Ruhun Özgürlüğe Kavuşması/Ayşe Gülşah SARIKULAK “Ruh ancak özgürlük içinde serpilir.” (s.21) Jack Kerouac içindeki, ruhundaki özgürlük ihtiyacını ve aşkını bu sözlerle ifade ediyor. Yazarın ruhunun hizaya gelebilmesi için yola ve yolda olmaya ihtiyaç duyması pek çok bölümde adeta kendi düşüncelerimi okumama neden oldu. Modern zamanlarda insanlar tatile gittiklerinde veya iş için seyahate çıktıklarında yolu kısaltmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Hatta kimi zaman binlerce kilometre gitmek amacıyla birkaç saati feda etmek insanlara zor gelebiliyor. Bunu özgürlüğüne düşkün olsun olmasın, yolda olmayı sevsin sevmesin herkesin en azından bir kere aklından geçirdiğini düşünüyorum. Bu durumdaki insanlar hayatı, asıl olanı kaçırıyormuş gibi geliyor bana ne yazık ki. Kalabalıkların içinde bir o yana bir bu yana koşturan ama aslında hiçbir yere gitmeyen ruhlar… Uzun bir yolculuğa çıktığımızda fazlaca boş vaktimiz olur. Özellikle yalnız yapılan yolculuklarda düşünmek için fazlaca vaktimiz olur. Düşünmek ve hayal kurmak için. Bu düşünceler genellikle varacağımız yer ya da geçmişte kafamıza takılan şeyler hakkındadır. Günlük hayatta bir saniye üzerinde duracak kadar bile değer vermediğimiz ‘şu ana’ elimizde oyalanacak başka hiçbir şey kalmayınca odaklanmaya başlarız. İşte asıl yolculuk o zaman başlar. Artık mekanın, gidilen yerin, harcanan zamanın herhangi bir anlamı yoktur. Bir an gelir ve birkaç saat önce kafamıza takılan sorunların hepsi anlamsız gelmeye başlar. İnsan ruhunun ihtiyacı olan özgürlük hissi tam bu anda tüm bünyeyi ele geçirir. Bu da toplum kurallarından sıyrılıp özümüze dönmemizi sağlar. Sosyal statüsünü çok yüksek gören bir insan şehir hayatında asla muhatap olmayacağı kişilerle arkadaş olmaya çalışır ve hatta bazı konularda onların fikirlerini benimser. Yoldayken her olay farklı boyutlar kazanır. Gideceğimiz yer ile ilgili kurduğumuz hayaller gerçekçi olmak zorunda değildir. İmkansızlıkları düşünmek ve hayallerinin gerçekleşmeyeceğini bilmek o anın büyüsünü bozmak için yeterli değildir çünkü sonuçların önemi yoktur. ‘Yolda olmak’ sadece fiziksel boyutlarda incelenebilecek bir durum değildir aslında. Anı yaşamanın tadına varmış bir insan eski yüzeysel hayatına dönemez, dönse bile yolda olmak hayattaki en büyük özlemi olarak kalır. Yolda olmak hayatı kavramak, gerçekten yaşamaktır. Belki felsefenin yolda olmaya benzetilmesi de bu yüzdendir ki bana göre felsefe için en uygun yer yollardır. Hayatını yollara adamış kuşak, Beat kuşağı, her zaman en çok özendiğim topluluk olmuştur. Benimsemenin büyük cesaret istediği bu hayat tarzının ilerleyen zamanlarında pek de bir sıkıntısı yoktur aslında, özellikle günlük hayatla karşılaştırılınca. Artık insanlarla aranda amaçsız bir rekabet yoktur. Herkes eşit, günler yalındır. Karmaşa ve kaosa alışmış bünyelerde deliliğe sebep olacak bir dinginliğe sahiptir hayat. Arabasını almak için çok uğraşmış bir adamın yeni modelleri görünce bu sefer onları almaya heveslenmesi gibi açgözlülüklere, şımarıklıklara yer yoktur. Şehir hayatına dalmış insanların hayatları boyunca belki de tadamayacakları mutluluğu otostop çeken bir adam önünde bir araba durunca tadar. Kendini yollara vermek ve toplumun tüm normlarını reddetmek pek çok mecra tarafından eleştirilecek bir hareket sanırım. Genellikle bu tarz insanlara yönelen tepki hayattan korkup kaçtıkları yönünde olabilir. Ama bu neden eleştirilecek bir şey olsun? Bu tarz bir dünya düzeninde, yaşamanın vakit doldurmakla eşdeğer sayılabileceği bir dönemde günlük hayattan uzaklaşmaya çalışmaktan daha mantıklı ne olabilir ki? Hayattaki tek ‘keşke’m böyle bir maceraya atılmak için yeterince cesur olamamak sanırım. Aslında böyle bir şey için cesaret sahip olmam gereken tek şey mi, ondan da emin değilim. Her ne kadar aksini dilesem de arkamda bırakamayacağım insanlar, vazgeçemeyeceğim alışkanlıklar var hayatımda. Sanırım bunları aşabildiğim zaman gerçek bir yolcu olabilirim ancak. O zamana kadar günleri olabilecek en güzel şekilde geçirmeye çalışmaya devam… KAYNAKÇA Kerouac, Jack. Deniz Benim Kardeşim. Çev. Garo Kargıcı. Siren Yayınları, İstabul,2015.