Kasım 1990 İSLAM'DA İLİM ÖĞRETMENİN YERİ ÖĞRENMENİN VE Diyanet ه ّللا الرَّحْ مه ِن الر َّ۪ح ِيم ِ ٰ ِبس ِْم ك ْاْلَ ْك َر ُۙم َ ُّاْل ْن َسانَ ِم ْن َعلَ َۚق اِ ْق َر ْأ َو َرب َ َق َخل َ َۚ َك الَّ ۪ذي َخل َ ِّاِ ْق َر ْأ ِباس ِْم َرب ِْ ق اْل ْن َسانَ َما لَ ْم يَ ْعلَ ْم ِ ْ اَلَّ ۪ذي عَلَّ َم ِب ْالقَلَ ُۙ ِم عَلَّ َم Muhterem Müslümanlar! Yeryüzünde İnsanlar inanç bakımından üç kısma ayrılırlar. Mümin, münafık, kafir. İslamın iman ve itikat esaslarını kabul ve tasdik edenlere Mümin denir. Allah'ın birliğini ve Hz. Muhammed'in (S.A.S.) peygamberliğini kabul ettiklerini dil ile söyleyip ve inanmış görünüp, kalpleri ile tasdik etmeyenlere, yani inanmayanlara münafık denir. Allah'ın varlığına, birliğine inanmayan, Kuranı Kerim'i ve peygamberi inkar edenlere ise kafir denir. Bizler bu üç guruptan biri olan Mû'minler sınıfına girmekteyiz! Elhamdülillah Müminiz müslümanız. Bu bakımdan Cenabı Hakka ne kadar Hamdü Sena etsek azdır. Muhterem Kardeşlerimi Bir kimsenin sadece, inandım iman eltim demesi ka8 değildir. Her ne kadar bu sözler müslüman olmak için kafi ise de, imanın kemale ermesi, gerçek bir mû'min olması için yeterli değildir. Nasıl ki her sarı maden alim değildir. Onun altın olup olmadığını ve ayarını sarraf bilir. Sarraf mihenk taşına vurmak suretiyle bu 24 ayardır, 18 ayardır, 14 ayardır veya bu artın değil bakırdır derse, tıpkı bunun gibi müslümanın da gerçek Mümin olup olmadığının mihenk taşı Kuranı Kerim'dir. Amellerimizi, işlerimizi ona vurmak suretiyle gerçek Mümin olup olmadığımızı öğrenebiliriz. Cenabı Hak yüce kitabında, Gerçek Müminler hakkında şöyle buyuruyor: "O müttakiler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan zekat verirler. Yine onlar, sana indirilenlere (İslam'a) ve senden önce indirilen kitap ve peygambere ve Ahiret gününe iman ederler. Onlar Rablerinden bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa ermiş onlardır". (1) Başka bir ayeti celilede de: "İnananlar ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman, kalpleri titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarım artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerine sarfederler. İşte gerçek inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır". (2) Sevgili Peygamberimiz de: "Müslüman, o kimsedir ki, müslümanlar onun dilinden ve elinden selamette bulunurlar". (3) "Hiçbiriniz kendisi için arzu ettiğini başkası için de arzu etmedikçe iman etmiş olamaz". (4) "Mû'minler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve yekdiğerini korumakta bir vücut gibidir". (5) "Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu hor bakmaz". (6) "Olgun bir müslüman, kimseye zulmetmez, lanet te etmez (sözünde işinde) haddi aşmaz, hayasızlık etmez". (7) İşte bu ayet ve hadislerin ışığı altında kendi kendimize soralım: Allah adı anıldığı zaman kalbimiz çarpıyor mu? Gözümüz onun heybet ve kudretinden yaşarıyor mu? Onun sevgisinden heyecan duyabiliyor muyuz? Cildimiz onun celalinden diken diken oluyor mu? Kuran okunduğu zaman haz duyabiliyor muyuz? Günde beş defa okunan Ezanı Muhammediyeye kulak verip o davete icabet edebiliyor muyuz? Ramazan ayı geldiğinde orucumuzu tutabiliyor muyuz? Servetimizi Allah yolunda ve insanlığın hayrına harcayabiliyor muyuz? İnsanlara karşı şefkatli ve merhametli olabiliyor muyuz? Herşeyi hoş görüyor ve affedebiliyor muyuz? İşgal ettiğimiz makamda, Hak ve Adalete hareket edebiliyor muyuz? Ölçü ve tartımızda hile yapmadan doğru dürüst hareket edebiliyor muyuz? Bacası tütmeyen, tenceresi kaynamayan, dertler, ızdıraplar içerisinde kıvranan kimseleri bulup, bacasını tüttürüp, tenceresini kaynatabiliyor muyuz? Dinimizin haram gördüğü içkiyi, kumarı, zinayı, rüşveti, karaborsacılığı, faizi, riyakarlığı ve hasedi nefretle karşılayıp, bunlardan uzakta olabiliyor muyuz? İşte herbirisi müslüman ve müslümanların hayrına olan bu ve buna benzer suallere müsbet cevap verenler gerçek Müminlerdir. Hülasa olarak diyebiliriz ki: Gerçek Mû'min sadece belli gün ve gecelerde bazı ibadetleri yapan ve yerine getiren değil, mûkellef olduğu çağdan itibaren, ruhunu teslim ettiği ana kadar fasılasız İslami emirleri yaşayan ve yerine getirendir. Gerçek Mû'min sadece inandık ve iman etlik demekle iktifa etmeyip, İslam'ı bir nizam kabul edip onu tümüyle yaşayandır. Gerçek Mümin Hakk'ın ve halkın sevgisine, maddi ve manevi tekamüle ve ebedi mutluluğa götüren İslamın yolunda olandır. Gerçek Mû'min ailevi, ferdi ve içtimai hayatını, İslamın emrettiği şekliyle düzenleyendir. *** (1) Bakara S. Ayet 3,4,5 (2)EnfalS.Ayet2,3,4 (3)Tecrid-İSarihCI.Sh.29 (4) Aynı eser C.l. Sh. 30 (5) Riyaz'ûs Salibin Ter. C.l. Sh. 277 (6) Aynı eser C.l. Sh. 277 (7) Aynı eser C.l. Sh. 140