı örneği üzerinden yapılan kişisel sunumların izlenim yönetimi kavramıyla örtüşüp örtüşmediği yönündeki analizlere yol gösteren kıstaslar belirlenmeye çalışılmıştır. Bu kıstaslar Goffman’ın geliştirdiği kavramlar ışığında bireylerin diğer bireylerin kendilerine ilişkin izlenimlerini yönetmesi, diğer bireylerin gözünde ideal olanı yaratma arzusu, bireyin kendini gizlediği, sunduğu, ele verdiği kişilik özellikleri, yine bireyin kendini sunduğu fiziksel alan ile yalnızken kendine ait olan mahrem alanı olarak sıralanabilmektedir. Goffman’ın geliştirdiği kavramların elbetteki yüzyüze iletişim düşünülerek oluşturulması sanal ortamların bu yönde ele alınmasına bir takım sınırlılıklar getirmektedir. Yine de bu kavramların bilgisayar dolayımlı iletişim ortamına uyarlandığında ve kimliklerin çok rahat değişebilirliği düşünüldüğünde sanal alanların bu kavramı uygulamada zenginlik sunduğu da bir gerçek olarak kabul görmektedir. Sanal alanların seçilmesinde en önemli etken bu alanlarda iletişimin yoğun ve sınırsız yaşanmasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde bireyin kendini sunuduğu (give) alan tanıtım kartları olmaktadır. (Ek 2) Burada birey kendisini diğer bireylere nasıl sunmak istiyorsa, hangi yönlerini ön plana çıkarmak istiyorsa o doğrultuda bu kartları doldurmaktadır. Bireyin kendini ele verdiği (give off) alan ise bu kartlar üzerinden çıkarılabilecek bir takım anlamlar, tanımlamalar olabilmektedir (Örneğin 76 kişi eğitim düzeyini lisans üstü derecesi olarak belirtiyor, buna karşılık seçtiği kelimeler veya yazımında dilbilgisi kurallarını kullanışı bununla örtüşmüyorsa bu konuşma15 sırasında karşı taraf tarafından anlaşılabilmektedir). Diğer taraftan sanal alandaki iletişim yüzyüze iletişime taşınırsa sunulan özelliklerin doğruluğu da sınanmış olabilmekte ve bireyin kendini bu şekilde de ele vermesi olarak yorumlanabilmektedir. Goffman’ın tanımlamalarından biri olan performansın sanal alandaki karşılığı bireylerin diğer bireyleri etkilemek için giriştikleri çabalar olabilmektedir. Bu kimi zaman konuşma esnasında çiçek göndererek (semboller vasıtası ile), kimi zaman kibar bir söylemle, kimi zaman da diğer bireyin tanıtım kartında yazılanların referans olarak alınarak diğer bireyin hoşlanacağı bir ifadede bulunma şeklinde olabilmektedir. Sanal alanda belirlenen bir eylem kalıbı sözkonusudur. Öncelikle aranılan özelliklere uygun bir sorgulama yapmak (Ek 3) gerekmektedir, bu sorgulamanın sonucunda eğer uygun görülen kişi veya kişiler o esnada internette aktif olarak bulunuyorlarsa mesaj göndererek iletişime geçmek ikinci adım olarak sayılabilmektedir. Veya tersi durumda gelen mesajlara cevap vererek de iletişime geçilebilmektedir. (Ek 4) Bu mesajlar konuşmaya daveti başlatan ilk cümleleri yani tanışma cümlelerini içermektedir. Genellikle bu mesajlarda konuşmaya başlamayı sağlaması için diğer online-chat programlarının adresleri verilmektedir. Tercihe göre sadece mesajlaşma yolu ile de iletişim kurulabilmekte ancak çok büyük bir çoğunluk karşılıklı konuşabilmek adına diğer programları tercih etmektedirler. Tüm bu süreç rutin olarak tanımlanan ve belirli bir sıralamada yapılan eylemlerdir. 15 Yöntemin hem sembolik etkileşim hem de etnometodolojiye göre oluşturulmasından ve her ikisinde de konuşma analizleri yapılmasından dolayı yönteme uygunluk nedeniyle sohbetler karşılıklı yazışma yoluyla kurulsa da sohbet etmenin yeni türü konuşma ilkeleri içerisinde irdelendiğinden konuşma terimi yeğlenmiştir. 77 Sanal alanlarda iletişimde bulunan bireylerin paylaştıkları ortak bir fiziksel çevre olmayışı bu anlamdaki fiziksel çevreyi başka yönlere kaydırmaktadır. Burada dekoru ancak bilgisayar ekranı olarak tanımlayabilmekte, dekoru tanımlayan özellikleri de seçilen harf karakterleri, renkleri olarak sıralanabilmektedir. Aynı şekilde seçilen takma adlar da dekorun bir parçasıdır. Bireylerin kişisel cepheleri ise tanıtım kartlarında belirttikleri özellikleri, sohbet sırasında tercih edilen konuşma şekli, kullanılan semboller, noktalama işaretleri, dilbilgisi kullanımı olarak karşılık bulmaktadır. Sosyal statünün yansıtıldığı görünüş ise sanal alanlarda kendine göre bir kurgu içerisindedir. Birey kendine sanal alanda çok rahatlıkla bir sosyal statü biçebilmekte ve bunu kendince yansıtabilmektedir. Etkileşim rolü ile diğer bireyleri uyarma anlamında kullanılan tarz ise sohbet sırasında yazılanlar, önceden belirlenmiş konuşma taktikleri, tanıtım kartlarına yerleştirilen resimler olabilmektedir.16 Sahneyi bireyin kendisini sunduğu fiziksel alan olarak tanımlayan Goffman’ın bu tanımı sanal alanlarda ancak sanal fiziksel alan olarak uyarlanabilmektedir ki bu da açık olan bilgisayar penceresidir. Bu pencerenin içinde bireyler sanal olarak biraradalıklarını sahne kavramı ile örtüştürmektedirler. Bireyin diğer bireylerce kabul gören, toplumca arzu edilen kimliği ve imajı yaratmak istemeleri sanal alanda da kendini göstermektedir. Örneğin kadınların fiziksel özelliklerini “ince”, erkeklerin ise “atletik” olarak tanımlamaları yüz kavramına karşılık gelmektedir. Bu yüzün korunması için ise bireyler kabul görmeyen, onaylanmayan taraflarını değiştirme yoluna gitmekte, bu örnekte olduğu 16 Tanıtım kartlarında kişinin resminin olup olmaması tamamen kişinin kendi insiyatifindedir. Boş bırakıldığı gibi bazen iki veya üç resim de yerleştirilebilmektedir. Bu resimlerin site editörleri tarafından belirlenen formatlara uygun olması gerekmektedir. 78 gibi bu fiziksel özelliklerini ispatlamak istercesine tanıtım kartlarına resimlerini yerleştirmektedirler. Sanal alanlarda bireyleri iletişimde izlenim oluşturmaya güdüleyen etkenleri arzu ettikleri kimliği sunarak onay kazanma ve sonucunda sanal alandaki iletişimi yüz yüze iletişime taşıma veya arkadaş, dost, sevgili edinme olarak söylemek mümkündür. Sanal alanlardaki izlenim yönetimine ilişkin geliştirilmeye çalışılan ve taslak olarak nitelenebilecek model daha önce kavramsal çerçeve içerisinde belirtilmişti (Şekil 6). Buna göre sanal ortamlarda kişisel özellikleri ile varolan birey, öncelikle kendi izlenimlerini inceleme yoluna gitmektedir. Bu genellikle gönderdiği mesajlara aldığı tepki ve yanıt ile ölçümlenebilmektedir. Eğer yeteri kadar tepki ya da yanıt alamadığını düşünüyorsa izlenimlerini değiştirme yoluna gitmektedir. Bu nedenle mesajlarda kullandığı selamlaşma cümlelerini, tanıtım kartında yazılan özelliklerini, başlık yazısını veya resmini değiştirebilmektedir. Yeniden izlenimini oluştururken güdüleyen etkenler ışığında bunu gerçekleştirmektedir. Bireyin amacı sanal alanda tanıştığı diğer birey ile evliliğe yönelik bir ilişki yaşamaksa bunu vurgulayan mesajlar vererek, tanıtım kartında bu arzusunu ön plana çıkaracaktır. Sonuçta arzu ettiği kimliği yaratmış olmakta ve bu yeni kimlik üzerinde yeniden izlenimlerini incelemeye başlamaktadır. Dolayısıyla buradaki süreklilik bireylerin istediği ve sanal topluluklara aktif olarak iştirak ettiği sürece olmaktadır. Geliştirilen bu modelin uygulanışı için yapılan görüşmeler sırasında kişilerin tepkilerine bakılmış, gelen mesajlara cevap verilmediğinde kişilerin özellikle selamlaşma ifadelerini ya da kimlik bilgilerini içeren tanıtım kartlarındaki sunuşlarını değiştirdikleri, izlenimlerini 79 inceledikten sonra bu çabaları gerçekleştirdikleri ve sonrasında da yeni ya da arzu edilen, olması istenen kimliği yarattıkları gözlenmiştir.17 İzlenim yönetimi taktikleri başlığı altında bu çalışma için benimsenen taktikler, kendini sevdirme, kendini yüceltme, diğerini yüceltme, görüş birliği, lütufta bulunma, niteliklerini övme, örnek olma şeklinde sıralanabilmektedir. Sanal alanlarda bu taktiklerin pek çoğu iyi bir izlenim oluşturma ve sanal alandaki iletişimi yüzyüze iletişime taşıma veya diğer başka sebepler ile konuşma esnasında kullanılmaktadır. Yukarıda ele alınan bütün kabullerin ve tanımlamaların yardımıyla itiraf.com/arkadaş bulsana sanal alanı izlenim yönetimi kavramıyla incelenecektir. İnceleme yapılırken öncelikle bireylerin kendilerini sundukları tanıtım kartları analiz edilecek ve bu kartlar üzerinde bireylerin hangi özelliklerini vurguladıkları, başkalarında hangi özellikleri istedikleri belirlenecektir. Bu alan üzerinde hangi faktörlerin kimlik sunumunu nasıl etkilediği incelenecektir. Ve ortaya çıkan sanal kimlik sunumlarının izlenim yönetimi kavramıyla örtüşüp örtüşmediği tartışılacaktır. Sanal alanlarda izlenim yönetimi kavramının ele alınmasının başlıca amaçlarından biri yukarıda belirtilen kavramlar ışığında ortaya koyulan varsayımların sanal alanlarda denemeye yönelik yapısının olmasıdır. Bu yapı, özellikle sanal alanlarda kimliğin değişebilirliği düşünüldüğünde olanaklı hale gelmektedir. Çalışmada itiraf.com/arkadaş bulsana sitesinin ele alınması ve izlenim yönetimin bu site üzerinde anlaşılmaya çalışılması, üye sayısının fazla ve üyelerin 17 Kuramsal çerçevede belirtilen izlenim yönetimi modellerinden yola çıkılarak oluşturulan sanal alanlarda izlenim yönetimi adlı modelin uygulanışı konusunda bir takım zorluklar yaşanmıştır. Hayali kişilikleri kuşatan ve izlenim yönetimini mümkün kılan koşullar hakkında bazı ipuçları yakalanmış da olsa sanal ortamda konuşmanın ve anlaşmanın sürdürebilmesini olanaklı kılan toplumsal ilişkiler ve değerlendirmelere daha çok yer verilmiştir. İncelenen alanın yeniliği ve iletişim çalışmaları alanında konuşma halleri üzerine düşünme birikiminin sınırlılığı göz önüne alındığında araştırmada model oluşturmanın güçlüğü de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle önerilen model ancak bir taslak olarak kabul edilebilir. 80 pek çoğunun büyük şehirlerde yaşıyor olmasından, itiraf.com adresine giren herkesin kolayca erişebileceği bir paylaşım alanı özelliğinden ve diğer sanal sohbet alanlarındaki tanıtım kartı ya da kişi profillerine göre çok daha ayrıntılı profiller oluşturulabilmesinden ve analizinin daha fazla özelliklere yönelik yapılabilmesinden dolayı tercih edilmiştir. Araştırma etnometodolojik çalışma geleneği içerisinde yürütülmüştür. Bu çerçevede kişilerin gündelik yaşamları içerisinde sanal alanlarda kullandıkları dil, semboller, anlamlandırmalar üzerine odaklanılmış, bu alanda kişilerin etnometoloji metoduna göre kendi dünyalarını nasıl inşa ettikleri araştırılmıştır. Bu doğrultuda uygulanan katılımlı gözlem tekniğinde ise araştırmacı da kendi tanıtım kartını oluşturmak suretiyle bahsi geçen siteye üye olmuş ve başlangıçta pek çok kişi ile iletişime geçebilmek için diğer kişilere mesaj göndermiştir.18 Arkadaş Bulsana sanal alanında ancak etkileşimli mesajlaşmanın yapılabilmesi nedeniyle gerçekleştirilen sohbetler başka bir program vasıtası ile diğer bir alana taşınmıştır. Araştırmacı kendi tanıtım kartını, başlık yazısını, takma ismini dikkat çekici kurgulayarak, kendisi ile ilgili sunumlarını özenli ve merak uyandırıcı ancak aykırılıklara yer vermeyecek nitelikte yapmaya çalışmıştır. Araştırmacı kimlik bilgileri ile sürekli oynayarak farklı kişilerle iletişim kurmaya çalışmış ve bu amaç doğrultusunda genellikle gündüz, zaman zaman da gece sitede bulunularak toplam 32 görüşme gerçekleştirmiştir. Ancak bu görüşmelerden sadece 20’si araştırmacıya ipucu verebilecek şekilde kayda değer görülmüştür. Bu sanal alanda bulunan kişiler ile sohbetler gerçekleştirilmeden önce araştırmaya yol gösterecek sorular hazırlanmış, bu sorular soru cevap şeklinde 18 Katılımlı gözlem tekniğinin uygulanışı süresince (17 Ocak 2006 – 30 Nisan 2006) araştırmacıya siteye kayıtlı olan değişik üyelerden toplam 183 mesaj gelmiştir. Araştırmacı ise yine siteye kayıtlı üyelerden 52 farklı kişiye mesaj göndermiştir. Gelen mesajların tamamına yanıt verilememiş, Ankara’da yaşayan 20-40 yaş aralığında olan kadın ve erkek kullanıcılardan bazılarına yanıt verilerek iletişime geçilmiş ve çeşitli zamanlarda sohbetler gerçekleştirilmiştir. 81 değil sohbetin içerisine serpiştirilmiş şekilde kişilere yöneltilmiştir. (Ek 5) Sadece bu sorular çerçevesinde değil her konuda çeşitli sohbetler gerçekleştirilmiştir. Kişiler ile görüşülürken herhangi bir öncelik sıralaması yapılmamış, gelen her mesaja yanıt verilmemiş sadece farklı meslek gruplarından, Ankara’da yaşayan ve 20-40 yaş arası kişiler tercih edilmiştir. Karşılıklı yazışma şeklinde sürdürülen sohbetlerin sonunda sohbetlerin arasına yerleştirilen sorulardan ve genel konuşmalardan analizler yapılmıştır. II.2.Arkadaş Bulsana Bu araştırmada daha önce de belirtildiği www.itiraf.com sitesindeki “Arkadaş Bulsana” adıyla belirtilen sanal topluluktaki kayıtlı tüm üyeler araştırmanın evrenidir. Bu sanal toplulukta, Ankara’da yaşayan toplam 20 kadın ve erkek ile araştırmacının da katılımı ile sohbetler sitenin kendi pratikleri içerisinde yapılmış, görüşülen kişilerle yüz yüze iletişim kurulmamıştır. Görüşülen kişilere yapılan araştırmadan bahsedilmiş ancak varsayımlar veya araştırmanın konusu ile detaylar saklı tutulmuştur. 17 Ocak – 30 Nisan 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilen görüşmelerin notlarının metin çözümlemeleri yapılmıştır. İtiraf.com/arkadaş bulsana sitesi, 1996 yılında kurulan Elektronik Bilgi İletişim Hizmetleri Reklamcılık ve Ticaret A.Ş. bünyesinde olan bir sitedir. Şirkete ait diğer sitelerden bazıları www.ideefixe.com ve www.siberalem.com’dur. Mehmet Budak ve Canan Çelebi’nin sahipleri olduğu firmada, toplam 99 kişi çalışmakta, çalışanların yaş ortalamaları 27 olup %65’i üniversite mezunudur. İtiraf.com/arkadaş bulsana sitesi 2004 yılından beri faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunların yanı sıra bu site, değişik ortaklıklarıyla oluşturulmuş farklı kapıları olan ve ortak bir veritabanı durumundaki Kirpi.net mensubudur. Kirpi.net’in 1.127.747 olan nüfusunun 502.414 82 kişisi itiraf.com/arkadaş bulsana sitesine üyedir ve dolayısıyla veritabanının en büyük bölümünü oluşturmaktadır19. Kayıtlı üyelerin %30’u kadın, %70’i erkeklerden oluşmakta ve üyelerin %85’i büyük şehirlerde yaşamaktadır. Siteye her isteyen kişi tanıtım kartını doldurarak, istenirse resim de yerleştirerek üye olabilmekte ve site editörleri tarafından en geç 24 saat içerisinde gerekli denetim yaptıktan sonra kişi profilleri yayınlanabilmektedir. Eğer kişi profillerinde sakıncalı bir durum varsa editörler tarafından üye uyarılmakta ve düzeltilmesi istenmektedir. Sitenin temel gelir kaynağını üyelerin ödediği üyelik bedelleri oluşturmaktadır. İtiraf.com/arkadaş bulsana sitesinde standart, silver ve gold olmak üzere üç tip üyelik mevcut olmakla beraber, standart üyelerin sınırlı iletişim hakkı bulunmaktadır. Sınırlı iletişim hakkı bulunanlar günde en fazla bir veya birkaç mesaj gönderebilmekte ancak silver ya da gold üye olunduğunda sınırsız mesaj gönderebilme ve ayrıca kendi aralarında farklı haklara sahip olabilmektedir. Standart bir üye bir hafta, bir ay, üç ay veya bir yıllık paketlerden birini satın alarak silver ya da gold üye olabilmektedirler. Burada ilgi çekici olan kadın üyelere erkek üyelere nazaran daha fazla tolerans gösterilmesidir ki bu, standart üyelerde mesaj gönderme hakkının daha fazla verilmesi ile yapılmaktadır. Site editörleri bu durumu sitenin refahı için kaçınılmaz olarak yorumlamaktadırlar. Site yöneticilerine genellikle üyelerden üç tip soru ve mesaj gelmektedir. Bunlar; teknik durumlar, öneri ve bilgiler ve başarı hikayaleri şeklindedir. Başarı hikayeleri site vasıtasıyla tanışıp evlilik gerçekleştiren çiftler için kullanılan bir tanımlamadır. Bu sitenin temel amacı kişilerin tanıtım kartları sayesinde kendilerini tanıtmaları, yerleştirdikleri kendi resimleri ile bu sunumu pekiştirmeleri ve sonucunda mesajlaşmak 19 suretiyle ilk tanışmanın Site yöneticilerinden alınan bu bilgi belirtilen sayıda farklı üye sayısını değil, aynı kişilerin farklı adlar altında da bahsi geçen veritabanına üye olduklarını belirtmektedir. 83 gerçekleştirilmesidir. Ancak sitede sanal bir sohbet odası kavramı olmayıp sadece karşılıklı, eş zamanlı olarak mesaj alışverişi yapılabilmektedir. Kişiler burda ilk mesajlaşmanın ardından karşılıklı bir bilgisayar penceresi açıp konuşabilmek için diğer farklı programları kullanmaktadırlar (MSN (Microsoft Network), ICQ gibi). Bu araştırmada da gerçekleştirilen sohbetlerin ilk mesajlaşmaları bu sitede gerçekleştirilmiş, karşılıklı sohbetler diğer başka programlar vasıtası ile yapılmıştır. Site editörlerinin kendi sitelerine ve sanal alanlara ve bunlar üzerindeki ilişkilere ait yorumları ise şöyledir: İnsanlar bu siteye üye olan ciddi insanlar olduğunun farkında. Yani para verip üye olan ciddi arkadaş, sevgili, eş arayan insanlar var. İnsanların kendilerini farklı sunmaları aslında onlara fazla birşey kazandırmıyor. İnsanlar bir barda, bir arkadaş topluluğunda, bir iş görüşmesinde yani her ortamda iyi bir izlenim oluşturmak istemezler mi? Burada yazılanlarla bu yapılabilir bu da ancak fiziksel özellikleriyle yansıyabilir. ....Kadınlar sanal alanlarda daha rahat ve özgür davranmaktadırlar. Kaç kadın herhangi bir yerde hoşuna giden bir erkeğe merhaba diyebilir? Kadınlar gerçek hayatta yaşayamadıklarını sanal alanlarda yaşayabiliyorlar. İnternetin kadınlar için rahat ve özgür bir alan olduğu, ülkemizdeki bastırılmış kadın kimliği ile düşünüldüğünde anlaşılır olmaktadır. ... İnternette iletişim çok daha kolay kurulabilmektedir, zaten karşınızdaki kişi ile iletişime geçmeden onun tanıtım kartını okuyarak epeyce bilgiye sahip olmuş oluyorsunuz. Sanal alanlar aslında gerçek ortamlar, gerçek insanlar, o profillerin arkasında yani klavyenin başında gerçek, kanlı canlı insanlar var. Bu alanlarda yaşanan en ilginç olaylar ise burada tanışan bir çiftin düğünlerine gitmemiz, bebeklerini sevmemiz ve başka bir çiftin de nikah şahidi olmamız (Burcu Burhan, kişisel e-posta, 17.03.2006). Türkiye’de internet üzerinde son yıllarda sanal sohbet alanlarının sayısı hızla artmıştır. Üyelik sistemine göre işleyen bu siteler amaçlarına göre de çeşitlenmektedir. Araştırmada örnek olarak seçilen itiraf.com/arkadaş bulsana sitesi ile benzer özellikler taşıyan sitelerin bazılar şunlardır: www.zenginkoca.com, www.siberalem.com, www.boyluboyuna.com, www.bizimnokta.com, www.ikizkalpler.com, www.yonja.com, www.benimsevgim.com, www.loginlove.com, www.kalbimde.com, www.ozelbiri.com, www.sevgilimol.com. 84 II.3.Katılımcıların Özellikleri Sanal ortamda gerçekleştirilen katılımlı gözlemde, görüşülen kişilerin biri 2025 yaş arası, yedisi 26-30 yaş arası, altısı 31-35 yaş arası, altısı 36-40 yaş arasındadır. Görüşülen kişilerin sekizi kadın, 12’si erkektir. Sahip olunan mesleklere bakıldığında, görüşülen kişilerin ikisi mühendis, ikisi öğrenci, ikisi öğretmen, ikisi sigortacıdır. Satış danışmanı, bilgisayar teknisyeni, sekreter, subay, imam, psikolog, mali müşavir, muhasebeci, ev idarecisi, istatistikçi ve doktor mesleklerinden birer kişi ile görüşülmüştür. Biri ise mesleğini belirtmemiştir. Görüşülen kişilerin üçü lise mezunu, ikisi üniversite öğrencisi, 14’ü üniversite mezunu, biri lisans üstü derecesi almıştır. II.4.Arkadaş Bulsana Sanal Alanında Biçimsel Özelliklerin Tartışılması Bu başlık altında görüşülen kişilerin selamlaşma ifadeleri, takma isim seçimleri, tanıtım kartları ve buna yazılan başlık yazıları, fiziksel özelliklerini sunum şekilleri, kişilerin yazışırken kullandıkları semboller, dilbilgisi kurallarını kullanış biçimleri (standart dile uygunluk, yabancı kelimlerin kullanım sıklığı), dil kullanımları (ağdalık hali, argo ifadeler, kısaltmalar), konuşma zamanları ve yerleri, tanıtım kartlarına yerleştirilen resimlerin biçimsel özellikleri analiz edilerek tartışılacaktır. II.4.1.Takma İsim Sanal sohbet alanlarında ilk kendini tanıtma biçimi bir takma isme sahip olmaktır. Bu alanlarda takma isimle varolabilen bireyler, takma isimlerini pek çok nedene bağlı olarak belirlemektedirler. Sanal alanlarda gerçekleştirilen iletişimde bireyin kimliği olarak değerlendirilen takma isimlerin seçimi, farklılık yaratma, dikkat çekebilme, karşı tarafa bireyin kendisi ile ilgili mesaj verebilme, daha fazla 85 kişiyle iletişim kurabilme gibi nedenleri içermektedir. Örnek olarak seçilen sanal sohbet sitesindeki takma isimlerden bazıları ve bu isimlerin seçiliş nedenleri şunlardır: “matbeyoglu” takma ismini kullanan M.A.20 bunun nedeninin çok açık ve basit olduğunu düşünerek ve diğer kişilere kendisi ile ilgili mesaj verebilmek amacıyla isminin baş harfi ve soyisminden oluşan bir takma isim belirlediğini bunun üzerinde çok fazla düşünmediğini belirtmiştir. Diğer bir katılımcı S.I. “henrybennedenburadayım” takma ismini alarak Henry David Thoreau’ya21 atıfta bulunduğunu, kendisini Waldo22 olarak gördüğünü diğerlerini de Henry olarak tanımladığını söyleyerek ve diğer kişilerin dikkatini çekebilmek amacıyla bu takma ismi aldığını belirtmiştir. Burada bu takma ismi alan kişinin diğer kişilerin kafasında en azından soru işareti oluşturmak ve bu takma ismin ne anlama geldiğini merak ettirmek için böyle bir isim aldığı düşünülmektedir. Ayrıca S.I. bu takma ismin ne anlama geldiğini ya da neden bahsedilmek istendiğini anlamayanlar ile de konuşmayacağını da belirtmektedir. Takma isimler kişilerin birbirleri ile ilgili ilk 20 Yapılan tüm sohbetlerde iletişim kurulan kişilerin kimliğini korumak amacıyla isim ve soyisimleri çalışmanın etiksel boyutu da düşünülerek saklı tutulmaktadır. Diğer taraftan kişilerin belirttikleri isim ve soyisimleri de gerçek olmayabilir, ancak bu çalışmada bu tür gerçeklikler ispatlanmaya çalışılmamıştır. 21 Amerikalı yazar, düşünür ve çevreci Henry David Thoreau literatürde “sivil itaatsizliğin babası” olarak görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri - Meksika savaşı yüzünden, ki ona göre bu savaş sadece köleliği geliştirmek içindi, ödemeyi reddettiği vergi borcunu hapiste geçirdiği bir gece, onun “Sivil İtiatsizlik” (Civil Disobedience) isimli makalesini yazmasına neden olmuştur (http://tr.wikipedia.org/wiki/Henry_David_Thoreau).“Walden” isimli başyapıtı transendentalizm için en ünlü örneklerden biridir. Diğer eserleri “A week on the Concord and the Merrimack Rivers” (Concord ve Merrimack Irmakları Üzerinde Bir Hafta), Sivil İtiatsizlik ve Pasif Direniş olarak sayılabilir. Thoreau’nun sivil itaatsizlik manifestosuna göre en iyi yönetim en az yönetendir, yönetimin en iyi biçimi hiç yönetmeyen bir yöntemdir ve insanlar bunun için hazır oldukları zaman, sahip olacakları yönetim biçimi de bu olacaktır (Rasih Yılmaz, Zaman Gazetesi, 14.03.2004, http://www.zaman.com.tr/2002/03/14/yorumlar/default.htm). 22 Ralph Waldo Emerson, Amerikalı düşünür, yazar ve Amerikan transandantalizminin en önemli temsilcisidir. Eserlerinden Doğa, Denemeler I, The American Scholar, English Traits, Society and Solitude ve Henry David Thoreau için yazdığı Thoreau sayılabilir. Thoreau’nun Emerson’a ve onun düşüncelerine olan ilgisi öğrencisi olduğu Harvard Üniversitesi’nde başlamıştır. 2 yıl gibi bir süre Emerson’un asistanı gibi olmuş bu süre içerisinde Emerson’un evinde kalmıştır. Vergiyi ödememek için hapiste yattığı gece, birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan Ralph Waldo Emerson, arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir. “Henry, neden buradasın?” “Waldo, sen neden burada değilsin?” (Özel,1995) 86 ipucunu verdikleri kısım olduğu için dikkat çekici olması iletişime geçebilmek bakımından önemlidir. Çoğunlukla kişiler kendilerini yansıtan veya özelliklerini vurgulayan takma isimler almaktadırlar. “Bi27f” takma ismini kullanan F.Ö. ismindeki kişi, “bi” kısmının biseksüel olduğunu belirtmesi, “27”’yi yaşını belirtmesi ve “f”’yi ise kadın olduğunu (female) belirtmesi için oluşturduğunu söylemektedir. Mezun olduğu okula ve mezun olduğu yıla vurgu yapmak isteyen H.Ş. ise bunu “metu-93”23 şeklinde belirlemiştir. Mezun olduğu okulun kendisine diğer kişiler tarafından bir statü eklediğini ve bunun bir etiket olarak kullanıldığını ifade etmekte ve aslında bunu normal hayatta sormadıkça söylemediğini belirtmektedir. Yüzyüze iletişimde belirtilmeyen bu statü yaratma çabasına sanal alanda başkalarının anlaması ve eğer bu yönde özellikle belirtilen okuldan mezun olan kişilerle iletişim kurmada bir vurgu yapıldığı düşünülebilir. Tıpkı Goffman’ın (1959) öne sürdüğü görünüş kavramında olduğu gibi burada da kişi sosyal statüsünü belli etme gösterme yoluna gitmiştir. “sakinveuyumlu” takma ismini kullanan H.E. ise tanıtım kartında da kendisini sakin ve uyumlu bir insan olarak tanımlayarak takma ismine de aynı tanımlamayı yerleştirmiş ve kişilerin kendisiyle konuşmaya başlamadan önce kendisi hakkında en genel özelliğinin bilinmesi için bu takma ismini tercih ettiğini de belirtmiştir. Mesleğe gönderme yapılan takma isimlere örnek olarak ise E.T.’nin kullandığı “sortie” takma ismi örnek verilebilir. Kişinin havacı subay olması ve havacılıkta kullanılan bir terim olan bu takma ismi tercih etmesinin nedeni anlamı itibariyle hem mesleğine vurgu yapmak hem de kendisini bu takma isimle tanıyan diğer kişilerin önyargılarından kurtulup yeni bir vizyonu olacağını ummak olarak ifade etmiştir. Duygusal hallerini takma isimlere yansıtan kişilere örnek olarak 23 METU: Middle East Technical University (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 87 Ö.A’nın kullandığı “sürgünruhum”’ verilebilir. Kendisini tam bir hüzün kadını olarak tanımlayan kişi, bunu takma ismine de duygusal durumunu belli ederek yansıtmıştır. Benzeşim kurarak takma isim almak da bir diğer taktik olarak düşünülebilir. Takma isimlerde bir diğer rastlanılan vurgu ise cinselliğe yöneliktir. Özellikle sanal sohbet alanlarında cinselliğe yönelik bir beklentisi olan kişiler diğer kişilere bu yönde bir mesaj verebilmek için bu türlü takma isimler almaktadırlar. Burada kişi cinsel yönünü ve bu beklentisini ön plana çıkarmaktadır. “lezzetliçıtır”, “dişikedi”, “seksiprens”, “seksapel”, “seksikız”, “tutkulu” gibi. Takma isimlere çeşitli eklentiler yapılarak sahip olunan herhangi bir durum veya belirtilmek istenen herhangi bir özellik de nitelenebilmektedir. “emr55” örneğinde kişi doğduğu yerin plaka numarasını takma ismine ekleyerek nereli olduğuna işaret etmektedir. “ultraaslan16” örneğinde ise kişi hem yaşını hem de tuttuğu takımı belirtmektedir. Bunların dışında çok çeşitli nedenler de takma isim seçiminde belirleyici olmaktadır. Kimi seyrettiği bir filmden hatırladığı bir kahramanın adını, kimi kullandığı parfümün adını kimisi de sahip olduğu evcil hayvanının adını takma isim olarak kullanmaktadır. Burada önemli olan kişinin kendisi ile ilgili sunduğu ilk bilginin ne olduğu konusudur. Sonuç olarak kişilerin takma isimlerini seçerken karşılarındaki kişilere kendileriyle ilgili vurgulamak istedikleri yönlerini, durumlarını ya da karşılarındaki kişilerden beklediklerini içeren ifadeleri, kendilerini sunmak amacıyla belirledikleri görülmektedir. Bu çabaların nedeni arzu edilen kimliği oluşturmada ilk ipucunu vermek olarak görülebildiği gibi kişinin kendisini tanıtma taktiği olarak da düşünülmektedir. Takma isimlerin sanal alanlardaki önemini N. şöyle dile getirmektedir: “mesaj kutumu her açtığımda burda abazaların çokluğundan dolayı 88 40-50 mesaj gelmiş oluyor. Kim okuyacak hepsini? Sadece takma ismine bakarım önce sonra ayıklarım.” Benzer şekilde K.A. da “ ingilizcesi üç kelimenin dışına çıkmayan ama nicklerinde anlamsız ingilizce kelimeler kullanan kişiliği ve kimliği oturmamış insanlarımız var. Abartmaya gerek yok bunu, kimsen onu yazmalısın bence. Anlamsız ve kendisi ile ilgili bişey içermeyen nicke sahip olanlarla konuşmam ben” diyerek takma ismin iletişime geçmedeki önemine dikkat çekmektedir. Sanal alanlarda takma isimlere bakılarak bu isimleri yeğleyenlerin sosyal profillerine uygun birer seçim yaptıklarını söylemek yanlış olmaz. Ultraaslandan Henry’ye kadar geniş bir yelpaze sunan takma isimler, sanal alanda takma isimleri ile de kendi kimliklerini belirlemektedirler. Kişisel cephelerini, görünüşlerini ve yüzlerini belirledikleri takma isimlerle yansıtma eğilimi, iyi bir izlenim oluşturmanın ilk adımı olarak düşünülmektedir. Sahip olunan mesleğe göre takma isimler ancak mesleklerine vurgu yapılarak şekillenmektedir, bunun dışında sahip olunan mesleğin takma isimleri anlamlı derecede etkilediğini söylemek mümkün görünmemektedir. Aynı şekilde yaşa vurgu da takma isimler yolu ile sağlanmaktadır. Yaşın takma isim seçiminde pek belirleyici olduğu da söylenemez. Kadın katılımcıların erkek katılımcılara göre daha çok cinselliğe vurgu yapan takma isimleri tercih ettikleri görülmektedir. Diğer taraftan kadın katılımcılar gerçek isimlerinin açılımı olan veya başharflerini içeren takma isimleri tercih etmemektedirler. Kişiler diğer kişilere kendileri ile ilgili vermek istedikleri ya da oluşturmak istedikleri ilk izlenim için takma isimleri seçebildikleri gibi tamamen farklı nedenlerle de takma isim alabilmektedirler. Takma isim seçiminde en etkili olan faktör eğitim düzeyidir. 89 Kişinin almış olduğu eğitim ve sahip olduğu kültür düzeyi ve aynı zamanda yaratıcı yönü takma isimlerle pekiştirilebilmektedir. II.4.2.Tanıtım Kartları Başlık Yazısı Biçimsel özelliklerde belirleyici olan ikinci unsur tanıtım kartlarıdır. Kişinin kendisinin doldurduğu ve kendisi ile ilgili isterse çok ayrıntılı bilgiler verebildiği bu kartlar başkaları ile iletişime geçmede etkili olan diğer sunuş şeklidir. Tanıtım kartlarında kişi site tarafından sorulan alanları doldurabildiği gibi kendisine ayrılan alanda da kendisini ve beklentilerini istediği biçimde ortaya koymaktadır. Tanıtım kartlarında dikkat çeken alanlardan biri de bu kartların başına yerleştirilen başlık yazısıdır. Başlıkların nasıl yazılması gerektiği üzerine de pek çok görüş yer almakta ve başlığın bir çok kişi tarafından okunacağı için dikkatlice kurgulanması gerektiği düşünülmektedir. Kimi görüşlere göre başlığın çok önemli olduğu, uzunluğunun iyi ayarlanması gerektiği, belirtici olması, kelime sırasının önemi ve etiket olarak kullanıldığının bilinmesi gerekmektedir. Bahsi geçen sitede de, site editörleri tarafından verilen önerilerde kişi profillerinde yer alan başlık yazılarının akılda kalıcı, sıradanlıktan uzak olmasının daha çok ilgi çekeceği belirtilmektedir. Örneğin “merhaba, ben de burdayım” yerine “kırmızı başlıklı kızın maceraları” şeklinde bir başlığın daha yaratıcı olduğu ve daha çok mesaj alınabileceği vurgulanmaktadır. Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında yer alan başlık yazılarına bakıldığında genellikle bunun ideal bir sunuş için yapıldığı, önceden belirlenen eylem kalıbı içerisinde kişinin belli bir niyetle ya da niyetsiz olarak kullandığı kendileriyle ilgili donanıma ilişkin kişisel cephesinin bir parçası olduğu görülmektedir. Dolayısıyla kişiler kendileri ile ilgili tanıtım kartlarında yaptıkları sunumu destekleyen bir başlık yazısı ile bir anlamda düşüncelerinin özetini de yapmaktadırlar. Bu, Goffman’ın öne 90 sürdüğü diğer bireyleri etkilemek amacıyla yaptığı bir etkinlik olan performans tanımı içinde ele alınabilmektedir. “Egolarınız itinayla şişirilir” şeklinde bir başlık yazısı kişinin diğer kişilere sunacağı bir davranış şeklini ve aynı zamanda egoları ile şişmiş olan topluma eleştiriyi, “mütemadiyen el sallarım” şeklindeki diğer bir başlık yazısı, sitedeki diğer kişilere mesaj göndermeksizin sadece dikkat çekmek amacıyla el sallamak olarak belirtilen uyarı mesajı gönderildiği ve bu şekilde ayrım gözetmeksizin herkesle iletişime geçilebileceğini ve kişinin “hovardalık” ya da “hafifmeşrep” tavrını, “belki de burada” başlığı ise karşı cinste bir arayış içerisinde olunduğu ve bu sitede bulma umudunu, “güzel dostluklara merhaba” başlığı sanal alandaki diğer kişilere yönelik beklentiyi, “sunuş başlıksız olur mu” başlığı dikkat çekici olma amacını, “mutlu musun” başlığı kişinin mutsuz olabileceğini ve bilinçaltından bunun dışa vurumunu, “dürüst samimi içten” başlığı ise kişinin kendisi ile en özet özelliklerini göstermektedir. Kimisi ise başlık yazısını “.........” şeklinde boş bırakmakta çoğunlukla da “merhaba”, “selam”, “herkese merhaba” şeklinde standartlaşmış ifadeler kullanılmaktadır. Başlık yazıları diğer kişiler ile iletişime geçilmesinde tanıtım kartlarında yer alan bilgiler kadar etkili olmamaktadır. Yine de hayal gücünün eseri olan ve farklı olan başlık yazılarının diğer kişiler tarafından daha fazla ilgi ile karşılandığı da tesbit edilmiştir. Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında yer alan başlıkların yanı sıra sitede kayıtlı olan yaklaşık 50 kişinin başlık yazıları da incelenmiştir. Farklı ifadelere sahip olan başlık yazıları bu sayının içinde en fazla 10’dur. Geri kalan başlık yazılarının genellikle sıradan olması ve fazla anlam yüklenmemesi nedeni ile standart sınırların içinde kalınması, bu anlamda bir standartlaşmayı ifade etmektedir ki kişilerin sanal alanda kendilerini sunmalarında dikkat çekmek için genel standartların dışında yer 91 alma isteği ile örtüşmemektedir. Ancak diğer taraftan standart bir beğeni dizgesine sahip kimliklerin oluşturulmasında ise bu standartlaşmanın içinde kalınmıştır. Buradan, tanıtım kartlarına yazılan başlık yazılarının diğer kişilerce çok önemsenmediği ve bu nedenle kişilerin de buna çok önem vermedikleri sonucu çıkarılabilinir. Sunumları etkileyen faktörler açısından tanıtım kartları başlık yazıları değerlendirildiğinde kişilerin eğitim düzeyleri ile örtüşen ifadelerin yer aldığı görülmektedir. Kadın ve erkek katılımcılarda anlamlı bir farklılık olmamakla birlikte sanal alanlardan daha ciddi beklentileri olan kişilerin bu bölümü daha itinalı doldurdukları da göze çarpmaktadır. Genellikle bu 30 yaş ve üzerinde rastlanılan bir durumdur. II.4.3.Selamlaşma İfadeleri Sanal alanlarda kişilerin istedikleri kriterlere uygun aratma yaptıktan sonraki aşama ise karşıdaki kişiye mesaj göndermektir. Burada önemli olan başka biri ile ilk selamlaşma cümlesinin bu mesaj kutucuğunda kullanılmasıdır. Diğer kişiler ile iletişim kurabilmenin bir yolu da bu mesaj kutucuğuna ilginç, farklı ve karşı tarafta konuşmaya arzu uyandıracak mesajlar yazılabilmesinden geçmektedir. Ö. bu konuda “mrb, nbr, slm diye başlayan mesajlara kesinlikle cavap yazmam bu bana mesaj yazan kişinin özensizliğini ve sıradanlığını gösterir” diyerek bu tür sıradan mesajların karşı tarafta beklenen ilgiyi uyandırmadığını ifade etmektedir. Özellikle mesaj gönderilen kişilerin tanıtım kartları incelenmekte ve tanıtım kartında yazılanlara paralel veya sunulan beklentilere uygun bir ilk selamlaşma cümlesi diğer kişiler üzerinde etkili olmaktadır. Kişilerden gelen mesajlar incelendiğinde ilk selamlaşma cümlelerinin benzerlik gösterdiği söylenebilmektedir: “Merhaba ben Ankara’dan ...... Yaşım ...... Konuşmaya ne dersin?” veya “mrb msn adresim:.........” 92 veya “slm nasıl gidiyor” gibi. En ilgi çekici ilk selamlaşma mesajlarından bazıları S.I’nin yazdığı “sayın memeli nereye doğru yüzmeliyim bilmiyorum. Artık pasifikteki adanın robensonu olmaktan usandım. Hangi yöne yüzersem bu küçük adadan bir anakaraya ulaşabilirim. Kılavuz olacaksan ol yoksa boğulacam, günahı vebali boynuna, ya da henrysennedenburadasin@hotmail.com uslu mu durmalı?” ya da klasik bir ilk selamlaşma mesajına örnek olarak da E.D.’nin yazdığı “merhaba, dürüst, seviyeli bir sohbet için arkadaşım olur musunuz, tabi sizin için de sakıncası yoksa “ veya ilk selamlaşma cümlesinde birtakım vurgular yapılan K.A’nın yazdığı “Canım Ankara’mda iyi bir arkadaşım olsun isterim, sevgiler” mesajı da sayılabilmektedir. Karşı tarafla iletişime geçmede tanıtım kartlarının ve takma ismin ne denli önemi varsa ilk selamlaşma cümlelerinin de o denli önemi bulunmaktadır. Ö.A. bu konuda “mesaj geldiğinde önce takma ismine bakıyorum ve mesajı okuyorum. Mesajda yazılanlar benim için oldukça önemli çünkü karşı taraf hakkında bana ipucu veriyor. Kötü bir Türkçe ile yazılmış veya sıradan ifadeler kullanılmışsa (merhaba, nasılsın, arkadaş olalım mı, msn adresim şu gibi) tanıtım kartını incelemeye bile gerek duymuyorum. Kişi seçtiği cümlelerle kendini ele veriyor zaten” demektedir. Yüzyüze iletişimde konuşmayı başlatan selamlaşma ifadeleri de belli bir standart içerisinde gerçekleştirilmektedir. Sanal alanlarda ise kişinin yaratıcılığında kurgulanan bu ifadeler ne kadar farklı olur ise ve karşı tarafın ilgisini ne kadar çok çekerse o oranda cevap şansı bulmaktadır. Bu alanların bir diğer farkı da selamlaşma ifadelerinin kurgulanabilir özelliğidir. Kişilerin diğer kişilerin tanıtım kartını inceledikten sonra orada yazılan özelliklere göre hoşlanacakları türden ifadelerle ilk selamlaşmasını yapmaları kurgulanmış sayılmaktadır. Bu kurgu da çeşitli taktikler 93 yolu ile yapılmaktadır. Karşı tarafa lütufta bulunma, kendi niteliklerini tanıtma ve kendini övme gibi taktiklerle çekiciliğin arttırılması hedeflenmektedir. Bilgisayar ekranında Goffman’ın sahne kavramındaki gibi kişiliklerini sergileyen bireyler pozitif bir imaj oluşturabilmek için diğer kişilerden farklı bir selamlaşma ifadesine ihtiyaç duyabilmektedirler. Sanal alanlarda özellikle kadınların hergün onlarca mesaj aldıkları düşünüldüğünde cevap yazıp iletişime geçecek oranda kayda değer olanların da bu farklılığı taşıması beklenmektedir. Kişiler izlenimlerini izlemeye ve onları yönetmeye kendisine gelen yanıt oranına ya da mesajlarına gelen tepkilere bakarak gerçekleştirmektedirler. Bu çabaların ise kişinin kendisince farklı sebebi barındıran güdüleyici etkenlerden aldığı da görülmektedir. İncelenen selamlaşma ifadelerinde de belli taktiklerin yer aldığı görülmektedir ve dolayısıyla görüşülen kişiler bu şekilde ifadelere sahip mesajlara daha fazla cevap verdiklerini ifade etmektedirler. Taktik kullanımının bu kısımda erkek kullancılarda daha belirgin hale geldiği görülmekle beraber eğitim düzeyi daha yüksek olan kişilerde ifadeler daha özenli seçilebilmektedir. II.4.4.Tanıtım Kartları Tanıtım kartları sanal alanda kişinin kendisini sunduğu alandır. İzlenim yönetimi kavramına göre bireyin arzu ettiği kimliği oluşturması, toplumca değer ve kabul gören kimliğin sunulması ve onaylanmayan yönlerin gizlenmesi sanal alanda tanıtım kartları ile yapılabilmektedir. Kendisine başka birinden mesaj gelen kişi, selamlaşma ifadesini okuduktan sonra ilk olarak mesaj gönderen kişinin takma ismine ve başlık yazısına bakmakta sonra tanıtım kartında yazılanları incelemektedir. Görüşülen kişilerin neredeyse hemen hemen hepsi tanıtım kartlarında yazılanların, belirtilen kriterlerin başka biri ile iletişime geçilmesinde belirleyici olduğunu 94 belirtmişlerdir. M.A. “bilinçaltımda beğenilme güdüsü vardır ve ona göre yazmışımdır” demektedir. Beğenilme güdüsünün herkeste olduğunu belirten M.A. kişilerin tanıtım kartlarını yazarken bunun etkili olabileceğini düşünmektedir. Ö.A. “çok iyiyim, çok güzelim, çok farklıyım diyenler sıradanlıklarını ortaya koyuyorlar. Bir de tanışınca anlatırım, sonra öğrenirsin diye kendi hakkında bilgi vermeyen sevimsizler var ki, hemen listeden siliniyorlar. Ama en kötüsü beni tanı, pişman olmazsın diyen güvensizliklerini bu kof cümlelerle gizlemeye çalışan zavallılar..” diyerek tanıtım kartında yazılanların başka biri ile iletişime geçmesinde ne derece etkili olduğunu göstermektedir. H.Ş. “gelen mesajlara ve tepkilere göre profilimi ayarlıyorum, ukala olduğum söylenir yazmıştım karta, peşinden de çok şey biliyorum diye de eklemiştim. O kadar çok mesaj geldi ki ben de mesajlardan bıktığım için sildim” diyerek tanıtım kartında yazılanların gelen tepkilere göre nasıl şekillendiğini belirtmiştir. Bu Goffman’ın öne sürdüğü yüzün korunması kavramına denk düşmektedir. Onaylanmayan, kabul görmeyen imaj değiştirilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan H.Ş.’nin yaşadığı şu deneyim de kişilerin durum ve olaylara göre sanal alanlarda verdikleri tepkilere örnek sayılabilmektedir: “Birisi hesabımı hackledi24. Kim olduğunu biliyorum, bir oyun sitesinde tanışmıştık, beraber oyun oynuyorduk, bigün canımı sıktı onu listemden sildim, oyundan attım. ......Vırvır etmişti neden sevgili olmuyoruz diye ben de açıkça istemediğimi söyledim. “30 kilo ver bakarız” diyemedim. Şişmandı, bunu tanışınca anladım çünkü kartına balık etli yazmıştı. Ondan sonra kendi profilime “arkadaşlar balina balık değildir” diye de yazmıştım, şifremi biliyordu muhtemelen o yaptı”. Fiziksel görünümün sunuluşundan rahatsız olan kişi burada bu duruma karşı hoşnutsuzluğunu kendi kartına yazdığı cümle ile 24 Hacklemek: Başka bir kişinin veya kişilerin, izin olmaksızın kişinin şifresini bularak ve değiştirirerek kişiye ait olan özel alanlara, sayfalara erişebilmeleri 95 dile getirerek olaylar ve yaşanılanlar karşısında sanal alanlarda da verilen tepkilerin değiştiğini göstermektedir. D.B. “başkalarının profillerini doldurmaları benim onlarla konuşmam için başlıca kriterdir. Doldurulmayan alanlar çoksa kaçtığı bişeyler var diye düşünürüm” demektedir. Dolayısıyla kişi kendisi ile ilgili hangi özelliklerini vurgulamak ya da başkalarına kendisini nasıl göstermek istiyorsa tanıtım kartını ona göre şekillendirmektedir. Kişi burada yaşını, fiziksel özelliklerini ve mesleğini çok farklı yazabilmektedir. Örneğin kendisinden yaşça küçük olan kişilerle iletişim kurmak isteyen E.D. yapılan sohbetler sırasında aslında yaşının 36 olduğunu ancak daha genç kişilerle iletişim kurabilmek amacıyla tanıtım kartında yaşını 30 olarak yazdığını itiraf etmiştir. Bu durum kişinin kişisel cephesini oluştururken bunu isteği doğrultusunda değiştirmesi ile özdeşleşmektedir. Yine site editörlerince tanıtım kartlarında kişinin hem kendisini hem de aradığı kişiyi detaylarıyla tanımlaması önerilmektedir. Tanıtım kartlarında “müzikten hoşlanırım” demek yerine hangi şarkıcılar ve gruplar seviliyorsa isimleri ile belirtilmesinin daha etkili olacağı söylenmektedir. Tanıtım kartlarında mizaha yer verilmesinin, lafı çok uzatmamanın, yalan söylememenin, yazım hataları yapmamanın, temel dilbigisi kurallarına uymanın iyi bir profil olarak kabul edileceği ve aranılan kişilerin daha kolay bulunabileceği belirtilmektedir. Tanıtım kartlarında kişilerin kendilerini anlatmak için kullandıkları çeşitli yollar bulunmaktadır. Bunlardan biri şiir ya da alıntı bir yazı ile kişinin duygularını anlatmasıdır. E. tanıtım kartında İzmir’li erkekler adlı anonim bir yazıyı kullanarak hem İzmir’e hem İzmirliler’e olan tutkusunu belirtmiş hem de bu yolla kendisinin özel olduğunu, doğduğu yer olan İzmir ile özdeşleştirmiştir. Kendisini bir cümle ile anlatan olduğu gibi çok uzun cümleler dizisi ile de ifade edenler bulunmaktadır. 96 Kendisini tanıtmak ya da anlatmak istemeyenler genellikle bu alanları T.G.B.’nin yaptığı gibi “kendimi anlatmam olmaz, karşımdaki kişi tanısın” ya da N. Gibi “sadece anlatmak istediğim kişiye anlatırım” şeklinde ifadeler kullanmaktadırlar. Özellikle kişilerin kendilerini anlattıkları kısım, olmayı arzuladıkları kimlik hakkında ipuçları vermektedir. Görüşülen kişilere tanıtım kartlarında neden bu kısmı bu şekilde yazdıkları sorulduğunda alınan cevaplar aynıdır. Kişiler başka kişilere bu yönlerini göstermek ve bu yönlerini vurgulamak istediklerini kişilerin kendileriyle iletişime geçmeden önce bu özelliklerini bilip ona göre iletişim kurmaya karar vermelerini istediklerini belirtmişlerdir. Ö. bu konuda “hem sevimli hem duygusalım, bunu bilip benimle ona göre konuşsunlar” ifadesini kullanmıştır. Bir diğer kişi M.A. ise tanıtım kartında “herkes gibi ama tanınmaktan zevk alınabilecek biriyim” demektedir. Bu şekilde yapılan tanımlamaların nedeni kişilerin kendileri hakkında ve başkalarınca bu yönde bilinmesini istedikleri kimliklerini ortaya çıkarmaktır. Diğer kişileri etkilemek için yapılan etkinliklerin toplamı olan performans, sahne yerine bilgisayar ekranında sergilenmektedir. Tanıtım kartları üzerinde her zaman istenilen değişiklik yapılabilmesi kişilerin çoklu kimlikler metaforu ile adlandırılan kavramla özdeşleşmektedir. Bu konuda H.E.’nin tanıtım kartında belirttiği “bu aralar canım çok sıkılıyor ve ben de saçlarımla uğraşmak yerine profilimle uğraşıyorum, değiştirmesi çok daha kolay” ifadesi bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde N. ise her hafta başka bir takma isim alarak ve başka bir tanıtım kartı oluşturarak bu ortama yeniden üye olduğunu belirtmiştir: “zamanla o kadar çok rahatsız eden oluyor ki (mesajla) ben de sürekli kimliğimi değiştirip her defasında yeni bir isimle siteye giriyorum çünkü bir süre sonra gelen mesajlar sıkıcı olmaya başlıyor”. Bu aslında sanal alanda kimliklerin akışkanlığına ve kayganlığına 97 örnek teşkil etmektedir. E.T. ise tanıtım kartında özellikle bazı alanları boş bıraktığını bazı alanların gizli kalması gerektiğini ancak birisi ile tanıştıktan sonra bunların farkedilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu perspektiften bakıldığında E.T’nin yaptığı bu tercih de bir tür taktik olarak düşünülebilmektedir. Kişilerin tanıtım kartlarında en çok doldurdukları alan cinsiyetleri, doğum tarihleri, yaşadıkları yer, eğitim durumları, medeni halleri ve özellikle boy ve kilonun yer aldığı ve fiziksel tarifin yapıldığı alandır. Fiziksel özelliklere kişilerin kendilerini tanıttıkları ve kendilerinin doldurduğu alanda da sıkça vurgu yapılmaktadır. Kişiler, kişisel özellikleri yerine daha çok fiziksel özelliklerini bu alana taşımaktadırlar: Ö.K. “esmer, yeşil gözlü, 1.80 boyundayım” diye belirtmektedir. Goffman’a göre bireylerin ne oldukları değil başkalarınca nasıl göründüklerinin önemli olduğu düşüncesinden hareketle sanal ortamda bireylerin diğerlerini fiziksel özellikleri ile etkilemeye çalıştıkları ve görünmek istedikleri şekli sunmaya çalıştıkları söylenebilmektedir. Genellikle kendi fiziksel özelliklerini çok tarifleyen kişilerin tanıtım kartlarına resimlerini yerleştirmedikleri sadece özelliklerini belirterek belki de olmak istedikleri görüntüyü sunmaya çalıştıkları gözlemlenmektedir. Ö.K. aslında biraz “kel” olduğunu ama bunu tanıtım kartına yazmadığını belirtmektedir: “bunu belirtseydim belki de benimle konuşmazdın”. Resim yerleştiren kişilerden H.Ş. ise “nasılsa resmim var tekrar kendi fiziksel özelliklerimi neden anlatayım” şeklinde ifade kullanarak resim yerleştirildiğinde fiziksel özellikleri belirtmenin çok da anlamlı olmayacağını göstermiştir. Resim olmadığında karşısındaki kişinin genellikle yalan söylediğini ve farklı bilgiler verdiğini düşünmektedir: “kadınlarda çok rastladım, özellikle boy pos kısmında. Mesela birisiyle tanışmıştım boy 1.70 yazıyordu, konuşunca “aslında 1.65” dedi, görüştüğümüzde resmen ölçtüm 1.57 98 çıktı”. Resim yerleştirmeyen E.D. ise kendisini “oldukça yakışıklıyımdır, bütün kızlar bana bayılır, işyerinde bile en seksi ben seçildim” diyerek resim olmamasına rağmen kişilerin zihninde bir imaj oluşturmaya çalışmaktadır. Kişiler neden özellikle fiziksel özelliklerine vurgu yaparken hep iyi olan taraflarını sunarlar ya da hep en ideali yansıtmaya çalışırlar sorusu kişinin kendi dekorunu oluşturmasına bir cevap niteliğindedir. Sanal alanda yazılanların yüzyüze iletişime geçilmedikçe ispatlanmayacağı bilindiğinden kişiler bu alanlara istediklerini yazmakta ve istedikleri kimliğe ve görünüşe sahip olmakta özgürdürler. Tanıtım kartlarında kişinin aradığı cinsiyeti, aradığı ilişki türünü ve aradığı kişinin özelliklerini sıraladığı ikinci bölüm yer almaktadır. Beklentilerini herkes çok farklı biçimde tanımlamaktadır. Örneğin S.I. “dilime dilimle karşılık verecek ve kodlanmamış, geleneğin kalelerinden birinde mapus olmayan olsa da bulunduğu yeri yadırgayan bir anlaktır aradığım. Arkadaşlarının resimlerini kesip kendilerini aradan çıkarıp buraya pasta copy yapanlara diyecek bişeyim yok” ya da H.E. “ saygılı olsun, okumayı ve filmleri sevsin, pozitif olsun, lütfen okuma ve yazmayı internetin icadıyla sökenler yazmasın, ben anlatılmam yaşanırım diyenler hiç yazmasın, niyeti malum olanlar ise hiç iletişmesin” şeklinde beklentilerini ortaya koymaktadırlar. Bu tür beklentileri ayrıntılı tanımlayanlar olduğu gibi çok kısa ifade edenler de bulunmaktadır: H.Ş. “arkadaş aramıyorum. Başından beri aradığım eli yüzü düzgün okumuş yazmış bir kadın. Ankara dışı kesinlikle konuşmuyorum” kısa ifadesi ile aynı zamanda konuşmak istediği kişinin yaşadığı yer tercihini de belirtmektedir. Ö.K. ise sadece “ güleryüzlü ve sevecen olması yeterli” diyerek beklentilerini belirtmektedir. 99 Kişilerin istekleri doğrultusunda doldurdukları ama daha fazla bilgiye yer verildiği ve kendilerini daha fazla anlattıkları son bölüm ise kişiler tarafından diğer kişileri etkilemek ve daha fazla kendilerini gösterebilmek amacıyla doldurulmaktadır. Bu bölümde kişinin saç renginden vücut yapısına, dininden etnik kökenine, hobilerine, sevdiği yazarlara, okuduğu kitaplara, sevdiği yemeklerden tatil mekanı olarak favori gördüğü yerlere kadar geniş bir yelpazede bilgiler bulunmaktadır. Bu alanları da kişiler kendi isteklerine göre doldurmakta ve yine istedikleri an üzerinde değişiklik yapabilmektedirler. Sahip olunan fiziksel özelliklerin, kişilerin kendilerini anlatmadaki ağırlığı oldukça fazladır. Görüşülen kişilerin 16’sının tanıtım kartlarında mutlaka boy, kilo, saç rengi, göz rengi ve vücut yapılarını belirtmeleri diğer taraftan başka alanların (okunulan kitaplar, sevilen film yıldızları, sevilen yemek v.s.) çoğunlukla doldurulmadığı düşünülerek bu sonuca varılmaktadır. Fiziksel özelliklerin sunum şekillerine bakıldığında ise görüşülen sekiz kadının beşinin vücut yapısını “ince” görüşülen 12 erkeğin dokuzunun da “atletik” olarak tanımladığı görülmektedir. Dolayısıyla sanal ortamlarda diğer kişilerin bunu onaylama şansları ilk başta olamayacağı için kişiler kendilerini hep arzu edilen şekliyle sunmaktadırlar. Görüntüsünden rahatsız olmayan veya yazdığı görüntüsünü resimle pekiştirmek isteyenler ise bunu yerleştirdikleri resimle sağlamaktadırlar. Bazen de N’nin yaptığı gibi başka kişilerin veya mankenlerin resimleri de kendi resimleri gibi tanıtım kartlarına eklenebilmektedir. N. bu durumu, “nişanlım bu sitede chat yapmama kızmıyor ancak kendi resmimi koyarsam bunu kabul edeceğini sanmıyorum, o yüzden ben de beğendiğim bir kadının resmini yerleştirdim, çoğu zaman bunun dergiden alınmış bir resim olduğunu anlamıyorlar” şeklinde açıklamaktadır. 100 Sanal alanlarda bireyler beklentilerini ve yeteneklerini açıkça ortaya koymaktadırlar. Kişi kendisinde iyi bulduğu yönleri ortaya koyarken ki bunlar genellikle “güzelim, yakışıklıyım, sevimliyim, canayakınım, duygusalım” şeklinde ifadeler olurken kötü yönlerde en fazla “sinirliyim, kıskancım, farklıyım, soğuğum” şeklinde olmaktadır. İncelenen 20 kişinin tanıtım kartlarında “iki yüzlüyüm, içten pazarlıklıyım, egoistim, kibirliyim, yalancıyım” gibi toplumca kabul edilemeyecek tanımlamalara hiç rastlanmamıştır. Görüşülen 20 kişinin tanıtım kartlarının yanında siteye üye olan diğer kişilerin tanıtım kartlarının incelenmesi sonucunda, tanıtım kartlarında kişilerin diğer kişilerin kendileriyle ilgili düşünceleri önemsedikleri ve bu nedenle kendilerini toplumca standartlaşmış beğeniler dizgesiyle sundukları görülmektedir. Benlik projelerinin yaşam bulduğu sanal alanlarda dramatik gerçekleşme de olanaklı hale gelmektedir. Kişiler sosyal rollerini hatalı vurgulamayıp, kendileri ile ilgili sundukları kimlikleri inandırıcı ve gerçek yaşamaya başlamakta ve bu şekle dönüştürmektedirler. Bu bir yerde kişinin kendisini sunduğu veya beklentilerini sıraladığı alanda kendisine yönelik davranış beklentilerine de ve kişinin kendisine nasıl davanılması isteğine de bir gösterge sayılmaktadır. İdealle uyuşmayan etkinlikler gizlenmekte ve izlenim yönetimine göre belli taktikler yolu ile olumlu yönler ortaya koyulup olumsuz yönler en aza indirilmeye çaba gösterilmektedir. Kadınların erkeklere göre daha çok tanıtım kartlarında yazılanları önemsemekte ve bu alanda yazılanlara göre iletişim kurup kurmamaya karar vermektedirler. Genç olmak ve genç görünmek isteğini tanıtım kartlarında kendileri ile ilgili bilgileri farklı belirterek gerçekleştirebilen kişiler daha çok 35 yaş ve üzeri yaş grubuna dahil olanlardır. Kişinin kendisini ve özelliklerini sergileme imkanı bulduğu tanıtım 101 kartları diğer yönüyle kişinin sahip olduğu kültür ve entellektüel seviyesini de gösterebileceği, diğerlerinden farklılık yaratabileceği bir zemindir. Dolayısıyla eğitim düzeyi ve kültür seviyesine göre tanıtım kartları anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Eğitim alanında bir mesleğe sahip olanlar ise mesleklerine uygun olarak dilbilgisi kurallarını daha doğru kullanmakta ve kullandıkları dilin özelliklerine diğerlerine göre daha fazla dikkat etmektedirler. II.4.5.Semboller Sanal alanlarda kişilerin en çok kullandıkları ifade biçimlerinden biri de sembollerdir. Sembolün sözcük anlamı, biçimi ya da doğası ile bir düşünceyi ya da düşünceler bütününü çağrıştıran nesne ya da resim veya duyularla algılanamayan bir şeyi belirten somut şey veya işarettir. Semboller sanal alanlarda tanımda belirtildiği gibi duyularla gösterilemeyen tepkilerin ifadesi için kullanılmaktadır. Bir önceki bölümde sanal alanlarda kullanılan sembollerden bahsedilmişti. Bu semboller izlenim yönetimi çerçevesinde karşıdaki kişide belli bir etkiyi uyandırmak amacı ile kullanıldığı gibi (çiçek göndermek, kalp göndermek, göz kırpmak) sanal alanda yüzyüze iletişimde gösterilemeyen tepkilerin, yüzsel ifadelerin dışa vurumu olarak da kullanılmaktadır. E. pratik olduğundan ve iletişimin bu yolla kolay hale geldiğinden dolayı bu sembolleri kullandığını belirtmektedir. Sanal ortamda mimik, ses tonu olmadan iletişim kurmanın zor olduğunu ama bu sembolleri kullanarak neyin altının çizildiğinin belirgin hale geldiğini söylemektedir. M.A. “o anki duygu ve düşüncelerimi daha iyi anlatabilmek için genellikle sembolleri kullanıyorum. Mesela çok sevindiğim bir an, hınzırlık yaptığım bir an, sevimli ya da şirin görünmeye çalıştığım bir an, gülümsemek istediğim bir an hep bu sembolleri kullanırım. Birisine kompliman yapmak istediğimde de çiçek gönderiyorum” Ç.B. 102 ise bu durumu “konuşurken komik bişey yazıldı mesela, güldüm diyemezsin ki.. Yazıya dökülemeyen ifadeler için bu sembolleri kullanıyorum” şeklinde ifade etmektedir. Sembol kullanımının sanal alanlarda duyguları ifade etmede faydalı olduğunun düşünülmesinin yanı sıra bu sembollere çok fazla yer verilmesinin de hoş olmadığına dair görüşler de vardır. Ç.B. “sembolleri çok fazla kullanmak hoş olmuyor, karşındaki kişinin seninle ilgilenmediğini, başından savdığını düşünüyorsun”. M.A. bu konuda “bazıları herşeyi sembole bağlıyor. Anlamak ya da anlaşmak zor oluyor ve yadırgıyorum, rahatsız oluyorum. Bu konuşmayı anlamsız kılıyor. Görmekten bahsederken göz sembolü kullanmak çok da anlamlı değil” demektedir. Duruş, yüz ifadesi gibi ilişkiyi sürdüren etkinliklerin yerini sanal alanlarda sembol kullanımı almaktadır. Kişiler birbirlerini daha rahat anlayabilmek ve kendi duygu ve düşüncelerini daha kolay ifade edebilmek için sanal alanlara özgü pratiklerden biri olan bu sembollere başvurmaktadırlar. D.B. bu konuda sanal ortamlarda ses tonu ve mimikler işin içine girmediği için yanlış anlamaların arttığını ve bu eksikliğin sembollerle giderilmeye çalışıldığını ifade etmektedir. Bunların dışında kişiler kendilerine özgü semboller de geliştirmektedirler örneğin N. cümleleri birbirine bağlarken “ve” bağlacını kullanmak yerine “+” işaretini kullanmaktadır: “duygusalım + güzelim” gibi. H.Ş. ise “bir” kelimesi yerine sayı ile “1” yazmaktadır: “yalan yazanların öyle 1 derdi var sanırım” gibi. Görüşülen kişilerin sembollere benzer nedenlerle başvurdukları belirlenmiştir. Burada izlenim yönetimi çerçevesinde kişilerin karşılarındaki kişileri etkilemek amacı ile sembolleri kullanmaları taktik sayılmaktadır. Kişisel cephede yer alan yüz ifadesinin yerini burada semboller almaktadır. (üzgün, mutlu, ağlayan, kızgın yüz sembolleri gibi) Diğer kişiler üzerinde iyi bir izlenim bırakma güdüsünün 103 sanal alanlarda da değişmemesi sembollerle çiçek ya da kalp göndermenin bir açıklaması sayılmaktadır. Görüşülen 20 kişinin 18’inin sembolleri az ya da çok kullandıkları sadece iki kişinin sembolleri hiç kullanmadıkları belirlenmiştir. Bu iki kişiden H.E., sembol kullanmanın konuşacak kayda değer birşey kalmadığında kullanıldığından, Ö.A. ise konuşacak birşey bulamayan kişilerin tercihi olduğu için hoşlanmadıklarını ve kullanmadıklarını belirtmişlerdir. 30 yaş ve altı gruba ait olan kişilerin ve erkek katılımcıların sembolleri daha yoğun kullandıkları gözlemlenirken çok fazla sembol kullanımının çoğunluğun hoşuna gitmediği ve iletişimi anlamsız hale getirdiğine dair görüşler tesbit edilmiştir. II.4.6.Dil Kullanımı Sanal alanlarda kişilerin geliştirdiği özel bir dil kullanılmaktadır. Dilbilgisi kurallarına uygun konuşmalar olduğu gibi genellikle kısaltmalar, yabancı kelimeler, kişisel değişiklikler kullanılmaktadır. İnternetin kendine özgü olan dilindeki kısaltmalardan daha önce bahsedilmişti. Görüşülen kişilerin 19’unun kısaltmaları kullandığı tespit edilmiştir. Bunlardan en çok kullanılanı mrb, slm, nbr’dir. Aynı zamanda “iyi” yazmak yerine “ii”, “nasıl” yazmak yerine “nası”, “birşey” yazmak yerine “bişii” yazılmaktadır. Dilbilgisi kurallarını ise katılımcıların pek çoğu düzgün olarak kullanmamakta hatta bazıları özellikle farklı olabilmek adına yanlış yazımlarda bulunmaktadırlar. Yabancı kelime kullanımında en sık tercih edilenler ise “ok” ve “bye”dır. Görüşülen kişilerin tamamının bu kelimeleri kullandığı gözlemlenmiştir. Kişiler kendilerini ifade ederken günlük konuşma dilindeki gibi kelimeleri kullanmaktadırlar. Örneğin “gidiyom, yapıcam, zorunda dilim” gibi kullanımlarla kendilerine özgü bir dil yaratmaktadırlar. Görüşülen kişilerden S.I. bu konuda kendince hayli sıradışı kullanımlar gerçekleştirmektedir. S.I.’nın bu 104 kullanımlarına örnek olarak şunlar söylenebilmektedir: “herkesi seviyorum insan kardeşlerim diyorum her goz bende derin etki birakir ve onlari hafizamda doplar pasta copy yaparim. Onyargilari dayadmaci ve ruhu köleleştirici olarak buluyorum ve bunun ayrimcilik oldugunu duşunuorum”. Bu kişi “t” yerine “d” harfini kullanarak, “tamam” yerine “damam” yazmayı, bazı harflerin noktalarını özellikle koymamayı, “yüksek lisans” yerine “yükselen lisans” yazmayı, “hacettepe” yerine “hacattapa” yazmayı, “tolstoy” yazmak yerine “dolstoy”, “ankara” yerine “anacara”, “itiraf” yerine “idiraf”, “evet” yerine “ebet” yazmayı tercih etmektedir. Bunu neden yaptığı sorulduğunda ise “gramer bilgisi ve yazım kuralları, ben bu tür kurallar manzumesinden kurtulmak için burdayım, sen bunlardan bıkmadın mı?” demiştir. Bir anlamda kendisini internetin özgür kıldığını, istediğini istediği biçimde söyleyebileceğini, bu konuda kimsenin onu sınırlayamayacağını ve kendisini bu şekilde ifade etmek istediğini belirtmiştir. Kişilerin bu tür kullanımlarını diğerlerinden farklı olmak adına yaptıkları ya da dikkat çekmek amacıyla belirli bir taktik sıralamasıyla yaptıkları da şüphesizdir. Bahsedilen kişinin tanıtım kartı da aynı yazım şekline sahip olmakla beraber vurgulamak istediklerini büyük harflerle yazması da beklediklerinin bir göstergesi sayılabilmektedir. Sanal alanlarda yapılan konuşmalarda klavyeyi hızlı kullanmak karşıdaki kişiye anında cevap verebilmek önemli sayılmaktadır. Konuşulan kişinin sıkılmaması, başka biri ile konuşuluyor hissinin yaratılmaması için ne kadar hızlı cevap verilirse sanal alanda o kadar iyi bir konuşma partneri sayılmaktadır. Görüşülen kişilerin çoğu da hızlı yazabilmek adına özenli özensiz kelime hataları yapmaktadırlar. E.T. bu konuda “ne yapayım aklımdan geçenleri burada yansıtmak istediğimde bir bakıyorum kelimeler yanlış yazılmış ama zaten ne önemi var ki anlaşılmıyor mu ki?” demektedir. T.G.B. ise 105 tanıtım kartında kendisini ifade ederken dilbigisi kurallarına hiç dikkat etmemekte kendi deyimiyle “gelişigüzel” yazarak kendini sunmaktadır: “insana deyer verması yetarli” veya “kulağa hoş gelen her muziği dilerim” gibi. Kısaca sanal alanda dil kullanımın dilbilgisi kurallarına uygun olması, noktalama işartelerinin kullanılması çok fazla önemsenmemektedir. Tam tersine bu konuyu çok önemseyen ve dilbilgisi kurallarına uygun konuşmayanlarla iletişime geçmeyenler de bulunmaktadır. Bunlardan Ö.A. herkesin özensiz olduğunu, karşılarındaki kişiye saygı duymadıklarını düşünerek iletişime geçmeyi reddetmektedir. 20 kişiden sadece Ö.A.’nın görüşü genel görüşten farklıdır. Kısaltmalar ve semboller ise çokça başvurulan bir yoldur. Diğer taraftan kişiler kendilerince tanımlamalar da yapmaktadırlar. H.Ş. iletişim kurduğu karşı cinsteki diğer kişileri “müşteri” olarak tanımlamakta ve konuşmalarında bunu kullanmayı tercih etmektedir: “Müşteri resmimi görsün de ona göre iletişime geçsin”. Küfüre ise sanal alanlarda çok sık rastlanılmaktadır. Karşıdaki diğer kişinin kendisine herhangi birşey yapamayacağını bilmek, internetin bu anlamda özgür bir iletişim alanı sunması, çoğunlukla da doğru isimlerin ve kimliklerin yansıtılmamasının verdiği rahatlıktan ötürü kişiler kolaylıkla küfür edebilmektedirler. Hoşa gitmeyen bir sözde veya durumda çok rahatlıkla iletişim yarıda kesilebildiği gibi, küfür dışında da istenilen hakaretler edilebilmektedir. Çünkü sanal alanlarda bu anlamda bir denetim olmadığı ve kimliklerin tespitlerinin güçlüğü buna olanak sağlamaktadır. Görüşülen kişilerden H.Ş. sohbetlerin sonunda araştırmacıya “sen arkadaş değilsin, iyi biri olabilirsin ama seninle işim olmaz, sen pragmatistsin işine gelince konuşuyorsun yani bir ..ikim değilsin” yazarak hoşuna gitmeyen tavra küfür ve hakaretle karşılık vermiştir. Çoğunlukla da kişiler harflerin tamamını büyük yazarak internetin kendine özgü olan 106 dilinde bağırdıklarını ifade etmektedirler. Çünkü tamamı büyük harflerle yazılan kelimeler sanal sohbette bağırmak ile eşanlamlıdır. Örneğin S.I. “BEN DİLİME DİLİMLE KARŞILIK VERECEK BİR DİL VE BEDEN ARAYIŞI İÇİNDEYİM” şeklinde yazarak hem duruma karşı verdiği tepkiyi hem de sanal alandaki beklentisini ortaya koymaktadır. Kişilerin sanal alanlarda beklentilerini ortaya koymada en çok dili kullandıkları, kendilerine özgü ifade şekilleriyle bunu destekledikleri, semboller, kısaltmalar, argo ifadelerle duygularını daha rahat karşılarındaki kişiye yansıttıkları, tüm bu dil kullanımlarında da dilbilgisi kurallarının “zaten bir önemi yok” düşüncesiyle arka plana itildiği görülmektedir. H.Ş. “hayır” anlamında “cıks” yazmaktadır ki bu normal hayatta hayır anlamına gelen bir sestir. Burada bu ses yansıtılamayacağı için ancak yazı ile belirtilerek hayır anlamında kullanılmaktadır. E.T. ise kızdığında ya da herhangi bir şeyi üstüne basa basa vurgulamak istediğinde bunu “hayııırrrrrrrrrrrrrrr” şeklinde ifade etmektedir. Konuşmalarda kişilerin kullandıkları kelimeler ve bunları kullanış biçimleri de kişiler hakkında çeşitli ipuçları vermektedir. Nasıl ki yüzyüze ortamlarda konuşularak bir kişi hakkında bir yargıya varılınıyorsa sanal alanlarda bunun yerini yazışarak konuşmak almaktadır. Kimileri özellikle niyetli olarak farklı ifadeler ve kurallara aykırı tercihler yaparak cephesini oluştursa da görüşülen kişilerin çoğunluğu bunu niyetli bir eylem olarak yapmamaktadır. Tanıtım kartında lisans üstü bir eğitim seviyesine sahip olduğunu belirten T.G.B.’nin her kelimesinin yazım yanlışlarıyla dolu olması, kurduğu cümlelerin bir anlam bütünlüğü taşımaması bu konuda verdiği bilgi konusunda şüphe uyandırmaktadır. Sanal alanlarda dil kullanımı kişilerin kendilerini sunduğu (give) ve kendilerini ele verdiği (give off) kavramlarıyla açıklanabilmektedir. Yukarıdaki örnekteki gibi T.G.B.’nin sahip 107 olduğunu ileri sürdüğü özellik, konuşmalarıyla ve bu konuşmalarda kullandığı dilin yapısı ile kendisini ele vermektedir. İzlenim yönetimi kavramınca kişilerin hep olumlu yönlerini kendi dilsel ifadeleriyle ortaya koydukları görülmektedir. Dil kullanımında kadınların doğru ifadelere daha fazla önem verdikleri ve karşılarındaki kişilerden de bu önemi bekledikleri saptanmıştır. Kadınlar kendilerince bunu kıstas alarak seçiciliklerini şekillendirmektedirler. Kısaltmalara, İngilizce ifadelere ve yanlış yazımlara erkek katılımcılarda daha sık rastlanmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi eğitim düzeyi yüksek olan kesim ve sahip olduğu mesleği dilin doğru kullanımını gerektiren kişiler daha dikkatli ve özenli sunumlar yapmaktadırlar. II.4.7.Resimler Tanıtım kartlarında kişiler için en önemli bölümlerden biri de bu alana yerleştirilen resimlerdir. Katılımcılardan S.I. tanıtım kartında resim olmazsa kimse ile iletişime geçmeyeceğini mutlaka resim olması gerektiğini belirtmiştir. Kimi için çok belirleyici olan bu alan kimileri içinse E.D.’nin de belirttiği gibi “nasıl olsa beni tanıyınca ve konuşunca bana resim gönderecektir” gibi bir düşünceye sahip olup önemsenmemektedir. Yine de görüşülen kişilerin çoğunluğunda resim olmasının tercih edildiğini, çünkü konuşulan kişinin nasıl biri olduğunun kişilerin kafalarında bir çerçeve çizmesi bakımından önemli olduğu vurgulanmıştır. H.Ş. “resim çok farklı bir şey, resim olduğunda kiminle konuştuğumu biliyorum, o kişiyi benimle konuşurken hayal edebiliyorum” diyerek resim olmasının kendisi için önemini vurgulamaktadır. M.A. sohbete başlar başlamaz karşısındaki kişiden eğer tanıtım kartında resim yoksa resim istediğini belirtmektedir. Bu şekilde konuştuğu kişi hakkında daha rahat hayal kurabileceğini ifade etmektedir. Kişiler gerçekten kendi 108 resimlerini bu alana yerleştirdikleri gibi N. gibi de başka birinin resimlerini de koyabilmektedirler. N. bu konuda açıkça kendi resmi olmadığını belirtmiştir: “resimdeki ben değilim ama tanışıp güvendiğim insanlara gerçek resmimi gönderirim”. Görüşülen kişilerin 11’inin bu sitede resmi yer almaktadır. Resimlerin analizleri yapıldığında ise şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır: genellikle kişiler çalıştıkları işyerinde veya yaptıkları işe göndermeler yapılan resimler tercih etmekte (örneğin inşaat mühendisi olan H.Ş.’nin şantiye ortamında çekilmiş baretli resmi gibi veya bilgisayar teknisyeni olan K.A.’nın bilgisayarla dolu bir odada çekilmiş resmini yerleştirmesi gibi), fiziksel olarak kilolu olanlar sadece yüz resimlerini bu alana yerleştirtirmekte (örneğin D.B’nin yakından çekilmiş ve sadece yüzünü gösteren resmini yerleştirmesi gibi), kişilerin kendilerini sundukları kimlikle örtüşen resimler tercih etmekte oldukları (kendisini hızlı, gecelerin adamı olarak tanımlayan T.G.B.’nin bir barda çekilmiş ve bira içerken olan resmini yerleştirmesi gibi), görece daha iyi göründükleri resimleri yerleştirdikleri (M.A.’nın yerleştirdiği resimlere ilişkin olarak “bu resimler çekildiğinde zayıftım şimdi yaklaşık 10 kg. fazlam var” demesi gibi veya E.’nin atletik vücudunu öne çıkartan bir kıyafetle ve yaşını gizlemek için uzaktan çekilmiş resmini yerleştirmesi gibi) görülmektedir. Resimlerde genellikle kadınların saçları yapılı ve özenli, makyajlı oldukları erkeklerin de tıraşlı oldukları belirlenmiştir. Dolayısıyla kişiler ideali sunma gayretlerini resimlerini yerleştirerek de sürdürmekte ve kişisel cephelerini buna göre oluşturmaktadırlar. H.Ş. neden tanıtım kartına resim koyduğu sorulduğunda “nasıl bi tip olduğumu görsün herkes” ifadesini kullanmaktadır. Site editörlerince kendi sitelerinde iyi bir resim nasıl olmalı şeklindeki öneriler ise şöyledir: “günlük yaşamınızdaki gibi görünün. Saç baş yapılı, aşırı makyajlı bir resim gönderirseniz buluşma günü 109 geldiğinde karşınızdakini hayal kırıklığına uğratabilirsiniz. Çoçukluk resminiz, lisedeki resimleriniz olmamalı şimdiki haliniz ne ise o olmalı. Flu bir resim koymanız çok anlamsız, yüzünüzün rahatlıkla görülebildiği boydan bir resim koyarsanız en doğrusunu yapmış olursunuz. Grup resimleri kesinlikle olmasın. Kendinize resimde işaret koysanız dahi bunu yapmak iyi birşey değil. Bir resim işleme programında birden fazla resminizi biraraya getirmeyin. Resimlerinizin üzerinde telefon numarası, e-mail adresi, isim soyad gibi bilgileri kesinlikle yazmayın, toplum içinde nasıl olmanız gerekiyorsa öyle olmalısınız, giyinik olun, unutmayın burda yalnız değilsiniz burda onbinlerce kişi var”25 T.G.B. ise tanıtım kartlarında resim olmasının başkaları ile iletişim kurmada en etkili faktör olduğunu belirtmektedir: “Çok kişiye mesaj attım kimseden cevap gelmedi, resmi bir yerleştirdim, mesajlar doldu taştı” demektedir. Fiziksel tercihlere göre iletişime geçilecek kişiyi belirlemenin bir yolu olan resimler, kullanılmadığında da karşı tarafta bir merak uyandırmaktadır. Yapılan sohbetlerde 12 kişi araştırmacının sitede resmi olmadığı için bunun fazlasıyla merak uyandırdığını ve yüzyüze görüşmek istediklerini belirtmişlerdir. Bu alanda kadın ve erkek katılımcıların resimlerinde farklılıklar göze çarpmaktadır. Erkeklerin mesleklerini icra ederken çekilen ve kamu mekanlarında resimleri varken kadınların yüz ve fotoğrafçı resimleri yer almaktadır. Diğer taraftan kadınların tanıtım kartlarına resim yerleştirme oranı erkeklere kıyasla çok düşüktür. Bu alanda erkeklerin bu anlamda daha rahat davrandıkları düşünülebilir. Erkeklerin resimlerinde mesleklerine yapılan vurgu göze çarparken, 30 yaş ve üzeri kesimin genç göründükleri, sahip oldukları yaşı yansıtmayan resimlerini yerleştirdikleri de saptanmıştır. 30 yaş 25 www.itiraf.com/arkadasbulsana 110 altındaki kesimin ise genellikle resimlerini tanıtım kartlarına yerleştirmedikleri ve özellikle 25 yaş altındaki kişilerin başka kişilerin resimlerini yerleştirdikleri bu anlamda bu kısmı pek ciddiye almadıkları da görülmektedir. II.4.8.Zaman ve Mekan Sanal alanlarda biçimsel özelliklere ilişkin olarak en son konuşma zamanları ve yerlerinden bahsedilebilir. Görüşülen 20 kişinin 16’sı internete işyerinden bağlanmakta, evinde bilgisayar olmamasından veya evli olanlar eşine ve çocuklarına vakit ayırması gerektiğinden evden internete bağlanmadıklarını ifade etmişlerdir. Dolayısıyla çok büyük bir çoğunluk internete ve bu sanal alanlara gündüz işyerinden katılmakta ve yaklaşık sekizi bu alışkanlığını akşam ve gece evinden de sürdürmektedir. Diğer dört kişi ise bu sanal alana evinden katılmaktadır. Bu durum DİE’nin yaptığı alan çalışmasını doğrular niteliktedir. Bahsi geçen alan çalışmasının verilerine göre de internete en sık işyerinden bağlanıldığı saptanmıştır. Bu çalışmada yaşanılan yer olarak sadece Ankara ili seçildiğinden dolayı bu anlamda bir kıyaslama yapılmamıştır. Görüşülen kadın katılımcılardan sadece biri evinden de internete bağlanmakta geri kalanların tamamı ise sadece işyerinden iletişim kurmaktadır. Erkeklerin ise büyük bir çoğunluğunun yine işyerinden bu sanal alanlara katılmakta oldukları ancak kadınlara oranla daha fazla erkeğin evlerinden gece de internete bağlandıkları tesbit edilmiştir. Kişilerin işyerlerinden internete bağlanabilmeleri ancak masa başında ve ofis ortamında çalıştıklarında mümkün olmakla beraber evli katılımcıların evlerinden internete bağlanmayı tercih etmedikleri, bekar kişiler için ise böyle bir durumun söz konusu olmadığı saptanmıştır. 111 II.5.İçeriğe İlişkin Tartışmalar Bu bölümde görüşülen kişilerin birbirlerini anlama biçimleri, neye göre anlamlandırdıkları, diğer kişileri anlama çabaları, kendilerini sunmanın dilde karşılığı, dilsel oyunları, karşılarındaki kişilerden beklentilerini ifade ediş biçimleri, karşılarındaki kişilere kendilerini sunarken kullandıkları taktikler (yetenekler, beklentileri, kendini sevdirme, beğendirme ifadeleri, beğendirme çabaları, sık kullanılan tanımlamalar, aynı görüşte olma, lütufta bulunma ifadeleri, sanal sohbet amaçları) tartışılacaktır. II.5.1.Kullanılan Taktikler Sanal alanlarda kişilerin beklentilerini ortaya koyuş biçimleri hep metin temelli olmaktadır. Yüzyüze iletişimin yapısında olan ve fiziksel etkileşime dayalı etkenler burada geçerliliğini yitirmektedir. Bu gibi etkenlerin sanal alanlarda yerini başka karşılıklar almaktadır. Kendilerini, kendi oluşturdukları tanıtım kartları ile veya bilgisayar ekranına yansıyan kelimeleri ile ifade eden bireyler farkında olarak ya da olmayarak kendileri ve kimlikleri ile ilgili ipuçlarını karşı tarafa vermektedirler. Bu sunuş sırasında kişiler belli bazı taktikler kullanma yoluna gitmektedirler. Kuramsal çerçevede de değinildiği üzere bu taktiklerin en çok kullanılanı kendini tanıtmaya yönelik taktiklerden kendini sevdirme taktiğidir. Kişi karşısındaki kişinin hoşuna gideceği şekilde konuşmakta ve beğeni oluşturacak biçimde sözcükler kullanmaktadır. Ancak bu yol ile iletişim devam ettirilebilir. Sanal alanlarda iletişimin bir anda kesilebilmesi karşıdaki kişinin mesajlarına engel koyma anlamındaki yasaklama çok kolay mümkün olmaktadır. Bu yüzden kişiler iletişim kurmak istedikleri kişiye bu doğrultuda yaklaşmakta ve buna uygun sunumlar yaparak düşüncelerini ifade etmektedirler. Kişiler yeteneklerini ve beklentilerini yine 112 yazarak ortaya koymaktadırlar. Kendilerini ve yeteneklerini tanımlarken seçilen ifadeler hep arzu edilen ve herkeste beğeni oluşturacak şekilde kurgulanmaktadır. Yani gerçekte sahip olunan özelliklerden çok daha fazla toplumun resmi olarak itibar gören ve arzu edilen değerleriyle birleştirme eğilimi içerisinde olmaktadırlar. İdealle uyuşmayan etkinlikler saklanmaktadır. Kendini sevdirme taktiğini kullanan kişiler, bunu karşı tarafın hoşuna gidecek ifadelerle (E.’nin yaptığı gibi “çok zekisin ve ben de zekama karşılık verebilecek birini buldum galiba” veya M.A’nın yaptığı gibi “kendimi herkesten farklı buluyorum ve çok özel olduğumu düşünüyorum” gibi veya K.A’nın yaptığı gibi hep sizli bizli ifadeler ve cümlelerle ve sürekli teşekkür ederek, bir anlamda kibarlığını ve nezaketini göstermek amacıyla) ortaya koyulmaktadır. Bu ortaya koyuşlarda kişiler kendilerince tanımlamalara da gitmektedirler. Örneğin T.G.B. mesleği kısmına insan kaynakları müdürü yazmış, ancak yapılan sohbetlerin sonucunda kişi kendisine ait şirketleri olduğunu söylemiştir. Aslında bu bir anlamda “patron” olmanın sanal alandaki karşılığıdır. Kişi meslek bilgisinin yer aldığı bölüme şirket sahibi ya da patron demek yerine buna en uygun karşılık olduğunu düşündüğü mesleği yazmıştır. Benzer biçimde E. ise havacı subay olmasına rağmen mesleğine yönetici yazmıştır. Yöneticiliğin bir meslek olmadığı ve kişinin asıl mesleğinin subay olduğu düşünülürse burada da kişinin kendisini yönetici olarak göstermek istemiş olduğu düşünülebilir. Benzer şekilde Ç.B. mesleğinin muhasebe olmasına rağmen bu alana yönetici yazmakta ve “eğer mesleğim subay olsaydı o zaman açıkça yazardım, subay olmayı çok isterdim” demektedir. Diğer bir alanda da E.T. etnik kökenine “Türk” yazmasına rağmen yapılan sohbetlerde etnik kökeninin aslında “Kürt” olduğunu, bundan hiç bir zaman utanç duymadığını dile getirmiştir. Neden Kürt yerine Türk yazdığı sorulduğunda ise “burada öyle yazmayı uygun buldum” demiş 113 ve sonrasında kökeninden utanmadığını belli etmek istercesine orda yazılı olan bilgiyi değiştirmiştir. Gelen tepkilere göre kişilerin tanıtım kartlarındaki bilgilerini değiştirmeleri bu örnekte görülebilmektedir. Burada yapılmaya çalışılan kişinin arzu ettiği imajı diğer kişilere yansıtma isteğidir. Bu gibi örnekler çoğaltılabileceği gibi burada dikkat çekici olan kişinin kendisine neyi uygun buluyorsa ya da neyi uygun bulup karşısındakine yansıtmak istiyorsa o şekilde bir sunuş biçimi kullanıyor olmasıdır. Bu elbette kişinin görünüşü anlamına gelen sosyal statüsünü belirleme ve diğer kişileri etkilemek için sergilediği performans olarak da görülebilmektedir. Bir diğer katılımcı F.Ö. ise mesleğinin sekreterlik olmasına rağmen kendisini sigortacı olarak tanıtmış ve bunun nedenini de “benim gerçekte kim olduğumun, ne yaptığımın ne önemi var, öyle yazmak istedim çünkü gerçekleri burada beyan etmek pek güvenli değil bence” şeklinde açıklamaktadır. Aynı zamanda bekar olmasına rağmen kendisini farklı biri olarak gösterme çabasından ve tanınma korkusundan medeni durum bilgisine boşanmış yazmıştır. F.Ö’nün tanıtım kartında karşısındaki kişilerden beklentilerine dair “cesur çiftleri ve tek bayanları bekliyorum” ifadesi sanal alanda ne aradığını, ne bulmaya çalıştığını ve karşısındaki kişiden sadece cinsel yönden bir beklentisi olduğunu belirtmektedir. Sadece bu tek cümlenin yer alması ve kendisi ya da beklentileri hakkında daha başka bir görüşe yer vermemesi sanal alandaki bulunma nedenini açıklamaktadır. Ö. ise bu konuya ilişkin olarak “herkes yakışıklı herkes bekar ve en az bir dil biliyor bırak Allah aşkına, kim inanır ki bunlara” diyerek sanal alanda kişilerin kendilerini olduklarından farklı sunduklarını belirtmektedir. F.Ö. ise “dikkat ettiysen burda herkes mühendis, doktor, kariyer sahibi, yakışıklı, alımlı ve çekici. İnsanların çok büyük bir bölümü egolarını tatmin 114 için giriyor. Gerçek hayatta olmak isteyip de olamadıklarını burda yaşıyorlar diye düşünüyorum” demektedir. Bireylerin kendilerini sevdirme için kullandığı taktiklerden bir diğeri de lütufta bulunmadır. E.D. sohbet süresince araştırmacıya sürekli “sorgu meleğim benim” diye hitap ederek sürekli iltifatta (çok tatlısın, çok zekisin, seni hiç kıramam gibi) bulunmuştur. Bunun yanı sıra fiziksel görünüşe hiç önem vermediğini, önemli olanın kişinin “beyni” olduğunu ifade eden E.D. bu anlamda da bir taktik kullanmaktadır. Benzer şekilde S.I. “çok zekisin” diyerek araştırmacıyı etkilemeye çalıştığını açıkça ifade etmiştir. Kendini yüceltme taktiği de kişiler tarafından sanal alanlarda sıkça başvurulan taktiklerden biridir: “İyi biriyimdir, başkalarının kötülüğünü istemem, çevreme karşı duyarlıyımdır, esprili yardımsever, sıcakkanlı ve önyargısız buluyorum kendimi” diyen E. gibi veya “ sabırlıyım ve yaşamayı severim, doğalım, sadeyim ve burda hep dürüstüm” diyen E.T. sayılabilmektedir. Ayrıca E.T. araştırmacıya sürekli semboller yolu ile çiçek göndererek sanal alanlarda kendine özgü bir nezaket kuralını da yerine getirmektedir. Neden sürekli çiçek gönderdiği sorulduğunda ise karşısındaki kişiyi yüceltmek için “hakedene gönderirim” ifadesini kullanmıştır. K.A. ise “güzel ve değerli bir insan olduğun ortada” diyerek karşısındakini yüceltmekte hemen arkasından “tanışmak istememin nedeni de bu” diyerek bir anlamda neden bu taktiği kullandığını da kendisi açıklamaktadır. Kendini yüceltme taktiğini sanal alanın pratiklerine göre yapmaya çalışan T.G.B. “üç gündür buraya üyeyim, yaklaşık 35 arkadaşım var, hemen hemen hepsini, herşeyi biliyorum” demektedir. Sanal alanda çok talep gören ve çok arzulanır bir kişi olduğunu ispatlamak istercesine karşısındaki kişiye bunu sunan T.G.B., kendisinin “başak erkeği” olduğunu dolayısıyla “sevecen, canayakın, her ortama ayak uyduran, 115 paylaşmasını bilen” bir kişi olarak tanımlayarak da kendini övmektedir. Sohbetin her aşamasında sürekli 35 arkadaş edindiğini vurgulayan T.G.B. kendisinin niteliklerini övmeyi de hep bu duruma bağlı olarak yapmaktadır. Kişiler sanal ortamlarda alçakgönüllü davranarak karşısındaki kişileri etkileme yoluna gitmektedirler. Görüşülen kişilerden E.’ye tanıtım kartına yerleştirildiği resminde çok genç ve hoş göründüğü söylendiğinde26 buna verdiği tepki “aslında orda göründüğü kadar genç değilim” olmuştur. Diğerini yüceltme anlamında da “özür dilerim, şimdi çıkmalıyım, planlı bir toplantım var, yoksa seninle bu hoş sohbete doyum olmuyor” ifadesini kullanmıştır. M.A. ise “kafası çalışan fazla insan denk gelmiyor burada” diyerek araştırmacıyı yani karşısındaki diğer insanı yüceltmektedir. Kendini yüceltme taktiği ile ilintili olarak E. “insanların üzerinde her zaman olumlu bir etkim vardır” ifadesini kullanmaktadır. E.T. ise kendisinin çok zeki olduğunu ve karşısındaki kişiyi görmeden de nasıl biri olduğunu anlayabildiğini ifade ederek kendini yüceltmektedir. M.A. ise kişilerin genellikle sanal alanlardan seks beklentisi olduğunu söylemekte ve “beni diğerlerinden ayır, bu kadar konuştuk ve sana hiçbirşey teklif etmedim” diyerek bu anlamda farklılığını ortaya koymakta ve kendini yüceltmektedir. Lütufta bulunma taktiği için kişilerin sanal alanda gösterdiği çabalardan bazıları, hızlı bir biçimde yazmak, sorulan soruları ayrıntılı yanıtlamak, kendisi ile ile fazlaca bilgiye yer vermek sayılabilir. E. bu taktiğe uygun olarak her soruya ayrıntılı olarak cevap vermiş, tüm sohbet boyunca çok kibar bir tutum içerisinde dilbilgisi kurallarına uygun hızlı yazışarak iletişim kurmuştur. Lütufta bulunma ve diğerini yüceltme amacıyla özellikle karşı cinsteki kişiler araştırmacıya fazlasıyla yardımcı olmaya çalışmışlar ancak mutlaka bunun sonucunda tanışma, buluşma, beraber 26 Araştırmacı yapılan bu sohbetlerde izlenim yönetimi taktiklerine uygun olarak kendisi de bilinçli olarak bu taktikleri kullanmıştır. Görüşülen kişilerin verdikleri tepkiler değerlendirilerek buradan da bir takım sonuçlara ulaşılmıştır. 116 yemek yeme tekliflerinde bulunmuşlardır. Lütufta bulunma taktiğine örnek olarak E.T.’nin “seninle sabaha kadar konuşurum, sana yardımcı olmak için” demesi sayılabilmektedir. Kişi bu yolla hem diğerini yüceltme hem de lütufta bulunma taktiğini kullanmaktadır. Ayrıca kendisinin araştırmacıya çok yardımı olduğu düşüncesi ile mutlaka kendisine içecek birşeyler ısmarlanmasını ve tanışmayı istemiştir. K.A. ise araştırmacıya “tanıtımın ilgimi çekti, belki dedim kazanabilirim bu insanı” diyerek lütufta bulunmaktadır. Bu taktiklerin güdüleyen nedeni iletişimin yüzyüze ortama taşınması isteğidir. Çünkü karşı cinsten olan bütün katılımcılar istisnasız aynı ya da benzer tekliflerde bulunmuşlardır. T.G.B.’nin “çok komiksin, çok tatlısın, canım ya, iste sabaha kadar seninle konuşurum, her türlü işimi gücümü bırakarak” demesi de karşı taraf için bir lütufta bulunma örneği sayılmaktadır. Tedeschi ve arkadaşlarının (1985) kendini tanıtmaya yönelik olarak belirledikleri taktiklerden bu alanda en çok kullanılanı kendini sevdirme taktiğidir. Görüşülen kişilerin 18’inin bu taktiği kullanması ve bunun yanı sıra kendini sevdirme taktiğinin alt başlıkları olan diğer taktiklere de sıkça başvurmaları bunun bir göstergesidir. Özellikle kendini yüceltme, diğerini yüceltme ve lütufta bulunma taktikleri kullanılmaktadır. Yine görüşülen kişilerin 16’sının da bu sayılan üç taktiği birden kullandıkları saptanmıştır. Görüş birliği çok fazla tercih edilmemektedir. Bir diğer kendini tanıtmaya yönelik taktik olan niteliklerini tanıtma ise taktik olarak değil bu alanın genel işleyişi içinde yer almaktadır. Tüm katılımcılar bu alanda mutlaka tanıtım kartları yolu ile niteliklerini tanıtmaktadır. Ancak bu taktiğin uygulanışında değil içeriğinde bir takım farklılıklar olmaktadır. Niteliklerini tanıtma herkes tarafından farklı biçimlendirilmekte, kişiler kendilerini arzu edilene göre konumlandırmaktadırlar. Dolayısıyla görüşülen 20 kişinin tamamının niteliklerini 117 tanıtma taktiğini kullandıklarını söylemek yanlış olmaz. Örnek olma taktiğine ise bu alanlarda hiç rastlanmamıştır. Görüşülen kişilerden hiçbiri bu taktiğe başvurmamaktadır. II.5.2.Sanal Alandan Beklentiler Sanal alanda kişilerin ne bekledikleri veya neden bu alanlarda oldukları ise farklı nedenleri içermektedir. E.D. “büyük şehirlerde kimse kimseyi tanımıyor, sanal alan tanışmak için en uygun araç diye düşünüyorum. Mesela biriyle tanışıyorum önce telefonlaşıyorum sonra buluşuyorum. Tanıştığımda soğuk bulursam bir daha arayıp sormam. Değişik bir ortamım olsun diye burdayım. Benim gibi çok çevresi olmayan kişiler ya da değişiklik arayanlar buradalar. Yoksa seks falan peşinde değilim zaten seks yapacaksam burda aramam” diyerek neden sanal alanlarda bulunduğunu açıklarken sanal alanların cinsellik yönüne de dikkat çekmektedir. Bu alanda seks aramadığını birdenbire söyleyiveren E.D. karşısındaki kişide bir güven duygusu oluşturabilmek veya uygun karşılanmayan bu duruma kendi savunmasını yaparak açıklama getirmeye çalışarak karşı tarafa kendisini beğendirme çabasına girişmektedir. Sanal alanda bir insanın tam anlamıyla tanınamayacağını söyleyen E.D. mutlaka burada başlayan arkadaşlığın yüzyüze iletişime taşınması gerektiğini düşünenlerden: “Nasıl anlayabilirim ki karşımdakinin doğru söylediğini, yazışarak çizişerek karşındaki insan tanınmaz, yüzyüze iletişim gibisi yoktur.” demekte ancak sanal alanı bu anlamda bir araç olarak kullandığını belirtmektedir: “Şimdi sokakta yürüyen kızın birine dürüst ve seviyeli bir arkadaşlık yapabilir miyiz desem sence kız bana ne der?” Burada sanal alanda iletişime geçilmesinin normal hayattaki ilişkilerden çok daha kolay olduğu vurgulanmakta ve bu anlamda internetin özgür yapısı ortaya çıkmaktadır. Kendisine sanal arkadaş aramadığını belirten E.D. sanal 118 alandan beklentisini de ortaya koymaktadır: “açık sözlü olmasını istiyorum karşımdakinin amacı ne ise söylesin, arkadaşlıksa arkadaşlık, seksse seks, dostluksa dostluk.” D.B. ise kendisini ifade edebilmek, dış dünyayla iletişimini devam ettirmek amacıyla sanal alanları tercih ettiğini belirtmektedir. H.Ş. ise yalnız olduğu ve birisini bulmak istediği için ve günlük hayatta bir sosyal hayatı olmadığı için sanal alanda olduğunu ifade etmektedir: “Neden mutsuzum sorusunun cevabı yok. Yalnızlık belki, ailemi unutalı çok oldu, belki de bu yalnızlıktan burdayım. Burda aranıyoruz. Dışarda tanışmaktan çok da farklı değil burası sadece tanışmadan önce bazı bilgilerini verdiğin için daha rahat bir ortam.” Dolayısıyla bu görüşten yola çıkılarak kimlik sunumunun sanal alanlarda konuşmaya başlamadan önce başlayan bir süreç olduğu söylenebilmektedir. Ö. ise “buraya girdim çünkü ayrılık yaşadım ve kendimi buraya attım ama aradığımı internette bulabilme ihtimalim oldukça düşük” demektedir. Ö.A. ise sanal alanlarda kişilerin bulunma nedenlerini yalnızlık, can sıkıntısı, gerçek dünyadaki iletişim sorunları, eş veya sevgili bulmak, hatta fantezi yaşamak olarak belirtmektedir. S.I. sanal alanda sadece sanal seks için bulunduğunu her fırsatta dile getirmekte ve yazdığı her kelimede her cümlede bu isteğini vurgulamaktadır: “şimdi çiftleşmek istiyorum, libido yükselen bir trenddir bende eşlik et ve soyun” gibi. Sanal alanların başkaları ile tanışmak için çok rahat bir zemin olduğunu ifade eden M.A. “çok yırtık bir tip değilim, kolay iletişim kuramam ama burda çok rahatım” demektedir. Ö.A. sanal alanda bulunma nedenini şöyle açıklamaktadır: “oğlumla birlikte yaşıyorum, eşimden ayrıldım. Yalnızlığı seviyorum, hiç şikayetim yok. Bir akşam evde yalnızdım, canım sıkılıyordu, itirafları okumak için bu siteye girdim – bazen çok ilginç şeyler çıkıyor- bir de “arkadaş” bölümüne bakayım dedim ve profillerdeki samimiyetsizlik beni öyle rahatsız etti ki, 119 kendi profilimi yazdım, doğrusu yanıt geleceğini hiç ummuyordum. Arkadaş aradığım yoktu aslında, sadece kendimle eğleniyordum ama inanılmayacak kadar çok mesaj geliyor. Çoğu profili okumadan gönderiyor, hatta bir mesaj yazıp cinsiyeti bölümünde kadın yazan herkese aynı mesajı gönderdiklerini düşünüyorum, hani ne çıkarsa bahtıma hesabı. Profilimi okuyanlar ise beni ilginç, farklı ve garip bulduklarını belirtiyorlar. Çok mutsuz olduğumu düşünüp yalnızlığımı paylaşmak isteyenler var, hatta terapi bile önerenler oldu. Mesajlardan biri çok ilginçti “aslında herkes senin gibi” diyordu “ama kimse itiraf edemiyor!” ” Ö.A. burada hem sanal alanda bulunma nedenini hem de diğer kişilerin kendisine verdiği tepkileri dile getirmektedir. Buradan yola çıkarak sanal alanlarda dürüstlüğün bu anlamda farklılık yaratabileceği düşünülebilir. Sanal alanda kişilerin kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri, toplum baskısından uzak olmanın günlük hayatlarında dile getiremediklerini bu alanda ifade edebildikleri şüphesizdir. Yüzyüze iletişimde kişilerin kendilerini ele veren ipuçlarından yoksun olunması da bu rahatlığın bir diğer sebebidir. Görüşülen kişilerin hepsi bu alanlarda bulunma nedenlerini rahat iletişim kurmak, yalnızlıklarını gidermek olarak belirtmişlerdir. II.5.3.Kendini Tanımlama İfadeleri Sanal alanda kişiler kendilerini kendi dilleriyle tanımlamaktadırlar. E.D. “karşında sanal alemin en hızlı erkeği var. .... Sevdim mi tam severim, hayat benim için ya siyah ya beyazdır. Kişilik olarak sıcakkanlı, esprili ve gülmeyi seven bir insanım.” diyerek kendisini kendi perspektifinden tanımlamaktadır. Kullanılan bu ifadelerin birçoğunun hep iyi, dürüst, akıllı, seksi, yakışıklı, olması dikkat çekicidir. Görüşülen kişilerden hiçbiri “ben çirkinim”, “akılsızım”, “zeki değilim”, “dürüst 120 değilim” dememektedirler. Kişiliklerinin hep iyi buldukları ya da o yönde olmasını istedikleri yönlerini ortaya koyan kişiler bunu sözleriyle sanal alanda yaşama geçirmişlerdir. E.D. yedi yıldır çalıştığı şirkette yapılan bir ankette herkesin kendisi için çok iyi şeyler yazdığını, arkadaşlarının kendisini sıcakkanlı, pozitif, etrafına neşe saçan, vefakar, karşı cinsin ise komik ve seksi bulduklarını belirtmektedir. Tanıtım kartına ilk başta kendi resmini koyduğunu ama sonra rahatsız eden çok kişi olduğu için ve sürekli gelen mesajlardan (çok tatlısın, bebek yüzlüsün gibi) rahatsızlık duyduğu için resmini kaldırdığını söylemektedir. Kendisini fiziksel anlamda çok çekici ve seksi bulduğunu her fırsatta dile getiren ve sohbet boyunca hep bu özelliğini ön plana çıkaran E.D.’nin kendisini beğendirme çabası içinde olduğu anlaşılmaktadır. D.B. ise başkaları ile yazışırken kişiye göre bir tavır aldığını ancak yalan söylemeden karşıdaki kişinin beğeneceği yönlerini öne çıkartarak bunu yaptığını söylemektedir. D.B. kendisini “ zeki, yetenekli, azimli ve çalışkan” olarak tanımlamaktadır. M.A. ise kendini ifade ederken tüm geçmişini ve yaşadıklarını en ince detayına kadar anlatarak buradan diğer kişilerin kendisi hakkında fikir sahibi olmasını ummaktadır: “yaşadıklarım bilinirse nasıl bir insan olduğum daha iyi anlaşılır bence”. Kişilerin kendilerini tanımlama biçimlerine bakıldığında karşılarındaki kişilerden bekledikleriyle bir paralellik taşıdığı görülmektedir. Kişinin beklentisi sadece sanal seks ise bunu vurgulayan (S.I. gibi “ben modern zamanların net tabanlı Froyduyum”) veya eğer beklentisi sadece arkadaşlık üzerine ise bunu dile getiren (K.A. gibi “tek isteğim samimi, dürüst bir dostluk, çünkü ben samimi ve dürüstüm”) ifadelerle bu isteklerini belirtmektedirler. 121 Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında kendilerini sunma ifadelerine ya da sohbet boyunca kendilerini tanımlama biçimlerine bakıldığında çok olumlu, uyumlu, yakışıklı, güzel ve zeki kişi profilleri ortaya çıkmıştır. Bireylerin çoklu kimliklerini yansıtabilecekleri bir alan olarak sanal alanlar, egoların, çoklu egoların, rollerin ve işlevlerin de yaşam bulduğu bir alandır. Bireyler diğer bireylerin kendileri hakkındaki düşüncelerini önemserler ve bu nedenle kişinin kendisini anlattığı kadarıyla yetinilmek zorunda olunan sanal alanlarda –en azından başlangıçta bu şekilde- bu düşünceleri olumlayabilmek adına hep pozitif değerler dile getirilmektedir. Görüşülen kişilerin pek azının (üç-dört kişi) kendileriyle ilgili kendilerince olumsuz olan özelliklerini yansıttıkları belirlenmiştir (yalnızlığı sevmek, kıskanç olmak, çok duygusal olmak gibi). II.5.4.Anlama Biçimleri Kişilerin birbirlerini anlama biçimleri yine konuşarak olmaktadır. E.D. bu konuda konuştuğu kişinin konuştuğunu ve bu yüzden sanki karşısında sandalyede oturuyormuş gibi de hep dürüst olduğunu ifade etmektedir. Dürüst olduğunun vurgulanması yine kendisini sevdirme ve beğendirme güdüsünden kaynaklanmaktadır. Yüzyüze iletişimde duruş ve yüz ifadesi gibi ilişkiyi sürdüren etkinliklerin bu alanda olmayışı kişileri başka biçimlerde karşısındakini anlamaya yöneltmektedir. “Karşımdaki kişinin nasıl biri olduğunu yazdıklarından hissediyorum, hislerime güvenirim, bu yaşımda kendimce hayat tecrübem var, kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini çözmeye çalışmıyorum aslında zaten buluşunca yanılmadığımı görüyorum, yani mühür vuruyorum fikirlerime doğrudur ya da yanlıştır diye” diyen E.D., bu alanda çok tecrübeli olduğunu iddia etmektedir. D.B. ise konuşurken karşısındaki kişinin nasıl birisi olduğunu tam olarak 122 anlayamadığını, bunun sanal ortamda çok zor olduğunu genelde herkesin yalan söylediğini belirtmektedir. H.Ş. ise beklentilerini ortaya koyarken fiziksel özelliklerin yanında yaş, eğitim gibi kriterlere baktığını, tanıtım kartında hoşuna gitmeyen bişey olmamasına dikkat ettiğini (örneğin “anlatılmam yaşanırım tarzı şeylerden direkt kaçarım”) belirtmektedir. H.Ş. karşısındaki kişi ile konuşmaya başlayınca kişinin tarzından nasıl biri olduğunun belli olduğunu, bunun için seçilen kelimelere, Türkçe’yi kullanma şekline baktığını söylemektedir. E.T. ise “karşımdaki insana bazı sorular sorarım, sorulara verdiği tepkilere bakarım. ....... Bazen ismimi veya başka bilgilerimi farklı söylerim bu sadece karşımdakini denemek ve tepkilerini ölçmek içindir, yoksa her zaman dürüstüm” diyerek karşısındaki kişiyi anlamaya çalışırken nasıl bir taktik izlediğini belirtmektedir. Ç.B. kendince bazı “kilit” soruları olduğunu ve bazı soruları birkaç değişik biçimde sorarak aldığı cevapları kıyaslayarak bir takım çıkarımlara vardığını belirtmektedir. S.I. ise bu konuda “ben kutupaneler dolusu kitap okudum. Her şeyi biliyorum. Karşımdaki kişinin bütün hamlelerini önceden görebiliyorum” demektedir. Aynı zamanda kendisine soru sorulmasından hoşlanmadığını belirterek “bu tür sorgulamalar garnitür olabilir dilime ve şimdi benim karnım tok” demektedir. T.G.B. ise karşısındaki kişiyi görmeden anlayamayacağını o yüzden mutlaka webcam27 yardımı ile görüntülü chat yapmak istediğini belirtmektedir. Genellikle konuşmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra görüntülü chat yapan ve ancak bu yolla karşısındaki kişiyi anlayabildiğini ifade eden T.G.B. jest ve mimikler olmadan kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini anlayamadığını ifade etmektedir. M.A. ise “aslında IQ yüksek bende sohbette tansiyonu istediğim an düşürüp istediğim an yükseltirim, konuyu istediğim yere 27 Bilgisayar dolayımlı iletişim ortamında kişilerin görüntülü olarak iletişim kurmalarına ve görüntü kaydetmelerine olanak sağlayan araç, kamera. 123 getiririm ve böylelikle karşımdaki kişinin verdiği tepkilerden onun nasıl biri olduğunu anlamaya çalışırım, zaten kişi yazdıklarından kendini belli ediyor, sorduğu sorular, verdiği cevaplar bunların hepsi birer ipucu” diyerek karşısındaki kişiyi anlama biçimini ortaya koymaktadır. H.U. “benim için karşımdakini anlamak çok zor olmuyor, yazı da olsa aynı beyinden çıkıyor, ne kadar bazı şeyler kamufle edilmeye çalışılırsa çalışılsın bir yerde açık verir ve anlaşılır ama herkes anlar diyemem” demektedir. Ö.A. ise konuşurken farklı boyutta mimik kullanıldığını düşünmektedir: “animasyonlar var biliyorsun, gülen ağlayan sarı kafalar. Bunun dışında noktalama işarteleri de üzerine düşeni yapıyor. Tabi ki nasıl biri olduğunu anlamak için yeterli değil ama bence reel ortamlarda da ses tonu, mimik, beden dili insanları tanımaya yetmiyor. Kendi adıma Türkçe’si bozuk biriyle konuşmam örneğin” diyerek sanal alanda karşısındaki kişiyi anlarken kullandığı ipuçlarını belirtmektedir. Aynı zamanda yazdıklarının birbiriyle çelişip çelişmediğine baktığını söylemektedir. K.A. ise kişilerin yazdıklarıyla kendilerini belli ettiklerini ifade etmektedir: “yazılarından, kullandığı kelimelerden ve kelime hazinesinden, noktalama işaretlerinden ve de konulara bakış açısından değerlendiririm”. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi sanal alanlarda kişilerin başkaları hakkında bir izlenime sahip olabilmeleri kişilerin kendi ifadelerinden ve bunu gerçekleştirirken kullandıkları tarzlarından anlaşılabilmektedir. Kişiler kendilerince belli bazı kriterlere sahip olup ona göre bir anlamlandırma yapmaktadırlar. Sanal alanların doğası gereği ilişkiler yüzyüze anlamlandırmalar gereklidir. 124 iletişime taşınıncaya dek bu II.5.5.Dilsel Oyunlar Dilsel oyunlar kişiler tarafından bilinçli ya da bilinçsizce yapılmaktadır. Dil kullanımına dair yapılan çalışmalarda erkeklerin ve kadınların kullandıkları aksanların, sözcük seçimlerinin, tonlama, vurgularının ve konuşma biçimlerinin gösterdikleri seyir gibi konular üzerinde durulmaktadır.28 Yüzyüze iletişimde kişilerin dili kullanma biçimleri pek çok araştırmaya konu olmaktadır. Sanal alanlarda kişiler dil yardımı ile konuşarak değil, metinler yardımı ile varolmakta ve bu şekilde konuşabilmektedirler. Dolayısıyla dilsel oyunların sanal alanlardaki karşılığı kullanılan ve seçilen kelimeler ve bunları yansıtış biçimleri olmaktadır. Bu anlamda kişiler çok farklı özellikler sergileyebilmektedirler. Konuşmaya ilk önce siz’li biz’li başlayan kişilerden bazıları konuşma gelişmeye başladıkça bu ifade yerine sen’li ben’li ifadelere geçiş yaptıkları görülmektedir. Örneğin E.D. konuşmanın altıncı dakikasında böyle bir dönüşüm yapmış ve bunu yaparken herhangi bir açıklamada bulunma ya da izin isteme gereği hissetmemiştir. Bu sanal alanlarda kişilerin rahat hareket etmelerinden kaynaklanmaktadır. Görüşülen kişilerden S.I. dilsel oyunları çok sık kullanmaktadır. Tanıtım kartında dil denilen gerçeği kullanma kapasitesine göre kişileri değerlendirdiğini ifade eden S.I’nın sanal alanlardan, kendisinin de belirttiği gibi tek beklentisi sanal sekstir. Kişi yazdığı her kelimede ve her cümlede bu isteğini kendince dışa vurmaktadır. Tanıtım kartında sevdiği hayvana “memelilerin hepsi”, sevdiği yabancı ülkeye “Amgola”, sevdiği tatil mekanına “AMsterdAM” yazması bu dışa vurumların dildeki karşılığıdır. Özellikle kelimelerdeki harflerin bazılarını büyük yazarak bu vurguyu arttırmaktadır. Bunun gibi kendisini tanıtırken “69........ ‘da fırladığım dünya” yazımı, “Ama hayati 28 Erkeklerin ve kadınların dil kullanımlarına dair ayrıntılı bilgi için bakınız: Lunsford, A., (1995) Reclaming Rhetorica Women in The Rhetorical Tradition, Foss, A., Foss, Sonja., Griffin, C., (1999) Feminist Rhetorical Theories 125 yaşAMi yakalayAMam “ yazış tarzı bu vurguya örnek verilebilir. Kişi genellikle konuşurken standartlaşmış bazı ifadelerini herkese karşı sunmaktadır.:29 “Nette uçuk kaçık tanıtım yazıları yazarım” diyen S.I., ilk selamlaşma cümlesini karşı cinsten herkese aynı kelimelerle yazmakta ve “içlerinden sadece kabul görenleri kutsarım ve onlara mesaj atarım” (burada “kutsananlar” olarak bahsedilenler tanıtım kartlarında resmi olan karşı cinsten üyelerdir) demektedir.30 Cinselliğe olan vurgu sanal alanları tanımlama biçiminde de ortaya dökülmektedir: “burası amu derya maveraunnehir”. Sanal alanlarda neden sadece sanal seks beklentisi olduğu sorusuna S.I. “böyle bir sohbetle birbirimizi daha iyi tanıma fırsatı olur. Dil bedenin aynasıdır. Çünkü dilini kullanamayan bedeninini de kullanamaz” demektedir. Kişi “sanal seks yapmak istiyorum” yerine “dişil gerçekliğin dışa vurumu üzerine sohbet edelim” diyerek kendi isteğini yine farklı bir biçimde dile getirmektedir. Özetle sanal alanlardaki bu kendine özgü metin temelli dil oyunları, kişilerin beklentilerini yansıtmak amacıyla veya kişinin kendisine davranılmasını istediği biçimi sunmak amacıyla yapılmaktadır. Bilinçsizce yapılan dilsel oyunlarda ise görüşülen kişilerin “sen” ve “siz” ifadelerini birbirine karıştırarak kullandıkları görülmektedir. Örneğin T.G.B. “sen benden nasıl bir yardım istiyorsunuz?” yazarken bunu farkında olmadan yazdığını belirtmektedir. Bu biraz da kişinin dilbilgisi kurallarına ne kadar önem verip vermediğinin bir göstergesi de sayılabilmektedir. Bilinçli yapıldığında ise görüşülen kişiler herhangi bir durum karşısında sinirli bir tepki vermek istediğinde “siz”’li ifadeleri, herhangi bir yakınlık kurmaya çalışırken de “sen”’li ifadeleri tercih etmektedirler. T.G.B.’nin “görüşmeye ne dersin, bir çay içerdik” derken karşısındaki 29 Bunu ispatlayabilmek için araştırmacı başka bir takma isimle ve kimlikle yeniden bu kişi ile iletişime geçmiş ve benzer söz kalıpları ve benzer yaklaşımlar ikinci sohbette de tespit edilmiştir. 30 Bu kişi ile sohbet edilirken araştırmacı kendi tanım kartına başka birinin resmini yerleştirmiştir. 126 kişi ile bir yakınlık kurmaya çalıştığını ancak görüşme teklifi reddedildiğinde “peki siz bilirsiniz” demesi de verdiği tepkiyi doğrulamaktadır. B.Ç. ise sohbet süresince mesleğinin gerektirdiği bilgileri kullanarak genellikle olaylara ve durumlara şiirle veya alıntı edebi cümlelerle yanıt vermiştir. Neden sanal alanlarda bulunduğu sorusuna “söz uçar yazı kalır” diyerek cevap vermesi ya da yaşı ile ilgili konuşulduğunda “yaş 35 yolun yarısı eder, bense çoktan geçtim” demesi örnek olarak verilebilir. Bu şairane ve edebi konuşmaların nedenini kendisini bu şekilde daha iyi anlattığı ve benzer düşüncelere sahip olanların bu düşüncelerini kendisi ile bağdaştırarak ifade etmenin yanlış olmayacağı şeklinde açıklamaktadır. Sanal alanlarda dilsel oyunların görüşülen kişilerce çok fazla kullanılmadığı genellikle düz cümlelerle kişilerin kendilerini ifade ettikleri saptanmıştır. Dilsel oyunları kullanma veya kullanmama genellikle kişilerin almış oldukları eğitim ve kültür düzeyleri ile paralellik göstermektedir. Sanal alanlarda bu tür oyunların kişiler tarafından çok fazla hoş karşılanmadığı ve genel olarak “ne gerek var” yorumuyla dile getirilmektedir. II.6.Oyun mu Gerçek mi?: Sanal Kurmaca Sanal alanlarda toplumsal değerlere direnme biçiminin kişilerin oyun kurma kapasitesinde etkin olduğu varsayımından hareketle bu bölümde sanal alanda bastırılmış yönlerin ortaya çıkması, oyun kurma biçimi, kimlik sunumunda sanal bir kurmaca olup olmaması tartışılacaktır. Sanal ortamların kişilerin birbirlerini tanımaları için en uygun araç olduğunu düşünen E.D. sanal alanları “sex partneri bulma yeri” olarak tanımlamakta ve kimliğini sakladığını ancak gerçek hayatta tanıştığında gerçeği söylediğini ifade etmektedir. Sanal alanda sohbeti “sanal sapıklıklar, evlilik beklentisi” ya da “lak lak” 127 olarak tanımlamakta ve kişilerin kendilerini yansıtmadığını belirtmektedir: “kimse gerçek kimliğini açıklamıyor, bunun kimseye zararı yok aslında.” D.B. ise neredeyse hiç kimsenin burda dürüst olmadığını, başkalarının resimlerini bile koyanlar olduğunu söylemektedir. “Bu alanda insanın hayal dünyası devreye giriyor, beklentileri, istekleri vs. Kendini nasıl görmek istiyorsa öyle olma fırsatı geçiyor eline ve isteyerek ya da istemeden o rolde buluyor kendini. Sanal alanlar bastırılmış yönlerin ortaya çıktığı bir alan kısaca. Ama yine de kişiler kendilerine çok aykırı bir kimlik oluşturamazlar bence, oluştursalar da sürdüremezler.” N. ise sanal alanları ve bu alanlarda yapılan sohbeti “geyik” olarak tabir etmekte ve yine “+yalan” demektedir. Burada niyetin önemli olduğunu, kişilerin birşeyler gizlemelerinde kötü bir niyet olmadığını ama yalanda kötü bir niyetin mevcut olduğunu belirterek eksik bilgi vermenin kötü olmadığını savunmaktadır. Ç.B. sanal alanları “macera” olarak görmekte ve herkesin bu alandan beklentilerinin farklı olduğunu belirtmektedir. Sanal alanlar Ç.B.’ye göre boş zamanı değerlendirme aracı veya yeni insanları tanıma yeri olarak görülmektedir. Ö.K. sanal alanların kişilere bir özgürlük sunduğunu ve rahat bir ortam olduğu için tercih edildiğini söylemektedir: “istediğin kişiyle özgürce konuşuyorsun yoldan geçen birini çevirip de sizinle sohbet edebilir miyiz diye soramazsın”. Ayrıca bu alanların stres atmak için çok uygun bir alan olduğunu da belirtmektedir. M.A. sanal alanlardaki sohbeti en yakın “pazarlık” kelimesi ile tanımlamakta ve herkesin kendini pazarladığını söylemektedir. N. sanal alanların tamamının yalan üzerine kurulu olduğunu, burda başlayan hiçbir ilişkinin mutlu sonlanamayacağını dahası kimsenin burada gerçek bir dost edinemeyeceğini söylemektedir. Sanal alanlardaki çoğu kişiyi yalancı olarak gören N. samimi 128 bulmadığını da eklemektedir31 E. sanal alanların insanların hayatında eksik olan bir ihtiyacı giderdiğini, yani kısa süreliğine de olsa bir başkası olabilme ihtiyacını karşıladığını ifade etmektedir: “Aynen genelevlerin toplumda bir görevleri olduğu gibi bu sanal aleminde bir yeri var toplum hayatında. İnsan gerçek hayatında farklı sebeplerden gerçekten kendi olamadığını hissediyorsa işte burda gerçekten kendi olma şansı buluyor ya da en azından deniyor”. Bu anlamda diğer kişilerden çok farklı bir sebebi olduğunu ifade eden E. diğer kişilerin kendi kimliklerinin dışında arzu ettikleri kimliği yaratmaya çalıştıklarını kendisinin ise gerçek hayatta olamadığı gerçek ben’ini bu alanda ortaya koyduğunu söylemektedir ve sanal alanı “oyun alanı” olarak tanımlamaktadır. Bunun nedenini ise her defasında değişen kimliklere ve herkesin kendi ya da kendi olmayan bir ben’i oynamasına bağlamaktadır. H.Ş. interneti çağın getirdiği değil gerektirdiği bir karşılaşma alanı olarak görmekte ve internet yokken nasıl arkadaş bulunduğunu unuttuğunu söylemektedir. Sanal sohbet alanlarını ise “sevgili arama makinesi” olarak görmektedir. F.Ö. sanal alanları “güvensiz”, sanal sohbeti “lakırtı”, “zaman harcama” ve bazen “geyik” olarak tanımlamaktadır F.Ö. kişinin bastırılmış olan yönlerinin burada ortaya çıkmasına verilebilecek en iyi örneklerden biri olmaktadır. Biseksüel olan F.Ö. bunu yüzyüze iletişimde ve normal hayatında dile getiremediğini ancak burda söyleyebildiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla kişilerin normal hayatlarında dile getiremediklerini sanal alanda çok rahatlıkla açığa çıkarabildikleri gibi bu kişinin bu alandaki en büyük beklentisi de kendisi ve partnerine başka seks partnerleri bulmaktır. Sohbetler süresince F.Ö. araştırmacıya kendisi ve arkadaşı ile birlikte bir birliktelik teklifinde 31 N. isimli kadın katılımcı ile yapılan sohbetlerde, N. kendini kadın olarak sunan araştırmacının kadın olmadığını, kadın olarak kendini sunan bir erkek olduğunu, sadece konuşmak için araştırmayı bahane ettiğini, araştırmacının kesinlikle dürüst olmadığını ve ikna olana kadar da görüşmeyeceğini belirtmiştir. Sonucunda ancak telefon numarasını verirse araştırmacıya inanacağını belirtmiştir. Kadınların sanal alandaki güvensizliklerine N. çok iyi bir örnek oluşturmaktadır. 129 bulunmuş ve araştırma boyunca karşısına güvenilir çiftler çıkıp çıkmadığını sormuştur. Günlük yaşamında bu soruyu kolaylıkla kimseye soramayan F.Ö. belki de bu nedenle bu alanı tercih ettiğini burda kendini daha rahat ifade edip daha kolay tekliflerde bulunduğunu belirtmiştir. F.Ö. ile yapılan sohbetlerin neredeyse tamamının, kişinin kendi yönlendirmesi ile cinsel ağırlıklı olduğu tespiti, tanıtım kartında kendisini ve beklentilerini sunduğu alan ile örtüşmektedir. E.T. ise sanal alanlarda kişilerin gerçekte aradığı sevgiliyi bulamayınca teknolojinin nimetlerinden yararlandıklarını ve bunu gerçeğe dönüştürdüklerini düşünmektedir. E.T. sanal alanları “gerçeklerle yüzleşmek” olarak tanımlamaktadır. Bu ifadesinin nedeni kişinin sanal alanlarda yazılanların bir gün mutlaka doğru olup olmadığının açığa çıkacağı düşüncesidir. T.G.B. ise sanal alanları “geyik muhabbeti” olarak tanımlamaktadır. Ö.A. ise “kimse kendinden hoşnut değil, kimse kendini sevmiyor, dahası toplumsal rollerini oynarken kimse kendisi değil. Ve burası hayallerindeki kendilerini göstermek için en uygun ortam” demektedir. M.A., “aslında burası tiyatro gibi birşey, isteyen istediği karakteri oynayabiliyor. İsteyen afet bir güzel, isteyen dalyan gibi yakışıklı olabiliyor ya da fakir zengin, çirkin güzel, korkak cesur oluyor. İnternetten bulup resim koyuyorlar, çok belirgin değilse anlaşılmıyor bile. Kendilerini de o harika kadın ve adam moduna sokuyorlar” diyerek sanal alanların kurmaca yönüne dikkat çekmektedir. M.A.’nın sanal alanları tanımlama biçimi ise “bol yalanla yapılmış bir kahve.. içine iki tane hayal” şeklindedir. Ç.B. sanal alanlarda dürüstlüğün ya da oynanan oyunun kişinin, kişilik özelliklerine bağlı olduğunu düşünmektedir. Ona göre tamamen dürüst olunabildiği gibi kişiler bu alanda kendilerinden çok farklı bir kişilik de sergileyebilmektedirler. Ö.A. ise sohbeti “gevşeme” olarak ifade etmektedir. Ö.K. sanal alanlarda dürüst davranılmadığını 130 herkesin tanıtım kartlarına çok güzel şeyler yazdıklarını ifade etmektedir: “burda herkes mühendis, herkes öğretmen, herkes lisans yapmış. Ben de profesörüm inandın mı?”. H.U. Sanal alanlarda kişilerin normal etik kuralların dışına çıkarak, normalde yaşayamadıklarını sanal da olsa yaşandığını ifade etmektedir. S.I. ise sanal alanları “kimliklerin sorgulanamayacağı yer”, “oyun tarlası” ve “hür düşünce mektebi” olarak tarif etmektedir: “Burda pilot olduğumu söylesem ne olacak, imamım desem ne değişecek? Ben oynamak için burdayım, dille, hayatla, kendimle bu sahnede oynamak için varım” Bu ifadeden sanal alanların bir kurmaca, kimliklerin akışkan ve kaygan, her defasında yeniden kurgulanabilir sanal benliklerin çarpıştığı bir alan olduğu sonucuna gidilebilmektedir. Sadece bu ifade de değil, yukarıda görüşülen kişilerin belirttikleri gibi sanal alanlar bir tiyatro sahnesi gibi kişiliklerin ve kimliklerin, iyi, güzel, arzu edilir taraflarının sunulduğu bir alandır. Sanal alanlar Goffman’ın kavramsallaştırdığı performansın sergilendiği sahne olmaktadır. Elektronik iletişimle birlikte gazetelerde, sanal dergilerde sanal ilişkilerle ilgili yazılar sıkça yer almaya başlamış, hatta bu konu üzerinde önerilerin yer aldığı kitaplar, kitapçıklar bile basılmıştır. İnternetin kişilerin hayatında bir yer edinmesi ile birlikte kişilere farklı bir paylaşım alanı sunan sanal sohbet alanları bazen kişilerin tanışarak evlendikleri ya da uzun veya kısa süreli aşk yaşadıkları bir mekan olma özelliği taşımaya başlamıştır. Sanal alanda kurulan iletişimin en büyük avantajı çoğu zaman kişilerin birbirlerini görmemeleri ve dolayısıyla diğer kişilere kişinin kendisini olduğundan çok daha farklı biçimde tanımlıyor olabilmesidir. Sanal alanda kurulan iletişimin günlük yaşamdaki iletişimden farkı, ilişkilere yüklenen anlamlarda ve ilişkilerin yaşandığı mekanlarda da kendini göstermektedir. Artık aşk sözcüğünün önüne de sanal eki gelmekte ve sanal aşk adı ile yeni bir ilişki türü gelişmeye 131 başlamaktadır. Mekansal değişim olarak da, eskiden muhallebicilerde yaşanan kaçamak buluşmalar yerini sanal alanlarda yapılan sohbetlere bırakmaktadır. Sanal aşklar sanal kimliklerin birlikteliği gibi düşünülüp değerlendirilmelidir. İlişkiler sadece sanal aşk platformunda kalmayıp bazen de sanal evliliğe dönüşebilmektedir. www.sanalnikah.com adresinine ulaşabilen evli ya da bekar herkes, kendisi gerçek nikahları hayali olan bu ortamda evlenebilmektedir. “Geçim sıkıntısından uzak, çoluk çocuk derdi ve sorumluluklar olmadan evlenmek ister misiniz?” diye belirtilen sitede iki kişi ancak gerçek e-mail adreslerini vererek evlenebilmektedirler. İki kişinin şahit olduğu, sitenin teknisyeninin nikah memurluğu yaptığı bu alanda, hemen nikah kıyılabilmektedir. Evlilikler için cinsiyet, ırk, din ve etnik ayrımların olmadığı özellikle vurgulanmaktadır. Sitenin kurucusu ve sahibi olan Agah Arat aynı zamanda bu sitenin ilk sanal nikah memurudur. Bu sitenin amacının sanal alanlarda yaşanan sanal aşkların evlilikle mutlu sona ulaşılması olduğunu belirtmektedir.32 Sanal aşklarla ilgili üzerinde yazılıp çizilen bir diğer konu ise sanal aşklar ile kişilerin eşlerini ya da sevgililerini aldatmaları üzerinedir. Bu konuda da sanal dergilerde ve gazetelerde “eşinizin sizi sanal olarak aldattığını nasıl anlarsınız?” başlıklı yazılar yayınlanmaktadır. Sanal ihanetin ipuçlarını sunan bu yazılarda kadınların eskiden eşlerinin ceketlerinde kadın saçı aradıkları ancak günümüzde bunun değişerek eşlerin mesaj kutularının ya da internette açtıkları sayfaların kontrol edildiği üzerinde durulmaktadır. Aynı zamanda sanal aldatmayı anlayabilmenin ipuçları da sunulmaktadır.33 Sanal aşkların bir diğer uzantısı da fiziksel ortama taşınan bu ilişkilerin medyaya yansımış olaylarıdır. Özellikle sanal alanda tanışıp evlenen çiftlerin 32 33 Bahsi geçen site ile ilgili bilgiler sitenin kendi sayfasından alınmıştır: www.sanalnikah.com Bu bilgiler www.uyuzum.com adresinden alınmıştır. 132 sayısının gün geçtikçe arttığı vurgulanmaktadır. Diğer taraftan sanal alanda tanışıp fiziksel alanda gerçekleştirilen buluşmalarda yaşanan ilginç olayların da sayısı artmaktadır. Yüzyüze tanışıldığında tecavüzle biten ilişkiler, “kızın ailesi tarafından dövülen gençler”34 gibi haberlere sıkça rastlanılmaktadır. Görüşülen kişilerin bir çoğu da tanışıp bir ilişki kurmak amacıyla sanal alanlarda bulunduklarını dile getirmişlerdir. Sanal bir kurmaca olarak başlayan sanal alandaki bu ilişkiler ağı yüzyüze iletişime taşındığında ve kişiler birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı edindiklerinde bu kurmaca gerçeğe dönüşmektedir. E.T. sanal alanda çok hoşlandığı ve konuştuğu kişilerle gerçek hayatta bir araya geldiğinde bunun sonucunun hüsran olduğunu belirtmektedir: “Biri çok havalıydı, burnundan kıl aldırmıyordu diğeri ise ilk buluşmamızda evlilikten bahsetmeye başladı”. Dolayısıyla başlangıçta söylenen yalanlar, farklı sunuşlar su yüzüne çıkmaktadır. E.T. eskiden inasanların görücü usulü ile evlendiklerini şimdilerde ise bunun karşılığını çöpçatan sitelerinin aldığını düşünmektedir. N. bu konuda sanal alanlarda tanışıp evlenenleri “komik” bulduğunu ifade etmekte ve bu aşklara inanmadığını belirtmektedir. Görüşülen kişilerin hepsi bir kez dahi olsa sanal ortamda başlayan arkadaşlıklarını yüzyüze iletişime taşımışlardır. H.Ş. sanal alanda çok fazla kişi ile tanıştığını ve onlardan biri ile nerdeyse evleneneceğini ifade etmektedir. H.Ş. bu konuda “sanal alan gerçek alana taşınınca büyü bozuldu ya da ne bileyim sanalken daha gizemliydi sanki” demektedir. F.Ö. ise ilişki yaşadığı kişi ile sanal ortam vasıtası ile tanıştığını ifade etmektedir. T.G.B. ise sanal alanların kendisi için olmazsa olmaz koşulunu yüzyüze tanışmak olarak belirtmektedir. Çok kişi ile tanıştığını ve herkesin bu ortamdan çok farklı beklentileri olduğunu ifade etmektedir: 34 www.milliyet.com.tr (10.05.2006) 133 “Kimi evlenmek istiyor, kimi de sadece seks için burda. Ben çok kişiyle tanıştım hatta bir keresinde tacize bile uğradım”. M.A. ise sanal alanda tanışıp bunun evliliğe taşınmasına “modern görücü usulü” demektedir. Ö.A. sanal alanda tanışıp evlilik yapılmasını “saçma” bulmakta ama “yaşadığımız hayat çok mu gerçek” diyerek de olabilirliğini dile getirmektedir. Sanal alanda yaşanan sanal aşk, sanal aldatma ve gerçek hayatta evlilikle sonuçlanan ilişkiler sanal sohbet alanlarının yarattığı sonuçlardan sadece bazıları olmaktadır. Böylelikle kişiler sanal kimlikleriyle varoldukları bu ortamlarda aşkın da, aldatmanın da sanal halini yaşayabilmekte veya bir kısmı gibi sanal aşklarını gerçeğe dönüştürmektedirler. Bu ilişkilerde dikkat çekici olan ilişkilerin çok hızlı ilerleyebilmesidir. Bunun nedenini ise kişilerin kendileri ile ilgili sunumun iletişim başlamadan bir sürece girmesi ve kişilerin kendilerini karşılarındaki kişiye göre şekillendirmeleri, bir anlamda “nabza göre şerbet vermeleri”, kişilerin benlik projelerinin yaşam bulması ve karşıdaki kişiyi etkilemek amacıyla farklı kişilik özelliklerinin sergilenmesi olarak görmek yanlış olmaz. Goffman’ın öne sürdüğü dramatik gerçekleşmede de buna benzer bir durum süregelmektedir. Kişiler sosyal rollerini hatalı değil, olmayı arzuladıkları şekilde sundukları için bu rollerin inandırıcı ve gerçekmiş gibi yaşanması halidir. Sanal ilişkilerde de böyle bir gerçekleşme olmaktadır. II.7.Karşılaştırmalar Kimlik sunumunun bir takım faktörler etkisiyle sanal ortamlarda şekillendiği varsayımdan hareketle görüşülen kişilerin yaşlarına, sahip oldukları mesleklere, cinsiyetlerine, medeni durumlarına ve eğitim durumlarına göre farklılıklar olduğu düşünülerek bu bölümde bu görüş tartışmaya açılacaktır. 134 II.7.1.Cinsiyete Göre Farklılaşmalar Sanal alanlar Türkiye’de genellikle erkek egemenliği altında sayılabilir. Gerek erkek kullanıcıların Türkiye’de sayıca daha fazla olmasının gerekse bu alanlara ilginin erkekler tarafından daha yoğun olması bu görüşü doğrulama yolunda kanıt olarak ileri sürülebilir. Cinsiyet temelli konuşma tarzlarının yaygınlığı, dil kullanımında ortaya çıkan cinsiyetçilik, geleneksel medyada cinsiyetçiliğin süregelmesi, eril toplumsal beğenilerin fiziksel özelliklerde öne çıkartılan erkek egemen ideolojisinin yaygınlığını göstermede ileri sürülebilecek unsurlardır.35 Beklentiler de kadın ve erkek cinsiyetine göre farklılık göstermektedir. Erkeklerin daha çok yüzyüze iletişimde bulunma eğiliminde oldukları söylenebilir. Sanal alandan beklentilere ve bu alanda dürüst olunup olunmamasına ilişkin kadın ve erkeklerin farklı davrandıklarına dair çeşitli görüşler alınmıştır. Görüşülen erkek katılımcıların tamamı araştırmacı kendisini kadın olarak sunduğunda yüzyüze görüşme teklifinde bulunmuşlardır. Erkekler kadar kadınların da hatta daha fazla bir şekilde sanal seks istediklerini belirten E.D. bu alanda kadınları daha “sapık” olarak değerlendirerek ve kadınların bu alanda çok özgür davrandıklarını, seks karşılığı telefon kontörü istediklerini ifade etmektedir: “Erkeklerin amacı seks yani %80’inin hatta %90’ının, hem arkadaşlık hem seks geri kalan %10’luk kısımda doğru düzgün kişiler, kadınların ise %70’inin amacı seks, kalan %30’luk kısım ise arkadaşım olsun, evleneyim yuva kurayım düşüncesinde. Normal aklı başında bir erkek ve kadın sohbet etse bile sonu hep sekse varıyor, kadınlar daha fazla duygularını bastırıyorlar. Bu geçmişten gelen birşey, aile baskısı olabilir. Kimi sonradan görme gibi 35 Geleneksel medyada cinsiyetçiliğin boyutları ile ilgili bakınız: Köker, E., (2000), Feminist Alternatif Medya Üzerine, Tekeli, Ş., (1988), Bireyin Konumu Feminizm ve Basın, Timisi, N., (1996), Medyada Cinsiyetçilik, Zoonen, E., (1992), The Women’s Movement and The Media: Constructing a Public Identity. 135 davranıyor, kimi de kendini çok modern zannediyor ve öyle davranmaya çalışıyorlar. Aslında kadınların da niyeti bozuk ama yaşamak istediklerini sanalda yaşıyorlar dışa vuramıyorlar, kendilerini hep utangaç göstermeye çalışıyorlar, çoğunlukla da bu konuda yalan söylüyorlar” D.B. ise kadınların içselleştirilmiş bir ahlakları söz konusuysa kendilerini farklı sunmayacaklarını ama içselleştirilmediyse sanal ortamda olmasa bile başka bir yerde yalanlarının patlayacağını, bu durumda sanal ortamın sadece kolaylaştırıcı bir rol oynadığını belirtmektedir. Ayrıca kadınların ve erkeklerin farklı cinsel tercihleri yoksa aynı cinsten başka biriyle konuşmaya çekindiklerini ve bunun nedeninin “homofobi” olduğunu da belirtmektedir. Buna örnek olarak E.T.’nin 50 yaşında kendisi ile aynı cinsten bir kişiden mesaj aldığı anda onu yasakladığını yani erişimini engellediğini söylemesi verilebilir. H.Ş. ise sanal alanlarda kadınların ancak %30’unun dürüst olduğunu ve bunun nedeninin tanınmaktan çekinmeleri olduğunu ileri sürmektedir. Erkeklerin çoğunun bu alanda bulunan kadınları “aranan kadın” tanımlasıyla gördüklerini ifade eden H.Ş., tanınmama isteğinin sadece kadınlarda değil erkeklerde de olduğunu söylemektedir: “geçen sene çalıştığım şirketteki arkadaşlarımdan birini bu sitede gördüm, kendi resmimi hemen kaldırdım beni görmesin diye” Kadınların sanal alanlarda kendilerini daha fazla gizlediklerini düşünen E.T. bu konuda “ Türk toplumuna özgü bişey, kadın yanlış yaptı mı hemen her türlü yorum yapılır. Kötü damga bile yer ama erkek yaptı mı erkektir ne olacak denilir. Ar ve namus olayı Türkiye’de kadın üzerinden algılanıyor çünkü” demektedir. Ö.A. ise “erkekler genelde kendilerini saklamayı seven yaratıklar, hiç neden yokken bile. Burada yalan söylemek ise çok daha kolay. Kadınlar da erkeklerden çok farklı değil aslında, profillerde hemen herkes çok güzel, çok neşeli, çok hayat dolu, yaşamayı seven v.s. Bu bana hiç gerçekçi gelmiyor, 136 kadınlar da çok dürüst değiller bu anlamda” demektedir. K.A. ise dürüstlüğü yüzdeye vurduğunda erkeklerin %20’sinin, kadınların da %80’inin dürüst olduğunu söylemektedir. Tanıtım kartlarında ise kadınların bu alanları daha dikkatli ve özenli doldurdukları göze çarpmaktadır. Kadınların profilleri daha fazla dikkate aldığını söyleyen E.D. erkeklerin ise neredeyse hiç dikkate almadıklarını belirtmektedir. Diğer taraftan N. de kadın ve erkek arasındaki farklılıkların beklentilere de yansıdığını söyleyerek farklı cinslerin farklı beklentileri olduğunu öne sürmektedir. Diğer taraftan kadınların da erkeklerin de kendilerini tanımlarken hep fiziksel özelliklerine vurgu yaptıkları da belirlenmiştir. Kadınların fiziksel özelliklerini hep “ince” olarak tarifledikleri, boy kısmına 1.70, kilo kısmına ise mutlaka 60 kilonun altında yazdıkları saptanmıştır. İncelenen tanıtım kartlarında farklı cinsel tercihe sahip olan kadınların bunu bu alanda çok rahat dile getirdikleri ve bunun sayıca çok fazla olduğu da yapılan tespitler arasındadır. Arkadaş bulsana sanal alanında standart kadın üyelere daha fazla mesaj hakkı tanınmasını D.B. saçma bulduğunu zaten erkeklerin çoğunun daha fazla mesaj atabilmek için kendilerini kadın olarak tanımladıklarını ama konuşmaya başlayınca da erkek olduklarını açıkladıklarını ifade etmektedir. H.Ş. ise bu konuya şöyle yaklaşmaktadır: “kadınlar mesaj atacak, herif cevap veremeyecek, ulen tam da bağlıyacaktım hatunu diye basacak parayı, paralı üye olacak, bu yüzden erkeklere bu hak veriliyor. Nasıl olsa sitede en çok erkek var ve hep erkekler mesaj atıyorlar”. E.T. ise bu durumu “fikrimce erkekler daha çok sapıklık peşinde, bunun cılkını çıkarırlar diye her önüne gelene saçma sapan mesaj atarlar. Bunu önlemek içindir bence” şeklinde açıklamaktadır. M.A. ise kadınların ücretsiz olduğu için üye 137 olduklarını, erkeklerin de onlara daha çok mesaj gönderebilmeleri için ücret ödeyerek üye olduklarını belirtmektedir. Daha önceki bölümde site yöneticilerinin neden böyle bir uygulamada bulunduklarından bahsedilmişti. Buradan hareketle erkeklerin sanal alanda daha fazla oldukları ve daha fazla iletişim kurma amacında oldukları söylenebilmektedir. Kadınların sanal alanlarda erkeklere göre daha fazla çekingen olduklarını düşünen E. kendileri ile ilgili ya yanlış bilgi verdiklerini ya da bilgi vermediklerini söylemektedir. H.Ş. ise bu durumu “kadınların deşifre olmama derdi” olarak tanımlamaktadır. inanmayarak Görüşülen resim kişilerden göndermesini ancak Ö. araştırmacının bu yolla ikna erkek olduğuna olabileceğini ve görüşebileceğini belirtmiştir.36 Ö. Sanal alandaki kişiliklerin hiçbirini tam olarak gerçek bulmadığını bu yüzden görmeden inanmadığını söylemektedir. Ö. yapılan sohbeti de saçma bulduğunu söyleyerek bununla kaybedecek zamanı olmadığını belirtmiş ve iletişimi yarıda kesmiştir. F.Ö. ise kadınların bu alanda daha çekingen olduklarını erkeklerin de daha az dürüst olduklarını belirtmektedir. E.T. ise Türk toplumunun baskıcı yapısından dolayı kişilerin kendilerini bir özenti ve etrafa ayak uydurma çabası içerisinde kendilerini farklı gösterme çabaları olduğunu düşünmektedir. Erkeklerin daha rahat olduğu iddiasına karşılık erkek bir katılımcı olan E.T. de soyadını ilk başta vermekten çekinmiş37 “adım bir yerde 36 Gerçekleştirilen sohbetler sırasında araştırmacı da kimlik bilgileri ile sürekli oynamıştır. Kadınların kolay kolay sanal alanda mesajlara cevap vermeyişleri ve genellikle tercihlerine göre karşı cinsle iletişim kurma istekleri karşısında araştırmacı kendisini erkek olarak sunmuştur. Bunun yanı sıra görüşülen kişilerden E.T. araştırmacıya kadınlarla kolay iletişim kurabilmek için bir takım önerilerde bulunmuştur: “kendini kadın olarak tanımlayıp sadece kadınlarla ilgileniyorum yazmalısın. Bu yolla özellikle lezbiyenlerden çok mesaj alırsın”. Erkeklerle kolay iletişim kurulabilmesi için ise “kadın olarak kendini tanımladığında özellikle kısa süreli ilişki istiyorum diye belirt bence, binlerce erkek atlar, abaza çok burda” tavsiyelerinde bulunmuştur. 37 Görüşülen kişilerin verdikleri ad ve soyadların gerçek olup olmadığı bilinmemekle birlikte bazı kişiler açıklıkla “bu benim gerçek adım ve soyadım değil” diyerek gerçek adlarını gizlediklerini belirtmişlerdir. Benzer şekilde araştırmacı da bir aşamadan sonra rahatsız olup kendi gerçek ismini ve 138 kullanılmayacak değil mi?” diyerek çekincesini dile getirmiştir. M.A. kadınların doğaları gereği erkeklere göre daha çekingen olduklarını ifade etmektedir: “erkekler burada mutlak arkadaş aradıkları için bulunuyorlar ve sayıca kadınlara göre çok kalabalıklar. Bir kadına yüzlerce mesaj gidiyordur. Çekingenlikle başlayan kadın tavrı seçiciliğe ve sonra da kendini beğenmişliğe doğru gidiyor”. Sanal alanlarda erkeklerin sayıca daha fazla olmasının kadınları daha seçici yaptığı düşünülmektedir. Çünkü bir kadına gelen mesaj sayısı neredeyse erkeklere gelen mesaj sayısının iki katıdır. Seçme şansı daha fazla olan kadınlar ise gelen her mesaja yanıt vermemeye çeşitli kriterlere göre değerlendirme yapmaya başlamaktadırlar. Sanal alanda erkeklerin kendilerine seks partneri aradığını ifade eden M.A., kadınların ise bu alana bu yönüyle bakmadıklarını düşünmektedir. Yapılan sohbetler neticesinde sanal alanlarda kadınların ve erkeklerin tavırlarına ilişkin çeşitli farklılıklar saptanmıştır. Bunlardan en belirgin olanı kadınların sanal alanlarda kendilerini gündelik hayatlarına göre daha rahat ifade edebilmeleri, tercihlerini daha kolay dile getirebilmeleri, erkeklere göre daha çekingen ancak daha seçici oldukları, kendileri ile ilgili doğru bilgileri saklama eğiliminde oldukları, beklentilerinin çeşitlendiği saptanmıştır. Erkeklerin ise daha çok ilişki yaşabilmek için bu alanda bulundukları, kadınlara göre kendileri ile ilgili daha az bilgiyi sakladıkları, çok fazla çekingen olmadıkları (hemen telefon numaralarını verebilmeleri, sitede resimleri yoksa resim göndermeleri gibi) ve sayıca daha fazla oldukları belirlenmiştir. Sanal alanlarda izlenim yönetiminin pratiklerine göre kadın ve erkekler değerlendirildiğinde kadınların güvensizlikten ve tanınma soyismini kullanmamaya ve tanıtım kartındaki bilgilerini değiştirmeye başlamıştır. Bu noktada sanal alanların kişileri buna zorlayan bir tarafı olduğu da düşünülebilir. 139 korkularından, erkeklerin de beklentileri itibariyle kendileri ile ilgili olmayanı ancak olması istenileni sundukları saptanmıştır. II.7.2.Yaşa Göre Farklılaşmalar Yaşa göre yapılan kıyaslamalarda kişilerin benzer görüşleri paylaştıkları gözlemlenmiştir. E. 35 yaş ve üzerinin profillerinde genellikle doğru bilgi verdiklerini, 20-25 yaş arasının daha kuralsız ve daha özgür olduklarını ve bunun yanında verdikleri bilgiler konusunda dürüst olmadıklarını düşünmektedir. M.A. ise 20-25 arasının çok fazla dürüst olmadığını, 26-35 arasının ise bol yalanla dolu bir dünya kurduklarını ama 35 yaş üstünün son derece dürüst olduğunu düşünmektedir. Ö.A. ise gençlerin yani 20-30 yaş arasının kendilerine çok daha fazla güvendiklerini, bu yüzden de daha açık olduklarını düşünmektedir. Ö.K. ise orta yaş üzerinin daha rahat olduğunu düşünmektedir. Ç.B. ise 20-25 yaş arasının çok fazla fiziksel özelliklere önem verdiklerini ve daha fazla yalan söylediklerini, 30 yaş üzerinin biraz daha dürüst olduklarını söylemektedir. K.A. 20-25 arasını daha “geyik”, 30-35 yaş arasını daha dürüst, 35 yaş üzerinin daha güvenilir olduğunu düşünmektedir. H.T. ise bu alanda doğru söylemenin gereksiz olduğunu bu alanda eğlence için bulunduğunu söyleyerek yaşa ilişkin şu kıyaslamayı yapmaktadır: “yaşım 22, ne yapıcam doğruyu söyleyip de, daha yaşayacak çok şeyim var, burdayım eğleniyorum, 30 yaş üstü gibi hayatı ciddiye almıyorum, benim yazıştıklarım da benim gibi ve benim yaşımdalar, beraberce eğleniyoruz işte” Sanal alanlarda 20-40 yaş arası farklı cinsiyetlere sahip 20 kişi ile görüşülmüş ve bunun sonunca araştırmanın varsayımlarından biri olan daha genç olan üyelerin daha rahat oldukları ve daha az dürüst oldukları ve bu alanı ciddiye almadıkları saptanmıştır. Özellikle 20-25 yaş arasındaki kişilerin kendileri hakkında sürekli farklı 140 bilgiler vermeleri, tanıtım kartlarındaki bilgileri sürekli değiştirmeleri, yaşları itibariyle ciddi düşünmedikleri ve dolayısıyla bu alanda gerçek bir şey beklemedikleri, daha özgür davrandıkları ve fiziksel özelliklere daha fazla önem verdikleri tespit edilmiştir. 20-25 yaş arası kişiler genellikle resmi olan kişilerle iletişim kurmakta, resmi yoksa sohbeti yarıda kesmektedirler. Kendileri ile bilgileri sunmada ise rahat davranamadıkları belirlenmiştir. 25-30 yaş arasına gelindiğinde bu yaş üstü gruba göre yine daha “marjinal” davranıldığı ama bir önceki gruba oranla da daha olgun ve dingin bir tavır izlendiği belirlenmiştir. Hayattan beklentilerinin düzeyi yaş ile doğru orantılı olan kişilerin sanal alanlarda da benzer bir oran sundukları şüphesizdir. 30 yaş üzerindeki kişiler ise genellikle kendileri ile ilgili doğru ve fazla bilgiyi sunmakta, daha rahat davranmakta “nasılsa kaybedecek bişeyim yok, bu yaştan sonra” genel ifadesi ile daha çok oldukları gibi kendilerini sunmaktadırlar. Görüşülen kişilerin bu konudaki ifadeleri de bu görüşleri destekler niteliktedir. Kısaca sanal alanlarda kişinin yaşı ilerledikçe dürüst davranma ve kendileri gibi sunum yapma kapasiteleri de artmaktadır. Diğer taraftan bu alanlarda bulunanların yaşları arttıkça bu alandan beklentileri de farklılaşmaktadır. Daha genç olan kesim bu alanlara eğlence, günübirlik ilişki yaşayabilme, macera amacıyla katılırken ve bu alanlardan bu beklentilere sahiplerken, olgun yaşta sayılabilecek kişilerin buradaki ilişkilere daha ciddi baktıkları, evlilik ve uzun soluklu ilişkiler peşinde oldukları saptanmıştır. Sadece sanal alandan ve ilişkilerden beklenti doğrultusunda değil kendilerini sunma biçimleri de yaşa göre farklılaşmaktadır. 141 II.7.3.Medeni Duruma Göre Farklılaşmalar Bahsi geçen sanal alanda 30 yaş ve üzeri grubun daha çok medeni durumlarında “evli”, 35 yaş ve üzerindeki grupta ise “boşanmış” ibaresinin çoklukla yer aldığı söylenebilmektedir. Medeni durum bilgisinin özellikle evli kişiler tarafından doğru yansıtılmadığı görüşüne, görüşülen kişilerden 17’si katılmaktadır. Özellikle erkeklerin bu konuda dürüst olmadıklarını, biri ile ilişki kurmada evli kişilerin bekar kişiler tarafından çok fazla tercih edilmeyeceği düşünülmektedir. Evli olan kişilerin daha çok evliliklerinde iyi gitmeyen birşey olduğunda bu boşluğu sanal alanlarda doldurmak istediklerini belirten E.T. “eşinden beklediği ilgiyi sanal alemde birinden alınca aniden ilişkiye dönüşebiliyor bu. Ben 4-5 evli kişi ile konuştum hepsi açıkça söylüyor ben mutlu değilim diye. Duygusallıktan, maddi yönden veya cinsel anlamda isteklerini karşılamak için burdalardı. Konuşan çok evli var burda” demektedir. M.A. sanal alanlarda kesinlikle medeni durum bilgisinin doğru yazılmadığı görüşünde: “yaşadığım olaylardan biliyorum, bekar olduğunu söyleyen bir bayan arkadaş evli çıktı mesela ya da benim arkadaşlarım var, evli ya da boşanmış. Çocuk sahibi olmalarına rağmen bekar ve çocuksuz olduklarını söylüyorlar. Bunların nedeni kadınlar için evli bir kadının bu şekilde buralarda arkadaş aramasının yanlış anlaşılabilceği ve saygı görmeyeceği düşüncesi, erkekler için ise evli ya da çocuklu boşanmış bir erkeği isteyecek bayan sayısının daha az olması olabilir”. Sanal alanlarda kişilerin kendilerini arzu edilene göre konumlandırma isteklerinden dolayı kişiler evli dahi olsalar tanıtım kartlarında bu kısma “bekar” yazmakta veya çocukları olsa bile bu alana “çocuksuzum” ifadesini yerleştirmektedirler. Başkaları ile iletişim kurmada daha çok bekar ve çocuksuz yani bir anlamda belli bir sorumluluğu ya da 142 bağlılığı olmayan kişilerin daha çok tercih edilmesinin bu farklı yansıtılışların nedeni olduğu düşünülmektedir. İzlenim yönetimine göre medeni durum bilgisi değerlendirildiğinde, bu alanlarda genel tercihin bekar ve çocuksuz kişilerden oluşması izlenimleri bu yönde oluşturmaya ve bu şekilde bir sunum yapmaya zorlamaktadır. Diğer taraftan evli kişilerin kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri ancak kendileriyle ilgili bu anlamdaki bilgileri sakladıkları saptanmıştır. II.7.4.Eğitim Durumuna Göre Farklılaşmalar Görüşülen kişilerin 14’ünün üniversite mezunu olması sanal alanlarda daha çok eğitimli bir kesimin yer aldığı varsayımını desteklemektedir38. Sadece bir kişi eğitim düzeyini lisans üstü olarak belirtmiştir. T.G.B.’ye hangi üniversitede ve hangi bölümde yüksek lisans yaptığı sorulduğunda net bir cevap alınamamış, birbiriyle çelişkili ifadelerde bulunmuştur. Dolayısıyla bu kısmın kişi tarafından başkalarını etkilemek amacıyla olunduğundan farklı belirtildiği düşünülmektedir. Görüşülen kişilerin sadece üçünün lise mezunu olması ve en az eğitim düzeyinin lise olması sanal alanlarda daha çok eğitimli kesimin yer aldığı varsayımını yine desteklemektedir. Diğer taraftan eğitim düzeyi arttıkça kişilerin kendilerini ifade ediş biçimleri de değişmektedir. Takma isminde bile Henry David Thoreau’ya atıfta bulunan S.I. veya tüm sunumlarında kelimelerini özenle seçen Ö.A. buna verilebilecek bir örnektir. Okudukları kitapları, hayranlık duydukları kahramanları ve kültür seviyelerini de bu alana taşımaktadırlar. Dolayısıyla eğitim düzeyi arttıkça ve kültür düzeyi geliştikçe kişilerin sunum biçimleri daha zengin ve daha özenli olup vurgulanmak istenilenler daha zekice ortaya koyulmaktadır. 38 Bu araştırmada görüşülen kişilerin kendi verdikleri bilgilere dayalı olarak bu sonuçlara varılmıştır. Kişilerin gerçekte eğitim düzeyleri bilinmemekle beraber diğer bilgilerde olduğu gibi bu gerçeklik de ispatlanmaya çalışılmamıştır. 143 II.7.5.Mesleğe Göre Farklılaşmalar Görüşülen kişilerin pek çoğunun gerçekte sahip oldukları mesleği değil, yaptıkları veya yapmayı arzuladıkları işi yansıttıkları belirlenmiştir. Örneğin M. A. gerçekte mühendis olmasına rağmen sigortacılık yaptığını ifade etmekte ve tanıtım kartına da sigortacı yazmaktadır. Sanal alanlarda kişiler meslekleri hakkında bilgi sunarlerken bunu daha arzulanır biçime sokmaktadırlar. Örneğin ev idaresi Bölümü’nden mezun olan E.D.’nin meslek kısmına “uzman”, sekreterlik Bölümü’nden mezun olan F.Ö.’nün “mali danışman” yazması gibi. Aslında F.Ö.’nün yaptığı iş sigortacılık olmasına rağmen bunu mali danışman olarak yansıtması istediği biçimde mesleğini farklı bir ad altında sunmasına örnek sayılmaktadır. Benzer biçimde Ç.B.’nin aslında muhasebeci olmasına rağmen tanıtım kartında bunu “mali müşavir” olarak sunması da örnektir. Kişiler mesleklerini muhatabın daha çok beğeneceği veya daha hoşa gidicek biçimde değiştirerek ve süsleyerek tanımlamaktadırlar. Bir kısmı da gerçek mesleğini bu alana yazmamaktadır. Herhangi bir yerde ücretli olarak çalışan kişilerin meslekleri hakkında doğru bilgiyi verirken, çalıştıkları kurumların adlarını gizli tutmaları söylemekten çekinmeleri deşifre olma endişesinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan görüşülen kişilerin yanında incelenen yaklaşık 50 kişinin tanıtım kartında da “işçi”, “ücretli”, “maaşlı çalışan” gibi tanımlamalara rastlanmaması da kişilerin kendilerini arzu edilen göre konumlandırmalarına örnek sayılmaktadır. Herhangi bir işyeri sahibi olanların da “patron”, “işyeri sahibi” yazmak yerine buna en denk düşen tanımlamayı yaptıkları görülmektedir. Kısaca mesleklerin sunuluşunda da izlenim yönetimi kavramlarına uygun bir sunum göze çarpmaktadır. Mesleklere göre bir kıyaslama yapıldığında, ücretli çalışanların daha çekingen, kendi işyerine sahip olanların ise daha rahat 144 davrandıkları gözlemlenmektedir. Eğitim alanında çalışan kişilerin ise kurdukları cümleler ya da dilbigisi kurallarını kullanış biçimleri diğerlerinden belli ölçülerde farklılaşmaktadır. 145 SONUÇ Çağdaşlaşma ile birlikte toplumların iletişim biçimleri daha çok teknoloji merkezli olmaya başlamıştır. 1970’lerden itibaren gözle görülür biçimde büyüyen teknolojik gelişmeler ve internet iletişiminin bireylerin gündelik yaşamlarının merkezinde yer almasından dolayı bireylerin iletişimlerindeki ilişkiler ağı da değişime uğramıştır. Bu tez çalışması, bu değişimlerin yarattığı iletişimsel dönüşümleri konu edinmiştir. İletişim sürecinde izlenim yönetimi, yeni iletişim teknolojileri bağlamında internet ve internet üzerindeki sanal alanların yeni ve farklı bir iletişim sunması kapsamında ele alınmıştır. Bu tez çalışmasında yeni iletişim teknolojilerini irdelemek üzere ele alınan internet üzerindeki sanal alanlar, geleneksel iletişim araçlarının sunduğu iletişimden büyük ölçüde farklılaşmaktadır. İnternet, geleneksel iletişimde varolan görüntü, ses, yazı ve etkileşimi bir arada barındırarak toplumsal iletişimde yeni olanaklar ortaya koymuştur. Bilgi çağına geçiş ile birlikte yeni bir uygarlık ortaya çıkmış ve bu durum aile tarzlarını, değişik eğitim, çalışma, sevme ve yaşama biçimlerini, simge ve sembollerin hüküm sürdüğü yeni bir iletişimi de beraberinde getirmiş, daha da önemlisi insanların ve toplumların bilinçlerinde bir değişiklik yaratarak yeni iletişim teknolojilerinin bir uzantısı olan internet kitleselleşme yoluna girmiştir. Her ne kadar Türkiye’de bu yöndeki eğilim çok sınırlı olsa da bir beğeni odağı olmaya yönelimi güçlüdür. Modern kapitalist toplumlar, kişilerin birbirleriyle bir araya gelerek hemen iletişim kurmasına olanak sağlayamayacak kadar karmaşıktır. Kişilerin bir araya gelme isteği doğrultusunda yeni toplumsal mekanların oluşması da olasıdır. Bilgisayar dolayımlı iletişimle birlikte sanal topluluklar yüzyüze ilişkilere benzer bir 146 ilişki ve model oluşturmaktadır. Bu model ile yeni bir diyalog kurma biçimi ortaya çıkmış, dilbilimcilerin “sınırları belli konuşma grubu” olarak adlandırabilecekleri belli değerlere sahip, istenilen herşeyin söylenebildiği sanal topluluklar oluşmuştur (Levine, Searls, Weinberger, 2000:67). Tek ortak özellikleri aynı internet sitesinin üyesi olan kişilerin biraraya geldikleri sanal alanlarda ilişkiler de yüzyüze iletişimden farklı şekilde yaşanmaya başlamıştır. Bu noktada sanal alanlarda kurulan ilişkilerin yapısına bakıldığında kişilerin başkalarına kendilerini beğendirme ve toplumca onay gören taraflarını ön plana çıkarmaya eğilimi olduğu saptanmıştır. Bu nedenle de izlenim yönetimi kavramı ile sanal alanlardaki ilişkiler irdelenmiştir. Çalışmada, yeni bir kitle iletişim aracı olarak internet ve internet üzerindeki sanal topluluklarda yaşanan ilişkiler, izlenim yönetimi kavramına göre değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, izlenim yönetimi kavramının içerdiği, izlenim yönetimi taktikleri, izlenim yönetimine güdüleyen nedenler ve izlenim oluşturma şekilleri ile sanal alanların bahsi geçen kavramlara uygunluğu Goffman’ın (1959) öne sürdüğü kavramlardan hareketle ele alınmıştır. Bireylerin bir araya gelerek sohbet ettikleri, düşünce alışverişinde bulundukları, çeşitli beklentilerini taşıdıkları bu alanlarda kişilerin izlenim yönetimine göre kişisel sunumlarını gerçekleştirdikleri öne sürülmüştür. Bu bağlamda, itiraf.com/arkadaş bulsana sanal alanında kişilerin kimlik sunumlarını izlenim yönetimine zemin olarak gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri incelenmiştir. Seçilen bu sanal alan, diğer benzer alanlara oranla daha fazla üye sayısına sahip, eş zamanlı olarak mesajlaşmaya olanak sağlayan, kişilerin kendi tanıtım kartlarını oluşturarak kendilerini diğer kişilere sundukları bir paylaşım ortamıdır. Sitenin yapısına bakıldığında ise kişileri birbirleriyle tanıştırarak bir araya gelmelerini sağlamak ve beraberliklerin 147 başlangıcına aracı olmak gibi işlevlere sahip olduğu göze çarpmaktadır. İsteyen herkesin ücretsiz üye olabildiği bu sitede kişilerin kendilerini diğer kişilere sunmaları ön plandadır. Kişilerin kimlik sunumlarını kavramsal çerçevede belirtilen kavramlar ışığında izlenim yönetim taktiklerinin kullanılıp kullanılmadığı, kişisel performanslarını sergileyip sergilemedikleri, kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin arasında en çok yeğlenen konum ve durumların neler olduğu, kişilerin arzu edilen, toplumsal değerlerle örtüşen kimlikleri kurgulayıp kurgulamadıkları ve kimliklerini nasıl ve neye göre tanımladıkları değerlendirmeye yol gösteren sorular olmuştur. Bu doğrultuda, sanal alanlarda kişilerin olduklarından farklı kimlikler kurguladıkları, kişiliklerinin farklı yönlerini, arzu edilen, olması istenen taraflarını sunduklarını, beklentilerini, kendilerini ifade ediş biçimlerini izlenim yönetimi taktiklerince gerçekleştirdikleri gözlenmiş ve bu gözlemler doğrultusunda da kişilerin olmayı arzuladıkları kimlikleri ile sanal bir kurmaca oluşturdukları sonucuna varılmıştır. Burada en çok kendini tanıtmaya yönelik taktiklerden kendini sevdirme, kendini yüceltme, diğerini yüceltme, lütufta bulunma taktikleri kullanılmıştır. Niteliklerini tanıtma taktiğinin ise aslında bir taktik olarak düşünülüp bilinçli olarak kurgulanmaktan ziyade iletişime geçilebilmesinin ön koşulu olarak kullanıldığı saptanmıştır. Görüş birliği ve örnek olma taktiklerinin ise kullanılmadığı görülmüştür. Bu saptamalar ile sanal alanlarda izlenim yönetimi kavramının uygulandığı ve pratiklerinin kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Sanal alanları gerçeğin ta kendisi olarak gören ve normal hayattaki görüntüsünden ya da özelliklerinden hiç de farklı sunumlar yapmayan ya da en azından öyle olduğunu iddia eden katılımcıların varlığı da aslında yadsınmamalıdır. Ancak yine de yapılan sohbetler 148 sırasında bu kişilerin de kendilerini ve beklentilerini ortaya koyuşlarında beğenilme dürtüsünün varlığı hissedilmektedir. Diğer taraftan internetin serbest doğası gereği görüşülen kişilerin aykırılıklarını ya da toplumsal değerlerle bağdaşmayan değerlerini de dile getirdikleri ve bu yolla farklılık yaratma ve ilgi çekme amacında oldukları saptanmıştır. Sanal alanların yüzyüze iletişime giden yolda bir araç olduğu, ilişkilerin sanal alanda sürekli devam etmesinin güç olduğu, bu anlamda yüzyüze iletişime göre yetersiz kaldığı gözlenmiştir. Sanal alanlarda, herhangi bir sınırlama, güçlü bir denetimin olmayışı ve söylenenlerin doğruluğunun ispatının ilk aşamada mümkün olmayışı kişileri bu alanda özgür ve rahat davranmaya yöneltmektedir. Bu özgürlük ve rahatlık ortamı ile kişilerin istedikleri kimliği seçip istedikleri zaman istedikleri gibi değiştirmesi çok kolay hale gelmektedir. Kimliklerle oynamanın yeni olanaklarına erişilebilmesi, ilişkilerde hiyerarşinin değişime uğraması, kurgulanmış kimlikler aracılığıyla iletişimin gerçekleşmesinin yanında sohbet ortamı gerçek ve gerçek olmayan yani sanal arasındaki sınırları da zorlamaktadır. Sanal alan, kendi içinde kurulan ve sürdürülen ve kimi zaman gerçek yaşamla kesişen, yer değiştiren bir gerçekliği de içinde barındırmaktadır. Diğer taraftan sanal alandaki ilişkilerin gerçek yaşamda kesişmesiyle, belirtilen, öne çıkarılan özelliklerin, kurgulanan kimliklerin sınanması da mümkün olmaktadır. Dolayısıyla bu alanda oluşturulan yedek kimlikler, çoklu kimlikler ancak sanal alanda sınırlı kalabilmekte geçerliliğini bu alanda sürdürebilmektedir. Sanal alanlarda izlenim yönetimine ilişkin bir model geliştirilmeye çalışılmış ancak bu alanda henüz yeterli bilgi birikiminin olmamasından dolayı geliştirilmeye çalışılan bu modelin işlerliği sorgulanamamıştır. 149 Taslak model olarak nitelendirilebilecek olan bu modelde sadece izlenim yönetimi öğelerinin ayrıştırılması yoluna gidilebilmiştir. Çalışmada kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin başında yaş, cinsiyet, medeni durum, sahip olunan meslek ve eğitim durumunun geldiği gözlenmiştir. Sahip olunan etnik kökene ve diğer tercihlere göre ise kimlik sunumunun çok fazla şekillenmediği, bunların kriter olarak çok az kullanıldığı belirlenmiştir. Sanal alanların izlenim yönetimine göre değerlendirilmesi ile temel olarak şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Sanal alanlarda klavye kullanımı ile kurulan iletişimin el koordinasyonundan kaynaklanan bir fiziksel engelden ötürü konuşmadan evvel düşünmeye vakit bulan, hitabetini karşı tarafa yansıtmadan önce istediği şekli verebilen kişiler, sanal alanların bu yapısı gereği söylemlerini normal hayattakinden daha etkileyici ve hedefe varacak donanıma getirerek ifade etmektedirler. Bu ifade edişlerde izlenim yönetimine göre bireyin arzu ettiği kimliği ve imajı diğer bireylerde oluşturmak için kullanılan stratejiler ve bireyin sosyal davranışlarının olumlu yönlerini belirginleştirip, olumsuz yönlerini en aza indirecek şekilde yönlendirme yaptıkları görülmüştür. Seçme şansının çok fazla olduğu sanal sohbet alanlarında kadınlık ve erkekliğin yeniden üretilmekte olduğu, kadınların özellikle eğer farklı cinsel tercihe sahiplerse bu alanlarda kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri, kadın üye sayısının erkek üye sayısına göre hayli az olduğu ve bundan dolayı kadınların daha seçici oldukları, kadın üyelerin kendileriyle ilgili daha az bilgi verdikleri, genellikle dürüst oldukları ama daha çok bir saklama, gizleme eğilimi içinde oldukları, yüzyüze iletişim isteğinin erkeklerde daha baskın ve belirleyici olduğu, erkeklerin bu alanda 150 daha çok cinsellikle ilgili konuşmaları tercih ettikleri ve dolayısıyla bu alanlarda cinselliğin konuşulmasının ve cinsiyetçiliğin hakimiyeti saptanmıştır. 30 yaş ve üzeri kişilerin sanal alanlardan beklentilerinin daha ciddi ve sunumlarının daha dürüst olduğu, kendileri ile ilgili daha çok bilgi verdikleri, 25 yaş ve altı kişilerin ise daha rahat ve daha özgür davrandıkları, sanal alanlarda daha çok eğlence amaçlı bulundukları belirlenmiştir. Kadın ve erkeklerin arzu edilen ve beğeni oluşturmak üzere fiziksel özelliklerini tarifledikleri, erkeklerin tanıtım kartlarına resim yerleştirme konusunda daha rahat oldukları ve 35 yaş ve üzerinin daha çok resim yerleştirmeyi tercih ettikleri görülmüştür. Medeni duruma göre ise, evli kişilerin bu alanda bu durumlarını gizledikleri ve bekar kişilerin ise daha rahat davrandıkları saptanmıştır. Bu alanlarda “bekar olmak” “çocuksuz olmak” daha fazla tercih edilen bir durumken erkeklerin bu konuda daha çok yanıltıcı bilgiler verdikleri belirlenmiştir. Kişilerin sahip oldukları meslekten memnun olmadıklarında farklı bilgiler verebildikleri, bu farklılıklarda olmayı arzu ettikleri mesleği belirttikleri, ücretli/maaşlı çalışan kişilerin bu konuda daha az bilgi verirken kendi işyerine sahip olanların daha rahat davrandıkları, dil kullanımının sahip olunan mesleğe ve kültürel düzeye göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı tesbit edilmiştir. Diğer yandan, sanal alanlarda bulunanların kendilerini daha çok üniversite mezunu olarak tanımlamaları eğitim seviyesinin bu alanlarda yüksek olduğu gibi bir sonucu çağrıştırmaktadır. Fiziksel özelliklerde zayıflık, atletiklik, uzun boyluluk neredeyse belirleyici seçme nedeni haline dönüşmüş bu anlamda fiziksel özelliklerin ağırlığı saptanmıştır. Kişilerin serbest dil kullanımlarıyla konuşmaların ima ve metaforlara dayalı olarak sürdüğü, duruş ve yüz ifadesinin yerini bu alanlarda sembollerin, seçilen kelimelerin ve dili kullanım 151 biçimlerinin aldığı, güvensizliğin konuşmaları muğlaklaştırdığı, meslek sahibi olmanın ve işyerinde bulunmanın konuşmayı kolaylaştırdığı saptanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular bir bütün olarak düşünüldüğünde, sanal topluluklarda kişilerin bir takım faktörlerden etkilenerek gerçekte sahip olduklarından daha farklı ve başkalarınca daha fazla arzu edilen bir kimlik sunmaya yönelik bir çaba içerisinde oldukları ve bu nedenle sanal alanlarda sanal bir kurmaca içerisinde sanal alanların izlenim yönetimi kavramına bir zemin oluşturduğu sonucuna varılmıştır. 152 KAYNAKÇA Akçamete, B., (2001) Bilişim Toplumundan Ne Bekliyoruz? Bu Yönde Ne Yapıyoruz?, Bilişim Toplumuna Giderken Psikoloji, Sosyoloji ve Hukukta Etkiler Sempozyumu Alankuş, S., (2003) Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya, (der), İstanbul:IPS İletişim Vakfı Yayınları, İstanbul Andrews, M.C.,(1999) Impression Management by Association: Construction and Validation of a Scale, Unpublished Doctorate Thesis, The Florida State University Collage of Business, USA, http://www.umi.com Araç, T., (2001) IRC Farklı Bir Sosyalite mi?, Yayımlanmamış YüksekLisans Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Araz, A., (1998) Çeşitli Değişkenler Açısından Benlik Sunumu, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir Arndt, M.; Bigelow, B., (2000) Presenting Structural Innovation in an Institutional Environment: Hospitals’ Use of Impression Management, Administrative Science Quarterly, 45 (3): 494-522 Ayaz, M., (2001) Chat Geyikleri, Kora Yayın, İstanbul Ball, Rokeach,.; Reardon, S.J., (1998) Monologue, Dialogue and Telelogue. Camparing an Emergent Form of Communication with Traditional Forms, Robert P. Hawkins, J. Wiesmann, S. Pingree, (eds.) Advancing Communication Science: Merging Mass and Interpersonal Processes, Sage Annual Reviews of Communication Research, Vol. 16, Newbury, 110135 Baran, A.G.; Kuloğlu, C., (2001) İnternet Cafelerde İnternet Kullanımı ve SanalSosyal İlişkiler: Ankara Örneği, http://gridergi.8k.com/sosyoloji/internetcafe.htm Başaran, F., (2000) İletişim ve Emperyalizm: Türkiye’de Telekominikasyon Ekonomi Politiği, Ankara, Ütopya Başaran, F.; Geray, H., (2005) İletişim Ağlarının Ekonomisi Telekominikasyon, Kitle İletişimi, Yazılım ve İnternet, (der), Siyasal Kitabevi, Ankara, Batır, K., (2005) İnternet’in Hukuki Düzenlemesi, İnternet Toplum Kültür içinde, Başaran, F.; Geray, H. (Der), Epos Yayınları, s.153-177, Ankara 153 Baumeister, R.F., (1982) A Self-Presentational View of Social Phenomena, Psychological Bulletin, 91 (1), 3-26 Baumeister, R.F.; Tice, D.M., (1984) Role of Self Presentation and Choice in Cognitive Dissonance under Forced Compliance: Necessary or Sufficent Causes?, Journal of Personality and Social Psychology, 46 (1) 5-13 Becker,T.E.; Martin, S.L., (1995) Trying to Look Bad at Work: Methods and Motives for Managing Poor Impressions in Organisations, Academy of Management Journal, 28 (1), 174-200, http://www.anbar.com Benedikt, M., (1991) Cyberspace: First Steps , Cambridge: MID Press Benhabib, Ş., (1999) Modernizim Evrensellik Birey, İstanbul, Ayrıntı Yayınları Bilici, M.;Uğur, A., (1998) Bilgi Toplumu, İnternet ve Demokrasi: Dijitalleşen Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Yeni Türkiye 21. Yüzyıl Özel Sayısı, S. 19, Binark, M.; Kılıçbay, B., (2005) İnternet, Toplum, Kültür, (der) Epos Yayınları, Ankara Binark, M., (2005) İnterneti ve/ya Bilgisayar Dolayımlı İletişim Ortamını İncelemek İsteyen Bir Araştırmacının Soruları ve Sorunları, İnternet, Toplum, Kültür içinde, Binark, M.; Kılıçbay. B. (Der), Epos Yayınları, s. 177-191, Ankara Biocca, F., Levy, M.R., (1995) Communication in the Age of Virtual Reality, LEA Publishers, Hillsdale, 33-56 Birkök, M. C., (1994) Bilgi Sosyolojisi Işığında Kimlik Sorunu, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Bolino, M. C., (1999) Citizenship and Impression Management: Good Soldiers or Good Actors? Academy of Management Review, 24 (1), 82-99 Bonchek,M., (1997) From Broadcast to Netcats: Internet and the Flow of Political Information, Harvard University, Massachusetts Boz, F., (2000) İnternet ve Demokrasi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Bozeman, D.P; Kacmar, K.M., (1997) A Cybernetic Model of Impression Management Processes in Organisations, Organisational Behaviour and Human Decision Processes, 69 (1), 9-30 154 Bölükbaş, K., (2003) İnternet Cafeler ve İnternet Bağımlılığı Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Diyarbakır Örneği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır Bölükbaş, K.; Yıldız, C., (2002) Sanal Sohbet: Chat, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2, www.e-sosder.com Bristow, D. N.and Sachau, D.A., (1998) Who Could Blame Me? I Got it on Sale! An Investigation of Purchase Pride Disclosure as an Impression Management Tactic, Management Research News, 21 (4/5) Cady, S.H.; Fandt, (2001) Managing Impressions with Information: a Field of Organisational Realities, The Journal of Applied Behavioural Science, 37 (2), 180-204 Carron, A.V., Prapavessis, H., (1997) Self-Presentation and Group Influnce, Small Group Research, 28 (4), 500-517, http:// www.ebscho.com Castells, M., (1996) The Rise of the Network Society. The Information Age: Economy, Society and Culture, Vol. Blackwell, Oxford Cialdini, R.B.; De Nicholas, M.E., (1989) Self-presentation by Association, Journal of Personality and Social Psychology, 57, (4), 626-631 Crittenden, K. S.; Bae, H., (1994) Self-Effacement and Social responsibility, American Behavioural Scientist, 37 (5), 653-672, www.http://www.ebscho.com Curran, J., (1993) Kamusal Bir Alan Olarak Medyayı Yeniden Düşünmek, S. İrvan (çev.), İLEF Yıllık 93 Çağıltay, K., (1997) İnternet, Ankara, Metupress Çelebi, A., (2004) Kamusal Alan ve Sivil Toplum: Siyasal Bir Değerlendirme, Kamusal Alan içinde, Özbek, M., İstanbul , Hil Yayınları Daniels, D., (1997) Repeated Use of Impression Management Tactics: Do They Lose Their Power of Influence Over Time, Unpublished Doctorate Thesis, University of Washington, 62-91, http://www.umi.com Demez, G., (2005) Kabadayılıktan Sanal Delikanlıya: Değişen Erkek İmgesi, İstanbul, Babil Yayınları Demir, K., (2002) Türkiye’deki Resmi ve Özel Lise Öğretmenlerinin İzlenim Yönetimi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 155 Demircan, B., (2006) İnternet ve Kamusal Alan: Kamusal Tartışma Zemini Olarak Çevrimiçi Forumlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005) Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması Sonuçları http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/HHBilisim/k_161105.xls, 19 Nisan 2006’da erişildi. Dincer, M. K., (1998) İş Yaşamında ve Özel Yaşamda Kişisel İmaj İstanbul, Alfa Yayınları Doğanay, Ü., (2003) Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara Eltugay, Ö., (2000) İnternet ve Yabancılaşma, http://www.inet.tr.org.tr/inetconf6/tammetin/yabancilasma.html, 5 Ocak 2006’da erişildi. Elwell, P.L., (1998) The Concept of Image in Advertising and Public Relations, Master’s Thesis, University of Houston, 22-71, http://www.umi.com Ergün, F., (2005) İnternet ve Hukuk, İnternet ve Toplum içinde, Tarcan, A., (Der), Anı Yayıncılık, s.200-257, Ankara Ertürk, İ., (2002) İnternet ve Ekonomik Etkileri, Cogito, S. 30, İnternet: Üçüncü Devrim?, s.195-202 Esgin, A., (2005) Anthony Giddens Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara Fisk, R.P.; Grove, S.J., (1996) Applications of Impression Management and Drama Metaphor in Marketing: an Introduction, European Journal of Marketing, 30(9), 6-12, http://www.emerald.com Foss, K.A.; Foss, S.K.; Griffin, C.L., (1999) Feminist Rhetorical Theoriees, Sage Publications, International Educational and Professional Publisher, Thousand Oaks London, New Delhi Futrell, R., (1999) Performative Governance: Impression Management, Teamwork and Conflict Containment in City Commission Proceedings, Journal of Contemporary Ethnograpy, 27 (4), 494-529, http://www.ebscho.com Gardner, W. L.; Avolio, B.J., (1998) The Charismatic Relationship: A Dramaturgical Perspective, Academy of Management Review , 23 (1), 3259, http://www.findarticle.com 156 Gardner, W.L.; Cleavenger, D., (1998) The Impression Management Strategies Associated with Transformational Leadership at the World-Class Level, Management Communication Quartely, 12 (1), 3-42 http://www.ebscho.com Gardner, W.L.; Martinko, M.J., (1988a) Impression Management in Organisations, Journal of Management, 14, 321-388 Gardner, W. L.; Martinko, M.J., (1988b) Impression Management: An Observational Study Linking Audience Characteristics with Verbal Self-presentations, Academy of Management Journal, 31 (1), 42-65 Garfinkel, H., (1967) Studies in Ethnomethodology, Prentice-Hall Garnham, N., Medya ve Kamusal Alan, Çev. S.Alankuş ve H. Tuncel, Ankara, 2001 Gendersen, D. E. and Tinsley, D. B., (1996) Amprical Assessment of Impression Management Biases: The Potential for Performance Appraisal Error, Journal of Social Behaviour & Personality, 11 (5), 57-77, http://www.ebscho.com Geray, H., (1994) Yeni İletişim Teknolojileri: Toplumsal Bir Yaklaşım, Ankara, Kılıçarslan Matbaası ................. (2003) İletişim ve Teknoloji Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politikaları, Ütopya Yayınevi, Ankara Giacalone, R.A., (1989) Image Control The Strategies of Impression Management, Personnel, 66 (5), 52-56 Gibson, W., (1991) Academy Leader, M. Benedikt (ed.), Cyberspace: First Steps, Cambridge, MA, MIT Press, 26-29 Giddens, A., (2003) Sosyolojik Yöntemin Yeni Kuralları Yorumcu Sosyolojilerin Pozitif Eleştirisi, Ü. Tatlıcan, B. Baldız, (çev.), Paradigma Yayınları, İstanbul Giren, D., (2003) Yeni İletişim Teknolojisi Olarak İnternet Cafeler ve İnternet Cafelerin Açık Alanlarda Kullanılması, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Goffman, E., (1959) The Presentation of Self in Everyday Life, Doubleday & Company, Inc. ……………. ( 1967) Interaction Ritual: Essays on Face-to-Face Behavior, Anchor Books, Doubleday & Company, Inc 157 Göka, E., (2001) İnternet Aşkları, Buradan Böyle içinde, Okyanus Yayınları, İstanbul Göker, G., (2003) “Kadınlar Ve Erkekler On-Chat” IX.Türkiye’de İnternet Konferansı Bildirisi, Ankara, http://inet-tr.org.tr/inetconfg/panel/türkiyede_internet1.doc Güler, E. Ç.; Yetim, N., (2002) Bilgi Teknolojilerinden Yeni Yararlanma Biçimleri Olarak İnternet Cafeler, Zaman, 12.04.2001 http://www.zaman.com.tr/2001/04/12/hayat/hayatdevam.htm#2, 14 Nisan 2006’da erişildi. Habermas, J., (1997) Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, T.Bora, M. Sancar (çev.), İstanbul, İletişim Yayınları Hall, S., (1996) Introduction: Who Needs Identity? Ouestions of Cultural Identity, Stuart Hall ve Paul du Gay (der) içinde, London: Sage 1-17, ………..(1998a) Kültürel Kimlik ve Diaspora, Kimlik, Jonathan Rutherford v.d. (der) içinde, İstanbul, Sarmal,173-192 ………. (1998b) Eski ve Yeni kimlikler, Eski ve Yeni Etniklikler, Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, Anthony King, (der) içinde, Ankara, Bilim ve Sanat,63-96 Haraşim, M.L., (1994), Global Networks Computer and International Comminication, The Mit Press, Cambridge Hardy, H.E., (1997), The History of the Net, http://www.ocean.ic.net/ftp/doc/nethist.html Hayles, K., (1993) Virtual Bodies and Flickering Signifiers, October, 66, 69-91 Hooghiemstra, R., (2000) Corporate Communication and Impression Management – New Perspectives Why Companies Engage in Corporate Social Reporting, Journal of Business Ethics, 27, 55-68 Hughes, M., (2000) Country Music as Impression Management: A Mediation on Fabricating Authenticity, Poetics, 28, 185-205 İnam, A., (1999), Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş, Doğu-Batı, 9, s. 145-165 James, W., (1890) The Principles of Psychology, Encyclopedia Britannica, Chicago Jones, E.E., (1990) Interpersonal Perception, W. H. Freeman and Company, New York 158 Jones, S.G., (1997) (ed.) Virtual Culture: Identity and Communication in Cybersociety, Sage, London Kacmar, K. M.; Carlson, D.S., (1994) Using Impression Management in Women’s Job Search Processes, American Behavioural Scientist, 37 (5), 682-697, http://www.ebscho.com Kacmar, K.M.; Ferris, G.R., (1992) Applicant Tactics, Journal of Applied Social Psychology, 22, 1251-1272 Kacmar, K.M.; Wayne, S.J.; Wright, P.M., (1996) Subordinate Reactions to the Use of Impression Management Tactics and Feedback by the Supervisor, Journal of Managerial Issues, 8 (1), 35-53 Kaplan, S.E.; Pourciau, S., (1990) An Examination of the Effect of the President’s Letter and Stock Advisory Service Information on Financial Division, Behavioural Research in Accounting, 2, 63-93, http://ebscho.com Karaaslan, E.; Çelik, T., (2003) İnternet Üzerinden Araştırma Yöntemlerinin Etkin Kullanılması, Akademik Bilişim Keane, J., (1992) Medya ve Demokrasi, H. Şahin (çev.) İstanbul, Ayrıntı Yayınları Köker, E., (2000) Feminist Alternatif Medya Üzerine, Yıllık, 95-96’dan Ayrı Basım, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, s.23-44, Ankara ................. (2005) Kitapta Kurutulmuş Çiçekler ya da Sözlü Kültür Üzerine Düşünmek, Dipnot Yayınları, Ankara Krueger, M., (1991) Artifical Reality II, Addison-Wesley, Reading, M.A. Kuloğlu, C., (2001) İnternet Cafeler ve İnternet Bağımlılığı: Ankara Örneği, Basılmamış Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Lamphere, R. A.; Leary, M.R., (1990) Private and Public Self-Processes: A Return to James’s Constituents of the Self, Personality and Social Psychology Bulletin, 16 (4), 717-725 Leary, M.R., (1996) Self-Presentation, Impression Management and Interpersonal Behaviour, Oxford: Westview Press http://ebscho.com Leary, M.R.; Kowalsky, R.M., (1990) Impression Management: A Literature Review and Two-Component Model, Psychological Bulletin, 107 (1), 34-37 Levine, R.L.; Searls, C.; Weinberger, D., (2000) İletişim ve İnternet Üzerine Fikirler: Bir Manifesto, Koç Sitem Yayınları, İstanbul 159 Lunsford, A.A., (1995) Reclaming Rhetorica Women in the Rhetorical Tradition, (Ed), University of Pittsburg Press, Pittsburg and London Martin, K.A; Leary, M.R., (1999) “Would You Drink After A Stranger? The Influence Of Self-Presentational Motives On Willingness To Take A Health Risk” Personality & Social Psychology Bulletin, 25 (9), 1092-1111 http://www.ebscho.com Martin, K.A; Leary, M.R.; Rejeski, W.R., (2000) Self-Presentational Concerns in Older Adults for Health and Well-Being, Basic and Applied Social Psychology, 22 (3), 169-179 Martinko, M.J., (1991) Impression Management: Looking to the Future, (ed). P.A. Giacolone, P. Rosenfeld), Applied Impression Management, 22-48, London: Sage Pub Matheson, K.; Zanna, M.P., (1992) Computer Mediated Communications: The Focus is on Me, Social Science Computer Review, 8 (1): 1-12 Mattelart, A., (2005) Gezegensel Ütopya Tarihi, Çev. Şule Çiltaş, Ayrıntı Yayınları, İstanbul McLuhan, M., (1967) The Medium is the Message, A Penguin Book, London Mendenhall, M.E., Wiley, C., (1994) Strangers in a Strange Land, American Behavioural Scientist, 37 (5), 605-621 Meyer, M. ; Baber, R., (1997) Computers in Your Future, 2. ed., Que E&T Meyrowitz, J., (1985) No Sense of Place , Oxford:Oxford Univ. Press Milliyet Gazetesi, http://www.milliyet.com.tr , 10. 05.2006 Montagliani, A.; Giacalone, R., (1998) Impression Management and Cross Cultural Adaptation, Journal of Social Psychology, 138 (5), 598-608, http://www.ebscho.com Mulvey, P. W.; Bowes-Sperry, L., (1998) The Effects of Perceived Loafing and Defensive Impression Management on Group Effectiveness, Small Group Research, 29 (3), 394-416, http://www.ebscho.com Oğuzertem, Y. A., (2001) Eğitim İçin İnternet-İnternet İçin Eğitim, Bilgi-Toplum, sayı 3, 23-30 Okay, A., (2000) Kurum Kimliği Ankara, Media-Cat Kitapları Olson, K.R.; Johnson, D.C., (1991) Individual Differences in Self-presentation Styles, The Journal of Social Psychology, 131, (4), 495-509 160 Ong, W. J., (1999) Sözlü ve Yazılı Kültür, Metis Yayınları, İstanbul Özbek, M., (2004) Kamusal Alan, İstanbul, Hil yayınları Özdemir, Ö., (1998) Uluslararası Enformasyon Akışı ve Yeni İletişim Teknolojileri: İnternetin Ticarileştirilmesinin Türkiye Örnek Olayındaki Etkileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel, İ., (1995) Waldo Sen Neden Burada Değilsin Bütün Eserleri I, Şule Yayınları, İstanbul Özgenç, S., http://turkcesi.blogspot.com/2006/04/nickname-lakap-rumuzmahlas.html, 2 Haziran 2006’da erişildi. Özgür, U., (2001) Bir Kamusal Alan Olarak İnternet ve Yasal Düzenleme: Sivil Toplum Kuruluşlarının Çalışmaları, 7. Türkiye’de İnternet Konferansı Palmer, R.J.; Walker R. B.; Campell, T.L.; Magner, N. R., (2001) Examining the Impression Management Orientation of Managers, Journal of Managerial Psychology, 16 (16), 35-49 Poster, M., (1997) Cyberdemocracy. Internet and the Public Sphere, David Porter, (ed.) Internet Culture, Routledge, NY, 202-216 Püsküllüoğlu, A., (1982) Öz Türkçe Sözlük, Turhan Kitabevi, Ankara Ralston, S. M.; Kirkwood, W. G., (1999) The Trouble With Applicant Impression Management, Journal of Business and Technical Communication, 13 (2), 190-207, http://www.ebscho.com Rao, A.; Schmidt, S.M.; Murray, L.H., (1995) Upward Impression Management: Goals, Influence Strategies and Consequences, Human Relation, 48 (2) Reid, E.M., (1991) Electropolis:Communication and Community on Internet Relay Chat, Thesis, University of Melbourne URL:<http:www.ee.mu.oz.au/papers/emr/index.html> Rheingold, H., (1993) Virtual Community:Homesteading on the Electronic Frontie, London: Minerva Rheingold, H., www.well.com/user/hlr/texts/mindtomind/frontline.html Rind, S.; Benjamin, D., (1994) Effects of Public Image Concerns and Self-Image on Compliance, Journal of Social Psychology, 134 (1), 19-26, http://ebscho.com 161 Rosenfeld, P.; Giacalone R. A.; Riordan, C., (1995) Impression Management in Organization, New York: Routhledge, 3-12 Rowatt, W. C., (1997) Managing Impression of Significant Others: OtherMonitoring Scale Development and Validation Doctorate Thesis, University of Louisville, 5-62, http://www.umi.com Sayar, K., (2002) Psikolojik Mekan Olarak Siberalan Yeni Symposium 40(2): 60-67 Schlenker, B. R., (1986) Self-Identification: Toward an Integration of The Private and Public Self, In R.F. Baumeister (Ed.), Public Self and Private Self (pp.21-62), Springer-Verlag New York Inc Schneiderman, W., (1980) A Personality Dimension of Consistency Variability Without the Use of Self-Reports or Ratings, Journal of Personality and Social Psychology, 39, 158-164 Sheer, V.C.; Weigold, M. F., (1995) Managing Threats to Identity: The Accountability Triangle and Strategic Accounting, Communication Research, 22(5), 592-612, http://www.ebscho.com Shutz, A., (1998) Assertive, Offensive, Protective and Defensive Styles of SelfPresentation: a Taxonomy, The Journal of Psychology, 132 (6), 611-622 Slama, M.; Wolfe, R.;Clark, T., (1999) Consumption as Self-Presentation:a Socioanalytic Interpretation of Mrs. Cage, Journal of Marketing, 63 (4), 135-139 http://www.ebscho.com Sözen, E., (1999) Söylem: Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/Güç ve Refleksivite, İstanbul, Paradigma Yayınları Sproull, L.; Kiesler, S., (1986) Reducing Social Context Cuee: Electronik Mail in Organizational Communication, Management Science, 32, 1492-1512 Steuer, J., (1995) Defining Virtual Reality: Dimensions Determining Telepresence, Frank Biocca, Mark R. Levy (Eds), Communication in the Age of Virtual Reality, LEA Publishers, Hillsdale, 33-56 Stratton, J., (2002) Siberalan ve Kültürün Küreselleştirilmesi, Cogito, S. 30, İnternet: Üçüncü Devrim?, s.80-98 Strauss, J., (2000) Konuşma, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak, Çev: M. Selen, İletişim Yayınları, İstanbul Sungur, F.F., (2002) İnternet Ekonomisi ve Global Elektronik Ticaret, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 162 Tata and Rhodes, (1996) Impression Management Messages and Reward Allocations: The Mediating Influence of Fairness and Responsibility, Communication Quarterly, 44 (3), 379-393 Taylor, S.E.; Neter, El., (1995) Self-evaluation Processes, Personality Social Psychology Bulletin, 21 (12), 1278-1288 Tedeschi, J.T.; Lindskold, S.; Rosenfeld, P., (1985) Introduction to Social Psychology, West Publishing Tekeli, Ş., (1988) Bireyin Konumu Feminizm ve Basın, Kadınlar İçin, içinde, Alan Yayınları, İstanbul Teker, U., (2002) Grafik Tasarım ve Reklam, Dokuz Eylül Yayıncılık, İzmir Timisi, N., (1996) Medyada Cinsiyetçilik, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara ................. (1999) Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi: İnternet Ortamında Kamusal Katılım, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara ................. (2005) Sanallığın Gerçekliği İnternetin Kimlik ve Topluluk Alanlarına Girişi, İnternet, Toplum, Kültür içinde, Epos Yayınları, Ankara, s. 89-106 Toffler, A., (1981) Üçüncü Dalga, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul Tomas, D., (1991) Old Rituals for New Space: Rites de Passage and William Gibson’s Cultural Model for Cyberspace, Cyberspace: First Steps, M. Benedikt, (der.)içinde, Cambridge; MIT Press Tuena, (1998) Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapı Planı, http://www.tuena.tubitak.gov.tr, 24 Ocak 2006’da erişildi. Tunç, A., (2003) Yurttaşlık Haraketi Bir Klik Ötede mi? : Küresel Direnç Platformu Olarak İnternet, Türkiye İnternet Platformu, İstanbul Üniversitesi Yayınları Turkle, S., (1995) Life on The Screen: Identity in the Age of Internet, Simon and Schuster Uğur, A., (1986) İletişim Alanında Gelişmeler: Yeni İletişim Teknolojilerinin Toplumsal ve Siyasal Etkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Uğur, A.; Bilici, M., (1998) Dijital Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Yeni Türkiye 21. Yüzyıl Özel Sayısı, Yıl:4, Sayı: 19, 1. Cilt, 448-496 163 Walther, J.B., (1993) Interpersonal Effect in Computer-Metiated Interaction, Communication Research, Vol.19, 52-90 Wate, A., (2000), Impression Management, http://www.i5ive.com/article.cfm/social_psycology/53283, 20 Şubat 2006’da erişildi. Wayne, S.J.; Ferris, G.R. (1990) Influence Tactics, Affect and Exchange Quality in Supervisor-subordinate Interactions: a Laboratory Experiment and Field Study, Journal of Applied Psychology, 75 (5) 487-500 Wayne, S.J.; Liden, R.C., (1995) Effect of Impression Management on Performance Ratings: A Longitudinal Study, Academy of Management Journal, 38 (1), 232-261, http://ebscho.com Wiggins, J. A., Wiggins, B. B., Zanden J. V., (1994) Social Psychology (5 th ed.), International Edition, McGraw-Hill, Inc Witt, L. A., (1991) Person-situation Effects on Self-presentation on the Telephone at Work, Journal of Social Psychology, 131 (2), 213-219, http://ebscho.com Wrightsman, L.R; Deaux, K., (1981) Social Psychology in the 80’s, California: Brooks/Cole Pub Xin, K. R., (1997) Asian American Manegers: An Impression Gap? Journal of Applied Behavioural Science, 33 (3), 335-355, http://www.ovid.com Yılmaz, E., (2005) Bir İnternet Sitesinde Rastladım Size, Sanat ve Sosyoloji içinde, Bağlam Yayınları, Ankara, s. 119-129 Yılmaz, R., http://www.zaman.com.tr/2002/03/14/yorumlar/default.htm, 28 Nisan 2006’da erişildi. Zaidman, N.; Drory, A., (2001) Upward Impression Management in the Work Place Cross-cultural Analysis, International Journal of Intercultural Relations, 25, 671-690 Zaman Gazetesi, http://www.arsiv.zaman.com.tr, 12.04.2006 Zoonen, E. A., (1992) The Women’s Movement and The Media: Constructing a Public Identity, Europan Journal of Communication, 7 http://tr.wikipedia.org/wiki/Henry_David_Thoreau http://www.itiraf.com/arkadasbulsana http://www.sanalnikah.com 164 http://www.uyuzum.com 165 ÖZET Çalışmada, sanal topluluklarda kişilerin kimlik sunumlarını izlenim yönetimi kavramına göre gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri değerlendirilmiştir. Bu bağlamda izlenim yönetiminin kişilerin, kendilerini diğerlerine sunmalarındaki etkenler, kriterler sanal alanlar sorunlaştırılarak incelenmiştir. Çalışmada, sanal alanlarda izlenim yönetimi kavramının pratikleri ile kimlik sunumlarının diğerlerine göre gerçekleştirildiği yönündeki tartışmalara yer verilmiştir. Goffman’ın izlenim yönetimine göre geliştirdiği kavramlar ve kişilerin toplumsal yaşamda göstermek istedikleri yönde kimliklerini kurguladıkları görüşü dikkate alınarak, sanal sohbet alanlarında izlenim yönetiminin işleyişi, kişisel sunumlar ve bu sunumların neye göre ve nasıl yapıldığı, yüzyüze iletişimdeki etkinliklerin yerini bu alanlarda ne gibi karşılıkların aldığı tartışılarak ele alınmıştır. Kişilerin biraraya gelerek görüş alışverişinde bulundukları, sohbet ettikleri, sanal veya yüz yüze ilişkiler kurup yaşadıkları alanlar olarak sanal alanlar ele alındığında, izlenim yönetimi kavramına uygun sunumlar gerçekleştirildiği öne sürülmüştür. Bu bağlamda, kimlik sunumunun sanal alanlarda nasıl şekillendiğine ilişkin betimsel bir profil oluşturularak, bu alanlarda hangi taktiklerin kullanıldığı, yaş, eğitim düzeyi, cinsiyet ve medeni durum gibi değişkenlerin kişilerin sunumlarını nasıl etkilediği ortaya koymaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda, veri toplama aracı olarak örneklemde belirlenen sanal alanda 20 kişi ile çeşitli zamanlarda görüşmelerde bulunulmuş, sanal alanların pratiklerine uygun biçimde sohbetler gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda kimlik sunumunun belirlenen değişkenlere göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı, bu alanlarda kimlik sunumunun toplumsal yaşamda değer ve onay gören kimlik özelliklerine göre yapıldığı ve bunu yapabilmek için de en çok kendini sevdirme, kendini ve diğerini yüceltme, lütufta bulunma taktiklerinin kullanıldığı ve taktiklerinin kullanımının da belirlenen değişkenlere göre farklılaştığı görülmüştür. Bu veriler ışığında sanal alanların izlenim yönetimine bir zemin olduğu, kişilerin kimlik sunumlarını arzu edilene göre konumlandırdıkları belirlenmiştir. ABSTRACT In this study, it is evaluated that in the virtual communities whether there is an impression management for people to present their identities or not. In addition, impression management’s impact on people’s identity presentation has been represented as a problem and examined. Moreover, some debates on applications of impression management and identity presentation in virtual areas has been discussed. Considering the concepts that Goffman had elaborated using impression management and the view that speculative identities of people are affected by their desires in their real lives, impression management in the virtual chat areas, identity presentations and the elements that affect these presentations and the equivalent of face-to-face communications in these areas had been argumentatively dealed with. Regarding virtual areas as an opportunity for people to come together and share their ideas, chat with each other and develop virtual or face-to-face relationships; it is suggested that impression management had been correctly realized. In this context, a descriptive profile had been developed for the identity presentation process in virtual areas and, the tactics used by people to develop identity presentations and the use of variables such as age, educational level, sex and marital status that affect these presentations. To this effect, in a sample for collecting data for the study, a research had been made on 20 people, by chatting with them realized by using appropriate applications of virtual areas. As a result of these meetings, it has been observed that the identity presentation develops and changes meaningfully according to some determined variables; identities are similar to valuable and acceptable persons in the real lives and in order to build these identities a person needs to use some tactics like; ingratiation oneself, build a self-enhancement and favor-doing. Taking this data into consideration, it has been observed that virtual areas can be a background for impression management and people develop their identity presentations according to what is desirable. EKLER Ek: 1 Sanal Alanlarda Hazır Olarak Bulunan Semboller Hazır semboller ve anlamları Gülümseyen Şaşkın Göz kırpan Kafası karışmış Ağlayan Çekici Melek Kimseye söyleme Şapşal Sır veren Bilmem Parti Uykulu Başparmak yukarı Bira bardağı Kız Soldan kucaklama Vampir yarasa Kırmızı kalp Kırmızı dudaklar Kırmızı gül Kamera Kedi suratı Telefon ahizesi Nota Yıldız Saat Salyangoz Tabak Pizza Araba Şemsiye Bilgisayar Fırtınalı bulut Para Klavye yardımı ile yapılması :-) veya :) :-O veya :o ;-) veya ;) :-S veya :s :'( (H) veya (h) (A) veya (a) :-# 8-| :-* :^) <:o) |-) (Y) veya (y) (B) veya (b) (X) veya (x) ({) :-[ veya :[ (L) veya (l) (K) veya (k) (F) veya (f) (P) veya (p) (@) (T) veya (t) (8) (*) (O) veya (o) (sn) (pl) (pi) (au) (um) (co) (st) (mo) Hazır semboller ve anlamları Ağzı açık Dil çıkaran Üzgün Hayal kırıklığına uğramış Mahcup Kızgın Şeytan Dişini gösteren Alaycı Hasta Düşünceli Gözlerini deviren Kahve Fincanı Başparmak aşağı Martini kadehi Oğlan Sağdan kucaklama Doğum günü pastası Kırık kalp Fiyonklu hediye paketi Solmuş gül Film şeridi Köpek suratı Ampul Uyuyan yarım ay E-posta MSN Messenger simgesi Kara koyun Çanak Futbol topu Uçak Palmiyeli ada Cep telefonu Şimşek Klavye yardımı ile yapılması :-D veya :d :-P veya :p :-( veya :( :-| veya :| :-$ veya :$ :-@ veya :@ (6) 8o| ^o) +o( *-) 8-) (C) veya (c) (N) veya (n) (D) veya (d) (Z) veya (z) (}) (^) (U) veya (u) (G) veya (g) (W) veya (w) (~) (&) (I) veya (i) (S) (E) veya (e) (M) veya (m) (bah) (||) (so) (ap) (ip) (mp) (li) Ek: 2 Sanal Alanda Tanıtım Kartı Ek: 3 Sanal Alanda Sorgulama Ekranı Ek: 4 Sanal Alanda Mesajlaşma Kutusu Ek: 5 Görüşülen Kişilere Yöneltilen Sorular 1. Başlık yazınızı neye göre yazdınız? Neyi amaçladınız? Neyi, neden vurgulamak istediniz? 2. Neden böyle bir takma isim seçtiniz? 3. Erkeklerin yanıtlarını dürüst buluyor musunuz? (Kadınlara sorulacak) 4. Dürüst buluyorsanız dürüst olduklarını nereden anlıyorsunuz? Hangi cümlelerle? 5. Kadınlar çekingen davranıyorlar mı? ya da güvensiz? Neden? (Erkeklere sorulacak) 6. Kendinizi nasıl tanımlarsınız? 7. Neden bu siteyi seçtiniz? 8. İş veya okul dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendirisiniz? 9. Yaşa göre bir kıyaslama yapabilir misiniz? … yaş arası daha dürüst, … yaş arası daha güvenli v.s. gibi, Neden? 10. Medeni durum bilgisi şüpheli mi? 11. Mesleğiniz ne? Hangi mesleği yapmak isterdiniz? 12. Evli birisi ile yazışır mıydınız? 13. Beden dili, jest, mimikler, tonlama olmaksızın karşınızdakini anlamak için ne gibi ipuçlarından yararlanırsınız? 14. Sizce tanıtım kartlarının tamamını doldurmak önemli mi ya da o alanda yazılanlar birisi ile iletişime geçmenizde ne kadar etkili? 15. Sizce neden tanıtım kartlarının bazı kısımları boş bırakılıyor? 16. Fiziksel özelliklerinizi neden belirttiniz? Farklı tanımlasanız ne olurdu? 17. En genel olarak sanal ortamları nasıl tanımlarsınız? Sizce neden insanlar bu sitelere üye olup iletişim kuruyorlar? 18. Bu ortamlarda yaşadığınız ilginç bir deneyim ya da değişik bir olay var mı? Veya duyduğunuz? 19. Sohbet ile yeni arkadaşlıklar kurduğunuz, tanıştığınız kişiler oldu mu? 20. Cinsiyetinizi farklı belirttiğiniz oldu mu? 21. Sohbet ettiğiniz kişileri gerçek arkadaşlarınızdan daha yakın hissettiğiniz oldu mu? 22. Sohbet yerine hangi kelime ile bunu tanımlarsınız? Buna en yakın tanımlama sizce nedir? 23. Hangi kelimelerle sohbete başlıyorsunuz? Hangi kişilik özellikleriyle sohbete kolay girişiliyor? 24. En çok nereden ve en rahat nereden internete bağlanıyorsunuz? 25. Beklentilerinizi sanal ortamda nasıl ortaya koymaktasınız? 26. Sohbet ettiğinizin kişilerin kendilerini farklı tanımladığını farklı bir kimliğe sahip olduğunu nasıl anlarsınız? 27. Ne kadar zamandır bu siteye üyesiniz? 28. Hep aynı takma ismi mi kullanıyorsunuz? 29. Sanal ortamlarda evlilik konusunda ne düşünüyorsunuz? 30. Bu sitedeki kadın-erkek eşitsizliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin standart üye kadınlara birkaç mesaj gönderme hakkı verilirken standart üye erkeklere bu hak daha az tanınıyor, bu neden olabilir? Eklemek istediğiniz görüşleriniz…