DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ YENİLENMİŞ 5. BASKI Prof.Dr. M.Şerif Şimşek Doç.Dr.Tahir Akgemci Doç.Dr.Adnan Çelik DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Yenilenmiş 5. Baskı Prof. Dr. M. Şerif ŞİMŞEK Doç. Dr. Tahir AKGEMCÎ Doç. Dr. AdnanÇELİK Eylül - 2 0 0 7 © Copyright Prof Dr. M. Şerif ŞİMŞEK, Doç. Dr Tahir AKGEMCÎ ve Doç, Dr Adnan ÇELİK Bu yayının tamamı veya bir bölümü; 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri gereğince Prof. Dr M Şerif ŞİMŞEK, Doç. Dr, Tahir AKGEMCİ ve Doç,, Dr. Adnan ÇELİK’ ten izin alınmadan, hiçbir şekilde çoğaltılamaz ve basılıp yaymlanamaz Kitap İsteme Adresi : Bilgi Siteleri, Nalan Sokak, No:3/5 Selçuklu/KONYA Tel : 0,332 241 01 58 -241 23 60-233 67 04 GSM : 0 532 304 13 '70 - 0 542 686 74 35 Banka Hesap No : İş Bankası Konya Şubesi 4500 - 172 51 54 Dizgi Yaşar Ofset Kapak Tasarımı Adım Matbaacılık & Ofset Tashih Ömer FETTAHLIOĞLU - Seçil FETTAHLIOĞLU Baskı & Cilt Adım Matbaacılık & Ofset ISBN: 975-591-0344-4 SUNUŞ “Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış ” adlı kitabımıza gösterilen yoğun talep üzerine bu yıl üçüncü baskısını yapmış bulunuyoruz, ilk baskısından bu yana, bir yandan meslektaşlarımız ve öğrencilerimizden gelen ve tarafımızdan şükranla karşılanan eleştiri ve öneriler ışığında kitabımızın içeriği gözden geçirilip yeniden düzenlenirken, diğer yandan da davranış bilimi alanındaki ortaya çıkan gelişmeler dikkate alınarak konular güncelleştirilip genişletilmek suretiyle kitabın elinizdeki üçüncü baskısı tamamlanmıştır Dileğimiz kitabımızın meslektaş ve öğrencilerimizin beklentilerine uygun bir hal almış olması ve onlardan gelebilecek eleştiri ve önerilerle iler iki dönemlerde daha da yararlı hale gelmesidir Kitabımız, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri ile İşletme Programlarına sahip Yüksek Okullarda okutulan ve değişik isimlerle anılabilen “Davranış Bilimleri, Davranış Bilimlerine Giriş, İşletmelerde Davranış, Örgütlerde Davranış” gibi derslerde öğrencilerin bu alandaki Türkçe kaynak ihtiyaçlarını bir nebze de oha giderebilmek amacıyla hazırlanmıştır. Kitabın işletme öğrencileri ile birlikte iktisat, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, iletişim ve halkla ilişkiler, hukuk, mühendislik, eğitim ve sağlık gibi dallarda Öğrenim gören öğrenciler için de yararlı bir kaynak olacağına inanmaktayız. Kitap, toplam on yedi bölümden oluşmuştur Prof Dr. M Şerif ŞİMŞEK, “gruplar,örgütler de takım çalışması ve yönetimi Örgütlerde çatışma ve yaratıcılığın yönetimi, işe devamsızlık ve ışgören devri” konularını, Doç Dr T ahir AKGEMCI, ‘davranış bilimlerine giriş, davranış düzlemi ve sosyal kurumlar, inanç ve tutumlar ile kişilik ve davranış ”konularım, Doç.Dr. Adnan ÇELİK, ‘'haberleşme, motivasyon ve iş tatmini, yöneticilik ve liderlik ile yabancılaşma ve yönetimi” konularını hazırlamışlardır uKültür, örgüt kültürü ve girişimcilik kültürü, algılama, öğrenme ve öğrenen Örgütler, stres ve yönetimi, değişim yönetimi ve Örgüt geliştirme ile sosyal sorumluluk ve örgütsel etik” konuları ise yazarların ortak çalışmaları ile hazırlanmıştır. Bu çalışmada, davranış bilimleri ve örgütsel davranış konuları kapsamında hazırlanmış olan belli başlı kaynaklardan yararlanılma yoluna gidilmiştir Bu IV DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ vesile ile yararlanılan çok sayıda eserin yazarlarına teşekkür borçlû olduğumuzu ifade etmek isteriz. “Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış ” adlı bu kitabın yenilenerek ve gelişerek üçüncü baskıya ulaşmasında,öğrenciler ve akademisyenler ile birlikte önemli sayıda işletme ve kamu yöneticisinin yadsınamaz katkıları olmuştur Bunların hepsine teşekkür ederiz Çalışmalarımızda yardımlarını gördüğümüz Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Dursun BİNGÖL ’e KSÜ ÎİBF ’den Doç Dr İsmail BAKAN, Yrd Doç, Dr Mustafa TAŞLIYAN, Yrd Doç Dr Nusret GÖKSU, Öğr Gör Mesut BİLGİNER, Araştırma Görevlileri Ö Okan FE T TAHLIOĞL U ve HSeçil FE T TAHLIOGLU’na; Pamukkale Üniversitesi ’nden Arş Gör Dündar KÖK ve Arş, Gör Mehmet YILMAZ'a, Selçuk Üniversitesi’nden YrdDoç,Dr: Mahmut YARDIMCIOGIU, Arş Gör Aydan YÜCELER, Arş, Gör, T ah ir DEMİRSEL ve Arş Gör Burcu KAPLAN’a teşekkürü borç biliriz Nihayet son teşekkürümüz, titiz ve dikkatli bir şekilde kitabın basımım gerçekleştiren Adım Matbaacılık & Ofset yöneticisi Rıfat GÜNAY ve ekibinedir Her türlü eksiklik, hata ve sorumluluğun bize ait olduğunu peşinen belirterek bu çalışmanın, öğrenciler ve konuyla ilgilenenlere yararlı olmasını diliyor ve okuyuculardan gelecek her türlü eleştirinin şükranla karşılanacağını ifade etmek istiyoruz.. Kampus, 2007 M Şerif ŞİMŞEK-Tahir AKGEMCİ-Adnan ÇELİK İÇİNDEKİLER Savfâ No: SUNUŞ......................................................................................................................... III İÇİNDEKİLER............................................................................................................ V BİRİNCİ BÖLÜM DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ 1., 2 3 4 DAVRANIŞ KAVRAMI...................................................................................... 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİ............................. ....................................................... 2 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ.................................... 3 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN DİĞER SOSYAL BİLİMLERLE İLİŞKİSİ...........................................■.................................................................. 9 5 DAVRANIŞ BİLİMLERİNDE YÖNTEM ............................................................. 15 İKİNCİ BÖLÜM DAVRANIŞ DÜZLEMİ VE SOSYAL KURUMLAR 1. DAVRANIŞ DÜZLEMİ 17 11 Davranış Düzlemi Kavramı ve Tanımı............................................................... 17 1 2 Davranış Düzlemini Oluşturan Faktörler 17 1,2 1 Genel Kurallar (Sosyal Normlar)....................................................... 17 1 2,2 Özel Kurallar...................................................................................... 18 2.. SOSYAL STATÜ................................................................................................... 18 2 1 Statü Kavramı ve Tanımı.................................................................................. 18 2 2 Sosyal Statü Kavramı ve l anımı........................................................................ 19 2.3 Sosyal Statü Faktörleri ve Statü Sembolleri.................................................... 19 2 ,4, Statüler Topluluğu Olarak İşletmeler............................................................... 20 3 ROL DAVRANIŞLARI ........................................................................................ 21 3,1, Rol Kavıamı ve Kapsamı .......... 21 3,2 Rol Çatışması Kavramı ve Kapsamı .............................................................. 22 3,3, Rol Çatışmasının Yönetimi........................................................................ „ 23 4, SOSYAL KURUMLAR VE DAVRANIŞ BİLİMLERİ İLİŞKİSİ......................... 24 4 1 Genel Özellikli Sosyal Kurumlar 24 4 2 Özel Sosyal Kurumlar ...................................................................................... 26 VI DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KÜLTÜR, ÖRGÜT KÜLTÜRÜ VE GİRİŞİMCİLİK KÜLTÜRÜ 1. KÜL TUR KAVRAMI, KAPSAMI VE TEMEL BOYUTLARI.......................................................................................................... 27 1 1. Kültür Kavramı ve Tanımı............................................................................... 27 1,2 . Kültüı Çeşitleri................... 29 12 1 Genel Kültür - Alt Kültür................................................................. 29 1 2 2 Maddi Kültür - Manevi Kültür........................................................... 29 12 3, Üçlü Ayrım,................ ...................................................................... 29 I.2.4. Bazı Uç Ayrımlar................................................................................ 30 1 3 Kültürü Oluşturan Öğeler ............................................................................. 30 1 4, Kültürün Özellikleri........................................................................................ 31 2 ÖRGÜI KÜLTÜRÜ 31 2,1 Örgüt Kültürü Kavramı ve T anımı............................................................... 31 2.2, Örgüt Kültürünün Önemi................................................................................ 34 2 3, Örgüt Kültürünün Fonksiyonları....................................................................... 35 2.4 Örgüt Kültürünün Elemanları......................................................................... 35 2 5, Ör güt Kültürünün Yararları.............................................................................. 36 3 GİRİŞİMCİLİK KÜLTÜRÜ , ,................................................................................. 37 ,3 1, Girişimcilik Kültürünün Tanımı ve Özellikleri.............................................. 37 3 2, Girişimcilik Kültürünün Oluşması.................................................................. 41 3 3 Türkiye'de Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri...................................... 43 3 4, Girişimcilik Kültürünün Geleceği .................................................................... 45 EK: OKUMA PARÇASI ............................................................................................. 48 KİM OLDUĞUMUZU BİLMEK........................................................................ 48 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İNANÇ VE TUTUMLAR 1, TUTUM KAVRAMI VE KAPSAMI..................................................................... 51 1 1 T ulum ile İlgili Kavramlar................................................................................ 51 111,. İnançlar............................................................................................. 52 1 1 2 Değerler................................................................................................ 53 II.3, Düzgüler .... 53 M Şer if ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK VII 1.2 Tutum Kavramı ve Tamım................................................................. ,........... 53 î 2 1 Olumlu Tuiuııı...................................................................................... 54 12 2 Tutumların Değişebilirliği .................................................................... 54 l 3, Kişilik ve Tutum............................................................................................... 55 1 4. Tutumlar ve Davranış....................................................................................... 55 2 TUTUMLARIN OLUŞMASI.................................................................................. 57 2.1 Tutumların Oluşumu ......................................................................................... 57 2 2, Tutumları Oluşturan Faktörler ve Özellikleri ................................................ 57 3 TUTUMLARIN DAVRANIŞ BELİRLEME FONKSİYONU............................. , 58 3 1, Faydalılık Fonksiyonu...................................................................................... 58 .3,2, Kişisel Korunma Fonksiyonu ........................................................................ 58 3.3, Değer Oluşturma Fonksiyonu ...................................................................... 59 3.4 Bilgilendirme Fonksiyonu ............................................................................. 59 4, TUTUM DEĞİŞİM KURAMLARI......................................................................... 59 5, İŞLETMELERDE TUTUMLARIN ÖLÇÜLMESİ VE TUTUM ÖLÇME TEKNİKLERİ ......................................................................... 60 5.1 İşletmelerde Tutumların Ölçülmesi................................................................... 60 5 2 İşletmelerde Tutum Ölçme Teknikleri .............................................................. 60 5,2.1 Tutumların Ölçümünde Dereceli ölçekler.......................................... 61 5.2. 2. Tutumların Ölçümünde Yararlanılan Özel Teknikler....................... 63 5.2 3 Tutum Ölçümü Olarak İş Tatmininin Ölçümü ................................... 64 5.3 İnanç ve Tutumların Takdir Yoluyla Ölçülmesi................................................ 64 EKLER: TUTUM ÖLÇME YÖNTEMLERİ ............................................................ 66 EK-1: EŞİT ARALIKLAR (THURSTONE TİPİ TUTUM) ÖLÇEĞİ 66 EK-2: TOPLANMIŞ DERECELENDİRME (LIKERT TİPİ TUTUM) ÖLÇEĞİ ..................................................................................... 67 EK-.3: BOGARDUS’UN SOSYAL UZAKLIK ÖLÇEĞİ .................................... 69 EK-4:GUTTMAN TİPİ ÖLÇEKLER .................................................................... 69 EK-5: MINNESOTA İŞ TATMİN ÖLÇEĞİ........................................................ 71 BEŞİNCİ BÖLÜM KİŞİLİK VE DAVRANIŞ 1, KİŞİLİK KAVRAMI VE KAPSAMI .................................................................. 7.3 2, KİŞİLİĞİ OLUŞTURAN FAKTÖRLER ............................................................... 73 3 KİŞİLİĞİN TEMEL ÖZELLİKLERİ...................................................................... 74 4. KİŞİLİK KURAMLARI................................................................................... 75 VIII DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 4 1 Ey senek’in Kişilik Kuramı......................................................... .■............. ■ 75 4.2. Sigmund Freud’un Kişilik Kuramı................................................................... 75 4.3. Eric Beme’nin Kişilik Kuramı............................... . ........................................ 77 4.4. Cari Gustav Jung’un Kişilik Kuramı............................... ................................. 78 4.5. Alfred Adİer in Kişilik Kuramı............................................... ......................... 79 4 6, Karen Horney’in Kişilik Kuramı....................................... .............................. 79 5 KİŞİLİK TİPLERİ ........................ ........................................................................ 80 5 1, Genel Olarak Kişilik Tipleri ............................................................................ 81 5 2 Girişimci Tipleri ve Girişimciliğin Temel Özellikleri ..................................... 83 6, KİŞİ ÖRGÜT BÜTÜNLEŞMESİNDE KİŞİLİK FAKTÖRÜ................................ 87 EKLER: KİŞİLİK TESTLERİ..................................................................................... 88 EK-1: İÇE DÖNÜKLÜK-DIŞA DÖNÜKLÜK VE DUYGUSALIIK-DENGEI İLİK TESTİ *................................................... 88 EK-2: NE TİP DAVRANIŞ GÖSTEREN KİŞİLİĞE SAHİPSİNİZ TESTİ.................................................................................... 90 ALTINCI BÖLÜM ALGILAMA,ÖĞRENME VE ÖĞRENEN ÖRGÜTLER 1 ALGILAMA KAVRAMI VE KAPSAMI ............................................................... 93 1 1 Algı, Algılama ve Sosyal Algılama................................................................. 93 12 Algılama Sürecini Etkileyen Faktörler............................................................ 94 2 ÖĞRENME KAVRAMI VE TANIMI..................................................... 96 3 ÖĞRENME KURAMLARI...................................................................................... 97 3 1 Davranışçı Öğrenme Yaklaşımları................................................................... 97 .3,11 Pavlov ve Klasik Koşullama.................................................................... 97 3,12 Edimsel veya Araçsal Koşullanma .......................... .......... 98 3 ,2, Bilişsel Öğrenme Kuramları............................................................................ 99 3 3, Sosyal Öğrenme Kuramları.............................................................................. 99 3 4 Diğer Öğrenme Yaklaşımları........................................................................... 99 3 4 1 Gestaltçı Okul............................................................................. 99 3 4 2 Alan Teorisi 100 3.4.3 Piagefin Öğrenme Kuramı................................................................... 100 3 4 4, Bruner’in Öğrenme Kuramı 100 3 45 Gagne’nin Öğrenme Kuramı .................................................................. 101 3 4 6, AusubePin Öğrenme Kuramı ................................................................ 102 4, ÖĞRENME İLKELERİ 102 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK IX 4.1 Öğrenme Eğrileri ...................................................................................... ...... 103 4.11 Azalan Verim Eğrisi........................................................... ...................... 103 4 12 Artan Verim Eğrisi.................................. ............................................... 10.3 4 1 3, S Eğrisi ................................................................................................ . 103 4 1,4, Öğrenme Platosu (Düzlüğü) Eğrisi ......................................................... 104 4 1,5. Beceri Edinme Eğrisi .............................................................. ............. 104 4 2, Parçanın ve Bütünün Öğrenilmesi ................................................ 105 4 3, Sönme ve Körleşme (Davranrşın Unutulması)................................................ 105 4 4, Kendiliğinden Ger i Gelme veya Yeniden Elde Etme.................................... 105 4.5 Uyarıcı veya Tepkinin Genelleştirilmesi......................................................... 106 4 ,6 Ayrım Yapma................................................................................................. 106 4.7, Pekiştirme........................................................................................... ............. 107 5 ÖĞRENME STRATEJİLERİ .......... ........ .............................................................. 107 6 ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK ................................................................................... 108 7 DAVRANIŞSAL ÖĞRENME KAVRAMLARININ İŞLETME ÖRGÜTLERİNDE UYGULANMASI................................................. .................. 109 8 ÖĞRENEN ÖRGÜTLER................................................................................ .......... 110 8 1, Öğrenen Örgüt Kavramı, Kapsamı ve Önemi............................................. ...... 110 8 2,. Öğrenen Örgütün İlkeleri............................................................ ......................112 8 2 1,. Sistem Düşüncesi....................................................................... ........... 113 8 2,2. Bireysel Ustalık ................................. ................................................... 113 8.2. 3 Zihinsel Modeller.................................................................................. 114 8,2 4, Ortak Vizyon............................... ......................................................... 115 8 2 5, Ekip Halinde Öğrenme........................................................................... 116 YEDİNCİ BÖLÜM HABERLEŞME 1 HABERLEŞMENİN TANIMI VE NİTELİĞİ................................................ ......... 117 2 HABERLEŞME SÜRECİ........................................................................................ 117 2,1, Gönderici (Kaynak).................................................................... ..................... 118 2..2., Mesaj ........... ................................................................................................. 119 2.3. Kanal ................... ............. ........................................................................... 119 2 4,. Alıcı (Hedef) . 120 2, 5., Geri Bildirim (Feedback) ..................................... ............... .......................... 120 3 EIKİN HABERLEŞMEYİ ENGELLEYENFAKTÖRLER ..................................... 121 3.1, Kişi sel F aktörler'................................................................... 121 X DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 3.2 Fiziksel Faktörler ;............... 121 3.3. Mesajın Oluşturulmasında Kullanılan Semboller .......................................... 122 3.4. Zaman Darlığı veya Baskısı .......................................................................... 122 3.5. Peşin Değer Yargıları ve Algılamada Seçicilik 123 4 ÖRGÜTSEL HABERİ,EŞME BİÇİMLERİ ........................................................... 123 4.1, Merkezi Model ................................................................................................125 4.2, Y Modeli.......................................................................................................... 126 4 3 Zincir Modeli................................................................................................. ■ 126 4.4.. Daire (Çember) Modeli 126 4 5. Serbest Model................................................................................................ 126 5, ÖRGÜTSEL HABERLEŞMENİN İYİLEŞTİRİLMESİ......................................... 127 5.1 Mesajın Tekrarı .............................................................................................. 127 5.2, Sonucu İzleme................................................................................................... 127 5.3, Haber ve Bilgi Akışının Yönetimi.................................................................. 128 5 4 Empati .............................................................................................................. 128 5.5. Haberleşmede Kullanılan Dilin Sadeleştirilmesi............................................. 128 5,6 Haberleşme Kanallarının Artırılması.............................................................. 128 5, 7 Haberleşmede Bilgisayar Kullanımının Özendirilmesi.................................... 128 SEKİZİNCİ BÖLÜM MOTİVASYON VE İŞ TATMİNİ 1, MOTİVASYON KAVRAMI VE KAPSAMI......................................................... 129 1.1, Motivasyon Kavramı ve Süreci........................................................................ 129 1.2, Motivasyonun Önemi ve Yararlan.................................................................... 130 1 3 Motivasyon Araçları.......................................................................................... 131 1,3.1 Ekonomik Araçlar ............................................................................... 1.31 1,3 2. Psiko-Sosyal Araçlar........................................................................ 1,32 1 3 3, Örgütsel ve Yönetsel Araçlar,............................................................. 1.3.3 1 4. Motivasyon Araştırmalarında Kullanılan Yöntemler ...................................... 134 2 MOTİVASYON KONUSUNDA YÖNET SEL YAKLAŞIMLAR........................ 134 2 1. Geleneksel Yaklaşım: (Üretim Merkezli) .. 134 2 2 İnsan İlişkileri Modeli: (İnsan Merkezli).......................................................... 134 2.3, Modem ve Post-Modern İnsan Kaynaklan Modeli: (Verimlilik ve İnsan Merkezli) 136 3, BAŞLICA MOTİVASYON KURAMLARI............................................................ 137 3 1 Kapsam Kuramları........................................................................................... 137 M Şerif ŞİMŞEK-Tahir AKGEMÇÎ-Adnan ÇELİK XI 3 1.1. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı..........................\.......... 137 3 1 2. Herzberg’in Çift Faktör Kuramı 139 3 1 3. Mc Clelland’m Başarma İhtiyacı Kuramı............................................ 141 3 1 4 Adel feı ’in VİG (ERG) Kuramı , .. 143 3 2. Süreç Kuramları.............................................................................................. 144 3.2.1, Vıoonfun Beklenti Kuramı ................................................................. 144 3.2.2 Lawler ve Porter’ m Geliştirilmiş Beklenti Kuramı ............................. 145 3.2.3 Adams’ m Eşitlik Kuramı... 347 3.2.4 Skinner‘in Pekiştirme Kuramı............................................................... 148 3,2.5, Edwin Locke’m Bireysel Amaçlar ve İş Başarım Kuramı 148 3 3 Japon Motivasyon Kuramları ............................................................................ 149 4, İŞ TATMİNİ 150 4 1, İş Tatmini Kavramı ve Kapsamı...................................................................... 150 4 2, İş Tatmini ve Çalışma Yaşamının Kalitesi .................................................... 151 4 3.. İşletmeler Açısından Motivasyon Uygulamaları ve İş Tatmini....................... 152 EKLER: OKUMA PARÇALARI............................................................................ 153 EK-1: ÇALIŞMA YAŞAMININ KALİTESİNİN ARTIRILMASINA İLİŞKİN SEÇİLMİŞ ÖRNEKLER 153 EK-2: HERB KELL EHER ................................................................................... 154 DOKUZUNCU BÖLÜM GRUPLAR 1 GRUP KAVRAMI VE KAPSAMI ........................................................................ 157 1,1.. Grup Kavramı ............................................................................................. 157 1.2 Grup Türleri ................................................................................................. 158 1,2.1 Formel ve İnförmel Gruplar................................................................ 158 1.2..2 Birincil ve İkincil Gruplar ................................................................. 159 12 3 İş Grupları ve İş Dışı Gruplar ............................................................... 159 1.2 4, Üyelik Grupları ve Referans Gruplan .... 160 1,3. Grupların Başlıca İşlevleri............................................................................. 160 1. 4 Grup Normları.............................................................................................. 160 1 4 1 Grup Normlarının Oluşumu ................................................................. 160 1.4.2, Grup Normlarının Fonksiyonları......................................................... 161 2. İŞLETMELER AÇISINDAN GRUP.................................................................... 161 2,1 Grupların Oluşması ve Gruba Üye Olma Nedenleri ...................................... 162 2 1.1 Grupların Oluşumu ve Şekillenme Biçimi ............................................ 162 XII DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 2 12. Gruplara Üye Olma Nedenleri............................................................. 162 2 1 3. Grup Üyeliğinin Olumsuz Sonuçları..................................................... 163 2 2 Grupların Gelişmesinde Safhalar...................................................................... 163 2 3 İşletmelerde Gruplar ve Grupsal Farklılıklar..................................................... 164 2.3 1. Bilgi ve Düşünce Yönünden Farklılıklar............................................ 164 2, 3,2 Örgüt Hakkındaki İdealler ve Standartlar Bakımından Farklılıklar 164 2.3,3,, Örgüte Bağlılık ve Örgütü Destekleme Bakımından Ortaya Çıkan Farklılıklar........................................................................................... 165 2.4, Grup İçi Süreçler............................................................................................ 165 2 4 1, Sorun Çözme Süreçleri........................................................................... 165 2 4,2 Grup Motivasyonu Süreci........................................................................ 168 2 4,3, Değişiklik Uygulama Süreci................................................................... 169 2,4.4, Haberleşme Süreci 172 2.5, Grupsal Davranış ve Performans İlişkisi........................................................... 172 2,6 Grupta Bütünleşme ve işbirliği Sağlayan Etmenler....................................... , 173 ONUNCU BÖLÜM YÖNETİCİLİK VE LİDERLİK 1 YÖNETİCİLİK KAVRAMI VE KAPSAMI............................................................ 175 1 1 Yöneticilik Kavramı ve T anımı......................................................................... 175 1 2 Profesyonel Yöneticilik..................................................................................... 177 2 TİDERLİK KAVRAMI VE KAPSAMI .................................................................. 178 2 1 Liderliğin Tanımı ........................................................................................... 178 2.2, Lider ile Yönetici Arasındaki Farklar .......... 179 2,.3, Liderlik Çeşitleri.............................................................................................. 180 2, 3 ,1, Grup Büyüklüklerine Göre Liderler..................................................... 181 2,3,2, Durumlarına Göre Liderler.................................................................. 181 2,3,3 Anlayış ve Davranışlarına Göre Liderler............................................ 181 3. LİDERLİKTE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR , , ............................................. 185 3 1 Özellikler Yaklaşımı (Traits Approach) ........................................................... 185 3.2, Davranışsal Yaklaşım (Behavioral Approach)................................................ 188 3 2 1 Ohio State Üniversitesi Araştırmaları ..................................................... 189 3.2 2, Michigan Üniversitesi Liderlik Çalışmaları............................................ 190 3.2 3 Blake ve Mouton’un Yönetim Tarzı Matriksi;........................................ 191 3 2 4 Tannenbaum ve Schmidt’in Liderlik Doğr usu 192 3 2 5, Mc Gregor’un X ve Y Kuramları......................................................... 192 M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK XIII 3 2 6 Liken’ in Dörtlü Yaklaşım Modeli............................................ î........ ..... 193 3.3. Durumsal Liderlik Kuramları (Contingency Approach)................................. 194 3.3 1. Fred Fiedler’in Durumsa İlık Modeli ................................................197 3 3 2, Amaç Yol Yaklaşımı.......................................................................... 199 3 3 .3,, Vroom - Yetton- Jago Liderlik Yaklaşımı....................................... 200 3 3 4 Reddin’ in Üç Boyutlu Liderlik Yaklaşımı......................................... 202 3 3 5 Yaşam Dönemi Yaklaşımı................................................................. 202 4 İŞLETMELERDE LİDERLİK VE LİDERLİK FONKSİYONL ARI 203 4.1 İşletme İçerisinde Görülen Liderlik Fonksiyonları............................................. 203 4 2 İdeal Biı Yöneticide Bulunması Gereken Liderlik Özellikleri........................... 205 EKLER: OKUMA PARÇALARI................................................................................ 207 EK-1: GENERAL ELEC TRICS’DEKİ YENİ LİDERLİK POLİTİKALARI 207 EK-2: YÖNETİMDE AHLAK................................................................................. 209 EK-3: AMERİKAN LİDERLİK TEORİLERİNİN UYGULANABİLİRLİĞİNİN SORGULANMASI....................................... 210 EK-4: W L GÖRE. VE YARDIMCILARINDA YENİLİKÇİ LİDERLİK ANLAYIŞI.................................................................................................... 211 EK-5: KENDİNİ YÖNETEN GRUPLAR VE KENDİ KENDİNİN LİDERİ OLMAK.......................................................................................... 212 EK-6: LİDERLİK TEORİSİNİN GELECEĞİ......................................................... 213 ONBİRİNCİ BÖLÜM ÖRGÜTLERDE IAKIM ÇALIŞMASI VE YÖNETİMİ 1 ÇALIŞMA YAŞAMINDA TAKIMLAR................................................................ 216 2.. TAKIM TİPLERİ................................................................................................... 217 2 1 Formel (Biçimsel) Takımlar 218 2.1.. 1.. Dikey T akım .................................................................................... 219 2.1..2.. Yatay Takım 219 2.2 Kendi Kendim Yöneten Takımlar.................................................................... 220 3 ÇALIŞMA TAKIMLARININ ÖZELLİKLERİ....................................................... 221 .3 1 Takımın Büyüklüğü (Ölçüsü).......................................................................... 222 3.2, Takım Üyelerinin Rolleri................................................................................. 222 4 TAKIM OLUŞUM SÜREÇLERİ 223 4 1 Kuruluş (Foımiııg) Evresi.............................................................................. 225 4.2, Katışıklık ve Karmaşa (Storming) Aşaması..............................................225 XIV DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 4.3. Biçimlenme (Nomıing) Evresi.................................................................... 226 4 4.. Başarma (Performing) Evresi 226 4. 5. I akımın Dağılma (Adjourning) Evresi......................................................... 227 5. TAKIM DAYANIŞMASI...................................................................................... 227 5 1 'Takım Dayanışmasını Belirleyen Unsurlar.................................................... 227 5 2.. Takım Dayanışmasının Olası Sonuçları......................................................... 228 6. TAKIM NORMLARI............................................................................................. 230 7 TAKIMLARIN YARARLARI VE SAKINCALARI .............................................. 231 7.1. Takımların Potansiyel Yararlan .................................................................... 231 7 11. Üyelerin Üretken Çabalarını Yükseltme................................................ 2.31 7 1 2 Üyelerinin Doyumunu Sağlama.......................................................... ,, 232 7.1.3, Üyelerin İşe İlişkin Bilgi ve Becerilerini Geliştirme............................. 232 7.1.4, Örgütsel Esnekliğe Katkıda Bulunma ................................................. 2.32 7,2 Takımların Potansiyel Sakıncaları...................................................................... 232 7 2 1 Gücün Yeniden Dağılımı 233 7.2.2. Başkalarının Çaba sonuçlarına Ortak Olma ya da Sırtlarından Geçinme......................................................................... 233 7 ,2,3. Koordinasyon Maliyetleri .................................................................... 233 7 2.4 Yasal Güç Mücadeleleri.......................................................................... 234 ONİKİNCİ BÖLÜM YABANCILAŞMA VE YÖNETİMİ 1. YABANCILAŞMA ............................................................................................. 236 1..1, Yabancılaşma Kavramı ve Kapsamı, 236 1 2 Yabancılaşmanın Özellikleri ........................................................................... 239 1 3 Yabancılaşma Türleri ...................................................................................... 240 1.3.1. Güçsüzlük ......................................................................................... 241 1 „3,2.. Anlamsızlık'......................................... ............................................. 241 1.3.3. Kuralsızlık (Normsuzluk)................................................................... 241 1.3.4, Toplumsal Yalıtım veya Tecrit............................................................ 242 1 3.5 Kendine Yabancılaşma (Öz Soğuma) ............................................... 242 2 ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMA..................................................................... 242 2.1 Örgütlerde Yabancılaşma Kavramı ve Kapsamı...............................................242 2 2 Örgütlerde Yabancılaşmanın Temel Etmenleri 244 2.2 1, Örgütlerde Yabancılaşmaya Yol Açan Örgütsel Etmenler 244 2.2 2,. Örgütlerde Yabancılaşmaya Yol Açan Çevresel Etmenler 246 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK XV 3 ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMANIN YÖNETİMİ ......................... s......... 248 3.1. Örgütlerde Yabancılaşmanın Yönetimi Olgusu................................................. 248 3 2, Örgütlerde Yabancılaşmanın Önlenmesi, Çözümlenmesi veya İşlevsel Hale Getirilmesinde Kullanılabilecek Başlıca Yöntemler................... 249 ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM STRES VE YÖNETİMİ 1 STRES KAVRAMI VE KAPSAMI .. 251 1,1 Stres Kavranır................................................................................................. 251 1 2 Stresin Belirtileri................................................................................................ 252 1,3 Stres İle İlgili Kavramlar................................................................................ 253 13.1 Stres ve Psikomatik Hastalıklar............................................................ 253 1, 3.2. Stres ve Ruhsal Bozukluklar................................................................ 253 1,3. 3. Stres ve Depresyon .......................................................................... 253 2, YÖNETSEL STRES VE STRESİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ........................................................................................................ 255 2 1, Yönetsel Stres ve Yönetsel Stres Modelleri .................................................... 255 2 11, Doğrudan Etkİ Modeli........................................................................ 255 2,1,2, Yumuşat t İmiş Etki Modeli................................................................ 256 2,1,3 Dolaylı Etki Modeli........................................................................... 256 2.1 4 Dolaylı Yumuşatılmış Etki Modeli........................................................ 256 2 1.5. Koşullu Aracılı Etki Modeli ............................................................... 256 2 1 6, Sınırlı Aracılı Etki Modeli................................................................. 257 2.1 7. Aşırı Sınırlandırılmış Etki Modeli....................................................... 257 2.2. Stresi Oluşturan Bireysel Faktörler ................................................................ 257 2.2 1 Kişisel Kontrol...................................................................................... 257 2 2 2 A Tipi Kişilik........................................................................................ 258 2 2 3. Yaşam Değişim Oranı ,. , 259 2.3.. Stresi Oluşturan Örgütsel Faktörler ............................................................. 259 2.3.1. Mesleki Farklılıklar........................................................................... 259 2 3 2 Rol Belirsizliği..................................................................................... 260 2 .3 3, Rol Çatışması ..................................................................................... 260 2 3 4, Aşırı İş Yükü veya Az Çalışma...................................................... 261 3. STRESİN YOL AÇTIĞI SONUÇLAR 262 3 1.. İşe Gelmeme ve İşten Ayrılma ........................................................................ 262 ,3,2 Alkol ve Uyuşturucu Bağımlılığı..................................................................... 262 XVI DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 3.3. Saldırganlık ........................................................................... v 3.4 Sağlık Sorunları 3 5 Bezginlik ..................................................................................................... 4.. STRES YÖNETİMİ VE KONTROLÜ................................................................. 4 1 Genel Stres Yönetimi ....................................................................................... 4 2 Bireysel Stres Yönetimi ................................................................................... 4 3 Örgütsel Stres Yönetimi EKLER: TEST........................................................................................................... EK - 1: A TİPİ KİŞİLİK BELİRTİLERİ................................................................. 263 263 263 264 264 266 266 270 270 ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM ÖRGÜTLERDE ÇATIŞMA VE YARATICILIĞIN YÖNETİMİ 1 ÖRGÜTSEL ÇATIŞMA VE YÖNETİMİ ........................................................... .. 273 1 1, Çatışmanın Tanımı ve Örgüt Kuramındaki Yeri............................................... 273 1,2 Çatışma, Rekabet ve İşbirliği Kavramları........................................................ 277 1, 3 Çatışmanın Örgütsel İş Başarımı Üzerindeki Etkisi ........................................ 278 1.4 Örgütsel Çatışma Türleri .................................................................................... 279 1.4 1, Fonksiyonel-Fonksiyonel Olmayan Çatışmalar...................................... 279 14 2., Tarafları Açısından Çatışmalar.............................................................. 279 1.4.3 Potansiyel-Algılanan-Hissedilen-Açık Çatışmalar ............................... 283 1 4 4. Amaç-Rol--Kurumlaşmış Çatışmalar...................................................... 284 14 5, Dikey-Yatay ve Emir-Komuta-Kurmay Çatışması................................. 285 15 Örgütsel Çatışmanın Kaynakları........................................................................ 286 1,5,1 Kıt Kaynakların Örgüt Bir imleri Arasında Paylaşılması 288 1.5 2 Özel Amaçlar Üzerinde Departmanlar Arası Çatışmalar......................... 288 l 5,3 İşler Arası Karşılıklı Bağlılık.................................................................. 289 1, 5 4 Değer ve Algılayışlardaki Farklılıklar.................................................... 289 1 5 5 Örgütsel Çatışmanın Diğer Kaynakları ................................................... 289 1,6 örgütsel Çatışmanın Yönetim Yolları .............................................................. 289 16 1 Çatışmanın Teşvik Yöntemleri .............................................................. 290 1 6 2 Çatışmanın Azaltılması Yöntemleri ....................................................... 291 1.6.3 Çatışmanın Çözüm Yöntemleri ............................................................ 293 2, ÖRGÜTSEL YARATICILIĞIN YÖNETİMİ ......................................................... 294 2 1, Yaratıcılık ve Yenilik....................................................................................... 295 ' 2 2 Bireysel Yaratıcılık ,... 295 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCÎ - Adnan ÇELİK XVII 2.3 Örgütsel Yaratıcılık ve Yenilik.......................................................:■........... 296 2.3.1. Yeni Fikirler Üretme............................................................................. 296 2 3 2. Sorun Çözme ....................................................................................... 297 2 3 ,3, Yeniliklerin Uygulamaya Aktarılması .............................................. 297 2 4. Örgütsel Yaratıcılık İçin Uygun Bir İklimin Oluşturulması.............................. 298 2,4.1 Değişime Direnmenin Üstesinden Gelme............................................ 299 2.4.2. Yeni Fikirlerin Teşvik Edilmesi 299 2.4. 3, Daha Çok Etkileşime İzin Verme ......................................................... 299 2.4.4, Başarısızlığı Hoşgörü İle Karşılama....................................................... 299 2 4 5 Yol ve Hedeflerin Açıklıkla Belirlenmesi............................................... 264 2 ,4 6 Başarının Takdiri ve Tanınma............................................................... 264 EKLER: OKUMA PARÇALARI................................................................................ 301 EK-1: COORS ŞİRKETİNDE ÇATIŞMA VE UZLAŞMA.................................. 301 EK-2: ROBBER’S CAVE’DE GRUPLAR ARASI ÇATIŞMA............................ .302 EK-3: BİR KÖTÜ ELMA ..................................................................................... 303 EK-4: ÇATIŞMA MODELLERİ............................................................................ 306 ONBEŞÎNCİ BÖLÜM İŞE DEVAMSIZLIK VE İŞGÖREN DEVRİ 1 İŞE DEVAMSIZLIK ............................................................................................. 311 2 İŞGÖREN DEVRİ................................................................................................ 313 2,1. İşgören Devlinin Tanımı ve Kapsamı ......................................................... 314 2 2 İşgören Devrinin Önemi ............................................................................... 316 2.2.1, Ekonomik Açıdan İşgören Devrinin Önemi ....................................... 317 2 2.2, İşletme Açısından İşgören Devrinin Önemi.......................................... 317 2 2 3 İşgören Devrinin İşgören Açısından Önemi............................................ 319 2. 3. İşgören Devrine Yol Açan Etkenler.............................................................. 319 2 3 1 İşletme Dışı Etkenler............................................................................... 320 2 3 2 İşletme İçi Etkenler .,........................................................................... 320 2 4, İşgücünün Sosyal ve Kişisel Özellikleri ile işgören Devri Arasındaki İlişkiler........................................................................................ 322 2..4 1., Cinsiyet................................................................................................ 322 2 4 2 Yaş ve Eğitim Süresi............................................................................... 322 2 4 3 Hizmet Süresi....................................................................................... 32.3 2.4.4.. Vasıflı-Vasıfsız İşçiler........................................................................ 323 2 4 5 Meslekler Arası Farklılıklar ............................................................... 32.3 XVIII DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDEDAVRANIŞ 2 4 6 Aile Büyüklüğü ve Sorumlulukları ....................................................... 323 2 4 7 Sanayiler Arası Farklar .......................................................................... 324 2 4 8 Mevkiler Arası Farklar ......................................................................... 324 2 5 İşgören Devri Nedenlerini Saptamada Kullanılan Yöntemler........................... 324 2 6 İşgören Devrini Hesaplama Yöntemleri..............................................................325 2 6 1. Ayrılmalar Formülü............................................................................... 326 2.6 2. Girişler Formülü..................................................................................... 327 2.6.3 İşgören Akışı Formülü......................................................................... 327 2.6 4. Net İşgören Formülü .............................................................................. 327 2.7.. İşletme Düzeyinde işgören Devrini Azaltmak İçin Alınabilecek Önlemler...................................................................................... 328 ONALTINCI BÖLÜM DEĞİŞİM YÖNETİMİ VE ÖRGÜT GELİŞİ İRME 1 DEĞİŞİM YÖNEIİMİ............................................................................................. 331 1 1 Değişim Kavramı, Kapsamı ve Temel Boyutları .......................... ................... 331 1 1 1 . . Değişim Kavramı................................................................................ 331 1 1 2 . Değişim Kavramının Önemi ve Kapsamı ........................................... 332 1 1 3 . Değişimin Özellikleri............................................................................ 335 1 2 Değişim Nedenleri............................................................................................ 337 13 Değişim Türleri................................................................................................... 338 1.4. Değişime Direnç............................................................................................. 340 1 5 Değişim Modeli ve Süreci ............................................................................. 345 1 6 Değişime Direncin Ortadan Kaldırılması ....................................................... 346 1 6 1 Katılım 347 16 2. Haberleşme ve Eğitin............................................................................. 347 1 6 3 Pazarlık.................................................................................................... 347 1 6 4 Açık ve Kapalı Zor Kullanma................................................................. 347 1 6 5 Manipülasyon ve Kooptasyon............................................................... 347 1 7, Örgütsel Gelişim ve Planlı Değişimde Kullanılan Başlıca Teknikler ............. 348 2. ÖRGÜT GELİŞTİRME ....................................................... ’.............................. 349 2 1, Örgüt Geliştirmenin Tanımı ve Niteliği , 349 2 2, Örgüt Geliştirmenin Başlıca Özellikleri............................................................ 351 2 2,1, ÖG, Bilinçli, Planlı ve Devamlı Bir Süreçtir.......................................... 351 2 2,2,. ÖG, Planlı Bir Değişmeyi Başlatma ve Geıçekleştirme Çabasıdır........................................................................3.51 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK XIX 2.2.3 ÖG, Örgüt Kültürünün Değiştirmeye Yöneliktir...................... '......... .351 2 2.4 ÖG, Bir Takım Kavram ve Değerler Dizisi Üzerine Kurulmuştur......................................................................................... 351 2 2 5, ÖG, Uzun Süredir ve Örgütün Başarısmı Arttrrmayı Amaç Edinir............................................................................................ 352 2.2.6 ÖG, Davranış Bilimlerine Ait Bilgi ve Teknikleri Kullanan Bir Değişme Uzmanından Yararlanır......................................................352 2 2 7 ÖG, Örgütü Bir Bütün Olarak Ele Alır................................................... ,352 2.2.8 ÖG, Bir T akım Müdahale Teknikleri Kullanır ....................................... 352 2,3, Örgüt Geliştirmenin Başlıca Amaçlan ........................................................... 352 2 3 1 Örgüt Geliştirmenin Alıcı Sisteme Göre Amaçlan....................................353 2 3 2 Örgüt Geliştirmenin Genel Amaçlan........................................................ 354 2 4, Örgüt Geliştirmenin Temel Unsurlarr................................................................ 355 2.4.1 Katılmalı Yönetim................................................................................ 356 2,4,2, Planlı Değişim.................................................................................... .357 2 .4 3 Danışmanlık........................................................................................... 361 2 4 4 Faaliyet Araştırması................................................................................. 362 2 4,5, Örgütsel Öğrenim ................................................................................ 363 2 5 Örgüt Geliştirme Süreci...................................................................................... 365 2.5 1 Problemi Tanımlama............................................................................... 366 2.5 2 Teşhis ve Çözümler Geliştirme................................................................ 366 2 5 .3 Harekete Geçme.................................................................................... 366 2.5.4, Sonuçlarr Değerlendirme......................................................................... 366 2.5.5, Programı Bitirme ve Yeniden Bilgi Toplama.......................................... 367 2.6. Örgüt Geliştirmenin Başarısızlık ve Başarı Koşullan.......................................367 EKLER: OKUMA PARÇALARI............................................................................... 371 EK-1: EASTMAN KODAK İŞLETMESİ............................................................... 371 EK-2: DEĞİŞEN GÜNDEMLER............................................................................ .373 EK-3:XEROX,U BAŞARILI KILAN DEĞİŞİM: TAKLİT ETMEME .................. 376 ONYEDİNCİ BÖLÜM SOSYAL SORUMLULUK VE ÖRGÜTSEL ETİK 1 SOSYAL SORUMLULUK ..................................................................................... 378 1 1, Sosyal Sorumluluk Kavramı, Amacı ve Önemi............................................. 378 12 Sosyal Sorumluluğun Kapsamı .................................................................... . 380 1,3 . Sosyal Sorumluluk Yaklaşımları 391 XX DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 1.4 Sosyal Sorumluluk Yönetimi ve Halkla İlişkiler ....................' . . 393 1.5, Sosyal Sorumluluğun Avantaj ve Dezavantajları............................................ 394 2 ETİK KAVRAMI VE KAPSAMI'............................................................................ 395 2 1 Etik Kavramı .................................................................................................... 395 2.2. Toplumsal Etik - Bireysel Etik Ayrımı ......................................................... 395 2 3 Etik - Kişilik İlişkisi ......................................................................................... 397 2 4. Etik ve Ahlaki Davranış Farkı ..................................................................... 398 3.. ÖRGÜTSEL ETİK ............................................................................................ 398 3 1. İş ve Örgütsel Etik Kavramları ve Önemi ...................................................... 399 3.2. Örgüt Bireyi ve Etik Davranışları.................................................................. 400 3.3. Örgütlerde Etik Yönetim İlkeleri .................................................................... 402 .3,4. Etik Dışı Örgütler ve Etiğe Aykırı Davranmanın Neden Olduğu Kayıplar........................................................................................................ 402 3 .5, Yöneticilerin Çalışanlara Karşı Etik Sorumlulukları ve Bu Sorumluluklarla İlgili Tartışmalar 40.3 3.6, Örgütsel Etik Eğitimi..................................................................................... 408 3.7, Örgütlerde Etik Davranışların Kontrolü.......................................................... 408 EKLER: EK-1: SA 8000 SOSYAL SORUMLULUK YÖNETİM SİSTEMİ 410 EK-2: YENİ TÜKETİCİ YASASI VE SAĞLADIĞI HAKLAR 411 EK-3: TSE EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ.................................... 413 EK-4: DÜNYA MÜHENDİS ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU (WFEO) ETİK KURALLAR MODELİ.................................................................... 414 EK-5: MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK MESLEKİ DAVRANIŞ KURALLARI ............................................................................................. 414 KAYNAKÇA ............................................................................................................. 417 İNDEKS ..................................................................................................................... 427 BİRİNCİ BÖLÜM DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ Bu bölümde, davranış kavramı ve kapsamı, davranış bilimleri, davranış bilimlerinin diğer sosyal bilimlerle ilişkisi ve davranış bilimlerinde yöntem konulan ele alınmıştır , L DAVRANIŞ KAVRAMI Davranmak ile ilişkiîendirilen davranış kavramı; "tutum, hareket tarzı" gibi kavramlarla da anılabilmektedir (Meydan "Davranış”) gidiş ve Larousse, Davranış kavramının konusunu oluşturan insan (ve hayvan) faaliyeti çok çeşitlilik gösterir Davranış kavramı, gözlemlenebilen ve ölçülebilen her şeyin incelenmesi ile yakın ilişki içindedir. Bu anlamdaki davranış eylemi "Nedenli, güdülü ve amaca yönelik olmakta ve rastgelelik ile nedensizlik oıtadaıı kalkmaktadır (Kolasa, 1979, s 9), Davranış kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir (Erdoğan, 1994, s .2) ■*En genel anlamda davranış, insanların bütün eylemlerini (etki ve tepkilerini) karşılayan bir kavramdır Psikolojinin temel konusunu oluşturan insan davranışlarından en önemli özelliklerinden birisi, bunların çok nedenli ve karmaşrk oluşudur. Davranış açısından her olayın ondan önce gelen bir takım koşulların sonucu olduğu bir gerçektir , Bu da determinizm ilkesi ile ilgilidir ^Davranış, biyolojik bağlamda "bir ...organİzmanın bir ortamdaki hareket"- tam1-1- - olarak tanımlanırken, genel'anlamda organizmanın "belirli uyarıcılara karşı gösterdiği tepki" şeklinde de nitelendirilmektedir (Meydan Laruosse, "Davranış"; Eroğlu, 1995, s, 13), ^Örgütsel bağlamdaki davranışta ise, örgütsel yapı içindeki insanların faaliyetleri ile ilgili olarak; "hissettikleri kızgınlıklar, moral bozuklukları, açık veya kapalı çatışmalar, ceza uygulamaları ve uygulama tehditleri, örgüt içi politika, güç mücadelesi gibi çeşitli ölçülerde sık sık ortaya çıkan durumlar" söz konusu olabilmektedir (Koçel, 1998, s 20 ) 2 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bir yönetici, ”neden astlarım benim önerdiğim gibi davranmıyorlar" diye soru sormaya başladığında, örgütsel davranış boyutu ortaya çıkmış demektir Bu durum örgüt içi kadar, işletme örgütünün yerel, ulusal ve uluslararası çevresinde yer alan herhangi bir unsurun davranış boyutu İçin de geçerlidir 2. DAVRANIŞ BİLİMLERİ Davranış bilimleri, konuları ile insan davranışlarını açıklayan veya insan davranışları ile uğraşan bütün bilim dallarını kapsamal^^r.JTedefrTsermsânînBuşünce ve irade süreçlerinin araştırılması ile bu_ süreçler üzer;ne kumları çyîemlerin açıklanmasıdır—Davranış bilimleri olması gerekenden çok olanın sistematik bir araştırması olduğundan norm koyucu (normatif) değil açıklayıcıdır (betimleyici = deskriptif) (Erdoğan, 1994, s 4) Davranış bilimleri, esas olarak üç bilim dalında yoğunlaşır. Bunlar, antropoloji, psikoloji ve sosyolojidir, Bununla birlikte bu geniş alanın kapsamında; ekonomi, siyasal BîTİrnler, psikiyatri, hukuk, tarih gibi başka geleneksel akademik disiplinler ve yönetim, pazarlama, tüketici davranışları, iş idaresi, grup dinamiği, endüstriyel moral ve uygulamalı alanlar da bulunur, Bu disiplinler sosyal bilimler adı altında toplanmıştır (Kolasa, 1979, s, 10) Davranış bilimleriyle sosyal bilimler arasında kesin bir ayrım yapılmasının güçlüğü şu ifade de açıkça ortaya çıkmaktadır; "Davranış bilimi, antropoloji, psikoloji, sosyoloji gibi geleneksel alanlardan veya öteki yan davranış disiplinlerinden hem daha eksik hem de daha fazladır" Davranış bilimleri, bit başka yaklaşımda da altı ana grup içinde incelenmiştir, Bu bilim grupları; "Antropoloji, siyasal bilimler, iktisat, sosyoloji, psikiyatri ve psikoloji" dir M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK En elementer çerçeve içerisinde davranış aşağıdaki gibi gösterilebilir (Şenatalar, 1975, s.27): 3 bilimlerinin uğraş alanı İnsan istek ve ihtiyaçları veya kişisel değerler İnsan davranışları ve bu davranışların nedenleri İnsan davranışları ile ilgili örgütler Örgütlerin yapısal güçleri, güçlerinin niteliği ve kullanılış biçimleri Davranış bilimlerinin her dalı kişinin çeşitli güçleri kullanmasını incelemekte ve her bilim dair bu incelemelere belirli yönlerden önem vermektedir 3, DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ Sosyal bilimlerin bir çok alamnda olduğu gibi burada da, faaliyetin başlangıcını anlamlı olarak yansıtan kesin bir tarih göstermek güçtür Davranış bilimlerinin tarihi, büyük ölçüde insan ve toplum bilimlerinin tarihidir. Davranışsal düşünce tarihi kimi yazarlarca; “Sanayi Devriminden Önceki Dönem (İlk ve Eski Çağlar-Orta Çağ ve Serflik-Löncalar), Sanayi Devrimi ve bunu takip eden dönem ve Beşeri İlişkiler Sonrasr Dönem” olmak üzere üç başlrkta sınıflandırılmıştır. Kimi yazarlar bunların dışında, “Eski ve Klasik Düşünce, Karanlık Dönem, Rönesans ve Akıl Çağı, Devrimden Devrime ve Çağdaş Sonuçlar” gibi beşli bir ayırma gitmişlerdir, Yönetim bilimi alanmda çalışan aıaştırmacrlarm bir kısmı ise, aynı yönetim kuramlarında olduğu gibi; “Geleneksel Dönem, Beşeri İlişkiler Dönemi, Modern Dönem ve Post-Modern Dönemi” olmak üzere dörtlü bir sınıflamayı uygun bulmuşlardır Farklı yaklaşrm veya sınıflamalar ışığında, davranış bilimlerinin ortaya çıkışı ve evrimi ile ilgili olarak izleyen bilgiler sıralanabilir (Koçer, 1970. s 16-27; Hançerlioğlu, 1974, ,37-122; Kolasa, 1979, 4 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 30-60; Eren, 1998, s. 10-32 Noıthcraft and Neale, 1990, s.37-70; Luthans, 1992, s 19-36; fioçel, 1998, s.412-413; Altun ve Çelik, 2000, s.37-40): ■ Karnak' taki Horemhes Kitabesi; Mısır Kralı ve halkı arasındaki hukuksal davranış boyutunu gözler önüne sermiştir * Ptah-Hotep' in Emirleri; Mısırlıların basit günlük kayıtlarında kotunmuş olan sosyal eylemlerdir * M Ö 2100 Yılından kalma Hammurabi Yasaları; yasalarda ödül, ceza ve tazminat fikirleri egemen olup, toplumsal yaşam düzenlenmiştir. ■ Klasik İlkçağ ve/veya Antik Çağ kapsamında sıralanan eski Yunan, Roma, Mısır, Sümer, Akad, Babil, Asuı, Hitit, Fenike, İsrail, Pers, Kartaca, Eski Türkler, Çin ve Hint kültürleri önemli felsefik uygulamaları içermektedir Çin' de Konfüçyüs (MÖ 551-479) ve Hindistan’da Buda öğretileri (MÖ VI Yüzyıl); her iki ülke halkı üzerinde etkili olan felsefi sistemler geliştirmişlerdir, Antik Çağ Yunan felsefesinde, içlerinde Thales’ inde sayıldığı yedi bilge dönemi (M Ö VH ve VI Yüzyıl Arası), bilge bireylerin toplumsal yarar yaratmaları üzerine kurulmuştur ■ Plato ve Aristoteles; bazı bilim adamlarınca ilk davranış bilimcileri olarak da adlandırılmaktadır İnsan doğasıyla ilgili entelektüel faaliyetin ilk kıpırdamşlarım doğuran felsefe Yunanlılar arasında tomur cuklanmıştır, Tüm Yunan düşünürleri arasında Plato ve Aristoteles, her yönden, Özellikle insanın toplumla ilişkileri kavramıyla sivri İmi şlerdir ■ İlk Roma yasası olan “Medeni Yasa” ve toplumun tüm kesimini kapsayan “Doğal Yasa” “Şehir Devleti” vatandaşlarının yaşamlarını düzenleyen yasalar topluluğu olarak göze çarpmaktadır , * St Augustine (354-4,30); insanların davranışlarında, çoğu bireyin eylemlerinin sonuçlarını belirleyebilecek bir kural haline gelen düzen olduğunu ileri sürmüştür.. ■ İnsanların sosyal yaşamlarını düzenlemeye yönelik ilahi buyrukların yer aldığı kutsal kitaplar ile peygamber öğretileri, davranışsal düşünce tarihi içinde yadsınamaz etkiler bırakmışlardır., ■ Farabi (870-950); Aristoteles’ çi olarak da tanınan Türk düşünürü Farabi, Özellikle erdemli yöneticilik özellik ve davranışları üzerinde çalışmıştır,. ■ Thomas Acquinas (1227-1274); Antik çağın yapıtlarıyla Ortaçağ gelişmelerini bir araya getirerek, politik ve sosyal bir düşünce sistemi kurmaya çalışmıştır ■ İbn-i Haldun (1332-1406); tarihsel olaylarda doğa ve insan etkisini sezen bilgin, tarihsel zorunluluk kavramını geliştirmiştir Günümüzdeki satın alma gücü kuramının doğmasına da yol açan İbn-i Haldun, müdahaleci devlet anlayışına karşı çıkıp, liberalliği destekleyen bir tavır sergilemiştir M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 5 ■ Nicholas Copernicus (1473-154.3); Yer küreyi ve insanı evrende merkezi durumdan kaldırarak, dünyayı değiştiren bu astronom ve filozof un, görüşleri sosyal düşünce üzerinde çok etkili olmuştur. ■ Niccolo Machıavelli (1469-1527); politik bilimlere ampirik bir yaklaşım örneği ile beraber felsefî bir sistemi de temsil eden " The Pıince ’’ adlı yapıtıyla tanınmıştır. MachiavelîL insanın kişisel çıkar ile hareket ettiğini, devletin en yüksek örgütlenme biçimi olduğunu ve bu nedenle sadakatin ona karşı olması gerektiğini ileri sürmüştür. ■ Sir Francis Bacon (1561-1626); bilimlerin geniş ve bütünleşmiş alanında ampirik soruşturma gereksinmesini ileri sürmüştür ■ Thomas Hobbes (1588,1679); tüm sosyal faaliyetleri güç için temel dürtüye bağlamıştır ■ John Loche (16.32-1704); kavramların tecrübe ile geldiğini ve bu fikirlerin birbirleriyle ilgili ya da birbirine bağlı olduğunu ileri sürmüştür ■ Montesquieu (1695-1755); sosyal gerçeklerle politik veya hukuki işleyiş arasındaki ilişkileri incelemiş ve ampirik soruşturmaya önem vermiştir. ■ Adam Smith (1723-1790); ekonomi politik alanında en etkili yazarlardan biri olmuştur, ■ Thomas Malthus (1766-1834); nüfus etüdünün babasıdır , ■ Jeremy Bentham (1748-1832); "tüm sosyal eylemler ne denli çok zevk ve ne denli az acı ürettiklerine göre değerlenmelidir" görüşünü ileri sürüp, "Yarar İlkesi" ni geliştirmiştir. ■ John Stuart Mill (1806-1873); Adam Smith’ in ekonomi-politik geleneği çizgisinde kuram geliştirirken, bir yandan yararcılığın kavramlarını yeniden düzenlemiştir . ■ Robert Owen ve Andrew Ure (1835); işgören ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik ciddi uygulamalar ve yayınlarda bulunarak, temel üretim faktörleri arasında makine ve sermaye ile beraber insan kaynaklarının da kabul görmesini sağlamışlardır.. * Auguste Comte (1789-1857); 1830'lu yıllarda sosyoloji terimini ortaya atarak, davranış bilimlerinin özünü oluşturmaya yardımcı olmuştur, ■ Emile Durkheim (1858-1917); bireylerle grup arasındaki sosyal bağların niteliği üzerinde araştırmalar yapmıştır Anomi (düzgüsüzlük, normsuzluk) kavramını geliştirmiş ve istatistiki uygulamaları ilk kullanan bilim adamı olmuştur * Karl Marx (1818-1883); sosyal işleyişi açıklamak için diyalektik materyalizm adı altında kavramsal bir sistem geliştirmiştir.. Maddesel koşullarla sosyal etkileri arasındaki yakın ilişkiyi, filizlenen teknolojinin yalnızca bir tek olası sonucu olarak yabancılaşmayı görmüştür. 6 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ■ Charles Darwin (1809-1882); 1859'da yayınladığı "Origin of the Species" adlı kitabı ve sonraki çalışmaları, duygusal ve entelektüel tartışma havası doğurmuştur ■ Herbert Spencer (1820-1903); doğal uyum süreci ve buna yönelik eylemler üzerinde çalışmıştır. * Wilhelm Wundt (İ832-1920); İ879'da Leipzing' de ilk psikolojik araştırma laboratuarını kurmuştur. ■ William Tames (1842-1910); Amerika’da psikolojinin öncülüğünü yapmıştır.. 1890’ da yayınlanan "Psikoloji İlkeleri" adlı eseri davranış incelemelerine ışık tutmuştur. * Sir Francis Gallon (1822-1911); İngiltere'de bugünkü psikolojinin öncülüğünü yapmıştır Bireysel farklar, bireylerin nitelikleri ve yetenekleri üzerinde biı çok amprik araştırması vardır. ■ Müstenberg (1913); “Psikoloji ve Endüstriyel Etkinlik” adlı yapıtı ile endüstriyel psikolojinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.. ■ Alfred Binet (1857-1911); çocukların zekası üzerine kapsamlı çalrşmalar yapmış olup, araştırmaya sağlam deneysel yaklaşımlar getirmiştir.. ■ Max Weber (1864-1920); sosyoloji, politik bilimler, ekonomi tarihi ve iş dünyası alanlarına çok büyük katkılar sağlamıştır, Güç ve bürokrasi, sosyal tabakalaşma ve din sosyolojisi ile onun ekonomik faaliyetlerle ilişkisi üzerine yaptığı özgün çalışmalar, günümüz bilim adamalarına çok büyük kolaylıklar getirmiştir. ■ William Graham Summer (1840-1910); ilk Amerikan sosyologlarmdandır Normların (düzgülerin) gelenek ile ilgili türlerinde varolan bazı temel kavramları incelemiştir, ■ Charles H, Cooley (1864-1920); çoğunlukla, sosyolojinin kurucularından biri olarak anılır, Sosyal araştırmanın temel görevinin, bireyin birincil (primary) grubun etkileri altında sosyalleşmesini incelemek olduğunu ileri sürmüştür. * Alfred Marshall (1842-1924); ekonomi konusunda Adam Smith ve T. S Mili 'in mirasçısı sayılabilir. Marshall, ekonomik mantık yürütmenin kendi başına bir yasa topluluğu ya da somut gerçek olmadığını, ancak gerçeğin bulunması için bir yöntem olduğunu vurgulamıştır, ■ Sigmund Freud (1856-1939); bilinçsiz zihin ve libido kavramları ile psikanaliz' e temel oluşturmuştur Freud' un motivasyon kuramı psikologları ve benzer bilim adamlarını etkilemiş ve ortak bir Fıeud' cu sıfatı doğmuştur, * Alfred Adler (1870-1937); davranışların çoğunun aşağılık duygusunu dengeleme çabasının sonucu olduğunu ve her bireyin eşsiz bir yaşam tarzı sergilediğini ileri sürmüştür. M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 7 ■ Carl Gustov Jung (1875-1961); ana dürtünün (dıive) cinsiyette değil, "yaşama arzusu" nda olduğunu ve bireye katılımla geçen bir ortak bilinç dışının bulunduğunu ileri sürmüştür. ■ Vilfredo Pareto (1848-192.3); toplumda bir sosyal denge kurmak ve korumak üzere gerekli olan uygun sistemler üzerinde çalışmıştır, Birey ve sosyal işleyiş arasındaki çatışma ve çözümlemeleri ortaya koymuştur. ■ Frederich Winslow Taylor (1856-1915); bilimsel yönetim okulunun kurucularından olup; herhangi bit işi başarmak için "en iyi tek yolu" geliştirmeye uğraşmıştır Geleneksel Yönetim Kuramlarından İkincisi olan Yönetim Süreci Yaklaşımının kurucuları arasında yer alan ve yönetime evrensellik kazandıran Henri Fayol* un katkıları da unutulamaz boyutlardadır ■ Thornstein B. Veblen (1857-1929); iş dünyası ve endüstrinin hızlı gelişmesiyle ortaya çıkan sosyal değişimlerin, eleştirici çözümleyicisi olmuştur. ■ John R Commons (1862-1945); ekonomik ve politik eylemlerin düzenli olarak geliştirilmesinde grup denetimlerine önem vermiştir, ■ Elton Mayo (1880-1949); bir grup arkadaşıyla gerçekleştirdiği Hawthorne deneyleri sonucunda, Beşeri İlişkiler -İnsan İlişkileri- Yaklaşımının doğmasına yol açmıştır. * .John Dewey (1859-1952); statükoyu giderici yönde teorik ve ampirik çalışmalar yapmıştır.. ■ Margaret Mead, George P Murdoch, Franz Boas, Bronilaw Malinowski, Rescoe Paund ve Jerome Frank; antropolojik çalışmalar yaparak, davranış bilimlerine bir dizi anlayış getirmişlerdir, ■ Floyd Allport (1924); sosyal psikoloji üzerine çalışmrş ve sosyal araştırmaya amprik damgasını vurmuştur ■ Skinner (1938); günümüzdeki deneysel psikolojinin temelini sağlamlaştırmıştır. ■ TL. Moreno (1934); bireylerin gruplar içindeki etkileşimlerini değerleyebilmek için sosyometri gibi teknikler geliştirmiştir ■ Chester Barnard (1938); örgüt kuıamma öncülük etmiştir ■ Herbert Simon , Cyert ve March (1963); politik ekonomi ya da bu geleneksel disiplinlerden doğan daha yeni disiplinler arası alanlar üzerindeki ampirik damgayı daha da güçlendirmişlerdir. ■ Mary Parker Follett (1942); sosyal öğelerin öneminin anlaşılmasından sonra, bireylerle örgüt arasındaki ilişkileri formülleştirmek için sosyal bilim kavramlarını kullanmaya başlamıştır * Strother (1963); tarih için sosyal anlaşma teması üzerinde çalışmıştır. ■ Chris Argyris (1957); "olgun ve olgun olmayan kişi modeli" ni geliştirmiştir 8 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ■ Douglas Mc Gregoı (1960); “X ve Y Kuramı” ile insan doğasını ortaya koymuştur . ■ Rensis Likert; yönetici davranışlarını gruplamıştır ■ Abraham Maslow (1954); ihtiyaçlar hiyerarşisi ile insan gereksinmeleri üzerinde çalışmıştır.. ■ Frederich Herzberg (1966); “Hijyen-motivasyonel” etmenleri oıtaya koyan "Çift Faktör Teorisi'ni" geliştirmiştir ■ Harold D Lasswell (1951); politik davranış üzerinde çalışmıştır * George Katona (1951): psikoloji ile ekonomi arasındaki bağı işlemiştir, * Robert King Merton (1949) ve Talcott Parsons (1951); sosyolojik temel üzerinde çalışıp, sosyal eylem kavramını geliştirmiştir, ■ Philip Selznick (1957); örgütsel ortamlarda sosyal davranışla birlikte hukukun temelleri üzerinde çalışmıştır ■ Sistem Yaklaşımı (1970 ve sonrası); Biyolog Von Bertalanffy’ nin 1920' 1erde başlattığı "Genel Sistem Teorisi1’ nden kaynaklanmıştır. Bertalanffy' nin 1972 tarihindeki ölümüne kadar işlemeyi sürdürdüğü Genel Sistem Teorisi; her türlü sisteme uygulanabilecek genel ilke ve prensipleri ortaya koymaya yöneliktir, Yönetim olayı, başka olaylarla ve dış çevre koşulları ile ilişkili olarak inceleme konusu yapılmış ve açık sistem kavramına ulaşmıştır., ■ Durumsalhk Yaklaşımı (1970 ve sonrası); Bu yaklaşıma göre, değişik durumlar ve koşullar karşısında yönetimde başarılı olmak için değişik kavram, teknik, uygulama ve davranışlara gereksinim duyulmaktadır.. Sonuçta, her yer ve koşullarda geçerli tek bir en iyi organizasyon yapısı yoktur, Durumsalhk yaklaşımına ilişkin çalışmalar arasında şunlar sıralanabilir; "Woodward Çalışması, Aston Grubu Çalışması, Tavistock Enstitüsü 1 Çalışmaları, Tames-Thompson un Temel Teknolojiler Sınıflaması, Charles Perrow’ un Rutin-Rutin Olmayan İş Sınıflamaları, Burns ve Stalker Çalışması, Lawrence-Lorsch Çalışması, Emery-Trist Çalışması, T Thompson Çalışması ve Robert Duncan Araştırması", * Davranış bilimlerinin evriminde, yönetim ve organizasyon boyutundaki post-modeın gelişmelerin (1980 ve sonrası) yadsınamaz bir önemi vardır, Günümüzde kabul gören gerek organizasyon, gerekse davranış kavram ve yaklaşımları farklı boyutlarda ele alınabilmektedir Bunlar arasında, literatürde kabul gören yaklaşımlardan hareketle geliştirilenler olduğu gibi; önceki kuramlardan oldukça farklı ve yeni olduklarını ileri sürenler de vardır Her yer ve zamanda geçerli tek ve en iyi bir yönetim ve/veya davranış tarzı olmayıp, içinde bulunulan ortam ve koşullara göre bu tarzların şekilleneceği kabul gören bir yaklaşımdır Bu alanda ileri sürülen çalışmaların belli başlıları post-modern gelişmeler başlığı altında şu şekilde sıralanabilir: “Amaçlara Göre Yönetim, M, Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 9 Örgüt Geliştirme ve Örgütsel Gelişim İnsan Kaynaklan ve Kariyer Yönetimi, Stratejik Yönetim, Kıiz Yönetimi, Vizyon Yönetimi ve İmaj Yönetimi, Moral ve Stres Yönetimi, Değişim Mühendisliği, Ekolojik Çevre Yönetimi, Benchmarking (Kıyaslama), Şebeke Türü Organizasyon Yapıları, Öz/Çekirdek ve Dış Yönetim, Yığışım Organizasyonları, Ekip Çahşması ve Katılmalı Yönetim, Yalın Yönetim ve Organizasyon, Değişim Mühendisliği, Toplam Kalite Yönetimi, Öğrenen Organizasyonlar” 4, DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN DİĞER SOSYAL BİLİMLERLE İLİŞKİSİ Davranış bilimlerini oluşturan bilim dalları genellikle sosyal bilimler sahasına aittir. Bu konuda farklı yaklaşımlar ortaya atılmış olsa da, temel sosyal bilim dallarında görüş birliği oluşmuştur.. Genel bağlamda, psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, antropoloji, politik bilimler, endüstri mühendisliği, işletme mühendisliği, yönetim ve sistem teorileri üzerinde durulmaktadır Buna ilişkin bilim dallan, temel davranış konulan ve sağladıkları katkıların şekiller yardımıyla ayrı ayrı gösterilmesi yararlı olacaktır, Şekil 1 1’ de örgütsel davranışı oluşturan disiplinler ve disiplinler arası yaklaşım görülmektedir (Özkalp ve Kır el, 1997, s. 8), Şekil - 1.1: Davranış Bilimleri ve Disiplinler Arası Yaklaşım 10 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ ILERDE DAVRANIŞ Davı anış bilimleri ile yakın bir etkileşim içinde bulunan ve aynı zamanda davranış bilimlerini oluşturan bilim dallan şekil 12’ deki gibi gösterilebilir (Erdoğan, 1994, s 7). TŞvİEL DAVRANIŞ KONULARI İLGİLİ BİLİM DALLARI Psikoloji Sosyoloji ve Politik Bilimler Davranışsal İncelemeler Endüstri Mühendisliği Yönetim ve Sistem Teorileri Antropoloji Şekil - 1-2: Davranışsal İncelemeler, Temel Davranış Konuları ve İlgili Bilim Dalları Davranış bilimleri ile yakın ilişki içinde olup, ona katkıda bulunan bilimler ve bunların ilgi alanları şekil 1,3' deki gibi de gösterilebilir (Robbins, 1991, s 4; Özkalp, 1997, s 9). ' <«‘O"'  '■ ''r- İ‘■-' t" ^-fC--^' hvjc- sr " ;'.'v M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK BİLİM DALI Jkatk^J Şekil - 1„3: Örgütsel Davranış Disiplinine Katkıda Bulunan Bilimler ve İlgi Alanları 11 12 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Faiklı bir yaklaşımla örgütlerin incelenmesine katkısı olan davranış bilimleri aşağıdaki Tablo yardımıyla da gösterilebilir (Baysal ve Tekarslan, 1996, s 15-16) Tablo - 1,1: Davranış Bilimlerinin Örgütlerin İşleyişindeki Yeri Temel Bilim Dalları ve Teknikleri Davranış Tahlillerinde Kullanılan ve Kullanılması Mümkün Olan Çeşitli Disiplinlerle İlgili Kavram ve Teoriler İlgili Bilim Dallarının Metodolojisi Psikoloji - Yetenek Analizleri, - Öğrenme Teorisi, - Algılama, - Gelişme Süreci, - Duygular ve Duygululuk, - Duyarlılık - Laboratuvar Arş, - Klinik Araştırmaları, - Motivasyon Analizleri, - Projektif Teknikler Sosyoloji - Yenilik ve Değişim, - Sosyal Değişim, - Sosyal Kurumlar, - Sosyal Tabakalaşma ve Değerleme, - Smrf Davranış Modelleri, - Grup Faaliyetleri, - Çevresel Etkiler, - Kamuoyu, - Organizasyon Teorisi, - Biçimsel Organizasyon - Sosyometri, - Alan Araştırması Sosyal Psikoloji - Kişiler Arası İlişkiler, - Moral, - Rol ve Statü, - Öğrenme Teorisi, - Grup Davranışı, - Tutumlar - T-Grup, - Laboratuvar Aış M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Davranış Tahlillerinde Kullanılan ve Kullanılması Mümkün Olan Çeşitli Disiplinlerle İlgili Kavram ve Teoriler Temel Bilim Dallan ve Teknikleri Antropoloji: 13 - Statü Sembolleri, - Etnik Gruplar ve İlişkileri, - Kültür Dinamikleri İlgili Bilim Dallarının Metodolojisi - Alan Araştırması Yabancı Bilim Dalları Siyasi Bilimler: -Bürokrasi, - Yönetsel Kanunlar, - Ticari Kurallar ve Uygulamalar, - Yönetim Teorisi -Tarama İktisat: - Ekonometri - Ekonomik Teori, - Uluslararası Ekonomi, - Büyüme Teorisi, - Karar T eorisi, - Büyüklüğün Üstünlüğü İşletme Yönetimi:- Muhasebe, - Yönetim Finansmanı, - Per sonel Yönetimi, - İstatistik, - Sınai İlişkiler, - İşçi Ekonomisi, - Organizasyon Teorisi, - Yönetim Bilimi - Yöneylem Araştırması Biyoloji: - Yaşama Yeteneği, - Homeostatis - Laboratuar Araşt Psikiyatri: - Davranrş Bozukluklart - Klinik Araştırmalar DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ 14 Temel Bilim Dallar ı ve Teknikleri Etoloji: Ekoloji ve Coğrafya: Matematik: Davranış Tahlillerinde Kullanılan ve Kullanılması Mümkün Olan Çeşitli Disiplinlerle İlgili Kavram ve Teoriler İlgili Bilim Dallarının Metodolojisi Hayvan Davranışlarında İçgüdü, Saldırganlık - Alan Araştırması Çevresel Uyum, Dağılma (Erime) Süreçleri, Yer Teorisi, Çekirdeklenme, Atmosferik Etkiler - Gözlem ve Ölçüm - Bilişim Teorisi, - Set Teorisi, - Oyunlar Teorisi, - Olasılık Teorisi, - Karar Verme, - Doğrusal Programlama, - Stokastik Süreçler, - Tanımsal ve Tümevarımsal İstatistikler Felsefe: Ahlak İlkeleri, Estetik İlkeleri, Mantık İlkeleri, Endüstriyel Etik, Şematiğin İlkeleri Pedagoji: Öğrenme Teorisi, Gelişme Süreci M Şerif ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 15 5. DAVRANIŞ BİLİMLERİNDE YÖNTEM Davranış biliminin önemli Davranış bilimi, spekülasyon veya sistematik bir biçimde toplanmış düzgüsel olmayıp; davranışın “nasıl tarif eder (Kolasa, 1979, s 68-69), özelliklerinden birisi ampirik oluşudur "sezgi" üzerine değil, _ bilimsel ya da olgular üzerine kuruludur, Bu yaklaşım olması” gerektiğini değil, "ne olduğunu” ^-''"Araştırma yöntermT^ıaştırmanın amacını gerçekleştirebilmek için kullanılan genel bir yaklaşım olup, araştırmanın amacına göre düzenlenmiş olan bir plandır, Örgütsel davranış konusundaki araştırmalarda bazı kavramlar reddedilerek, bazıları da yenilenerek veya desteklenerek örgüt içindeki bazı davranışların anlaşılmasına hizmet eder Bu bağlamda “kavram, hipotez, kuram, değişken, bağımlı değişken ve nedensellik bağı” nın kısaca tanımlanmasında yarar vardır (Özkalp ve Kırel, 1996, s 46; Kızılçelik ve Er]em, 1992, 100-266 ) •Kavram, konular veya olgular arasındaki kavranabilir ve tanımlanabilir ilişkileri ortaya koyar Kavram, bir nesnenin zihindekLsoynt ve genel tasarımı olarak da adlandırılabilir. Kavramlar, “doğa, toplum ve insanla ilgili bir varlığı veya özelliği bildirmekte”, genel bir özellik taşımakta ve şeylerin daha iyi anlaşılabilmesini sağlamaktadırlar, •Hipotez, en genel tanımıyla olaylar arasında ilişkiler kurmak ve . olayları bir nedene bağlamak üzere tasarlanan ve geçerli sayılan bir önermedir. •Kuram, olaylar arasındaki karşılıklı ilişkiler ve bu ilişkilerin sistematik bir çerçeveye oturtulmasıyla ilgilidir, Kuramlar, tek tek olgulardan çok: olgu türlerine, daha doğrusu olgular arasındakLsaptanmış ilişkilere yönelik bir açıklama aracıdırlar. Kuramlar, kapsamlı ve köklü açıklayıcı şemalardır, •Değişken, bir araştırmanın olgularından oluşan, birden fazla değer alabilen, değişebilen her şey olarak tanımlanabilir , Gözlemden gözleme değişik değerler alabilen objeler, Özellikler, ortamlar değişken kapsamında ele alınmaktadır, Değişken, ölçülen herhangi bir karakteristik olup bağımlı ve bağımsız olmak üzere ikiye ayrılır Bağımlı değişken, bağımsız değişken tarafindan etkilenen her türlü davranış veya tepki iken; bağımsız değişken, bağımlı değişkeni etkileyen her türlü faktör veya neden olmaktadır ■ •Nedensellik bağı, tanım olarak hipotez ile neden-sonuç arasındaki ili§ki^i-gösteFİTT Bazı olguların diğer bazı olgulara yol açmasını, yani, “belirli bir bağımsız değişkenin, bir bağımlı değişken üzerinde ne türden bir etki yarattığını” vurgular, 16 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Davranış bilimlerinin alanının geniş ve çok karmaşık konulardan meydana gelmesi nedeniyle, insan davranışlarını analiz etmede kullanılan yöntem ve teknikler de oldukça fazladır. Genel olarak bu çalışmalarda; "varolan literatürün taranıp-hazır bilgiden yararlanılması, insan davranışlarının gözlenmesi, insanlara bazı sorular sorulması ve deneyler yapılması" şeklindeki temel veri toplama tekniklerinden yararlanılmaktadır (Özkalp ve Kır el, 1996, s 51; Eroğlu, 1995, s, 35; Newstrom and Davis, 1993, s 10-11) Örgütsel davranış bilimlerinde kullanılan veri toplama teknikleri aşağıdaki gibi de sıralanabilir: 1, Sorun sahibiyle yapılan görüşmeler, 2, Anket, 3, Katılımlı ve katılımsız gözlem, 4 Örgüt ve sorunla ilgili içerik analizleri veya kayıtların incelenmesi, 5 Verilerin analizi ve açıklanması, 6 Verilerin sunulması ve çözüme ilişkin uyanlar, İKİNCİ BÖLÜM DAVRANIŞ DÜZLEMİ VE SOSYAL KURUMLAR Bu bölümde davranış düzlemi kavramı ve kapsamı, sosyal statü, rol davranışları, sosyal kurumlar ve davranış bilimleri ilişkisi ele alınmıştır 1. DAVRANIŞ DÜZLEMİ 1.1. Davr anış Düzlemi Kavramı ve Tanımı Sosyal ihtiyaçların giderilmesi için gerekli olan davranışlar bu davranışların biçimine, etkileri ise bireyin bulunduğu sosyal grubun yapısına ve yapısal özelliklerine bağlıdır , Burada davranış düzleminin önemi büyüktür Bir sosyal grup içerisinde istenen davranışlar örgüsünden oluşan sosyal etkileşim alanına davranış düzlemi denir (Erdoğan, 1994, s 65) Her sosyal yapı, açık sistem kavramı çerçevesinde ele alınacak olursa, bir çok alt sosyal sistemden; her alt sosyal sistem de kendini oluşturan bir çok davranış düzleminden meydana gelmektedir (Eroğlu, 1995, s,72) Bireysel davranışlar bu davranış düzlemleri içerisinde anlam kazanıp, sosyal davranışlar haline gelebilmektedir İşletme bağlamındaki davranış düzlemi kapsamında; belirli bir Örgütsel yapı, bir yapı içerisinde ortaya çıkan sosyal anlaşma ve sınırları belirlenen davranışlar topluluğu söz konusudur 1.2. Davranış Düzlemini Oluşturan Faktörler Davranış düzlemini oluşturan faktörler, toplumun genel kuralları (sosyal normlar) ve davranış düzlemini oluşturan alt sistemlerin kuralları (özel kurallar) olarak ikiye ayrılmaktadır (Erdoğan, 1994, s 65-69; Eroğlu, 1995, s 71-76) 1, 2.1. Genel Kur allar (Sosyal Nor mlar) Genel kurallar aşağıdaki özellikleri taşımaktadırlar : ■ Toplumun tamamrnı ilgilendiren sosyal normlardır ■ Tüm davranış düzlemlerinde geçerli olan kurallardır * Bireyleri belirli ortam ve koşullarda, belirli biçimde davranışa zorlayan sosyal güçlerdir 18 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ ■ Standart hareket ve davranış boyutu taşıyan yaptırımlı (kanun, kararname, tüzük, yönetmelik gibi) ve yaptırımsız (örf ve adetler, gelenekler veya görenekler gibi) iki grup içerisinde top lanabi lmektedir ler ■ Genel kurallar küçük farklılıklarla da olsa genelde, tüm davranış düzlemlerinin sınırlayıcısı durumundadırlar, 1,2.2. Özel Kurallar Özel kurallar aşağıdaki özellikleri taşımakladırlar : ■ Bireyin içinde bulunduğu davranış düzlemiyle ilgili kurallar topluluğudur, ■ Çoğu zaman davranış düzlemine bağlı olarak konulmuş bulunan yazılı kuralları ve gelenekselleşmiş olan yazılı olmayan kuralları kapsayabilmektediıler ■ Her davranış düzlemine ilişkin Özel kuralları kapsadığından, ilgili düzlemin dışındakilerde geçerlilik taşımayabilmektedirler ■ Özel kurallar, davranış düzlemlerine göre farklılıklar gösterebildiklerinden, düzlemlerin farklılaşmasında büyük paya sahiptirler 2. SOSYAL STATÜ Her Örgütün yapısı bir davranış düzlemi olarak kabul edildiğinde, bu düzlem içerisindeki çok sayıdaki statünün varlığı ortaya çıkacaktır Sosyal statüden önce statü kavramının tanımlanmasında yarar vardır 2.1. Statü Kavramı ve Tanımı Statü, herhangi bir kişinin ilgili olduğu davranış düzlemiyle ilişkisinden kaynaklanmaktadır, Bir toplumun ihtiyaç ve değerleri, o toplumun insanlarının grup veya toplumdaki yerlerini saptamaya yardımcı olur Günümüz karmaşık toplumlarında insanla-insan, insanla-eşya, insan ile gruplar ve nihayet gruplar arasındaki ilişkiler statülerle sağlanmaktadır Bir bakıma toplumu, bir biriyle ilişkili statüler meydana getirir ^Stflyü^bir hak ve görevler toplamı olarakifade-edebilecemmiz gibi: iş bölümü ihtiyacından kaynaklanan bir mevki olarak da tanımlayabiliriz (Newstrom and Davis, 1993, s 55) Her mevki, kendini diğerlerinden ayıran 19 M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK birtakım inanç ve beklentilerden oluşur.. Örnek verecek olursak, babalık bir statüdür.. Çünkü, ailedeki kişiler baba olan , kişiden bir takım beklentiler . içerisindedirler İnsan ile statü birlikte anılır ama insanlar ile statüler birbirlerinden ayrıdırlar. Bir insanın belirli bir karakteri olabilir, ama aynı insanın belirli bir anda birden fazla statüsü de olabilir. Örneğin, bir insan hem aile reisi hem de öğretmen olduğunda sakiöt4gr--Bu kimsenin öğretmenlik statüsü okulda ve özellikle .gündüz,.... babalık. ..statüsü ise evde ve özellikle akşamlan ağır .basar, Kısaca özetlemek gerekirse; insanların statüleri çeşitlilik gösterebildiği gibi çok da hızlı değişir Bir toplumda karmaşıklık derecesi yükseldikçe ve bireylerin eğitim ve yetenek düzeyleri geliştikçe statüleri de o derece artıp karmaşık bir hal almaktadır, C» ıımiMinııaıaaı—ti frııııı ^»aH!ıımı-l.x-ıı»w ■■ ^ ^ ^_ 2.2. Sosyal Statü Kavramı ve T anımı Sosyal statü, bireyin sosyal yapıda işgal .ettiği yerdir., Her kes sosyal statüye saEiptır, Sosyal statü, kişinin çevresindekilerinin, toplum içinde ona nesnel olarak uygun gördükleri mevki veya pozisyondur (Kızılçelik ve Et] em, 1992, s, 397), Sosyal statü, davranış düzlemi içerisinde bireylerin bulundukları sosyal ilişkiler alanı olarak tanımlanabilmektedir Sosyal statüyü, grup içerisinde biıeyinjMlm.£ej^XQİl^ ile beraber, bireyin sosyal grup içerisindeki yerlerinin önem dizini olarak gören yaklaşımlar da mevcuttur, Sosyal statü, davranış düzlemi içerisinde daha özellikli bir biçimde tanımlanmış ilişkiler sistemi veya düzenlenmiş davranışlar topluluğu olarak, daha genel özelliklere sahip olan davranış düzleminden ayrılmaktadır (Erdoğan, 1994, S..76-77) 2.3. Sosyal Statü Faktör leri ve Statü Sembolleri - - i Statü faktörleri, davranış düzlemlerinin özellikleri ye toplumun genel yapısı doğrultusunda geçerli olan^ faktörlerdir.. Belli başlı statü faktörleri aşağıdakı^itri^ıraîanâHîlif: ■ Bireysel yetenek. ■ Eğitim düzeyi, ■ Görevin güçlüğü. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 20 ■ Sahip olunan iş ve önemi, ■ ya?; ■ Cinsiyet, ■ ^Medenf durum. ■ Gelirsevivesi ve tüketim-kahpları^■ Oturulan yer ve semt. Statü sembolleri, davranış düzlemleri içerisinde bir yandan statüler arasındaki farkı, diğer yandan statüler arasındaki önem sırasını göstermede etkili olan görünür sembollerdir (Newstrom and Davis, 1993, s,55) Çok farklı biçimlerde ortaya çıkan statü sembollerine aşağıdakiler örnek olarak gösterilebilir : 1,. Farklı görünümlü fiziki çalışma yerleri veya makam odaları (geniş, dekorasyonu lüks, ayrı bir sekreteryası olan, teknik olanaklarla 'donatılmış yerler), 2. Makam arabaları (kaliteli ve lüks, özel şoförü olan araçlar), 3. Giyilen iş elbisesinin renk ve kalitesi (mavi, beyaz veya gri yakaların; işçi, yönetici veya büro personelini göstermesi gibi), 4. Tahsis edilen lojmanlar (şehir merkezindeki lüks, müstakil veya geniş olan dairelerin daha çok üst yöneticilere bırakılması gibi) 2.4. Statüler Topluluğu Olar ak İşletmeler İşletmeler, birçok yönden diğer davranış düzlemlerindeki statülerden ayrılabilmektedir Bu bağlamda, aşağıdaki farklılıklar sıralanabilir (Erdoğan, 1994, s,81-83): 1.İşletmeler deki statüler , açık olar ak tanımlanmıştır , 2.İşletmelerde, davranış düzlemleri içerisindeki statüler arası ilişkilerin şekli belir lenmiştir 3.İşletmelerdeki statü sembolleri belirlidir 4.İşletmelerin davranış düzlemlerindeki statü faktörleri ile diğer davranış düzlemlerindeki statü faktörleri arasında ilişkileri etkileme farklıdır 5.İşletmelerde statüler arası etkileşimin sürekliliği görünmeyen yeni statüler yaratabilir Bu tür görünmeyen statülerin, işletmelerde çoğu zaman istenmeyip yok edilmeleri veya etkilerinin azaltılması gerekebilir M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 21 3. ROL DAVRANIŞLARI Rol davranışları, belirli bir sosyal mevki veya statüyü dolduran kişiden beklenen davranışlar olmaktadır. İşletmeler, genelde düzenli roller ağı biçiminde örgütlenmişlerdir, Çok sayıda statü ve statülere bağlı olan rol davranışlarının sergilendiği işletmelerde rollerin davranrş düzlemi ile uyum içerisinde gelişmesi örgütsel etkinlik için önemlidir Burada, rol kavramı ve kapsamı, rol çatışması kavramı ve kapsamı ile rol çatışmasınm yönetimi konuları ele alınmıştır 3,1. Rol Kavr amı ve Kapsamı Örgütsel bağlamda, formei veya informel bir grup oluştuğunda, grup üyelerini birbirinden farklılaştıran ve aynr zamanda birbirine bağlayan bir yapı oluşur, Üyelerin tecrübesi, yaş, uzmanlık, yetki, güç, statü vb. özelliklerine bağlı olarak üyeler arasmda bir farklılaşma ortaya çıkar Bu farklrîİşma içinde heı grup üyesinin işgal ettiği bir konum veya yere statü; işgal ettiği bu statü nedeniyle grup üyelerinin kendisinden beklediği o mSmk^özgü^^Ykm, davranış ve tutuma ise rol denir ( Morgan, 1989, s 400; Arnold and Feldman, 1986, s 194,461) Rol, kişinin bulunduğu statü sınırlan içerisinde neyi yapabileceği veya yapamayacağı şeklindeki belirlenmiş davranışlarının toplamıdır Aslında bireyin belirli bir sosyal grup içerisinde haklan ve yükümlülükleri ortaya konduğunda onun rolü belirlenmiş olmaktadır (Erdoğan, 1994, s„84; Luthans, 1992, s 3593641989; Bovee and others, 1993, s, 507), İnsanlar, kendilerinden ne beklendiğini ya aynı roldeki başkalarını gözleyerek, ya da hatalar yaparak ve başkalarının hayret gösteren tepkileri ya da sansürlerine maruz kalarak öğrenirler (Morgan, 1989, s 400) Rollerin, grubun varlığına düzen getirmek ve aynı zamanda örgüt bireyinin kim olduğunun ve grup içerisindeki benlik tarifinin ortaya konmasında yadsınamaz bir işlevi vardır (Arkonaç, 1993, s,440-441), Roll^*4cendr^çasmda temel, genel ve_hağjınsı7^~.rol 1 er şeklinde üçe ayrılabilir,^Temel roller) kişi 1 erin^msıyetve yaşlarına göre gerçekleştirmek durumunda olduklan rollerdir (^ Genel rolie^ toplumca kabul edilmiş olan, sınırları davranış düzlemlerine^göre^değışen, sonuçlan çok zaman toplumu veya grubu etkileyen rollerdir. Mesleki roller qir tür genel rollerdir Bağımsız roller ise, etkileri bireysel olup,'"yerine getiriltriesi isteğe bağlı olan rollerdir 22 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Rolün örgütsel amaçlara uygun biçimde yerine getirilebilmesinde, rolün öğrenilmesi sürecinin belirlenmesi önemlidir Örgütsel anlamda rolün öğrenilmesi süreci aşağıdaki aşamaları kapsar: ■ Belirli bir statü içinde gerçekleşecek davranış için grup bekleyişi, * Bekleyişler hakkmdaki haberleşme, * Rol hakkında örgüt bireyinin kavradığı davranış, ■ Gerçekleşen davranış, ■ Geri besleme sistemi 3.2. Rol Çatışması Kavramı ve Kapsamı Rol çatışması kavramının tanımlanmasında; “bir sosyal grup içerisinde istenen davranışlar örgüsünden oluşan sosyal etkileşim alanı” olarak tanımlanan davranış düzlemi önem taşır Bu bağlamda, her işletme örgüt yapısı bir davranış düzlemidir, Bu düzlem içerisinde çok sayıda statü ve statülere bağlı olarak rol davranışı mevcuttur Bu amaçla, etkinlik hedefleyen herhangi bir işletme örgüt yapısında sergilenen rol davranışlarının davranış düzleminin genel yapısına ters düşmeyip, bu düzlem ile uyum içerisinde olmaları beklenir Aksi halde, gündeme rol çatışması olgusu gelebilecektir ,, Rol çatışması, “avnı anda birdeaiazla-rolil-ger-eeklestigmek-ducumunda olan kişinin, rol_ gereklerinden birisine diğerlerine oranla daha fazla^uyması” şeT^ındeJ^ırnlaııabiİir Rol çatışması, “roller arası ilişki çatışması” olarak da adlandırılabilmektedir Bu tür çatışma daha çok bir kişiden, başkalarının bekleyişlerinin değişik olmasından doğabilmektedir Başka bir tanıma göre ise, rol çatışması, bireyin bir davranış düzlemindeki rolünü benimsememesinden veya davranış düzlemleri değiştiği halde rol davranışını aynı sürede değiştirememesinden de kaynaklanabilmektedir (Luthans, 1992, s,370-382; Gümüş, 1996, s 46-48; Eroğlu, 1995, s 86), Rol çatışmasında, rol-kişi bütünleşmesi veya bütünleşmemesi çok önemli bir yer tutmaktadır Burada, bireylerin değişik ortam ve kültürden gelmeleri, değişik arzu ve ihtiyaç taşımaları, farklı değer yargıları vb faktörler oldukça önem taşımaktadır Rolü ile bütünleşen bir bireyin, rolünü amaca yönelik olarak daha etkin bir biçimde gerçekleştireceği yadsınamaz bir olgudur (Özkalp ve Kır el, 1996, s 319) Rol çatışması, farklı bir boyut olarak, kişinin bireysel ve sosyal sorumluluk kavramları ile iş gereği kabul etmek zorunda olduğu kavr amların çatışması halinde de gündeme gelebilmektedir M Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 23 Biı role ve/veya rol yükümlüsüne ilişkin beklentilerin uyumsuzluğu şeklinde beliren rol çatışması genelde aşağıdaki şekillerde ortaya çıkmaktadır (Baysal ve lekarslan, 1996, s 298-299): - Rol göndericinin kendi içinde çatışması, - Göndericiler arası çelişkiden kaynaklanan rol çatışması, - Roller arası çatışma, - Kişi-Rol çatışması, - Aşırı rol yüklenme. 3.3. Rol Çatışmasının Yönetimi Rol çatışması ve yönetimi konusu, “Örgütsel çatışma ve yönetimi” başlığını taşıyan on birinci bölümde daha kapsamlı olarak ele alındığından burada, farklı bir boyut üzerinde durulacaktır , Rol çatışmasının bir boyutu olarak herhangi bir işletmeyi ele alacak olursak, geleneksel yönetim felsefesinin daha çok benimsendiği bir yapıda yetişmiş bulunan işletme sahip veya ortağı; işletme yöneticisinden, işgörenlerin çalışmalarını kontrol etmesini ve etkin olmayanların kendisine bildirilmesini isteyebilir Örgüt yöneticisi geleneksel bir yapıdan gelen birisi. ise, bu isteği hemen yerine getirebilir I* akaC profesyonel yönetim felsefesine sahip-birisi ise. bu -tsteğrilyğmr^öfn^ip; örgütün insan kaynaklan yöneticisi olarak .hu konunun kendi davranış düzlemi içinde bulunduğunu uygun bir yöntemle ilgiliye duyurabilir'. Buradaki rol çatışması, rol bekleyişlerinin ve statü sınırlarının farklılığından ileri gelmiştir Benzeri şekilde, işletmenin veya yönetimin temel fonksiyonlarında gündeme gelebilecek herhangi biı müdahale, profesyonel örgüt yöneticisi ile sermaye sahipleri arasında olası biı rol çatışmasına dönüşebilecektir (Erkan, 1997,s, 228-230; Gümüş, 1996,s 173-175) Rol belirsizliği ve rol çatışmasının kayıtsızlık, öfkelenme, tatminsizlik, sorumluluğu başkalarına yükleme gibi bazı sorunlara yol açtığı uygulamada rastlanılan sonuçlardır,, Bu tür olumsuzlukların giderilebilmesi ise, gerek işletme sahip veya ortaklan, gerekse profesyonel yöneticiler açısından (taraflar olarak); rollerin doğru seçilmesi veya rollerin açık bir şekilde tanımlanması, ihtiyaç ve beklentiler arasında tutarlılığın sağlanması ve olası anlaşmazlıklarda örgüt misyonu doğrultusunda uzlaşma noktası bulunması ile mümkündür (Kızılçelik ve Erjem, 1992, s 346; Drucker, 1992, s 130-162; Özkalp ve Kır el, 1996, s 352) Rol çatışmalarının yönetiminde; işletme sahip veya ortaklan ile profesyonel yöneticilerin iletişim ve değişime açık olmaları, birbirlerinin DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 24 konumlarını tanımaları, anlaşmazlıklarda taraflarca kabul görebilecek ortak bir çözüme yönelmeleri, birbirlerine tam olarak güvenmeleri ve örgüt dışı çevreye olumsuzlukları yansıtmamaları önem taşımaktadır (Drucker, 1996, s,348-352; Dawson, 1995, s.158-160; Maxwell ve Dornan, 1996, s 143-160), 4. SOSYAL KURUMLAR VE DAVRANIŞ BİLİMLERİ İLİŞKİSİ Sosyal kurumlar, sosyal yapıyı düzenleyen formel kurallar ve olgular topluluğu olarak; "toplumda ortak algılanan ilişkilerin genel yönü ve bireylerin gelecek davranışlarını düzenleyen kuralların tamamı" görünümündedir 1er (Er doğan, 1994, s 95; Er oğlu, 1995, s 88) Sosyal kurumlar, sosyal yapryı düzenlemedeki yaygınlığı ve toplumda ulaştığı etki sınırı açısından genel ve özel kurumlar olarak iki ayrı grupta ele alınabilir 4.1. Genel Özellikli Sosyal Kurumlar Genel özellikli sosyal kurumlar arasında aile, eğitim, din ve devlet önemli bir yer tutmaktadır, ■ Aile: Aile, içinde itısan türünün belli bil biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili biçimde cereyan ettiği, cinsel ilişkilerin belli biçimde düzenlendiği, eşler ve ana-babalarla çocuklar (ailenin biçimine göre başka yakınlar) arasında belli Ölçüde içten, sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok bir ölçüde yer aldığı bir toplumsal kurumdur Aile dendiğinde, biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb, yönleri bulunan temel bir sosyal birim akla gelmelidir Açıklamalar ışığında, aile kurumunun temel işlevleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Kızılçelik ve Erjem, 1992, s 10; Ozankaya, 1986, s.281-282): 1 İnsanda cinsel davranışların düzenlenip neslin devamının sağlanması 2 Çocukların bakımı ve toplumsal çevreye ilişkin ilk hazırlıkların sağlanması 3 Kadın ve erkeğin ekonomik işbirliğinin sağlanması 4 Anne-baba ve çocuklar arasında karşılıklı işbirliği ortamının sağlanıp, sürdürülmesi M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 25 “Biıeye (özellikle çocuk), sosyal ve hukuki bir statü ve kimlik kazandırma” ve “bir sosyal güvenlik şemsiyesi olma” gibi fonksiyonları da bulunan aile tipleri şu şekilde sıralanabilir (Eroğlu, 1995, s 90-93); “klan_aile. ha ha eridi, »iki, (ataerki 1. patriarchal, pederşahi aile), anaerkil aile (matriarchal, maderşahi aile), geleneksel geniş aile, çekirdek aile (modern, demokratik, atom aile) ■ Eşitim: Eğitim, genel anlamda, “yürürlükteki değerlerin, bilgilerin ve hünerlerin yetişen kuşaklara iletilmesi, kazandırılması” olarak tanımlanabilir Bu kapsamda, eğitimin ailede başlayıp, sokakta, okulda ve işyerinde devam ettiği ileri sürülebilir Dernekler, basın, siyasal partiler ve diğer kurumlar bu eğitim süreci içinde yer alırlar, Eğitim, hem bireysel gelişim ve yüksek yaşam standartlarına ulaşımın başlıca yolu, hem de toplumsal gelişim ve ilerlemenin temel koşuludur Eğitim seviyesindeki yükselme ile beraber muasır medeniyet seviyesini yakalayan ülkelerin ekonomik kalkınmaları ile beraber, demokratik bir siyasal ve toplumsal yaşamı gerçekleştirmeleri de kolaylaşabilmektedir (Ozankaya, 1986,s323-324). ■ Din: Din, bireylerin bilinmeyen sonsuzluk karşısında , doğaya karşı ve doğa üstü bir tutumla oluşturdukları inanç, değer, gelenek ve tapınma biçimleri bütünüdür (Tolan, 1983, s,241) İslam Öğretisine göre, din, “Tanrının buyurduklarının peygamberimiz tarafından bildirilen ve insanlar tarafından inanılıp izlenen yol” demektir, Batı dünyasında ise, dinin tanımı konusunda fikir ayrılıkları vardır Din adamaları ve kilise ile ahlakçılar, kendi görüşlerine uygun tanımlar yaparken, filozoflar, materyalistler ve sosyologlar da çeşitli yönlerden dini açıklama yoluna gitmişlerdir Tanımlamalar farklı da olsa, din olgusu, evrensel bağlamda “güçlü bir sosyal kontrol aracı” olup, bazı davranışlara kutsallık vererek, bunların yapılması isteğini güçlendirir Suç olan bazı davranışlara da günah fikrini 26 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ bağlayarak insanların bunları yapmaktan kaçınmalarını sağlayabilir Toplumsal yaşamın istikrar ile devam etmesinde önemli bir kurum olan din, gerek bireysel, gerekse örgütsel bazda, ortak duyguların sürekli olarak kuvvetli kalmasına yol açabilir (Kızı İçeli k ve Erjem, 1992, s 115-116) ■ Devlet: Devlet, insanların toplum yaşamında başvurdukları bir “örgütlenme biçimi” dir Bir aile, bir dernek, bir parti, bir sendika gibi... Bu nedenle devlet, her şeyden önce “sosyal” bir gerçeklik ve -her sosyal gerçeklik gibi- “tarihsel” bir gerçekliktir, Sosyolojik bağlamda devlet, bir kurum olup, diğer kurumlar dan aşağıdaki özelliklerinden dolayı farklılık taşımaktadır (Kızılçelik ve Erjem, 1992, s 109-110): 1, Devlet, “geniş bir örgütlenme yapısı” na sahiptir , 2,Devlet kurumu içerisinde, “çok ileriye vardırılmış bir işbölümü” uygulaması vardrr 3,Devletin asıl önemli özelliği, elinde “üstün bir yaptırım gücü”, bir “zorlama olanağı” nm bulunmasıdır Polis, Jandarma, Ordu bütün silahlı güçler devletin elindedir Devletin kökeni üzerinde farklı görüşler ileri süren düşünürler, toplumlarda, düzenleyici bir otoritenin bulunduğu konusunda hem fikirdirler 4, 2. Özel Sosyal Kurumlar ■ Sınırlı sayıdaki üyenin inanç ve kalıplaşmış davranışlarından oluşan kurumlar (alt özellikli dinler ve katı kurallı dernekler gibi), ■ Ekonomik kurumlar (Mülkiyet* anlaşma, değişim, pazar, sendikal davranışlar ve işgücü piyasası gibi), ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KÜLTÜR, ÖRGÜT KÜLTÜRÜ VE GİRİŞİMCİLİK KÜLTÜRÜ Bu bölümde kültür kavramı, kapsamı ve temel boyutları ile örgüt kültürü ve girişimcilik kültürü konulan ele alınmıştır. 1 KÜLTÜR KAVRAMI, KAPSAMI VE TEMEL BOYUTLARI 1.1. Kültür Kavramı ve Tanımı Kültür bir toplumun yaşama tarzı olarak karakterize edilen ve bilgi, inanç, gelenek, örf, adet, sanat, ahlal^raç-gereçfteknıFT'b gıbılnM^İ^rTmıckir— olmayan unsurlardan oluşan karmaşık bir bütündür Kültür kelimesinin latincedeki "colere" veya "cultura" fiillerinden kaynaklandığı ve klasik latince’de " ekip-biçmek", "bakmak" veya "yetiştirmek" anlamını taşıdığı ileri sürülmüştür.. Kültür kavramı, uygarlık deyimiyle karıştırılmış şekliyle, önceleri insanlığın genel gelişmesine bağlı olarak düşünülmüş, bir kuşaktan diğerine aktarılan bir toplumsal miras olarak ele alınmıştır Kültür ile ilgili çok farklı tanımlamalar yapılmış olup, Kroeber ve Kluckhohn, buldukları yüz altmış kültür tanımım, betimsel, tarihsel, normatif, psikolojik, yapısal, genetik özellikli tanımlar ve eksik tanımlar olarak yedi ayrı kategoride toplamışlardır (Tolan, 1983, s 222), Aşağıda farklı kültür tanımlamalarına yer verilmiştir (Kızılçelik ve Erjem, 1992, s 271-272; Kolasa, 1979, s 34; Erdoğan, 1994, s 116-119; Eroğlu, 1995, s 103; Tolan, 1983, s 107-227; Nevvstrom and Davis, 1993, s 58-59): ► Kültür, “bir örgütün içindeki birey ve grupların davranışlarını yönlendiren normlar, davranış kalıpları, inançlar, tutumlar ve alışkanlıklar sistemi” diı ► Gustav Klemn tarafından yazılan "İnsanlığın Genel Kültür Tarihi" adlı kitapta kültür; "bir insan topluluğunun yetenek ve becerileri, sanatları ve gelenekleri olarak topyekün yaşamarstili" olarak tanımlanmıştır ► Voltaire göre kültür, "insan zekasının oluşumu, gelişimi ve geliştirilmesi" diı 28 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ ILERDE DAVRANIŞ ^M..Mac Ivera’a göre kültür, "ideoloji, din, edebiyat, gibi toplumsal yaşamın belirtilerini kapsamakta” dır ► Sosyal bilimlerde, genellikle bilgi, iman ve adetleri içine alan bir katılım olarak tanımlanan kültür; antropologlara göre, insanın estetik zevkinin ötesine giden bir anlam taşımaktadır Sosyal bilimler açısından kültür anlayışında; “toplumdan topluma değişen farklı düşün ve eylem modelleri ile bu kapsamda yaratılıp kullanılan toplumsal araç ve gereçler” söz konusudur, Bu yaklaşımda kültür, bir yandan bireylerin toplumsal yollarla edindikleri ve toplumsal yollarla ilettikleri bir değer, yargı, inanç, simge ve davranış Ölçütleri düzeninden, diğer yandan da, böylece ortaya çıkan geleneksel davranış kalıplar ımn simgesel ve maddi ürünlerinden oluşmaktadır, ► Kültürün en klasik tanımı EB Taylor tarafından yapılmıştır Taylor'a göre kültür; " bir toplumun üyesi olarak insanoğlunun öğrendiği (kazandığı) bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütün" dür Taylor ’un, kültürü karmaşık bir bütün olarak ele alıp, uygarlık ve kültür kavramlarıyla aynı kavramı ifade etmek istemesi,onu izleyen düşünürlerin bu iki kavram arasında kesin bir farklılaştırma yapmalarını daha da zorlaştırmıştır ► Malinowski, Taylor’a ait olan kültür tanımlamasında, kültüre neden ihtiyaç duyulduğunu ve kültürün insan için neden gerekli olduğunun açıkça ortaya konulmadığı düşüncesinden hareketle yeni bir tanımlama yoluna gitmiştir Malinowski’ ye göre "insan tabiatla mücadele halindedir Bu mücadelede insanın, hatta insanlığın silahı kültürdür Nesilden nesile aktarılan kültür, daha önceki deney ve sonuçlarına yeni bilgilerin katılmasıyla biraz daha gelişmekte ve bu sayede insan tabiatla mücadelede biraz daha güç kazanmaktadır” ► Ülkemizde kültürü sistemli bir şekilde ilk tanımlayan kişi Ziya Gökalp olmuştur Gökalp kültürü, "bir topluma özgü, sanat, din, gelenekler ve adetler olarak tanımlayarak; kültürün milli olduğunu" ileri sürmüştür Gökalp, çağdaş bir ulusal bilincin oluşması için önce devrin güçlü düşünce akımları arasında bir sentez denenmesini önermekte ve bunları; “Türkleşmek, İslamlaşmak, Çağdaşlaşmak” üçlüsüyle ifade etmektedir. İnsanların doğuştan ölünceye kadar öğrenmiş oldukları, kaynağı insan ve toplum olan ve toplumda ortaklaşa paylaşılan bütün davranış kalıp ve alışkanlıklarını kapsayan kültürün, işletme örgüt yaprlarına yansıması "örgüt Kültürü" ve "Girişimcilik Kültürü " alt başlıklarında daha detaylı olarak ele alınmıştır M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 29 1.2. Kültür Çeşitleri Kültüı sınıflamaları çeşitli kriterlere göre yapılmış olup; kültür öğelerinin bileşimi, kültürün oluşum biçimi, toplumların yaşadıkları bölgeler, toplumu oluşturan bireylerin ekonomik durumları, üretilen mal ve hizmetler, teknoloji ve çevre gibi etmenler ön plana çıkmıştır İşletmelerde davranış açısından kültür; genel kültür-alt kültür, maddi kültür-manevi kültür, üçlü ayrım ve bazı uç ayrımlar olarak sınıflandırılabilir (Erdoğan, 1994, s 122-126) 1.2.1. Genel Kültür - Alt Kültür Toplumun inanç yapısı, değerleri, hareket ve yaşam tarzları genel kültürü: -bu jçültür içinde yer almakla beraber etnik, ^bölgesel ve mezhep ,:a}Ticjalıkl-arin^'aayanıp kendilerine özgü yaşama şekilleri ve değerleri olan kültür1 ise, altJkültürÇiîortaya koyar.. 1, 2, 2, Maddi Kültür - Manevi Kültür İnsanın maddi eşyaları kültürün en açık elle tutulabilir görüntüleridir İşte toplum kültürü içinde yer alan maddi elemanların oluşturduğu kültür maddi kültür olmaktadır, İnsanın düşüncesinin, inançlarının ve değerlerinin belleksel olması, maddeleşmeden insan yaşayışını etkileyen bir yapıya sahip olması, belleksel değerler ve bu değerlerin oluşturduğu hayat tarzı veya manevi çevre manevi kültürü oluşturmaktadır 1,2,3, Üçlü Ayr ım Kültürün kişi hayatı içinde öğrenilmesi açısından, başka bir deyişle kültürü öğrenme zamanına göre "somadan öğrenilen kültür, birlikte oluşan kültür ve önceden oluşan kültür " şeklinde üçlü bir ayrım yapılabilmektedir, ■ Sonradan öğrenilen (postfigurativ) kültür, kişmin^eya çocuğun atalarından ÖgrendiğLkültürdür ■ Birlikte oluşan (cofigurative) kültür, kişilerin yaşıtlarından ö ğrendikleri kültürdür. :^ B Önceden oluşan (pKefîgur^y^^kfiltfijris^j^hlınnjençler'den öğrendikleri" kültürdür.' Bu tip kültürün kazanılması ileriki yaşlarda gündeme gelmektedir.. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 30 1.2.4, Bazı Uç Ayrımlar Bazı yazarlar genel kültür ve alt kültür, maddi kültür-manevi kültür ve üçlü ayrımın da ötesinde farklı kültür çeşitleri üzerinde çalışmışlardır Bunlar kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir : 1, Açık kültür - kapalı kültür , 2 Köy kültürü - şehir kültürü, 3 Köy-kent ve gecekondu kültürü, 4. Fakirlik kültürü-zenginlik kültürü , 5 Beyaz adam kültürü - zenci kültürü, 6 Hayat kültürü - ölüm kültürü, 7. Karşı kültür, 8. Arabesk kültür , 1.3. Kültürü Oluşturan Öğele Kültürün belli başlı öğeleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Tdmokyi, 2. Mimari eserler ve tabiatla mücadele yapıtları, 3. örgütselyapılanmalar, sosyal örgütler ve kurumlar, 4. Hukuk, Güzel sanatlar, veuestetik DİIT“ Tigitim, ~°AhIak, Din, inanç ve tutumlar, 10.. Örf ve adetler; gelenek ve görenekler, 11. Politik hayat ve siyasal yapılanma, 12. Yerleşimden ve ekolojik çevre. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 31 174.. Kültürün Ozellîlite^ "İnsan davranışlarına biçim ve yön verici bir faktör olarak kültürün ne olduğunun ortaya konmasında kültürün özelliklerinin bilinmesi Önemlidir. Kültürün özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Kültür, bjr topİum.un.hayat biçimidir. ■ Kültür, öğrenilmiş davranışlar topluluğudur. * Kültür, toplumca benimsenmiştir ■ Kültür, toplumun üyelerince paylaşılmıştır, ■ Kültür, dürğuîToTHugırk^ Kültür, değişebilir (burada teknolojik ve iktisadi faktörler, fiziki çevre faktörleri, başka kültürlerle temas, kültürün kendi içindeki değişim ve gelişmeleri söz konusu olabilir ), ■ Kültür, insanın biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını giderici bir yapıdadır ■ Kültür, bütünleştirici bir eğilime sahiptir1. 2, ORGUT KÜLTÜRÜ Bu kısımda kavram olarak örgüt kültürü, öıgüt kültürünün fonksiyonları, Örgüt kültürünün önemi ve yararları üzerinde durulmaktadrr, 2,1. Örgüt Kültürü Kavramı ve Tanımı Örgüt kültürü, özellikle 1980’li yılların başından itibaren üzerinde durulmaya başlanan bir konudur Örgüt kültürü konusunda bir çok yazarın farklı tanımlarına rastlamak mümkündür. Örneğin, Deal ve Kennedy; “iş yapma ve yürütme biçimi” şeklinde tanımladıkları örgüt kültürünü, “örgütün çalışma biçimi, ücretleme sistemi ve işgörenlere karşı davranış kalıpları gibi birçok olgu” ile yakından ilişkilendirmişlerdir (Deal ve Kennedy, 1982, s, 4) Edger Schein’ a göre^^üt^kük^^)’bir grubun dışa uyum sağlama ve iç bütünleşme (externa 1 adaption and internal integration) sorunlarını çözmek içm oluşturduğu ve gel i ştirdı^i ,heİ4r4^'dü^^deki^emeW-arsayiiala^ olmaktadır, Schein örgüt kültürünü, "örgüt içinde çalışan grupların keşfettiği, geliştirdiği temel fikirler ve düşünceler" olarak görmüştür 32 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Toplumda bir grubun veya kuruluşun üyesi olmak o topluluğa uyum sağlamayı gerektirir Uyum sağlamanın ve grup ya da kuruluş tarafından benimsenmenin temel koşulu ise, ortak amaçlar, standartlar ve değerler ile alışkanlıklar, felsefe ve ideolojileri paylaşma gereğini ortaya koyar, Üyelerin benzer davranışlar, tutumlar ve işbirliği içinde hareket edebilmeleri için bu gerekli bir husustur , Örgüt kültürü, işletmenin çalışma biçiminden, ücret ve maaş yönetimi biçimine, işgörenlerine olan tavırlarına kadar birçok olguyu içermektedir Peter ve Waterman'a göre örgüt kültürü; "baskın ve paylaşılan değerlerden oluşan, çalışanlara sembolik anlamlarla yansıyan, örgüt içindeki hikayeler, inançlar, sloganlar ve masallardan meydana gelmiş bir yapı" olarak tanımlanmaktadır Kozlu’ya göre, örgüt kültürü, “bir organizasyonun temel değer ve inançlarını çalışanlara ileten simge, seremoni ve mitolojilerin toplamı” olarak algılanmalıdır (Kozlu, 1986, s 63) örgütler farklı kültür mozayiğine sahip bireylerden oluşmaktadırlar Bu bireyler, gör evsel ve mesleksel norm ve ölçütlerle bir araya gelmiş, bir arada bir grup oluşturmanın bir sonucu olarak diğer örgütlerden farklı ama, kendi içlerinde nispeten ortak inanç ve değerler sistemi oluşturmuşlardır Örgüt kültürü, örgüt içinde değişik inanç, değer, tutum, düşünce şekli ve ahlak anlayışının birarada varolmasına yardım eden ve bu yönde oluşmuş olan sistem ile yakın bir ilişki içindedir, Makro açıdan yani toplum kültürü düzeyinden bakıldığında ise, işletme veya örgüt kültürü bir alt kültür olarak kar şımıza çıkmaktadır Yapılan açıklamalar ışığında, örgüt kültürünün aile, toplumdaki tüm kurum ve kuruluşlar, ulus, yerel/ulusal/uluslaıarası örgütler ve devlet ile yakın bir ilişki içinde olduğu ileri sürülebilir Bu bağlamda, örgüt kültürünün örgütün yakın (yerel) ulusal ve/veya uluslararası çevresinin özelliklerini yansıtan ve çevresiyle ilişkilerini düzenleyen bir yapı olduğu ifade edilebilir, Bu açıdan örgüt kültürü Daft'a göre "bir örgüt üyeleri topluluğu" olarak tanımlanıl, Bir örgüt içinde yaşayan ve onun üyesi olan kimseler davranışları ile örgütün kültürel özelliklerini benliklerine sindirerek örgüt içinde inanç, köklü gelenekler, ahlaksal tavırlar ve alışkanlıklar oluşturabilirler (Eren, 1998, s 86; Luthans, 1992, s 562-563; Özkalp ve Kırel, 1996, s 142) M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 33 Örgüt kültürü, o örgütün çevrede tanınmasını, değerini, toplumsal standartlarını, çevredeki diğer örgüt ve bireylerle ilişki biçimlerini ve düzeylerini de yansıtır Bu fonksryonu ile kültür, örgütü topluma bağlayan, onun toplum içinde yerini, önemini ve hatta başar ısını belirleyen en önemli ar açlardan biri olabilmektedir, Ancak her örgüt kültürü, içinde yaşadığı toplumsal kültürü ve ilişki içinde olduğu diğer örgütsel kültürlerin etkilerini taşımakta olup, oluşumlarında bu kültürlerin etkisi yadsınamaz boyutlardadır Kültür çevreye ters düşemez aksi takdirde örgüt yaşamı tehlikeye gııer, Ayrıca, açık sistem yaklaşımına uygun biçimde gelişen ve çevrenin norm ve değerlerine uygun olarak oluşan yeni bir kültür çevreye önemli etkilerde bulunur, katkılar yapabilir Örgüt kültürünü daha değişik açıklayan tanımlar mevcuttur Tanımlar arasında belirli farklılıkların bulunmasının yanı sıra bir çok ortak özellik de söz konusudur, Bunlardan birinci ortak özellik, örgüt içinde bireyler tarafından paylaşılan değerlerdir, Yani çalışanların neyin’'TyiT”neym ~kötlÜ hangi davranışların istenilir veya istenilmez olduğuna ilişkin ortak değerleri mevcuttur, “Örneğin, bazı işletmelerde müşterinin her zaman haklı olduğuna ilişkin değerler vardır Bunu, bazı mağazaların ilan, reklam, dizayn veya personelinin tavlılarında hemen görebiliriz, Burada geçerli olan değer müşteriyi suçlamamak, onu hor görmemektir, ” Genellikle, örgüt içindeki bir hata böyle bir davranışa yol açmıştır diye kabul edilir , Bu nedenle örgüt içinde çalışan personel cezalandırılır Buna karşın bazı örgütlerde ise, Örgüt personeli çok kıymetli olarak görülür ve müşteri suçlanır Her iki Örnekte de değerler insanların bir örgütte nasıl davranmaları gerektiğini açıklar, İkinci biı ortak özellik, örgütün kültürünü oluşturan değerlerin olduğu gibi kabul edilmesidir , Burada söylenmeye çalışılan şey, bu değerÎCTÎFTîenânği bir kitapta yazılı olmayıp, çalışanlara verilen eğitim programlarında yansıtılmayıp, çalışanların kendi geliştirdikleri fikir ve inançlardan oluşmasıdır Üçüncü ortak özellik ise, bu değerlerin çalışanlar için taşıdıkları ortak semboUk_^amiafdır Bu anlamlar, Örgüt içinde insanların bırbırleriyle Currnuş“ oîduHan etkileşim ile öğrenilir. Örneğin, örgüt içinde anlatılan hikayeler, masallar, belirli bir ^ımsenın yaptığı davranış, nesilden nesile bir efsane olarak geçer Çalışanlar bunları duyarak, örgüt değerlerini öğrenirler Bu şekilde öğrenilen değerler, bir kitapta yazrlı olan-tleğetleri veya bilgileri, çalışma prensiplerini okuyup anlamaktan daha etkilidir ve daha çabuk öğrenilebilir 34 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.2. Örgüt Kültürünün Önemi Gittikçe küreselleşen iş dünyasında, örgüt kültürü, kuruluşların rekabet avantajı kazanmalarında önemli bir rol oynamaktadır Çünkü^^iicgüi^feakBRL iş 1 etmenin amaçlaru stratei iIeri.^e^olitikalannın^lusma6jn4a-ön€ffl44-to^tkıve s?fîr\fr~C) i....yön eti c i 1 er. açi5utıdan.,..seçi1 en strateji njn yüri i tii 1 m e s in i kolaylaştıran ya da.zorlaştıran bir araçtır. | n ıı I _____ Güçlü örgüt kültürüne sahip olan işletmelerde, işgörenlerin nasrl davranmaları gerektiğini belirten yerleşmiş davranışsal parametreler oluşmuşken; zayıf örgütsel kültüre sahip kuruluşlarda işgör enler ne yağmaları gerektiğini beliriemeyejçali-şar-a-k~2aman--kaybederlef. Örgüt kültürünü etkileyen bir çok faktör vardır. İşletmenin içinde bulunduğu sektörün belirgin özelliklerinden olan; “ürün, müşteriler, işletme ölçeği, yerleşim yeri, rekabet koşulları, finansal yapılanma, insan kaynaklan, biçimsel örgüt yapısı, yönetim sistemleri, bilgi ortamları, karar verme biçimleri, haberleşme türleri, fonksiyonel politikalar vb gibi hususlar kültürün oluşması için gerekli olan İnanç, değer ve varsayımların bütününü oluştururlar.. Tüm stratejiler, varsayımlara göre oluşturulur. Stratejiler, bilgi temeline dayalı gibi görünseler de, bilgilerin yorumu; inanç, değer ve varsayımlara bağlıdır Varsayımlar, işletme örgüt yapıları için hem önemli hem de risklidir Varsayımlar, alternatif stratejileri belirlemek zorunda olan stratejik planlamacılar ve üst düzey yöneticiler tarafından şirket kültürü dikkate alınarak belirlenir, Risk üstlenen bazı yöneticiler güçlü bir şekilde büyüyen bir pazar ve sınırlı rekabet imkanları ile birlikte parlak bir gelecek planlarken; aynı ortam ve koşullardaki başka bir kültürel ortamın yöneticisi, belirsiz bir gelecek görüp, daha sınırlı stratejileri tercih edebilmektedir, Bu da göstermektedir ki, seçimde ve başarılı uygulamalarda kültürün Önemi büyüktür Stratejik planlamacılar varsayımları, inançları ve buna dayalı sonuçları planlayarak tüm stratejik alternatifleri değerlendirirler, Stratejiler, işletme yapısı hakkında paylaşılan değerler üzerine kurulur Bu değerlerin geçerliliği organizasyonun başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir Stratejilerde yapılan bir değişiklik genellikle kültürdeki bir değişikliği gerektirdiğinden, bu konunun ayrıntılarını da düşünmek gereklidir Gerçek değişim inanç ve değerlerdeki değişim ile başlar; yani yeni strateji ve faaliyetler M, Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 35 bu değişiklikler sonucu uygulanabilirler Yeni stratejileri hayata geçirmek için çevresel değişimlere uygun yeni bir inanç ve değerler sistemi oluşturmakta yarar vardır (Eren, 1998, s 114) 2.3. Örgüt Kültürünün Fonksiyonları Örgüt kültürünün fonksiyonları aşağrdaki gibi srralanabilir (Özkalp ve Kırel, 1996, s. 162): * Kültürün bit örgütü diğer bir örgütten ayıran sınırIayıcı bir rolü vardır ■ Kültür, örgüt üyeleri için bir kimlik oluşturur, Yani, bireyler kendilerim çalıştıkları örgüt ile bütünleştirirler ve bu da. onlara ayrıcalıklı bir benlik sağlar. ■ Çalışan bireyler örgüte daha fazla bağlanarak örgütün yar arma özveride bulunabilirler', ■ Öreri it i iyeleri arasındaki dayanışmayı artırabilir ■ Örgüt üyeler i için bir kontrolroekani zması dir. 2.4. Örgüt Kültürünün Elemanları Örgüt kültürünün elemanları genel olarak aşağıdaki biçimde özetlenebilir (Wagner III ve Hollenberk, 1992, s 174): SEREMONİLER. Örgüt üyelerinin organizasyonlarına ait mitleri sembolleri ve kahramanları kutladıkları özel olaylardır TÖRENLER . Özel bir fikrin iletilmesi veya belli bir amacın gerçekleştirilmesi için yapılan seremonik akti vi tel erdir AYİNLER. Kültürel değerleri ve normları yerleştirmeye yönelik düzenli olarak yapılan hareketler ve törenlerdir HİKAYELER. Derin kültürel değerleri ve normları aktaran geçmişteki olaylardır DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 36 MİTLER. Açıklanması karmaşık ve zoı olan aktiviteler ve olayları açıklamaya yardımcı olan masalımsı hikayelerdir KAHRAMANLAR. Örgütün değerlerini ve kültürünü kendi başarılı kişiliklerinde toplayan ve sergileyen sıra dışı bireylerdir SÜPERSTARLAR. Örgütte ve onun kültürel yapısında ulaşılabilecek en üst limitleri kendi kişiliklerinde toplayan ve sergileyen sıra dışı bireylerdir. SEMBOLLER . Örgüt üyelerinin karmaşık fikirleri ve duygusal mesajları birbirine aktarılmasını sağlayan ve özel anlam taşıyan objeler, hareketler ve olaylardır, LİSAN . Örgütün kültürünü yansıtan kelime ve semboller topluluğudur 2.5. Örgüt Kültürünün Yararları Örgüt kültürünün taraflara sağladığı belli başlı yararlar aşağıdaki gibi sıralanabilir (Eren, 1998, s, 115-116; Newstrom and Davis, 1993, s 58-61): ■ Örgüt kültürü; çalışanların belirli standartları, normları ve değerleri anlamalarına ve böylece kendilerinden beklenen başarıya ulaşmaları konusunda daha kararlı ve tutarlı olmalarına, yöneticileri ile daha uyumlu çalışmalarına yardımcı olur .. ■ Örgüt kültürü; iş yapma, teknik, yöntem ve süreçlerinde bir standart oluşturarak örgütsel verimliliğin artmasını sağlayabilir, ■ Örgüt kültürü gelecekte örgütte görev üstlenebilecek yeni yöneticilerin yetişme ve gelişmelerine olumlu katkıda bulunur Böylece yöneticiler, organizasyonun temel değer ve dinamiklerine uygun biçimde ardışık olarak yetişip-gelişebilirler Burada, ardışık gelişimde söz konusu olabilecek işletme körlüğü, vb gibi sorunlar ın başlangıçta çözüm yollarına gidilmesi önemlidir, ■ Örgüt içi haberleşme ve bireyler arası ilişkilerde örgüt kültürünün oldukça önemli bir yeri vardır, Kültür personel arasında ekip çalışması ve birliktelik sağlar Biz duygusunu ve takım ruhunu geliştir ir , bireyler i birbirine ve işletmeye bağlar M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 37 ■ Örgütlerde çeşitli nedenlerle ortaya çıkan çatışmalar örgüt kültürünün geliştirdiği bazı standart uygulamalar ve süreçler yardımı ile azaltılarak yumuşatılabilir veya işlevsel kılınabilir ■ Örgüt kültürü; “semboller, seremoniler, kahramanlar, sloganlar ve hikayelerle” nesilden nesile aktarılarak, bir örgüt efsanesi oluşturulabilir Bu da, Örgütsel yaşamı sürekli kılabilir. ■ Kültür, tanıtıcı bir kimlik gibidir. Bir örgüt hakkında değerlendirmeler de o kurumun kültürü ile yapılır. Davranış, tutum, Örgüt içi ve örgüt dışı ilişkilerde kurum kültürünün izlerine rastlanır 3. GİRİŞİMCİLİK KÜLTÜRÜ Burada, girişimcilik kültürünün tanımı ve özellikleri, girişimcilik kültürünün oluşması ve bu süreçte motivasyonel etmenlerin yeri, Türkiye' de girişimcilik kültürünün teorik temelleri ve girişimcilik kültürünün geleceği üzerinde durulmuştur, 3.1. Girişimcilik Kültürünün Tanımı ve Özellikleri Girişimcilik kültürünü tanımlamadan önce "girişimci de bir bireydir" yargısından hareket ederek tipik bir bireyin özelliklerinin ortaya konulması gerekmektedir,. Bireyin karmaşık bir yaratık olduğu, ilgi duyduğu şeylerin ve yeteneklerin her zaman birbirinden farklılık gösterdiği bilinen bir gerçektir, Bunların yanında bireylerin ortak özellikleri de vardrr ki bunlar, soydan gelme genlerinin, Öğrenim ve tecrübelerinin eseridir. Temel zeka, yetenekler, bireyin boyunun uzun veya kısa olması ve bu gibi birtakım özellikler genlerin soydan gelmesinden kaynaklanmakta olup, bü konuya ilişkin bilgiler, “kişilik ve davranış” başlığını taşıyan beşinci bölümde daha kapsamlı olarak ele alınmıştır . İnsanın kendi çevresi ile uyum sağlamasrndaki en önemli organı beynidir İnsanın zihni kapasitesi, vücudunun çok yönlülüğü ile birleşir ve çevresine çeşitli tepkiler ortaya çıkarır İnsan, soydan gelen yetenekleri ve Sonradan kazandığı eğitiminin birleşimi sayesinde dış dünyaya bir takım yararlar sağlayabilecektir 38 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ Yapılan çalışmalar duyguların, bireyin davranışında ve örgüt yapısında önemli etkileri olduğunu göstermiştir İnsan komplekslerinin de örgütlerdeki eylemler üzerinde Önemli etkileri vardır. İnsan duygularını üç ana kompleks altında toplayabiliriz; benlik, cinsiyet ve sürü. Sürü kompleksine örnek olarak, bir girişimcinin astları tarafından sevilme arzusu (bu sürü kompleksidir), başarılı bir girişimci olma yolunda bir adrmdrr (benlik kompleksi) (Hicks, 1976, 148149) Toplumda insan üzerindeki en büyük etkinin kaynağı kültürdür gruptaki bireylerin ortak nıtelikl-eıl^kH3^te$MenJasi..V£^ktanIan öğrenilmiş bit yaşam_bıgımiij[îT\KöIâsaTl979, s 341) Günümüz işletme örgütleri, bir yandan insan ihtiyaçlarım giderirken, bir yandan da ortaklarına maksimum kar sağlama amacr taşımaktadırlar Gerek hizmet edilen toplumun büyümesi ve gelişmesi, gerekse işletme faaliyetleri sonunda elde edilecek kar’ı paylaşan kitlenin sayıca çoğalması, işletmelerin büyüklüğünü artırmıştır, İşletmeler bu durumda iken girişimciler, bir yandan içinde bulunduğu sosyal çevreyi değerlendirmekte, bit yandan da insan kaynaklarının davranışlarını bir takım esaslara bağlamak istemektedirler Günümüz girişimcisi çabaların; sürdürdüğü ortamda çalışma koşullarını etkileyen faktörleri bilmek, insan kaynaklarının davranışlarını önceden Jahmin eTmek jşteiTieHedir. Bunlarm biİiıımesi ise. toplumsal kültürün bjlinmesmi gerektirmektedir.. Bu sebeple girişimci çalışma şeklini toplumun kültürüne göre •ayarlamak gereğini duymaktadır. Aynı zamanda toplum _içinde çalışmayı sürdüren işletmeyi; o toplumun teknolojik seviyesi,-kanunları vb., gibi bir çok çevresel faktör de etkileyebilmektedir, Buradan da anlaşılıyor ki, bir-girişirnci için kültür, işletmenin kuruluş amacını, faaliyetlerini etkileyen,-inançlar, değerler ve bireyler arası ilişkilerin tamamrdır (Erdoğan, 1994, s, 113-121) Girişimciler, temelde şu sosyal yapılar ile etkileşim içine girebilmektedirler; “yerel çevre, ulusal çevre ve uluslararası çevre,” çevrelerin ayrı ayrı gösterilmesi amacıyla aşağıdaki şekiller hazırlanmıştır,. Bu 39 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Tüketiciler İşgör enler Girişimci Ortaklat Yöneticiler Şekil - 3,1: Girişimcinin Yerel Çevresi Finansal Çevre Toplum Kurumlar Girişimci Medya Rakipler Devlet Şekil - 3 2: Girişimcinin Ulusal Çevresi Uluslararası Birlikler (AT, NAFIA, vd.) Uluslararası İşletmeler Girişimci Uluslararası Hukuk Mevzuatı Dış Devletler Şekil > 3.3: Girişimcinin Uluslararası Çevresi 40 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Girişimcilikte temel amaç kar elde etmek olmakla beraber, kar aynı zamanda girişimcilik sürecinin tekrarlanan bir sonucudur. O halde girişimcinin aşağıdaki türden bazı sorulara cevap bulması gerekmektedir, o Nasıl bir iş kurmalıyım • Nasıl bir işletme yapmalıyım o • işletmenin misyonu nedir • <p Nasıl bir strateji uygulayarak, şirketin amaçlarına ulaşması sağlanabilir • Söz konusu amaçlara ulaşmak için, hangi araç ve politikalar kullanılmalıdır • ■o o Fakat temel üretim faktörlerinden sayılan sermaye, belki de girişimcilik kültürü açısından son sırada yer alır Çünkü girişimciliğin temel güçleri arasındaki vizyon sahibi olma ve hayal gücü gibi etmenler, sermayenin de önüne geçebilmektedirler Eğer girişimcilikte sürekli yenilenen ve değişen bir dünya görüşü gerekiyorsa ki öyledir, bunu yapabilmek için kişide bir vizyon düşüncesi ve hayal gücünün olması gerekir, ' Başarılı girişimci başarısının karşılığını sosyo-psikolojik tatmin ve hayat standardı ile elde eder, Ne var ki, bu karşılığı sahip olduğu pek çok şeyi kaybetme riski ile karşı karşıya kalarak elde edeı. Kaybettiğinde çoğu zaman psikolojik dengesini ve sosyal konumunu da kaybedebilecektir Bir sanayicimiz bu ruh halini, bir sanatçı ve bilim adamı gibi eserler ortaya koyarak ölümsüzlüğe ulaşmanın bir yolu olarak değerlendirmektedir (Müftüoğîu, 1991, s, 7.3) Achieving Society adlı kitabında Mc Clelland, insanların başarı güdülerinin, oluşturdukları toplumun ekonomisinde bir takım değişiklikler meydana getirdiğini vurgulamaktadır Mc Clelland’ a göre, başarı güdüsü yüksek insanların davranışları aşağıdaki gibi olabilmektedir (OKİK, 1993, s. 14): ■ Yetenekleıini zorlayan işlerde daha hızlı çalışırlar ■ Daha hızlı öğrenirler ■ Para ve ün van gibi dışsal motivasyon faktörlerine fazla itibar etmezler, ■ İş hayatında, arkadaşlarından çok konunun uzmanlan ile çalışmak isterler Mc Clelland, yüksek başarı güdüsü ile girişimcilik kültürü arasında yakın ilişki olduğunu belirtmektedir 3*e\v< *'<*'• ,-\o-c.\e«-0-r>rt«i M Şerif ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Malta'lı düşünür Bono* ya göre ise girişimcilik kültürünü te iyi ifade J!hir-j&yi- gerçekleştirme tutkusudur. Daha önce bulunmi ortaya koymak girişimcinin en büyük amacıdır Onun seçtiği ortam eylemdir Çünkü, çoğu zaman görülmüştür ki, kurduğu işte başarılı olan girişimci yeni ve değişik atılımlar ve yaürmılju^^indedır (Titiz, 1995, s,7),. Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi girişimcilik kültörpirişımcive venı .bır_statü veren, yaptıklarını ödemeyi gar antreden, Mptltrinin kendisine iş imkanları yaratmasını beklemek yenn^^başkalari için iş imkanı yaratan yepyeni bir n^şjj&,yeti^ bir kühür^ J3 ) T " ' ..... :...... Girişimcilik kültürünün temel göstergelerinden risk taşıma ve cesaret, başarıyı önemli ölçüde etkilemektedir Zaten cesaret, kahramanlık ve riske girme özellikleri, başarılı bir insanın bir şeyler meydana getirme arzusu kadar başarısı için de gerekli öğelerdendir Girişimcilerin çoğu riske girmektedirler Bir inisiyatifi kullanan veya eline geçen fırsatları değerlendiren her girişimci riske giriyor demektir Başarılı bir çok girişimcinin başlangıçta güvenli işlerinden ayrılıp kendi işlerini kurmak için evlerini ipotek ettirmeleri onların risk alma cesaretlerinin ne kadar çok olduğunun bir göstergesidir Girişimci için riskler çok çeşitli olabilir; Bir şeyin işe yarayıp-yaramama riski, önemli bir değer kazanıp-kazanmama riski, pazara kabul edilip-edilmeme riski, kabul edilir bir fiyattan satılıp-satılmama riski söz konusudur Bu risklere girmek ve sonuçta bir şeyler elde etmek girişimcilik kültürünün gereğidir Macera duygusu çoğu başarılı girişimcinin sahip olduğu bir özelliktir Girişimcinin ruhunda devamlı yeni bir şeyler deneme, yapma güdüsü vardır Fakat girişimci ruhuna sahip kişi, başarı kazanmak iç İn yola çıkan ve sonradan arzuladığı macerayı satın alabilecek kadar para kazanan kişidir Gözü kapalı bir maceraya atılıp da bunun yan ürünü olarak para kazanan kişi girişimci değildir (De Bono, 1989, s 228-231) 3.2. Girişimcilik Kültürünün Oluşması Girişim ya da işletme, hem girişimci açısından hem de dışarıdan bakıldığında, adeta yaşayan, soluk alıp veren bir canlıdır. Sosyal bir sistemdir Girişimciden başka insanlar da günü geldiğinde bu sistem içerisinde yer alır Ancak girişimin başarısı için, kişilerin beraberinde getirdikleri bu niteliklerin girişimcinin amaçları ve tutkuları ile ne derece örtüştüğü ya da ayrıştığı girişimin sürekli başarısı için belirleyici bir unsurdur Sisteme dahil olanlar için bu kişisel özellikler aslında kendi kültürleridir 42 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Girişimcilik kültürünün oluşmasında aile yapısının büyük etkisi vardır Çocuğun aile içerisinde aldığı eğitim ve görgü onu yaşamı boyunca etkileyebilmektedir Aynı zamanda teknolojik değişikliklerin meydana gelmesi, aile yapısında biı takım değişikliklere yolaçabilecektir.. Bu da çocuğun serbest girişim kurma, ev işletme isteğini güdüleyecektir . Girişimcilikte amaç, mevcut (çoğunlukla kıt) kaynakların en iyi şekilde kullanılmasıdır, Bu gibi amaçlar girişimcilik güdüsü ile biı leşince ortaya başarma azmi çıkar, bu azmin pekişmesindeki etmenlerden en önemlisi ailedir, Yani bireyde girişimcilik ruhunun oluşmasında ailesinin etkisi eğitim kadaı önemlidir Araştırmalar, bireyin doğumundan itibaren en çok babasından ve aile bireylerinden etkilendiğini ortaya koymaktadır Ailede girişimci bir kişinin olması doğal olarak çocuğun da girişimci olması yolunda etkili olacaktır (IÜSİAD, 1987, s 13-19) Bir işletmenin kültürü, girişimcinin değer sisteminden ve bu değerleri güçlendiren, yayan, bağlayan ve özetleyen semboller, adetler ve bir kültürel ağdan oluşur Başarılı örgütlerin bazı niteliksel özellikleri vardır,. Değerler geleneklerden veya karizmatik liderlerden kaynaklanabilir, Eğer değerler geleneklere dayanıyorsa kuşaktan kuşağa aktarılır Bireylerin etkilerinden bağımsızdır Bunun yanında eğer değer karizmatik liderden kaynaklanıyorsa, bu değer geleneksel değere göre daha kısa vadeli olacaktır, çünkü bu değer liderin kişisel çekiciliğinin bağlı olduğu süreyle kısıtlıdır, Ayrıca kimi zaman değer, Özel bir kişiden kaynaklansa da zamanla geleneksel nitelik de kazanabilir (Erdem, 1996, s 37-39), Başarılı girişimcilerin örgütlerinde bir kültür iklimi oluşmasını sağlayan belirleyici değerleri ve göstergeleri Keith Davis ve Robeıt Blomstrom, şu şekilde sıralamaktadır (Özel, 1994, s 124): • Teknik Değerler: Fiziksel olaylara, bilime ve mantığa dayanıı • Ekonomik Değerler: Arz ve talep tarafından belirlenen pazar değerlerine dayanır • Sosyal Değerler : Grup ve örgüt psikolojisine dayanır , • Psikolojik Değerler : Bireylerin kişisel ihtiyaçlarına dayanır • Politik Değerler: Ülkenin idari şekli, rejim ve başlıca devlet politikalarına dayanır • Estetik Değerler: Özellikle algılamaya dayanır • Ahlaki Değerler: Çevreden alınan genel ahlak, örf, adet, gelenek ve aile eğitimine dayanır M Şerif ŞİMŞEK- Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 43 Girişimcilik kültürü, birtakım değerlerle yakından ilgilidir. Aynı zamanda, girişimcilik kültürünün de oluşmasını sağlayan bu değerler, Şekil 3.4’ deki gibi gösterilebilir. TEKNİK ekonomik SOSYAL psikolojik politik estetik ETİK VE MORAL Şekil - 3.4: Girişimcilik Kültürünün Oluşmasını Sağlayan Değerler 3.3. Türkiye’ de Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri Günümüz Türkiye' sindeki en önemli sorunlardan birisi ülkemizde girişimcilik kültürünün oluşturulmasıdır Bu hedef, katılımcı demokratik hayatı da besleyen en önemi i damarl ar dan birisi olan K.OBİ' ler in kurulması ve gelişmesi için uygun zemini hazrrlayacak olan bir hedeftir (OKİK, 1993, s. 14). 44 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Sanayi toplumlarında girişimcilik, farklı bir gelişme eğrisi çizmesine rağmen, kırdan kente göç süıecinin hızlı olduğu toplumlar da doğal bıı zorunluluk olarak ortaya çıkar Sanayi toplumlarında bireyler makine ve bilgi üretip bunları sık sık yenileyip geliştirerek refah düzeylerini arttırmaya veya mevcut refah düzeylerini korumaya çalışırlar. Bu yüzden sanayi toplumlarında bireyler geçmişten getirdikleri bilgi birikimi sayesinde daha yaratıcı, daha yüksek gelir getiren alanlara yönelirler, Ayrıca bilgi toplumunda da hızlı değişmenin yönünü iyi değerlendirebilen, bunu piyasaya yöneltip ürettiği mal ve hizmetle geçinebilen girişimci tipi de önemlidir (TÜSİAD, 1987, s 6) Ülkemizde ise girişimciliğin temelinde işletme sahipliği vardır İşletme sahibinin, girişimcide bulunması gereken özelliklere sahip olup olmadığının çoğu kez değerlendirilmesi bile yapılamaz, Çünkü işletme sahibi için örgütün başı olmak tartışılmaz bir haktır Aslında sağlıklı biı öıgüt yaprsmda girişimcilik ıuhu, işletme sahibi-yönetici konumundaki kişilikten daha önemlidir, İşletme sahibi bir çok işletmede girişimi başlatan kişi olarak başta bizzat kendisi olmak üzere eşi ve çocuklarr ile çalışır Her türlü riske katlanır Örgütteki her sorun ona iletilir Örgüt içindeki ilişkiler ve kararların bir çoğu irrasyonel ve sübjektif olabilir İşletme sahibi girişimci Özdeşleşmesi sonucu çoğu işletmelerde girişimci her şeyi bilen, her şeyi düşünen kişi konumundadır Bu durum girişimciye esnek ve çabuk karar verme imkanı tanır Girişimci, işletme sahipliği konumundan dolayı tek otorite ve denetime tabi olmayan tek yöneticidir, verdiği kararlarda bağtmsızdır, Bu, girişimciye nispeten “dikensiz gül bahçesinde yaşama” olanağı tanır Örgütte bir girişimcilider, bir de ona tabi olanlar vardır Örgütte üst yönetim söz konusu olmadığından örgüt içi çıkar çatışmaları ve r ekabetten pek fazla söz edilemez , Girişimcilik kültürünün diğer temellerinden biri de girişimcinin “küçük olsun bgîîİTîr~oIsîjPrnıantığıdır Bu yüzden gerek ülkemizdeki gerekse diğer 'Üfkeîer^ST^nşimciİik ruhunun en önemli unsuru bağtmsız çalışmak ve kendi iş yerini kurmak arzusudur. Zaten günümüz KOBİ1 lerinin önem kazanmasının en büyük nedeni girişimcilik ruhuna sahip bireylerin emeklerini satmak yerine bizzat kendi işlerini kurma arzularını faaliyete geçirmelerinden kaynaklanmaktadır Aynı zamanda girişimcilik kültürüne sahip olan bireyler sadece kendi işletmelerinin başarılarına değil, bir çok yerde yörenin ekonomik başarısına katkıda bulunurlar Bu yüzden girişimcilik kültürüne sahip olan kişiler mutlaka dümenin başına oturmalıdır lar. M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 45 Girişimcilik kültürünün temelinde Türk tipi klanrn bürokratik etkilerini görmemiz mümkündür Türk tipi klanın özellikleri incelendiğinde bu daha iyi ortaya konulmaktadır Türk tipi klan (Sargut, 1995, s 136): ■ Gelenekçidir ■ Ortak değer ve davranrşları önde tutar ■ Kapalı, törensel ve simgesel bir denetim anlayışına sahiptir ■ Başanyı nasıl değerlediği belirsizdir; değerleme ölçüleri objektif değildir Ülkemiz nüfusunun yaklaşık % 47’ si 18 ve daha küçük yaşlardadır Bu genç nüfusun büyük bir çoğunluğu girişimci bir ruha sahiptir David Mc Clelland, "Başaran Toplum" adlr kitabında, çeşitli ulusların girişimcilik yeteneklerini araştırmış ve Türk toplumunun bu sıralamada birinci sırada yer aldığını söylemiştir Bu başarının nedeni ise, Türk toplumunda kendi işini kurma, bağımsız çalışma ve tek başına bir takım girişimlerde bulunma arzusunun çok fazla olmasıdır, Ülkemizin mevcut potansiyelinin korunabilmesi ise, iyi bir girişimcilik politikasının uygulanması ile mümkün olabilir Bu politikanın temelinde ise, faaliyette bulunan girişimcilerin önlerindeki engellerin en aza indirilmesi ve girişimcilerin girişimde bulunmalarrnı özendirici çalışmaların yapılması yatmaktadır. 3.4,. Girişimcilik Kültürünün Geleceği Günümüzde dünya ve Türkiye' de meydana gelen hızlı değişmeler sonucunda yöneticilerin yönetsel faaliyetlerini yürüttükleri kararlılık ortamı yerini tamamen kararsız, değişken ve kaygan bir ortama bırakmış ve yönetimde dünün doğrulan bugünün yanlışları haline gelmeye başlamıştır İşletme sahip veya ortaklan ile yöneticiler, daha çok risk, belirsizlik veya hem risk hem de belirsizlik ortamlarında karar almak durumu ile karşı karşıya kalmışlardır (Mutlu, 1994, s, 8), Daha başarılı olmanın ölçüsünün, daha çok kazanmak şeklinde tek boyuta indirgenmesi ile törpülenen normal değerlerden yönetsel etik de payını almıştır, Bunun sonucunda, pay sahibinin değerini maksimize etmek performans değerlemesinin tek ölçüsü haline gelmiştir (Drucker, 1994, s, 254), Para, girişimcinin bitmez tükenmez uğraşılarr sonucu ortaya çıkmıştır Girişimcilere toplumda değer kazandıran paralan değil, sosyo ekonomik yapıdaki olumlu yansımalarıdır O halde Makyavelist mantıkla elde edilen servete gösterilen ilgi ve itibar, sadece gerçek girişimcileri utandrrmamalıdır Bu aynı zamanda toplumsal bir ayıptır 46 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Sağlam bir girişimcilik kültürünün olmadığı toplumlarda kurnazlık, köşe dönmecilik gibi dejenere olmuş kültürel davranışlarının yaygınlaşması kaçınılmaz bir olgudur. Meşhur Alman sosyolog Van Gotze' nin, “Marjinal Moral Teorisi” ne göre, toplumda geçerli olan ahlaki ve hukuki kurallar en alt ve en üst sınır olarak belirlenmiştir. Eğer, en alt sınırda oynayanlar kazançlı çıkarsa, uzun vadede bu alt sınırda oynayanların sayısı artmaktadır,. Alt sınır bu ağırlığı taşıyâmadığında ise, hukuki ve ahlaki kurallar gevşetilerek sınır daha da aşağıya çekilebilmektedir. Ülkemiz açısından, karamsar olmaya gerek yoktur . Son yıllarda yurdumuzda önemli gelişmeler olmaktadır (Müftüoğlu, 1989, s. 74) Modem para nasıl dünyanın her tarafına yüzyıldan daha kısa sürede girip insanların yaşamını tamamen değiştirdiyse, günümüzde de bilgi her yere girmekte ve tüm yaşamı etkilemektedir Günümüz girişimcileri çağımızın bilgi çağı olduğu olgusundan hareketle örgütlenme sistemlerinde yeni yapılanmaları göz önünde bulundurmalıdırlar. Geçmişte, girişimcilere baktığımızda girişime başlayacaklarında örnek alacakları model orduydu Ordunun disiplinli yapısı, hiyerarşisi, emir komuta zinciri, ön cephedekiler ve onları yönetenler ideal bir özellik taşıyabilmekteydi Ne var ki, bu yapı, girişimci ile çalışanlar arasında bir çok engelin oluşmasına neden olabiliyor ve sonuçta örgütteki iletişim sistemi, amaca uygun bir şekilde işlemeyebiliyordu (Drucker, 1994, s 350) Günümüzde ise yöneticilik anlayışı, gelişen ekonomik koşullar ile artan eğitim ve kültür düzeyine paralel olarak, hızla değişmektedir, Son yıllarda batılı şirketlerde "patron" kelimesinin bile kullanılmadığı dikkat çekmektedir . Ayrıca patronların işyerlerinde klasik anlamda “astığı astık-kestiği kestik” her sözü kural olan kişiler değil, bildiklerini oyuncularına öğretmeye çalışan, onlarrn moralini yüksek tutup hep kazanma azmi vermek isteyen basketbol takımlarının "koç" ları gibi davrandıkları görülmektedir Artık organizasyonlar tamamen yataydır, yapılanma bilgiye dayalı örgüt etrafında kendim göstermektedir Bunun sonucunda, Yalın Örgütlenme, Toplam Kalite Yönetimi, Öğrenen Örgüt Felsefesi vb gibi yeni yönetsel teknikler kabul görmeye başlamıştır (Drııcker, 1994, s 350). Artık sahnede iyi eğitim görmüş, teknolojinin olanaklarına sahip, bir ayağı uluslararası piyasalarda olan bir kuşak vardır. Bu yeni girişimciler, babalarının engin tecrübeleriyle, ellerindeki zengin kaynaklan birleştirme şansına sahiptirler ve bunu da en iyi şekilde yapmaktadırlar M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 47 Günümüz girişimcilerinin önemli özelliklerinden biri de, işlerini şansa bırakmayı sevmemeleridir Bunlar her şeye sıfırdan başlayıp, eğitim ve daha önceki iş yaşamlarında elde ettikleri tecrübeleri sermayelerine katabilmektedir 1er.. Bütün bu avantajları ise, onları sektörlerinde başarıyla iierletebilmektedir.. Aynı zamanda günümüz girişimcilerinin önemli Özelliklerinden biri de, profesyonelleşmeye önem vermeleridir (Big Business Leader, 1995, s . 28-30) Gençler arasında girişimcilik ve işadamlığının bir meslek olarak tercih edilmesi; bir-hatta iki lisan bilen, iyi eğitilmiş, zeki, dinamik, genç üniversite mezunlarımn kendi işlerini kurmayı ciddi olarak düşünmeleri girişimciliğin geleceğinin ne derece açık olduğunu göstermektedir (Müftüoğlu, 1991, s 13). Girişimcilik kültürünün geleceği hakkında, "Umbrella-Şemsiye” projesinden de bahsedebiliriz, Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı UNIDO kuruluşu, son yıllaıda Türkiye' de bir proje uygulamaktadır Bu projenin adı "UmbrellaŞemsiye” projesidir. Bu projeye göre girişimcilerin çeşitli konulardaki uzman gereksinimlerini finanse etmek üzer e UNIDO ile MÜTEŞEBBİSLER KULÜBÜ arasında bir anlaşma yapılmıştır Girişimcinin ihtiyaç duyduğu yabancı uzmanın getirilmesi için gereken paranın %30' u girişimci, %70' i ise UNIDO tarafından karşılanmaktadır, Küreselleşen yeni dünya üzerinde girişimcilerimiz daha geniş alanlarda faaliyetlerini sürdürmektedirler Bu durum girişimcilerin teknik uzmanlık ve yönetim danışmanlığı konusundaki ihtiyaçlarını da arttırmaktadır. Uzman konusundaki gereksinimleri gidermek için gerekli olan maddi olanaklar bazı durumlarda girişimcilerin olanaklarının üzerine çıkmaktadır. Bu durumda şemsiye projesi girişimcilerimiz açısından oldukça anlamlı bir proje olmaktadır (Titiz, 1995^s 191) Sonuç olarak girişimciliğin ufku açıktır. Özellikle, fınans kuruluşları iki teminat alıp bir destek vermek şeklindeki girişimci ruhu körelten plasman modelini yeniden gözden geçirmelidirler Bu bağlamda, Türkiye Halk Bankası1 nın başlattığı “teminat kolaylığı sağlama” uygulaması diğer kredi kuramlarına örnek olmalıdır Aksi takdirde, bu teklif ekonomik gerçeklere ters düşen ve irrasyonel bir gerçek olarak algılanabilir Zaten girişimcinin önüne her gün yeni menüler konulmaktadır. Artık klasik finansman enstrümanları demode olmuştur Think Tank’ 1er finansal alanda da yeni gelişmeler doğurabilmiştir SWOT analizleri yapılabilmektedir. Venture-Capital, .Joint-Venture, Leasing, Factoring, Forfàiting, Bar ter gibi alternatif finansman araçları ile birlikte, “S wap, Future, Option, Hedging, Forward, vb ” uygulamalar gündemdedir 48 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-OKUMA PARÇASI: KİM OLDUĞUMUZU BİLMEK (Stoneı ve Edward, 1989, s 425-455; Bateman ve Zeithaml, 1993, s, 440; Organizational Dynamics: Organizational Culture, s 468-504) New York'ta kurulu bir bankacılık şirketi olan Goldman Sachs and Company o kadaı başarılı bir işletme ki, yetmiş beş ortağından her biri yılda 5 milyon dolar kazanıyor, Bu kazancın sadece satışlar ve komisyonlardan elde edildiği söylenemez, Örgütsel başarımın dinamikleri arasında inanç, ahlak ve değerler bütünü de vardır Bu kapsamda sıralanabilecek olan, “takım ruhu, personelin yaptığı iş ile gurur duyması, profesyonelliğin yüksek standardı, hizmetin temel alrnması” gibi şeyler de; Goldman Sachs'ın örgüt kültürünü oluşturmakta ve başarısının anahtarı olmaktadır, Kültür, sadece Goldman Sachs örgütünü bağlamıyor, onu besliyor da. Bütün kademelerde girişimcilik, kendini gösteren grup çalışması, şirketin ne yapıp yapmayacağını bilmek, yerli yetenek ve dahasr bütün çıkarlarda önce müşteri hizmetine sadakat üzerinde iyi şekillenmiş bir vurgu vardır, Birlik ruhu o kadar kuvvetlidir ki bir ortak şöyle demiştir, "Buradaki insanlara neden bu kadar çok çalıştıklarını sorarsanız, onlar herhalde kendilerine işlerinin verdiği tatmini başka hiçbir şeyin vermediğini söylerlerdi”, Bu süper kültürü inceleyelim ve onun Goldman Sachs örgütünde nasıl çalıştığım görelim. Öncelikle Goldman Sachs ticarete, sonuçta para kazanmak için girmiş olup, bu da bankacrlık sektöründe çalışma azim ve hırsını kapsayan bir başarr güdüsüdür Başarı güdüsü, Örgütü taşıyan kültürel enerji tekerinin merkezindedir, Ancak bu şirket rakiplerinin tersine, bu güdüyü şirketin tamamını kapsayacak ve çıkar paylaşımını sağlayacak şekilde harekete geçirmektedir Goldman Sachs’da ihanet ve bencilliğe yer yoktur , Bur ada tek bir yıldız sistemi yerine, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı vardır Goldman'da yılmayan bir takım ruhu vardır, Ortaklar ve personel, problemleri bölümler arası ve kişiler arası iletişim ve koordinasyon ile, "takım ruhuyla" çözer Örneğin bir şirket müşterisi, bir birleşmeyi düşünüyorsa, Goldman'ın birleşme ve devralma bölümündeki araştırmacıları, söz konusu birleşmenin müşteri üretim ve/veya stoğu üzerine ne gibi bir etkisi olduğunu açıklarlar Tedarik, üretim, pazarlama, personel ve diğer ilgili departmanlar şirket yapılanması ve fiyatlandırma ile ilgili tavsiyede bulunurlar Burada, finansman bölümünün gözardı edilemeyecek ölçüde kıymetli fikirleri de vardır M . Şer if ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 49 Ekip çalışmasının ve diğer değerlerin kültürleşmesini sağlamak için örgüt, kendi yeteneğim yetiştirmektedir İnsan kaynağı yöneticileri, şirket kültürüne uyum kolaylığı gösterebilecek, doğru karakterli adayları tespit edebilmek için, ülkenin önde gelen iş ve ticaret okullarında taramalar yapmaktadırlar Goldman Sachs’a, ortalama yılda 1500 aday başvurmakta ve bunlardan sadece 30’u; “zeka seviyesi, espri düzeyi, motivasyon yaratma, güven telkin etme, bireysel olgunluk ile takımda rol alma ve oynama heves ve yeteneği” gibi özelliklerinden dolayı seçilmektedirler İşletmede, genç bir kişi işe alındığında genellikle aynı departmanda kariyer yapmakta ve uzmanlaşmaktadır Buradaki uzmanlıkta, “vazgeçilmez bir elemandan çok, aynı konuda bir çok kişinin uzmanlaşabilmesi” olanağı vardır Goldman Sachs, kendine özgü bir şirket efsanesi peşinde olup, rakip şirketlerin iç işlerine karışmamaktan gurur duymakta, onların işlerini nasıl yürüttüğü ile ilgilenmemektedir. İşletme, dış sermaye yoluyla yeni ortak edinmekten kaçınmakta olup, hali hazırdaki 75 ortağın çoğu 10 ila 20 yıldan beri faaliyetlerine burada devam etmektedirler İstikrar içinde örgütsel yaşama devam etme ve süreklilik sağlama işletmenin temel serveti olmuştur Goldman Sachs’m, müşterileri hakkında kapsamlı bit istihbarat yapılmakta ve bunlarla olan ticari faaliyetlerde kesinlikle standartlara bağlı kalınmaktadır, Müşterilerin işlerini etkin yönetmeleri, yüksek kaliteli mal ve/veya hizmet üretmeleri, fâaliyetlerinde kar’lı olmaları ve topluma hizmeti hedeflemeleri önemlidir Goldman Sachs'da müşteriye hizmet başta gelmekte ve burada, rakiplerin aksine başarılı ortak veya yöneticiler görev almaktadırlar, Bu anlamda John Weinberg ve John Whitehead’m çalışmaları önemlidir, Gerçekten de Goldman Sachs için müşteriye hizmet ve onun tatmini, "Wall Street”i incitmek veya onun tepkisinden daha önemlidir Ford Motor Company’nin borç yönetimine destek sağlayan Goldman Sachs’m, Wall Street ve ilgili finansal çevrelerden eleştiri alması bu konuya örnek olarak verilebilir, Söz konusu çevre, Ford'un hisse senetleri için aksini düşünmekteydi; Bu tutum, ABD'de işe yaramış olsa da, Avrupa'da şirket için bazı sorunların doğmasına yol açmıştı,, Goldman Sachs, yeni alanlara girerken, çok dikkat etmekte ve araştırmalar için bütün kaynaklarını seferber etmektedir, Karar verme sürecine harcanan fazla zaman kimi fırsatların kaçmasına yol açarken; aynı zamanda daha az hata yapılmasına da sebep olabilmektedir., Bu çalışmalarda, gerçek ve alternatif maliyetlerin karşılaştırılmasını öngören bir yaklaşım kabul görmektedir 50 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Goldman Sachs’ın yönetsel kültüründe, uygulama gören, “gevşek-sıkı” yönetim tarzı, uygulamada yararlı sonuçlar doğurmaktadır.. Örgütün hizmet süreçleri ve harcama kalemleri üst düzey yönetimce dikkatlice izlenmektedir, Ancak, her departmana, girişimcilik ve ar-ge faaliyetleri için olabildiğince yetki devrine gidilmiştir Stratejik personelin yanı sıra, icracılarında özel süreçlerden geçirilerek seçilmesi işletme yönetimini kolaylaştırmaktadır Örgüt üyeleri kabul gören bir hayat standardına sahip olup, gösterişli yaşam sergileme hoş karşılanmamaktadır Yatırımdan kazandığı yüzde sabittir; gösteriş onaylanmaz, Ortaklar ve üst düzey yöneticilerin astlara yakınlıkları, gösterişli bürolardan uzak durmaları samimi bir dayanışma kaynağıdır Tesadüfen oluşmayan Goldman Sachs kültürünün temelinde, Weinberg ve Whitehead'in etkin bir liderlik tarzı sergilemeleri vardır 1940'dan bu yana şirkette görev alan bu iki stratejisi, eski başkan Gus Levy’in ölümü üzerine 1976 yılında tam yetkiye kavuştular. Böylece, “bireysellikten uzak, ekip çalışmasını ve güç paylaşımını destekleyen bir yönetim tarzı”sergileyen Weinberg ve Whitehead, şu andaki Goldman Sachs kültürünü şekillendirdiler Bu kültürü yaratmak ve korumak sanıldığı gibi kolay değildir Finansal yapısı sağlam, yatırım bankacılığı alanında büyük kar marjlarına ulaşan ve olumlu birleşme ve devralmalarla rakiplerini kıskandıracak bir pazar payına ulaşan Goldman Sachs ve personeli bu durum için sürekli bir bedel ödemektedir Bunlar arasında, “geceleri saat ikiye kadar çalışılması, ailevi yapıların ihmal edilmesi ve ego ile kişisel yaşamın ikinci dereceye itilmesi” türünden sorunlar sayılabilir, DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İNANÇ VE TUTUMLAR İşletme ortamında inançlar ve tutumlar birbirleri ile neden-sonuç ilişkisinden ötürü sıkı bir bağlantı içindedir. İnançlar, bireylerin kendi iç dünyaları ile ilgili algıların ve tanımların meydana getirdiği sürekli duygulardır. Bilgi, kanaat ve dini duyguları kapsayan ve bir' tür psikolojik olay olan inançlar, çoğu zaman bireysel ilkelerin de kaynağıdırlar. Tutumlar ise, belirli değer yargılarının ve inançların içinde saklıdır. Tutum, bireyin kendi dünyası ile ilgili olarak belirli değer yargılarına ve inançlarına bağlı olarak ortaya çıkan tanıma süreçleridir., Tutumlar dayandıkları inanç ve değer yargıları devam ettikçe devamlılıklarını sür dürürler, İnançlar insan psikolojisinin vazgeçilmez unsurlarıdır Çünkü inançlar sayesinde insanların psikolojik dünyaları devam eder. Aksi taktirde dış etkenlerin tesiri ile dengesiz birer kişi olup çıkarlar. İşletme ortamlarında astların olumlu tutumlarını teşvik eden, ödüllendiren, olumsuzları ise cezalandıran yada artık en azından ödülsüz bırakan bir işletme düzeninin tutum psikolojisindeki Önemi son derece Önemlidir, Bu bölümde tutum kavramı ve kapsamı, tutumların oluşması, tutumların davranış belirleme fonksiyonu, tutum değişim kuramları ve işletmelerde tutumların ölçülmesi ve tutum ölçme teknikleri ele almmrştır Tutum konusunun daha iyi anlaşılmasında tutum ölçme yöntemlerinin ayrı bir önemi vardır Bu nedenle, “Eşit Aralıklar (Thurstone) Ölçeği, Likert Tipi Tutum Ölçeği, Bogardus’un Sosyal Uzaklık Ölçeği, Guttman Tipi Ölçekler ve Minnesota İş Tatmin ölçekleri” ne yer verilerek, konu daha da zenginleştirilmiştir, 1. TUTUM KAVRAMI VE KAPSAMI Tutum kavramı ve kapsamı bağlamında tutum ile ilgili kavramlar, tutum kavramı ve tanımı ile tutumlar ve davranış boyutu üzerinde durulmuştur 1.1, Tutum ile İlgili Kavr amlar Tutumun kendisi olmamakla beıaber, tutum ile çok yakından ilgili olan kavramlar arasında, inançlar, değerlet ve düzgüler başta gelmektedir, 52 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1,1.1. İnançlar İnançlar, bireylerin kendi dünyalarını (iç alemlerini) bir yönü ile ilgili algıları ve tanımların meydana getirdiği sürekli duygular ağıdır. İnançlar, bilgi, kanaat ve imanı kapsayan psikolojik bir olay olarak çoğu hallerde, bireysel ilkelerin kaynağı haline gelmektedirler Kişiler, bilgi, kanaat ve inançlarını açığa vurmak istediklerinde, bunu davranış ve tutumları ile belli etmeye çalışmaktadırlar (Eren, 1998, s 156) Tutumlar, belirli değer yargılarının ve inançların arkasında gizlidir, Tutum, bireyin kendi dünyasının bir yönü ile ilgili olarak belirli değer yargılarına ve inançlarına bağlı olarak ortaya çıkan coşku ve tanıma süreçleridir İnanç ve tutumların birbirlerinden ayrılan önemli bir yönü mevcuttur, Tutumlar birey davranışlarında lehte veva^aleyJıte olarak yorumlanabildikleri halde, inançlar hakkında böyle bir yargılama zordur. ~ İnançların ortaya çıkısında aşağıdaki faktörlerin önemli bir rolü vardır: -Gözlem ve Tecrübe: Günlük yaşamımızda ortaya çıkan olayları görerek, yaşayarak öğreniriz. Örneğin; boşluğa bırakılan bir cismin düşmesi bizi yerçekimi kanununa inandırır Zeka; Önceden nedenleri bilinen veya ispatlanmış olan olaylar karmaşık bir olayın aydınlatılmasında zeka yardımıyla kullanılabilir, Ancak bunun yapılabilmesi için analiz ve sentez yapılabilecek bir zihinsel seviyeye sahip olunmalıdır Duygu: Bireyler, çeşitli alternatifler arasından bir seçim yapmak zorunda olurlarsa tecrübe ve akıl dışı duyguların etkisi altında kalırlar Bu durumda, aklın onayladığı ve kabullendiği inanç ve tutumlar yanında, kalbe ve vicdana dayanan inanç ve tutumlardan da söz edilmelidir, Sosyal Yaşam; Bazı inanç ve tutumlar, bireyin içinde doğup büyüdüğü, kültürünü aldığı sosyal çevre tarafından kazandırılır Örneğin: Örf ve adetler, değer yargıları ve dini inançlar çevrenin insanı etkilemesine Örnek olarak gösterilebilir Örgütte çalışan personel, örgüt iklimi gereği birtakım sosyal değerler, ortak amaçlar ve normları benimser, davranış ve tutumları buna göre biçimlendirirler M. Şer ii ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 53 1.1.2 Değer ler Değerler ile tutumlar arasında bir ayırrm vardır Şöyle ki, tutumlar tepki gösterme eğilimindedir.. Genellikle tutum ve değerler arasında ayrılmalarını zorlaştıran yakın bir ilişki var ise de, değerler davranışın ardında yatan tutumları yansıtmaktadırlar (Kolasa 1979, s.443). Sosyolojik anlamda değer; "bir sosyal grubun veya toplumun kendi varlık, birlik, işleyiş ve devamını sağlamak ve sürdürmek için üyelerinin çoğunluğu tarafından doğru ve gerekli oldukları kabul edilen; onların ortak duygu, düşünce, amaç ve menfaatini yansıtan genelleştirilmiş temel ahlaki ilke veya inançlar" olarak tanımlanabilir (Kızılçelik ve Ersen, 1992, s 99) 1,1,3,, Düzgüler Grupların çoğunda üyelerin davranışını yöneten kurallar vardır. İşte nelerin kast gördüğünü, nelerin yasaklandığını gösteren bu yol göstericilere düzgü adı verilir (Kolasa, 1979, s 446) Düzgüler, basit kurallar1 olabileceği gibi, karmaşık yasak diziler de olabilir Düzgüler genelde değerlere dayanmaktadır, 1,2, Tutum Kavramı ve Tanımı ( -Tutum. Jmeylerin belirli obielere karsi. ^eçirdıgı çeşitli denevimleı sonucudıfzenli bir tavır .alışları, tda vrahış ^biçimler i d ir Bireysel- tutumlar, bireyin yetIşme farzT^^"yaşam boyu geçirilen tecrübeler sonucu oluşmakta ve kişiyi diğer insanlardan ayıran özellikler arasında yer almaktadırlar (Özkalp ve Kır el, 1996, s, 93) Bir başka yaklaşıma göre tutumlar, "bir kimse, nesne yada durumla ilgili oldukça organize ve sürekli olan inanç ve duygular"dıı Bu eğilimler diğer insanları, gruplan, fikirleri, ülkenin diğer yörelerim ya da nesnelerini konu edinebilmektedir (Kızılçelik ve Kır el 1992, s 427) Tutumlar oluşturdukları bilişsel sistemler ile, bireyin çevresi ile ilişkilerini kolaylaştırabilmektedirler Tutumlar kaynak ve kısmen de oluşum açısından değer yargılarına benzer gibi görünseler de; değişkenlik katsayılaıımn çok yüksek olmaları nedeni ile farklılık taşıyabilmektedirler. 54 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1.2 1 Olumlu Tutum Bireyin kendi ruh halini diğer insanlara ifade etme biçimi olarak da tanımlanabilecek olan tutum kavıamında,karşılaşılan ortam,’’fırsat,ya da kayıp” olarak değerlendirilebilir. Yaşamın, istenilen yanlarını görmek, istenilmeyen yanlarını ise görmemek de olağan bir davranıştır, Bu kapsamda, olumlu tutum karşımıza çıkar. Merceği olumlu haberler üzerine odaklayanlar mutlu; olumsuz haberler üzerine odaklayanlar ise mutsuz insan olurlar, Sürekli olumsuz fiaktörler içinde yaşayan bir kişinin karakteri, bu yapıdan etkilenebilir. Olumsuz düşünceleri gidermek heyecan verici bir iştir Olumlu olunduğunda, daha güzel şeylerin olacağına inanmak; ruh disiplini, cesaret ve inançla olur, İşler olumlu olduğunda tutum kendi kendini takviye eder. Ufukta olumsuz şeyler mutlaka olacaktrr Kazananlar' ise olumlu tutumları muhafaza edenlerdir, Olumlu tutum, herhangi bir sorunu çözmek amacıyla bir eyleme kalkışanlara cesaret verir, Bir sorunda ideal çözüme ulaşrlmasa bile, olumlu tutum yardımıyla daha hoşgörülü bir ortam yaratılabilir Olumlu insan sorunlu işi fırsata dönüştürebilir, Bir durum veya olayda beklentiler ne kadar olumlu ise, o kadar başarılı olunabilir Olumlu tutum, örgüt bireylerinin bütün güçlerinin örgütsel amaçlar doğrultusunda yönlendirilmesinde de yar ar h olarak kullanrlmaktadır 1.2 2 Tutumların Değişebilir ligi Tutumlar, bireyin yaşadığı çevresel koşulların etkisiyle değişebilmektedir Bu değişim aynı zamanda duygu, inanç ve değerlerde de bir değişimi ifade etmektedir , Bir işgörenin işyeri koşullan veya terfi sistemi hakkındaki inançları, onun işletmesine karşı tutumunu büyük ölçüde etkiler .. Bireyler, olaylara kendi görüş açılarrndan bakarlar ve bu nedenle, kişisel tutumları, kişisel yargılarını oluşturur. İnançlar değiştirilebildiği Ölçüde tutum ve davranışların değiştirilmesi de olanaklrdrr Tutumlar, geçmiş tecrübelerin büyük ölçüde etkisinde bulunduklarına göre, yeni bir takım değişikliklere gitmek suretiyle zayıflatılmaları ve hatta tamamen değiştirilmeleri söz konusu olabilir ,. Genel kabul gören standartlarda sağlanan maddi koşullar, samimi bir çalışma çevresi içinde iş görme ve yapıcı davranışlar gibi etkenler, genellikle olumlu tutumlar yaratır İnsanlar nedenini ve sonucunu kavrayamadıkları durumlara karşı olumsuz tepkilerde bulunurlar M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 55 lutum değişikliğinde yararlı sonuçlara ulaşmak isteyen her yönetim, astlarına, değişiklikle ilgili yeterli bilgileri verip, yeniliğe uyum noktasında eğitimlerini sağlamalıdır 1.3. Kişilik ve Tutum Kişilik analizi yapılırken, bir kişinin, “gözleri, yüz yapısı, boyu, endamı, yaşı, cinsiyeti gibi fiziksel özellikleri” ile “ince ruhluluk, hoşgörü, kararlılık, gösterilen psikolojik tepkiler, sorumluluk bilinci gibi düşünsel özellikleri” göz önüne alınarak, değerlendirilmeye gidilebilir,. Tutumların değerlendirilmesinde kişilik ile yakrndan ilgili olan “mizaç ve karakter” kavramlarının özel bir önemi vardır,, Biı kişiye ait doğuştan gelen özellikler veya değişmeyen şevleri olarak t a n ı m l a n a b i l e n h a l k dilinde “huy5?~olarak da anılmaktadır<''HSırakter iseNdeğişmesi cok zor olan veya olmayan hareket veya özellikleri içermektedir. Temelde varolan özellikler ile kısmen de olsa değişebilen veya hiç değişmeyen hususları içeren bireysel mizaç ve karakterler tutumların oluşmasında özel bir öneme sahiptir.. Bir bireyin kişiliği, ilgili olduğu çevrede yer alan diğer insanlarrn zihinlerinde de mevcuttur İnsanların bir bireyin kişiliğinr yorumlama şekli, onların ilgili kişiye karşı olan davranışlarının da temelini oluşturur. İnsanlarla rahatça kaynaşabilen, onları büyüleyen ve kendisine çekebilen türden kişilik Özelliklerine sahip olan bireyler, kendilerine olumlu bir açıdan yaklaşılmasını sağlayabilirler. Sergilenen olumlu tutum kişilik özelliklerini olumlu etkileyebilir Kişiliği son derece arzulanan insanlar bile, ilişkilerinde olumlu tutum sergilemezler ise, gruplardan dışlanıp, yalnız kalabilirler 1.4. Tutumlar ve Davr anış Tutumun insan davranışını etkilediği bilinen bir olgudur Ne var ki, tutum ile davranış arasında doğrudan bıı ilişki her zaman kurulamaz. Bilinen bir tutum, her,kişide ve her ortamda aynı davranışı ortaya koymayabilir. .. Bir Ör güt .yöneticisi, gerek astlarının, gerekse içsel veya dışsal çevrede yer alan Herhangi bir unsurun davranışlarını önceden kestirmek istiyorsa, ilgililerin olası tutumlarının ölçülmesine çalışmalıdır Tutumların ölçülmesi ile beraber, çeşitli kurallar saptanabilecektir Ancak tutum analizi ile davranış saptanması arasındaki ilişkide geçerli olan üç temel ilke vardır (Erdoğan, 1994 s.370-371): 56 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1 Genel tutumlar genel davranışların en önemli göstergeleridir 2 Çok özel konular karşısında belirli hale gelen özel tutumlar bu konular karşısındaki özel davranışların göstergesidir. 3 Tutum ölçümünü takip eden kısa süreler içerisinde öngörülen tutumdavranış ilişkisi geçerliliğini korumaktadır. Tutumlar davranışları etkilerler, fakat bu etki davranışların çok özel yönlerinde görülür, ilk bakışta kolaylıkla kavranamaz, Örneğin, işinde tatmin bulan işgörenin, işinde üstün başarı göstermesi gerekmez Buna karşılık çalışmalarında istenen başarıyı göstermemesi tatmin olmama davranışının bir göstergesi olarak da yorumlanabilir Kişinin iş başarısı yaptığı işe ilişkin yeteneklerin tamlığma, gerekli motivasyonu sağlamasına ve çevresinden olumlu etkilenmesine bağlıdır, Ancak sonuçta ortaya çıkan karar, işini sevmesi veya sevmemesi şeklinde olacaktır.; Kısacası bireyin çevreye karşı gösterdiği tepkiler her zaman oluşan tutumlarına bağlı değildir Tutumlar davranışları etkileyen bir dizi faktörden ancak birisidir ve çok özel bazr davranışlaı için de yalnız başına yeterli değildirler Yönetici satın aldığı makinelerin yapımcılarından bazılarım beğenmeyebilir, fakat bu kişilerden aldığı makinelerin üretimini yeterli bulup, yaptığı alış verişten mutlu olabilir Algılamanın tutumun işaretini belirlemede etkili olduğunu kabul etmek zorundayız, Algısal çıktılar kişinin geçmiş deneyimlerini oluşturdukları gibi, algıya bağlı girdi olarak aynı zamanda oluşacak yeni algıları da etkileyecektir Olumlu tutum gösterdiğimiz olayları daha kolay algılarız Aynı şekilde kolay algıladığımız olaylara karşı da daha çabuk tutum oluştururuz, Bu yönüyle bakıldığında çok zaman tutum veya algılamanın hangisinin önde geldiğini algılamak zordur, Genellikle geçmiş deneyim ve algılamalar tutumları etkiler, ancak, tutumların da gelecekteki algılamaları etkileyebileceği unutulmamalıdır, "İnsan inandığını kolay görür" sözü bu tür bir yaklaşımın sonucudur Ancak bu sözün tersi olan "insanın kolay gördüğüne inandığıdır" şeklindeki söz de doğrudur (Erdoğan, 1996, s 33) Genel tutumlar özel olaylar karşısındaki davranışlar için bir gösterge olamazlar, Ayrıca tutumlar zaman içerisinde öğrenilirler, değişirler, bazı tutumlar güçlenirken, bazıları yok olabilir Tutum ölçümlerinde bazen belirli bir tutum ile davranış arasında çok özel ilgi görülürken, bazen bu ilişki çok zayıflamış olarak karşımıza çıkar Tutum-davranış arasındaki bu son ilkenin işletme örgüt yöneticileri tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir M Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 57 Pi > Ll o im-ct L 2 TUTUMLARIN OLUŞMASI Burada tutumların oluşumu, tutumları oluşturan faktörler ve özellikleri açıklanmıştır, 2.1. Tutumların Oluşumu Birey açısından tutumun oluşumu incelendiğinde ilk tutum kaynağının değerlerde olduğu gibi, ebeveynler, öğretmenler veya diğer öğretici gruplar olduğu görülebilir Bireyin herhangi bir "i" olayına karşı tutumunun oluşumunu aşağıdaki formül yardımı ile gösterebiliriz (Erdoğan, 1994, s 363). Fomülde ver alan notasvonlarm anlamı sövledir: Ti —Kişinin "i" olayına karşı tutumu, bj =Kişinin "i" olayı hakkmdaki bilgi ve davranışlarının evrimi sonucu elde ettiği etkilenme katsayısı, B,- =Kişinin "i” olayı hakkmdaki bilgisinin toplamı Yukarıdaki formül bireyin herhangi bir objeye karşı tutumunu ortaya koyabilecek "davranışsal evrim katsayısı" nı da belirleyebilmektedir İşletme örgüt yapısındaki bir işgörenin iş ortamına karşı tutumu, onun için çevresel ve ekonomik faktörlerine karşı olumlu veya olumsuz olarak sahip olduğu evrim katsayısına bağlı olmaktadır, İşletmelerde genelde iş tatmini, işe bağlılık ve iş sorumluluğundan oluşan üçlü bir işgören tutumu ile karşı karşıya kalınabilmektedir, 2.2. Tutumları Oluşturan Faktörler ve Özellikleri Tutumu oluşturan faktörler, “zihinsel ve bilgisel faktörler, duygusal hissi faktörler ve davranışsal faktörler” olarak üç başlıkta ele alınabilir , ¡.Zihinsel ve Bilmsel Faktörler. Tutumun gerçeklere dayanan bilgi haznesini oluştururlar En önemli zihinsel veya bilgisel faktör değerleyici olan inançlardır Burada olumlu-olumsuz, iyi-kotü, yeter li-yeter siz şeklinde yargılar oluşabilmektedir 2.Duvmısal-Hissi Faktörler. Tutumun bireyden bireye değişen ve gerçeklerle açıklanamayan, hoşlanma-hoşlanmama, sevme-sevmeme, gibi yönlerini oluştururlar ’ ' ^ °^' DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.Davranışsal Faktörler. Tutumun sözlü ya da eylemsel ifadesini oluştururlar. Kişinin inanç ve bilgileri sonucunda ortaya çıkan yargısı onu bir objeye karşı olumlu veya olumsuz harekete eğilimli hale getirebilecektir. Tutumu oluşturan faktörlerin özellikleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilir: -Değerleme (Valance) Özelliği: Kişinin tutumuna konu olan objeye yaklaşımını belirlemektedir Burada tutumun sadece işaretinin (artı veya eksi) bilinmesi değil, bu değerin toplam ağırlrğınrn da bilinmesi de önemlidir, -Karmaşıklık Özelliği: Faktörlerin karmaşrklrğmda uyum sağlama hedeflenmektedir 3. TUTUMLARIN DAVRANIŞ BELİRLEME FONKSİYONU Günlük yaşantımızda algıladığımız bazı olaylar hakkında neden tutum oluşturduğuz sorulduğunda verilecek en doğru Yanıt, "algılarımıza anlamlı bir tepki göstermek için" şeklinde olabilecektir, Katz'a göre davranrş belirleme ve şekillendirme açısından tutumların dört temel fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlar (Erdoğan, 1996, s 34), 3,1, Faydalılık Fonksiyonu Kendisini kuşatan fiziki ve sosyal çevrede bireyin bir dizi psikolojik ve biyolojik ihtiyaçları vardır, Tutumlar öncelikle bireysel ihtiyaçlarrn giderilmesine yardım eder, aynr zamanda ihtiyaçları şekillendirir Tutumlar çevreden alınacakları en üst düzeye çıkaracağr gibi, en alt düzeye de indirgeyebilir, Eğer kişi kendisi için geçerli olan amaçlara ulaşmak, işinde başarılr olmak istiyorsa bu tür amaçlara dönük olarak üst düzeyde değer oluşturacaktır (Chung and Megginson, 1981, s 122) Tersine olarak eğer bireyin amaçlarına ulaşması zorlaşır hatta olanaksız hale gelirse, sözü edilen amaçlara ilişkin tutum belirleyici değer yargıları daha alt düzeyde olacaktır.. Tutuma konu olan obje için -faydalılık yargısının değişmesi, bireysel ihtiyaçları değiştirmenin veya bu ihtiyaçları gidermek için daha uygun yollan arayıp bulmanın gerekçesi olacaktır, 3 .2. Kişisel Korunma Fonksiyonu Davranış belirleme açısından tutumların bir diğer fonksiyonu kişisel korumadır , Bir dizi çevresel uyarana karşı kendisini korumak isteyen birey, bazı M.. Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 59 tutumları bireysel psikolojik savunması için oluşturur ve şekillendirir Sanayi işletmelerinde sıkça karşılaşılan, kıdemli işçilerin yenilerin verimsiz olduğu yolundaki tutumu bir bakıma yeniler karşısında kendilerini kişisel olarak koruma içgüdülerinin devamı gibidir 3.3. Değer Oluştur ma Fonksiyonu Bireyin çevreye karşı tutumu, onun çevresel değişkenlere karşı değeryargı sistemini de oluşturur ,'Kişinin değer yaratan tutumları onun bireysel olarak oluşturduğu kavramlarla ilgilidir. Eğer kişi kendisini "liberal" olarak görüyorsa, bu kişinin tercih ettiği hükümet sisteminin, para üzerinde kontrolü az olan, ücret düzeyini piyasa koşullarına göre belirleyen, barışçı eğilimleri yüksek olan bir yönetim biçimi olduğu düşünülmelidir Benzer şekilde, eğer kişi kendisini "tutucu" olarak niteliyorsa, arzu ettiği sistem, savunmaya öncelik veren, serbest rekabeti esas alan hükümetin yetkilerini merkezde yeteri kadar toplayan, para politikasına hakim olan ve pahalı sosyal programlan gerçekleştirmeye çalışan biı yönetim biçimi olacaktır , Kısacası kişinin kendisi için oluşturduğu değer sistemi, onun çevresindeki değişimlere karşı tutumunu belirleyecek, tutumun yön ve şiddetini etkileyecektir, 3.4. Bilgilendirme Fonksiyonu Tutumun diğer bir düzenleyici fonksiyonu da bilgilendirmedir, Tutumlar çok zaman bilginin oluşumunda temel araç fonksiyonunu üstlenirler Kişi algıladığı obje veya kişilere karşı Özel hisler oluşturacak, bu doğrultuda oluşturduğu tutumunu bir sonraki safhada kullanıma hazrr bilgi şeklinde düzenleyecek, böylece sözü verilen obje için ilave bilgi olarak da düşünebilir. Bireyin herhangi bir kişi hakkında tam bilgisinin olmadığı hallerde, o kişinin dahil olduğu gruba karşı oluşan tutumunu bir bilgi gibi kullanma olanağr ortaya çıkacaktır: 4. TUTUM DEĞİŞİM KURAMLARI Tutum, davranış bilimi ve örgütsel davranışın bir işlevi olduğuna göre, “davranışların etkilenebilmesi için bu davranışm ne olduğu ve nasıl değiştirilebileceği” iyi anlaşılmalıdır İşletmede görev alan birisinin işine karşr gösterdiği tutumun ölçülmesi sonucunda, o ve benzeri kimselerin işlerinden hoşnut olma veya olmama dereceleri ortaya çıkabilecektir Herhangi bir personelin tutumunun, örgütün temel amaçları ile uyumlaştırılması veya değiştirilmesinde; “ihtiyaç ve motiflerin daha iyi karşılamlabilmesi” önemlidir. 60 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Tutum değişikliği süreci ile ilgili olarak yapılan araştırmalar sonucunda çeşitli kuram geliştirilmiş olup, bunlar aşağıdaki gibi başlıca beş grupta toplanabilir (Korman, 1978, s.280-281; Baysal ve Tekarslan, 1966, s 270): ♦ Öğrenme Kuramları ♦ İşlevsel Kuramlar ♦ Bilişsel Tutarsızlık Kuramları ♦ Algısal Yaklaşımlar ♦ İkna Edici İletişim 5. İŞLETMELERDE TUTUMLARIN ÖLÇÜLMESİ VE TUTUM ÖLÇME TEKNİKLERİ 5.1. İşletmelerde Tutumların Ölçülmesi Tutumları etkileyen faktörlerin bilimsel analizlerinin etkin olarak yapılabilmesi için, objektifliği tartışılmaz bazı tekniklerle tutum ölçümünün yapılması önemlidir , 5.2. İşletmelerde Tutum Ölçme Teknikleri Tutumları ölçme yöntemleri içinde en önde gelen ve yaygın olanı tutum ölçeğidir, Bu yöntemle bireyden beklenen; bir dizi sözlü öneımenin doğru olup olmadığının bildirilmesidir Ölçek yönteminde, birey dikkatli bir şekilde hazırlanıp standartlaştırılmış bir dizi önermeye; “doğru buluyorum, doğru bulmuyorum, bu fikirdeyim, bu fikirde değilim” gibi sözlü tepkide bulunur Bir ölçekte hangi önermelerin bulunacağı, hangi önermelerin bulunmayacağı veya kaç tane önermeye ihtiyaç olduğunu belirlemede, kısaca, önermeleri miktar ve nitelik bakımından saptamada aşağıdaki kıstaslar göz önünde bulundurulmalıdır (Başaran, 1991, s, 126): -Teşhis Görevi: Ölçeğe girecek olan bir önerme ölçülmek istenen tutumu meydana çıkaracak nitelikte olmalıdır, Böylece, farklı inanç ve tutumlara sahip olan kimseler önermeye farklı cevaplar vereceklerdir, Ölçek kurma tekniği bakımından da önermenin içeriğinin konusuyla doğrudan doğruya ilişkili olmasr gereklidir, Tutum ölçeğinde hiçbir önerme tam bir ayrrt edici özelliğe sahip olmamaktadır Bir ölçek mevcut durumu kesinlikle ortaya koymalı ve bu durum inanç ve tutumun ölçekteki bütün derecelenmelerini gösterebilecek şekilde hazırlanmalıdır.. -Güvenirlik İçin Gereken En Az Önerme Sayısı: Önermelerin iyileştirilmesi ve tesadüfü ve beklenmedik değişmeleri önlemek için önerme M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 61 sayısını artırmak gerekir Ne kadar çok önerme kullanılırsa, güvenirlilik de o kadar artar Ancak etkin ve kolayca uygulamayı sağlayabilmek için önermelerin sayısını sınırlı tutmak gerekir Çok önerme kullanılması tutumunu ölçmek istediğimiz kimseleri sıkar ve zamanları sınırlı kimseler içinse düşünerek ciddi cevaplar verilmesini ortadan kaldırır Bu gibi hallerde, hatalar tesadüfilik niteliğini yitirerek, maddi hatalar şekline dönüşür. Belli başlı tutum ölçme teknikleri; "dereceli ölçekler, özel teknikler ve iş tatmininin ölçümü" olarak üçlü bir gruplama içinde ele alınabilir İşletmelerde yaygın olarak kullanılan tutum ölçme teknikleri burada krsaca ele alınmış olup, bu bölümün sonundaki ekler kısmında kapsamlı olarak tartışılmıştır, 5.2.1. Tutumların Ölçümünde Dereceli Ölçekler Tutumların ölçümünde yaygın olarak kullanılan dereceli ölçekler, "tutumu ölçülecek kişinin kendisine yönlendirilen özel anlamlı ve yargılara katılma derecesini saptama esasına dayalı" olan ölçek türleridir, Bunlar arasında, Eşit Aralıklar Ölçeği, Toplanmış Derecelendirme Tekniği, Sosyal Mesafe Ölçeği, Gutman Ölçeği, Ayırıcı Derecelendirme Ölçeği" gibi ölçekler sıralanabilir (Erdoğan, 1994, s,388-394) 5.2,.1.1.. Eşit Aralıklar Ölçeği (Thurstone Tipi Ölçekler) Thurstone, Chave ve arkadaşları, dine, ölüm cezasına, doğum kontrolüne ve benzeri konulara karşı tutumları Ölçmek için özel araştırmalar yapmışlar ve bu araştırmalara yönelik "Eşit Aralıklar Ölçeği"ni geliştirmişlerdir Tutumu Ölçülmek istenen konu tek olduğu kapsayan Thurstone tipi Ölçeklerde geliştirilebilir ölçekler" adı verilir Bunlarda tek bir konu ile ilgili yerine çok çeşitli nesneler için kullanılabilecek başvurulur (Eren, 2000, s 170-171) gibi birden fazla konulan Bu tip ölçeklere "genel çeşitli önermeler kullanmak genelleştirilmiş önermelere Hemen hemen her toplumsal Konudaki tutumların ölçeklerin kullanılması yaygın hale gelmiştir Tipik bir yaklaşık olarak yirmi önerme bulunur Her iki uçta yer yansıtacak önermeler kullanılır (Yüksel, 1993, s 46-49) Bu tip Ölçeklerin kurulmasındaki aşamaları şu (Arnold ve Feldman, 1986, s 309; Eren, 2000, s 151-152): ölçülmesinde bu tip Thurstone ölçeğinde alan fikirleri en iyi şekilde sıralayabiliriz 62 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ -Söz konusu nesne veya sorunla ilgili çok sayıda basit ifade ve önermelerin toplanması, -Her Önermenin bir tutun boyutunun iki ucu arasında teşhis ettiği noktayı geniş bir uzman grubuna tespit ettirilmesi. -Seçilen önermelerden her birine bir ölçek puanı verilmesi. -Geri kalan önermeler arsında son bir seçme yapılması ve unların ölçeğin iki ucu arasında az çok eşit aralıklarla dağıtılması 5.2.1.2, Toplanmış Derecelendirme Tekniği (Likert Ölçeği) Liken tarafından geliştirilmiş olan Toplanmış Derecelendirme Tekniği’nde "kişilere araştırılan konu ile ilgili yargıların verilmesi ve bu yargılar üzerindeki yoğunlaşmanın bulunması" hedeflenmektedir Bu ölçek türü aşağıdaki aşamaları içermektedir -Araştırılan konuya doğrudan doğruya ilişkili olduğu kabul edilen birçok sorunun deneklerin kolayca anlayabileceği önermeler haline getirilmesi, -Uygulanmasında, onların her öneri hakkrndaki görüşleri için, "kuvvetle kabul ederim; kararsızım; kabul etmiyorum, asla kabul edemem" şeklinde tepki dereceleri halinde cevap şıkları oluşturma ve denekler hangi cevap şıkkını uygun görüyorsa onu işaretlemesini bildirme, -Elde edilen cevapları şiddet derecelerine göre, en şiddetliye 5 ve sırasıyla diğerlerine 4; 3; 2; ve 1 değerlerinin verilerek toplanması. -Toplam puan ile her bir önerme.arasındaki paralelliğin saptanması, -Toplam puan ile yeterli ölçüde uygun düşmeyen, yani diğer önermelerle aynı şeyi ölçmeyen Önermelerin çıkarılması (Yüksel, 1993, s.49) . 5.2,1,3.. Sosyal Mesafe Ölçeği (Bogardus Ölçeği) Bogardus tarafından geliştirilmiş olan Sosyal Mesafe (veya uzaklık) Ölçeği "tutuma konu olan olay, özellikle özel bir grubun üyesini, tutum oluşturan bireyin kendisine yakınlık derecesini" saptamaya yöneliktir, 5 .2„1,4. Guttman Ölçeği Guttman Ölçeğinde "kişinin verilen değerler içerisinde kendisi için önemli olandan itibaren yığılma gösteren değerlerin saptanması’1 amaçlanmaktadır. Guttman tipi ölçekler bir alan ile ilgili olarak sorulan bazı sorulara, verilen cevapların belirli bir düzene sokulduğu zaman ölç eklenebileceğini ifâde M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 63 etmektedir.. Bu ölçeğin en belirgin niteliği, katılımcıların biı dizi sorudan sadece birine verdikleri cevabın, diğer: sorular hakkında da fikir yürütmeyi sağlatmasmdandır (Hunsaker, 1994, s 268).. 5,2„1.5. Ayırıcı Derecelendirme Ölçeği (Karma Ölçekler) Edwaids ve Kilpatrick'rn Ayırıcı Derecelendirme Ölçeği ise, Thurstone, Likert ve Gutman Ölçeklerinin bileşiminden hareketle hazırlanmıştır 5,2,2. Tutumların Ölçümünde Yararlanılan Özel Teknikler Bu teknikler, dereceli ölçeklerden farklı olarak, bazı özel konularda daha sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek amacı ile geliştirilmiştir, Bu teknikler arasında Gizlenmiş Tutum Ölçme Yöntemi, Anlam Farklılaştrıma Ölçeği, Film Gösterim Yöntemi ve Rol Oynama Yöntemi sayılabilir. Gizlenmiş Tutum Ölçüm Yöntemi, ” kişinin belirli bir olguya karşı tutumunun analizinde grup değerlerinin etkisinin kaldırılması; bireysel deneyimin tutum üzerindeki etkisinin sabit kabul edilerek kişinin tutumunun daha anlamlı olarak analiz edilmesi" mantığına dayanmaktadır,. Bu yöntem ile ilgili çalışma yapanlardan biri olan Mason Haire, listeleme tekniğini geliştirmiştir, Osgood, Suci ve Tannenbaum tarafından geliştirilmiş olan Anlam Farklılaştırma Yöntemi; "iyi-kötü, faydalı-faydasız, güzel-çirkin, gibi bir ölçek üzerinde tutuma konu olan olayın değişkenlerinin yerinin bulunması esası"na dayanmaktadır, Film Gösterim Yöntemi, özellikle 1960'h ve izleyen yıllarda kullanılmış ve belirli olaylara karşı tutum analizi yapmak amacıyla "gösterim sonrası seyircinin tepkisinin alınması" şeklinde uygulanmıştır Rol Oynama Yöntemi ise, işgörenlerin, işletme yönetimine karşı tutumlarının analizinde, “önce ı şgör enlere belirli verilerin verilmesi ve bu rollerin kişiler tarafından gerçekleştirilmesinden sonra rol değerlemesinin yapılması” ile ilgilidir . DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 5.2.3. Tutum Ölçümü Olar ak İş Tatmininin Ölçümü İş tatmininin ölçümü için değişik analiz yöntemleri geliştirilmiş ve uygulanmış olmakla beraber bunlar arasında; İş Tatmin Envanteri, İş Tanımlama Çizelgeleri ve Bireysel Görüşme Yöntemi özel bir Önem taşır (Erdoğan, 1994, s 397) ►Zj Tatmini Envanteri, Minnesota, Satisfâction Questionnare (MSQ) adıyla da anılmakta olup; ’’kişi açısından değişik görünümler verilmekte ve bu görünümlere göre kişinin tatmin yığılması (çok tatmin edici, tatmin edici, normal, kısmen tatmin etmiyor ve hiç tatmin etmiyor ) saptanmak istenmektedir ► İş Tanımlama Çizelgesi, "işin sosyal görünümü, ekonomik katkıları gibi yönlerinin kişiye göre sıralanması" ile ilgilidir,İş ne Ölçüde tekdüzedir, iyidir, tatmin edicidir, eğiticidir, ücret yeter Tidir, terfi olanağı vardır gibi faktörler saptanır ve örgüt çalışanının işini, bu faktörlere göre değerlemesi istenir Elde edilen faktörlerin dağılımına göre kişininin iş tatmin derecesi ve iş tatmini sağlayan değişkenlerin Önemi analiz edilir, ► Bireysel Görüşme Yöntemin de ise, örgüt bireyinin işi ile ilgili yüzyüze görüşmeler yapılarak, işten ne ölçüde ve ne derecede mutlu olunduğu, iş tatminsizliği var sa bunun nedenleri vb , bilgiler elde edilebilir 5.3. İnanç ve Tutumların Takdir Yoluyla Ölçülmesi İnanç ve tutumların takdir yoluyla ölçülmesinde, bir uzman veya uzmanlar grubunun takdirlerinin ortalaması önemlidir Bu yöntemde puanlama işlemi, bu işi yapan kimsenin kişisel değerlendirmesini gerektirir Takdir edilecek veriler ve bunların kaynakları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Eren, 2000, s 178-179): -Nesneye Karşı Sözlü Olmayan Davranış: Bireyin nesneye karşı açıkça sözlü olmayan davranışına dayanarak inanç ve tutumlarını değerlendirmek ilginç olabilir,, Kişisel duygu ve düşünceler açık ve dolaysız davranışlarla basit ve anlamlı bir şekilde ortaya çıkabilir, Ancak, bireyin alelade günlük davranışlarına güvenmenin olanaksız olması bu yöntemin en önemli sakıncasıdır Bireyin günlük fâaliyetleri arasında ölçmek istenilen tutumunu ortaya çıkaracak davranışta bulunması, tamamen rastlantıya bağlı bir husustur Bu konuda etkili karar verebilmek için, deneğin ölçmek istenen tutumu ile ilgili har eketini güvenilir sayıda tekrarlamasını beklemek gerekebilir -Sözlü Öner meler veya Konuşmalar: Bazı kimseler tutum ve inançlarını, çok soyut olmaları nedeniyle, açık bir davranış şeklinde hiçbir zamanbelli etmeyebilirler Ama tutum konusu hakkında birçok şey söylenebilir, bu sözler onların tutumlarının ölçülmesinde kullanılabilir M. Şerif ŞİMŞEK ~ Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 65 -İkinci Derecede Açıklayıcı İpuçları: Bir kimsenin biı nesneye karşı yüz ifadeleri, basit hareketler, konuşmadaki ses tonları veya nüanslar onun bu konu hakkındaki tutumunu ortaya çıkarabilirler Ancak bu her zaman ölçmek istediğimiz tutumu tam anlamıyla ortaya koymaktan yoksun olabilir, -Klinik Mülakatlar :Birey belli davranrş kalpları göstermeye yöneltilir Böylece, birey bilinçli olarak, fakat, kendisi farkına varmadan inanç ve tutumlarını ortaya çıkaracak davranışlarda bulunacaktır Bireyin, bencillik, itibar ve kendine güven duygularının ölçülmesinde Ve karakterinin belirlenmesinde geçerli bir yöntemdir İşe alma mülakatlarında bu yönteme sık sık başvurulur, -Kişisel Bilgiler: Bu kavramın içeriğinde, otobiyografiler, referans mektupları, hatıralar, sanat ve edebiyat ürünleri oluşturur Ancak, bu yöntem, bireyin bizzat kaleme aldığı belgelerde kasten yanlış aksettirilebilmesi yönden yetersiz olabilir -Projektif Yöntemler : Adaylara çeşitli yorumlarda bulunabilecekleri resimler, projeksiyonlar, filmler gösterilir Filmlerde sonuç belirsizdir Sonra adayları sözlü veya yazılı görüşleri ve filmin sonunun nasıl biteceği sorulur Elde edilen bilgiler Özellikle bireyin bilinç altı tutum ve inançları ortaya çıkarmak için kullanılır -Araştırma Anındaki Yaşantı: Bireyin inanç ve tutumunu ölçmek istediğimiz zaman, sürdüğü yaşantı şekli esaslı bir ipucu sayılabilir Bireyin o anlık duyguları, coşkulan, düşünceleri, algılan, inanç ve tutumlarının takdir edilmesinde önemli bir veridir, 66 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EKLER TUTUM ÖLÇME YÖNTEMLERİ Burada; Eşit Atalıklar (Thurstone) Ölçeği, Likert Tipi Tutum Ölçeği, Bogatdus’un Sosyal Uzaklık Ölçeği, Guttman Tipi Ölçekler ve Minnesota İş Tatmin Ölçekleri’ne yer verilmiştir (Eren,1998,s, 132-136; Baysal ve Tekarslan, 1996,s,267-268; Özkalp ve Kırel,1996,s 109; Erdoğan,1994,s 389-392) 1. EŞİT ARALIKLAR (THURSTONE TİPİ TUTUM) ÖLÇEĞİ Amacı: Bu önermeler işçilerin işletmeleri hakkındaki tutumlarını Ölçmek için hazırlanmıştır. Tabio - 4,1: Thurstone Tipi Tutum Ölçeği Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Önermeler Bu işletme işçilerine karşı diğer işletmelerden daha iyi davranıyor. Eğer işe tekrar başlamak gerekseydi ben gene bu işletmeyi tercih ederdim. Bu işletmede kayırma yapılmıyor. Bu işletmede üerlemek isteyen kimseler bunu rahatlıkla gerçekleştirir. Kendi doktorama güvendiğim kadar işletmenin doktoruna da güvenirim. İşletme yönetiminin işçilerinin görüşleriyle ilgilenme arzusu samimidir. Çalışkan işçiler için ödüiJendirme adilce yapılmaktadır. İşletmede biziere yeteneklerimize göre davranılıyor. Bir işçi az yaralandığı zaman dahi hastaneye gitmelidir Zira böylece genellikle yarasının mikroplanması önlenebilir. Her ne kadar iş kazalarından sakınılsa da yine de daima iş kazasının olacağına inanırım İşçiler işletme için çalıştıkları kadar kendileri için de çalışırlar. İşletmede çok sayıda insan emeği gereklidir. İşletme, kazançlarının çoğunu sinesine çekiyor. İşte işçilere nezaketle davran ildiğini hissetmiyorum. Personel tarafından ortaya çıkarılan birçok olumlu telkinlerin yönetim tarafından engellendiği düşüncesindeyim. Patron kişisel arkadaşlarına bütün kolaylıkları tanıyor. İşletme işçileriyle meşgul olarak yöneticilerini kendi yetenekli personel arasından seçecek yerde dışardan atıyor. Terfi edebilmek için pistonlu (torpilli) olmak lazımdır. Uzun dönemde işletme size istediğini yapacaktır. Bu işletmede ücret çok düşüktür. Bu işletmede işçilik şerefi hiç yoktur. Ölçek Değerleri 10.4 9.5 9.3 8.9 8.7 8.5 7.9 7.4 6.3 5.4 5.1 4.4 4.1 3.6 32 2.9 25 2.1 1.5 1.0 0.8 M. Şer if ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 2. 67 TOPLANMIŞ DERECELENDİRME (LIKERT TİPİ TUTUM) ÖLÇEĞİ Amaç Bu ölçek yöneticilerin yetki devri hususundaki eğilim ve tutumlarını belirlemek için hazır lanmış tır Tablo - 4,2: Likert Tipi Tutum Ölçeği I Astların iştirak ettikleri komite toplantıları iistierin otoritelerini yıpratmakta ve kararların zamanında alınmasına ve uygulanmasına engel olmaktadır. Kuvvetle kabul ederim 2 Şiddetle Reddederim Kabul ederim Kararsızım Reddederim Şiddetle Reddederim Kabul ederim Kararsızım Reddederim Şiddetle Reddederim Astlara yaptırılacak her işin sonucu mutlaka kontrol edilmeli, onlardan yazıh raporlar talep edilmelidir 4 Kuvvetle kabul ederim Kabul ederim Kararsızım Reddederim Şiddetle Reddederim Plan ve programların uygulanmasında meydana gelen öngörülmeyen ve beklenmeyen durumlar karşısında astlar, durumu üstlerine bildirmeli, onların sorunlara getireceği çözümleri beklemelidirler Kuvvetle kabul ederim 6 Reddederim Astlar, ancak, yöneticinin aldığı kararları eksiksiz ve harfiyen yerine getirdikleri sürece bilgi vc tecrübe kazanabileceklerdir Kuvvetle kabul ederim 5 Kararsızım Az tecrübeli kimselere tanınan karar alma yetkileri on lan güç durumlara sokmakta; neden oldukları hatalar cesaretlerini erkenden kırarak sorumluluk almalarına engel olmaktadır. Kuvvetle kabul ederim 3 Kabul ederim Kabul ederim Kararsızım Reddederim Şiddetle reddederim Tecrübeler göstermektedir ki, belli bir görevde uzun süre çalışan astlar kendilerini bilgi, tecrübe ve yetenek bakımından üstün görmekte ve yetkesini (otoritesini) zayıflatacak davranışlarda bulunmaktadıılar. Bu nedenle ben daha az kıdemlileri tercih ederim. Kuvvetle kabul ederim Kabul ederim Kararsızını Reddederim Şiddetle Reddederim DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ 68 Tek Yönlü Likert Ölçeği ise aşağıdaki tabloda gösterilmiştir Tablo - 4.3: Tek Yönlü Likert Ölçeği Örneği Adınız - Soyadınız: Doğum Tarihiniz : Son Mezun Olduğunuz Okul : Aşağıda size bazı yargılar verilecek ve sizin bu yargılara katılma derecenizi belirtmeniz istenecektir Verilen yargılara katılma derecenizi, her yargının karşısındaki seçenek harfini işaretleyerek belirtmenizi rica ederiz Bu harflerin anlamı şu şekildedir: A = Ver ilen fikre tam olar ak katılıyor um, B = Verilen fikre kısmen katılıyorum C = Ver ilen fikir hakkında bir düşüncem yok, çekimserim, D = Verilen fikri kısmen reddediyorum,, E = Verilen fikri tam olar ak reddediyor um, 1 2 3 4 5 6 7 n Satın alacağım şampuan kepeklenmeyi önler Satın alacağım şampuan ucuz olmalıdır Satın alacağım şampuan saçlarımı parlatmalıdır Satın alacağım şampuan özel bir koku taşrmalıdır ABCD EF ABCDEF ABCD EF ABCDEF M. Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 69 3. BOGARDUS’UN SOSYAL UZAKLIK ÖLÇEĞİ Boğar dus 'un “sosyal uzaklık” ölçeği özgül olarak bir ülke içindeki değişik milliyetlere karşı tutumları ölçmek üzere geliştirilmiştir Bu ölçekte şöyle bir önerme vardır. “İlk duygusal tepkilerime göre her ırka mensup kişileri (grup olarak, en iyi veya kötü tanıdığım kişiler değil) işaretlediğim sınıflamalardan birine ya da birkaçına istekli olarak kabul edebilirim Tablo - 4,4: Bogardus’un Sosyal Uzaklık Ölçeği Bireyin Sosyal Uzaklığı Sıra 1 Evlilik yolu ile yakın akrabalığa 2 Kişisel dostum olarak üyesi olduğum kulübe 3 Komşu olarak oturduğum sokağa 4 Benimle aynı meslekte bir işe 5 Ülkemin vatandaşlığına 6 Ülkemde yalnız konuk olarak 7 Ülkemden sınır dışı ederdim, Görüldüğü gibi bu sınıflamalar çok yakın bir ilişkiden çok uzak bir ilişkiye doğru değişmektedir Bireyin belirli bir milliyete karşı tutumu hoş gördüğü ilişkinin yakınlığı ile saptanmaktadır 4. GUTTMAN TİPİ ÖLÇEKLER Guttman ölçeği ile ilgili olarak Tablo - 4.5 ve Tablo 4.6 geliştirilmiştir Amaç.: İşçi sınıfı hakkında başak sosyal sınıfın tutumlarını ölçmek ve Orta kademe yöneticilerin örgütlerde yönetime katılma derecesi hakkındaki tutumunu ölçmek için hazırlanmıştır DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ Tablo - 4 5: Guttman Tipi Tutum Ölçeği 1 İşçilerin oturdukları mahallelerde dolaşmak hoşuma gider Evet Hayır 2 Fabrikada yemek ve dinlenme aralarında işçilerle sohbet etmeyi ve onlann sorunları ile ilgilenmeyi isterim Evet Hayır 3 Evimin yakınında işçi ailesi olmasını ve onlarla aile dostu olmayı çok arzularım Evet Hayır 4 Ailemden en yakın birini, örneğin oğlumun veya kızımın bir işçi iie evlenmesi hoşuma gider Evet Hayır Tablo - 4,6: Guttman Ölçeği î Bizim işletmede amir karan kendisi veriı ve bizlere icrasına ilişkin emirleri bildirir Doğru Yanlış 2 Amir kararı kendisi verir, ancak bizlere gerekçelerine ilişkin açıklama yapma gereği duyar Doğru Yaolış 3 Amir kendine göre hazırlamış olduğu bir kaıar taslağını astlarından oluşan bir kurulda tartışmaya sunar ve gerekli görürse değişiklikler yapar Doğru Yanlış 4 Amir karar konusunu önceden astlarına bildirerek onları belirleyeceği bir günde toplantıya çağırır Onların konu hakkındaki önerilerini alır ve karar verir Doğru Yanlış 5 Amir her astına karara ilişkin ilke ve sımrlaıın neleı olduğunu bildirir. Bu çerçeve içinde onlara istedikleri biçimde karar alıp uygulamaları yetkisini tanır Doğru Yanlış M Şerif ŞİMŞEK - îahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 5. 71 MINNESOTA İŞ TATMİN ÖLÇEĞİ Minnesota İş Tatmini Ölçeğine ilişkin sorular aşağıdaki gibi olabilir Tablo - 4,7: Minnesota İş Tatmin Ölçeğinden Örnek Sorular Sıra Şu Andaki İçimdeki Hissettiklerim 1 Her zaman meşguliyet içinde olma 2 İşimde kendi başıma çalışabilme olanağı 5 Patronumun çalışanlara muamelesi 12 Şirket politikalarının uygulanmaya konuşu 17 Çalışma koşullan 18 İş arkadaşlarımm aralarındaki anlaşmalar 19 İyi bir iş yaptığımda aldığım övgii Çok Tatminsiz Tatminsiz ÎNötr Tatminkar Çok Tatminkar 72 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Tablo - 4.8: Minnesota İş Tatmini Ölçeği Kendinize işinizin aşağıda belirtilen yönüyle ne kadar tatmin olduğunuzu sorunuz? VS ~ Tatmin Düzeyi Yüksek S- Tatminkar N - Kararsız DS - Tatminsiz VDS - Tatmin düzeyi çok düşük Sıra 1 2. 3 4. 5 6 7 8. 9 10 11 12 13 14 Şimdiki İşim Hakkındaki Gör üşler im Beni her zaman meşgul ediyor Bana tek başıma çalışma olanağı veriyor Toplumda bana belli bir yer sağlıyor Patronun arkadaşlarımı idare biçimi Danışmanın iş hakkında karar verme yeteneği İşimin bana sağladığı devamlı istihdam İşim bana başkaları için bir şey sağlıyor Yeteneklerimi kullanma imkanı veriyor Şirketin çalışma politikasından Ücretimden yaptığım işten İşimde yükselme imkanlarından Çalışma şartlarından İş arkadaşlarımla olan ilişkilerimden İşe yönelik düşüncelerimi gündeme getirmemden VDS DS N S VS (?) Vr> k ■ BEŞİNCİ BÖLÜM KİŞİLİK VE DAVRANIŞ ___ ^ Bireysel davranış, örgütsel davranış için nasıl temel bir basamak oluşturuyorsa, kişilik de bireysel davranış için bir temel oluşturur Bu noktadan hareketle bu bölümde kişilik kavramı ve kapsamı, kişiliği oluşturan faktörler, kişiliğin temel özellikleri, kişilik kuramları, kişilik tipleri ve kişiörgüt bütünleşmesinde kişilik faktörü üzerinde durulacaktır 1 KİŞİLİK KAVRAMI VE KAPSAMI Ruhbilimcilere göre kişilik, bireyin davranışlarının bütünü olarak tanımlanmaktadır kendine özgü ve ayırıcı Kişilik, “bir insanı başkalarından ayıran bedensel. , zihinsel, ve ruhsal özelliklerin bütünü” olarak değerlendirilmektedir, Bir başka yaklaşımla kişilik kavramından, “bir insanı nesnel (objektif) ve öznel (sübjektif) yanlarıyla diğerlerinden farklı kılan duygu, düşünce, tutum ve davranış özelliklerinin tümü” anlaşılmaktadır (Köksel, 1985, s 19). Şu halde, kişilik insanın kendinde olup bitenleri değerlemesi ve kendisine tatmin ve çıkar sağlayacak bir duruma geçmeyi istemesidir İnsanın başkaları açısından kişiliği, onun toplum içinde belirli özelliklere ve rollere (göreve) sahip olmasıdır (Eren, 1998, s 40) , Kişilik dilimleri incelendiğinde kişiliğin karakter, mizaç ve yetenek olmak üzere üç temelden oluştuğu görülebilecektir (Erdoğan, 1994, s, 244) 2. KİŞİLİĞİ OLUŞTURAN FAKTÖRLER Kişiliği oluşturan temel faktörler arasında bireyin biyolojik-fîzyolojik yapısı, grup üyeliği, rol davranışları ve bulunduğu sosyal statüsü sayılmakla beraber, çok farklr faktörler üzerinde durulabilmektedir, Kültürel yapı, grup ilişkileri, rol davranışı ve sosyal statü şeklinde verilen kişiliği oluşturan faktörleri, daha düzenli bir biçimde ele alıp her bir grup içinde yer alan faktörün kişiliği nasıl etkilediği araştırıldığında anlamlı sonuçlara ulaşılabilecektir Kişiliği oluşturan faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir : DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 74 a Gensel ve bedensel yapı faktörleri, Sosyokültürel faktörler, Sosyal yapı ve sosyal sınıf Özellikleri, Aile değişkeni, Coğrafi ve fiziki faktörler, Kitle yayın araçları, Sosyal gruplar içindeki yetişkinler ve yaşlılar grubu, Doğum sırası, Kişiliği beliıleyen birçok faktörden dolayı , kişilik, tek bir olgu olarak görülmemeli, biıden fazla olgunun Özel bit bütünleşmesi şeklinde algılanmalıdıı.. 3. KİŞİLİĞİN TEMEL ÖZELLİKLERİ Kişiliğin temel özellikleri şöyle sıralanabilir: • Kişilik bazı davranışlann toplamıdır, • Kişilik aynı zamanda özel çevrenin ortaya çıkardığı bir olgudur, • Kişilik bireysel dengenin ürünüdür .. • Kişilik davranışlara yön verir ve idare eder • Kişilik belirli zaman dilimleri içindeki davranışlann bütünleşmesinden oluşur.. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 4. 75 KİŞİLİK KURAMLARI Kişilik kuramlarıyla davranışsal açıdan ilgilenen kuramcıların, kişiliğin oluşumu ve gelişmesi ile ilgili olarak geliştirdikleri birçok kişilik kuramı vardır Bu kuramlardan bazıları kişiliğin oluşumunu; diğer bazıları ise, kişiliğin görünümünü esas almaktadırlar. Kişilik kuramları; “Hiyerarşik Kişilik Kuramı”, “Psikolojik Kişilik Kuramı”, “Biyolojik Kişilik Kuramı”, “Duygusal Kişilik Kıuamı” gibi faiklı başlrklar altında incelenebilir . Bu ayırımı akılda tutarak, burada Eysenck’in Kişilik Kuramı, Freud’un Kişilik Kuramr, Berne’nin Kişilik Kuramı, Jung’un Kişilik Kuramı, Adleı’ın Kişilik Kuramı ve Horney’in Kişilik Kuramları ele alınıp incelenecektir (Cüceloğlu, 1992, s.404-428; Erdoğan, 1994, s.247-248; Özkalp ve Ktrel, 1996, s. 7.3; Songar, 1988, s.36-37; Eroğiu, 1995, s, 152-155; Eren, 1998, s 4445) 4.1, Eysenck’in Kişilik Kuramı Eysenck. kişiliği hiyerarşik bir yapı içinde ele almış ve dört düzeyin varlığından söz etmiştir, ♦Birinci Düzey. Kişiliğin en alt düzeyidir ve çok özel tepkileri içerir ♦ İkinci Düzey. Bireyin bulunduğu ortamlardan elde ettiği, alışkanlıklara dayalı özellikleri ile ilgilidir ♦ Ücüncü Düzev. Eğilimler düzeyidir ve kişinin birçok alışılmış davranış arasından belirli eğilimleri kazanması evresidir, ♦ Dördüncü Düzev; Tip sahasıdır Bu evrede belirgin tipler ortaya çıkmaktadır.. 4.2. Sigmund Freud’un Kişilik Kuramı Psikoanalitik kuramın kumcusu olan Freud’a göıe davranışları tayin eden şey bilinçaltı güdülerdir. Bu kurama göre davranışlar cinsellik ve saldırganlık olarak ortaya çıkan içgüdüsel dürtülerle sosyal engeller arasındaki çatışmadan kaynaklanmaktadır Freud’a' göre, kişiliğin psikanalizinde Tablo 5.1 ’deki durum oluşmaktadır-.. 76 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Tablo - 5.1: Freud’a Gör e Kişiliğin Üç Bölümü ÜST BENLİK (ŞÜPEREGO) BENLİK (EGO) İL KEL BENL İK (ID) Freud’un Kişilik Kuramı’ na göte, bireyin olumlu veya olumsuz yönü ya da kontrollü veya kontrolsüz arzusu arasındaki dengeyi ego sağlamaktadır Kişiler arasındaki farklılığın temel kaynağı ise, her üç kişilik diliminin her bireydeki sentezinin veya bileşiminin farklı olmasıdır, Başka bir ifadeyle ego, id ile süperego arasındaki arabuluculuğu her biteyde ayrı seviyelerde dengeye getirdiği için her insanın kişiliği de farklı oluşmaktadır Freud’un Kişilik Kuramı ile ilgili olarak klasik deniz ve buzdağı örneği verilebilir; “Derin ve kaıanlrk olan denizin altr, insandaki id’in karşılığıdır, Burada neler olup bittiği fazlaca bilinmez.Ancak, denizin yüzeyine doğru aşağıdan yukarıya bir tazyik vardır Deniz yüzeyinin üstünde ise atmosfer basıncını temsil eden görkemli bir hava tabakası var ki, bu da ego’yu temsil eder Bir taraftan alttan gelen iç kuvvetlerin, diğer taraftan üstten gelen dış kuvvetlerin etkisiyle deniz belli bir seviye ve şekil alrr. İç ve dış etkenlerin karşılıklı ilişki ve etkileşimlerine göre deniz yüzeyi, bazen dalgalanrr, bazen durgunlaşır 77 M. Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK İnsan davranışlarının arkasında hep “seks” faktörünü aramış olan Freud’a göre, insan kişiliği Tablo 5 2 ’deki gibi beş dönemden geçerek gelişmektedir Tablo - 5.2: Freud’a Göre İnsan Kişiliğinin Geliştiği Beş Dönem DÖNEM YAŞ GRUBU Oral 0-1 AW 1-3 Jalllk 3-6 6-11 Genital 11 Yaş Sonrası Ne var ki, tablo'da yer alan dönemler davr anış bilimciler ve kişilik kuramcrlannın tamamı tarafından benimsenmemektedir 4.3. Eric Berne’nin Kişilik Kur amı Eric Berne’ nin geliştirdiği kişilik kuramı, kısmen Fteud’ un kişilik kuramt ile yakın bir özellik taşımaktadır Berne’ de kişiliği duygusal yönü ile açıklamış ve kişiliğin çocuk, ebeveynlik ve olgunluk yönü üzerinde durmuştur Bu durum Tablo 5 3 ’de gösterilmiştir 78 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Tablo - 5.3: Berne’ye Göre Kişiliğin Üç Yönü KISIM AÇIKLAMA SftgMâplIfe Ana-Babalrk Dönemi (Bireylerin Bir Ebeveyn Yönleri Vardır) ©DgmffiOfflOs Kişiliğin Yetişkinlik Dönemi (Her Bireyin Bir Olgunluk Yönü Olup, Bu da Yaşamak İçin Önemlidir) ŞmsMsûs Kişiliğin Olgun Olmayan Dönemi (Her Birey, Krsmen Çocuktur) 4.4. Cari Gustav Jung’un Kişilik Kuramı Jung, “içe dönük (introvert)” ve “dışa dönük (extravert)” kavramlarını ilk kullanan psikologlar arasındadır, Jung, Freud’ un bilinçaltı kavramını iki tür olarak ele almış ve şunları savunmuştur: ►Bireye özgü bilinçaltı, ► Önceki insanlrğrn duygularının, korkularının ve çabalarının saklandığı ortak bilinçaltı Jung’ un düşüncesi psikoloji ile birlikte, yönetsel felsefe ve örgüt düşüncesini de etkilemiştir Tung’a göre, insan kişiliğini kavramlaştırma süreci, Tablo 5.4’ de yer alan sorular ve cevapları ile yakından ilgilidir 79 M. Şer if ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Tablo - 5.4: Jung’a Göre Kişilik Sürecinin Oluşumu CEVAPLAR SORULAR 1 Kişilik Yapısını Oluşturan Kisililik Kavramının : Bölümler Nelerdir ^ Vapıs^ 2, Kişiliğe Etkinlik Kazandıran Enerji Kaynaklan Nelerdir ^ t ,3,Kişilik Nasıl Oluşur ^ 'tşlevs^ ve Gelişimsel Yönlerini Ortaya Koyar Tung, hocası olan Fıeud’ ün seks ve sevgi güdüsünü fazla abarttığını ileri sürerek; “psikanaliz” yerine “analitik psikoloji” akımının doğmasına yol açmıştır, 4.5„ Alfred Adler’in Kişilik Kuramı Cari Tung gibi Freud’ ün öğrencisi olan Adler de; “seksin ve sevginin davranışları yönlendiren temel güdüler olduğu” fikrine karşı çıkmış ve normal bir insanın kendi geleceğini tayin edecek bir kişiliğe sahip olabileceğini ileri sürmüştür, Adler’e göre, insan davranışlarının gerisindeki temel motif “üstünlük ve egemenlik” içgüdüsü ile “güç ve prestij” elde etme motivasyonlarıdır 4.6. Karen Horney’in Kişilik Kuramı Hor ney de Jung ve Adler gibi, psikanaliz kuramının etkisi altında kalmıştır, Horney, diğerlerinden farklı olarak, kişilik hakkmdaki görüş ve düşüncelerini belirlerken, sosyal ilişkilerle ilgili önemli çözümlemelerden yararlanmıştır,. Homey’e göre, kişiliğin temel ögesı “endişe” ve “korku” dur, 80 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜrLERDE DAVRANIŞ Hor ney’ e göre, kişilerin “endişe-kaygı” ve “korku” 1ar ile baş edebilmek için başvurdukları davranış seçeneklerinden en yaygrn olanları Tablo 5..5..’de gösterilmiştir. Tablo - 5.5: Horney’e Göre Kişilik Geliştirme Seçenekleri KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ KİŞİ LİK GELİŞTİRMEDE KULLANILABİLECEK SEÇENEKLER SempatikDışa Dönük İnsanlara Yaklaşarak Sevgi ve Yakınlık Duymak Sur etiyle Kaygı ve Korkulan Gidermek Antipatikİçe Dönük Saldırgan ve Öfkeli 5. 5.1. İnsanlardan Uzak Durmak, Onlara Karışmamak ve Yalnız Başına Har eket Eder ek “Endişe-Kaygr” ve “Korku” lardan Kurtulmaya Çalışmak İnsanlara Karşı Gelmek, Onlarla Mücadeleye Girmek, Güçlü ve Yenilmez Olduğunu Göstermek, Her Şeyi Tartışarak ve Kavga Ederek Elde Etmeye Uğraşmak KİŞİLİK TİPLERİ Genel Olarak Kişilik Tipleri Tip kavramı, belirli ölçüde belirli bir kişilik özelliğini temsil eden ve devamlılık gösteren karakteristikler (treytler) dir Belirli bir sosyal ortamda birçok birey vardır ve bireylerin davranışlarının özel bir yapı içinde toplanmasr her zaman kolay olmayabilir 81 M. Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Kişilikle ilgili özelliklerin çok çeşitli olması, davranışların sebep ve sonuçlarının bireyler arasında önemli farklılıklar göstermesi, bireysel özelliklerden tipleme sınıflamasına gitmeyi önemli ölçüde güçleştirmektedir Kişilik tipleri ile ilgili olarak yapılan ilk sınıflamalardan birisi Jung’a aittir, Jung, “bireylerin davranış ve düşüncelerindeki içe dönüklük veya dışa dönüklük” boyutu üzerinde çalışmıştır Galen, Kant ve Wundt “bireylerin reaksiyonlarının güçlülük ve güçsüzlüğü ile bu tür davranışlarının hızlı-yavaş olmalarına göre dört tip içinde toplanabilecekleri” sonucunu ileri sürmüşlerdir , Yazarlar, öfkeli, emin, hüzünlü ve kendisine hakim olmak üzere dört ayrı tipin varlığını da kabul etmişlerdir, Vernan ise, “sosyal olma-sosyal olmama, güvenilir olma-güvenilir olmama” şeklinde dört ana faktör üzerinde çalışmıştır (Birdoğan,1994,s,258261) Kretschmer’e göre tip, “bireyin psikolojik ve fiziki kalitesi ve karakteristik özelliklerinin birlikte oluşturduğu bir olgu” olmaktadır, Kişilik tipleri ile ilgili olarak Erzurumlu İbrahim Hakkı, Kretschmer ve Sheldon’un geliştirmiş oldukları yaklaşımların tablolarla gösterilmesinde yarar vardır (Eroğlu, 1994, s 161; Yelken, 1990, s 9-10) Osmanlı dönemi bilginlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı’nm Marifetname adlı eserinde kişilik tiplemelerine rastlanabilmektedir Buradaki sınıflama Tablo 5,6’da yer almıştır Tablo - 5..6: Erzurumlu İbrahim Ilakkı’nın Kişilik Tipleri Sınıflaması FİZİKSEL TİPLER KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ 1 Orta Boylular Akıllı ve Hoş Huyludurlar 2 Uzun Boylular Saf, Ilımlı, Hissi, Kararsız ve Az Akıllıdırlar. 3,Kısa Boylular Uyanık, Cüretkar, Çok Bilen Tip Özelliğindedirler 82 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ Kişileri tipik olarak dörde aynan Kretschmer’in Sınıflandırması Iablo 5,7’ de gösterilmiştir Tablo - 5.7: Kr etschmer’in Kişilik Tipler i Sınıflaması TANIMLAMA TİP \ pisf’Vi’ KİŞİLİK ÖZELLİĞİ Orta boylu, tıknaz bir endam, yuvarlak karınlı toparlak tipler . Neşeli, yaşamayı sever, dışa dönük, açık kalpli, yumuşak hoş huylu insanlardır Bu tipe girenler ortadan biraz uzun boylu, zayrf vücutlu dar omuzlu ve göğüs kafesi yassı olan tiplerdir Duygulu, içine kapanık, yalnızlığı seven ve idealist insanlardır, Kemik ve adaleleri gelişmiş, geniş omuzlu, çelik karın, dar kalça ve ince belli tipler., İçe dönük, soğukkanlı, genellikle asteniklere benzerler Beden ve kişilik yapıları diğer üçüne benzemeyen tiplerdir İnsanları beden dokularına göre gruplayan Sheldon ise kişileri Tablo 5 85 de görüldüğü gibi üç ayrı tipe ayırmıştır 83 M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Tablo - 5.8: Sheldoıruıı Kişilik Tipleri Sınıflaması TİP Endomorflar Mesomorflar Ektomorflar TANIMLAMA KİŞİLİK ÖZELLİĞİ İç organları gelişkin, çoğunlukla şişman ve göbekli, yumuşak vücutlu olurlar . Bacak ve kol başlan kalın olup, şekilleri kareye benzer, Viseretoni kişilik: Rahat, cana yakın, hoşgörülü, iyi huylu ve neşelidirler İskelet ve kas sistemleri gelişmiş, geniş omuzlu, ince bel ve sert adaleli, üçgen vücutludurlar Serebretoni Kişilik: Hareketli, lider olmaya arzulu, spor' ve diğer sosyal faaliyetlere ilgi duyar, yarışmadan hoşlanrrlar, Genellikle iyi huylu olurlar, Uzun ince vücutlu, gelişmiş kaslı, düşük omuzludurlar., Beden yapıları dikdörtgene benzer Somatotoni Kişilik: Sıkıntılı, çekingen, aşırı derecede duygulu, sosyal yönleri zayrf, seyahati severler, Genellikle uyumlu değillerdir1. 5.2., Girişimci Tipleri ve Girişimciliğin Temel Özellikleri Girişimcilerin temel veya diğer fonksiyonları ile ilgili rollerini etkin bir biçimde yerine getirebilmeleri için, toplumda belli bir değerler sistemi hakim olmalı ya da bu karşıt değerler sistemi (geleneksel değerler) çok zayıf kalmalıdır.. Ne var ki, Türkiye ve benzer ülkelerde, girişimci değerlerine karşıt mevcut (geleneksel) değer sisteminin güçlü konumu, günümüzde de devam etmektedir (Erkan, 1997,s.228-229; Titiz,1996,s 82-85; TÜSİAD, 1987,s.3-17). 84 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Az gelişmiş yapılarda, geleneksel değer kalıplarının bireylerin tutum ve davranışları üzerindeki yönlendirici etkisi, bireylerin sosyo-ekonomik niteliklerine bağlı olarak değişmektedir. Gelenekçi bir yapı içinde yetişmiş eğitim düzeyi düşük bir girişimcinin, geleneksel değer kalıplarına uygun davranışlar göstermesi olağandır Aslında bu durum, kalkınma çabası içindeki tüm ülkelerin başta gelen sorunudur Bu sorunun çözümü ise, kalkınmanın teknik boyutunun yanı sıra sosyal boyutuna da gerekli önemin verilmesi ile mümkün olacaktır (Drucker, 1996, s 175-179; Erkan, 1997, s 3-11) Girişimci kişiliğe sahip bir kişi, çok önemsiz durumlar ı bile çok önemli durumlara çevirir Girişimciler, içimizdeki vizyon sahibi kişilerdir Girişimcinin gözünde çoğu insanın değeri hayallerinin önünde duran problem kadardır Girişimci geçmişte değil, gelecekte yaşar (Gerber, 1994, s,24-25) Başarılı bir girişimci olan Der ek du Toit, girişimci ile ilgili olarak, “kendi işine başlayan girişimci genellikle, zor idare edilen bir insan olduğundan bu işe girişir” demiştir. Kendi işini yönetmek isteyen bir kişinin küçük bir işletme oluşturana kadar güvence altında olmak istemesi de farklı bir özellik olarak karşımıza çıkabilmektedir, Girişimcinin diğer bir Özelliği ise, değişen baskın ve itaatkar rollerle başa çıkmada zorluk çekmesidir Büyük bir şirkette yönetici olan kişi, aynı zamanda hem işçilerle hem de kendisinden daha yaşlı meslektaşları ile ilişkilerini sürdürmek zorundadrr, Daha doğrusu, muhtemelen girişimci, itaatkar rolünü kolay oynayamayacaktır (Dewhurst, 1989, s. 72-7.3). Girişimci ruhuna sahip bir kişinin, en belirgin özelliği, “başarı arzusunun yüksek olması”dır Bu tip insanlar, rutin işlerden pek hoşlanmazlar, yeni fikirler yaratmayı tercih ederler Uzun süreli çalışma saatlerine uyumludurlar ve emeklilikten hoşlanmazlar; devamlı çalışma ve bir şeyler üretme arzusu içindedirler Kets de Vries’e göre girişimciler: “özgüveni olan, bİreylerarası ilişkilerde ihmalkar görülebilen, kendi değer yargılarına sadık kişiler” dir Bir çok girişimci, genellikle yetki devretmekten hoşlanmadığı için; yoğun iş temposu arasında, stratejik önemi bulunan işler için yeterli zaman ayıramamaktadır. Yapılan tüm araştırmalar, girişimcinin en önemli Özelliğinin risk almak olduğunu göstermektedir Bu da girişimciyi, profesyonel yöneticiden ayıran bir özelliktir M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 85 Profesyonel yöneticilikte, kar ve risk başkasına ait olmaktadır, oysa girişimci kar amacı gütmekte ve girişimlerinin sonucunda oluşabilecek risklere katlanmaktadır Bu özelliklerin yanı sıra, girişimcinin başarılı olmasında rol oynayan diğer nitelikler, “atak olma, yaratıcılık, öngörü yeteneği, analiz yapabilme yeteneği, çabuk karat verebilme, özgüvene sahip olma; güven verebilme ve akıcılık'” tır Girişimci tipleri, belirli bir ölçüde belirli bir kişilik özelliğini temsil eden bir kavram olarak; girişimcilerin fiziksel ve zihinsel yönünün değerlendirilmesi ile ilgilidir, Ne var ki, kişilikle ilgili Özelliklerin çok çeşitli olması, davranışlaıın sebep ve sonuçlarının bireyler arasında önemli farklılıklar göstermesi, bireysel özelliklerden, tipolojik sınıflamalara gitmeyi güçleştirmektedir Girişimci tipleri sınıflamasında, bireylerin davranış ve düşüncelerinde “içe dönüklük-dışa dönüklük” veya “psikolojik, fiziksel ve karakteristik özellikler” in birlikte oluşturduğu bir olgu üzerinde durulmaktadır (Erdoğan, 1994, s,260-262; Köksel, 1986, s, 13-37). Reaksiyon biçimine göre girişimci tipleri kapsamında, giıişimcinin örgüt içi veya dışı uygulamalarda güçlü-güçsüz olması, güvenli karar almasıalamaması, hızlı hareket etmesi-yavaş olması, kendine hakim olması-Öfkeli olması, kendinden emin olması-hüzünlü (melankolik) olması gibi özellikler sıralanabilir (Erdoğan, 1994, s,260), Girişimcilik tipleri kapsamında, çekingen-ihtiyatlı-sokulgan, güvenilir-şüpheci, dikbaşlı-duygusal, tutucu-gelişmelere açık, eğitimlieğitimsiz, az zeki-normal-çok zeki, duygularından etkilenen-az etkilenen-çok etkilenen, çekingen-baskm, ciddi-neşeli, kestirmeci-bilinçli, uysal-maceracı, pratik-hayalci, doğru-açık-içten pazarlıklı, özgüvenli-endişeli-vesveseli, ekip çalışmasına yatkın-bireysel, rahat-gergin, itaatli-hakim, heyecanlı-heyecansız gibi sınıflandırmalar da yapılabilir (Özkalp ve Kır el, 1997, s , 76; Maxwell ve Dornan, s 41-58; 1996; Dawson, 1993, s 50-73) Girişimci tipleri kapsamında yer alan ve girişimciden girişimciye değişebilen farklı özelliklerin, Tablo 5.9’da olduğu gibi ayrı ayrı sergilenmesi yararlı olacaktır 86 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ lablo - 5.9: Farklı Girişimcilik Özellikleri Sınıflamaları ___________ a)__________________ İÇE DÖNÜKLÜK DIŞA DÖNÜKLÜK b) PSİKOLOJİK FİZİKSEL KARAKTERİSTİK £İ GUÇSUZ OLMAK GÜVENLİ KARAR ALAMAMAK YAVAŞ OLMAK ÖFKELİ OLMAK HÜZÜNLÜ (MELANKOLİK) OLMAK GÜÇLÜ OLMAK GÜVENLİ KARAR ALMAK HIZLI HAREKET ETMEK KENDİNE HAKİM OLMAK KENDİNDEN EMİN OLMAK dİ ÇEKİNGEN GÜVENİLİR DIKBAŞLI TUTUCU EĞİTİMLİ AZ ZEKİ DUYGULARINDAN ETKİLENEN ÇEKİNGEN CİDDİ KESTİRMECİ UYSAL PRATİK DOĞRU ÖZGÜVENLİ EKİP ÇALIŞMASINA YATKIN RAHAT İTAATLİ HEYECANLI İHTİYATLI ŞÜPHECİ DUYGUSAL GELİŞMELERE AÇIK EĞİTİMSİZ NORMAL AZ E İKİLENEN BASKIN NEŞELİ BİLİNÇLİ MACERACI HAYALCİ AÇIK ENDİŞELİ BİREYSEL ÇALIŞMAYA YATKIN GERGİN HAKİM HEYECANSIZ SOKULGAN ÇOK ZEKİ ÇOK ETKİLENEN İÇTEN PAZARLIKLI VESVESELİ M Şer if ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 87 Girişimci tiplerini katı kalıplar içerisinde sınırlamadan, aynı kişilik dilimi içerisinde bile farklı alt tiplerin olacağı bir varsayım olarak benimsenmelidir. Buradaki girişimci tipleri sınıflamasının temel amacı, bazı genel özellikler ile gözlemlenebilir kişilik belirtilerinin benzerliğine göre tip gruplar yapmak ve bu grupların özelliğine göre bireysel davranışları yorumlayabilme olanağı elde etmektir (Özer, 1997, s 345-346) 6. KİŞİ ÖRGÜT BÜTÜNLEŞMESİNDE KİŞİLİK FAKTÖRÜ Örgüt yapısındaki herhangi bir işin, o işi yerine getiren veya getirecek herhangi bir bireyin kişilik yapısı ile uyumlu olması önemlidir Bu noktada, gerek bireysel ve gerekse örgütsel bağlamda iş tatmini, iş verimi, etkinlik ve amaçların başarılması daha kolay gündeme gelebilecektir.. Kişilik faktörü biçimsel gruplarda, “grup ikliminin oluşması, grup normlarının gelişmesi ve biçimsel grup liderliğinin sergilenmesi” nde yadsıpamaz bir öneme sahiptir, Biçimsel olmayan gruplarda ise, “benlik duygusunun grup yapısına etkisi, benzer özellikli haberleşme ve grubun devamlılığı, bireysel başarının grup normu olarak kabul görmesi ve biçimsel olmayan liderlik sergilenmesi” gibi işlevsel bir yönü vardır (Erdoğan, 1994, s 262-276) İşletme örgüt yöneticilerinin, kişi-örgüt bütünleşmesinde çok önemli bir yeri olan kişilik faktörüne gereken önemi vermeleri örgütte iş tatmini, verimlilik ve etkinlik sağlayabileceği gibi; iş bırakma eğilimlerini engelleyip, işgören devir oranını da minimuma çekebilecektir. 88 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EKLER KİŞİLİK TESTLERİ Kişilik testleri kapsamında; “İçe Dönüklük-Dışa Dönüklük ve Duygusalhk-Dengelilik Testi” ile “Ne Tip Davranış Gösteren Bir Kişiliğe Sahipsiniz Testi?” ve bunlara ilişkin yorumlara yer verilmiştir (Köksel, 1985, s 96-97; Can, 1992, s 286; Yates, 1989, s, 83) EK - 1: İÇE DÖNÜKLÜK-DIŞA DÖNÜKLÜK YE DUY GUS ALLIK-DEN GELİLİK TESTİ Aşağıdaki sorulan cevaplandırarak İÇE DÖNÜK - DIŞA DÖNÜK olduğunuzu, DUYGUSAL - DENGELİ DAVRANDIĞINIZI bulabilirsiniz Her sorunun cevabını (X) ile işaretleyiniz (E: Evet, HrHayır) EH 1 Ortada belli başlı bir sebep yokken kendinizi bazen mutlu bazen mutsuz hissediyor musunuz?............................................ 2 Gerçek bir sebebi olmadan moralinizin bozulup düzeldiği oluyor mu? 3, Sık sık huysuzlaşıyor musunuz?.................................................. 4 Dikkatinizi toplamaya çalıştığınız zamanlar aklınız başka şeylere takılıyor mu?................................................. ..................... 5 Bir i ler i ile konuşurken aklınız başka yerlerde oluyor mu?........................................................................ ....... 6 . Sık sık enerjinizin azaldığını hissediyor musunuz?.................. 7 Harekete geçmeyi, planlar yapmaya tercih edeı misiniz? 89 M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 8, Hızlı karar ve hareket isteyen bir işe girdiğiniz zaman mutlu -goluyor musunuz? ........................................................................................... ...... 9 Yeni arkadaş edinmekte ilk girişimi genellikle siz mi yaparsınız?............................................................................................. t'.'........ 10 Hareketlerinizde hızlı ve güvenli misiniz? ............................................................... 11 Canlı bir insan olduğunuz kanısında mısınız? : 12 Değişik kimseler le ilişki kurabilme olanağınız olmazsa , mutsuz oluı musunuz? .................................................................. )■.................. İçe Dönüklük-Dışa Dönüklük ve Duygusallık-Dengelilik Testi ile ilgili olarak aşağıdaki yorumlar geliştirilebilir Soru 1-6 Arası: Sora 7 - 1 2 Arası: EVET (0): Çok Dengeli EVET (0 ): Çok İçe Dönük EVET (1): Dengeli EVET (1): Biraz Fazla İçe Dönük EVET (2): Normalden Biraz Daha EVET (3): Olta Dengeli EVET (4): Duygusal - Melankolik EVET (5): Duygusal (Biraz Fazla Melankolik) EVET (6): Çok Fazla Duygusal (Çok Fazla Melankolik) i EVET (2): Biraz İçe Dönük EVET (3): Normal - Orta EVET (4): Biraz Dışa Dönük EVET (5): Biraz Fazla Dışa Dönük EVET (6): Çok Fazla Dışa Dönük 90 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Soru 1-6 Arası: ■ İlk altı soruluk grupta verilen her “evet” cevabı nevrotik kişilik ve duygusal dengesizliği belirlemektedir ■ Aynı şekilde her “hayır” cevabıysa normal kişilik ve duygusal dengeliliğin bit ölçüsü olabilir, Soru 7 - 1 2 Arası: ■ İkinci gruptaki altı soruya verilen her “evet” cevabı dışa dönüklüğün, her “hayır” cevabıysa içe dönüklüğün bir belirtisi sayılabilir.. ■ İki gruba da verilen cevapların ortalaması çoğunlukla 2, 3 ya da 4 arasında değişmektedir EK-2: NE TİP DAVRANIŞ GÖSTEREN KİŞİLİĞE SAHİPSİNİZ TESTİ Hangi tip kişi olduğunuzu belirlemek için aşağıda belirtilen her bir özelliğe ait sizi en iyi açıklayabilecek sayıyı işaretleyiniz.. 1Randevularıma zamanında gitme konusunda pek titiz değilim........................................ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 .... Asla geç kalmam, 2„ Yarışmadan hoşlanmam 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Her konuda yarışmayı severim, 3. Baskı altında bile acelecilik göstermem... .............................. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Her konuda çok aceleciyim 91 M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 4, Aynı anda tek bir işi yaparım 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Aynı anda bir çok şeyler yapmaya çalışırım Bir koltuğa birden fazla karpuz sığdırmak isterim ve bunu yaparken bile geleceğimi planlarım, 5 „ İşi yaparken yavaş hareket ederim ............................. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Her şeyde çok hızlıyım (yemede, yürümede, vs,.).. 6, Duygularımı açıklarım..................... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Duygularımı içime atar ım, 7„ Hayat adamıyım Çok değişik hobilerim vardır 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İş dışında çok az şeyle ilgilenebiliyorum ■ Elde ettiğiniz puanlan toplayınız ve çıkan sayıyı 3 ile çarpınız, ■ Elde edilen rakam 120 veya daha fazla ise aşın A tipi kişiliğe sahipsiniz demektir,. * 90 rakamının altı ise B tipini belirlemektedir Puan: 120 ve fazlası 106-119 100-105 90 -99 9 0 altı Kişilik Tipi: A+ A AB+ B 92 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ A Tipi Kişilik kapsamında öneriler kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir: yaşayan bireylere yapılabilecek ■ Bu noktadan itibaren hayatınızı yeniden gözden geçiriniz., ■ Planlı ve düzenli olunuz * İşyeri ve ev ortammızı temiz tutup-çekici kılınız, ■ Birçok işi bir arada yapmak huyundan vazgeçiniz ■ Aynı işi birçok kez tekrar etmeyiniz, ■ Herhangi bir örgütsel bozukluğa hemen tepki göstermeyiniz ■ Sakinleştirici refleksler kazanınız, ■ Spor yapınız * Yeni arkadaş ve referans gruplan edininiz, ■ İş ve aile ortamını kesinlikle ayrı tutunuz, ■ Çalışma temponuzu biraz azaltınız ■ Yeni hobiler bulunuz. ■ Aile fertlerinize daha fâzla zaman ayımız,. ■ Tatil olanaklarınızı düşününüz A Tipi Kişilik konusunda daha kapsamlı bilgi edinmek isteyenler, onüçüncü bölümdeki “Stres YÖnetimf’nin teorik bilgileri ile beraber eklerinde yer alan “A Tipi Kişilik Belirtileri Testr’nden yararlanabilirler ALTINCI BÖLÜM ALGILAMA, ÖĞRENME VE ÖĞRENEN ÖRGÜTLER İşletme örgüt yapılarında sergilenen bireysel davranış boyutunda, algılama ve öğrenme önemli bir yet tutmaktadır Bu bölümde önce algrlama kavramı, kapsamı ve temel boyutları ele alınacaktır, Daha sonra öğrenme kavramı ve tanımı, öğrenme araştırmaları, öğrenme kuramları, öğrenme ilkeleri ve davranışsal öğrenme kuramlarmm işletme: örgütlerinde uygulanmasr konuları üzerinde duıulacaktır. 1. ALGILAMA KAVRAMI VE KAPSAMI /O, Algı, Algılama ve Sosyal Algılama ( ^ e oc pC\\scv\ ¿Ahn .. kelime olarak, “duyu verilerini örgütleyip çevremizdeki nesne ve olaylara anlam verme süreci” ne verilen addır,. yorumlayarak Alçılama “bir şeyin farkına varma ve farkına varılan şeye bilgi sistemimiz içinde’ bir yerbuiarak yakıştırma ve söz konusu olguyu nitel ve nicel olarak yargılayıp değerleme süreci” şeklinde ifâde edilebilir1, Algryı etkileyen olaylar arasında; “dikkat, bilginin anlamlılığı, öğrenme, duygusal yoksunluk, güdü ve duyum ötesi algı” önemli yer tutar (Morgan, 1989, s 273-280) Algılamada nitel sistemler arasında; “görme, duyma ve diğer duyular” sayılabilir . Algılama ve özellikle sosyal algılama örgütsel davranışın bireysel boyutunda ayr ı bir anlam taşımaktadır Sosyal algılattı a kısaca, “bir bireyin diğer bireylen algılayış biçimi” olup; yanlış ya da saptırılmış algılamaların neden olduğu basmakalıp yargı ve hale etkisinden (halo effect - kişisel bir özellikten giderek genel bir değerlendirme yapılması ile ilgili olan bir tür basmakalıp yargıdır.) arındırılmast anlamındadır (Kaynak, 1995, s 84-85). Örgüt bireyleri açısından göreli olma özelliği olan algılama olgusunun, her işgören açısından farklılık taşıyacağı açıktır Bu bağlamda, işletme yöneticileri, örgüt içi eğitim ve geliştirme programları, kariyer yönetimi, ödül 94 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ^ VE ÖRGELLERDE DAVRANIŞ veya ceza sistemleri oluştururlarken, bireylerdeki öğrenme farklılıklarını da göz önüne almak durumundadırlar. 1-2., Algılama Sürecini Etkileyen Faktörler Algılama sürecini etkileyen faktörleri aşağıdaki şekilde sayabiliriz (Feldman,1989, Kornıan, 1977; Kağıtçıbaşı,1988; ArnoId,1986; Kreitneı,1989): l.Algılavana Başlı ÖzelliklerGünlük hayatımızda aynı durumu yaşayan ila kişinin olayla ilgili yorumlarının son derece farklı olduğuna tanık olmuşuzdur. Bu durum algılayan kişinin bilgisine, isteklerine, ihtiyaçlarına ve duygularına bağlı olarak değişen bir durumdur Sınıflandırılacak olursa algılama süreci algılayanın bilgi ve motivasyon düzeyi ile ruh durumuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir 2Algılayanın Bilgi Düzeyi; Şemalar, kişilerin hafızalarında sakladıkları ve algılama sürecinde önemli rol oynayan soyut bilgi yapılarıdır, Geçmiş deneyimlerimiz bilgi şemaları olarak birikirler ve kişinin şu anki dikkat ettiği ya da görmemezlikten geldiği durumları etkilerler Konu ile ilgili yapılan araştırmalar şemaların son derece fonksiyonel olduğunu ortaya çıkarsa da özellikle algılanan hedef hakkmdaki bilgimiz az ise şemalar yanlış yönlendirici olabilir. Örneğin eski çalıştığı firmada bağlı olduğu müdürünün son derece katı ve otokratik olması kişinin çalışacağı tüm müdürleri aynı şekilde algılamasına yol açabilir Belli bir grup için geliştirilen önyargılar (stereotype) bunun en güzel örneğidir 3.Algılayanın Motivasyon Düzeyi: Algılama anında kişinin ihtiyaçları, değeıleri, arzuları algılama süreci üzerinde etkili olmaktadır Örneğin aç bir kimse diğer objeleri görmemezlikten gelirken yemekle ilgili bir durumu ya da sözü çok daha kolay görüp duyabilir Özellikle iş ortamlarında çalışanların ihtiyaçlarının belirlenmesi çalışanların etrafında olup bitenleri daha kolay algılamasına yardımcı olmaktadır. 4.Algılayanın Ruhsal Durumu: Kişinin içinde bulunduğu mevcut ruh durumu ve hissettikleri algılama sürecini yönlendirmektedir. Örneğin olumlu bir ruh haline sahip bir kişi etrafında gelişen olayları, hatta olumsuz durumlaıı bile daha pozitif algılayıp yorumlayabilir 5. Objeye ve Ortama Bağlı Özellikler; Objeye bağlı özellikleri farklılık, sosyal statü ve etki yönetimi başlıkları altında inceleyebiliriz, Gariplik unsuru, algılanan objenin yeterince net ve açık olmaması ile ilgilidir. Gariplik arttıkça objeyi doğru algılayabilme oıam düşmekte ve hatalar artmaktadır. Örneğin şimdiye kadar müdürlerinin bir odaya toplanıp gizli bir toplantı yaptığını göımeyen bir çalışan, konu hakkında neredeyse hiç bilgi sahibi olmadığı için olayı rutin bir toplantıdan farklı yorumlayıp endişe verici bir durum olarak görebilir Objenin sosyal statüsü algılama sürecim etkiler Örneğin toplumda üst M. Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 95 düzeyde bir göreve sahip kişiler bir ortamda diğer kişilere oranla daha zeki, bilgili, sorumluluk sahibi ve ekonomik yönden güçlü olarak algılanabilir. Ortama bağlı Özellikleri ek bilgi ve çarpıcı olma başlıkları altında toplayabiliriz. Çarpıcı olma, mevcut bir durumdan farklı olma durumu ile ilgilidir Örneğin algılanan objenin yeni olması ya da mevcut bir durumla tutarsızlık göstermesi algılanmasını kolaylaştırır1. Her gün karşılaştığımız iş arkadaşları arasına yeni birisi katıldığında daha kolay algılayabiliriz. Ya da siyah bir zemin üzerinde sarı renklere sahip bir objenin algılanması çok daha çarpıcı olabilir ,. 6 Kişiye Bağlı Algılama Sorunları; Algılayan kişinin yaşadığı sorunları Önyargı, ilk etki, ters etki, hale etkisi, bana benzer etkisi ve kendi kendini yontan kehanet başlıkları altında toplayabiliriz, Önyargı sürekli ve sistematik bir biçimde alınan bilgilerin yanlış yorumlanması sürecidir ve algılamayı yanlış yönde etkiler Örneğin etnik kökenli çalışanların iş ortamında sürekli ön yargı ile karşılanması, o kişinin performansının algılanmasını da olumsuz yönde etkileyebilir İlk etki kişilere bağlı olarak yaşanan bir başka algılama sorunudur. İlk etki, durum, kişi ya da obje hakkında bilgi sahibi olmada elde edilen önyargılı fikirlerdir ve o kişinin sonraki algılanışını yanlış yönlendirebilir Ters etki ise aynı ortamda yer alan diğer kişilerin algılama sürecini etkilemesidir. Örneğin çalışkan bir ast son derece yüksek performans gösteren çalışanlardan oluşan bir firma ortamından müdürü tarafından performansı düşük olarak algılanabilir, Aynı kişi vasat bir çalışma grubunda ise üstün performans gösteren bilisi olarak görülebilir, Hale etkisi bir kişinin her alanda aynı oranda değerlendirilmesi anlamına gelmektedir Örneğin bir çalışanın raporlarını beklenen günlerde teslim etmesi, raporların hatalarla dolu olmasına ragmerTyüksek performanslı bj^çaöhrşscn^îtersK-algnatîmâsmaT"yol açabilir. Ya da iş hayatında son deıece başarılı mr yöneticinin aile yaşamında da iyi bir baba olarak algılanması da hale etkisi ile ilgilidir Bana benzer etkisi ise kişilerin kendilerine benzer özellikler taşıyan insanlara daha olumlu bakması ile ilgilidir ve bu da o kişinin algılanmasını etkiler.. Örneğin aynı üniversiteden mezun oldukları için bir üst astının performansını olduğundan farklı algılayıp yorumlayabilir Ya da bir tepe yöneticisi aynı statüdeki erkek yöneticileri kadın yöneticilere oranla kendi varisi olarak görebilir. Kendi kehanetinin gerçekleşmesini bekleme (self-fulîfîlling prophecy) ise bir başka algılama sorunudur Örneğin bir çalışan sürekli işini kaybedeceği endişesi ve korkusuyla çevresinde gelişen olayları olumsuz yönde algılayabilir, zamanla motivasyonunu kaybedebilir ve gerçekten bir süre sonra ıcınH^n /"If* r\lnhı1ır ^ M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 97 3„ ÖĞRENME KURAMLARI Öğrenme kuramları başlığı altında, Davranışçı Öğrenme Yaklaşımları, Bilişsel Öğrenme Kuramları ve Sosyal Öğrenme Kuramları ile beraber diğer öğrenme yaklaşımları ele alınmıştır . 3.1. Davranışçı Öğrenme Yaklaşımları Davranışçı öğrenme yaklaşımlarının deneysel geçmişi, ilk olarak, “Klasik Koşullama” ilkelerini geliştiren Rus bilim adamı Ivan Petrovich Pavlov ve izleyicisi olan Amerikalı bilim adamı John B Watson’ a dayanmaktadır Başlangıcını Pavlov ve “Klasik Koşullaması”nın yaptığı ve dünya literatüründe S (Stimulus) - R (Response) harfleriyle tanınan ve bizim “uyarı-yanıt” teorileri de diyebileceğimiz bu yaklaşım öğrenmeyi, “bir uyarı alma ve o uyarıya bir reaksiyon-yamt hazır lama” olarak algılamaktadır, Burada, Klasik Koşullama ile Edimsel veya Araçsal Koşullama üzerinde durulmuştur (Luthans, 1992, s il, 208-209; Kaynak, 1995, s, 86-87; Baysal ve Tekaslan, 1996, s. 70-74) 3.1,1. Pavlov ve Klasik Koşullama Pavlov, uyarıcı-tepki ilişkilendirme deneylerinde refleksif davranışların oluşmasında dış uyarıcıların etkili olabileceğini ortaya çıkarmaya uğraşmıştır. Pavlov’un klasik koşullama süreci Tablo 6 l’de gösterilmiştir Tablo - 6.1: Klasik Koşullama Sür esi UYARICILAR TEPKİLER Yiyecek (Koşulsuz Uyarıcı) Salya Salgılanması (Koşulsuz Tepki) Zil Sesi (Koşullu Uyarıcı) Salya Salgılanması (Koşullu Tepki) 98 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Köpeklerde fizyolojik koşullanmayı araştıran Pavlov, “ağız ile mide arasında merkezi sinir sistemi üzerinden gerçekleşen bir bağın bulunduğu” nu kanıtlamaya çalışmıştır.. Bu klasik deney, öğrenme olgusunun öğrenilmesi açısından atılan ilk ve çok önemli bir adım olmuştur Pavlov5un bu deneyinden sonra, Birleşik Amerika’da davranışçılık okulunun kurucusu olan T.. B. Watson da “korkunun klasik koşullama yolu ile Öğrenilebileceği” ne yönelik çahşmalaıda bulunmuştur.. Pavlov, Watson ve izleyicilerinin yaptıkları deneyler ve sonuçlan günümüz iş örgütlerine kadar uzanmıştır, Zaman içinde örgüt bireylerinin de birçok şeye değişik biçimlerde koşullanabilecekleri kabul gören bir olgu olmuştur,. 3 1.2. Edimsel veya Araçsal Koşullanma Birçok öğrenme durumu, klasik koşullanmadan ayrılabilmektedir Deneysel çalışmalarla herhangi bir davranışın öğrenilmesinde her zaman uyarıcının tepki yaratmadığı, çoğu zaman kendiliğinden yapılan davranışlar olduğu ve bu deneme-yanılma türündeki davranışlar sonucunda alanların tekrarlandığı belirtilmiştir. Bu tür koşullanmaya edimsel (çevre üzerindeki etkisi nedeniyle) veya araçsal (ödül alma veya cezadan kaçmaya aracı olduğu için) koşullama denilmiştir Bu yaklaşımda, Thorndike ile B F Skinner ’in “Operant Koşullaması” önem taşımaktadır Edward Lee Thorndike ve soma Burhus Frederic Skinner, Araçsal (Instrumental) ya da Edimsel (Operant) Koşullamayı ortaya koymuşlardır Thorndike, köpekler ve özellikle kediler üzerinde sınama- yanılma yoluyla öğrenme olgusunu araştırmış ve bu öğrenme sürecinde araçsal nitelik gösteren durumları saptamaya çalışmıştır, Hoşa giden yiyeceğin, öğrenmede araçsallık fonksiyonunu yerine getirdiğini gören Thorndike, çalışmalarını ilerleyen yrllarda “insan” üzerinde yoğunlaştırmış ve ulaştığı sonucu, “Etki Yasası” olarak adlandırmıştır. Araçsal Koşullama olgusu, sonraları Skinner tarafından daha anlaşılır hale getirilmiştir Skinner, Thorndike’nin “Araçsal Koşullama” smı “Edimsel Koşullama” olarak adlandırmış ve özellikle kuş deneyleriyle bunu ispata başlamıştır.. Operant Koşullama, öğrenme üzerine kurulmuş ve davranışı belirleyen bir olgu olmuştur. Hayvan ya da insan giderek bir ödül elde edebilmek için (burada yiyecek), edimsel bir yanıt oluşturmak durumunda kalmıştır. M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 99 3.2.. Bilişsel Öğrenme Kuramları Bilişsel kuramcılar genelde öğrenme sürecinde S-R teorilerini kabul etmemektedirler Bunlardan birisi olan Edward C-hace T olman, öğrenmenin, deneme-yamlma deneyimleri ile değil; sistemli ve amaçlı olarak oluşmasına yönelik araştırmalar yapmıştrr Burada, uyarıcı ile tepki arasındaki ilişkilendirmeler bilişsel süreçlerle gerçekleşmektedir Bu fikirlerden oluşan model, “uyarıcı-organizma-tepkı” üçlüsünün ardışrklrğı ile ilgili kılınmıştır (Luthans, 1992, s 210-212; Baysal ve Tekarslan, 1996, s, 76). Gerek Tolman ve gerekse onu izleyenler,öğrenmenin belli bir pekiştirme olmadan da gerçekleşebileceğini ve öğrenme için gözle görülebilir bir çaba göstermeye gerek olmadığına inanmışlardır Bunlara göre, pekiştirme yerine bilginin öğrenme sürecinde nasrl kullanıldığı üzerinde durmak daha önemlidir 3.3. Sosyal Öğrenme Kuramları Bu kuram, Klasik ve Edimsel Koşullama kuramlarının bir uzantısı olarak davranışçı yaklaşımı temsil eder Özelliktedir, Bu kuramda, deneğin çevresindeki tüm diğer canlılar, nesneler ve olaylar uyarıcrları oluşturmaktadır Bellek, düşünme ve karar verme gibi bilişsel süreçler organizma ile temsil edilmektedir Denek biı uyarıcı ile karşılaştığında veya belli bir sonucu elde etmek istediğinde belleğindeki uyarı cı-tepki-sonuç ilişkilendirmeler ini hatırlayıp, kendini doğru sonuca götürecek davranışı seçmektedir. Burada, güdülenme ve kendi kendini pekiştirme Özellikleri ön plana çıkmıştır (Luthans, 1992, s 213-214; Baysal ve Tekarslan, 1996, s.,78; Roberts and Hunt, 1991, s .515-516) 3.4. Diğer Öğrenme Yaklaşım veya Kuramları Diğer öğrenme yaklaşım veya kuramları arasında; “Gestaltçı Okul, Alan Teorisi, J.Piaget, LBruner, R,Gagne ve DAusubell’in öğrenme kuramları” ele alınabilir (Collette ve Chiapetta, 1989; Ayas, Çepni ve Akdeniz, 1993; Ausubel, 1968, s. 4). 3.4.1.. Gestaltçı Okul Amerika’da davranışçılık okulunun popülerlik kazandığı dönemde, Almanya’da aynı dönemlerde “Gestaltçı Okul” ön plana çıkmıştır Max Wertheimer’ e dayandırılan Gestaltçı Okulda, “parçaların önemli olmadığı, ama 100 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ bütünün bir anlam ifade ettiği” düşüncesi vaıdı. Gestaltçı Okul ile Bilişsel Yaklaşım, daha çok “bütün” e yönelik konularda paralel düşüncelere sahip olmuşlardır. 3.4.2. Alan Teorisi Liderlik türlerinin grup ve verimlilik üzerindeki etkilerini ölçmeye çalışan ve yönetsel etkinliklerde “insan davranışları ve duygularının gözardı edilemeyeceğini” ileri süren Kurt Lewin, “Alan Teorisi” ile de öğrenme olgusuna yararlı katkılar sağlamıştır 3.4.3. Piaget’in Öğrenme Kuramı Piaget?in öğrenme teorisine en büyük katkısı, öğrenme ortamında somut (concrete) materyalleri kullanma ve araştırmaya dayalı Öğrenmeyi teşvik etmesidir Piaget insan zekasının biyolojik adaptasyona benzer bir şekilde bir fonksiyon göstereceği teorisi üzerinde durmuştur,, Zeka yeni bilginin zihinde mevcut bilgiye eklenmesinde rol oynar., Öğrenme sürecinde zihin her zaman aktif ve organize haldedir Piaget zihinsel gelişmeyi yaşa bağlı bir süreç olarak görür ve doğuştan yetişkinliğe doğru bir gelişim gösterdiğini savunur. Bu süreçleri kendi içerisinde dört guruba ayırır , 1, Duyusal-edimsel Öğrenme aşaması (sensorymotor): 0-2 yaş arası, 2.İşlem öncesi öğrenme aşaması (pre-opeıational): 2-7 yaş arası, 3 Somut işlemler aşaması (concrete operational): 7-11 yaş arası, 4.Soyut işlemler aşaması (formal operational): 11 ve daha yukarı yaşlar, Her ne kadar Piaget bu basamakları belirlemişse de daha sonra yapılan çalışmalar bunların değişik ülkelerdeki ekonomik, kültürel ve sosyal yapıya göre farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur 3.4.4. Bruner’in Öğrenme Kuramı Bruner’in öğrenme teorisine iki önemli katkısı vardır, Bunlardan biri buluş yoluyla öğrenme diğeri ise kavram öğretimi dir Bruner’in görüşleri özellikle 1960’lı yıllarda ABD’de geliştirilen ve Türkiye’de de modern programlar olarak uygulanan programların temel felsefesini oluşturmuştur Bruner öğrenmeyi aktif bir süreç olarak görmekte ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin öğrencinin aktif katılımı ile gerçekleştirilmesini önermektedir Bruner?in bu yaklaşımı öğrenmenin tanımına da yeni bir boyut getirmiştir, Ona göre öğrenme ancak buluş yoluyla gerçekleşir Çünkü, bu yaklaşım düşünme, M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 101 deneme ve bulmayı esas alır. Bu süreçte bilgiyi kendi çalışmalarıyla bulan Öğrencilerde kendine güven duygusu gelişir Bruner’in kavram Öğretimi yaklaşımı ise, öğrenmeyi öğrencilerin çevrelerindeki objeleri, olayları ve karmaşrklıklarr organize edebilmelerine yarayan bir süreç olarak görür Esasında, kavramlar karşılaşılan değişik durumları ve nesneleri benzerliklerine ve zıtlıklar ma göre gruplandırdığımızda grupların her birine verdiğimiz adlardır. Yeni karşılaşılan durumların bu kavram gruplarından uygun oîan birine, insan düşünme süreci tarafından yerleştirilmesi olayı kavram yapılandırmanın temelidir 3.4,5 Gagne’nin Öğr enme Kur amı Gagne’nin katkısı, bir konunun öğrenilmesi için ders amaçlarının Öğrencilerde meydana gelecek davranış değişiklikleri cinsinden yazılmasını savunmasıdır. Bu görüşe göre en sonunda ulaşılması istenen ana amacı en başa ve ona ulaşmak için diğer alt amaçlan hiyerarşik bir şekilde basitten karmaşığa doğru sıralamak en önemli noktadır Bunun yapılabilmesi için, Gagne iki temel sorunun sorulması gerektiğini savunur: l.Eğitim-öğretim süreci sonunda öğrencinin ne bilmesini veya ne yapabilmesini istiyorsunuz? 2 Bu sonuca ulaşabilmek için Öğrenci neleri bilmek ve yapabilmek zorundadır? Bu sorulara verilecek cevaplardan bir öğrenme hiyerarşisi oluşturulmalıdır.. Gagne’ye (1970) göre öğrenme birbiriyle ilişkili sekiz kategoriden oluşan bir süreçtir En karmaşık öğrenme çeşidi olan problem çözme hiyerarşinin en başında, en basit öğrenme olan işaretle öğrenme (signal learning) hiyerarşinin en sonunda yer alır. Bu sekiz öğrenme kategorisi şunlardrı : 8, Problem çözme (Problem solving) 7. Kural öğrenme (Rule learning) 6 Kavram öğrenme (Concept learning) 5. Ayırt ederek öğrenme (Dıscrimınation learning) 4 Sözel öğrenme (Verbal learning) .3. Zincirleme öğrenme (Chain Learning) 2 Uyanm-tepki ile öğrenme (Stimulus-response learning) 1 İşaretle öğrenme (Signal learning) DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 102 3 .4.6. AusubeFin Öğr enme Kur amı Ausubel’in öğrenme kuramının temelini, Öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör öğlencinin mevcut bilgi birikimidir Bu ortaya çıkarılıp ona göre öğretim planlanmalıdır, cümlesi özetlemektedir Ausubel’e göre öğrenmenin çoğu sözel olarak gerçekleşmektedir .. Ona göre Önemli olan öğrenmenin anlamlı olmasıdır Buluş yoluyla öğrenme her zaman anlamlı olmayabilir, Bunun aksine sözel öğrenme, eğer etkin bir şekilde uygulanırsa anlamlı olabilir,. Yani, sözel öğrenme buluş yoluyla öğrenme kadar Önemlidir,, Ausubel sözel öğrenmenin buluş yoluyla öğrenmeye göıe bir avantajını da şöyle savunmaktadır: Eğer sözel öğrenme etkin yapılabilirse kısa sürede birçok bilgi anlamlı bir şekilde öğrenciye kazandırılabilir, Ausubel’deki anlamlı sözel öğrenmenin psikolojik esasları çok kısa olarak şu noktalarda özetlenebilir: l,Yeni öğrenilecek olan kavram, bilgi ve ilkeler önce öğrenilmiş olanlarla ilişkilendirildiğinde anlam kazanır, Öğrenci zihninde bu ilişkileri kuramazsa konuyu kavrayamaz. 2 Her bilgi ünitesi kendi içinde bir bütün oluşturur. Bu bütünde belirli bir düzende sıralanmış kavramlar, kavramlar arası ilişkiler vardır Öğrenci bu düzeni anlayamazsa ve yeni konunun ilişkilerini göremezse konuyu kavramakta güçlük çeker .. 3 Yeni öğrenilecek konu öğrenci açısından kendi içinde tutarlı değilse veya öğrencinin önceki bilgileriyle çelişiyorsa öğrenci konuyu kavramakta ve benimsemekte güçlük çeker, 4 Bilişsel içerikli bir konuyu öğrenmede etkili olan zihin süreci tümdengelimdir.. Öğrenci kendine verilen bir kuralı özel durumlara başarıyla uygulayamıyorsa onu kavramamıştır. 4. ÖĞRENME İLKELERİ Öğrenmenin temel ilkesi, ödül ya da ceza uygulamaları ile herhangi bir davranışta bulunma olasılığını değiştirme sürecidir, Ayrıca, uyarıcının frekansı (sıklığı), başan ile ödüllendirme arasında geçen zaman aralığı, eski bilgilerin değiştirilme güçlüğü ve öğrenme çabası da önemlidir (Hicks, 1979, s, 156-157) Öğrenme ilkeleri kapsamında öğrenme eğrileri, parçanın ve bütünün öğrenilmesi, sönme ve körleşme (davranışın unutulması), kendiliğinden geri gelme veya yeniden elde etme, uyarıcı veya tepkinin genelleştirilmesi, ayrım yapma ve pekiştirme konuları üzerinde durulmuştur (Freedman, Sears ve Calsmith,1993,s 625; Baysal ve Tekarslan,1996,s 80-84; Kaynak, 1995,s,93-97) M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 103 4.1. Öğrenme Eğrileri Öğrenilen davranışın, deneyim ve uygulama ile kendini gelişiiımesi yadsınamaz bir olgudur. Bunun sağlanmasında ise geliştirilmiş olan öğrenme eğrileri yararlı olarak kullanılabilmektedir. Öğrenme eğrilerinde dikey eksende ölçülen performans; yatay eksende ise alıştırma zamanını gösteren tekrarların ya da deneyimlerin sayısı yer almaktadır Öğrenme eğrileri kapsamrnda Azalan Verim Eğrisi, Artan Verim Eğrisi, S Eğrisi, Öğrenme Platosu (Düzlüğü) Eğrisi ve Beceri Edinme Eğrisi konuları ele alınmıştır, 4 1.1, Azalan Verim Eğrisi Bu eğri, pratikte en fazla gözlenen “edinme” olgusunu yansıtmaktadır Genelde öğrenci, alıştırma (denemeler veya zaman) boyunca elde edeceği yeni bilgiler, ya da öğrendiğini geliştirebileceği alıştırma ve deneyleıle performansını artırır,Ancak, artık öğrenmenin sınırlarına yaklaştığında ve fizyolojik sınırlara ulaştığında, performansım artıramayacaktır, Yani, ilk denemelerde performans giderek hızla artmakta iken, sonraları bu hız azalıp düşmektedir, Eğri, bu nedenle azalarak yükselen bir eğim verecektir.. İşletmelerde gözlemlenen ve monoton ya da rutin olarak tanımlanan işlerle ilgili öğrenme-performans ilişkisi için bu eğri tipiktir. 4.1,2, Artan Verim Eğrisi Artan Verim Eğrisi, azalan verim eğrisinin tam tersi bir yapıda olup, artarak yükselen bir eğim izlemektedir. Artan Verim Eğrisi, fâzla karşılaşılan bir eğri tipi olmamakla beraber, özellikle örgütlerdeki üst kademelerle ilgili görevler açısından bir Örnek oluşturabilir. Özellikle Ar-ge ve pazar araştırmaları görevlerinin üstlenileceği kurmaylık, mühendislik ve gelişmiş teknoloji öngöıen işlerin söz konusu olabileceği edınme-öğrenme-perförmans ilişkilerini simgelemesi açısından geçerlidir 4.1.3 S Eğrisi S eğrisi, azalan ve artan verim eğrilerinin bir karışımı niteliğindedir. Görev ya da öğrenilecek iş, azalarak yükselen öğrenme eğrisi ile artarak yükselen öğrenme eğrisinin bir araya gelmesi biçiminde olursa, o iş veya görevi yapacak kişinin S şeklinde bir öğrenme performans ilişkisi içine girmesi yararlı olabilir."Bu eğrinin kullanımı, çok beceri gerektiren teknik işlerde daha yaygındır. 104 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 4,1,4.. Öğrenme Platosu (Düzlüğü) Eğrisi Öğrenme, belli bir hızda ilerlerken, biı nokta oluşur ki, burada hiçbir yeni şey öğren ilmeyebil ir Öğrenme platosu (düzlüğü) eğrisinin kapsamına giren işler genelde, fazla bilgi gerektirmeyen, ama daha çok sabır isteyen türlerden oluşur ve özellikle kariyer planlaması ile ilgili literatürde “ölü sonlu” işler olarak tanımlanabilir Öğrenme platosunun tipik bir örneği sekreterlik işleridir Buradaki monotonluğu kırmak için hobiler geliştirilmesi, iş genişletilmesi ve iş zenginleştirmesi gibi tekniklerin kullanılmasına yönelindiği gözlemlenmektedir Bu eğriye uyan işler arasında, önü tıkanmış olan ve mesleki kariyeri açısından artık ilerlemeyecek olan bazı orta ve üst kademe yöneticileri de örnek gösterilebilir, 4.1,5.. Beceri Edinme Eğrisi Beceri edinme eğrisi, en karmaşık öğrenme şeklini göstermekte olup, diğer eğrilerde söz konusu edilen fikirlerin kombinasyonu özelliğini taşır, Bu eğri, platodan sonra artan bir etkinlik gösterir Bu eğri ile ilgili olarak araba kullanma becerisi örnek olarak verilebilir, Bu beceride birey giderek yetkinleşir ve araba sürmeye ara verse bile tekrar başladığında bu beceriyi kısa zamanda hatırlaması mümkündür . Öğrenme eğrilerinin işletme örgütlerinde uygulanması aşağıdaki hususlar ile yakın bir ilişki içindedir : <£ Öğrenilecek iş ne kadar az bilmiyorsa, başlangıçta ilerleme o kadar az olur, sonra yavaş yavaş artar, Öğrenilecek İş konusunda Önceden bilgisi olanlar ilk başlarda hızlı ilerleme kaydederler, sonra yavaşlarlar <S> Karmaşık becerilerin öğrenilmesinde, uzun veya ktsa belli bir süre ilerleme aynı düzeyde kalır (plato eğrisinde olduğu gibi) Sonra öğrenmede ilerleme kaydedilir Bu tür işlerin öğrenilmesinde ilerlemede duraklama birden çok kez yaşanabilir, 3> Öğrenmenin en üst düzeyine ulaşıldığında ilerleme yavaşlar ve çok az ilerleme kaydetmek için çok deneme yapmak ger ekebilir M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 105 4.2. Parçanın ve Bütünün Öğrenilmesi Öğrenme ile ilgili ilkeler, bilimsel kural ve yasalarla birİikte eğilim, genelleme ve deneyimlere de dayandırılır Süreç sübjektif olduğu için, öğrenmede başarı büyük ölçüde öğrenciye ve öğrenilecek materyalin niteliğine bağlı olacaktır, Genelde “bütünün” öğrenilmesinde motivasyonun daha yüksek ve “parçanın” öğrenilmesinde motivasyonun daha düşük düzeyde gerçekleştiği kabul edilir Ancak, eğer bir görev parçalar halinde öğrenilecekse; örneğin A, B ve C parçalarından oluşan bir görev konusu olsun, bu durumda öğrenme sürecinin aşağıdaki gibi düzenlenmesinde yarar vardır: ■ A’ yı Öğren, sonra A’ nın alıştırmasını yap, ■ B’ yi Öğren, sonra A ve B’ nin birlikte alıştırmasını yap, ■ C’ yi öğren, soma A,B ve C’ nin birlikte alıştırmasını yap Bu şekilde, bütünün “sonraki parçaları” öğrenilirken, baştaki parçaların unutulmaması sağlanmış olur 4.3. Sönme ve Körleşme (Davranışın Unutulması) Koşullanmış tepkinin geliştirilmesi olgusundan hareketle oluşturulmuş olan bu öğrenme ilkesinde, işletme örgüt yapılarında uygulanan ödül veya ceza sisteminin süreklilik esası ön plana çıkarılmaktadır,, Öğrenme-edinme süreçlerinde körleşme, çoğu kez öğrenmeye neden olan doğal uyarıcının ortadan kalkması sonucu oluşmakta olup, Pavlov’ un deneyleri ile de ilişkilendirilmektedir Bu durumda koşullanmamış doğal uyarıcı ortadan kalktığı zaman, ona bağlı olarak Öğrenilmiş olan koşullanmış uyarıcının yaptırımı da körleşerek ortadan kalkabilmektedir, 4.4. Kendiliğinden Geri Gelme veya Yeniden Elde Etme Örgüt bireylerinin koşullan tepkileri bir süre pekiştirilmezse, bu tepkilerde bir sönme veya körleşme olacağı daha önce belirtilmişti Sönme veya körleşme ihtiyatla izlenmesi gereken bir olgudur Çünkü sönerek veya körleşerek uykuya yatmış koşullanmış pekiştirici (Pavlov’ un örneğindeki zil) zaman süreci içinde kendiliğinden ve bu kez daha şiddetli olarak geri gelebilir, ya da organizma tarafından yeniden kazanılabilir Bu duruma “kendiliğinden yeniden elde etme” olgusu denilmektedir, İşletme örgütlerinde geçerlilik taşıyan sönme veya körleşme dönemlerinde koşullu tepki tamamen kaybolmamakta, ancak bastır ılmaktadır 106 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 4.5. Uyarıcı veya Tepkinin Genelleştirilmesi Örgüt bireylerinin, uyarıcr veya tepki genellemesi yapmaları doğal bir durumdur Gerek uyarıcı, gerekse tepkinin genelleştirilmesi işletme örgüt yöneticileri açısından önemli olup, örgüt bireylerinin yeni durumlara uyumlarında da işlevsel olarak kullanılabilir. Uyarıcı veya tepkinin genelleştirilmesi ilkesi, örgüt bireylerinin öğrenmeleri açısından da çok önemlidir Örgüt bireyinin kendisini herhangi yeni bir duruma adapte etmesi ancak, bu ilke sayesinde olanaklı bulunmaktadır Birey işletme içinde bulunduğu sürece değişen koşullara, kendisine verilen benzer işlere, söz konusu ilke üzerinden uyum sağlamakta, böylece amaç yönelimi aynı kalabilmektedir 4.6. Ayrım Yapma Burada, uyarıcı veya tepkinin genelleştirilmesinin tersi bir uygulama söz konusudur Yani benzerlikler yerine, farklılıklar esas alınmaktadır , Örneklemek gerekirse; Pavlov deneyinde, köpeğe zil sesi ile birlikte bir düdük çalarak et verirsek ve ikinci bir alternatif olarak zil sesi ile birlikte el çırpıp ve sonrasında et vermezsek, köpek bit süre sonra zil sesi el çırpma bileşimine herhangi bir yanıt vermeyecektir.. Bir başka yaklaşımla el çırpma ile düdük sesi arasında bir ayırım yapacaktır Deneyi, zil sesini bütünü ile aradan çıkararak ve koşullanmış uyarıcı olarak düdük çalma ve el çırpma olayım alarak da yapabiliriz, Düdük sesinde eti alacak olan hayvan, el çırprldığmda et bulamayınca, her iki şık arasında ayrım yapmayı ve birine yanıt vermemeyi öğrenecektir Bu durum, işletme örgüt yapılarında da gündem oluşturabilmektedir. Herhangi bir yönetici, üretim kalitesi, verimlilik ve etkinlik gibi ölçülerle işgörenler arasında bir ayrım yapıp, olumlu gördüklerini pekiştirip, diğerlerini ise uyarı veya ceza yoluyla pekiştirmeyebilecektir 4.7. Pekiştirme İşletme yöneticileri, ödül ve ceza sistemi kurup; örgütsel amaçlara uygun olarak gelişme gösteren davranışları pekiştirme yoluna gidebileceklerdir, Öğrenme ilkeleri arasında önemli bir yeri olan pekiştirme olgusu, kuramsal düzeyde ilk olarak Thorndike’ nin “Etki Yasası” nda ele alınmıştır Bilişsel Yaklaşımı benimseyen davranış bilimcilerince de kabul gören birtakım esaslara sahip olan bu yaklaşım, doğrudan pekiştirme olgusunun söz konusu olmadığı, “gizli öğrenme” ile de desteklenebilmelidir, Pekiştirme, M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 107 işgör enler in davranışları öğrenmelerinde etkili bir ilke olarak, nesnellikten çok eylemsel bir özellik göstermektedir. Pekiştirici türleri olarak; “olumlu-olumsuz pekiştiriciler, dışsal ve içsel pekiştiriciler, birincil ve ikincil (öğrenilmiş) pekiştiriciler” sıralanabilir 5. ÖĞRENME STRATEJİLERİ Bilişsel öğrenme kuramları, öğrenen kişinin,__öğrenme sorumluluğunu yüklenmesi"ve öğrenmeye etkin olarak katılması gereği üzerinde durmaktadırlar Bu nedenle bu alandaki çalışmalar, son yıllarda öğrenme stratejileri üzerinde yoğunlaşmıştır. Öğrenme stratejisi, "Öğrenen kişinin öğrenme sırasında gerçekleştirebileceği ve onun kodlama sürecini etkilemesi umulan davranışlar ve düşüncelerdir (Weinstern ve Mayer. 1986, s, .316) Öğrenme stratejileri., belleğe yerleştirme ve geri getirme gibi bilişsel stratejileri ve bilişsel stratejileri yönlendirici yürütücü biliş süreçlerini kapsayan, Öğrenenin Öğrenmesini etkileyen, öğrenen tarafından kullanılan davranış ve düşünme süreçlerine işaret etmektedir (Arends, 1988, s 134), Öğrenciler, öğrenmeyi gerçekleştirmek amacıyla belirli davranışsal ve düşünsel -süreçleri gerekserler Örneğin; bir okuma materyalinin ana düşüncelerini bulmak, özetlemek ve not alma gibi. Bu görevleri başarı ile yerine getirebilmeleri, öğrenme işine en uygun birkaç stratejinin kullanımına bağlıdır Öğrenme stratejileri "Öğrencinin kendi kendine Öğrenebilmesi için kullandığı işlemlerdir. Kendi öğrenmesini sağlayabilen öğrencilere, "stratejik öğrenenler" (Strategic Learners), "bağımsız öğrenenler" (Independent learners), "özdüzenleyici Öğrenenler" (Self-regulated learners) gibi adlar verilmektedir Arends’a göre öz-düzenleyici öğrenenler aşağıda sıtalanan işlevleri yerine getirebilirler : 1 Belirli bir öğrenme durumunu doğru olarak tanımlama, 2,Öğrenebilmesi için gerekli en uygun öğrenme stratejisini seçme, 3,Stratejinin ne derece etkili olduğunu izleme, 4,Öğrenmeyi başarmcaya kadar güdülenmiş olarak yeterli çabayı gösterme. Araştırmalar okuma materyalini etkili bir biçimde okuyanların öğrenme stratejilerini kullandığını ortaya koymaktadır Bir stratejik okuyucu, öğrenme ortamında hangi öğrenme stratejilerini kullanacağına karar verir, onları etkili bir biçimde değerlendirir ve gerektiği zaman stratejilerini değiştirir ya da uyarlar iyi ile kötü okuyuclılar,üzexine__>^pi^^a|iirmâraFÖğrrenme-stratejileri açısından birkaç önemli farklılığı ortaya koymuştur Bu araştırmaların sonucuna göre, iyi 108 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ okuyucular daha fazla öğrenme stratejilerine sahiptirler Bunlar, ne yapmaları gerektiği anımsatrlmadığmda, büyük olasılıkla kendiliğinden uygun öğrenme stratejilerini kullanırlar. Örneğin; stratejik bir-öğlencinin amacı, okuma materyalini anlamak ise. daha yavaş ve düşünerek okut; amaç bir durumu bulmak ise göz gezdiril. Öğrenme stratejileri yazarlar tarafından farklı sınıflandırılmaktadır Gagne ve Driscoll öğrenme stratejilerini, beş ayrı sınıflama yaparak incelemişlerdir; “1,dikkat stratejileri, 2 kısa süreli belleği geliştirme stratejileri, 3 kodlamayı artırma stratejileri, 4,geri getirmeyi artırma stratejileri, 5 izlemey Öne İtme stratejileri”, Öğrenme stratejileri konusunda kapsamlı çalışmalar yapan Mayer ise öğrenme stratejilerini sekiz sınıfta toplamıştır; “1 temel öğrenme durumları için tekrarlama stratejileri, 2..karmaşık öğrenme durumları için tekrarlama stratejileri, .3 temel öğrenme durumları için anlamlandırma stratejileri, 4 karmaşık öğrenme durumları için anlamlandırma stratejileri, 5.temel Öğrenme durumları için örgütleme stratejileri, 6 karmaşık öğrenme durumları için örgütleme stratejileri, 7..kavramayı izleme stratejileri ve 8,.duyuşsal ve güdüsel stratejiler”,, 6. ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK Öğrenmenin amacı kişiye, konuya veya şartlara bağlı olarak değişir Bununla beraber bir takım genellemeler yapmak mümkündür, İhtiyaçlarımızı karşılamak, etkinliğimizi arttırmak, koşullara daha iyi. uyum sağlayabilmek, potansiyelimizi tümüyle kullanmak gibi sebeplerle bilgi, beceri ve davranışları kazanmak isteriz Bazılarımız sahip oldukları kısıtlı bilgiyi kolaylıkla kullanabilirken bazılarımız daha fazla birikime sahip olmalarına rağmen bilgilerinden gerektiği gibi yararlanamaz hatta bilgiyi aynı düzeyde kullanabilecek iki kişiden birisi bunu yaşamının doğal bir parçası haline getirirken diğeri sadece mecbur kalınca kullanır veya hiç kullanmaz Deneyim olamadan bilgi beceriye dönüşmez Öte yandan bilgiye dönüştürülemeyen deneyim tarihi tekerrür ettirir Deneyim düşüncenin,düşünce ise eylemin çocuğudur, En kısa zamanda elde ettiğimiz en basit bilgileri bile belirli süreci tanımlayarak Öğreniriz, Ana, baba, öğretmen veya yöneticinin öğrenme sürecine katkısı, “öğrenme sürecini kolaylaştırmak; psikolojik destek; yöntem ve araç seçimi” olmak üzere üç gruba ayrılabilir “Ne kadar bilirsen bil,0 söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır” özdeyişinden hareketle, öğreten konumdakiler şu hususlara dikkat etmelidirler; “konunun geniş bir alanı M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 109 kapsayan temel bilgilerini Özetlemek, konunun amacını ortaya koymak, öğrenenin konuyu anlaması için gerekli bilgileri eksiksiz vermek, öğrenenin kapasitesini aşacak fâzla ayrıntılardan kaçınmak”. Davranışlarımızı belirleyen ilk faktör ihtiyaç ise, İkincisi başarıdır Yani, çabalarımız başarılı olduğunda ihtiyacımızın karşılanacağını, başarısız olduğumuzda ise, doğrudan veya dolaylı bir bedel ödeyeceğimizi bilirsek çaba gösteririz Hepimizin doğamızdan gelen bir öğrenme dürtüsü veya daha net bir ifâdeyle Öğrenme arzusu vardır, Örneğin bir teknisyen parçanın takılacağı makinenin nasıl çalışacağını veya ürettiği parçanın makine içindeki rolünü bilmezse başarılı olamaz, Öğretilen konu öğrenme sürecinin başında ve sonunda özetlenmelidir, Beynin yaratıcı ve mantıksal fonksiyonları (resimler ve şekiller kullanmak, grafikler kullanmak, çok renkli kullanım, çarpıcı örnekler kullanmak) birlikte kullanılmalıdır, Mizahın öğrenmenin etkinliğini arttıracağı unutulmamalıdır, Anlatım öğrenenin kapasitesine uygun olmalı, aktif katılım sağlanmalı ve başarma arzusu canlı tutulmalıdır(www gata edu tr), ^DAVRANIŞSAL ÖĞRENME KAVRAMLARININ ' İŞLETME ÖRGÜTLERİNDE UYGULANMASI Davranışsal öğrenme kuramlarının günlük yaşamda kullanılması ile çeşitli davranışların edinilmesi veya değiştirilmesi mümkündür, İşletme Örgütlerinde davranışsal öğrenme kavramlarının ışığında örnek alma, taklit gibi gözlemsel öğrenmeye dayalı yöntemlerle; işe alıştırma veya işbaşında eğitim gibi etkinlikler daha kolay olarak yerine getirilebilmektedir Davranışsal öğrenme kavramlarının işletme örgütlerinde uygulanmasında edimsel koşullanmayı temel alan FLuthans’m “Örgütsel Davranış Modeli” ile “Sosyal Öğrenme Kuramı” bu anlamda Önemlidir (Baysal ve Tekarslan, 1996, s. 90-92). . Fred Luthans’m Örgütsel Davranış Değiştirme Modeli, genelde aşağıdaki aşamaları kapsamaktadır: ■ İyi performans için gerekli davranışın belirlenmesi * Zaman tabloları veya zaman örneklemesi kullanılarak gerekli davranışın gücü veya sıklığının belirlenmesi. ■ Davranışın işlevsel olarak incelenmesi ■ Örgüt personeline istenen davranışları yaptırabilmek amacıyla müdahale tekniklerinin (ödül veya ceza sistemlerinin) belirlenmesi, ■ Sonuç ve değerleme 110 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Sosyal Örgütlenme Kuramı ise; model alma ve kendini yönetme teknikleri oluşturularak, özellikle eğitim programlarının düzenlenmesi ile ilgilidir Sosyal Örgütlenme Kuramı, genelde aşağıdaki aşamalar ile ilgilidir: ■ Model alma; genellikle istenen davranışı gösteren bit film kullanılır.. ■ Rol oynama; eğitime katılanların pratik yapmaları sağlanır, ■ Sosyal pekiştirme;başkalarından gelen takdir ve övgü bireye duyurulur veya herhangi bir ödül uygulanabilir * Eğitim transferi; eğitim programında Öğrenilen davranışın iş ortamına aktarılması ve uygulamalarla tekrarlanması eylemi söz konusudur, Öğrenme ve yönetsel uygulamalar ile ilgili olarak, Mc Gee’ nin önerileri önemlidir Mc Gee, işletme yöneticilerine aşağıdaki önerilerde bulunmuştur (Hicks, 1979, s 158-159): 1 .Doğru gördüğünüz tepkileri mümkün olduğu kadar çabuk ödüllendiriniz 2. Öğrenene kendi tepkilerinin sonuçlarına ilişkin bilgiyi mümkün olduğu kadar krsa bir zamanda veriniz, 3,Öğrenim tecrübelerini mümkün olduğu kadar gerçek hayatla bağdaştırınız. 4 Öğrenenin öğrendiklerini hazmetmesi için öğretimi aralıklı yapınız 8. ÖĞRENEN ÖRGÜTLER Öğrenen örgütler başlığı adı altında öğrenen örgüt kavramı, kapsamı ve önemi, Öğrenen örgütün ilkeleri ve Öğrenen örgüt felsefesi ile geleneksel Türk işletme yöneticiliği ayrışması konulan ele alınmıştır 8.1. Öğrenen Örgüt Kavramı, Kapsamı ve Önemi Bilgi toplumunun bir gereği olarak görülen öğrenen örgüt kavramı aşağıdaki gibi farklı yaklaşımlarda tanımlanabilecektir: ■ Öğrenen örgüt, örgütteki faaliy etler in daha iyi bilgi ve anlamayla geliştirilmesi sürecidir (Fiol and Lyles, 1985, s. 73). ■ Öğrenen örgüt, geleceğini oluşturma kapasitesini durdurmadan genişleten bir örgüttür (Senge, 1996, s.. 23).. ■ Öğrenen örgüt, hataların saptanıp, bu hataların düzeltilmesi sürecinin etkin .şekilde işletilebildiği örgüt tipidir (Agryis, 1977, s. 87) M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 111 ■ Öğrenen örgüt, gerekli bilgiyi örgüt içrnde yaratıp, elde ederek veya başka yerden transfer ederek, Örgütsel davranışın bu yeni bilgiye göre şekillendirilmesi yeteneği ile ilgilidir (Garvin, 1993, s. 30) ■ Öğrenen örgüt, kendi gücünü keşfeden ve bunu kullanabilen örgüttür (Fındıkçı, 1996, s 53) ■ Öğrenen örgüt, kişinin kendini geliştirmesine hizmet eden örgüttür, ■ Öğrenen örgüt, işgör enlerin kapasitelerini gerçekten arzu edilen sonuçlar elde etmek için büyüttükleri, yeni ve geniş zihinsel modellerin geliştirildiği, ortak vizyonun oluşturulduğu ve işgör enlerin birlikte öğrenmeyi öğrendikleri Örgüttür ■ Bilgi toplumunun bir gereği olarak görülen Öğrenen örgütler, bilginin oluşumu için insan kavramı üzerinde şekillenmektedir. Bu ise insanın kendini tanıyıp-geliştirmesi için gerekli sistemlerin oluşturulmasıyla mümkündür Kendini tanıyan insan, yaşadığı ortamda ne tür değişiklikler yapabileceğini görebilecektir Bu ise, örgüt bireyinin sürekli bir öğrenme sürecinde yaşamasına yol açabilecektir ■ Öğrenen örgüt, örgüt bireylerine, Örgüt ve kendileri için önemli olanın sürekli olarak aydınlatılması ve mevcut durumun tam olarak kavranması için gerekirse kendi kendilerini sorgulayabilme yeteneğini kazandıran bir tekniktir Örgüt biteyinin kendine yönelmesi, kendinden, kendi eksikliklerinden yola çıkması, başka sorumlular aramadan kendini düzeltmeye çalışması, sistem içindeki yerini ve rolünü gözden geçirmesi, tüm yaşamında daha iyi olmak için gereken çabayı göstermesi, eskiyen bilgilerini yenilemesi, bilgi üretimine katkıda bulunması kısaca kendini geliştirmesi gereklidir, Böylece kendini geliştiren birey, her bilgi için değil, kendine gerekli bilgi ve beceriler için çaba harcayan ve güncelliği kalmamış bilgileri kolayca aşabilen birey olmaktadır (Fındıkçı, 1996, s 27) Öğrenen Örgütlerin Önemi, bireyler gibi örgütlerin de kendini geliştirmesini, yaşam boyu süren bir süreç olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu da içinde yaşadığımız bilgi çağının önemli bir kavramı olan bilgi eskimesi kavramı ile mücadelede etkili olarak kullanılabilecek bir araç olacaktır Gerçek öğrenme, insan olmanın temelini oluşturur Öğrenmeyle kendimizi yeniden yaratırız. Öğrenmeyle, şimdiye kadar hiçbir zaman yapamadığınıız bir şeyi yapabilme yetisine ulaşabiliriz Öğrenmeyle dünyayı ve onunla ilişkimizi yeniden kavrarız ve biçimlendiririz Öğrenmeyle, hayatın üretme sürecinin bir parçası olma kapasitemizi genişletiriz Her insanda bu tür öğrenmeye karşı derin bir açlık vardır (Senge, 1996, s 22 - 23). 112 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Öğrenen örgütlerin önemi, bu örgütlerin kendi geleceklerinin oluşumunda daha aktif bir rol almalarından gelmektedir Örgütler için sadece ayakta kalmayı sağlamak değil, kendi geleceğini üretmek de önemlidir, Bu, örgütün sadece bir şey üretmesi değil, belli özelliklere sahip bir şeyler üretmesidir, Bunu yapmak ise örgütte çalışanların kendileri için derinden önem taşryan bir şeyi başarmak için çaba göstermelerine bağlıdır, İşte bu ortak vizyonla mümkündür (Collins ve Porras, 1997, s 4) Öğrenerek kendini yenileyen, değişen ve güncel olabilmeyi başaran öğrenen örgütler amaçlarına daha kolay ulaşmakta, Örgütsel yaşamda uygulamak istediklerini daha kolay hayata geçirebilmektedirler (Özgen ve Türk, 1996, s,.7375; Özgener, 1998, s İ 17) Öğrenen organizasyon esasında aşağıdaki temel konularda yetenekli hale gelmiş bir organizasyonu ifade eder (Garvin, 1993:81): Sistematik Sorun Çözme:Bu yetenek organizasyonun sistematik olarak data toplama, sorunu analiz etme, istatistik yöntemleri kullanarak datayı düzenleme ve yorumlamayı kapsamaktadır, Bu yetenek özellikle Toplam Kalite yaklaşımının önemli bir boyutudur Yeni Yaklaşımları Deneme. Yeni bilgileri test etme, deneme ve sonuçlarını tartışmaya açık olmayı ifade eder, Gecmis Deneylerden Öğrenme: Başarılı veya başarısız, geçmişte yaşanan her tecrübenin sistematik olarak analiz edilmesi, nedenlerinin bulunmasr ve ulaşılan sonuçların kullanılmasını kapsar, Bu İşi En İyi Yapanların Tecrübelerinden ve Başkalarından Öğrenmek: Bu yetenek kıyaslama (benchmarking) ile ilgilidir Kıyaslamayt, örgütsel yaşamm bir parçası yapmış olan organizasyonlar, Öğrenen organizasyonlarda Bilginin Hızla ve Etkin Bir Şekilde Kullanılması: Geliştirilen bilginin tüm ilgililerce paylaşılmasını sağlama ve üretilen mal ve hizmetlere aktarabilme yeteneğidir, 8.2. Öğrenen Ör gütün İlkeleri Öğrenen bir örgüt, insanların kendi gerçeklerini nasıl yaratacaklarını ve değiştirebileceklerini keşfettikleri bir yerdir. Bunu gerçekleştirmek için temelde bir zihniyet değişikliğini gerçekleştirmeye yarayacak olan, birtakım ilkelere gereksinim duyulmaktadır Bu ilkeler; “sistem düşüncesi, bireysel ustalık, zihinsel modeller, ortak vizyon ve ekip halinde öğrenme” şeklinde sıralanabilir, M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 113 8.2.1. Sistem Düşüncesi Sistem denildiği zaman belirli parçalardan oluşan bir bütün anlaşılmaktadır. Sistemde önemli olan bütünü meydana getiren parçaların kendilerine özgü işleyişlerinin bulunması, fakat her birinin etkinliğinin bir diğerine bağlı olmasıdır İşte sistem yaklaşımı bütünü oluşturan parçalan ve bunların birbirleri ile olan ilişkilerini bir arada incelemektedir (Şimşek, 1997, s 97) Sistem yaklaşımının işletme yönetimi yaklaşımına kazandırdıkları arasında; örgütsel yapıdaki önemli parçaların ve bu parçalan birbirine bağlayıp, örgütsel amaçların başarılması doğrultusunda uyum kazandıran süreçlerin neler olduğunun incelenmesi ayrı bir yer tutmaktadır (Erdoğan, 1994, s.54-55) Bütünü görme disiplini olan sistem düşüncesi, öğrenen örgüt için yadsınamaz bir önem taşır, Açık sistem yaklaşımı, “parçalan görmekten bütünü görmeye, insanları çaresiz tepkiciler olarak görmekten kendi gerçeklerine şekil veren aktif katılımcılar olarak görmeye, bugüne tepki göstermekten yarını yaratmaya doğru bir zihniyet değişimi” ile ilgilidir Gerçekten açık sistem düşüncesinin özü, bir zihniyet değişikliğinde yatmaktadır Bu da doğrusal sebep-sonuç zincirlerinden çok karşılıklı ilişkileri kavramak ve anlık resimlerden çok, değişim süreçlerini kavramakla mümkün olmaktadır (Şahin, 1996, s.,2) 8.2.2, Bir eysel Ustalık Öğrenen örgütte, bireysel bilgiyi işletme örgütünün bütününe yayabilecek bir sistem gereklidir (Nonaka, 1997, s.,27). Bireysel Öğrenme, işletme örgütünün öğrenmesini garanti etmez,. Ancak, bireysel öğrenme olmadan da örgütsel öğrenme meydana gelmez Bireysel ustalık, Örgüt bireyinin hayatına entegre edildiği takdirde, temelde yatan iki hareketi içinde barındırır, İlki, Örgüt bireyi için önemli olanın sürekli olarak aydınlatılması; İkincisi, mevcut geçerliliğin gittikçe nasıl daha açık olarak görülebileceğinin sürekli olarak öğrenilmesidir (Senge, 1996, s,157-158) Örgüt bireyi, vizyonu ile geleceğini yaratabilir Vizyonu olmayan birey, geçmişin altında şimdiyi kullanır ve geçmişin aynısı olan bir gelecek yaratır (Cüceloğlu, 1996, s 94). Vizyon ile mevcut gerçekliğin net bir resminin yan yana getirilmesi, yaratıcı gerilimi doğurmaktadır Bireysel ustalığın özü, örgüt bireyinin, gerek örgüt içi ve gerekse örgüt dışı yaşamında yaratıcı gerilimi nasıl doğurup sürdürebileceğini Öğrenmesi olgusunda yatmaktadır 114 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Yüksek kişisel ustalık düzeyindeki örgüt bireyleri sürekli bir öğrenme halinde yaşarlar Kişisel ustalık hayat boyu süren bir disiplindir Yüksek düzeyde kişisel ustalığa sahip örgüt bireyleri, bir konu ile ilgili, “bilgisizliklerinin, yetersizliklerinin ve yetişme alanlarının bilincindedirler” (Fındıkçı, 1996, s.,27).. Yaratıcı gerilim; çoğu kez üzüntü, cesaretini kaybetme, umutsuzluk veya kaygıyla ilişkilendirilen duygulara yol açar Bu duygulara duygusal gerilim adı da verilmektedir, Eğer; duygusal gerilim yaratıcı gerilimden ayırt edilemezse, vizyonun kaybı konumuna gelinebilir , Meydana gelmeyen bir vizyon hakkında derin bir cesaretsizlik söz konusu ise, bu cesaretsizlik düşünsel yükün atılması için güçlü bir dürtüye yol açar, Sonuçta, acil bir çözüm olarak, vizyonu düşürmek gündeme gelir Ne var ki, vizyonun bir kere düşürülmesi veya daraltılmasının, süreklilik taşıması sorunu her zaman gündemde kalabilecektir (Senge, 1996, s 168) Her işletme yönetimi, bireysel ustalığı teşvik etmek için sürekli etkinlikler sergilemelidir, Bu ise, örgüt bireylerinin güven duygusu içinde vizyon oluşturabilecekleri, araştırma ve gerçeğe bağlılığın norm olduğu ve statükoya meydan okumanın beklendiği bir örgütsel yapının oluşturulması ile mümkündür 8.2,3. Zihinsel Modeller Zihinsel modeller, organize olmuş uzun süreli duygu, inanç ve davranış eğilimleridir (Cüceloğlu, 1993, s,521). Bunlar, örgüt bireylerinin dünyaya nasıl anlam verdiklerini belirlemekle kalmaz, aynı zamanda nasıl davranacaklarını da belirlemelerine yardımcı olurlar, Zihinsel modellerin gelişimi için gerekli öğrenme becerileri iki gruba ayrılır, Bunlar, düşünme becerileri ve sorgulama becerileridir Buna göre düşünme becerileri; kendi düşünme süreçlerimizi yavaşlatıp, zihinsel modellerimizi oluşturmamız ve bunların eylemlerimizi etkileme yollarının farkına varmamız ile ilgili hususları kapsar Sorgulama becerileri ise, başkaları ile yüz yüze ilişkileri kapsamakta olup, karmaşık ve çatışma konusu sorunlar ile uğraşırken nasıl davranıldığını ilgilendirmektedir Yöneticilerin çoğu savunmacı olarak eğitilmişlerdir Gerçekten herhangi bir örgütte yetenekli bir yönetici olmak, problem çözmek veya işlevsel hale gelebilmek anlamı taşımaktadır Burada, yapılması gerekenin iyi analiz edilerek, buna yönelik destek sağlanması önemlidir M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 115 Kimi kişiler, kısmen güçlü bir şekilde tartışma ve başkalarını etkileme yetenekler inden ötürü başarılı olurlar Bu arada, sorgulama becerileri, teşhis edilmeden ve ödüllendirilmeden kalır Ama aynı yöneticiler, daha üst konumlara yükseldikçe kişisel deneyimlerinde mevcut olanlara göre, çok daha karmaşık ve farklı türden sorunlar ile karşılaşırlar Aniden, başka insanların bireysel ustalıklarından yararlanma gereği duyarlar. Bu durumda öğrenmeye ihtiyaçları vardır, Ne var ki, kimi yöneticilerin savunma becerilerinin, istenilenin karşıtı sonuçlar üreterek öğrenmeyi işlevsiz hale getirebileceği tehlikesi gözardı edilmemelidir Burada, taraflara, savunma ile sorgulamanın öğrenmeyi ilerletecek şekilde işbirliği içinde harmanlanması önerilebilecektir. Sistem düşüncesi ile zihni modellerin bütünleştirilme sinden işletme örgütünün kazancı, sadece zihinsel modellerin iyileştirilmesi ile sınırlı kalmayacak; düşünme yollarının değişmesi de söz konusu olabilecektir, Böylece, olayların ağır bastığı zihni modellerden, uzun dönemli değişim kalıplarını ve bu kalıpları üreten temeldeki yapılan teşhis eden zihni modelleıe geçilebilecektir. 8.2,4, Ortak Vizyon Ortak vizyon, örgüt bireyleri tarafından benimsenmiş bir ümit, bir idealdir Ortak vizyon, Örgütü oluşturan insan kaynaklarının benliklerinde tutuşan etkili bir güçtür (Senge, 1996, s. 229), Ortak vizyon, öğrenen örgüt için hayati bir öneme sahiptir, Çünkü, öğrenme için geçerli odaklaşmayı ve enerjiyi sağlar, Başkalarına uymayı Öğrenmek vizyon olmadan olası ise de, yaratıcı öğrenme ancak örgüt bireylerinin kendileri için derinden önem taşıyan bir şeyi başarmak için çaba göstermeleri halinde gerçekleşebilir (Yöneticilik Dosyası, 1997, s,23-25) örgüt bireylerini yönlendirici ve onlara bağlılık aşrlayıcı özelliklere sahip ortak bir vizyon oluşturulurken, geleneksel yapılanmalar sonucu oluşmuş birtakım basma kalıp uygulamaların dışına çıkılabilmelidir, Ortak vizyon sahibi işletmeler açısından bugünün ne kadar iyi olduğu değil, yarının bugünden daha iyi olması gerektiği Önem kazanmaktadır Bu düşünceler, gelişmiş bir yönetim felsefesine sahip olan her işletme örgütünün geleceğinin aydınlatılmasında kullanılan vazgeçilmez dinamikler oluştururlar (Collins ve Porras, 1997, s.,7). Doğru tanımlanan vizyon, iki temel bileşenden oluşur. Bunlar, çekirdek ideoloji ve öngörülen gelecektir. Çekirdek ideoloji, örgütün ne için var olduğunu anlatırken; öngörülen gelecek, nereye ulaşmak, neyi başarmak, neyi yaratmak istediğimizi ortaya koyar.. Bu anlamda, değişim ve ilerleme için son 116 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ derece kritik bir özellik taşrr Ortak vizyon için çekirdek ideoloji oluşturulup, öngörülen geleceğe yönelik herkesin fikirleri alındığında; örgüt bireylerinde, kendine güven artacak ve kendilerini örgütün vazgeçilmez birer parçası olarak görebileceklerdir (Senge, 1996, s. 249-250) 8 2, 5 , Ekip Halinde Öğr enme Bireysel öğrenme bir düzeyden sonra örgütün öğrenmesi için pek önemli değildir, Bireyler sürekli öğrenirlerken, biı öğrenen örgüt ortaya çıkmayabilir. Buna karşın, ekipler Öğrenirse, tüm örgüt içinde öğrenme için mikro bir dünya haline gelirler ve kazanılan içgörüler eyleme dönüştürülebilir, Ekibin başarılan örgütün tümü için birlikte öğrenme standardını belirleyebilir (Fındıkçı, 1996, s 53) Ekip halinde öğrenme disiplini, örgüt bireylerinin iletişiminde önem taşıyan diyalog ve tartrşma pratiklerinin tam olarak uygulanabilmesini gerektirmektedir, Ekip halinde öğrenme için pratik yapmak yadsınamaz bir önem taşır, Buna ilişkin tiyatro toplulukları veya senfoni orkestraları tipik birer Örnek olarak verilebilir, Söz konusu gruplar etkinliklerini sergilemeden önce, nasıl ki, eksikliklerini gidermek amacıyla pratik yapıyorlarsa; örgütsel etkinlik hedefleyen büyük işletmeler de bilgisayarlarda simülasyon vb teknikler yardımıyla yönetim pratiği yapabilmelidirler, Uzmanlar tarafından hazırlanan senaryoların mikro biı dünyada denenmesi taraflara yarar sağlayacaktır (Karataş, 1997, s, 83-86), Önemine karşın, ekip halinde öğrenme yeterince anlaşılamamaktadır, Bu kavram, yeterince tanımlanmadığı sürece gizemini koruyacaktır Ekipler öğrenirken, neler olduğu üzerine bir teori bulunmadığı sürece, örgüt bireylerinin uyum için grup baskılarına boyun eğdiği grup düşüncesinden grup zekasını ayırt etme olanağı olmayacaktır, Birlikte öğrenebilecek ekipler oluşturmak için güvenilir yöntemler bulunmadığı sürece, böyle bir şeyin meydana gelmesi tesadüflere kalabilecektir, Bu nedenle ekip halinde öğrenme ustalığını edinmek, öğrenen örgütlerin inşasmda çok önemli ve kritik bir adım olabilecektir YEDİNCİ BÖLÜM HABERLEŞME Bu bölümde haberleşmenin tanımı ve niteliği, haberleşme süreci, etkin haberleşmeyi engelleyen faktörler, örgütsel haberleşme biçimleri ve örgütsel haberleşmenin iyileştirilmesi konulan ele alınmıştır 1. HABERLEŞMENİN TANIMI VE NİTELİĞİ Dar anlamda haberleşme, bireyler ve kurumlar atasında bilgi, düşünce veri ve dııvpıralışverişi, veva aktarımı seklinde-iam-ariaflabife-Bu bilgi, veri ve düşünce aStâfİmîn3Fgüdülen temel amaç, ortak zemin ve noktalarda anlaşma ve uzlaşmaya varmaktır, Örgüt açısından ele alındığında, haberleşme insan vücudunu meydana getiren tüm organlar arasındaki bilgi, veri ve anlayış aktarımına hizmet eden yatay ve dikey kanalların oluşturulmasını ifade eder, Örgüt açısından arzettiği önem dolayısıyla günümüz örgütlerinin zaman zaman haberleşme sistemleri veya bilgi akış sistemleri şeklinde anıldığını görmekteyiz (Şimşek, 1997,s. 194).. İşletme yöneticisi, başkalarına iş yaptırmak suretiyle amaca ulaşmaya çalışan kişi olduğuna göre, onun başaıısı ve içinde fâaliyet gösterdiği örgütün etkinliği üzerinde rol oynayan en önemli etkenlerden biti iletişim sürecidir Yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi, örgütü oluşturan bireyler ve birimler arasındaki karşılıklı bilgi, veri ve düşünce aktarımı şeklinde algılanan haberleşme, arzettiği Önem dolayısıyla yöneticilerin günlük mesailerinin nerede ise tamamına yakın bir zaman dilimini doldurur. Örneğin, “telefon görüşmeleri yapmak, faks metinlerini hazırlamak ve gelenleri incelemek, çeşitli toplantılar yapmak, gelen raporları gözden geçirmek ve çeşitli konulara ilişkin emir ve direktifler vermek” gibi fâaliyetlerin hepsi hemen her gün tekrarlanan haberleşme örnekleridir Bu yüzden bir örgüt içinde etkili ve sürekli işleyen bit haberleşme düzeni varsa, o örgütün sağlıklı yürüdüğü ve başarılı çalıştığı söylenebilir, 2. HABERLEŞME SÜRECİ Örgütsel haberleşme süreci; bir kurumda ast ve üst konumlardaki bireylerle ya da aynı düzeydeki kişiler arasında bilgi, veri, algı ve düşüncelerin aktarılmasına 118 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ hizmet eden ve bu kişilerin belirli bir yapı içerisinde anlaşmalarını sağlayan bir köprü görevi görmektedir. En basit şekliyle bu süreç; fikir ve düşüncelerim belli birtakım sembollerle karşı tarafa (alıcıya veya hedefe) aktaran bir verici (kaynak) ile bu sembolleri çözümleyip algılayan (deşifre eden) bir alıcının varlığını gerektirir. Sürecin amacı, vericinin, alıcıda amacına uygun bir etki yaratmaktadır En az iki kişi (verici ve alıcı) arasında cereyan eden haberleşme sürecinin içerdiği dört temel öge bir şekil yardımıyla aşağıdaki gibi gösterilir. Şekil - 7,1: Haberleşme Süreci Haberleşme sürecinde yer alan unsurların krsaca tanıtrlmasında yarar vardır (Şimşek, 1997, s. 195; Newstrom and Davis, 1993, s, 112-113): 2.1. Gönderici (Kaynak) Kendisine dışarıdan gelen veya kafasında oluşan bir fikir , düşünce veya veriyi semboller yardımıyla kodlayıp hedef ya da alıcıya ileten insan ya da kurum olabilir. Gönderici veya vericinin görevi, alıcıya Gönderilecek mesajın önce saptanması, sonra da bu mesajın anlaşılır nitelikte * oluşmasına yardımcı olmaktır M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 2„2„ Mesaj Vericiden alıcıya gönderilen ve iki taraf arasında ortak bir' anlayış zemini yaratmayı amaçlayan bazen yalın bazen karmaşık simgelerden oluşan bir iletişim unsurudur Mesajın dili ve içeriği büyük önem taşır Mesajın dili, alıcı ve hedef tarafından kolayca anlaşılabilir, açık, net ve kesin bir nitelik taşımalıdır, Mesajın içeriği ise,yanlış yoruma meydan bırakmayacak derecede açık ve sistematik bir dil ve düşünceden oluşmalıdır,. Mesajın içeriği Özellikle alıcının eğitsel ve toplumsal düzeyi ile diğer özelliklerine hitap edecek nitelikte olmalıdır 2,3, Kanal Mesajın alıcıya iletildiği veya içinde aktığı yol olarak ifade edilebilir, Örneğin telefon hattı gibi, İletişim kanalları ile araçları çoğu kez aynı anlamda kullanılsa bile aralarında nüans farkı mevcuttur. Örneğin faks sisteminde telefon hattı iletişim kanalı oluştururken faks cihazı ile bu cihazdan karşı tarafa geçilen ve mesajı içeren yazılı kağıt haberleşme aracım oluşturur, Son yıllarda gelişme gösteren elektronik iletişim türlerinden internet, e-mail, intranet vb. teknikler bu süreci kolaylaştıran unsurlar olarak algılanmalıdır Haberleşme araçları yazılı, sözlü, sözsüz veya görselişitsel araçlar şeklinde olabilirler Haberleşmede hangi kanal ve/veya aracın seçileceği haberleşmenin niteliğini belirleyecektir Kuşkusuz seçilen farklı kanal ve araçların etkinliği de farklılık arzedecektir Hangi haberleşme kanal veya aracı seçilirse seçilsin bunların pürüzsüz ve net olmalarına Özen gösterilmelidir. 120 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.4. Alıcı (Hedef) Haberleşme sürecinin sonuncu halka veya elemanını alıcı oluşturur. Alıcı olmadan haberleşme sürecinin tamamlanması mümkün değildir. Alıcı tek bir birey olabileceği gibi bil grup da olabilir Alıcı kendisine ulaşan mesajı (haberleşmenin tamamlanmış sayılabilmesi için mesajın alıcının eline ya da masasına değil beynine ulaşması gerekir) kendi değer yargıları (filtresi) ve çıkarlarına uygun biçimde değerlendirir,Kuşkusuz sağlıklı bir haberleşmenin olabilmesi için alıcının mümkün mertebede mesajı önyargılardan uzak (objektif) bir biçimde değerlendirmeye tabi tutması gerekir, Bunun yanında alıcının ayrıca iyi bir dinleyici olması da büyük önem taşır Vericinin gönderdiği mesaja verdiği anlam ile alıcının kafasına ulaşan mesaja aynı anlam verildiği zaman tamamlanmış etkin bir haberleşmenin varlığından söz edilebilir 2 5. Geri Bildir im (Feedback) Haberleşme sürecinin tamamlanması için mesajın alıcı tarafından nasıl anlaşıldığını belirten karşıt bir mesajın (alıcıdan-vericiye) dönüştüğünü görmek mümkündür Yani geri bildirim işleminde alıcı verici durumuna geçerken, verici de alıcı rolünü üstlenmektedir Geri bildirim (feedback) olarak bilinen bu aşamada haberleşme sürecinin başlangıç aşamasında ortaya çıkmış olan tüm güçlüklerin tekrarlanması ihtimal dahilindedir, Çünkü, iletişim kanallarındaki gürültü ve parazit, zaman baskısı, olumsuz faktörler vb, hususlar mesajın anlam ve biçim yönünden değişikliğe maruz kalması riskini her zaman ortaya çıkarabilirler, M Şerif ŞİMŞEK- Tahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 121 Haberleşmenin iki yönden işlemesine hizmet eden geri bildirim mekanizması, bir kısım yöneticilerce zaman kaybına yol açıcı ve maliyetleri artırıcı biçimde algılansa bile, etkin haberleşme açısından Önemli bazı yararlar sağlayabilir, Bu yararlar: ■ Vericiden alıcıya ve alıcıdan vericiye gönderilen mesajın niteliğini ve özünü yitirmeksizin aynen iletilmesi, ■ Örgüt içinde etkin bir denetim işlevinin yerine getirilmesi ve nihayet * Kişiler arasında (yönetici-işgören) yakınlaşmayı sağlayıcı bir diyalogun kurulup gelişmesi şeklinde ortaya çıkabilir 3. ETKİN HABERLEŞMEYİ ENGELLEYEN FAKTÖRLER İçerdiği temel unsurlar etrafında yukarıda açıklamaya çalıştığımız haberleşme süreci, uygulamada, çeşitli nedenlere bağlı olarak arzulanan şekilde işlemektedir Haberleşmeyi engelleyen veya haberleşmenin etkinliğini bozan bu faktörler, sürecin çeşitli unsurlarım bozarak ve onları olumsuz biçimde etkileyerek haberleşme noksanlıklarına yol açmaktadır Örgütlerde etkin iletişimi engelleyen veya bozan pek çok faktör bulunmasına rağmen, bunlardan belli başlılarının açıklanmasında yarar vardır (Şimşek, 1997, s, 197-199), 3.1. Kişisel Faktör ler Haberleşmenin vazgeçilmez unsurlarını oluşturan verici ve alıcı İkilisinin ana gayeleri etkin bir haberleşme sağlamak olmasına rağmen, bilerek veya bilmeyerek bazen bizzat kendileri etkin İletişimin önünde ciddi birer engel oluşturabilirler Nitekim verici ve alıcının bireysel amaçları, ihtirasları, değer yargıları ve hisleri bir filtre görevi görüp “bir yandan mesajın kodlanmasında kullanılmak üzere seçilecek sembolleri etkilerken, diğer yandan da tanımadıkları, güven duymadıkları ya da hoşlanmadıkları kişi, grup veya kurumlardan gelen mesajlara karşı kayıtsız kalmalarına veya olumsuz tavır takınmalarına” neden olabilirler 3. 2, Fiziksel Faktör ler Haberleşme belirli bir ortam içinde muhtelif kanal ve araçların yardımıyla sağlanır Örneğin yüz yüze yapılan haberleşmede kanal, aradaki mesafe; telefon görüşmelerinde ise telefon hattıdır 122 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Birincisinde haberleşmenin yapıldığı ortamda gürültü, İkincisinde parazit varsa verici alıcı arasında mesaj alışverişi tam sağlıklı olarak yapılamaz.. Aynı şekilde radyo ve televizyonla yapılan haberleşmede hava koşullarının bozuk oluşu ses ve görüntüyü olumsuz biçimde etkilemek suretiyle vericiden alıcılara gönderilen mesajın tam olarak alınmasını engelleyebilir Fiziksel faktörlerle ilgili bir diğer örnek, son yıllarda hemen her alanda yaygın biçimde haberleşme aracı olarak kullanılan faks metinleriyle ilgilidir. Şayet vericinin faks cihazı bakımlı ve yazdığı mesaj okunaklı ve net değilse karşı tarafın faks cihazı ne kadar iyi çalışılırsa çalışsın mesaj tüm olarak algılanamayabilecektir Aynı durum, alıcının faks cihazında bir eksiklik olduğu zaman da ortaya çıkar, Elektronik iletişim harlarındaki yetersizlikler, hatların çok meşgul olması, iyi düzenlenmemiş web sayfalarr ve yanlış kodlanan e-mail mesajları da etkin haberleşmeyi etkileyen fiziksel faktörler olarak değer lendir ilebilir 3 3 Mesajın Oluşturulmasında Kullanılan Semboller Verici, alıcıya göndermek istediği mesajı birtakım semboller kullanarak kendisine göre oluşturur ve oluşturduğu mesajı çeşitli kanallardan alıcıya gönderir. Etkin haberleşme, vericiden alıcıya gönderilen mesajın niteliği bozulmadan veya fazla etkilenmeden ulaşması ve mesajın içeriğine verici ile alıcının aynı anlanır vermeleriyle sağlanacağına göre, vericinin, mesajı oluştururken alıcının tanıdığına inandığı sembolleri kullanması ve kendini alıcının yerine koyarak mesajı kaleme alması büyük önem taşır1 Oysa uygulamada; verici çoğu zaman alıcının hiç tanımadığı veya tamsa bile kendisinin farklı anlamlar verebileceği semboller kullanarak mesajını oluşturabilir., Bu durum, vericinin alıcıyı ve niteliklerini hiç tanımamasından kaynaklanabileceği gibi, bazen tamsa bile bireysel çıkarı, hisleri ve peşin yargılarının etkisiyle de böyle davranmış olabilir. O nedenle, mesaj oluşturmada kullanılan semboller seçilirken vericinin kendini alıcı yerine koyup (empati) mesajım ona göre kaleme alması bu konuda ortaya çıkması muhtemel engelleri azaltabilir.. 3,4 Zaman Darlığı veya Baskısı Zaman faktörü haberleşmenin etkinliğini şu ya da bu yönde etkileyebilen önemli bir unsurdur, Genellikle telefonla yapılan haberleşmelerde kendisine mesaj iletilecek olan kişinin (alıcının) bulunamaması durumunda zaman darlığı dikkate alınarak alıcıya ulaştırılmak istenen mesaj başka birine bırakılabilir. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 123 Bırakılan mesajı kendisine göre algılayan bu kişi asıl alıcıya aktarırken bunun niteliğini değiştirebilecek şekilde ifade edebilir. Aynı şekilde, iş örgütlerinde alıcıya biçimsel yollardan ve belirli kademelerden geçilerek ulaşmak yerine, bazen zaman baskısı nedeniyle informel ve kısa yollar seçilebilir. Bu gibi durumlarda mesajın yazılması ile sözlü olarak iletilmesi arasrnda önemli sapmalar ortaya çıkabilir ve sözlü olarak verilen mesajın bir kısmı akılda tutulmayabilir. 3.5 Peşin Değer Yargıları ve Algılamada Seçicilik Hemen her insanın sağlıklı bir temele dayansın veya dayanmasın çeşitli kişi veya konular hakkında peşin ve değişmesi zor birtakım değer yargıları olabiliı Bu yargılar bazr kişilerin etkisiyle oluşabileceği gibi, kişinin acı deneyimlerinin bir sonucu olarak da oluşabilir Bu tür yargıların olumsuz etkileri en çok haberleşme olgusunda kendini gösterir, Çünkü, çoğu kez, bu yargılar rasyonel temele dayanmazlar Bunlara bir de haberleşmede alıcının bazı mesajları veya mesajın bir kısmını bilerek veya bilmeyerek algılamaması (algılamada seçicilik) faktörü eklenince haberleşmenin etkinliği önemli Ölçüde engellenebilir,, Kişinin, belirli kişilere karşı önyargısı varsa, karşısındakilere güvenmiyorsa, büyük bir olasılıkla bu kişilerden gelecek mesajları ya hiç algılamayacak veya vericinin kastettiğinden faiklı bir biçimde algılayacaktır: İnsanların, hoşlarına gitmeyen şeyleri veya hesaplarına gelmeyen şeyleri duymazlıktan gelmeleri bu durumun somut örnekleridir 4, ÖRGÜTSEL HABERLEŞME BİÇİMLERİ Öıgütsel haberleşme ile, işletmenin gerek kendi içinde gerekse dışarıya dönük olarak yapmış olduğu bilgi alışverişlerinin tümü anlatılmak istenmektedir, İşletmenin dışarıya dönük iletişimi; işletme ile ulusal ve uluslar arası çevrede yer alan birey, kurum ve kuruluşlarla çeşitli konulara İlişkin bilgi alışverişini kapsar Bu tür iletişim çok önemli olmakla birlikte, uluslar arası pazarlama, uluslar arası ilişkiler vb. disiplinlerin konusuna girmesi nedeniyle burada ayrıntılı olarak incelenmeyecektiı. Bizim üzerinde kısaca durmak istediğimiz İletişim, işletmenin dahili ya da yakın çevresini oluşturan unsurlar olarak ortaklar (sahipler), yöneticiler, işgörenler ve kısmen de müşteriler arasında ortaya çıkan bilgi alışverişi şeklindeki örgüt içi iletişimdir 124 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgüt içi iletişim genellikle biçimsel (resmi) şekilde cereyan etmekle birlikte, bazen işi çabuklaştrrmak için biçimsel haberleşmenin katı kurallarının dışına çıkılarak hızlı bir şekilde bilgi alışverişine gidilir.. İşte bazen zaman baskısı altında kalarak işi hızlandırmak ve etkinliğini yükseltmek bazen de örgütte oluşan gayrı resmi grupların doğal sonucu ortaya çıkan ve işletmede yetkili bir kişi veya birim tarafından örgütlenmeyen iletişim türüne biçimsel olmayan (gayrı resmi haberleşme) adı verilir. İşletme için asıl olan örgüt içinde yetkili kişilerce önceden düzenlenen ve öngörülen iletişim sistemi veya bilgi akış sistemidir Biz bu iletişim tarz veya sistemine biçimsel (resmi) haberleşme admı veriyoruz, Biçimsel haberleşme aralarında cereyan ettiği kişi veya grupların örgüt içinde birbirleri karşısında işgal ettikleri konum veya mevkilere (ast-üst, aynı düzeyde bulunma vb ) göre dikey, yatay ve çapraz olmak üzere üç şekilde ortaya çıkabilir (Şimşek, 1997, s 199-201) Dikey haberleşme hiyerarşik yapılaşmanın doğal bir sonucu olarak üst konumundaki yöneticilerle ast konumundaki işgörenler arasında iki yönlü olarak gerçekleşir, Üstler, belirlenen amaçlar doğrultusunda çeşitli konulara ilişkin olarak oluşturdukları kararlan emir ve direktifler şeklinde yukarıdan aşağıya iletirken, işgörenler de kendilerine verilen emir ve direktiflerin sonuçlarını çeşitli dilek ve isteklerini, yakınma ve önerilerini yukarıya İletirler, Genellikle biçimsel ve çoğu kez yazılı şekilde işleyen bu haberleşme biçimi yapısal süreçleri birinci planda tutan klasik örgüt ve yönetim anlayışına uygun düşmektedir Klasik örgüt ve yönetim anlayışının pek çok alanda olduğu gibi haberleşme alanında da yetersiz kalması ve İnsan İlişkileri (Neo-klasik) Yaklaşımın etkisiyle örgütlerin yapısal süreçler kadar toplumsal (beşeri) birer sistem oldukları gerçeğinin kabulünden sonra, dikey haberleşmenin yanında yatay ve çapraz haberleşme sistem veya kanallarının önem kazanmaya başladığını görüyoruz, Yatay haberleşme, aynı hiyerarşik düzeyde bulunan yönetici veya fonksiyonel departmanlar arasında (üretim, pazarlama, personel, muhasebe, finansman, halkla ilişkiler vd) ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi, koordinasyonun sağlanması veya örgütsel işleyişin hızlandın iması gibi amaçlarla ve belirli bir şekil şartına bağlı olmadan yürütülen ve çoğu kez sözlü olarak gerçekleşen bir haberleşme tarzıdır, M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 125 Yatay haberleşme, sorunları üst kademelere taşımadan ' ve resmi haberleşmenin zaman öğütücü kurallarına takılmadan, yerinde, hızlı ve karşılıklı güvene dayalı olarak yürütülen bir haberleşme biçimidir. ^ Çapraz ve diyagonal haberleşme ise, hem fonksiyonel örgütlenme biçimi hem de çağdaş örgütlenme şekli haline gelen matriks Örgütlenmenin doğal bir sonucu olmaktadır, Çapraz haberleşme, herhangi bir departman yöneticisinin kendi departmanının fonksiyon alanına giren konularda diğer departmanların astlarıyla bilgi alışverişini yansıtır Örgütsel haberleşme ile, hem örgüt içi hem de örgütün dış çevresiyle olan bilgi alışverişini ifade ettiğimizi yukarıda belirtmiştik, İşletmenin dışa dönük iletişimi örgütle etkileşimde bulunduğu ulusal çevre unsurları olarak kabul edilen rakipler, çeşitli'kurumlar, devlet ve toplum ile uluslararası çevre arasındaki bilgi alışverişini kapsamaktadır Örgüt içi haberleşme (dikey, yatay ve çapraz) farklı konumdaki bireyler arasında cereyan edebileceği gibi, örgütü oluşturan biçimsel gruplar (üretim, pazarlama, personel, muhasebe,finansman, halkla ilişkiler, vd) veya biçimsel olmayan (klik, fraksiyon, hizip, arkadaş gruplan vs ) gruplar arasında da ortaya çıkabilir ,. Örgütteki biçimsel birimleri bir grup olarak kabul edecek olursak, grubu meydana getiren bireyler ve özellikle grupla önder arasındaki iletişim, iletişimde takınılan tavır, izlenilen yöntem vb, yönlerden değişik şekiller alabilecektir, Bu hususlar dikkate alındığında grupsal haberleşme ilişkilerinin yaygın kabul gören ve aşağıda gösterilen beş model halinde ortaya çıktığı görülmektedir Biz bu modelleri haberleşmede üyelere en az hareket özgürlüğü tanıyan modelden en çok tanıyana doğru bir sıralama düzenine göre kısaca açıklamaya çalışacağız (Şimşek, 1997, s,202-203; Bartol and Martin, 1994, s.,453-460). 4.1. Merkezi Model Bu model otorite ve karar alma inisiyatifinin örgütün en ast yöneticisinde toplanmasını temel alan geleneksel (klasik) örgüt yapı ve felsefesine uygun düşmektedir Bu haberleşme biçiminde, grubun bütün üyeleri merkezi konumdaki yetkili ile bilgi alışverişinde bulunmalarrna karşılık kendi aralarında herhangi bir iletişimde bulunamamaktadırlaı. 126 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Daha çok mekanik örgüt yapıları olarak kabul edilen itfâiye, polis ve ordu kuruluşlarının haberleşme tarzlarına uygunluk gösteren bu model, diğer tip kuruluşların başlangıç veya kuruluş aşamalarına uygun düşse bile gelişmekte ve değişmekte olan yapılarda etkili bir biçimde kullanılamaz. Modelin merkezleşme derecesi çok yüksek, haberleşme kanal sayısı çok az, önderlik tatmini çok yüksek, grup tatmini az, kişisel tatmini yüksek ve iletişimin hız ve doğruluk dereceleri çok yüksektir 4 2 Y Modeli Merkezi modelden sonra merkezileşme derecesi en yüksek grup iletişim modelini oluşturur. Nispeten az sayıdaki haberleşme kanalına sahip olan bu modelde önderlik tatmini oldukça yüksek, grup tatmini düşük, kişisel tatmin yüksek ve iletişimin hız ve doğruluk derecesi oldukça yüksektir. 4.3. Zincir Modeli Y modelinden soma örgütsel iletişim de merkezciliğe en fazla yol açan haberleşme modelidir.. Haberleşme kanal sayısı, önderlik grup ve kişisel tatmini orta derecede bulunan Y modelinin iletişim hızı ve doğruluk derecesi de fazla yüksek değildir. 4,4 Daire (Çember) Modeli lik üç modeldekine oranla grup üyelerinin bir birleriyle haberleşme olanaklarının bir hayli fazla olduğu daire modelinde, bir tek kişinin haberleşme tekeli kurması büyük ölçüde engellenmiştir Haberleşmede düşük merkezileşme derecesi bu modelde haberleşme kanal sayısının orta derecede olduğu, önderlik tatmininin düşük, grup tatmininin orta ve kişisel tatminin düşük düzeyde gerçekleştiği ve nihayet haberleşmenin hız ve doğruluk derecesinin de düşük olduğu gözlenmektedir. 4 5 Ser best Model Tüm haberleşme kanallarının her zaman ve herkese açık olduğu, herkesin herkesle hiçbir kısıtlama olmaksızın iletişimde bulunduğu bu model en demokratik iletişim modelidir Daha çok üniversiteler ve benzeri araştırma kuıumlarmın M Şerif ŞİMŞEK- Talıir ÂKGEMCİ-Adnan ÇELİK 127 haberleşme modeline uygun düşen bu modelin çok düşük merkezileşme derecesine karşılık çok fazla haberleşme kanalına sahip olduğu ve kişisel tatmine karşılık yüksek bir grup tatmini sağladığı ve nihayet haberleşmenin hız ve doğruluğu açısından düşük düzeyler sergilediği söylenebilir. Açıklamaya çalıştığımız grupsal haberleşme modellerinin etkinliği grubun yapacağı işin çapraşıklığı ve belirsizlik (niteliği) derecesine büyük ölçüde bağlı bulunmaktadır, Eğer grup belirlilik koşulları altında, basit ve rutin bir iş yapıyorsa, büyük bir olasılıkla merkezi ve/veya Y haberleşme modelini yeğleyecektir, Buna karşılık çapraşıklık ve belirsizlik derecesi yüksek işlerde çalışan gruplar için, muhtemelen serbest model daha uygun bir haberleşme ağı oluşturacaktır, 5. ÖRGÜTSEL HABERLEŞMENİN İYİLEŞTİRİLMESİ Yönetici başkaları vasıtasıyla amaçlara ulaşmaya çalışan ve bu başkalarım da emir ve direktiflerle (aldığı kararları astlara iletme) yönlendiren kişi olduğuna göre, kendisiyle astlan arasındaki haber akışının ne denli Önemli olduğu ve haberleşmenin onun etkinliğinde büyük bir rol oynadığı gerçeği kendiliğinden ortaya çıkar, İşte haberleşmenin örgütlerdeki bu rol ve önemi ile onun daha etkili işlemesinin sağlanması, yöneticileri birtakım İyileştirme önlemleri almaya yöneltmektedir., Örgütsel haberleşmeyi iyileştirmeye yönelik olarak geliştirilmiş bulunan ve işletme Örgüt yöneticilerinin etkin olarak kullanabilecekleri yöntemlerin belli başlılarının kısaca tanımlanmasında yarar vardır (Şimşek, 1997, s.203-204; Bartol and Martin, 1994, s,461) 51 Mesajın Tekrarı Vericiden alıcıya aktarılan mesajın alıcı tarafından anlaşılıp aıılaşılamadığı ve amaca uygun biçimde algılanıp algılanamadığmı anlamanın en etkili yolu alıcıdan mesajın tekrarını istemektir. 5 2. Sonucu İzleme Geribildirim mekanizmasını kullanarak mesajın ilgili olduğu işle alıcıdan bilgi istemek şeklinde gerçekleşen iletişim eyleminin sonucunu izleme ve ona göre gerekli ilave önlemleri alma haberleşme sürecinin etkinliğini artırabilir. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ X 5-3. Haber ve Bilgi Akrşının Yönetimi İşletme yöneticileri günün yirmi dört saatinde örgüt içinden ve dışından gelen çeşitli konulara ilişkin önemli-önemsiz haber ve bilgi bombardımanı altındadırlar, istisnalarla yönetimde olduğu gibi haber akışının yönetiminde de karar mevkiindeki yöneticiye sadece standarttan sapan bilgi ve haberler gönderilmeli, geri kalan haberler alt kademelerce değerlendirmeye tabi tutulmalıdır Bu husus gerçekleşirse üst yönetimin stratejik haber ve bilgi akışım yönetmesi daha çok olanaklı hale gelecektir, 5 4 Empati Haberleşmenin etkinliğini azaltan faktörlerden söz ederken vericinin kendini alıcının yerine koyarak mesajını formüle etmesi gerektiğini belirtmiştik Bu sağlanabilirse mesaj daha az filtrelenecek ve daha iyi algılanabilecektir, 5 5. Haberleşmede Kullanılan Dilin SadeleştiıiîmesTİ. Bununla mesajın formüle edilmesinde kullanılan anlayabileceği şekilde yalın ve sade olması ifade edilmektedir, dilin her iki tarafin 5.6. Haberleşme Kanallarının Artırılması Yazılı ve sözlü iletişim kanallarının artırılması haberleşmede çapraz kontrol olanağını yükseltecek ve bu da haberleşmenin İyileşmesiyle sonuçlanacaktır, 5.7. Haberleşmede Bilgisayar Kullanımının Özendirilmesi Bilgisayarlar örgüt içi haberleşmede haber akışını hızlandıran araçlardır Yöneticiye hız ve güncel bilgi sağlayan bu araçlar yöneticinin hem sağlıklı karar almasını hem de etkili bir örgütsel denetim yapmasını olanaklı hale getirirler. Bu bağlamda, internetin örgüt içi versiyonu olan intranette yararlı olarak kullanılabilir 'Vyl ; r-;~f\ç u c '°^ r ' ^P" ' SEKİZİNCİ BÖLÜM MOTİVASYON VE İŞ TATMİNİ Bu bölümde motivasyon kavramı ve kapsamı, motivasyon konusunda yönetsel yaklaşımlar, başlıca motivasyon kuramları ve iş tatmini konuları ele alınmıştır, 1. MOTİVASYON KAVRAMI VE KAPSAMI 1,1. Motivasyon Kavramı ve Süreci Motivasyon kelimesi “hareket etmek” anlamına gelen eski Latin “Movere” sözcüğünden gelmektedir, Daha anlaşılır bir tanımla Motivasyon, insan davranışım yönelten ve belirleyen bir enerii olarak tanımlanabilir, Bu ^anıîHT^n^tTvasyonun ıkı önemli"ozellİgm3^^^ması açısından önemlidir, Birincisi; motivasyon, bireyleri belirli yönlerde davranmaya yönelten bir enerji gücü olarak tanımlanır İkinci olarak, motivasyon amaçlara yönelmede etkilidir Motivasyon kavramı çeşitli şekillerde bir çok kez açıklanmıştır Bu tanımlamaların ortak yönü ise motivasyonun, bireyin davranışını etkileme ve bu etki doğrultusunda onu belirli hareketlere sevketme anlamını taşımasıdır Motivasyon terimi, gerçekte bireyi birtakım etkilere maruz bırakarak onun, bu etkiler olmadan önce göstereceği hareketten, başka şekilde hareket etmesini sağlamayı ifade etmektedir.. Yapılan tanımlardan anlaşıldığı gibi motivasyon, şu konulardan oluşmaktadır: H İhtiyaç ya da beklentiler, ■ Davranış, ■ Amaçlar, * Geri bildirim, Yöneticinin en önemli görevi etkin bir Örgüt yaratmaktır, Etkili bir örgüt ise, yüksek düzeyde motive olmuş işgörenlerle sağlanabilir İşletmede çalışanların her biri kendisine verilen görevi yerine getirmek için çaba harcamaya istekli olmadıkça yönetsel etkinliklerden sonuç alınamaz İnsanlar kendilerine verilen görevleri etkin bir şekilde yerine getirmeye istekli olmalıdır Motivasyonun rolü, bu isteği yaratmak, geliştirmek ve sürdürmek olmalıdır Bu anlamda ihtiyaçlar ve teşvik unsurlarınca uyarılma; tutum ve davranış sergileme ve sonuçta tatmine ve verimliliğe ulaşmanın oluşturduğu biı motivasyon süreci gündeme gelmektedir, DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Motivasyon sürecinde belli başlı üç safha vardır Bunlar: 1 İnsanı belli bir hedefe yönelten iç uyarıcının varlığı, 2.. Bu hedefe ulaşmak için yapılan davranışlar, 3. Hedefin elde edilmesi . Bu safhalardan da anlaşıldığı gibi motivasyon iç uyarılma ile başlar, bu uyarılma organizmayı belli hedef doğrultusunda davranmaya sevkeder ve bu davranış sonucunda birey hedefe ulaşarak doyum elde eder (Şimşek, 1997, s 205; Eroğlu, 1996, s.245-246; Luthans, 1992, s. 146), 1.2. Motivasyonun Önemi ve Yar arlan Motivasyonun bir yönetim fonksiyonu olarak önemi, örgütte insanın ihtiyaçları ile örgütsel ihtiyaçlar arasında bir çelişki olduğu fikri kabul edildikten sonra artmıştır, Bireyin davranışlarını etkileyen ve davranışlara yön veren arzu ve amaçların yanı sıra; çevresel koşullar, kişisel izlenimler, sosyal alışkanlıklar ve tutumlar gibi birtakım çevresel unsurlar da bulunmaktadır Birey arzu ve ihtiyaçlarını tatmin edemedikçe, bir iç dengesizlik durumu ortaya çıkabilmektedir.. Bireyin arzu ve ihtiyaçlarını belirleyen güdüler kişiseldir ve bunlar sosyal çevre ve kültürün etkisiyle zaman içinde yön değiştirebilir, gücünü kaybedebilir veya artırabilir. Güdülerin yanı sıra özendirme araçları da bireyin davranışlarının yönlenmesine etki etmektedir Arzu ve ihtiyaçları yönetimin kendisine sunduğu özendirme araçları sayesinde tatmin edilen bireyin iş yapma arzusu da bu sayede artacaktır Bireyin amaçlarına ulaşmasına yardımcı olan bu araçlar, onun aynı zamanda örgüt amaçlarını da benimsemesini ve bu uğurda fâaliyetlerini yoğunlaştırmasını sağlar. Rasyonel bir motivasyon sistemi ruhbılim ve toplum bilim ilkelerine dayanmalıdır.. Bu takdirde, motivasyon sistemi, çalışanlar ve işletme bakımından aşağıdaki yararlan sağlayabilecektir (Eren, 1993, s, 355; Şimşek, 1997, s. 207208; Tümer, 1975, s 316): * Çalışanların temel ekonomik ihtiyaçlarını karşılamaya olanak hazırlayacaktır. ■ Çalışanların toplumsal ihtiyaçlarını (kültürel, çalışma saatleri, sosyal güvenlik, aile yardımları vb) karşılamaya olanak hazırlayacaktır. ■ Çalışanların “ego” 1arını tatmine (toplantılara katılma olanakları, danışılma olanakları, kararlara katılma olanakları vb ) yönelecektir. ■ Çalışanların yeteneklerini geliştirecek önlemlerin araştırılmasına olanak hazırlayacaktır1, M Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK ■ İşletmelerin, çalışanların verimliliğine, toplumsal ve ekonomik refah koşullarının geliştirilmesine dönük bir rekabet ortamı içine girmeler ine olanak hazırlayacaktır ■ Bireylerin yaratıcılık ve önderlik niteliklerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktır. ■ Çalışanları, sağlanan motivasyon olanaklarından daha çok yararlanmaya yönelterek, kişiler arası olumlu rekabeti geliştirecektir ■ Değişen ekonomik, teknolojik ve toplumsal koşullara göre işletmeleri “esnek motivasyon” sistemlerini kabule zorlayacaktır. ■ Motivasyon, çalışanların amaçlan ile organizasyonun amaçlarını uyumlaştırmak için uygulanan tüm yöntemleri içerir Motivasyon, bir yandan işletme verimliliğinin yükseltilmesini, öte yandan çalışanların işletmeden bekledikleri doyumun artırılmasını amaçlar 1.3. Motivasyon Araçları Motivasyon konusunda evrensel nitelik taşıyan bazı özendirici araçların varlığı kabul edilse de, her kişiye, her topluma ve her işletmeye uygun bir motivasyon modeli geliştirmek oldukça zordur . Bununla beraber geçerliliği kabul edilen ve bir çok araştırma ile saptanan, fakat Önem sırası değişen özendirici motivasyon araçları kendi arasında ekonomik araçlar, psiko-sosyal araçlar ve örgütsel araçlar olmaküzere üç sınıfa ayrılabilir (Eren,1993,s 367374;Tikicı,1993,s.41-45; Sabuncuoğlu ve Tüz,1985,s 108; Eren, 1998,s. 413421) 1.3.1, Ekonomik Ar açlar Ekonomik araçlar kapsamında aşağıdakiler sıralanabilir: ■ Yüksek Gelir Elde Etme; Bazı örgütlerde gelirler iş gör enin çabalarının artmasryla orantılı olarak artırılır. Bu şekilde gelirinin artacağını bilen işgören işine daha çok motive olabilir ■ İşgörenler veya Sendikalarca Kabul Edilen Ücret Artışı: Ekonomik özendirme araçlanndan en eskisi olan ücret artışının önemi 1969 yılında Fransa’da yapılan bir araştırma ile kanrtlanmıştır. Araştrrmada iş gör enler e, işverenin; ücret artışı, haftalık çalışma saatlerinin azaltrlması ve senelik izin süresinin arttırılması şeklindeki önerilerinden hangisi tercih edecekleri sorulmuş ve sonuçta işgörenlerin % 75’ inin ücret artrşım tercih ettikleri görülmüştür . 131 132 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ■ Primli Ücret Sisteminin Uygulanması: İşgörenleri daha çok çalışmaya özendirmesinin yanı sıra bu sistemin uygulanması, zaman zaman kalitenin düşmesine ve iş kazalarının artmasına sebep olmaktadır.. ■ Kar ’ a Katılma: Bu sistemde işletme elde ettiği kar ’m bir kısmını dönem sonunda işgörenlere paylaştırır Bu sistemde amaç ise, üretimin gerçekleştirilmesinde sermaye kadar emek faktörünün de önemli olduğu bilincinin yerleştirilmesidir ■ Ödüllendirme Sistemleri: İşgörenleri özendirmek ve işe bağlamak amacıyla başarılı olanlara bir takım ödüller verilen bu sistem işgörenlerin motivasyonunu artırıcı bir sistemdir, 1,3,2. Psiko-Sosyal Araçlar Başlıca psiko-sosyal araçlar aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Bağımsız Çalışabilme: İşgörenlerin çoğu, benlik duygularını tatmin etmek amacıyla bağımsız çalışmayı ve inisiyatif kullanmayı tercih ederler, Baskı altrnda çalışmak ve emir almak, işgörenlerin işten uzaklaşmasına ve veriminin düşmesine neden olur ■ Kişisel Güç ve Yetki Sahibi Olma: Tepe yöneticiler astlarına yetki vererek onların kişisel güç ve etkilerinden yararlanmalıdır Kendisine yetki verilen birey, bu görevin kendisine yüklediği sorumlulukla, üstleriyle işbirliğine girerek, görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmeye çalışacaktır * Sosyal Statüye Kavuşma: Gerçek bir statüye sahip olacağını bilen birey, bu amaca ulaşmak için her türlü çabayı göstermekten çekinmeyecektir, ■ Kişiliğe ve Özel Yaşama Saygı: îşgörenden verim elde edebilmek için onun iş dışı özel sorunlarının tatminkâr bir çözüme bağlanması ve onun özel yaşamına saygı gösterilmesi gerekmektedir ■ İlginç, yapılmaya değer ve toplumsal yarar sağlayacak bir işe yönelme işgörenin motivasyonunu artırır, ■ İş Güvenliği ve Psikolojik Güvence: Örgüt içinde nerede, kiminle çalışacağını, ne yapacağını, nasıl yapacağını ve ne ölçüde başarı elde edebileceğini bilen bireyin kendine olan güven duygusu artar ve işi için daha çok çaba harcar.. İşgörenin güven duygusunu yaratan yöneticilerdir , ■ İşgörenlerin önerilerini dikkate almaya yönelik Öneri değerlendirme komiteleri, kalite kontrol çemberleri gibi sistemlerin varlığı.. * Sosyal uğraşlar, sosyal katılım ve çevreye uyum sağlama M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 1.3.3. Örgütsel ve Yönetsel Araçlar Örgütsel ve yönetsel araçlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir: l.Amaç Birliği: İşgören ve örgütün birbirlerinden karşılıklı beklentileri vardır. İşgörenler örgütün beklentilerine cevap verdikleri takdirde onların ihtiyaçları da örgüt tarafından giderilecek ve böylece her iki taraf da karşılıklı amaçlarına ulaşabilecektir 2 İşgücü Planlaması: Günden güne iş performanslarının saptanması ve gelişim planlaması yardımıyla eğitim ve yükselme olanaklarının sağlanması. 3. Yetki ve Sorumluluk Denkliği: Yöneticiler, bir takım yetki ve sorumluluklarını alt basamaktakilere devredebilmelidir, Yetki ve sorumluluk yüklenmesi, işgören için aynr zamanda eğitim de olabilmektedir, Bu sorumluluk zaman içinde işgöreni kişiliğine kavuşturup, moralini yükseltebilecektir 4.İşe Bağlılık ve Kararlara Katılma: Herzberg’ e göre, bireylere işlerinde sorumluluk yüklemek onların başarılarını artırır Eğer işletmede bireylerin kararlara katılmasına izin verilmiyor, onlaıa sorumluluk yüklenmiyorsa bu durumda bireylerde işe yabancılaşma görülecek ve şu sorunlarla karşılaşılacaktır; -Gizli tatminsizlik, -Devamsızhk, direnişler, grevler, -En başarılı elemanların işten ayrılması, örgüt dışındaki kaliteli elemanların ise örgüte transferinde zorluklarla karşılaşılması, Bu sorunların ortadan kaldırılmasr için katılmalı bir yönetimin oluşturulması işgörenlerin motivasyonu açısından önemlidir, 5.Etkin Bir İletişim Sisteminin Kurulması: Örgüt içinde iyi düzenlenmiş bir iletişim ağı hem işgörenlerin, hem de yöneticilerin işe motive olmasını sağlar . Örgütü ilgilendiren konularda bilgi sahibi olmak, kolayca bu konular hakkında tartışabilmek güçlü bir iletişim ağı sayesinde olur, Böylece işgörenler de kendilerine değer verildiği inancı kuvvetlenip, biteyin işine daha çok bağlanması sağlanabilir. 133 134 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 14 Motivasyon Ar aştır malar ında Kullanılan Yöntemler İşletmenin yapısına ve gelişmesine bağlı olarak hangi motivasyon türünün daha uygun ve etkin olacağını saptamak amacıyla çeşitli yöntemler geliştirilmiştir Bunların bir kısmr aşağıda sıralanmıştır (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1995, s.87-136; Erdoğan, 1990, s. 112-122): ■ Davranış ölçekleri, ■ Psiko-Sosyal anket yöntemi, ■ Verilerin anında işlenmesi yöntemi, ■ Sosyometrik testler, ■ Psiko-teknik testler* ■ Dilek kutusu, ■ Kişisel görüşme, * Klinik görüşme, ■ Analiz grubu, * Sosyal rasyolar 2, MOTİVASYON KONUSUNDA YÖNETSEL YAKLAŞIMLAR Bireyin motivasyonuyla ilgili yönetim düşüncesinin evrimi, bir dereceye kadar; “Geleneksel Yaklaşrm, İnsan İlişkileri Yaklaşımı ve İnsan Kaynakları Yaklaşımı” olmak üzere birkaç farklı safhadan oluşmaktadır, Bireyin motivasyonu ile ilgili olarak üç safha halinde geliştirilen, yönetimsel motivasyon çabalarının ilgi odağı, üretimi ilgilendiren çabalardan, insanı ilgilendiren çabalara ve nihayet hem üretimi hem de insanı ilgilendiren çabalara kadar gelişme göstermiştir 2,1. Geleneksel Yaklaşım: (Üretim Merkezli) 1800İÜ yılların sonlarında, Endüstriyel Devrimin ortaya çıkmasıyla, üretimle ilgili geleneksel model, iş organizasyonlarındaki hem çeşitli düzeylerdeki insanlar arasındaki ilişkileri, hem de onların çalışma yapısını yeniden tanımlamada yöneticiler için gerekli olmuştur, Bu yönetim felsefesi için mevcut olan ihtiyaç, zamanın hakim yönetsel düşünceleri ile uygunluğuydu. Bu inançlar, esas olarak ortalama işçinin tembel ve hemen hemen tamamıyla para ile motive olması olgusuna dayandırılmıştı. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Bu yaklaşımın belli başlı odak noktası, üretimi artıracak yolları keşfetmekti. İş koşullarını geliştirme ya da çalışanların refahı ikinci derecede önemliydi Bu varsayım, çalışanları motive etmede, “onlara parça başı ücret sistemi kullanarak ödeme yapılmasının en iyi yol olduğunu” Öne sürmekte ve işgörenin ortalama çıktı miktarının maksimize edilebilmesi için “işlerin yeniden dizayn edilmesi” esasına dayanmaktaydı. Bilimsel yönetim hareketinin temeli olan bu iş dizaynı, işlerin zenginleştir ilmesinden çok, basitleştirilmesini ve bölümlere ayrılmasını amaçlamaktaydı. Böylece, üretim ve verimlilik daha çok artabilecekti Frederick Taylor gibi Bilimsel Yönetimin ilk temsilcileri, “üretim ve verimliliğin artmasıyla birlikte ücretlerin de artacağından” bu yaklaşımı, işgörenlerin de menfaatine uygun olarak nitelemişlerdi. Geleneksel Yönetim Yaklaşımcıları, işgörenlerin artan geliı karşılığında, bölümlere ayrılmış ve sürekli tekrarlanan fabrika işlerini hoşgörü ile karşılayacakları kanısını da taşımışlardır. 2.2. İnsan İlişkileri Modeli: (İnsan Merkezli) Bilimsel Yönetim hareketinin hrz kazanmasıyla birlikte, birçok sorun ortaya çıkmaya başlamıştır., Birincisi, motive edici gücün paradan başka faktörlere de bağlı olabileceği gerçeği gittikçe Önem kazanmaya başlamıştır “Bu, paranın önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak, para, insan çabalarını etkileyen tek faktör değildir. İkincisi; yönetilen birçok işgörenin, yakından denetlenme ve kontrole ihtiyaç duymadan, işlerini yaptıklarının farkına varılmış olmasıdır, Son olarak, bazı yöneticiler, ücret artışlarını, üretim sonuçlarına bağlamaksızm, Bilimsel Yönetimin iş basitleştirme tekniklerini kullanmaya çalışmışlardır. Bu uygulama sonucunda, ücretler, verimliliğin gerisinde kaldığı için, işgörenlerin yönetime karşı güvensizlikleri artmış ve çoğu işgören, artan verim nedeniyle işten ayrılmıştır Sonuçta, yöneticiler, uzun süreli verimliliğin sağlanması için, insan faktörünü dikkate almak zorunda kalmrşlardır Bu model, işgören performansında, insan faktörü üzerinde durmuş ve İnsanlar ile ilgilenmiştir,. Yaklaşık 19.30’lardan itibaren İnsan İlişkileri Hareketi olarak ortaya çıkan bu yaklaşımdan sonra, iş başında insan tabiatının değişmesi konusunda temel varsayımlar belli olmuştur İnşanın işbaşında önemli ve faydalı bir birey olarak fiarkedilme isteği bu yaklaşımın getirdiği bir yeniliktir. Bundan sonra, yönetimsel yaklaşımlarda motivasyona çok önem verilmiş olup, insan-makine ilişkilerinin araştırılmasından uzaklaşılarak; çalışmalar, organizasyonda çalışan kişiler DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ arasındaki ilişkiler ve grup ilişkilerim daha iyi anlama doğrultusunda yoğunlaşmıştır. Bu önem verilen yeni hususun en açık örneği Elton Mayo ve çalışma arkadaşlarınca yerine getirilen “Hawtotne Araştırmaları” ydı. Hawtorne Araştırmaları, işgörenler e insan gibi davranmada başarısızlığın, genellikle düşük moral ve performans gibi sorunlardan kaynaklandığını ortaya koymuştur. Bu sorunların üstesinden gelmek için, yöneticilere, işgörenleri gerekli ve önemli hissettirmeleri söylenilmiş, moral anketleri, işgören tatminsizliğin önemli bir göstergesi olarak ortaya çıkmrştır, Üstelik, artan çabalar, organizasyon içinde yeni iletişim kanallarının açılmasını gerektirmiştir İletişimi geliştirme konusunda departman toplantrları, şirket yayınları ve seminerler gibi tüm etkinlikler, işgörenlerin organizasyon için önemli ve gerekli olduklarmr hissetmelerini sağlamak için ortaya çıkmıştır, Son olarak yönetici eğitim programları; grup dinamiklerinin yapısını, grup dinamiklerinin organizasyon faaliyetlerini etkileme ve onların organizasyonunun yararına kullanılma şeklini yöneticilere anlatmak üzere oluşturulmuştur, 2.3. Modern ve Post-Modern İnsan Kaynakları Modeli: (Verimlilik ve İnsan Merkezli) Çağdaş modeller, motivasyonu daha kompleks koşullarda görüp, birçok faktörün bireysel davranışı etkileyebildiğini kabul etmiştir Bu faktörler, teşvik edici sistemin yapısı, sosyal etkiler, işin yapısı, denetleme biçimi ve bir kişinin iş çevresi ile ilgili algılarını kapsayabilmektedir, Ayııca, son modeller, yöneticilere, motivasyonda, “performans ve verimlilik artışlarım” da göz önüne almalarını önermektedir Bu şekilde işgörenler iş başında gelişebilecekleri gibi aynı zamanda iş yetine olan katkıları da en üst düzeye çıkabilir, Yeni yaklaşımlar, farklı işgörenlerin işlerinden dolayr farklı ödüller istediklerini kabul etmektedir. Çoğu işgören, içtenlikle Örgütlerine katkıda bulunmak ve genellikle, iş başında (çalışırken) kendi kendini yönetme ve kontrol etme konusunda özgürlük isteyebilmektedir, Motivasyon konusundaki modern ve post-modern yönetsel görüşler, son yıllardaki ve özellikle günümüz insan kaynaklan olgusu üzerinde yoğunla şmtşlaı dır. Bir örgütün insan kaynaklarının etkin kullanımı çeşitli şekillerde olabilmektedir Çalışanların yeteneklerini tam olarak kullanabilmelerinde işe uygun kişinin tayini önemlidir Personel amaçları ile örgütsel amaçların dengeli tatmini de önemlidir Satış düzeyine bağlı olarak satış temsilcilerine bir M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK komisyon ya da prim ödenmesi, amaçları birleştirmenin iyi bir Örneğidir. Genelde, bazı örgütler, örgütsel sorunları çözmede, çalışanların fikirlerinden, önerilerinden ve yeteneklerinden daha iyi yararlanmak için ekip çalışması ve kararlara katılımı değişik şekilde gerçekleştirirler. İşgören motivasyonu konusundaki modern ve post-modern yaklaşımlar, işgören motivasyonu ve performansını anlama şekli öncekilere oranla kapsamlı ve etkin olabilir 3. BAŞLICA MOTİVASYON KURAMLARI Başlıca motivasyon kuramları Motivasyon kuramları üzerinde durulmuştur., olarak Kapsam, Süreç ve Japon 3.1. Kapsam Kuramları Kapsam Kuramları; insanların nasıl ve neden böyle davrandıkları sorularına cevap bulmaya çalışmışlardır. Kapsam Kuramları başlığı adı altında, İhtiyaçlar Hiyerar şisi Yaklaşımı, Herzberg1 in Çift Faktör Kuramı, Mc Clelland1 m Başarma İhtiyacı Kuramı ve Aldelfer’in VIG Kuramı incelenmiştir (Şimşek, 1997, s.211-215; Eroğlu, 1996, s 258-265; Kolasa, 1976, s,252; Cole, 1989, s 31; Koçel, 1998, s 437-443) 3,1.1 MasIow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı iki temel dayanmaktadır, Bunlar: ■ İnsan ihtiyaçları bir nedene dayanır, ■ Tatmin edilen bir ihtiyaç motive edici unsur olmaktan .çıkarve verini tatmin edilmemiş.başka hir ihtiyaca bırakır.. varsayıma Maslow’un ihtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı en alt düzeyden yukarı doğru hiyerarşik olarak sıralanan beş ihtiyaç kategorisi öngörmektedir Bunlar, şöyle sıralanabilir: 1.Temel Fizyolojik İhtiyaçlar: Yeme, içme, giyinme, barınma, dinlenme, varlığım ve neslini sürdürme ihtiyacı 2.Güvenlik İhtiyaçları; Fiziksel (kazalardan, hastalıktan) ve ekonomik güvenlik, korunma, rahatlık, huzur, tehdit ve tehlike altrnda olmama, düzgün ve temiz bir çevrede yasama, uzun süreli ekonomik güvenceye sahip olma ihtiyaçları 3.Sosyal İhtiyaçlar; Kabul görme, ait olma hissi, sevgi ve anlayış, grup içinde yer alma ve onunla dayanışma halinde bulunma ihtiyacı. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 4,Saygı Görme İhtiyacı; Kabul görme ve prestij, kendinden emin olma ve liderlik, yarışma ve başarma ihtiyaçları 5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı; Gücünden tatmin olma, başarmış olma arzusu ile iş yapma, benzerlerine göre en iyi olma ihtiyacı Maslow’a göre insanlar, daha yüksek seviyedeki ihtiyaçlarının tatminini denemeden önce daha düşük seviyedeki ihtiyaçlarım tatmin etmek üzere güdülenmektedirler, Bundan başka bir ihtiyaç dovurulduğunda artıkjjgçlü bir giidüleyici olmamaktadır .Örneğin, sendikalar daha yüksek ücretler,iş güvenliği, yardımlar ve güvenlik standartlarr için görüşürler Bu pazarlık konulan doğrudan Maslow’un düşük düzeydeki ihtiyaçlarıyla ilişkilidir . Ancak fizyolojik ve güvenlik gereksinimleri tam anlamıyla karşılandığında üst düzey ihtiyaçlar (sosyal,ego ve kendini gerçekleştirme) ağırlıklı konular haline gelir, Bununla bitlikte Maslow’un hiyerarşisi oldukça basit yaprdadrr ve insan güdülenmesini tam olarak yansıtmayan bir kuramdır.. Örnek olarak herkes beş ihtiyacının tamamını sırayla geçmez. Ancak Maslow’un çalışması üç önemli katkıda bulunmaktadır. İlk Önce, yöneticilerin etkili olumlu destekleyiciler yaratmasına yardımcı olacak önemli ihtiyaç kategorilerini tanımlamaktadır, İkincisi,alt düzey ihtiyaçların üst düzey ihtiyaçlaıdan önce mutlaka karşılanması önemlidir şeklinde,iki genel ihtiyaç düzeyi hakkında düşünmeyi kolaylaştırır Üçüncüsü, Maslow yöneticilerin, kişisel gelişim ve kendini gerçekleştirmenin önemi konusunda duyarlı olmalarım sağlamıştır. Kendini gerçekleştirme bu kuramdan çıkan en tanınmış kavramdır Maslow’a göre ortalama bir insan ancak %10’unu gerçekleştirmiştir Başka bir deyişle pek çoğumuz potansiyelimizin pek çoğuna dokunmadan yaşamakta ve çalışmaktayız, O halde yapılacak şey açıktır :eği tim,kaynak,özer klik,sorumluluk ve çaba gerektiren işler sağlayan bir iş çevresi yarat, Bu tür bir örgüt kültürü işgörenlere yeteneklerini ve becerilerini yaratıcı biı biçimde kullanma şansı vermekte,potansiyellerinin daha fazlasından yar arlanmalar ma izin vermektedir, AT&T,Procter & Gamble,Du Pont,General Electric,Levi Strauss ve Cosast Gas of Watson gibi pek çok şirket işgörenleri için kişisel gelişim fırsatları sağlayan programlar başlatıyorlar. Örgütler insan kaynaklarını tam olarak kullanarak kazanmaktadır İşgörenler ise üst düzey gereksinimlerini işte tatmin etme fırsatlarını değerlendirerek kazanmaktadır. Du Pont şirketinde yöneticilerin başarım hedeflerinin yanında kişisel gelişim hedefleri de koymaktadır. Bu yönetici “geçmişte insanlar, bir sonraki işim ne olacak diye düşünüyorlardı, şimdi ise bir birey olarak nasıl gelişebilirim? drye sormaktadırlar” demektedir. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı, örgüt yöneticilerinin, işgörenlerin nelerle motive olabileceklerini anlamalarını sağlamaktadır. Bundan sonra yönetici, “duruma uygun” bir yönetim biçimi ile bireyleri motive edebilmelidir Maslow’un tanımladığı beş temel ihtiyaca, Eric Fromm,“bir amaç ve bir dünya görüşü edinme” ihtiyaçlarını da eklemiştir, 3,1 2, Herzberg’in Çift Faktör Kuramı Kapsam Kuramlarr bağlamında incelenen bir diğer motivasyon kuramı da Herzbeıg’in araştırmalarımn sonucu olarak ortaya çıkan “Çift Faktör” kuramıdır . 1950’li yrllarda 200 mühendis ve muhasebeci üzerinde yapılan bu araştırmada şu soıu sorulmuştur; “işinizde ne zaman kendinizi son derece iyi, ne zaman son derece kötü hissettiğinizi ayrıntılı olarak açıklayınız”, Herzberg, bu sorudan aldığı cevaplar doğrultusunda oluşturduğu modelin içeriğini motive edici faktörler ve sağlık (hijyenik) faktörleri olarak iki grupta toplamıştır.. Sağlık şartlarının başında; “çalışma şaıtlaıı, maaş ve ücıet, emniyet, iş koşullarr, yan ödemeler, yönetim uygulamaları, kişileıarası ilişkiler ve işletme politikaları” gelmektedir, Motive edici faktörler ise; “işin kendisi, başarma, farkedilme, yükselme, anlamlı ve zevk verici bir işte çalışma, sorumluluk alma ve görevi yerine getirmenin sonucu olarak elde edilebilecek ödüller” şeklinde ortaya çıkmaktadır.. Bunlar mevcut olduklarında iş tatmini ve motivasyon düzeyini yükseltirler.. Herzberg, bu faktörlere aynr zamanda tatmin edici faktörler de demektedir. Motivasyonel Faktörler ile Hijyen Faktörleri arasında bir takım farklılıklaı vardır Motivasyonel Faktörler işin özü veya içeriğiyle ilgilenirken, Hijyen Faktörleri işin çevresel şartlan ile ilgilenmektedir Ayrıca Motivasyonel Faktörler gerçek güdüleyici faktörler olurken, Hijyen Faktörleri bireyin tatminsizliğine engel olmaktadır Tatminsizliği önlenemeyen bireyin motivasyon faktörleri ile güdülenmesi pek mümkün olmayacaktır Çünkü hijyen faktörünün ana görevi, bireyin tatminsizliğini önleyerek motivasyon faktörlerinin yaratacağı güdülenmeye ortam hazırlamaktır .. Herzberg’in Çift Faktör Kuramı, aşağıda sıralanmış olan bir takım eleştirilere maruz kalmıştır: 1.Ekonomik güdüleme faktörlerinden ücret, çalışma şartlarını ve çevresel şartlan ikinci plana indirgemiş, bu da modelin evrensel boyutlarda geçerliliğini ortadan kaldırmıştır. 2.Araştırmada, Herzberg; gruplara, işe geldiklerinde kendilerini en iyi ve en kötü hissettikleri konuların ne olduğunu sormuştur. Buna getirilen eleştiri ise, “birey, kendisini en iyi ve en kötü hissetmesine neden olan faktörleri açıkça belirleyemez” şeklindedir-. 140 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3. Son olarak, getirilen eleştiri ise, araştırmaya dahil edilen grup sayısının yetersizliğidir .. Ma slow’ un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile Herzberg’ in Çift Faktör Kuramı arasında bir takım benzerlikler görmek mümkündür.. Bu her iki kuramın özelliklerini karşılaştırmalı olarak incelemek, benzerlikleri ortaya çıkaracaktır Tablo - 8.1: MasIow’ un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile Herzberg’ in Çift Faktör Kuramının Karşılaştırılması MASLOW’UN İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ HERZBERG’İN ÇİFT FAKTÖR TEORİSİ Kendini Gerçekleştirme (Benliğini İdrak) İhtiyacı İşin İlginçliği, Başarma, İşte Gelişme, Sorumluluk Statü ve Saygınlık (Takdir) Görme İhtiyacı Yükselme, Takdir Görme, Statü Aidiyet (Sosyal) İhtiyacı Beşeri İlişkiler, Şirket Politikası ve Yönetimi Güvenlik İhtiyacı Denetimin Kalitesi, Çalışma Koşulları, İş Güvenliği Herzberg’in çalışmasının ardından, Hackmam ve Oldham iş tanımlaması için daha kapsamlı bir model önerdiler Görebileceğiniz gibi, iyi tasarlanmış işler “yüksek motivasyona, yüksek kaliteli verime, yüksek seviyede tatmine ve düşük devamsızlığa” yol açar Bu sonuçlar, çalışanlar üç kritik psikolojik durumla karşılaştıklarında oıtaya çıkar; “1 Yaptıkları işler diğer insanlar için önemli olduğundan anlamlı birşeyler yaptıklarına inanırlar; 2.işin sonuçlarından kendilerini kişisel olarak sorumlu hissederler; 3 İşlerini ne kadar iyi yaptıklarını öğrenirler” Bu psikolojik durumlar, çalışanlar zenginleştirilmiş işlerde yani, beş ana boyutu sunulan şu türden işlerde çalıştıklarında ortaya çıkar (Kolasa, 1976, s 252; Cole, 1989): M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 1..Becer i çeşitliği bir çok beceri ve yetenek ger ektir en far kh iş aktiviteleri, Saatle First Bankası’na atanan yeni başkan banka çalışanlarından oluşan 900 ekip oluşturdu. MİS gör evliler i, danışma memurları, sekreterler idari görevliler ve diğerleri yeni bir mücadeleye girdiler: Bankaya yeni müşteriler çekmek Ekipler 90 günde yeni hesaplarda 500 milyon dolar topladılar 2.Görevin özgünlüğü bir bütün olarak Özgün bir çalışmanın tamamlanması. 3/y’de yeni bir ürün icat eden veya Öncülük eden bir çalışan ürünü kendi işiymiş gibi idare eder 3„Görev Önemliliği başkalarının hayatlarında önemli pozitif bir etki Levi Strauss’da çalışanla: kendi yeıel çevrelerinde kimlerin firmadan bağış alacağına karar verirler: Bu çalışanların kendi iş görevlerinin Önemini artırmaz,fakat onların toplam iş sorumiuluklannın önemini yükseltil 4..0tonomi (Bağımsızlık ) karar vermede bağımsızlık ve ayrılık Bir araştırma hastanesinde,bir bölüm idarecisi, personeline bütçeyi aşmamak (ve yasal olmak) şartıyla istedikleri araştırmayı yapabileceklerini söylemiştir Başka hiçbir sınırlama olmadan yani tam bir otonomi sayesinde üretkenlik bir yılda altı kat artmıştır 5,Geri besleme iş performansı hakkında bilgi Bir çok firma üretkenliği,hatalı ürün sayılarını ve diğer verileri gösteren bilgisayarda düzenlenmiş panolar asarlar En etkin iş zenginleştirmesi tek bir işte bütün bu beş ana boyutu artırır Bir çalışanın büyüme ihtiyacı şiddeti bir iş zenginleştirme programının ne kadar etkin olabileceğinin belirlenmesine yardım edecektir, “Büyüme ihtiyacı şiddeti” bireylerin kişisel ve psikolojik gelişme istedikleri derecedir Düşük büyüme ihtiyacı şiddetine sahip kişiler için iş zenginleştirmesi daha az başarılı olacaktır Ancak,çok az sayıda kişi negatif tepki verecektir . 3.1 3. Mc Clelland’ın Başarma İhtiyacı Kuramı İhtiyaçların öğrenmeyle sonradan kazanılacağını ileri süren David Mc Clelland, insan ihtiyaçlarını üç grupta toplamıştır Bunlar; “başarı ihtiyacı, bağlılık ihtiyacı ve güçlülük ihtiyacı” dır . Mc Clelland, az gelişmiş ülkelerde başarının ekonomik kalkınma üzerinde etkisini incelemiş ve bu konuyla ilgili araştırmalarını “Başarılı Toplum” adlı kitabında toplamıştır Bu araştırmalar Mc Clelland’ı iki genel sonuca götürmüştür Bunlar : 1 Bir ülkenin genel ekonomik kalkınma durumu ile o ülkedeki başarının ölçülebilen ortalama değerleri arasında karşılıklı ilişki vardır 2 Başarıya yönelmiş yüksek amaçlar ve davranışlar konusunda bilgi edinmek için eski kültürler in literatürü incelediğinde, ulusal düzeyde zenginliğin ve ekonomik kalkınmanın ülke insanının başarı çabasından etkilenebileceği görülmektedir. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Mc Clelland’a göre, insanların çoğunda başarı ihtiyacı potansiyel olarak bulunmaktadır, fakat bu ihtiyacın ortaya çıkmasını sağlayacak ortam ve fırsat her zaman buîunamayabilir Bireyin kendi ilgi alanlarında en iyi olma isteği veya mükemmelliğe erişme duygusu ‘ başarı güdüsü” ile tanımlanabilir Başarı güdüsü yüksek olan bireylerin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: * Sorunlara çözüm bulmada kişisel sorumluluk almak isterler , ■ Amaca yöneliktirler ■ Ortalama, gerçekçi ve elde edilebilen amaçlar ortaya koyarak bir dereceye kadar riske girerler ■ Yaptıkları işin sonucunu görmek isterler ■ Yüksek enerji ve istekle zorlu çalışmalara girerler, Mc Clelland’m başarı güdüsü dört basamaktan oluşmaktadır: 1 „Katılımcılara, yüksek başarı ihtiyaçtı kişiler gibi nasıl düşünüleceğini, konuşulacağını ve davranılacağını öğretmek, 2 Katılımcıları kendileri için, daha yüksek fakat dikkatli bir biçimde planlanmış ve gerçekçi iş amaçlan belirlemeleri için motive etmek, .3, Katılımcılar a kendileri hakkrnda bilgi vermek, 4 Grup üyelerinin birbirlerinin ümit ve koıkularrnı başarı ve başarısızlıklarını öğrenme yoluyla ve üyelerin geçmiş tecrübelerini gözden geçirerek gıup içinde birlik duygusu yaratmak Birlik veya bağlılık güdüsünün temeli ise bireyin kendi dışındaki insanlar ve gruplar ile ilişki içinde bulunmasına dayanmaktadır Bir takım bireylerde başkalarıyla ilişki kurmak eğilimi kuvvetli iken, diğer bazılarında bu eğilim zayıftır Bireyleri arkadaş aramaya ve insanlarla ilişki kurmaya iten biı takım farklı sebepler vardır. Birey ya gerçekten iyi arkadaşlıktan hoşlandığı için ya da para, çıkar gibi maddi ödüllerden yararlanmak amacıyla arkadaşlık kurabilmektedir Arkadaşlık kurma ihtiyacında olan bireyler şu özellikleri sergileyebilirler: ■ Diğer insanlarla arkadaşlık ve duygusal ilişki içine girmek isterler ■ Diğer insanlar tarafından sevilmek, tasvip edilmek isterler. ■ Sosyal fâaliyetlerden zevk alırlar. ■ Bir gruba katılarak kimlik duygusuna erişmek isterler., Güç güdüsü bireylerin çevreleriyle olan ilişkilerinde, bütün etkileme araçlarım ellerinde bulundurma ve bunlar vasrtasryla çevrelerine egemen olma isteklerini ifade etmektedir. Güç kazanma ihtiyacında olan bireyler ise, şu tür özelliklere sahiptirler: M. Şerii ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 1.Diğer insanlar üzerinde etki sahibi olmak isterler. 2. Kendilerine bu gücü sağlayan durumlarda, diğer insanlarla yarışmayı severler. Mc Clelland, yöneticiler arasında istenilen gücün, kişisel ve kurumsallaşmış güç olmak üzere iki şekilde bulunduğunu ileri sürmüştür Kişisel güce sahip olan bireyler, hakimiyet uğruna güç kazanmak için uğraşıp, kurumsal sorumluluğu reddetmeye eğilimlidirler Mc Clelland. kişisel güç tipindeki yöneticileri ise, feodal başkanlardaki güç tipine benzetmektedir, Yani onlar astlarım harekete geçirmeye uğraşmaktadırlar Ancak onlar astların örgüte değil liderlerine karşı sorumlu olmalarını istemektedirler.. Mc Clelland’ııı, başarı ve güçlülük dışında sıraladığı üçüncü bir ihtiyaç olan bağlılık veya bağlanma ihtiyacı; “insanın yaşamını yalnız başına sürdüıememesi ve toplumsal bir niteliğe sahip olmasından hareketle, diğer kişi ve gruplarla ilişki içinde bulunması zorunluluğu” ile ilgilidir 3.1,4 Adelfer’ in VİG (ERG) Kuramı Clayton Adelfer, Maslow’ un modelini modern durumlara uyarlayarak modeli; “Varlığı sürdürme, İlişkilerde bulunma ve Gelişme ihtiyaçları” üzerine kurmuştur.. VİG (ERG-Existence, Relatedness ve Growth) kuramına göre her bir basamağın tatmini artar bir biçimde soyut ve zor duruma gelmektedir, Bazıları ise bunalım ve hayal kırıklığına uğrayabilmektedirler. Bu kişisel gelişme ihtiyaçlarını karşılamıyorsa, diğer basamaklardan birine dönerek çabalarını onun üzerinde yoğunlaştırma durumundadırlar. Aider fer ile Maslow’un ihtiyaçları arasında ne tür benzerlikler görüyorsunuz? Kabaca,varoluş ihtiyaçları fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarına karşılık gelir Ait olma ihtiyacı sosyal ve kendine güven ihtiyaçlarına benzer. Büyüme ihtiyaçları ise kendini gerçekleştirmeye denktir. ERG kuramı, çeşitli farklı ihtiyaçların aynı anda faaliyet gösterebileceğini ileri sürmektedir, Bu nedenle, Maslow kendini ger çekleştir menin, diğer dört ihtiyaç seti tatmin edildikten sonra insanlar için önemli olduğunu söylerken Aider fer, (özellikle endüstri sonrası toplumumuzda çalışan ) insanların hem varoluş hem de büyüme ihtiyaçlarının aynı anda tatmini için güdülenebileceğinı ifade etmektedir 144 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ Maslow’un kuramı Amerikan yöneticilerince Aiderfer’ın kuramına göre daha iyi bilinmekle birlikte, Aider fer5 ın kuramının bilimsel geçerliliği daha fâzladır’, Her ikisi de yöneticilere insanları güdülemekte kullamtabilecek Ödülleri ya da destekleyicileri hatırlattıkları için pratik bir yaıara sahiptir Hangi kuramı seçtiklerine bağlı olmaksızın yöneticiler, kendini gerçekleştirme ve büyüme ihtiyaçlarının tatmini için fırsatlar sunarak önemli bir güdüleme sağlayabilirler 3.2. Süreç Kuramları Süreç Kuramları, Kapsam Kuramlarının aksine ihtiyaç ve güdüler üzerinde durmak yerine, insan ihtiyaçlarım karşılamada kullanılan ve amaç (sonuç) diyebileceğimiz dışsal birtakım faktörler üzerinde yoğunlaşmışlardır Süreç Kuramları kısmında, Wtoom’un Bekleyiş Kuramı, Lawler ve Porter’m Geliştirilmiş Beklenti Kuramı, Adams’ın Eşitlik Kuramı, Cranny ve Smith’ in Basitleştirilmiş Süreç Kuramı, Skinner ’ ın Pekiştirme Kuramı ve Edwin Locke’ ın Amaç Kuramı incelenmiştir (Can ve Diğerleri, 1984, s 248-249: Er oğlu, 1995, s,270; Dawson, 1989, s 15; Koçel, 1998, s 443-452) 3, 2.1. Vroom’un Beklenti Kur amı Beklenti Kuramının temeli, 1930 ve 1940’ lı yıllardaki Kurt Lewin ve Edward Tolman’ rn çalışmalarına dayanır, Modele göre, biteyler düşünen ve akıl yürüten varlıklardır Bireyler şu andaki ve gelecekteki davranışları ile ilgili olarak bilinçli seçimler yaparlar Bilişsel olmayan modellerin ileri sürdüğü gibi bireyler kendiliğinden güdülenmiş ya da güdülenmemiş varlıklar olarak değerlendirilemezler Motivasyonel düzey, bireyin içinde yaşadığı çevreye bağlıdır, Bu çevre, işgörenin ihtiyaçları, hedefleri ve beklentileri ile uyum içinde ise birey motive olabilmektedir, Beklenti Kuramının ilk sistematik formülasyonu, Victoı Vroom tarafından; “Work and Motivation” adlı eserinde sunulmuştur, Vroom’a göre “Bekleyiş Kuramı” aşağıdaki iki temel kavrama dayanır: ■ Belirli bir davranışa yöneldiği zaman belirli bir sonuca ulaşacağı konusunda bireyin beklentisi ■ O sonucun kişi açısından çekicilik derecesi Vroom’un modeline göre bir bireyin motivasyon gücü, belirli bir sonuca ulaşma beklentisi ile, onun bu sonuca verdiği değerin çarprmma eşit olmaktadır, Öyleyse bir insanın fâaliyette bulunma gücü, bütün sonuç veya amaçların valensleri (değerleri) ile bu sonuç veya amaçların gerçekleşebilme M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ r Adnan ÇELİK olasılıklarının çarpımlarının toplamına eşittir Bu durum aşağıdaki gibi formüle edilebilir: G = I (B X V) G = Güç B - Beklenti (Olasılık) V = Valence (Değer) Değer (Valence), bireylerin kazanılması olası çıktı ve ödüüere verdikleri değerlerdir İşgörenler, işletme yöneticileri tarafından sunulan ödülleri değerli saymıyorlarsa, daha verimli çalışma bağlamında motive olamayacaklardır, Çeşitli ödüllere atfedilecek değerler farklılık gösterebilir Örneğin, kimi işgörenler daha fazla sorumluluk ger ektiren ve stres içeren yüksek bir kademeye terfi olmak istemezken, bazıları da böyle bir ter fiyi isteyebilirler Başka bir ifiade ile çalışanları terfi ile ödüllendirmek her zaman örgütü hedeflediği amaca ulaştırmamaktadır Bireyin motive olması İçin sadece bir iş ya da şeyin yerine getirilmesi sonucunda bir Ödülün var olduğunu bilmesi yeterli değildir Bireyin bu ödüle kendi değer yargıları içinde, verdiği değer de Önemlidir, Beklenti teorisinin temel katkısı kişilerin amaçları ile işteki davranışları arasındaki ilişkiyi açıklamasıdır Bu modeli kullanmak isteyen yönetici şu konulara ağırlık vermelidir: ■ Atandıkları görevi başarmaları için çalışanlara yeterli eğitim olanakları sağlamak, ■ Belirli yönde başarı sağlamaları için var olan Örgütsel engelleri ortadan kaldırmak, * Başarılı olacakları konusunda çalışanlara güven duygusu aşılamak, ■ Çalışanların belirli ihtiyaçlarını karşılayacak Örgütsel ödülleri bulmak, ■ Ödüller ile iş arasındaki ilişkileri açıklığa kavuşturmak, ■ İş ile ödüller arasında ilişki olduğu konusunda çalışanların algılarını geliştirecek bir ödül sistemini uyum ve eşitlik içinde yönetmek 3.2,2, Lawler ve Porter’m Beklenti Kuramı Diğer bir beklenti kuramı da Porter ve Lawler tarafından geliştirilmiştir Bu kuram, genelde Vroom’ un Bekleyiş Kuramı üzerine kurulmuş olmakla birlikte kuramda ayrıca; gayret, bilgi, yetenek ve algıların rol değişikliklertne göre performans ödüllendirmesinin söz konusu olabileceği ileri 146 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ sürülmüştür. Lawler ve Porter’e göre Beklenti Kuramını anlamanın en etkili yolu, kuramı değişik öğelere ayırarak incelemektir Beklenti Kuramı iki temel soruna cevap aramaktadır Bunlar; <s> Motivasyonun kaynağı nedir ? <§> Performansın kaynağı nedir ? Beklenti Kuramına göre Motivasyon bekleyişler ve valence tarafından belirlenir Bekleyiş, belirli bir davranışsal eylemin belirli bir sonucu doğuracağı olasılığına olan inançtır. Bu inancın derecesi “0” dan “1,0” a kadar değişebilir Sonucun gerçekleşeceğine olan inanç “0” ise birey, davranışının ilişkilendirilen sonucu doğurmayacağına inanmaktadır.. İlgili inanma derecesi “1,0” ise birey, davranışının ilişkilendirilen sonucu doğuracağından tam anlamıyla emindir. Diğer taraftan bireyin arzulama derecesini ifade eden valence ise, bireyin beklediği ödüle verdiği değeri temsil etmektedir, Bireyin ödülü arzulama derecesi “+1,0” dan “-1,0” a kadar uzanan yelpaze üzerinde değer bulmaktadır Bu değerler, işgörenin sonuçlan arzulama ya da arzulamama durumuna göre değişiklik gösterebilmektedir. Bekleyişler ikiye ayrılmaktadır Bunlar: l.Çaba-Performans (EP) Bekleyişleri, 2„Perfoımans-Sonuç (PO) Bekleyişleri, E~P Bekleyişi, bireyin çabasının performans sağlayacağına olan inancıdır, Örneğin, işgören mesai yapmanın mutlaka performans düzeyini arttıracağı kanaatinde olabilir, Bu bekleyişler işgörenin kendine saygı derecesi, benzer durumlar karşısında geçmişte yaşadığı deneyimler ve gerçek durumlarla ilgili düşüncelerinden etkilenmektedir İşgörenin, yüksek düzeyli üretim yapmanın ücretinde artış sağlayacağına inanması ise P-O Bekleyişidir. P-O Bekleyişleri bireyin; benzer durumlarda yaşanmış deneyimleri, elde edilmesi olası ödüllerin çekiciliği veya cazibesi, içsel kontrol alanı, çevreyi denetim altına alabilme isteği, E-P’ ye ilişkin bekleyişler ve fiili duruma ilişkin kanaati gibi değişik faktörlerden etkilenebilmektedir. M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Etkin bir işgören performansı sağlama, yöneticilerin değerlemeye tabi tutulduğu temel bir ölçüttür Performans çeşitli faktörler tarafından belirlenirken,motivasyon bu bağlamda merkezi bir etkendir. Ancak, motivasyona ek olarak; ‘'yetenekler ve nitelikler, rolde açrklık ve kabul ile çalışma (başarma) olanakları’' ndan oluşan üç faktörden de sözedrlmektedir 3.2 3, Adams’ ın Eşitlik Kuramı Adams ve Weick tarafından geliştirilen bu kuram, motivasyonla ilgili Sosyal Karşılaştırma Kuramları arasında en popüler olanıdır, Sosyal Karşılaştırma Kuramları, bireylerin kendilerine, diğer bireyler ile kararlaştırmalı olarak nasıl davıanrİdiğına ilişkin duygu ve düşüncelerinde odaklanırlar Başka bir ifade ile bu kuramda örgüt bireyi, sarfettiği gayret ve elde ettiği sonucu, aynı iş oıtamındaki başkalarının elde ettiği sonuç ile karşılaştırır. Eşitlik Kuramı, insan davranışları ile ilgili olan iki varsayıma dayanır İlk. olarak, bireyler, toplumsal ilişkilerini değerlendirirken piyasadaki ekonomik alış-verişlerinde de geçerli olan süreçleri kullanırlar: Diğer varsayıma göre ise, bireyler göreli dengeyi öngörebilmek için kendi durumlarını başkalarının durumlarıyla karşılaştırırlar, Eşitlik Kuramı, iki değişken arasındaki ilişkiye dayanmaktadır Bunİar girdiler ve çıktılardır. Bir çalışma ortamında girdiler; geçmrşteki iş deneyimlerini, eğitimi ve işteki çaba düzeyini içerir. Sonuçlar veya çıktılar ise, bireyin değişimden edindikleridir. Sonuçlar, parasal anlamdaki ödemeleri, yan ödemeleri ve kazanılan statüleri kapsamaktadır. Biı girdinin ya da çıktının değişim ilişkilerinin değerlendirilmesinde önemli etken olabilmesi için iki koşulun varlığı gerekmektedir Öncelikle, bir girdinin ya da sonucun varlığı taraflardan biri ya da ikisi tarafından tanmmalıdrr İkinci olarak, girdi ya da çıktı değişimle ilgili veya değişime marjinal fayda sağlayıcı olarak ele alınabilmelidir. Bireyin çıktılarının girdilerine oram; diğer bireylerin çrktrlarımn girdilerine oranına eşit ise, hissedilen eşitlik durumu ger çeki eşebil mektediı, Bu durumu şu şekilde formüle edebiliriz: Op Oo —,----------------------= ip Io p > bileyin oranları o > diğerlerinin oranlarım temsil eder 147 148 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bu iki oranın eşit olmadığı durumlarda aşağıdaki gibi “Hissedilen Eşitsizlik” söz konusu olabilmektedir: Op 00 > Ip veya Op o0 < Ip ---- lo Eşitlik Kuramı, örgüt bireylerinin işe ilişkin davranışlarının anlaşılması bağlamında önemli katkılar sağlamıştır, Hissedilen eşitlik durumları, çalışanların işe ilişkin davranışları ile ilgili planlarını ve iş çevresine ilişkin tepkilerini yakından etkileyebilmektedir Paranın çalışanların açıkça görüp özümleyebildikleri bir ödül türü ve eşitlik değerlemelerinde odak noktası olması nedeniyle; eşitlik kuramı, parasal ödüllere ve bu ödüllerin dağıtılış biçimlerine önem vermektedir, 3.2.4. Skinner’ m Pekiştir me Kur amı Pekiştirme Kuramr, kişilerin elde ettikleri olumlu veya olumsuz sonuçlara göre bir davranışı yeniden gösterip gösteremeyecekleri noktasına açıklık getirmektedir, Bu kurama göre: ■ Biteyler kişisel olarak en çok ödüllendirilen davranışa yönelirler., ■ Bireylerin davranışı ödüllerin kontrol altında tutulmasıyla şekillendirilmektedir Bu modelde ödüller güçlendirici durumdadır, Çünkü amaç, ödüllendirilen davranışın sürekliliğini sağlamaktır Bu ödülleri, yönetici, deneme, görme ve tecrübe yöntemleri ile bulur , İhtiyaçlar farklı olacağından kişilerin de almak isteyecekleri ödüller farklı olacaktır. Skinner ve izleyicileri, olumsuz pekiştirmenin yol açacağr davranışın garip, kestirilemeyen ve istenmeyen bir biçimde gerçekleşeceğini; olumlu pekiştirmenin ise örgütsel amaçlara uygun bir biçimde değişim ve yönlendirme sağlayacağını ileri sürmüşlerdir 3.2.5, Edwin Locke’ ın Bireysel Amaçlar ve İş Başarımı Kuramı Edwm A Locke ve Gary P Latham tarafından geliştirilen bu kuram, performans temeline dayanan motivasyon programlarmdan (Amaçlara Göre Yönetim, vd ) kaynaklanır Locke, Latham ve izleyicilerine göre bireysel M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK amaçların belirlenmesi motivasyonu aşağıda sıralandığı gibi, dört ck şekilde etkilemektedir: 1 İşgörenin amacının belirlenmesi, belirli bir görev üzerinde dikkatinin odaklaşmasını sağlar. 2 İşgörenin çabalarının düzenlenmesi ve artırılmasını sağlar, ,3„Üçüncü olarak, belirlenmiş amaçlar, rekabet ortamında görevi başarma bağlamında kararlılığı artırır.. 4 Örgütsel amaçlar kabullenilmiş ise, örgüt bireyleri o amaçlara ulaşmanın yollarını ararlar Gerek bireysel ve gerekse örgütsel amaçlar, varılmak istenen sonucu ifade etmektedir, Başka bir ifade ile amaç, birey veya örgütlerin kavuşmayı arzu ettiği ve bunu gerçekleştirmek için çaba harcadıkları ortamla ilgilidir. Amaçlar, bireyse] ya da örgütsel olabilir, Bireysel amaçlar, bireylerin arzu ettikleri durumu ifade etmektedirler, Örgüt içindeki bireysel amaçlar iyi tanımlanmalı ve örgütün amaçlarına ters düşmeyecek şekilde hazıılanmalıdır, Amaç Kuramına büyük katkıları olan Locke ve izleyicileri, yaptıkları araştırmalar sonucunda aşağıdaki temel esasları belirlemişlerdir : ■ Çalışanların iş tasarısının motivasyonel belirleyicisi onların amaçları ve niyetleridir .. ■ Dışsal özendiriciler, çalışanların amaçları ve niyetleri üzerinde etkili olabilmektedir ■ Etkili reaksiyonlar, kişilerin algılarından ve değer yargılarından kaynaklanan değerlendirmelerin sonucudur 3.3. Japon Motivasyon Kuramları Genelde Batı ülkelerinde uygulama gören X ve Y kuramları statik bir düşünce anlayışı içinde kişilerin nasıl davrandıklarını araştırırken, bu davranışlara yol açan nedenleri tam anlamıyla ortaya koymada yetersiz kalmışlardır Oysa insan ve insanı etkileyen bir çok faktör dinamik bir yapıya sahiptir Bu durumda belli kalıpların her durumda aynı kalmasından söz etmek ve herkes için aynı çözümleri savunmak yerine, durumsallık yaklaşımında belirtildiği gibi değişik durumlarda tavırların farklılaşması İle her durum için farklı olumlu noktaları bulmak gerekmektedir. Ancak bu yaklaşım, kaygan bir zemin üzerine oturtulacak bir yönetim anlayışını değil, aksine belirginleşmiş bir anlayıştan hareket eden bir felsefeyi zorunlu kılar Esas itibariyle işletmelerde görülen bir kültür oluşumu, ülke kültürünün bir yansımasıdır. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ İşte Japon yönetim anlayışı da.. Japon kültürünün., firma kültürüne ¿nsıması ile ortaya çıkar Japon yönetim anlayışına göre; “ömür boyu istihdam, yavaş değerleme ve terfi, uzmanlaşmamış mesleki gelişme, ortak karar verme, ortak sorumluluk, örtülü kontrol mekanizmalarr, ulusal bütünlük” ten her biri başlı başrna birer1 motivasyon kaynağı olmakta ve bunlar ‘ Teori Z ve 7- S Modeli” olarak adlandırılmaktadır.. Bu anlayışın mutlak olarak Batı için uygulanabilirliği olmasa da sağlanacak uygun verilerle yeni programlar geliştirilerek bunlardan yararlanabilir. 4. İŞ TATMİNİ 4,1. İş Tatmini Kavramı ve Kapsamı İş tatmini, “işten elde edilen maddi çıkarlar ve işgörenin beraber çalışmaktan zevk aldığı iş arkadaşları ile bir eser meydana getirmesinin sağladığı mutluluk” şeklinde tanımlanabilir. Eğer işçi çalışmasr sonucunda ortaya koyduğu eseri somut olarak görebiliyorsa, bundan duyacağı gururu onun için tatmin kaynağı olacaktır . İş tatmini, işgörenlerin bedensel ve zihinsel sağlıkları yanında, bireysel fizyolojik ve ruhsal duygularının bir belirtisidir, İş tatmini denince, işten elde edilen maddi çıkarlar ile işçinin, “beraberce çalışmasından zevk aldığı iş arkadaşları ve eser meydana getirmesinin sağladığı mutluluk'7 akla gelmektedir İşgörenlerin işlerinden duydukları hoşnutluk ya da hoşnutsuzluk ile yakın bir ilişki içinde olan iş tatmini aşağıdaki etmenler ile ilgilidir (Bingöl, 1996, s 266267): © Tatmin, işgörenin işten elde ettiği maddi çıkarları ile ilgilidir © Tatmin, işgüvenliği ile ilgilidir, © Tatmin, işin zevk verme kabiliyeti ve uygunluğu ile ilgilidir © Tatmin üretimde bulunmaktan doğan gururla ilgilidir, © Tatmin, umut verici mesleki projelerle ilgilidir, © Tatmin, işin akışını ve hızım denetleyen işgörenin yeteneği ile ilgilidir © Tatmin, işyerindeki olumlu beşeri ilişkilerle ilgilidir © Tatmin, İşletmenin genel durumu ile ilgilidir © Tatmin, amirin tutumu ile ilgilidir © Tatmin, sendikal ilişkilerle de ilgilidir M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 4„2. İş Tatmini ve Çalışma Yaşamının Kalitesi İşletmede görev alan bireyler, örgüte katkıları doğrultusunda eşit muamele gördüklerini hissederlerse, tatminleri kolaylaşır, Kimi zaman, tatmin olmuş bir işgörenin, tatmin olmamış bir işgörenden daha üretken olmadığı anlar da vardır, Bazı insanlar sadece çok çalışmaları gerekmediği için işlerinden memnun kalabilmektedirler, Kaynağı ne olursa olsun, iş tatmini sağlanamayan işletmeler, bir çok sorunla karşı karşıya kalabilmektedirler Bunlardan belli başlrlarr (çoğu yabancılaşma ve stres yönetimi bölümlerinde de ele alındığı gibi) aşağıdaki gibi sıralanabilir: 9 İşgören devrinde yükseklik, 9 Yüksek devamsızlık, 9 Düşük firma sadakati, 9 Yabancılaşma, stres, çatrşma ve kırgınlıkların artması, 9 Grevlerin gündeme gelmesi, 9 Hırsızlık oranlarında artrş, 9 Makine ve tesislere zarar verme veya sabotaj yapılması, 9 Daha düşük zihinsel ve bedensel sağlık. Bunlar, daha yüksek iş gerilimi, daha yüksek sigorta masrafları ve takip edilmesi gereken çok sayıdaki yargı işlemleri demektir, İş tatminsizliğinin yol açtığı sorunların sonuçta, işletmenin dolaylı veya dolaysız maliyet kalemlerini artıracağı unutulmamalıdır. Çalışma yaşamının kalitesi programlarr, işgören sağlığı ve iş tatminini artıran iş yerleri oluşturmayı hedeflemektedirler, Bu programların nihai amacı, ihtiyaçların giderilerek işgören memnuniyetinin sağlanmasıdır Programın dayandığı ilkeler (çoğu motivasyona teşvik araçlarında ele alındığı gibi) aşağıdaki gibi sıralanabilir (Çobanoğlu, Başarım İçin Güdüleme): 1 Yeterli ve adil ücret, 2 Güvenli ve sağlıklı bir çevre, 3 İnsan kapasitesini geliştiren işler, 4 Kişisel gelişme ve güvenlik için bir şans, 5.Kişisel karakteri destekleyen, önyargıdan uzak, bir toplum anlayışı olan ve yukarı hareketliliğe sahip bir sosyal çevre, 6. Anayasallık, 7 Kişisel eğlence ve aile ihtiyaçları üzerindeki baskıyı en aza indiren biı iş rolü, 8.Sosyal sorumluluğa sahip organizasyon faaliyetleri, DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRAJNIŞ 4.3, İşletmeler Açısından Motivasyon Uygulamaları ve İş Tatmini İşletme yöneticilerinin üzerinde önemle durdukları hususların başında mevcut kaynakların en etkili ve verimli şekilde kullanrlması gelir Mevcut kaynakların kıt olması bunların israf edilmeden kullanılmasını gerektirmektedir Örgütsel amaçlara ulaşmak ve kaynak israfını önlemek ekonominin rasyonellik ve etkinlik ilkelerine bağlıdır Verimlilik; “amaçlara ulaşmada en az emekle en fazla yarar sağlamak”, şeklinde tanımlanabilir Etkinlik ise, faaliyetlerin amaca ulaşma derecesini ortaya koymaktadır Amaçlara önceden planlandığı şekilde ulaşılmışsa örgütün etkinliği söz konusudur Örgütsel etkinlik, örgütün değişen koşullara uyum sağlayabilmesi için bütün olanakları ve güç merkezlerini harekete geçirebilme yeteneğidir , Örgütsel etkinliğin ve verimliliğin arttırılmasında motivasyon kuramlarından yararlanmak mümkündür Öıgüt üyelerinin etkinliğinin artırılmasında; iyi araç-gereç kullanımı, teknolojik yeniliklerden yararlanma, bireylerin yeteneklerinin geliştirilmesi gibi faktörlerin kullanılmasının yanı sıra özendirici ve güdüleyici araçların kullanılması da önemlidir Örgüt içindeki diğer kaynakların kıt olması insan faktöründen azami ölçüde yararlanmayı gerektirir, İnsan faktörünün de verimliliğinin ve etkinliğinin arttınlması, onun işine duyduğu hoşnutluğu arttırarak, işine motive etmekle sağlanır Motive edilmiş bir işgören örgütsel amaçlara ulaşmadaki isabet derecesine arttırır ve sonuçta işletmenin başarısı artabilir İş tatmini ile motivasyon arasında ikili bir ilişki vardır,. Genellikle bireylerin gerçekleşmesini istedikleri arzuları ile iş çevresinden edindikleri izlenimler birbirine uyduğundan tatmin ortaya çıkar Bireyin işten beklediği ödül ile elde ettiği ödülün karşılaştırılması da iş tatminini ortaya koyar Bireyin çalışmasının sonucu olarak elde ettiği karşılıktan doğan tatmin ile çalışması sırasında hissettiği tatmin farklıdır, Çalışmanın karşılığı sonucu elde ettiği tatmin “dışsal tatmin” çalışma esnasında hissettiği tatmini ise “içsel tatmin” dir Dışsal tatmini dışsal ödüller sağlarken, içsel tatmini de içsel ödüller sağlayacaktır, Tatmin olmuş bir bireyin motive edilmesi için gerekli şartlar hazrrianmış demektir,. Aynı şekilde, motive olmuş bir bireyin de faaliyetlerinin sonucunda iç huzuru ve zevki tatması mümkündür.. Başka bir ifadeyle motivasyon tatmin yaratabilir Sonuç olarak işlerinden beklediklerini elde eden bireyler, elde ettikleri ölçüde tatmin olurlar Bu da bireylerin motivasyonunu ve performansını yükseltir M Şerii ŞİMŞEK - lahit AKGEMCİ - Adnan ÇELİK EKLER: OKUMA PARÇALARI (Stoner ve Edward, 1989, s.425-455; Batenıan ve Zeithaml, 1993, s.440) EK-1: ÇALIŞMA YAŞAMININ KALİTESİNİN ARTIRILMASINA İLİŞKİN SEÇİLMİŞ ÖRNEKLER iîBüro mobilyası tasar layıcısı ve üreticisi olan Elerman-Miller’in her çalışanı, işletmenin hisse senetlerine sahip olup, kat paylaşımına katılmaktadır iDu Pont’un güvenlik yapısının, bu alanda rekorlara sahip efsanevi bir özellik taşıması; “işgörenler açısından iş güvenliği olarak algılanmakta ve iş tatminini artıran unsurlar” arasında sıralanmaktadır.. ^jBell Laboratuvarları, dikkat çeken öncü araştırmalar, hizmet içi eğitim sağlanabilen gelişmiş merkezler, farklı disiplini temsil eden bilim adamları arasında bilgi paylaşımı, konuk uzmanlar tarafından verilen aylık seminerler ve gelişmiş teknolojik donanımın etkinlikle kullanıldığı bir akademik çevre sunmaktadır, Burada görev alan bir çok bilim adamının Nobel ödülü almış olması, Bell Laboratuvarları'nın iş tatmini sağlayan ve çalışma yaşamının kalitesini artıran yönünü daha da artır maktadır. iïHawaii’deki Alexander&Baldwin şirketi yöneticisi Robert Pfèiffèr, alternatif ürünler yetiştirmelerine yardımcı olan 500 çiftlik görevlisini, pasif faaliyet döneminde dahi işyerinde tutarak, işçi çıkarmama politikasını sürdürdüklerini beyan etmiştir, Aynı şekilde, bir çok işletme, uzun süredir işçi çıkarmama politikalarına devam etmektedirler, ^jOrchard Corporation yönetimi,1 yetki devri uygulayıp, departmanlar arası otonomi yaratan ve insan odaklı açık bir iletişim felsefesini sürdüren” bir şirket felsefesine sahip olup, müşterilerini de bu yönde davranmaya sevk etmektedir TlLos Angeles Dodgers oyuncularından, müstahdemlerine “Dodgers Ailesi”nden bahsetmektedir takımı, yönetici Tommy Lasorda ve ve bilet satıcılarına kadar gururla ^[Kamyon kiralama şirketi Ryder, örgütün her kademesindeki işgörenine, hizmet içi eğitim programları sunmakta, ihtiyaçların açıkça bildirilmesini önermekte ve iş gücü temini için dış kaynaklara başvurmadan önce kendi çalışanlarına duyuru yapıp, yardım istemektedir ^[Pastane makineleri imal ve ticareti yapan Bowes işletmesi, 1942 yılında kurduğu endüstri ilişkileri konseyim başarıyla uygulaya gelmiştir. 154 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bu konsey alt, üst ve ana komisyonlara ayrılmıştır. Alt konsey, işletme yöneticileri ve eşit sayıda seçilmiş işgörenleıden oluşmakta ve astlar her iki haftada biı yöneticiler ile görüşmektedirler Bu konseyde çözülemeyen sorunlar, yine seçilmiş işgörenlerin yer aldığı üst komisyona havale edilmektedir. Sorunlar, burada da çözülemediği takdirde, son olarak ana komisyona gelmektedir (ana komisyona şirket yönetim kurulu başkanı ve seçilmiş bir işgören temsilcisi ortak başkanlrk yapmaktadır) Söz konusu konsey yapılanması taraflarca kabul gören bir toplu iş sözleşmesi hazırlanması, işgörenlerin sorunlarının çözümü, önerilerin duyurulması ve uygulanması için daha yapıcı bir mekanizma sunmaktadır. ^[Stride-Rite işletmesi, işgörenlerin çocuklarını ve yaşlı akrabalarını getirebilecekleri uluslararası düzeyde bir “gündüz bakım evi” ne sahiptir Aynı şekilde BE&K işletmesi de, gittikçe artan sayıda çalışan annelerden oluşan inşaat işçisi elemanlarına yardımcı olmak için ilk gezici gündüz bakım evini” yapmıştır, í¡Ben and Jerry’s, dünya barışı veya amazonların kurtarılması gibi küresel olaylara katkılarıyla tanınan bir işletmedir, ^Pacific Gas&Electric işletmesi, ekolojik yapıya duyarlılık ve çevre bilinci oluşturma açısından oldukça köklü bir değişime yönelmiştir PG&E, 1970’lerde sürekli olarak çevreci örgütlerin hedefi halinde iken, 1990’laı da yönetim kurulunda çevre koruyucularına yer vermiştir Ayrıca, üıünlerin çevre dostu olabilmesi için yaklaşrk 200 araştırmacı istihdam edilmiştir, EK-2: HERB KELLEHER Southwest Havayollarının başkanı ve genel müdürü olan Herb Kelleher işgörenlere, sürekli eski dönemlerdeki sadakati telkin eden biı yöneticidir, Havayolu analistlerine göre, rampadan kokpite kadar verdikleri hizmetle Southwest işgöıenleri , endüstrideki en verimli işgörenlerdir, Pilotlardan biri, “bizim hepimizin hayranlıkla baktığı şey, Haıy Kay tipi bir ortanı değil kaışılıklı saygıdır” diyerek duygularım dile getirmiştir Eski bir savcı olan Kelleher, Southwest işletmesini 1971 yılında kurdu. Federal yasalarda yapılan biı kanun değişikliği ile Dallas'ın Love Havaalanından Texas’m ötesinde heıhangi bir yere ve dört komşu eyalete uçuş yasaklanmıştı. Diğer şirketler, eski havaalanını kullanmaktan kaçınırken, Kelleher Love Southwest’i üssü (merkezi) yaptı ve Dallas ile Houston’un Havaalanı arasında hayali bir tekel oluşturdu O günden bu yana Kelleher, servis kalitesiyle yüksek itibar gören Southwest’i ülkenin 9 büyük havayolu şirketi yaptı M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Southwest’in işgücü büyük oranda sendikalaşmıştır. Diğer havayolu şirketleri işgücü maliyetinden kısma ayrıcalığı için, tehdit ve hava grevi kullanmışlardır Ancak Kelleher Southwest’te bir aile ortamı yaratmış, çalışanların fedakarlığım kazanmış ve düşük maliyetle yüksek verim sağlamıştır. 1981 yılında, Kelleher "in iş üzerinde bir etkisi olmuştur O zamanlar Kelleherin halefinin yönetiminde uçuş hostesleri çok kısa şort giymeleri zorunluluğunun kaldırılması için yaygara koparmışlardı. Yönetim istekleri göz ardı etti ve hosteslere onların “küçük şirin amigolar’ olduklarını ve bu işi “unutmaları” söylendi Kelleher, hosteslerin lehinde araya girdi, Şimdi, yerel bir sendika yöneticisine göre Southwest’teki iyi iş ilişkileri tamamen Herb’dir O, işletmenin sürekli gelişimi için çaba harcamaktadır Uçaklara binerek, uçuş personelini olumlu yönde etkilemeye çalışması, herkesin adını hatırlaması ve onlara doğum günü kartları göndermesi onu farklı kılan özelliklerdir Kelleher ara sıra kokteyl ikramında, bilet gişesinde çalışırken veya bagaj yüklerken görünebilir. Bir mizah anlayışına sahiptir ve diğerlerinden de bunu bekler Bir uçuş esnasında komik bir giysi giyerek bir rap klrbi yapmış ve kendisine gülebilmiştir. Pilotlarına mil başına ödeme yapan Kelleher, onların sektörde en çalışkan olmalarını ve en yüksek ücret almalarını sağlamıştır, Çalışanlarına istihdam garantisi veren bir politika ve kaı dağıtımı politikasıyla uzağı gören kişiler olmaları için cesaretlendirmiştir Şu anda Southwest hava yolları çalışanlarr şirketin % 13’üne sahiptir. Kelleher çalışanlarına çok iş vererek kendilerini başaırlarından gururlu hissetmelerini sağlamıştır. Herb Kelleher*den Ne Öğrenebilirsiniz? Kalite Servisini Motive Etmek: Çoğu şirket müşteri servislerinde yüksek kaliteye ulaşma yönünde, yeterince planları olduğundan bahsederler Ancak iş uygulamaya gelince, genellikle elemanlarını, müşteri problemlerini çözmede dikkatli olma yolunda üretken ve verimli olmaları için zorlarlar. Yüksek satış için teşvikler yaratır' veya yeterince hızlı çalışmayan işgörenleri disipline etme yoluna giderler1. Aynı zamanda, işgörenlerine, kaliteli servis sağlamalarını nadiren söylerler Californiya’daki GTE müşteri servisinden bahsediyordu, ancak çalışanlar arasında yaprlan bir araştırmada, “çoğunun., süratin müşterilerden daha önemli olduğunu düşündüğü” gerçeği ortaya çıkmıştı Bu izlenimi silmek isteyen GTE üst yönetimi/ 170 000 dolaı harcayarak, hafta sonu seminerleri düzenledi ve 850 işgörenini, ek ödemelerle buna katrhm yönünde teşvik etti” Bu semineri veren biı konuşmacı, çalışanlara “müşterinin probleminin çalrşanm problemi olduğunu” hatırlamalarını istedi Kendilerini “Memnuniyet Kız Kardeşleri” ve “Boogıe Erkek Kardeşleri” olarak adlandıran oyuncular “telefonda iyi ve etkili 156 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ konuş abilme” hakkında şat kılar söylediler. Fakat GTE yönetimi, telefon konuşmalarının hangi hızla bitirildiğini ölçmeye devam etti. Bazı şirketler kaliteli servis sağlayan ışgörenlerini somut armağanlarla ödüllendirmektedirler. Golden West Foods’un servis mükemmelliği planına uygun çalışanlar (en yüksek puanı toplayanlar), define avına katıldılar ve çeşitli armağanlar kazandılar Hewlett-Packard ise, servis elemanları tarafından sağlanan hizmetleri müşterilerini arayarak kontrol etmektedirler Müşterilerin verdikleri iyi yöndeki raporlar, ilgili elemanların maaş artışları ve ödüllendirilmelerinde ölçü alınmaktadır, Bunun zıddı olarak ABD Sony şirketinin yöneticileri yüksek performans için ek armağanlar vermeye inanmamaktadırlar Onlara göre işi almak ve tutmak yeterli olmalıdır, Kalite gurularmdan Philip Crosby’e göre, armağan vermek işi ve insanların iş ahlakını önemsizleştirmekte ve “armağan bittiğinde motivasyonda bitmektedir” DOKUZUNCU BÖLÜM GRUPLAR Bu bölümde grup kavramı, kapsamı ve grup olgusu üzerinde durulmuştur, 1. GRUP KAVRAMI VE KAPSAMI Grup kavramı ve kapsamında, grup kavramı, grup türleri, grupların başlıca işlevleri ve grup normları konulan ele alınmıştır 1.1. Gr up Kavramı Gruğ, ortak normları paylasa genellikle araîaSiSa farklı rollere sâBıp, ortak iş amaçları doğrultusunda biAirj^yte^Âle^m içinde bulunan ^bireyler topIulugh^Hjarak ifade edilebilir, Î^İMeyle, grup; birbirleriyle etkileşim halinde bulunan, psikolojik olarak birbirlerinin varlığından haberdar olan ve kendisini bir grup olarak algılayan küçük veya büyük birey topluluklarıdır 158 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bu tanımların ışığı altında grubu oluşturan unsurları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz ( Steers, 1994, s. 223; Eren, 1998, s 68; Kaynak, 1995, s 166; Bobbitt and others, 1974, s. 110-111; Aıııold and Feldman, 1986, s 181): ■ Ortak amaç, değer ve normlar, * Üyeler arasında doğrudan bir ilişki ve hareketliliğin bulunması, ■ Üyelerde “biz” duygusunun gelişmesi, ■ Fiziksel yakınlığın bulunması, ■ Rol ve mevkii dağılımının olması, ■ Bireysel tutum ve davranışların başkaları tarafından etkilenmiş olması, ■ Birlikteliğin uzun bir döneme yayılmış olması, Gruplar da bireylerin sahip olduğu birtakım fiziksel ve sosyal özelliklere sahiptir, Bireyler gibi yaşamlarını devam ettirmek ve varlıklarını korumak için mücadele ederler , Tıpkı bireylerde olduğu gibi gruplarda da, çözülemeyen sorunlar, “iç huzursuzluklar ve dengesizlikler doğuracaktır“ ki, bu da grupların parçalanmasına, yok olmasına veya başka gruplarla birleşmesine neden olacaktır, 1.2, Gr up Türleri Grup türleri; förmel-införmel gruplar, birincil-ikincil gruplar, işgrupları-iş dışı gruplar ve üyelik grupları-referans gruplan olarak dört grupta toplanabilir (Kaynak, 1995, s 168; Erdoğan, 1994, s,308; Steers, 1994, s.223-233; Eren, 1998, s.72-76; Luthans, 1992, s.359-361): 1.2.1 Formel ve İnformel Gruplar Formel gruplar, organizasyon tarafından görevlendirilen iç ünitelerdir Bu tür gruplar yönetim tarafından sürekli veya geçici olarak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulur,. Geçici informel gruplar belirli bir görev verilmediğinde veya grup içinde bir faaliyet olmadığında dağılmaya mahkumdur, Sürekli gruplar ise, örgüte belirli bir hizmeti devamlı olarak sağlamak amacıyla oluşturulmuştur En önemli özellikleri görevlerindeki devamlılıktır. Bunun yamsıra eğer formel grup içinde kendiliğinden gelişen önceden planlanmamış, uzun süre etkili olabilecek ilişkiler ortaya çıkarsa; bu durumda informel grup ortaya çıkar Bütün organizasyonlarda bir çok sayıda informel gruptan bahsetmek mümkündür. Ortak ilgiler, sosyal ihtiyaçlar veya basit arkadaşlrklar bu grupların M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 159 oluşum sebebidir. İnformel grup üyeleri; kendi rollerini, normlarım ve'yazılmamış kurallarını kendileri belirlerler Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalar, informel grupların; performans ve organizasyoııel etkileri artırmada önemli rol oynadığını açıkça göstermiştir İnformel grupların özellikleri maddeler halinde aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Organizasyon içinde öngörülmemiş ve tammlanmamışlardıı.. ■ Kendilerine özgü haberleşme biçim ve kanalları vardır, ■ Kendilerine özgü tutum ve davranış özellikleri geliştirmişlerdir, ■ Belirgin olmayan özellikleri sosyometrik testlerle saptanabilir. Organizasyonlardaki formel ve informel grupların her ikisi de kendilerine özgü normlar, roller ve amaçlar belirler ve üyelerinden sadakat beklerler, Grupların üye sayısı çok fazla olduğu zaman grup içinde ihtilaflar ortaya çıkar ve bu da organizasyonun tavrını etkileyebilir 1.2.2. Birincil ve İkincil Gruplar Birincil ve ikincil grup ayırımı grup üyelerinin ilişki düzeyine göre yapılmıştır. Birincil gruplar; grup üyelerinin birbirlerini tanıdıkları, sık sık vüzifly^e—— ilişkilerde bulunabildikleri ve bu ilişkinin sürekli olarak sürdürüldüğüinsan topluluklarıdır Birincil gruplaıdaki kurallar, üyeler üzerinde toplumsal denetimi sağlayacak güçtedir, Kurallara uymama halinde uygulanacak cezalar; grup dışına itme veya ilişkiyi kesme şeklinde olabilir, İkincil gruplar ise; daha geniş ölçekli ve daha, fazla üyenin oluşturduğu gruplardır BulffupTttyderirertg^nfllf^ ba'ğîTlSîarâLİri^ erini etkilerler, Üye sayısının fazla olması^ üyeler in bir birlerini yakından tamma„.oianağınrkıSitia^ .... ı ^ 1.2.3, İş Grupları ve İş Dışı Gr uplar İş grupları, belirli bir işi yapmak ve bu işten sonuç almak için biraraya gelen bireylerden oluşan gruplardır, İş gruplarında grup üyelerini bir araya getiren ortak bir amaç vardır, İş dışı gruplar ise; bireylerin ortak amaçla birbirine bağlanmadığı, ortak çıkarların söz konusu olmadığı gruplardır. 160 DAVRANIŞ BİLİMİ ERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1.2,4 Üyelik Grupları ve Referans Grupları Üyelik grupları kişilerin üyesi bulundukları ve içinde faaliyet gösterdikleri gruplardır, Birey aynı anda birden fâzla grubun üyesi olabilir Referans grupları ise, birey için geçerli olan tutum ve davranışların oluşumunu sağlayan gruplardır, Bu tür gruplar, bireyin ideali olan gruplardır, Bireyler bu gruba üye olmayı prestij olarak kabul ettikleri için, kendilerini bu grupla özdeşleştirmekte, değer ve normlarını bu gruba uydurmaktadır 1.3. Gr upların Başlıca İşlevler i Grupların başlıca işlevleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Eren, 1998, s. 76-77): ■ Gruplar , bireylerin sevgi, başka insanlara yakın olma, ilişki kurabilme ihtiyaçlarını tatmin eder. ■ Gruplar sayesinde bireyler kendilerini göstererek, benlik duygularını ve kendilerine saygı arzularını geliştirme olanağı bulurlar, ■ Gruplar, bir eğitim aracıdır Bundan dolayı üyelerin tek tek yeterli bilgiye sahip olmadıkları konuların aydınlanmasına katkıda bulunurlar, ■ Bireylerin karşılıklı yardımlaşması ve bireysel hedeflere ulaşmada birbirlerine destek ve aracı olması açısından grupların önemi büyüktür ■ Gruplar, bireylerin güç ve arzularını artıran ve birtakım ihtiyaçlarını karşılayarak onları güdüleyen güce sahiptir ■ Grupların son işlevi ise, örgütsel amaçlar ile bireysel amaçları bağdaştırmasıdır 1.4. Grup Nor mları 1.4,1. Grup Nor mlarının Oluşumu Grup üyelerinin hem grup içi bireysel fâaliyetlerinde, hem de birbirleri ile ilişkilerinde uymak istedikleri kurallara normlar denilmektedir, Grup üyeliği, grup normlarına uyma zorunluluğunu beraberinde getirir Grubun diğer üyeleri ile özdeşleşme durumunda olan her birey, grup normlarına uyma yoluyla bu olguyu gerçekleştirebilir M Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 161 Başka bir ifade ile, bir grup içindeki bir üyeden beklenen standart davranışlar olarak tanımlanan grup normları aşağıdaki gibi karekterize edilebilir (Steers, 1994, s 223-233; Kaynak, 1995, s 172; Bartol and Martin, 1994, s.480-481): 1 Normlar, grubu etkileme yöntemlerini özetler ve basitleştirir, Grup tarafından oluşturulan ve üyelerin davranışlarını düzenleyen yöntemleri belirler 2,Normlar, özel duygulan ve düşünceleri değil, sadece davranışları düzenler, Kimi zaman duygu ve düşünce üzerine kurulsa da onları denetleyemez 3 Normlar, grup üyeleri tarafından kabul gören davranışlar olarak geliştirilir 4 Normlar genellikle kademeli olarak gelişmekle beraber eğer üyeler tarafından istenirse iş görme yöntemleri daha hızlı oluşturulabilir Normlar ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarla birlikte gelişir, Normların oluşması birdenbire olmaz. Grup liderleri, bir takım davranış kurallarını ortaya koyar, bu kurallardan bazıları, grup amacına uygunluğuna ve üyelerin uyup uymamasına göre ortadan kaldırılır veya resmen devam ettirilerek grup normları oluşturulur. Eğer grup lideri, normların oluşması için başlangıçta bir çaba harcamış ise, normların oluşma süresi kısalacaktır, 1.4.2. Grup Normlarının Fonksiyonları Genellikle bütün grupların sahip oldukları normlar vardır, Bu normlar, grup içinde bir takım fonksiyonları yerine getirir, Grup normlarının bu fonkisyonlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Steers, 1994, s.223-233): ■ Normlar, grubun devamlılığını kolaylaştırır, ■ Normlar beklenen davranışları basitleştirir Normlar, üyelere beklentileri iletir, böylece olması gereken davranışlar netliğe kavuşur H Beklenen ve beklenmeyen davranışların belirlenmesi, konunun veya davranışın diğer üyelere zarar vermesini engeller, ■ Grup değerlerinin ortaya konmasında kolaylık sağlar 2. İŞLETMELER AÇISINDAN GRUP işletmeler açısından grup başlığı adı altında; grupların oluşması ve gruba üye olma nedenleri, grupların gelişmesindeki safhalar, işletmelerde gruplar ve grupsal farklılıklar, grup içi süreçler, grupsal davranış ve performans ilişkisi, grup birleştiriciliği ve grubu oluşturan etmenler ele alınmıştır 162 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.1. Grupların Oluşması ve Gruba Üye Olma Nedenleri Bu başlık altında grupların oluşumu ve şekillenme biçimlet!, gruplara üye olma nedenleri ve 'grup üyeliğinin olumsuz sonuçları incelenmiştir (Steers, 1994, s,223-233; Roberts and Hunt, 1991, s 174) 2,1.1 Grupların Oluşumu ve Şekillenme Biçimi Bireylerin birbirini etkilemeden birarada bulunmaları grup oluşturmaz Kişilerin bir arada bulunmaları, hatta ortak amaç gütmeleri grup oluşumu için yeterli değildir Grubun oluşması için bir takım koşullar gereklidir. Grubun oluşması için ilişkilerin sürekli ve kendi içinde sistemli olması gerekmektedir, Genellikle açık, girdileri olan, şekil değiştirebilen; çıktıları ve geri beslemesi olan bir sosyal sistem aynı zamanda grubun kendisidir, Sistem Yaklaşımına göre grubun oluşması için, belirli bir amacın olması gerekir, Çevresel değişkenler grubun oluşmasını desteklerken bireyler de ihtiyaçlarının tatmini ve değer yargıları açısından bir grup içinde biraraya gelmeyi arzu ederler., 2.1,2, Gruplara Üye Olma Nedenleri Bireyler farklı nedenlerden dolayı gruplara üye olurlar, Bu nedenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Steers, s,223-233): 1.Güvenlik: Bir çok insan, gerçek ya da hayal ürünü dış tehditlerden korunmaya ihtiyaç duyar. Üyesi olduğu grup, bireyin güvenlik duygusunu artırır, Örneğin, patron tarafından azarlanma, kovulma veya yalnız kalma endişesi bireyin karşılaşabileceği tehditler arasındadır. Grup, bu tür tehditlere karşı bireyi koruyabilmektedir 2.Sosyal İhtiyaçlar: Motivasyon kuramları ve temel kişilik kuramları bireylerin güçlü sosyal ihtiyaçlara sahip olduklarım göstermektedir Bireylerin sosyal varlık olmaları, onların ilişkiler kurmalarını ve anlamlı dostluklar edinmelerini sağlar Gruplar ise, bireylerin arkadaşlıklar kurabilecekleri ortamların oluşmasına yardımcı olur lar M Şerif ŞİMŞEK - Iafıir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 163 3. Öz Saygı: Gruptaki üyelik ilişkisi, bireylerin öz saygılarını geliştirmelerinde yardımcı olur.. İnsanlar, saygın gruplarla arkadaşlık etmekten guıur duyarlar 4.Ekonomik İhtiyaçlar. İnsanlar kendi ekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gruplar oluştururlar.. İş ortaklıklarr buna bir örnek olabilir.. 5.Ortak İlgiler; Bazı gruplar, grup üyelerinin ortak ilgileri doğrultusunda, ortak amaçlar için oluşurlar, Tek başına yapılması mümkün olmayan işler, ilgililer tarafından birleştirilip grup oluşturularak yapılması mümkün hale getirilebilir.. 2,1,3. Grup Üyeliğinin Olumsuz Sonuçlan Grupların, üyelerine sağladığı olumlu sonuçların yanr sıra bir takım olumsuz sonuçlar da doğurduğu görülmektedir Birey, üyesi olduğu grubun ilke ve ideallerine uymak için kendi arzu, istek ve davranışlarını değiştirmek zorunda kalabilir,. Ayrıca grup baskılarına karşı koymak için bireyin güçlü bir iradeye sahip olması gerekir. Grubun hakim kişiliğinden farklı kişiliğe sahip olan bireyin, grubun arzuları doğrultusunda ödün vermek zorunda kalması, onun çatışmaya düşmesine neden olabilir, Bütün bunlara rağmen bir gruba üye olma ihtiyacı hisseden bireyler, grupların aldığı heı karardan memnun görünürler Böylece biteylerin, grup ilke ve standartlarına bilinçsiz olarak uyma eğilimleri ortaya çıkar, 2.2. Grupların Gelişmesinde Safhalar Gruplar zaman içinde çeşitli safhalardan geçerek gelişir ve büyürler, Tuckman bu safhaları dört ana başlık halinde incelemiştir Bunlar; Forming (Kurmak, biçimlendirmek), Storming (Geliştirmek), Norming (Normlar belirlemek) ve Performing (İcra etmek). Bu safhalar aşağıdaki gibi açıklanabilir (Steers, 1994, s ,223-233): (Onbirinci bölümde, beş ayrı aşamada incelenen, “takım oluşum süreç veya evreleri” bu konu ile yakından illişkileııdirilerek değerlendirilebilir,) I„Forming Oluşumun ilk safhasında, grup üyeleri bir araya gelir, tanışır, bilgilerini paylaşırlar Bu safha biçimlendirme safhasıdır, Bu safhada grup üyeleri grup içinde hangi kişisel davranışların kabul edilir ya da edilmez olduğunu kavramaya çalışırlar, Yeni bir üyenin grup içinde kabul edilebilir davranışlar sergilemesi için özellikle gayret etmesi gerekir, 2, Storming Grup oluşumunun ikinci safhasında, grup içindeki ihtilaflar açıkça görüşülür ve grup üyeleri arasında amaçlar ortaya konur, kurallar belirlenir, 164 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.Norming: Zaman içinde, grupta birlik ruhu gelişmeye başlar Üyeler davranışlarım gruptaki diğer bireylerle uzlaştırır Böylece grup içinde grubun değerleri bağlayıcılık kazanır 4 Performing; Grup üyeleri temel amaçlar etrafında biıleşir ve üyeler sahip oldukları özelliklere göre görevlendirilir. Bu safhada rollerin belirlenmesi doğru amaca ulaşmada önemli avanta.j sağlaı. Artık grup, amaç etrafında odaklanmış ve harekete hazır hale gelmiştir 2,3. İşletmelerde Gruplar ve Grupsal Farklılıklar İşletmelerde çeşitli şekillerde gruplar oluşur, Bunun sebebi ise işletmelerde, psikolojik ve ekonomik açıdan farklı sınıflara mensup bireylerin çalışmasıdır Bireylerin kişilik yapılarında ve fikirlerindeki farklılıklar, farklı gruplara üye olmalarına yol açmaktadır, Grupsal farklılıklar, bilgi ve düşünce yönünden farklılıklar, örgüt idealleri ve standartları bakımından farklılıklar ve örgüte bağlılık ve örgütü destekleme bakımından farklılıklar olarak incelenebilir (Eren, 1998, s 8085; Kaynak, 1995, s, 183-188) 2, 3,1. Bilgi ve Düşünce Yönünden Far klılıklar Örgüt içinde her hiyerarşik kademedeki bireyin bilgi ve düşünce yapıları birbirinden farklıdır Bir departman müdürü İle bir ustabaşının almış oldukları eğitim ve düşünce yapıları tamamen farklıdır. Ayrıca her bireyin yaşam tarzının, kültürel yapısının, yaşadığı sosyal çevrenin farklı olması düşünce tarzının da farklı şekilde oluşmasına neden olmaktadır, Örgüt içindeki farklı bilgi ve düşünce yapıları, farklı grupların ortaya çıkmasına yol açar. 2.3,2, Örgüt Hakkındaki İdealler ve Standartlar Bakımından Farklılıklar İşçilerin arzu ettikleri örgüt şekli ile yöneticilerin arzu ettikleri örgüt şekli birbirinden farklıdır, Bu durum işçiler ile yöneticilerin birbirinden farklı idealler içinde olmalarına neden olur, Ayrıca sahip olunan standartlar da astlar ve üstler bakımından farklılık gösterebilir örneğin, ustabaşı tarafından yeterli görülen örgütün verim seviyesi yöneticinin standartlarının altında olabilir,. Bu farklılıklar bireylerin, kendi ideal ve standartlarına uygun olan gruplara üye olmalarına yol açar M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 165 2, 3 3 Ör güte Bağlılık ve Ör gütü Destekleme Bakımından Ortaya Çıkan Farklılıklar Yönetici gruplan astlara oranla daha çok Örgütü destekleme arzusu içindedirler, Yöneticiler örgüt ilke ve politikalarına daha çok bağlılık gösterirler Bir başka ifade ile bireyin hiyerarşik kademesi yükseldikçe örgüte bağlılık ve Örgüt ilkelerini destekleme durumu artmaktadır Örgütü destekleme arzusu farklı derecede olan değişik hiyerarşik kademe elemanları bu sebeplerden dolayı farklı yapıda gruplar oluşturabilirler 2.4. Gr up İçi Sür eçler Grup içi süreçler başlığı altında sorun çözme süreçleri, grup motivasyonu süreçleri, değişiklik uygulama süreci ve haberleşme süreci inceleme konusu yapılabilir (Kaynak, 1995, s ,183-221; Tikici, 1193, s, 28;Baykal, 1981, s, 504-510) 2.4 1 Sorun Çözme Süreçleri Örgüt yapılarında zaman zaman sorunlar ve bu sorunlardan doğan zararlar ortaya çıkabilir Bu sorunları giderebilmek için sorunun kaynağına inmek gerekir Örgütler sosyal birer organizma olarak bireylerden oluşur Bireyler de grupları oluşturduğuna göre örgütsel sorunlar aynı zamanda grupsal sorunlardır Sorun çözme süreci; sorun kavramı ve çözme süreci ile sorun çözme teknikleri olarak iki başlık altında incelenebilir, 2.4 1.,1,, Sorun Kavramı ve Çözme Süreci Bir işte amaca ulaşmak için gereken yollar riskli, belirsiz veya her ikisi de mevcut ise, bu durumda sorundan söz edilir, Sorunun çözülmesi için ise, ilk önce sorunun teşhis edilmesi gerekir Sorunun doğru olarak ortaya konmasından sonra içerik ve kapsam açısından sorun tanımlanmalı ve sınırları çizilmelidir Bu sırada sorunun ne olduğu, nerede, ne zaman ortaya çıktığı ve nedenleri araştırılmalıdır. Sorunun belirlemnesinden sonra sorun için olası çözüm seçenekleri oluşturularak, bunların değerlendirilmesi yapılıp en uygun çözüm yolu seçilir Daha sonra bu yöntemle sorunun çözümü yoluna gidilir 166 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.4.1.2. Sorun Çözme IeknikJeri Burada,belli başlı sorun çözme tekniklerinden“kaıaı alma sürecini hazırlama teknikleri, tahmin teknikleri ve karar oluşturma teknikleri“ incelenmiştir.. 2.4,1,2,1, Karar Alma Sürecini Hazırlama Teknikleri Bunların başlıcaları; Beyin Fırtınası (Storming), Delphi Iekniği, Yöneylem Araştırması (Operational Research) ve Fayda Maliyet (Cost/Benefit) Analizidir, Beyin Fırtınası (Storming): Buradaki amaç kişilerinin görüş ve düşüncelerinin özgürce ortaya atılmasının sağlanmasıdır, Oturum sırasında eleştiri veya karşıt görüş açıklanmaz. 510 kişiden oluşan grup bir sorunu çözmek amacıyla biraraya gelir ve hiçbir kısıtlama olmadan fikirler ortaya atılarak çözüme ulaşılmaya çalışılır, Delphi Teknisi: Diğer bir sorun çözme tekniği ise Delphi Tekniğidir, Burada, konu ile ilgili uzman kişilere, sorunun çözümüne yönelik olarak hazırlanan soru formu gönderilir Uzmanlar soru formunu yanıtlayarak gönderirler, Merkezde bu soru formları derlenir ve tekrar hazırlanarak aynı kişilere gönderilir Uzmanlar yeniden inceledikleri formlara yeni görüşlerini yazıp tekrar gönderirler. Bu süreç en uygun çözüm bulunana kadar yenilenir. Yöneylem Araştırması (Operational Research). Sorunların çözümüne, kantitatif karar verme tekniklerinden yararlanılarak ulaşılması olarak ifade edilen Yöneylem Araştırması daha çok teknik sorunların çözümünde kullanılır. Favda-Maliyet ('Cost/Benefit) Analizi: Analiz sonucunda üretilecek olan çözüm yollarının yeterli olup olmayacağının ortaya konulmasına yardımcı olan Fayda-Maliyet Analizi karar alma sürecini oluşturan tekniklerden biridir M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 167 2.4 1 2 2. Tahmin Teknikleri Tahmin teknikleri arasında “Görüş Ioplama Yöntemi, Ekonomik Göstergelere Dayanan Talimin Yöntemi, İstatistik! Yöntemle Tahmin ve Simulasyon Yöntemiyle Tahmin” yöntemleri sıralanabilir.. Burada, İstatistiki Yöntemlerle Tahminler arasında önemli birer yeri olan Trend Analizi ve Korelasyon Analizi konulan ele alınmıştır. Tr end Analizi: Belirli bir işletme fâaliyeti ile ilgili bir zaman serisinin ileriye yansıtılması suretiyle geleceğe yönelik tahminlerin yapılmasını sağlayan bir tekniktir. Bir işletmenin, geçmişteki satışlarının incelenerek belirli bir trend (değişim şekli) olupolmadığı belirlenip, gelecekle ilgili talep tahmin işleminin yapılması nasıl ki yararlı ise; “aynı şekilde örgüt personeli İle ilgili bir sorunun giderilmesi'” nde de bu yöntemin uygulanması yararlı olacaktır. Korelasyon Analizi. Birbiri ile ilgili iki ya da üç sürecin birbirlerini etkilemeleri sonucu ileriye dönük olarak meydana gelebilecek değişiklikleri belirler.. Örneğin, satıştaki değişmelerin ileriki yıllarda personel sayısı üzerine etkisi korelasyon analizi ile belirlenebilir Korelasyon katsayısı (r) nın aldığı değerler aşağıdaki anlamlan taşımaktadır: Korelasyon Katsayısının Değeri: 0 90-1 00 0,70-0 90 0,40-0,70 0..20-0.40 0 00-0. 20 SonuçlarınYorumu: Çok yüksek Korelasyon Yüksek Korelasyon Normal Korelasyon Düşük Korelasyon Çok Düşük Korelasyon Korelasyon katsayısı ile iki ya da üç değişken arasındaki ilişkinin derecesinin belirlenmesinin söz konusu olduğu unutulmamalıdır. 168 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.4.1,2,3, Karar Oluşturma Teknikleri Belli başlı karar oluşturma teknikleri aşağıdaki gibidir: 1 .Tepkisizlik Sonucu Karar Alma: Burada, herhangi bir grup üyesinin Önerisi dikkate alınmamakta ve önerinin kabul görmediğini ifade edilmektedir 2.Otorite Tarafından Karar Alma: Sorun grup tarafından tartışılmakla beraber, esas karar ilgili otorite tarafından alınmaktadır 3.Azınlık Kararı: Grup içinden bir kısım azınlık bazı tehdit ve oyunlarla, çoğunluğun kararını bertaraf ederek kendi kararlarını aldır abilmektedir, Bu durum yeni sorunları beraberinde getirip, formel ve införmel grup yapısını zedelemektedir 4.Çoğunluk Kararı: Burada grup, değişik alternatifleri tartrşarak çoğunluğun kabul ettiği alternatifi seçmektedir , Bu süreç, azınlıkları dışlaması ve grubu kazananlar ve kaybedenler olarak ikiye bölmesi türünden sakıncalar taşıyabilmektedir 5.Düşünce Birlisi Sonucu Karar Alma. Bu şekilde karar alma en ideal süreç olarak görülür Ne var ki, üyelerin çıkar farklılaşmasına düşmeden karar birliğine varmaları oldukça zordur Burada, Taylor ve diğer Bilimsel Yönetim akımının izleyicilerince, “fikri devrim” olarak nitelendirilen; “örgüt içinde çıkar birliği ve barış içinde birlikte çalışma” ilkesinin uygulamadaki işlevsizliği gözler önüne serilmektedir 2,4,2,, Gr up Motivasyonu Süreci Bu konu, motivasyon olgusuna genel bir bakış ve grup motivasyonu uygulama süreci olarak iki başlık altında incelenmiştir,, 2,4 2.1 Motivasyon Olgusuna Genel Bir Bakış Bir amacı gerçekleştirmek üzere biraraya gelmiş bireylerden oluşan grubun performansı, onların aynı ortak paydada olması gereken gereksinmeleri veya motivleri tarafından gerçekleşmekte ve grup motivasyonu ortaya çıkmaktadır M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 169 Genel olarak grup motivasyonu ise, üyelerin çalışmaya başlamalarını, çalışmalarım devam ettirmelerini ve görevlerini amaç birliği içinde bütün olarak yerine getirmelerini sağlayan güç veya mekanizmadır. 2.42.2., Grup Motivasyonu Uygulama Süreci Grup motivasyonunu gerçekleştirme süreci ilk önce organizasyon amaçlarmm belirlenmesi ile başlar, Bu aşamada üst yönetim, amaçları objektif, açık ve net bir şekilde ortaya koymalıdır, Amaçlar belirlendikten sonra ikinci olarak yönetim, grup üyelerinin hem bireysel motivlerini hem de grupsal nitelik kazanmış olan motivlerini çeşitli testler yaparak saptamalıdır Ayrıca bu aşamada grup içinde oluşmuş bulunan normların değerlendirilip bunların nasıl ortaya çıktığının ve etkinliklerinin neler olduğunun araştırılması gerekir, Üçüncü aşamada motivler oluşturulmaktadır Burada önceki aşamada belirlenen motivlerin işletme amacına uygun olup olmadığı saptanmakta ve uygun görülmezse yeni motivler oluşturulmaktadır Son olarak ise, motivasyonun uygulanması aşamasına geçilir, Burada, yönetimin en çok dikkat etmesi gereken nokta, grupsal motivlerin kullanılmasındaki “zaman ve ortamın” uygunluğunun iyi ayarlanmasıdır, Oluşturulan motivlerin hepsi birden de kullanılabilir, sırayla da devreye sokulabilir Tüm süreç için gerekli olan en önemli husus ise, grubun homojen olması gerektiğidir, Aksi takdirde uygulanan motiv etkisini yitirebilir ve performans düşebilir, Heterojen bir grubun homojen hale getirilmesi ise; grubun üyelerinden birbirine yakın olanların biraraya getirilmesi, grup üyelerinin birkaçının değiştirilmesi veya grup üyelerinin eğitilmesi yoluyla sağlanabilir 2,4.3. Değişiklik Uygulama Süreci t Değişiklik; bireyin iş ortamında, sosyal çevrede, kendi biyolojik ve psikolojik yapısında meydana gelen bir oluşumdur Bireyler yapıları itibariyle değişikliklere çok yatkın olmalarına rağmen zaman zaman sosyal çevredeki değişikliklere karşr koyabilmektedirler Burada, değişiklik türleri, değişikliğe direniş ve nedenleri ile değişikliklere direnişi giderme yolları incelenmiştir 170 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 2.4 3.1. Değişiklik Türleri Değişiklik türleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1 Teknolojik Değişiklikler Teknolojik gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkan değişikliklerdir, 2, Yöntemler deki Değişiklikler Verimin artırılması ve işlerin daha kolay yapılmasını sağlamak amacıyla ortaya çıkan değişikliklerdir, 3 Performans Standartlarındaki Değişiklikler: Güçlü rekabet ortamında rakiplerine karşı üstün olmayı hedefleyen işletmelerin yaptıkları değişikliklerdir, 4. İnsan Kaynakları Yönetimindeki Değişiklikler: İşletmenin verimini yükseltmek amacıyla yapılan değişikliklerdir 5 Politika ve Prosedür Değişiklikleri: Zaman içinde etkinliğini kaybeden politika ve prosedürler işletmenin mevcut yapısı doğrultusunda değişikliğe uğrar. 6 Örgütsel Yapıdaki Değişiklikler:: Yeni örgüt yapılarının ortaya çıkması işletmeleri de mevcut yapılarında değişiklik yapmaya zorlar, 2.4 3.2 Değişikliklere Direniş Birey mevcut sosyal denge içinde kurmuş olduğu sosyal ve ekonomik dengeyi kaybetme korkusundan dolayı* gündeme gelen değişikliklere karşı direniş gösterebilmektedir Değişikliklere direniş aşağıdaki gibi iki farklı şekilde ortaya çıkabilir: 1 Rasyonel Araştırma ve İnceleme Sonucu Ortaya Çıkan Direnişler Bu tür direnişler güçlü dayanaklara dayandığı takdirde geçerlilik kazanabilecek direnişleridir 2.Duygusal Direnişler: Bunlar ise bireysel çıkarları korumak amacıyla yapılan mantık dışı direnişleridir. Bu tür direnişler işletme içi istenmeyen davranışlardır 2,4,3.3. Değişikliklere Direniş Nedenleri Değişikliklere direnme nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Ekonomik Nedenler.: İşsizliğin ortaya çıkma olasılığı, ücretlerde oynamaların olabilmesi gibi korkular işgörenleri direnişe yönlendirebilir. M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 171 Psikolojik Nedenler; Yapılan değişikliğin bireyin yaşamındaki ve çalışma ortamındaki dengeyi olumsuz etkileyebileceği korkusu bireyi direnişe yönlendirebilir ■ Sosyal Nedenler; Birey kendine yabancı sosyal ortamların değişiklikler yoluyla oluşacağını düşünmekte ve bu yüzden de değişikliklere direniş gö ster ebi Imektedir ■ 2.4.3,4, Değişikliklere Direnişi Gidermek veya İşlevsel Kılmak Değişikliklere direnişi gidermek veya işlevsel kılabilmek için aşağıdaki yöntemler izlenebilir: ¡.Değişiklik Yayılmadan Önce Gereksinmelerin Saptanması: Eğer değişikliğe gerçekten ihtiyaç duyuluyorsa ve verimliliği artıracağına gerçekten marnlıyorsa değişiklik yapılmalıdır 2.Değişikliği Önceden Haber Vermek ve Yavaş ilerlemek: Birey içinde bulunduğu grubun kendisi için bir güvence oluşturduğunu düşündüğünden aniden yapılan değişikliklere tepki gösterecektir, Bu yüzden meydana gelecek değişiklikleri önceden haber vermek üyelerin alışmasını sağlar Ayrıca değişikliğe gidildiğinde ilerlemenin yavaş olması da direnci kırmak açısından yararlı olacaktır, S .Değişikliğe Direnenlere Anlayış Göstermek: Örgütsel olgunluk gereği yöneticilerin, direnenlere anlayış ve sabır göstermeleri direnenlerin daha kolay ikna olmalarını sağlayacaktır , 4.Değişiklik Kararına Katılmayı Sağlamak Yöneticilerin, değişiklik sonucunda ulaşılacak yeni ortamdan işgörenlerin daha çok yarar sağlayacaklarını anlatabilmesi, onların değişiklik sonrası uygulamalara katılımını sağlayarak motive etmesi direnişleri azaltacaktrr, 5. Uzmanların Tutumunu Denetlemek; İşletmeler değişiklikleri uygularken mevcut uzmanlardan veya dışardan getirdikleri uzmanlardan yararlanırlar Bu sırada elemanlara zarar verebilecek tutum ve davranışları engellemek amacıyla özellikle dışarıdan gelen uzmanların bilgilendirilip, denetlenmeleri gerekmektedir 172 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 6.Etkin Haberleşme Ağı Kurmak: Uygulamanın her aşamasında bilginin doğru ve zamanında iletilmesi ve yönetici-uzman-işgören arasındaki halkalaşmanın işlerlik kazanması açık bir iletişim ağı ile mümkün olabilir 2,4 4, Haberleşme Süreci Yedinci bölümde kapsamlı biçimde ele alınmış olan haberleşme, genel bir ifâde ile “bilgi değişim süreci” dir Haberleşme, bireyin sosyal yapılar kurmasına, birlikte hareket ederek bir takım tutum ve davranışlar gerçekleştirmesine olanak sağlayan bir sistemdir, Ayrıca aşağıda sulananlar gibi bir takım başka fonksiyonları da vardır : * Çalışmaların fiziki ve sosyal çevreye uyumunu sağlamaya katkıda bulunur ■ İşgörenlerin, belirlenen amaçlar doğrultusunda çalışmalarını ve bu doğrultuda motivasyonun güçlendirilmesini sağlar, ■ Kişiden kişiye haber ve bilginin aktarılmasını ve birlik ve beraberliğin doğmasını sağlar1 ■ Tutumların oluşmasını, inanç ve duyguların açığa çıkmasını sağlar Örgütsel açrdan haberleşme dört evrede incelenebilir: -Karar Alma Evresi Bu evrede kararlar alınmadan önce ayrıntılı bir şekilde bilgi toplama işleminin gerçekleştirilmesi gerekir. Karar alma evresinde bilgilerin doğru ve güvenilir olması önem taşır, -Planlama Evresi. Bu evrede amaca ulaşmak için gereken tüm bilgiler toplanmaya çalışılır -Uygulama Evresi Bu evrede planlama uygulamaya dönüştürülür Burada haberleşme, planlama ile uygulama arasındaki koordinasyonu sağlayacaktır, -Denetleme Evresi; Haberleşme sürecinde, grup üyeleri yanlış haber ve bilgilerin devreye girmesini önlemek amacıyla kendi kendilerini denetlemelidirler Bu otokontrolün yanı sıra, förnıel bir denetim mekanizmasının da olması gerekmektedir Bu bağlamda, yedinci bölümdeki, haberleşme modeli, haberleşme ağları, förmel ve informel haberleşme süreçleri ve haberleşme engelleri konularının yeniden gözden geçirilmesi önerilir, 2.5. Gr upsal Davr anış ve Performans İlişkisi Grupsal davranış bir kuruluşta bir grubun diğerleri ile aralarında fâaliyet göstermek zorunda oldukları zaman ortaya çıkar Herhangi bir İşletmede, yüksek M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 173 derecede gruplararası faaliyetler örgütsel başarım için gereklidir Ğruplararası ilişkiler aşağıdaki çeşitli şekillerde oluşabilir: ■Havuzlu Gruplararası Bağımlılık: Bu, birbirleri ile geniş çapta bağımsız, her biri katkıda bulunan ve büyük kuruluşların üst yönetimince desteklenen çeşitli gruplar tarafından oluşmaktır.. Örneğin, bir işletmede iki farklı imalat bölümünde, biri tüketici ürünleri, diğeri de endüstriyel ürünler olmak üzere iki farklı ürün üretilebilir. Ayrı üretildikleri halde her iki cins ürün, ambalaj ve dağıtım departmanında bir araya gelirler ve her ikisi de şirket ürünlerini temsil eder, ■ Ard Arda Gelen Birimler Arası Bağımlılık: Bu, bir birim veya grubun çıktıları diğer grup için girdi durumuna geldiğinde ortaya çıkar, Örneğin, bir işletmedeki üretim bölümü satın alma bölümüne tam olarak bağımlıdır Ancak satınalma departmanı, imalat departmanına nispeten daha az bağımlıdır, ■ Karşılıklı Birimler Arası Bağımlılık: Bu, iki veya daha fazla grup, girdi için birbirlerine bağlı oldukları zaman ortaya çıkar, Örneğin üretim mühendisi olmadan pazarlama departmanının hiç bir şey yapamayacağı gibi, pazarlama departmanı olmadan da üretim mühendisi ne üreteceğini ve nasıl üreteceğini bilemez, Başarılı gruplararası performans için gerekli koşullar arasında optimal haber akışı önemlidir, Başarılı olmak için gruplar, uygun miktarda habere ihtiyaç duyarlar. Haber akışı, görülmekte olan işin büyüklüğü tarafından büyük çapta etkilenir, Gruplar, bilinmeyen işlerde çalışıyorlarken daha çok haberleşmeye ihtiyaç duyarlar İşletmedeki çeşitli departmanlar, farklı hedeflere ve zaman yönlendirmesine sahiptir Örneğin Ar-ge departmanı hedeflerini bilimsel koşullar içinde görür ve uzun dönemli bir zaman perspektifine sahiptir Diğer taraftan aynı işletme içindeki bir pazarlama departmanı ise, hedeflerini pazar düşüncelerine odaklayarak, tipik bir şekilde kısa dönem yönlendirmesini seçebilir Bu şekildeki farklı hedef ve zaman yönlendirmelerine sahip olan departmanlar birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılarlar, Bireylere sadece bireyselliklerini koruma izni verilirken, grup üyelerinin gücü işletmenin sorunlarına yöneltilir, 2.6. Gr upta Bütünleşme ve İşbirliği Sağlayan Etmenler Üyeleri yüksek derecede arkadaşlık, grup ruhu ve birlik duygusu içinde olan gruplar incelendiğinde bu grup üyelerinin her birinin diğer grup üyelerinin durum ve davranışlarıyla olduğu kadar bir bütün olarak grupla da ilgilendikleri görülmüştür 174 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Grup dinamiğinin temellerini oluşturan bu durum, grup bütünleşmesini ortaya çıkarır.. Daha net bir ifade ile grup bütünleşmesi, grup üyelerinin grupta kalmalarım motive etmenin bir uzantısı olarak ifade edilebilir. Shaw’a göre “yüksek derecede bütünleşmiş olan grup üyeleri, grup faaliyetlerinde daha enerjik olup, grup toplantılarına tam katılabilirler”. Buna karşılık bütünleşmesi az olan grupların üyeleri ise, “grup faaliyetlerine karşı daha ilgisiz” dirler, Grupta bütünleşme ve işbirliği oluşmasını sağlayacak belli başlı etmenler aşağıdaki gibi incelenebilir: 1.Grup Homojenliği: Bir grubun homojen olması o grup üyelerinin benzer özellikler taşıdığı ve ortak bir özgeçmişe sahip olduğunu gösterir, Bu da grupta bütünleşme ve işbirliği doğurur, 2.Grup Olgunluğu: Zaman içinde gruplar daha fazla birleştirici olma Özelliği kazanır,, Uzun zaman periyodunda sürekli iç faaliyetler, ortak deneyimler üyelerin yakınlıklarının geliştirilmesini sağlaı. 3Grup Büyüklüğü: Küçük gruplar, bütünleşme ve işbirliğini geliştirmede daha rahat olanaklara sahiptirler Çünkü az sayıda üyesi olan gruplar daha az karmaşık faaliyet gösterirler, bu da birliktelik ve işbirliği özelliklerinin daha rahat oluşmasını sağlar.. 4.,İç Faaliyet Sıklığı: İç faaliyet açısından büyük imkanlara sahip gruplar, seyrek toplantı yapan, fazla izole olmuş gruplardan daha çok birleştiriciliğe eğilimlidir, 5.Net Grup Hedefleri: Hedeflerini tam olarak belirleyen, neyi gerçekleştirmek istediğini net olarak bilen gruplar biri eştir icilik özelliğine daha çok sahiptir, 6. Rekabet veya Dış Korku: Gruplar, dış korku ve düşmanlık hissettiklerinde birbirlerine daha yakın olmayı isterler Bu da grup üyelerini bütünleşmeye yöneltir,. Grupta birliktelik ve işbirliği sağlayan etmenler ile ilgili olarak Kurt Lewin, George Homans, Moreno ve Muzaffer Şerif in çalışmaları büyük önem taşımakta ve izleyicilere ışık tutmaktadır. ONUNCU BÖLÜM YÖNETİCİLİK VE LİDERLİK Bu bölümde yöneticilik kavramı ve kapsamı, liderlik kavramı ve kapsamı, liderlikte kuramsal yaklaşımlar ve işletmelerde liderlik ve liderlik fonksiyonları konulan ele alınmıştır .. 1. YÖNETİCİLİK KAVRAMI VE KAPSAMI Yöneticilik kavramı ve kapsamında, yöneticilik kavramı ve tanımı ile profesyonel yöneticilik konulan üzerinde durulmuştur. 1.1. Yöneticilik Kavramı ve Tanımı Yönetic{(^başkaları vasıtasıyla olarak tanımlanmaJcta^Tf^™^“” amaçlarına ulaşmaya çalışan kişi” Yönetici, girişimcinin İleri sürdüğü fikirleri uygulamak ve gösterdiği hedeflere ulaşabilmek için yolları saptayan ve bunu yaparken içinde bulunduğu durumun muhasebesini yapan, bu yollardan geçişin zamansal ve parasal programını düzenleyen kişi olmaktadır.. Yönetici söz konusu etkinlikleri sergilerken şu özelliklere olmalıdır (Bartol and Martin, 1994, s 15-18; Müftüoğlu, 1989, s 72): - ) * İsi bitirme jaziiB-^e-^eveeamr B Çalışkanlık. ■ Organizasyon-güeü;— M JFınans, ■ Den eti rnkabi 1 i veti ■ ‘Çevrene içte ve dışta iyi ilişkiler kurabilme sahip 176 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ Yöneticide bulunması gereken özellikler, Tablo 10 1’ de görülebilir Tablo -10.1: Yöneticide Bulunması Ger eken Özellikler İŞ BİTİRME AZİM VE HEYECANI ÇEVRE İLE İYİ İLİŞKİLER ; KURABİLME ÇALIŞKANLIK DENETİM KABİLİYETİ BİLGİ FİNANS ORGANİZASYON GÜCÜ Yönetici kendi ile birlikte çalışabilme konumunda olan kişileri bir araya getiren, bu kişilerle, fâzla sürtüşmeden onları koordine eden, emrindekilete hedef ve görevlerini tarif ederek ve işleri koordine ederek insanları amaçlara yönelten kişi olmaktadır Yöneticileri hiyerarşik yapıdaki konumlarına göte sınıflandırmak gerekirse, genelde üçlü bir ayırıma gidebiliriz (Bovee and others, 1993, s 19-20; Şimşek, 1997, s 25): ■ Alt Düzey Yöneticiler: Başkalarının çalışmalarından sorumlu yöneticilerin örgütte bulundukları alt düzeye ilk kademe veya ilk düzey yönetim adı verilir Alt düzey yöneticiler, işi bizzat yapan işgören veya astlan yönlendirmekte ve bu kişilere nezaret etmektedirler, Alt düzey yöneticilere örnek olarak; imalat fabrikasındaki ustabaşı veya büyük bit ofisteki şube şefleri gösterilebilir, ■ Orta Düzey Yöneticiler : Orta düzey yönetim kavramı örgütte pek çok düzeyi kapsayabilir Orta düzey yöneticiler, çoğu zaman diğer yöneticilerin ve bazen de işgörenlerin fâaliyetlerini yönlendirirler Orta düzey yöneticilerin temel sorumluluklarından biri, örgütün kapsamlı politikalarmm fiilen uygulanmasına hizmet edecek faaliyetleri yönlendirmek şeklinde ifâde edilebilir Örgütlerde rastlanan bölüm veya departman şefleri ve kamu kesimindeki daire müdürleri orta düzey yöneticiye verilebilecek örneklerdendir ,, M. Şerii ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 177 ■ Üst Düzey ve Tepe Yöneticiler : Nispeten küçük bir icracı yönetici grubu örgütte en üst yönetim düzeyini meydana getirir Üst yönetim, örgütün tüm yönetiminden sorumludur Bu yönetim düzeyi Örgütün faaliyet politikalarını belirler ve örgütün çevresiyle olan etkileşimini yönlendirir Örnek olarak, işletme genel müdürü verilebilir 1.2. Profesyonel Yöneticilik Profesyonel yönetici, yönetim işini meslek olarak yapan veya icra eden kişidir Profesyonel kişi olarak adlandırılan kimseler, yönetim işini kendilerine meslek edinerek işletmenin sahibi haline gelmeden girişimcinin yaptığı her işi yapan ve bu hizmetleri karşılığında ücret, maaş ve/veya prim alan kimselerdir Başka bir deyişle profesyonel yönetici işletmenin yönetim sorumluluğunu üstlenen, dönem sonunda elde edilen kar ve zarardan etkilenmeyen kişidir (Şimşek, 1997, s, 14; Mutlu, 1995, s, 8), Gelişen ekonomilerde, yönetim fonksiyonlarının daha karmaşık ve uzmanlık isteyen bit hale gelmesiyle işletme sahiplerinin yöneticilik görevini etkin bir şekilde yapmakta yetersiz kaldıkları görülmektedir Zaten işletmelerin ulaştıkları büyüklükler, işletme sahiplerini profesyonel yönetici istihdam etmek gibi bilinçli bir tercihe zorlamaktadır. Ancak küçük işletmelerde işletme sahipler inin yönetici olar ak da çalıştıkları sıkça görülmektedir Profesyonel yöneticiler kar ve riski başkalarına, yani işletme sahiplerine ait olmak üzere, üretim faktörlerini bir araya getirerek, insanların ihtiyaçlarını giderebilecek mal ve hizmet üretimini yürütmektedirler ,, Dolayısıyla profesyonel yöneticiler verdikleri kararlarla ortakların ne kadar kar payı alacaklarından işgörenlerin ücretlerine, toplumun söz konusu mal veya hizmete ne kadar para ödeyeceğine kadar her aşamada söz sahibidirler, Yani üst düzey yöneticiler; işletmeyi ortakların, müşterilerin, çalışanların, şirkete mal satanların ve işletmenin fabrikalarının bulunduğu memleketlerin menfaatlerini en iyi şekilde dengeleyerek yürütmekten sorumludur (Şimşek, 1997, s, i5; Dıucker, 1991, s,250),, Konumunun gerektirdiği gerekli ve yeterli bilgi ve birikimle donanmış olan profesyonel yönetici vereceği karar larda objektif ve rasyonel davranmak 178 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ durumundadır. Zira profesyonel (Müftüoğlu, 1991, s 53). yöneticilerin varlık nedenleri budur Profesyonel yönetici, orta ve uzun vadeli planlar yapabilen, sebep ile sonuç arasındaki bağlantıyı ar aştır abilen, faydacı ve pragmatik bir stratejisi olmalıdır Profesyonel yönetici olmadan ne düzen, ne de öngörü olur (Gerber, 1994, s 25), Profesyonel yöneticiden devamlı ve yüksek başan beklenir Çünkü bazen başarrlı olmak için değil, her zaman başarılı olmak için ücret almaktadır, Başarının ölçüsü ise, işletmenin örgütsel amaçlarına ulaşabilmesidir Her profesyonel yöneticinin başarılı olabilmek için, örgüt içinde kendine bağlı ve örgütsel amaçlar için çalışan işgörenlere ihtiyacı vardır, 2. LİDERLİK KAVRAMI VE KAPSAMI Burada, liderliğin tanımı, lider ile yönetici arasındaki farklar ve liderlik çeşitleri inceleme konusu yapılmıştır.. 2,1. Liderliğin Tanımı Liderliğin tanımı ve oluşumu ile ilgili çok çeşitli tanımlamalara rastlamak mümkündür 1900’lü yıllardan bu yana toplumbilimciler tarafından bir çok tanımlaması yapılan liderlik, genel olarak üç önemli özellik etrafında açıklanabilir, Bunlar (Şimşek, 1996, s, 187; Luthans, 1992, s 268-269): ■ Kişiye verilen ünvan, ■ Kişinin özelliği, ■ Lider olan bireyin grup içindeki davranış yapısı şeklinde sıralanabilir Bunlar doğrultusunda liderliği şöyle ifâde edebiliriz; durum ve koşullar altında amaca ulaşmak için başkalaşan davranış ve eylemlerini etkileme sanatı” diğer bir ifâdeyle “bir şeyi başkalarına benimsetmek suretiyle yaptırabilme gücüne sahip kişi olan lider ile izleyiciler arasında belirli durumlarda ortaya çıkan ve etkileşim şeklinde ifâde edilen karşılıklı ilişkiler bütünüdür” Bu tanımlamalara göre liderlik fonksiyonu aşağıdaki gibi ifade edilebiliı (Koçel* 1998, s397): M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 179 Bazı yazarlara göre; liderlik her şeyden önce bir sanattır. Örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için, bireyleri kümeleyip, eşgüdümleme ve güdüleme sanatıdır Liderlik, sosyal bilim literatüründe üç anlamda kullanılmaktadır (Katz ve Kalın, 1977, s 334): 1, Bir durumdan kazanılan sıfat (Bir kadroyu niteler) 2, Bir kişinin özelliği (Bir kişiyi niteler).. 3, Bir davranış sınıfını niteler (Bir davranış kategorisini niteler), Liderler, mevcut duruma eleştiriyel bir tarzda yaklaştıkları için sürekli mevcut yapıyı reddederler İlerleme peşindedirler, kişisel yetenek ve vizyonlarını kullanarak insanlara neler yapabilecekleri konusunda ilham verirler (Zalezmk, 1991, s 45) Liderliğin oluşması için resmi yetkilerle donatılması gerekmez, Hiçbir resmi yetkisi olmadığı halde büyük bir grubu peşinden sürükleyen liderler olabileceği gibi, çok geniş yetkilere sahip olduğu halde bunu kullanamayan, dolayısıyla grubu peşinden sürükleyemeyen yöneticiler de olabilir, Resmi yetkilerle donatılmış olmak sadece yöneticinin kullanacağı güç kaynaklarını artırabilir. 2.2. Lider ile Yönetici Arasındaki Farklar Lider ile yönetici kavramları eş anlamlı değildir Yöneticilik rolü olmayan liderler olabileceği gibi, liderlik niteliğine sahip olmayan yöneticiler de olabilir Yönetim, bir işletmedeki faaliyetleri amaçlar doğrultusunda planlama, örgütleme, yöneltme, koordine ve kontrol etme çabalarıdır Yönetme sise, bu fonksiyonları gerçekleştirmek için gerekli otoriteye sahip olma ve istenen çalışmaları yapma işlemidir, Bunun yanı sıra liderlik, grup üyelerinin ortak olarak kabul ettikleri amaçların gerçekleşmesi için binlerinin grup üyelerini etkilemesidir, Yönetici, tanımlanan görev için atamayla ortaya çıkar; çalışmalarının, yetki ve sorumluluklarının sınırı müteşebbis grup veya onların temsilcileri tarafından belirlenir, Buna karşılık liderli-kıbir atama olgusunun dışında oluşur 180 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ biteyin bağlı olduğu grup içinde, bazı özellikleri taşımanın sonucu olarak ortaya çıkar. Liderlik özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Erdoğan, 1994, s .332; Koçel, 1998, s 397): 1 „Lider, grup üyelerince izlenen kişidir. Yöneticilerin ise, grubu oluşturan bireyler tarafından izlenmesi ve benimsenmesi gerekmez 2.,Lider, grup üyelerinin duygusal olarak da kabul ettiği kişidir Yönetici rasyonel karar veren ve problem çözen kişi olarak bu özelliği ile işletmenin amaçlarına ulaşmasını sağlarken; lider, üyelerin duygularını tatmin etme, onların beklentilerini karşılama özelliğine sahiptir. 3,Yönetici, işletmenin amaçlarıyla ilgilidir ve Örgüt içerisinde yer alan üyelerin kendisini izlemelerine ihtiyacı vardır Bunun yanı sıra liderin temel ilgi alanı kendisini izleyenlerin ihtiyaçlarıdır , 2, 3., Liderlik Çeşitler i Uygulamada üç farklı lider tipi ile karşılaşmak mümkündür. Bunları aşağıdaki gibi üç ana grupta toplayabiliriz (Northcraft and Neale,1990,s 406409; Sabuncuoğlu ve Tüz, 1995,s 185-186; Koçel,1998,s 368; Avşaroğlu, 1967, s,, 10; www.leadershiplearning.or g/pools/theor v/emerging directions/index2.adp; www.ugurzel.com/liderlik/turkce/teoriler/Bolum 1 yönetim bilimi ve liderlik. http://www.insankavnaklari.com/cn/ContentBodv.asü?BodvID. 0.3 04 2003) 1 GRUP BÜYÜKLÜKL ERİNE GÖRE: -Şahsi Liderler , -Yönetici Liderler, 2 DURUMLARINA GÖRE: -Pozitif Liderler, -Negatif Liderler, 3 ANLAYIŞ VE DAVRANIŞLARINA GÖRE: M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 181 -Demokratik liderler, -Otokratik Liderler, -Serbestçi (Liberal) Liderler, -Hümanist Liderler, -Destekleyici Liderler, -Karizmatik Liderler, -Doğal Liderler, -Transaksiyönel Liderler, -Dönüşümcü (Iransförmational) Liderler 2.3.1.Grup Büyüklüklerine Göre Liderler Küçük bir grupta lider, grup üyelerinin hepsiyle karşılıklı görüşüp konuşma halindedir Yani grubun çalışması sırasında liderin kişiliği ağır basar Eğer lider grup üyeleri tarafından sevilen bir lider ise grup, liderin kişisel etkisi altında olumlu ve iyi harekete yönelir , Şayet liderin kişisel bakımdan olumsuz taıafları varsa, grup davranışları düşmanca ve olumsuz olur, Küçük gruplarda liderin kişisel ağırlığı grubun yönetimiyle doğrudan doğruya ilgilidir (Şahsı Lider) Grup büyüdükçe liderin kişiliğinin kapsamı ve etkisi de azalır Özel ilişkiler yerine formel ilişkiler kurulur (yönetici lider) 2.3.2. Durumlarına Göre Liderler Pozitif lider; olumlu, teşvik edici, harekete geçirici, grubu katılmaya yönelten bir lider tipidir Negatif lider ise; olumsuz, baltalayıcı, ümit kırıcı, engelleyici, herekete geçme ve geçirme kabiliyeti olmayan, kümenin fikrini almayan ve grup canlılığını sağlamayan bir liderdir, 2.3.3. Anlayış ve Davr anışlar ına Gör e Lider ler 2.3,3,1„ Demokratik liderler Demokratik ve katılımcı lider; astlarına danışarak karar alır, Kriz dönemleri hariç, örgüt amaçları grubun kararlarına göre yönlenir, Astların planlama, karar alma ve örgütleme faaliyetlerine katılmalarım teşvik eder Astlar kendi inisiyatiflerinin risklerini taşırlar, Kararlar daha sağlıklı olur. Elemanlara daha nazik muamelede bulunur ve onlara değer verir , Cezadan daha çok, ödül sistemi uygulanmaktadır Burada, her türlü iletişim yolu açıktır, Acil durumlarda, karar almayı yavaşlatacağı için bu liderlik şekli başarısız olabilir doğal durumlarda ise, katılmacı lider ve grup üyeleri bir toplumsal birim halinde ve yapıcı bir gelişim içinde bulunurlar Katılmacı lider, grubun zeka ve yaratıcı gücünü çoğaltmış, bu güce daha yapıcı ve etkili bir nitelik kazandırmış olur 182 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2 3. 3. 2 Otokratik Lider ler Otokratik liderin baskıcı ve saldırgan biı niteliği vardır, Kesin emri olmaksızın kimse bir şey yapamaz. Tek karar alıcıdır. Emirler verir, örgüt üyeleri itaat eder. Daha çok korku, tehdit ve ceza sistemi vardır Yukarıdan aşağıya doğru bilgi akışına güven duyar, tersini kuşkuyla karşılar.. Sürekli işin başında olması gerekir Bu liderlik modeli; otokratik ve bürokratik toplumlar da yetişmiş ve eğitim görmüş izleyicilerin beklentilerine uygundur Eğer toplum, aile ve okul hayatından devlete kadar aşırı geleneksel, büyüğüne aşırı saygı ve katarı büyükten bekleme alışkanlığına sahipse böyle bir toplumda liderlerden tam yetki kullanmaları beklenecek ve ancak otokratik davranan liderin bilgili olduğuna inanılacaktır, Otokratik liderlik modelinin en önemli sakıncası, liderin aşın ölçüde bencil davranması, örgüt üyelerinin inanç ve duygularını hiç dikkate almamasıdır, Bu durum zamanla yönetime karşı nefret, moral bozukluğu, grup içi çatışma ve anlaşmazlığı gündeme getirir; yaratıcrlrk ve yenilik fâaliyetleri azalır Liderin doğal otoritesi zamanla kaybolur 2.3.3.3., Serbestçi (Liberal) Liderler Serbestçi (Liberal) liderlik, grup üyelerini tamamen serbest bırakan bir liderlik modelidir. Güçten kaçınır. Liderin rolü diğer grup üyelerinin ki gibidir Lider sadece örgüt dışından bilgi ve kaynak sağlamak bakımından katkıda bulunur , Lamamen otokontrol sistemi hakimdir , Bu model çok kullanılan bir liderlik modelidir Üyeler birbirine karşı farklı nitelikte amaçlar geliştirebilir, Bu durum özellikle kriz dönemlerinde örgütün dağılmasına neden olabilir. 2..3..3.4, Hümanist Lider ler Hümanist liderin babacan (patrimonial) davranışlaıı vardır. Korumacı rolündedir Zaman zaman orta basamaktakilerin fikrini alır, Ödül sistemini ağırlıklı olarak kullanır, Duygusal yönlendirmeyle motive eder. Zorunluluk olmadıkça cezalandırmaya gitmez. 2.3..3..5, Destekleyici Liderler Destekleyici lider, kararlan grup üyeleri ile birlikte almaz, ancak onların görüş ve Önerilerini alarak karara varır Katılım ve ödül sistemlerini uygulat, Aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya bilgi akışına açıktır 2,3.3.6, Karizmatik Liderler Karizmatik liderin ise, grup üyelerini peşinden sürükleyen büyüleyici bir yapısı vardır Bu nedenle etkinliği yüksektir Kararlan kendisi verir ve her M. Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 183 sözü emiı kabul edilir Elemanları ile mesafeli olmasma rağmen emirleri kolaylıkla yerine getirilir. Karizmatik liderler vizyon sahibidirler, bunu izleyenlerine aktarma becerileri gelişmiş, kendi güçlü yanları hakkında fikir sahibi ve vizyonları doğrultusunda hareket etme konusunda son derece tutarlıdırlar. Bazı araştırmacılar karizmatik liderliğin doğuştan geldiğini ve sonradan kazanılamayacağını savunsalar da, yapılan araştırmalar kişilerin “karizmatik lider” olmak için eğitilebileceğini göstermiştir , 2,3 ,3,,7, Doğal Lider ler Doğal lider, yönetici tarafından seçilmeyen, tam aksine grubun ortaya çıkardığı lider modelidir,. Resmi yetkisi olmadığı halde grup üzerindeki etkinliği yasal liderden daha .yüksektir, Grubu olumlu yönde yönlendirebileceği gibi, yasal liderle çatışmaya da girebilir. 2.3,3,8. Transaksiyonel Liderler 1900’lerden 1980’lere uzanan çeşitli araştırma, liderlik kavram ve kapsamına değişik bakış açısı ve açıklık getirse de, “General Elektrik’ten Jack Welch, Chrysler’den Lee Iacocca veya Microsoft’tan Bill Gates gibilerini diğerlerinden farklı kılan nedir?” sorusuna tatminkar yanıtlar aranmıştır. İşte bu noktada, "Liderlikte Çağdaş Yaklaşımlar" başlığı altında J,M Burns & B.M Bass’m 1978’de getirdiği yeni ayırım, “Transaksiyonel ve Transformasyonel Liderlik” kavramlarının tartışılmasını sağlamıştır.. Basit ifadeyle, geçmişle bugünü bağdaştıranlar “transaksiyonel lider”, bugün ile geleceği bağdaştıranlar ise “transformasyonel lider” kavramıyla adlandırılmıştır Transaksiyonel liderler, “koşullu ödüllendirme, aktif olarak istisnalarla yönetim ve pasif olarak istisnalarla yönetim” olmak üzere üç tip farklı yönetim tarzı sergilemektedirler, Bunların açıklanmasında yarar vardır: 1 Koşullu ödüllendirmede (contingent reward), liderler yetkilerini üstün performans gösteren çalışanları ödüllendirmek için kullanmaktadırlar Burada ödüller parasal ya da statü verme biçiminde olup, izleyiciler kendilerinden beklenenler hakkında bilgi sahibidirler 2„Aktif olarak istisnalarla yönetimde (management by exception-active), liderler, izleyicilerin geçmişten gelen faaliyetlerini daha etkin ve verimli kılmak üzere iş yaptırmak yolunu seçmektedirler İşin başında belli bir standart belirlenmekte ve bir sorun oluşana kadar herhangi bir müdahalede bulunulmamaktadır. Burada hatalara odaklanılması ve yaptırım uygulanması çalışanlar üzerinde gerilim yaratabilmektedir . 3. Pasif olarak istisnalarla yönetimde (management by exceptionpassive) ise, liderler hiçbir şekilde izleyiciler ile ilgilenmemekte, ancak hedeflenen standartlara ulaşılamadığında müdahale etmektedirler Bu ancak 184 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ kendi kendisini yönetme konusunda gelişmiş ekipler üzerinde etkin bir yönetim tarzıdır. Tıansaksiyonel liderler, geçmişteki olumlu ve yararlı gelenekleri devam ettirme ve bunları gelecek nesillerde aktarma konusunda oldukça başarılıdırlar, Transaksiyonel liderlik, bir örgütün amaçlarına ulaşmasını engelleyici bir tutum olarak algılanmamalı, ancak bu şekilde yönetilen örgütlerin başarı grafiğinin normal bir artış göstereceği göz önünde bulundurulmalıdır, 2.3.3 9, Transformasyonel Liderler Transformasyonel (Transfbımational-Dönüşümcü) liderler, astlarından bekledikleri rol ve görevleri açıkça belirleyerek onları bir vizyona yöneltme ve yönlendirmeye çaba sarf ederler Bu tip liderler, astlarının yetenek ve becerileri üzerinde yoğunlaşarak, kendilerine olan güvenlerini artırmaya ve bu şekilde beklenenin üzerinde performans elde etmeye çalışırlar Bu şekilde çalışanlar da görevlerinin önemini daha iyi kavramakta ve bireysellikten ziyade örgüt çıkarları üzerine yoğunlaşmaktadırlar, Dolayısıyla, ortak bir kültürün oluşması ve yenilikçi hareketlere verilen önem, örgütün başarısını artırmakta ve transformasyonel liderlerin karizmasını desteklemektedir Transformasyonel liderlerin uyguladıkları belli başlı yönetim tarzları aşağıda sıralanmıştır: -Karizma (charisma) .‘İzleyenlerine bir vizyon yaratıp, misyon oluşturarak, yarattığı gururla saygı ve güven kazanırlar, -İdealleştirerek etkileme (idealized influence) :Ke ndilerine olan güvenlerini izleyenlerine de yansıtan bu liderler, yarattıkları hedefler çerçevesinde başarıya ulaşmayı sağlarlar -İlham verme (inspiration).'Yüksek beklentilerini semboller aracılığıyla izleyenlerine İletirler, Önemli amaçlarını basit şekillerde açıklayarak ve takipçilerinden kapasiteleri üzerinde per formans elde eder ler -Entellektüel uyarım (intellectual stimulation);Zeka, mantık ve dikkatli problem çözme yeteneklerini ödüllendirerek, izleyenlerini yaratıcı düşünceye teşvik ederler, -Bireysel ilgi (individualized con side ration): İzleyenler i ne bireysel ilgi göstererek, herkese eşit yaklaşım sergilerler Koçluk becerileri ve empati yetenekleri gelişmiştir, Yapılan araştırmalar sonucunda transformasyonel liderlik tarzı ile yüksek verimlilik, düşük işi bırakma ve yüksek çalışan tatmini arasında güçlü bağlantılar bulunmuştur Transformasyonel liderliğin bir diğer önemli boyutu “Karizmatik Liderliği” de bünyesinde barındırıyor olmasıdır M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 185 Iransförmasyonel (Dönüşümcü) Liderlik, daha çok Toplam Kalite Yönetimi (TKY) ve çağdaş yönetim ve organizasyonların doğmasına neden olan koşullar ile birlikte gündeme gelmiştir. Burada lider, örgütsel yapıda değişim ve yenilenmeyi gerçekleştirerek üstün performansa ulaştıran kişidir', Yani vizyoner bir liderlik söz konusudur.. Transaksiyonel Liderlik ve Transformasyonel Liderlik, liderlik davranış biçimleri literatürüne yeni bir yaklaşım getirmiştir,, Transaksiyonel Liderlik biçiminde davranış sergileyen yöneticiler, yetkilerini işgörenleri ödüllendirmeyi, daha çok çaba göstermeleri için para ve statü verme biçiminde kullanmaktadırlar 3. LİDERLİKTE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR Burada, liderlikte kuramsal yaklaşımlar veya önderlik kuramları kapsamında genel kabul görmüş olan Özellikler, Davranışsal ve Durumsal Liderlik Yaklaşım veya Kuramları tanıtılmıştır (Şimşek, 1997, s. 188-193; Koçel, 1998, s 398-412; Eren, 1998, s 347-369; Bingöl, 1996, s 213; Özkalp ve Kırel, 1996, s 294) 3.1. Özellikler Yaklaşımı (Traits Approach) Özellikler yaklaşımı, liderlik konusunda ilk olarak geliştirilen yaklaşımdır Geleneksel liderlik yaklaşımları, özellikle zamanın askeri ve idari yöneticilerinin bir takım kişisel özellikleri incelenerek başlamıştır Yaşadıkları dönemlere, hatta kendilerinden sonraki dönemlere de etki eden liderlerin yapıları araştırılarak liderlik için gerekli olan bireysel ve toplumsal özellikler saptanmak istenmiştir , Atatürk, Napoleon ve Gandhi gibi liderlerin, bulundukları toplum içinde ortaya çıkışları ve etkileri uzun yıllaı araştırma konusu olmuş ve bu kişilerin lider olarak ortaya çıkışlarıyla liderliğin oluşumu arasında ilişki kurulmak istenmiştir Thomas Carlyle’nin “Büyük Adamlar Okulu” kuramı; tarihin, büyük adamların özgeçmiş öykülerinden ibaret olduğunu belirtir. Bu kurama göre bazı kişiler belirli niteliklere sahip olarak doğarlar ve bu nitelikler onların her yerde ve her zaman önder olarak ortaya çıkmalarını sağlar Zamanla bu görüş, yerini insanlardaki önderlik niteliklerinin öğrenim ve tecrübe ile de elde edilebileceğini savunan daha gerçekçi bir yaklaşıma bırakmıştır Bunların 186 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ sonucunda yapılan bir çok araştırma önderin özellikleri arasında Tablo 10.,2’de gösterilen unsurların yer alabileceğini ortaya koymuştur.. Tablo -10.2: Özellikler Yaklaşımına Göre Liderde Bulunması Gereken Özellikler AÇIK SÖZLÜLÜK YAŞ İLERİYİ GÖREBİLME CİNSİYET İNİSİYATİF SAHİBİ OLMA OLGUNLUK BAŞKALARINA GÜVEN VERME YAKIŞIKLILIK GÜZEL KONUŞMA YETENEĞİ ZEKA DUYGUSAL OLGUNLUK BİLGİ KARARLILIK DÜRÜSTLÜK KENDİNE GÜVEN DUYMA SAMİMİYET DOĞRULUK İŞİ BAŞARMA YETENEĞİ BAŞKALARI İLE İYİ İLİŞKİLER KURABİLME YETENEĞİ Lider, yukarıda yer alan özelliklere grup üyelerinden daha fazla sahip olan kişidir Eğer, grup üyeleri arasında bu özelliklere sahip kişileri belirlemek mümkün olursa, gruplan yönetecek kişileri bulmak ve yetiştirmek de daha çok kolaylaşacaktır Personel seçiminde de bu özelliklere sahip olan kişilere önem verilerek işletmeye alınmaları sağlanacak ve işletmede eğitilerek geleceğin yöneticisi ve önderi olarak yetiştir ilebilecektir Bunların sonucunda araştırmalar, liderin başarı ihtiyacına yönelme, gözetim yeteneği, zeka, karar verebilme, kendine güven ve işlere ön ayak olabilme gibi altı önemli etmen üzerinde yoğunlaşmıştır, Liderliğin anlaşılması için yapılan ilk sistematik çalışmalar psikologlar ve diğer araştırmacılar tarafından liderlerin karakterlerini tanımlanmasına yön,elik olmuştur “Lider olunmaz, doğulur” görüşü profesyonel araştırmacılar tarafından benimsenmese de “alaylı” yöneticiler arasında halen yaygındır Popüler romanlar okuyarak filmler ve TV gösterileri seyrederek geçen bit ömrün ardından belki bir çoğumuz doğuştan liderlik özelliği taşıyan kişilerin M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 187 (biı çok kişiye göre doğuştan, daha cesur, daha agresif ve daha kararlıdırlar) varlığına inanıyor uzdur. Liderlik özelliklerinin ölçülmesine yönelik araştırmalarda. profesyonel araştırmacılar aşağıdaki iki yaklaşımı benimsemektedirler. 4 Lider olar ak kabul edilen ile lider olarak kabul edilmeyen kişilerin özelliklerinin kar şılaştırılması * Etkin liderler ile etkin olmayan liderlerin Özelliklerinin karşılaştırılması. Liderlik özellikleri üzerine yapılan bir çok çalışma ilk yaklaşıma girmekte ve belirgin bir biçimde liderleri izleyici kitleden ayıran özellikler gözardı edilmektedir Liderler grup olarak daha belirgin, dışa dönük ve özgüvenli olabilirler Ayrıca genellikle daha uzun boyludurlar, Ancak, her ne kadar milyonlarca insan bu özelliklere sahip olsa da, çoğu liderlik konumuna ulaşamazlar Aksine, tarihte Önemli roller üstlenmiş olan kimi liderlerin de bu özelliklere tamamen sahip olmadığı bilinmektedir. Örneğin Napolyon ortalamadan çok kısa boylu birisi iken, Abraham Lincoln içe dönük, huysuz ve geçimsiz biri olarak bilinmektedir. Bireylerin bir kere liderlik konumuna geldikten soma eskisine oranlar daha iddialı ve daha özgüvenli olmaları mümkündür. Bu özellikler liderlik yeteneğinin nedeni olmaktan çok sonucu da olabilir Kişilik ölçümleri bu gün daha gelişse de ve bir takım özellikler liderlik yeteneğiyle eş değerde tutulsa da liderlik konumunda bulunan insanları diğerlerinden ayırt edecek kanıtların olması olasılığı zayıftır, Bunun yanı sıra, işin içerisine kültürel boyut girdiğinde sorun daha karmaşıklaşmaktadır, Örneğin, geleneksel liderlik arayışındaki toplumlar m liderde uzun boy araması ile günümüz gelişmiş toplumlar ınm boy uzunluğuna verdikleri önem farklıdır. Özellikle batı toplumlarında, kadınlar, engelli insanlar, azınlık mensupları, eşcinseller ve geleneksel liderlik tanımlarının dışında kalabilen bir çok birey, liderlik konumuna geçtikçe, liderlik özellikleri hakkmdaki görüşlerde değişime uğramaktadır, Bazı araştırmalar her ne kadar kadrnlarm lider olarak daha az ortaya çıksa da bir kez lider olduklarında erkekler kadar etkin olduklarını saptamıştır. Gittikçe artan sayıda insan fırsat eşitliğini savunsa da hala gayri ihtiyari yapılan cinsel ayrımcılık kadınların potansiyel lider olarak görülmesini engellemektedir. Kadınlar lider oldukları zaman erkekler kadar başarı göstermektedirler ve genellikle onlar kadar da etkindirler. Şüphesiz ırk ayrımı, özellikler ile liderlik nitelikleri arasındaki bağlantıyı araştırırken önemli bir sorun olmaktadır Her ne kadar idari kadrolara geçen siyahların sayısı artsa 188 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ da çok azı örgütsel hiyerarşide en üst konuma gelebilmektedir.Ancak GM, AM International, Xerox, Drexel Buınham, Godfather’s Pizza, IBM ve Procter & Gamble gibi firmalar siyah erkeklerle kadınlan liderlik konumlarına getirmek için yöneticilik programlan yürütmektedirler . Etkin ve etkin olmayan liderlik özelliklerini karşılaştıran çalışmalar (ikinci yaklaşım), “lider olarak kabul edilen ile lider olarak kabul edilmeyen kişilerin Özelliklerinin karşılaştırılması” yaklaşımına oranla daha yakın tarihli olup, sayıca da azdırlar, Ancak bu yaklaşımlarda, başarılı liderliğin özelliklerini kesin olarak ortaya koyamamışlardır Liderlik sürecini sadece bireysel özelliklere göre inceleyen özellikler yaklaşımı, pek verimli olmamıştır. Araştırmalarda karşılaşılan en önemli sorun, liderin özelliklerini ölçülebilecek şekilde tanımlamanın güçlüğü ve belirli bir özelliğin farklı şekillerde anlaşılmasıdır, 3.2. Davranışsal Yaklaşım (Behavioral Approach) Etkin liderlerin herhangi bir ayrrt edici özelliği veya karakteristiğinin olmadığı ortaya çıktıktan sonra araştırmacılar etkin liderlerin davranışsal karakteristiğini ayırt etmeye çalışmışlardır Bir başka deyişle etkin liderlerin ne olduklarını değil, ne yaptıklarım saptamaya çalışmışlardır (görevleri nasıl aktardıkları, astlarıyla nasıl ilişki kurduklar, izleyicilerini nasıl motive ettikleri, görevleri nasıl yerine getirdikleri vb,) İlerleyen çalışmalar, “davranışlar” m “özellikler” den farklı olup, öğrenilebilir olduğunda yoğunlaşmışlardır Araştırmalar göstermiştir ki, bir duruma uyan liderlik davranışı bir başka duruma uymayabilir Örneğin çok yüksek oranda rekabete dayalı sanayi dalında, tüketim malları üreten bir firmada, yaratıcı bireyleri motive etmede usta yönetici başarılı olabilir Böyle bir firma çok gösterişli pazarlama tekniklerine dayanabilir ve böylece yöneticinin yaratıcı kişileri yönetme kabiliyeti çok işe yarayabilir Öte yandan yüksek kaliteli mallar üretmede uzmanlaşmış bir elektronik firmasında böyle bir yönetici daha az faydalı olacaktır, hatta belki de verimi düşürecektir Çünkü böyle bir firmanın başarısı pazarlama yaklaşımından çok, ürettiği mal ve hizmetin kalitesine dayanmaktadır Arzu edilen liderlik nitelikleri ve davranışları örgüt kültürüne göre de değişebilir, Örneğin Sun Micro Systems, Apple gibi hızla büyüyen bilgisayar firmaları, başlangıç yıllarındaki amaç, kişisel beceri ve yönetim şekillerini; hali hazırda uygulama gören ve eskisinden oldukça farklılık taşıyan yeni yönetsel M Şer if ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 189 tarz ve lik stderliillerine uyumlaştırmak durumundadır 1ar Üretim teknolojisinde lider ve piyasa koşullarını belirleyici bir güce ulaşan herhangi bir işletmenin girişimcisi, büyüme ve yeniden yapılanma döneminde olan herhangi bir işletmenin ihtiyaç duyduğu liderlik niteliklerine gerek duymayabilir. Yine de, etkin liderlik davranışlarının kısmen de olsa liderin içinde bulunduğu duruma bağlı olduğu yolunda gittikçe güçlenen bir kanrya rağmen, kimi araştırmacılar bir çok durumda daha etkin kimi liderlik davranışları olduğu sonucuna da ulaşmışlardır Liderlik sürecini açrklamaya çalışan bu kuramın ana fikri, liderleri başarılı ve etkin yapan hususun liderlik özelliklerinden çok, liderin liderlik yaparken gösterdiği davranışlardır Bu yaklaşım; planlama, örgütleme, yürütme, eşgüdüm, denetim, haberleşme, yetki devri, karar alma, motivasyon, amaçlan belirleme şekli gibi işlevleri yerine getirirken liderin sergileyeceği davranışların onun etkinliğini belirleyecek etmenler olduğunu vurgulayarak, liderin kendisi yanında izleyicilere ve koşullara da yer vermiştir Burada, davranışsal yaklaşım başlığı altında, Ohio State Üniversitesi Araştırmaları, Mıchigan Üniversitesi Araştırmaları, Robeıt Blake ve Jeane Mouton’un Yönetim Tarzr Matriksi, Tannenbaum ve Schmidt’in Liderlik Doğrusu, Douglas Mc Gregor’ un X ve Y Teorileri ile Rensis Likert’ in Dörtlü Yaklaşım Modeli tanıtılmıştır, 3,2.1. Ohio State Üniversitesi Araştırmaları 19455de başlayan, askeri ve sivil pek çok yönetici üzerinde yapılan bu araştırmada, Ohio State Üniversitesi araştırmacıları, liderlik davranışındaki temel etmenin, “liderin astlarını gıup amaçlarına yöneltme” olduğunu ileri sürmüşlerdir, Araştırmacılar, liderlik davranışının iki önemli boyutu olduğunu ifade etmişler ve aşağıdaki hususları ele almışlardır : ■ Yapıyı Harekete Geçirme: Liderin örgütsel amaçlan belirleme ve kendi amaçlarıyla astların rollerini, bu amaçların elde edilmesi yönünde örgütleme derecesi Başka bir ifade ile, “işin planlanması, örgütlenmesi, yöneltilmesi, koordinasyonu ve kontrolü” ■ Anlayış: Lider ile astlar arasında karşılıklı güven ve saygı ile liderin astların duygu ve düşüncelerini anlama der ecesi 190 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Araştırma sonuçlarında ise liderlerin iki konu üzerinde yoğunlaştıkları ifade edilmiştir.. Bunlardan birincisi “kişiyi dikkate alma”, İkincisi ise, “inisiyatif faktöriFâm, Kişiyi dikkate alma faktörü, liderin izleyicileri üzerinde güven ve saygı yaratması, onlaıla olan dostluk ve arkadaşlığını geliştirmesi yönündeki davranışlardır Yani diğer bir ifadeyle liderin davranışlarında izleyicilerine ağırlık vermesidir.. İnisiyatif ise liderin, gerçekleştirmek istediği amaçla ilgili olarak, işin zamanında ve gerektiği gibi tamamlanması için, amaç belirleme, grubu organize etme, haberleşme sistemini belirleme gibi davranışları ifade etmektedir. Bu faktör ise liderin davranışlarında işe ve işin sonucuna ulaşmasına ağırlık vermesini gerektirmektedir Ohio State Araştırmaları aşağıdaki bulguları ortaya koymuştur: 1 Liderin kişiyi dikkate alan davranışları arttıkça, işgören devir oranı, dolayısıyla işe devamsızlık azalmaktadır 2 Liderin inisiyatifi dikkate alan davranışları arttrkça, grup üyelerinin performansı da artmaktadır, 3.2.2. Michigan Üniversitesi Liderlik Çalışmaları Davranışsal liderlik çalışmalarından bir diğeri de Michigan Üniversitesi Liderlik çalışmalarıdır 1947’lerde Michigan Üniversitesinde Rensis Likert yönteminde yapılan bu çalışmanın amacı, grup üyelerinin tatminine ve grubun verimliliğine katkıda bulunan faktörleri belirlemektir Bu çalışmada; verimlilik, iş tatmini, personel devir hızı, şikayetler, devamsızlık, maliyet ve motivasyon gibi kriterler kullanılmıştır. Michigan Üniversitesi araştırmacılarına göre lider davranışları “işe dönük lider " ve “kişiye dönük lider ” olarak iki gösterge altında toplanır Buna göre işe dönük lider, astlarını işin başarımı doğrultusunda yönlendirecek ve işin başarısı için biçimsel otoritesini elemanların davranışlarını düzenlemede kullanacaktır, Gruba dönük lider ise, denetim görevini üstlenerek, yetkilerinin bir kısmını astlarına aktarmak suretiyle amaca ulaşacaktır, Likert’in değişik iş gruplarıyla yaptığı araştırma sonucunda, kişiye dönük liderliğin, işe dönük liderlikten daha etkili olduğu anlaşılmıştır, Araştırmacılar ayrıca “astların liderlerin etkinliğini değerlendir irken hangi stile yakın olduklarına önem vermedikleri” sonucuna ulaşmışlardır. Örneğin, Amerikan Hava Kuvvetlerindeki komutanlardan dikkate alma yaklaşımını uygulayanlar, görev merkezli komutanlara oranla daha az etkin M Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 191 bulunmuşlardır Muhtemelen hava çatışmalarında hızlı ve sert kararlar alınması gerektiğini savunan askeri yapıdaki otoriter çevre, insan merkezli liderleri daha az etkin bulmuşlardır. Öte yandan ABD’ deki büyük ölçekli işletmelerdeki üst yöneticiler, “dikkate almaya” önem verdiklerinde daha etkin görülmüşlerdir. Michigan Üniversitesi Liderlik Çalışmalarına katılan araştırmacılar, üretim-merkezli yöneticiler ile, çalışan-merkezli yöneticileri de ayırt etmişlerdir, Araştırmaya göre, üretim-merkezli yöneticiler katı iş standartlarr koyup, en ince ayrıntısına kadar görev tanımı yaparlarken izlenecek yöntemleri en ince ayrıntısına kadar önceden belirleyip, işgörenleri sıkı bir denetim altında tutabilmektedirler. Öte yandan, çalışan-merkezli yöneticiler hedeflerin belirlenmesinde ve diğer işle ilgili kararlarda astlarım katılıma teşvik etmekte, izleyicilerine güven ve saygı aşılayarak yüksek bir performansın oluşumuna yardımcı olabilmektedirler Michigan çalışmalarına göre en üıetken gruplar, liderleri üretim merkezli olanlardan çok çalışan-merkezli olanlardır En etkin liderler ise; “astlarıyla destekleyici ilişki kuranlar, tek başına karar almaktan çok grup halinde karar almaya önem verenler ve izleyicilerini, yüksek performans hedefleri oluşturmaya ve bunların başarılmasına teşvik” edenlerdir. 3.2.3.; Blake ve Mouton’un Yönetim Tarzı Matriksi Ohio Eyalet ve Michigan Üniversitesi çalışmalarından çıkan bir sonuç, liderlik stilinin tek boyutlu ölmayabildiğidir. Hem görev-merkezli hem de çalışan-merkezli stiller üstün başarı sağlayabilir, Bir yöneticinin “çalışanlara ve göreve göre” yaklaşımını ölçmek için Blake ve Mouton tarafından geliştirilen yönetsel scala (The Managerial Grid) liderliğin bu iki boyutlu doğasını yansıtmaktadır, Robert Blake ve Jeane Mouton, Ohio ve Michigan Üniversitesi çalışmalarının varsayımları ve ulaştıkları sonuçları; “Yönetim Tarzı Matriksi (Managerial Grid) Modeli” olarak adlandır abilecek ve yöneticilerin davranışlarını açıklama ve değiştirmede kullanılabilecek bir matriks yapı haline getirmişlerdir, Bu model, liderin ilgi duyduğu iki temel boyut üzerine kurulmuştur. Bunlar, “üretime yönelik olma” ve “kişiler arası ilişkilere yönelik olma” dır Bu boyutlar ile ilgili olarak bir matriks yapı ortaya atılmıştır Buna göre dikey boyut liderin insan ilişkilerine duyduğu ilginin derecesini, yatay boyut ise üretime duyulan ilginin derecesini göstermektedir DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 192 Bu matıikse bağlı olarak yönetici tiplerini belirleyebiliriz. Örneğin; 9 1 tipi yönetici üretime ve işe fazla önem veren fakat, kişiye önem vermeyen bir tipi ifâde ederken, 19 tipi yönetici için astların hisleri ve memnun olmaları önemlidir, 1,1 tipi yönetici ise, hem üretime hem de kişilere minimum derecede önem vermektedir Bu boyutlara verilen ağırlığın derecesine göre aşağıda sıralanan beş ayrı tip liderlik ortaya çıkmıştır: 1, Cılız Liderlik, örgütte kalabilmek için gerekli işin yerine getirilmesinde en alt düzeyde çaba harcamaktadır . 2, Şehir Kulübü Liderliği, yönetici düşünceli, rahat ve arkadaşça ilişkilere ağırlık verirken, üretime ilgisi en alt düzeydedir 3 Görev Liderliği, yönetici otoritesini kullanarak verimliliği sağlarken insan ilişkilerine verdiği Önem en alt düzeydedir 4 Orta Yolcu Liderlik, yapılacak işin miktarıyla çalışanların moralini dengede tutmaya çalışan uzlaştırmacı liderlik tipini yansıtmaktadır., .5. Ekip Çalışması Liderliği, örgüt üyelerinin karşılıklı güven, saygı, dayanma ve özgüven yoluyla yüksek performans gösterdikleri ve yöneticinin sorun çözme dışında astlara müdahale etmediği liderlik tarzıdır 3,2.4 Tannenbaum ve Schmidt’in Lider lik Doğr usu Robert Tannenbaum ve Warren H,Schmidt bir yöneticinin liderlik stilini seçmesinde etkili olduklarına inandıkları değişik fâktörleri tanımlayan ilk kuramcılardandır, Kişisel olarak eleman merkezli yöneticilik stilini tercih ederken, yöneticilerin nasıl yöneteceklerini karar vermeden önce bir takım pratik noktaları dikkate almaya ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir Iannenbaum ve Schmidt, liderlik tarzlarını, liderlik davranışının Özelliğini gösteren bir doğru üzerinde açıklamışlardır, Buna göre, doğrunun bir ucu otoriterliği ifâde ederken, diğer ucu demokratik liderlik tipini ifâde etmektedir., Otoriterliği ifâde eden kısım patron davranışlarına ağırlık vermekte, demokratikliği ifâde eden kısım ise, astların davranışlarını ön plana çıkarmaktadır Bu bağlamda aşağıdaki sınıflama yapılabilir : A: Yönetici kararını vererek astlarına bildirir B: Yönetici kararını satar C: Yönetici fikirlerini sunar, soru bekler D: Yönetici kararını deneme amacıyla geçici olarak açıklar . M Şer if ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 193 E: Yönetici meseleyi sunar, önerileri alarak kararını verir F: Yönetici sınırları belirler, karar almayı astlarına bırakır. G: Yönetici astların üst tarafından belirlenmiş sınır içinde görevlerini yapmalarına izin verir. 3,2,5. Mc Gregor’ un X ve Y Kuramları Douglas Mc Gregor’ un geliştirdiği kurama göre, yöneticilerin davranışlarını belirleyen faktörlerden birisi, onların insan davranışları hakkmdaki varsayımlarıdır Bu varsayımlar, birbirine zıt görüşleri içeren iki grupta toplanarak “X ve Y Kuramları” olarak adlandırılmıştır, “X” ve “Y” Kuramlarına Göre Bireylerin Davranış özellikleri Sıralaması Aşağıdaki Gibi Yapılmaktadır; X Kuramına Göre; 1 İnsanlar çalışmayı sevmezler ve fırsat buldukça çalışmaktan kaçarlar 2,Bu nedenle, eğer insanlar çalıştırılmak isteniyorsa; korkutulmak, yönlendirilmeli ve hatta tehdit edilmelidir 3 Normal bir insan iş ve yükselme heveslisi değildir, sorumluluk almaktan kaçar, güvenlik arar ve kendisine en fazla kazanç getirecek işi yapar, 4..İnsanların çoğu yaratıcı değildir ve değişikliğe karşı direnç gösterir 5.Örgüt bireyleri için önemli olan örgütsel amaçlar değil, kişisel çıkarlarıdır Y Kuramına Göre: 1 Kişilerin bir işte çalışarak fiziksel ve ussal çaba harcamaları dinlenme ya da oyun oynama istekleri kadar doğaldır 2,Kişi bir işe girerek, önceden belirlediği amaçlara ulaşmak için kendini yönlendirecek ve kontrol edecektir 3 Kişinin amaçlara yönelmesi, ödülün yanı sıra başarı ihtiyacının da tatminine yöneliktir, 4,Normal bir insan, öğrenmek ister ve koşullar sağlanırsa sorumluluğu zorla değil isteyerek alır 5.Kişilerin yaratıcılık, yenilik bulma gibi özellikleri toplumda sınırlı sayıda kişiye verilmiş olmayıp geniş bir biçimde yayılmıştır. 194 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.2.6. Likert’ in Dörtlü Yaklaşım Modeli Yönetici ve lider davranışlarının anlaşılması ile ilgili olan diğer bir model ise, Rensis Likert’ in Dörtlü Yaklaşım Modeli veya Sistem 4 Modelidir. Likert’in Michigan Üniversitesinde yaptığı yöneticilerin davranışları dört ana grup altında toplanmıştır, Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1, İstismarcı otokratik, 2, Yardrmsever otokratik, 3 Katılımcı otokratik, 4, Demokratik, çalışmalara göre, Bu dört grup kısaca şu şekilde açıklanabilir : 1 .İstismarcı Otokratik. Bütün kararlar yönetici tarafından verilir, Yaprlacak bütün işler ve bu işleri kimin, nasıl yapacağını yöneticiler belirler Başarısızlık cezalandırılır Yönetimin astlarına güveni çok azdır “Dediğim gibi yapacaksın, aksi halde kovulursun ” felsefesi hakimdir1. 2. Yardımsever Otokratik. Bunda da karan yöneticiler verir Fakat, işler yürütülürken astlar bir dereceye kadar özgürlük ve esnekliğe sahiptir, 3.Katılımcı. Yöneticiler, amaçları belirlemeden önce astlara da danışırlar İşlerin nasıl yapılacağına karar verme konusunda astların oldukça fazla özgürlükleri vardn Cezalandırmadan çok ödüllendirmeye ağırlık verilmektedir, 4.Demokratik; Likert’ in önerdiği sistem budur, Burada tüm çalışanlar amaçların belirlenmesi ve işe ilişkin kararların verilmesine tam olarak katılırlar. Karar verme örgütsel gruplar vasıtasıyla tüm örgütsel kademelere yayılıp, katılmalı yönetim olgusuna ulaşılabilir. M Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 195 ,3.3. Durumsal Liderlik Kuramları (Contingency Approach) Özellik ve davranış yaklaşımlarını kullanan araştırmacılar etkin liderliğin, “örgüt kültürü, görevlerin doğası, yöneticinin değerleri ve tecrübeleri” gibi birçok değişkene bağlı olduğunu savunmuşlardır Bunlara göre, bütün etkin liderlerin bir tek özelliği olmadığı gibi, bütün durumlarda etkinliği sağlayabilen ortak bir yöneticilik stili de bulunmamaktadır,. Bunun için araştırmacılar, belli bir liderlik stilinin etkinliğini etkileyen faktörleri her durum için ayrı ayrı saptamaya çalışmışlardır. Bunlar; “kişilik, deneyim ve beklentiler; üst yöneticinin beklentileri ve davranışı; görevin gerekleri; akranların beklenti ve davranışları; astların özellikleri, beklenti ve davranışları; örgüt kültürü ve politikaları” gibi faktörlerdir,, Durumsallık yaklaşımı, Şekil 10.l’de yer verilen kişisel ve durumsal faktörlerin yönetim tarzı ve liderlik stilini ne oranda etkilediğinin ortaya konmasını hedeflemektedir, Şekil - 10.X: Etkin Liderliği Etkileyen Kişisel ve Durumsal Faktörler 196 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Şekil 10.1 ’de yer alan hususlar aşağıdaki gibi açıklanabilir: 1.Liderin Kişiliği, Geçmiş Deneyimi ve Beklentileri. Doğal olarak bir yöneticinin değerleri, alt yapısı, deneyimleri ve beklentileri onun yönetim tarzını etkiler. Örneğin, daha az denetim altında daha başarılı olan bir yönetici, inisiyatife önem verilip; yetki devrine gidilen yönetim şeklini daha kolay benimseyecektir Yine, araştırma sonuçlan göstermiştir ki, koşullar onlardan beklentilerimizi sık sık kendiliğinden yerine getirebilmektedirler (kerameti kendinden menkul), Bir çalışmada görülmüştür ki, “kendilerine astlarının başarısız olduğu söylenen yöneticiler; astlarının başarılı olduğu söylenen yöneticilere göre daha otoriter bir yol izlemişler” dir 2. Üst Yöneticinin Beklentileri ve Davranışları: ödül dağıtan konumda olmaları nedeniyle üst yöneticiler, alt düzeydeki yöneticilerin davranışlarını elbette ki etkiler ayrıca, alt düzeydeki yöneticiler üstlerini bir idol olarak görürler Bir araştırmaya göre, endüstriyel ilişkiler ve insan kaynaklan yönetimi eğitim programlarında yeni davranışlar öğrenen üst düzey yöneticiler, bunun ürününü hemen almak istemektedirler Bunlar, genelde üst yöneticilik tarzları henüz oturmamış olanlardır 3 Astların özellikleri. Beklentileri ve Davranışları. Astların becerileri, eğitimi ve tavırları da yöneticinin tarz seçimini etkilemektedir Yüksek kapasiteli çalışanlar daha az buyurgan bir lidere ihtiyaç duyarken, bazı çalışanlar daha otoriter bir lideri tercih edebilmektedirler Kimileri de, kendi işleri içinde toplam sorumluluktan yana tavır sergilemektedirler, 4.Gör ev Gerekleri. M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 197 Astların görev sorumluluklarının doğası da yöneticinin liderlik tarzını etkilemektedir. Kesin talimat gerektiren işler, prosedürleri büyük ölçüde iş göı enler e bırakılan işlere oranla daha görev merkezli bir yönetim tarzını gerektir ebilmektedir 5. Örgüt Kültürü ve Politikaları: Bir örgütün kültür ve politikaları liderin davranışını ve astlardan beklentilerini şekillendirir, Örneğin, muhasebe kayıt ve işlemleri ile gereğinden fazla ilgilenen işletme yöneticileri, merkezileşme taraftarı olup, astlarım daha sıkı denetleyebilmektedirler ö.Akranların Beklentileri ve Davranışları. Bir yöneticinin akranlarının fikir ve tavırları da çoğu zaman bir yöneticinin başarısını etkiler, Düşmanca davranan meslektaşlar, kaynakların yoğun rekabet içinde kullanımı ve iş birliğinden uzak davranışlar nedeniyle yöneticinin başarısını olumsuz etkileyebilirler Bu da yöneticinin astlarına davranışını etkileyip, kendi eğilimleri ne olursa olsun, astlarına davranışlarında akranları ile benzerlik gösteren bir yönetim tarzı sergileyebilirler,, Durumsal Liderlik Kuramları (Contingency Approach) başlığı adı altında; Fred Fiedler’in Durumsallık Modeli, Hause ve Evans’m Amaç Yol Yaklaşımı, Victor H Vroom ve Philip W, Yetton’un Liderlik Yaklaşımı, Reddin’in Üç Boyutlu Liderlik Yaklaşımı, Paul Hersey ve Kenneth Blanchard’ın Yaşam Dönemi Modeli konuları ele alınacaktır 3, 3.1, Fr ed Fiedler ’ in Dur umsallık Modeli Fiedler’e göre liderin davranışını etkileyen üç tip durumsal değişken mevcuttur: 1,.Önder-Ast İlişkileri (Leader-Subordinate-Members Relations): Liderin astlar tarafından benimsenme derecesini ifade eder Bu ilişkiler arkadaşça veya düşmanca, yumuşak veya gerilimli ve destekleyici veya tehdit edici olmak üzere değişik şekillerde olabilir 2„Görevin Yapısı (Task Structure): Grubun yaptrğı işin yapılması ile ilgili olarak önceden belirlenmiş olup-olmamasım ifâde eder Bazı amaç veya sorunlara ilişkin çözümler ve yollar açıkça belirlenirken bazıları belirlenmemiş olabilir 198 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3 .Liderin Makamının Verdiği Yetki (Position Power): Liderin ödüllendirme, cezalandırma, işine son verme, terfi ettirme şeklindeki sahip olduğu yetkilerin derecesini ifade eder. Bazı örgütlerde liderin bu tür yetkileri fazla olurken, bazı gruplarda daha az olabilir Fred E. Fiedler tarafından geliştirilen ve üzerinde en cok araştırma yapılmış olan liderlik stili ve is durumu ilişkisinin kapsamlı olarak ele alınmasında yarar vardır. Fiedler’ in varsayımına göre, yöneticilerin kendilerine başarılı bir kariyer yarattıkları yönetim stillerini değiştirmeleri çok zordur ve hatta birçok yönetici yeterince esnek değildir Bu nedenle Fiedler’ in düşüncesine göre yöneticinin stilini beklenmedik veya değişik bir duruma ayak uydurabilmesi için değiştirmeye çalışmak verimsiz ve gereksizdir,, Tarzların oldukça katı ve tek bir tarzın her duruma uygun olmadığı durumda, grubun performansı, yöneticiyi duruma uydurmakla veya durumu yöneticiye göre değiştirerek arttırılabilir. Örneğin, otoriter bir1 yönetim tarzı sergileyen herhangi bir işletme yöneticisi, emredici bir lidere ihtiyaç duyulan herhangi bir görev için seçilebilir Aynı şekilde söz konusu görev, otoriter bir yöneticiye verilmek üzere astlar üzerinde daha resmi bir otorite kurularak değiştirilebilir, Fiedler’in karşılaştırdığı liderlik tarzları daha önce tartrşrlan işgören merkezli ve iş-oryantasyonu tarzlarına benzemektedir. Onun modellerinin farklılığı kullandığı ölçüm aletleridir, Fiedler liderlik tarzlarını,“bir kişinrn çalışmayı en son tercih ettiği iş arkadaşı hakkında olumlu veya olumsuz konuşma derecesi’1 olarak belirtilen bir Ölçütle değerlendirmiştir Bir insanı liderlik tarzı sürekliliğine yerleştiren bu ölçüdür, Fiedler’in bulgularına göre “çalışmayı en son tercih ettiği kişiyi” nispeten olumlu bir tarzda anlatan bir insan anlayışlı, izin verici, insan ilişkileri uyumlu, iş barışını seven ve astlarını düşünen bir bireydir, Fakat çalışmayı en son tercih edeceği kişiyi olumsuz bir tarzda anlatan kişi, Fiedler*e göre, daha çok yönetim ve iş kontrolü ile ilgili bir insan olup, işin insan ilişkileri yönü ile oldukça az ilgilidir. Fiedler’ e göre, ilk önce söz edilen yöneticiler, çalışma arkadaşları ile sıcak ilişkiler kurmak isterler ve astları ile de onlardan mümkün olduğunca yararlanmak ve verimlerini arttırmak için yakın ilişkiler kurmaya çalışırlar. Fakat ikinci gruptakiler tam aksi yönde davranabilirler,. Bunlar, sadece işin yapılmasını önemsemekte ve astlarının, liderlik tarzlarına olan reaksiyonlarına önem vermemektedirler (üretimin yeterli derecede sağlanması için önemli olsa bile) Bu tip yöneticiler, üretimin sağlanmasr ve örgütsel başarım için sert ve tavizsiz bir yönetim tarzı kullanılmasını yeterli görmektedirler M, Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 199 Fiedler hangi liderlik stilinin faydalı olabileceğinin kararlaştırılabileceği üç tane liderlik durumu tanımlamıştır. Bunlar, “lider-üye ilişkileri ”, “iş yapısı ” ve “liderin pozisyon olarak gücü ve kuvveti ” dir Lider-üye ilişkilerinin kalitesi bir yöneticinin gücü, kuvveti ve yararlılığı üzerindeki en önemli etkendir Eğer yönetici grubun hepsi ile iyi geçinilse, eğer grup üyeleri yöneticiye kişiliği için saygı gösterirlerse, karakteri ve kabiliyetleri için saygı gösterirlerse, o zaman yönetici işin tamamlanması için ast-üst ilişkisi sergilemeye gerek duymaz,. Fakat öbür yandan, güvenilmeyen ve sevilmeyen bir yönetici işlerin samimiyet çerçevesi içinde yürümesini sağlayamayabilir., Bu dutumda, yöneticinin, işin tamamlanması için gruba emir komuta sistemini uygulatması gerekebilir İş yapısı liderlik durumundaki ikinci önemli değişkendir İyi yapılanmış bir işte kademe kademe ilerleyen bir prosedür ve yönerge mevcuttur Böylece grup üyeleri ne yapmaları gerektiği ve kendilerinden ne beklendiği konusunda çok açık fikirlere sahiptirler. Çalışanın performansını belirlemek için açık ve seçik bir yönerge bulunur ve yönetici kendi talimatlarını bir kitap veya talimatname ile destekleyebilir, Öbür yanda, iyi yapılanmamış işlerde komite toplantılarında olduğu gibi, grup üyelerinin rolleri daha bir belirsizdir, çünkü nasıl ilerleneceğine dair açık ve seçik bir yönerge yoktur, Böyle durumlarda grup üyeleri yöneticinin emirlerini çok daha kolay sorgulayıp onunla ters düşebilecekleri için yöneticinin gücü ve yetkisi kaybolabilir, Liderin güç pozisyonu ise, Fiedler’ in tanımladığı son değişkendir.. Bazı pozisyonlar, örnek olarak bir firmanın yöneticiliği ve başkanlığı, çok büyük güç ve sorumluluk gerektirir.. Bağrş toplamaya çalışan bir sivil toplum örgütünün başkanı ise, gönüllü çalışanlar üzerinde çok daha az güç ve otoriteye sahiptir , Bu da demektir ki, yüksek seviyeli bir güç liderin astlarını etkilemesi ve işin tamamlanması için çok önemlidir, Bunun yanında düşük seviyeli bir güç ise bir liderin işini daha çok zorlaştrrabilmektedir. Fiedler sonuçta, liderlikteki üç değişkenin sekiz kombinasyonunu açıklamaya gider Lider ve üye arasındaki ilişki iyi ve kötü olabilir Görevler yapılı veya yapışız olabilirler ve pozisyon gücü güçlü veya kuvvetsizdir.. Fiedler, liderlikteki bu sekiz kategoriyi, ve onun iki tip liderini kullanarak, insan ilişkilerine yüksek ve düşük düzeyde önem veren 800’den fazla grubun çalışmalarım inceleyerek en etkili lider tipini bulmaya çalışmıştır Araştırma Örnekleminin çalışan gruplan arasına basketbol takımları, yönetici eğitim 200 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ programlan, hava kuvvetleri personeli ve zırhlı birlik görevlileri de dahil edilmiştir Fiedler’ in bulgularına göre insan ilişkilerine düşük düzeyde yer verenler, görev merkezli yetkili kişi olup, olağanüstü durumlarda en etkili kişiler olabilmektedirler İnsan ilişkilerine yüksek düzeyde önem veren liderler ise, işgören (ast) merkezli kişiler olup, olağan ortamlarda, güç ve yetkinin normal koşullarda kullanıldığı yerlerde çok daha etkili olmaktadırlar. 33.2, Amaç Yol Yaklaşımı Robert S, House ve Martin G Evans tarafından geliştirilen Amaç Yol Yaklaşımı (Path Goal Theory of Leadership), motivasyon konusundaki bekleyiş kuramına dayanmaktadır, Bu yaklaşım, liderin farklı durumlardaki etkinliğini anlayıp öngörmemizi sağlamaya çalışır Amaç yol yaklaşımı beklenti modelini baz alır Bu yaklaşıma göre, kişilerin motivasyonu, ödül ve değer vermeye veya ödülün çekiciliğine bağlı olarak gelişmektedir . Bu teoriye göre insan davranışlarını etkileyen iki temel faktör vardır. ♦Kişinin, belirli davranışların belirli sonuçlara ulaştıracağı konusundaki inancı, ♦Bu sonuçlara kişinin verdiği değer (Valens), Bekleyiş teorisini amaç yol teorisi ile ilişkilendirecek olursak, bunu su şekilde ifade edebiliriz, lider, grup üyelerini iki şekilde motive edebilir. ♦ Liderin izleyicilerin bekleyişlerini etkileme derecesi (YOL), ♦ Liderin, izleyicilerin valensini etkileme derecesi (AMAÇ), Bunların yanı sıra Amaç Yol teorisi lider davranışlarının, astların motivasyonu, tatmini ve performansı üzerindeki etkisini açıklamaktadır Bu teori, aşağrdaki gibi dört tip liderlik davranışı üzerinde durmuştur: l.Emir Verici: Karar vermeye astlar katılmaz, neyin ne zaman yapılacağına yönetim karar verir,, 2„Destekleyici: Yönetici astlarına ilgi gösterir ve arkadaşça yaklaşımda bulunur .3,Katılmacı: Yönetici astların öneri ve tekliflerine açıktır, astların da karara katılmalarını isteı 4JBaşarı Arayıcı: Yönetici iddialı amaçlar belitler ve bu amaçların başarılmasında astlara güven duyar, Amaç Yol Yaklaşımı, özellikle neden bazı liderlik stilinin durumlarda çok daha etkili olduğunu açıkladığı ve durumsal etkilere elastik bir bazı M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ- Adnan ÇELİK 201 tepki (cevap) verme tavrını savunduğu için oldukça ümit vericidir İleri dönemlerde yapılan kimi araştırmalar, bu yaklaşımın öngörülerini doğrulayarak, etkili olmaya başlamışlardır 3„3,3,, Vroom-Yetton-Jago5 mm Lider lik Yaklaşımı İlk olarak Victor Vroom ve Philip W Yetton tarafrndan öne sürülen daha sonra da Vroom ve Arthur G, lago tarafından yaygınlaştırılan bu model; yol- amaç teorisinde olduğu gibi belirlenen bir durumdaki uygun liderlik modelini tanımlamaya çalışmaktadır Bu modele göre; lider zaman zaman değişik liderlik modellerine göre davranabilmektedir Bu modelde, belirli koşullar altında verilecek kararlara astların katılmalarını sağlamak amacıyla onlara nasıl cesaret verileceği ve sonuçta ne kadar astın katılımının sağlanacağı saptanmak istenir Ortaya çrkan problemin çözümünde geçerli olan her safhada lider , astların katılımını sağlayacak, böylece kendi etkinliğini artıracaktır Modelde 5 çeşit liderlik tanımlanmış olup, bunlar; “otoriter yaklaşım (A-l, A-2) istişare eden yaklaşım (C-l, C-2) ve tam katılımlı yaklaşım (G-2)” dır Bunlar aşağıda sıralandığı gibi, A’dan G’ye soru ve cevaplar üzerine kurulmuştur: ,4-7 .'Yöneticiler, problemleri çözerken veya karar verirken, bunu o andaki bilgiyi kullanarak yaparlar A-2:Yöneticiler ,önemli bilgileri astlarından alıp ona göre problem çözümü ararlar. Astlarından bilgi istediklerinde problemin ne olduğunu astlarına söyleyip söylememe karan üste, aittir Burada astların üstlendiği görev alternatif çözüm yolları bulmak ya da değerlendirmek değil, açıkça önemli bilgileri üstlerine aktarmaktır. C-l:Yöneticiler, problemi, ilgili astları bir grup haline getirmeden tek tek paylaşırlar ve onların görüş ve yorumlarını alırlar,, Daha sonra astların bilgilerini yansıtan ya da yansıtmayan bir karar alabilir ler, C-2:Yöneticiler, astlarını bir grup halinde ele alarak onların problem ile ilgili görüş ve yorumlarını alırlar Tekrar, astların görüşünü yansıtan veya yansıtmayan bir karar a varırlar G-2:Yöneticiler, problemi astlarına grup halinde açarlar ve sorunun çözümü için hep birlikte alternatifler yaratmaya çalışırlar Yönetici bu sırada kendi fikrini kabul ettirmek için gruba baskı yaprtıaz ve grubun üstünde anlaştığı çözümü kabul eder 202 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bu yaklaşıma göre yöneticiler, önlerindeki problemi çözmeye çalışırlarken, daha etkin kararlar alabilmek için aşağıdaki türden sorular sorabilmelidirler. -Problemi çözmek için yeterli bilgi ve yeteneğe sahip miyiz? Değilsek, A-l, kararı vereceğimiz yerle uygun olmayacaktır. -Astlarımızın çoğunlukla itiraz edeceği yüksek kaliteli bir karar vermeli miyiz? Öyleyse G-2, birlikte alternatifler yaratma, uygundur -Problem yapılandırıldı mı? Hangi bilginin nereden bulunacağını biliyor muyuz? Değilse C-2 ve G-2 tercih edilir, Çünkü en çok grup katılımı bunlardadır, Diğer yöntemler bizi ya eksik ya da yanlış bilgilenme sonucuna götürebilirler, -Kararın başarısı, grubun kabul etmesine mi bağlıdrr? Öyleyse A-l ve A-2 uygun değildir Çünkü bunlar astların katılımını en aza indiren yöntemlerdir, -Grubun kabulü önemli iken, grup içinde birlikte alternatifler yaratrlamadıysa C-2 ve G-2 uygundur. Vroom-Yetton-Jago’nun Liderlik Yaklaşımı, karar ağacı kullanmayı gerekli görür, yönetici birçok değişik durumlarda kendi durumunu kendi belirler ve karar ağacı vasıtasıyla yolları izleyerek problem için uygun seçeneği bulur, Lider sonuca ulaşıncaya kadar karar ağacını takip eder. Dalların sonunda liderin ne yapacağı belirlenir, Örgüt yöneticileri devamlı etkinliği artırmak için uğraşırlar, yeni makineler alır, yeni sistemler kurmaya çalışırlar. Bütün bunlara rağmen üretim düşer, kalite bozulur ve çalrşanlar arasında işten ayrılmalar artar, Bu olumsuzlukların kaynağı makinelerde aransa da, esas neden insan faktöründen, kaynaklanmaktadır. Bunların kaynağı; “zayıf moral, eğitim eksikliği, yetersiz finansal teşvik vb,” eksikliklerde aranmalıdrr, 3.3,4 Reddin’in Üç Boyutlu Liderlik Yaklaşımı Reddin, “Üç Boyutlu Liderlik Yaklaşımı” (3 Dimensional Approach) adlı çalışmasında; Ohio Modelinin ve yönetsel diyagramın iki temel davranış tipini temel almış ve bu iki boyut üzerinde 4 temel yaklaşrm belirlemiştir Fakat daha sonra bu iki boyutun her zaman, her yerde etkili olmayacağr varsayımından yola çıkarak üçüncü boyut olan etkinliği de eklemiştir M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 203 İki davranış tipi olan görev ve ilişki aşağıdaki gibi tanımlanabilir: ■ Görev Davr anışı: Liderin grup üyelerinin rollerini tanımlaması ve örgütlemesi, BÖylece lider, üyelerin işlerini nerede, ne zaman ve ne şekilde yapacağını belirler ■ İlişki Davranışı: Lider ile grup üyeleri arasındaki kişisel ilişkileri ifade eder. Bu iki boyuta etkinlik boyutu da eklenirse üç boyutlu liderlik modelr ortaya çıkar, Reddin, bu modelinde çeşitli davranış biçimlerinin duruma bağlı olarak etkin veya etkinsiz olabileceğini göstermeye çalışmıştır, Liderin davranış biçimlerinin etkinliği, onun bulunduğu çevre koşullarına bağlı olduğundan göreve yönelik veya ilişkilere yönelik davranış tiplerinden herhangi birinin etkin veya etkinsiz olabileceği ileri sürülmez. Etkin veya etkin olmayan davranrş arasındaki ayırım, liderin davranışının kendisi değil, davranışın kullanıldığı duruma uygunluğudur. Lider, belirli bir durumda herhangi bir davranış biçimi geliştirir ve etkinlik çizgisi üzerinde yerini alır, Bu nokta, aşırı etkinlik ile aşırı etkinsizlik arasında bir noktadır. Etkinlik çizgisinin, etkin tarafı +lMen +4’e kadar, etkin olmayan tarafı da -l’den, -4’e kadar bölümlere ayrılmıştır, Dört etkin ve dört etkin olmayan tip, liderin dört davranış seçeneğini, grup üyeleri tarafından belirlenen çevresel koşulların fonksiyonu olarak ifade etmektedir .3 ,3, 5 . Yaşam Dönemi Yaklaşımı Bu yaklaşıma göre, liderin davranışı, kendisine bağlı olan astların olgunlaşma sürecine bağlıdır Burada olgunlaşma süreci olarak ifade edilen, astların zaman içinde sorumluluk kabul etme bilinçlerinin, ilgi ve deneyimlerinin ve etkilendikleri motivasyon faktörlerinin değişim sürecidir, Zaman içinde astların olgunlaşma düzeyi en alt seviyeden mümkün olabilen en üst seviyeye doğru ilerleyecektir Yaşam Eğrisi Yaklaşımı (Life Cycle Approach) ile ilgili olarak Paul Hersey ve Kenneth H, Blanchard’m çalışmaları önemlidir Hersey ve Blanchard’m durumsal liderlik teorisine göre, en etkin liderlik şekli, astların olgunluğu ile çeşitlenmektedir Yazarlar, olgunluğu yaş veya duygusal sağlamlık olarak değil başarma arzusu olarak tanımlamışlardır. Bunlara göre, etkin bir liderliğin şekillenmesinde, “örgütsel ve bireysel amaçlar, sorumluluk alma isteği, işle ilgili yetenek ve deneyim, izleyicilerin bilgi düzeyleri” önemli değişkenlerdir 204 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Heısey ve Blanchard, yönetici ve ast arasındaki ilişkinin çeşitli aşamalardan oluştuğuna inanmakta ve astlar gelişip olgunlaştıkça yöneticilerin her aşamada liderlik tarzlarını çeşitlendirdiklerini düşünmektedirler, İlk aşamada (astlar örgüte ilk katıldığında) yönetici tarafından yiiksek iş eğitimi (oryantasyon) verilmesi en uygunudur Astlar işlerinde eğitilmeli ve örgütsel kuralları ve prosedürleri açıklanmalı dır Astların görevlerini öğrenmeyle başlamalarını izleyen aşamada, görev oryantasyonlu yönetim gereklidir, Çünkü astlar henüz tam sorumluluğu üstlenecek kadar istekli ya da yetenekli değildirler Ancak yöneticinin asta olan güveni ve desteği, yöneticinin astı daha iyi tanıması ve ona görevinde destek vermesiyle artar Üçüncü aşamada astların kabiliyetleri ve başarma motivasyonu artmıştır ve astlar aktif olarak daha büyük sorumluluklar aramaya başlarlar Yöneticinin daha fazla emirci olmasına gerek kalmaz, Ancak, yönetici destek verici ve anlayışlı olmaya devam etmelidir ki, astın daha büyük sorumluluklar almak için isteği yerine gelsin Astlar adım adım, kendine güvendikçe, kendini yönlendirdikçe ve tecrübelendikçe yönetici desteğini ve cesaretlendirme miktarını azaltabilir Nihayet, astlar bundan sonra “kendi başlatmadırlar” ve artık yöneticileriyle emirci bir ilişki ihtiyaçları ve beklentileri yoktur 4, İŞLETMELERDE LİDERLİK VE LİDERLİK FONKSİYONLARI Burada, işletme içerisinde görülen liderlik fonksiyonları ile ideal bir yöneticide bulunması gereken liderlik özellikleri açıklanmıştır, 4.1. İşletme İçerisinde Görülen Liderlik Fonksiyonları İşletmenin yapısı, çalışma şekli, personel sayısı, büyüklüğü ne olursa olsun işletme içindeki liderin üstlendiği bir takım fonksiyonlar vardır Buna diğer bir ifade ile Doğal Liderlik Fonksiyonları da denebilir Bunlar şu biçimde sıralanabilir (Erdoğan, 1994, s 358): 1 .Uygulayıcı Olarak Lider: Grup liderinin temel görevlerinden birisi grup çalışmalarını koordine etmektir Uygulayıcı olarak liderin görevi, o işi doğrudan yapmanın yanı sıra, işi grup üyelerine aktarmaktır 2.Planlavıcı Olarak Lider. İşletme içinde yer alan kişilerin amaçlara ulaşması için yapmaları gereken davranışların planlayıcısı ve düzenleyicisi olan lider, bu sayede alınacak önlemler ile gelecek ile ilgili sorunların ortaya çrkmasmı engeller. M, Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 205 S. Uzman Olarak Lider: Grup hedefleri doğrultusunda etkili olan, bilgi ve beceriyi şahsında birleştiren kişi, grup üyelerince lider olarak kolayca benimsenecektir. 4.Sözcü Olarak Lider: Farklı gruplarla iletişim kurma olanağı sağlamak, grubunu diğer gruplar karşısında temsil etmek liderin üstlendiği rollerdendir, Bu roller sayesinde lideri, grup sözcüsü olarak nitelendirebiliriz. 5.Kontrolör ■ Olarak Lider. Lider, işletme içinde çalışan bireylerin, etkinliklerini, grup amaçlarına uyumluluklarını kontrol ederek kontrolör olma rolünü de üstlenir1. 6. Ödüllendir en ve Cezalandıran Olarak Lider: Üyelerin grup amaçlarına uyma derecelerine veya belirlenmiş grup kur allarına göre davranışlarının değerlenmesi, belirli sınırlar içerisinde üyelere ceza veya ödül verilmesi, liderin üstlendiği görevlerdendir, 7.Hakem ve Aracı Olarak Lider: Grup üyelerinin birbirleri ile olan ilişkilerinin bozulması, çatışma ortamlarının oluşması vb gibi durumlarda üstlendiği aracılık rolü onun doğal görevlerindendir Lider, bu sayede grup üyelerinin nasıl davranmaları gerektiğine, birbirleri ile ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine aracılık ve hakemlik eder, 8.Örnek Olarak Lider: Lider, üyeleri karşısında devamlı örnek davranış sergilemek durumundadır Liderin davranışları astlarının neyi, ne zaman, nasıl yapacağı konusunda örnek olacaktır 9.Grup Sembolü Olarak Lider. Gruplar, kendilerine özgü semboller ortaya atabilirler, Bazen de liderler taşıdıkları özellikler nedeniyle grupların sembolleri olabilirler, Bir grubun devamlı liderliğini üstlenen, grubun sürekliliğini sağlayan lider zamanla o grubun sembolü halini alabilir, 10.Suç Üstlenen veya Üyelere Babalık Yapan Kişi Olarak Lider: Grup içerisinde duygu ağırlıklı ilişkiler kurarak üyelerin tüm sorunlarını çözmeye çalışan liderin rolü, zaman içinde “babalık” rolü ile bütünleşir, Bazı durumlarda bu rol liderin, üyelerinin suçunu üstlenmesine yol açabilir, 4,,2., İdeal Bir Yöneticide Bulunması Gereken Liderlik Özellikleri Liderlik fonksiyonlarının ardından üzerinde durulması gereken diğer bir önemli konu da ideal bir yöneticide bulunması gereken liderlik özelliklerinin 206 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ neler olduğudur. Burada kullanılan ideal kavramı, işlevleri en iyi ve en etkili bir şekilde yerine getirmek anlamındadır İdeal bir lider ve yöneticide aşağıdaki özelliklerin bulunması gerektiği ileri sürülmüştür (Luthans, 1992, s 313-318; Sabuncuoğlu ve Tüz, 1995; s 190; Bennis, 1994, s 6.3); ■ liderliğin ilk temel bileşeni, bir rehber görüştür Nereye ve niçin gitmekte olduğunuzu bilmiyorsanız, muhtemelen hiçbir yere ulaşamazsınız, ■ Liderliğin ikinci temel bileşeni tutkudur. Hayatın vadettiği şeylere karşı duyulan tutku, meslek tutkusu, eylem tutkusu ■ Liderliğin diğer bir bileşeni de dürüstlüktür,. Dürüstlüğün üç esas kısmı vardır; öz bilgi, samimiyet ve olgunluk. Lider hiçbir zaman kendisine, özellikle kendisi hakkında yalan söylemez Değerli yanları olduğu kadar kusurlarını da bilir ve bunlar yerli yerince ele alır Samimiyetin temeli düşünce ve eylemde namusluluk, ilkelere sıkı sıkıya bağlılık, sahicilik ve içtenliktir . Olgunluk lider için önemlidir Kendini adama, uyanık olma, başkalarıyla çalışma ve onlardan bir şeyler öğrenmeye yatkın olma, heı zaman dürüst olma olgunluk prensiplerindendir ■ Dürüstlük güvenin temelidir .. Güven ise, liderliğin bir bileşeni olduğu kadar, aynı zamanda onun ürünüdür, Güven, kazanılması gereken bir niteliktir, Lider onsuz bir şey yapamaz, ■ Liderliğin diğer iki bileşeni, merak ve cürettir. Lider her şeyi merak eder, Risk üstlenmeye arzuludur, yeni şeyler dener,, * Hakiki liderler doğmaz, yetişirler Çoğu kez de kendi kendilerini yetiştirirler, Liderler kendi kendilerini icat ederler, Kenneth Labich ise, etkin bir lider olabilmek için yedi altın anahtarın gerekliliğini tespit etmiştir (Yalçın, 1994, s. 58-62); 1 .Astlara Güvenmek: M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 207 Eğer astlar, liderlerinin kendilerine güvenmediğini düşünüyorlarsa, liderler astlarının yapılan işin sonuna kadar kendisiyle birlikte olmalarını bekleyemezler, 2.Vizyon Geliştirmek: İnsanlar doğaları itibariyle nereye doğru gittiğini bilen kişileri izlerler, 3,Soğukkanlı Olmak: Etkin liderler baskı davranmayı başarabilirler altında iken bile sakin olmayı ve mantıklı 4.Riske Atılmak: Etkin liderler, başarısızlıktan korkarak farklı ve riskli işler' denemekten kaçınmazlar 5 .Uzman Olmak: İzleyiciler, liderlerinin dereceleri de o oranda artar , işlerinin uzmanı olduğuna inanırlarsa bağlılık 6.Kar sı Çıkmalar a İzin Vermek: Eğer izleyiciler, yöneticilere karşı konuşmaktan korkuyorlarsa gerçek performanslarını ortaya koyamazlar 7 .Basitleştirmek: Bugünün büyük ve başarılı liderleri diğerlerine çok karmaşık gelen problemleri kolaylıkla ve basit bir şekilde çözen kişilerdir , Bir yönetici bu özelliklerden ne kadar fazlasına sahipse, başarısı ve etkinliği de o oranda artacaktır, Lider oluşturduğu imajı devam ettirmeli ve süreklr geliştirmelidir, İyi bir lider, sosyal bilimlerin verilerinden yararlanır İnsanın yapısını iyi tahlil eder, Formel ilişkiler dışında, informel ilişkileri de grubun amaçları doğrultusunda kullanır EKLER: OKUMA PARÇALARI (Stoner ve Edward, 1989, s,425-455; Bateman ve Zeithaml, 1993, s 440) 208 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ EK-1: GENERAL ELECTRICS’PEKİ YENİ LİDERLİK POLİTİKALARI GE (General Electrics) işletmesinde, yaşam seyri içinde farklı türden liderlik tarzları sergilenmiştir. İşletme, 1970’deki devlet düzenlemeleri ve yüksek enflasyon ortamında farklı bir yönetim felsefesi ile, 1980’de gündeme gelen şiddetli küreselleşme boyutunda ise diğerinden farklı bir anlayışla yönetilmiştir, 1981 Yılma kadar GE’de yönetim kurulu başkanı olan Reginald Jones, ilerleyen dönemler için işletmenin farklı türden bir yönetim anlayışına ve kan değişikliğine ihtiyaç duyacağını düşünmekteydi Bu nedenle Tones ve yönetim kurulu üyeleri (ustaca yapılmış bir seçme sürecini başarıyla yöneterek), temiz ve şaibesiz bir rekabetin ardından 1981 yılmda Jack Welch’i GE’ye başkan seçtiler. Welch, CEO’ya seçildiğinde daha 45 yaşında olan ve kimya mühendisliğinde doktora yapmış birisiydi, Welch, gelecekteki misyonu için işi çok kültürlülüğe kaydırarak şirketin hemen hemen her kesiminde değişiklikler yaptı, Welch’in örgüt misyonu, GE’yi girdiği her alanda bir numara yapmaktı Bu mücadeleyi kararları hep tek başına vererek göğüsledi, Welch, işletme üzerindeki deneyimlerine dayanarak, GE’nin aşırı bürokratik olduğuna ve kararların hızlı alınamayacağına inanıyordu, Örgütsel yapıdaki bir çok orta düzey yönetim seviyesini, ortadan kaldırarak en alttakilere direkt emretmeye başladı Böylece sorunları yerinde görüyor ve anında çözüm bulabiliyordu Kurumun merkez kadrosunu 1700’den 1000’e düşürdü ve şirketin bütün kısımlarında tasarruf politikalarım başlattı 1981’den beri GE’nin oldukça fazla işgören çıkarması dikkat çekmiş ve Welch’in lakabı insanları öldürüp binalara zarar vermeyen nötron bombasından esinlenerek “Nötron Jack” olmuştu, Welch, GE’nin her departmanının başarısı için, örgüt içinde takım çalışması ruhunu yerleştirmeye çalrştr ve bu yönde olumlu performans sergileyen bir çok yöneticiyi de ödüllendirdi Çocukluğunda sergilediği rekabetçi kişilik yapısını, ilerleyen yıllarda da koruyarak, iş hayatında başarılara imza atan Welch, kariyerinin tamamım GE’de yapmıştı İlk başarısını, plastik bölümünün getirilerinin küçük bir parça almaktan çıkıp GE’nin satış ciroları ve karlılığında önemli bir yer tutması sonucunda elde etmişti Welch, GE’deki ilk yıllarından itibaren iş yaptrnrken, örgüt içi bürokrasiye önemli bir vakit M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 209 ayrıldığını ve fazla merkeziyetçilik uygulandığını da gözlemlemişti Sonunda iş yaptırmanın püf noktasının; “astlara yetki devrine gidilerek, yönetsel özgürlük kapsamında onlara inisiyatif kullanabilme hakkı tanınması, üretici olmayan departman yönetici ve görevlilerine ise, acımasız bir tutum içine girilmesi” olduğunu keşfetmişti, Welch’in işleri her zaman yolunda gitmedi İş gücünde önemli oranlarda tasarrufa yönelmesi beraberinde yan etkileri doğurdu Çalışanlar bölündü, Bir kısmı ona hayran iken öbürleri ona cephe aldı Bir GE yöneticisine göre : “Sadakat burada 24 saat gereklidir Welch 200 bin insanın sadakatini kaybetti, Şirketin temel eksenini değiştirmekle çok iyi bir iş yaptı Ancak, Ödediği bedel buna değer miydi?” Örgütlü emek, Welch’in yönetsel uygulamaları ve tasarruflarına karşı muhalefetini yüksek sesle dile getirdi, Sonunda, Uluslar Arası Elektronik İşçileri Sendikası Başkanı Joseph F Egan; “Evet, GE’nin bir hastalığı vardır Bu da Welch hastalığıdır, Bunun nedeni, şirketin aç gözlülüğü, kibri, çalışanlarını hakir görmeleridir” şeklinde bir konuşma yaptı Buna karşılık Welch’in hayranlan onun doğru iş yaptığına inanıyorlardı, Onların iddiasına göre Welch’in vizyonu ve GE’ye getirdiği radikal değişiklikler, şirketi olması gereken yere getirmişti, Rea, Kidder Peabody şirketlerini satın almak akıllıca hareketlerdi İnsan kaynaklarında ise, zaten aşırı şişme vardı ve bir şekilde işten çıkarmalar gündeme gelebilecekti Welch’in GE’deki sarsıntısı hala tam olarak değerlendirilememiştir Ancak, şu kesindir ki, Welch, GE’nin örgüt misyonunu, örgütsel vizyonu ve kurum kültürünü oldukça etkilemiş ve değiştirmiştir, Ortada, işletme kaynaklarındaki gelişimi gösteren bir takım somut çıktılar mevcuttur Halen bir kısım insanlar GE’de onun yolunu izlemektedirler Çünkü onlara göre, Welch’in yolu doğrudur, Diğer bir kısmı ise onu takip etmekten başka seçeneği olmadığına inanmaktadırlar,, Bulardan kimisine göre, Welch bir liderdir Kimisine göre ise örgüt işgörenleri üzerine korku yaratan birisidir Sonuç ne olur sa olsun GE aynı kalmayacaktır 210 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-2: YÖNETİMDE AHLAK (EK-2, “Yöneticilik ve Liderlik” konusunun yanı sıra, onyedinci bölümde yer verilen “Sosyal Sorumluluk ve Örgütsel Etik” konusu ile de ilişkilendir ilebilir,) Ahlak Liderlisi Farklı Mıdır? ( Liderlik genellikle, etkinlik veya etkinsizlik bakımından ele alınır.. Ancak, liderliğin etik veya moralite olarak adlandırılan bir boyutu daha vardır Liderlerin, diğer insanların kendilerini izlemesi için yapacaklarının bir sınırı var mıdır? İnsanlık tarihi sahip olduğu gücü her koşulda kazanmak ve arkasındaki desteği sağlamlaştırmak için kullanan liderlerle doludur, Adolf Hitler’in muhalefeti ve masumlan sindirmek için S S denilen özel ordusu var dı., James Mc.Gregor Burns, Liderlik (Leadership) adlı kitabında liderlerin ahlakını değerlendirme anlamında “Moral Liderlik” adlı bir kavrama işaret eder Burns’e göre moral liderlik, gücün de ötesinde, lider-ast ilişkisinin karşılıklı gereksinimlere ve isteklere dayanması ile de ilgilidir. Moral liderlik, liderlerin söz verdiği şeyleri yapmasını gerektirir. Burns’a göre, “karizma, izleyicilerce pohpohlanma ve zorlamaya dayanan koşulsuz itaat” etkin ve uygun bir liderlik için yeterli kriterler değildir , Bir lideri takip etme zamanı geldiğinde, moral liderlik, zekice seçenekler yapabilecek yeterli bilgiye gereksinim duyan astların değer ve beklentilerini içerir Burns moral liderlik hakkında şunları söylemektedir; “Astların gerçek ihtiyaçlarını tatmin edecek ve sosyal değişmeyi sağlayabilecek türden üretken bir liderlik çeşidini kastediyorum Altın Çağın On Emri’ni kastetmiyorum Ancak, kendi ihtiyaçlarımız ve isteklerimiz söz konusu olduğunda Altın Çağın kuralları bile yeter siz kalmaktadır , ” Açıkçası liderliğin bir ahlaki boyutu vardır, Burns’ün yaptığı gibi moral liderlik üzerine ister odaklanalım, ister odaklanmayalım; “izleyici kitle, lider ve liderlik arasındaki ilişkiyi tanımlamanın ahlak konusunda önemi vardır” Burns için konumunun ahlak yanını ihmal eden bir lider başarılı olabilir ancak tarihe hain veya daha kötüsü olarak da geçebilir, İşletme yapılan içinde aynı olgu, şirket efsanelerinde yerini bulabilecektir 211 M Şer if ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK EK-3: AMERİKAN LİDERLİK TEORİLERİNİN UYGULANABİLİRLİĞİNİN SORGULANMASI Hollanda Yöneticilik Okulundan Geert Hofstede’in ulusların motivasyon, liderlik ve organizasyonu üzerine sonucunda, “Douglas McGregor ve diğerlerinin yandaşı Liderlik Teorilerinin diğer ülkelerde bire bir uygulamaya sorunların mevcut olduğu” düşüncesi belirmiştir. dünyadaki çeşitli yaptığı çalışmalar olduğu Amerikan konmasında çeşitli Hofstede’in belirttiği gibi, Amerikan teorileri astların yönetici kararlarına katılması görüşüne yönelmektedir (bu katılımcı yöneticidir).. Paylaşım için ilk adım yönetici tarafından atıldığı sürece, bu düşüncenin Amerika’nın klasik güce bakrş açısı ile bağdaşıp bağdaşmadığını tartışmaktadır ki, bunu yaparken bir toplumda gücün kurumlar ve örgütler arasında eşitsiz dağıtıldığım analiz etmiştir, Ancak Almanya, İsveç, Norveç, ve İsrail gibi ülkelerdeki insanlar arasında güç mesafeleri daha azdır Astların girişim görevini üstlendiği yönetim modelleri daha çok kabul görmektedir Her ne kadar Japonların çok başarılı kalite kontrol çemberleri gibi, İsveç ve diğer ülkelerde uygulanan diğer katılımcı yönetim denemeleri varsa da, bunların çoğu yönetim gücüyle çalışanlar arasında büyük mesafelerin bulunduğu bizimki gibi ülkelerde başarılı olamamışlardır Bu başarısızlığı anlatan raporlar daha çok çalışanlarla gücü paylaşmaya direnç gösteren tipik Amerikan yönetim anlayışıdır Bu anlayış, gücü ve liderliğin otoriterliğini paylaşmayı, kendi geleneksel yapısına, yoluna bir tehdit olarak algılamaktadır, Hofstede’e göte herhangi bir kültürdeki liderlik doğası, astlara gerekli yakınlığı gösterebilmelidir,. Yöneticiler de, astların tavıı ve yaklaşımlarını benimseyen bir kültürel yaklaşımını hoş görmelidirler, O, liderlerin kendi yönetim tarzlarını tek başlarına (özgürce) seçemeyeceğini, çünkü yönetsel açıdan neyin uygun olduğunun büyük ölçüde, izleyicilerinin kültürel koşullarına ve liderin olduğu kadar, işgörenlerin de güç mesafesi anlayışına bağlı olduğunu savunmaktadır, ABD’deki işgücü büyük ölçüde kadınlara ve azınlıklara dayalı olduğundan örgütlerdeki güç dağılımı hakkındaki geleneksel görüşleri alt üst eden, yeni alt kültürleri incelemek ilginç olacaktır, İş gücünün yapısı değiştikçe, yönetimle astlar arası güç mesafesi kavramları da büyük ölçüde değişim gösterebilecektir: 212 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-4: VV.L. GORE VE YARDIMCILARINDA YENİLİKÇİ LİDERLİK ANLAYIŞI W L Gore’a göre, yönetim ve liderlik farklı şeylerdir', İnsanların motivasyona ihtiyacı olduğu ve örgütsel amaçlara ulaşmak için yönetilmeleri gerektiği şeklindeki standart anlayışın yerine artık büyük oranda kendi kendine yönetilen gruplar sistemi gündemdedir Göre kendi kendine liderlik kavramını henüz geliştirirken bazı şirketlerin fikirleri bu kavrama yaklaşmıştı bile Yeni başlayanlar için şirkette herhangi bir ünvan yoktur, İşgören ve onları yönetenler değil, sadece yardımcılar vardır, Bir defasında Sara isimli bir sekreter, üzerinde ünvanı yazılı bir kartviziti olmadığından yakmıyordu, Bu sorun Gore’a iletildiğinde, Sara’ya hangi ünvanı istediği soruldu ve karşılığında “en yüksek amir” yanıtı alındı Bunun üzerine düzenlenen bir kartvizit üzerine, “Sara Clifton, en yüksek amir” şeklinde yazıldı,. Göre ve bir çok şirket yöneticisi fark ettiler ki, “yöneticilerin basmakalıp inandıklarının aksine, astların iş tatmini duymaları için az bir motivasyon ve liderlik gerekmekte ve İzleyicilere takımın bir parçası olduğu hissettirmek çok önemli olmaktadır”, Gore, insanları kendi başlarına buyruk olarak görevlendirmemektedir Ayrıca, örgütte görev alan herkesin şu dört rehber prensip ışığında sorumluluğu (kefilliği) söz konusudur; “insaflık, özgürlük, taahhüt ve sakınma” Bunlardan “insaflık” yıkıcı anlaşmazlıkları kontrol eden; “özgürlük” yardımcı ve astlara başaramama özgürlüğünü tanıyan; “taahhüt” başarmak için hedefi kışkırtan; “sakınma” ise, Örgütün ticari ünvanı, imajı ve karlılığını azaltabilecek davranışlardan uzak durmayı içermektedir Sorumluluk düzeyindekiler, yeni üyelere gerekli ilgiyi gösterip, bireysel gelişimlerine yardım ederler ve astlarının her zaman iyi olmasını hedeflerler Gore’da her işlev, ekip çalışması ile ilgilendirilmekte olduğundan, kişisel başarının ölçülmesi zordur Böylece kişisel görevlendirme de yoktur Sponsorlarının yardımıyla çalışanlar kendilerini bulmak zorundadırlar Gore’un başarımında, “kişisel ve örgütsel hedeflere ulaşmak için kişilerin ne kadar gönüllü olduklar ma odaklanmak” önem taşımaktadır Kendi kendine liderlik, herkes için değildir ancak, işe yarayabilir M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 213 EK-5: KENDİNİ YÖNETEN GRUPLAR VE KENDİ KENDİNİN LİDERİ OLMAK Kendini yöneten gruplar, “bu grupları oluşturan öğeler, çalışma metotları, programlar ve işbölümü yapacak kişiler” ile “yapılan işlerin geri dönüşümünü kontrol eden ve performansını ölçenler” iki ana bölümden oluşmaktadır, Kendini yöneten gruplar ve kendi kendinin lideri olmak uygulaması, günümüzde ABD’de imalatçı olan ya da olmayan bir çok örgüt yapısında görülmektedir, Örnek olarak Warthington endüstrileri ve Chappanal Çelik Fabrikalarında güvenlik gör evliler i,“siparişler i girer, ambulansları organize eder”; üstleri de, “eleman alımma ve yetiştirilmesine bakarlar, yeni alet edevat gereksinimi ve alımı ile ilgilenirler”, Aynı şekilde GM Delco-Remy (Georgia)Ma da işçiler genellikle kalite kontrol, kendi zamanlarını takip ve ayarlama işini takım liderleri yerine tamamen kendileri yaparlar Bu tesislerin hepsinde kalite ve kapasite yüksektir ve başarılıdır., Monz ve Sims, “örgüt yapılarının, özel yetenek ve değerlere sahip bireysel işgörenler yaratmaları ve işgörenlerin kendi sistem ve değer yargılarına sahip”olmaları hususunu incelemişlerdir, Monz ve Sims’e göre, örgütün kontrol sistemleri, işgören davranışları üzerinde etkili olmakta ve onların değer yargıları ile inançlarını dolaylı olarak değiştirebilmektedir “Kendi kendisinin lideri ” adını verdikleri yeni tür liderlik şeklini savunan yazarlara göre, kişilerin kendi kendilerine motive olmalarını da doğuran bu tarz, uygulamada çok daha etkili olmaktadır , Örgüt bireyinin kendi kendinin lideri olmasının en önemli özelliği; “cazip çalışma olanağı ve doğal ödül sistemi” nin varlığıdır Örnek olarak bir müdür direktiflerini yazılı olarak değil de sözlü olarak vermeyi tercih edebilir Çünkü bilir ki, yüz yüze iletişim de doğal bir Ödüldür , Monz ve Sims, kişilerin kişisel değer ve tavırlarının tanımlanmasının, .onların yöneticilik amaçlarında önemli bir rol oynadığını savunmaktadırlar Buna ilaveten gör evliler,“kendi stratejilerini, liderliklerini ve yöneticiliklerini geliştirmek için izinli kılındıklarında” daha hızlı ve daha istikrarlı bir tavır içine girebilmekte ve örgütsel davranış standartlarından anlamlı sapmalar yapmamaktadırlar 214 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-6:LİDERLİK TEORİSİNİN GELECEĞİ Liderlik davranışları üzerine yapılan araştırmalar, günümüzde de devam etmekte ve çeşitli yönlere doğru hareket etme eğilimi göstermektedir Bazı araştırmalar, içinde bulundukları organizasyonlara çok önemli etkisi olan ve değişimci veya karizmatik liderlik teorisinde başı tutan özel bireylerin eşsiz özellikleri üzerinde yoğunlaşır.. Başkaları (göründüğü kadarıyla zıt eğilim gösterenler) ise, kişisel liderlik üzerinde yapılan çalışmalardır Bu son gruba, bağımsız ve kendini yöneten grupların etkileri de eklenebilir.. Üçüncü olarak sayabileceğimiz bir yaklaşım ise, liderleri değil onların takipçilerini ve bu takipçilerinin liderlerine atfettikleri romantik ve gizemli özellikleri incelemektedir, Karizmatik veya dönüşümcü liderler, üzerinde ilginin odaklandığı ve izleyicilerce kabul gören bir özellik taşımaktadırlar, Bu tip liderlere olan yeni ilgi, iki kaynakta hayat bulmaktadır.. İlk olarak bir çok büyük firma (bunlara AT&T, IBM, GM gibi tarihsel firmalarda dahildir) kısa zamanda başarılması gereken ve yüklü meblağların yatırıldığı programlara yakın zamanlarda girmişlerdir, Bu meblağlar öyle büyük ve etrafa yayılmıştır ki, bunlara genellikle dönüşüm denir Firmaların bu tür dönüşümlerden sağlıklı çıkması için ise karizmatik liderlere ihtiyaç duyulduğu söylenmektedir, Dönüşümcü liderliğe olan ilginin büyümesinin ikinci nedeni ise, liderlik teorisinin lideri gözden kaybetmeye başladığının hissedilmesidir Liderlik teorisi, liderin yaradılıştan gelen özelliklerini tanımlamaktan, liderin davranış ve görevlerinin tanımlanmasına, liderlik durumları, görevleri ve ayrıca takipçilerin analizine kaydıkça; lider (bir kişi olarak) baskın teorinin giderek daha az göze çarpan bir parçası haline gelebilmektedir Lee Iacocca gibi iş dünyasının (Chrysler), General Douglas, Mac Arthur gibi ordunun Önemli liderlerinin toplumsal görünümleri, bize bazı liderlerin bir takım karakteristik özellikleri olduğunu ve bu özelliklerin kendi organizasyonlarında önemli etkileri olduğunu göstermektedir Bu durum şu an geçerli olan teorinin pek de takdir ettiği yada hesapladığı bir durum değildir. Bernard M Bass karizmatik liderlik konseptinin arayışını yaparken iki tip lider davranışını belirlemiştir Bunlar, “İşlemci (transactional) liderlik” ve “dönüşümlü (transförmational) liderlik” çeşitleridir M. Şer if ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 215 İşlemci liderler, astların amaçlarına ulaşmaları için ihtiyaç duyduklarının belirlenmesini ve astların amaçlarına ulaşabileceklerine inanmalarını sağlayan liderlerdir. Dönüşümcü liderlik ise, izleyicilerine işinin öneminin ve kendi değerinin çok olduğuna inanmalarım sağlamaktan geçmektedir. Dönüşümcü lider burada, astlara, örgüt yapısı ve ekip önceliklerinin bireysel öncellrklerden daha Önemli ve önce geldiğini vurgulamaktadır, Ayrıca, kişisel kontrol ve gerçekçilik gibi yeni kavramlarla ilgiyi artırarak, çalışanı aslında ondan beklenenden çok daha fazla çalışmaya motive etmektedir Richard Bayol dönüşümcü liderlik teorisinin üstünde bazı modifikasyonlara gitmiştir, Yazara göre, ABD endüstrisinin uğradığı biçimsel ve stratejik değişimler, eski liderlik teorilerinin öngörmediği bazı yeni özelliklere sahip liderlerin oluşmasına sebep olmaktadır Bu yeni özellikler arasında şunlar sıralanmıştır; “ileriyi görebilme özelliği; vizyon özelliği; değer ler e uyum özelliği; yetki devi edebilme özelliği; kendini anlama özelliği” Kurulan bu yeni çatıyı tartışırken, Bayol “bu yetenekler öğretilebilir mi?” sorusunu sorarak bir çok klasik teoriyi zora sokmaktadır. Bayol, etkin liderlerin en önemli özelliklerinin “artırılamaz, öğretilemez ve öğrenilemez” olduğunu ileri süren Peter Drucker ile bunların doğuştan değil bir zaman süreci ile oluştuğunu iddia eden Gordon Lippet’in teorisini karşılaştırmaktadır Bayol sonuçta, Lippet’e katılır ve “liderler, bu sayede yetişir” der Esasen dönüşümcü liderlik teorisinin çıkışı, Max Weber’in tartışmalarına dayansa da, son zamanlara dek bu teori çok az incelemeye konu olmuştur. Robert J House’ ın karizmatik liderlik teorisi bu konunun sistematik analizine en önemli yardımlardan birini yapmıştır.. House’ m teorisi, karizmatik liderlerin çok miktarda sürükleyici güce sahip olduklarını ileri sürmektedir Bu güç liderin başkalarını etkileme ihtiyacından, müthiş özgüveninden, baskınlığından, kendi ahlaki doğrularına olan güçlü inancından veya en azından takipçilerinde bunun böyle olduğuna dair yarattığı inançtan dolayı oluşmaktadır, House’ ın teorisi henüz tamamen araştırılıp tartışılmamıştır, Ama yakın gelecekte bunun gerçekleşebilmesini bekleyebiliriz Dönüşümcü liderlerin vizyonları ise, teorinin üzerinde dikkatle durulması gereken bir yüzüdür, Churhill, Gandhi ve Martin Luther King gibi liderler takipçilerinden istedikleri taahhüt, özveri ve enerjiyi alabilmiş liderlerdir, Fakat Adolf Hitler ve Jonestown’lı Reverend Jim Jones (papaz) da sahip oldukları karizma ve (takipçileri ve dünya için) yarattrkları trajedüer ile tanınırlar.. ONBİRİNCİ BÖLÜM ÖRGÜTLERDE TAKIM ÇALIŞMASI VE YÖNETİMİ Küreselleşen dünyada, büyük şiıketleı kadar küçük işletmelerin de yönetimini düşündüren konuların başmda, rekabetin her geçen gün arttığı global bir ortamda örgütlerin değişen çevre koşullarına hızla cevap verebilecek esnek yapılara nasıl kavuşturulabilecekleri sorusu gelmektedir.. Bu sorunun cevabı, çoğu kez takım çalışması ve yönetimi şeklinde verilmektedir Gerçekten, son 10-15 yıllık dönemde takım çalışması kavramı küçüklü-büyüklü pek çok örgütün işe ilişkin bakış açısını değiştirmeye başlamıştır Bu açıdan, takımların, örgütlerde bireylerin yerini almaya başlayan temel yapı blokları haline gelmekte oldukları söylenebilir, Gelişmiş endüstri toplumlarmda; takımların, eğitimden iletişime, hizmet sektöründen-imalat işletmelerine kadar her nevi örgütte yaygın ve etkin biçimde kullanılmaya başlandığı gözlenmektedir Takım çalışması, yalnız ulusal örgütlerle sınırlı kalmak yerine çokuluslu şirketlerce de artan oranda kullanılmaya başlandığı ve söz konusu şirketlerin farklı ilkelerden hareketle çalışma takımları oluşturdukları görülmektedir, örneğin, Ford otomotiv fabrikaları, kalite sorunlarını çözmek ve verimliliği iyileştirmek amacıyla takımları kullanırken, diğer başka çok uluslu şirketler de sofistike yeni üretim teknolojilerini geliştirmek için artan oranda takımları kullanmaya yönelmektedirler Örgütlerin yapı unsurları olarak takımlar, işgörenlerin katılımım sağladıkları ve onları daha güçlü hale getirdikleri için yönetimlerin güçlü birer aracı haline geldikleri söylenebilir Takım çalışması sayesinde, işletmelerde biteylerin eskisine oranla daha çok doyum sağladıkları ve verimlilikle üıün kalitesinin yükseldiği söylenebilir Bütün bunlardan öte, takımlar sayesinde, yöneticiler dar hücreler içinde kapanıp kalmayan işgörenlerin egemen olduğu çok daha esnek örgüt yapılarının ortaya çıktığını keşfetmişlerdir Bu kısımda, takımlar ve onların örgütlerdeki yönetim süreçleri üzerinde durulacaktır, Bunu yaparken de önce belli başlı takım tipleri kısaca açıklanıp daha soma onların oluşum süreçleri üzerinde durulacaktır. Bilahare takımların çapı, dayanışmaları ve normları gözden geçirilecektir Son olarak da takım çalışmasından kaynaklanabilecek fayda ve sakıncaları üzerinde kısaca durulacaktır DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 216 1. ÇALIŞMA YAŞAMINDA TAKIMLAR Bu başlık altında önce takımın tanım ve unsurlarını açıklayacak ve daha sonra da takım etkenliği modeli üzerinde duracağız Takım, belirli bir hedefi gerçekleştirmek üzere etkileşim halinde bulunan ve kendi çalışmasını koordine eden iki veya daha fazla insandan oluşan bir birim şeklinde tanımlanabilir Bu tanımın üç unsuru bulunmaktadır: Birincisi, bir takımın varlığından söz edebilmek için en az iki veya daha fazla sayıda insana ihtiyaç vardır.. Takımı niteleyen unsurların İkincisi, takımı oluşturan bireyler arasındaki düzenli etkileşimin varlığıdır. Etkileşim halinde bulunmayan insan toplulukları -yemek için kuyrukta bekleyenler ile bir asansöre tesadüfen birlikte binmiş olan insanlar bir takım oluşturmazlar, Bir takımın oluşması için gerekli üçüncü ve sonuncu unsur ise, takımdaki bireylerin bir performans hedefini (bir basketbol maçını kazanmak, bir uygarlık kalıntısını bulup çıkarmak gibi) paylaşmış olmaları gerekir. Takım kavramı, örgütlerde genellikle “grup” olarak adlandırılan insan topluluğu İle aynilik veya benzerlik göstermesine karşılık, bu kavram iş alemi için daha popüler bir' kelime haline gelmiştir, İki kavram yer ve zamana göre birbirlerinin yerine kullanılabilirse de, takım kavramının gruba göre daha büyük bir misyon ve yarışma duygusunu ifade ettiği söylenebilir İş yaşamında, takım etkinliğiyle ilişkilendirilebilen faktörler bir model yardımıyla ve şekil üzerinde şöyle gösterilebilir: ------- -------------------- A Öreütsel. Çerçeve * Formal yapı Takım Tinleri * Formal * Kendini yöneten * İnfoımal * Ortam * Kültür * Strateji * Ödül ve kontrol sistemleri Takımın Özellikleri * Ölçek (büyüklük) * Roller Takım Komnozisvonu * Bilgi ve beceriler * Yararlar ve maliyetler 1 * ■ ■ ■ - ■ ■■ - ■ ■ ■ / Takım Süreçleri * Gelişme Evreleri * Dayanışma Normlar * Çatışmaların Çözümü Şekil - 11,1: Çalışma Takımının Etkinlik Modeli Çalışma Takımı Etkinlisi , * Üretken çıktı * Personel Doyumu M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 217 Modelden görülebileceği gibi, çalışma takımı etkinliği; üretken (verimli) çıktı ve personel doyumu olmak üzere iki sonuca dayanmaktadır Doyum kavramı, takımın kendi üyelerinin kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğine işaret etmekte ve bu yetenek sayesinde takım üyelerinin takıma olan bağlılıklarrnı ve taahhütlerini sürdürmelerini temin etmektedir. Üretken çıktı ise, takımın amaçlarıyla tanımlanan görev çıktılarının miktar ve kalitesinin yeterlilik derecesine işaret etmektedir, Takım etkinliğini belirleyen faktörler örgütsel çerçeve veya içerikle başlar Grupların içinde faaliyet gösterdikleri örgütsel çerçeve ise yapı, strateji, ortam, kültür ve ödül sistemlerini kapsar, Yöneticiler bu kapsam bağlamında takımları tanımlarlar. Bu tanımlama sürecinde gözönünde bulundurulması gereken önemli takım Özellikleri ise; takımın tipi, yapısı ve kompozisyonu şeklinde belirtilebilir, Yöneticilerin, fbrmel yapı içinde ne zaman sürekli takımlar oluşturulacağı ve ne zaman geçici takımlar kullanılacağına karar vermeleri gerekir, Takımların oluşturulmasında ve kullanılmasında takımın çap ve rolleri de büyük önem taşır, Yöneticiler, aynı zamanda, bir görevi yapmak için takım kullanmanın en iyi yol olup olmadığına da karar vermek durumundadırlar, Şayet takım kullanmanın maliyetleri, sağlayacağı faydalardan büyükse, bu taktirde yönetici, takım yerine bireyleri işi yapmakla görevlendirmeyi tercih edebilir. Yukarıda belirttiğimiz özellikler, takımın içsel süreçlerini etkilemekte ve sonuçta bu da takımın etkinlik ölçüsü olan çıktı ve işgören doyumunu belirlemektedir . Etkinlik açısından arzettikleri önem dolayısıyla, önderler; etkili bir takım oluşturabilmek için takım geliştirmenin evrelerini, takım dayanışmasını, normlarını ve takım içinde olması muhtemel çatışmaları anlamak ve bunlaıın üstesinden gelebilecek yol ve yöntemleri oluşturmak durumundadırlar Örgütlerde oluşturulacak takımlar, örgütsel süreçler ve bu süreçleri yönlendirecek olan önder ile takım üyelerinin yetenekleri tarafından da etkilenecektir 2, TAKIM TİPLERİ Örgütlerde pek çok takım türü bulunabilir Takımları sınıflandırmanın en ko­ lay yolu; örgütün biçimsel yapısının bir parçası şeklinde ortaya çıkan takımlar ile işgören katılımını artırmak için oluşturulan takımlar şeklindeki sınıflama İkilisidir 218 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.1. Formel (Biçimsel) Takımlar Formel takımlar, biçimsel örgüt yapısının biı parçası şeklinde ve yine Örgüt tarafından oluşturulan takımlardır. Formel takımların en çok bilinen iki türü; dikey ve yatay hiyerarşik yapısal ilişkileri gösteren dikey ve yatay takımlar olup bunlar bir şekil üzerinde aşağıda gösterilmiştir Bu iki takım tipi dışında kalan bir diğer formel takım da çoğu kez belirli bir görevi icra etmek üzere oluşturulan görev grupları şeklinde özetlenebilir M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 219 2.1.1. Dikey rakım Dikey takım, kumanda zincirindeki bir yönetici ile onun astlan konumundaki insanlardan oluşmaktadır. Bu tip bir takım, bazen fonksiyonel ve kumanda takım olarak da anılmakta ve fonksiyonel bir departmanda birden fazla hiyerarşik kademeyi içerebilmektedir Tipik bir dikey takım, bir örgütteki bir departmanı kapsar Bir Örgütteki finansal analiz, kalite kontrol, muhasebe ve insan kaynaklan departmanlarının her biri kumanda veya dikey takım niteliğinde olup üyelerinin aracılığı ve karşılıklı etkileşimleriyle belirli amaçlara ulaşılmaya çalışır, 2.1.2. Yatay Takım Yatay takım, aynı hiyerarşik düzeyde bulunan fakat faiklı uzmanlık alanlarında çalışan bireylerin bir araya gelmesiyle oluşan biı takım şeklinde tanımlanabilir, Yatay takımlar, muhtelif departmanlardan seçilen üyelerden oluşturularak kendilerine spesifik bir görev verilen ve görev tamamlandıktan sonra dağılan görev grupları niteliğindeki takımlardır Bunların en tipik örneklerini özel görev gruplan ile komiteler oluştururlar Özel görev grubu, belirli bir olay veya faaliyetle uğraşmak üzere farklı departmanlardan seçilen kişilerden oluşturulan ve olay ve faaliyet devam ettiği sürece varlığını sürdüren bir takım niteliğindedir Zaman zaman çapraz fonksiyonel takım olarak adlandırılan özel görev güçleri, bir imalat örgütünde yeni bir mamul yaratmak için kullanılabilir Yatay takımların ikinci tipik örneğini oluşturan komite ise, uzun süreli olup örgüt yapısının sürekli bir parçası halini gelebilir Komite üyeliği, görev gruplarının aksine kişilerin uzmanlıklarından çok sahip oldukları unvanlara göre kazanılır, Bir sorunu çözmek üzere kişisel niteliklere dayanılarak oluşturulan görev gücü veya takımı ile karşılaştırıldığında, komite, çoğu kez resmi temsili gerektirir, Komiteler düzenli biçimde tekrarlanan görevler ile uğraşmak üzere oluşturulurlar Örneğin, uyuşmazlık komitesi işgörenlerin uyuşmazlıklarını ele alırken, tavsiye komitesi de işgörenlerin ücret ve çalışmalarıyla ilgili öneri ve tavsiyelerde bulunur Aynı şekilde, işyerindeki işçi-yönetim komiteleri çalışma kurallarım, iş tasarımındaki değişiklikler ve çalışmanın iyileştiıilmesi ile ilgili önerilerde bulunabilir Örgütlerin yatay yapılarının birer parçası olarak ortaya çıkan görev grupları ile komiteler çeşitli avantajlar sağlarlar, Söz konusu avantajlar şöyle sıralanabilir : -Örgüt üyelerine, aralarında bilgi alışverişinde bulunma olanağı sağlarlar -Temsil edilen örgüt birimlerinin uyumlaştırılması için öneriler geliştirirler 220 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ -Mevcut örgütsel sorunların çözümü için yeni düşünceler vt çözüm yolları geliştirirler. -Yeni örgütsel politika ve uygulamaların geliştirilmesine katkıda bulunurlar.. Özel misyon veya gayeli takımlar, förmel örgüt yapısı dışında oluşturulan ve özel Önem arzeden projeler ve/veya yaratıcılıkla uğraşan takımlar şeklinde tanımlanabilir Örneğin, işletmede yeni bir mamul geliştirme veya mevcut üretim yöntemini iyileştirmek üzere oluşturulan takımlar bunlara örnek olarak verilebilir. Özel amaçlı takımlar, formel örgütlerin ayrılmaz parçaları olmalarına ve onların iletişim şebekelerini kullanmalarına rağmen; diğer takımlara oranla daha özgür hareket edebilme, inisiyatif kullanabilme ve esnek davranabilmeleri nedeniyle, üyeleri kendilerini förmel örgütten ayrı bir bütün gibi görme eğilimleri taşırlar 2.2. Kendi Kendini Yöneten Takımlar Takımlar aracılığıyla çalışanların katılımı; sonuçta birey, takım ve örgüt performansını iyileştirme amacım güden ve düşük düzeydeki işçilerin kararlara katılımlarını ve görevleri üzerindeki denetimlerini artırmak üzere planlamr, Çalışanların takımlar aracılığıyla iş yaşamına katılımlarının başarıyla sağlanabildiği en iyi örnekler, Japon şirketlerinde verilmiştir Japon şirketlerinde çalışanların katılımının sağlanmasında; yönetimin işgörenlerle bilgiyi paylaşmadan, çalışmanın ve çalışma ortamının geliştirilmesi ve/veya iyileştirilmesi konusunda onların görüş ve önerilerini almaya uzanan bir dizi teknik uygulanmıştır, Daha sonra şirketler, tedrici olarak işçilere daha büyük hareket serbestisini (otonomi) tanımak suretiyle önce sorun çözücü ve bilahare kendi kendini yöneten takımların gelişmesine zemin hazırlamışlardır Sorun çözme takımları; aynı deparünanda saatli işçi olarak çalışan 5 ile 12 arasındaki işçiden oluşan ve haftada iki saat için gönüllü olarak toplanıp işletmedeki kalite, verimlilik ve çalışma ortamını iyileştirmek ve geliştirmek üzere tartışmalarda bulunan gruplar şeklinde ifade edilebilir Tartrşmalarda varılan sonuçlar, öneriler şeklinde yönetimin onayına sunulur. Bu açıdan bakıldığında, sorun çözme takımlarının, çalışanların yönetime daha çok katılmalarının sağlanmasında şirket M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 221 yönetimlerinin atmış oldukları ilk adım olarak görülebilir. Bu takımların en yaygın uygulamasının, üretim süreçlerinde kalitenin iyileştirilmesi için Tapon şirketlerinin kullandıklar “Kalite Kontrol Çemberleri” olduğu söylenebilir. Şirketler olgunlaştıkça; “sorun çözme takımlarının zamanla ve yavaş yavaş çalışanlarının iş organizasyonları gibi temelli değişmelerle uğraşan ve “Kendi Kendini Yöneten” (oto yönetim) takımlara dönüştüğünü görmek mümkündür, Kendi kendini yöneten gruplar; 5 ila 20 arasındaki çoklu beceriye sahip kişiden oluşan iş rotasyonu yolu ile görevler arasında kolayca hareket edip bütün mamul veya hizmeti üretmeyi hedefleyen gruplar şeklinde tanımlanabilir, Bu tip takımlar sürekli olup tipik olarak aşağıdaki unsurları içerirler: -Takım, muhtelif beceri ve fonksiyonlara sahip işgörenlerden oluşmakta olup, takım üyelerinin sahip oldukları beceriler temel örgütsel görevlerin icrası için yeterli görülmektedir Üyeler, sahip oldukları çoklu beceriler sayesinde farklı departmanlardaki farklı işleri birbirlerinin yerine geçerek kolayca yapabilmekte ve bu sayede departmanlar arasındaki engelleri ortadan kaldırarak bir mal ve/veya hizmetin üretiminin koordinasyonunu mükemmel bir biçimde sağlamaktadırlar, -Takım, kendisine verilen ve bütünlük arzeden bir görevi yerine getirebilmek için ihtiyaç duyduğu bilgi, aıaç-gereç, makine ve diğer kaynaklarla yeterli düzeyde donatılmıştır -Takım, mevcut üyelerinin yeni üyeler seçme, sorunları çözme, para harcama, sonuçları duyurma ve geleceğe yönelik planlar yapma ile ilgili karar verme otoritesiyle güçlendirilmiştir -Kendi kendini yöneten bir takımda; takım üyeleri, çalışma saatleri ile boş saatlerin belirlenmesi veya malzeme siparişleri gibi yönetsel görevler icra ederler. Bu takım üyeleri, her yıl kendi aralarında seçtikleri bir nezaretçinin denetiminde ve asgari bir nezaret düzeyi ile işlerini yürütürler Volvo otomobil firması bu tip takımları otomobil montaj hattında en başarılı şekilde kullanan firmaların başında gelmektedir 3. ÇALIŞMA TAKIMLARININ ÖZELLİKLERİ Takım yönetiminde yöneticileri yakından ilgilendiren iki önemli konu; takımın büyüklüğü ile yüklendiği roller ya da kendisinden beklenen görevler olmaktadır, Aşağıda bu iki özellik çok kısa bir biçimde açıklanacaktır: 222 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.1. Takımın Büyüklüğü (Ölçüsü) Çalışma takımlarının ideal ölçüsü veya büyüklüğünün 7 kişi olarak düşünülmesine karşılık bu sayının genelde 5 ile 12 arasında değişiklik gösterdiği gözlenmektedir.. Takımın üye sayısı arttıkça üyelerden her birinin diğerleriyle etkileşimde bulunması ve birbirlerini etkilemeleri daha zor hale gelmektedir, Grupların büyüklüğü üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlan şöyle özetlenebilir; -Üye sayısı 2 ile 4 arasında olan küçük takımlar daha çok anlaşmakta, daha çok soru sormakta ve kendi aralarında daha çok fikir alışverişinde bulunmaktadırlar Benzer şekilde söz konusu takımların üyeleri birbirleriyle daha yakrn bir uyum içinde çalışabilmektedirler -Küçük takımlar, iletişimlerinde, şikayetlerden çok doyum ve memnuniyetlerini belirtmekte ve kendi aralarında daha çok kişisel tartışmalara girişmektedirler Bu tip takımların üyeleri kendi aralarında daha çok gayri resmi davranmakta ve takım önderinden daha az talep ve isteklerde bulunmaktadırlar -Aynı araştırma sonuçları; 12 ve daha fazla üyeden oluşan büyük takımların kendi içlerinde daha çok anlaşmazlık içinde bulunma eğilimi gösterdikleri ve fikir ayrılıklarına düştüklerini ortaya koymaktadır, Bu ikinci tip takrmlarda, kararların daha çok merkeziyetçi bir nitelik arz etmesi ve üyelerin daha düşük bir katılım sergilemeleri nedeniyle, üyelerin öndere çok fazla soru yöneltmeleri ve ondan yüksek düzeyde talep ve isteklerde bulunmalarına yol açmaktadır Söz konusu araştırma sonuçlan; büyük takımlarda üyelerin birbirlerine karşı daha az dostça davrandıklarını ve özellikle de takımdaki mavi yakalı işçiler arasındaki işgücü devir hızı ile işe devamsızlığın küçük takımdakilere oranla yüksek olduğunu göstermiştir, 3.2. Takım Üyeler inin Rolleri Bir takımın uzun dönemde başarılı olabilmesi için, kendi üyelerinin sosyal refah ve mutluluğunu sağlayacak ve kendisinden beklenen görevi eksiksiz biçimde yerine getirecek şekilde yapılandırılmış olması gerekir, Başarılı takımlarda görevin başarılı bir biçimde icrası ve sosyal takımın gerekleri, iki tip rolün ortaya çıkması ile karşılanabilir Bu roller; görev uzmanlığı ve sosyal duyguyu harekete geçirme rolleri şeklinde belirtilebilir Görev uzmanlığı rolü, takımın kendisinden beklenen rol veya görevlerini başarmasında uzman bireylerin zaman ve enerjileriyle kendilerine destek ve katkıda bulunmalarını ifade eder Başka bir ifadeyle, görev uzmanlığt rolü oynayan insanlar, takımların amaçlarını gerçekleştirmelerinde zaman ve enerjileriyle yardımcı olan uzman kişiler şeklinde tanımlanabilir M Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 223 Bu kişiler genellikle aşağıdaki davranışları gösterirler: -Girişimcilikte Bulunma: Takım sorunlarına yeni çözümler önermek. -Fikir Verme: Görev ve icraat sonuçlarına ilişkin gerçekçi bilgiler vermek ve bunlara ilişkin fikir beyan etmek. -Bilgi arama: Göreve ilişkin gerçek bilgileri arayıp bulmak. -Özetleme: Sahip olunan muhtelif fikirleri eldeki sorunla ilişkilendirmek ve mevcut fikirleri bir bakış açısı oluşturacak şekilde bir araya getirmek -Harekete Geçirme: Takımı oluşturan üyelerin ilgileri azaldığı zaman takımı harekete geçirmek için teşvik etme ve uyarmak Sosyal duyguyu harekete geçirme rolünü benimsemiş olan insanlar ise, takımı oluşturan bireylerin sosyal ve duygusal yönlerini güçlendirmek suretiyle onların toplumsal bir bütün halinde bulunmalarını sağlarlar, Bu rolü yüklenen insanların sergiledikleri davranışlar ise şunlardır: -Teşvik ve Cesaretlendirme: Takım üyelerinin düşüncelerine karşı samimi ve sıcak davranarak ve onları teşvik edip cesaretlendirmek suretiyle takım performansına yapacakları katkıyı azamiye çıkarmak -Uyumlaştırma: Grup uyuşmazlık ve çatışmalarını en az düzeye indirmeye çalışmak ve uyuşmazlık halindeki taraflara yardım ederek bir anlaşmaya varmalarına yardımcı olmak -Gerilimi Düşürme: Grup atmosferinin gerilimli olması halinde yumuşatıcı davranışlara girmek.. -İzleme: Takımda olup bitenleri yakından izlemek.. -Uzlaştırıcı Davranışta Bulunma: Takımda uyumu sağlamak ve devam ettirmek için kendi düşünce ve isteklerinden fedakarlık yapmak. 4. TAKIM OLUŞUM SÜREÇLERİ Takımlar oluştuktan sonra birkaç evreden geçerek olgunlaşırlar, Bu açıdan, yeni kurulmuş takımlar ile olgunluğa erişmiş takımlar arasında bazı farklılıkların olması doğaldır Başlangıçta; takım üyeleri birbirlerini tanıma, takım içinde yüklenilecek roller ile uyulması gereken kuralları belirleme, iş bölümü yapma ve takımın görevini tanımlama gereğini duyarlar, Bu yolla, üyeler uyum içinde çalışan bir bütünün parçaları haline gelmiş olurlar Burada, önderin karşılaştığı sorunlar; takımın hangi gelişim evresinde bulunduğunu belirlemek ve etkin biçimde işleyişini yardımcı olmak şeklinde Özetlenebilir, Araştırma bulgulan, takımların rastgele ya da tesadüf olarak değil de belirli bir takım evrelerden geçerek olgunlaştıklarını ortaya koymaktadır, Bu evreler Şekil 11,3’deki gibi gösterilebilir 224 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Şekil - 11.3: Takımların Oluşum Evreleri M, Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 225 4.1. Kuruluş (Forming) Evresi Takımın oluşumundaki ilk evre tanışma ve arayış dönemini simgeler. Üyeler; bu evrede birbirlerini tanımaya, birbirlerine ısınmaya ve güven yönünden aralarında bir uyum sağlamaya çalışırlar Bu evre boyunca, belirsizliğin yüksek olması nedeniyle, förmel ve informel önderler tarafından sergilenen her nevi güç ve otorite, üyeler tarafından genellikle itirazsız kabul görür, Bu evrede, ayrıca üyeler temel kuralların ne olduğunu ve kendilerinden tam olarak ne beklendiğini anlayıncaya kadar takıma bağımlı kalmak durumundadırlar, Sözünü ettiğimiz başlangıç evresinde, üyeler ; “benden beklenen şey nedir?”, “kabul gören davranış şekilleri nelerdir9” ve “takıma uyum sağlayabilecek miyim?” gibi soruların cevaplarını vermeye çalışırlar, Kuruluş evresi boyunca, önder, birbirlerini tanımaları için üyelere yeterli zaman vermeli ve kendi aralarında gayrı resmi tartışmalara girmelerini teşvik etmelidir.. 4.2. Karışıklık ve Karmaşa (Storming) Aşaması Bu aşama boyunca bireylerin kişilikleri belirginleşip ön plana çıkmaya başlar, Bu oluşumla birlikte, takım üyelerinin rollerini sağlıklı biçimde algılama ve kendilerinden ne beklendiğine ilişkin daha olumlu bir bakış açısı geliştirmeye başladıkları görülür, Bu aşamanın, çatışma ve uyuşmazlıkların yoğun biçimde yaşandığı bir evre niteliğinde olduğu söylenebilir. Bunun nedeni ise, takımı oluşturan bireylerin, takımın misyonunu algılama konusunda anlaşmazlığa düşme olasılığının yüksek olması olarak gösterilebilir. Yine bu aşamada takım üyeleri, ortak çıkar temeline göre ortaya çıkabilecek konumlar (pozisyonlar), koalisyonlar veya alt gruplar konusunda uyuşmazlığa düşebilirler.. Oluşan alt gruplardan biri diğerleriyle takımın genel amaçlan ve bunların nasıl gerçekleştirilecekleri konusu üzerinde anlaşmazlığa düşebilir, Bütün bu hususlar dikkate alındığında, bu aşamada takımın henüz uyum içinde bulunmadığı ve birlik içinde olmaktan yoksun olduğu söylenebilir,. Takımlar, bu aşamanın ötesine geçmeyi başaramadıkça etkin biçimde oluşumlarım tamamlama ve yüksek performans ortaya koymaya hiçbir zaman muvaffak olamayacaklardır. Bu aşama boyunca, takım önderinin, her üyenin takım 226 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ çalışmasına daha fazla katılımım sağlama konusunda yönde ciddi bir çaba içinde olması gerekir Üyeler, bu için yeni fikirler önerme, takımın görevleri ve amaçları algılayışları törpüleme yönünde belirsizlik ortamı içinde ve çaba göstermek durumundadırlar. teşvik ve cesaretlendirici aşamada takımın oluşması konusunda oluşan çelişkili olsa bile birlikte çalışmak 4.3. Biçimlenme (Norming) Evresi Şekillenme veya biçimlenme evresi, ikinci aşamada ortaya çıkan tüm uyuşmazlıkların ve çatışmaların çözümlendiği ve takım uyumu ile birlikteliğinin sağlandığı bir aşamayı simgeler Bu evrede, güç sahibi ile önderin kim olacağı ve bireylerin yüklenecekleri roller konusunda bir görüş ve fikir birliği sağlanır, Artık, yerli yerine oturmaya başlayan bir yapısal düzen içinde bireylerin birbirlerini kabullenip anlamaya başladıkları gözlenmeye başlanır Bu evrenin belirgin özelliği, bir eyler arası farklılıkların hızla giderilmesi ve üyelerin takım uyumu duygusunu geliştirmeye başlamaları şeklinde ifade edilebilir Bu evrenin tipik Özelliği kısa süreli olmasıdır, Bu evre boyunca, takımın, önderinin takım içindeki birlik ve birlikteliğin önemini vurgulaması ve takım norm ve değerlerinin ortaya çıkmalarına yardımcı olmaya çalışması gerekir 4.4.» Başarma (Performing) Evresi Başarma evresinde üzerinde önemle durulan temel İki husus; sorun çözme ve takım üyelerinin rolleri gereği yüklendikleri görevleri başarıyla yerine getirmeleri şeklinde ifade edilebilir Bu evrenin belirgin özelliği, üyelerin misyonlarını kararlılıkla benimseyip onu uygulamaya çalışmalarıdır Yine bu evrede, takım üyeleri birbirleriyle uyum içinde her nevi uyuşmazlık ve anlaşmazlıklarını olgun bir tarzda ele alıp çözümlemeye çalışırlar, Üyelerin takım amaçlarını gerçekleştirmek için çok sık etkileşimde bulunmaları, konulan tartışmaları ve birbirlerini bu yönde etkilemeye çalışmaları bu aşamanın bir diğer tipik özelliğini oluşturur Bu aşama süresince, önderin temel işlevinin yüksek bir görev performansım sağlamak üzere üyeler arasındaki ilişkilerin yönetimi üzerinde yoğunlaşmak olduğu söylenebilir Önder bu işlevini yerine getirmeye çalışırken, gerektiğinde sosyal işler ve görev uzmanlarının yardım ve katkılarından da yararlanma yoluna gidebilir M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir ÂKGEMCİ - Adnan ÇELİK 227 4.5. Takımın Dağılma (Adjourning) Evresi Takımın dağılma aşaması; belirli (zaman sınırlı) bir görevi icra etmek üzere kurulan ve daha sonra örgütsel yapısına son veren komiteler, görev gruplan ve takımların başvurdukları son evreyi oluşturur. Bu nevi bir aşamanın ağırlık merkezini; işlevi biten bir takımı oluşturan elemanları ilgili birimlere geri göndermek suretiyle o birimin varlığına son vermeyi oluşturur Bu aşamada görev icrası artık öncelikli bir hedef olmaktan çıkar Uzun zaman birlikte çalıştıkları takımın ortadan kalktığını gören üyelerin yüksek düzeyde bir duygusallık, güçlü bir dayanışma, depresyon ve hatta büyük bir üzüntü ve pişmanlrk duygusu içine girmeleri ihtimal dahilindedir Bazen üyeler, mutluluk ve mutsuzluk duygularını bir arada yaşayabilirler, Bu karmaşık ruh hallerine şu durum örnek olarak verilebilir: Takım üyeleri, ortak bir misyonu başarmış olmaktan mutlu, ancak arkadaşlık ve birlikteliklerini kaybetmiş olmaktan da elem ve hüzün duyabilirler Bu aşamada öndere düşen görev; takımın dağılmasının bireylerde yarattığı üzüntüyü hafifletici ve işi başarmaktan duydukları mutluluğu pekiştirici bir takım ayinler, seremoniler düzenlemek suretiyle görevi başarryla tamamlamış olanlara ödül ve plaket vererek bir misyonunun tamamlanmış olmasını kutlama havası içinde bitirmek olmalıdır 5. TAKIM DAYANIŞMASI Takım dayanışması, takımın üyeleri kendisine çekme ve onları orada kalma konusunda motive etmek suretiyle ikna etme derecesini ifâde eder Dayanışması yüksek takımların üyeleri takım faaliyetlerine daha içten gelen bir şevkle katılmakta, toplantılarda bulunmakta ve takım başarıya ulaştığında büyük mutluluk duymaktadırlar Buna karşılık dayanışma veya bağlılığı nispeten düşük olan takımların üyeleri takımın başarı ve refahına çok az ilgi duymaktadırlar, 5,,1. Takım Dayanışmasını Belirleyen Unsurlar Bir takımın yapısal özellikleri ile onun İçinde bulunduğu durum, takım dayanışmasını etkileyen ve belirleyen unsurlarının başında gelir, Yapısal özelliklerin başında, takımın etkileşimi gelmektedir. Takım üyeleri arasındaki ilişkinin miktarı ve birlikte geçirilen zamanın artması takım dayanışmasının da yükselmesi sonucunu birlikte getirir 228 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Daha sık etkileşim yoluyla, üyelerin birbirini daha iyi tanımaları ve takıma daha çok bağlanmalarını sağlar. Takım dayanışmasını belirleyen yapısal Özelliklerin İkincisi ise, paylaşılmış ya da ortak amaçların varlık derecesidir.. Eğer, takım üyeleri amaçlar üzerinde anlaşmaya varırlarsa çok daha tutkun bir takım haline geleceklerdir., Yapısal özelliklerin üçüncüsü ise, takınım bireyler için sağladığı çekicilik ya da cazibe olduğu söylenebilir.. Bununla, üyelerin aynı ilgi alanları, tutum ve değerlere sahip olmaları ve birlikte olmaktan mutluluk duymaları ifade edilmek istenmektedir Takımın yapısal özellikleri yanında, onun içinde bulunduğu duruma ilişkin iki faktör dayanışma derecesini belirlemede Önemli rol oynar, Bunlardan biri rekabetin varlık derecesidir, Bir takımın başka takımlarla ılımlı ve makul bir rekabet halinde olması durumunda, rekabette üstünlük sağlamak için çaba harcaması onun bağlılık derecesini yükseltir. Rekabet, ister satışları en üst düzeylere çıkarmaya çalrşan satış ekipleri arasında, isterse standart dışı mal imalatını en alt düzeye indirmeye çalışan imalat takımları arasında yapılsın, kabul edilebilir sınırlar içinde tutulduğu sürece takımların içinde dayanışma ve grup bağlılığını yükselteceği kabul edilmektedir. Nihayet takımın başarısı ve bu başarının diğer unsurlar tarafından takımın lehinde değerlendirilmesinin de takım dayanışmasına katkı sağlayacağına inanılmaktadır, Sonuç olarak; bir takım yüklenmiş olduğu görevlerin icrasında başarı sağladığı ve bu başarının örgütteki diğerleri tarafından kabul gördüğü zaman tüm takım üyelerinin kendilerini iyi hissettikleri ve takıma olan bağlılıklarının gittikçe arttığı görülebilir, 5.2. Takım Dayanışmasının Olası Sonuçlan Takım dayanışmasının olası sonuçları, moral ve verimlilik üzerinde olmak üzere iki kategoride toplanabilir Üyeler arası iletişimin yüksek olduğu, dostane bir takım ortamının egemen olduğu, takıma bağlanma kararlılığının bir sonucu olarak takım üyeliğinin devam ettirildiği, sadakat ve takım kararlarına üyelerin katılımının yüksek olduğu tutkun takımlarda moralin de yüksek olacağı genel bir kural veya varsayım olarak kabul edilmektedir Takrm içindeki yüksek bağlılığın hemen her zaman takım üyelerinin tutum ve moralleri üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu söylenebilir. M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 229 Takım performansı açısından, takım dayanışmasının üyelerin moral ve verimlilikleri üzerindeki etkilerine ilişkin araştırma bulgulan benzerlik göstermemektedir Biı bütün olarak bir takımın verimliliği açısından araştırma bulgulan; bağlılığı yüksek takımların verimlilik potansiyellerinin tersi dürümdakilere oranla daha yüksek olduğu, ancak verimlilik derecesinin yönetim ile çalışma takımı arasındaki ilişkilere bağlı olduğunu ortaya koymaktadır, Bu etkilerin birincisi, uyumlu bir takımda verimliliğin inişli-çıkrşlı olmaktan çok yeknesak bir seyir izleyeceği şeklindeki sonuçtur, Böyle bir takımda, uzman kişilerin uygunluk konusunda bastırmaları nedeniyle üyeler arasındaki verimlilik farkları beklenenden çok daha küçük olacaktır, Uyumlu olmayan takımlarda üyelerin davranışı üzerinde bu nevi bir denetim kurulamadığı için üyelerin verimliliklerinde daha büyük sapmaların ortaya çıktığı gözlenebilir, Bir bütün olarak takımın verimliliği ile ilgili olarak ortaya çıkan araştırma sonuçları; uyumlu bir takımın daha üretken olma konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğu, ancak böyle bir takımda verimlilik derece ve düzeyinin çalışma takımı ile yönetim arasındaki ilişkilere bağlı olacağını öngörmektedir Buradan, takım uyumunun veya bağlılığının otomatikman ve tek başına daha yüksek verimliliğe yol açmadığı sonucuna varılabilir, Amerika’da, Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından endüstride 200 çalışma takımı üzerinde yapılan ve grup uyumu ile iş peıförmansı arasındaki ilişkileri araştıran bir çalışma ilginç sonuçlar ortaya koymuştur, Buna göre; kendi içinde yüksek üyeleri, yönetimin desteğini arkalarında ama aynı takım üyelerinin yönetimin tavırlar sergilediği kanısında oldukları olduğu şeklinde ortaya çıkmıştır bir uyum ve hissettikleri kendilerine zaman ise, dayanışma gösteren takımların zaman çok verimli oldukları, karşı olumsuz ve düşmanca üretkenliklerinin daha düşük Performans sonuçları ile grup bağlılığı ve dayanışması arasındaki ilişki Şekil 11,4’de gösterilmiştir. 230 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Yüksek Ilımlı verimlilik Örgütsel amaçlara eşlik eden zayıf standartlar Yüksek ver imlilik Örgütsel amaçlara eşlik eden yüksek standartlar Düşük ılımlı verimlilik Örgütsel amaçlara ters düşen zayıf standartlar Düşük verimlilik Örgütsel amaçlara ters düşen güçlü standartlar Takım Performans Standartları Düşük Düşük Takım Uyumu Yüksek Şekil -11.4: lakım Uyumu-Performans Standartları ve Verimlilik Arasındaki İlişki Bir takımın yüksek uyumluluğu yanında aynı zamanda onun yönetimle olan olumlu ilişkileri sonucunda yüksek performans standartlarına sahip olması durumunda yüksek verimlilik ortaya çıkabilir, Buna karşılık, takım üyelerinin kendilerini performans standartlarına daha az adamaları nedeniyle takım dayanışmasının düşük olması halinde ılımlı düzeyde verimlilik sağlanabilir En düşük verimlilik düzeyi İse takımın yüksek dayanışmasına karşılık, performans standartlarının düşük olması halinde ortaya çıkar 6. TAKIM NORMLARI Bir takımın normu, takım üyeleri tarafından paylaşılan ve onların davranışlarına yön veren işleyiş standardı şeklinde ifade edilebilir Normlar, biçimsel olmayan standartlardır Başka bir deyimle normlar, kurallar ve genyöntemler (prosedürler) gibi yazılı hususlar değillerdir M, Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 231 Normlar, takım üyeleri için kabul edilebilir sınırlar öngörmeleri açısından büyük önem taşırlar. Yine normlar, neyin doğru ve neyin yanlış olduğu konusunda bir referans çerçeve sağlamaları nedeniyle takım üyeleri için yaşamı daha kolay hale getirirler Nihayet normlar; temel değerleri belirleme, üyelerin rol beklentilerini açıklığa kavuşturma ve takımın varlığını sürdürmesini kolaylaştırma gibi önemli bir takım işlevleri yerine getirirler Örneğin, sendika üyeleri, yönetimin tutumuna güvenmemeleri nedeniyle onunla iş birliği yapmama yönünde normlar geliştirebilirler, Bu yolla, normlar, grubu koruma ve temel değerlerini ifade etme işlevini yerine getirmiş olmaktadır, Normlar, yeni bir takımda üyeler arasındaki ilk etkileşimlerde oluşmaya başlar, Günlük davranışlarla, işgören çıktılarına ve performanslarına uygulanan normlar ise, tedrici biçimde gelişirler, Nasıl ortaya çıkarlarsa çıksınlar takım normları, üyelere neyin kabul edilebilir olduğunu ve üyelerin eylemlerini kabul edilebilir verimlilik ve performansa yöneltmeleri gerektiğim ifade ederler 7. TAKIMLARIN YARARLARI VE SAKINCALARI Belirli görevlerin icrasında takımları kullanıp kullanmamaya karar verecek yöneticilerin, bu konudaki kararlarının fayda ve maliyetlerini hesaba katmaları gerekir Örgütlerde takımların oluşturulması hem ürün verimliliği hem de üyelerin doyumları üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir Öte yandan da takımlar, iyi işletilmediği zaman örgütte motivasyon ve performansın fiilen düşmesi sonucunu da birlikte getirebilirler 7.1. Takımların Potansiyel Yararları Takımlar; üyelerinin artan çabalan, yükselen doyumları, yetenek ve becerileri arasındaki farklılıkların giderilmesi ve artan örgütsel esneklik yoluyla bireylerin verimliliklerinde artış sağladıkları zaman potansiyellerini tam olarak kullanma noktasına ulaşmış olurlar Buradan hareketle takımların aşağıdaki yararları sağlama potansiyeline sahip oldukları söylenebilir. 7.1 1 Üyelerin Üretken Çabalarım Yükseltme Takımlar, üyelerini motive etmek suretiyle sahip oldukları kullanmalarına ve üretken çabalarmı yükseltmelerine yardımcı olurlar, enerjiyi 232 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 7.1.2. Üyelerinin Doyumunu Sağlama Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi modelinden hatırlanacağı gibi, işgörenlerin mensubu oldukları grup veya takımlara ait olma ile onlar tarafından kabul görme gibi iki temel ihtiyaçlarının ön plana çıktığı bilinmektedir Takımlarda çalışma bu ihtiyaçlaıın karşılanmasında önemli bir etken olabilir 7.1.3. Üyelerin İşe İlişkin Bilgi ve Becerilerini Geliştirme İş örgütlerinde takım çalışmasına yönelmenin üçüncü yararı; üyeler arasında bilgi alışverişi ve paylaşımının bireylerin işe ilişkin bilgi düzeylerini yükseltme ve yardımlaşma havası içinde çalışmanın da üyelerin işe ilişkin yetenek ve becerilerini geliştirmelerine hizmet etmesi şeklinde belirtilebilir,, Takımlar icra etmek istedikleri işleri daha kolay ve etkin yapabilen çoklu beceriye sahip üyelerin yetişme ve çoğalmasına hizmet ederler 7 1.4. Örgütsel Esnekliğe Katkıda Bulunma Takım çalışmasının olası bir diğer yararı da, örgütsel esnekliğin sağlanmasına hizmet etmesidir.. Geleneksel örgütler, her bireyin sadece belirli (spesifik) bir iş veya görevi yapacak şekilde yapılandırılmışlardır Ancak örgütlerde işgören takımları kullanıldığında, 5 ila 15 arasındaki takım üyesi biri diğerinin yanı başında ve birlikte çalışmakta ve bilgi alışverişi içinde bulunmaktadırlar. Başka bir deyimle, üyelerin birlikte çalışmaları, birbirlerinin yerine kolayca ikame edebilecekleri bir örgütsel işleyiş ve esnekliği de beraberinde getirmektedir. Böylece takım çalışmasının yapıldığı örgütlerde çalışma yeniden düzenlenebilmekte ve işgörenler ihtiyaç duyulduğu taktirde büyük bir hareket kabiliyetiyle farklı yerlerde çalışıp ürün ve hizmet üretimini aksatmadan yürütebilme olanağına sahip olmaktadırlar, Böylece örgüt, hızla değişen müşteri taleplerine anında cevap Verebilmeye muktedir hale gelmektedir 7,2. Takımların Potansiyel Sakıncaları Yöneticiler, iş yaşamında takımları kullanıp kullanmama konusunda karar vermeden önce, takımların neden olabilecekleri belirli maliyetlerle veya bunlarla ilişkilendiri 1 ebilecek külfetleri de iyi değerlendirmeleri gerekir., M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 233 Takımların iyi işlememesinde; gücün yeniden düzenlenmek istenmesi, takım üyelerinden bazılarının başkasının sırtından geçinmeye çalışması, koordinasyon güçlüğü ve bunun neden olduğu sakıncalar ile yasal mücadeleler gibi faktörler etkili olabilir 7.2.1.Gücün Yeniden Dağılımı Şirketlerde ortaya çıkan takım çalışmalarının ortaya çıkardığı en gelişme, takımların oluşumundan önce varolan güç dengelerinin bozulup düzenlenmesi şeklindeki olgudur, Bu olgudan en çok zarar gören alt ve orta yöneticilerdir Bu düzeydeki yöneticiler, otorite veya güçlerinin düzenlenmesi konusunda son derece tereddütlü ve isteksiz davramrlar, önemli yeniden kademe yeniden Takımların başarılı oldukları zaman daha az sayıda nezaretçiye ihtiyaç duyulacağı bir gerçektir. Bu Özellikle gözetim sorumluluğunu çalışanların yüklendiği kendi kendim yöneten takımlar için özellikle doğrudur, 7.2.2, Başkalarının Çaba Sonuçlarına Ortak Olma ya da Sırtlarından Geçinme Başkasının sırtından geçinme veya çabalarına ortak olma terimi, takım üyeliğinden yarar sağlamasına karşılık, sağladığı yarar oranında işe katılmayan kimseleri ifade etmek için kullanılır, lakımı oluşturan bütün üyelerin aynı veya eşit çaba harcamamaları nedeniyle, başkasının çaba sonuçlarına katılma zaman zaman “Sosyal Aylaklık” olarak da nitelendirilir . Büyük takımlarda bazı üyelerin daha az çalışmaları olasılığı her zaman vardır, 7.2 3. Koordinasyon Maliyetleri Her hangi bir takımın görevini etkili bir biçimde yerine getirmesini sağlamak amacıyla onun faaliyetlerini uyumlaştırmak için harcanan enerji ve zamanın gerektirdiği külfetler koordinasyon maliyetleri veya giderleri olarak nitelendirilirler Takımlar gerekli zamanı harcayarak görevlerini yapmaya hazır hale gelmeli ve üretim için harcayacakları zamanı, kimin neyi ne zaman yapacağını tartışmakla boşa geçirmemelidirler 234 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 7.2.4. Yasal Güç Mücadeleleri Günümüzde aıtan oranda takım çalışmasına başvuran işletmelerde yeni bir meşruiyet ve yasal mücadele sorunu ile yüz yüze gelindiği görülmektedir Bu sorun; daha çok, iş yerinde takım veya komite oluşturan şirketlerin, sendikaları işgörenlerin gözünden düşürmeyi ve onları etkisiz krlmayr hedeflediği gerekçesiyle sendikalar tarafından bir yasal mücadele veya meşruiyet konusu olarak gündeme getirilmeye başlanmıştır Gerçekte, pek çok ülkede günümüz sendika Önderleri, şirketlerde sorun çözücü takımların oluşturulmasına destek vermekle beraber, bu nevi takımların oluşturulması ve yönetilmesinde yönetimin tek başma aktif rol oynamasına şiddetle karşı çıkmaktadırlar, Çünkü, böyle,bir davranışı kendilerini etkisiz kılma ve gereksiz hale getirme yönünde girişilen bir çaba olarak algılamaktadırlar Takımların artan oranda oluşumu, eğer sendikaların işletmede üye ve güç kaybetmelerine yol açıyorsa, bu taktirde takımların, yönetim tarafından endikaları ve sendikacılığı öldürmek için kullanılan bir taktik olduğu eleştirisi bir ölçüde yasal tartışma zemini bulmuş olacaktır ONİKİNCİ BÖLÜM YABANCILAŞMA VE YÖNETİMİ Günümüz insanı, sanayi devrimi ile başlayan ve her alana yayılan hızlı bir değişmenin toplumsal ve ruhsal düzeyde yarattığı bunalımların köklü bir rahatsızlığa dönüştüğü bir ortamda yaşamaktadır Ortaya çıkan bu hrzlı teknolojik gelişme, sosyal örgütlerde, örgütlenme biçimlerinde, kültürel yaprda ve bunlara bağlı olarak değer sistemlerinde de temel dönüşümlere yol açmıştır, Ancak bu dönüşümlere koşut olarak insanın doğa, diğer insanlar ve toplumla ilişkilerinde gözlenen bunalım ve hatta mutsuzluk hali giderek ön plana çıkmakta, maddi refahın tek başına yeterli olamayacağı düşüncesi yaygınlaşmaktadır Bu çağda bunalım, siyasal rejimleri, gelişmişlik düzeyleri ve aralarındaki kültürel farklılıkları ne olursa olsun, değişik görünümler altındaki her toplumda varlığını hissettirebilmektedir Topİumlarda ortaya çıkan bunalımların Örgüt yapılarında yabancılaşma olgusunu gündeme getirebileceğine ilişkin varsayımlarda bulunan birçok filozof, sosyolog ve psikolog sommı kavramaya çalışmışlar; yapısal, felsefi ve tarihsel çözümlere girişmişler ve bazı çözüm yolları önermişlerdir Bunlar arasında Hegel, Durkheim, Marks, Mills ve Seenıan' m yaptığı çalışmalar önemli bir yere sahiptir Gerek örgüt içi, gerekse örgüt dışı birçok çevresel etmenden kaynaklanabilen yabancılaşma sonrasında; örgüt yapısı ve işgören uyumu olumsuz etkilenebilmekte, işgöıenler giderek örgüte karşı güven duygularını yitirip strese girebilmekte ve böylece ortaya verimde azalma, devamsızlık ya da yüksek işgören devri gibi olumsuz sonuçlar çıkabilmektedir. Bu bölümün amacı; örgütlerde ortaya çıkan yabancılaşmayı saptamak ve bunların giderilmesine yönelik önerilerde bulunmaktır Bu amaçla yabancılaşma kavramı ve kapsamı, yabancılaşmanın özellikleri ve yabancılaşma türleri; örgütlerde yabancılaşma kavramı ve kapsamı, örgütlerde yabancılaşmanrn temel etmenleri ve örgütlerde yabancılaşma türleri; örgütlerde yabancılaşmanın yönetimi ye örgütlerde yabancılaşmanın önlenmesi, çözümlenmesi veya işlevsel hale getirilmesinde kullanılabilecek başlıca yöntemler ele alınmıştır 236 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1. YABANCILAŞMA Yabancılaşma kapsamında yabancılaşma kavramı ve kapsamı, yabancılaşmanın Özellikleri, yabancılaşanla tülleri üzerinde durulmuştur (Tolan, 1983, s 224-248, 316; Alkan ve Ergil, 1980, s. 106-220; Esin, 1982, s 94-106; Başaran, 1992, s.228; Kızılçelik ve Erjem, 1992, s,256; Kongar, 1979, s.,464; Urick, 1970, s 7; Aldemir, 1983, s 67; Victor, 1973, s 13; Başaran, 1992, s.,229; Denhardt, 1971, s 25-32' den Örs, 1972, s. 93; Geyer and Schweitzer, 1976, s 190). 1.1. Yabancılaşma Kavramı ve Kapsamı Yabancılaşma kavramını ele almadan önce, yabancılaşma ile yakın ilişki içinde gözüken anomi (kuralsızlık) ve şeyleşme (fetişizm) kavramlarının tanımlanması gerekmektedir Anomi (kuralsızlık veya normsuzluk), kuralları geçerliliğini yitirmiş ve herkes tarafından benimsenecek yeni kuralları yaratamamış bir toplumda, bireyleri toplumsal bütüne bağlayan bağların kopması halidir. Kuralsızlık yaklaşımının önde gelen kuramcısı Merton'a göre kuralsızlık, amaçlara ulaşmaya yönelik uygun araçlar açısından, bireyin toplumsal yapıya uyum sağlayamamasıdır Durkheim, "Toplumsal İşbölümü Üzerine" ve "İntihar" adlı yapıtlarında, işbölümündeki verilere göre üç anomi halinden sözetmiştir: ., 4. Ekonomi dünyasındaki iflasların çoğalması, * Ekonomik faaliyetler içinde kabul görmeyen bir işveren - ücretli ilişkisi, Bilimlerdeki aşırı parçalanma ve uzmanlaşmanın işgücüne olumsuz yansıması Anomi olgusu yıkıcı olmakla beraber, belirli bir dönemin veya belirli bir toplum türünün ötesinde yeni bir çağın veya yeni bir toplumun önceden yaşanmasını da içerehilmektedir, M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 237 Yabancılaşma ve anomi kavramlarında, gerek örgüt ve gerekse toplumsal yapının kabul görmeyen kural ve uygulamalarına yönelik bir suçlama söz konusudur Bununla beraber, yabancılaşmayı birey psikolojisi, anomiyi ise toplumdaki normsuzluk. olarak ele alan görüşlere rastlanmaktadır, Marks yabancılaşmayı bireylerin kapitalist toplumdaki durumu olarak ele alırken, Durkheim anomiyi, toplumsal bir olay olarak tanımlamış ve dışardan zoıla bireye yüklendiği fikrini ileri sürmüştür, Şeyleşme kavramını ilk olarak ele alanlardan biıi olan Lukacs' a göre şeyleşme, burjuva toplumunun bütününü kapsayan yapısal ve temel bir olgu olup, gerçek toplumsal ilişkilerin eşyalar arasındaki bir ilişki niteliğinde belirmesi ve algılanmasıdır Bu anlamdaki şeyleşme de, eşyalar arasındaki ilişkilerin toplumsal ilişkilerin geıçek içeıiğini maskelemesi söz konusudur Marks, Kapital1 de, kapitalist toplumda değişim değerinin, kullanım değeri üzerindeki egemenliğini ve parasal ilişkilerin yüceltilmesi yoluyla insani ilişkilerin ve kullanmadan doğan yararın yok olması olgusunu "Meta Fetişizmi" olarak nitelemiştir, Lefebure ise, yabancılaşma kavramını şeyleşme ve fetişizm kavramları ile ikame etmeyerek, yabancılaşmanın en köklü belirtileri olarak görmüştür, Şeyleşme de, insanın yarattığı değerlerin kendisinden bağımsız ve onun kontrolü dışında varlığını sürdürmesi ile hızla gelişen teknolojinin giderek merkezi otoritelerce denetlenmesi sorunları karşımıza çıkmaktadır. Toplumlar da ortaya çıkan bunalımların örgüt yapılarında yabancılaşma olgusunu gündeme getirebileceğine ilişkin varsayımlarda bulunan birçok filozof, sosyolog ve psikolog sorunu kavramaya çalışmışlar; yapısal, felsefi ve tarihsel çözümlere girişmişler ve bazı çözüm yollan önermişlerdir,. Bu düşünürlerden biri olan Hegel, yabancılaşmayı marazi değil doğal bir olgu olarak görmekte ve ona göre, “doğa, insan ve toplum varoldukça, yabancılaşma da varolacaktır”, Durkheim'e göre yabancılaşmanın temelinde değer sistemlerinin ve toplumsal noımlarm, insanların davranış ve isteklerini yönlendirici ve belirleyici özelliğini yitirmesi yatmaktadır 238 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Marks' a göre yabancılaşma, meta toplumunun kapitalist sistem içerisinde hızla evrimleşmesiyle değişim değerinin kullanım değeri üzerine giderek büyüyen bir egemenlik kuıması ve bunun sonucunda insanın ürününe, emeğine, topluma ve kendi varlığına yabancılaşması, uzaklaşması, bunları kontrol etme gücünü yitirmesidir, ilk kez Hegel tarafından ele alınan insanın doğal yaşama ve kendi Özüne yabancılaşması olgusu, Karl Marks tarafından daha kapsamlı bir yapıda tanımlanmıştır, Marks, yabancılaşmış emek kavramını, işçinin emeğinin kendine ilişkin olmayan bir etkinlikmiş gibi görünmesi anlamında kullanmıştır Ona göre örgüt, olumsuz koşullarıyla işçinin emeğinin ürününü kendine yabancılaştırmaktadır Ürettiği ürüne yabancılaşan işçi ise, giderek kendisine yabancılaşmaktadır Herbert Marcuse, Charles Wright Mills, Melvin Seeman ve Veblen gibi birçok düşünür Marks sonrası ortamda yabancılaşma olgusu üzerinde durmuşlar ve Marksist yabancılaşma kavramının çağdaş yorumcuları arasında sayılmışlardır Bunlardan biri olan C W Mills, işgörenlerin ellerinden, emekleri sonucunda üretilmiş olan birçok şey geçmesine rağmen, kendilerinin bunları bizzat sahiplenememeleri sonucunda yabancılaşma olgusunun gündeme gelebileceğini ileri sürmüştür Çağdaş yorumculardan bir diğeri olan Melvin Seeman ise, yabancılaşmayı güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, tecrit olgusu ve kendine yabancılaşma olarak beş ayrı boyutta ele almıştır Faunce, yabancılaşma ile ilgili olarak; "yabancılaşma terimi o kadar çeşitli biçimlerde kullanılmıştır ki, bu terim adeta modern insamn sosyo psikolojik hastalıklarının kısaltılmış bir ifadesi şekline bürünmüştür " demiştir , > Genel olarak yabancılaşma; "bireyin toplumsal, kültürel ve doğal çevresine olan uyumun azalması, özellikle çevresi üzerindeki denetiminin etkinsİzleşmesi ve bu denetim ile uyum azalmasının giderek bireyin yalnızlığına ve çaresizliğine yol açması” şeklinde tanımlanabilmektedir M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 239 İnsanın emeği tarafından yaratılan şeyin aynı insana, kendisini köleleştiren yalancı bir öz olarak geri dönme süreci şeklinde görülen yabancılaşma; bireyin üye olduğu toplumdan uzaklaştırılıp, aynı topluma ve toplumun getirdiği kültüre düşman kılınması olar ak da tanımlanabilmektedir Yabancılaşma, insanların kendileri, başkaları veya sosyal çevreleri hakkmdaki belli anlayış ve duygularını ima ederken, toplumsal sistemde yer alan kişilerin davranışlarının, elde etmek istedikleri sonuç veya sonuçları ne dereceye kadar etkileyebildiklerine ilişkin inançları ile de yakın bir ilişki içindedir Yabancılaşmada daha çok herhangi bir bireyin kişisel bazda kendinden, değerlerinden, kurumlardan, örgütlerden veya toplumsal oluşumlardan uzaklaşması eylemleri gündeme gelebilmektedir Yabancılaşma kavramı üzerine belirtilmiş olan düşünceler dikkatle incelendiğinde, yabancılaşmanın ne kadar geniş kapsamlı olduğu görülebilir, Sonuçta, yabancılaşma, “insanların beraber yaşamaya başlayıp, birbirlerine ihtiyaç duydukları gerek geçmiş dönemlerde, gerekse günümüz örgüt yapılarında devamlı gündem oluşturabilen bir olgu” olarak kabul görebilmektedir 1„2„ Yabancılaşmanın Özellikleri Yabancılaşmanın özellikleri ile ilgili olarak İleri sürülen farklı yaklaşımlar aşağıdaki gibi ele alınabilir: ■ Yabancılaşma bir kavram ilişkisi olarak, bîrinin veya bir şeyin birisinden veya bir şeyden yabancılaşması ile ilgilidir, ■ Yabancılaşma insanın doğasında vardır, ■ Yabancılaşma ilk yaşamlarda üretilmiştir ■ Yabancılaşma kişilerin sosyal çevreleri ile yakın bir ilişki göstermektedir ■ Yabancılaşmanın modern biçiminde, kişiler ve yer aldıkları çevre arasındaki hızlandırılmış farklı güçlerin etkisi de önem taşımaktadır * Yabancılaşma da, daha fazla rekabet, kıskançlık, karşılıklı itaatsizlik ve saldırganlık dürtüsü gibi farklı insan ilişkileri ortaya çıkabilmektedir 240 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ 1.3. Yabancılaşma Türleri Yıllarca işgörenin kişilik özelliklerinin işe etkisi incelenmiştir Bu konuda bir çok bulgu vardır.. Ne varki, bulgular birbirinden çoğu kez aynlık göstermekte ve farklı kavramları gündeme getirebilmektedir. Bilinenlerin en kapsamlısı olan Seeman' m yabancılaşma sınıflandırması, beş değişik tür üzerinde yoğunlaşmıştır . Bunlar Şekil 12,T deki gibi gösterilmiştir, Şekil - 12„1 : Yabancılaşma Türleri M. Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCÎ - Adnan ÇELİK 241 Şekil 12 1 'de yer alan ^ unsurların kısaca açıklanmasının yararlı olacağı kanısındayız, 13 1 Güçsüzlük Kişinin, olayların kendini sürüklediği veya olaylara gerçek benliğini yansıtamadığı duygusuna kapılması ile gündeme gelebilen güçsüzlük olgusu, insanların kendi kaderlerini kontrol etmekte karşılaştıkları başarısızlık derecesi ile de yakın bir1 ilişki içindedir, Pearlin hastanede uyguladığı yabancılaşma çalışmasında, güçsüzlüğün yabancılaşmada etkili olduğunu gözlemlemiş; bunun nedeninin ise, “yönetsel kurallardaki eksiklikten veya yönetim alanının büyüklüğünden kaynaklandığı” sonucuna ulaşmıştır, 1.3,,2„ Anlamsızlık Anlamsızlık, grup tecrübesini tam olarak paylaşmada karşılaşılan : başarısızlıklar, yani bireyin neye, hangi genel doğrulara inanacağını bilememesi hali olup, bireylerin toplumu ve çevresinde olup bitenleri anlayamaması ile ilgilidir, G Victor' a göre, karar vermek için gerekli ölçünün açık olmayışı ve önceden bildirilen sonucun yetersiz kalması anlamsızlık doğuıabilmektedir, 1 3.3 Kuralsızlık (Normsuzluk) Kuralsızlık (Normlessness), davranışı yöneltecek ilke ve ölçümler bulamamak ve amaca ulaşabilmek için toplumca onanmamış yollara başvurmak şeklinde tanımlanabilir, Toplumun davranışını düzenleyen değer ve düzgülerin kişiye anlamlı gelmemesi, yani toplumsal normların belirlediği başarı hedeflerine ulaşabilmek için toplum dışı davranışlara yönelinmesi olgusu kuralsızlığı doğurmaktadır,. 242 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Normsuzluk veya norm yetersizliği anlamına da gelen kuralsızlık, genel kabul görmüş sosyal araçlarla amaçların gerçekleştirilmesinde karşılaşılan olanaksızlıkları da gözler önüne serebilmektedir 13 4, Toplumsal Yalıtım veya Tecrit Toplumsal yalıtım (social isolation) hali, kişinin topluma alınmadığı, toplumdan atıldığı duygusuna sahip olduğu bir ortamda daha çok gündeme gelebilmekte ve kişinin başkalarıyla anlamlı ilişki, etkileşim ve iletişim kuramamasına yol açabilmektedir Yabancılaşmış kişi kendisini arkadaşlarından ayrılmış, devamlı onlarla bir ilişki içinde bulunmayan ve onlara bağlı olmayan bir "yalnız ada" gibi görebilmekte ve bir tür tecrit olgusunu kabul etmiş görünmektedir Kişinin ilgisi zayıf, yaşamını anlamsız buluyor, kendisini diğer insanlara göre herhangi bir şey yapmayan biri olarak görüyor ve "ben kimim ?" sorusuna cevap vermek kendisi için zor geliyorsa; bu durumda bireysel bakımdan İzole olmuşluk ve yabancılaşma doğmuş demektir 1,3.5, Kendine Yabancılaşma (Öz Soğuma) Kendine yabancılaşma, kişinin bir süreç içinde öz benliğine soğuması ile ilgilidir Bir kişi, yaşamdan herhangi bir tat alamıyor ve sosyal yapıya uyum zorluğu çekiyorsa öz soğuma ortamına sürüklenmiş demektir 2. ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMA Örgütlerde yabancılaşma kapsamında yabancılaşma kavramı ve kapsamı, yabancılaşmanın özellikleri, yabancılaşma türleri üzerinde durulmuştur (Öncü, 1976, s 24 - 91; Bingöl, 1990, s 176 - 177; Alkan ve Ergil, 1980, s, 106-220; Geyer and Schweitzer, 1976, s, 190; Davis and Newstroom, 1993, s, 3,38; T olan, 1983, s 301-303, 316; Esin, 1982, s,94-106; Başaran, 1992, s,229) 2.1. Örgütler de Yabancılaşma Kavr amı ve Kapsamı Bir örgüt, önceden belirlenmiş amaçlan gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insan topluluklarından oluşmakta ve amaç ortaklığı insanları birbirine daha M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 243 bağımlı kılabilmektedir. Ne var ki, örgüt bireyi, özellikle işgören kendi yaratmadığı bir iş dünyasında yaşamaktadır .. Başkalarının kurallarım, kararlarını ve fikirlerini benimseyip, uygulamak veya uygulatmak konumundadır. Bu ortamda işgörenden beklenen klasik davranış, örgüt içinde kendi duygu ve düşüncelerini dışlamak; gerek işe ve gerekse ilişkilerine kendinden bir şeyler katmamaktır Ancak, günlük örgütsel yaşamda karşılıklı ilişkiler yazılı kur allarca saptanan yalın çizgilerin dışına taşmakta, biçimsel olmayan grup ve arkadaşlıklar gündeme gelebilmekte, çekememezlikler, çatışmalar, çıkar grupları ve anlaşmazlıklar kağıt üstünde olanlardan farklı ve dinamik bir yapı meydana getirebilmektedir. İşgörenler, kendilerinin sadece üretim yapan robotlar olarak görüldüğü hissine kapılır, örgüt yaşamında beklentilerine ulaşamaz ve yöneticilerin katı uygulamaları ile karşılaşırlarsa, yabancılaşmak veya saldırgan olmak gibi farklı tepkisel davranışlarda bulunabileceklerdir, Öte yandan; işyerindeki doyumsuzluklar, şikayetlerin giderilememesi, keyfi ve özel davranışlar ve bunlara bağlı olarak gelişen düşmanlık duyguları gibi faktörler de çalışanların örgüte karşı yabancılaşmalarına neden olabilmektedir Bunların yanı sıra örgüt yapılaıında eksik güçlerin hissedilmesi, yalnızlık, yönelimsizlik ve işe bağlılığın azalması gibi durumlar bir işgörenin iş dünyasında önemli olduğunda işçi örgüte karşı yabancılaşabilmektedir,, İş, işgören, yönetim ve çevre bağlamında örgütlerde yabancılaşma kavramım tanımlamakta yarar vardır Örgüt üyeleri, örgütsel yapı veya çevresel 244 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ etmenlerde yabancılaşmayı doğuran herhangi biı biçim, unsur veya uygulama gündeme geldiğinde bu, "örgütsel yabancılaşma" veya "örgütsel ilişkilerin yabancılaşması" kavramları ile ifade edilebilmektedir Bölünme ve sınıfsal bürokrasinin özelliklerinin bir bütün olarak toplumda görülmesi gibi benzer olayların, örgüt içindeki görülen sonucu olarak tanımlanabilen örgütlerde yabancılaşma kavramı; genel düzeyde bireylerin var olan örgütsel yapılara bağlı beklentiler, değerlet, kurallar ve ilişkilerden uzaklaşması hali olabilmektedir, 2.2. Ör gütler de Yabancılaşmanın Temel Etmenleri Örgütlerde yabancılaşmayı dolaylı veya dolaysız olarak etkileyen bir takım etmenler söz konusudur. Bunlar, kendi içinde örgütsel ve çevresel etmenler olarak sınıflandırılabilir, Bireyin örgüte yabancılaşmasına yol açan söz konusu etmenlerin kısaca açıklanması yararlı olacaktır,. 2 2 1, Örgütlerde Yabancılaşmaya Yol Açan Örgütsel Etmenler Örgütlerde yabancılaşmaya yol açan belli başlı örgütsel etmenler Şekil 12,2' de gösterilmiştir, *ÎNANÇ VE TUTUMLAR * YÖNE TİM TARZI •ÇALIŞMA *GEÇMİŞ OLAYLAR VE DENEYİMLER *ÖRGÜT BÜYÜKLÜĞÜ KOSttt t aut ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMA ."■İŞBÖLÜMÜ *ÜRETİM BİÇİMİ *BİLGİ AKIŞI *MODÜLER İLİŞKİLER ♦GRUP ÖZELLİKLERİ M, Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Şekil - 12.2: Örgütlerde Yabancılaşmaya Yol Açan Örgütsel Etmenler Şekil 12.2'de yer verilen örgütsel etmenleı daha kapsamlı olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1 Yönetim tarzı, 2, Geçmiş olaylar ve deneyimler, 3, Örgüt büyüklüğü, ■ Denetim alanı, ■ Yetki devri, ■ Uzman personel, ■ Merkezleşme veya merkezleşmeme, 4, Bilgi akışı, 5;. Grup özellikleri, ■ Grupların toplumsal yapıları, ■ Gıuplaıda rol yapıları, ■ Grup normu, ■ Grup içi dayanışma, ■ Gruplarda önder lik, 6, Modüler ilişkiler ■ Örgüt bağı vb. nedenlerle kurulan yapmacık, geçici ve yüzeysel ilişkiler, 7. Üretim biçimi, ■ Birim imalat, ■ Seri imalat ■ Aralıksız imalat, ■ Siparişe dayalı imalat 8., İşbölümü, 9.. Çalışma koşullan, ■ Güıültü, ■ Yüksek çalışma temposu ve yorgunluk, ■ Can sıkıntısı ve monoton çalışma, ■ İzole edilme, ■ Çalışma saatleri, ■ Sabit bit yerde çalışma zorunluluğu, ■ Katılım ve insan ilişkileri, 10. İnanç ve tutumlar 245 246 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2,2,2. Örgütlerde Yabancılaşmaya Yol Açan Çevresel Etmenler Örgütlerde yabancılaşmaya yol açan belli başlı çevresel etmenler Şekil 12,3’ de gösterilmiştir, Şekil - 12.3 : Ör gütler de Yabancılaşmaya Yol Açan Çevr esel Etmenler M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 247 Şekil 12.3'de yet verilen çevresel etmenler daha kapsamlı olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Ekonomik yapı: * Ekonomik politikalardaki etkinsizlik, * Para ve sermaye piyasasındaki istikrarsızlıklar, ■ Enflasyonist baskı, 2„ Teknolojik yapı: ■ Teknolojik gelişme ile beraber yeni üretilen mal ve hizmetlerden yararlanamama, 3, Toplumsal ve kültürel yapı: ■ Toplumsal değer, beklenti ve yaşam tarzlarındaki hızlı gelişmeler, * Gelenek, görenek, moral veya birtakım etik değerlerin medeni yaşamla uyuşmaması, ■ Aile yapısı, eş, çocuk veya diğer aile bireylerinin sorunları, 4., Sanayileşme, kentleşme ve sosyal çözülme: ■ Çarpık kentleşme; kentlerin çoğunda altyapı ve arıtma tesislerinin bulunmaması, göç vb, nedenlerle özellikle büyük kentlerde gecekondu semtlerinin gittikçe artması, sosyal tesis vb, yapıların eksikliği, ■ Özellikle, kırsal kesimden gelenlerin büyük kentlerde sosyal çözülmeye uğraması, ■ Plansız sanayileşme; bir çok sanayi tesisinin atıklarının doğal yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşması, sanayi bölgelerinin yerleşim yerleri içinde kalması, vb sorunlar, ■ Yerleşim yerlerindeki gürültü, ■ Ekolojik dengenin bozulmaya yüz tutması; doğal bitki örtüsünün tahrip olması, tatlı su kaynaklarının azalması, erozyonun her geçen gün daha büyük sorun olması, doğal afetlerin gittikçe artması, 5. Politik ve hukuki yapı: ■ Siyasal iktidarların yetersizliği, ■ Kirlenen siyasal yaşam, ■ Merkezi ve/veya yerel yönetimlerin etkinsizliği, ■ Yasalardaki yozlaşma, 248 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 6, Sendikal örgütlenmeler: ■ Sendikal örgütlenme yetersizliği, ■ Toplu iş sözleşmelerindeki anlaşmazlık, ■ Beklenmeyen grev veya lokavt kararları, 7. Kitle iletişim araçları: ■ Medyatik kirlenme, ■ Basın ve yayın organlarında yer alan haberler, ■ Medyayı takip edememe, ■ Medyaya duyarsız kalma , 3. ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMANIN YÖNETİMİ Örgütlerde yabancılaşmanın yönetimi kapsamında, örgütlerde yabancılaşmanın yönetimi olgusu ile örgütlerde yabancılaşmanın önlenmesi, çözümlenmesi veya işlevsel hale getirilmesinde kullanılabilecek başlıca yöntemler ele alınmıştır (Alkan ve Ergil, 1980, s, 106-220; Davis and Newstroom, 1993, s,338; Tolan, 1983, s.205-207; Esin, 1982, s 94-106) 3.1. Ör gütlerde Yabancılaşmanın Yönetimi Olgusu Sanayileşmenin ve dolayısıyla makineleşmenin ilk dönemlerinde görülen yabancılaşma, sanayi toplumunun ve şimdilerde bilgi toplumunun çeşitli uygulamaları sonucunda kısmen de olsa hafiflemiştir, Marx, yabancılaşmanın sorumluluğunu genel olarak meta toplumuna, özel olarak da kapitalist sisteme yüklemiştir, Modern sosyolojinin kurucuları da Marx gibi, özellikle işbölümü, rasyonalizasyon ve bürokratik fonksiyonel bozukluklara değinmişler; kapitalist pazar ekonomilerinin getirdiği yeni öğelere değinmemişlerdir, Bunun yan ısıra kapitalist sistemin ortadan kaldırılması, bu sistemin getirdiği yabancılaşmanın da otomatik olarak ortadan kaldırılabileceği sonucunu doğurmayabilecektir.. M. Şerif ŞİMŞEK- lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 249 Bu nedenle, yabancılaşma olgusu açısından sistemler arasında fâzla bir fark olmadığı ve yabancılaşmadan tamamen kurtulmanın da oldukça zor olduğu ileri sürülebilir Ne var ki, bu güçlükler mevcut yabancılaşma sorunlarının en aza indirilmesi veya yabancılaşmanın işlevsel kılınmasına yönelik çalışmaları engellememelidir. Gerek günümüzde mevcut olan ve gerekse gelecekte ortaya çıkma olasılığı bulunan yabancılaşma türlerini veya etmenlerini saptayabilmek önemlidir. Bu gün bize düşen görev, mevcut yabancılaşmaları azaltmak ve ortadan kaldırmak için mücadele etmektir 3.2. Örgütlerde Yabancılaşmanın Önlenmesi, Çözümlenmesi veya İşlevsel Hale Getirilmesinde Kullanılabilecek Başlıca Yöntemler Örgütlerde yabancılaşmanın önlenmesi, çözümlenmesi veya işlevsel hale getirilmesinde kullamlabilecek başlıca yöntemler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Toffler, 1989, s 191-201; Reward, 1989, s 59): 1, Örgütlerde yabancılaşma yönetimine Önem verilerek aşağıdaki etkinlikler sergilenmelidir : ■ Yabancılaşmaya ilişkin bir erken uyarı sistemi kurulmalıdır. Görsel his ve önsezi sahibi olan bir örgüt yöneticisi, yabancılaşmaya ilişkin erken uyarı sinyallerini rahatça alıp, bu yönde etkinlik sağlayacak sistemler geliştirmelidir H Yabancılaşmaya ilişkin program ve stratejik politikalar üretilmelidir ■ Yabancılaşmaya yol açabilecek çevresel ve örgütsel etmenler bir ekip tarafından sürekli analiz edilmelidir, Değişikliklerle sarsılan bir toplumda işletme yönetiminin en kritik ihtiyacı fâaliyette bulunduğu çevre hakkında daha hassas bilgi edinmektir Bu bilgi ekonominin de ötesinde olmalıdır, İşletme yöneticilerinin toplumsal baskılar, olası krizler, nüfus ve aile yaprsındaki değişiklikler ile beraber politik kargaşayı bilmesi ve uygun karar vermesi için bunları çok etken sezmesi önem taşımaktadır Örgütte çatışma yönetimine önem verilmelidir, 250 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2. örgüt içinde bir stres yönetimi merkezi açılmalıdır (Bu konu, kapsamlı olarak on üçüncü bölümde ele alınmıştır) 3. İşgörenlerin de yönetime katılmaları sağlanmalıdır 4. Örgütlerde moral yönetimi ve ekibin sürekli özendirilmesi gözardı edilmemelidir (Bu konu ile ilgili olarak sekizinci bölümdeki motivasyon ve iş tatmini konulan incelenebilir) 5. Taraflarca kabul görebilecek bir sosyal politika oluşturulmalıdır 6. Çalışma yaşamının kalitesi artırılmalıdır, ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM STRES VE YÖNETİMİ Bu bölümde stres kavramı ve kapsamı, yönetsel stres ve stresi etkileyen faktörler ve stresin yol açtığı sonuçlar ele alınmıştır. 1. STRES KAVRAMI VE KAPSAMI Bu kapsamda, stresin kavramı ve tanımı, stresin belirtileri ve stres ile ilgili kavramlar açıklanmıştır 1.1. Str es Kavr amı İnsanların esenliği ve huzuru için bir tehlike işareti, bir uyan olarak algılanan ve dolayısıyla yetersiz bir şekilde ele alınan olaylara gösterilen, belirgin olmayan fizyolojik ve psikolojik tepkiye stres denir, Basit bir anlatımla stres, işyerinde veya çevrede yer alan ve sağlığa zararlı olarak görülen olaylar ve durumlar yüzünden ortaya çıkan belirtileri kapsar Başka bir ifade ile stresi şöyle tanımlayabiliriz; “çevrenin potansiyel tehdit edici durumuna fiziksel ve duygusal tepki” Bu tanım birey ile çevre arasındaki uyumun yetersizliğini gösterir Stres altındaki birey, sürekli yorgunluk, tansiyon ya da yüksek kan basıncı gibi sorunlar la karşılaşmaktadır. İnsanlar, en çok çalışma ortamında stresle karşılaşırlar, Stres; aşırı ses, ışık, ısı, çok fazla ya da çok az sorumluluk ve çok fazla ya da çok az denetim neticesinde ortaya çıkar,, Fakat aynı stresli ortamda bulunan tüm insanlar, bu stresli duruma aynı tepkiyi göstermezler, İşi başarma arzusu yüksek olan bir bireyi işle İlgili gerilim motive ederken; diğer bir bireyin saldırganlık, işi yapmama isteği gibi tepkiler göstermesine neden olur , Stres her zaman olumsuz olarak nitelendirilmez Bazı durumlarda, özellikle iş ortamlarında bireyin becerisine ve iş görme gücüne yardımcı olan bir coşku, bir enerji şeklinde bireye fayda da sağlayabilir Bazı uzmanlar ılımlı stres altındaki işçilerin daha fazla performansla çalıştıklarını savunmaktadırlar Yararlı aktiviteler ve yeni yöntemlerin kazanılmasında bir miktar stres, psikolojik gelişme için gerekli olabilmektedir (Klarreich, 1994, s.14-34; Steers, 1994, s 545), 252 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1-2.. Stresin Belirtileri Organizmanın; zararlı etkenlerin sebep olduğu strese karşı tepkisine “Genel Uyura Sendromu” denir. Genel uyum sendromu; “tehlike, direnme ve bitkinlik” ten oluşan üç aşamayı içermektedir Tehlike evresinde en çok görülen belirtiler aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Köknel, 1997, s, 60; Steers, 1994, s. 546): ■ Kalp atışı ve solunum artması, ■ Kan şekerinin yükselmesi, ■ Kasların gerginliğinin artması, kasılma ve eklem ağrıları, ■ Ağızda ve boğazda kuruluk, ■ Bitkinlik, ■ İştahsızlık, zayıflama, ■ Çok yemek yeme, oburluk, ■ Baş ağrısı, baş dönmesi, ■ Dururken, otururken, yürürken dengesizlik, sallanma, ■ Ellerde, ayaklarda terleme, ■ Uykusuzluk, aşırı uyku, dengesiz uyku, ■ Uykuda diş gıcırdatma, konuşma, ■ Korkulu rüyalar görme, korkarak uyanma, uykuda yürüme, ■ Mide, bağırsak, sindirim bozukluğu, ■ Bulantı, kusma, ishal, ■ Konuşma güçlüğü, az ya da çok konuşma, ■ Gürültüye ve sese duyarlılık Başlangıçtaki bu şokun ardından vücut, İkinci aşamaya geçer. Bu, direnme aşamasıdır, Bu aşamada, organizma, oluşan herhangi bir yıkımı onarmaya çalışır Eğer başarabilirse stresin fiziksel etkileri ortadan kalkar, aksi halde bireyde; kaygı düzeyinin yükselmesi, endişe, sinirlilik, karamsarlık, korku, isteksizlik, ilgisizlik gibi belirtiler devam eder Direnç evresinde başarılı olamayan birey, son aşama olan bitkinlik aşamasında ise; dönüşü olmayan bir takım organik bozukluklarla karşılaşabilir Başağrıları, ülser, yüksek kan basıncı bireyin bu aşamada karşılaştığı rahatsızlıklardır.. M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 253 Stresli bir ortamda bulunan bireylerin en çok karşılaştıkları belirti; uykusuzluk veya uyku düzensizliğidir.. Hayatının üçte birini uykuda geçiren insan, bu sayede bedensel ve ruhsal dinlenmesini sağlamış ve dinlenmiş olur, Bireyin stresinden kaynaklanan uyku bozuklukları onun kaygı düzeyinin yükselmesine bundan dolayı da sinir sisteminin bozulmasına neden olur . 1.3. Stres İle İlgili Kavramlar Burada, stresle ilişkilendirilen bir takım terimler açıklanmıştır (Köknel, 1997, s, 68-80): 1.3.1. Stres ve Psikomatik Hastalıklar Fizyolojik, ruhsal, toplumsal kaynaklı zararlı etkenlerin organizmada meydana getirdiği işlevsel değişmeler, zararlı etkenlere karşı organizmanın tepkisini oluşturur, Bu tepkinin ortaya çıkması organizmanın bir takım bölgelerinde işlevsel değişikliklere yol açar, Bu değişikliklerden dolayı psikomatik rahatsızlıklar ortaya çıkar Kişilik katmanları, özellikle benlik gelişmesindeki saplantı ve takıntılar, değişik organ ve sistemler üzerinde psikomatik bozuklukların oluşmasına yol açar En çok görülen psikomatik hastalıkları şu şekilde sıralanabilir: * Özellikle egzama ve üıtiker şeklinde ortaya çıkan deri hastalıkları, * Benlik gelişmesi sürecindeki çatışmaların yarattığı kaygı, korku, öfke gibi durumların bastırılmaya çalışılması sonucu oluşan dolaşım sistemi sorunları; Bu tür hastalıklar çocukluk çağında anne veya babaya olan aşırı bağımlılığın veya onlaıa karşı duyulan öfkenin yarattığı çatışmanın sonucu olarak ortaya çıkar, ■ Özellikle astım şeklinde ortaya çıkan solunum hastalıkları, çocukluk çağında bastırılmış kaygı ve korku duyguları bu hastalığın oluşmasına yol açar Korkan veya kaygı duyan çocuk annesinden destek beklet, beklediği bu desteği bulamayan, ağlaması veya korkusu sert bir şekilde önlenmeye çalışılan çocukta, anneden kopma, ayrılma endişesi artar, bu; çocuğun korkusunu bastırmasına neden olur, Bu gibi durumlarda solunum zorluğu, öksürük gibi sorunlar ortaya çıkar ■ Mide ve bağırsaklarda ortaya çıkan sindirim sistemi hastalıkları, sürekli bir yere bağımlı olma ihtiyacı hisseden, benlik çatışması içinde olan insanlarda görülen bu hastalık iştahın kesilmesi, aşırı yeme, mide yanmaları gibi değişik şekillerde oluşur. 254 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ■ Sinir sistemi bozuklukları, yarım baş ağrısı şeklinde oıtaya çıkan migren; bir çeşit sinir sistemi rahatsızlığıdır Bu ağrı başlamadan önce genellikle kaygı, sıkıntı, tedirginlik gibi durumlar ortaya çıkar Ardından bulantı, görme bozukluğa görme alanında lekeler migren esnasında ortaya çıkan sorunlardır 1.3,,2, Stres ve Ruhsal Bozukluklar Ruhsal ve toplumsal nitelikli zararlı etkenlerin yarattığı stresler sonucu ortaya çıkan ve insanın toplumsal uyumuna zarar verip, iş verimini olumsuz yönde etkileyen ruhsal tepkiler, uyum bozuklukları şeklinde de ifade edilebilir Ruhsal bozukluklar, kişilik yapısının Özelliğine göre; korkular, saplantılar, takıntılar, nevrozlar şeklinde ortaya çıkabilir, En sık görülen nevrozlar panik halidir Bu, belirli bir nedene bağlı olmadan başlar ve baş dönmesi, bulantı, kızarma, üşüme, terleme gibi durumlar da ortaya çıkabilir., Davranışlarda denge ve düzen kaybolur Panik nöbetini bir kez yaşamış bir insan, bu nöbetin tekrarlanacağı kaygısını her an taşıyabilir Panik nöbetiyle birlikte bazen geniş alanlardan korkma (agorafobi) durumu da görülebilir, Bu tip durumlarda hasta kendisini devamlı boşlukta hisseder, yalnızlık ve terkedilmişlik duygusuna kapılır 1.3.3, Str es ve Depr esyon Genellikle hayatın akışında ortaya çıkan engeller sonucu oluşan depresyon; kilo kaybı, uykusuzluk, dikkati toplamakta güçlük çekme gibi belittiler verir Depresyon, iç kaynaklı ve dış kaynaklı olmak üzere iki şekilde olabilir İç kaynaklı depresyona biyolojik nedenler, dış kaynaklı depresyona ise, toplumsal etkenler yol açar, Depresyon halindeki insanlarda, uyku bozuklukları, geç ve güç uyuyabilme iştahsızlık ve ağız kuruluğu görülür Genel olarak bedensel ve otonom sinir sistemine ilişkin belirtilerin ön planda olduğu ruhsal çöküntü durumu ise “Maskeli Depresyon” şeklinde ifade edilir Bu durumda halsizlik, baş ve beden ağrısı, dolaşım ve sindirim sistemi bozuklukları ortaya çıkar Ardından bülantı ve görme bozuklukları gündeme gelir M. Şerif ŞİMŞEK - Tabir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 255 2. YÖNETSEL STRES VE STRESİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Burada, yönetsel stres ve yönetsel stres modelleri ile stresi oluşturan bireysel ve örgütsel faktörler üzerinde durulmuştur 2.1. Yönetsel Str es ve Yönetsel Stres Modelleri Çağrmrz hızlı toplumsal, siyasal ve ekonomik değişmelerin yaşandığı bir dönemi simgeler Toplumların bu değişmeye uyum sağlayıp-sağlayamamaları ise Önemli bir sorundur Bu değişmeler toplumun yönetsel düzenim de etkilemektedir Değişmeler sonucu oluşan organizasyonlar belirsizliklere ve bu belirsizlikler de strese yol açmaktadır Yönetsel stres, organizasyon içinde çalrşan bireylerin aşırı iş yükü taşımaları, sorumluluklarını yeterince yerine getirememeleri, çalışma ortamlarının uygun olmaması gibi durumlardan dolayı oluşmaktadır Organizasyon içinde izlenen politikalar çalışanlarr ve yöneticileri kimi zaman strese sokabilmektedir Araştırmacılar yönetsel stresi incelerken stresle ilgili 7 kavramsal model ortaya atmışlar ve bu modellerde, stresin; kişilik, stresle başa çıkma ve fiziksel veya psikolojik rahatsızlıklar gibi etmenlerle olan ilişkileri üzerinde durmuşlardır Yönetsel Stres Modelleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Ertekin, 1993, s 18); ■ Doğrudan Etki Modeli, ■ Yumuşatılmış Etki Modeli, ■ Dolaylı Etki Modeli, ■ Dolaylı Yumuşatılmış Etki Modeli, ■ Koşullu Aracılı Etki Modeli, ■ Smırlı Aracılı Etki Modeli, ■ Aşırı Sınırlandırılmış Etki Modeli 2.1.1, Doğr udan Etki Modeli Bu modele göre, stresli yaşam biçiminin psikolojik belirtilerle ilişkisi güçlü iken, fiziksel belirtilerle olan ilişkisi zayıftır 256 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ A tipi davranışta ise fiziksel belirtiler, özellikle de kalp rahatsızlıkları fiazla görülmektedir (A Tipi Kişilik Testi’ ne bu bölümün sonundaki ekler kısmında yer verilmiştir), Stresle başa çıkmada doğrudan etkili olan çalışmalar, stratejilerine göre olumlu veya olumsuz etki yapabilmektedir Örneğin; soruna dönük yaklaşımlar stres belirtilerini azaltırken, duygusal yönü ağır basan yaklaşımlar stresi artırır' 2.1,2. Yumuşatılmış Etki Modeli Stres ile stres belirtileri arasındaki ilişkiler, araştırmacıları stresi azaltan etmenlerin belirlenmesine itmiştir Örneğin, A tipi davranışa sahip insanlar stresle başa çıkmada az etkili olurken, B tipi insanlar ise daha fazla etkili olurlar.. Stresle başa çıkmada mekanizmaların tampon etkisini savunan araştırmacılar, probleme yönelik stratejilerin stres belirtilerini azaltacağını, duygusal yönlü stratejilerin belirtileri artıracağını savunmaktadır, Yani B tipi davranış ve probleme yönelik başa çıkmada belirtiler azalmaktadır, 2 1,3 Dolaylı Etki Modeli Bu modele göre stres, hem stres belirtilerini artırır, hem de stres sonucu ortaya çıkan A tipi davranışın harekete geçmesini sağlar. Örneğin, sorun çözerek stresle başa çıkma stres belirtilerini azaltırken, A tipi davranış ve duygu yüklü stresle başa çıkmak stres belirtilerini artırır, 2.1.4, Dolaylı Yumuşatılmış Etki Modeli B tipi davranışa sahip olanlara göre A tipi davranışa sahip olanlar, kendileri için daha stresli ortamlar yaratmakta ve stresle başa çıkmada daha zayıf kalmaktadırlar, Bu modelde, A tipi davranış ile stres arasında sürekli olarak bir ilişkinin olduğu ve stres belirtileri ile A tipi davranış arasındaki ilişkiyi stresin dolaylı olarak etkilediği söylenilmektedir 2.1.5. Koşullu Aracılı Etki Modeli Bu modelde de stres ve stres ile başa çıkma çabalan, A tipi davranışla stres belirtileri arasındaki ilişkide aracı rolü oynamaktadır, M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 257 Dolaylı yumuşatılmış etki modeli ile bu model arasındaki tek fark, bu modelde stres ile başa çıkma çabalarının dolaylı rol oynamasıdır Her ikisinde de A tipi davranış, stres ve stres ile başa çıkma arasında bir belirleyicidir. 2,1,6, Sınırlı Aracılı Etki Modeli Bu modele göre stres altındaki A tipi birey, stresi yenmeye yönelik stratejiler seçmektedir, ama bu stratejiler stres belirtilerinin azalmasında çok az etkili olmaktadır, Öte yandan stres belirtileri ile başa çıkmada A tipine göre daha etkili olan B tipi, daha etkili stratejiler kullanmaktadır. Bu stratejiler stres belirtilerinin azaltılmasında daha uygun yöntemlerdir, Bu model, A tipi davranışın stresi etkilemesi ve stres belirtilerinin azaltılmasına alternatif süreç sunmaktadır. 2.1, 7, Aşırı Sınır landırılmış Etki Modeli Bu modele göre stresle başa çıkmada stres belirtileri ile stres arasındaki ilişki A ve B tipi davranışlara göre farklılık gösterir, B tipi davranışa sahip olanlardaki, sorun çözmeye yönelik ve uyumlu stresle başa çıkma çabaları A tipi insanlarda daha uyumsuz ve duygu yüklü girişimler olarak kendini gösterir 2.2. Stresi Oluşturan Bireysel Faktörler Burada, kişisel kontrol, A Tipi Kişilik ve yaşam değişim oranı konuları incelenmiştir (Steers, 1994, s 555-558) 2 2,1, Kişisel Kontr ol Kişisel kontrol, strese etki eden bireysel faktörlerden biri olarak önem taşımaktadır, Kişisel kontrol, çalışanın iş performansını etkileyen en önemli faktörlerdendir Eğer bit işgörene bazı işleri yapması için sorumluluk devredildiği halde çalışması için elverişli ortam hazırlanmamışsa, işgören iş üzerindeki kişisel kontrolünü kaybeder ve bu işgörenin yoğun stres yaşamasına sebep olabilir Kişisel kontrol, çalışanın çalışma sürecine katılımı olarak görülür. Bu, işgörenlerin işle ilgili konulara katılımını ve onlara projenin uygulanmasında daha çok kontrol imkanı verir, Bunun yanı sıra eğer işgörenlerin düşünceleri, bilgileri ve beklentileri örgütsel faaliyetlerin dışında tutuluyorsa, bu durum sadece stres ve zorlamanın artmasına neden olmayacak aynı zamanda iş verimliliğini de düşürecektir, 258 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Katılımın artması ve kişinin işi üzerinde kişisel kontrolü, bir çok olumlu sonuçlar doğurur Psikolojik zorlamada azalma, kullanılan yöntemlerin artışı, iş ilişkilerinin gelişmesi ve bir takım olumlu davranışlar kişisel kontrol sonucu ortaya çıkmaktadır, Bu faktörlerin stresi azaltmasının yanısıra verimliliği artırdığı da görülmektedir, 2,2.2„ A Tipi Kişilik Yapılan araştırmaların çoğu, yaşanan stres ve fiziksel zarar üzerindeki kişisel etkinin tehlikesinin neler olabileceği konusunu kapsamaktadır. Bu ilk olarak Friedman ve Rosenman tarafından ortaya konmuş ve A Tipi Kişilik olarak adlandırılmıştır, Bireylerde rastlanan bu A Tipi ve B Tipi kişilikler sabit kişilik özellikleridir, A Tipi Kişilik sabırsız, hareketsiz duramayan, saldırgan, devamlı yarış halinde olan, çok çeşitli aktivitelerle uğraşan ve yoğun baskı altında olan kişilik olarak nitelendirilir Bu tip kişiler için iş önemlidir, bir işe uzun zaman ayırırlar ve son anına kadar yoğundurlar B tipi insan ise, daha az baskı ve çatışma içindedir, acelecilik ve karmaşıklık gibi konulara meydan vermez, zamanı iyi kullanır ve iş’de daha az yarış halindedir, A Tipi Kişiliğe sık olarak yöneticilerde rastlanır Yapılan bir çalışmada yöneticilerin % 60’ mm A Tipi, buna karşılık % 12’ sinin B Tipi olduğu tespit edilmiştir Bu çalışma, A Tipi Kişiliğin organizasyon içinde her hangi birinin yükselmesine yardımcı olan en uygun yol olduğunu ileri sürmüştür Bu tip davranışlar ve kalp rahatsızlığı arasındaki ilişki A tipi kişilik rolüne örnek teşkil etmektedir, Rosenman ve Friedman 3500 kişi üzerinde 8,5 yılı aşkın bir süre çalışmış ve A tipindeki kişilerin kalp hastalığına daha eğimli olduğu, ikinci bir kalp krizine eğilimin beş kat daha fazla olduğu ve B tipi bireylerle karşılaştırıldığı zaman kalp krizinin iki kat daha fazla tehlikeli olduğu sonucuna varmışlardır Jenkins, 3000 kişi üzerinde yaptığı çalışmaya göre; kalp damarlarının kan pıhtısı ile tıkanmasından ızdırap çeken 133 kişiden 94’ ünü açıkça A tipi olarak tespit etmiştir Yönetsel pozisyonlarda kadınların hızlı artışı, onların da aynı sorunla karşı karşıya kalabildiklerini ortaya koymuştur M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 259 A Tipi Bireylerin yöneticilik mevkilerine yükselebilmelerine rağmen en başarılı tepe yöneticilerinin B tipi olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır, Bir karar verirken sakin ve rahat olmak başarıyı ve verimliliği artırır, Ayrıca A Tipi yöneticiler için değişiklik yapmak veya bir problemin varlığını kabullenmek kusurdur, Bu durumda devamlı değişen şartlar içinde verimsizliğe neden olur, 2.2.3 Yaşam Değişim Oranı Yaşanan stres üzerinde üçüncü bir etki de bireyin yaşamının durağan veya çalkantılı olma derecesidir, Bu konuda Hamles ve Roke tarafından gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre, yaşamsal olaylarda teşhis edilen değişiklikler stres ve hastalıkların oluşmasına etki etmektedir, Bu araştırmada örneğin, eşin ölümü stresli bir olay olarak görülmüş ve değeri 100 puan olarak belirlenmiştir Stres ve hastalık üzerindeki etkilerine göre diğer olaylarda orantılı olarak puanlanmıştır Sonuç olarak yaşam değişiminin ve endokrin sisteminin strese ve hastalıklara etki ettiği fikrine varılmıştır Bu sistem, ihtiyaç duyulan durumlarda enerji üretmektedir, Olağandışı durumlarda sistem aşırı yüklenmeden dolayı zorlanmakta ve bunun sonucunda da stres ve hastalıklara karşı direnç zayıflığı ortaya çıkabilmektedir, 2.3. Stresi Oluşturan Örgütsel Faktörler Stresi oluşturan örgütsel faktörler başlığı altında; mesleki farklılıklar, rol belirsizliği, rol çatılması ve aşırı iş yükü veya az çalışma konuları ele alınmıştır, 2.3,1 Mesleki Far klılıklar Çalışanların işteki rolleri yaşadıkları stresin derecesi üzerinde önemli etki yaratmaktadır, Genellikle yüksek stresli işlerde çalışanların, işleri üzerinde kontrolleri düşük olup, acımasız bir zaman baskısı altında çalıştıkları söylenebilir Buradan, stresin genel belirtilerinden bir tanesinin de bireyin çalışmakta olduğu mesleğin yapısının oluşturduğu sonucuna varılabilir Üzerinde durulan ikinci düşünce ise stresin özel sebepleridir Stresin çok sık ifade edilen nedenleri arasında; % 53 oranında sekreterlerle bağların kopması, % 46 oranında terfi fırsatlarından yararlanamamak, % 45 oranında karar alımına katkıda bulunamamak ve % 41 oranında da tepe yöneticiler ile iletişimin sağlıklı olmaması şeklinde ifade edilebilir, 260 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.3.2. Rol Belirsizliği Bireyler rolleri hakkında yetersiz bilgi sahibi oldukları zaman rol belirsizliği yaşarlar, İş tanımının belirsizliği değişik şekillerde olmaktadır.. Bunlar; “beklenen performansın bilinememesi, bu beklentilere nasıl ulaşılacağının belirsizlik taşıması ve işe ilişkin davranışın nasıl sonuç vereceğinin önceden bilinememesi” şeklinde sıralanabilir Rol belirsizliği, aşağrda sıralanan birtakım sonuçlan da beraberinde getirir; * Fiziksel zorlama ve tatminsizlik, ■ İnsan kaynaklarının etkin kullanılamaması.. ■ İşgörenin örgütsel çevrede bir işe yaramadığı hissine kapılması Rol belirsizliği, doğuracağı bu olumsuz sonuçların yanında strese de sebep olur, Bununla birlikte şunu da belirtmek gerekir ki, rol belirsizliğine herkes aynı şekilde karşılık vermez, Bazı insanlar rol belirsizliğine yüksek tolerans gösterirken, bazılarının bu durumdan daha fazla etkilendiği görülmektedir 2.3.3. Ro! Çatışması Rol çatışması, aynı zamanda ortaya çıkan iki ya da daha fazla olayın baskısı olarak tanımlanır. Başka bir ifadeyle rol çatışması, bir işgörenin çalıştığı yere aykırı olarak konumlandırılması sonucu oluşur Örneğin bir çok yöneticiye rapor vermekle yükümlü olan bir sekreterin, hangisinin işini daha önce yapacağına katar verememesi rol çatışması içine girmesine neden olur Michigan Universitesi’nden Robert Kahn ve arkadaşlarının yaptığı rol çatışması ve Stres konulu araştırma sonuçlarına göre rol çatışması, bireyin duygusal durumu üzerinde bir takım etkiler yapar. Bunlar şöyle sıralanabilir: ■ İçsel çatışma artar, ■ İş ortamının gerilimi artar, ■ İş ile ilgili tatmin azaln, ■ Yönetime ve organizasyona olan güven azalır. M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 261 Sonuç olarak, çatışmanın ortaya çıkması; bireyin rolündeki etkinliğini düşürür, bireyin bu rolü verenlere güveni azalır,birey için işin çekiciliği düşer ve stresin oluşmasına neden olur Rol çatışması konusu, ikinci bölümdeki “davranış düzlemi ve sosyal kurumlar” ile onbirinci bölümdeki “örgütlerde çatışma ve yaratıcılığın yönetimi” nde daha kapsamlı olarak ele almmıştır 2.3.4,, Aşırı İş Yükü veya Az Çalışma Aşırı iş yükü, bireylere belli bir zamanda yapabileceğinden daha fâzla sorumluluğun yüklenmesidir Aşırı iş yükü bireylerde miktar, kalite ve performans arasında sıkça çatışma ortamı yaratır Nicel olarak aşırı iş yükü, verilen zaman dilimi içerisinde daha fazla çalışmayı içerir Nitel olarak ise, yapılacak işlerden daha fazlasının daha az zamanda yapılmasını ifade etmektedir, Yani, aşırı iş yükü çalışma ortamında çalışana uygun olmayacak şekilde sorumluluk yükleme ve çalışandan talepte bulunmadır Benzer şekilde, yaşanılan stresin bir kaynağı olarak az çalışmanın Özelliğinin de tespit edilmesi gerekir. Az çalışma, çalışanların yeteneklerini ve yetkilerini kullanmaları gerektiğinde bu yetki ve yeteneklerin çok az miktarını kullandıkları zaman meydana gelir Az çalışmanın en belirgin Özelliği monotonluktur Bu durumda çalışanlar aynı rutinlikte performans gösterirler, Çoğu araştırmalarda az çalışma ile ilgili olarak düşük hayat güvenliği, hayal kırıklığı ve yüksek sinirlilik gibi belirtiler elde edilmiştir, Aşırı iş yükü ve az çalışma psikolojik ve fizyolojik olarak biteyin çalışmasına etki etmektedir, Stres modelleri, aşırı iş yükü ve az çalışmanın işgören de ne gibi durumlar yarattığım ortaya koymaktadır Bunlara göre, çalışanların yetki ve görevlerini işin gereklerine göre yaptıkları noktada optimal stres söz konusudur, Başka bir ifadeyle, optimal stres; işin yeniden düzenlenmesi, kalitesinin artırılması, aşırr iş yükü ve az çalışmanın minimum kılındığı ve bu ikisi arasında minimum dengenin kurulduğu yeldedir,, Çalışanlar az çalışma durumunu yaşadıkları zaman sıkıntı, düşük motivasyon, kayıtsızlık ve görevi terk gibi durumlarla karşılaşacaktır. Aşırı iş yükü durumunda ise uykusuzluk, sinirlilik, hataların artması ve tereddüt ortaya çıkabilecektir, 262 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3. STRESİN YOL AÇTIĞI SONUÇLAR Burada stresin özellikle örgüt bireylerinde yol açabileceği; “işten ayrılma ve işe gelmeme, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, saldırganlık, sağlık sorunları ve bezginlik” üzerinde durulmuştur (Steers, 1994, s 560-565) 3.1. İşe Gelmeme ve İşten Ayr ılma İşe gelmeme ve işten ayrılma, stresli bir işten uzaklaşmanın belli başlı tezahürleri olarak ortaya çıkmaktadır Bir çok araştırmanın sonuçları, stres ile onun sonuçları şeklinde ortaya çıkan işe gelmeme ve işten ayrılma arasında tutarlı bir ilişkinin olduğunu göstermiştir İşten uzaklaşma bir çok bakımdan, çalışanların stresli bir iş ortamıyla baş etmede, hiç değilse kısa vadede, sahip oldukları en kolay yollardan birini temsil etmektedir Gerçekten de işten ayrılma ve işe gelmeme, özellikle alkolizm, uyuşturucu alışkanlığı ya da saldırganlık gibi alternatif seçeneklerle kıyaslandığında, stresin daha az derecedeki istenmeyen iki sonucunu temsil edebilir Her ne kadar yüksek oranlı işten ayrılma ve işe gelmeme durumu üretkenliği engelleyebilecek ise de, hiç değilse bireye ya da çalışma arkadaşlarına daha az fiziki zarara yol açarlar, Öyle olmasına rağmen, bir çok durum mevcuttur ki, ailevi ya da mali zorunluluklar, başka bir iş imkanının mevcut olmayışı ve gelecek gibi nedenler yüzünden çalışanların işten ayrılma olanağı bulunmamaktadır Bu durumlarda, günümüzde daha kötü davranışlarla karşılaşmak her zaman imkan dahilindedir 3.2,. Alkol ve Uyuştur ucu Bağımlılığı Stresin, kurum içi hiyerarşinin tüm seviyelerinde, çalışanlar arasında görülen alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile bağlantılı olduğu araştırmalar tarafından ispatlanmıştır Bu durum, insanlara endişe ve hayal kırıklığından bir süre uzaklaşıp, geçici ferahlama olanağı sunmaktadır New York’ da yapılan bir araştırmada, makine başı işlerde çalışan genç işçilerde, özellikle montaj hattı çalışanları ve kamyon sürücüleri arasında yüksek oranda uyuşturucu kullanımının olduğu görülmüştür M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 263 Gerek alkol, gerekse uyuşturucular, çalışanlar tarafından sıkıcı ya da stres dolu işlerin zorunluluğundan kaçmak için kullanılmaktadır Bu durumların ortadan kaldırılması için iş ortammda stresin azaltılması gerekmektedir 3.3.. Saldır ganlık Saldırganlık, bireylerin kendilerini hüsrana uğramış hissettiklerinde ve bu durumdan kurtulmanm hiç bir yolunu bulamadıkları zaman ortaya çıkan şiddetli bir stres tepkisidir Örneğin çok meşgul bir sekreterden bir yığın mektubun yazılması istenir; sekreter bunları bitirdikten sonra patron, bu mektuplara ihtiyacının kalmadığını söyleyebilir Bu durum sekreterin hayal kırıklığına uğramasına sebep olabilir Bu tip olayların devamlı olduğu bir ortam aşırı stresli bir ortamdır ki, bu çalışanın karşı tepkilerde bulunup saldırganlaşmasına yol açabilir , Stresli çalışma ortamlarının saldırgan davranışlara yol açma derecesi bir çok faktör tarafından etkilenmekte olup, bunlar yöneticiler tarafından kontrol edilebilmektedir 3.4. Sağlık Sor unları Yüksek derecede stres, şiddetli bir endişe, düş kırıklığı, yüksek kan basıncı ve yüksek kolestrol düzeyi ortaya çıkarır, Bu psikolojik ve fiziki değişmeler, farklı şekillerde sağlığın bozulmasına sebep olurlar, Bunlardan en önemlisi de kalp rahatsızlığıdır Yüksek stres kalp rahatsızlıklarının artmasına neden olur Bunların yanı sıra yüksek iş stresi, ülser, eklem iltihabı ve bir çok zihni hastalıklara yol açar Detroit’te bir fabrikanın kapanmasının, stres üzerindeki etkilerini inceleyen Slote, fabrikanın kapanmasının çalışanlarda endişe ve hastalıkların artışına sebep olduğunu gözlemlemiştir, Bu araştırmaya göre, çalışanların % 50’ lik kısmının ülser, eklem iltihabı, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara yakalandıkları görülmüştür 3.5. Bezginlik İş ile ilgili stres devam ettiğinde bireyde bezginlik ortaya çıkabilmektedir Bezginlik bireyin aynı anda taşıyamayacağı kadar çok baskıyı yaşadığında ortaya ç ikan tükenmi şlik duygusudur 264 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ İş bezginliği yaşayan insanların çoğu idealist ve kendinden güdülü “başatı sahibi” kişilerdir Çoğunlukla elde edilemez hedefler peşinde olup, strese karşı bir koruyucuya sahip değillerdir Sonuç olarak bu kişiler tampon donanıma sahip olamadıkları için stres bunları direkt etkisi altına alır Yaşanılan stresin bir neticesi olarak bezginlik duygusu yaşayan insanlar, kuramlarına ve kendilerine karşı düşmanca tavır sergilerler, Can sıkıntısı, kötümserlik, hoşnutsuzluk, yetersizlik duygusu bu tip insanların sergilediği davranışlar arasındadır, Sonuç olarak Örgüt bireyi, beklenti seviyesini aşağıya çekip, kendine güven duygusunu yitirir ve gittikçe başlangıçtaki amaçlardan uzaklaşma yoluna gidebilir, 4. STRES YÖNETİMİ VE KONTROLÜ Bu kısımda stres etmenleri ile karşı karşıya kalındığında stres etmenlerine karşı genel olarak, bireysel bazda ve örgütsel bazda nasıl bir yönetim şekli uygulayarak, stres etmenlerinin kontrol altına alımlabileceği konusu incelenmiştir (Klaneich, 1994, s 100-101; Tikici ve Deniz, 1993, s 150; Erkan, 1993, s,53; Baltaş, 1991, s, 17-30; Weiss, 1993, s.,18; Egevizyon Dergisi, 1993, s 50; 4.1. Genel Str es Yönetimi Modern hayatın bir sonucu olarak Sanayi Devrimi’nden sonra tüm dünyada etkileri daha fazla hissedilmeye başlayan, insanlarr ruhen ve bedenen etkileyen stres günümüzün en önemli hastalıklarından biri haline gelmiştir Bu yüzden de insanlar stres etmenlerinden kurtulabilmek ve strese yol açan unsurları kontrol altına alabilmek için yoğun çabalar sarfedip, yüksek derecede maliyetlere katlanmaktadırlar Genel olarak stres insanların hayatlarında sık sık karşı karşıya kaldıkları bir unsurdur. Yoğun olarak stres etmenleri ile karşı karşıya kalmak insanların bu etmenlerden zarar görmelerine yol açar, ama düşük seviyelerde ve sık olmamak şartı ile stres, insanların işlerini daha çabuk ve verimli bir şekilde yapmalarına neden olur Düşük bir stres ile yaşamanın bazı temel kuralları vardır Bu kurallar izlenen biçimde sıralanabilir: M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 265 * Zamanınızı, efendiniz değil ortağınız yapın, ■ Çoğunlukla işinizi onaylayan insanlarla birlikte olun, ■ Sağlığınızı mükemmelleştirmek için spor yapın, ■ Yaşamın bütün yönlerinden yararlanın, ■ Anlamlı, doyurucu bir işe girin, ■ Kilonuzu arzuladığınız düzeyde tutun, ■ İçki ve sigarayı azaltın, mümkünse bırakın, ■ Kişisel özgürlüklerinizi krskanç bir şekilde koruyun, ■ Yenilikleri denemeye açık olun, ■ Görüş açınızı geliştirecek yazılar okuyun Amerika ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde stresin etkileri gelişmemiş ülkelere göre daha fazla görülmüştür.. İnsanlar stres ile başa çıkabilmek ve stresi kontrol altına alabilmek için bir çok teknik denemişlerdir, Bunlardan bir tanesi de, genellikle bir yerde iki gün süren gerilim azaltma eğitimi seminerleridir Bu seminerlerde, uzman bir kişi, katılımcıların üç temel gerilimle başa çıkma ve bunları kontrol altına alma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaya çalışmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: 1,Bedensel Gevşeme'. Bu konularda geliştirilmiş olan özel eğitim tekniklerinden herhangi biriyle başarılan sinirsel ve fiziksel olarak derin rahatlama becerisidir Bu beceri katılımcılara tek tek öğretilir 2, Kendi Kendini Yönetme; Kişinin, kendi iç uyarılma düzeyini kontrol etme ve kışkırtıcı durumlarda nispeten serin kanlılıkla ve sakin bir şekilde karşılık verme konularında, sahip olduğu günlük ve anlık becerilerdir, .3, Yaşam Tarzının Yönetimi:; Bireyin yaşamını her alandaki gerilimleri ve Ödülleri sürekli olarak belirli bir dengede tutabilmesi, zamanını ve faaliyetlerini, bu dengeyi optimize edebilmek için nasıl düzenleyeceği konusunda karar alma becerisidir Genel olarak stres yönetiminin ve kontrolünün temel fikri, günümüz gerilimlerinin önemli bir kısmının kaçmılabilir ve kontrol altına alınabilir olduğudur, Bilinçli bir şekilde olmasa da stres, çoğunlukla bireyin kendisinden kaynaklanmaktadır. 266 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 4.2. Bir eysel Stres Yönetimi Genel stres yönetiminde de bahsettiğimiz gibi, bilinçli bir şekilde olmasa da stres, çoğunlukla bireyin kendisinden kaynaklanmaktadır Bu yüzden de strese neden olan etmenler konusunda daha dikkatli olmayı öğrenerek, insanlar bu etmenlere kar şı daha düşük seviyelerde tepki düzeyleri geliştirebilirler , İnsanlar stres etmenlerine karşı daha düşük düzeylerde tepki vermeyi öğrenmenin yanında, bir dereceye kadar bu etmenlerin ortaya çıkmasını da engelleyebilirler Özellikle uzlaşma konusunda güçlük çeken insanlar için, bu teknikler bir stres azaltma stratejisi gibidir,, Stres azaltma eğitiminde yer alan beceri ve teknikler daha yakmdan incelendiği zaman aşağıdaki gibi bir tablo karşımıza çıkmaktadır: Birincisi: bireyin kendini kontrol etme konusundaki becerisini, yani zaman zaman bedeni okuma ve nispi heyecan düzeyini değerleme yeteneğini kazanmasıdır İkincisi: bireyin kendini salıvermeden daha etkili olan derin gevşeme becerisini öğrenmesidir,, Derin gevşeme, bedenin kendini fiziksel olarak otomatik süreçlere teslim etmesidir Ücüııcüsü: "tam gevşeme yöntemi" dır Tam gevşeme tekniği, stres tedavilerinde yeni ve etkin bir tedavi yolu olarak kullanılabilmektedir Tam gevşeme tekniğinde temel yaklaşım, stres sonucu gerginleşmiş kas gruplarım bilinçli bir şekilde gevşeterek, kaslardan merkezi sinir sisteminin elektrik aktivitesini normal sınırlar içerisine çekebilmektir, Burada önemli olan bir diğer davranış da uzman, psikiyatrisi, psikolog ve fizik tedavi terapistlerine başvurmamn gerekliliği olabilecektir, 4.3. Ör gütsel Stres Yönetimi Örgütsel stres yönetimi kapsamında, Klarreich’in stres tekniğinden söz etmek yararlı olacaktır Stres yönetimi ile ilgili çalışmalar yapan Klarreich’in, “bir buçuk dakikalık stres yöneticisi tekniği” nde belirttiği mücadele yolları, Tablo 13 1’ de gösterilmiştir M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Tablo -13,1: Klarreich’in Stresle Mücadelede Tekniği Str esle Baş Etme Tekniği “Bir Buçuk Dakikalık Str es Yöneticisi” Birinci Adım İkinci Adım Üçüncü Adım Dördüncü Adım Beşinci Adım Stresle ilgili belirtileri fark edince , önce yapmakta olduğunuz işi bırakın Vücudunuzun size söylemek istediklerini dinleyin., Bit süre için huzur ve sessizliğe zaman ayırın, Huzur veren biı hayali zihninizde canlandırabilirsiniz veya kendi kendinize yatıştırıcı bazı sözcükleri ya da cümleleri tekrarlayabilirsiniz Düzenli olarak belirli bir sakinleşme tekniği uyguluyor sanız kendinizi kolayca yatıştırabileceğinizi anlamışsınızdır Gevşeyip stres düzeyinizi indirdikten soma daha berrak bir şekilde düşünmeye başlayabilirsiniz işin hangi evresinde alt üst olduğunuzu, sinirlendiğinizi saptayın, Sonra kendi kendinize aklınızdan neler geçtiğini ve kendinize neler söylemiş olduğunuzu sorun Kafanızda ne gibi mantıksız düşüncelerin dolaştığını bulmaya çalışın, Sizi neyin ve hangi düşüncelerin strese soktuğunu saptadıktan sonra bu düşüncelerin üzerine gidin, kendinizle küçük bir tartışmaya girin Gerçek dışı ve mantıksız fikirlerinizi inceleyin ve sonunda daha mantıklı ve anlamlı bir şeylere ulaşmaya çalışın, Fanteziye değil gerçeğe dayalı düşünceler üretin. Daha mantıklı ve akılcı fikirler üretebilmek için kendinizle tartışın, Artık daha berrak ve mantıklı düşünebildiğinize göre strese hangi davranışın neden olduğunu bulabilirsiniz, Eski, başarı srz alışkanlıklarınızı kırmak için yeni bir şeyler yapmayı göze alın ve daha etkili, daha yeterli davranış biçimleri edinin Kısaca daha başarılı olmanızı sağlayacak olan yeni davranışlar edinmek riskini göze alın. | 267 268 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Klarreich’in bu tekniği örgütlerde çalışan kişilerin bireysel olarak uygulayabilecekleri tekniklerdir Stresle etkili bir şekilde başa çıkabilmek için gereken bu beş adımı şöyle özetleyebiliriz: 1 Stop! Dur un! Strese girdiğiniz an, yaptığınız her işi bırakın, 2. Gevşeyin Zihniniz dağınık ve dalgın olmamalıdır,, 3 Düşünün. Strese neden olan mantıksız fikirleri belirleyin 4„ Karşı-düşünün Bu mantıksız fikirlere karşı çıkın,. Onların yerine daha gerçekçi şeyler düşünün 5. Riske girin Eski davranış alışkanlıklarınızı kırın. Yeni bir şeyler deneyin, Örgütlerde stres yönetimi için kullanılabilecek bir çok yöntem geliştirilmiş olup, bu yöntemler yoluyla başarıya ulaşmak için ilk önce insanın kendini değiştirmek inanç ve isteği, değişimi sağlayabileceklerle işbirliğine gitmesi ve öğrenilen teknikleri severek tekrarlaması gerçeği üzerinde durmak gerekir,. Sonra, solunum kontrolü yoluyla nefes almayı öğrenme, biyolojik geribildirim yoluyla fizyolojik tepkileri düzenleme, bireyin kendi kendini gevşetmesi (otojenik gevşeme) ve prograsif gevşeme yoluyla egzersizler yapma ve günlük gerginliklerden kurtulabilme olgularmdan söz edilebilecektir. Stres yönetimi; yöneticiler açrsından, bedensel olarak rahatlamalarına ve kendilerini yönetme becerilerinin gelişmesine yardımcı olur Bunun yanında tüm yaşam biçimlerini gözden geçirme ve hangi faaliyet dengelerinin uygun olduklarına karar vermelerini sağlar. İşgörenler açısından ise, işgörenlerin işlerine daha fazla serbestiyle özdenetim ve kışkırtmalarla baş edebilme yeteneğine sahip olarak yaklaşmalarım sağlar. Stresi azaltma ve kabul edilebilir bir düzeye indirme de ekip çalışması da yararlıdır.. Ekiplerde çalışan bireyler işlerini daha az stresli bulabilmektedirler., Ekip içerisindeki rollerinden dolayı sorumluluk üstlenenler bile, başarının genel sorumluluğu bir bireyin omuzlarından birçok kişinin omuzlarına geçmektedir Paylaşılan sorumluluk da, tek başına çalışan işçinin çok yüksek hedefler veya güçlüklerle kar şılaştığı zaman yaşadığı panik veya çaresizliği azaltabilmektedir., M Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK İşletmelerde stres yönetimi kapsamında yöneticilere aşağıdaki öneriler tavsiye edilebilir Tablo - 13 2: İşletme Yöneticilerine Stres Yönetimine İlişkin Öneriler Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 YÖNETİCİLER İÇİN ÖNERİLER Sorumluluk ve iş yükünü yeterli astlarla paylaşmak. İş ve sosyal yaşantıları birbirinden ayırabilmek. Sosyal çevreyi zenginleştirmek. Yeterli dinlenme zamanı ayırmak. Bazı zamanlarda insanlarla kaynaşabilmek. İnsan ilişkilerinde şaka ve nüktelere yer vermek. Hobi gruplan ile ilgilenmek ve kaynaşmak. Herhangi bir reaksiyon, beceri ve heves varsa (tenis, bilardo, satranç, yüzme , sportif oyunlaı vb.) bunları aşırı hırsa kapılmadan ve sadece yemlenmek amacıyla yapmak. Meditasyon veya çeşitli ibadet yaklaşımlan benimseniyorsa bunları sürdürmek. Bunlann yanı sıra bilim dünyasının önerdiği yaşam boyu spor, kendini kontrol, otojeni, kas-siııiı gevşetme teknikleri. 269 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 270 EKLER: TEST EK -1: A TİPİ KİŞİLİK BELİR!İLERİ A Tipi Kişilik konusu, gerek bu bölümde ve gerekse dördüncü bölümdeki, “kişilik ve davranış” konusunda kapsamlı olarak ele alınmış olmakla beraber; ankete geçmeden önce kısa ve özlü bir bilgi vermekte yarar görmekteyiz: ■ Çağdaş yöneticinin yaşamı ve gerilim konusuna ilişkin olarak, Friedman ve Rosenman A tipi kişilik diye adlandırdıkları özel bir kişilik modeli geliştirmişlerdir ■ Bu kişilik yapısı ile kalp yetmezliği arasında yakın bir ilişki olduğunu ileri süren araştırmacılar, A tipi insanın kroner hastalığa yakalanma olasılığının, zıt özelliklere sahip B tipi insana oranla iki veya üç kez daha fazla olduğu sonucuna ulaşmışlardır ■ Ayrıca, A özelliklerine sahip bireylerin zamanla sürekli boğuşan, kısa sürede birçok şeyi gerçekleştirmeye çalışan, rekabetçi ve kimi zaman saldırgan birer tip olabilecekleri de İleri sürülmüştür ANKETE İLİŞKİN BİLGİLER * Aşağıdaki sorulan yanıtlarken en düşük belirti için “0”, en yüksek belirti için ise “10” rakamını işaretleyiniz ■ Her soruya verilen algılanmalıdır “5” puan “vasat” bir kişinin yanıtı olarak ■ Şöyle ki, 2 , Soruda kendini hızlı hareket etme, yürüme ve yeme açısından vasat gören bir kişinin “5” rakamını daire içine alması beklenmektedir M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 1 Gerekmediği zamanlarda bile bir cümlenin sonunu getirmekte ne kadar sabırsızsınız?......................................... 12 3 45 6 789 10 2 Ne derece hızlı hareket eder, yürür veya yersiniz? 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 0 3 Bir çok olayın gelişme hızına ne oranda sabır srzlık gösterir ve bunu başkalarına da açıkça belli edersiniz?............................................................................12 3 4 5 6 7 8 9 10 4 Kendinizi birden fazla şeyi aynı anda düşünmeye ve yapmaya ne derece zorluyorsunuz?...................................... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 5 Sizi özellikle ilgilendirmeyen konuları dinlemek ne derece güç geliyor?......................................................... 12 3 4 5 6 7 8 9 1 0 6, Birkaç saat veya birkaç gün hiç bir şey yapmadığınız zaman kendinizi ne ölçüde suçlu hissediyor sunuz? 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 7. Çevrenizdeki güzel, ilginç ve önemli şeylerle ne oranda ilgilenemez oldunuz?.......................................................... 1 2 345 6 7 8 9 10 8 Daha az zamana daha fâzla şeyi sığdırmayı ne kadar istiyorsunuz?.................................................................... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 9 A tipinde başka biriyle karşılaşınca ona acıyacağınız yerde ne ölçüde teşvik edersiniz?..........................................1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 10, Karakteristik hareketleriniz ve sinirsel tikleriniz ne kadardır?......................................................................1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 0 11, Başarınızda, birçok şeyi başkalarından daha hızlı yapma yeteneğinizin rol oynadığına ne kadar inanıyorsunuz? 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 12 Yalnız kendi davranışınızı değil, başkalarının davranışlarını da sayısal olarak değerlendirmeye ne kadar eğilimlisiniz?......................................................... 12 345 6 7 8 9 1 0 271 272 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ANKETİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNERİLER: ■ Elde ettiğiniz toplam puan 60’ tan fazla ise, A tipi kişiliğe ulaşmışsınız demektir ■ Bu noktadan itibaren hayatınızı yeniden gözden geçirmenizde yarar vardır. Özellikle, planlı ve düzenli olmanız, işyeri ve ev ortamınızı temiz tutup-çekici kılmamz, birçok işi bir arada yapmak huyundan vazgeçmeniz, aynı işi birçok kez tekrar etmemeniz, herhangi bir organizasyonel bozukluğa hemen tepki göstermemeniz, sakinleştirici refleksler kazanmanız, spor yapmanız, yeni arkadaş ve referans grupları edinmeniz, iş ve aile ortamını kesinlikle ayrı tutmanız, temponuzu biraz azaltmanız, yeni hobiler bulmanız, varsa aile fertlerinize daha fiazla zaman ayırmanız, tatili düşünmeniz vb etkinliklere zaman ayırmanız yararlı sonuçlar doğurabilir, ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM ÖRGÜTLERDE ÇATIŞMA VE YARATICILIĞIN YÖNETİMİ Örgütlerde ortaya çıkan çeşitli düzeylerdeki çatışmalar ile bunların örgütsel amaçlar yönünde yapıcı ve yaratıcı bir biçimde yöneltilmeleri, yöneticilerin zaman ve enerjilerini önemli ölçüde alan konuların başında gelir. Bir yönüyle yönetici, çeşitli gereksinme, amaç ve beklentileri bulunan örgüt üyelerinin gerek kendi aralarında, gerekse kendileri ile örgüt arasındaki farklılıkları yönetip uyumlaştırmaya çalışan kişidir,. Daha açık bir deyimle yönetici, kişilerarası faklılıkları, amaçlardaki farklılıkları, amaçlara ulaştıracak yollaj arasındaki farklılıkları, değer, algı ve sorunları tanımlamadaki farklılıkları, örgütün amaçlarını gerçekleştirecek şekilde birleştirecek ve yönetecek kişi olmaktadır, Bütün bu alanlardaki fŞarklılıkların örgütlerde çeşitli uyuşmazlık ve çatışmalara (conflicts) yol açması olağan bir durumdur, Yukarıda saydığımız nedenlere bağlı olarak bazen üstü kapalı, bazen de açık şekilde ortaya çrkan çatışmalar; personelin davranışlarını işletme hedef ve yönetimine gizlice karşı koymaktan, açık muhalefete ve hatta sabotaja kadar olumsuz yönde etkileyebilmektedir .. Ayrıca, her uyuşmazlık ve çatışma çoğu kez çatışmaya taraf olan personel üzerinde baskılara neden olmakta ve bu baskılar sonuçta söz konusu kişilerde çeşitli davranış bozukluklarına yol açmaktadır .. Birey ve örgüt açısından arzettiği önem dolayısıyla, yönetici, çatışma konusunda yeterli ve sağlıklı bilgilere zamanında sahip olmak zorundadır, Çünkü, günümüzde yöneticilik, temelinde insan davranışlarının bulunduğu örgüt içi çatışmaları işletme amaçları doğrultusunda ve onlara katkıda bulunacak şekilde yöneltme ve onlara rasyonel çözümler getirebilme olgusu haline gelmiş bulunmaktadır,. Bu bölümde, örgütsel çatışma yönetimi ile örgütsel yaratıcılığın yönetimi konulan ele alınmıştır , 1. ÖRGÜTSEL ÇATIŞMA VE YÖNETİMİ 1.1, Çatışmanın Tanımı ve Örgüt Kuramındaki Yeri Çatışma konusunda çok farklı tanım ve kavramların varlığı konunun anlaşılmasını güçleştiren bir durum yaratmaktadır, Kavram tartışmasına girmeden, biz bu terimi örgütsel çatışmanın yapıcı ve fonksiyonel yönlerini yansıtacak biçimde tanımlama yoluna gideceğiz Bu anlamda örgütsel çatışma 274 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ kavramı, “örgütte, iki veya daha fazla kişi veya grup arasındaki kıt kaynaklar ın paylaşılması veya faaliyetlerin tahsisi ile yine bu kişi veya gruplar arasındaki statü, amaç, değer ve algı farklılıklarından kaynaklanan anlaşmazlık ya da uyuşmazlık”, şeklinde tanımlanabilir Nasıl tanımlanmış olursa olsun, anlaşmazlık, zıtlaşma, uyumsuzluk ve birbirine ters düşme çatışmanın temel unsurlarını meydana getirir Bu unsurların esas olduğu bir ortamda taraflar, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek veya görüşlerini hakim kılmak çabası içine girerler, Çatışma, insan unsurunun bulunduğu her yer ve ortamda ortaya çıkması kaçınılmaz bir olgu oluşturur Bu anlamdaki bir anlaşmazlık veya zıtlaşma hiçbir örgütle ilgisi bulunmayan iki kişi veya grup arasında ortaya çıkabileceği gibi, örgüt içindeki biteyler veya gruplar arasında ya da örgütler ve devletler arasında da ortaya çıkabilir, Bütün bu farklı çatışma türlerini burada detaylı olarak incelemenin güçlüğü ortadadır, Bu nedenle bu bölümde yalnızca, iş örgütlerinde çeşitli düzeylerde ortaya çıkan çatışmalar üzerinde durmakla yetini lecektir, Konumuzu iş örgütlerinde beliren çatışmaların incelenmesiyle sınırlı tutunca, örgütler ve bunların yönetimi üzerinde ortaya konan ve evrensel nitelik arzeden belli başlı yönetim teorilerinin konuya bakış açısını vermekle işe başlamanın yararlı olacağına inanıyoruz, Stephan P.Robbins, örgütlerde ortaya çıkan çatışmalar üzerinde duran üç temel yaklaşımdan sözetmektedir, Bunlar geleneksel, davranışsal ve etkileşimci (interactive) yaklaşımlar şeklinde sıralanabilir Dikkatle incelendiğinde, söz konusu yaklaşımların Örgüt ve yönetim konusunda geliştirilen yönetim kuramlarından başka bir şey olmadıkları kolayca görülecektir (Robbins, 1974, s 17-8.3) , Çatışmaya geleneksel bakış açısı ya da yaklaşım tarzı, örgütlerde ortaya çıkan her nevi çatışmayı gereksiz ve örgütün bütününe zarar verici bir olgu olarak görür İlk yöneticiler ile yönetim konusunda bilimsel eserler veren ilk düşünürler, örgütlerde ortaya çıkan çatışma belirtilerini varolan bir rahatsızlığın açık bir işareti olarak kabul etmişlerdir Bu kişilere göre; bir örgütte çatışmanın gelişip ortaya çıkması ya yöneticilerin evrensel yönetim ilkelerini örgütü yönlendirmede etkili bir şekilde kullanamamaları ya da yönetimle işgörenleri ortak çıkarlar etrafında bütünleştirmede iletişim işlevini başarıyla yerine getirememelerine bağlanabilir. Geleneksel yaklaşım taraftarlarına göre, eğer, bu başarısızlıkların üstesinden gelinebilirse örgüt uyumlu bir bütünlük içinde her zaman işlevini eksiksiz ve zıtlaşmalara maruz kalmadan yerine getirebilecektir, Örneğin, Bilimsel Yönetimin kurucusu Frederick Taylor’a göre, işletmelerde M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ ^ Adnan ÇELİK 275 Bilimsel Yönetimin ilkeleri ödünsüz bir şekilde uygulanabilmiş olsaydı, işgücü ile yönetim arasındaki asırlık geçmişe sahip çıkar çatışmaları kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktı Davranışsal yaklaşımın bakış açısına gör e,uyuşmazlıkla: veya çatışmalar örgüt yaşamında çok sık ortaya çıkan oluşumlar şeklinde görülmelidir Bu yaklaşım, örgütü gereksinme, amaç, beklenti ve çıkarları sürekli çatışma halinde bulunan insanlardan veya bunların meydana getirdikleri gruplardan oluşan toplumsal bir sistem şeklinde görmekte ve böyle bir sistemde azaltılabilen fakat bütünüyle ortadan kaldırılamayan çelişkilerin bulunmasında şaşılacak bir durum olmadığını ifade etmektedir, Bu yaklaşım taraftarlarma göre, örgütlerde çok farklı nedenlere bağlı olarak bir takım çatışma ve uyuşmazlıklar ortaya çıkabilir Örneğin, Örgütteki farklı departman yöneticilerinin, önceliklerin belirlenmesi ve kaynakların tahsisi üzeıinde uyuşmazlık ya da çatışmaları söz konusu olabilir Benzer şekilde, astlar, işin bitirilmesi için üstler tarafından konulan zaman sınırlaması üzerinde ve bu kişilerle tartışmaya girebilirler Nihayet aynı düzeydeki astlar kendilerine verilen görevin en iyi şekilde yapılma, yol ve yöntemi üzerinde fikir ayrılığına düşebilirler, Geleneksel yaklaşımın, her türlü çatışmayı fonksiyonel olmaktan uzak ve örgüte zarar verici oluşumlar şeklinde görmesine karşılık, davranışsal yaklaşım, örgütte ortaya çıkan çatışmalardan en azından bir kısmının bazı sorunların varlığına işaret etmeleri ve söz konusu sorunlara daha sağlıklı çözümlet getirilmesi için yönetimi harekete geçirmeleri nedeniyle “fonksiyonel çatışma” şeklinde nitelendirilmesinden yana bir tavır göstermektedir,, Bununla birlikte, davranışsal yaklaşımın taraftarları da tıpkı geleneksel yaklaşımın taraftarları gibi, çatışmayı, esas olarak ortaya çıkar çıkmaz çözümlenmesi, aksi halde her önleme başvurularak ortadan kaldırılması gereken zararlı bir olgu olarak görmek eğilimi göstermişlerdir , Pek çok yönetim düşünürü ve her geçen gün daha çok sayıdaki yönetici tarafından kabul gören ve sisteme bakış açısını yansıtan etkileşim yaklaşımına göre, örgütler nasıl bir yapılandırma ve işleyişe sahip olurlarsa olsunlar bunlarda ortaya çıkan çatışmaların kaçınılmaz ve hatta gerekli oluşumlar şeklinde düşünülmesi en sağlıklı yoldur Örgütsel çatışmaya ilişkin bu genel bakış açısına rağmen, etkileşim modeli de pek çok çatışmanın fonksiyonel olmayan türde ortaya çrkabileceğini ve bunların hem bireylere zarar vereceğini, hem de örgütsel amaçlara ulaşmayı engelleyebileceğini kabul etmektedir Ancak, bu sonuncu yaklaşım, önceki iki yaklaşımın ve özellikle de geleneksel yaklaşımın aksine her türlü çatışmanın faydasız veya zararlı olmadığını, tersine, bir kısım 276 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ çatışmaların örgütü bir bütün olarak daha etkili kılmaları nedeniyle fonksiyonel (yararlı) nitelikte bulunduklarını da eklemeyi ihmal etmemiştir.. Örneğin, bu yaklaşıma göre; bir çatışmanın fonksiyonel nitelikteki en önemli yönü, varlığını haber verdiği, örgütteki bir rahatsızlığın çözümü için başta yönetim olmak üzere çatışmaya taraf olanlann dikkatini çekmesi ve onlarr araştırmaya yöneltmesidir, Sorunlara bu açıdan bakıldığında çatışmanın çoğu kez örgütsel yenilik ve değişimin önemli bir aracr gibi işlev gördüğünü anlamak mümkündür (Şimşek, 1997, s 302), Çatışma konusunda kısaca açıklamaya çalıştığımız üç yaklaşımdan ilk iki tanesinin klasik ve neo-klasik yönetim anlayışına, sonuncunun ise modern yönetim anlayışına uygunluk gösterdiği kolayca görülebilir Bu noktadan hareketle, ilk iki yaklaşımı “geleneksel” ve üçüncü yaklaşımı da “modern” yaklaşım başlığı altında ve karşılaştırmalı olarak aşağıdaki gibi bir tablo halinde vermek mümkündür ,, Tablo - 14,1: Örgütsel Çatışma Konusundaki Geleneksel ve Modern Yaklaşımlarin Karşılaştırılması GelenekselYakiaşıınlI (Klasik ve Neo-Klasik) 1 „Çatışmadan kaçınılabilir 2„Çatışma, yönetimin örgüt yapısını oluşturması ve onu yönetmesindeki hatalarından ve sorun yaratıcılar tarafından ortaya çıkarılır 3..Çatışma, örgütün düzenli biçimde işlemesini kesintiye uğratır ve optimal iş başarımım (performansı) engeller 4.Yönetimin temel görevi çatışmayı ortadan kaldırmaktır 5 „Optimal örgütsel iş başarımı çatrşmanm ortadan kaldırılmasını gerektirir ¡Modern Yaklaşım] (Etkileşim Modeli)' 1.Çatışma kaçınılmazdır 2„Çatışma; örgütsel yapı, amaçlardaki kaçmrlmaz farklılıklar, hat ve kurmay elemanlarının algı, değer ve sorunlara bakış açılarındaki farklılıklar ve benzeri çeşitli nedenlerden kaynaklanıl 3„Çatışma, değişik derecelerde örgütsel başarıya katkıda bulunabileceği gibi onda azalmaya da neden olabilir 4, Yönetimin görevi, çatışmanın çözümünü optimal örgütsel başarıya hizmet edecek biçimde yönetmektir, 5„Optimal örgütsel iş başarımı makul düzeyde bir örgütsel çatışmanın varlığını gerekli kılar M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ , Adnan ÇELİK 277 Tablonun incelenmesi ve özellikle de modern yaklaşrmm dikkatle gözden geçirilmesi halinde ortaya çıkarılabilecek sonuç şöyle özetlenebilir: Yöneticilere düşen temel görev, örgütte ortaya çrkan her nevi çatrşmayı bastırmak değil, bu çatrşmaları rasyonel bir biçimde yönetmek suretiyle zararlı yanlarını minimize etmek ve örgüt için yarar İr görülen yanlarını maksimize etmeye çalışmak olmalıdır Böyle bir yönetim anlayışı, yokluğu halinde örgütün etkinliğini, yaratıcılığını ve yenilikçi çabalarını engelleyen örgütsel çatışmanın ortaya çıkmasını özendirmeyi bile içerebilir. Bunu yaparken de yöneticiler şu sorulara açıklık getirmek durumundadırlar: Hangi çatışmalar yararlr, hangileri zararlıdrr ❖ Örgütlerde çatışmalar nasıl doğar ❖ Çatışma hangi durumlarda ve nasıl özendirilir ^ Nasıl azaltılabilir veya çözümlenebilir ^ Bireysel ve örgütsel yar atıcılık nasıl uyarı labilir ^ 1.2. Çatışma, Rekabet ve İşbirliği Kavramları Birbirinden çok farklı ortam ve düzeylerde ortaya çıkan çatışma kavramını tanımlamanın güç olduğunu yukarıda ifade etmiştik. Çatışma kavramını tanımlama ve anlamayı güçleştiren bir başka neden de uygulamada bu olgunun rekabetle ilişkisinden kaynaklanmaktadır, Çatışma ile rekabet arasında ayırım yapmada çoğu zaman güçlükle karşılaşılmaktadır, Rekabet, yarışma halindeki tarafların amaçlarını uzlaştırmanın mümkün olmadığr, fakat hedefe varma çabalarında birinin diğerine müdahale edemediği durumlarda söz konusu olan bir olgudur Örneğin, bir örgütte belirlenen üretim hedeflerine daha önce ulaşmayı hedefleyen iki üretim ekibinin durumu rekabetin çarpıcı bir şeklini yansıtır. Söz konusu Örneğimizde rekabetin sürebilmesi için taraflardan her birinin hedeflere ulaşma çabalarında dışarıdan hiçbir müdahaleye maruz kalmaması gerekir. Kısacası, taraflardan birinin, diğerine amaca ulaşmasını engelleyecek bir müdahalede bulunmaması gerekir. Buna karşılık, taraflardan birinin diğerine müdahale olanağı veya fırsatı varsa ve buna dayanarak müdahalede bulunuyorsa durum artık rekabetten çatışmaya dönüşüyor demektir 278 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Çatışma ile ilişkileridir il en bir diğer kavram da, “işbirliği” kavramıdır, İşbirliği (cooperatıon), iki veya daha fâzla kişi veya grubun ortak amaçlara ulaşmak üzere birlikte çalışmaları anlamına gelir Tarafların aynı anda hem işbirliği hem de çatışma içinde bulunmaları mümkündür Daha başka bir ifâde ile işbirliğinin karşıtı çatışma değil, işbirliği yapmamaktır,. Örneğin, iki taraf belirli amaçlara ulaşma konusunda işbirliği içinde olabilir, fâkat söz konusu amaçlara nasıl ulaşılması gerektiği hususunda şiddetli bir anlaşmazlığa düşebilirler, Gerçekte, çatışmanın yönetiminden söz ederken, yöneticilerin çatışma ve işbirliği arasında en etkili dengeyi bulmaya çalışmaları gerektiğini anlatmak istiyoruz (Şimşek, 1997, s ,140-141; Schein, 1977, s 140-141; Dutton and Walten, 1968, s 286-287), Rekabet ve işbirliği, iş örgütlerinin yaşamında önemli bir' yer tutar, Örneğin rekabet, bir örgütün kendini yenilemesi için etkili bir faktör olabilir Aynı zamanda, üyeler ve alt bölümler arasındaki rekabet'yıkıcı olmamak koşulu ile daha yüksek düzeylerdeki amaçlara ulaşmakta güçlü bit teşvik faktörü olabilir Örgütlerde işbirliğinin özendirilmesi, genellikle, örgütsel verimlilik ve etkinliğin sağlanması açısından bir çok yararlar sağlat Örgütlerin oluşumunu gerekli kılan temel nedenin, bireylerin tek başlarına elde edemedikleri değerleri işbirliği sistemleri içinde elde etmeye çalışmaları olduğu hatırlanacak olursa, işbirliğinden yoksun sistemlerin örgüt niteliğine sahip olamayacakları kolayca görülebilir, Yani örgütler daha etkili işbirliği için etkileşimde bulunduklarında değer yaratma potansiyeline daha çok sahip olma olanağına kavuşmuş olmaktadırlar, 1.3. Çatışmanın Örgütsel İş Başarımı Üzerindeki Etkisi Örgütsel çatışma yönetilme tarzına bağlı olarak örgütsel iş başatımım olumlu yönde etkileyebileceği gibi (fonksiyonel çatışma) onu olumsuz yönde de (fonksiyonel olmayan çatışma) etkileyebilir Örneğin bir işletmedeki yöneticiler yıllık bütçedeki tahsisatın kendi departmanları arasında bölünme şekli üzerinde uyuşmazlık içinde bulunabilirler, Böyle bir uyuşmazlık rasyonel bir biçimde ele alınıp bütçenin paylaşılması konusunda yeni düzenlemelere gidilebilir ve daha etkili bir dağıtım sağlanabilirse tüm örgüt bu yeni durumdan kazançlı çıkabilir Örneğin, yeni dağıtımla, daha üretken olan ve bundan sonra daha çok para alacak olan departman yöneticileri tarafından “çatışmanın fonksiyonel olduğu” algılanırken, bütçeden eskisine oranla daha az pay almak durumunda kalan departman yöneticilerinin ise çatışmayı “fonksiyonel olmayan” bir çatışma M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 279 şeklinde algıladıklarını gözlemek mümkündür Uyuşmazlıkların çözümünde taraflardan biri bazen tatminsizlik içinde kalabilir Önemli olan uyuşmazlığı giderebilmek için getirilen yeni çözümün örgütün bütününe daha çok yarar sağlayıp sağlamadığıdır 1.4. Örgütsel Çatışma Türleri Örgütlerde ortaya çıkan çatışmaları çeşitli yönlerden sınıflandırmak mümkündür Bu kıstmda en çok bilinen ve genellikle iş örgütlerini yakından ilgilendiren çatışma türleri üzerinde kısaca durmakla yetimimiştir (Şimşek, 1997, s 306-312; Blake and Mouton, 1961, s 420-435; Luthans, 1992, s, 370387),. 1.4.1, Fonksiyoneİ-Fonksiyonel Olmayan Çatışmalar En basit ifâdeyle fonksiyonel çatışmalar, örgütün amaçlarını gerçekleştirmesine ve güçlendirmesine katkıda bulunan çatışmalar şeklinde ortaya konabilir,, Bu tür çatışmalar, örgütün belirli bir kesiminde bazı rahatsızlıkların bulunduğunu yöneticilerin dikkatine sunmayı sağlamak suretiyle örgüte dinamizm ve yaratıcılık kazandırmakta ve bu yolla örgütün bütünü için yararlar sağlamaktadırlar Fonksiyonel olmayan çatışmalar ise, örgütü amaçlarına ulaşmaktan alıkoyan veya amaçlarının gerçekleşmesine katkıda bulunmayan çatışmalar şeklinde ifâde edilebilir, Örgütte ortaya çıkan her türlü çatışmayı daha başlangıçta ve peşin değer yargılarıyla fonksiyonel olmayan çatışma şeklinde düşünüp bunu ortadan kaldırmaya çalışmak yanlış bir tutum olur, Çünkü, bir çatışmanın fonksiyonel olup olmaması, tamamıyla yönetiminin ona bakış açısına ve onu ele alış tarzına bağlı bir husustur Buna dayanarak, beceriksiz yöneticilerin elinde fonksiyonel nitelikleri çok yüksek uyuşmazlıkların bile kısa vadede fonksiyonel olmayan çatışmalara dönüşerek Örgüte zararlar vermesi olasıdır, 1.4.2, Tarafları Açısından Çatışmalar İş Örgütleri açısmdan büyük önem taşıyan ikinci bir çatışma türü, örgütte çatışmaya taraf olabileceklerle ilgili bulunmaktadır Tablo 14 2 bu bakış açısı ile ilgilidir 280 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ TLERDE DAVRANIŞ Tablo - 14.2: Tarafları Açısından Çatışma Düzeyleri DÜZEY [T ANİMİ ÖRNEK Bireyin Kendi İçinde Rollerden dolayı oluşan baskılar nedeniyle kişide ortaya çıkan çatışma Bir' kişiden inançları ve amaçları ile uygunsuz bir görevi yerine getiımesı isteniyor Bireyler Arası Aynı veya farklı düzeydeki iki veya daha fazla örgüt üyesi arası çatışma İki veya daha fazla kişi farklı amaçlar, değerler veya görev atamaları nedeniyle tartışıyorlar,. Bireyler ve Gruplar Arası Bir grup içerisindeki alt gruplar ya da bir grubun üyeleri arasında ortaya çıkan çatışma. Grup içindeki kişiler farklı rol beklentileri veya grubun karşısındaki farklı konular nedeniyle tartışır, Gruplar Arası örgüt içindeki iki veya daha fazla bir im veya grup arasında ortaya çıkan çatışma,, Farklı örgütsel birimler görev bağımlılığı, sorumluluk ataması, kaynaklar için rekabet ve statü uygunsuzlukları nedeniyle çatışmayı başlatır Etnosentrizm ve örgüt içi düşük formalizasyon bu düzeydeki çatışmayı arttırır. Çatışmaya taraf olabilecekler açısından çatışmalar, Tablo 11 2’deki bilgileri de içerecek şekilde beş temel başlık altında incelenebilir, Bunlar: 1 Bir eylerin Kendi İçindeki (Intrapersonal) Çatışmalar, 2.Bir eyler arası (Interpersonal) Çatışmalar, 3 Bireyler ve Gruplar aran Çatışmalar, 4. Aynı Örgütteki Grupların Kendi Aralarındaki Çatışmalar, 5 örgütler arası Çatışmalar M, Şerii ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 281 Binada, çatışmaya taraf olabilecekler açısından çatışma türleri, kısaca tanımlanmıştır, 1.4.2 1 Bir eyler in Kendi İçindeki Çatışmalar Yukarıda verdiğimiz orijinal örgütsel çatışma kavramının kapsamına girmeyen ve daha çok “psikoloji” bilimini ilgilendiren bu çatışma türüne burada değinmemizin temel nedeni, bireyin diğer örgütsel çatışma türlerine olan tepkilerinin çoğu kez bu tür çatışmanın etkisinde şekillenmesidir, Bu anlamdaki bireysel çatışmalar, kişinin ne yapacağından emin olmadığı (kendisinden olan beklentiler konusunda), işe ilişkin çelişkili taleplerle karşı karşıya kaldığı veya yapabileceğinden fazlasının kendisinden istendiği durumlarda ortaya çıkan ve kişiyi rahatsızlığa, kızgınlığa ve baskı altında kalmaya sevk eden çatışmalardır. Örneğin, güçlü bir içsel çatışmanın etkisiyle gerilime maruz kalan bir birey, bu gerilimin tesirinde kalarak örgütte oldukça rutin bir nitelik gösteren uyuşmazlık veya benzeri durumlara yıkıcı ve örgüt amaçlarına zarar verici bir şekilde tepki gösterebilir. Bu basit örnek bile, bireysel çatışmaların dolaylı da olsa örgütsel çatışma ve bunların örgüt amaçlarına olan etkileriyle yakından ilişkilendirilebileceğini göstermektedir 1,4.,2,2. Bireyler Arası Çatışmalar Aynı örgütte çalışan bireyler arasındaki çatışmaların çoğu kez kişilik farklılıklarından kaynaklandığı görülmektedir Bu tür çatışmalar çok daha sık biçimde, yöneticilerin astların rollerine ilişkin beklentilerinden veya bireylerin mensubu oldukları gruplar arasında ortaya çıkan çatışmalara bakış, tarz ya da açılarından kaynaklanır Bunların yanında bireylerin sahip oldukları amaçların, bu amaçlara ulaşmak için izledikleri yöntemlerin, bilgi, değer ve algılayışlarının farklı olması da söz konusu çatışmaların oluşumunda etkili olur , 1 „4.2.3 Bireyler ve Gruplar Arası Çatışmalar Bu tür çatışmalar, daha çok, çalışma gruplarının kendi norm ve standartlarını üyelerine benimsetmek ve itirazsız kabul ettirmek için onlar üzerinde uyguladıkları baskılardan kaynaklanan çatışmalardır, Grubun norm ve standartlarını, amaçlarını ve bu amaçlara ulaşmak için izlenen yöntemleri benimsemeyen ya da bunları kendi özgür iradesiyle çelişir gören bireyler grup ile çatışma içine gireceklerdir Grupça belirlenen üretkenlik hedefinin gerisinde kalan veya üstüne çıkan ve bundan dolayı cezalandırılan bir birey gruba kızıp onunla çatışma içine girebilir. 282 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1.4.2,4 Gruplar Arası Çatışmalar Örgütlerde en çok ve en yaygın şekilde rastlanan ve ele almış tarzına göre Örgütün amaç, verimlilik ve etkinliğini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen çatışmalar drr Önemi dolayısıyla, aynı örgüte dahil gruplar' arasında ortaya çıkan rekabet ve çatışmalar üzerindeki çalışmaların geçmişi bir hayli gerilere gitmektedir , Bu alandaki öncülüğü ünlü Türk Davranış Bilimcisi Muzaffer Şerif ve arkadaşları yapmışlardır,. Muzaffer Şerif ve arkadaşları, bugün artık hemen her yönetim kitabında rastlanan ve klasik hale gelmiş bulunan “gruplar arası çatışmaya” ilişkin deneysel çalışmalarında, bir izci kampındaki çocukları deneye konu oluşturmak üzere iki gruba ayırmışlar, bunlar arasında şiddetli bir rekabeti uyarmışlar ve grupların davranışlarında ortaya çıkan değişmeleri gözlemlemişlerdir, Şerif ve arkadaşlarının yaptığı bu deneysel çalışmalar, “gruplar arası rekabet ve çatışmanın, grup içi ve gruplar arası ilişkiler ile örgütsel davramş, verimlilik ve etkinlik üzerindeki etkilerini ortaya koyması” açısından çok önemli sonuçlar ortaya koymuştur, Anılan sonuçlan önce grup içi ilişkiler ve daha sonra da gruplar arası ilişkiler yönünden kısaca açıklamanın yararlı olacağına inanıyoruz Aynı örgütte faaliyet gösteren gruplar arastndaki rekabet ve çatışmalaıın, Önce Muzaffer Şerif ve arkadaşları tarafından sergilenen ve daha soma da başka çalışmalaıın sonuçlarınca doğrulanan “grup içi” ilişkilerle ilgili etkileri birkaç madde halinde şöyle sıralanabilir (Şimşek, 1997, s 316-317; Şerif, 1956, s,54-58): SÇatışmaya giren gruplardan her biri kendi içindeki uyuşmazlıkları bir kenara iterek grup bağlılık ve dayanışmasını yükseltmiştir SGruplardan her biri diğerine üstün gelme amacıyla yoğun bir çaba içine girmiş ve belirlenen üretim hedefinin üstüne çıkmaya çalışmıştır, © Taraflar, karşı gruptan gelebilecek baskılara karşı durabilecek güçlü kişileri kendilerine temsilci veya önder olarak seçme çabası içine girmişler ve böylece kısa vadede demokratik önderlikten otoriter önderliğe doğru bir gidiş eğilimi gözlemlenmiştir Gruplar arası rekabet, grup içi ilişkiler bakımından yukarıda sıraladığımız etkiler i yanında gruplar arası ilişkiler yönünden de oldukça önemli etkiler meydana getirmiştir Söz konusu etkileri şöyle sıralayabiliriz: 1. Gruplar arasr bilgi alışverişi ve iletişim olanakları azalmaya başlamış ve bu durum grupların birbirleri hakkında yanlış ve eksik bilgiler edinmeleri sonucunu birlikte getirmiştir , M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 283 2. Yanlış ve eksik bilgi sonucunda gruplar birbirleri hakkında gerçekçi olmaktan uzak peşin değer yargıları ve kalıplaştırmak: geliştirmeye başlamışlardır. 3„ Yukarrdaki iki faktörün etkisiyle gruplardan her biri diğerine karşı düşmanca tavırlar içine girmeye başlamıştır .. Bu deneysel çalışmadan Muzaffer Şerifin çıkardığı en önemli sonuç; gruplar arası çatışmanın grup içindeki dayanışma ve etkinliği yükseltmesine karşılık, gruplar arası ilişkileri bozarak tüm örgütün verimlilik ve etkinliğini düşürdüğü şeklinde olmuştur , Gruplar arasında çatışmaların rekabet düzeyinde tutulabilmesi halinde bunların Örgüt açısından yıkıcı olmaktan çok yapıcı sonuçlar doğuracağını ifade eden Blake ve Mouton bu sonuçlardan bazılarını şöyle belirtmişlerdir (Blake and Mouton, 1961, s,420-435): ■ Yeni ve daha etkili önderler kendilerini gösterme olanağına kavuşabilirler, ■ Gözden geçirilmiş amaçlar örgütün değişmelere uyum sağlamasına yardımcı olabilir, ■ Uyuşmazlıklar örgüte zarar vermeyecek biçimde kurumsallaştırabilir 1.4.2 5. Örgütler Arası Çatışmalar Ekonomik rekabetle sınırlı kalmak koşuluyla örgütler arası çatışmalar, rekabetçi ve açık sistem anlayışına dayalı bir ekonomik iş düzeninde arzulanan durumlar oluşturur Bu tür çatışmaların kaliteli yeni ürünlerin, teknolojilerin ve hizmetlerin geliştirilmesine ve düşük fiyatlarla birlikte çok etkin kaynak kullanımına yol açacakları kabul edilmektedir, 1.4.3. Potansiyel-Algılanan-Hissedilen-Açık Çatışmalar Bu sınıflama, çatışmaların ortaya çıkış şekilleriyle ilgilidir Bu grupta yer alan çatışmaların ilki olan potansiyel çatışma (latent confîlict), çatışmayı ortaya çıkarabilecek nedenleri ifade etmektedir Örneğin, bir örgütte grupların amaç farklılıkları, kıt kaynakların örgüt alt birimleri arasında dağıtılması ve dağıtımda izlenen yöntemler, çatışma yaratabilecek potansiyel içeren durumlara örnek olarak verilebilir Bu grupta yer alan algılanan çatışma (percevived conflict), tarafların, çatışmaya konu olan olay veya durumlarr algılama tarzları ile yakından ilişkili bulunmaktadır Örgütlerde bu çatışma türüne en çok rol alanında rastlanmaktadır 284 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Hissedilen çatışma ise, çatışma halindeki tarafların olaylar karşısındaki duygularını ifade eder.. Kırgınlık, kızgınlık, endişe ve gerilimler hissedilen çatışmaların belli başlı göstergelerini oluşturur. Hissedilen çatışma daha çok duygularla ilişkili bulunurken, açık çatışmalar tarafların fiilen gösterdikleri davranışlara işaret etmektedir.. Bu çatışma, karşılıklı tartışma, belirli bilgi ve verileri karşıya göndermeme ya da fiziksel kuvvet kullanma şeklinde ortaya çıkabilir 1.4.4. Amaç-Rol-Kıırumlaşmış Çatışmalar Örgütü meydana getiren bireyler ile grupların çeşitli düzeydeki amaçları arasındaki farklılıklar “amaç çatışmalarına” neden olur.. Her örgütte, bireylerin ve grupların, örgüt amaçlarından farklı birtakım amaçları olduğu bilinen bir gerçektir. Bireyler ve gruplar, bazen amaç konusunda kendi aralarında, bazen de kendileriyle örgütün bütünü arasında uyuşmazlığa düşebilirler Amaçlar konusundaki çatışmalar azaltılabildiği ve örgütün amaçlarıyla uyum sağlanabildiği ölçüde örgütsel iş başarımı ve etkinlik artar Rol, bilindiği gibi, belirli bir konumu işgal eden bir kimseden grup üyelerinin gerçekleşmesini istedikleri görevler bütünüdür. Bu çeşit role ayrıca beklenen rol adı da verilir, Her bireyin, ayrıca kendisinden ne beklendiğine ilişkin kişisel bir algılayışı söz konusudur, Buna da algılanan rol denir Birey başkalarının kendisinden olan beklentilerini algılama tarzına göre bu beklentileri gerçekleştirmeye gayret eder, Ortaya çıkan sonuç oynanan rolâm Bu belirttiğimiz üç tip rol arasında uyumsuzluk söz konusu olduğu zaman rol çatışmasından bahsedilir. Rol çatışması, rol belirsizliği veya başka bir nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Çatışmayı doğurabilecek koşulların, çatışmanın şiddet ve derecesinin ve nihayet çatışmaya çözüm yollarının toplumsal sistem tarafından belirlendiği, tarafların bir çatışma halinde nasıl davranacaklarının, hangi yöntemi izleyeceklerinin ayrıntılı olarak tespit edildiği çatışma türüne “kurumlaşmış veya kurumsallaşmış çatışma” adı verilir M, Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 285 Bu tür çatışmaların en çarpıcı örneği, işçi-işveren ilişkilerinde ortaya çıkan uyuşmazlıklardır Bu alanda belirecek şikayetlerin nasıl yapılacağı, değerlendirileceği, disiplin konuları ve grevle ilgili konular gerek toplu sözleşmelerde ve gerekse diğer yasal düzenlemelerle belirli yöntemlere bağlanmıştır, 1.4.5. Dikey-Yatay ve Emir-Komuta-Kurmay Çatışması Çatışmanın örgüt içindeki her düzeyi onun dikey ya da yatay bir çatışma olup olmadığını belirler Dikey çatışma, bir örgütte ast-üst durumundaki kişi veya kademeler arasında, yatay çatışma ise, aynı düzeydeki kişi veya kademeler arasında ortaya çıkan biı çatışma türü olarak ifade edilebilir Örgütlerde en yaygın biçimde görülen çatışma türü emir-komuta ile kurmay elemanlar arasında görülen komuta-kmmay çatışmasıdır Çok sık tekrarlanması ve modern örgütlerde hat-kurmay arasında etkili bir işbirliğinin sağlanmasının büyük bir önem arz etmesi nedeniyle bu çatışma türü üzerinde kısaca durmak istiyoruz Bu çatışmanın kökeninde, hat ve kurmay elemanlarının birbirlerine ve örgütteki rollerine farklı bakış açılaıına sahip olmaları olgusu yatmaktadır Öıgütteki farklılaşmış diğer birimlerin üyeleri gibi hat ve kurmay üyeleri de farklı bakış açılarına, amaçlara, ilgi alanlarına ve sorunlar konusunda farklı yaklaşımlara sahiptirler.. Bu-farklılıklar, hat ve kurmay gruplar açısından bir yandan görevlerini etkili biçimde yerine getirmelerinde güçlendirici unsurlar şeklinde hizmet görürken, diğer yandan bu iki grup arasında çeşitli uyuşmazlık ve çatışmaktın ortaya çıkmasına neden olurlar. Bu alanda ortaya çıkan çatışmaları iki taraf farklı etkenlere bağlamak eğilimi göstermektedir .. Hat elemanlarına göre, komuta kurmay çatışmasının temelinde şu dört unsur yatar (Dalton, 1950, s.342-351): I.. Kurmay elemanlar sahip olmadıkları bir yetkiyi, hem de aşırı der ecede kullanma eğilimi göster ir ler 2. Kurmay elemanlar tam, doğru ve sağlıklı öneriler getirmemektedirler.. Çünkü kurmaylar, hat personelin günlük olarak karşılaştıkları ve daha çok işin yapılmasıyla doğrudan ilgili gerçeklerden habersiz bulunmaktadırlar. Bu yüzden önerileri uygulanabilme yeteneğinden yoksun bulunmaktadır. Zira, önerilerin kulağa hoş gelmesi ile bunların uygulanabilir olması farklı şeylerdir. 286 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3. Kurmay elemanlar sahip oldukları bilgi ve uzmanlık güçlerinden yararlanarak üst düzey yöneticilerin desteğini sağlamakta ve bu desteği çoğu kez alt düzey yöneticiler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma yoluna gitmektedirler Bu elemanlar, ayrıca, örgütte sağlanan olumlu sonuçlan kendilerine mal etmeye çalışırken, olumsuz sonuçlardan hat elemanları sorumlu tutmaya çalışırlar . 4„ Belirli bazı alanlarda uzmanlaşmaları sonucu, kurmay elemanlar oldukça dar baktş açılarına sahiptirler Bu yüzden önerdikleri hususlarla örgütün gerçek gereksinmeleri ve amaçlan arasında ilişki kurmada başarısızlığa uğrarlar, Çatışmaların nedenleri kurmaylar algılanmaktadır Şöyle ki (Dalton, 1950, s 342-351): tarafından farklı şekilde ■ Hat elemanlar, kurmay elemanları çekemedikleri için onlardan tam anlamıyla yararlanamamaktadırlar, Sahip oldukları otoriteyi kurmaylarla paylaşma veya kısmen de olsa onlara kaptırma endişesi, hat elemanları kurmay hizmetlerden yeterince yararlanmaktan alıkoymaktadır ■ Hat elemanlar, konum ve statülerini tehlikeye sokar endişesiyle, kurmayların yeni fikirlerine karşı çıkarlar Oysa, böyle bir endişesi bulunmayan kurmay elemanlar örgütün sürekliliği ve gelişmesi için gerekli dinamizm ve yaratrcılığr savunur ve uygulatmaya çalışırlar. ■ Hat elemanlar kurmaylara çok az yetki verirler Kurmay elemanlar, kendi uzmanhk alanlarına giren konulardaki sorunlara daima hatlar mkinden daha iyi ve etkili çözüm yollarına sahip olduklarına inanırlar, Bu yüzden bu konulardaki önerileri hat elemanları tarafından desteklenip uygulanmadığı zaman büyük bir kızgınlık duyarlar, 1.5. Örgütsel Çatışmanın Kaynakları Örgütsel çatışmanın kaynaklarını ayrı ayrı ele almadan önce, Tablo 14 3’ deki türden genel bir bilgilendirme yaprlmasmın yararlı olacağını düşünmekteyiz 287 M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Tablo -14.3: Çatışma Kaynakları IfTEMELİ Rol Çatışması ANLAM ÖRNEK Rol beklentisi ve/veya performans standartları ve davranış değişiklikleri. Satış performansını değerlendirme yöntemini değiştirme, Yetkide Değişiklik Bir kişinin otoritesini arttırmak ya da azaltmak Şİatüde Değişiklik Bir kişinin statüsünü arttırmak ya da azaltmak. Amaçlarda Değişiklik Amaçlar yeniden tanımlanır veya farklı bir Öncelik kazanır Örgütsel; Çatışma İki veya daha fazla kişi aynı göreve atanır, Kaynak Rekaböii Kültür Çatışması Örgüt içindeki iki veya daha fazla kişi ya da grup kıt kaynaklar için r ekabet eder. Farklı değerler, normlar ve davranış şekilleri nedeniyle örgüt içi gruplar ın ya da kişilerin çatışması. Bir yöneticinin onay almadan Yapabileceği alımlan 5000$’dan 1000$’a indirmek. İş unvanını genel müdürden ofis müdürüne değiştirmek. Bir üniversitede araştırma vurgusundan öğretim vurgusuna ilerlemek. Hem temizleyicilere hem gar sonlara masaları temizleme görevi verilir. Bir üniversitedeki farklı akademik birimlerin maaşlaı için rekabet etmesi. Japonların sahip olduğu bir tesiste Tapon yöneticiler le çatışan Amerikan işçileri, Örgütsel çatışmanın kaynaklan bağlamında, kapsamlı olarak ele alınacak olan çatışma kaynakları, büyük çapta “gruplar atasındaki çatışmalarda ilgili olacaktır, Bununla beraber, bu kaynaklar kısmen bireyler arası ve kısmen bireylerle gruplar arasındaki çatışmalara da uygulanabilir Örgütsel çatışmalar sayısız denecek kadar çok sayıdaki faktörden kaynaklanmakla bitlikte, biz burada sadece en yaygın çatışma kaynağı oluşturan birkaç temel faktör üzerinde durmakla yetineceğiz Bu faktörlerin başında; kıt kaynakların paylaşılması, örgüt birimleri arasındaki amaç farklılıkları, işler arası karşılıklı bağlılık, farklı örgüt birimlerindeki üyeler arası değer ve algılama farklılıkları vb hususlar gelmektedir (Luthans, 1992, s 391). 288 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1.5.1. Kıt Kaynakların Örgüt Birimleri Arasında Paylaşılması Örgütü meydana getiren çeşitli birimler, kıt kaynak niteliğindeki işgücü, paıa, malzeme, teçhizat ve benzeri faktörlere sınırsız miktarda sahip olmuş olsalardı bunların paylaşılması diye bir sorun olmazdı Oysa, ekonomi dünyasında bu yaşamsal kaynakların tatmine yöneldikleri insan gereksinmelerine oranla kıt olmaları ve örgüt birimleri arasında paylaşılmaları gereği potansiyel çatışmanın kaynağını oluşturur. Çünkü, paylaşımda birimlerden biri veya birkaçı kaçınılmaz olarak istediklerinden veya ihtiyaç duyduklarından daha az kaynak almakla yetinmek durumunda kalacak ve bu da uyuşmazlığa neden olabilecektir Sonuçta, kendisine verilen paydan hoşnut olmayan birimler diğer birimlerle işbirliğine girişmekten kaçınacak ve hatta kaynak dağılımını lehlerine çevirmek için onlarla açık çatışmaya bile girmekten kaçınmayacaklardır, Örgütsel kaynakların üretkenlik temeline göre tahsisi mümkün olsa bile, bu kez de her grubun, kendi departmanlarının örgütsel verimlilikteki nispi önemi üzerinde münakaşaya girme ve uyuşmazlığa düşmeleri her zaman olasıdır 1.5.2. Özel Amaçlar Üzerinde Departmanlar Arası Çatışmalar Örgütsel birimler farklılaşma ve uzmanlaşmaya yönelirken kendilerine özgü amaçlar, görevler ve sorunlar geliştirirler Söz konusu birimler örgütün genel amaçları üzerinde aralarında anlaşmaya varsalar bile, yukarıda belirttiğimiz farklılaşmalar onları çıkar veya önceliklerle ilgili çatışmalara sürükleyebilir.. Örneğin, satış departmanı daha çok müşteri çekmek için satış fiyatlarının düşük belirlenmesini isterken, üretim departmanı ise, üretim maliyetini karşılamak ve bir miktar da kar sağlamak için fiyatların yüksek düzeyde belirlenmesini örgüt yönetiminden beklemektedir, Benzer şekilde, satın alma departmanr birim maliyeti düşürmek için büyük miktarlarda sipariş vermek istemesine karşılık, finansman departmanı düşük stoklarla yetinilip buradan sağlanacak kaynak tasarrufunun yatırıma tahsis edilmesinden yana tavır koymaktadır Her departmandaki üyelerin farklı amaçlat ve bakış açılan geliştirmeleri nedeniyle, çoğu kez eylem programlan üzerinde anlaşmaya varmaları mümkün olmamaktadır M. Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 289 1.5.3. İşler Arası Karşılıklı Bağlılık Örgütün iki veya daha fazla birimi kendilerine ait görevleri tamamlamak için birbirlerine bağımlı oldukları zaman işler arasr karşılıklı bağımlılıktan söz edilebilir, Bu gibi durumlarda, işler arası karşılıklı bağımlılığın yönetilme şekline bağlı olarak çatışma için düşük ya da oldukça yüksek bir potansiyel ortaya çıkabilir Bazen iş gereği karşılıklı bağımlılık halinde bulunan gruplara yapmaları için çok fazla iş veya görev verildiği zaman çatışma doğabilir,. Bu takdirde çeşitli grup üyeleri arasında gerilim yükselecek ve her biri diğerim sorumluluktan kaçmakla itham etme yoluna gidebilecektir, İşler arası karşılıklı bağımlılığın söz konusu olduğu durumlarda, gruplara verilen iş veya görevlerde denklik olmasına karşılık, ödüller farklılık arz ediyorsa çatışma yine olacaktır Sonuç olarak, birbirine bağlı işlerde, taraflardan biri işe başlamak için diğerinin işi bitirmesini beklemek durumunda kalıyorsa ve o taraf işini zamanında bitirmiyorsa çatışma için potansiyel en yüksek düzeye çıkacaktır,, 1.5.4,. Değer ve Algılayışlardaki Farklılıklaı Örgütte kişi veya grupların belirli olay ve gelişmeleri farklı şekillerde değerlendirmeleri veya algılamaları da çatışmalara neden olabilmektedir. Algılama ile davranış arasındaki yakın ilişki bilinmektedir, Çeşitli kaynaklardan doğan algı farklılıkları kişi veya gruplan birbitieriyle zıt durumlara düşürebilecektir Bu çeşitli kaynaklar arasında amaç, değer, veri ve bilgi farklılıkları sayılabilir.. 1.5, 5 Ör gütsel Çatışmanın Diğer Kaynaklar ı Örgütsel çatışma için potansiyel kaynak oluşturan yukarıdaki faktörlere ek olarak örgüt bireylerinin farklı tutum ve tavırları, örgütsel belirsizlikler ve haberleşme sorunları, yönetim alanı ile ilgili belirsizlikler, yöneticilik tarzları arasındaki farklılıklar, işçi-işveren ilişkilerindeki kutuplaşmalar, çıkar fârlılıkları, değişen koşulların neden olduğu bazı belirsizlikler ve benzeri hususlar da çatışma kaynaklan arasında yer alır . 1.6. Örgütsel Çatışmanın Yönetim Yolları Bu kısımda, “çatışmanın teşvik edilmesi, azaltılması ve çözüme kavuşturulması yöntemleri” olmak üzere çatışma yönetiminin üç boyutu ele alınmıştır (Şimşek, 1997, s 316-318; Boulding, 1964, s 146-150; Bartol and Martin, 1994, s 491) 290 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1,6.1. Çatışmanın Teşvik Yöntemleri Bu yöntemler, düşük çatışma düzeyi ile birlikte iş başaranının ve yaratıcılığın tatminkar olmaktan uzak bulunduğu örgütler veya bunların çeşitli birimlerinde yaratıcılık ve verimliliği iyileştirmek üzere çatışmanın bilinçli olarak teşvik edildiği durumlarla ilgilenirler, Çünkü, yapıcı ve yaratıcı çatışmanın çok düşük bulunduğu ortamlarda çalışan insanlar, daha yeni ve daha iyi iş yapma yol ve yöntemlerini geliştirmeye çabalamak yerine, mevcut durumu pasif bir şekilde kabullenmeyi tercih ederler Çevre koşullarının hızla değiştiği günümüz iş dünyasında, varlığım sürdürmek isteyen bir örgütte böyle bir durumun devam etmesi mümkün olmayacağına göre, yönetimin, işletme yapısında yaratıcılığı harekete geçirecek yapıcı bazı çatışmaları teşvik etmesi gerekir Yönetimin bu alanda alabileceği önlemler veya geliştireceği önerilerin kısaca açıklanması yararlı olacaktır, 1.6.1.1. Ör güte Dışar ıdan Taze Kan Niteliğinde Yeni Elemanlar ın Alınması Sürekli bir durgunluk içine gitmiş herhangi bir örgüt veya birimlerini tekrar harekete geçirmenin en etkili yollarından biri, yetişme tarzı, değerleri ve ¿yönetim anlayışı çağdaş olan kişileri hiyerarşik yapının hakim noktalarına getirmektir Bu kişiler örgüte yeniden çeki düzen vermek ve gerekirse rahatsızlıkları ortaya çıkaracak yapıcı bazı uyuşmazlık ve çatışmaları da teşvik etmek suretiyle yaratıcılığı ve dinamizmi hakim kılmaya çalışacaklar dır , 1, 6.1.2, Örgütte Haberleşme Alanında Yeni Düzenlemeler e Gitmek Resmi haberleşme ağı içinde yer alan bazı bireyleri veya gruplan bu ağın dışında bırakarak ve bunların yerine yeni gruplan dahil ederek örgütsel güç yeniden dağıtıma tabi tutulabilir ve bu yolla yaratıcı nitelikte çatışmalar yaratılabilir 1,6.1,3,, Örgütün Yeniden Yapılandırılması Örgütteki eski çalışma ekiplerinin ve departmanların dağıtılıp bunların yerine yeniden yeni üyeler ve sorumluluklar oluşturulması, belirsizlik ve yeniden alışma döneminin ortaya çıkmasına yol açacaktır, Bu dönem süresince ortaya çıkacak çatışmalar aynı anda grup üyelerinin daha iyi çalışma yöntemler ini geliştirmelerini de mümkün hale getirecektir . M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ-Adnan ÇELİK 291 1.6.1.4. Rekabetin Teşvik Edilmesi Örgütte çalışanlara ikramiye, teşvik primleri vererek veya onları onurlandıracak biçimde adlarının işletmenin belirli yerlerinde ilan edilmesi suretiyle yüksek düzeyde bir iş başarımınm sağlanmaya çalışılması rekabeti teşvik edecek ve hızlandıracaktır Eğer rekabet yüksek düzeyde devam ettirilebilirse bu taktirde gruplardan birinin diğerine üstün gelmeye çalışması sonuçta yapıcı ve üretken çatışmayı teşvik edecektir, 1..6„l„5„ Uygun Yöneticilerin Seçilmesi Yöneticilerin aşrrı derecede otoriter olması ve üyelerden hiç birinin karşıt görüş ortaya koymasına izin vermemeleri nedeniyle bazı çalışma grupları yüksek derecede pasif davranışlar gösterebilir Bazı gruplar da yöneticilerinin gevşek davranması nedeniyle taşkın eylemlere girişebilirler, Gruplar için en uygun yöneticilerin bulunup seçilmesi örgütte bulunmayan faydalı çatışmaları teşvik edebilir, 1.6.2.. Çatışmanın Azaltılması Yöntemleri Yöneticilerin büyük bir kısmı çatışmaları teşvik etmek yerine, bunların azaltılması konusuyla çok daha yakından ilgili bulunmaktadırlar Bu başlık altında biz de çatışma ile ilişkilendirilen düşmanca duygu ve davranışların azaltılması veya düşürülmesi yöntemlerini kısaca tartışmak istiyoruz , Hatırlanacağı gibi, uluslararası rekabet ve çatışmadan söz ederken, Muzaffer Şerif ve arkadaşlarının bir izci kampında çocukları gruplara ayırmak ve bunların arasında rekabet ve çatışmayı teşvik etmek suretiyle ortaya çıkan sonuçları gözlediklerini ifade etmiştik. Şerif ve arkadaşlarının, rekabet ve çatışmanın gruplar arası ilişkiler açısından ortaya çıkardığı yıkıcı etkilerin azaltılması amacıyla önerdikleri ve daha sonra yönetim literatüründe “çatışmanın azaltılması yöntemi” haline gelen söz konusu öneriler birkaç nokta etrafında şöyle sıralanabilir ■ Gruplar arası haberleşmenin kesintisiz, doğru ve yoğun biçimde işlemesinin sağlanması. ■ Gruplar arası ilişkilerde kazanma ve kaybetme duygusunun gelişip yerleşmesinin önüne geçilmesi ■ Gruplara örgüt dışında ortak bir hedef göstererek yıkıcı çabaları buraya yöneltmelerinin ve rekabetin olumlu sonuçlarını örgütte yoğunlaştırmalarının sağlanması ■ Gruplar için ortak ve yepyeni bir amacın ortaya konulması, 292 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ 1.6.3, Çatışmanın Çözüm Yöntemleri Örgütlerde ortaya çıkan çatışmalar, uzun süre çözümsüz bırakmak mümkün değildir. Ama, çatışmaların mutlak çözümlenmesinden çok daha önemli olan bunların çözümlenmesinde izlenen yol ve yöntemlerin tarafları ne ölçüde tatmin ettiğidir Örgütlerdeki çatışmalaıı çözmenin belli başlı üç yöntemi vardır, Bunlar; “hakimiyet ve baskı, uzlaşma ve birleştirici sorun çözme yöntemleri” şeklinde ifâde edilebilir, Bu yöntemler, soruna yapıcı ve etkili bir çözüm getirme açısından önemli farklılıklar gösterirler, Ayrıca, bu yöntemler tarafların gelecekte de çatışma ile uğraşmaya devam edip etmeyeceklerini belirlemeleri yönünden de farklı Irklar arz ederler, 1.6,3.1„ Hakimiyet ve Baskı (Dominance and Suppr ession) Yöntemi Hakimiyet ve baskr yönteminin genellikle ortak iki yönü bulunmaktadır, Bunlardan ilki, söz konusu yöntemin çatrşmayı çözmekten çok güç kullanımı yolu ile onu bastırması veya yer altına itmesidir, İkinci olarak, bu yöntem, taraflar arasında kazanma ve kaybetme durumu yaratarak kaybeden tarafın hayal kırıklığına ve düşmanca tavırlar içine girmesine neden olur, Yöntemin özünü oluşturan baskı ve hakimiyet aşağıdaki şekillerde ortaya çıkabilmektedir: -Güç Kullanma veya Zorlama: Bu yolla, yönetici güç ve otoritesini kullanarak çatışmaları çözüme kavuşturmaya çalışır Yöneticinin önerdiği veya empoze ettiği çözüm yolu taraflardan birini tatmin ederken diğerini tatminsizlik içine itebilir , -Yumuşatma: Çatrşmanın bastırılmasında daha diplomatik bir yoldur Burada, yöneticinin kendi çözümünü taraflara empoze etmeye çalrşmak yerine çatışmadan vazgeçmeleri için taraflardan her birini iknaya çalışması söz konusudur . Çatışmanın konusu hakkında yöneticinin taraflardan daha fâzla bilgi sahibi olması ve akılcı önerilerde bulunabilmesi halinde bu yöntem etkili olabilir, M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 293 -Kaçınma: Çatışmanın çözümünü yöneticinin aktif rol almaktan kaçınması ve bu tutumu nedeniyle bütün tarafları tatminsizlik içinde bırakmasıdır, Başka bir deyimle, kaçınma yönteminde, yönetici açık olarak taraf tutmamakta ve doğrudan çatışmaya müdahale etmek istememektedir, Bunun sonucu olarak, çatışmanın çözümü ile ilgili kararlar gecikir ve taraflar sürekli bir tatminsizlik içinde kalırlar -Çoğunluk Oyu Kuralı: Grup çatışmasını çoğunluğun oyu kuralı ile çözümlemeye çalışmak, üyelerin izlenen yöntemin adil olduğuna inanmaları durumunda etkili sonuçlar verebilir Ancak, taraflardan biri diğer gruptaki üyelerin oyların serbestçe kullanmalarını engellemek suretiyle çoğunluğu sağlama yoluna giderse, bu takdirde ulaşrlan çözüm demokratik olmaktan çıkıp baskı ve hakimiyet kurma durumuna dönüşmüş olur , 1.6.3.2, Uzlaşma (Compromise) Yöntemi Bu yöntemde, yöneticiler1 iki veya daha fazla grup arasında varolan çatışmayı taraflar arasında ortak bir zemin bulmak suretiyle çözmeye çalışırlar, Baskı yönteminin tersine, bu yöntemin avantajı, uzlaşmaya varan tarafların birbirleri hakkında çok daha az gizli kalmış düşmanca duygulara sahip olmalarıdır. Bununla beraber, örgütsel bakış açısından uzlaşma yöntemi zayıf bir sorun çözme yöntemidir.. Çünkü, bu çözüm yolu, her zaman, örgütün amaçlarını en iyi şekilde gerçekleştirmesine hizmet etmemektedir, Bunun yerine, taraflarca ulaşılan çözüm, iki kesimin birlikte yaşamalarına olanak verecek kadar çatışmanın bulunduğu bir ortalama çözümdür Bu yöntemde kullanılan belli başlı yollar arasında, kesin bir çözüme ulaşıncaya kadar çatışan tarafların birbirlerinden ayrı tutulmaları, taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek üzere üçüncü biı kişinin veya grubun arabulucu olarak çalıştırılması (tahkim), kurallara sığınma ve nihayet çatışmaya son vermesi için taraflardan birinin diğerine bir bedel vermesi sayılabilir, Ancak, bu saydığımız yolların hiç biri ne tam olarak tarafları tatmin etmekte ne de yaratıcı çözümler getirebilmektedir , 1.6.3.3, Birleştirici Sorun Çözme Yöntemi Bu yöntemde, taraflarca tamamıyla kabul edilen bir çözüm yolu araştırılır ve böylece taraflardan hiç biri herhangi bir fedakarlığa katlanmış olmaz Bütünleşme, hükmetmenin tuzağından ve uzlaşmanın sık sık oluşan statik durumundan kurtulmak için yollar arar Her iki tarafın da, “senin dediğin değil, benim dediğim olacak” şeklindeki iddiaları yerine, taraflarca tamamen tatminkar bulunan bir yol aranır 294 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bütünleştirici çözüm yönteminin üç çeşit uygulama şekline rastlanmaktadır Bunlar;” fikir birliğine varma veya mutabakat, yüz yüze görüşme ve yüksek kademe amaçlarr belirleme” şeklinde ifade edilebilir, Mutabakatta, çatışma halindeki taraflar sorunlarrna en iyi çözüm yolunu bulmak için bir araya gelirler Grup mutabakatı, kuşkusuz, bireysel mutabakattan çok daha etkili ve kalıcı çözümler sağlayabilir Yüz yüze gelme ve karşılıklı konuşma yönteminde, çatışma halindeki taraflar görüşlerini birbirlerine doğrudan iletirler Bu çözüm yönteminde çatışmanın nedenleri karşılıklı olarak tartışılır, araştirılrr ve ortaya çıkan sonuçlar ışığında çatışmaya çözüm yollan Önerilir, Çatışan taraflann yepyeni, ortak ve bireysel amaçlarından daha yüksek amaçlar çevresinde bütünleşmeleri suretiyle aralarındaki çatışmanın çözüme kavuşturulmaya çalışılması anlaşmazlıkların giderilmesinde genellikle en etkili yol olarak karşımıza çıkmaktadır, özellikle bunalım dönemlerinde geçerli olan bu çözüm yöntemleri bunalım atlatıldıktan sonra etkisini yitirebilir 2. ÖRGÜTSEL YARATICILIĞIN YÖNETİMİ Günümüzde, yaratıcılık örgütsel yaşamın önemli bit parçası haline gelmiştir Fonksiyonel çatışma gibi, yaratıcılık da işlerin yapımında daha yeni ve etkili yol ve yöntemlerin geliştirilmesinde örgüte yardımcı olmakta ve onu yeterli hale getirmektedir Ekonomik ve teknik alanda rekabetin keskinleştiği, kaynak kıtlığının önemli boyutlara ulaştığı, nitelikli işgücü ve teçhizat maliyetlerinin sürekli olarak arttığı günümüz iş dünyasında daha verimli ve etkin iş yöntemlerine yol açan her yaratıcı eylem, örgütün varlığını sürdürme ve başarılı olma şansını yükseltmede etkili bir rol oynar Yaratıcılık, ayrıca, örgütün kendini sürekli olarak yenileme ve değişim yapma yeteneğini de yükseltir, Böyle bir yetenek ise, yeni tekniklerin, mamullerin ve üretim yöntemlerinin hızla demode olduğu günümüz iş dünyasında son derece önemli bir unsur haline gelmiştir Yaratıcılık, en iyi şekilde dinamik ve özgür bir atmosferde gelişip yaygınlık kazanabilir Yaratıcılığı teşvik ve yönetmek için yöneticilerin yaratıcılık sürecinin nasıl işlediğine ilişkin doğru bilgiye sahip olmalarr, yaratıcı personeli nasıl seçeceklerini ve nihayet içinde yaratıcılığın beslenip gelişebileceği bir ortamın nasıl oluşturabileceğini bilmeleri kesin bir zorunluluk haline gelmiştir (Şimşek, 1997, s 319-324; Guilförd, 1962, s 151-168) M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 295 2.1. Yaratıcılık ve Yenilik Bazı yönetim düşünürleri yaratrcrlık ile yenilik arasında bir ayıtım yapılması gerektiğini savunurlar. Bu kişiler, yaratıcılığı yeni bir düşünce veya fikir üretme, yeniliği ise, üretilen bu fikrin yeni bir mamul, hizmet veya üretim yöntemi haline dönüştürülmesi şeklinde ifade ederler, Lawrence B„ Mohr ’un deyimiyle, yaratıcılık yeni bir şey ortaya koyma veya meydana getirmeyi, yenilik ise, meydana getirilen bu yeni şeyi uygulama alanına koymayı ifâde eder, Yaratıcılık ve yenilik arasında yapılan bu türden bir ayırım örgütsel yaşamda önemli bir işlev görebilir. Çünkü, yeni fikirler üretmek için gereksinme duyulan yetenekler ile bu fikirleri ticari amaçlarla uygulamaya aktarmak için gerek duyulan yetenekler arasında fark vardır Kendi üyelerinin fikirlerinden tam olarak yararlanabilmesi için bir örgütün hem yaratrcr ve hem de yenilikçi personele gereksinmesi vardır Bunun yanında yaratıcı fikirler yenilik şeklinde uygulamaya aktarılmadıkları sürece örgütsel etkinliğe herhangi bir katkıda bulunamazlar, Buna dayanarak örgütlerdeki yaratıcılık sürecinin hem yaratmayı ve hem de yenilik yapmayı içermesi gerektiği sonucuna kolaylıkla varılacağı görülür Yani, örgütsel yaratıcılıktan söz edebilmek için, yeni bir fikir gerçekten yaratılmış olmalı, fakat bu fikrin uygulamada pragmatik bir sonuç verebilmesi için aynı zamanda örgütsel düzeyde uygulanabilme yeteneğine sahip olması gerekir, 2.2. Bireysel Yar atıcılık Yaratıcılık yönünden bireyler önemli yetenek farklılıklarına sahiptirler Yüksek yaratıcr güç ve yeteneğe sahip olan bireyler, genellikle tersi durumundaki kişilere oranla çok daha orijinal düşünce ve görüşler ortaya koyarlar Yaratıcı insanları tersi dürümdakiler den aynan bir diğer önemli fârk da, birincilerin çok daha özgür düşünebilme ve esnek davranabilmeleridir Bu kişiler, genellikle, yaratıcı fikirlerin üretiminden kaynaklanan karmaşıklığı, yaratıcı hiçbir düşünce veya fikrin üretilmediği basit ve kar at İt durumlara yeğlemekte ve daha az yaratıcı bireylere oranla çok daha bağımsız olma eğilimi sergilemektedirler Yaratıcr bireyler, çoğu kez otoriteyi de tartışma konusu yapmakta ve kendilerine anlamlı gelmeyen kural ve düzenlemelere uymama yönünde bir davranış içine girmektedirler 296 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ İşletmeler sürekli olarak dışarıdan yaratıcı personel bulmaya çalışmak yerine, kendi üyelerinin sahip olduklarr yaratıcı potansiyeli kullanmalarına yardımcı olma yönünden çabalarım yoğunlaştırdıkları takdirde daha başarılı olurlar Bununla beraber, günümüzde de çok yüksek düzeyde yaratıcılığı gerektiren ve oldukça spesifik sayrlan reklam, araştırma ve geliştirme gibi alanlarda dışarıdan yaratıcı personel seçmeye çalışmak hala yararlı görülmektedir.. Fakat, bir bütün olarak örgütün yaratma ve yenilik yapma kapasitesini geliştirmek ve iyileştirmek için yeni personel bulmaya çalışmak yerine mevcut personelin yaratıcı ve yenilikçi davranış ve yeteneklerini yükseltecek biçimde yönetmek çok daha akılcı ve pratik bir politikadır, 2.3. Örgütsel Yar atıcılık ve Yenilik Bireyler yeteneklerini yaratıcı ve yenilikçi davranışlara dönüştürmede nasıl önemli farklrlıklar gösteriyorlarsa, örgütler de üyelerinin sahip oldukları yetenekleri yeni mamul, süreç ve hizmetlere dönüştürme yönünden aynı şekilde anlamlı farklılıklar gösterirler, Yaratıcı ve yenilikçi yeteneklerini en etkili biçimde kullanmalarım sağlamak için, yöneticiler, örgütlerindeki yaratıcı sürecin farkına varma ve bunu teşvik etmede gerekli adımları atmak durumundadırlar , Örgütlerdeki yaratıcı süreç birbirini mantıki biçimde izleyen üç kademeden meydana gelir, Bunlar; “fikir üretme, sorun çözme ve uygulamaya koyma” şeklinde özetlenebilir 2.3.1. Yeni Fikirler Üretme örgütlerde yeni fikirlerin üretilmesi birinci planda ve büyük ölçüde örgütle çevresi arasında karşılıklı insan ve bilgi alış-verişine bağlı bulunmaktadır, örneğin, teknolojik yemliklerin büyük çoğunluğu, örgütlerin M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 297 piyasa koşullarındaki değişme ve gelişmelere tepkisi şeklinde ortaya çıkarlar Eğer, örgüt yöneticileri yeni bir mala duyulan potansiyel talebin farkında olmaz ve mevcut mallarla tüketicilerin artık uzun boylu tatmin bulamadıkları konusunda bilgi sahibi olmazlarsa, bu takdirde yenilik yaratma konusunda büyük bir olasrlıkla diğer yöneticilerden pek farklı bir davranış içinde bulunmayacaklardır Bu nedenle, drş çevre ile sürekli temas halinde bulunma ve burada meydana gelen gelişmeleri yalandan izleyip gereğini yerine getirme günümüz iş Ör gütleri açısından yaşamsal bir konu haline gelmiştir. Örgütün dışındaki çeşitli danışman ve uzman birey ve firmalar, yeni mamuller, süreçler veya kendi alanlarına giren ve örgütü ilgilendiren diğer gelişmelerden zamanrnda haberdar olmaları nedeniyle, yaratıcılık ve yenilik arayışları içindeki yöneticiler için çok önemli başvuru kaynaklan oluştururlar İşletmenin kendi araştırma ve geliştirme departmanındaki personel ile yine örgüte alınan yeni ve dinamik üyeler de yaratıcı fikirlerin önemli birer kaynağını meydana getirirler.. 2,3.2, Sorun Çözme Fikir üretmenin tersine, sorun çözmeye yardımcı olan bilgiler genellikle örgüt içinde geliştirirler.. Örgüt personeli, etkili bir motivasyon politikası ile sorun çözme alanında önemli bilgiler üretebilir ve işletmenin hizmetine sunabilir. İşletme, sorun çözmede gereksinme duyacağı yenilikçi fikirleri gerektiğinde örgüt dışından da sağlama yoluna gidebilir, Ama, aslolan önce örgütün kendi personelinden yararlanmaya çalışmasıdır. Yönetim, sorun çözmek için gerekli bilgileri Örgüt içinden sağlamaya karar verdiği takdirde, uygun bir' ortam yaratmak durumundadır Bu amaçla, örgüt yapısında esnekliği sağlayıcı bir yetki devrine gitmek ve fikirlerin özgürce akışına olanak verecek çok yönlü bir haber leşme sistemi kurup işletmek zorunludur 2,3,3, Yeniliklerin Uygulamaya Aktarılması Örgütlerdeki yaratıcr ve yenilikçi süreç aşamasının uygulanması bir çözüm veya buluşla sonuçlanan aşamaların ticari amaçla üretim alanına aktarılmasını kapsar. îmal edilecek mallar için bu aşamalar, mühendisliği, mamul dizaynını, imalatı, deneme niteliğindeki pazarlamayı ve nihayet mamul geliştirilmesini kapsar.. bölümler Yeniliğin arasında başarılı yüksek olabilmesi için, örgütü meydana getiren düzeyde bir bütünleşmenin sağlanmasına bütün gerek 298 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ vardır Yani, bit mamulün mühendislik yönünden sorumlu teknik uzmanlar, yeniliğin maliyetini pratik ve akılcı sınırlar içinde tutmakla yükümlü yönetsel ve mali uzmanlarla işbirliği ve uyum içinde çalışmak zorundadırlar Bunun gibi, yeni mamulün niteliklerini en ince noktasına kadar ortaya koymakla sorumlu üretim yöneticisi, mamulün pazar lanmasmdan, reklamından ve geliştirilmesinden sorumlu pazarlama müdürü ile yakın işbirliği içinde bulunmak durumundadrr, İşletme açrsmdan yaşamsal nitelik arz eden bir yeniliğin zamanında belirlenen bütçe sınrrları içinde ve canlı bir piyasa için pratik sonuçlar verebilecek şekilde uygulamaya konulması, yukarıda saydığımız bütün gruplar arasında uygun bir işbirliğinin kurulmasını gerektirir Rijit yapılı Örgütler, sözünü ettiğimiz grupların faaliyetlerini uyumlaştırmada zaman zaman çok büyük güçlüklerle karşrlaşabilirler Bu gibi durumlarda ise, söz konusu örgütlerin etkili yenileşme çabalan önemli sınırlamalara maruz kalabilir, Bu nedenle, pek çok yönetim düşünürüne göre, yenilik için en iyi ve etkili yapı matriks Örgüt yapısıdır , 2.4, Örgütsel Yaratıcılık İçin Uygun Bir İklimin Oluşturulması Daha önce de belirttiğimiz gibi, yaratıcılık, en iyi olarak yeni fikirlerin ortaya konulmasını ve yeni üretim yöntemlerinin geliştirilmesini teşvik eden hoşgörülü bir örgütsel iklimde beslenip gelişebilir, Böyle bir iklim ise, pek az yöneticinin kabul edebileceği veya hoşgörü gösterebileceği bir iş ortamı niteliğini gösterir, Çünkü, işletme yöneticilerinin büyük bir kısmı, yeniliğin ayrılmaz bir parçası ve hatta kaynağını oluşturan sürekli değişim sürecinden büyük rahatsızlık duyarlar Ayrıca, bu kişiler, örgütte disiplin ve maliyet denetiminin olumsuz biçimde etkileneceği endişesiyle özgür bir iş ortamının yaratılmasına yönelik çabalan endişe ile karşılayabilirler, Yöneticilerin endişe duydukları sakıncaların oluşumuna meydan vermeyecek, fakat aynı zamanda yeni fikirlerin de ortaya çıkmasına olanak sağlayacak bir örgüt ikliminin yaratılmasında ve teşvik edilmesinde ne gibi önlemler alınabileceği sorusu, burada büyük önem kazanmaktadır, Bu soruya öneri niteliğinde verilebilecek cevaplar izleyen hususları kapsar nitelikte olmalıdır (Şimşek, 1997, s. 322-324; Zander, 1950, s 9-11) M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ. Adnan ÇELİK 299 2.4.1. Değişime Direnmenin Üstesinden Gelme Örgüt üyelerinin değişimi kabullenip benimsemeleri ve gerektiği zaman teşvik edilebilmeleri için, değişimin hem kendilerine hem de örgüte yarar sağlayacağına inanmaları gerekir.. Bu inanç, bireylerin kendilerini ilgilendiren ve gelecekte onları etkilemesi beklenen kararların alınması ve uygulanmasında söz sahibi olmalarına fırsat ve olanak sağlandığı oranda yüksek düzeyde gerçekleşecektir, Bu ise, değişime direnmenin önüne geçmenin en etkili yollarından birini oluşturur, 2,4.2 Yeni Fikirlerin Teşvik Edilmesi En üstten en alt düzey kadar, bütün yöneticilerin örgütte girişilecek yenilikçi değişmeleri olumlu bulduklarını ve desteklediklerini açıklıkla belirtmeleri gerekil, Astlarını çok sıkı biçimde denetleyen yönetici ve nezaretçiler, astlarına yeni fikir ve düşüncelerini açıklıkla ortaya koyma ve uygulamaya aktarmaya çalışmalarından çok, emirlere gözü kapalı uymalarını örgütler ve onları bu yönde teşvik ederler, Oysa bir örgütte yaratıcılık ve yeniliğin teşviki, yöneticilerin astlardan gelebilecek görüş ve önerileri dinleme ve bunlardan samimi olarak yararlanmaya çalışmalarım gerektirir Ayrıca, yöneticilerin, astlardan gelen yeni görüş ve düşünceleri üst yönetim kademelerine götürmeye istekli olmaları da büyük Önem taşır, 2. 4, 3, Daha Çok Etkileşime İzin Ver me Örgüt üyelerinin gerek kendi gruplarındaki gerekse diğer gruplardaki kişilerle karşılıklı ilişkilere girmelerine fırsat verildiği zaman örgütte hoşgörülü ve yaratıcı bir iklimin oluşması hızlandırılmış olur, Üyeler arasındaki böyle bir etkileşim, karşılıklı olarak yararlı bilgi alış-verişini, düşüncelerin serbestçe akışını ve sorunlar üzerinde yeni bakış açılarının ortaya konmasını teşvik edecektir, 2.4,4,, Başarısızlığı Hoşgörü İle Karşılama İş yaşamında, pek çok yeni fikir ve düşünce, pratik ya da yararlı olmayan durumlar şeklinde sonuçlanabilir İleriyi gören gerçekçi yönetici, yeni fikirlerin denenmesine harcanacak zaman ve kaynakların her zaman pratik ve olumlu sonuçlar vermeyeceklerini önceden kabul eden ve hesaba katan yöneticidir 300 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2. 4, 5. Yol ve Hedeflerin Açıklıkla Belir lenmesi Kendilerine açıkça verilmiş hedefler ile bu hedeflere nasrl varacaklarını bilen örgüt üyeleri, ancak amaç yönünden çalışmaya teşvik edilebilir.. Yaratıcılığın bir gayesi ve yönü olmalıdır. Varılacak hedefler ile bu hedeflere varmak için izlenecek yol ve yöntemlerin önceden ve açık-seçik biçimde ortaya konması, yöneticilere, yenilik fâaliyetlerine yatırılacak kaynakları da etkili biçimde denetleme olanağr verecektir 2,4.6, Başarının Takdiri ve Tanınma Yaratıcı bireyler, ilgi duydukları alanlarda çalışma fırsat ve olanağım buldukları zaman içten gelen bir istekle çalışırlar.. Fakat, diğer bütün bireyler gibi bunlar da, başarıyla yerine getirdikleri görevler için ödüllendirilmekten büyük hoşnutluk duyarlar, Başarılarının takdiri yanında, bu kişilerin ikramiye, maaş artrşı ve bu gibi maddi ödüllerle de ödüllendirilmeleri, yönetimin, örgütte yaratıcı davranışlara büyük değer verdiğini ve bu yöndeki çabalan desteklediğini göstermesi açısından büyük önem taşır , M, Şer il ŞİMŞEK - I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 301 EKLER: OKUMA PARÇALARI (Stoner ve Edward, 1989, s. 425-455; Bateman ve Zeithaml, 1993, s. 440; Organizing For Stability and Change: Managinig Organizational Conflict and Creativity, s,390-421) EK-1: COORS ŞİRKETİNDE ÇATIŞMA VE UZLAŞMA 1970 ortalarında, Golden, Colorado’da bulunan Coots Bira İşletmesi, hızla büyüyen bir işe girişmişti, “Sarp dağların ilkbahar suyu” ile yapılmış Coors birasının, Batr Amerika’da özellikle kolej öğrencileri arasında gittikçe artan bir popülaritesi vardı. Şirketin 1977 fâaliyet yılı karı 67 milyon doları aşarken, Kaliforniya’daki pazar payr yaklaşrk %40’a ulaşmıştr, Bu başarılara rağmen, Nisan 1977’de sendika ile yapılan toplu iş görüşmelerinde anlaşmaya varılamaymca, sendika yönetimi grev kararı aldı ve uyguladı. Grev sırasında, ürünlere boykot çağrıları başta olmak üzere bir çok olumsuz gelişme yaşandı ve ALF-CIO’ya başvurular yapıldı Coors yönetimi ile sendika arasındaki savaş gittikçe şiddetlendi ve bu olay, Birleşik Devletlerde Yönetim-Sendika Çatışmasını sembolleştirdi Sendika temsilcileri Coors üst yönetimini, işgören çıkarlarını yok saymak, sendikal hareketi baltalamaya çalışmak ve azınlığa karşı ayırımcılık yapmakla suçluyorlardı İşletme yönetim kurulu ve hakemlik için devreye girenler, sendikal ilişkiler ve yeni yapılanmada tarafsız kalmayı tercih edince, Bili Coors yönetim adına, “Eğer tarafsız kalırsanız, her şeyi satarsınız” diyerek, işletmenin tavrım ortaya koymuştu, Coors sendika yönetiminin tehditlerine karşı çok çetin bir savaş vermiş ve sonunda süre gelen bu boykot hem sendikayı hem de şirketi yıpratmıştı.. İşletme yönetimi 1978 yılında sendikayı yatıştırmayı başardı ve grevdeki işgör enler in çoğunun işlerine dönmesini sağladı, Ne var ki, öteden beri devam eden boykot sonucu işletmenin bira satımı ve gelirleri önemli ölçülerde düşmüştü (1978 yılı fâaliyet kar’ı 44,7 milyon dolara düşerken, Kaliforniya Pazar payı yaklaşık %14’lere gerilemişti), 1986’nin ilk aylarında, işletme yöneticileri ve AFL-CIO temsilcileri arasında boykota son verme görüşmeleri başladı Sonunda 1987 Ağustosunda, işletme sendika karşıtlığını terk ederken, sendika yönetimi de boykotu sona erdirmeyi kabul etti., 302 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ Her iki tarafta antlaşma hükümlerini hızlıca yürürlüğe koymuştu, Bu olayda aktif bir rol oynayıp, pratik çözümler üreten yönetici Peter Coors, yönetimin yeni bir neslini temsil etmişti Kimi görüşlere göre, Coors ve AFLCIO arasında yapılan antlaşma, hem sermaye ve hem de işgücü açısından zamanla değişimi ve davranış değişikliğine gitmeyi yansıtmaktaydı, Boykottan 10 yıl soma, Birleşik Devletlerde sendikal hareketlerin kısmen güç yitirdiği, sendika yönetimlerinin ise işgörenler üzerinde gittikçe etkisizleştikleri türünden yorumlar yapılmaya başlanmıştı Uluslar Arası Eğitim Derneği de, Coors’taki çatışmaya yönelik olası çözümler üretmişti Dernek başkanı Robert W,Uenin5e göre, milyonlarca dolar kaybedilmesine yol açan bu çatışma, taraflar arasındaki bir uzlaşma ile giderilmeliydi Gerçekten de bu yönde elde edilen sonuçlar, diğer işletmeler ve sendika yönetimleri arasındaki görüşmeler için de bir örnek olay olmuştu EK-2: ROBBER’S C A VE’DE GRUPLARARASI ÇATIŞMA Muzaffer ve Carolyn Sherif in gruplar arası çatışmaya yönelik yaptıkları çalışma, klasik bir özellik taşrmaktadır, Araştırmacılar, bir yaz kampına başvuran 11 ve 12 yaş grubundaki erkek çocuklarım , “Rattlers” ve “Eagles” diye iki ayrı gruba ayırmışlardır İlk hafta boyunca grup liderlerini seçerek, normal kamp aktivitelerini izlediler, İkinci haftada ise, gruplan seri bir şekilde atletizm ve kamp içi aktivitelerde yarıştırdılar, Böylece, iki grup arasındaki rekabet yoğunlaşmış ve gündeme kavga ve baskılar gelmişti Çatışmanın Gelişimi: Çocukları gözlemleyen araştırmacılar, grupların farklı konularda, çatışma durumu içinde oldukları sonucuna vardılar, Ayrıca, diğer grup ile çatışmaya giren grubun üyelerinin aralarındaki bireysel anlaşmazlıkları bir tarafa bırakıp, ekip ruhuna doğru yöneldikleri gözlemlenmiştir,, Bu durumda, grup üyelerinin yaratıcılıklarının olumlu yönde gelişip, sorunların çözümüne yönelik daha fâzla fikir üretmeleri de beklenmektedir Temel amaç düşmanr alt etmek iken, grup lideri olmanın da ayrı bir cazibesi vardrt Grup üyeleri ise, karşr grupla ilişki kurabilecek fakat, onların baskısı karşrsında yılmayacak güçlü birisinin temsilci olmasmr istemektedirler Grup içi anlayrş değişirken, üyeler, kendi gruplarının daha yetenekli olduğunu ve daha iyi performans sergilediklerine inanmaya başlarlar Aynı zamanda, rakiplerin zayıflrklan işlenmeye başlanır ve her iki taraf birbirlerini küçümsemeye başlar M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 3tt3 Sonuçta gruplar arasında olmayan düzeyde, bir farklılık oluşur. Rakip gruplar kendi pozisyonları hakkında doğru düşünme yeteneğini kaybederler Güçlü bir grup kimliğine ulaşılmasımn yanı sıra, her iki grup üyelerinde de olası bir yenilginin stresi vardır . Her geçen zaman, anlaşmazlığın halledilmesini daha da güçleştirmektedir Çatışmanın Azaltılması ve/ veya Çözümü Çalışmaları. Üçüncü hafta, “Rattlers” ve “Eagles” 1ar arasındaki rekabet kargaşa haline gelmiş, iletişim yolları tıkanmıştı Her bir grup, diğer bir grubun, kendileri hakkında iyi düşünmediğine odaklanmıştı, Araştırmacılar sinema ve yemek ortamlarında, her bir grubun, diğer grup üyelerine düşmanca tavırlar sergilediklerini gözlemlemişti Rakipler birbirlerini itip kakıyor ve birbirlerine adlarıyla hitap ediyordu, Liderlere bir birileri ile anlaşmaları önerildiğinde ise, uzlaşı ortamında liderlik tahtından inmeleri gündeme gelebilecek olan liderler, barış görüşmelerinden kaçınıyorlardı Gruplar arası işbirliğinin sağlanmasr yönünde faiklı görüşler geliştirildi Bunlardan birisi, “ortaya yeni amaçlar konarak, grup üyelerinin dikkat ve ilgilerinin bir başka yöne çekilmesi” idi. Bir diğer görüş ise, “grup üyelerinin ortak bir düşman veya tehlikeye karşı bir leştir ilmesi”ydi„ Araştırmacılar, Rattlers ve Eagles’ları birlikte çalışmaya zorlamak için kampın su kanallarını sabotaj ettiler ve kamp kamyonlarını hasara uğrattılar Hiç bir grup su yollarını tek başına tamir edemediği gibi, kamyonları da kendi başlarına tamir edemediler, Bu amaçlar doğrultusunda gruplar çözüldü ve üyeler bir birlerine yardım etmek zorunda kaldılar, Sonuçta, dayanışma beraberinde, yeni ilişkiler ve arkadaşlıkları doğurmuştu, EK-3: BİR KÖTÜ ELMA 1985 yılı baharmda, Apple Bilgisayar işletmesini moral yönünden çökerten olumsuz bir olay gündeme gelmişti Krizin temelinde, “Apple II bölümünde Apple’m ana ürünü olan Apple II kişisel bilgisayarını geliştirenler ve üretenler arasında genel bir memnuniyetsizlik olduğu ve bölümün anahtaı yöneticilerinden bir düzinesinin ayrıldığı” şeklindeki söylenti vardı, İşletme yönetimi dikkat ve kaynaklarını daha çok, “PC alanında lider olan IBM ile rekabet etmeyi umdukları Apple’ın yeni ürünü Macintosh (veya Mac) üzerinde” odakladıklarından bu krize aniden yakalanmışlardı 304 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Gerçekten de, 1985 Ocak ayındaki şirket yıllık toplantısında şirketin kurucusu ve yönetim kurulu başkam Steve Jobs programının çoğunu yeni Mac’e ayırmıştı Mac bölümü çalışanları Jobs’un sunumunu konferans salonunun ön sıralarından izlerlerken, Apple II personeli gelişmeleri ayrı bir odadaki kapalı devre televizyondan seyretmişlerdi. Ocak ayındaki yıllık toplantı boyunca çok az kişi Apple II veya onun 1978 yılından beri en çok satan ürünlerden biri olarak yerini korumasını sağlayanlardan bahsetmişti., Toplantıdan sonra Jobs ile şirketin diğer kurucusu Steve Wozniak ve Wozniak ile de genel müdür John Sculley arasında sert konuşmalar geçmişti Wozniak’m dikatin ve kaynakların Mac grubu üzerinde yoğunlaşmasına öfke duyması doğaldı çünkü o Mac ITnin geliştiricisiydi, Bu ateşli tartışmaların olduğu haftada Wozniak altı kilit yöneticiyi de yanma alarak Apple’dan ayrıldı Genel müdür Sculley basma Apple II ve Mac arasındaki çatışmayı itiraf ederken, Apple ITnin işlerini yürütürken görmezlikten gelinmediği ve yeterli kaynaklardan mahrum edilmediği konusunda ısrarcı olmuştu Sculley, Apple II projesinin yürütücüsü ve başkan yardımcısı olan D W Yocam’a, Apple II bölümünü daha fazla tanıtım sağlamak amacıyla şirket merkezine taşıması emrini verdiğinde bu olumlu karşılanmıştı Çünkü, yem bir hareket gerekliydi, Aynı zamanda Apple II bölümü merkeze fiziksel olarak uzaktı ve bu sadece bölüm elemanlarının kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak hissetmelerine yol açabilmekteydi Apple’m 1985 yılı baharında kendini içinde bulduğu bu çatışma durumu, ilerleyen aylarda daha da kötüleşmiş ve şiddetli bir hale gelmişti. Bu çatışmalar içinde, Jobs ve Sculley ile Jobs ve yönetim kurulu üyeleri arasındaki çatışmalar' daha çok dikkat çekmekteydi. Bu durum hem işte hem de personel arasında karışıklık doğurmaktaydı, Gittikçe kötüleşen bu durum, Mayıs 1985’de doruğa ulaştı ve Apple için bir panik ortamr doğdu İşletme, işgücünün %20’sini işten çıkarttı, Gelişmelerden bir önemlisi de, Jobs’un örgüt içindeki tüm işlemlerde yetkisinin kısıtlanmasıydı Ocak avındaki yıllık toplantıdan Mayıs avındaki “felakete” kadar olan olaylar dizisi aşağıdadır. Apple yönetim kurulu Sculley’e, otoritesini tüm organizasyonda ve özellikle şirketin kurucusu ve kurul başkanı olmasından hareketle Jobs üzerinde hissettirmesini bildirdi. M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 305 Tobs ve Sculley her ne kadaı bir zamanlar yakın arkadaş olsalar ve hala bir birlerine karşı dostça davranıyor gibi gözükseler de; ikisi arasındaki kriz Sculley’nin Jobs’un kendisini genel müdürlükten devirmek için komplo kurduğunu Öğrenince had safhaya ulaştı .Jobs’un, Sculley konusundaki hoşnutsuzluğu Sculley’in Apple’m pazarlama ve perakende işlemlerini geliştirme planlarından kaynaklanmıştı, Mal ve hizmete dayalı yeni bir organizasyon oluşturma düşüncesi ile Apple’rn kaynaklarının ürün geliştirme, özellikle de yeni Mac üzerinde odaklanması düşünceleri çatışma kaynağı olmaktaydı Daha da Ötesi, Mac satışları 1984 sonunda istenilen düzeye ulaşamayınca (150,000 birim satılması bekleniyordu, sadece 50.000 birim satılmıştı) Jobs ve Sculley arasmdaki sürtüşme iyice ortaya çrkmıştı Sculley Jobs’u yeni Mac’leıi zamanında teslim edememekle suçlarken, Tobs Sculley’i ileri teknoloji ürünlerinin nasıl geliştirildiğini anlamamakla suçluyordu Apple Yönetim Kurulu, 11 Nisan 1985’teki toplantısında işletme için bir reorganizasyon planı üzerinde tartıştı Planın bir parçasr da Mac bölümünün başrna daha iyi bir yönetici getirmeyi kapsıyordu Kurul üyeleri Sculley’i, Jobs’un üzerinde otoritesini daha çok kullanması yönünde zorlamaya devam ediyorlardı, En sonunda bu toplantıda kurul, Jobs’u Mac bölümündeki görevinden almayı ve yerine Apple’m hayli başarılı Fransız işletmesinin başındaki Jean-Louis Gassee’yi atama kararı aldr. Jobs, bu davranışa çok sinirlendi ve çevresine Apple’m kendisi ve Sculley için fazla küçük olduğunu söylemeye başladı, 23 Mayıs 1985 tarihinde ise, yardrmcrlarrna Sculley’nin gitmesini istediğini söyledi, Tobs’un planını farkeden Sculley, Apple yönetim kurulu ve Jobs ile bir toplantr ayarladr, Üç saat süren bu toplantr sonrasında kurul, daha önce Mac bölümü için Jobs’a verdiği tüm yetkileri geri aldı ve kendisine Apple’da herhangi bir işletme görevi bulamadrğmı belirtti Bunun üzerine, Jobs toplantıyı “uzun süredir ihtiyaç duyduğu” bir tatile gitmek üzere ter ketti, .Jobs’un gidişi sonrasında, Sculley ve ekibi Apple’ı 29 Mayıs’dan 31 Mayıs 1985’e kadar tümüyle yeniden yapılandırdı.. Mühendislik, üretim ve dağıtım bir fonksiyonel alanı oluşturdu, ürün geliştirme bir diğeri idi ve pazarlama ve satrş da üçüncü fonksiyonel alanı oluşturdu Bundan böyle tüm Apple kişisel bilgisayarları diğer sistemlerin yazrlımları ile uyumlu hale getirilecekti Jobs böyle bir harekete en baştan beri karşr çıkıyordu. 306 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Jobs, 17 Eylül 1985 tarihinde, Apple’dan resmi olarak istifa etti. Ancak Jobs ve Sculley arasındaki çatışma sona etmemişti Jobs yeni bir bilgisayar şirketi kuracağım ve kilit Mac personelini yanma alacağını açıklamıştı.. Yönetim kurulu bunu bir “ihanet” olarak değerlendirdi. Çünkü kurul üyeleri Jobs’un bu hareketi halen Apple’da iken planladığını ve eleman alimim da bu düşüncelerine göre gerçekleştirdiğine inanıyorlardı Her ne kadar Jobs Apple’a, Apple ürünleri ile doğrudan rekabet edecek bilgisayarlar geliştirmeyeceği konusunda güvence verse de yorumcular, Jobs’un şirketinin doğrudan Mac ile rekabet edecek ürünler geliştireceğine inanıyorlar dr. 1985 yılının sonlarında Mac çalışanları hayalleri yıkılmış ve düşük morale sahip olsalar ve hatta büyük bir kısmının Jobs’un kendilerini de götürmüş olmasınr diledikleri söylense de Apple Macintosh’a olan yeni talep nedeniyle şansları dönmüş olabilir , EK-4: ÇATIŞMA MODELLERİ Burada, çatışma sürecinin dinamiklerinin daha iyi anlaşılabilmesi için Louis Pondy ve Hoyt Wheeler tarafından geliştirilen modeller tanıtılmıştır, İlk üç model, Pondy tarafından geliştirilmiştir Yazar, çatışmanın düzey ve temellerini sentezleyerek çatışmanın nedenlerini anlatmaya çalışmıştır', Wheeler tarafından geliştirilen dördüncü modelde ise, çok önemli bir örgütsel karışıklık olan endüstriyel çatışma ele alınmıştır, /. Pondy 'ııin Modelleri: Sık rastlanan bir örgütsel çatışma tipi bir örgütün üyelerinin krt kaynaklar için rekabet etmesi durumudur,. Bu tip çatışmayı anlatan model, Pondy tarafından “pazarlık modeli” olarak adlandırrlmıştır Bu modelin temelinde tarafların probleme ortak bir çözüm arayrşı düşünceleri yatmakta ve çatışan taraflar arasında bilgi alışverişine izin verilen işbirlikçi bir süreç hedeflenmektedir Eğer taraflardan bir tanesi sonuçta bir kayıp olduğunu düşünüyorsa, çatışma pazarlık ile çözümlenmiş olsa bile gelecekteki başka bir çatışma için kaynak olabilecektir Pazarlık, gelecekte daha uyumlu ve işbirlikçi ilişkilerin mümkün olabilmesi için taraflar arasında güç (veya kaynak) eşitliği aracıdır îşgören-yönetim ilişkileri kıt kaynaklar nedeni ile çatışma konusunda yüksek bir potansiyele sahiptirler Bu nedenle de, işgören-yönetim ilişkileri, pazarlık modeli için iyi bir örnektir Pondy’nin “bürokratik model ”i, üst makamlarm astların davranışlarım kontrol etmeye çalıştıkları zaman ortaya çıkan çatışmaları açıklamaktadır M, Şer if ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 307 Bu tip çatışma dikey bir şekle sahiptir Eğer bir astın çevresinde bir atış hedefi gibi birkaç kayıtsızlık bölgesi olduğunu hayal edersek bu tip çatışmayı daha iyi anlamamız mümkün olacaktır. Hedefin merkezinde astın, çatışma yaşamak için çok az nedene sahip olacağı küçük bir alan bulunur Örneğin, yönetici herhangi bir iş ile ilgili emir ve talimatlar verdiğinde, ast çatışma yaşamayacaktır Bit sonraki kayıtsızlık halkası çatışma için kısmi bir potansiyele sahiptir, örneğin eğer üst, asttan bazı misafirlere kahve servisi yapmasını isterse, astın bunu sorumluluk sahası dışında görmesi ve isteğin açığa vurulan bir çatışma veya bir kırgınlık ile sonuçlanması muhtemeldir En dıştaki kayıtsızlık halkası çok miktarda çatışma potansiyeline sahiptir Bir üstün astından kişisel bir görev istemesi, örneğin çamaşırlarını temizleyiciye götürmesini istemesi örneğinde açıkça görülebilir Bu tip bir istek resmi örgütsel sorumluluğun oldukça dışında yer almaktadır, Bu nedenle çatışma potansiyeli çok yüksektir Görüldüğü gibi astın üstten gelen emirlere nasıl cevap vereceğini etkileyen birkaç kayıtsızlık bölgesi (astın emirleri yerine getirmek konusunda değişen duygu dereceleri olan alanlar) vardır, Açık çatışma olasılığı, emir ve talimatlar merkeze yaklaştıkça azalırken, uzaklaştıkça artmaktadır, Bürokratik model örgütlerde sık rastlanan dikey çatışmaları açıklamak için kullanılır Üst ve ast arasındaki algılanan otorite ve güç dengesinin, açık çatışma ortaya çıkıp çıkmayacağını belirlemedeki rolü önemlidir, Pondy son olarak, örgütteki yanal çatışmayı açıklamak için “sistem modeli ”ni önermektedir, Yanal çatışma çoğunlukla yüksek derecede işbirliği ve koordinasyon gerektiren durumlarda ortaya çıkar Bu tip bir çatışma, satış ve reklam bölümlerinin yeni bir ürün tanıtımı konusunda gösterdikleri çabalar sırasında, dağıtım bölümünün kapasitesinin yeterli olmayacağı dağıtım sözleri vermesi durumunda görülebilir , tir ünün dağıtımındaki başarısızlık satış ve dağıtım bölümleri arasında bir çatışma kaynağı olacaktır Blake ve Mouton tarafından yapılan deneyler, bu tür çatışmanın daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır, Büyük bir şirketin yöneticileri 9-12 kişilik rakip gruplara bölünmüş ve kendilerine bir problemi çözmek üzere bir gece zaman tanınmıştı.. Ayrıca, kendilerine, bu işlem somasında kazanan ve kaybeden taraflar olacağı söylenmişti Blake ve Mouton, araştırma sonrasında aşağıdaki bulguları etmişlerdir: 1 Artan grup bağlaşıklığı Üyeler kişisel farklılıklarını unutup beraber çalıştılar elde 308 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2. Hatalı algılamalar: Her bir grup kendini en üstün olarak görmüştür 3.Hatalı yargılama Her bir grup kendi kararlarmı en iyi olarak görmüş ve diğer grupların kararlarını küçümsemiştir 4 Eşit olmayan bilgi Tüm çözümlerin her bir gruba anlatılmasına rağmen gruplar1 kendi çözümlerini daha iyi anlamışlardır. ,5 Grup bağlılığı Deneyden soma, her bir grup, hangi çözümün daha iyi olduğunu görüşmek üzere, bir üye görevlendirmiştir. Ne varki, 33 denemenin sadece 2’s inde bir üye, diğer grupların çözümlerinin kendiler inkinden daha iyi olduğunu itiraf etmiştir , Deney bir gruba bağlılığın bir problem için en iyi çözüme ulaşmayı nasıl engellediğini göstermektedir 2. )Vlie eler ’in Endüstriyel Çatışma Konusundaki Birleştirici Teorisi: Endüstriyel çatışmanın en çok gözlenen ve duyulan örgütsel çatışma tipi olması nedeniyle Hoyt Wheeler tarafından bu fenomeni anlatmak için geliştirilmiş olan bir modele Özel ilgi gösterilmektedir, 1986-1987 yılında en çok duyulan olaylardan bir tanesi Austin, Minnesota’daki Hormel fabrikasındaki grev ve izleyen şiddet hareketleri idi.. Bu tip bir örgütsel çatışmanın sadece örgüt üzerinde değil ülke üzerinde de Önemli etkileri olabileceği için Wheeler’ın çalışması özel ilgiyi hak etmektedir. Wheeler, endüstriyel çatışmayı destekleyen ve devam ettiren beş önemli husus olduğunu ileri sürerek, şunları sıralamıştır; “doğuştan gelen insan eğilimleri, endüstriyel çatışmanın maddi ve sosyal baskıcı kökleri, işgörenlerin beklenti ve başarıları, saldırgan davranışa hazır olmak için üç yol ve toplu saldırgan davranış”. Bunlar aşağrda kısaca ele alınmıştır: Doğuştan Gelen İnsan Eğilimleri: Bu husus, insanların biyolojik karakterli oldukları varsayımına dayanmaktadır., Bunun anlamı, hepimizin insan doğası gereği davranacağımızdır, Wheeler’m ileri, sürdüğü gibi,hepimiz içimizdeki fısıltıyı dinleriz Endüstriyel Çatışmanın Maddi ve Sosyal Baskıcı Kökleri. Bu husus hepimizin çabalarımız karşılığında maddi kazanç beklediğimiz varsayrmma dayanmaktadrr Yani, “ekonomik insan” davrantş teorisini kabul eder, En az çaba veya acıya karşılık en fazla kazancı isteriz Buna ek olarak M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 309 sosyal sistemler ve örgütsel yapılarda baskı hiyerarşileri yaratırız. Gruplar oluştuğu zaman, bir otorite ve güç hiyerarşisi oluştururlar ve bu hiyerarşi kişinin özgürlük veya yönetilme tercihiyle çatışabilir ya da onu destekleyebilir,, Hangi tercih olursa olsun güç ve otorite, baskın üyelerin yasal sahiplikleri altında görülür, İsşörenlerin Beklenti ve Basanları. Bir grubun üyeleri kaçınılmaz olarak gruba beklentilerini getirir ve başarılarım bunlarla karşılaştırır. Beklentiler ve başarrlar arasındaki gerçek veya algılanan farkın büyüklüğü çatışma için gerekli bir koşuldur Baskın üyeler çoğunlukla astlarının faikı kapatma yeteneklerini kontrol altında tutarlar; böylelikle çatışma eğilimini destekleyen bir çevre yaratırlar,, Sanyo, Forrest City, Arkansas’daki üretim tesisini aldığı zaman işgörenler tam istihdam, yüksek ücret ve bir takım sosyal iyileştirme beklediler ve sendika yöneticilerine göre bunları elde etmek için çok çalıştılar. Diğer taraftan Tapon yöneticiler, bağlılık, fedakarlık ve sürekli artan üretkenlik hedeflediler, Böylelikle Sanyo çalışanlarının beklentileri gerekli çalışmayı yapmış olduklarına inanmalarına rağmen karşılanmamıştı. Saldırgan Davranışa Hazır Olmak İçin Üc Yol. Wheeler saldırgan davranışa hazır olmak için üç yol (öfke ve kızgınlık, tehdit ve mantıklı hesap) olduğunu belirtmektedir. Birincisinde, öfke ve kızgınlıkla, kişiler bir amaca ulaşmaya çalıştıklarında ve çabalan engellendiğinde saldırgan davranışa hazır olurlar. Bu tip bir saldırganlık, korku grup üyelerine hakim olduğu zaman ya da sadece kendilerini böyle bir saldırganlığın içine çektikleri zaman da ortaya çıkabilir Tehdit faktörü bir kişi tehdit altında olduğunda ya da kişiye saldınldığında saldırganlığa giden bir yoldur Bu ortaya çıktığı zaman çatışma kaçınılmaz olur, Evinizin bir hırsız tarafından gözlendiğini, hatta soyulduğunu düşünün, Sanyo çalışanları fabrika işgücünün yansı işten çıkartıldığında, çalışanların dinlenme odalarından iskemleler, banklar gibi imkanlar kaldırıldığında ya da sendika yetkilisi kovulduğunda tehdit altında olduklarını hissetmişlerdi Saldırganlığa giden son yol mantıklı hesaplama yoludur Eğer kişilerin zevklerini en çoklamaya, acılarını ise en azlamaya çabaladıklarını varsayarsak bu tür sonuçlara gidecek davranış yollarını hesap etmek mantıksız 310 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ olmayacaktır Engellerin çatışma yaratacağı akıldan çıkarılmamalıdır Toplu Saldırgan Davranış. Wheeler’in modelinin bu beşinci hususunda, örgüt üyeler i hangi yolu izlemiş olurlarsa olsunlar, açık ve vahşi bir çatışma ortaya çıkabilmektedir, Bu ortamda, koşullar dayanılmaz bir hale gelmiş olup, üyeler saldırgan davranışın doğru olduğunu düşünmektedirler. Çatışmaya taraf olan grup üyeleri, Öfke ve endişelerini dindirecek tarzdan bir davranış şekli izlemeye başladıklarında, artık taraflar arasında şiddetli bir çatışma gündeme gelmiş demektir, S any o’ daki saldırgan davranış, grevdekilerin, “Taponlar eve dönün”, “Pearl Harbor’u hatırlayın” yazılı pankartlar açması ile başlamıştı Ayrıca, taşlar fırlatılmış, camlar kırılmış, ateş açılmış, fabrika tesisleri işgale uğramıştı Saldırganlar, ancak polis gücü ile engellenebilmişti, Wheeler’in endüstriyel çatışma modeli ve dayandığı hususlar, bu tip çatışmanın tespit edilmesi, anlaşılması ve çözülmesinde yararlı bilgiler sağlamaktadır ONBEŞİNCİ BÖLÜM İŞE DEVAMSIZLIK VE İŞGÖREN DEVRİ Bu bölümde işe devamsızlık konusu kısaca ele alınıp, kapsamlı olarak işgören devri konusu üzerinde durulmuştur 1, İŞE DEVAMSIZLIK Örgüt personeli, çalışma saatleri içinde, bulunması gereken yerde düzenli olarak bulunmuyor ve bunu sık sık yapıyorsa; yöneticilerce araştırılması gereken bir durum oluşmuş demektir , İşe devamsızlık kaynakları arasında iş tatminsizliği önemli bir yer tutar (iş tatmini konusu sekizinci bölümde ele alınmıştır). Yüksek iş tatminine sahip işgörenin, işten ayrılmayı düşünmesi veya devamsızlık göstermesi daha az olasıdır Örgüt bireyinin işe devamsızlığında, örgütsel stres kaynaklarının yadsınamaz etkisi vardır (stres ile ilgili olarak, onikinci bölümün tekrar gözden geçirilmesinde yarar vardır), Stresli bir iş ortamımn öncelikle işe devamsızlığı, ilerleyen dönemlerde ise işten ayrılmayı; dolayısıyla işgören devrini artırabileceği göz önünde tutulmalıdır (Steers, 1994, s, 560-565; Bingöl, 1997, s, 273-275) İşe devamsızlık konulan arasında, çoğu yabancılaşmaya da yol açan bir takım örgüt içi ve dışı etmenlerin varlığı kabul edilmelidir, Örgütsel etmenler şu şekilde sıralanabilir; “yönetim tarzının yeniliğe, yetki devrine ve etkin bir iletişime açık olmaması; örgüt bireyinin, kendini önemli bir unsur olarak görememesi; biçimsel olmayan yapının devamsızlığı teşvik edip, aksine davrananları tecrite yönelmesi, ya da bireyin bu yapıdan dışlanması; özellikle biçimsel yapının yapmacık, geçici ve yüzeysel ilişkiler sergilemesi, işletmenin faaliyet kolu, üretim biçimi, işbölümü ve çalrşma saatlerinin devamsızlığa uygun olması” Çevresel etmenler arasında ise şunlar sıralanabilir; “enflasyonist baskı vb nedenlerle örgüt bireyinin gelirinin reel olarak azalmasr ve ekonomik yapısının olumsuzlaşması; beklenti ve yaşam tarzlarındaki hızlı gelişmelere uyum sağlayamamanın iş ahlakı ve bireysel sorumluluğu olumsuz etkilemesi, aile yapısı, eş, çocuk veya diğer aile bireylerinin eğitim ve sağlık sorunları; ulaşım sorunları; toplu iş sözleşmelerinde anlaşmazlığa düşülmesinde sendika yönetiminin, işi yavaşlatma ve kimi zaman işe geç gelmeyi teşvik etmesi” 312 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Farklı bir sınıflandırma ile, iş örgütlerindeki işgöreıı devamsızlığının genel nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Eren, 1998, s 202-207): ■ Yas Durumu: Araştırmacılara göre orta yaş grubuna giren iş göreni erdeki devamsızlık oranı genç yaşlara göre daha azdır ■ Cms/yef.-Kadmlar, erkeklere göre daha fazla devamsızlık yapmaktadır ■ Aile Durumu:Çocuk sayısının az olduğu çekirdek aileler, kalabalık ailelere göre daha az devamsızlık yapmaktadır. ■ İşyerinin Uzakli2i:hwtıine olan uzaklık arttrkça işe geç kalma ve devamsrzlık da artmaktadır ■ Kıdemlilik. Kıdemli işgörenlerde, kıdemsizlere göre devamsızlık oranı daha fazladır ■ Öğrenim Derecesi:Ögrenim ve bilgi düzeyi yükseldikçe sorumluluk alma ve bağımsız karar verme ve uygulama olanağı artacak, bu da işe olan bağlılığı artırıp devamsızlığı azaltacaktır ■ Dönemsel Faktörlerin Etkisi: Belirli dönemlerde devamsızlık daha fazla artmaktadır, Örneğin haftanın ilk ve son günü, yaz aylan gibi.. ■ Günlük Çalışma Sürelerinin Etkisi:Çalışma saatlerinin fazlalığı örgüt personelini yıpratmakta, bu da devamsızlığa neden olabilmektedir, H Ücret Miktarlarının ve Ödeme Biçiminin Etkis¿/Parça başına göre ücret Ödenen işletmelerde yapılan devamsızlıklar zaman esasına göre ücret Ödeyen işletmeler dekinden daha fazladır. Bunun nedeni ise bir gün fazla çalışıp belirli bir seviyenin üstünde üretim yapan işgörenin, ihtiyacını tatmin edecek ücreti aldığında ertesi gün çalışma ihtiyacı hissetmeyebilmesi dir ■ İşgörenin İçinde Bulunduğu Çalışma Grubunun Yapısı:Az sayıda bireyden oluşan küçük çalışma gruplarında, samimi iletişim ve bundan doğan yüksek moralin olması, büyük gruplara göre devamsızlığın daha az olmasını sağlar.. M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 313 İşletme yönetimleri açısından işe devam motivasyonunun sağlanması çok önemlidir İşgÖrenin devamsızlığına yol açan bu faktörleri iyi bilen herhangi bir işletme yöneticisi, işgörenleri bu faktörleri göz Önüne alarak istihdam ettiği/ettirdiği takdirde; işe devamsızlık önemli ölçüde azalabilecek ve sonuçta örgütsel etkinliğe ulaşılabilecektir 2. İŞGÖREN DEVRİ Burada ana hatları ile incelemeye çalıştığımız işgören devrinin kişisel, örgütsel, sosyal, ekonomik ve politik etkenlerin bir sonucu olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Gelişmiş ülkelerde işgören devri makro açıdan bir sorun olmaktan çıkmış ve sadece işletmelerin üzerinde durduğu bir sorun haline gelmiştir, işgören devrinin işletmelere yüklediği yüksek maliyetler dolayısıyla bunu optimum bir düzeye indirmek ve orada tutmak işletmelerin amacı olmuştur, İşletme yönetiminin başarısının başlangıç noktası planlamadır, İşgören devri sorununu başarılı bir şekilde çözmek için de ilk adım planlama olmalıdır. Bu planlama, söz konusu olan her işletme için kendi sorunlarmı temel almalıdır, Bu incelememizde sözü geçen değişik araştırma bulgulan da, çeşitli etkenlerin etki derecelerinin değişik iş, değişik işletme ve hatta değişik bireyler için farklı olduğunu göstermektedir Herhangi bir işletmede işgören devrinin kritik düzeye ulaşması halinde bu sorunu çözmek için önce işgören devrinin nedenlerini inceleyip ortaya koymak gerekir Ancak işgören devrinin nedenleri her zaman her işletmede aynı nedenlerle sınırlı değildir Ayrıca sorunun kapsamına etkisi bakımından aynı önemde de olmayabilir. Bir işletmede işgören devrinin kritik düzeye ulaşmasında ücret düzeyinin düşük oluşu etkin bir faktör olabileceği gibi, diğer işletmeda, teıfi işleminin adil olmayan bir biçimde işleyişi başta gelen nedeni oluşturabilir, İşgören devrini etkin bir biçimde çözümleyebilmek için işgören devrine yol açan nedenlerin her birini doğru ve ayrıntılı biçimde saptayabilmek gerekir Daha sonra, önem sırası da dikkate alınarak, bu nedenleri ortadan kaldrrma yoluna gitmelidir. Bu konuda çaba harcarken yönetmelik maddelerini, o işyeıinin kurallarını ve ilkelerini yeniden gözden geçirmelidir. Çözüm ararken benzer kuruluşların, ilgili örgütlerin edindiği bilgi ve yaptığı uygulamalara dikkat etmek, o işletmenin faaliyetini sürdürdüğü toplum ve çevrenin değişen koşullarına uyum sağlayacak yeni ve etkin bir düzenleme ortaya koymak bakımından yararlıdır. 314 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Verimlilik düzeyinin yükseltilmesi isteniyorsa, verimlilik artışına olumsuz etki eden işgücünün, daha açık bir deyimle becerinin kaybı anlamına gelen işgören devrinin, kritik bir boyuta ulaşmasını önlemek gerekir. İşgören devrinin belli bir düzeyde tutulması ya da azaltılması verimlilik artışına olumlu etki eden çeşitli etmenlerden bir tanesidir. Verimlilik artırma yöntem ve teknikleri arasında işgören devrini azaltıcı önlemlere ve düzenlemelere kesin olarak yer vermek gerekir. Sorun özellikle, uzmanlaşmış, belli bir eğitimi almış nitelikli işgörenler bakrmmdan daha da önemlidir, Ülkemizde, özellikle özel kesimde, işgörenleri gerek yaygın gerek örgün eğitim olanaklarından yararlanarak eğitmek amacryla çok az harcama yapıldığı ve çaba gösterildiği tartışma götürmez bir konudur Genellikle eğilim, başka işletmelerin eğitilmiş işgörenler ini, daha yüksek bir ücret vererek kendi işletmesine çekmek biçimindedir, Gün geçtikçe sanayileşmekte olan ve yeni yeni sanayi dallarının geliştiği ülkemizde, nitelikli işgören talebinin her geçen gün arttığı bilinmektedir Daha fazla ücretle işgören sağlamak, kısa dönemli bir çözümdür, İşgören devrinin düşük maliyet ve iyi kalite açısından Önemi belirgin hale gelmiştir O halde soruna sadece mikro bir yaklaşımla bakılmayıp, aksine işletme temsilcileri, işgücü ile ilgili kurum ve kuruluşlar, hatta AB düzeyinde çözüm aranmalıdır (Ekin, 1960; Kaya, 1977; Baysal, 1984), 2.1. İşgören Devrinin Tanımı ve Kapsamı Türkçe eserlerde işgören devri ya da işgören dönüşümü olarak geçen işgören devri çok geniş kapsamlr bir konudur Bu nedenle tüm yönlerini içine alan bir tanım yapmak oldukça güçtür Genel olarak işgören devri, “belirli bir dönemde bir işletmenin personel kadrosuna işgörenlerin giriş ve çıkış hareketi” olarak tanımlanmaktadır, İşgören devrini yaratan işgören giriş ve çıkış hareketleri, daha ayrıntılı bir inceleme için genellikle aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır: 1„ İşe Almalar : Yeni işgörenleri ya da daha önce o işletmede çalışmış olan eski işgörenler i işe alma M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 315 2 İşten Ayrılmalar: " Terfc: İşgörenin kendi isteği ile işten ayrılması. m İşgören sayısının azaltılması. İşin çeşitli nedenlerle işveren tarafından tasfiye edilmesi, Ekonomik (talep azlığı) veya teknolojik etkenler (otomasyon gibi) burada rol oynamaktadır ve işverenin işgörene karşı hiçbir Önyargısı söz konusu değildir, m İşten çıkarma İşverenin, işgöreni performans ya da tutumundan memnun olmaması nedeniyle işten çıkarması, Burada önyargı söz konusudur. "Emekilik ya da ölüm nedeniyle işten ayrılmalar * Ayrıca işletme içi işgücü hareketi de (terfıler, bölüm değiştirmeler vb ) işgören devri kapsamına girebilir İşgören devrini en geniş anlamıyla tanımlamak istersek, “belirli bir dönemde işten ayrılanların toplam sayısı” olarak ifade edebiliriz Ancak işgörenin işinden ayrılması her zaman işgören devri olarak tanımlanamaz, eğer ayrılan işgörenin yerine yeni birisinin alınması söz konusu değilse, yani işletmede aşırı istihdam söz konusu ise, gizli işsizlik varsa ve o kişinin ayrılması, işlerin yapımını aksatmıyoısa çıkan işgörenin yerine, işin gereği niteliklere sahip bir başkasının alınması söz konusu olmayacaktır O halde burada, işgören devrinden söz edilemez, Süreli personel sözleşmelerinin sona ermesini işgören devri olarak nitelendirmemek gerekir Hatta ekonomik yavaşlamalar sonucu işten çıkarma olaylarını bile işgören devri olarak nitelendirmemelidir İşgören devrinin söz konusu olabilmesi için, emek faktörünün boşa harcanması anlamını taşıması gerekir İşten ayrılmaların bir kısmı yönetimin kontrolü ve isteği dışında oluşur Örneğin, bazı işten ayrılma olayları, daha önce yapılmış insan gücü veya personel planlaması çerçevesinde olabilir, O işyerinde herhangi bir ya da birkaç kişinin emeklilik süresinin dolması gibi nedenlerle ayrılmalar olabilir, Ayrıca ekonomik yavaşlamalar sonucu ortaya çıkan personel fazlalığının giderilmesi amacıyla yapılan toplu işten çıkarmalar gibi önlemlerin sonucu işten ayrılmalar olabilir Bugün bile birçok işletme, kendi işyerinde, işgören devri oranı küçümsenecek düzeyi aştıktan ve hoşgörü sınırını geçtikten sonra işgören devri sorununa eğilmekte, işletmeye yüklediği maliyetleri hesaplamaktadır Hatta getirdiği önlemlerle sorunun kökenine inerek çözümlemeye çalışmaktadrr 316 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ İşçi bazen yönetime işten ayrılacağını bildirmeden bile işi bırakmakta ve işletmeye her yıl önemsenecek miktarda masraf açmakta ve beraberinde bir dizi olayların oluşumuna yol açmaktadır İşgöreıı devrinin maliyetini tek yönlü düşünmemek gerekir. Çünkü, işgören devrinin, işten ayrılan işgöreıı için de bir maliyeti vardır.. Örneğin, işgörenin, bazı toplu sözleşmelerde yer alan kıdemi özendirme ödülleri veya kıdem tazminatından yoksun kalması gibi. Buraya kadar ki kısa açıklamadan anlaşılacağı üzere, her işletmenin işgören devriyle ilgili kayıtları tutması, gelişmeleri dönem dönem incelemesi ve izlemesi gerekir Bugün uygulanmakta olan muhasebe sistemlerinin çoğu, yöneticilere işten ayrılmalarla ilgili maliyet verilerini hesaplamada gerekli verileri sağlayacak düzeyde değildir, Bunun bir sonucu olarak yönetici, genellikle bu konuda maliyetleri hesaplayabilmede yararlı olacak bilgileri ve sayısal verileri kendisi kişisel çaba harcayarak toplamak zorundadır Herhangi bir işletmede işgören devrinin yüksek oluşu, iş arayan kişilerin bu işletmeye girmekten kaçınmalarına neden olur. Hatta işletmede halen çalışmakta olanlar arasında iş değiştirme, daha başka bir işletmeye geçme eğilimini güçlendirecektir Sonuçta, o işyerinde deneyim kazanan bilgili ve nitelikli personel, yerini deneyimsiz genç elemanlara bırakacaktır, Bu durum, işgören-işveren arasındaki ilişkilerde uyumun sürekliliğine olumsuz etki edeceği gibi karşılıklı sorumluluk yüklenme biçimindeki bir çalışma ortamının doğmasına veya sürdürülmesine olanak vermeyecektir, Bu tür bir gelişme işletmede yönetsel harcamaların artmasına ve verimliliğin önemli ölçüde düşmesine yol açabilecektir, 2.2., İşgör en Devrinin Önemi Çoğunlukla insanlar yetenek ve becerilerine en uygun işi, ilk girdikleri işte bulamayabilirler. Buna çeşitli başka faktörler de eklenince, işgörenler kendilerine en uygun olduğuna inandıkları işleri buluncaya kadar işlerini veya işyerlerini değiştirirler,, İşverenler de aynı şekilde kendi işletmelerinin amaçlan açısından en uygun elemanları buluncaya kadar veya başka etkenler nedeniyle işgörenlerini değiştirirler Bu şekilde; bir yanda işgörenin en uygun işi bulma arzusu, diğer yanda işverenin en uygun elemanı bulma amacı gerçekleştirildiğinde, azami verim elde edilmiş olacaktır,. Bunu gerçekleştirmek için belli bir düzeyde işgören devri gerekli olmaktadır, İşgören devrinin önemini daha ayrıntılı bir şekilde inceleyebilmek için konuya üç açıdan eğilmekte yarar vardır M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 317 2 2,1,Ekonomik Açıdan İşgören Devr inin Önemi İşgören devri konusunu ekonomik açıdan ele aldığımızda, işgücünün işletmeler arasında ve bölgeler arasında iş değiştirme hareketine “emek seyyaliyetı” denilmektedir, İşgücü piyasasında aız ve talep dengesi bu hareketliliği belirleyen en önemli etkendir Emek seyyaliyeti, “çalışma ve çalıştırma özgürlüğünün var olduğu bir iş piyasasında” emek, arz ve talebinin buluşmasını ve denge haline gelmesini sağlar Belli bir düzeyde emek seyyalıyeti, gelişen dinamik bir iktisadi yapının sonucudur Gelişmekte olan ekonomiler açısından emek seyyal iyeti daha büyük önem taşımaktadır, Genel anlamda belirtmek gerekirse seyyaliyetin ekonomik gelişmeye olumlu etkisi, kendini sektörler arası, meslekler arası ve bölgeler arası alanda gösterir Kendi isteği ile işten ayrılmalar, diğer sektörlerdeki büyümekte olan işletme veya sanayilerin ihtiyaçlarım karşıladığı takdirde makro açıdan yararlıdır, Taıını sektöründen sanayi sektörüne, sanayi sektöründen de hizmet ve bilgi sektörüne doğru yönelen bir seyyaliyetin yanı sıra, vasıfsız işgörenlikten vasıflı işgörenliğe ve hizmetli sınıfına yönelen mesleki mobilite ve tarımsal bölgelerden sanayi bölgelerine işgücü akışı, ekonomik kalkınmanın bir ölçüsüdür. Emek seyyaliyetinin ekonomi için olumsuz etkilerini, “sebep olduğu geçici işsizlik ve işletmelere yüklediği yüksek maliyetlerin toplamı” olarak özetleyebiliriz 2.2.2, İşletme Açısından İşgören Devrinin Önemi Genel ekonomi açısından gelişmekte olan ülkelerde daha önce saydığımız nedenlerle belli düzeylerde işgücü seyyaliyetinin arzulanır olduğunu belirttik,, Konuya işletme yönetimleri açısından bakıldığında, işletmelerin işgören devri düzeyini en aza indirme arzusunda oldukları görülebilir, Ancak işletmelerin, maluliyet, emeklilik ve ölüm nedenleri ile ayrılmalar dolayısıyla işgören devri düzeyini sıfıra indirme olanağı yoktur. Ayrıca bunun dışmda düşük oranda işgören devri bir işletme için yararlı olabilir İşgören devri bir işletmeye, taze kan sağladığı müddetçe yararlıdır (Örneğin verimsiz bir işgöreni çıkararak yerine yenisini almak veya işgörenin başka işletmelerde edindiği önceki mesleki bilgi ve becerilerinden yararlanmak gibi) 318 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ İşgÖren devrinin işletme üzerindeki başlıca olumsuz etkisi hiç şüphesiz işletmelere yüklediği yüksek maliyetlerdir Bunlar aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir: 1.Seçme ve işe yerleştirme sırasında personel departmanının ilgili giderleri (mülakat, ilgili evrakın tamamlanması ve sağlık muayenesi gibi), yerleştirme ve geliştirme masrafları, işgörene işe girdiğinde örgüte katkısından fazla ücret ödenmesi birer maliyet unsurudur 2.Yüksek düzeyde işgören devri işletme içinde vasıflı işgören yerleştirme olanaklarını güçleştirmektedir Yetiştirilen elemanların işten ayrılması, işgöıenlerin sık sık yenilenmesi hem eğitim masraflarım arttırmakta hem de ayrılmaları nedeniyle işgücünün arzu edilir düzeyde olmasını güçleştirmektedir ,3.İşgören devri verimin düşmesine yol açar Bu üç şeklide olabilmektedir: " Ayrılmalar sonucunda İşletmede kalan işgörenler arasında başlayan dedikodu ve endişe çalışma etkinliğini azaltmaktadır, " Ayrılan işgörenin yerine yenisinin girmesine kadar geçen zaman sürecinde üretim kaybı ve gecikmesi meydana gelmektedir, * Vasıfsız ve acemi işgöı enlerin ellerindeki makine ve ekipmanlar da yeteri kadar etkili kullanılmamakta ve dolayısıyla hem verimin düşmesine hem de bu makinelerin yıpranmasına yol açmaktadır 4.,İşgören devri İş güvenliğini ve iş kazalarını da etkilemektedir İşgörenin sık sık işini ve işyerini değiştirmesi, İş kazalarına neden olmasına yol açmaktadır Çünkü işe yeni girmiş bir işgörenin iş başındaki eğitim ve tecrübesi genellikle daha az olduğu için, makine ve teçhizatın bakım işleyişi ve korunması gibi konularda yetersiz bilgiye sahip olmaktadır, Sanayileşmiş ülkelerde yapılan araştırmalar iş kazalarının en çok hizmet müddeti kısa olan işgörenler arasında görüldüğünü göstermiştir 5 ..İşten ayrilanların yerine, işe giren yeni işgörenler, işe ahşana kadar eldeki siparişlerin zamanında teslimini sağlamak için diğer işgörenlerin fazla mesai yapması ger ekebilmektedir Bu da zamlı ücr et ödenmesini doğurmaktadır Lawler , bu masrafların alt düzeydeki işgörenler için kişi başına 2000 $, yönetici düzeyindeki işgörenler için ise kişi başına söz konusu iş için ödenen aylık maaşın en az beş ile on katı olduğunu saptamıştır Kanada şirketleri arasında yapılan bir araştırmada yıllık işgören devri maliyetlerinin 400 000 $ dan 48 milyon dolara kadar değiştiği saptanmıştır, Türkiye'de yapılan bir araştırmada ise, ankete katılan işletmelerin %56’sı bu durumu, çok önemli bir sorun olarak belirtmişlerdir, M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 319 2.2.3. İşgören Devrinin İşgören Açısından Önemi Kendi arzusu ile işten ayrilanlar daha avantajlı bir iş bulup ayrılmakta ise bu işgöreııin lehine olacaktır Örneğin, Türkiye’de vasıflı işgören arzı az, vasıflı işgörene talep çoktur Bu durumda bir çok işletme başka işletmelerde yetişmiş elemanları kendilerine çekebilmek için daha cazip iş koşulları teklif' etmekte ve bu vasıflı işgören için iş değiştirmeyi avantajlı hale getirmektedir Bunun dışında çeşitli nedenlerle işten çıkarılma veya çıkma durumlarında işgören bazı kayıplara uğrayabilir Bunların belli başlıları aşağıdaki gibi sıralanabilir : • İşgörenin işletmedeki kıdemini kaybetmesi, • İki iş arasındaki ücr et farkından doğan kayıp, • Yeni bir işe alışırken ücret gelirinin azalması, • Yeni işinde kaza yapma veya kazaya uğrama olasılığının artması, • İşsizlik sigortası, tatil ve ikramiye gibi avantajları kaybetmesi, • İş yerini değiştiren işgören, yasaların kendisine sağladığı bazı haklardan faydalanamayacaktır Örneğin, ayrıldığı işyerinde 3 yıldan az çalışmışsa kıdem tazminatı alamayacaktır • İşyeri değiştirme de işgören için, bir de yeni işine ve iş çevresine uyum sorunu mevcuttur Bu da zaman isteyen ve bazen psikolojik zorluklar yaratabilen bir olaydır 2.3. İşgören Devrine Yol Açan Etkenler Yeni hizmete giren veya genişlemekte olan İşletmeler dışında işe alınmalar, işten ayrılmalar sonucu boşalan pozisyonların doldurulması demektir Bu nedenle işgören devrine yol açan etkenler İncelenirken ağırlık verilen konu işten ayrılmalardır, İşgören devr inin nedenleri incelendikten sonra;bu nedenler dışında işgörenin sosyal ve kişisel özellikleri ile işten ayrılmalar arasındaki ilişki, bu konularda yapılmış araştırmalara dayanılarak açrklanabilir, İşgören devrinin nedenleri incelenirken çeşitli ayırımlar yapılmaktadır İşten kendi isteği ile ayrılma nedenleri ve işletme tarafmdan çrkanlma nedenleri veya önlenebilir ayrılmalar ve önlenemez ayrılmalar gibi, İşgören devrine yol açan etkenler işletme dışı ve işletme içi olmak üzere iki başlrkta ele alınabilir 320 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2 3.1, İşletme Dışı Etkenler 1,Mevsimsel dalgalanmalar ve ekonomik daralma veya genişleme gibi konjonktür el etkenler, 2 Gelişmekte olan ülkelerde oturmuş bir işgören sini finin yerleşmemiş olması dolayısı ile tanm ile sanayi arasında görülen gidiş gelişler 3,Başka mesleklerin toplumda daha çekici ve gelecek vadeden meslekler haline gelmesi durumunda, işyerini değiştirme meslek değiştirme ile beraber gelmektedir. 4 Malzeme yokluğu veya sipariş azlığı gibi piyasa değişmeleri, 5. Iekııolojik değişmeler, otomasyon ve reorganizasyon, 6, Kıdem tazminatının yüksek maliyeti Bu etkenler, işgücünün bir kısmının işletme tarafından işten çıkarılmasını gerektirebilmektedir. Ayrıca, söz konusu etkenlerin işletme tarafından önlenemez etkenler olduğu da açıktır, 2 3.2 İşletme İçi Etkenler İşletme içi etkenler daha çok İşgörenin kendi isteği ile işten ayrılmasına neden olan etkenlerdir. Dolayısıyla bunlara önlenebilir etkenler gözüyle bakmamız yanlış olmaz Bunların bir kısım örgütsel, bir kısmı ise, işle örgüt bireyi arasındaki ilişkilerle ilgilidir, Bu etkenlerle işgören devri arasındaki ilişki, bu konularda yapılmış araştırmalara dayanılarak açıklanabilir: Yetersiz Ücretler ve Terfi Sistemi: İşgörenin işinden ayrılmasının nedeni; uzun süre devam eden düşük giriş ücreti, ücretlerin periyodik olarak incelenmemesi veya arttırılmaması veya bunların bir karışımı olabilir İs ve Çalışma Koşulları: İşin özelliği ve bu işin yapılacağı koşullar işi görecek olan kişinin işe uyumunu etkilemektedir İşin bağımlı oluşu, monotonluğu, çok gürültülü olması işgören devrine yol açabilmektedir, İşin monotonluğunun etkisini gidermek için bazt işletmeler iş rotasyonuna yönelmiş ve bunun işgören devrini azaltıcı etkisi olduğunu görmüşlerdir, M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 321 Is Saatleri, Dinlenme ve Eslenme Süresi: İşgücü piyasasının belirlediği çalışma koşulları dışına çıkan işletmeler genellikle işgörenin hoşnutsuzluğuna neden olmaktadır Bu memnuniyetsizliği ortadan kaldırmak için işletmeler çoğu kez dengeleyici bir avantaj sağlamak zorundadırlar. Yetersiz. Gözetim: Yetersiz gözetim, işgören devrini etkileyen nedenler arasında yer almaktadır Bazı araştırmalar önderlik tarzının işgören devri ile doğrudan ilişkisi olduğunu belirtirken, bazıları bunu doğrulamaktadır. Bir yıl içinde işlerini terkedeıı işgörenler arasında yapılan bir araştırmada, işgören devri ile otoriter tip arasında önemli bir ilişki bulunmuştur. Aynı şekilde liderliğin beşeri ilişkiler yönünün işgören devrine etki ettiği bir çok araştırmada doğrulanmıştır, Bilgi ve Haberleşme Eksiklim: Haberleşme bir yerde işgörenin aidiyet duygusu ile ilgilidir Bu bakımdan işgörenin haberleşme eksikliği karşısında şikayetçi olması devir oranına etki eden bir nedendir, Is ten M em n ıı niyetsizlik: İş tatmini çok geniş bir konu olup, çeşitli değişkenlerle arasındaki ilişkinin ortaya konulabilmesi amacıyla bir çok araştırmaya konu olmuştur. Bunlardan biri de, iş tatmini ile işgören devri arasında olan ilişkilerdir.. Araştırma bulgulan göstermiştir ki, iş tatmini işgören devrini etkileyecek güçte oiduğu için önemli bir konudur İş tatmini bireylerin işten bekledikleri ile yakından ilgilidir.. İşleri beklentilerine uymayanlar işlerinden ayrılmaktadırlar. Bu konuda yapılmış çeşitli araştırmalarda (büro elemanları, kadın işgör enler , erkek İmalat işgörenler i, bilgisayar satıcıları, öğrenci ve hemşireler arasında) işgören devri ile işlerin yapısından memnun olmama arasında önemli düzeyde ilişkiler bulunmuştur, Burada sıralamaya çalıştığımız bu etkenlerin yanısıra moral, iş arkadaşları, örgütün büyüklüğü, performans düzeyi ve daha başka etkenler; İşgören devri nedenleri olarak incelenmiştir, Fakat gördüğümüz gibi bulgular herhangi bir kesin yorum yapmaya olanak sağlayacak nitelikte değildir. Bütün bu nedenler işgörene, iş çeşidine, işletme organizasyonuna, kullanılan teknolojiye göre değişik şekilde etki yapacaktır., Bir işletmede veya belli bir meslek grubunda yapılan araştırma o gruba veya işletmeye özgü gerçekleri yansıtıyor olabilecektir. 322 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.4. İşgücünün Sosyal ve Kişisel Özellikleri ile İşgören Devri Arasındaki İlişkiler İşgören devrine yol açan etkenlerin yanrsrra yine önlenemez olarak sınıflayabileceğimiz bazı sosyal ve kişisel faktörler de işgören devrine yol açabilmektedir Bunlar, “ cinsiyet, yaş ve eğitim süresi, hizmet süresi, vasıflıvasıfsız işgörenler, meslekler arası farklılıklar, aile büyüklüğü ve sorumlulukları, sanayiler arası farklar, mevkiler arası farklar” olarak sıralanabilir Bu faktörlerin kısaca açıklanmasında yarar vardır 2.4.1. Cinsiyet Kadın işgörenlerin işten ayrılma oranlan erkek işgörenlere oranla daha fazladır Türkiye'de yapılan bir araştırmada da aynı durum saptanmıştır, Kadınlar evlenip çocuk sahibi olduklarından ve çoğunlukla yan vasıflı veya vasıfsız işçi olarak çalıştıklarından işten aynlma eğilimlerinin fazla olduğu ileri sürülmektedir, Gelişmiş ülkelerde, Özellikle Amerika’da yapılan araştırmalar bunun değişik görünümlerini ortaya çrkartmıştır Buna göre kadınlar arasında işgücü devrinin daha yüksek olması bazı sanayiler için geçerli olmaktadır Örneğin, tekstil sanayinde ve bazı sekreterlik ofis işlerinde kadınlar arasında işgören devri aynı işteki erkeklere oranla daha azdır Genel olarak günümüzde iş piyasasına katılan kadınlar, 15 yıl öncesine oranla daha uzun süre işte kalmaktadırlar, «Ev işleri için geliştirilen kolaylıklar, kreşler, yaşam masraflarının çok yüksek olması ve işletmelerin kadın sorunlarına daha çok eğilmeleri» kadınların kararlarını yakından etkilemiştir,. Ayrıca, eğitim seviyelerindeki artışın da Önemli bir etkisi olmuştur 2.4.2. Yaş ve Eğitim Süresi İşgören devri evrensel olarak yaşla azalmaktadır Bu konuda yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu yaş ile işgören devri arasında olumsuz bit ilişki bulmuşlardır İşten ayrılmalar kişisel amaçların iş olanakları ile uyuşmaması ile doğrudan ilişkilidir, İşgörenin iş konusundaki bekleyişleri işinin gerekleri ile uyuştuğu zaman işgörenin kalma olasılığı çok yüksektir Ayrıca işgörenler, işe M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 323 girmeden önce kendileri için meslek açısından bir yön tayin etmemiş olmaları nedeniyle çoğunlukla işe uyum sağlayamamaktadırlar Bu da genç işgörenleı arasındaki yüksek işgören devrini açıklayıcı niteliktedir. 2,4.3, Hizmet Süresi İşten ayrılmaların çoğu ilk hizmet yılı içinde olmaktadır (Burada yaşlı hizmet süresi etkenleri benzer olmaktadır ve yaş için verilen açıklamalar hizmet süresi için de geçerli olabilmektedir) Yapılan araştırmalar işgören devrinin hizmet süresi ile ters orantılı olduğunu göstermiştir,. 2 4,4, Vasrflı-Vasıf sız İşgörenler Çeşitli araştırmalar vasıflı işgörenler arasındaki işgören devrinin, vasıfsız işgörenlere oranla çok düşük olduğunu göstermiştir Kendi isteği ile işten ayrılanlar arasında veya işten çıkarılanlar arasında vasıflıların oranı yüksektir 2.4,5, Meslekler Arası Far klılıklar İşgören devri konusunda 700 den fazla araştırma incelenmiş ve sonuç olarak yöneticilerin uzman ve teknik elemanlardan daha uzun süre işlerinde kaldıkları ortaya çıkmıştır, 10 yıl veya daha fiazla işten ayrılmayanların oranları yönetici mesleğinde 1/3, uzman, mühendislik veya teknik eleman İçin 1/4 ve işgörenler için 1/5 olarak bulunmuştur 193 bilim uzmanı ve mühendisi işe almak için 1 milyon dolar saıfeden bir şirket bir yıl sonunda bunlardan 54'ünün iş’de kaldığını görmüştür Örneğin daktilograflar, stenograflardan daha yüksek işgören devri göstermiştir, Ofis elemanları içinde en düşük işgören devri oranı s eki eteri erdedir 2 .4. 6, Aile Büyüklüğü ve Sorumluluklar ı Kadın işgörenler arasında aile büyüdükçe işten ayrılma çoğalırken, erkek işgöıenlerde bunun tam aksi olmaktadır Bunun nedeni kadın erkek arasındaki geleneksel rol farklılaşmasıdır DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 324 2,4 7. Sanayiler Atası Farklar Yapıiaıı araştırmalar, işgören devrinin sanayiden sanayiye değiştiğini göstermektedir. Örneğin, lokanta işgörenleri arasındaki işgören devrinin, imalat sanayindekiııin yaklaşrk üç katı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 2.4,8. Mevkiler Arası Farklar İşletmelerde üst kademe işgörenleri, alt kademeleıdekilere oranla daha az işgören devri göstermektedir. Yapılan araştırmalarda 2.000 ile 125 000 arasında işgören çalıştıran 40 işletmede 120 tepe yöneticisinin 3'ten fazla yönetici görevi aldığını göstermektedir, Bu örnekte 34 başkan ve 19 idare heyeti üyesi vardır 2, 5„ İşgören Devri Nedenlerini Saptamada Kullanılan Yöntemler Kimlerin ayrıldığını ve ayrılma nedenlerini saptayabilmek için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir: 2 5 1. Ayrılan Kimseler Amerika'da birçok şirkette, ayrılan işgöreıılerin bordrodan çıkarma işlemi yapılırken bir bildiri formu kullanılmaktadır. Bu formdan, kimler ayrılıyor? Sorusunun cevapları kolaylıkla alınabilir Bu formda şu bilgiler mevcuttur, 4 İsim, 4 Doğum tarihi, 4 Cinsiyet, 4 Bölüm, 4 İşin adı, 4 Ücret sınıfı, 4 Son ücret, 4 îşe giriş tarihi, 4 İşten ayrılma tarihi, 4 Ayrılma nedeni Görüldüğü gibi bu bilgiler, esaslı bir işgören devri analizi için bir başlangıç noktası oluşturmaktadır. İşgören devri miktarı ve genel bir şekilde işgören devri nedenleri konusunda bilgi edinilebilir. Ekonomik sosyal ve kişisel nedenler dışında ek bilgiler de çıkış görüşmeleri ile elde edilebilir. M Şerif ŞİMŞEK - Talıir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 325 2.5.2, Çıkış Görüşmeleri İş gör en ile yüz yüze, daha samimi bir hava içinde yapılabilen bu mülakatlar işgöreııin işten çıkış nedenini daha açıkça belirtmesine yardımcı olmaktadır, Bazen bu görüşmeler bir işgöreııin çıkışım önleyebilir, Yanlış anlaşmalar sonucu eğer iş gör en işten ayrılmak istiyorsa, bu anlaşmazlıklar görüşmede giderilebilir,. Bazen de bu görüşmeler amaçlarına ulaşamamaktadır. Eğer görüşmeci işgören ile gereken samimiyet ve güveni kuramamışsa işgören işten ayrılmasının gerçek nedenlerini belirtmez, daha çok nazik cevaplar vererek bunu geciktirmeye çalışır, Görüşmeler, işgöreııin isteğine bağlıdır,. Eğer istemezse katılmayabilir Bu, çoğunlukla işletme tarafından çıkarılan işgörenler için geçerlidir, Kendi isteğiyle ayrılanlar çoğu zaman katılmaya karşı çıkmazlar. Katılmak istememe nedenleri, mülakatta söylediklerinin ilerde herhangi bir şekilde aleyhlerine kullanılabileceği düşüncesi olabilir 2.5.3, Çıkış Anketleri Bazı şirketler işten ayrılanlara çıkış anketi doldurturlar. Bu anketler evet ve hayır cevaplı sorulardan oluştuğu için değerlemesi daha kolay olur, Ayrılan kişinin kişisel özellikleri ile anket sonuçları arasında İlişkiler kurulabilirse işletme açısından yararlı veriler elde edilir Bunların da sakıncalı yanlan vardır İşgören soruların tamamını yanıtlamayabilir, Bu açıdan görüşme öncesi bir anket kullanılması yararlıdır 2„6„ işgören Devrini Hesaplama Yöntemleri İşgören devrini hesaplamak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir Bunların çeşitliliği, işgören devrinin ne olduğu konusunda değişik görüşler olmasından ileri gelmektedir. İşgören devri kavramı incelendiğinde, bunun bir giriş çıkış veya diğer bir deyişle hareketlilik ifade ettiği görülmüştür Burada, önemli olan, belirli bir dönemde Örneğin bir ay içinde kaç tane giriş çıkış olayı olduğudur, Bu bakımdan işgören devri mutlak değerlerle belirtilemez Olayların önemini, yaygınlık derecesini, yoğunluğunu ve ne kadar sık meydana geldiğini inceleyebilmek için oranlara başvurulur 326 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ Oranların hesaplanmasında kullanılacak zaman süresi de tartışma konusu olmuştur. Yaygın olarak kullanılan zaman bilimi aydır Yalnız küçük işletmelerde daha uzun süreler esas almarak (üç ay, altı ay, yıl gibi) işgücü devir oranlan hesaplanmaktadır, İşgücü devir oranım verirken zaman birimini de belirtmekte yarar vardır, Aylık oranla yıllık oran arasında fark açıktır Ayrıca işletmelerarası işgücü devir oranları kıyaslanırken hangi formülle hesaplama yapıldığına dikkat edilmelidir , Ayrı formüller kullanılmışsa kıyaslama anlamsız olabilir. Genel kabul görmüş yöntemler şunlardır: 2.6.L Ayrılmalar Formülü Bu formül, belirli bir dönemde işletmeden ayıılanlann sayısının, işletmedeki ortalama işgören sayısına oranlanması ile bulunur : Dönem Başı İşgören Sayısı + Dönem Sonu İşgören Sayısı M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 2.6 327 2. Girişler Formülü Bir önceki formüle çıkışlar yerine girişler konulduğunda aşağıdaki formül elde edilir 2.6,3. İşgören Akışı Formülü Girişler ve çıkışlar formüllerinin birleştirilmesi sonucu işgören akışı formülü elde edilir 2, 6.4. Net İşgör en For mülü Bu formülün kullanılmasında esas olarak alman sayı, aynlanlarm yerine geçenlerdir, Baz olarak bu sayının kullanılmasının gereği, işletme açısından yerine yeni işgören alınmayan ayrı İmalar m işletmeye bir masraf doğurmadığıdır, 328 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2,1. İşletme Düzeyinde İşgören Devrini Azaltmak İçin Alınabilecek Önlemler İşgören devrini optimal düzeye indirebilmek için önce işgören devrinin nedenlerini saptamak gerekmektedir Ayrıl anlar' arasında kişisel özellikler, örgütsel sorunlar, ayıılma sebepleri, işgörenin yaşam eğilimleri ve çevresel nedenler açısından oıtak yönler saptanarak bunlar arasında ilişkiler aranmalıdır. Böyle bir işgören devri inceleme programı işletmelere ek masraflar getirecektir, Bu masraflar da işgören devri masraflarına eklenmelidir.. Fakat bu masraflar önceden hesaplanıp işgören devri ile kaybedilen maddi miktar arasında biı kıyaslama yapılmadan böyle bir programa girişmek doğru olmaz. Eğer program bütçesi toplam işgören devri maliyetinde çok büyük bir oraıı teşkil ediyorsa ya programda hata vardır, ya da işgören devri böyle bir programı gerektirmeyecek kadar önemsizdir İşgören devri nedenleri sözü edilen yöntemlerle saptandıktan sonra hangi sahalarda sorunlar olduğu tespit edilebilir ve bu sorunlara göre önlemler alınabilir, Bu önlemlerin işletmeden işletmeye değişeceği bir gerçektir, İşgören devrini azaltmak için alınabilecek önlemler, bazı genel tespitlere dayanarak, “birey ile iş ve çalışma koşullarının düzeyi” olarak inceleme konusu yapılabilir, 2,7 1. Birey Düzeyi Bu kapsamda, işe alma ve terfi sürecinin düzeltilmesi vardır İşe Alma: Seçme süreci bir işletmeye, motivasyon çalışmalarım güçlendirmek ve işletmenin şimdiki ve gelecekteki amaçlarım gerçekleştirmesine katkıda bulunacak M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 329 nitelikte eleman almasını sağlayacak en güçlü araçtır Bunun için de seçilen elemanlar iki temel niteliğe sahip olmalıdır. Bunlardan birincisi işin içeriğini iyice anlaması ve onu bizzat başaracak bireysel beceriye (girerken veya belli bir eğitim süıesi sonunda) sahip olmasıdır: İkincisi ise o işle ilgili olması ve onu yapmak istemesidir. İyi bir personel seçimi yapmak için tedarik, seçim ve işe yerleştirmede her elemanın bu niteliklere sahip olmasına dikkat etmek gerekmektedir İyi tedarik metodlan geliştirmek için araştırma yapmak gereklidir Adayların elde edilebilirliği başvuruların sayısı ile sınırlıdır, Eğer çok sayıda başvuru olmazsa istenildiği gibi bir eleme yapılamaz ve böyle durumlarda işin minimum gereklerini karşılayan elemanları işe almak söz konusu olabilir Müracaat sayısını arttırmak için açık işleri, aday olabileceklere duyurma şekilleri önemlidir , İşgören bulma büroları, okullar, resmi kurumlar ve mecmualar, ulusal ve yerel gazeteler ve diğerleri bu konuda kullanılan en yaygın araçlardır, Bunlardan hangisinin daha etkili olduğu işletmeye ve işletme içi işlere göre değişebilir. Bu da ayrıca tutulan kayıtlardan saptanmalıdır. İşe alma ve yerleştirme sürecinde en hassas işleri görüşmeler görür Bu denge yukarda sözünü ettiğimiz gerekleri karşılayacak elemanı seçebilmek için çok iyi bir şekilde hazırlanmalı ve yürütülmelidir İşe uygun eleman almak kadar kimlerin işte kalacağını tespit etmek de seçimde önemlidir.. Başvuru formları bir ön seçim için yararlı olabilir, Yapılan bir araştırma sonucuna göre, bir sigorta şirketinde müracaat formunun eleme aracı olarak kullanılması sonucu işgücü devir oranı azalmıştır Ayrıca seçimde çeşitli testler de uygulanabilir. Bunlardan beceri testleri, işle doğrudan ilgili sonuçları bakımından özel bir beceri gerektiren İşlerde kullanılabilir. Terfi Sürecini Düzeltme, Bir Örgütte terfıler tanınmanın yapısal göstergesidir. İşgöıenler ter fiyi başarılarına karşılık bir ödül olarak görmektedirler: Bu bakımdan terfi işgören için önemlidir, Başarılı bir terfi sisteminin önemli bir yönü işgörenin bunun eşitlik ilkelerine uygun olarak yapıldığına inanmasıdır, İşgörenlere terfi edebilecekleri işlere girme fırsatının tanınması, buna ulaşmak için gelişme olanağı verilmesi, işgörenin aynı işletmede daha uzun süre kalmasına etki edecektir. 330 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.7.2 . İş ve Çalışma Koşullarının Düzeyi İşgören devrini yaratan etkenlerin bir kısmı yapılan işin yapısı ve çevre koşulları ile ilgilidir. Burada yapılan araştırmaların sonuçlarına dayanarak özellikle iki etkenin işgören devrini azaltıcı etkisi olabileceği düşünülebilir, Bu açıdan işe ilişkin kararlara katılma, gözetim ve örgüt düzeyinin kısaca açıklanmasında yarar vardır, İse İlişkin Kararlara Katılma: İş tasarımının yeniden yapılmasına işgörenlerin katılması veya işle ilgili konularda kararlara katılmak, işgören devri oranlarını düşürücü etki yapmaktadır. Gözetim: İş yapısı ile yakından ilgili bir etken de, işgörenin muhatap olduğu gözetim tarzıdır Değişik işler ve örgütsel yapılarda değişik gözetim tarzları başarılı sonuçlar vermişlerdir Daha önce de belirtildiği gibi, gözetimcinin beşeri ilişkiler yaklaşımı önemlidir örgüt Düzeyi: Örgüt düzeyinde ele alınabilecek işgören devrini azaltıcı temel etkenler arasında, sosyal güvenlik tedbirleri Önemlidir, Ücretlerin eşitlik ve rekabet ilkelerine gör e saptanması işgören devrini azaltıcı bir önlem olabilir ONALTINCI BÖLÜM DEĞİŞİM YÖNETİMİ VE ÖRGÜT GELİŞTİRME Bu bölümde, değişim yönetimi ve örgüt geliştirme konulan kapsamlı olarak ele alınmıştır, 1. DEĞİŞİM YÖNETİMİ Bu başlık’ adı altında; “değişim kavramı, kapsamı ve temel boyutları, değişim nedenleri, değişim türleri, değişime direnç, değişim modeli ve süreci, değişime direncin ortadan kaldırılması, örgütsel gelişim ve planlı değişimde kullanılan başlıca teknikler” açıklanmıştır 1.1. Değişim Kavr amı, Kapsamı ve Temel Boyutlar ı 1.1..1. Değişim Kavr amı Genel olarak değişim (change), herhangi bir şeyi bir düzeyden başka bir düzeye getirmeyi ifâde etmektedir, Bu, kişilerin, nesnelerin yerlerini değiştirmekten kişisel bilgi, yetenek v s nin mevcut durumundan fârklı bir konuma getirilmesini ifâde eder Örgütlerdeki değişim de örgüt fâaliyetleri ile ilgili hususlarda mevcut konumdan (durumdan) farklı bir konuma gelmek amlamım taşımaktadır (Aldag ve Stearns, 1987, s..387) Sürekli değişim, “kişi veya örgütlerle ilgili her konuda devamlı yeniliklere açık olmak, eski yapıdan fârklı hale gelebilmek, yeni konum ve durumlara uyum gösterebilmek” ile yakın bir ilişki içindedir, Örgütlerin sürekli, “daha ucuz, daha kaliteli ve daha çabuk” mal ve/veya hizmet üretmek durumunda kalmaları ve bunları yaparken de değişime ayak uydurmak zorunda olmaları olimpiyat oyunlarını çağrıştırmaktadır, Bilindiği gibi, Olimpiyat Oyunlarının hareket noktasında, “citius (daha çabuk), altius (daha yüksek), fortius (daha kuvvetli)” sloganlarınrn önemli bir yeri vardır Klasik örgütlenmelerde mevcudu koruma, belirsizlikten kaçınma ya da risk almama eğilimleri ön planda iken; çağdaş yapılanmalarda (90’lı yıllardan sonra daha yoğun olmak üzere) “değişim” olgusu gerek birey, gerekse örgütsel düzeyde yadsınamaz bir öneme kavuşmuştur (Eren, 2003, s 396; Koçel, 2003, s 687) 332 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 112 Değişim Kavramının Önemi ve Kapsamı Değişim “change” konusu, yönetim literatüründe ilgi çeken konulardan birisi olmuştur, Özellikle 90’lı yıllarda “değişim” olayı, kişisel ve örgütsel yaşamın en önemli konusu haline gelmiştir. Çağımızın, metafizik olgusu olan değişimin, hız ve çok boyutlu etkileri şu şekilde ifade edilmektedir; ‘geçen yüzyılda, iletişim hızımızı 10', ulaşım hızımızı 102 veri işlem hızımızı 106, hastalıkları denetleme yeteneğimizi 102 kat arttırdık. Sözü geçen değişimler son yüzyıl içinde gerçekleşti. Bu değişimlerden evrendeki insan ilişkilerinin etkilenmeyeceğini kim düşünebilir”(Bennis, 1970, s. 5) Günümüz işletme yönetimleri, küreselleşen iş dünyasında başarılı olabilmek için özellikle bilgi tabanlı örgütlenmeler hedeflemekte ve değişim olgusu ile iç içe yaşamaktadırlar İnternet işletmeciliğinin değişime sağladığı katkı ise, daha önceleri tahmin edilemeyen bh hızla ilerlemektedir Değişimi gerektiren baskıların kökeninde, çevresel (dış) ve örgütsel (iç) nedenler aranmalıdır (Davey, 1971, s 17). Çevresel nedenler söyle sıralanabilir: ^"Kültür ve kültürel değerlerde görülen değişimler (yasama ve yasal yaptırımları kapsayan değişimler), ^ Pazar ihtiyaçlarında, koşullarında, yapısında ya da başka pazar parametrelerinde görülen değişimler, ^•Teknolojide görülen değişimler, ^*Bilim alanındaki değişimler (özellikle davranış bilimlerini kapsayan değişimler), ^Kaynaklardan yararlanma biçiminde oluşan değişimler, ^Örgüt kurucuların amaçlarına görülen değişimler, ^Diğer sosyal, kültürel ve demografik değişiklikler Değişimi gerektiren örgütsel nedenler ise söyle sıralanabilir: Örgüt üyelerinin, değer ve amaçlarında oluşan değişimler, -^•Örgütsel performans düşüklüğü veya yetersizliği, Başka benzer örgütlerde, değişim programlar mı n başlatılmış olması, Ör güt içi geliştirilen teknolojik ilerleme. M Şerit ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 333 Değişim evreninde yaşıyoruz, değişimin artan hızı hem gelişmiş, hem de yeni yeni ortaya çıkan ülkelerin kültürlerinde derin etkiler oluşturmaktadır, Bireysel yaşam biçimi ve değerleri hızla değişmekte, kültürel değişimin hızını teşvik etmekte ve desteklemektedir (Huse, 1975, s.7) Bugün artık örgütlerde değişimin gerekliliğinden çok, Örgütlerin yeterli hızda değişip değişmediği, sürekli değişimin nasıl sağlanabileceği, örgütlerin kendilerini nasıl “öğrenen örgüt” (bu kitabın altıncı bölümünde kapsamlı olarak ele alınmıştır ) haline getirebilecekleri tartışılmaktadır, Dmckerın deyimi ile olay “........... her örgütün yapısı içinde değişebilme yeteneğinin yerleştirilmesi ” olayıdır (Drucker, 1992, s. 97) Buradaki “yerleştirme” uygulaması sadece, örgüt ’mensuplarının değişimin önemim kavramalarından ibaret değildir, Örgüt yapısının temel taşları olan “işler” in taıif ve yeniden dizaynından başlayarak, gelişen iletişim teknolojisi çerçevesinde pozisyon, departman ve hatta sanal örgüte kadar tüm düzenlemeleri kapsamaktadır, Aşağıdaki karşılaştırma, değişimin örgütsel yaşam üzerindeki etkisi ve performans değerlemeleri ile ilgilidir (Peters, 1987, s 561) ♦Neyi Değiştirdi? ♦Satış Tahminleri T uttu mu? ♦Gelir veya Giderler, Program Bütçeyi Aştı mı? ♦Kar Hedefi Tutturuldu mu? gibi sorular yerine, artık şunlarm sorulması gerekir: ♦Hangi Hızda Değiştirdi? ♦Neleri Değiştirmeyi Planladı? ♦Yeterli Hızda Değiştiriyor mu? 334 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgütlerde her iş, her ilişki, her iş yapma usulü her süreç ve her prosedür sürekli olarak değiştirilmek zorundadır. Örgüt mensupları da böyle bir sürekli değişim içinde yaşamaya alışacaklar dır Yanı bilinen ifâdesi ile artık örgütlerde “değişmeyen tek şey değişim ” olmuştur. Günümüzde bir çok düşünür tarafından post-modern bir yönetim anlayışı olarak kabul görebilen Toplam Kalite Yönetiminin öngördüğü “müşteri ihtiyaçlarına cevap verebilme hızı” (response time) da örgütlerde değişim ile yakından ilgilidir Değişimin, artan hızı ve yeni biçimi toplumsal kurumlar üzerinde derin etkiler oluşturmaktadır, Örgütler, bilim ve teknolojinin yanında insan niteliğine ilişkin değer ve kavramlarda oluşan değişimleri de yaşamaktadırlar (Raira,1972, s, 1) Bugün çevrenize bakarsanız, taşınabilir bilgisayarların oldukça yaygın olarak kullanıldığını görürsünüz Aslında bu kadar popüler olmalarının başlıca nedeni evden aıabaya, uçağa, ofise kadar birçok yere kolaylıkla taşınabilmeleridir Buna göre anlaşılması güç olan şey niçin ilk taşınabilir bilgisayar üreticisi, Osborne Computer, kendini 45 milyon dolar borç içinde buldu ve ilk portatif bilgisayarı Ocak 1981’de tanıttıktan 2 yıl sonra iflasını açıklamak zorunda bırakıldı Aslında şaşırtıcı olan gerçek ise, işletmenin bu iki yıllık süreç içinde 100 milyon dolara yakın satıştan memnun olmasıydı (Uystrom ve Storbuck, 1984, s 2) Nasıl olur da bir işletme çok hızlı bir şekilde başarıdan iflasa doğru gidebilir? Şüphesiz Osborne’nin batmasında birçok neden olmasına rağmen, belli başlı başarısızlık nedenleri arasında “kontrolsüz değişim, yönetsel karmaşa ve özellikle IBM gibi dev işletmelerin bu alana girmesinin de etkisiyle oluşan Pazar kaybı” sıralanabilir, Piyasadaki bilgisayar ürünlerinin teknolojinin de etkisiyle değişimi diğer işletmeleri daha da büyüme ihtiyacına yöneltmiştir IBM bu alana sonradan girmesine karşın, hem örgüt hem de ürün yelpazesini hızlı değişime uyarlayarak, pazar payını her geçen gün artırmıştır APPLE COMPUIERS ise, kişisel bilgisayarların yanı sıra, büro bilgi sistemlerindeki gelişmeleri de iyi takip ederek, artan talebi karşılama yönünde örgütsel yapısını değiştirebilmiştir Düşünüldüğü gibi, Osborne buralarda bir yerde yarışı kaybetmiştir. M Şer if ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 335 Xerox Texas, lnstrumants, American Motor, Eastman Kodak gibi işletmeler de değişik zamanlarda hızla değişen teknolojik çevre ve piyasa koşullarına uyum güçlüğü çekmişlerdir Osborne işletmesini diğerlerinden ayıran husus, kriz ortamlarına ilişkin stratejik planlarının olmayışı ve belki de yetersiz kalıp, acı sona sürüklenmesiydi Sürekli değişen durumlar bu değişime uyum sağlamayı ve toleranslı olmayı öğrenmesi gereken örgütler için (Korkunç/muazzam) bir yarış, Oysa örgütsel değişimlerin hepsi planlanmamış, dışaıdan kabul ettirilmiş faktörler değildir Bazı ör gütsel değişimler planlanırlar ve gerçekten bilinerek yapılırlar 1,1,3 Değişimin Özellikleri Değişim kişisel ve örgütsel düzeyde olmak üzere iki düzeyde ele alınabilecek özellikler gösterir Kişisel düzeyde en önemli özellikler, kişilerin sürekli olarak yeni iş yapma usulleri geliştirmeleri, zihni olarak kendilerini devamlı farklı davranmaya alıştırmaları ve değişime karşı gösterdikleri direnç noktalarından toplanabilir Bunlardan birincisi yaratıcılık ve yenilik ile ilgilidir,. Günümüz örgütleri, kişilerin yaratıcılıklarım sonuna kadar ortaya koyabilecekleri bir yapılanma içine girmek zorundadırlar, Kişisel yaratıcılık örgütlerdeki değişimin temel faktörüdür Bu nedenle örgüt yönetimleri, personelini yaratıcı kılabilecek değişik öneriler ileri sürmelidirler, Bir örnek olmak üzere aşağıda bu öneri listelerinden birisi verilmiştir Çalışanların yaratıcılıklarını geliştirmek için yöneticilerin yerine getirmesi gereken belli başlı hususlar şunlardır (Kreitner ve Kinicki, 1995, s 324; Koçel, 2003, s, 699): ►Yaratıcı davranışları destekleyen ve özendiren bir çalışma ortamı yaratılmalıdır ►Otokratik yönetim tarzından uzaklaşılmalıdır, 336 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ ►Çalışanlara kişisel olarak geliştiklerini hissedecekleri işler verilmelidir.. ►Savunmacı davranışlardan uzak, açık ve samimi iletişimin bulunduğu bit çalışma ortamı geliştirmelidir. ►Çalışanların sadece “kriz”leri çözen ve daima kısa vadeli sorunlarla uğraşan kişiler olmaları önlenmelidir. ►Çalışanların, karşılaştıkları her sorunu, yaratıcılıklarını gösterebilecekleri bir fırsat olarak değer ley ebilmeleri sağlanmalıdır. ►Yaratıcı davranış ödüllendirilmelidir, ►Çalışanların yeni fikirleri denemelerine imkan verilerek belli bir hata payı kabul edilmelidir ►Çalışanların hata yapma korkuları giderilmelidir. ►Yeni fikirlere olumsuz yaklaşılmamalıdır, Değişimin kişisel düzeyde ikinci önemli özelliği; çalışan ile örgüt arasındaki ilişkileri etkilemesidir, Bu ilişkilerin biçimsel psikolojik ve sosyal olmak üzere üç yönü olduğu belirtilmelidir Biçimsel yön, çalışanın örgütte yaptığı iş konusunda, kendisi ile örgüt arasındaki ilişkidir Örgütler çalışanlarına, çeşitli şekillerde tarif edilmiş iş ve hedefler verirler Psikolojik yön, daha çok kişinin hissettiği ve kişiyi örgüte bağlı ve sadık, onunla özdeşleşmiş hale getiren ilişkileri ifâde eder Sosyal yön ise, bir bütün olarak örgütün kültürü ile çalışanın kişisel kültür ve değer yapıları arasındaki ilişkileri ifade etmektedir Değişimin başarılı olabilmesi, değişimi gerçekleştirecek kişilerin, aşağıda sıralanan soruların farkında olması ve bunlara uygun cevap bulmasını gerekli kılmaktadır Bu yapılmadığı takdirde, değişime direnç (rezistans) olayı ile karşılaşılacaktır (Streber, 1996, s.,87; Koçel, 2003, s 689-690): Biçimsel vön kapsamında cevaplanması çer eken sorular: * Örgüt benden ne bekliyor, ne yapmam lazım ^ M Şerif ŞİıMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇEL İK v İşimi yaparken örgüt bana nasıl yardımcı olacak ^ * Peıformansım nasıl, ne zaman ve kim tarafından değerlenecek ve bana nasıl geribesleme verilecek ^ ^ Bana ne ücret ödenecek ve peıformansım ile ilişkisi ne olacak ^ Psikolojik yön kapsamında cevaplanması zer eken sorular: ■ Ne derece çok veya az çalışmalıyım, ııedeır? ■ Sarf edeceğim gayret için nasıl bir ödül verilir? ■ Bu Ödüller için çalışmağa değer mi ? Sosyal yön kapsamında cevaplanması gereken sorular. -Kişisel değerlerim (values) ile örgütün değerleri arasında fark var mıdır, hangi yönde, neden? -Bu örgütte kimin nereye kadar gidebileceğini belirleyen faktörler nelerdir? -Örgüt misyonu ve vizyonu ile kişisel görüşlerim arasındaki uyum nedir? L2„ Değişim Nedenleri Örgütleri değişime zorlayan nedenler dışsal (external) nedenler ve içsel (internal) nedenler olarak iki ayrı gıupta ele alınabilir 337 338 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1 2.1. Dışsal Nedenler Biı sistem olarak ele alındığında, her işletme dış çevresinden aldığı çeşitli girdileri, belli teknoloji düzeyindeki üretim süreci içinde değiştirir ve elde ettiği çıktıları yine dış çevresine verir.. Girdi-Süreç-Çıktı şeklindeki bu akış ne kadar sürekli ve düzenli ise ve ne kadar büyükse işletme o kadar başarılı olabilecektir, İşletme sistemini etkileyen kontrolü dışındaki dış çevre unsurlarının bazıları, stratejik yönetim terimleri ile ifade edilirse, işletme için yeni fırsatlar oluşturacak yönde değişirken bazıları da tehlike oluşturacak yönde değişecektir , Dolayısıyla işletmelerin bu fırsat ve tehlikeleri tahmin ederek, fırsatlardan yararlanacak, tehlikelerden korunacak tarzda örgütlerini değiştirmeleri gerekecektir Aksi halde çevresi ile uyum içinde olmayan bir iş örgütünün, girdi-süreç-çıktı akışı da olumsuz olarak etkilenecektir, Böylecç, işletme faaliyetlerini etkileyen dış çevre unsurlarındaki her değişme, işletme için bir değişim nedeni olarak ortaya çıkabilmektedir., Bu dışsal nedenler, değişim süreci bölümünde açıklanacağı gibi, “değişime zorlayan kuvvet” rolü oynayacaktır, Günümüzde bu dışsal nedenlerin en önemlileri olarak şunlar belirtilebilir (Koçel, 2003, s. 695): *Teknoloji (üretim, haberleşme, bilişim, bilgi işleme, genetik vs ), *Rekabet (küreselleşme, ekonomik sınırların kalkmaya yüz tutması), * Ekonomik koşullar, * Sosyal, kültürel ve demografik koşullar 1,2,2, İçsel Nedenler İşletmeleri değişime zorlayan içsel nedenler, örgütlerin kendi iç bünyelerindeki bazı gelişme, durum ve olaylarla İlgilidir Kapasite ve verimlilik oranlarındaki kayıplar, pazarın daralması ve/veya satışların düşmesi, düşük moral ve motivasyon düzeyi, kişiler veya gruplar arası yoğun çatışmalar, personelin yükselen eğitim düzeyi ve bekleyişleri gibi unsurlar, örgüt içinde çeşitli konularda değişiklikler yaprlmasmı gerektirmektedir. İşletme içindeki yaratıcılık sonucu ortaya çıkan yeni fikir, ürün, yöntem, teknoloji ve hizmet türleri de önemli bir içsel değişim nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır (Koçel, 2003, s 695) M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 339 1.3. Değişim Türleri Değişim olayını daha yakından anlayıp, yönetebilmek için değişim ile ilgili değişik sınıflamaları görmek gerekil Bunların başlıcalan aşağıda sıralanmıştır (Özkalp ve Kır al, 1996, s 440; Koçel, 2003, s 691): Planlı Değişim-Plansız Değişim, ij Makro Değiş im-Mikro Değişim, % Zamana Yayılmış Değişim-Ani Değişim, Proaktif (Öngörücü)-Reaktif (Tepkisel) Değişim, Geniş Kap samlı-D ar Kapsamlı Değişim, ÎJ Aktif1-Pasif Değişim, Tl İyileştirme Şeklinde Adım Adım-Radikal (Köklü) Değişim 1.4. Değişime Direnç Değişim, genel anlamda, “herhangi bir şeyi bir düzeyden başka bir düzeye getirmeyi” ifade etmekteyken; direnç, “bir gücün etkisine karşı koyan güç, yada mukavemet” olarak tanımlanabilmektedir (Aldag ve Stearns, 1987, s.,387; TDK, T ürkçe Sözlük) kÛ insanlar Değişime Neden Direnç Gösterirler? 340 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Gerek bireysel, gerekse örgütsel düzeyde değişim kaçınılmaz oîsa da, her insan, değişime aynı derecede direnç göstermeyebilir Ancak az veya çok, açık veya kapalı, hemen veya zaman içinde insanların değişime direnç gösterdikleri bilinen bir olgudur. Hatta bazılarına göre değişime direnç sadece günümüze özgü bir konu olmayıp, eski çağlarda yaşamış bir herhangi bir kabile liderinin de sorunu olmuştur. Değişime direnç göstermek., değişimin statükoyu bozması, bilinenden uzaklaşmayı gerektirmesi, alışılandan vazgeçmeyi öngörmesi nedeni ile rahatsız edici bir olaydır Bir cismi hareket ettirmek için kuvvet uygulaması gerektiği gibi, insanlarla ilgili değişim için de kendi özgü bir tür kuvvet (düşünsel, maddi, manevi, vs.) uygulanması gerekebilir. Değişime direnç ile ilgili olarak yapılan genel sınıflamalarda; “değişim teknolojisi, bilgi patlaması, hızlı ürün eskimesi, Örgüt bireyleri ve örgütsel yapı iîe örgüt içi gruplar” ayırımına rastlanmaktadır. Bunlardan ilk üçü; değişim teknolojisi, bilgi patlaması ve hızh ürün eskimesi enformasyon sistemleri ile sıkı bir ilişki içindedir Gerek bunlar, gerekse “enformasyon sistemleri teknolojisi, Örgüt bireyleri ve örgütsel yapı, performans ve kariyer yönetimi, örgütler ve gruplar, araç, yöntem ve maliyetler” açısından değişim olgusunun irdelenmesmde yarar vardır (Lanny, 3 992, s 72; Koçel, 2003, s.,700): -Örgütlerdeki değişim teknolojisi için en önemli kaynak enformasyon sistemleri teknolojisidir Bu teknolojinin örgütlerin nasıl yapılandırılacağı, nasıl faaliyet gösterecekleri, stratejilerinin ne olacağı ve yöneticilerin ve çalışanların işlerini nasıl yapacağı üzerine önemli bir etkisi vardır, Bilgi patlaması enformasyon teknolojisinin bu patlamayı yönetmesini zorunlu hale getirmektedir Son olarak, enformasyon teknolojilerinin çoğu, uygulanmaya başlandıktan ortalama 5 yıl sonra artık kullanılmaz hale gelmekte ve işletme yönetimleri yeni bir teknolojiye geçme ihtiyacı duymaktadırlar -Değişime direnç Örgüt bireyleri ve örgütsel yapının her ikisinden de meydana gelebilir Bireylerin seçici dikkatlerinden dolayı değişim ihtiyacı önemsenmeyebilir, Alışkanlıkların ve bir şeyin yapılırken izlenen eski yöntemlerin terk edilmesi zordur Her örgüt bireyi; bir anlamda bir başkasına bağlı olabilmektedir Bu nedenle, değişim aktarımında bulunmadan önce, diğer insanların görüş ve önerilerine önem verilmelidir -İşletmede performans ve kariyer yönetimi işletme sahibi, ortaklar veya üst yöneticilerce bizzat yürütülüyorsa; örgütteki herhangi bir birey, onlara karşı M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 341 geleneksel bir bağlılık gösterip, istenen değişime şeklen de olsa uyar gözükebileceklerdir İnsanoğlu doğası gereği, bilinmeyen gelecekten korkma eğilimindedir. Örgüt bireyleri de, bu tür bir korkuyu hissetmelerinin yanı sıra, değişimi gelir düzeylerini olumsuz kılabilecek bir oiay olarak da algılayıp; uygulamalara bir şekilde karşı koyabileceklerdir. Ayrıca, çoğu kişiler, kullandıkları eski yöntemlerin, kendileri için oldukça rahatlık sağladığını; yeni yapıda eski günlerini çok arayabileceklerini de düşünebilirler -Örgütler ve gruplar da değişime karşı koyarlar Örgütlerdeki gruplar, değişimi güçlerine ve etkilerine karşı tehlike olarak algılayabilirler Örgüt yapısının kendisi çoğu zaman değişime bir engeldir Ne de olsa bir örgütün yapısı biraz katılık ve durağanlık anlamına gelmektedir.. Örgütler genellikle hızlı değişime çabuk ayak uyduramadıklarından, icra makamlarında biraz durağanlık gerekmektedir. -Örgütlerin bir çoğu, değişim İçine girmek istemelerine karşın, bu yönde kullanabilecekleri araçlara sahip değillerdir Gerçekte, enformasyon sistemleri alanında yeni bir sistemin uygulanması için yapılan sabit maliyetler, düşünüldüğünden çok olabilmektedir.. Aynı zamanda çalışanların eğitilmesi ve ilk eğitim esnasındaki kaybedilen verimliliğin de maliyeti vardır, Yapılmış yatırımlar değişime engel olabilir. Örneğin, bir işletme yeni yazılım \e donanım için önemli miktarlar harcamış, fakat uygulamada beklediğine kavuşamamış olabilir Bu nedenle,başka bir sisteme ihtiyaç duyulabilir Ne var kİ,öne ekine önemli miktarlarda parasal kaynak ayrıldığında, bu düşünce safhasında kalabilir Yapılacak iş, hali hazırdaki sisteme uyumluluk gösterilip, en alt düzeyde de olsa örgütsel faaliyetlerde optımal bir seviyenin yakalanmasıdır Başka örgütlerle yapılan anlaşmalar da değişimi geciktirebilir, Örneğin, iş gücü anlaşmaları yeni bir sisteme geçişi yavaşlatabilir. Sonuç olarak, “örgüt kültürünün örgütsel yapı ve örgüt bireyleri üzerinde yadsınamaz bir önemi vardır” düşüncesi kabul edilmelidir. Çünkü, bu unsurlar, örgütsel değişimi kolaylaştırabildikleri gibi, engel de olabilmektedirler Değişime direnç kapsamında, “işten kaynaklanan, kişisel, sosyal ve örgütsel nedenler” önemlidir. İşten kaynaklanan nedenler, kişinin halihazırda örgütte yaptığı iş ve değişimin sonucu yapacağı iş ile ilgilidir, Kişisel nedenler, değişime karış olumsuz tutum alma, direnme ve karşı koyma gibi psikolojik nedenlerle ilgili olabilmektedir, Sosyal nedenler arasında insanlar arası ilişkiler öne çıkmaktadır, Örgütsel yapıdan kaynaklananlar ise örgütsel nedenler arasında yer almaktadır. Burada, “işten kaynaklanan nedenler, kişisel nedenler, sosyal nedenler, örgütsel nedenler ve değişime direnç ölçeği” nin alt unsurları sıralanmıştır DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 342 (Brousseau, Dr iver, K.Eneroth ve Larson,1996, s 53; Biake, 1992, s,75; Krackhardt ve Hanson, 1993, s 104-105; Koçel, 2003, s 700-705): 1,4,1. İş’ten Kaynaklanan Nedenler II Teknolojik İşsizlik Korkusu f İş Yükü Artışı Korkusu. Tf Teknik Bilgi Yetersizliği Korkusu, Tl İş/ Ücret / Ödül İlişkisinde Değişiklik Korkusu. Tî Değişimi Teknik Olarak İmkansız Görme. İş Koşullarında Değişiklik Korkusu, Ti Maliyet Yüksekliği 1,4 2. Kişisel Nedenler ► Bilinmeyen Korkusu, ► Güvenlik İhtiyacı, ► Alışkanlıklardan Vazgeçme Zorluğu, ► Değişim Hakkında Bilgi Sahibi Olmama, ► Başarısız Olma Endişesi, ► Çıkar Kaybı, ► Yeni “Şeyler ” Öğr enme Zorluğu, ►Dar Görüşlülük, ► Daha Önceki Kişisel Tecrübeler, ► Kendine Güvenineme, M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 343 1 4.3. Sosyal Nedenler SDeğişim Amaçları ile Grup Normları ve Hedefleri Arasındaki Farklar, HDeğişimi Öneren / Uygulayanlara (Değişim Elemanları = Change Agents) Karşı Olumsuz Tutum ve Güvensizlik, 83Yakın Çevrenin, Grubun Değişime Karşı Olumsuz Tutumu SMevcut Sosyal İlişkilerden Vazgeçmeme Arzusu, SDeğişim Çalışmalarının (Ekibinin) Dışında Kaldığı İnancı ®Dışarıdan Yönlendirmeden Hoşlanmama SDeğişimin Sadece Belli Bir Grubun Çıkarı Şeklinde Algılaması 1,4.4,, Örgütsel Nedenler 1 İşlevsel olmayan bir örgüt yapısı 2 Amaca yönelik örgütlenmeyen gruplar ve ekip çalışmasının olmayışı .3 Örgüt güç dengelerinin değişime sıcak bakmamaları veya anlaşamamaları, ^ Önceki başarısız değişim çabaları, 1.4.5. Değişime Direnç Ölçeği Çalışanların değişime karşı direnç göstermeleri çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir Bunu tam olarak gösterebilmek için bir çeşit “değişime direnç ölçeği”nden yararlanılabilir 344 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bu ölçek üzerinde değişime istekli olma ve tam olarak kabul etmek bir uç, değişimi reddederek örgütten ayrılma diğer bir uç olarak belirtilmiştir. Bu iki uç arasında aşağıdaki alanlar belirlenmiş olup, her alan kendi içinde değişik tutum ve davranışlar içermektedir . ♦Kabul Alanı, ♦Kayıtsızlık Alanı, ♦Pasif Direnç Alanı, ♦Aktif Direnç Alanı 1.5. Değişim Modeli ve Süreci Örgüt yapısının şekillendirilmesinde iş ve süreçlerin yeniden tanımlanması ve bunlara uygun iş görevleri ile işgören özelliklerinin belirlenmesi önemlidir. Gelişen teknolojinin örgütsel yapı ile uyum! aştın İmasında ortaya çıkabilecek sorunların ve olası çözüm önerilerinin saptanması bir süreç gerektirmektedir. Uyumlaştırmada ise, yapılmış olan önceki çalışmaların, örgütteki fâaliyetlere aktarılmasında örgütsel kültür boyutunun gözardı edilemeyeceği aşikardır Değişim modeli ve süreci ile ilgili olarak en çok kullanılan model, Kurt Lewin tarafından ortaya atılıp, Edgar Scheiıı’m katkısı ile geliştirilmiş olan “Çözme-değiştirme ve yeniden dondurma” modelidir, Grup dinamiği konusundaki çalışmaları ile tanınan Lewin,e göre, hangi konuda ve hangi düzeyde olursa olsun bu genel model işlevsel sonuçlar doğurabilmektedir., Modelin dayandığı süreçler, şekil 16 l’deki gibi Özetlenebilir (Aldag ve Stearns, 1987, s,391; Koçel, 200.3, s 696-698): Değişim Nasıl Gerçekleştirilir? Herhangi Bir Konuda Farklı Bir Uygulamaya Geçmek İçin İşe Nereden Başlanmalıdır ? M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 345 Önce Değiştirilecek Değişkenler Mevcut Değerlerinden veya Uygulama Tarzlarından Çözülür (Ayrıştırılır) ve Mevcut Durum Bozulur (Unfreezing) Çözülerek “Yumuşak Hale Getirilmiş’' Bu Değişkenler Değiştirilir veya Yem Bir Şekil Verilir (Change) Yemden Şekillendirilen Bu Değişkenler Bu Halı ile Yemden Dondurulur (Refreezing) Şekil- 16 1: Levvin’iıı Değişim Modeli Değişim modeli ve süreci ile ilgili olarak, bu bölümdeki örgüt geliştirme (planlı değişim modelleri ve planlı değişim ve süreci aşamaları) başlıkları daha kapsamlı bilgileri içermektedir 1,6, Değişime Direncin Ortadan Kaldırılması Değişime direncin Önlenmesinde, “değişimde zaman planlaması, ekonomik teşvik tedbirleri, pazarlık ve ikna yöntemi, iki yönlü haberleşme ve bilgi alışverişi, deneme niteliğinde değişimlerin yapılması, çalışanların değişimle ilgili 346 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ kararlara katılabilmeleri'” önemlidir.. Değişime direncin önlenmesi, \ya da ortadan kaldırılabilmesinde aşağıdaki yöntemler yararlı olarak kullanılabilir (Şimşek ve Akın, 2002, s. 306-314; Cofiey ve diğerleri, s. 551; Koçel, 2003, s. 706-707): 1,6 1, Katılım Örgütlerinde etkin bir katılım sağlayan yöneticiler, değişime direncin ortadan kaldırılmasında başarı sağladıkları gibi, örgütsel amaçlara da daha kolay ulaşabilmektedirler, Etkin bir katılım da ise, değişimden etkilenecek kişilerin alacakları pozisyon önemlidir, Değişime konu olan veya değişimden etkilenecek kişilerin değişim planlaması ve uygulanması safhasına katılmaları, gösterebilecekleri olası direnci azaltmaktadır Burada önemli olan katılanların fikirlerinin kabul edilmesinden çok, kişilerin, kendilerini etkileyecek bir değişiklik olayının dışlanmadıklarım hissetmeleridir, içinde olduklarını, 1. 6, 2. Haberleşme ve Eğitim Dar anlamda, bireyler ve kurumlar arasında bilgi, düşünce, veri ve duygu alışverişi veya aktarımı şeklinde tanımlanabilen haberleşme iyi yöııetilebildiğinde, değişime direncin ortadan kaldırılmasında yararlı olarak kullanılabilir, Örgütlerde karşılaşılan pek çok sorunun temelinde iletişim eksikliği olduğu bilinmektedir., Değişimden etkilenebilecek kişilerle kurulacak iletişim, değişime hazırlamak için verilecek ön eğitim, örgüt bireylerinin olumsuz tutum içine girmelerini büyük ölçüde önleyecektir. 1, 6, 3 , Pazar lık Değişimden etkilenecek kişilerle, değişimin amacı, kapsamı, yöntemi ve süresi konusunda pazarlık yapmayı ifade eder M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 347 Pazarlık yapmak, yönetimi rahatlatabilecek bir boyuta taşınabildiğinde, örgütsel fiaaliyetlerin devamı ve sürekliliğin sağlanabilmesi amacıyla taraflarla görüşmelerde bulunmak yararlı sonuçlar doğurabilir Değişime direnç gösteren örgüt personeli, sendikal temsilciler veya diğer taraflarla değişimin bütünü veya parçalan üzerinde ortak bir görüş birliğine ulaşılmasında, etkin bir pazarlık yönetimi sergilenmesi gereklidir. 1, 6,4,, Açık veya Kapalı Zor Kullanma işbirliği sağlamak, katılmalı yönetim sergilemek, iletişimi açık tutmak, ve/veya pazarlığa yönelmek gibi eylemlerden biri veya birkaçım başarıyla uygulayıp direncin giderilmesi sağlanabilir, Yöneticiler, bu yaklaşımları uygulamalarına karşın beklentilerine tam olarak ulaşamadıklarında, açık veya kapalı zor kullanmaya yönelebilirler.. Kimi yöneticiler ise, bir başka eylem planrna ihtiyaç duymadan taraflar üzerinde direkt açık veya kapalı zor kullanma yolunu tutabilirler. Bu direnci ortadan kaldırmaktan çok, kişilerin direnç göstermesini Önleyecek şekilde zor kullanma, tehdit etme ve şantaj yapmayı kapsamaktadır 1,6 5 Manipülasyon ve Kooptasyon Manipülasyon, herhangi bir olayı, şu veya bu şekilde değiştirerek kişilere takdim etmeyi; olayr olduğundan farklı göstererek kişilerin farklı algılamasını sağlamayı ifade eder Bu başlangıçta direnci azaltabilir, fakat eğer örgüt bireyleri manipüle edildiğinin farkına varırlarsa, ileride daha büyük sorunlar çıkabilecektir, Kooptasyon ise, herhangi bir konuya karşı olanları o konu ile ilgili sorun ve çözümlerin bir parçası haline getirmeyi ifade etmektedir, Dolayrsıyla kişi olayın dışında ve sadece eleştiren bir rol oynamak yerine sorunun içine çekilerek, onun üzerinde düşünen ve çözüm arayan bir rol oynamaya sevk edilir 348 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Değişime direncin ortadan kaldırılması ile ilgili olarak, bu bölümdeki Örgüt geliştirme (örgütsel değişime karşı direnme ve giderilmesi) başlığı da yararlı bilgileri içermektedir.. 1.7, Örgütsel Gelişim ve Planlı Değişimde Kullanılan Başlıca Teknikler Örgütsel gelişim ve planlı değişimde kullanılan belli başlı teknikler aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1,Geri Besleme (Feedback), 2, Duyarlılık Eğitimi, 3, Takım Kurma, 4 Şebeke Eğitimi, Örgüt geliştirme konusu ile ilgili olarak belirtmek istediğimiz son bit konu da şudur; “artık dünya küreselleşmiş ve hiçbir zaman eskisi gibi de olmayacaktır Kişisel ve Örgütsel düzeyde hemen her şey şekil ve içerik olarak sürekli değişime uğramaktadır Değişim acı verici bir olgudur, Beklendiğini bulamama, eski ilişkilerin bozulması, yetersizlik, prestij ve çıkar kaybına uğramak, özgüveni kaybetmek, stres altında kalmak, kendini her konuda güvensiz hissetmek, bıkkınlık ve işgörenin sürekli kendini yenilemek zorunda kalması” kişisel düzeyde duyulan ve hissedilen değişim acılarıdır Ancak her değişimin böyle olma zorunluluğu yoktur Değişim bir yaşam tarzı haline geldiği sürece verdiği acı azalacak, çalışanlara ve örgütlere yeni ufuklar açacaktır (Covey, 1996, s. 155), 21 Yüzyıla girdiğimizde, geçen yüzyılın bize bıraktığı en büyük ve en acımasız miras “değişimin olağanüstü artan hızı” olmuştur, Bu hız işgören, yönetici ve örgütsel yapıyı sürekli olarak meşgul etmiştir, Herşeyin başının değişim olduğunu sorgulamadan kabul etmek artık zorunlu hale gelmiştir Değişim ihtiyacı yalnızca, günü yakalamak için edilgen stratejiler geliştirmek ve değişme ihtiyacına statik getirmek anlamında algılanmamalıdır Değişim, dinamik bir yaklaşım olup, felsefesi de bunun üzerine kurulmalıdır (Düren, 2000, s, 10) M Şerif ŞİMŞEK - Iahir ÂKGEMCİ - Adnan ÇELİK 349 2. ÖRGÜT GELİŞTİRME Bu başlık adı altında örgüt geliştirmenin tanımı ve niteliği, örgüt geliştirmenin başlıca özellikleri, örgüt geliştirmenin başlıca amaçları, örgüt geliştirmenin temel unsurları, Örgüt geliştirme süreci ve örgüt geliştirmenin başarısızlık ve başarı koşulları üzerinde durulmuştur. 2.1,, Örgüt Geliştirmenin Tanımı ve Niteliği Günümüzün hızlı değişikliklerine uyum sağlayabilmek için modası geçmiş örgüt modellerini yeniden gözden geçirmeliyiz Günümüz işletmelerinin karşı karşıya olduğu sorunların başında örgüt yapısındaki uyumsuzluk, yukarıdan aşağıya sıralanan hiyerarşik düzene aşırı bağımlılık ve yöneticilerin büyüğün daha iyi olduğunu varsaymalarından ileri gelen kargaşa sayılabilir, Bu sorunların giderilmesine yönelik temel çalışma ise, örgütsel yapının değişikliklere zamanla uyarlanabilmesine yönelik bir takım eylemleri içeren örgüt geliştirme faaliyetidir, Bennis’ e göre örgüt geliştirme, “Örgütlerde değişime bir tepki olarak, Örgütün inanç, değer ve yapısını değiştirerek yeni teknolojilere, pazarlara, uğraşılara ve değişimsel hıza ayak uydurabilmek için kullanılan bir eğitim stratejisidir”. Örgüt geliştirmeye işgörenler açısından bakanlar, örgüt geliştirmede gerek materyal gerekse psikolojik koşullara dikkat çekmişler ve gelişmiş bir eğitim-öğretim, değişik uygulamalara yönelmek, potansiyel yönetimcileri İşletmede eğitmek, bireysel eğitim-geliştirme, iş rotasyonu değiştirme ve grup eğitimi geliştirme gibi teknikleri ileri sürmüşlerdir.. Örgüt geliştirmeyi, değişiklikten etkilenen bireylerin örgütle uyum içinde çalışması şeklinde görenler açısından örgüt geliştirme; her şeyden önce günümüzün hızlı, çevresel ve örgütsel değişimine uyumun bit ön koşulu ve değişim yönetiminin bir yolu olmaktadır French ve Bell örgüt geliştirmeyi; “Örgüt kültürünü, özellikle biçimsel takımlara önem vererek etkin ve katılımlı bir biçimde yöneterek, örgütün sorun çözme ve kendini yenileme süreçlerini, değişim ajanları yardımıyla ve eylem araştırmayı kapsayan uygulamalı davranış bilimleri kuran ve teknolojisini kullanarak geliştirmek için oluşturulan uzun süreli bir çaba” şeklinde tanımlamışlardır. DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 350 Örgüt geliştirmeyi sistematik biı süreç olarak tanımlayanlara göre, örgütün sorun çözme ve amaçlarına ulaşma etkinliğini arttırmak amacıyla, örgüt kültürünün, sistemlerinin ve davranışlarının bir danışman yardımıyla değiştirilmesi, planlanması ve yönetilmesi süreçler i söz konusu olmaktadır Örgüt geliştirme ile ilgili olarak en çok kabul gören tanımı yapan R Beckhard’a göre örgüt geliştirme; “a) planlı, b) örgüt çapında, c) yukarıdan yöneltilen, d) örgütün etkinlik ve sağlığım artırmak amacıyla, e) davranış biçimlerinin bilgilerinden yararlanarak örgüt sürecine yapılan müdahaleler” olmaktadır, En basit ifiadeyle ÖG faaliyeti, “örgüt yapısının örgütün üst yönetimi vasıtasıyla gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi süreci” dir Örgüt geliştirme literatürünün farklı tanımlan olduğunu belirledikten, ÖG literatürünün farklı yönelişlerinden söz ettikten ve bir takım tanımlar verdikten sonra, kültür olgusunu unutmadan ÖG şöyle tanımlanabilir: Örgüt geliştirme, “örgütün sorun çözme ve amaçlara ulaşma etkinliğini arttırmak amacıyla, örgüt kültürünün, sistemlerinin ve davranışının danışmanlar yardımı ile değiştirilmesi, planlanması ve yönetilmesidir ” ________________________________________________________ J w Örgüt geliştirme, örgütsel etkinliği geliştirme, örgütü bir bütün olarak ele alma ve örgüt kültürü, teknoloji ve süreçler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir yapı olarak görme açısından ele alındığında ise; “Tüm öıgüt sisteminin etkinlik ve sağlığını artırmak için davranış bilimlerine ait bilgi ve teknikleri kullanan bir değişme uzmanının yardımıyla örgüt üyelerinin inanç-tutum ve davranışlarım değiştirmeye, dolayısıyla kültür, yapı, süreç ve teknoloji arasındaki ilişkileri düzenlemeye yönelik planlı bir değişikliği başlatma ve gerçekleştirme çabası” olmaktadır (Şimşek, 1997, s,335-336), M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 351 2.2. Örgüt Geliştir menin Başlıca Özellikleri Örgüt geliştirmenin tanımına dayalı olarak, örgüt geliştirmenin başlıca özelliklerinin ayrı ayrı tanıtılmasında yarar vardır (Şimşek, 1997, s 337-338) 2 2 1 ÖG, Bilinçli, Planlı ve Devamlı Bir Süreçtir Bu süreç, kişi ve grupları düşünce ve davranışlarını değerlendirmelerini, özgürlük ve özgürlüklerini geliştirerek kendi çalışma örgütlerine yeniden yönelmelerini içerir, 2.2.2. ÖG, Planlı Bir Değişmeyi Başlatma ve Gerçekleştirme Çabasıdır Planlanan her değişme çabası, bir ÖG değildir, Burada belirtilen “planlı değişme”, örgütsel sorunların problemlerinin teşhisi ile başlayan ve ÖG çabalarını sürdürecek kaynakların harekete geçirilmesi ile süren eylemlerdir 2.2.3. ÖG, Örgüt Kültür ünü Değiştir meye Yöneliktir Örgüt kültürü; kurallar, politikalar, adet ve gelenekler gibi resmi yapı ve kişiler arası ilişkilerde açıklık, güven, kabul etme ve grup süreçlerine katrlma gibi birtakım değer ve tutumlardan meydana gelmektedir., Örgüt kültürü, örgüt içindeki güçleri birbirine bağlayan, tanımlayan ve güçlendirmeye yardım eden ve pozisyonlardaki rolleri tutan, aşağılara doğru uzanmrş adeta, yaygın bir magnetik alan gibi kişinin, grubun ve bütün olarak örgütün verimliliğine etki edebilmektedir Örgütün bütün kesimlerinde kültürel değişim, örgüt geliştirme değişim süreçlerinin temel amacı olmaktadır, 2.2.4. ÖG, Bir Takım Kavram ve Değerler Dizisi Üzerine Kurulmuştur ÖG, örgütleri daha verimli hale getirecek basit bir araç değildir Bu değerlerin çoğu, kişiler tarafından öğrenilebilen ve uygulanabilen davranış ve kabiliyetlerle bir arada bulunur Bunlar sistem, örgüt iklimi, güç alanı gibi kavramları ile beraber güven, açıklık, işbirliği gibi değerler olabilmektedir 352 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2.2.5. ÖG, Uzun Sürelidir ve Örgütün Başarısını Arttırmayı Amaç Edinir Örgüt Geliştirme, uzun dönemli bir çaba sonucunda örgüt ihtiyaçları ile kişilerin istek ve ihtiyaçları arasındaki mevcut ve potansiyel çelişkiyi azaltmaya özen göstererek, örgütün hem etkinliğini hem de verimliliğini arttırıp daha başarılı hale gelmesine yardımcı olabilmektedir. 2,2.6 ÖG, Davranış Bilimlerine Ait Bilgi ve Teknikleri Kullanan Bir Değişme Uzmanından Yararlanır ÖG’yi diğer değişme süreçlerinden ayıran noktalardan biri de üçüncü bir şahsın, yani bir değişme uzmanının istihdamının sözkonusu olmasıdır ÖG, değişim uzmanı ile alıcı sistem arasında gönüllü bir işbirliği ve dayanışmayı gerektirmektedir, 2 2.7, ÖG, Ör gütü Bir Bütün Olar ak Ele Alır ÖG, hem insanla ilgili çabalan hem de dolaylı olarak yönetimle ilgili çabaların etkinliğini arttırmaya çalışmakta ve örgütü bir bütün olarak ele alabilmektedir 2,2.8, ÖG, Bir Takım Müdahale Teknikleri Kullanır Bu teknikler arasında; Duyarlık Eğitimi, Süreç Danışmanlığı, Amaçlara Göre Yönetim sayılabilir, Bununla beraber ÖG, özel bir müdahale yaklaşımı veya teknikler dizisi olarak görülmemelidir. ÖG, kullanılan bu teknik ve metotlardan biri olmayıp, alıcı sistemden toplanan verilere göre bu tekniklerden bir veya birkaçı faydalı olabilmektedir 2.3. Örgüt Geliştir menin Başlıca Amaçları Başarılı bir örgüt geliştirme programının amaçlan arasında, personelin karar verme sürecine katılması, iş ortamının iyileştirilmesi, amaçlara açıklık getirilmesi ve gruplar ar ası işbirliğinin sağlanması işlevleri yer almaktadır Örgüt geliştirme amaçları, alıcı sisteme göre ve genel amaçlar şeklinde ikili bir sınıflamaya tabi tutulabilir (Şimşek, 1997, s. 338-341). M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 353 2 3 1. Örgüt Geliştirmenin Alıcı Sisteme Göre Amaçları Örgüt geliştirmenin alıcı sisteme göre amaçları kişilere, gruba ve örgütün bütününe yönelik amaçlar şeklinde ele alınabilir. Kişilere Yönelik OG Amaçları: Kişilere yönelik örgüt geliştirme amaçları aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Kişinin, kendi davranış ve duygularının başkalarını nasıl etkilediğini veya başkalarının davranış ve duygularının kendisini nasıl etkilediğini daha iyi fark etmesini sağlamak, ■ Kişinin kendi rolünü, grup ve örgüt dinamiklerini ve değişme sürecini daha iyi anlamasını sağlamak. ■ Kişinin kendi kendini kontrol etme ve yönlendirme kabiliyetlerim geliştirmek, ■ Yöneticileri örgütün ihtiyaçları doğrultusunda bir somaki sorumluluk basamağına hazırlamak, etkin olmalarını sağlamak ve yeni yöneticiler yetiştirebilmek. Gruba Yönelik ÖG Amaçları: Gruba yönelik örgüt geliştirme amaçlan şunlardır: • Örgüt üyeleri arasındaki destek ve güveni arttırmak • Açık bir haberleşmeyi sağlamak Yatay, dikey ve çapraz olarak habetleşmenin daha yeterli hale gelmesini temin etmek • Çalışma grubunda, örgüt amaçlarının benimsenmesini sağlamak, • Planlama ve uygulama safhalarında kişinin ve grubun sorumluluğunu çoğaltmak., • Sık sık ortaya çıkan problemlere sinerjistik çözümler bularak, örgüt içinde açık bir problem çözme iklimi oluşturmak 354 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgütün Bütününe Yönelik ÖG Amaçları: Örgütün bütününe yönelik örgüt geliştirme amaçlan ise, aşağıdaki gibidir: ❖Örgütün yapısını görev ve amaçlarına göre yenileyerek, devamlı, dengeli ve organik bir sistem oluşturmak. ❖Örgüt çapında haberleşme yapısını iyileştirmek, üyelerin karar ve faaliyetlere katılma olanaklarım arttırmak, ❖Çatışmanın kaçınılmaz bir örgüt süreci olduğunu kavrayarak, çatışanların acilen ele alınıp yönetildiği bir çatışma yönetimi ortamını hazırlamak. ❖Yöneticilerin geçmiş uygulamaları taklit etmelerine oranla, daha özgün bir şekilde yenilikçi tutumların ön plana çıkarıldığı bir anlayış yerleştirmek. ❖ Ödül ve teşvik sistemlerine hem kişileri geliştirecek ve motive edecek, hem de örgütün temel fonksiyonlarını yerine getirebilecek bir nitelik kazandırmak.. 2 3 2. Ör güt Geliştir menin Genel Amaçları Örgüt geliştirmenin genel amaçları; “sağlam bir güven duygusu geliştirmek, açık bir iletişim oluşturmak ve çatışmayı karşılamak, işbirliği ve ekip çalışmasını artırmak ve örgütte yenilik yapıp uyum kapasitesini artırmak” şeklinde ele alınabilir Sağlam Bir Güven Duygusunun Geliştirilmesi: ÖG’nin çabalarında karşılaşılan ilk sorun güvensizliktir.. Bu nedenle, örgütte güven ortamının sağlanması en önemli, fiakat en zor amaçlardan biridir Örgüt yapısının kendisi ve kapsamında bulunan fonksiyonların farklılığı, kişiler ve bölümler arasında karşılıklı güveni engelleyici bir faktördür. Ayrıca örgütün devamlılığım sağlama endişesi ile devamlı olarak çevreden kaynaklanan değişikliklere uyma çabalan da güvensizliği arttırıcı bir rol oynamaktadır, Acık Bir İletişim Oluşturulması: Bu amacın güven duygusunun sağlanmasından sonra gelmesi normaldir Çünkü gerekli güven ve inanç olmadığı sürece, iletişimin açık olması beklenemez İletişimin açık olması birey yahut grupların birbirlerine bilgileri geciktirmeden sağlamaları demektir ÖG’nin amacı olan açık iletişim veya haberleşme aynı zamanda bireylerin açık olmalarım ve düşündüklerini çekinmeden söylemelerini de kapsar M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 355 Çatışmayı Karşılamak ve Amaca Yöneltmek: Örgüt içinde çatışmanın varlığını kabul etmek, onları çözüme kavuşturmanın ilk koşuludur, Çatışmayı görmezlikten gelmek, sorunların açığa çıkmasını engelleyebileceği gibi, hem kişilerin hem de grubun çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebilecektir Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, çatışmayı açığa çıkarmanın bazen kişi ve örgütler için acı sonuçlar doğurabilmesi ve kaynak ve zaman israfına neden olabilmesidir. Bu nedenle çatışmayı karşılamadan Önce güvenin sağlanmış ve açık bir iletişimin oluşturulmuş olması gerekir.. işbirliği ve Ekip Çalışmasının Artırılması: Çatışmanın karşılanmasında sonra, ör güt,dikkatini göreve yönelik faaliyetlere çevirebilir. Örgütler karmaşık hale geldikçe işbölümü ve uzmanlaşma da artmakta, dolayısıyla kişiler ve gruplar birbirlerine daha bağımlı hale gelmektedirler Bu bağımlılık ise, etkili sonuçlar alabilmek İçin işbirliği ve ekip çalışmasını gerekli kılmaktadır.. Bunun sağlanması, bir anlamda örgüt üyeleri arasındaki rekabetin azaltılması ile ilgilidir, Örgütün Yenilik Yapma ve Uyum Kapasitesinin Artırılması: Örgütte sağlam bir güven duygusu geliştirmek, açık haberleşmeye gitmek, çatışmayı karşılamak ve işbirliği ile ekip çalışmasını artırmak gibi eylemler bu son amaçta toplanabilir Bu nedenle Örgütlerin kendilerini yenileyebilme yeteneklerinin geliştirilmesi, ÖG’nin temel hedefi olmaktadır Bu yetenek bir taraftan örgütlerde plansız değişmeleri ve hatta krizi önlerken, diğer taraftan kriz durumundan kurtulmayı da sağlayabilmektedir, 2.4. Örgüt Geliştirmenin Temel Unsurları İşletmelerinyapıları yeniden düzenleniyor ve yaşayabilmek için yeni dengeler kuruluyor. Bunlar sadece yaşayabilmek için değil, toplumun gelişen ve değişen koşullarına işletmelerin de uyum göstermesini gerçekleştirebilmek ve toplumun yeni yapısına uygun yeni yönetim modelleri geliştirebilmek için yapılmaktadır ÖG çabaları sonunda meydana gelen değişiklikler de, kendiliğinden meydana gelen değişikler olmayıp, aksine amaçlanan ve bu amaçlar doğrultusunda yönetilen değişiklerdir Değişikliğin gerçekleştirilmesi için onu yönlendirecek bir değişme uzmanına ihtiyaç vardır Dolayısıyla üzerinde değişiklik yapılacak kişi, grupveya Örgütle, değişim uzmanı arasında karşılıklı etkileşim ve işbirliği kaçınılmazdır 356 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Gelişme programı yoluyla bir örgüt, yeterli ve etkili bir değişmeyi destekleyebilecek bir iş çevresi geliştirebilir. Böyle bir programın değerim takdir etmek ve başlatmak için harekete geçmek örgütün üst kademedeki yöneticilerin sorumluluğundadır . Örgütsel gelişme programları, en iyi şekilde, örgüt çapında bir katılma ile başarılır. Örgüt üyelerinin değiştirilmesini örgütsel değişim için yeterli sayan görüşler, örgüt üyelerinin yetenek ve davranışlarının değiştirilmesi üzerinde önemle durmaktadır Bu amaçla kullanılan yöntemler arasında katılmalı yönetim, planlı değişim, danışmanlık, faaliyet araştırması ve örgütsel öğrenim sayılabilir (Şimşek, 1997, s,341-351; Roberts and Hunt, 1991, s 556-558) 2.4.1. Katılmalı Yönetim Katılmalı yönetim, diğer bir deyimle, örgüt üyelerinin bireyler veya gruplar olarak örgütün çeşitli kademelerinde alman kararlara katılmalarının sağlanması, özellikle son yıllarda, örgütsel değişimin belli başlı yöntemlerinden biri sayılmaktadır İnsanların kendi aldıkları kararları veya alınmasında söz hakkına sahip oldukları kararları daha kolay ve daha samimi bir şekilde benimsedikleri ve uygulama alanına koymakta daha başarılı oldukları bir gerçektir, Örgüt üyeleri, bu yolla düşüncelerini gerçekleştirme olanağına kavuşurken, yöneticilik yetenekleri ve yaratıcılıklarını da geliştirebilmekte ve örgütsel değişim sürecine daha olumlu katkılarda bulunabilmektedirler Katılmalı yönetim alanları; ekonomik, sosyal ve teknik alanlar olabilmekteyken; temsilci yoluyla katılma, sendikal katılma, gönüllü katılma ve birlikte katılma ise katılmalı yönetim biçimleri olarak sıralanabilmektedir., Bu yönde ilk çalışmalardan biri Coch ve French tarafından ABD’de Harwood işletmesi üzerinde yapılmış ve sözkonusu işletmede ür etilen malların çeşidinde sık sık yapılan değişikler sonucu meydana gelen yapı ve yöntem değişikleri işgörenler tarafından engellenmek istenmiştir, İşgören devir oranı artmış, üretim ve verimlilik düşmüş ve yönetime karşı sert hareketlere girişilmiştir. Sorunu ele alan Coch ve French, en iyi çözümün grup yöntemleriyle elde edilebileceğini savunmuşlardır. Gerçekten, işgörenlerin örgütte yapılmak istenen değişikliklere karşı takındıkları olumsuz tutum, işgören grupları ile yapılan bir seri toplantıdan, karşılıklı ve etkin bir haberleşme sisteminin kurulmasından ve işgörenlerin geniş ölçüde yönetime ve alman kararlara katılmalarının sağlanmasından sonra giderilmiştir M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 357 Lewin’ e göre, her durumda oluşabilecek değişimi etkileyen hem itici, hem de sınırlayıcı güçler vardır Bu nedenle, sözü edilen güçleri teşhis edebilmek için çok dikkatli olarak düşünebiliriz. Böyle bir denge bir çok etmenin etkisiyle sağlanabilir ve bu etmenler ya “herşeyi olduğu gibi tutarlar”, ya da kişinin alışılageldiği biçimde davranışım sürdürmesine neden olurlar. Danışmanlar, değişim gizli gücünü (potansiyel) ve değişime olan direnci değerlendirerek, güçlerin dengesini değiştirmelidirler, Böylece, örgüt içinde olumlu değişimler oluşur. Planlı değişim, “uzman araştırmaları bilgi planlama yöntemleri, iletişim teknikleri, mali yardımlar, değişmeye ilişkin bilinçli çabalar vb.” işlevleri nedeniyle rasgele değişmeden farklılık göstermektedir, Bu ilk çalışmadan sonra, örgütsel değişimin sağlanmasında katılmalı yönetim ve karar alma üzerinde önemle durulmaya başlanmıştır, Bu arada Kurt Lewin, Rensis Likert, Chris Argyris, Douglas Mc Gregor ve Peter F. Drucker tarafından katılmalı yönetim üzerinde yapılan çalışma ve araştırmaların etkileri oldukça geniş olmuştur 2.4,2, Planlı Değişim Planlı değişim çabaları, kısaca önceden ulaşılabilir ve işletmeye yararlı sonuçlar yaratan değişimlerden çok örgütsel düzenlemelerin sürekliliğine yöneliktir,. Yani Örgütleıde planlı değişim çabaları varoldukça örgütün mevcut politikaları izlenebilecek, fakat bunun yokluğunda ise örgüt, kendini bir kriz ortamı içerisinde bulabilecektir, Kurt Lewin, değişim üzerinde çok yararlı kavram ve yöntem geliştiren bir sosyal bir bilimci olmuştur.. “Güç Alan Analizi” Lewin tarafından geliştirilen ve durumları teşhis için yararlanılan bir tekniktir Kurt Lewin, örgütsel yapı içindeki davranış düzey ve aşamalarım statik bir alışkanlık olarak ele almaz. Ona göre, her değişim durumunda, değişimi teşvik eden ve kolaylaştıran “İtici Güçler” ve değişime karşıt olan “Sınırlayıcı Güçler” vardır.. Bir iş grubunda, fazla yapılan iş için verilen para ve rekabet, itici güçlerdir Öte yandan, sınırlayıcı güçlere örnek olarak, kayıtsızlık, husumet, araçların kötü bakımı verilebilir ve bütün güçler üretimin artmasını engelleyebilir. 358 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ örgütsel değişimin özel amaçlan, genellikle planlanan zamanda, örgütün karşılaştığı belirli sorunların çözümü ile ilgilidir Genel amaçlar ise, içinde bulunan koşullara bağlı olarak değişmektedir Bu böyle olmakla birlikte, yöneticinin yapacağı planlı örgütsel değişmenin amaçları aşağıdaki gibi sıralanabilecektir: ^ Örgütsel bütünlüğün korunması ^ Örgütün sürekliliğinin sağlaması . * Örgütün büyüme ve gelişmesi. Üçüncü amaçtaki büyüme kavramı, örgütün ürettiği mal ve hizmetlerde sayısal bir artışı, gelişme kavramı ise, örgütün ürettiği mal ve hizmetlerin niteliksel değişmesini ifâde eder, Bu genel amaçlara ulaşmayı sağlayacak, ikinci derecedeki amaçlar ise aşağıdaki gibi dört başlıkta toplanabilir: 1,Örgütsel amaçlar, 2,Örgütün yapısı, 3 Örgütte çalışan insan, 4,Örgütte kullanılan teknoloji. Yönetim, bu planlamayı yaparken çevre etkeni ve değişikliğe karşı iç ve dıştan gelebilecek tepkileri engellemeleri de karşılamak ve bunları giderici önlemler almak durumundadır; 2.4 2,1. Planlı Değişim Modelleri Planlı değişme, ÖG konusundaki teori ve uygulama arasındaki önemli bir bağ oluşturur Bu sebeple planlı değişmeyi özelliklerinden daha çok uygulama süreci şekillendirir, Şimdiye kadar planlı değişme konusunda yapılan çalışmalar, Örgütlerin değişmesini sağlamada üç temel modelin geliştirilmiş olduğunu ortaya koymaktadır Bunlar: ■ Denge Modeli, * Organik Model, ■ Geliştirici Değişim Modeli 2.4.2,2.. Planlı Değişim ve Geliştir me Süreci Aşamaları Kurt Lewin, planlı değişmenin gerçekleştirilebilmesi için üç safhadan sözelmiş olup, bunlar; çözme, değiştirme ve yeniden dondurmadır M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 359 Çözme: Davranış kalıbını çözmenin amacı, birey ve grubu teşvik etmek ve değişim için hazırlamaktır Bu aşama örgütsel “buzlan çözme” aşamasıdır Bireyi etkileyen güçler düzenlenir ve birey “değişim ihtiyacı”nı duyar Çözme aşamasında birey, töre, adet, gelenek ve eski iş alışkanlıklarından koparılarak, yeııi seçenekler benimseme aşamasına getirilmektedir Değiştirme: Birey, değişim için teşvik edildikten sonra, artık yeni davranış biçimleri kazanmak için hazırdır Bu süreç, çoğu kez bir veya iki mekanizma ile oluşur: Bunlar; “Benzeme” ve “Benimseme” dir Benzeme’nin oluşması için çevreden bir veya birkaç modelin sağlanması gerekir Birey, bu model veya modellerle kendini bir tutarak ve onlara benzemeye çalışarak yeni davranış kalıplarmı öğrenebilir, Yeniden Dondurma: Yeni kazanılan davranışın, bireyin kişiliği veya süregelen duygusal ilişkileri ile “kalıp davranış” olarak bütünleşmesinden oluşan süreç “yeniden dondurma” olarak tanımlanır Eğer, yeni davranış öğrenilirken benimsenirse durum “yeniden dondurma” yı kolaylaştırır Çünkü, yeni davranış bireyin kişiliği ile doğal bir uyum içerisindedir Lewin’in şu üç safhalı değişme süreci önce Lippitt, Watson ve Westley tarafından geliştirilmiş, sonra Kolb ve Frohman tarafından yedi aşamalı bir süreç olarak tanımlanmıştır, Bu süreç aşağıdaki aşamalardan oluşur; 1, Ön Çalışma, 2, Giriş, 3, Teşhis, 4„ Planlama, 5„ Har ekete Geçme, 6, Dengeleme ve Değerlendirme, 7. Bitirme Planlı değişme süreci, Kolb ve Frohman’m dinamik ve yedi aşamalı uygulaması ile Lewin’in modeli bütünleştirilerek, Şekil 16,2’deki gibi gösterebilir 360 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜLLERDE DAVRANTŞ Ön Çalışma JL Giriş JL_ Teşhis n Planlama I il______________ Harekete Geçme Dengeleme Bitirme Şekil - 16 2: Planlı Değişim Süreci M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 361 2 4 .3. Danışmanlık Günümüzde artık iş bölümünün artması ve teknolojilerin gelişmesi sonucu örgütler büyümüş ve karmaşık bir biçime dönüşmüştür Eskiden, kendi bilgisi, deneyleri ve sağ duyusundan yararlanarak karar veren kişi ya da gruplar artık çok karmaşıklaşmış ve etkileşim içinde doğru ve yerinde karar verebilmek için bir takım yeni bilgilere gerek duymakta ve uzmanlara danışmaktadırlar, Danışmanlık hizmetini yürüten uzman işgörenler, kimi kez tek bir makam, kimi kez de kurul olarak Örgütlenebilirler Büyük örgütlerde danışmanlık hizmetleri için planlama bölümleri oluşturulabilmektedir Planlı, örgütsel değişimi gerçekleştirmek görevini yüklenenlere “değişim ajanı” adı verilir, Değişim ajanının örgüt dışından görevlendirilmesi gerektiğini ileri süren Lippitt ve arkadaşlarına karşın Bennis ve arkadaşları hem örgüt için hem de örgüt dışından bir insan görevlendirilebileceğini ileri sürmüşlerdir Danışmanları “bilgi işgörenleri” gibi gören Drucker’ a göre, bunlar fikir, enformasyon ve kavram üreten uzmanlar olmaktadır,. Örgütler, danışmanlarr yalnız doğru karar vermek, teknolojik, örgütsel ve bireysel sorunlarına ilişkin bilgi eksikliklerini gidermek için değil, aynı zamanda yaşam eğrilerine ilişkin kararlarda yardım almak içİıı de çağırırlar, Bir görüşe göre, hangi ülkede olursa olsun, nasıl bir teknoloji kullanılırsa kullanılsın, kuruluşlar ancak yeterli bir bilinçlenme düzeyine ulaştıktan sonra danışmanlık hizmetlerine gerek duymaktadırlar. Danışman, bir işletmenin üyesi olsun veya olmasın profesyonel bir yardım edicidir. Yönetim danışmanı, ÖG uzmanı, insan gücü geliştirme uzmanı veya başka bir profesyonel uzman olabilir Bu nedenle, müşterinin özellikle üzerinde durduğu şey, yapılacak işin türü, miktarı ve maliyetidir, Yapılan bu tanımlardan sonra danışmanlık sürecinin özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir: ■ Danışmanlık, gönüllü bir ilişkiye dayanır, ■ Danışmanlık, bağımsız bir hizmettir ■ Danışmanlık, bir yardım etme sürecidir. ■ Danışmanlık, tavsiye niteliği taşır ■ Danışmanlık, probleme yönelik bir süreçtir ■ Danışmanlık, sürekli olmayan bir ilişkidir. 362 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Danışmanlık sürecine ilişkin modeller; satın alma modeli, tedavi modeli, mühendislik modeli, doktor-hasta modeli, klinik model ve süreç modeli olarak sıralanabilir 2„4,4„ Faaliyet Araştırması 2.4.4.1, Faaliyet Araştırması Kavramı Örgütü geliştirmenin temel aşamalarından biri de faaliyet (eylem) araştırmasıdîi. Faaliyet araştırması olgusunun temelinde, değişimin uygulanmasında etkin bir rol üstlenen veya yöneticilere yardımcı olan değişim uzmanın bilimsel açıdan uygun olmayan koşullarda da çalışabilmesi veya sürekli olarak araştırmasıyla etkin bir biçimde faaliyet içine girmesi gerçeği yatmaktadır. Faaliyet araştırması, “uygulamada çıkan problemleri açıklamak ve çözmek için veri toplama verileri alıcı sisteme geri besleme ve bu verilere dayalı olarak fâaliyeti planlama safhaları üzerinde odaklanan devirli bir değişme süreci” dir 2.4.4.2, Bir Süreç Olarak Faaliyet Araştırması N Faaliyet araştırmasını sistemin amaçları ve ihtiyaçları ile ilgili verileri sistematik olarak toplama, bu verileri sisteme tekrar verme, hem bu verilere hem de kullanılan hipoteze dayalı olarak sistem içinde seçilmiş değişkenlerle fâaliyete geçme ve yeni veri toplayarak faaliyet sonuçlarım değerlendirme süreci olarak gören Huse, yedi temel safhadan söz etmiş ve bunları aşağıdaki şekilde sıralamıştır: 1 Problemleri Hissetme, 2, Davranış Bilimleri Uzmanına Müracaat, .3,Veri Toplama ve Ön Teşhis, 4 Alıcı Kişi veya Gr uba Geri Besleme, 5 Problemlerin Ortak Teşhisi, 6,Faaliyet, 7„ T eki ar Veri Toplama, 2.4.4.3, Bir Yaklaşım Olarak Faaliyet Araştırması Faaliyet Araştırmasını bir model olarak Herbert Shepard ele almıştır Shepard’ a göre fâaliyet araştırması; amaçlar, planlama, fâaliyet, bilgi toplama ve tekr ar planlama safhalarını kapsayan ve devirli olarak çalışan normatif bir modeldir . M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 363 Faaliyet Araştırması, Planlı Değişme sürecine çok benzemektedir, Bu nedenle, bazı sosyal bilimciler her ikisini eş anlamda değerlendirmişlerdir. Çünkü, her ikisi de problem yönelimlidir ve davranış bilimlerine ait bilgi ve teknikleri uygulayan değişme uzmanı ile alıcı sistem arasında bir işbirliği gerektirir, Her ikisinde de uzun süreli değişmeyi gerçekleştirmek için amaçlı ve bilinçli olmak söz konusudur, Faaliyet Araştırmasında, uzun sürede değişiklik yapılması amaç olmakla beraber, alıcı sistemin problem çözme yeteneklerini geliştirmeye daha fazla önem verilir. Planlı değişme, değişme sürecinde alıcının eğitimin ve önceden planlanmış; “Duyarlık Eğitimi, Takım Kurma, Yönetim Tarzı Geliştirme Ölçeği, Zenginleştirme, Amaçlara Göre Yönetim” ve bunlara benzer belirli bir tekniğin kullanılmasını içerir Planlı Değişmede sonuçların değerlendirilmesi ve veri toplama pek önemli değilken, bu hususlar Faaliyet Araştırmasında önem kazanır, Sonuçlaıın değerlendirilmesi, girişilecek yeni faaliyetlere bir temel oluşturur ve faaliyet araştırmasının devirli olmasını sağlar , 2.4.5 Örgütsel Öğrenim Burada, öğrenim kavramı, niteliği ve örgüt geliştirmedeki yeri, örgütsel öğrenim süreci Öğeleri ve eğitim-öğretim programları ve etkin bir örgütsel öğrenmenin genel koşulları tanıtılmıştır, 2 4 5,1 Öğrenim Kavramı, Niteliği ve Örgüt Geliştirmedeki Yeri Örgüt geliştirme iyi niyetlerin varoluşu veya yeni amaçların belirlenmesi değildir. Örgüt geliştirme. Örgüt üyelerinin becerilerini arttırarak “sorun-çözme yollarını öğrenmelerini” içerir. Bu bağlamda Öğrenme, eğitim, becerilerin kazanılması, öğrenim, yönetim geliştirme ya da herhangi bir başka benzer değişim ya da değiştirme sürecini içine alan geniş bir davranışsal alanı temsil eder bir niteliktedir, Yeni örgütsel yapılar, süreçler ve eylemlere destek sağlamak için yetişkinlerin tekrar öğrenmeleri ve sahip oldukları modası geçmiş bilgi, beceri ve tutumları ile yeni fikir, kavram ve gerçekleri mübadele etmeleri gerekecektir, Öğretim ve eğitim yöntemleri arasında bilgi birikimine yönelmek, düşünsel yeteneği geliştirmek, örnek olay uygulamak, iş yerinde ve iş dışında eğitime yönelmek gibi teknikler kullanılabilmektedir. 364 DAV RANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ V E ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgütsel öğrenim konusu ile ilgili olan bir yöntemde duyarlılık eğitimidir. Son yıllarda örgütsel değişimin gerçekleştirilmesinde en çok kullanılan yöntemlerden biıi olan duyarlık eğitimi, eğitim laboratuvarlaımda bireylerin kendileri tarafrndan geliştirilen toplumsal kuvvetlerin etkisinde, kendileri, başkaları ve aralarındaki ilişkiler sistemi hakkıııdaki bilgilerini artıracak tutum ve davranışlarını geniş ölçüde etkileyecek ve değiştirecek bir eğitim stratejisi olmaktadır 2,4 5.2. Örgütsel Öğrenim Süreci Öğeleri ve Eğitim-Öğretim Programları Bir öğrenme sürecinde aşağıdaki öğelerden bahsedilebilir : ■ Dış uyarıcı ve onun özellikleri, * Organizmanın Öğrenme kapasitesi ve motivasyonu, ■ İlköğretim sonucu meydana gelen davranışlarda değişiklik, ■ Değişen davranışların sonuçları, * Bu sonuçların organizmaya geri beslemesi. Öğrenme ilkelerinin eğitim programlarına uygulanması çok çeşitli yollarla yapılabilmektedir Bu programlar arasında, Grup Dinamiği teknikleri olarak aşağıdakiler sayılabilir : *İş Başmda-İş Üstünde Eğitim, *Çnaklık Eğitimi, *Nezarete Dayalı ve Yönetsel Eğitim, Okul Eğitimi, *Vestibüler (Antre-Geçit) Eğitim, *Benzetim, *Takım-Ekip Eğitimi ile Rol Oynama, *T-Grubu ya da Eğitim Grubu Yöntemi, Vak’a Yöntemi. M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 365 2 4 5.3 Etkin Bir Örgütsel Öğrenmenin Genel Koşulları Etkin sıralanabilir: bir öğrenme için gerekli olabilecek koşullar aşağrdaki gibi ■ Bütün insanların öğrenebileceği kabul edilmelidir. ■ Birey, öğrenme için teşvik edilmelidir ■ Öğrenme, etken bir süreçtir, asla edilgen değildir ■ Genellikle, eğitilenin rehbere ihtiyacı vardır ■ Sıra takip eden öğrenimde, gerekli malzeme sağlanmalıdır. ■ Öğrenimi uygulama için zaman verilmelidir ■ Öğrenim yöntemleri, olanaklı ise can sıkıntısını önleyebilmelidir ■ Eğitilen, eğitimden tatmin olabilmelidir ■ Eğitilen için başarı standartları saptanabilmelidir, ■ Eğitilen, doğru davranışlar için ödüllendirilmelidir ■ Farklı öğrenme düzeyi olduğu ve bunun farkh zaman ve yöntem gerektirdiği bilinmelidir. Örgütsel öğrenim ile yakın bir ilişki içinde olan ve Post-Modern bir yönetsel özellik gösteren “Öğrenen Örgüt” olgusu, alttncı bölümdeki algılama ve Öğrenmede kapsamlı olaıak ele alınmıştır 2 5.. Örgüt Geliştirme Süreci Bir problem çözme sürecinde genellikle kullanılan model; problemi anlama ve tanıma, hipotez geliştirme, hipotezi test etme, sonuçlan değerlendimre ve gerekiyorsa problemi yeniden tanımlama safhalarından oluşmaktadır. Ancak dikkat edilirse çok yaygın bir şekilde kullanılan bu model, sadece problemlerle ilgili bilgilere ve yeni fikirlere yöneliktir Halbuki ÖG ve problem çözme faaliyetlerinde insan unsuru daha büyük önem kazanmaktadır. Bu nedenle, bir ÖG faaliyetinde hem problemle ilgili bilgileri, hem de iıısan unsurlarmr göz önüne almak gerekir, Bütünleştirilmiş ÖG sürecinde başlıca altı aşama bulunup, bunların ayrı ayrı tanıtılmasında yarar vardrr (Şimşek, 1997, s 351 -353) 366 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2 .5.1. Problemi Tanımlama ÖG faaliyetlerinde en iyi başlama noktası, problemin olduğu yerdir Bu nedenle, gerçek problemin saptanıp, tanımlanması, beklenen amaçların gerçekleştirilmesi için oldukça önemlidir Bazı belirtilere ve olumsuzluklara bakarak, “problemin ne olduğunu biliyorum” duygusuna kapılamadan hareket etmek, bu safhanın üzerinde durulması gereken en önemli noktasıdır, Sezgiye dayalı problem teşhisinden kesinlikle kaçınarak, sistematik ve analitik bir yaklaşımla problemin tanımlanması yapılmalıdır Bu aşamada yer alan başlıca fâaliyetler şunlardır: 1 „Problemin değişme ihtiyacının hissedilmesi 2..Değişme uzmanıyla temas ve ilk müdahale, 3 Örgüt ve problem hakkında bilgi toplama ve analiz etme, 2 5 2 Teşhis ve Çözümler Geliştirme Toplanan bilgilerin daha sistematik olarak değerlendirildiği bu aşamada genellikle aşağıdaki çalışmalar yapılır: • Teşhis, • Amaçların ve ideal durumunun belirlenmesi, • Alternatif çözüml er gel i ştirme, 2.5.3, Harekete Geçme Bu aşamada, teşhiste teklif edilen değişikliklerin uygulanması için gerekli tedbirler alınır, Bu tedbirler aşağıdaki gibi ifâde edilebilir: 1 Faaliyet planı yapma 2, Kullanılacak müdahale tekniğini belirleme 3 Sorunları belirleme, 4, Karşı görüşleri değerlendirme ve müdahale 2.5.4. Sonuçları Değerlendirme i Faaliyet programlan hem uygulama sırasında hem de uygulamadan sonra takip edilerek, istenilen değişliliklerin gerçekleştirilmesine çalışılır Bunun için değerlendirme planı yapılıp, sonuçlan saptanması gereklidir, M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 367 2.5,5 Programı Bitirme ve Yeniden Bilgi Toplama Uygulama sonuçlarının gözden geçirilmesinden sonra ÖG’ nin sürekli bir faaliyet olması nedeni ile ister beklenen sonuçlar gerçekleşsin, isterse gerçekleşmesin geliştirme çabaları sona ermeyecektir.. ÖG programı sonucunda arzu edilen durum gerçekleşmişse, örgüt ve çevresinden yeniden bilgi toplayarak teşhis ve çözümler sunulabilir, Ancak önceki programın sona ermesi ile alıcı sistemle değişme uzmanı arasındaki ilişkide bitmiş olur. Yeni bir ilişki ve işbirliği tarafların rızalarına bağlıdır, Gerçekleştirilen ÖG programı sonunda, arzu edilen dutum meydana gelmemişse ortada zaten bir problem var demektir. Bu problem için yeniden bilgi toplamaya başlanır. Böylece ÖG programı yeniden başlamış olacaktır.. 2.6,. Örgüt Geliştirmenin Başarısızlık ve Başarı Koşulları Herhangi bir değişiklik, ne kadar güzel planlanırsa planlansın, eğer aynı şekilde maharetle uygulanmazsa, beklenen sonuçlar alınamaz, Dolayısıyla, ÖG çalışmalarının başarı ile sonuçlandırılabilmesi için, dikkatli ve titiz bir şekilde uygulanması gerekmektedir. ÖG, ihtiyacı duyduktan ve değişiklik yapma kararı aldıktan sonra, programın başarı ile uygulanabilmesi ve sonuçlandırılabilmesi için gereken tedbirler alınmalıdır, Ne tür değişiklik stratejileri uygulanacak, hangi politikalar takip edilecek, alıcı sistem ile değişme uzmanı hakkında neler gözönünde bulundurulacak, hepsi ayrı ayrı ele alınmalıdır (Şimşek, 1997, s.353-356).. 2 6.1. Örgüt Geliştirme Faaliyetlerinde Başarısızlık Nedenleri örgüt geliştirme faaliyetlerinde başarısızlık nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: ■ Üst yönetimin belirlediği değerler ve stiller ile gerçek yönetsel davranışlar arasındaki farklılıklar, ■ Temel amacı değişim olmayan bir çok program faaliyeti vardır, ■ Amaçlar ve araçlarda karmaşıklık, 368 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGU1LERDE DAVRANIŞ ■ Kısa dönem anlayışı, * Davranış bilimlerine yönelik değişim çabaları ile yönetim hizmetleri, işlemleri ve araştırmaya dönük değişim çabaları arasında büyük bir boşluk vardır, ■ Temel örgütsel değişimi, eski yapıya uydurmayı denemek, ■ İyi ilişkilerin sonuç mu, koşul mu olduğu konusunda karmaşıklık, ■ Hazır çözümlere yönelmek. ■ Müdahale veya stratejiyi uygun biçimde kullanmamak 2.6,2, Örgütsel Değişime Karşı Gösterilen Direncin Giderilmesi İşgörenlerin kendilerinin katılmadığı kararlara, tepeden inme buyruklara, ansızın gelen yeniliklere ve bunlara benzer durumlara karşı ilk anda direndikleri, çoğu kez de bu direnmelerinden vazgeçmedikleri görülebilmektedir, İnsanların çoğu çeşitli sebeplerle değişmeye karşı koyma eğilimi göstermektedirler, Bu eğilimin insanın doğasında olduğunu söylemek mümkündür, özellikle yeni görünen herhangi bir şeyi kabullenmeye kaşı hepimizde doğal bir tutuculuk vardır. Ancak buradan hareketle, her türlü değişikliğin her zaman herkes tarafından direnişle karşılaşacağım söylemek de yanıltıcı olabilir Ayrıca bazı değişikliklerin arzu edilmesi yanında, bazı değişikliklere karşı konulmayacak kadar önemsiz olabilir, Herhangi bir ÖG programı uygulamaya konulacağında, örgüt üyelerinde direnme eğiliminin olabileceği gözönüne alınmalı, ancak herhangi bir direniş sözkonusu olduğu zaman da nedenleri üzerinde önemle durulmalıdır, Bireylerin tüm değişikliklere direnmeleri zaten bir bakıma sözkonusu olamaz, Öyle ki, değişikliklerin bazıları çalışanlar tarafından da istenirler ve hatta onlar tarafından önerilebilirler , Bazıları ise, çok önemsiz direnişlere neden olurlar ki, giderilmeleri kolay ve çabuk olabilir .. Değişime karşı koyma (direniş) şekilleri genel olarak, rasyonel bir araştırma ve inceleme sonucu oluşan direnişler ve hissi olan direnişler olarak ikiye ayrılır Rasyonel bir araştırma ve inceleme sonucu oluşan direnişler, temel dayanakları güçlü olduğu takdirde büyük geçerlilik kazanırlar. Yönetim kademelerinin bu tür karşı koyma ve dirençlere gereken önemi vermesi kaçınılmaz bir gereklilik halidir, Aksi takdirde, uygulama sonuçlarının kötü yönde gelişmiş olması, işletme açısından kolay onarılıp düzeltilemeyecek sonuçlara varılmasını gerektirecektir ki, bunun yaralan uzun süre kapatılamayacaktır M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 369 İkinci tür direnişleri ise. duygusal direnişler oluştururlar. Bunlar doğrudan doğruya duygusal nedenlerle ileri gelirler ve kişisel çıkarları korumak için mantık dışı direnişler olarak görüntülenirler Bu tür karşı koymalar, işletme içi istenmeyen davranışlardır. Örgütsel değişime direnme nedenleri, direniş türlerini oluşturan nedenlerdeki niteliksel ayrıcalıklara göre belirlenir Bu nedenler şu şekilde sıralanabilir: * Ekonomik nedenler * Psikolojik nedenler. y Sosyal nedenler Değişikliklerin çoğunu yönetim kademeleri getirdiğine göre, yapılan değişikliklere örgüt üyelerinin yeterli ve etkin bir şekilde uygulamalarını sağlamak da Öncelikle genel yönetimin görevi olması gerekir Ancak unutulmamalrdır ki, her ne kadar yönetim kademeleri değişikliği getiren taraf iseler de, değişiklikten etkilenen kademeler, onun kabul edilmesi bakımından son kararı veren güç olma niteliğindedirler. Değişikliğe karşr direnmenin azaltılmasında yönetimin başvurabileceği yöntemler arasında değişimde zaman planlaması, ekonomik teşvik tedbirleri, pazarlık ve ikna metodu, iki yönlü haberleşme ve bilgi alış-verişi, deneme niteliğinde değişmelerin yapılması ve çalışanların değişimle ilgili kararlara katılması uygulamaları etkin sonuçlar verebilecektir. Değişikliğe karşı direnişleri gerek azaltma gerekse de giderme yöntemleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: S Değişiklik yapılmadan önce ihtiyaçların saptanması, S Değişikliği Önceden haber vermek ve yavaş ilerleme, Sİ Değişikliğe direnenlere anlayış göstermek, SS"Değişiklik kararma katılmayı sağlamak, ® Kurmay uzmanların tutumunu desteklemek, SI Etkin bir iletişim ağı kurmak, jC 372 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ V E ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Yeni yönetici Colby H Chandler, örgütse! gelişinle ivme 'kazandırırken, faaliyetler ve ürün çeşitlendirme gözden geçirilmişti Bu hareketlilik, Kodak işletmesinin, elektronik fotoğraf makinelerinin üretimine daha çok ağırlık vermesiyle sonuçlanmıştı Dahası Chandler, işe yaramayan ürünlerin pazardan çekilip, yerine kendi icatları olan yeni ve cazip ürünlerin sürülmesinde ısrarlıydı. Bu yeni yönelim, işletme için az tecrübesi olduğu alana girmesi nedeniyle çok da kolay olmamıştı İlerleyen dönemlerde bu çalışmalar başarıyla devam ettirilince, Kodak kendini RCA, GE ve XEROX ile yarış içinde bulmuştu. Tabi ki Minolta, Fuji ve Nikon gibi diğer Japon işletmeler hariç. Başkan Chandler, Kodak5a itici güç vermek için işletmenin fotoğraf bölümünü yeniden düzenleyerek. 1985 yılında işletmeyi 17 iş birimine ayırmıştır Bunlardan 15'iniıı başına genç yöneticiler getirilmiş ve stratejik kararlar içiıı sorumluluklar idari mercilerdeki bölüm başkanlarma aktarılmıştır Chandler, yeniden örgütlenme ve yetki devrine gidilerek; kabul görebilecek yeııi ürünler geliştirilip, pazar payının artırılacağım ummaktadır. Yeni düzenlemeler fotoğraf bölümünde kendini göstermeye başlayınca, departman başkanı J P. Sampler, “örgüt bireyleri kendini gösterme olanağı buldular, girişimcilik gelişti, üretim iyileştirildi, pazara daha çabuk ulaşılabildi ve tasarruf politikaları uygulanarak israf Önlendi” şeklinde konuşmuştur İşletme bazındaki önemli bir değişiklik de, üretim hattı ile teknolojik know­ how arasındaki boşluğun doldurulmasıdır Ayrıca, Kodak risk sermayesi yönetimi kapsamında, küçük işletmeler ile işbirliğine gitmiş ve ek kaynak yaratımı sağlamıştır Bu ortam, proje sahibi işletme ve girişimcilerin risk sermayesi yönetimi için Kodak’a yönelmelerini sağlamıştır. Kodak, geleneksel çizgisinde üretici bİı firma olarak bilinmekteydi Yıllarca film ve fotoğraf hammaddeleri üreten, bu alandaki tesis ve stoklarından sözedilen bir işletmeydi İşletme, yeni gelişmeler ışığında, başka işletmelerin mal ve hizmetlerinin pazarlanmasmı da üstlenince, geleneksel faaliyet alanını oldukça genişletmişti. Şimdilerde Matsushita ile video kameraları yapmakta ve Noritsu Koki ve Copal ile de saatlik film işleme işine girmiştir. Tabii ki başkalarının malzemelerini satmak demek daha az kar marjı anlamına gelebilir, Bu yöndeki düşüncelere Chandler’m cevabı şöyle olmaktadır; “Bizim üretim yeteneğimiz kaybolmamıştır. Zamanı geldiğinde, burada üretmenin ekonomik açıdan çekiciliği olur İse, onu da yapacağız”. M. Şerif ŞİMŞEK - Taiıir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 373 Diğer bir ana değişiklik ise araştırma ve geliştirme çabalarına daha çok kaynak ve zaman ayrılması olmuştur.. İşletme stratejilerinden birisi de. kimyasal film alanından, elektronik görüntü alanına geçmek olarak düşünülmüştür Fotoğraf, film, film işleme pazarındaki lider rolünü tekrar kazanacak şansa sahip olan Kodak, şimdi çok farklı Bir değerlendirmeciye göre “Kodak oldukça farklı bir işletme Bürokratik açıdan daha az düzenci; yönetsel düşünce anlamında ise oldukça yalın biı örgüt yapısı var” EK-2: DEĞİŞEN GÜNDEMLER Genelde Alcoa olarak bilinen Amerika Alüminyum İşletmesi, 1S88 'de Melton ailesinden alman 20 000 S’lık borç ile kurulmuştu İşletmenin kuruluşundan beri tek üretimi alüminyum olmuştu, İşletme alüminyum çıkarımında ve üretiminde çok başarılı idi ve o kadar hızlı büyüdü ki 1961’de A B. D.. hükümeti onları tekel ilan etti ve Kanada’daki mülklerinden vazgeçmelerini istedi, Bu zorunlu küçülmeye ve pazarda rakiplerinde görülmeye başlanmasına rağmen, Alcoa alüminyum endüstrinin lideri olarak kaldı. Charles W.Parry Alcoa’nun CEO’suna 1983’te geçtiğinde, 100 yıllık alüminyum devrinde değişiklik yapmak üzere seçildiğini düşündü., Bu inanç birçok durumdan dolayı doğmuştu, Mesela alüminyum endüstrisinde büyüme zayıflamış ve kar düşmüştü İlaveten, Pany’nin selefi ve danışmam, William Hanry Krome George değişiklik uygulamasına ilk olarak işgöreıı sayısını düşürmek ve bir kısım üretim fâaliyetlerine son vererek başlamıştı. Parry de, aynı yolu izleyerek, daha verimli olunacağını ve karlılığın da artacağını düşünüyordu Pany, George'daıı farklı olarak, Örgütsel gelişim stratejisini, yeni iş yöntemleri ve farklı ürünler geliştirmek üzerine kurmuştu, Yeni alüminyum ürünleri ortaya çıkarabilmek için Ar-ge’ye kaynakların %36,sım harcadı Araştırmalar esnasında, alüminyum, hibrid seramik ve plastik gibi ürünlerin, paketleme ve havacılık gibi sektörlerde büyük bir potansiyel gelişme sağlayacağına İnanılıyordu. Parry kısmen de olsa, havacılık işletmeleri ile, Alcoa Alüminyum ürünlerinin uçak imalatında kullanılmasının iyi fırsatlar sağlayacağına inandığı için ilgilenmekte idi 1995’te Alcoa gelirlerinin tamamının yansının alüminyum dışı ürünlerden geleceğini planlamıştı. Yeni ürünlerin araştırılmasında aşama kaydedilmesi ile beraber, örgütsel yapıdaki değişiklikler de sürdürülmekteydi. Parry ve C.Fred Fetherolf, insan kaynaklarında tasarruf politikaları doğrultusunda, geçici işgöreıı çıkarımına devam etmekteydiler 374 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Yönetim kurulunun genelde deşikiiğe destekleyici olmasına rağmen, Parry’nin diğer iş kollarına kayma şeklindeki büyümesinden habersiz görünüyorlardı. Kurul üyesi William S.Cook “Her kurul toplantısında yeni bir fikir vardı Bunu ve şunu almak istiyordu” dedi. Kaygıların ifade edildiği tek grup, kurul değildi.. Müşteriler Alcoa’staki değişikliklerden ve alüminyum ihtiyaçlarrndan doğan hizmetlerden memnun değildi Benzeı şekilde, Alcoas hisselerinin yaklaşık %20 değer kaybetmesinden dolayı Wall Street’te çok az destek vermekteydi. Sonuç olar ak, Alcoa işgörenleri, Parıy’nin yeni ditef tikler inden emin olmayıp, üst yönetim faaliyetlerine şüphe ile bakmaktaydılar. Moraller o kadar düşüktü ki, Pany’nin düzenlediği “çalışanlara moral desteği günü” mangal partisinde bir işgören, ümitsizlik kokan bir konuşma yapmıştı, Yönetim kurulu, CEO olarak tayininin ikinci yılı içinde gizlice, Parıy’11in yerine birini araştırmaya başlamıştı Ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri, alüminyum ürünlerinde %50 büyüme fikrinin işletme çrkarları için çok iyi olmayacağım düşünüyorlardı, Parry kazançlarını hep yüksek sesle dile getirmişti, ama uygulamaları sözlerini çok nadiren takip etmişti, Parry yönetiminin üçüncü yılında, 500 milyon $ (yaklaşık %35 ) bir kazanç sağlanmıştı. Yeni bir CEO’ııun araştırılmasında, dışarıdan bulunacak yöneticinin daha tecrübeli olması gereği vurgulandı ve bu yönde karar da alındı. Pany tüm kariyerini Alcoa için harcamıştı; fakat kurul, “yeni bir çift gözün” daha kıymetli olduğu fikrindeydi, 1987’de, Pany, kumlun kararryla erken biı emeklilikle yerini Paul H Onell’e brraktı Oneill, Alcoa’nm yönetiminde 15 ay hizmet verdi ve yönetimce beğenildi, Oneill’m, Parry’nin vizyonunu devam ettirdiği spekülasyonları da yapıldı Oneill, işletmenin 1987 yılı raporunda, “Alcoa sadece alüminyum işi ile uğraşmalı” diye yazdırdığında, bu yöndeki görüşlere de açıklık getirmişti Üst düzey yönetici tayinlerinin hepsinde, pasif değişim fikri etken olmayabilir, Ya da, tayin olunan bir yönetici, zayıf' değişimi kabullenmeyebilir. Parry’de olduğu gibi Robert R Kiley New York’taki metropolitan Autthority’nin (MTA) başına değişiklik için getirildiğine inanıyordu, 230 millik metro hattı 3964 otobüs ve çok yönlü günlük demiryolu hatlarına sahip MTA çeşitli sorunla boğuşmaktaydı En çok dile getirilen, ên açık olan sorun geç kalan, pis, bozuk ve tehlikeli olan metro idi, Bu problemlere ilaveten çalışanların mesai dahilinde alkol kullanmaları da bir etkendi. Zayıf yönetimde bu tür soıutılar 1 arttııdr Bu durumda M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 375 işgören sendikasında yöneticilerin gerekli disiplini sağlamadaki etkinlikleri azaldı Sonuç olarak 1970’li yılların ortasında New York’taki malı krizlere bağlı olarak tren ve raylar gibi aletlere çok az yatırım yapıldı Finansal desteğin eksikliği metro sisteminin doğasını olumsuz etkiledi. Bu şartlar altında Killey için değişim kaçınılmaz oluyordu Kiley sistemin gelişmesi için çok çaba harcadı. Sistemlerin tamirine girişti, Spesifik olarak, işe bozulmuş ya da dejenere olmuş rayların tamiri için ödemeler yaparak başladı Aynı zamanda, yeni alman metro araçları eskileri ile değiştirildi Kiley, sistemin idaresinin gelişmesine yardımcı olmak için bir kısım ihtilaflı kararlar da alıyordu Sendika kontratından yöneticilerin %25 ini kurtarmak için sendikanın sağlık ve refah fonuna 1,8 milyon dolar ödemede bulundu.. Üst ve orta düzey yöneticilerin tümünün risk alması sağlanırken, yeni performans standartları işgöıenlere de uygulandı, Mesaj dahilinde uyku ve içkiye daha fazla hoş görü gösterilmedi İşgörenleıin gizli dolaplardan bira içmemeleri ve yemek yapmamaları için yeni bir kafeterya açıldı Kiley, kamuoyu ile de ilgileniyordu. Buna herhangi bir zaman çevresinde nelerin gerçekleştirileceğine dair planların, açık bir iletişim içinde topluma duyurulması ile başlandı, Onlara daha hızlı, kaliteli ve uygun ödemeli hizmetler sunulması yönünde, kamuoyu desteği sağlanmıştı Kiley’in örgütsel değişim uygulamasındaki başarısı aslında iki basit kurala dayanmaktaydı, Bunlar; “orta ve alt seviyedeki idarecilere daha çok yetki vermek ve kararları, ilgili çevrenin de görüşünü alarak tutarlı ve tek elden vermekti”, Robert R Kiley, New York ve ABD’nin karışık sosyo-politik yapısını iyi tahlil etmişti Uygulamaları, Mî A’ nın örgüt kültürünü olumlu yönde etkilemiş, göze çarpan somut kazançlar elde edilmişti Bunlar m ötesinde trenlerdeki bozulma %50 oranında azalmış, 1425 yeni metro aracı alınmıştı Tren tamirinde çalışan işgörenleıin sayısı 1000 den 630’a düşerken, verimlilik %35 artmıştı, 13 Yıl içindeki etkileyici gelişmelere rağmen Kiley hala, MTA’nın daha mükemmel olması yönünde çalışılması gerektigini, önlerinde uzun bir uğraşın bulunduğunu düşünmektedydi. Daha kaliteli hizmet için bir sürü trenin değiştirilmesi gerekiyordu Polis koruması ile sürücülerin güvenliği artırılmalıydı, Günlük artan trafiğin üstesinden gelebilmek için yeni tren hatları kurulmalıydı, Ayrıca, yakın gelecekte beklenen bir emeklilik dalgası sonrasında, işyerinden ayrılacak olan tecrübeli ve uzman işgörenlerin yerine, yenileri tedarik edilecekti 376 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-3: XEROX’U BAŞARILI KILAN DEĞİŞİM: TAKLİT ETMEME Örgütsel değişim kaçınılmaz olup., başarılı kuruluşların tamamı, bu olguyu bir şekilde benimseyip, örgütsel yapılarına uyarlayabilmişler di r. Bu durum, Xerox’un yönetim kurulu başkam David Kearns’le yapılan görüşme daha da vurgulanmıştır, Xerox!u örgütsel değişime sevk eden en önemli etken, rakip Japon işletmeleri tarafından düşük fiyatlı makinelerin piyasaya sürülmesi olmuştu bu yarış başlamıştı Gerçekten de, Mr Keams’a göre rakipler, fotokopi makinelerini Xeros "un maliyet fiyatına satmaktaydılar Bu iyi bir politika değildi ve Xerox işletmesini zor durumda bırakmaktaydı. Mr.. Kearns, pazarda daha cazip olabilmek için, rakip fiyatlara yakın bir satış politikası oluşturulması gereğini düşünmekteydi. İşe, işletmenin yönetsel yapısını ekip çalışması ve yetki devrine uygun hale getirmek, departmanlar arası haberleşmeyi etkinleştirmek ve işlerin analizini yeniden yaptırmakla başladı, Gereksinim duyulmayan özellikteki iş ve görevler, zamanla elimine edilmeye başlanmıştı Bunlar, işletmenin yaşam seyrine devam etmesi için vazgeçilmez gerçeklerdi, İşletme örgütü, teknolojik gelişim ve yeni yönetsel tarza uygun hale getirilirken, oldukça etkili planlar geliştirilmiş ve uygulanmıştı. Önemli bir hareket noktası, Xerox’un taklitçi bir firma durumuna düşürülnıemesiydi, Bu açıdan, Ar-ge faaliyetlerine yılda yaklaşık 750 milyon dolar harcanmıştı, Xerox’un ürettiği fotokopi malzemeleri en seri ve en iyileri olmalıydı Mr ..Kearns’e göre, sadece değişime cevap vermekle kalınmamalı, yenilikçi politikalar ile piyasa liderliği elde tutulmalıydı. Ar-ge ve eğitim politikalarına oldukça yüklü kaynaklar ayıran Xerox yönetimi, rakip ürünleri taklit etmeme gibi bir örgüt kültürünün de temelini atmıştı ON YEDİNCİ BÖLÜM SOSYAL SORUMLULUK VE ÖRGÜTSEL ETİK Tarıma dayalı ekonominin yerini “endüstriyel topluma” bırakması sonrasındaki aşamalar, insanlığı kendi başarısının kurbanı olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır (Baykal, 1981, s. 536) Sanayi devrimi ile başlayan süreçte işletme yönetimlerinin Öncelikli hedefi maksimum verimlilik ve büyüme olmuştur. Yöneticiler bu hedefe ulaşma yolunda yapılan tüm faaliyetlere hep tek tarafından bakmışlardır. Bu yüzden de 14-16 saate kadar süren çalışmalar, özellikle küçük yaştaki çocuklara kapasitelerinin üzerinde yük yüklenilmesi, hijyenden ve güvenlikten uzak işyeri ortamları normal karşılanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişen sosyal devlet anlayışıyla da devlet, yurttaşlarının konut, sağlık, sosyal güvencesi sağlama, iş bulma, işsizlik, hastalık ve yaşlılık durumlarında onlara bakma sorumluluklarını üstlendi ABD ve Avrupa'daki sanayileşmiş ülkeler "sosyal devlet" anlayışıyla her bireye yapılan yatırımın topluma "dış fayda" sağlayarak fazlasıyla geri döneceğini matematiksel olarak hesaplamıştı Örgütlerde otoriter yönetimden demokratik yönetime geçiş olmuştur İnsanın önemli olduğu her yerde insanla ilgili konularında Önem taşıdığı tartışılmaz bir gerçektir İnsanlığın refahı, sağlığı ve güzel bir ortamda yaşaması son derece önemlidir Gelişen ve değişen ekonomik hayat 1960’lardan itibaren insanca yaşam haklan olduğunu, çalıştıranlarında Öncelikli kar hedefi dışında çalışanlarına, topluma ve çevreye karşı birtakım sorumluluklarının olduğunu, örgütlerin birtakım etik kuralları içerisinde faaliyet göstermesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Bilgi-enförmasyon çağının başlaması ile, bilgi kaynaklan artmış ve iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte gerek bireysel ve gerekse örgütsel tepkiler oluşmaya başlamıştır Günümüzde artık bu sorumluluk ve etik kuralları ihlal eden örgütler çok ciddi toplumsal tepki ve tazminat ödeme yükümlülükleriyle karşı karşıya kalmakta, önemli pazar kayıplarına uğramaktadırlar. Örgüt yönetimlerinin içsel ve dışsal çevre unsurlarına karşı yerine getirmek zorunda oldukları çeşitli sorumlulukları olduğu gibi, göz önüne almaları gereken bir takım etik kurallar da vardır. Bu bölümde “sosyal sorumluluk ve örgütsel etik” kavramlarına açıklık getirilmiştir.. 378 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 1. SOSYaL sorumluluk Sosyal sorumluluk, işletmenin sosyal çevresindeki gruplara ve bireylere olan davranış biçimi ile ilgilidir. İşletmeler iş dünyasında faaliyetlerini sürdürürken toplumunda menfâatlerini gözetmek durumundadırlar, Günümüz iş dünyasında işletmeler kâr elde ettikleri sürece varlıklarını sürdürebilirler, Ancak işletmeler ekonomik amaçlarını gerçekleştirirken çalışanlarının, ortaklarının ve toplumun menfâatlerini de dikkate almak zorundadırlar İşte bu noktada da etik ve sosyal sorumluluk kavramları karşımıza çıkmaktadır.. 1.1. Sosyal Sor umluluk Kavr amı, Amacı ve Önemi Sosyal sorumluluk; “işletmenin ekonomik fâaliyetlerini, çalışanlar, hissedarlar, tüketiciler ve toplumdaki bireylerin hiçbirine zarar vermeden, sahip olduğu kıt kaynaklan en iyi biçimde kullanarak toplumun istek ve arzularına uygun üretimde bulunması” olarak açıklanabilir. Sosyal sorumluluğun klasik tanımı; “girişimcilerin, toplumun değer ve amaçlan açısından arzu edilen yolları takip ederek, bu yönde kararlar vermesi ve işletme yönetiminde bağlı olduğu mecburiyetler” olarak ifâde edilmektedir, Bir diğer tanım ise; “işletmenin kendi amaçlarını gerçekleştirirken, ahlaki değerlere sadık kalması ve kaynaklarını aynı zamanda içinde bulunduğu toplumu geliştirmede kullanması olarak tanımlanabilir” (Bayrak, 2001, s 83), Günümüzde işletmeler iş ahlakına,örgüt içi ve örgüt dışı kişi ve grupların istek ve gereksinimlerine uygun bir biçimde çalışmalıdır Özellikle yerel koşullarda fâaliyet gösteren işletmeler, içinde bulunup, fâaliyetlerini sürdürdükleri toplumun yasa, yönetmelik ve diğer bir takım düzenlemeleri ile örf ve adetlerine uygun fâaliyet göstermelidirler,. Çünkü sosyal sorumluluk anlayışı, işletmelerin sahip ve yöneticilerinin, hem kendi menfâatlerini korumaya hem de toplumun refahını artırmaya yönelik bir çaba içine girmelerini gerektirir, Ekonomik hedeflerin başarılması, potansiyel müşterilerin sosyal ve kültürel Özelliklerinin dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır (Karabacak, 1993, s 100) Sosyal sorumluluk, faydadan çok gönüllü olarak yapılan bir davranıştır. Sosyal sorumluluklar, dış çevreye yönelik olup aynı zamanda bir işletmenin “ekonomik ve yasal koşullara, iş ahlakına, işletme içi kişi ve işletme dışı kurumlann isteklerine cevap veren bir çalışma stratejisi ve politikası gütmesine, o ülkedeki toplumu mutlu ve memnun etmesine” bağlıdır (Turan, 1998, s.27,3-28.3), M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 379 Yöneticiler açısından sosyal sorumluluk; “işletmelerde toplumsal değeı ve beklentiler oluşturmak, işletme amaçlarına uygun politikalar belirlemek ve uygulamak, kısaca toplumsal yaşamı iyileştirmeye ilişkin yükümlülükler üstlenmek” olarak ifade edilebilir Herhangi bir işletme yönetiminin, “genel kabul görmeyen bir faaliyeti veya neden olduğu olumsuz eylemden dolayı kendisini sorumlu hissederek çözüm için çaba göstermesi” sosyal yönden sorumlu bir davranıştır (Akgemci, Çelik ve Özgener, 2001; s. 19-20) Tanımlardan da görülebileceği gibi, sosyal sorumluluk, iki farklı hususu bir arada incelemektedir. Birincisi, sosyal sorumluluk kavramı işletmeyi, ekonomik bir varlık olarak kabul etmekte ve onun hayatını sürdürebilmesi için kar etmesi gerektiğini temel veri olarak almaktadır İkincisi ise, işletmelerin öneminin giderek artması ve toplumun vazgeçilmez birer kurumu haline gelmeleri nedeniyle çeşitli sorumluluklar üstlenmeleri gerektiğidir., Çünkü işletmelerin toplumun diğer sosyal, siyasi, bilimsel ve teknolojik kurumlan üzerinde önemli etkileri görülmektedir (Drucker,1996,s, 122), İşletmeler sosyal yaşamın bir gereği olarak kuıuluı ve yaşamlarını sürdürürler. Bu da içinde yaşadıkları toplumun kendilerine bazı sosyal sorumluluklar yüklemesine neden olur , Bir işletme, Örgütsel faaliyetine başladığı gün sosyal sorumlulukları kabul etmiş olur. İşletmeler, toplumun tüm sistem içinde alt sistem olarak yer alırken değişikliklere uyum sağlamada sosyal sorumlulukları biı aıaç olarak kullanırlar, Zaten toplumsal sistemin bir parçası olan işletmelerin sosyal sorumlulukları yerine getirirken dengeli bir politika izlemeleri ve işletmeye zarar vermeyecek şekilde, toplumun çıkarlarım zedelemeden faaliyetlerini sürdürmeleri iş etiğinin de bir kuralıdır Sosyal sorumluluğun giderek artan ölçüde önem kazanmasının sebepleri; “profesyonel yöneticiliğin gelişmesi, işletmelerin çok ortaklı duruma dönüşmesi, çevre kirliliğini önleme, işletmelerin toplumda iyi bir izlenim bırakma zorunluluğu, işçi sendikalarının gelişmesi, doğal kaynakların tükenişe yüz tutması, personelin verimliliği için motive edilmesi, toplumun tercih ve beklentilerine uygun mal ve hizmet üretme ve dünyada yaşanan hızlı demokratikleşme süreci” olarak sıralanabilir (Eren, s. 111-118) 380 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDE DAVRANIŞ 1.2. Sosyal Sor umluluğun Kapsamı Sosyal soıumluluğun kapsamı ele alnınken, bu yönde geliştirilen “sosyal sorumluluk piramidi” genel bir bilgi verebilir. Piramit, Şekil 17,.1’de gösterildiği gibi, “ekonomik, ahlaki, yasal ve gönüllü sorumluluklar” olmak üzere, birbirleri ile ilişki içinde olan dört kategoriden oluşmaktadır Ancak gönüllü (ihtiyari) sorumluluk, daha çok katılım özgürlüğü ve bireysel seçimle ilgili olup, yasal bir zorunluluğu yoktur (Velasquez, 2001, s..62’den; Özkalp ve Kırel, 2001, s, 595) Şekil - 17,1: İşletmenin Sosyal Sorumluluk Piramidi İşletmelerin sosyal sorumluluğu kapsamında, öncelikle; “iş yaşamı, tüketiciler ve ekolojik çevreye karşı sosyal sorumluluklar” olmak üzere üç temel boyut üzerinde durulabilir.. Özelde ise, bu kapsam; “ülkeden ülkeye, toplumdan topluma, M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 381 bölgeden bölgeye, işletmeden işletmeye” farklılık gösterebilir. Aşağıdaki temel Ölçütler bu bağlamda genel kabul görmektedir: 1 T üketicinin korunması, 2,İstihdam olanakları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ,3, Sermayedar ve hissedarlara karşı yükümlülükler, 4 İş ahlakı, 5. Ekolojik yapıya duyarlılık ve çevre kirliliğinin önlenmesi, 6 Toplum ve bütün insanlık. Sosyal sorumluluk kapsamında sıralanan söz konusu Ölçütlerin ayrı ayrı tanımlanması yararlı olacaktır, 1.2.1 Tüketicinin Korunması Vatandaşları ilgilendiren organize, sosyal hareketler ve devletin satıcılara karşı alıcıların gücünü ve haklarım koruyan bir sosyal boyut olarak tanımlanabilir Bu yaklaşım iki şekilde ortaya çıkmıştır: Alıcılar ürün hakkında daha fazla bilgi talep etmekte, aldıkları ürüne servis talep etmekte ve onların güvenli olmaları konusunda ısrarlı olmaktadırlar., Tüketiciler açıklayıcı kılavuzlara, sayısız koruyucu Önlemlere ve onların koruyucu yardımlarına ihtiyaç duyarlar, İşletmelerin hem tüketiciyi koruyan davranışlar göstermesi hem de istismarcı kişi ve gruplarla mücadele etmesi önemli bir sosyal sorumluluğudur, Tüketici bir malı veya hizmeti kendi ihtiyacı için alır Bu açıda işletmelerin, tüketicinin ihtiyaçlarım giderecek özelliklere sahip mal ve hizmet üretmeleri gerekir. Üretilen ürünlerin hangi maddelerden yapıldığı,her hangi bir tehlike arz edip etmediği,nasıl kullanacağı hakkında prospektüsler,kullanma kılavuzları hazırlanır ve ambalajların içine yerleştirilir,Diğer bir husus ise kalite kontrolünden geçirildikten sonra piyasaya sürmektir,İşletmenin tüketiciye gösterdiği sorumluluk masraflı olur Ancak Pazar payındaki arışlar çabalara destek olacaktır, Bugün faaliyetin odağında tüketicilerin tercihleri ve gereksinimleri yer almaktadır , Bu isteklere uyan işletmeler hem maksimum kar elde edebilmekte, hem de toplumun kaynaklarını boş yere harcamamış olmaktadırlar, Örgütsel uygulamalar, fiyatlama, reklam ve ürünlerin performansı tüketicileri yakından etkilemektedir, Tüketiciler, satın aldıkları tüketim maddelerinin fiyat ve kalitesinin yanı sıra, çevreye dost olmasını da istemektedirler Günümüzde, üretim girdilerinde çocuk emeğinin olmaması, emeğin sömürülmemesi gibi kıstaslar da sorgulanır olmuştur.. 382 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Üretim, dağıtım, pazarlama, fiyatlama ve reklam gibi çeşitli işletme fâaliyetleri tüketiciler üzerinde olumlu yada olumsuz değişik etkiler bırakmaktadır, Tüketicilerin bu tür faaliyetlerden olumsuz yönde etkilenmesini engellemek için birtakım yasal düzenlemelere gidilmeye başlanmıştır. Tüketicileri koruyan yasalar; “1, ürünlerin kalitesi ve fiyatı ile ilgili yasalar 2..tüketiciyi bilgilendirme yasaları ve 3,aldatıcı tutumları önlemeyle ilgili yasalar olmak üzere üç grupta incelenebilir Özellikle reklam etkinliği piyasaya yeni çıkan bir ürünün tüketiciye tanıtılması açısından çok önemli faydalar sağlamasına rağmen, mevcut yasalara uygun ve doğru yapılmadığı takdirde tüketicilerin haklarını ihlal edebilir ve onları zarara sokabilir, Toplum, reklam ve tutundurma eylemlerinde, işletmelerden yüksek düzeyde bir sorumluluk beklemektedir (Ayhan; Şahin, 1984) Tüketicinin korunması ve güvenliği öncelikle doğrudan kendine bağlıdır Tüketici haklarının korunması için bir taraftan yasal düzenlemelerin yapılması bir yandan da tüketicilerin bilinçlendirilmesi gereklidir Tüketici eğitimi, kişinin davranış ve değerlerini değiştirici bir disiplindir Kişi değişmedikçe kişinin dışında değişen yasa ve uygulamaların fazla bir önemi yoktur, Çünkü değişen yasa ve uygulamalardan yararlanacak olan yine tüketicinin kendisidir Tüketicinin korunması için oluşturulmuş bazı yasal kurumlar vardır, Bunlar aşağıdaki biçimde açıklanabilir: -Rekabet Kurulu: Yasalar tüketiciyi aldatıcı ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin mal ve can güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini veya suç işlemeyi özendirici, yaşlıları, hastalan, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanları yasaklamıştır Rekabet Kurulu bu alandaki denetim işlevlerini yerine getirmektedir , -Tüketici Konseyi: Tüketicinin sorunlarının, gereksinimlerinin ve çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri araştırmak sorunların tüketici lehine çözülmesi için alınacak tedbirlere dair görüşleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlara iletmek üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’mn koordinatörlüğünde kurulmuştur, -Tüketici Sorunları Hakem Heyeti: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın belediyelerle kooıdineli olarak il ve ilçe merkezlerinde en az bir adet oluşturacağı “Tüketici Sorunları Hakem Heyeti”, tüketicilerle satıcılar arasında çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmakla yükümlüdür M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 383 -Tüketici Mahkemeleri:: Yasanın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılmaktadır Mahkemeler basit yargılama usulünde görülmektedir. -Tüketici Örgütleri: Tüketici örgütleri; tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf ve tüketim kooperatifleri olarak tanımlanmaktadır,. Bunlar, tüketici haklarım koruyan faaliyetlerde bulunsalar bile,yasal sınırlılıkları, mevcuttur 1,2 2 İstihdam Olanakları ve Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Küresel rekabet içinde başarılı olmaya çalışan işletmelerin sosyal sorumluluklarının yelpazesini geliştirdiği ve insan kaynağına yatırımı artırdığı dikkat çekmektedir Sosyal sorumlulukların ihlali durumunda ise söz konusu işletmeler yüksek tazminatlar, kamuoyunu desteğinin çekilmesi ve Pazar kaybı gibi ciddi, ekonomik sosyal yaptırımlarla karşılaşmaktadırlar (Hadgetts, 1991, s. 10.3) Küreselleşme süreciyle birlikte uluslar ötesi ticareti gerçekleştiren işletmelerin çalışanlarına karşı sorumlulukları ve küresel işletmelerin Üçüncü Dünya Ülkelerindeki çalışma koşullan tartışma konusu olmuştur, Ünlü Nike firması, EndonezyalI işçileri açlık sınırının altında ücretlerle ve emniyetsiz tesislerde çalıştırarak sömürdüğü suçlamaları yüzünden, güç dönemler yaşamış, gelen baskılar sonucu en yüksek ve en uygun çalışma koşullan sunmak zorunda kalmıştır Uluslararasr Çalışma Örgütünce hazırlanan çeşitli düzenlemelere göre, işletmeler aşağıdaki koşullarla uymak zorundadırlar: 1 Çocukların çalışma yaş ve saatleri: 1-15 yaşın altında çoçuk işgören çalıştırılamaz. Bu yaşın üzerindeki çocuk İşgören eğer okula da devam ediyorsa, iş için harcayacağı toplam zaman günde (iş, okul ve ulaşım dahil) 10 saati geçemez. 2 Zorla çalıştırılan işgören: İşletme zorla işgören çalıştıramaz veya işgör enlerin kimliklerini ya da belli bir depoziti işletmeye bırakmalarını isteyemez. 3,Sendika kurma ve toplu pazarlık hakkı: İşgörenler sendika kurma, sendikaya katılma ve toplu pazar İrk hakkma sahiptirler 4 Çalışma saatleri: İşgörenler haftalrk 48 saatten fiazla çalıştırılamaz Kısa dönemli olağanüstü iş koşulları hariç fiazla mesailer haftalık 12 saati geçemez 5 Maaş ve ücretler: Ücretler en azrndan ülkenin asgari ücret seviyesinde ve personelin temel ihtiyaçlarım karşılamaya yetecek düzeyde olmalıdır 384 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 6. Sağlık ve güvenlik: İşletme sağlıklı bir çalışma ortamı sunmak, kaza ve yaralanmaları önleyici tedbirleri almak, sağlık ve güvenlik eğitimini vermek, temiz sağlık merkezleri ve içilebilir su sağlamak zorundadır Doğum ve süt izni gibi konularda yasal düzenlemelere uymak zorunludur 7 Ayrımcılık ve disiplin uygulamaları: İşgörenler cinsiyet, etnik köken v b nedenlerden dolayı farklı muameleye tabi tutulamaz ve işgörenlere dayak, küfür v b,fiziksel ve psikolojik baskı uygulanamaz Belli oranda sakat ve eski hükümlü çalıştırmak zorunluluğu vardır,, İşletmelerin sosyal sorumluluklarından biri bu genç nüfusa istihdam sağlamaktır, Ayrıca yasalar gereği ve sakatlara bir fırsat yaratmak için işletmeler bunları belirli oranlarda çalıştırmak zorundadırlar Sosyal sorumluluk bilinci taşıyan işletmeler, elden gediğince bu tüı insanları işe almaya çalışmalıdırlar, Nüfusun, kadın-erkek oranı da, iş hayatı için çok önemlidir, İşleıin Özelliği, bazen kadın bazen erkek nüfus çalıştırmayı gerektirebilir, Örgüt yöneticileri, özellikle kadın çalışanlara karşı duyulan önyargının aşılmasını sağlamalıdırlar (Tosun, 1990, s 119120), .. Sosyal sorumluluk kapsamında, çocuk işgörenler ve engellilerin özel bir yeri vardır Anayasaya göre, “kimse yaşma, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz” Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunmaktadırlar İş Kanununa göre ise ilköğretim çağında olup da zorunlu temel öğretim kısımlarına devam etmeyenlerin resmi ve Özel işyerinde veya her ne biçimde olursa olsun çalıştırmayı gerektiren başka yerlerde ücretli ve ücretsiz çalıştırılması yasaktır (http://www.yeditepe.edu tr; Tosun,1990, s 120), Sosyal bütünlük sağlayamayan işletmenin ekonomik alanda başarılı olması beklenemez Sosyal ilişkiler, tepe yöneticilerinden tabandaki işgörene kadar tüm basamaklarda yer alan kişilerin atalarında kurdukları resmi, ya da resmi olmayan ilişkilerle canlılık kazanabilir Yönetici, işgörenı araç değil, amaç olarak görmeli, onunla birlikte yan yana çalışma ilişkilerini benimsemelidir Örgütsel ortamda bir işgörene sağlanan hakların derecesi sadece yasal bir sorun değil, aynı zamanda ahlaki ve sosyal sorumluğa ilişkin bir sorundur İşletme, işgörenler ine daha iyi çalışma koşulları, ücret ve sosyal olanaklar sağlamalıdır,, M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 385 12 3 Sermayedar ve Hissedarlara Karşı Yükümlülükler İşletmelerin sermaye sahiplerine karşr temel sorumlulukları arasında,onların çıkarlarını maksimize etmek en başta gelir Ortaklar, “maksimum kar elde etmeye uğraşmanın yanı sıra işletmenin sürekliliğinin sağlanması, topluma hizmet, kaliteli mal ve hizmet üretilmesi, istihdamın sürekli kılınması, yeni iş olanaklarının yaratılması, iyi bir ücret politikasının uygulanması”gibi beklentiler içine girebilirler. İşletmelerin finansal durumlarının açıklanması ve sağlam verilere dayanması bu kuruluşların iyi bir muhasebe organizasyonlarının vatlığı ile olur Sosyal sorumluluk kavramı, belli kişi ve grupların değil, tüm toplumun çıkarlarının gözetilmesi ve dolayısıyla bilgi üretiminde gerçeğe uygun, tarafsız ve dürüst davranılması gereğini ifade eder Kamuoyunu aydmlatma ilkesi, sosyal sorumluluk kavramının bir sonucu olarak doğmuştur İşletme hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkese aynı finansal tablolardan yararlanabilme imkanı sağlanmıştır.. 1. 2. 4 İş Etiği İşletmelerin “fırsatçı politikalar gütmeleri haksız ve aşırı kar elde etmeleri, gerçek dışı ve asılsız reklamlar yaparak satış potansiyelini artırmaları, çocuk denecek yaşta işçileri çalıştırmaları, kadın ve çocuklara düşük ücret politikası uygulamaları, ücret, terfi ve teşvik politikasında adil davranmamaları” etik dışı uygulamalar arasında sayılabilir, İş etiğini ilgilendiren en önemli konulardan biri de devlete ve yerel yönetimlere karşı vergi ve diğer yasal yükümlülüklerin dürüstçe zamanında yerine getirilmesidir Ahlaki boyutta “Bireysel Haklara Saygı, Sorumlu Tavsiye İlkesi, Ahlaki Düşünme İlkesi” ön plana çıkan temel ilkelerdir (Erkul ve Altan, s 13.3-134) Etik ve örgütsel etik kavramları bu bölümün ileri sayfalarında kapsamlı olarak ele alınmıştır.. 1 2.5, Ekolojik Yapıya Duyarlılık ve Çevre Kirliliğinin Önlenmesi 12 51, Ekolojik Yapı ve Çevre Kirliliği Ekoloji; “organizmaların birbirlerıyle olan ilişkileriyle ilgilenen bir bilim dalı olup, kendi çevresi, özellikle doğal ritm ve dönüşüm, toplumsal gelişim ve yapı, farklı türdeki canlı varlıklar arasındaki ilişki, coğrafi yayılım ve nüfus değişimleri” olarak ifade edilmektedir (Webster Sözlüğü). 386 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Ekoloji bilim dalı, temelde, canlılarla doğa arasındaki ilişkileri incelemektedir.. Doğanın canlılar ve Özellikle insanlar tarafından sınır tanımayan, insafsız bir biçimde kullanılması, doğa ile yaşam arasında eskiden beri devam edip gelen dengenin süratle bozulmasına neden olmaktadır.İşletmelerin ekolojik çevreye olan sorumlulukları Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Stockholm Deklarasyonunda şu şekilde belirtilmiştir; “hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak her insanın temel hakkıdır, Bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek herkesin ortak sorumluluğudur”, Birleşmiş Milletler Çevre Programının ekolojik çevre sloganı çok anlamlıdır. DÜNYA BİZE DEDELERİMİZDEN KALAN BİR MİRAS DEĞİL, TORUNLARIMIZA BIRAKACAĞIMIZ BİR EMANETTİK Dünya üzerindeki öteki canlılarla İnsanı birbirinden ayıran en önemli ekolojik fark, diğer canlıların var olan ekolojik koşullara uyum sağlamaya çalışması, insanların ise doğal çevıe koşullarını kısmen de olsa değiştirerek denetimi altına almasıdır. Ancak ve ne yazık ki, insanın doğaya egemen olma boyutlarının genişlemesiyle beraber, birçok ekonomik, sosyal, politik ve çevresel sorunlar gündeme gelmeye başlamıştır. Bunların hepsine birden de “insanlığın ekolojik sorunları” adı verilmiştir (Çepel, 1992, s. 141-142 ), İşletmelerin ekolojik çevreye vermiş oldukları zararlar aşağıdaki gibi sıralanabilir (Bayrak, 2001, s. 120; Hadgetts, 1999, s, 683; Tosun, 1990, s. 116-117): Hava Kirliliği: Hava kirliliği tüm canlıların yaşamını tehdit etmekte insanlarda kanser, solunum ve akciğer hastalıkları ve kemik hastalıkları gibi tehlikeli rahatsızlıkları artırmaktadır.. Ayrıca atmosferin kirlenmesi nedeniyle iklimlerin bozulmasına hatta bitkilerde fotosentez sürecinin tehlikeye girmesine neden olmaktadır. Dünya sıcaklığının artması, buzulların çözülmesi, jeolojik değişmeye neden olmaktadır.Havadaki oksijen oranının azalmasıyla zararlı birtakım gazların atmosfere yayılması ve ozon tabakasının incelmesi de ayrı bir sorun kaynağıdır, M, Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 387 Su Kirlilisi: Su içindeki hayvanlarla,bitki sel ve bakteriyel yaşamın zarar görmesine neden olmaktadır.. Ormanlar ve bitki örtüsünün bir yandan insanlar tarafından diğer yandan da hava kirliliğinin etkisiyle azalması, yeryüzündeki su dengesini olumsuz etkileyerek kuraklık ve erozyona neden olmaktadır, Bu nedenle, kolektorlerde toplanan atık suların, atık su temizleme sistemleriyle yeniden kullanılabilir hale gelmesi gerekmektedir Toprak Kirlilisi: Doğanın gerek insan ve gerekse hayvanlar için en vazgeçilmez nimeti, toprağın 10 ile 40 cm kalınlığında olan geniş bakteriyel faaliyetini kapsayan ve humus adı verilen örtüdür. Toprağın en üst kısmında olması sebebiyle en fazla zarar gören kısımda burasıdır 2 cm kalınlığındaki humus örtüsü ancak 200-300 yıllık bir zamanda oluşabilmektedir, Özellikle değerli toprak alanlarına yapılan fabrikaların zararlı sıvı ve katı atıklarım bırakması doğal bitki Örtüsünün ortadan kalkmasına erozyon ve toprak kayıplarına neden olmaktadır. Ses (Gürültü) Kirlilisi: İnsanlar için kabul edilebilir gürültü kirlilik düzeyi 90 desibel olarak belirlenmiştir. Otomobil kornaları, siren sesleri, uçak sesleri, gürültülü çalışan çeşitli aletler, ses sınırım aşan eğlence merkezleri v,s gürültü kirliliğine neden olmaktadır, Araştırmalar gürültünün; dengesizlik, baş ağrısı,mide bulantısı, genel endişe ve cinsel iktidarsızlık vb semptomlarla birleşerek psikolojik sıkıntı kaynağı olduğunu göstermektedir, Ayrıca aşırı gürültü işitme kaybına da neden olmaktadır. İklim Desisiklisi: Sera gazlarının global iklim üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve atmosferdeki karbondioksit gazı oranının azaltılması çabalarını içermektedir Bazı Bitki ve Hayvan Türlerinin Yok Olması:Termal elektrik santralleri ve sıcak su oluşturan elektrik santralleri atık sicak sularını civardaki göl ya da nehire bıraktıklarında sıcak su nedeniyle çevresine uyum gösteremeyen canlılar ölmektedir Ayrıca kürk hayvanlarının yoğun biçimde avlanılması, bazı türlerin yok olmasını hızlandırmaktadır. 1,2,5. 2 Gelecek Yönetim Uygulamaları ve İşletme Çevre Yönetimi Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin yaşanabilecek bir ortanı olarak korunması önemlidir Herkesin, “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yasama hakkına sahip” olması Anayasal bir güvencidir Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ortak ödevidir 388 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Çevresel konularda gerekli bilgilerin üretilmesi ve çeşitli tekniklerin geliştir ilmesine yönelik çalışmalar yoğunlaşmıştır. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), bu çalışmaların ürünüdür Bu tekniğin amacı, öngörülen gelişmenin yol açabileceği olumsuz çevre ve sağlık etkilerinin önceden tespit edilip,ger eki i önlemlerin alınmasını sağlamaktır. Çevre yönetiminin giderek önem kazanmasının nedenleri şunlardır: -Kamuoyunun çevre sorunlarına duyarlılığının giderek artması, -Çevre mevzuatının genişletilmesi ve işletmelere artan yükümlülükler getirmesi. -“Kirleten temizler” ilkesinin yaygınlaşmaya başlaması.. -Çevrenin,endüstri imalat ve danışmanlık hizmetlerinden oluşan yeni bir sektör olarak gelişmesi.. -Çevresine ve doğaya saygılı olan ve korumak için elinden geleni yapan işletmelerin kamuoyu, yasa koyucu ve uygulayıcıların nezdinde saygınlığının aıtması (Şahin, 1996). Çevıe korumada gönüllü topluluklar ve çeşitli Özerk kuruluşlar önemli bir role sahiptir, Ekonomik ve mesleki çıkar grubu olmayan sivil toplum örgütlerinin çevre korumada ağırlığı bulunmaktadır, Ayrıca çıkar grupları yönetimi etkilemede önemli role sahiptir. Sendikalar,çevreciler ve meslek kuruluşları kamuoyunda etkili olabilmektedir.. Ancak ülkemizde çevrenin korunması konusunda halen istenilen bilince ulaşılamamıştır.. İşletmelerin sosyal sorumlulukları kapsamında özel bir yeri olan çevrecilik anlayışı 1990’ lı yıllardan itibaren gittikçe artan bir eğilim göstermektedir, Gelişmiş Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren birçok işletme halkla ilişkiler işlevlerinde çevre dostu imajı oluşturmak yönünde faaliyetlerde bulunmaktadırlar Bu işletmelerin tüketicilere sundukları mallarını ekolojik yapıya uygun hale getirmeleri yanında çevresel standartlar oluşturma yolunda da bir takım çalışmalar içinde oldukları gözlemlenmektedir (Booth, 1993, s,234), Ekolojik dengedeki bozulmanın ve dolayısıyla insan hayatındaki güzelliklerin yok olmaya başladığının farkına varan birçok ülke, buna sebep olan işletmelerin faaliyetlerinin yasaklanmasına veya sınırlandırılmasına karar vermektedir (Dinçer, 1992, s, 112) Ayrıca, insan ekolojisi ile İlgili kriterlerin yerine getirilebilmesi tüketici gözünde de ayrı bir öneme sahiptir (Freitag, 1993, s, 129) M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 389 Çevreci gruplar ve işletme örgütler arasında artan çevre birlikteliği uygulamaları gelişmeler olumlu ise işbirliğine, olumsuz ise çatışmaya dönüşme eğilimindedirler İşletmelerin Örgütsel amaçları saptanırken çevreci örgütlerle işbirliğine gidilmesi başarıl bir iletişim ve halkla ilişkiler eylemi olarak algılanır hale gelmiştir. Bilinçli toplumlar da faaliyet gösteren işletmelerin çevreci örgütlerin etkinliğini artırma ve ekolojik yapıyı koruma yolunda gösterdikleri gayretleri gittikçe gelişme göstermektedir (Milliman, Judith and Mitroff, 1994, s.41-46), Çevrecilik (ENV-Environmentalism) anlayışı doğrultusunda mal ve hizmetler ile üretim süreçlerine yönelik çevresel ve toplumsal tehditlere ilişkin risklerin saptanması, toplum veya çevre yararına yönelik olarak üretim süreçleri ile mal ve hizmetlerin yeniden tasarımını kolaylaştırabilecektir (Mitroff, 1994, s 102) Gelişmiş ülkeler, doğal dengelerin bozulmasından dolayı çevredeki tehlikeli değişimleri durdurmak için her geçen gün yeni önlemler almakta ve bu önlemlere uymaları yönünde diğer ülkeler de baskılar yapabilmektedirler (Dinçer, 1995, s 1), Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’ nin 20 Aralık 1994 tarih ve 94/62/EC sayılı kararname ile; “Ambalaj ve ambalaj atıklarının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek, hiç olmazsa olabildiğince azaltmak, Avrupa Birliği içerisindeki ticareti engelleyici unsurlardan kaçınmak ve iç piyasanın işlevselliğini temin etmek” amacını gütmesi ve buna yönelik yaptırımlara yönelmesi ülkemiz işletmelerini de bağlayıcı özelliktedir (Ambalaj, 1995, s 45) ABD, İngiltere ve Avrupa Topluluğu ülkelerinde uygulama görmeye başlayan “Yeşil Hisseler ve Ekoloji Fonları” yöntemi ile, “Çevre Dostu” olan işletmelerin hisse senetlerinden oluşan “Ekolojik Fonlara” (Eco Funds) finansal destek sağlanması da izlenmesi gereken yeni bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır (Ersun, 1992, s, 29-32; Ersuıı, 199.5, s. 18-24). Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı Alber Bilen, “Türkiye’ de faaliyet gösteren ve derneklerine üye olan dünyaca tanınmış ilaç ve kimya üreticilerinin çevre konusunda yılın .365 günü duyarlı olmayı hedefleyen bir taahhütnameyi gönüllü olarak imzalayarak; çevre, insan sağlığı ve güvenlikten oluşan üçlü sorumluk gereğini kabul ettiklerini” beyan etmiştir (Kimya Sanayicileri Derneği, 1994, s, 1.3-14; Üçlü Sorumluluk, 1995, s 4) 390 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Çevre ve insan sağlığına yönelik kabul gören bir standart oluşturmayan Çin, Tayvan, Kore gibi Uzakdoğu ülkeleri ile bunlara ait tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin ABD tüketicilerinin tepkilerini çekmeye başlamaları ülkemiz ihracatçı işletmeleri için ders alınması gereken örnekler olmalıdır (T..C Başbakanlık İhracat Gen, Müd., 1995, s, 8) Bu nedenle, örgütsel amaçlar ile çevresel grupların amaçlarının çatışmamasına dikkat edilip, örgütsel planların ekolojik sorumluluğa uygun bir yapıda hazırlanmasına çalışılmalıdır (Milliman, Judith and Mitroff, 1994, s.41-46). Çevre tahribinin önlenmesi amacıyla olası çevre sorunlarını önceden saptayarak, gerekli tedbirlerin alınmasını öngören, koruyucu çevre politikalarrna temel teşkil eden ve planlama aşamasında kullanılmasıyla beraber fayda artırıcı yönetim amaçlarından biri olabilen “ÇED-Çevresel Etki Değerlendirilmesi” uygulaması da günümüz işletmeleri açısından önem taşımaktadır (İkinci Çevre Şurası, 1994, s 7). Başta TEMA Vakfı olmak üzere, çevreci Örgüt veya grupların gittikçe kamuoyu ve medya desteğini sağlayarak; Çevre ve Sağlı Bakanlıkları başta olmak üzere, ilgili diğer merkezi veya yerel kurumlar üzerindeki yaptırım güçlerini artırmaları, işletme yönetimleri açısından yadsmamayacak önemli gelişmelerdir (Gönüllü Kuruluşlarla İşbirliği, 1995, s. 57), Yeni düzenlemeyle TSE EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standardları kapsamında yer alan çevre konusunun, Kalite Derneği’nce standartların ötesinde bir Toplam Kalite konusu olarak görülmesi duyarlılık boyutunun daha da artacağının bir göstergesi şeklinde yorumlanabilir (Kalder,1994,s 3; Şimşek ve Çelik, 1995, s.,30-33; 1 2 6 Toplum ve Bütün İnsanlık İnsan odaklı evrensel ahlakın oluşumunda insan hakları bilinci, eşitlik ve özgürlük kavramları önemli yer tutmaktadır Bu sosyal sorumlulukların kapsamı, uluslararası, ulusal ve işletme personeli düzeyinde olmak üzere üç kısımda incelenebilir: -Uluslararası sorumluluklardan birincisi gelişmekte olan ülkelere yatırım yaparak onların üretim potansiyellerini, refah ve mutluluklarını yükseltmektir İkincisi, gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi yardımında bulunmak, onların gereksinim duyduğu bazı teknolojileri düşük fiyatlarla veya hibe ederek vermektir, M Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 391 -Ulusal açıdan insanlığa karşı duyulması gereken sorumluluklardan birincisi insan sağlığı ile kamu güvenliği konusunda hassasiyet gösterilmesidir.. İkinci Önemli konu ise, ülkenin savunma gücünü artıracak üretim çabalarını destekleyecek yardımlarda bulunmak ve kültür seviyesini yükseltecek çabalarda bulunmaktır -İşletme personeli düzeyindeki sosyal sorumluluklardan birincisi, çalışanlara yasal olarak sağlanmış bulunan sosyal sigorta olanakları yanında hayat sigortası, özel emeklilik sigortası gibi ek parasal tedbirler almakla ilgilidir, Ayrıca çalışan kadın personelin çocukları için kreşler ve bakımevleri açılması fiziksel çalışma ortamının iyileştirilmesidir, Bunlar sağlandığında personelin moral ve motivasyonu ile beraber verimlilik ve etkinliğinde artacağı gözardı edilmemelidir, 1.3. Sosyal Sorumluluk Yaklaşımları Sosyal sorumluluk anlayışı ‘Klasik’ ve ‘Modern’ yaklaşım olarak ikiye ayrılabilir (Şahin, 1996, s,48-56), 1 3.1. Klasik Sosyal Sorumluluk Anlayışı Klasik sosyal sorumluluk anlayışı, işletmelerin örgütsel amaçların dışında başka herhangi bir yükümlülüklerinin olmadığı düşüncesine dayanmaktadır. Bu anlayışa göre verimli çalışarak kar elde eden İşletme, aynı zamanda sosyal sorumluluğunu da yerine getirmiş sayılmaktadır İşletmeler, mevcut veya beklenen gelirlerini, sosyal sorumluluk amacıyla bazı toplumsal projelere (örneğin;fabrika bacalarına filtre takmak gibi) yatırırlarsa, iş yaratan proje yatırımlarında azalmalar, tüketici fiyatlarında ise artmalar olacaktır Bu tür faaliyetler, işletmelerin gelirlerini önemli ölçüde azaltacak ve onların ekonomiye katkılarını olumsuz yönde etkileyecektir , Sonuçta tüketiciler, dolayısıyla toplumun kendisi zarar görecektir Örgütsel sosyal sorumluluğun klasik açıdan önde gelen savunucusu, ünlü iktisatçı Milton Friedman’dır, Friedman, işletmenin bir tek sosyal sorumluluğu vardır; “o da işletmenin karını maksimize etmektir’ demiştir Ayrıca, bunun “mevcut yasal ve etik düzen içerisinde toplum için en iyi hizmet şekli olduğu” ileri sürülmektedir, 392 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Klasik düşünürlere desteklemektedir: göre, aşağıdaki hususlar söz konusu savları -Maksimum kar, toplumsal kaynakların en iyi şekilde kullanıldığını gösterir, -İşletmeler ekonomik birimlerdir, sosyal amaçları gerçekleştiren bilimler olarak düşünülemezler , -İşletmeler, bireysel ve toplumsal yaşam ile değer yargılarına hükmeden kuruluşlardır, Bu nedenle çok fazla güçlenmeleri sınır lanmalıdır Ancak 1930’lu yıllardan itibaren bu anlayışta, insan ilişkileri yaklaşımı ve izleyen yönetsel kuramlar nedeniyle önemli değişmeler olmuştur, 1, 3 2, Moder n Sosyal Sor umluluk Anlayışı Bu anlayışta, işletmelere, “örgütsel amaçların çok ötesinde” bir takım farklı toplumsal amaçlar yüklenmektedir, Modem Sosyal Sorumluluk Anlayışına göre, herhangi bir işletme; “yer altı veya yer üstü bir su kaynağına zehirli atıklarını bırakmamalı, ekolojik yapıyla barışık üretimlerde bulunmalı, iç ve dış çevrede yer alan tüm unsurları sosyal sorumluluk yönünde bilinçlendirmeli, hizmet İçi ve hizmet dışı eğitim olanaklarını geliştirmeli, işgörenleriniıı tüm sorunlarına duyarlı davranmalı” dır Modern görüş, “Sosyo-Ekonomik Anlayış” olarak da görülmektedir. Bu düşünceye göre,“işletme,toplumun yaşam standardını ve refah düzeyini yükseltirken aynı zamanda kar’da elde edebilir”, İşletmeleri, sosyo-ekonomik kuruluşlar olarak ele alanlar, sosyal sorumluluk kapsamında aşağıdaki hususlara dikkat çekmektedirler (Şahin, 1996, s, 49): -İşletmeler sosyal yaşamın ayrılmaz unsurlarıdır, Bu nedenle toplumsal sorunlar ve çözümlerinde toplumun bir parçasını oluştururlar,. -İşletmeler, toplumsal sorunları ele alacak kaynaklara sahiptirler. Ancak toplumun yardımı olmadan kaynakların hepsini kullanamazlar -İşletme açısından çevre çok önemlidir Bugün topluma yatırım yapan işletmeler, yarının sürekli kar’ını elde ederler -İşletmelerin gönüllü olarak yapamadıkları şeyleri, hükümetler yasal zorlamalarla gerçekleştirebilirler.. M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 393 İsletme yöneticileri, sosval yönden baskılara karsı en az üc tepki de bulunur: 1 İşletmenin sosyal sorumluluk konusunda bilinçli olduğu imajını yaymaya çalışmak: Bu tam olarak sosyal sorumluluğu yansıtmamaktadır İşletmeler sosyal sorumluluğa katıldıklarını ispatlamaya çalışırlar.. Örneğin; deprem gibi felaketlerde felaketzedelere giyecek ve yiyecek yardımı yaptıklarım reklam ederler 2. İyi vatandaş-işletme rolü oynamak: İşletmeler, toplumun faydası için birtakım aktif girişimlerde bulunurlar. Örneğin; eğitim ve çevre sorunlarıyla ilgili çeşitli vakıflar kurup, işletebilirler.. 3. Sosyal yönden sorumlu bir işletme gibi davranmak: Çoğu yönetici, işletmesinin sadece kendi çıkarlarına göre hareket etmesine razı olmaz.. Örneğin; çevre, eğitim gibi konularda hiçbir zorlama olmadan kendiliğinden yararlı uygulamalarda bulunabilirler 1.4. Sosyal Sorumluluk Yönetimi ve Halkla İlişkiler Sosyal sorumluluk, işletmenin sorunlarını çözmek ve sosyal, politik ve yasal çevreyle ilişkili fırsatları yakalamak için tasarlanan işletme stratejisinin ayrılmaz bir bileşenidir Sosyal sorumluluğu yönetmek isteyen yöneticiler, işletme içi ve dışı çevreyi bir bütün kabul ederek, değerlerin uyumlaştırıİmasına çalışmalıdırlar.. Günümüzde, işletmeler ile toplumun değişik kesimleri arasında karşılıklı güvene dayalı ilişkiler geliştirilmesi zorunlu bir ihtiyaç olmuştur, Küreselleşen dünyada, tüketiciler ve yöneticiler geçmişle kıyaslanmayacak derecede belirli bir bilinç düzeyine erişmişlerdir. Yeni dünya düzeni, örgütsel faaliyetleri yakından etkilemiş ve halkla ilişkilerin Önemi daha da artmıştır, Sosyal sorumluluk kapsamında, yönetim ve hedef kitle, bir sistemin farklı, fakat önemli iki parçası olarak görülmektedir. Bu sistemin girdi ve çıktıları ise, değişik iletişim kanallarının da etkisiyle, birbirleri ile etkileşim içine girmektedirler.. Etkin halkla ilişkilerde, işletme içi ve dışındaki çevresel unsurların uyumlaştırılması söz konusudur. Halkla ilişkilerle yakından ilgili olan bu iki yönlü sürecin amacı, bu yönlere paralel olarak aşağıdaki türden iki merkezde toplanabilir (Eren, 1993, s 5-6; Şimşek, 1995, s 307): 1 Olumlu bir imaj sergileyerek, işletme ve toplum arasrnda işbirliği, karşılıklı iyi niyet ve güven ortamı tesis etmek 2 İşletmenin strateji ve politikalarında, tüketicilerin duygu düşünce ve beklentilerinin göz önüne alındığını göstermek 394 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Halkla ilişkilerin işleyişinde, “yönetim yapısı ve işletme kararlarının topluma açıklanması ile yönetimin halkın gereksinim ve isteklerini öğrenmesi” önemlidir Yönetim yapısı ve kararların topluma duyurulmasında aşağıdaki yöntemler yararlı olarak kullanılabilir (Eren, 1993, s 5-6; Şimşek, 1995, s,.307): Kitle İletişim Araçlarından Yararlanma: Başarılı bir halkla ilişkiler uygulaması için kitle iletişim araçlarından yararlanılması gerekir, Az bir emekle çok geniş hedef kitlelere ve anında açıklayıcı, yönlendirici mesajlar yollamak bu araçlarla gerçekleştirilebilir, Kitle iletişim araçlarından yararlanmak, yönetimieı için hem bir zorunluluk, hem de akılcı bir girişimdir, Medva ile İlişkiler: Medya organları ile sürdürülen başarılı görüşmeler sonucunda, hem işletmenin program ve çalışmaları rahatça duyurulabilmekte, hem de hedef kitlenin işletmeden beklentileri ve varsa eleştirileri öğrenilebilmektedir.. Sosyal İletişim Araçlarından Yararlanma: Konferans, seminer, panel ve forum gibi toplantılar, sergi ve fuarlar, açılışlar1 ve tanıtıcı çeşitli gösteriler, anlamlı günler, kuruluş yıldönümleri, kurslar, törenler ve geziler de belirli ortamlarda birer halkla ilişkiler aracı olarak kullanılmaktadır,, 1.5. Sosyal Sorumluluğun Avantaj ve Dezavantajları Sosyal sorumluluğun avantajları arasında aşağıdakiler sıralanabilir : 1.1yi bir sosyal çevre oluşturularak işletmenin kamuoyunca benimsenmesi sağlanabilir Yönetim, üretim ve pazarlama gibi işlevlerde toplumsal yapı ile uyum göstermek, olumlu bir imaja dönüşebilir.. (Sonuçta işletme ürünlerine yönelen talep, ortaklar için karlılık ve yeni yatırım; çevre İçinse, yeni iş olanakları demektir.) 2,Maliyet gibi görünen kimi düzenlemelerin, kar olarak geri dönmesi söz konusu olabilir,, (Örneğin, geri dönüşümlü ambalajların kullanılması,) 3, Toplumsal sorunların tartışılıp, çözümlenmesinde görev alarak, toplumun önemli bir parçası haline gelinebilir 4,Ekolojik yapıya duyarlı, çevre dostu işletmelere ulaşılır Sosyal sorumluluğun belli başlı dezavantajları ise, şunlardır: 1 Sosyal faaliyetlerin, ürün maliyetler ine yansıtılmasıyla, fiyatlar artar, Bu da pazar kaybına neden olabilir 2 Sosyal fiaaliyetler için yeni insan kaynağına ihtiyaç duyulabilir,. 3, İşletme sahip, ortak veya yöneticilerinin, sosyal konulara gereğinden fazla duyarlı davranmaları, örgütsel amaçlardan uzaklaşılmasına neden olabilir, M. Şerli ŞİMŞEK - 1 ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 395 2. EIİK KAVRAMI VE KAPSAMI 2,1, Etik Kavramı Etik kavramı Yunanca “karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir Etik, bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da yapılmayacağının; neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir.. Etik; “insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, kuralları doğru yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran bir felsefe disiplini” olarak da tanımlanabilir. Ahlak ilmi veya törebilimi kapsamında kabul gören etik kavramı, felsefi manada; “ahlaki değerlerin özünü ve temellerini araştıran bilim, insanın kişisel ve toplumsa] yaşamındaki ahlaksal davranışları ile ilgili sorunları ele alıp inceleyen felsefe dalı” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle etik kavramı; “iyi nedir?” ya da “ne yapmalıyız” gibi soruları kendisine ödev olarak koyan felsefe dalı olarak da tanımlanabilmektedir (“Etik”, Meydan Larousse, Cilt 6; Akarsu, 1984, s, 62). Etik, doğru veya yanlış davranışın teorisi olurken; ahlak onun pratiği olmaktadır Ahlaki değil de etik ilkelerden; etik değil de ahlaki davranış biçiminden söz edilebilir Yani, etik, bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerler ile ilgili iken; ahlak, bunu yaşama geçirme biçimi olarak kabul görebilmektedir (Billington, 1997, s 45) 2.2. Toplumsal Etik - Bireysel Etik Ayrımı 2,2,1 Toplumsal Etik Bireyin toplumsal ilişkilerden doğan töre ve ahlak sorunları ile ahlak görevlerini inceleyen öğretiler, toplumu ahlaklılığın taşıyıcısı olarak gören ahlak felsefesine; “toplumsal ahlak felsefesi (toplumsal etik)” adını vermektedirler Toplumsal etiğe “etik ilişki değerleri” de denebilmektedir. Etik ilişki değerleri; “sevgi, saygı, minnet, güven v..b., bir kişinin başka bir kişiyle ilişkisinde kıymet hükümlerinin belirlediği yaşantılaradır (Akarsu,1984,s 175 ; Kuçuradi,1996,s. 176), 396 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 2,2,2.Bireysel Etik Bireysel anlamda etik; “insanın bütün hareket ve faaliyetlerinin temelini, yaııi onun tartışmalarında, konuşmalarında, tavır takınmalarında, bir şeyi savunmasında veya reddetmesinde, bir şeyi sevmesinde veya nefret etmesinde, bir şeyi beğenmesinde veya beğenmemesinde, bir şeye saygı göstermesinde veya göstermemesindeki temeli tetkik eden” kavramdır Bireysel etik olgusunda, insanın hareket ve eylemleri Özel bir sorun sahası olarak araştırılmaktadır, Burada bu sahanın ve onun temelini oluşturan ilkelerin varlık karakteri ile insanın hareket ve eylemlerinin bağımlı veya bağımsız olduklarr İncelenmektedir Bu anlamda insanın, hareket ve eylemlerinin tümü “kıymet” olarak adlandırılan bir temelden hareketle ortaya çıkabilmektedir (Mengüşoğlu, 1965, s 15), Bireysel etik, toplumsal değerlerin taklit, eğitim, vb, yollarla yaşanmasının ilerisinde, bu değerlerin, bireylerin kişilik oluşumunda temellenmesi ve bireylerin davranışlarında bilinçli hareket noktaları haline gelmesi ile yakrn bir ilişki içindedir, O halde bireysel etik; “kişinin davramşlarım temellendiren kıymet hükümleri hakkında sahip olduğu bilinçtir” saptaması yapılabilir, İnsan olmanın değerinin bilgisine sahip olan ve her eylem ve tutumunda bunu hesaba katan kişinin, “dürüst,saygılı,eşitçi,dolayısıyla özgür olmak gibi özellikleri”, etik kişi değerleridir, Etik değerlere birey açısından bakıldığında; bu değerler, birey yaşamının sürekliliği, eylemde bulunma ve tutum oluşturma olanaklarının bilgisi olarak karşımıza çıkmaktadırlar (Kuçuradi, 1996, s. 175) Bireyin toplumla olan ilişkileri ve kendi İçsel duygularında temel aldığı kıymet hükümlerinden hareketle davranış geliştirmesi ve bu davranışların da toplum hayatında değerlendirilmesi,etiğin alana yansıması olarak algılanıp,“ahlak” kavramı ile açıklanabilir. Etik, çeşitli ahlaklardan bağımsız olarak kişilerin eylemlerine ilişkin felsefi bilgisidir. Her eylemde bir arka plan, içinde yapıldığı tekliği olan bir durum ve eylemin yöneldiği ya başka belirli bir kişi ya da bir insan durumu vardır. Bu nedenle eylemde bulunan her kişi, başka bir kişi veya insan durumu ile ilişki içindedir, Buradan hareketle etiğin, kişilerce kurulan bir tür ilişkinin ve bu ilişkideki eylemin bilgisi olduğu söylenebilir,. Dolayrsryla bireysel etik kapsamında, herhangi bir eylem ve bu eylemle ilgili tüm unsurlar değerlendirilir. Kişiyi eyleme götüren etkenler kadar, “eylemin içinde yapıldığı koşullar, eylemin yöneldiği şey, eylemin sonuçlan, eylemin doğruluğu veya yanlışlığı ve gerektiğinde eylemin doğruluğunun temellendirilmesi” etiğin alanını oluşturmaktadır (Tepe, 1992, s 6). M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 397 2.3. Etik - Kişilik İlişkisi Kişiliği belirleyen birçok faktör vardır Kişilik, tek bir olgu olarak görülmemeli, birden fazla olgunun özel bir bütünleşmesi şeklinde algılanmalrdır, Kişiliğin tanımlamasında, bedensel ve zihinsel yapı önemlidir.. Beşinci bölümde oldukça kapsamlı olarak açıklanan kişilik kavramının üç temel dilimden oluştuğu bilinmektedir, Bunlar; “mizaç (huy), yetenek ve karakter”dir (Erdoğan, 1994, s.244246) Etik değerler ile kişilik arasındaki ilişkiyi ortaya koyan faktörün, bireyin karakterinin yapılanmasında ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Kişilik belirleyicilerinden ilki;bireyin duygusallık ve hareketlilik özelliklerini temsil eden “mizaç”trr. Bu kavram halk dilinde “huy” olarak da adlandırılır. Fertlerin mizaç özelliklerinin bir kısmı kalıtım yoluyla geçerken, bir kısmı da öğrenme yoluyla kazanılır. Kişiliğin belirleyicileıinden İkincisi; “yetenek”tiı. Yetenek, zihinsel ve bedensel olmak üzere ikiye ayrılır. Zihinsel yetenek, “kişinin belirli ilişkileri kavrayabilme, analiz edebilme gibi zihinsel özellikleri”ni ifade edeıken; bedensel yetenek, “kişilerin duyu organları aracrlığıyla bazı olguları gerçekleştirebilme özeliikleri”dir. Kişiliğin üçüncü yönünü oluşturan karakter kavramı ise, “kişiliğin sosyal ve ahlaki özellikleri”ni ifade etmektedir (Eroğlu, 1995, s.165-166) Ahlak felsefesinde karakter; “kişinin kendi kendisine egemen olmasını, kendi kendisiyle uyum içinde bulunmasını, düşünüş ve eylemlerinde tutarlı-sağlam kalabilmesini sağlayan özellikler bütünü” olarak tanımlanmaktadır (Akarsu, 1984, s, 104) Dolayısıyla karakter, bireysel etik sürecinin herhangi bir kişide ne ölçüde yaşadığını.etik değerlerin bu kişinin davranışlarına ne ölçüde yön verdiğini gösteren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır Karakter, tek tek davranışlardan hareketle ulaşılan bir kavram değil, insanın tüm durumlar karşısındaki davranışlarını belirleyen etik değerlerin özümsenmesi durumudur, Konuya bu yönden bakıldığında, bir bireyin hangi yapılanma ve ilişki biçimi içerisinde nasıl davranacağım karakter yapısından anlayabilme imkanına sahip olabileceği görülebilmektedir. Bireyin kişilik oluşumunda etik değerlerin rolü büyüktür1, Etik değerleri yeterince Özümsemeyen birey, saygınlığını oluşturamaz, Bireyin toplum içerisindeki statüsünü, benliğini, güvenirliğini, kısaca toplum tarafından kabul edilip edilmemesini, bireyin etik değerleri belirlemektedir. Bu noktadan hareketle; toplum 398 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ halinde yaşayan insanlar, diğer toplum bireylerinin kendileri'' hakkmdaki hükümlerini ciddiye almak zorundadırlar Bu durumda gerek kişinin kendine saygısını kazanması, gerekse toplum tarafından kabul edilebilir birey olması kişilik oluşumu süreci ile doğrudan ilişkilidir ki, bu kişi “haysiyetli bir birey” olma özelliğini de bünyesinde bulundurur.. Ahlaki bilinci-bireysel etiği ile ahlaki davranışı arasında devamlı aykırılık olan bir kişi, “kendisine olan saygısını da yitiren bir kişi” dir. 2.4. Etik ve Ahlaki Davr anış Farkı Bu konunun başında da vurgulandığı gibi, etik ve ahlak kavramları birbirinden ayrı kavramlardır., Etik bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgilidir, Ahlak ise bunu hayata geçirme tarzıdır. Gündelik konuşma sırasında etik ve ahlak kavramı birbirinin yerine kullanılsa da gerçekte bu sözcüklerin kapsamları farklıdır. Ahlak insanın, “doğru ve yanlış, olumlu ve olumsuz umursamazlık, vicdan ve nihayet iyi ve kötü olarak nitelendirdiğimiz davranışlarıyla ilgilidir, Etik ise, “ahlak felsefesizdir.. Ahlak, insan ilişkilerinin toplumsal yaşama yansıması ve davranışların düşünsel bütünü ile ilgilidir,, Etik ise, bir tür ahlak felsefesi olarak, ahlaki davranışların eleştiri sürecini geliştirmek ve davranışlara yön vermek amacım gütmektedir (Billington, 1997, s. 45). 3. ÖRGÜTSEL ETİK İş ve etik davranış konusunu tartışıp, yeniden düşünmek günümüzün karmaşık, rekabetçi ve küreselleşen yeni ekonomik düzeninde ayakta kalabilmek için gereklidir Etik davranışların geliştirilmesi, “ahlaki standartlar konulması ve başarıyı engelleyen ya da tehdit eden bir konu olarak değil; iş yöntemlerinin iyileştirilmesinde önemli bir fırsat” olarak algılanmalıdır. İş yaşamında sergilenen kimi davranışlarda, çeşitli etkenlerin de etkisiyle örgütsel etik dışına çıkılabilir Hiç de arzulanmayan bu tür olumsuzlukların giderilerek, etik davranış bütününe ulaşılması her yönetimin temel görevidir Günümüz iş örgütlerinde, özellikle informel yapıların da desteklemesiyle, gerek bireysel ve gerekse örgütsel düzeyde stres, çatışma, vb olgular gündeme gelebilir Önemli olan bunları iş ve örgütsel etik içinde değerlendirerek, uyum yönünde har eket etmektir ]Y1 Şerii ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 399 3.1. İş ve Örgütsel Etik Kavramları ve Önemi İş etiği, iş dünyasındaki davranışları yönlendiren, onlara rehberlik eden etik ilkeler ve standartların toplamıdır. İş etiğini açıklamaya çalışan tüm tanımlar, belirli bir durumdaki ‘yanlış ve doğru”nun ne olduğu konusunda var olan kuralları, standartları ve etik ilkeleri kapsamaktadır Spesifik bir davranışın etiğe uygun olup olmadığı, yalnızca bireylerin kişisel etik ve değerleri tarafından değil, kitle iletişim araçları, çıkar gruplan ve örgütleri de içine alan toplum tarafından belirlenmektedir, Örgütsel etik, ortak karar alma sürecinde “değerlerin yansıtılma kapasitesi” olarak da tanımlanabilir Aslında örgütlerde davranışların etiğe uygun veya aykırı olup olmadığı konusu genelde görece tidir.. Bu nedenle örgütse etiğe ilişkin karar vermek oldukça zordur. İş dünyası bir yandan mal, öte yandan hizmet alım satımıyla uğraşmaktadır. İş aynı zamanda para, kar ve başarı demektir, Bazı kimseler için iş dünyası sadece bunlardan ibarettir ve bu kimseler iş dünyası ile ilgili olarak genelde şu görüşleri öne sürmektedirler (Mchugh, 1992, s l’den Özkalp ve Kırel, 2001, s.577): -Gemisini kurtaran kaptan, -Yakalanmadığın sürece ne yaparsan yap. -Dürüstlük şimdiye kadar kimi zengin etmiş -Herkes yapıyor ben niye yapmayayım -Yapanın yanma kar kalıyor. -İş hayatında kazık atmayan var mr? -Battı balık yan gider. -Düşenin dostu olmaz. -Bedava sirke baldan tatlıdır. Ancak gerçekte iş dünyasının iyi ve kötü yanları; her işte olduğu gibi, doğruları ve yanlışlan vardır. Diğer bir anlatımla iş etiği dürüstlük, sözünde durmak, doğaya saygılı olmak, hakça davranrş, yapılan haksızlıklara karşı çıkmak gibi değerlerle ilgilenmektedir. Genel kavramlar olup, kesin çizgilerle belirlenmeleri çok zor olan iş ve örgütsel etik, “ekonomik faaliyetleri yürütürken, dürüstlük, güven, saygı, adaletli davranmayı ilke edinmek ve topluma destek olacak şekilde hareket etmek” ile yakrndan ilişkilidir. Bu kavramlar, “İş dünyasına yol gösteren ahlaki ilke ve standartlar” olarak da ifade edilmektedir- (Dedeoğlu, s, 9) 400 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgütsel faaliyetlerde, “toplum tarafından görüş birliğine varılmış ilke, norm ve standartlar ile tutarlı olmak” örgütsel etik açısından önemlidir, Bir işletmenin örgütsel etiği incelenirken; “hissedarlar, müşteriler, tedarikçiler, işgörenler, içinde faaliyet gösterilen toplum, kamu kurumlan, ticaret ve sanayi odaları, finansai kurumlar, sendikalar, medya organları, sivil toplum örgütleri ve genel olarak küreselleşen dünya ile birlikte ilişkide bulunulan uluslararası çevre unsurları” ile ilişkileri ve davranış boyutuna bakılır Her insan bir iş yapmakta ve işine verdiği emek karşılığında bir takım somut veya soyut çıkarlar elde etmektedir. Başka bir deyimle tüm dünya insanları ürettikler mal veya hizmet ile yaşamlarını sürdürmektedirler Bu insanların, üretip sattıkları mal veya hizmetin değerini tam olarak almak istemeleri en doğal haklarıdır,. Aynı şekilde satııı aldıkları mal ve hizmetlerin gerçek değerlerini vermeleri, o mal veya hizmetleri üretenleri sömürmemeleri de bir insanlık görevidir,. Sömürü düzeninden uzak, insani değerlerin ön plana çıkarıldığı ve taraflarca kabul gören bir düzene geçilmesi ise, ancak iş ahlakı ile mümkündür (Garih, 2001, s,47) Örgütsel etizin önem kazanmasının nedenleri s öylece sıralanabilir. 1. İşletmelerin uzun yıllar kar ve rasyonelliği ön planda tutup, örgütsel etiği ihmal etmeleri, 2 “İyi bir işin iyi bir ahlak ile özdeş olduğunun” farkına varılması. 3 Yöneticilerin örgütsel etiği, mükemmellik ve kaliteye ulaşmanın doğal bir sonucu olarak görmeye başlamaları, 4,Rekabetin şiddetinin artması ve niteliğinin değişmesinin doğurduğu sonuçların Örgütsel etiğe yönelimde etkili olması, 5,Eskiden sınırlı bir ekonomik yaşam alanında ortaya çıkan örgütsel etiğin, küreselleşen dünyanın yeni ekonomik düzeni ve iş ortamında yetersiz kalması, 6, Yaşamın değerler alanındaki bozukluğun, bir anlamda ahlaksızlığın sonuçlarının ve maliyetlerinin gittikçe yükseliyor olması, 3.2. Örgüt Bireyi ve Etik Davranışları İş etiğinde incelenecek en önemli konulardan birini örgüt bireylerinin etik davranışları oluşturmaktadır Bireylerin etik davranışlarının incelenmesi, insan M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 401 kaynaklarının eğitim ihtiyacının belirlenmesi açısından da önemlidir 'Örgütlerde etiğin oluşumuna etki yapan unsurların başrnda “örgütsel yapı” gelir Örgütteki aşrrr merkeziyetçilik, görev ve sorumluluk! ar m belirlenmemiş olması, görev tammlamalannın yapılmamış olması, örgütün aşırı büyüyerek hantallaşması, saydamlığın olmaması gizliliğin öne çıkartılması gibi örgütsel özellikler bireylerin etik davranışlarına olumsuz etki yapar. Bireylerin etik davranışlarının etkilenmesinde, kendi kişisel özellikleri de önemli bir yer tutar Bu açıdan, işgörenler “çıkarcı, gör evci ve ahlakçı” olmak üzere üç ayrr davranış kalıbı içinde değerlendirilmekte ve aşağıdaki açıklamalar yapılmaktadır (Sayın, 1998, s l’den; Özkalp ve Kırel 2001, s 578-579): -Çıkarcı davranış kalıbı içinde değerlendirilen özelliklere sahip olanlar, örgütsel etiğin oluşumuna olumlu yaklaşmayacaklardır Çünkü, oluşacak olumlu yapı ile beraber kişisel menfaatlerinden olabileceklerdir Örneğin ihaleleri lehine çevirmek, haksız kişisel kazanç elde etmek gibi . -Görevci davranış kalıbı içinde değerlendirilecek bir işgören ise, örgütsel etiğin oluşumuna, hem olumlu hem de olumsuz tepki gösterebilecektir.. Örneğin, bir işgörenin, yasa dışı ve haksız eylemde bulunmaması etik yapıya olumlu etki yapacaktır. Öte yandan, aynı İşgörenin, yöneticilerinin kendisine yönelttiği tüm emir ve komutalara (örgütsel yapı, ilke ve esaslar ile çatışsa bile), karşı çıkmaması etik yapıyla uygunsuz bir ortam yaratabilecektir -Ahlakçı davranış kalıbı içinde yer alan bir birey ise,etik oluşumuna olumlu katkı sağlar ve aşağrdaki davranışları sergiler: -Yasadışı iş yapmaz, yapılmasına karşı çıkar, yapanlarr ise affetmez. -İşini en iyi biçimde yaptığı gibi, yapanları da destekler -Çıkarcıların fark edilmesi için çalışmayı ödüllendirir. -Dürüstlüğü savunur, bürokratik oyunları önlemeye çalışır, -Açık ve dürüst iletişim kurar.. -Üstlerinin verdiği yasadışı veya ahlaki olmayan emirlere direnir. -Kamu yönetiminin halka hizmet için var olduğu bilinciyle hareket eder. -Olanaklarım, toplumsal yarar ve bireysel özgürlüğü de dikkate alarak Örgütsel amaçlar doğrultusunda kullanır 402 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.3. Örgütlerde Etik Yönetim İlkeleri Etik yönetim ilkelerini benimseyen örgüt bireyinden sunlar beklenir. -Sorumluluk alır -Doğru söyler, doğru insanlarla çalışır -Mantıklı davranır, vicdan muhasebesi yapabilir -Örgüt içi ve dışı çevreye zaıar vermez -İşleri sıraya koyar, Örgütsel önceliklere duyarlıdır. -“Herkese iyilik et” ve “kaybeden yok” yaklaşımlarını benimser. -Anlar, anlaşılmayı bekler, insana değer verir, -Sinerji yaratır, empatik yakiaşımı benimser, -Kurallardan ziyade standartlar oluşturmaya çalışır -Sürekli gelişimi hedefler, kendini yenilerken, kur umunu da sorgular. Etik yönetim ilkelerini benimseyen örgüt yönetiminden ise sunlar beklenir. -Amaç uyumu sağlar -Yeniliği benimser. -Kontrol ihtiyacını ortadan kaldırır, -Iedarikçi ve çevreyle ilişkisi kalıcıdır, -Eğitim sistemini sürekli geliştirir -Liderlik ve eğitimi kurumsallaştırır, bireyi geliştirip, katılımını sağlar -Korkuyu yok eder, -İletişime açıktır Fikirler rahatça ifade edilir, düşünceye saygı gösterilir -Farklılıklar yerine birlikteliklere yönelir, işbirliği sağlar -Slogan ve sayıdan çok, doğru hedefler belirler -İnsanların hayattan ve yaptıkları işlerden gurur duymalarım sağlar 3.4. Etik Dışı Ör gütler ve Etiğe Aykırı Davr anmanın Neden Olduğu Kayıplar Örgütsel etiğin iş için olan değerini ölçmenin bir yolu, onun eksikliğinin getireceği zarardır, İş etiğinin eksikliği de örgüte artı bir maliyet yükler, Etiksel problemlerin farkına varmamak hem yasal hem de mali açıdan örgüte zarar verir. Tablo 17,l’de srralanaıı, “Etik Dışı Örgütlerin 12 Temel Noktası” Örgütsel etik ile ilgilenen tüm tarafların yakından incelemesi gereken hususları göstermektedir (Cooke, 1991, s 249-253’den; Özkalp ve Kırel, 2001, s.590). M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK l abio - 17 1: Etik Dışı Örgütlerin 12 Temel Noktası Uzun vadeli planlar üzerinden krsa dönemli karlara önem verirler. Profesyonel etik kodların kurulmasına önem vermezler veya uygulamada baskı yaparlar. 3. Etik problemlerin çözümünü hafife alırlar . 4. F inan sal kayıplara neden olabilecek etik konulara isteksiz yaklaşırlar. 5. Çalışanların etik dışı davranışları teşv ik edici çevre yaratırlar. 6. Elik problemlerin çözümünü hukuk departmanına gönderirler. 7. Halkla ilişkiler gibi konuları etik olarak incelerler. 8. Çalışanlarına tüketicilerden farklı davranırlar. 9. Keyfi veya haksız performans değerleme standartlan uygulanır. 10. Etik problemleri çözümlemede referans olabilecek rehberleri kullanmazlar. lî. Çalışanlar arasındaki gammazlığı ortadan kaldırmazlar. 12. Çalışanları kişisel etiklerinden vazgeçmeleri konusunda teşvik ederler. 1. 2. Örgütsel et ise aykırılık aşağıdaki sorun veya kayıpları doğurur: -Örgütün sahip, ortak ve yöneticilerine duyulan gücenin yitirilmesi, -imaj kaybı, -Grup çalışmalarının azalması, ya da grup etkinliğinin kaybedilmesi, -Örgütsel iletişimin azalması veya zaıar gönııesi, -Özsaygının kaybolması, -Bağlılık duygusunun azalması, biz ruhunun kaybedilmesi, -İş devir hızı ve oranmrn yükselmesi, -Motivasyon eksikliği çekilmesi, -Performans kaybı, 3.5 Yöneticilerin Çalışanlara Karşı Etik Sorumlulukları ve Bu Sorumluluklarla İlgili Tartışmalar Bu kapsamda aşağıda sual anan sekiz alt başlık açıklanacaktır (Şimşek, 1999. s 109-127^11 Özkalp veKırel, 2001, s 600-604): -Çalışma hakkına saygı gösterme, 403 404 DAVRANIŞ BİLİiMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ -Adil ücret Ödeme. -Çalışanlara özgür konuşma hakkı sağlama, -Çalışanların dernek (sendika) kurma ve grev yapma hakkına engel olmama, -Özel yaşamın gizliliği hakkına saygılı olma, -Güvenli ve sağlıklı koşullar yaratma ve çalışma hayatının kalitesini yükseltme, -Çalışanlar arasında ayırımcılık yapmama, -Çalışanlara kararlara katılma hakkı sağlama. 3.5.1. Çalışma Hakkına Saygı Gösterme Çalışma hakkının tam olarak analizi, aslında temel sosyal etik kapsamındadır. Bununla birlikte, işgören ve yöneticilerin özel hak ve ödevlerini daha iyi anlamak için, bu temel etik standardın o işletme tarafından kavranılmış olması gerekir Çalışma hakkı konusunda üç genel kam vardır : 1 Çalışma hakkını gerçekleştirme sorumluluğu, sadece işverene bağlı değildir Sürekli bir işbirliği çabası zorunludur Bu, toplumun tüm ekonomik birimlerini kapsar Maksimum istihdam politikasının uygulanmasının garantisi için, sosyal kesim (iş\ erenler,sendika ve hükümet) arasında diyalog ve işbirliğinin olması birinci zorunluluktur. İstihdamı sağlayıcı bir kamu politikası, ikinci zorunluluktur 2, Mevcut ekonomik koşullaı altında, daha çok iş yaratması ya da kaybolan işte istihdamı sağlaması için hiçbir özel işveren baskı altında tutulamaz ve tutulmamalıdır. Ekstra iş yaratmak ya da var olan istihdam düzeyini korumak, bu kişilere sunulan sosyal ve finansal teşviklerle olur. Benzer bir kısıt, çalışanların işe uyumlaştırılmalarma göre de formüle edilebilir 3 Üretim faktörleri arasında, çalışanların Özel bir yeri vardır İşgörenler sosyal birer varlık olup, fiziksel ve düşünsel çeşitli haklara sahiptirler Onlar için onurlu bir yaşam önemlidir.. İşgörenler, yapmak istemedikleri veya kapasitelerinin üstünde performans gerektiren herhangi bir1 göreve zorlanamaz ve baskıya maruz bırakılamazlar, İşletme sahip veya yöneticileri, fırsat eşitliği içinde,hiç kimseyi dışlamadan, insan onuruna uygun bir iş ortamı sağlamakla temel etik sorumluluklardan birini yerine getirmiş olacaklardır, M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 405 3 .5.2. Adil Ücret Ödeme Adil ücret alma hakkı, işgörenlerin, emek hareketinin başından itibaren ilk amaçlan olmuştur Çalışma koşullarından önce, ilk amaç ücretin adil olması olarak görülmüştür Gerçekten çalışan bir insan için, ücret oldukça önemlidir. Çünkü, ücret, temel bir gelir kaynağı olup, işgörenlerin çeşitli gereksinimlerinin sağlanması için zorunlu bir koşuldur, Çoğu ülkelerde, yasalar tarafından belirlenen minimum ücret (asgari yaşam standartlarına uygunluğu sürece), adil bir ücretin ilk belirtisidir Ücretler bu sınırın altına düşerse etik-dışı bir ücret politikası söz konusu olacaktır 3.5.3 Çalışanlar a Özgür Konuşma Hakkı Sağlama Raİph Nader tarafından yapılan bir araştırmada, aşağıdaki hususlar, “çalışanların sadakati çiğneyip, ihbara başvurma” nedenleri arasında sayılmıştır: -Tüketiciye ayıplı mal satılması, -Fonların, yöneticiler tarafından Özel çıkarları için kullanılması, -Zehirli çöplerin endüstriyel zararı, -İşletmenin yasa-dışı eylemleri desteklemesi, -İşçilerin emeklilik fonlarının kullanılması, -işçilerin yaş, cinsiyet, etnik köken olarak ayrrmıı, -Zararlı bir nıalm reklamının yapılması, -Bozulmuş gıda satımı, -Yasaların ihlali, -Yöneticilerin rüşvet alması, -Meslek güvenliği ile ilgili bilgilerin saklanması Araştırma sonuçlarına göre, yukarıda sıralanan bazı durumlarda, ihbar olayı etik değerler açısından doğru kabul edilmektedir Burada; “bir yandan işletmeye bağlılık, diğer yandan kamusal çıkarlara zarar vermekten kaçınmak sorumluluğu” gibi iki önemli değerin çatıştığı görülmektedir. Yöneticilerin, çalışanlara düşüncelerini özgürce açıklayabilmeleri için uygun ortam yaratmasr, çalışanlara karşı bir etik sorumluluğudur. Uygulamada, kimi yöneticilerin bu ve benzer hakları çalışanlara sağladığı görülmektedir Fakat bu hakların sürdürülmesi garanti değildir.. Hak kavramında, “kişiye verilenden çok, o kişiden alınamayan şey” öne çıkmaktadır. Yöneticiler, herhangi bir hakkr astlarına vermekten çok; söz konusu hakkın kullanılabileceği bir ortamı sağlamalrdıriar 406 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3 5,4 Çalışanların Dernek (Sendika) Kurma ve Grev Yapma Hakkına Engel Olmama Burada kastedilen Özgürce dernek kurma hakkı, işletme içinde yasal olarak organize edilen sendikadır İşgÖrenlerin mesleki çıkarlarını korumak için sendika çatısı altında örgütlenmesi. Temel İnsan Haklan Bildirgesi (1948), Avrupa Konseyi Sosyai Şartı (1961) ve Avrupa Birliği İşçilerin Temel Sosyal Hakları Şaıtı (1989)’nda da gösterilmiştir. Aslında biı: sendika örgütü, etik bir amacı yerine getirmektedir Belirli bir ekonomik sektörde, bölgede ve işletmede çalışan işgörenlerin çrkarlaıım yükseltmek başlı başına etik bir amaçtır. .3,5 5. Özeİ Yaşamın Gizliliği Hakkına Saygılı Olma Yöneticilerin çalışanlara karşı diğer bir etik sorumluluğu, onların özel hayatlarının veya kendilerine ait bilgilerin gizliliğini kabul etmesidir Bunu ise birkaç farklı boyutta incelemek mümkündür Öncelikle, çalrşanlar bir . işe başvurduğunda bir takım testlerden geçmekte, hatta kendileri ile ilgili çok özel bilgiler yöneticiler tarafından alınmaktadır, Bunlar bu kişinin özel hayatıyla ilgili bilgilerdir Bu nedenle etik açıdan bu durum tartışılmaktadır, İş başvurularında yapılan içki testleri, kan grubu, hastalık, AIDS testleri bunlara örnek olarak verilebilir Özellikle son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle kişilerin özel hayatı saldırıya daha açık bir hale gelmektedir Elektronik casusluk aygıtları, yalan makineleri, kişiliği ölçen psikolojik testler bunlara örnektir. Aslında yöneticilerin çalışanları hakkında bilgi sahibi oimak İstemeleri doğaldır İş performanslarını ölçmek için bir takım yöntemlerin uygulanması da işverenlerin doğal hakkıdır.. Fakat bunun sınırlarının iyi belirlenmiş olmasr ve kişilik haklarına tecavüz edilmemesi gerekir, ,3,5.6 Güvenli ve Sağlıklı Koşullar Yaratma ve Çalışma Havatmın Kalitesini Yükseltme Çalışanların temel hakkı sağlıklı koşullarda ve güvenli ortamlarda çalışmaktır. Bu ortamı yaratmak da yöneticilerin sorumluluklarmdandır. Fakat bu sorumluluk anlayışına karşın uygulamada iş kazalarının ve meslek hastalıklarının oranının büyük olduğu göıülmektedir. Yapılan araştırmalar, çalışanların uygunsuz M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 407 çalışma koşullan nedeniyle fiziksel ve psikolojik bir çok hastalıkla karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir Güvenli ve sağlıklı koşullara sahip olmayan Örgütlerin çalışanları, “dikkatsizlik, karamsarlık, saldırganlık, hafıza yitimi, ketlenme, zona, nefes darlığı, stres., paranoya, mide ülseri, çarpıntı, kalpte ritm bozukluğu, kalp krizi, kroner damar hastalıkları” gibi bir çok sorunla karşılaşabilmektedirler. Güvenli ve sağlıklı koşullarda çalıştırma sorumluluğu, aslında çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesiyle de ilgilidir. Yöneticilerin iş kazalarını en aza indirecek önlemler alması, işyerinde huzurlu bir ortanı yaratması genel kabul gören etik sorumluluklardır. Ayrıca, işgücünün eğitim ve niteliğinin her geçen gün daha değişkenlik göstermesi, işletme yöneticilerinin yeni etik sorumluluklarla karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır. Her ne şekilde olursa olsun, “sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı yaratarak, çalışma hayatının kalitesini yükseltmek” işletme sahip veya yöneticilerinin temel etik sorumluluklarından biridir, .3 5. 7 Çalışanlar Arasında Ayırımcılık Yapmama Yöneticilerin çalışanları din, dil, etnik köken ve cinsiyete dayalı olarak bir ayırıma tabi tutmaması diğer bir etik sorumluluktur. Örgütte, genel kabul görmeyen etik dışı davranışlar sergileyip, ücret ve çalışma koşullarında adaletsiz davranan ve çalışanlara karşı ayırımcı politikalar uygulayan bir-yönetici, bu davranışının etik dışı olduğunu bilmelidir. Çağdaş yöneticiler, çalışanlarına karşı; dil, dil, cinsiyet, etnik köken, vb, her türlü ayırımcılık yapmaktan kaçınırlar “İnsan kaynaklarının teinini, çalışma koşulları, ücret belirleme, performans değerlendirme, kariyer yönetimi, hatta işten çıkarma gibi durumlarda çalışanlara yönelik olarak ayırımcılığa gitmemek” her işletme sahip veya ortağının temel etik sorumluluğudur 3,5 8 Çalışanlara Kararlara Katılma Hakkı Sağlama Çalışanların bilgi ve görüşlerinin alınması, yönetimle işbirliği, ortak karar alma, kar paylaşımı, işletmenin sermayesine finansal katılım ve benzeri hakları, şu temel sorunun farklı boyutlarıdır; “çalışanlar genel olarak işletmeyi kontrol hakkına sahip midir?” Buradaki “kontrol” kavramının iki farklı anlamı vardır Birincisi karar alma sürecine katılım (yapısal katılım), İkincisi de üretim sürecine maddi katılımdır. 408 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Bir işletmede çalışanların yönetim kararlarına katılma hakkının olduğunu savunanlar, ‘ işletmelerde demokratik bir devlet gibi yönetilmelidir” görüşünü öne sürmektedirler. Demokratik bir politik gelenekte, hükümet kararlarında halkın olur ve onayının olması konusu genel olarak kabul edilmektedir, Çünkü bireyler kendilerini etkileyen politik kararlara katılma hakkına sahiptirler. Bu görüşte olanlara göre, işletme yönetimlerinde kararlar, aşağıdaki şekillerde alınabilir: 1 Grubu etkileyen karaılar, üyelerin çoğunluğu tarafından alınmalıdır 2 Kararlar özgür, açık vt tam anlamıyla tartışıldıktan sonra alınmalıdır 3, 6, Ör gütsel Etik Eğitimi Günümüzde başarılı organizasyonlar ahlaki bir bilinçlenme sağlamak, ahlaki duyarlılığı artırmak, çalışanların karşı karşıya kaldığı çelişkili durumlarda sağlıklı bir muhasebe yaparak doğru kararlar vermesini sağlamak için iş etiği eğitimini etkili bir ataç olarak görmektedirler. Bir diğer önemli konu, etiksel eğitim programlarının devamlılığı ve sürekli yenilenme gerekliliğidir Örgütsel etik eğitimi beraberinde, karmaşık ve çelişkili durumlarla nasıl başa çıkacakları konusunda yöneticilere, bir davranış rehberi ve refleksi de kazandırabilecektir. 3 /7. örgütlerde Etik Davranışların Kontrolü Kontrol, personelin etik davranışlarını düzenleme için Öıgütler tarafından kullanılan teknikleri ifade etmektedir.. Etik ile ilgiii örgüt politikaları oluşturmak ve bunları uygulatmak gibi kontrol teknikleri, ahlaki karar alma sürecinde hangi faaliyetlerin kabul edilebilir veya edilemez olduğunu ortaya çıkarır. Kontrol teknikleri işletme içerisinde etik üzerine şirket politikaları oluşturmak ve uygulamak yönünde kullanılmaktadır. Kontrol, örgütsel standartlar ve etik kodlar, performans ölçümü, iyileştirici faaliyetler olmak üzere üç aşamada gerçekleşmektedir 3,7,1, Örgütsel Standartlar ve Etik Kodlar Etik davranışı kontrol, Örgütsel standartların oluşturulması ile teşvik edilebilir Kültür konusunda da belirtildiği gibi farklı kültür ve geçmişe sahip olan bireylerin farklı ahlak felsefeleri olabilir, Standart politikalar uygulanmadığı sürece, işgörenler işletmede hangi davranışın kabul gördüğünü saptamakta zorluk çekerler.. Etik kodlar her etik ikilemini çözemez ama çalışanlara yol gösteren kurallar koyar. M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCÎ - Adnan ÇELİK 409 Gittikçe artan ölçüde kurumların kendi etik kodlarını düzenleme çabası içine girdiği gözlenmektedir.. Günümüz de etik değerlere bağlı olmanın yararı ve gerekliliği gittikçe daha fazla kişi ve kurum tarafından anlaşılmaktadır. Aşağıdaki hususlar, etik bir koda sahip olmanın sağlayacağı belli başlı yararlardandır: -Tüm yönetici ve işgörenlere doğru davranışın ne olduğunu gösteren, beklenen davranış standartlarını açıklayan, onların ahlaklı davranışlarım teşvik eden düzenleme ve kalıcı rehbere sahip olmak. -Yöneticilerin çalışma hayatında karşılaştıkları etik sorunları, ikilemleri çözümleyerek, doğru ve iyi kararlar vermelerine yardımcı olmak -Toplumun güven ve saygınlığını kazanmak, iyi bir imaj ve üne kavuşmak. 3 7.2. Performans Ölçümü Kontrolün diğer bir görevi de, çalışanların performanslarını örgütün etik standartlarına göre kıyaslama yapmasıdır, Etkisel performans, çalışanların gözlenmesi ve anket tekniğinin kullanımı ile ölçülür İşgöreııler ve yöneticilerin işletmeleri hakkındakfetiksel algılamalarını ve öıgüt ile endüstrinin etik ve etik dışı faaliyet oranlarını araştıran anketler, etik performansın genel değerlendirmesini ortaya koyarlar Etik dışı bir davranışın artış gösterdiği saptanırsa, yönetim ne tip bir davranışın, neden ortaya çıktığını anlayabilir 3,7 3 İyileştirici Faaliyetler Örgütte etik davranışları iyileştirmede alınacak önlemlerden birisi de örgütsel bağlılığı artırmaktır-. Herhangi bir işletmenin etik değerlere olan bağlılığı, işletme sahibi, ortak, yönetici ve işgörenlerine açıkça bildirilmelidir Böyiece. taraflar arasında karşılıklı güven ortamı yaratılıp, örgüt içi dayanışına sağlanabilecektir Günümüz çağdaş işletme yöneticiliği açısmdamyöneticilere düşen temel rollerden biri, etik davranışların yönlendirilmesidir. Her yönetici, kendi biliminde, genel kabul gören standartlara uygun bir ahlaki iklimi geliştirmek zorundadır ( 410 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ EKLER: EK-1: SA 8000 SOSYAL SORUMLULUK YÖNETİM SİSTEMİ (http://www.zade.com.tr/sa8000.htni; http://www.temis.com.tr/ss-gb.html) Günümüzde, kuruluşlardan beklentiler oldukça artmıştır. Artık bir mal veya hizmeti ucuza sunmak ve ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi ile sunulan bu ürünü güvence altına almak yetmemektedir. İnsan hakları bilincinin yaygınlaşması ile işletmelerin sosyal sorumluluklarım ne derece yerine getirdikleri, müşterilerin dikkatle izledikleri konular arasında yerini almıştır Bu boşluğu dolduran bir sistem olan SA 8000 Sosyal Sorumluluk Standardı, ABD’de etkinlik gösteren bir sivil toplum kuruluşu olan CEP AA (İktisadi Öncelikler Konseyi Akreditasyon Bölümü) tarafından 1997 yılında, evrensel bir sosyal sorumluluk standardı ihtiyacını karşılamak üzere hazırlanmıştır . 20 yüzyılın sonlarında gelişen kurumsal toplumsal sorumluluk akımının doğal bir sonucu olan SA8000 standardı, ilgili taraflara çalışan haklarına duyduğu saygıyı ve çalışan haklan ile ilgili düzeyini ortaya koymaya çalışan firmalar için belgelendirİİebiiir bir standart niteliğindedir, Bu girişim, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklan komensiyonlarım esas almaktadır. SA 8000 standardı belgesi, sosyal olarak kabul edilen çalışma uygulamalarını teşvik eden yönetim sistemlerinin geliştirilmesini ve denetimini içermektedir SA 8000, denetlenebilir bir standart olarak, ‘"çocuk işçilik, zorla çalıştırma, sağlık ve güvenlik, örgütlenme Özgürlüğü, disiplin uygulamaları, ayrımcılık, çalışma saatleri ve ücretleiıdirme” gibi konularda minimum standartlan belirlemiştir. Birçok şirket için çalışma kuralları ya da sosyal standartlara uygunluk, yalnızca çalışanların güvenini kazanmakla kalmayıp; aynı zamanda artan müşteri bağlılığı kanalı ile de rekabet avantajına katkıda bulunmaktadır, S A 8000 Yönetim Sistemi aşağıdaki türden politikalar ile yakından ilgilidir: -SA 8000 standardının tüm gereklerine uyulması (örneğin; sağlık ve güvenlik koşullarının uygun standartlarda sunulması; çalışanların yaşlarının yasal sınıra uygunluğu; ırk, cinsiyet, din gibi sosyal ayırımların yapılmaması; eşit işe eşit ücret verilmesi ve ücretlerin yeterli olması; çalışma ve mesai saatlerinin uygunluğu; örgütlenme ve toplu sözleşme hakkının güvence altına alınması M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 411 -SA 8000’ in uygulanmasında sektöre öncülük yapılması -SA 8000’in tedarikçi ve taşeron firmalara benimsetilip, bu bilincin onların da desteğiyle tüm işletmelere yayılmasına çalışılması "Bölgesel, ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelere u)hılması -SA 8000 uygulamalarında astların gönüllü katılımının sağlanması, -Eğitimin kurumsallaştırılması -Bilginin paylaşılması -SA 8000 kapsamındaki tüm çalışmaların açıklıkla kamuoyuna duyurulması EK-2: YENİ TÜKETİCİ YASASI VE SAĞLADIĞI HAKLAR Yeni Tüketici Yasası aşağıdaki tülden haklarla ilgilidir: l„Mal tanımı daha geniş olarak ifade edilmiştir Devre-mülk, elektronik ortamda hazırlanan yazılı, sesli, görüntülü ve bazı gayri maddi mallar da bu tanıma ilave edilmiştir 2.Kusurlu malla ilgili zararların tazminine yönelik bazı ilaveler yapılmış ve ölüm, yaralanma ve yararlanma kusurları tazminat talep etme hakkını doğurmuştur 3.15 gün olan kusurlu malın bildirim süresi 30 güne çıkartılmıştır. Buna göre; “sağlayıcı tarafından bildirilen, reklam ve ilanlarında veya standardında, teknik kuralında tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan yada yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler, ayıplı hizmet olarak kabul edilmiştir 4.Tüketici sözleşmelerinde yer alan “Haksız şartlara İlişkin düzenleme” ye göre; “satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine önemli bir dengesizliğe neden olan sözleşme koşullan” haksız koşuldur Tarafların birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız koşullar, tüketici için bağlayıcı değildir 5. T asanda taksitle satışlar konusunda tüketicinin temerrüde düşmesi konusu, tüketici lehine tekrar düzenlenmiştir Satıcı kalan borcun tümünün ifa edilmesinin; tüketicilerin, birbirini izleyen en az iki taksiti Ödemede temerrüde düşmesi ve ödenmeyen taksit toplamının satış bedelinin en az onda biri olması durumunda talep edebilecektir Ayrıca, taksitle satımda düzenlenen kıymetli evrakla ilgili tüketici mağduriyetini önlemek amacıyla hükümler eklenmiştir , 412 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 6.,Kampanyalı satışların denetim altına alınabilmesi amacıyla kısmi istisna dışında bu tür satışlaı bakanlık iznine tabi tutulmuştur. Ayrıca, kampanyadan ayrılmak isteyen tüketicilerin haklarını korumak amacıyla satıcının yükümlülükleri düzenlenmiştir , Buna göre; satıcı, kampanyadan ayı ilan tüketicinin o tarihe kadar ödediği tüm bedeli ödemekle yükümlü kılınmıştır. 7.,Kapıdan satış yöntemiyle yapılan satışlar sonucunda çok sayıda tüketicinin mağdur olması bu konuda tekrar düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır,. “Bakanlık,, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu yasaya tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler” hükmü ile kapıdan satış sonucunda ortaya çıkan tüketici mağduriyetlerin giderilmesi hedeflenmiştir 8.,Mesafeli sözleşmeler; “yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan malm veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan” sözleşmelerdir Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce; ayrıntıları bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur, Maddenin uygulanmasını göstermek üzere; “mesafeli sözleşmeler uygulama usul ve esaslarına dair tebliğ taslağı” hazırlanmıştır, 9.,Tüketici kredisi tanımı şu şekilde yapılmıştır, “tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir” Diğer taraftan mevcut yasada yer alan sözleşmede bulunması zorunlu hususlar arasına; “akdi faiz oranının %55 fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı, kredinin yabancı para birimi cinsinden kullandırılması durumunda, geri ödemeye ilişkin taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında, hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin koşullar” da eklenmiştir 10.,Tüketici kredisiyle ilgili mevcut düzenlemeye ilave olarak “kredi kartlan” başlığı altında yeni bil madde eklenmiştir, Bu maddeye göre; kredi kartı ile mal veya hİ2met alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan krediler de bazı istisnalar dışında 10’uncu madde hükümlerine tabidir.. Kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetleri ödeme planı hükmündedir Kredi veren faiz artırımını otuz gün önceden tüketiciye bildirmek zorundadır. Kredi veren tarafından artırılan faiz oranı, geriye dönük olarak uygulanamayacaktır Mal veya hizmetin kredi kartı ile satm alındığı durumlarda satıcı, tüketiciden komisyon veya benzeri bir isim altında ilave ödemede bulunmasını isteme hakkına sahip değildir M. Şerif ŞİMŞEK - Iahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 413 EK-3: TSE EN ISO 14000 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ: Burada,sistem kapsamlı olarak tanrtılmayıp,“TS EN ISO 14000 Standardları ve Çevre Yasaları” ile “TS EN ISO 14000’in Kuruluşlara Sağlayabileceği Yararlar” ele alınmıştır (http://www tse org tr/;Tavmergen,ISO 14000 Çevre,2002) 1., TS EN ISO 14000 Standartlan ve Çevre Yasaları Uygulanması zorunlu olmayan IS EN ISO 14000 Çevre Yönetim Standard!arı kuruluşlar tarafından gönüllü uygulanmaktadır., T S EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Standardları günümüzdeki çevre mevzuatının yerine kullanılmamaktadır, T S EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Standardları yürürlükteki Çevre Mevzuatının; kanun ve yönetmeliklerin uygulanabilirliğini desteklemektedir Bu nedenle T S EN ISO 14000 serisinde kuruluşlar ın deşarj ve emisyon sınır değerleri yoktur Ancak, kuruluşun bu konulardaki hedeflerine ne ölçüde ulaştığının değerlendirilmesi vardır 2, TS EN ISO 14000’in Kuruluşlara Sağlayabileceği Yararlar Kuruluşun verimliliğini ve çevre performansını ar tırması konusunda T S EN ISO 14000 ile uyum sağlamak büyük önem taşır , Kuruluşlar bu sistemi uygulayarak aşağıdaki yararları elde edebilirler: -Atık yönetimi ile kirleticileri daha verimli bertaraf edebilmek, -Enerji ve hammadde verimliliğini artırmak, -Giıdi maliyetlerini azaltmak, -İşletim maliyetlerini düşürmek, -Acil hallere (deprem, yangın, vb.) hazırlıklı olunmak, -Rekabet gücünü artırmak, -Yür ürlükteki yasalar a uyum sağlamak, -Uygun koşullarla kredi temini ve yatırımı kolaylaştırmak, -Yerel yönetim ve kamu kurumlan ile işbirliğini artırmak, -Tüketicinin çevre ile ilgili beklentilerini yanıtlamak, -Halkla ilişkilerde etkinlik sağlamak, -Uluslararası standartlan uygulayarak sanayi ve sektörde lider olmak, -Pazar payını artırmak, -Kuruluş içerisindeki eğitim ve bilinci yükseltmek, -Çevre korunmasını günlük işlerin ayrılmaz bir parçası haline getirmek, 414 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ EK-4: DÜNYA MÜHENDİS ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU (VVFEO) ETİK KURALLAR MODELİ Profesyonel mühendisler, onurlu ve ahlaklı bir yaşam hedefleyip, doğruluk, dürüstlük ve güvenilirlik değerlerinden yana tavır almak durumundadırlar. İnsanlığın refahı ile birlikte çevreyi koruyucu etkinlikler de sergileyen profesyonel mühendisler aşağıdaki işlevlerde bulunurlar (http://www.mmo.org.tr): -Kamunun güvenliğini, sağlığını ve refahını ve çevrenin korunmasını her şeyin üstünde tutarlar ve işyerlerinde sağlık ve güvenliği geliştirirler -Yalnızca yeterli oldukları alanlarda hizmet sunar, danışmanlık yapar ya da mühendislik görevleri üstlenirler ve işlerini dikkatli ve gayretli bir biçimde yaparlar -Müşteri ya da işverenlerinin güvenilir birer temsilcisi gibi hareket ederler, mahremiyeti korurlar ve çıkar çatışmalarını açığa çıkartırlar. -Yeterliliklerini sürdürmek için kendilerini sürekli bilgili kılarlar, uygulama yaptıkları alanda varolan bilgiyi artırmaya çaba gösterirler ve astlarının mesleki gelişimleri için olanaklar hazırlarlar, -Müşterilerine, iş arkadaşlarına ve başkalarına karşı davranışları hakkaniyet ve iyi niyet temelindedir; herkesin hakkım verir, kendi haklarına düşeni kabul ederler; dürüstlük ve hakkaniyet temelinde mesleki eleştiride bulunurlar, -Hareketlerinin ve projelerinin toplumsal ve çevresel sonuçlarına dikkat ederler ve müşteri ve işverenlerinin de dikkat etmesini sağlarlar ve mühendislik konularım kamuoyu önünde nesnel ve hakikati yansıtır bir biçimde yorumlamaya çaba gösterirler. -İşveren ve müşterilerine, mühendislik karar ve yargılatma uyulmaması ya da bunların dikkate alınmaması durumunda doğabilecek sonuçları açık bir biçimde anlatırlar,, -Mühendislerin ve başkalarının mühendisliğe ilişkin yasa ya da etik dışı karar ya da uygulamalarım örgütlerine ve/veya gerekli mercilere bildirirler EK-5: MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK MESLEKİ DAVRANIŞ KURALLARI Mühendislik ve mimarlık hizmetleri, gerek tek tek bireylerin, gerekse toplumun günlük yaşamının her noktasını daha çok etkilemekte, bu etki günümüzle sınırlı kalmayıp geleceğimizi ve kaynaklarımızın kullanımını da kapsamaktadır Bu M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 415 nedenle de, mühendislerin ve mimarların topluma, yaşadıkları çağa, doğaya karşı sorumlulukları da hizmetlerinin kapsamıyla aynı oranda artmaktadır. Ülkemiz gibi, gelişme sürecini tamamlamamış bulunan ülkelerde bu toplumsal sorumluluk daha da fazladır Bu sorumlulukların yanı sıra, mühendis ve mimarların kendilerine ve, meslektaşlarına karşı sorumlu oldukları da kuşkusuzdur Türkiye'de mesleki etkinliklerde bulunan mühendisler ve mimarlar, aşağıda tanımlanan kurallara uymayı, uyulması için meslektaşlarını uyarmayı bir görev sayarlar Bu görevin ödülü, toplumun refahı ve mutluluğu olacaktır ('http://www.mmo.org.tr'): 1. Topluma Karşı Sorumluluklar Mühendisler ve Mimarlar , 1,Mesleki bilgi, beceri ve deneyimlerini, toplumun ortak çıkarları; insani kazammların ve kültürel mirasın korunması ve insan refahının gelişimi için kullanırlar , Toplumun sağlığı, güvenliği ve refahı için duymuş oldukları sorumluluk her zaman kendi kişisel çıkarlarının, meslektaşlarınm çıkarlarının ya da mimar ve mühendisler topluluğunun çıkarlarının üstünde yer alır 2,Kendilerinden istenen işin toplum ve çevre için ciddi bir tehlike yaratacağı sonucuna varırlarsa ve bu konudaki mesleki yargıları işveren ya da müşteri tarafından dikkate alınmıyorsa, görüşlerini işverene ya da müşterilerine yazılı olarak bildirirler; sonuç alamamaları durumunda meslek örgütlerini ve gerektiğinde kamu oyunu bilgilendirirler.. 3, Toplumun ilgi alanı içinde bulunan teknik konulardaki görüşlerini, raporlarım, konuyu yerinde ve tam anlamıyla araştırmış, incelemiş ve yeterli bir bilgi ve verilerle ile donanmış olarak, adil, dürüst ve nesnel bir biçimde açıklarlar ve imzalarlar. 4,îşyerlerindeki sağlığı ve güvenliği geliştirirler. 5,İşverenleri, müşterileri, meslektaşları da dahil olmak üzere, toplumdaki herkese adil, dürüst ve iyi niyetle davranırlar. 2.Doğaya ve Çevreye Karşı Sorumluluklar Mühendisler ve Mimarlar, mesleki faaliyetleri sırasında doğayı ve çevreyi korumayı mesleki sorumluluklarının ayrılmaz bir parçası olarak görürler, yaptıkları projelerin ve uygulamaların doğayla uyumlu ve doğa üzerinde en az tahribatı yapacak düzeyde olmasına çaba harcarlar, doğal kaynakların ve enerjinin tasarrufuna özel önem verirler 6 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ 3.İş veren e ve Müşteriye Karşı Sorumluluklar Mühendisler ve Mimarlar, 1 İşveren/müşteriyle teknik konulardaki mesleki alışverişlerinde her zaman güvenilir bir iş gören ya da vekil, ya da danışman olarak ve işveren/müşterinin çıkarları için, toplumun refah ve sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atmaksızın, mesleki beceri ve deneyimlerini sonuna kadar kullanarak, uygun ve düzgün bir iş standardı ile çalışırlar 2.,İşverenleri ya da müşterileriyle olan iş ilişkilerini etkileyecek şekilde doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir armağan, para ya da hizmet ya da iş teklifi kabul etmezler; başkalarına teklif etmezleı, mesleki ilişkilerini geliştirmek amacryla siyasal amaçlı bağış yapmazlar , 4.Mesleğe ve Meslektaşlara Karşı Sorumluluklar Mühendisler ve Mimarlar, 1,Mesleki faaliyetlerini tüm meslektaşlarının güvenini kazanacak bir biçimde; tüm üyelerin ve mesleğin saygınlığına azami özen göstererek sürdürürler, 2 Tüm meslektaşlarına ve astlarına saygıyla yaklaşırlar; meslektaşlarıyla haksız rekabet içinde olmazlar ve astlarının gelişimi için özel çaba harcarlar, onlara yardımcı olurlar 3 Yalnızca yeterli oldukları alanlarda mesleki hizmet verirler, danışmanlık yaparlar 4„Meslek örgütlerinin faaliyetlerine aktif olarak katılmaya çaba gösterirler, onları desteklerler, mesleğin gelişmesine katkıda bulunurlar 5 Hak ve ayrıcalıklarını kimseye devretmezler 6 Bu mesleki davranış kurallarına aykırı davrananlara yardımcı olmazlar, onların faaliyetlerinin içinde yer almazlar; bu kurallara uygun davrananları bütün güçleriyle desteklerler, 5. Kendilerine Karşı Sorumlulukları Mühendisler ve Mimarlar, 1, Mesleki bilgilerini her zaman tazelerler; mesleki alanlarındaki en son gelişmeleri izlerler; gerektiğinde kendi mesleki faaliyet alanlarındaki ya da başka alanlardaki mimar ve mühendislerle görüş alışverişi yaparlar, 2,Mesleki faaliyetlerine ilişkin olarak meslektaşlarının dürüst ve nesnel eleştirilerini dikkate alırlar, gerektiğinde kendileri de eleştirmekten kaçınmazlar KAYNAKÇA KİTAPLAR * Açıkgöz, Ruhi Müteşebbisliğin Oluşumunda Sosyo-Kültürel Faktörler Ankara: DPT Yay ,1990 * Akal, Zühal, İşletmelerde Performans Ölçüm ve Denetimi, Ankara: MPM Yayım,1996 * Akarsu Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, 3 b , Ankara: Savaş Yay ,1984 * Akat, İlter, Gönül Budak ve Gülay Budak, İşletme Yönetimi İzmit : 1997 * Şimşek, M Şerif ve H Bahadır Akm, Teknoloji Yönetimi ve Ör gütsel Değişim Konya: Çizgi Kitabevi, 2002, * Aktan, Oğuz Türk İşadamı ve İşletmesi, Ankara: Gündoğan Yay,, 1996, * Aldag, Roman ve Tımoty Stearns Management South Western: 1987, * Alkan, Türker ve Doğu Ergil, Siyaset Psikolojisi, Ankara:Tuthan Yay.,, 1980 * Altun, Hazım ve Adnan Çelik Kriz Ortamında Liderlik, Ankara: Kara Harp Okulu Yayını, 2000, * Ar ends, RI Classroom Instruction and Management McGraw-Hill, 1997 * Arnold, Hugh and Daniel C Feldman, Organizational Behavior New York: McGraw-Hill Book Company, 1986, * Ausubel, D Educational Psychology Holt, Rinehart ve Winston, N Y, 1968 * Avşaroğlu, Ali Beşeri Münasebetler Ankaıa: Şafak Matbaası, 1967 * Ayhan, Doğan Yaşar Tüketicinin Korunmasında Reklam Doğruluğunun Denetlenmesi Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayını. * Bacanlı, Haşan, Gelişim ve Öğrenme, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2000 * Baltaş, Zühal ve Acar Baltaş Stres ve Başa Çıkma Yollan,MESS Yay.,,1991 * Barensel, Atilla Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi İ Ü Yay , 1993 * Bartol, Kathryn and David C Martin, Management, Second ed New York: Me Graw-Hill Inc , 1994 * Baş, İ Melih ve Ayhan Artar, İşletmeler ve Verimlilik Denetimi, Ankara: MPM Yayını, 1991, * Başaıan, İbrahim E, Örgütsel Davranış Ankara: Gül Yayınları, 1991 * Başaran, İbrahim E, Yönetimde İnsan İlişkileri Ankara: Gül Yay , 1992 * Bateman, Thomas S.. ve Carl P Zeithaml Management, 1993 * Baykal, Besim, Organizasyonların Yönetimi,İstanbul: Met/Eı, 1981 * Bayrak, Sabahat İş Ahlakı ve Sosyal Sor umluluk, Beta Yay , İstanbul, 2001 * Baysal, Ayşe Can ve Erdal Tekarslan İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri 2 b İstanbul: Avcıol Basım-Yaym, 1996 * Bennis, Warren G Organization Development: Its Nature, Origins and Prospect Massachusetts: Addison-Wesley Publishing Company, 1969 418 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜ İLERDEDAVRANIŞ * Billington, Ray,Felsefeyi Yaşamak,çev A.Yılmaz,İstanbul: Ayrıntı Yay ,1997. * Bingöl, Dursun, Personel Yönetimi 2b, İstanbul: Beta Yayınevi, 1996 * Bingöl, Dursun İşyeri Disiplini ve Çalışma Bar ışı Özgün Matbaacılık, 1990. * Bobbitt, H Randolph and other s Or ganisational Behavior Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice-Hall Inc , 1974 * Booth, Simon A Crisisis Management Strategy: Competition and Change in Modern Enterprises London: Roudledge, 1993, * Bovee Courtland L and others Management, N Y: Me Graw-Hill, 1993 * Camp, Robert C Benchmarking Milwaukee: ASQC Quality Press, 1989 * Can, Halil, Yönetim ve Or ganizasyon, Ankara: Siyasal Kitabevi, 1994 * Chapman, NElwood, Tutum, İstanbul: Alfa Basım Yayını, 1999, * Chung, H Kore ,Leon C Megginson, Organizational Behavior, New York: Harper and Row Pub ,1981, * Coffey, R, P Hunsaker, Management and Organizational Behavior, New York: Ir win Publ, 1994, * Collette, AT ve E L Chiapetta Science instruction in the Middle and Secondary Schools, Second Ed,, Toronto: Merrill Publishing Co., 1989 * Cüceloğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı, 3,b, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1992 * Çepel, Necmettin Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojik Sorunları İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi, 1992,, * Çelebioğlu, Fuat Davranış Açısından Örgütsel Değişim İstanbul: İ Ü İşit Fak Yayını, No, 133, 1982, * Çetin, Canan Yeniden Yapılanma, Girişimcilik, Küçük ve Orta Boy İşletmeler ve Bunların Özendirilmesi İstanbul: Der Yayınları, 1996 * Çobanoğlu, A, , Başarım İçin Güdüleme 1996 * Daft, R,L ve R,M Ster Organization, İllionis: 1986 * Deal, E Terrene ve A Allan KENNEDY. Corparate Culture; The Rites and Rituals of Corporate Life, Reading Mass, Addison Wesley, 1982 * Dedeoğlu, Gözde., Etik ve Bilişim, Türkiye Bilişim Derneği Yayını, Ankara * Dinçer, Ömer Örgüt Geliştirme İstanbul: Timaş Yayını, 1992 * Dinçer, Ömer Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası,2 b,İstanbul:Timaş Yayım, 1992, * Drucker, Peter F, Gelecek İçin Yönetim 4 b çev Fikret Üçcan, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No 327, 1996, * Dutton, John M and Richard E Walton Interdepartmental Conflict and Cooperation 1968 * Ekin, Nusret M İşçi Devrinin Nazari Esasları, İstanbul: Sermet Yay. , 1960 * Erdoğan, İlhan, İşletmeler de Davr anış. 4 b İstanbul: Beta Yayınevi, 1994 * Erdoğan, İlhan, İşletme Yönetiminde Ör gütsel Davr anış, İstanbul: İşletme Fakültesi Yayını, No 266, 1996 M Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK * Eren, Erol Yönetim Psikolojisi İstanbul: Beta Yayınevi, 1993/1 ' * Eren, Et ol Yönetim ve Organizasyon 2 b İstanbul: Beta Yayınevi, 1993/2 * Eren, Erol, Yönetim ve Organizasyon 6 b İstanbul: Beta Yayınevi, 2003 * Eren, Erol Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, İstanbul: Beta Yayını, 6 b , 2000, * Erkan, Hüsnü, Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme 3 b, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No 326, 1997 , * Erkul, İhsan ve Ömer Zühtü Altan İş ve Sosyal Güvenli Hukuku, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, * Eroğlu, Feyzullah Davranış Bilimleri 2,b, İstanbul: Beta Yayınevi, 1995 * Ersin, Haldun Toplam Kalite ve İnsan Kaynakları İlişkisi İstanbul: 1997 * Feldman, R S Essentials of Understanding Psychology N Y: McGraw Hill, 1989 * Fındıkçı, İlhami Bilgi Toplumunda Yöneticilerde Kendini Geliştir me İstanbul: Kültür Koleji Eğitim Vakfı Yayınları, 1996 * Freedman, Jonathan I , David O Sears ve ,J Merrill Carlsmith, Sosyal Psikoloji çev Ali Dönmez, Ankara: İmge Kitabevi, 1993 * Gallup Opinion Index, “Honesty and Ethical Standards of Business Executives, August 1985, s, 17; “Business Ethics and Management”, s 79-82 * Garih, Üzeyir, Deneyimler im III, İstanbul: Cem Ofset; http://www.u2evir garih.alarko.com.tr/baskankitap. 2002, * Gerber, Michael E, Girişimcilik Tutkusu, çev, Tayfur Keskin İstanbul: Sistem Yayıncılık, 1996 * Geyer, R Felix and David R. Schweitzer, Theories of Alienation, Netherlands: Martinius Nijhoff Social Sciences Division, 1976, * Güney, Salih Davr anış Bilimleri, Ankara: Kara Harp Okulu, 1997 * Hadgetts, M R, Yönetim: Teor i, Sür eç ve Uygulamalar ı, çev Canan Çetin ve Esin Can Mutlu, Beta Yayınları, İstanbul: Beta Yay , 1999, * Hançerlioğlu, Orhan Düşünce Tarihi 2 b., İstanbul: Remzi Kitabevi, 1974 * Hicks, Herbert G Örgütlerin Yönetimi: Sistemler ve Beşeri Kaynaklar Açısından, 1 Cilt, 3,b çev Osman Tekok, Bintuğ Aytek ve Bir ol Bumin, Ankara: Turhan Kitabevi, 1979 * Hicks, Herbert G ve C Ray Gullett. Organizasyonlar : Teori ve Davranış çev,Besim Baykal İstanbul Istanbul İTİA İşit.Bil Enst Yay ,, No 1, 1981 * Hill Charles W ve Gareth R Jones Strategic Management Theory, Second Ed.., Boston: 1992 * Huse, F Edgar Organization Development And Change West Pub ,1975 * İnceler, Halime Teknoloji Yönetimi, İstanbul: Desnet Yayını, 1998 * Lawlor, Alan. Productivity Impr ovement Annual, United Kingdom, 1985 419 420 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ * Kağıtçıbaşı, Çiğdem. İnsan ve İnsanlar . İstanbul: Evrim Yayını, Î988. * Katz, Daniel ve Robert L Kahn Örgütlerin Toplumsal Psikolojisi Çev Halil Can ve Yavuz Bayar Ankara: TODAİE Yayını, 1977, * Kaynak, Tuğray Organizasyonel Davr anış ve Yönlendirilmesi 2b, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 1995 * Kaynak, Tuğray İnsan Kaynaklan Planlaması 2 b,İstanbul:Alfa Yay.,1996, * Kaynak, Tuğray ve diğer leri İnsan Kaynakları Yönetimi İstanbul: İ Ü İşletme Fakültesi İşletme İktisadi Enstitüsü Yayını, No 406, 1998 * Kızılçelik, Sezgin ve Yaşar Erjem Açıklamalı Sosyoloji Terimler Sözlüğü Konya: Göksu Matbaasr, 1992, * Kızılçelik, Sezgin, Sosyoloji Teorileri Cilt,2, Konya: Kuzucular Ofset, 1992 * Klaneich, Samuel H Stressiz Çalışma Ortamı çev Bengi Güngör Ankara: AlfSa Yayını, 1994, * Koçel, Tamer İşletme Yöneticiliği, Yenilenmiş 6 b İstanbul: Beta Yay , 1998 * Koçel, Tamer, İşletme Yöneticiliği Genişletilmiş 9, Bası, İstanbul: Beta Yayım,, 2003, * Koçer,Melih İşletmede Beşer i Münasebetler Ankara:Güven Matbaası, 1970 * Kolasa, Blair J İşletmeler İçin Davranış Bilimlerine Giriş Çev Kemal Tosun ve diğerleri, İstanbul:İÜ İşltFak.İşlt İkt Enst,Yay,,No.,42,1979 * Kongar, Emre Toplumsal Değişim Kuramları ve Türkiye Gerçeği Ankara: Bilgi Yay,, 1979 * Korman, A K Organizational Behavior,, NJ: Prentice Hall, 1977 * Korman, Abraham K Endüstriyel ve Organizasyonel Psikoloji çev İlhan Akhun ve Cevat Alkan, Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 1978, * Kozlu, Cem Kur umsal Kültür İstanbul: Defne Yaymcılık, 1986 * Köknel, Özcan Kaygıdan Mutluluğa Kişilik 11 b. , İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi, 1985, * Köknel, Özcan, Str es İstanbul: Radikal Gazetesi Yaymı, 1996 , * Kuçuradi İonna, Etik, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yaymı, 1996 * Kreitner, R, & Kinicki, A, Organizational Behavior Boston: BPI Irwin, 1989, * Kreitner, Robert ve Angelo Kinicki Organizational Behavior 1995 * Lewin, Kurt Field Theory İn Social Science Harper And Row, s.549, * Luthans, Fr ed, Or ganizational Behavior Sixth ed New york: Me Graw-Hill Book Company, 1992 * Mchugh, Francis P İş Ahlakı İstanbul: TÜSIAD Yaymı, 1992 * Mengüşoğlu Iakiyettin, Değişmez Değerler ve Değişen Davr anışlar , İstanbul: İstanbul Matbaası, 1965 * Morgan, Clifford T, Psikolojiye Giriş Ders Kitabı 7 b çev Hüsnü Arıcı ve diğerleri Ankara: Hacettepe Ün Psikoloji Böl Yayım, No 1, 1989 M Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK * Netaş,. Toplam Kalite Yönetimi, 1998. * Newstrom, John W and Keith Davis Organizational Behavior : Human Behavior at Work Ninth ed New York: Me Giaw-Hill Inc, , 1993 * Northcrafi, Gregory B and Margaret A. Neale Organizational Behavior: A Management Challenge Orlando, Florida: The Diyden Press, 1990 * Organizing For Stability and Change: Managinig Organizational Conflict and Creativity, s,390-421 * Ozankaya, özer , Toplumbilim Ankara: Tekin Yayınevi, 1986 * Öncü, Ayşe, Örgüt Sosyolojisi Ankara: Sevinç Matbaası, 19 76, * Özkalp, Enver ve Çiğdem Kıtal. Örgütsel Davranış, Eskişehir: 1996 * Özkalp, Enver ve Çiğdem Krrel Örgütsel Davranış Eskişehir: Etam A Ş Matbaası, 1997, * Özkalp, Enver ve Çiğdem Kır el Örgütsel Davranış, Eskişehir: Anadolu Ün Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araşt. Çalışmaları Vakfı Yay,, No 149, 2001, * Palmer, Margaret ve Kenneth T Winters İnsan Kaynakları, çev, Doğan Şahiner İstanbul: Rota Yayıncılık, 1993 * Palmer, Margaret T How To Plan And Conduct Productive Performance Appr aisals, Amer ican Management Association, 1993, * Pars, Esin İşbölümü,Yabancılaşma ve Sosyal Politika A Ü, SBF Yay ,1982 * Peters, Tom Thriving On Chaos Harper and Row, 1987, s.561 * Raira, Anthony P. “Organization Development Values Process And Technology, Me Gr aw-Hill, 1972, s, 1 * Reddm, Wiliam J Managerial Effectiveness, New York: 1970 * Roberts, Karlene H and David M, Hunt Organizational Behavior Boston: PWS -KENT Publishing Company, 1991 * Robbins, Stephan P Managing Organizational Conflict Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice-Hall Inc 1974 * Sabuncuoğlu, Zeyyat ve Melek Iüz Ör gütsel Psikoloji Bursa: Ezgi Kitabevi Yayını, 1995 * Schein, Edgar H, Örgüt Psikolojisi çev Mustafia Tosun, IODAİE Yay ,1977 * Senge, Peter M, The Fifth Discipline New York: Doubleday, 1990, * Senge, Peter M Beşinci Disiplin çev Ayşegül ildeniz ve Ahmet Doğukan, 3,b İstanbul: Yapı Kredi Yaymları, 1996 * Steers, Richar d M Intr oduction To Organizational Behavior 1994 * Stoner , James A F ve R Edward Fr eeman Management 1989, * Şenatalar, Ferhat Personel Yönetimi ve Beşeri İlişkiler 2 b İstanbul: İstanbul Üniversite Kitabevi, 1978 * Şimşek, M Şerif Teknolojik Değişim ve Yönetim Sorunları Erzurum: Atatürk Ün, İşit, Fak Yayını, 1978 * Şimşek, M Şerif; Yönetim ve Organizasyon 3 b Konya:Damla Ofset, 1997 421 422 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ * Şimşek, M Şerif İşletme Bilimine Giriş, Konya: 1995 * Tepe, Harun, Etik ve Metaetik, Ankara:Türkiye Felsefe Kurumu Yay , 1992 * Titiz, Tmaz Girişimcilik İstanbul: İnkrlap Kitabevi, 1994 * Tofîler, Alvin Uyumlu Şirket çev Yakut Güneri İstanbul:İlgi Yay , 1989 * Tolan, Badas Toplum Bilimlerine Giriş 3 b Ankara: Savaş Yay, 1983 * Tosun, Kemal İşletme Yönetimi İ Ü İşi Fak İşit, İkt, Enst Yay ,No, 120,1990, * Turton, Richard, Behaviour in a Business Context, London: Chapman and Hall, 1991 * Tümer, Melih, Yönetim ve Yönetici İstanbul: Üçler Matbaası, 1975 * TÜSIAD. Türkiye’ de Girişimcilik ile İlgili Sor unlar ve Çözümler İstanbul: TÜSİAD Yayını, No, 1/87,10 103, 1987 * Urick, Ronald V, Alienation, New Jersey: Prentice-Hall Inc , 1970 * Victor , George., Invisible Men Faces of Alienation Prentice-Hall Inc 197.3 ? Wagner IH, John A ve R, Hollenback Management of Organizational Behavior New York: Prentice Hall Inc , 1992 * Weiss, Donald H Başarılı Ekip Oluşturma, çev, Erkan Iuskan İstanbul: Rota Yayıncılık, 1993 * Yates, Jere Gerilim Altındaki Yönetici: İş Verimliliği İçin Gerilimi Nasıl Denetlersiniz? çev. Fatoş Dilber, İstanbul: İlgi yayıncılık, 1994, * Yelken, Enver Kişiler ar ası İlişkiler İstanbul: Alkom, 1990 MAKALELER * Adem, Mahmut, “İnsangücü Planlaması”, A„Ü„ Siyasal Bil. Fak, Dergisi, CXLH,N, 1-4 (1997) * Akaİ, Zühal “Toplam Kalite Yönetimi ve Performans ölçme ve Değerlendirme Sistemleri”, Verimlilik Dergisi, Özel Sayı, 1995, * Akgemci, T , A, Çelik ve Ş.özgener, “Sosyal denetim Kavramına Genel Bir Yaklaşım (Değer lendirme)” İstanbul Ün. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 23-24, Ekim 2000-Mart 2001, s 9-21, * Aldemir, M, Ceyhan "Yöneticilerin Güç Tipleri ile İş'e Yaban ve İş Doyumu Arasındaki İlişkiler", Amme İdaresi Dergisi,Cilt,, 16,Sayı 1(1983),s 67, * Allen, P ve E Nagy, “Career Planning”, Career Resource Center, 1997, * “Ambalaj ve Atıklarına AB’den Yeni Düzen”, Hedef. Sayı 18, Mayıs i995, * Anderson, Stephan “Planning for Career Growth”, Personnel Journal, 1973 * Armağan, Ülgen. “Benchmarking” Marketing-Türkiye,İş Dünyası Yay ,1998 * Armstrong, Michael, “Strategies For Human Resource Management” inkade-Haberler, Çev Ergin Turan, Yıl 1, Sayı.6 (Ocak-1998) * Ayas, A, S Çepni ve A R Akdeniz 1993, Development of the Turkish Secondary Science Curriculum, Science Ed., V,.77 (4) s.337-344 M. Şerif ŞİMŞEK - lahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK 423 * Ayhan Şahika ve Aysu Acar, “Performans Değerlendirmesi Üzerine ' Ar aştrr malar”, Human Resour ces, Yıl 1, Sayı 8 (Haziran 1997) * Baysal, Ayşe Can. "İşletmelerde İşgören Devri Sorunu", Er ciyes Üniversitesi İİBF,. Dergisi, Kasım-1984. * Bennis, Warren G “An Era Of Change”, Mr Quar terly, 1970, s 5 * Berberoğlu, N Güneş, Kariyer Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.24 (1991), s. 1 * Blake, Robert R, and Tane S Mouton “Rections to Inter gr oup Conflict Under Win Lose Conditions”, Management Science, Cilt, 7, No,4 (Tune 1961), s.420-435 * Blake, Lanny, “Reducing Employees,Resistance To Change”, Per sonal Journal, 1992, s 72 * Boulding, Elise, “Further Reflections on Conflict Management” Power and Conflict Organizations ed Robert L Kahn and Elise Boulding New York: Basic Books, 1964, s, 146-450, * Br ousseau, Kenneth, M. Driver, K Eneroth ve R, L arson “Career Pandemonium: Realigning Organizations and Individuals”, Academy of Management Executive, 1996, s 53 * Cohen Stephen L.ve Cabot L, Taffee “Performans Değerlendirme Sistemlerinin Verimlilik Artışr Amactyla Kullanımı”, Training And Development Journal, December 1982. * Cooke, Robert Alan “danger Signs of Unethical Behaviour: How to Determine if Your is at Ethical Risk”, Jour nal of Business Ethics 10, 1991, s. 249-253’den Özkalp ve Kır el 2001, * Covey, Steven, “The Roles Of The Leader İn The New Paradigm” The Leader Of The Futurie Jossey-Bass Pub , 1996, s,155. * Dalton, Melville, “Conflicts Between Staff and Line Managerial Officers”, American Socioligical Review. Cilt 15, No.3 (Tune 1950), s.342-351 * Davey, Neil G “The External Consultants Role İn Organizational Change”, MSu Business Studies , 1971, s.17 * Demirbiîek, Tunç “Örgütlerde Kariyer Danışmanlrğı Hizmetleri”, DÜ. İİBF. Dergisi, C,9, S û (1994) * Denhardt, Robert B "Alienation and the Challenge of Participation", Personel Administration (September-October 1971), s 25-32' den Emine Örs, "Yabancrlaşma ve Katılma Sorunu", Amme İdaresi Dergisi. Cilt 5, Sayr.2 (1972), s 93 * Digest, Eric “Five Processes of Career Planning”, Auther K Magnusson, Canadian Guidance and Counselling Foundation, Ottowa, 1998 * Dinçer , Uğur . “Uluslararası İlişkilerde Çevre Boyutu”, Çevr e Teknoloji Dergisi, Sayı 3, Nisan 1995, s. 1. 424 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDEDAVRANIŞ * Dodgson, M Organizational Learning: A Rewiew of Some Literatures, Organization Studies, Vol. 14, Issue 3 (1993), s 375-394. * Drucker, Peter. “The Society Of New Organizations”, Harvard Business Review 1992, s 97 * Erkan, Necmettin, “Stresten Korunmak İçin Tam Gevşeme”, İzmir Ticaret Odası Ekonomik Vizyon Dergisi. Yıl 66, Sayı,3 (Mayıs 1993), s 53 * Er sun, İhsan “2000’1 i Yıllat a Doğru Uluslararası F inansal Pazarlardaki Gelişmeler ve Türkiye”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Yıl 29, Sayı,4-5, Nisan-Mayıs 1992, s 29-32, * Ersun, Semih “Kalite ve Üstadları”, Önce Kalite Dergisi, Yıl,2, Sayı 9, Nisan 1994, s 18-24 * Fiol, C, Mariene and Marjorie A, Lyles. “Organizational Learning”, Academy Of Management Review October 1985, s 73 * Freitag, Raimar, “Tekstil Ürünlerinde Zararlı Madde Kontrolü”, 1 Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Kongresi, Cilt, 2, 1-2 aralık 1993 * Garvin, David A , “Building A Learning Organization,” Harvard Business Review July - August 1993, s, 30,83, * “Gönüllü Kuruluşlarla İşbirliği”, Özel Çevre Koruma, Haziran 1995, s,57 * Guilford J, P “Creativity: Its Measurement and Development”, A Source Book Creative Thinking New York: 1962 * İkinci Çevre Şurası, Özel Çevre Koruma Dergisi, Haziran 1994, s 7 * "İşçi Devri ve Maliyetinin Saptanması",MPM Verimlilik,Ekim-Aralık-1977, * Jamah, Shofique “Putting A Productivity Improvement Program Into Action”, Industr ial Engineer ing, February 1983 * Kalder-Çevre Çalışma Grubu, “Kalite Kavramında Yeni Bir Boyut: Çevre”,Önce Kaiite Dergisi, Haziran 1994, s, 3 * Kimya Sanayicileri Derneği, “Responsible Care veya Üçlü sorumluluk”, Önce Kalite Dergisi, Çevre özel Sayısı, Haziran 1994, s, 13-14 * Krackhardt, David ve Jefrey Hanson “Informal Networks :The Company Behind The Chart”, Harvard Business Review , 1993, s, 104-105, * Milliman, John, A Clair Judith ve Ian Mitroff, “Environmental Group and Business Organizations: Conflict or Cooperation” SAM Advanced Management Journal, Vol 59, No 2, Spring 1994, s,41-46, * Mitroff, Ian I, “Crisis Management and Environmentalism: A Natural Fit” California Management Review. Vol.36, No 2, 1994, s 102 * Nonaka, Ikujino “Bilgi Yaratan Şirket”, Harvard Business Review - Power Özel Ek 1997, s 27. * Oral, S ve Z Kuşluvan "Motivasyon Konusunda Oluşturulan Yaklaşımlar ve İşletmelerde Motivasyonu Artırmaya Yönelik Olarak Kullanılan Araçlar", MPM Verimlilik Dergisi, Mart-1993 M. Şerif ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK * Özgen, Hüseyin ve Murat Türk.. “Öğrenen Organizasyon Sistemi ve Bir Öğrenen Organizasyon Modeli”, Amme İdaresi Der gisi. Cilt. 29, Sayı 2 (Haziran, 1996), s 73-75 * Özgener, Şevki “Bilgi Toplumunda Öğrenen Okul ve Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi”, Verimlilik Dergisi. Sayı. 1998/1, s.. 115-123. * Paksoy, Arzu Çekirge, “Sosyal Sorumluluk”, Mediacat Dergisi,Kasım,2001 * “Reward, We Must Reinforce an Employees Freedom to Fail”, Business Horizons May-,Tune 1989, s 59 * SA 8000 Sosyal Sor. Sist.., Google “Gelişim Yönetim Sistemler i”, Dan. Hizm * Sali, Ali, “Rekabet Kurulu İkinci Başkanı Prof' Dr, Tamer Müftüoğlu ile Girişimcilik Üzerine”, Çer çeve Dergisi, Nisan 1998, s.32-42 * Sayın, Deniz “Yönetsel Etik”, Yer el Yönetim ve Denetim, İçişleri Bakanlığı Mahalli idareler Kontrolörleri Derneği Yay , Cilt 2,Sayı, l(Ocakl998) *. Shetty, Y,K "Aiming High: Competitive Benchmarking for Superior Performance", Long Range Planning Vol. 26, No 1(1993), s 39 * Streber, Paul, “Why Do Employees Resist Change”, Harvard Business Review, 1996, s. 87 * Şahin, Mehmet,. “İşletme Yönetimi ve Sosyal Sorumluluk Kavramı”, Ankara Üniversitesi Dergisi, 1984 * Şahin,Servet.“Öğrenen Organizasyonlar”,Finansal Forum,27Aralık 1996,s. 2 * Şerif, Muzaffer “Experiments in Group Conflict”, Scientific American, (November 1956), s.,54-58, * Şimşek, M, Şerif ve Adnan Çelik, “Ekolojik Yapı ve İşletmelerin Sosyal Sorumlulukları”, Çevre ve İnsan, Yıl,6, Sayı,20, Nisan 1995, s,30-33. * Tavmergen, İge, “ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemleri”, www, Inter net Y AZIL AR\ 14000 ÇEVRE, YÖN, SİS,htm,30 12,2002 * Turan, Güngör, Türk Endüstri İşletmelerinde Sosyal Sorumluluk Anlayışı ve Çalışanlarına Karşı Sorumlulukların Üzerine Bir Araştırma, Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Adapazarı 1998 * Uyargil, Cavide, “Stratejik İnsan Kaynaklan Yönetiminde Performans Değerlendirme” Human Resources, Yıl„1, Sayı 8 (Haziran, 1997) * Velasquez, Manuel Business Ethics, Concepts and Cases, N Y: PrenticeHall Inc,, Englewood Cliffs, 1988’den Özkalp ve Kır el, 2001, 2001. * Wayne, F Cascio Managing Human Resources Productivity: Quality of Work Life And Profits, McGraw Hill International Editions çev, Ergin Turan, İnkade-Haberler, Yıl 1, Sayı 6, 1998, * Yıldız, Gültekin, “Benchmarking”, Yönetim ve Organizasyon, Konya: Konya Ticaret Odası Yayını, No 10, 1998 * “Yönetim Kadrolarının Sorunu: Stres”, Egevizyon Dergisi, Yıl 1, Sayı, 2 (Mayıs 1993), s 49 425 426 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ * Zander, Alwin “Resistance to Change: Its Analysis and Prevention” Advanced Management Cilt 15, No 1 (January 1950), s.9-11 DİĞERLERİ * "Davranış", Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi * "Davranışçılık", Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedisi. * “Ortak Geleceğimiz”, Iürkiye Çevre Sorunları Vakfı , * Düren, Zeynep , Dünya Gazetesi, 14 Ocak 2000, s 10 * “Etik - Etika” Meydan Larousse, Cilt,6 * Karabacak,Esen.Medyanın Tüketici Davranışı Üzer indeki Etkisi ve Pazarlama Yönetimi Açısından Önemi, Selçuk Ün, SBE Yüksek Lisans Tezi, 1993 * Kaynar, İbrahim “İşletmelerin Karar Verme Organları Üzerinde Stresin Etkileri ve Konya Bölgesindeki İşletmelerde Uygulamalı Bir Araştırma”, Selçuk Ün, SBE (Basılmamış) Doktora tezi, 1997 * Şahin, Esin İşletme ve Çevre Etkileşimi ve İşletmelerin Sosyal Sorumluluğu, Selçuk Ün , SBE (Basılmamış) Yüksek Lisans Tezi, 1996 * Şimşek, Birgül. “Yöneticilerin Çalışanlara Karşı İş Etiğine Yönelik Değerlerinin Tespit ve Analizine İlişkin Bir Çalışma” Basılmamış Doktora Tezi, 1999 * T C Başbakanlık İhracat Genel Müdürlüğü Tekstil dairesi, Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Sorunları Raporu, 1995, * TDK Türkçe Sözlük, Ankara, 1988 * “Üçlü Sorumluluk”, Posta Gazetesi, 23 Temmuz 1995, s 4, * Yüksel, Yıldız, "A Study on the Relationship Between Organizational Climate and Organizational Commitment", Marmara Ün SBE Y. Lisans Tezi, 1993, * http ://www. sayi stay gov. tr/yayin/cevre htm *http ://www, cevre.gov, tr * http://www metu edu. tr * http://www.mmo, org. tr * http://www.star com,tr * http://www. tse.,org. tr * http://www.ed, gov/databases/ERIC_Digests/ed404581 html * http://www,gata edu tr/kutuphane/KitapjDzetleri/ogrenmeyi htm * http:/www career resource com/career dev/career plan html * http://wwwyeditepe edu tr /Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler * http://www, google, com tr/imghp?hl=tr &tab-wi&q= İNDEKS A A Tipi Kişiiik, 258, 270 A Tipi Kişilik Testi, 271 Adams’nı Eşitlik Kuramı, 147 Adelfer’in VİG (ERG) Kuramı, 143 Adler’in Kişilik Kuramı, 79 Aile, 24 Alan Teorisi, 100 Algı, 93 Algılama, 93 Algılamada Seçicilik, 123 Algılanan Rol, 284 Amaç-Rol-Kurumlaşmrş Çatışmalar, 284 Amaç Yol Yaklaşımı, 199 Anlamsızlık, 241 Anomi, 194 Artan Verim Eğrisi, 90 Astenik lip, 82 Atletik Tip, 82 Ausebel’in Öğrenme Kuramı, 102 Ayinler, 35 Aykırı Derecelendirme Ölçeği, 63 Azalan Verim Eğrisi, 103 Artan Verim Eğrisi, 103 Bireyler Arasr Çatışma, 281 Bireylerin Kendi İçindeki Çatrşma, 281 Bireysel Etik, 396 Bireysel Görüşme Yöntemi, 65 Bireysel Stres Yönetimi, 266 Bireysel Ustalık, 11,3 Bireysel Yaratıcılık, 295 Birincil Gruplar, 159 Birleştirici Sorun Çözme Yöntemi, 293 Birlikte Oluşan Kültür, 29 Blake ve Mouton’ un Yönetim Taızı Matriksi, 191 Bogardus Ölçeği, 62, 69 Brunner’in Öğrenme Kuramı, 100 ç Çalışma Takımının Etkinlik Modeli, 216 Çalışma Takımlarının Özellikleri, 216 Çalışma Yaşamında Takımlar, 216 Çapraz ve Diyagonal Haberleşme, 125 Çatışma, 274 B D Beceri Edinme Eğrisi, 104 Beklenen Rol, 284 Beyin Fırtınası, 166 Bilişsel Öğrenme Kuramları, 99 Daire (Çember) Modeli, 126 Davranış, 1 Davranış Bilimleri, 2 Danışmanlık, 361 428 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Davranış Bilimleri ve Disiplinlerarası Yaklaşım, 9 Davıanış Bilimlerinde Yöntem, 15 Davranış Bilimlerinin Örgütlerin İşleyişindeki Yeri, 11 Davranış Bilimlerinin Tarihsel Gelişimi, 3 Davranış Düzlemi, 17 Davranış Düzlemini Oluşturan Faktörler, 15 Davranışçı Öğrenme Yaklaşrmları, 87 Davranışsal İncelemeler, 9 Davranışsal Yaklaşım, 188 Değerler, 53 Değişiklik, 169-172 Değişim, 331 Değişim Modeli ve Süreci, 344 Değişim Nedenleri, 337 Değişim Türleri, 339 Değişime Direnç, 339-345 Değişime Direnç Ölçeği, 345 Değişimin Özellikleri, 335 Değişim Ajanı, 214 Değişken, 15 Delphi Tekniği, 166 Demokratik Lider, 181 Depresyon, 254 Dereceli ölçekler, 153 Destekleyici Lider, 182 Devlet, 26 Dışa Dönük Haberleşme, 57-59 Dikey Haberleşme, 124 Dikey Takım, 219 Dikey, 285 Din, 25 Direnme, 368-369 Displastik Tip, 82 Doğal Lider, 183 Dönüşümcü Liderlik, 136 Durumsal Liderlik Kuramları, 194-203 Duygusallık-Dengelilik, 57-59 Dünya Mühendis Örgütleri Federasyonu Etik Kurallar Modeli, 414 Düzgüler, 53 E Edimsel veya Araçsal Koşullanma, 98 Edwin Locke’m Bireysel Amaçlar ve İş Başar ımı Kur amı, 148 Ekip Halinde Öğrenme, 78 Emir -Komuta-Kurmay Çatışması, 285 Empati, 128 Endomorflar, 83 Ekip Halinde Öğrenme, 116 Ektomorflar, 83 Eric Berne’nin Kişilik Kuramı, 77 Erzurumlu İbrahim Hakkı’mn Kişilik Iİpolojisi, 81 Eşit Aralıklar Ölçeği, 61,66 Etik Dışı Örgütler, 403 Etik Kavramı, 395 Etik-Kişilık İlişkisi, 397 Etik ve Ahlaki Davranış, 398 Etkin Haberleşmeyi Engelleyen Faktörler, 121-123 Eysenck’in Kişilik Kuramı, 75 M Şer if ŞİMŞEK - Tahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK F Faaliyet Araştırması, 362 Feedback, 120 Fonksiyonel ve Fonksiyonel Olmayan Çatışma, 279 Formel Haberleşme, 128 Formel Grup, 158 Formel Takımlar, 218 Fred Fiedleı’in Durumsallık Modeli, 197 Freud’un Kişilik Kuramı, 75 G Gagne’nin Öğrenme Kuramı, 101 Geleneksel Liderlik Kuramları, 137 Genel Kültür-Alt Kültür, 29 Genel Sosyal Kurumlar, 24 Geri Bildirim, 120 Gestaltçı Okul, 99 Girişimcilik, 37-42 Girişimcilik Kültürü, 37-47 Girişimcilik Kültürünün Geleceği,45 Girişimcilik Kültürünün Oluşması,41 Girişimcilik Kültürünün Teorik Temelleri, 43-44 Girişimci Tipleri ve Girişimciliğin Temel Özellikleri, 83-87 Girişimcilik Tipolojisi, 52-56 Girişimcinin Çevresi, 39 Grup, 157 Grup Gelişim Safhaları, 163-164 Grup İçi Süreçler, 165-172 Grup Motivasyonu Süreci, 168-169 Grup Normları, 160-161 429 Grup Türleri, 158-160 Grup Üyeliği, 162-163 Grupsal Çatışma, 282 Grupsal Davranış, 172 Guttman Ölçeği, 62, 69-70 Güçsüzlük, 241 H Haberleşme, 117 Haberleşme Engelleri, 107-109 Haberleşme Modelleri, 109-112 Haberleşme Süreci, 117-121, 172 Hakimiyet ve Baskı Yöntemi, 292 Hale Etkisi, 95 Herzberg’in Çift Faktör Kuramı, 139 Hikayeler, 35 Hipotez, 15 Horney’in Kişilik Kuramı, 79 Hümanist Lider, 182 I Informel Haberleşme, 128 Web Side, 77,79 Internet, 77-79 Intranet, 77 ISO 9000-9001,94-96 İ İçe Dönük Haberleşme, 57-59 İkincil Gruplar, 159 İnanç, 52 İnanç ve Tutumların Takdir Yoluyla Ölçülmesi, 64 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ İnformel Grup, 158 İş Dışı Gruplar, 159 İş Etiği, 385 İş Grupları, 159 İş Tatmini, 150-152 İş Tatmini Envanteri, 65 İş T atmininin Ölçümü, 65 İş Yaşamının Kalitesi, 137 İşe Devamsızlık, 311 İşgören Devri, 313 İşgören Devrine Yol Açan Etkenler, 326 İşgören Devr ini Hesaplama Yöntemleri, 288 İşletmelerde Tutumların Ölçülmesi ve Tutum Ölçme Teknikleri, 60 İşgören Devrini Azaltma Önlemleri, 289-292 Etkenler, 283 İşletmelerde Gruplar, 161-164 İşletmelerde Liderlik ve Liderlik Fonksiyonları, 203 İşletmelerde Tutum Ölçme Teknikleri, 153 J Japon Motivasyon Kuramları, 149 Jung’un Kişilik Kuramı, 78 K Kahramanlar, 36 Kapsam Kur anılan, 137-144 Karen Horney’ in Kişilik Kuramı, 71 Karizmatik Lider, 182 Karma Ölçekler, 63 Katılmalı Yönetim, 346, 356 Kendi Kendini Yöneten Takımlar, 220 Kişiliği Oluşturan Faktörler, 73-74 Kişiliğin Temel Özellikleri, 74 Kişilik, 73 Kişilik Kuramları, 75-80 Kişilik Özellikleri, 52-55 Kişilik Testleri, 88-92 Kişilik Tipleri, 80-87 Kişilik ve Tutum, 55 Klasik Koşul lama Süreci, 65 Korelasyon Analizi, 167 Kretschmer’ in Kişilik Iipolojisi, 82 Kuralsızlık, 241 Kuram, 15 Kültür, 27-28 Kültür Çeşitleri, 29-30 Kültür Öğeleri, 30 Kültürün Özellikleri, 31 L Lawler ve Porter’m Beklenti Kuramı, 145 Lider ve Yönetici Ayrımı, 165 Liderlik, 178 Liderlik Çeşitleri, 180-185 Liderlik Fonksiyonları, 187-189 Liderlik Kuramları, 169-186 Likert ölçeği, 62, 67-68 Likert’in Dörtlü Yaklaşım Modeli, 193 431 M. Şerif ŞİMŞEK - T ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK M Maddi Kül tür-Manevi Kültür, 29 Maslow’ un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı, 137 Mc Clelland’ın Başarma İhtiyacı Kuramı, 141 Mc Gregor’un X ve Y Teorisi, 192 Merkezi Haberleşme Modeli, 125 Mesomorflar, 83 Michigan Üniversitesi Liderlik Yaklaşımı, 190 Minnesota İş Tatmin Ölçeği, 71-72 Mitler, 36 Motivasyon, 129 Motivasyon Süreci, 115-116 Motivasyon Kuramları, 137-150 Motivasyona Teşvik Araçları, 131-134 Minnesota İş Tatmin Ölçeği, 63 N Nedensellik Bağı, 15 Norm, 146,205 Normsuzluk, 205 O Ohio State Üniversitesi Araştırmaları, 189 Olumlu Tutum, 54 Ortak Vizyon, 115 Otokratik Lider, 181 Oynanan Rol, 284 Ö Öğrenen Örgütler, 110-116 Öğrenen Örgütün İlkeleri, 112-116 Öğrenme, 96, 327-329 Öğrenme Eğrileri, 103 Öğrenme İlkeleri, 102-107 Öğrenme Kuramları, 97-102 Öğrenme Platosu Eğrisi, 104 Öğrenme Stratejileri, 107 Öğrenmeyi Öğrenmek, 108 Önceden Oluşan Kültür, 29 Örgüt Geliştirme (ÖG), 349-350 Örgüt Geliştirme Süreci, 365 Örgüt Geliştirmenin Başlıca Amaçları, 352 Örgüt Geliştirmenin Başlıca Özellikleri, 351 Örgüt Geliştirmenin Temel Unsurları, 355 Örgüt Kültürü, 31-36 Örgüt Kültürünün Elemanları, 35 Örgüt Kültürünün Fonksiyonları, 35 Örgüt Kültürünün Önemi, 34 Örgüt Kültürünün Yararları, 36 Örgüt Türleri, 27 Örgütler Arası Çatışma, 283 Örgütlerde Etik Yönetim İlkeleri, 402 Örgütlerde Yabancılaşma, 242 Örgütlerde Yabancılaşmanın Temel Etmenleri, 244 Örgütlerde Yâbancılaşmanın Yönetimi, 248 Örgütlerin Niteliği, 28 Örgütsel Çatışma, 243-249 Örgütsel Çatışma Kaynaklan, 286 432 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ Örgütsel Çatışma Iürleri, 279 Örgütsel Çatışmanm Yönetimi, 289-294 Örgütsel Davranış, 1 Örgütsel Davranış Disiplini, 10, 11 Örgütsel Etik, 398 Örgütsel Etik Eğitimi, 408 Örgütsel Haberleşme Biçimleri, 123 Örgütsel Haberleşmenin İyileştirilmesi, 127-128 Örgütsel İş Başarımı, 171 Örgütsel Öğrenim, 363 Örgütsel Öğrenim Süreci, 364 Örgütsel Standartlar ve Etik Kodlar , 409 Örgütsel Stres Yönetimi, 266 Örgütsel Yaratıcılık, 296 Örgütsel Yaratıcılığın Yönetimi, 294 Öz Soğuma, 242 Özel Kurallar, 18 Özel Sosyal Kurumlar, 26 Özellikler Yaklaşımı, 185 P Parçanın ve Bütünün Öğrenilmesi, 105 Pavlov ve Klasik Koşullama, 97 Pekiştirme, 106 Performans, 132-133 Peşin Değer Yargıları, 123 Piaget’in Öğrenme Kuramı, 100 Piknik Tip, 82 Planlı Değişme Süreci, 360 Planlı Değişim, 357 , Planlr Değişim Modelleri, 358 Performans, 129 Potansiyel-Algılanan-HissedilenAçık Çatışma, 283 Profesyonel Yöneticilik, 177 R Reddin’in Uç Boyutlu Liderlik Yaklaşımı, 202 Referans Grupları, 160 Rol, 21 Rol Belirsizliği, 260 Rol Çatışması, 22, 260 Rol Çatışmasının Yönetimi, 23-24 Rol Davranışları, 20-22 S “S” Eğrisi, 103 S A 8000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi, 410 Semboller, 36 Serbest Model, 126 Serbestçi Lider, 182 Seıebretoni Kişilik, 83 Seremoniler, 35 Sheldon’un Kişilik Tipolojisi, 83 Sistem Düşüncesi, 113 Skinner’in Pekiştirme Kuramı, 148 Somatotoni Kişilik, 83 Somadan Öğrenilen Kültür, 29 Sorun Çözme Süreçleri, 165 Sorun Çözme Teknikleri, 166 Sosyal Algılama, 93 M Şerif ŞİMŞEK- I ahir AKGEMCİ - Adnan ÇELİK Sosyal Kurumlar, 24-26 Sosyal Mesafe Ölçeği, 62 Sosyal Normlar, 17 Sosyal Öğrenme Kuramları, 99 Sosyal Sorumluluk, 378 Sosyal Sorumluluk Yaklaşımları, 391 Sosyal Sorumluluğun Kapsamı, 381 Sosyal Statü, 18-20 Sosyal Statü Faktörleri, 19 Sönme ve Körleşme, 105 Statü, 18 Statü Sembolleri, 20 Stres, 251 Stres Yönetimi ve Kontrolü, 264 Stresi Oluşturan Bireysel Faktörler, 257 Stresi Oluşturan Örgütsel Faktörler, 259 Stresin Belirtileri, 252 Stresin Yolaçtığı Sonuçlar, 262 Süper star lar , 36 Süreç Kuramları, 144-150 Ş Şeyleşme, 237 433 Teori Z, 114 Thurstone Ölçeği, 61, 66 Transformational Liderlik, 136 Toplam Kalite Yönetimi, 94-96,136 T oplanmış Derecelendirme Ölçeği, 62, 67 Toplumsal Etik, 396 Toplumsal Yalıtım veya Tecrit, 242 Törenler, 35 Transförmasyonel Lider, 184 Transaksiyonel Lider, 183 Trend Analizi, 167 TSE-EN-ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi, 413 Tutum, 53 Tutum Değişim Kuramları, 59 Tutum Ölçme Yöntemleri, 66-72 Tutum Ölçümü, 55 Tutumlar ve Davranış, 55 Tutumları Oluşturan Faktörler ve Özellikleri, 57 Tutumların Davranış Belirleme Fonksiyonu, 58 Tutumların Oluşması, 57 Türkiye’de Girişimcilik ve Girişimcilik Kültürü, 43-45 T U Fakım Dayanışması, 227 T akım Normları, 230 Takım Oluşum Süreçleri, 223 Takım Tipleri, 217 Iarafları Açısından Çatışmalar, 279 Iannenbaum ve Schmidt’in Liderlik Doğrusu, 192 Uç Kültür Ayrımlatı, 30 Uzlaşma Yöntemi, 293 Ü Uçlü Kültür Ayrımı, 29 Üyelik Gruplan, 160 434 DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ VE ÖRGÜTLERDE DAVRANIŞ V Viseretoni Kişilik, 83 Vizyoner Liderlik, 136 Vroom-Yetton-Tago Liderlik Yaklaşmıı, 200 Vıoonrun Beklenti Kuramı, 144 Y Y Modeli, 126 Yabancılaşma, 236-239 Yabancılaşma Türleri, 240 Yabancılaşmanın Özellikleri, 239 Yaratıcılık, 295 Yaşam Değişim Oranı, 259 Yaşam Dönemi Yakîaşrmı, 202 Yatay Çatışma, 285 Yatay Haberleşme, 124 Yatay Takım, 219 Yeni Fikirler Üretme, 296 Yeni Tüketici Yasası, 411 Yenilik, 295 Yöneticilik, 176 Yönetsel Stres, 255 Yönetsel Stres Modelleri, 255-257 Yöneylem Ar aştırmasr, 166 Z Zihinsel Modeller, 114 Zincir Modeli, 126 M Şerif ŞİMŞEK 1944 yılında Mardin'in Midyat ilçesinde doğdu 1967 yılında Ankara Un SBF İktisat ve Maliye bölümünden mezun oldu Akademik kariyerine 1968 yılında Atatürk Un, İşletme Fakültesinde başladı Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başladığı doktora çalışmasını İngiltere, Londra'daki "London Graduate School of Business Studies" de sürdürerek "Teknolojik Değişim ve Yönetim Sorunları" konulu tez çalışmasıyla 1975 yılında İşletme Doktoru Unvanını aldı 1983 yılında, "Örgütlerde Yönetim Biçimleri" konulu tez çalışmasıyla Doçent ve 1989 yılında Profesör oldu 1991-1997 yılları arasında Selçuk Ün İktve İdr Bil Fakültesinde iki dönem Dekanlık yapan Prof Dr M Şerif ŞİMŞEK, halen aynı fakültede İşletme Bölümü ve Yönetim-Organizasyon Anabilim Dalı Başkanlıkları görevlerini yürütmektedir Yirmiye yakın basılı kitap ve makalesinden bilinen dört tanesi; Teknolojik Değişim ve Yönetim Sorunları, İşletme Bilimlerine Giriş, Yönetim ve Organizasyon ve Teknoloji Yönetimi ve Örgütsel Değişim adlı kitaplarıdır Evli ve iki çocuk babası oian Prof Dr M Şerif ŞİMŞEK iyi derecede İngilizce ve Arapça bilmektedir TahirAKGEMCİ 1955 yılında K Maraş ilinde dünyaya gelen Tahir AKGEMCİ, ilk, ortaokul ve liseyi aynı ilde tamamladı Lisans eğitimini, 1979 yılında Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu İşi etme-Muhasebe Bölümünde tamamladı 1985 yılında Selçuk Ün 'de Öğr Gör olarak göreve başlayan Akgemci, "Vergi Sistemlerinin Kurumsallaşmaya Etkisi" adlı Yüksek Lisans tezini 1987 yilında tamamladı Öğretim üyeliğinin yanı sıra Selçuk Üniversitesinin çeşitli Meslek Yüksek Okullarında Müdürlük yapan Akgemci, İşletme Doktora Programını, 1991 yılında, "Halka Açık Ortaklıklarda Yönetim Biçimlen Araştırması" adlı tezle tamamladı Yayınlanmış uç kitabı (ikisi ortak yazar!ı) olan ve ulusal düzeydeki konferans, kongre ve sempozyumlarda birçok tebliğ sunan Akgemci 2002 yılında Yönetim ve Organizasyon Doçenti oldu Doç Dr, Tahir Akgemci, evli ve üç çocuk babası olup, halen Selçuk Ün, İİİBF İşletme Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır AdnanÇELİK 1964 yılında K Maraş'ın Turkoğlu ilçesinde doğdu İstanbul Maliye Okulu'ndan sonra, 1989 yılında Çukurova Ün, İİBF İşletme Bölümünden mezun oldu Aynı yıl, Çukurova Ün SBE İşletme Yüksek Lisans İngilizce Hazırlık Programına devam eden Çeiik, 1990 Yılında, Selçuk Ün fİBF işletme Bölümünde Arş Görevliliğine başladı ve "Peîer İlkesi ve Parkinson Kanunu Açısından Bürokratik Örgütlerde Örgütsel Fonksiyon Bozuklukları ve Tumosan A Ş 1 de Uygulama" adlı yüksek lisans tezini burada tamamladı 1994 yılında, bir yıl süreyle Ankara Ün SBF İngilizce Hazırlık Programında görevlendirildikten sonra, işletme doktora programını, "İşletmelerde Kriz Yönetimine İlişkin Teorik ve Uygulamalı Bir Çalışma" adlı tezle, 1995lde Selçuk Ün SBE 'de tamamladı Yayınlanmış beş kitabı (dördü ortak yazarlı) bulunan Çelik, 1996'da Yardımcı Doçent, 2001 'de Yönetim ve Organizasyon Doçenti oldu Halen KSÜ İİBF İşletme Bölümü ve Yönetim-Organizasyon Anabilim Dalı Başkanlıkları görevlerini yürüten Doç Dr Adnan ÇELİK, evli ve iki çocuk babasıdır