çevre sorunları/kalkımanın gerekliliği

advertisement
YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ:
BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASI BAĞLAMINDA BİR İRDELEME
Hülya ŞENTÜRK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MİMARLIK
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Ocak 2008
ANKARA
Hülya ŞENTÜRK tarafından hazırlanan YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL
ETKİLERİ:
BÜTÜNLEŞİK
ÜRÜN
POLİTİKASI
BAĞLAMINDA
BİR
İRDELEME adlı bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım.
Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ
........................................
Tez Danışmanı, Mimarlık Anabilim Dalı
Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği ile Mimarlık Anabilim Dalında Yüksek
Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Öğr. Gör. Dr. Göktürk GÜLTEK
.………………………….
Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü.
Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ
.………………………….
Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü.
Doç. Dr. Soofia Tahira Elias ÖZKAN
.………………………….
Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, ODTÜ
Yrd. Doç. Dr. Pınar DİNÇ
.………………………….
Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü.
Yrd. Doç. Dr. Arzuhan Burcu AYDIN
.………………………….
Yapı Eğitimi Anabilim Dalı, G.Ü.
Tarih :
24/01/2008
Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini
onamıştır.
Prof. Dr. Nermin ERTAN
Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü
.………………………….
TEZ BİLDİRİMİ
Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde
edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu
çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.
Hülya ŞENTÜRK
iv
YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ:
BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASI BAĞLAMINDA BİR İRDELEME
(Yüksek Lisans Tezi)
Hülya ŞENTÜRK
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Ocak 2008
ÖZET
Yapı ürünleri, hammaddenin elde ediminden yok edilmelerine kadar, yani
yaşam döngüleri boyunca, çevreyi olumsuz yönde etkileyebilmektedirler. Yapı
ürünleriyle ilişkili her paydaş gibi mimari tasarıma ve yapı ürünlerine ilişkin
kararları bağlamında Mimarlar da bu etkilerin azaltılmasında sorumluluk
sahibidirler. ‘Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) ürünlerin çevresel etkilerinin
yaşam
döngüsü
boyunca,
ilgili
paydaşların
işbirliği
ile
azaltılmasını
amaçlamaktadır. BÜP’ün amacına ulaşması için uygulandığı her ülkede
ekonomik,
çevresel
ve
sosyal
önceliklere
göre
şekillenen
araçlar
kullanılmaktadır. Bu tez çalışmasında, Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel
etkilerinin kontrolü ve azaltılması için BÜP’ün ilkeleri ve araçları kapsamında
bir yöntem önerisi sunulmaktır. Yöntem, Türkiye’de yapı ürünlerini etkileyen,
BÜP araçlarının eşdeğeri, araçların saptanması ve bu saptama sonucunda
ortaya çıkan gereksinimlerin paydaş/araç ekseninde irdelenmesi prensibi
üzerine kurulmuştur. İrdeleme sonuçları araç türleri (doğrudan düzenleyici,
ekonomik, bilgilendirici ve sosyo kültürel) dikkate alınarak yorumlanmıştır.
Bilim Kodu
: 804.1.102
Anahtar Kelimeler : Yapı Ürünleri, Çevresel Etki, Ürün Politikası.
Sayfa Adedi
: 169
Tez Yöneticisi
: Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ
v
ENVIRONMENTAL IMPACTS OF CONSTRUCTION PRODUCTS:
AN ANALIZE IN THE CONTEXT OF INTEGRATED PRODUCT POLICY
(M.Sc. Thesis)
Hülya ŞENTÜRK
GAZI UNIVERSITY
INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY
January 2008
ABSTRACT
Construction products, starting from production until end of life, in other
words during their life cycle, may negatively affect the environment. In addition
to all concerned stakeholders regarding construction products, architects as
well as, with their architectural design and decisions about construction
products, has a responsibility in terms of reducing the negative effects.
Integrated Product Policy (IPP) aims to reduce the environmental impacts of
the products within the life cycle in corporation with all concerned parties. In
order fort the IPP to reach its aim, tools shaped according to the economical,
environmental and social priorities are used in every country where it is
implemented. In this dissertation, the proposal of methodology regarding the
tools and principles of IPP in order to reduce and control the environmental
effects of construction products in Turkey is presented. The methodology is
based on defining the tools equivalent to those of IPP affecting the construction
products in Turkey and analizing the requirements obtained by this definition
according to the concerned party/ tool relationship. Study results are
commented by taking the types of tools (directly regulating, economical,
informative and socio-cultural) into account.
Science Code : 804.1.102
Key Words : Construction Products, Environmental Impacts, Product Policy.
Page Number : 169
Adviser
: Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ
vi
TEŞEKKÜR
Çalışmam boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren Danışmanın Prof.
Dr.
Gülser
ÇELEBİ’ye,
inisiyatif
kullanarak
Yüksek
Lisans
eğitimimi
sürdürebilmemi sağlayan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın değerli idarecilerine ve
özellikle Neval AKSOY’a, yardımlarını esirgemeyen çalışma arkadaşlarıma, başta
öğrenme aşkı, aydın görüşleri ve insanlığıyla her zaman örnek aldığım babam Sami
ŞENTÜRK olmak üzere, manevi destekleriyle beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan
çok değerli aileme, ve sevgili eşim Mustafa Bülent ÜNCÜ’ye teşekkürü bir borç
bilirim.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ..........................................................................................................................iv
ABSTRACT................................................................................................................ v
TEŞEKKÜR................................................................................................................vi
İÇİNDEKİLER ................................................................................................. vii
ÇİZELGELERİN LİSTESİ......................................................................................... x
ŞEKİLLERİN LİSTESİ .............................................................................................xii
SİMGELER VE KISALTMALAR...........................................................................xiii
1. GİRİŞ ..................................................................................................................... 1
2. ÇEVRESEL ÜRÜN POLİTİKALARININ GELİŞİMİ......................................... 6
2.1. Ekonomik Kalkınmanın Çevre Sorunlarıyla İlişkisi ..................................... 6
2.1.1.‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramının gelişimi................................. ...9
2.1.2. Sürdürülebilir kalkınma kapsamında çevre politikalarının gelişimi .12
2.1.3. Çevresel ürün politikalarının ortaya çıkış sebebi..............................17
2.2. Bütünleşik Ürün Politikası - BÜP (Integrated product policy - IPP):
Benimsenen Yaklaşımlar ve Kullanılan Araçlar.........................................18
2.2.1.Bütünleşik ürün politikasının özellikleri............................................20
2.2.2.BÜP araçlarının oluşumuna girdi veren yaklaşımlar: Yaşam
döngüsü düşüncesi, eko-tasarım, endüstriyel ekoloji, atık yönetimi .24
2.2.3.BÜP araçları .......................................................................................28
3. YAPI ÜRÜNLERİNİN FARKLI YAŞAM DÖNGÜSÜ
EVRELERİNDEKİ ÇEVRESEL ETKİLERİ KAPSAMINDA
BÜP ARAÇLARININ İNCELENMESİ..............................................................35
3.1. Hammadde Çıkarım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında
Kullanılan BÜP Araçları.............................................................................40
viii
Sayfa
3.1.1.Doğrudan düzenleyici araçlar ............................................................41
3.1.2.Ekonomik araçlar ...............................................................................45
3.1.3.Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar..............................................59
3.2. Üretim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan
BÜP Araçları...............................................................................................52
3.2.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................55
3.2.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................56
3.2.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................59
3.3. Kullanımı Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan
BÜP Araçları...............................................................................................66
3.3.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................70
3.3.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................72
3.3.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................73
3.4. Yok Edim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan
BÜP Araçları...............................................................................................77
3.4.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................80
3.4.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................81
3.4.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................82
4. BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASININ (BÜP) TÜRKİYE’DE
YAPI SEKTÖRÜ’NE ENTEGRASYONU İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ .....83
4.1. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektörünü Etkileyen Mevcut BÜP
Araçlarının Saptanması ...............................................................................83
4.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................85
4.1.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................96
4.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar......................................... .102
ix
Sayfa
4.2. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektöründe BÜP’ün Başarıya Ulaşması
İçin Stratejik İpuçları ................................................................................109
4.2.1. Kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşların saptanması .....109
4.2.2. Mevcut BÜP araçları kapsamında bir yöntem önerisi ....................117
5. SONUÇ ..............................................................................................................126
KAYNAKLAR ........................................................................................................132
EKLER.....................................................................................................................143
Ek-1 Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında bildirimi..............144
Ek-2 Madde - mamul standartlarındaki hükümler ve Madde – mamulün
yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki ......162
Ek-3 Üç farklı çevresel yapı değerlendirme sisteminde “Yapı Ürünü”
başlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri ..........................................163
Ek-4 Ulusal Çevre Stratejisi’nin Temel İlkeleri....................................................165
Ek-5 Çevre İle İlgili Kurum ve Kuruluşlar. ..........................................................166
ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................................169
x
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge
Sayfa
Çizelge 2.1.
Geleneksel ve modern çevre politikalarının farklılıkları...............17
Çizelge 2.2.
Çevresel ürün politikalarının zaman içinde gelişimi..........................19
Çizelge 2.3.
Bazı AB üye ülke ve bölgelerinde BÜP kapsamına alınan
veya alınması düşünülen ürün grupları ve sektörler ..........................23
Çizelge 2.4.
AB üye ülkelerinin BÜP ile ilgili ulusal uygulamaları ......................29
Çizelge 2.5.
Çeşitli ülkelerde kullanılan bütünleşik ürün politikası araçları..........30
Çizelge 2.6.
Bütünleşik Ürün Politikası araçları ....................................................32
Çizelge 3.1.
Yapı sektöründeki aktörler ve rol aldıkları
yaşam döngüsü evreleri ......................................................................38
Çizelge 3.2.
Ürün standartlarına çevresel özelliklerin dâhil edilmesi için
kontrol listesi ......................................................................................44
Çizelge 3.3.
‘Yapı’ özelinde Yeşil kamu alım kriterleri ........................................48
Çizelge 3.4.
Yapının değişik evrelerinde yapı ürünleri için sürdürülebilirlik
Kriterleri .............................................................................................54
Çizelge 3.5.
Bazı yapı ürünlerinin üretiminde oluşan kirletici atıklar ...................55
Çizelge 3.6.
Çevresel ürün beyanı tipleri ...............................................................63
Çizelge 3.7.
CEN tarafınca hazırlanan yapı ürünlerinin çevresel performansına
dair standartlar....................................................................................71
Çizelge 3.8.
ISO tarafınca hazırlanan yapı inşasında sürdürülebilirliğe
dair standartlar....................................................................................71
Çizelge 4.1.
Doğrudan düzenleyici araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde
ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü
/ azaltılmasını sağlayabilir mi?...........................................................95
xi
Çizelge
Sayfa
Çizelge 4.2.
Ekonomik araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili
herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü /azaltılmasını
sağlayabilir mi? ................................................................................101
Çizelge 4.3.
Yapı Araştırma Derneği altındaki iktisadi işletmelerce
yürütülmesi düşünülen faaliyetler ....................................................105
Çizelge 4.4.
Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araç, ilgili yaşam döngüsü
evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü /
azaltılmasını sağlayabilir mi? ...........................................................108
Çizelge 4.5.
Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması
için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü
ve potansiyeli: Kamu kesimi..................................................... 111
Çizelge 4.6.
Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması
için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü
ve potansiyeli: Yapı sektörü ..................................................... 114
Çizelge 4.7.
Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması
için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü
ve potansiyeli: Destekleyici kuruluşlar ............................................115
xii
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil .................................................................................................................... Sayfa
Şekil 1.1. Tez kapsamında yapılan irdelemenin aşamaları ....................................... 4
Şekil 2.1. AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili
stratejisinin grafiksel ifadesi ..................................................................... 9
Şekil 2.2. Sürdürülebilir Kalkınmanın bileşenleri....................................................10
…
Şekil 2.3. Bir ürünün şematik yaşam döngüsü.........................................................21
.................
Şekil 2.4. Atık Yönetimi Hiyerarşisi ........................................................................28
Şekil 3.1. Yapı ürünü yaşam döngüsünün (Life-Cycle) şematik gösterimi ..............37
.................
Şekil 3.2. Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminin çerçevesi ve kullanım
alanları......................................................................................................60
.................
Şekil 3.3. Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evreleri/sistem düzeyleri......................66
................. .
Şekil 4.1. Bina inşaat maliyeti içerisinde yapı ürünlerinin maliyet oranı.......... 84
xiii
SİMGELER VE KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış bazı kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda
sunulmuştur.
Kısaltma
Açıklama
AB
Avrupa Birliği
BÜP
Bütünleşik Ürün Politikası (Integrated Product Policy-IPP)
CEN
Avrupa Standardizasyon Kuruluşu
ÇOB
Çevre ve Orman Bakanlığı
DPT
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı.
DTM
Dış Ticaret Müsteşarlığı
EPD
Çevresel Ürün Beyanı (Environmental Product Declaration)
ETKB
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
ISO
Uluslar arası Standardizasyon Kuruluşu
İMSAD
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği
KOSGEB
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme İdaresi Başkanlığı
LCA
Yaşam Döngüsü Değerlendirme
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonu
OJ
Avrupa Birliği Resmi Gazetesi
TMMOB
Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği
TOBB
Türkiye Odalar Borsalar Birliği
TSE
Türk Standardizasyon Kuruluşu
TÜBİTAK
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kuruluşu
UN
Birleşmiş Milletler
UNEP
Birleşmiş Milletler Çevre Programı
1
1. GİRİŞ
İnsanlık, var oluşundan bu yana doğal kaynakları kendi gereksinimleri doğrultusunda
kullanmış, bu süreçle birlikte çevreyi etkilemiş ve çevreden de etkilenmiştir. İnsan doğa ilişkilerine ve çevre sorunlarına bu açıdan bakıldığında, ortaya çıkan tüm
çevresel problemlerin, insan ihtiyaçlarının karşılanması için doğal kaynakların
bilinçsizce kullanılmasıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Nitekim insan, ihtiyaçlarının
karşılanması sürecinde, gerek duyduğu hammaddelerin sağlanması, mal ve
hizmetlerin üretimi-tüketimi ve daha sonra çevreye atık olarak aktarılması
aşamalarının her birinde doğaya önemli ve geri dönülemez zararlar verebilmektedir.
Bu zararlar, ülkelerin yeniden yapılanma ve kalkınma çabaları sonucu doruğa
ulaşmıştır. İnsan refahı ve ihtiyaçlarının giderilmesi için kalkınmanın gerekliliği
ortadadır. Ancak kalkınmanın sağlanmasında faydalanılan doğal çevre aynı zamanda
tükenebilir ve zarar görebilir alternatifsiz bir kaynaktır. Verilen bazı zararların
(Küresel ısınma, çölleşme gibi) tamamen düzeltilmesi mümkün olmadığı gibi bunlar
insanlığı tehdit eder boyutlara gelmiştir. Bu durum ‘sürdürülebilir kalkınma’ söylemi
altında çevre sorunlarının küresel ve yerel ölçekte çözümü için politikaların
oluşturulmasını gerektirmiştir.
1970’lerde yeni bir politik alan olarak ortaya çıkan çevre politikaları o dönemde
“ortaya çıkmış mevcut zararların azaltılması” konusuna yönelmişlerdir. 1980’lerde
ise endüstriyel süreçlerden kaynaklı zararlar (kirlenme ve emisyon eşikleri)
politikaların gündemine girmiştir. Ancak sadece temiz teknolojilerinin geliştirilmesi
ve kirlilik kontrolünün sağlanması ile çevrenin korunması anlamında başarı
sağlanamadığı görülmüştür. Daha sonra ise bir adım ileri gidilerek ‘zararların
kaynağında önlenmesi’ üzerinde durulmuş ve belli kirletici ürün ve hizmetlerin çevre
etkilerinin belirli aşamalarda, daha etkiler oluşmadan, kontrol altına alınmasına
çalışılmıştır. Bu uygulamaların sonucunda sadece bir aşamada alınan önlemlerin, ne
kadar başarılı da olsalar, sürecin sonunda zararların oluşmasına engel olamadığı
ortaya çıkmıştır. Üretimin temiz olmasının ürünün temiz olması için yeterli olmadığı
anlaşılmıştır. Uygulamalardan edinilen deneyimlere ve çağın gereklerine göre
2
değişen ve gelişen çevre politikalarının günümüzde geldiği nokta olan çevresel ürün
politikaları, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde çevre politikalarının önemli bir
bileşeni olarak benimsenmiş ve gerek üretimin gerekse ürünün “temiz” olmasını
sağlayabilecek bütüncül bir yaklaşım olarak kabul görmüştür [Dalhammar, 2007].
Çevresel ürün politikalarının Avrupa Birliği (AB)’deki uygulaması olan Bütünleşik
Ürün Politikası (BÜP) ’nın (Integrated Product Policy - IPP) hedefi, ürünlerin,
hammadde çıkarımından yok edimlerine kadar her aşamada, artan tüketim
eğilimlerine yönelik olarak çevresel etkilerin belirlenerek bu etkilerin söz konusu
aşamalarda yer alan aktörlerin katılımıyla azaltılmasıdır [Workshop On Integrated
Product Policy, 1998].
Mimarlık mesleğinin ürünleri, yerleşim ve diğer ihtiyaçlar için oluşturulan,
medeniyetin ve refahın başlıca göstergesi ve kalkınma için vazgeçilmez olan, ‘yapılı
çevre’yi şekillendirmektedir. Yapı ürünleri ise yapılı çevrenin temel bileşenidir. Her
ürünün çevreyi bir şekilde etkilediği ve etkilerini yaşam döngüsü boyunca
beraberinde taşıdığını kabul eden BÜP bugüne dek taşıtlar, kimyasallar ve elektronik
ürünlere yoğunlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin
kontrolü ve azaltılmasında BÜP ilke ve araçlarının, Türkiye’de başarı sağlaması için
bir yöntem önerisi sunmaktır.
Yapı ürünlerinin yüksek üretim miktarları ve dünyada geniş bir alanda kullanılıyor
olmaları bu ürünlerin çevresel etkilerini önemli kılmaktadır. Mimarlar için, mimari
tasarımın nesnel girdileri olan yapı ürünlerinin özellikleri, türleri, uygulama
koşulları, performansları kadar çevresel etkilerinin de bilinmesi zorunluluktur. Ancak
çevresel etkilerin sadece “kullanım evresi”nde kullanıcıya etkiler kapsamında
değerlendirilmesi kadar bu etkilerden sadece üreticinin veya mimarın sorumlu
tutulması düşüncesi de yanlıştır. Yapı ürününün tasarımından yok edim yöntemine
dek alınan kararlar, nakliye aracı, kullanılan teknoloji, işçilik, ilgili yasal
düzenlemeler, vergiler, kullanım alışkanlıkları, sektör rekabeti, toplumsal eğilimler
gibi çok yönlü etkenler yapı ürününün çevresel etkilerinin oluşumunda ve
kontrolünde belirleyici olabilmektedir. Bu durum yapı ürünlerinin çevresel etkilerini
3
kontrol ve iyileştirilme çabalarının, mimarlık disiplini açısından da görevler içeren
daha geniş kapsamlı bir politika (BÜP) çerçevesinde ele alınmasını gerektirmektedir.
Çalışmada, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci, aynı kıtayı paylaşmaktan kaynaklı
ortak çevresel kaygılar, AB ile yoğun ticari ilişkiler göz önünde tutularak AB’nin
oluşturduğu BÜP üzerinde durulmaktadır. Konuyla ilgili örneklemeler AB üye
ülkelerinden seçilmiştir.
Her politik alanda olduğu gibi, BÜP’de de amaca ulaşabilmek için çeşitli araçlara
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araçlar uygulayıcı ülkenin öncelikleri, siyasi, yönetimsel
ve sosyo-ekonomik yapısı ve ürün grubunun özelliklerine göre değişiklik
gösterebilmektedir [Kelgökmen, 2006]. Bu bağlamda tez çalışmasında OECD’nin
belirlediği üç araç tipi esas alınmış (doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici
ve sosyo-kültürel), irdeleme, analiz ve öneriler bu araç tipleri çerçevesinde
yansıtılmıştır.
Ürüne odaklı bu politikanın nasıl bir ihtiyaçtan doğduğunu, hedeflerini ve araçlarını
ortaya koyabilmek amacıyla, AB Resmi Gazetesinde yayımlanan ve AB Komisyonu
belgelerinden, politikanın oluşturulma aşamasında üye ülkelerle gerçekleştirilen
çalıştaylar, Müşavir kurumlara hazırlatılan raporlardan faydalanılmıştır. AB Çevre
Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili web sitesinde yer alan temel dokümanlar
gözden geçirilmiştir. Politikanın uygulamaya konması tarihi itibarıyla görülen
aksaklıkların düzeltilmesi, ilave önlemler alınması, yani BÜP’ün çerçevesi ve
içeriğiyle ilgili gerek sektör paydaşları gerek akademisyenlerce hazırlanan pek çok
makale ve tez bu çalışma kapsamında incelenmiştir.
Tez çalışması beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde (Giriş) problem ve
çalışma yöntemi ortaya konduktan sonra ikinci bölümde, ekonomik kalkınma-çevre
sorunları ilişkisi çerçevesinde çevre politikalarının nasıl geliştiği ve bu gelişimin
günümüzdeki yansıması olan çevresel ürün politikaları incelenmektedir. Çevresel
ürün politikalarından, AB’de uygulanan BÜP’ün ilkeleri ele alınarak BÜP
kapsamında kullanılan araçlara esin veren temel yaklaşımlar (Eko-tasarım,
4
endüstriyel ekoloji, atık yönetimi) incelenmekte, uygulamaya yönelik araçlar tipleri
çerçevesinde (doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici ve sosyo-kültürel)
irdelenmektedir.
Üçüncü bölümde, ikinci bölümdeki bilgilerden yola çıkılarak BÜP’ün yapı ürünleri
kapsamında hangi araçlarla başarıya ulaşabileceği irdelenmektedir. İrdeleme
aşamaları Şekil 1.1’de de görüldüğü gibidir. Araçlar, ikinci bölümdeki tipler baz
alınarak, her yaşam döngüsü evresi için ayrı olmak üzere, etkin olabilecekleri yönler
kapsamında tanıtılmakta ve örnek uygulamalara yer verilmektedir. Böylelikle AB’de
“yapı ürünleri” özelinde BÜP kapsamına girebilecek araçlar belirlenmiş olmaktadır.
BÜP’ün amacı:
Bu bağlamda tez çalışmasında:
Ürünlerin,
a) Yapı ürünlerini çevresel açıdan
diğer ürünlerden ayıran özellikler
belirlenmiştir,
hammadde çıkarımından yok
edimlerine kadar,
çevresel
belirlenmesi,
ve etkilerin,
aşamalarda,
etkilerinin
söz
konusu
bu aşamalarda yer alan
aktörlerin
katılımıyla
azaltılmasıdır.
b) Yapı ürünlerinin çevresel etkileri
yaşam döngüsü evreleri bazında
incelenmiş, alınabilecek önlemler
tespit edilmiştir,
c) Her bir yaşam döngüsü
evresindeki
çevresel
etkilerin
azaltılmasını sağlayacak, o evrede
yer alan aktörler için uygun araçlar
saptanmıştır.
Şekil 1.1.Tez kapsamında yapılan irdelemenin aşamaları
5
Dördüncü bölümde, üçüncü bölümde yapılan irdeleme ışığında AB’de kullanılan
araçların Türkiye’deki eşdeğerleri saptanmakta, yapı ürünleri için hazırlanan veya
yapı ürünlerini etkileyen bu araçların ürün yaşam döngüsünün hangi evrelerinde
etkili oldukları analiz edilmektedir. Araç tipleri (tipleri doğrudan düzenleyici,
ekonomik, bilgilendirici ve sosyo kültürel) çerçevesinde yapılan analiz ile
Türkiye’de yapı ürünleriyle ilgili uygulanmakta olan araçların BÜP bağlamında
durumu ortaya konmuş olmaktadır. Mevcut durum yorumlanarak BÜP’ün amacına
ulaşabilmesi için kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşlar ile ilgili
gereklilikler saptanmaktadır.
Beşinci ve son bölümde önceki bölümlerde yapılan analiz ve irdelemelerin sonuçları
göz önünde tutularak, Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin BÜP
kapsamında kontrolü ve azaltılması alanında başarı sağlaması için araç tipleri ve
paydaşların sorumlulukları kapsamında önerilerde bulunulmaktadır.
6
2. ÇEVRESEL ÜRÜN POLİTİKALARININ GELİŞİMİ
Doğada canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı maddelerin tüketildiği
kadar da üretilmesi gerekmektedir. En önemlileri; oksijen, su, azot, karbon, fosfor ve
kükürt olan bu maddeler güneş enerjisi yardımıyla belirli yörüngeleri izleyerek
dolaşımlarını tamamlarlar. Bu döngülerde hiçbir zaman madde kaybı söz konusu
değildir. Dünyamızı oluşturan canlı ve cansız varlıkların meydana getirdiği birbirine
bağlı ve bağımlı hassas ekosistemler ve insanlar, ancak bu madde döngüsünün
sağlıklı işlemesi ile varlıklarını sürdürebilirler. Ekosistemi oluşturan halkalardan
birinde ortaya çıkan bir aksama, bütün sistemin çökmesine neden olabilecektir.
Ekonomik kalkınma çabaları ve aşırı üretim sonucu ortaya çıkan ürünlerden kaynaklı
çevre etkileri ekosistem ve madde döngülerine önemli zararlar vermektedir. Çevre
politikalarının temelinde bu ekosistemlerin ve madde döngüsünün korunması amacı
vardır.
2.1. Ekonomik Kalkınmanın Çevre Sorunlarıyla İlişkisi
İlk insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bütün zamanlarını yiyecek bulmak ve
barınak yapmak gibi temel gereksinmeler için harcamış, daha sonra çiftçilik avcılık
gibi çeşitli meslek sınıfları oluşmuş ve yaşam koşulları ilerleme kaydetmiştir. 16ncı
yüzyıla kadar tarımsal üretim potansiyelinin düşük olması ve dünya nüfusunda kayda
değer bir artış olmaması nedeniyle insanlar çevre ile uyum içinde yaşamışlardır. Bu
dönemden sonra tıpta, endüstride ve tarımda görülen gelişmeler dünya nüfusunun
artmasına
yol
açmıştır.
Artan
nüfusun
ve
kentleşmenin
gereksinmelerini
karşılayabilmek için tarımda ve endüstride "daha çok üretim" zorunluluğu ortaya
çıkmış, daha çok üretim daha çok artık ve atık oluşmasına neden olmuş ve bunun
sonucu olarak çevre kirlenmeye ve bozulmaya başlamıştır. Özellikle 1970' li yıllarla
başlayan dönemde, teknolojideki gelişmelere bağlı olarak üretimde ve tüketimde
görülen baş döndürücü artışlar çevresel dengelerde ciddi bozulmalara yol açmıştır.
7
Oluşan sorunlar sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları ve çevreyi değil,
küresel ölçekte de tüm insanların sağlığını ve geleceğini tehdit eder hale gelmiştir.
İnsanlığı tehdit eden küresel çevre sorunları:
•
Sera gazlarından kaynaklı küresel ısınma.
•
Ozon tabakasının incelmesi sonucu tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve
tarımsal ürünleri olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınların absorbe
edilememesi.
•
Hızlı nüfus artışı sonucu oluşan yoksulluk, açlık ve barınma sorunu.
•
Yenilenmeyen kaynakların aşırı kullanımı ile bu kaynakların tükenmesi.
•
Temiz suya erişimin ve suyun kalitesinin sağlanmasında güçlükler.
•
Havanın, suyun ve toprağın kirlenmesi.
•
Atmosfere yayılan kükürt dioksit ve azot dioksit gazlarının sebep olduğu asit
yağmurlarının tatlı su kaynaklarının kimyasal dengesini bozması.
•
Tehlikeli atıkların hava su ve toprağı zehirlemesi.
•
Çölleşme sonucu verimli arazilerin yok olması.
•
Türlerin yok olması sonucu ekosistemlerin işlevlerinin bozulması v.s.
olarak sayılabilir.
Ekonomik kalkınma pek çok ülke için yukarıdaki sorunların çoğunda payı bulunan
sanayileşme ile paralel ilerlemektedir. Sanayileşme, makine gücüne dayanan, bir
madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirerek seri üretimde bulunma
sürecini ifade etmektedir. Bu tür üretim süreci 18. yüzyılda İngiltere ve Fransa gibi
batı toplumlarında başlamış ve bu toplumlar bu süreci yüzyıldan fazla bir sürede
tamamlamışlardır. Ancak, sanayileşme süreci birçok ülkede bu kadar uzun bir
döneme yayılmamıştır. Gelişmekte olan pek çok ülke, özellikle II. Dünya Savaşı
sonrası dönemde, hızlı bir kalkınma hamlesine girmiş ve bu hamle çarpık
sanayileşmeyi ve çarpık kentleşmeyi doğurmuştur [Özpençe ve Özen, 2004].
Gelişmiş ülkelerde çevre sorunları genellikle aşırı sanayileşme ve doğal kaynakların
yoğun bir şekilde tüketilmesiyle meydana gelirken geri kalmış ya da başka bir
8
ifadeyle gelişmekte olan ülkelerde çevre sorunlarının temelini mevcut sanayinin
çarpık yapısı, kaynakların planlı ve programlı bir şekilde kullanılamaması vb.
faktörler oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin döviz girdisi sağlama ve
ekonomik kalkınma için rekabeti nedeniyle yenilenemez kaynakların kontrolsüzce
kullanımından doğan çevresel zararın hammadde fiyatlarına yansıtılamaması da bu
sorunları körüklemektedir [Tuğcu, 2007].
Sanayileşmenin çevreye etkileri “üretim” faaliyeti ve sonuçta ortaya çıkan “ürün”
çerçevesinde ele alındığında çevresel problemlerin dört ana safhada oluştuğu görülür;
•
Girdi hazırlama safhası: Hammadde temini amacıyla doğal kaynak, arazi ve
toprağın tüketilmesi, tahrip edilmesi ve değişime uğraması.
•
Üretim safhası: Kullanılan teknoloji yüzünden çevrenin kirlenmesi.
•
Ürünlerin kullanım safhası: Bakım-onarımla ilişkili çevresel etkiler.
•
Ürünlerin kullanım sonrası safhası: Atık oluşumu ve ilintili yok edim yöntemiyle
ilişkili çevresel problemler. [Perelet ve Safonov, 1995]
Dünya Araştırma Enstitüsünün raporunda, sanayiye dayalı ekonomilere sahip
ülkelerde ekonomik aktivitenin kişi başı yıllık 48 - 80 ton doğal kaynak kullanımını
gerektirdiği belirtilmektedir. Rapor, önümüzdeki 40 yıl içinde ekonomik
aktivitelerde büyüme beklentisi ve nüfus artışı sonucu malzeme ve enerji
kullanımında %300’lük bir artış öngörmektedir [Resource flows: The material basis
of industrial economies, 1997].
Sanayileşme, çoğu ülke için ekonomik kalkınmanın bir gereğidir. Bir ülkede üretilen
mal ve hizmet miktarının zaman içinde artması olarak izah edebileceğimiz ekonomik
kalkınma, insanların yaşam standartlarını sürekli biçimde yükseltmenin tek yoludur.
Ancak ekonomik kalkınma, anlamını doğal kaynak kullanımında artışla ayırmadığı
müddetçe insani aktivitelerin çevre üzerinde etkilerini sınırlamak konusunda fazla
umut kalmayacaktır. Bu bağlamda AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı
ile ilgili stratejisi – Şekil 2.1’de görüldüğü gibi - 2030 yılına kadar ekonomik
kalkınmanın kaynak kullanımıyla paralel ilerleyişini durdurmayı ve kaynak
9
kullanımıyla ilişkili çevresel etkileri azaltmayı hedeflemektedir. Böylece ekonomik
kalkınmadaki büyümenin çevresel etkilerde artış yaratma potansiyeli engellenmiş
olacaktır [Thematic Strategy on the sustainable use of natural resources- Annexes,
2005].
Ekonomik kalkınma
Ekonomik kalkınmayla kaynak kullanımı
arasındaki bağın çözülmesi
Kaynak kullanımı
Çevresel etkiyle kaynak kullanımı
arasındaki bağın çözülmesi
Çevresel etki
Şekil 2.1. AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili stratejisinin
grafiksel ifadesi [Thematic Strategy on the sustainable use of natural
resources, Annexes, 2005].
2.1.1. ‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramının gelişimi
‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramı, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından
1987 yılında hazırlanan ve ‘Our Common Future’ olarak da anılan Brundtland
Raporunda şu şekilde tanımlanmaktadır [Our Common Future, 1987];
“Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların
yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma.”
gereksinimlerini
karşılama
Tanımdan da anlaşılacağı üzere amaç sadece çevre kirliliğinin ortadan kaldırılması
değil, kaynakların gelecek kuşaklara aktarımının da sağlanmasıdır. Salt ekonomik
kaygılarla yönlendirilen kalkınma uygulamalarının, ülke insanlarının fiziksel,
kimyasal, biyolojik ve toplumsal yapısını/ortamını bozması sonucunda, hedeflenen
10
“refah”a sadece ekonomik göstergelerle ulaşılmasının tek başına anlamlı olmadığı
anlaşılmıştır. Bu gelişmeyi belirleyen en önemli etken küresel olarak, sosyal ve
ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesinde kullanılan doğal kaynakların hızla ve
geri dönülmez bir şekilde tahrip edildiğinin kavranmış olmasıdır.
Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik, ekolojik ve toplumsal gelişmenin dengeli bir
şekilde sağlandığı bir süreci ifade etmektedir. Şekil 2.2’de kalkınmanın
sürdürülebilirliği için dikkate alınması gereken konular belirtilmektedir. Buna göre
sürdürülebilir bir kalkınmanın ekonomik etkinliği geliştirmesi, ekolojik sistemleri
koruması ve geliştirmesi aynı zamanda tüm insanları en iyi yaşam koşullarına
ulaştırması gerekmektedir.
Şekil 2.2. Sürdürülebilir kalkınmanın bileşenleri [Pinfield, 1996]
Ekonomik kalkınmanın sürekliliğini sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek için,
doğal çevrenin sermaye olarak değerlendirilmesi eğilimi sona erdirilmelidir.
Kaynaklarının kullanımında, uzun dönemdeki ekonomik değerlerinin göz önünde
tutulması, çevre değer ve maliyetlerinin ekonomik karar ve politikalara
entegrasyonu, kalkınmanın sürekliliğini sağlamada temel koşuldur [Tuğcu, 2007].
11
Çevre ve kalkınma arasındaki dengelerin bozulması endişesinden hareketle, insançevre-kalkınma üçgeninde, uluslararası düzeyde ilk bütüncül yaklaşımlar 1992’de
Rio de Janerio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansında (UN Environment and Development Conference) ele alınmıştır.
Konferansta kalkınma stratejileri ile çevre tüm alt başlıkları ile irdelenerek, bunların
karşılıklı etkileşimlerinin sorgulandığı bir 21inci yüzyıl gündemi belirlenmiştir [Rio
Earth Summit-Agenda 21, 1992]. Kalkınmanın sosyal, ekonomik ve çevresel yönden
nasıl sürdürülebilir olabileceği üzerine bir plan olan Gündem 21, ülkelerin ulusal
çevre eylem planları hazırlayarak bu stratejilerini sürdürülebilir kalkınma kavramına
uyduracak hukuki düzenlemeler yapmalarını ve bunun gönüllü kuruluşlar ve halk
dâhil olmak üzere geniş katılım ile sağlanması için hükümetlere çağrıda
bulunmaktadır [Arat ve ark., 2002].
Rio Konferansında alınan kararların devamı olarak, AB düzeyinde 1998 yılında
gerçekleşen Cardiff Zirvesinde, ulaştırma, tarım, sanayi, iç pazar, vb başlıklar altında
yapılacak tüm çalışmaların çevre koruma politikaları ile uyumlu olması ve bu
politikalarla sektörel bütünleşmenin sağlanması gerektiğine karar verilmiştir.
2002 yılında Johannesburg’ta düzenlenen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi
Rio konferansından sonra geçen 10 yılın bir değerlendirmesi niteliğindedir. Ana
düşünce, sanayileşmiş ülkelerle fakir ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlara farklı
bakış açılarının bulunmasıdır. Zirve sonunda ortaya çıkan Uygulama Planında,
‘sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim kalıplarının değiştirilmesi’ ve ‘ekonomik
ve sosyal kalkınmanın doğal kaynak temeline göre korunması ve yönetilmesi’
başlıkları altında hedefler belirtilmiştir. Siyasi bildiri ise ülkelerin yerel, bölgesel ve
küresel düzeyde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için ortak sorumluluklarını
vurgulamakta, uygulama planı konusundaki kararlılıklarını teyit etmekte ve çevrenin
korunması için yükümlülüklerinin altını çizmektedir [Report of The World Summit
on Sustainable Development, 2002].
12
2.1.2. Sürdürülebilir kalkınma kapsamında çevre politikalarının gelişimi
Ülke gündemlerini meşgul eden savaşlar, açlık, ekonomi ve iç politikalarla ilgili
öncelikler yüzünden çevre sorunları uzun süre göz ardı edilmiştir. Uluslararası
ortamda bu sorunların ön plana çıkması ve sorunların çözümüne yönelik politika
arayışlarının ülkelerin ortak gündemi haline gelmesi 1970’leri bulmuştur. Dünyada
çevre sorunlarının küresel düzeyde ilk defa ele alındığı toplantının, Birleşmiş
Milletlerce düzenlenen ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 113 ülkenin katıldığı,
Stockholm “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” olduğu söylenebilir.
Konferans sonucu ortaya çıkan ‘Stockholm Bildirgesi’nin aşağıdaki ilkeleri
‘sürdürülebilir kalkınma’ kavramının temel dayanaklarını ortaya koymaktadır
[United Nations, Stockholm Declaration, 2007].
“İlke 2: Dünyadaki doğal ekosistemler ve kaynaklar bugün ve gelecekte tüm kuşaklar
için dikkatli bir planlama veya yönetim yoluyla korunmalıdır.
İlke 6: Ekosistemlere olumsuz etki eden zehirli maddelerin çevreye yayılması
azaltılmalı veya durdurulmalıdır.
İlke 13: Ülkeler kaynakların uygun yönetilmesi ve çevrenin geliştirilmesi için
kalkınma planlarına çevrenin korunduğu, toplumun fayda sağladığına emin olacak
şekilde entegre ve koordineli bir yaklaşım getirmelidir.”
Günümüzde birçok uluslararası örgüt, asıl kuruluş amaçlarının dışında çevrenin
korunması ve kirliliğin önlenmesine yönelik politikalar da oluşturmaktadırlar.
Aşağıda küresel çevre politikalarını yönlendiren kurumlara ana hatlarıyla
değinilmektedir:
Birleşmiş Milletler (UN): Örgüt, uluslararası düzeyde çevre sorunlarının algılanması
ve bu alanda işbirliğinin geliştirilmesinde en etkin organizasyonların başındadır.
Çevre konusunda ilk uluslararası değerlendirmelerin yapıldığı Stockholm Konferansı
1972 yılında bu örgüt marifetiyle gerçekleştirilmiş olup aynı yıl UNEP (Birleşmiş
Milletler Çevre Programı) kurulmuştur. UNEP, çalışmalarında ulusal önceliklerle
küresel yararlar arasındaki dengeyi kurmayı ve korumayı amaçlamaktadır.
13
Stockholm Konferansının ardından çevrenin korunmasına yönelik politika, plan ve
projeler Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşlarından başlayarak, diğer bölgesel
nitelikteki kuruluşlar olan; İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi, Avrupa Topluluğu (AT),
Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (WB), Gümrükler ve Tarifeler
Genel Anlaşmasına (GATT) kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde ele alınmaya
başlanmıştır. Ayrıca, UNEP bünyesinde yapı ve inşaat alanındaki tüm paydaşlar için
küresel sürdürülebilirlikle ilgili konulara özellikle de iklim değişikliğine dikkat
çekebilmek amacıyla bir inisiyatif oluşturmuştur 1.
İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD): Kuruluşunda genel olarak kalkınma
hızı ve politikalarında belli standartlardaki ülkeleri içine alan ve yalnızca ekonomik
büyüme hedefini benimseyen OECD'nin bugün daha farklı bir görüntü çizdiği
görülmektedir. Küresel gelişmeler sonucunda, aslında iktisadi bir örgüt olan OECD
bünyesinde sürdürülmekte olan çevre politikaları çalışmaları, gündemde ön plana
çıkmıştır. OECD, değişik tarihlerde yayımladığı bildirgelerle açıkladığı çevre
politikalarını üç ana ilke üzerine oturtmuştur [Keleş ve Hamamcı, 1997],
1) Ekonomik büyüme, çevreyi önemsememek için gerekçe olamaz.
2) Önleyici politikalar ile çevre sorunları ortaya çıkmadan önlenebilir.
3) Ekonomik büyüme ile çevrenin geliştirilmesi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Teşkilat bünyesindeki “Çevre Politikaları Komitesi (OPEC)”, üye ülkelerin çevre
politikalarının karşılaştırılması ve doğal kaynakların korunmasına ilişkin çalışmaların
yürütülmesini amaçlamaktadır. Komite altında çevrenin tüm konu başlıklarına ilişkin
bir teşkilatlanmaya gidilmiş olup, OECD, her grup dahilinde bölgesel politikaları
belirleyici misyonunu sürdürmekte ve Avrupa Birliği politikalarının da belirleyicisi
olmaktadır [Arat ve ark., 2002]. Komite ayrıca, 1998’de başlattığı 4 yıl süren
“Sürdürülebilir Yapılar Projesi” sonucunda, “Sürdürülebilir yapı politikalarının
tasarımı- Gelişmelerin ve engellerin tespiti.” hakkında bir çalıştay gerçekleştirmiştir.
1
UNEP Division of Technology, Industry and Economics ‘Sustainable Building and Construction Iniative
14
Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu -NATO: Bu örgütün; sürdürülebilir
kalkınma için kıyıların ekosistem modellemesi, yüzey sularının ve kirlenmiş toprağın
iyileştirilmesi, tarımda kullanılan kanserojen maddelerin doğa üzerindeki etkilerinin
incelenmesi ve kaliteli yaşam planlaması gibi konularda çalışmaları bulunmaktadır.
Avrupa Birliği: Bölgesel ölçekte çevre ve sürdürülebilir kalkınma ile ilgili konular
ayrı bir Genel Müdürlükçe ele alınmaktadır. (European Commission DG
Environment). Avrupa bütünleşmesinin temel unsurlarından biri olarak kabul edilen
serbest rekabetin ve serbest dolaşımın sağlanması, çevre alanında da ortak girişimleri
ve ortak bir politikayı zorunlu kılmıştır. Ortak bir çevre politikası oluşturulmasına
neden olan bir diğer önemli gelişme de üye ülkelerde erişilmiş bulunan yasam
kalitesinin daha da yükseltilebilmesi için doğal yasam koşullarının sağlıklı bir
biçimde devam ettirilmesinin ve geliştirilmesinin gerekli olduğunun anlaşılması
olmuştur. Aynı ekonomik düzenin parçası olan ülkelerde çevre politikalarındaki
farklılıklar nedeniyle, yasam koşullarının farklı şekillerde ve düzeylerde olması üye
ülkelerce, siyasi bakımdan da, arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir
[İktisadi Kalkınma Vakfı, Avrupa Birliği’nin Çevre Politikası, 2007].
Ulusal ölçekte çevre sorunlarına verilen öncelik ülkelerin gelişmişlik düzeyine bağlı
olarak farklılık gösterebilmektedir. Açlığın önlenmesi ve yoksulluğun giderilmesi ilk
önceliği alırken; bunları doğal kaynak yönetimi, toprak kalitesinin kontrolü, temiz su
temini, ormanların ve kıyısal alanların korunması izlemektedir. Daha sonra da artan
sanayileşme ve getirdiği kontrolsüz kentleşme ve yetersiz kentsel altyapı, enerji
temini, ulaşım, kimyasal madde kullanımındaki hızlı artış ve atık üretimi ile ilgili
sorunlar gelmektedir. Küresel ısınma gibi global çevre sorunları ise önceliği ancak
gelir düzeyi yüksek toplumlarda alabilmektedir.
Yerel ölçekte ulusal çevre politikalarına paralel olarak bir bölgeyi doğrudan etkileyen
sorunlar (ör: maden ocakları, endüstriyel bölgelerden yayılan kirlilik vs.) eyalet,
kanton veya belediyelerce ele alınmaktadır.
15
Hangi düzeyde olursa olsun çevre korumaya ilişkin eylemler birtakım ilkelere
dayanmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi: Ekonomik kalkınma durdurulamaz, ancak çevreye
daha az zarar veren niteliğe kavuşturulabilir. Sürdürülebilir kalkınma ilkesi; bugünün
gereksinimlerini ve beklentilerini gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılamasını
riske etmeden karşılamayı öngören bir ilkedir.
2. Bütünleyicilik İlkesi: Çevre politikasının diğer sektörlerin politikaları ile
bütünleşmesini öngören bir ilkedir. Bu ilkeye göre; sürdürülebilir kalkınmayı
başarmanın yolu, çevre korumayı kalkınmanın ayrılmaz bir parçası haline
getirmekten geçer. Bu bilgiden türetilen bu ilke; her türlü girişimde ekonomik ve
çevresel boyutun bütünleştirilerek ele alınmasını öngörür.
3. Çevreye Özen İlkesi: İnsanların her türlü faaliyetleri sırasında çevreye özen
göstermesi, ihtiyatlı olması ve onu korumasını öngören bir ilkedir. Kirletmemek için
önlem almayı, kirlilik ortaya çıktıktan sonra müdahale etmek yerine, bu sorun
çıkmadan önce gerekli önlemlerin alınmasını öngörür
4. Çevre Sınır Tanımaz İlkesi: Sınırlar aşan kirliliklerin yalnız bu kirliliği oluşturan
insanları değil tüm insanlığı olumsuz etkilediğinin farkına varılmasıyla, insanlara /
ülkelere çevreyle ilgili konularda birbirine müdahale etme hakkı tanıyan bir ilkedir.
5. İşbirliği İlkesi: Bu ilke; Dünya’nın ekolojik dengesinin korunması amacıyla
devletlerin küresel ortaklık ruhu içinde işbirliği yapmalarını öngörür. Ayrıca
devletin, yerel idarelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer tüm özel işletme ve
kişilerin özetle toplumun ortaklaşa hareket etmelerini, çözümün bulunmasında pay
sahibi olmalarını öngören bir ilkedir.
6. Kirleten Öder İlkesi: Çevrenin korunması sorumluluğunu ve çevrenin korunması
için gerekli masrafları kirletene / çevreye zarar verene yüklemeye dayalı bir ilkedir.
16
7. Kaynağında Önleme İlkesi: İnsanların / kurumların çevre kirliliklerini en erken
safhada ve doğrudan kaynağında önlemesini öngörür. Kirlilik yaratan olay ve olgu
olanaklı ise ortadan kaldırılmalıdır.
8. Sorumlulukların Paylaşılması İlkesi: Tüm toplum ve bireylerin kirliliği önleme
sorumluluğunda ortak olmasını öngören bir ilkedir. Ülkeler, çevre kirliliğine katkıları
doğrultusunda ortak ancak farklı düzeyde sorumluluklara sahiptirler [Akdur, 2005].
Çevre koruma politikalarında, 1970’li yıllarda sanayi süreçlerine ve daha temiz
üretim teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanılmıştır. Ülkeler, üretim süreçlerinden
çıkan zehirli emisyonları sınırlandırmaları için sektörlere uymaları gereken eşik
değerler belirlemiştir. Bu da düzenleyen (hükümet - yasa koyucu) ile düzenlenen
(sektör - kirletenler) arasında bir kutuplaşmaya sebep olmaktaydı. Ayrıca bu
yaklaşımla sadece doğaya salınan emisyon limiti sınırlanmakta, atık maddenin dolgu
veya yakma yoluyla yok edilmesinden doğan kirlilik dikkate alınmamaktaydı. Bir
sonraki adımda 1980’lere gelindiğinde üreticiler kullanıma sundukları ürün için
sorumlu
tutulmuş,
belirli
türde
atıkların
üretimini
caydırıcı
yaptırımlar
geliştirilmiştir. “Kirleten öder” olarak adlandırılan bu prensibin uygulanması çevresel
zararın ölçülebilmesiyle ilgili metodolojik problemler yaratmış, çevresel zararın
onarılamaz seviyelere ulaşması durumu ülkeleri zararı ilk adımda önleyecek daha
pratik yaklaşımlar aramaya götürmüştür. 1990’larda endüstriyel süreçlere ve noktasal
kirlilik kaynaklarına odaklanan politik uygulamaların sonucunda da temiz üretim
teknolojilerinin geliştirilmesinin ve kirlilik kontrolünün sağlanmasının çevresel
anlamda başarı sağlamaya yetmediği görülmüştür. Üretimin temiz olmasının ürünün
temiz olması için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır [Dalhammar, 2007].
2000’li yıllarda somutlaşan ‘çevresel ürün politikaları’ ürün yaşam döngüsü boyunca
üründen kaynaklı çevresel etkilerin azaltılması konusuna yoğunlaşmışlardır. Örneğin
kullanım aşamalarında kirlilik yayan ürünler (örn:arabalar) veya kullanım sonu
çevresel etkisi olan ürünler (kimyasallar) üzerinde durulmuştur. Sonuçta üreticilerin
ve diğer paydaşların sorumlulukları kapsamında politik uygulamalara dâhil edilmesi,
çevresel etkilerin azaltılması yönünde eğitim ve teknolojiden faydalanılması, ürüne
17
ait çevresel kazanç için ekonomik ve sosyal boyutların da gözetilmesinin hedefe
ulaşmada önemi anlaşılmış ve ‘Bütünleşik’ bir çevresel ürün politikasının ilk
adımları atılmıştır.
Salt hükümet çabasıyla yürütülen tek bir kaynağa odaklı ve zarar gerçekleştikten
sonra devreye giren politikaların başarısız olduğu görülmüştür. Küresel gelişmeler
çevresel politikalarının odaklarıyla birlikte geleneksel kalıplarını da Çizelge 2.1’de
görüldüğü şekilde değiştirmelerini gerektirmiştir.
Çizelge 2.1. Geleneksel ve modern çevre politikalarının farklılıkları [Oosterhuis,
1996]
“Geleneksel” çevre politikaları
“Modern” çevre politikaları
Politik kılavuz
Risk ve zararların kontrolü
Sürdürülebilirlik
Politika prensibi
Yönet-kontrol et
Teşvik et özendir
Sorumlu aktörler
Hükümet
Toplum (paylaştırılmış sorumluluk)
Politika tipi
Karşı karşıya gelme
İşbirliği
Konular
Konuların ayrıştırılması, münferit
Konuların entegrasyonu, sistematik
Davranış
prensibi
Reaktif davranış (zarar gerçekleştikten Proaktif
davranış
(zarar
sonra önlem alma)
gerçekleşmeden önlem alma)
Düzenleme
prensibi
Hükümet
kontrolü
düzenlemeleri,
devlet Düzenleme,
denetim
ve
organizasyonun
aktörlerce
gerçekleştirilmesi
2.1.3.Çevresel ürün politikalarının ortaya çıkış sebebi
Çeşitli uluslararası toplantılarda önemle üzerinde durulan ‘sürdürülemez üretimtüketim kalıpları değiştirilmelidir’ yaklaşımı çevresel ürün politikalarının çıkış
noktası olmuştur. Bu bağlamda, Rio Bildirgesi’nin 8.ilkesi “…Ülkeler sürdürülemez
üretim-tüketim kalıplarını iyileştirmeli veya değiştirmelidir.” şeklindedir. Gündem
21 Bölüm 4.’de ise “...küresel çevrenin bozulmasının ana sebebi sürdürülemez
üretim tüketim kalıplarıdır…”, “…doğal kaynak kullanımı, toksik maddeler ve atık
ile kirletici emisyonlarının yaşam döngüsü boyunca minimize edilerek, gelecek
nesillerin ihtiyaçlarını tehdit ekmeksizin, temel ihtiyaçları karşılayan ve yaşam
kalitesini yükselten ürün ve hizmetlerin kullanımı…” üzerinde durulmaktadır.
18
Süreç ve noktasal kaynaklara odaklanan politikaların başarısız olması üzerine,
sürdürülemez kaynak akışını, oluşum enerjisini 1 ve toksiklerin etkisini azaltmak için
ürünlerin yaşam döngüsü etkilerinin üzerinde durulması gerektiği sonucuna
varılmıştır. Böylece “ürün odaklı” çevre politikaları hükümet politikalarının yeni bir
çeşidi olarak uygulamaya konmuştur. Genel olarak;
•
Kişi başına kullanılan/tüketilen ürün sayısının yükselmesi ( birden fazla ceptelefonu, araba kullanımı gibi).
•
Ürün ve hizmetlerin çeşitliliği artması ( TV ekranında çeşitlilik-lcd, plazma,
katodik),
•
Yeniliklerin sürekli yeni ürün tiplerini yaratması ( kasetçalarlardan CD
player’lara geçiş gibi )
•
Ürünlerin pazarının küreselleşmeye başlaması,
•
Ürünlerin gittikçe karmaşıklaşmaya başlaması,
•
Ürün mükemmel tasarımlanmış olsa bile uygunsuz kullanım ve yok edimin ciddi
çevresel hasarlara yol açabilmesi,
•
Günümüzde ürünlerin yaşam döngüleri boyunca, ürünle ilgili aktörlerin sayısının
giderek artması,
çevresel
politikaların
‘ürün’
boyutunda
ele
alınmasını
gerekli
kılmıştır
[Ernst&Young, 2000]
2.2. Bütünleşik Ürün Politikası - BÜP (Integrated product policy - IPP):
Benimsenen Yaklaşımlar ve Kullanılan Araçlar
Çevresel ürün politikası (Environmental Product Policy) kavramını, ürünlerin
çevresel etkilerini azaltmayı amaçlayan ürün odaklı bir hükümet politikası veya
genelde ulusal düzeyde alınan bir önlem şeklinde açıklayabiliriz. Bütünleşik ürün
politikası ise bir AB inisiyatifi, arz ve talep tarafları için çevresel ürün politikası
araçlarının uygun bir karışımından oluşan, ürünlerin çevresel etkilerini azaltmak
1
Oluşum Enerjisi (Embodied Energy): Bir ürününün oluşması için harcanan, hammadde çıkarımından
üretim sürecinin sonuna kadarki dönemde gerçekleşen işlemlerde harcanan toplam enerjidir.
19
amaçlı hükümet politikasıdır [Integrated Product Policy: Building on Environmental
Life-Cycle Thinking, 2003].
Çizelge 2.2’de ürüne odaklı ilk uygulama olan 1977’de ilk çevre etiketinin “Mavi
Melek (Der Blaue Engel)” Almanya’da kullanılmasından BÜP’ün oluşturulmasına
dek çevresel ürün politikalarının zaman içinde gelişimi görülmektedir.
Çizelge 2.2. Çevresel ürün politikasının zaman içinde gelişimi [Li, 2003]
1
YIL
Eylem
1977
“Mavi Melek” ürünler için ilk çevresel etiket
1987
Sürdürülebilirliği tanımlayan Dünya çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu “Ortak
Geleceğimiz”
1992
Gündem 21- Küresel Sürdürülebilir Kalkınma için bir eylem Planı
1994
Hollanda “Ürünler ve Çevre üzerine Politika dokümanı”
1996
Danimarka “ Yoğunlaştırılmış Ürün odaklı Çevresel İnisiyatif”
1997
İsveç “Sürdürülebilir Materyal ve Ürünler için bir Strateji”
1997
OECD’nin Yeşil Kamu Alımları ile ilgili Çalıştayı
1998
Ernst&Young /AB 9.Genel Müdürlük “Bütünleşik Ürün Politikası” Rapor
Aralık 1998
AB Çevre Genel Müdürlüğünün BÜP Çalıştayları
Mayıs 1999
AB Çevre Bakanlarının BÜP’ü onayladığı gayriresmi toplantı (Weimar, Almanya)
Ağustos 1999
ABD Çevre Koruma Ajansının “İhaleci Kuruluşlara Çevresel tercihli alımlar için son
kılavuz”
Şubat 2000
Kuzey Ülkeleri Bakanlar Konseyi, BÜP Çalıştayı
Mayıs 2000
İsveç “Çevre duyarlı bir ürün politikası için bir Strateji”
Haziran 2000
Ernst&Young /SPRU “AB’de BÜP’ün temellerinin geliştirilmesi”
Ekim 2000
Gayriresmi Avrupa Bütünleşik Ürün Politikası Ağı (15 AB üye Ülkesi)
Şubat 2001
AB “Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Yeşil Kitap’ın yayımı ve Kabulü
Mayıs 2001
Daha Temiz Üretim 7nci Avrupa Masasında BÜP Çalıştayı
Eylül 2002
Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi
Ekim 2002
Daha Temiz Üretim 8inci Avrupa Masasında BÜP Çalıştayı
Haziran 2003
AB “Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Beyaz 1 Kitap’ın yayımı ve Kabulü
Komisyon tarafından yayınlanan Beyaz Kitaplar, belirli bir alanda Topluluğun faaliyet önerilerini
içeren belgelerdir. Bunlar bazen, Avrupa düzeyinde belli bir konuda bir danışma süreci başlatılması
amacıyla ortaya koyulan yeşil kitapların uzantısı niteliğini taşımaktadır. Beyaz kitaplar, Konsey
tarafından onaylanmaları halinde ilgili alanda bir "Birlik Eylem Programı"na dönüşebilmektedir.
20
2.2.1. Bütünleşik ürün politikasının (BÜP) özellikleri
Avrupa’da çevresel politikalar 1970li yılların başında yeni bir politik alan olarak
ortaya çıkmıştır. UNEP’in kurulduğu yıl (1972) Paris’te toplanan AB Zirvesi’nde
çevre için bir eylem planı hazırlanması kararı alınmıştır. Bu tarihten itibaren çevre
koruma konusu AB’nin önemle üzerine durduğu konulardan biri olmuş ve çevreyle
ilgili hedefler ve izlenecek yol 1973’ten günümüze dek altı adet ‘Çevre Eylem Planı
(Environmetal Action Plan)’ ile belirlenmiştir.
BÜP, AB’nin çevre alanında uygulamaya koyacağı stratejileri belirten, 6. Çevre
Eylem Planının ‘kaynaklar ve atıklar’ konulu stratejisinin 1 ve uluslararası taahhütlere
bağlı ‘sürdürülebilir üretim - tüketim’ stratejisinin başarılmasına yönelik olarak
ortaya konmuştur. Amaç, ürünlerin yaşam süreçlerinin tüm evrelerinde, artan tüketim
eğilimlerine yönelik olarak, çevresel etkilerin azaltılmasıdır. Uluslararası anlamda,
BÜP kapsamında yapılan iş ve alınan kararlar, 2002 Johannesburg Sürdürebilir
Kalkınma Dünya Zirvesinde 10 yıllık bir süreç içerisinde uygulanması öngörülen
sürdürülebilir üretim-tüketim programlarına temel girdi sağlamaktadır [European
Commission DG Environment,IPP, 2007].
BÜP, tüm ürünlerin bir şekilde çevresel zarara yol açtığı düşüncesi temeline
dayanmaktadır. Ürün, Şekil 2.3.’de gösterilen hammadde çıkarımından yok edimine
kadar geçirdiği evrelerden oluşan “yaşam döngüsü” boyunca, bu döngünün ana ve
ara evrelerindeki girdi ve çıktılar yoluyla çevreyle etkileşim içine girmektedir. Bu
olgu, Avrupa Komisyonunun “Bütünleşik Ürün Politikası-Yaşam döngüsü düşüncesi
üzerine yapılanma” başlıklı bildiriminde aşağıdaki biçimde ifade edilmektedir
[Integrated Product Policy: Building on Environmental Life-Cycle Thinking, 2003].
“(….)Tüm ürün ve hizmetlerin üretimleri, kullanımları veya yok edilmeleri evresinde
çevreye etkileri vardır. Bu etkilerin niteliklerinin tam olarak tespiti karmaşık ve
zordur ancak sorunun önemi açıktır.
1
Diğer 3 tematik strateji başlığı, doğa ve biyolojik çeşitlilik; çevre, sağlık ve yaşam kalitesi ile iklim
değişikliğidir.
21
(…..)Bu güne kadar ürün bazlı çevresel politikalar endüstriyel emisyonlar veya atık
yönetimi konuları gibi geniş noktasal kirletici kaynaklarına odaklanma
eğilimindeydi. Ancak şimdi bunların, kullanım da dâhil olmak üzere, bir ürünün
yaşam döngüsünün bütününü göz önüne alan bir politika ile tamamlanması gerektiği
açıkça görülmektedir. Bu, yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerin bütünleşik bir
yolla ifade edilmesini sağlayarak, bir evresinden diğerine aktarılmasını
engelleyecektir. Böylece ürünün yaşam döngüsünde, çevresel etkilerin ve kaynak
kullanımının en etkin ve en hesaplı şekilde düşürülebileceği evreler tespit
edilebilecektir.”
Şekil 2.3. Bir ürünün şematik yaşam döngüsü [Green Paper on Integrated Product
Policy, 2001].
BÜP, ürünlerin çevresel performanslarının geliştirilerek, çevresel etkilerinin
azaltılması eylemini, olaya katılan tüm tarafların kendi etki alanlarında yetki ve
sorumluluk üstlenmelerini ve belirli bir davranış biçimini benimsemelerini gerekli
kılmaktadır. Örneğin üreticiler, tasarım, üretim ve ürün pazarlama; tüketiciler ise
ürün seçimi, kullanma ve atığa dönüştürme alışkanlıkları ve yönelimleri bağlamında
rol üstlenmelidirler. Bu bağlamda BÜP yaklaşımı;
•
Yaşam Döngüsü Felsefesi,
•
Piyasalar ile işbirliği,
•
Paydaşların (Endüstri, tüketici, hükümet vs.) katılımını,
•
Çevresel performansın sürekli gelişimini,
22
•
Çeşitli politik araçların oluşturulmasını, gerektirmektedir.
Mart 1998’de yayımlanan bir rapor BÜP’ün yapı taşlarını şöyle tanımlamaktadır:
•
Ürün tüketiminden kaynaklı atığın azaltımı ve yönetimi,
•
Araştırma ve teknik gelişme ile iyi uygulamaları hakkında bilgi dağıtımı dâhil
yeşil ürün yenilikleri,
•
Ekonomik araçlar ve kamu alımlarının çevreci hale getirilmesi ile yeşil ürünler
için pazarların yaratılması,
•
Ürün tedarik zinciri boyunca bilginin iletimi,
•
Genişletilmiş üretici sorumluluğu [Ernst & Young, 1998].
1999’da başka bir rapor ile bunlara;
•Kimyasalların ve ürünlerin yönetimi,
•Sürdürülebilir tüketim eklenmiştir.
BÜP’ün Avrupa’da gelişimi incelendiğinde ilk uygulamaların Kuzey Avrupa
ülkelerinde gerçekleştiği ve çoğu aracın buralarda uygulandığı görülmektedir.
Uygulamalar incelendiğinde;
•
Araçların uygulama sürecinde farklılıkların bulunduğu,
•
Atık, toksik malzemeler ve emisyonlara oyoğunlaşıldığı,
•
Eko-işaretlerin en yaygın kullanılan araçlardan olduğu,
•
Enerji verimliliğinin hesaba katıldığı ve bazı enerji etiketlerinin uygulandığı,
•
Tüketimi yoğun olan ürünlere odaklanıldığı,
•
Topuluk inisiyatifi olmasına rağmen uygulama araçlarının üye ülkelerce
şekillendirildiği görülmektedir [Charter, 2003].
Bütünleşik ürün politikasının ana amacı dışında; çevresel sorunlara karşı geliştirilen
yenilikçi çözümleri teşvik etmek ve AB firmalarını, çevre dostu ürünlerin
geliştirilmesindeki başarı yoluyla, uluslararası pazarlarda lider konuma getirmek için
desteklemek şeklinde misyonları da bulunmaktadır. Bu yönüyle BÜP sadece bir
23
çevre politikası olmaktan çıkıp sektörü ürün odaklı yeniliklere teşvik eden ekonomik
bir politika özellikleri de göstermektedir [Illge, 2003].
Her ürün ve hizmet BÜP için olası bir uygulama alanıdır. Yine de bazı ülkelerde
uygulamada öncelik verilen birtakım ürünler olduğu görülür. BÜP ilk gelişmeye
başladığı yıllarda Çizelge 2.3.’de görülmekte olan ürünler politika kapsamına
alınmıştı veya alınması düşünülmekte idi. Daha sonra, AB üye ülkelerini kapsayan
bir araştırma ile tüketimi en yoğun olan ürün grupları arasından çevresel etkisi en
yüksek olanlar tespit edilerek çalışmaların doğru hedeflere odaklanması sağlanmıştır
[Tukker, 2006].
Çizelge 2.3. Bazı AB ülke ve bölgelerinde BÜP kapsamına alınan veya alınması
düşünülen ürün grupları ve sektörler [Ernst&Young, 2000]
Ülke/Bölge
Ürün Grubu/Sektör
İskandinav Ülkeleri
Balıkçılık, yapılar, elektronik, gıda, ev gereçleri
Danimarka
Tekstil, elektronik cihazlar, plastik ürünler
İsveç
Araçlar, araç lastikleri, elektronik ve elektrikli cihazlar, ambalaj,
baskılı ürünler, mobilya, gıda, yapı malzemeleri
Finlandiya
Kağıt ve kağıt ürünleri
Hollanda
Kimyasal ürünler, kürk ve deri, ahşap lifler, tekstil, ayakkabılar,
elektronik ürünler
Almanya
Ambalaj, araçlar, elektrik ve elektronik cihazlar, grafik kağıdı,
tekstil, yapı sektörü
AB düzeyi
Ambalaj, kağıtlar, elektik ve elektronik cihazlar
24
2.2.2. BÜP araçlarının oluşumuna girdi veren yaklaşımlar: Yaşam döngüsü
düşüncesi, eko-tasarım, endüstriyel ekoloji, atık yönetimi
Bütünleşik ürün politikası araçlarının şekillenmesine katkı sağlayan birtakım
yaklaşımlar öteden beri çeşitli ülkelerde ve alanlarda benimsenmektedir. En önemli
yaklaşımlar Yaşam döngüsü düşüncesi, Eko-tasarım, Endüstriyel ekoloji ve Atık
yönetimi olarak sayılabilir.
Bu yaklaşımlar prensipleri bakımından pek çok alanda kesişmektedirler. Örneğin
‘geri dönüşüm’ kavramı eko-tasarım yaklaşımında ürün tasarımında geri
dönüştürülmüş materyal kullanımına uygun kararlar alınması prensibi, endüstriyel
ekolojide kaynakların etkin kullanımını sağlayan bir ilke, atık yönetiminde ise atık
azaltıcı önlemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yaşam Döngüsü Düşüncesi (Life Cycle Thinking)
Yaşam döngüsü düşüncesi ürünlerle ilgili çevresel etkilerin onların yaşam döngüleri
boyunca ele alınması gerekliliği üzerine kuruludur. Bu düşünce, kaynakların
sürdürülebilir kullanımı, geri dönüşüm ve atık önleme ile ilgili AB Komisyon
Bildirimlerinin de temelini oluşturmaktadır. UNEP ise 2002 Johannesburg
Zirvesinde “üretim ve tüketim kalıplarının radikal bir değişikliğe ihtiyaç vardır”
söyleminin başarımında yaşam döngüsü düşüncesinin kullanımını benimsemiştir.
Bütünleşik ürün Politikası ile ilgili bildirimde “yaşam döngüsü düşüncesi ürünle
ilişkili olanlar için bir alışkanlık haline gelmelidir” denmektedir. [Dalhammar ve
Rossem, 2006].
Eko-tasarım(Eco Design, Design for Environment)
Eko-tasarım, bir ürünün çevresel performansının yükseltmek için birtakım stratejiler
ışığında tasarımının yeniden değerlendirilmesidir. Literatürde, genelde dört aşamalı
bir model önerilir;
1.
Ürün içeriği ve üretim yöntemi değişmeksizin ürünün kısmi olarak
geliştirilerek yeniden tasarlanması.
25
2.
Ürün konsepti değişmeden içeriğinin değiştirilerek yeniden tasarlanması.
3.
Ürünün yerinde getirdiği fonksiyonun başka bir şekilde yerine getirilmesi.
4.
Ürün ve tedarik zinciri dahil tüm sistemin yenilenmesi [Dalhammar, 2007].
Yaşam döngüsü boyunca, ürünün çevresel performansıyla ilgili en belirleyici
kararlar, ürün tasarımı ve satın alma evrelerinde alınmaktadır. Tasarım evresinin,
kendi başına doğrudan çevresel etkisinin bulunmaması bu evrede hareket özgürlüğü
sağlamaktadır. Diğer evrelerde alınan çevresel kararların etkisi göreceli olarak
düşüktür veya çevresel etkilerin kontrolü daha zordur. Ürün tasarımı evresinde; çoklu
kullanım, kullanım kolaylığı, ergonomi, güvenlik, demontaj ve yokedim süreçlerinin
göz önünde tutulması ürünlerin potansiyelinden tam olarak faydalanmamızı sağlar.
Çimento sektörü için hazırlanan bir sürdürülebilirlik raporunu baz alınarak buradaki
ürün tasarım stratejileri diğer ürünler için genellenebilir [Anderson, 2002]:
•
Modüler tasarım: Onarım ve bileşenlerin değişim kolaylığı önemlidir.
•
Ürün değişimi için tasarım: Zaman içinde ürünün daha üstün çevresel
performanslı ürünlerle değiştirilmesine imkân veren tasarım
•
Atıkları kaynağından azaltmak için tasarım.
•
Söküm için tasarım: Sökümü kolaylaştırıcı stratejiler, tasarımlanan ürünün alt
parçalara ayrıştırılmasının kolaylaştırılması, ürün parçalarının tekrar kullanımı
yoluyla ürün ömrünü uzatabilir ve geri dönüşümü teşvik edebilir.
•
Yok edim için tasarım: Dönüştürülemeyen parçaların ekolojik şekilde yok
edilmesine imkan verme. Alt bileşenlere ayrıştırmayı kolaylaştırmak için
fırsatların değerlendirilmesi, ürün çeşitliliğinin azaltılması, gelecekteki ürünlerde
geri dönüştürülebilir materyalin, alt bileşenlerin ve bileşenlerin kullanılması.
•
Yeniden kulanım için tasarım
•
Madde azaltımı için tasarım: Ürün kütlesinde ve hacmindeki bir azalma, ürün
kullanımının optimizasyonuyla, dolayısıyla kaynak tüketimine ilişkin etkilerin
azaltılması ile sonuçlanabilir. Azaltılmış ürün kütlesi ve hacmi, taşınan kütle ve
hacmi, dolayısıyla taşımadan kaynaklanan emisyonları da azaltabilir.
26
•
Enerji korunumu için tasarım: Yanmaya müsait ve bu esnada minimum tehlikeli
emisyon yayan ürün seçimi. Ürünün yaşam döngüsü boyunca kullanılan toplam
enerji göz önüne alınarak çevresel etkinin azaltılıp azaltılamayacağı kontrol
edilir, örneğin, enerji kullanımının azaltılması, çevreye daha az zarar veren enerji
kaynaklarının kullanılması, yenilebilir kaynaklardan enerji kullanımı gibi.
•
Ömür uzatımı için tasarım: Ömür uzatımı ile atık azalımı. Uzun ürün ömrü, yeni
ürüne gereksinimi, dolayısıyla kaynaklara olan ihtiyacı da azaltabilir. Bununla
birlikte, ürün ömrünü uzatmak, çevresel performansı geliştirecek en son
teknolojilerin uygulanmasını geciktirebilir.
Endüstriyel ekoloji (Industrial Ecology)
1995’de ortaya konan ‘endüstriyel ekoloji’ söylemi; ‘ürün, süreç endüstriyel sektör
ve ekonomilere yerel, bölgesel ve küresel materyal ve enerji kullanım ve akışlarını
araştıran bir yaklaşım’ olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım, hammadde çıkarımından
başlayarak, hammaddeden ürün elde edim süreci, ürünün kullanımı, kullanım sonrası
oluşan atıkların yönetimi boyunca ürün yaşam döngüsünde çevresel etkilerin
azaltılmasında endüstrinin rolünün ne olabileceği konusuna odaklanmaktadır
[Yashıro, 2001].
Endüstriyel ekoloji konseptine göre, hiçbir endüstriyel sistem çevresinden bağımsız
olarak
düşünülemez.
Doğal
kaynakların
çıkarılarak,
hammaddelerin
elde
edilmesinden, nihai ürünün üretilmesine değin yapılan tüm işlemler ve bu işlemleri
etkileyen faktörlerin optimizasyonu ve kaynakların etkin yönetimi ve aynı zamanda
muhtemel atıkların miktarının ve bunların etkilerinin minimizasyonu endüstriyel
ekolojinin en önemli prensipleridir.
‘Endüstriyel Ekoloji’ çevreyi korumak amacıyla, aşağıdaki argümanların sıklıkla
kullanılmasını gerektirmektedir;
•
Ürünlerin yeniden kullanılması, yeniden kazanımı, yeniden üretimi veya
dönüştürülmesi;
27
•
Belirli bir fonksiyonu yerine getirecek bir ürünün tasarımında, kaynak
tükenişinin önüne geçmek için mümkün olan en az miktarda malzemenin
kullanılması. Örneğin, 100 daireli bir siteye, daha iyi ısınma amacıyla gereğinden
fazla kapasiteli bir kalorifer kazanı seçimi, yakıt kaynaklarının tüketimini
hızlandıracaktır.
•
Gereksiz ambalajlamadan kaçınılması. Diş macununun ambalajı olan tüplerin
ayrıca karton kutular içinde satılması lüzumsuz ambalajlamaya bir örnektir.
•
Tüm canlıların korunması için çevrenin zararlı maddelerden arındırılması.
Örneğin; Modern atık su arıtma tesisleri vb. ile.
•
Enerji kullanımının minimizasyonu. İşe araba yerine bisikletle gitmek vb. gibi.
•
Çevreye verilen ısı miktarının azaltılması için yeni teknolojilerin bulunması.
Klimaların çevreye verdiği ısının küresel ısınmayı artırdığı bilinmektedir.
•
Atıkların ortaya çıktıktan sonra temizlenmesi yerine, çevre koruyucu önlemlerin
üretim süreçleriyle bütünleştirilmesi [Dereli ve Baykasoğlu, 2002].
Atık Yönetimi
Atık yönetiminin ilk prensibi atık oluşumunun Eko-tasarım ilkelerine uygun olarak
kaynakta önlenmesi, ikinci prensibiyse azaltılmasıdır. Üçüncü olarak, atığın yeniden
dönüşüme tabi tutulması ve yeniden kullanılması bu mümkün değilse son olarak
atıkların yakılması sonucu ortaya çıkan kirliliğin azaltılmasıdır.
Avrupa Birliğinde dikkate alınan atık yönetimine ilişkin beş temel prensip aşağıdaki
gibidir.
-
Atık yönetiminde Şekil 2.4’ de gösterilen bir hiyerarşiye uymak.
-
Topluluk düzeyinde, mümkünse üye ülke düzeyinde kendi kendine yeterlilik.
-
En uygun, en ekonomik teknolojinin kullanımı,
-
Atıkların kaynağına mümkün olan en yakın alanda yok edilmesi.
-
Kirleten öder prensibiyle atık bertarafı ya da toplanmasından üreticinin sorumlu
tutulması.[Kalyoncu, 2005]
28
Mümkün olduğunca kaçınılmalı
AT
İYİLEŞTİR
GERİ KAZAN
İŞLE VE TEKRAR KULLAN
(GERİ DÖNÜŞTÜR)
TEKRAR KULLAN
ÜRETİMİNİ AZALT
ÜRETMEKTEN KAÇIN
Öncelikli tercih
Şekil 2.4. Atık Yönetimi hiyerarşisi
2.2.3. BÜP araçları
Bütünleşik ürün politikasının (BÜP) çevre duyarlı üretim kalıplarını oluşturacak ve
insanların çevreci ürün kullanımına yönelmelerini sağlayacak araçlara ihtiyacı vardır.
Ulusal veya yerel yönetimlerce geliştirilen ve kullanılan araçlar aynı zamanda Ülke,
Birlik veya Uluslararası ölçekte taraf olunan antlaşmalarda koyulan çevresel
hedeflere uygun biçimde oluşturulmalıdır. Bu nedenle AB Komisyonunca
yayımlanan Direktif ve Bildirimler, Birliğin ulaşmak istediği hedefi ortaya
koymakta, ancak hedefe ulaşmak için gerekli araçların seçimi üye ülkelere
bırakılmaktadır. Ülkelerin yönetimsel yapılanması, endüstriyel gelişmişlik düzeyi ve
çevresel öncelikleri farklı olabileceğinden araçların da buna uygun seçilmesi ve
şekillendirilmesi gerekmektedir. Çizelge 2.4’de bazı AB ülkelerinin BÜP’ü ulusal
politikalarına hangi araçlarla adapte ettikleri görülmektedir.
29
Çizelge 2.4.
AB üye ülkelerinin BÜP ile ilgili ulusal uygulamaları [European
Commission DG Environment, Member States’ IPP Activity, 2007]
Danimarka
Ürün panelleri
Yaşam döngüsü değerlendirme
Eko-etiketler
Çevresel ürün beyanları
Danimarka’ya özgü tasarım ve çevre
Ürün zincirinde işbirliği
Pazarlama ve çevre
Tüketicilerin çevre ve ürünler konusunda bilgilendirilmesi
Yeşil Kamu alımları
Finlandiya Ulusal Programı’nın sürdürülebilir üretim ve tüketimi
desteklemesi için öneri
Bavyera eyaleti, Çevre Toplum Sağlığı Ve Tüketiciyi Koruma
Bakanlığı’nın resmi BÜP web sitesi
BÜP ve Bakanlık stratejisi hakkında genel bilgi
BÜP’ün uygulamalarıyla ilgili 12 pilot proje hakkında bilgi
Ürün dernekleri
Yaşam döngüsü değerlendirme
Ürün zincirinde işbirliği ve iletişim
BÜP’ün pazarlanması ve BÜP ile pazarlama
Bavyera iş çevresinde BÜP bilinci anketi
Bir organizasyonun BÜP uygulama seviyesinin belirlenmesi için özdeğerlendirme aracı
BÜP hakkında genel bilgi
Bygga Bo-dialogen: Yapı sektörü ile diyalog
Framtida handel: Süpermarket dağıtımcılarıyla diyalog
FLIPP: BÜP üzerine araştırma
SHARP: Sürdürülebilir tüketimle ilgili araştırma
UK Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi
Bölüm 3 özellikle sürdürülebilir üretim ve tüketimle ilgilidir.
Pazar Transformasyon Programı (MPT)
Bu program BÜP prensiplerini belirli birtakım ürünlere uygular, çevresel
etkiler hakkında bilgi toplar ve bunların yönetilmesi için öncelikleri
belirlemektedir.
Tüketim Ürünleri ve Çevre Danışma Komitesi (ACCPE)
İngiliz hükümetine ürün ve hizmetlerle ilgili çevresel etkilerin
azaltılması politikalarında danışmanlık yapmaktadır.
Gönderene İade: Üretici sorumluluğu ve ürün politikası
İngiliz Ticaret ve Endüstri Departmanınca finanse edilen Uzmanlar
Raporu. Bu çalışma daha da geliştirilerek DEFRA Çevre eylem fonuyla
finanse edilen “çemberi kapatma (cloosing the loop)” çalışmasının bir
parçasını oluşturmaktadır.
Devlet Ticaret Ofisi (Office of Government Commerce)alımlar web
sitesi
İngiliz Hazinesi için çalışan bir dış ajanstır. Sitenin bu bölümü
hükümetin satın alım kararlarında çevresel duyarlığın önemini ortaya
koymaktadır.
Finlandiya
Almanya
İsveç
İngiltere
30
OECD’nin raporuna göre sürdürülebilirlikle ilgili politik araçların geliştirilmesinde
dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Buna göre araçlar;
•
Çevresel olarak etkin olmalı: Aracın, politik hedefin gerçekleşmesindeki,
örneğin
çevresel
yükün
azaltılmasındaki,
katkısı
net
olarak
ortaya
konabilmelidir.
•
Ekonomik olarak etkin olmalı: Araç hedefe ilişkin başarıda en düşük maliyeti
mümkün kılmalıdır.
•
Yenilikleri teşvik edici olmalı: Araç yeniliği ve maliyet-etkin teknolojilerin
yayılmasını mümkün olduğunca teşvik etmelidir.
•
Yönetimsel maliyetleri göz ardı etmemeli: Aracın uygulanması için gerekli
maliyet, gerek kamu otoriteleri gerekse özel şirketler için kabul edilebilir
limitler
içerisinde
olmalıdır.
[Environmentally
Sustainable
Buildings:
Challenges and Policies, 2003]
Çizelge 2.5. Çeşitli ülkelerde Bütünleşik Ürün Politikası araçları [Li, 2003]
Ülke
Vergi ve Harçlar
Avusturya
X
Belçika
X
Danimarka
Finlandiya
X
Üretici Sorumluluğu
Eko- İşaretleme
programları(ISO Tip 1)
X
Çevre duyarlı
kamu alımları
X1998
X
X
X 1995
X
X
X 1999
Fransa
X
Almanya
X
İtalya
X
Hollanda
X
Norveç
X
İsveç
İngiltere
X
X
X
X
X1999
X
X
X
X
X
X
X
AB üye ülkelerindeki araç kullanımları incelendiğinde Çizelge 2.5.’de de görüldüğü
gibi her ülkenin farklı bir veya birkaç araca odaklandığı ortaya çıkmaktadır.
Kullanıcı güvenliği ve kullanıma uygunluk ile çevresel özelliklerin ilişkilendirilmesi
31
bağlamında standardizasyon, Danimarka için BÜP’ün önemli bir aracıdır.
Genişletilmiş üretici sorumluluğu ve eko-etiketler Finlandiya için önemliyken İsveç
yaşam döngüsü perspektifinde çevresel bilgiler, çevre yönetim sistemleri, kamu
alımları ve üretici sorumluluğu üzerinde durmaktadır. Bu da bize araçların ülkelerin
çevresel, siyasi ve toplumsal önceliklerine göre şekillendiğini göstermektedir [Li,
2003].
Önemli bir parçasını BÜP’ün oluşturduğu AB çevre politikasının uygulanması için
potansiyel araçlar Çizelge 2.6’dakine benzer şekilde tanımlanmıştır.
•
Mevzuat düzenlemeleri,
•
Sektör- Hükümet arası gönüllülük esasına dayalı anlaşmalar,
•
Üretici ve tüketicilerce üretim/tüketim kalıplarının çevreye duyarlı yönde
geliştirilmesi amacıyla, piyasa odaklı mekanizmalar ve ekonomik araçlar, vergi
ve harçlar / eko-etiket.
•
Bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, temiz üretim teknolojilerinin tanıtılması
amacıyla finansal destek programları (LIFE +) 1
•
AR-GE destek programları (7.Çerçeve Programı 2).
Bundan sonraki bölümlerde kısaca “araç” olarak ifade edilecek olan BÜP araçları
çalışma kapsamında UN ve OECD gibi uluslararası kurumlarca yapılan 3 ana
sınıflandırmaya göre incelenecektir. Çizelge 2.6’da görüldüğü gibi ‘Doğrudan
düzenleyici’, ‘Ekonomik’ ve ‘Bilgilendirici ve sosyo kültürel’ araçlar yapılarına göre
“zorunlu” ve “ihtiyari” uygulamaya tabi olabilmekte ve üye ülkelerde değişik
kombinasyonlarla kullanılmaktadırlar.
1
LIFE (çevre için mali araç) 1992 yılında, Birlik çevre hukukunun ve politikasının geliştirilmesini ve
uygulanmasını destekleyerek bir katalizör görevi görmek için oluşturulmuştur.
2
Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve
yönlendirilmesi için kullandığı en kapsamlı araçtır. 1984 yılından beri gündemde olan Çerçeve
programlarının 7.si 1 Ocak 2007 tarihi itibariyle başlamıştır. Pek çok alanda olduğu gibi üye ülkeler
çevre alanında gelişme sağlayacak projeler ve girişimleri için programın bütçesinden
faydalanabilmektedir.
32
Çizelge 2.6. Bütünleşik ürün politikası araçları [Dalhammar ve Mont, 2004]
Doğrudan
Düzenleyici
Ekonomik
Bilgilendirici
ve
Sosyo
Kültürel
Zorunlu
Yasaklar
Üretici
sorumluluğunu
düzenleyen
mevzuatlar
Tescil Belgeleri
Çevre sağlık güvenlik bilgilerinin beyan
zorunluluğu
Dönüştürme ve yenileme kotaları
Malzeme ve kalite gerekleri
Emisyon eşikleri
Kimyasal mevzuat
Depozito-geri ödeme sistemleri
Vergiler ve harçlar
Yeterlik kuralları
Çevre sağlık güvenlik bilgilerinin beyan
Emisyon kayıtları
Malzeme ve kalite şartnameleri
Profesyonel ve amatör kullanıcılar için
bilgiler
Enerji etiketleri
Piyasayı düzenlemeleri
İhtiyari
İiyleştirme sorumluluğu ve benzer
yaklaşımlar
Ürün
odaklı
çevre
yönetim
sistemleri
Ürün standartlarının uygulanması
Hükümet
ve
sektörler
arası
anlaşmalar
Yeşil(Çevreci)Kamu alımları
Teknoloji alımları
Yeşil ürünlerin geliştirilmesi için
yatırım/ teşvik programları
Ar-ge yatırımları
Ekolojik etiketleme
Yeşil (Çevreci)iddialar
Enerji etiketleri
Tüketici kampanyaları
Eğitim
Doğrudan düzenleyici araçlar: Hükümet tarafından ulusal politika ve stratejilere
paralel olarak, bunların hedefine ulaşması amacıyla ortaya konan, belirli bir alanda
düzenleme gerektiren araçlardır. Çevrenin korunması kapsamında çıkarılan kanun,
tüzük ve yönetmelikler bu gruba girmektedir. Bu tür yasal önlemler, yasaklama,
ruhsat alma yükümlülüğü, çevresel etki değerlendirmesi yapma yükümlülüğü, sınır
değerler ve standartlara uyma yükümlülüğü, bildirimde bulunma yükümlülüğü,
işaretleme yükümlülüğü gibi başlıklarda ele alınabilir ve uygulanabilmeleri çok iyi
bir denetim sisteminin varlığına bağlıdır. Çevre ile ilgili düzenleyici araçların
geliştirilmesinde düzenlemeden etkilenecek taraflar ile sıkı işbirliği, ekonomik ve
sosyal konuların göz ardı edilmemesi aracın başarısı için kaçınılmaz özelliklerdir.
Ekonomik araçlar: Vergiler, teşvikler ve harçlar birer çevre koruma aracı olarak
kullanılabilir. Buradaki temel mantık çevreyi kirletici faaliyette bulunanlara, çevreye
verdikleri zararı ödetmektir. Böylece bir yandan çevreye zarar veren ürünlerin veya
üretimlerin maliyeti yükseltilerek bunlar engellenmekte öte yandan da idarenin bu
zararı giderici etkinlikleri finanse edilerek çevre korunmaya çalışılmaktadır. Çevre
33
vergisi, vergi indirimi, sübvansiyon ve fonlar, kirletme harçları, kirletme sertifikaları,
zorunlu depozit uygulamaları bu grup altındaki araçlardandır. Buradaki temel
düşünce, çevreye zararlı ürün ve üretimlere ilave vergi konulurken, alternatifi
durumdaki çevreye zararlı olmayan veya göreceli olarak daha az zararı dokunan ürün
ve faaliyetlerin daha az vergilendirilmesidir.
Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel araçlar: Ürünlerle ilişkili çevresel bilgilerin elde
edilmesi ve aktörler arası kullanımının sağlanması, üretim-tüketim alışkanlıklarının
çevreye duyarlı yönde değiştirilmesine yönelik kampanyalar ve eğitimler bu
araçlardandır [Dalhammar ve Mont, 2004].
Toplumun çevre alanında alınan kararlara katılma hakkının gerçek anlamda
sağlanabilmesi, bilgilenmesine bağlıdır. Havaya karışan kanserojen maddeler gibi
birçok çevre zararı, zararı yaratanlar tarafından bilinmekle birlikte etkilenenlerce ilk
etapta fark edilmemektedir.
Tüketim alışkanlıkları, toplumsal çevre bilincinin gelişmesi gibi sosyal konuların
karmaşıklığı ve çözüm güçlüğü nedeniyle BÜP’te araçların çoğu arz kısmına
(ürünler ve üretim) odaklanmaktadır.
Kaynakların verimli
kullanımı,
çevreye
saygı,
sektörün
rekabet
gücünün
yükseltilmesi, istihdamın arttırılması, rekabet eşitliğinin sağlanması, etkin iç
piyasaların oluşturulması, 3üncü ülkelerle serbest ticaretin geliştirilmesi gibi amaçlar
arasındaki dengelerin bozulmaması için araçların kombinasyonu, büyük önem arz
etmektedir.
Geliştirilen BÜP araçları çeşitlilik göstermekle beraber bunların tüm sektörlere
uygulanması;
- Ürün ve üretim sistemi spesifik özelliklerinin,
- Sektörün ekonomik gücünün,
- Ürünü kullanan kesimin çevre bilincinin,
34
- İlgili pazarın yeniliklere açıklık düzeyinin farklılık göstermesi yüzünden mümkün
olmamaktadır. Bu nedenle araçlar her sektöre özel olarak geliştirilmelidir.
Bütünleşik Ürün Politikasının (BÜP) her ürün grubu için uygulanabildiği
bilinmektedir. Ancak araçların oluşturulmasında ve kombinasyonunda, paydaşların
tespitinde sektöre özel birtakım uygulamalar söz konusu olabilmektedir. BÜP’ün
‘yapı ürünleri’ alanında başarıya ulaşması için, BÜP felsefesine uygun olarak,
öncelikle ürün yaşam döngüsü evrelerindeki çevresel etkilerin tamamının kontrolünü
sağlayacak şekilde araçların saptanması uygun olacaktır.
35
3. YAPI ÜRÜNLERİNİN FARKLI YAŞAM DÖNGÜSÜ EVRELERİNDEKİ
ÇEVRESEL
ETKİLERİ
KAPSAMINDA
BÜP
ARAÇLARININ
İNCELENMESİ
İlkel insanlar sahiplenme içgüdüsü sonucu kendine ait sınırları belirlemek; hayatta
kalma içgüdüsü sonucu kendini doğa koşullarına karşı korumak için bir kabuğa
ihtiyaç duymuş ve bu kabuğu yine doğal malzemelerle oluşturmaya başlamışlardır.
Mimarların da yapma çevre ile doğal çevrenin uyum içinde olmasına önem vermeleri
sonucunda 1800’lere kadar olan dönemde mimarlık sınırlı kaynaklar ve sınırlı
teknolojilerle paralel olarak gelişmiştir. Ancak değişen ve gelişen insan ihtiyaçları ve
eğilimler paralelinde, üretilen ürün miktar ve çeşitliliği artmış, geleneksel/doğal yapı
ürünleri ve bunların üretim yöntemleri ihtiyacı karşılamaz olmuştur. Nüfus artışı ve
gelişen teknoloji her alanda olduğu gibi mimarlık ve yapı ürünleri alanında da etkili
olmuştur. Üretim miktarı giderek artan, içerik ve üretimlerine dair bileşenleri
karmaşıklaşan yapı ürünlerinin çevreyi oluştururken ona zarar verip vermediği
sorusu gündeme gelmeye başlamıştır.
Doğadan
elde
edilen
materyallerin
%50’si
yapıların
ve
yapılı
çevrenin
oluşturulmasında kullanılmaktadır. İhtiyaç duyulan kütle bazında, yapı sektörü en
çok hammadde tüketen sektördür. Sadece Avrupa’da yılda 2 trilyon ton yapı ürünü
kullanılmaktadır. Avrupa’da enerji tüketen en büyük sektör olan yapı sektörü yine
sera etkisine neden olan gazların %40’ından sorumludur. Atıkların %25’i yapıların
yapım ve yıkım evresinde meydana gelmektedir. Bu veriler yapı sektörünün, “yapı
ürünü” bağlamında çıkarım, üretim ve yok edim endüstrilerinin çevreyle
etkileşiminin yoğunluğu, dolayısıyla da çevresel politikaların hedefi olması
konusunda bir fikir vermektedir [Towards a thematic strategy on the urban
environment, 2006].
Yapı sektörünün prensipleri; çevresel kalite, enerji muhafazası, kaynak etkinliği,
insan sağlığının korunması gibi sürdürülebilir kalkınma ile benzer amaçlar
içermelidir.Sektörü, sürdürülebilir kalkınmanın 3 bileşeni açısından ele alındığında,
36
•
Çevresel açıdan: Uzun ömürlü bir hammadde kütlesi, CO2 emisyonlarının baş
sorumlusu, ciddi bir atık kaynağıdır.
•
Ekonomik açıdan: Ekonomik aktivitenin minimum %10’unu oluşturmaktadır,
uzun vadeli yatırım için çoğunluğun tercihidir. Günümüzde ülkelerin kalkınma
düzeylerinin en önemli göstergelerinden biri yapı sektörünün büyüme hızı ve
ülke sanayisindeki payı olmaktadır.
•
Sosyal açıdan: Yapılar ve yapılaşma ile sosyal bağları veya sosyal ayrımı
oluşturur, vatandaşların sağlığını korur veya tehdit eder, kültürel mirası gelecek
nesillere iletir, yüksek istihdam fırsatı gibi çarpıcı özellikleriyle ne denli önemli
bir rolü olduğu açıkça görülmektedir.
Her ekonomik sektör üretim süreci, ürün, üretici ve tüketim kalıpları anlamında
kendine özgü karakteristikler taşır. Bu karakteristikler, sektöre özel çevresel
stratejiler oluşturulurken, engellerin aşılması ve uygulamaların şekillenmesini
sağlayan araçların işleyişini etkiledikleri için, önemlidir. Bu durum kendine özgü
karakteristiklere sahip yapı sektörü için de geçerlidir.
Bu bağlamda yapı ürünlerini diğer ürünlerden farklı kılan özellikler aşağıdaki gibidir.
•
Hizmet ömürleri uzundur (Çevresel etkiler daha uzun sürelidir).
•
Hacimsel üretim miktarı en yüksek olan ürünlerdendir. Yeryüzünde geniş yer
kaplarlar (Atık üretimi daha yüksek, çevresel etkileri daha fazladır).
•
Zamanımızın %80’ini bu ürünlerin kullanıldığı ortamlarda geçiririz (İnsan sağlığı
ile doğrudan ilişkilidir).
•
Hammadde, su ve enerji tüketiminin en yüksek olduğu sektörlerden biridir.
Yapı ürününün yaşam döngüsü, kendisini oluşturan hammaddenin çıkarılmasından
yok edimine kadar pek çok evre içerir. Şekil 3.1’de yaşam döngüsü evreleri görülen
yapı ürünlerinden kaynaklı çevresel yüklerin göstergeleri,
•
Fosil yakıt tüketimi,
•
Diğer yenilenemeyen kaynakların kullanımı,
•
Küresel ısınmaya etkisi,
37
•
Stratosferik ozon tüketimi,
•
Toprak seviyesinde ozon (sis)oluşumu,
•
Su kaynaklarının tükenmesi,
•
Asitlenme ve asit yayılımı (kuru ve ıslak),
•
Havaya, suya ve toprağa toksik madde yayılımı, olarak ifade edilebilir.
Şekil 3.1. Yapı ürünü yaşam döngüsünün (Life-Cycle) şematik gösterimi [Anonim]
Yapı ürününün yaşam döngüsü evrelerinin her birinde etkili pek çok aktör
bulunmaktadır. Çizelge 3.1 ‘yapı’ genelinde her bir aktörün hangi evrelerde rol
aldığını göstermektedir. Aktörlerin ürünün çevresel performansını etkilediği veya
etkileme potansiyeline sahip olduğu varsayılabilir. Ürün yaşam döngüsünde yer alan
aktörlerden bazıları ürünle ilgili çevresel sorumluluk bakımından diğerlerinden daha
çok pay sahibi olabilirler.
Çizelge 3.1, ‘yapı ürünü’ baz alınarak yorumlandığında aktörlerin;
•
Ürünü üreten/satan (ürün üreticisi ve yapı ürünün firması),
•
Ürünle ilgili karar veren/ seçim yapan (mimar ve mühendis),
•
Ürünü uygulayan (teknisyen ve işci),
•
Ürünle ilgili alanda yasa koyan/düzenleme yapan (kamu kurumu),
38
şeklinde dört gruptan oluştuğu söylenebilir. Ancak karar vericilerin aynı anda ürün
uygulayıcısı olduğu veya yasa koyucuların mal alımlarında karar verici pozisyonda
olması gibi durumlara da sıklıkla rastlanmaktadır
YAPI SEKTÖRÜ AKTÖRLERİ
Çizelge 3.1.Yapı sektöründeki aktörler ve rol aldıkları yaşam döngüsü evreleri
[Gültekin, 2006]
Üretici
Geridönüşüm firması
Yıkım Firması
Yapı ürünü firması
Teknisyen
Mimar
Mühendis
İşçi
Temizlik(bakım)perso
neli
Yüklenici
Mal sahibi
Kiracı
Kullanıcı
Yönetici
Finansör Kuruluşlar
Kamu kuruluşları
YAŞAM DÖNGÜSÜ EVRELERİ
Hammadde
Üretim
Yapım
çıkarılması
evresi
evresi
evresi
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
Kullanım Yıkım
evresi
evresi
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
Yıkım
sonrası
evre
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
Yapı ürünü tüketicilerini ‘profesyonel’ ve ‘amatör’ olarak ayırmak mümkündür.
Profesyonel tüketiciler ürünü genelde kendi şahsi kullanımı için satın almayan,
mesleği ve pozisyonu kapsamında ürünler hakkında bilgi sahibi olmasıyla “karar
verici”, “seçici” durumda bulunan mimarlar, mühendisler, müteahhitler, satın alma
uzmanları gibi tüketicilerdir. Amatör tüketicilerin ise şahsi ihtiyaçları kapsamında
ürün satın aldığı söylenebilir. Burada da yasa koyucu, karar vericilerin tüketici
olduğu durumlar söz konusu olabilmektedir. Yapı ürünlerini farklı kılan başka bir
özellik de –özellikle Türkiye’de- çoğunlukla profesyonel tüketicilerce satın alınan bir
ürün olmasıdır. Bu bağlamda tüketici, üretici ve yasa koyucu ile birlikte çevresel
anlamda sorumluluk ve güce sahip ana paydaşlardandır.
39
Paydaş olarak tüketicinin gücü: Tüketim alışkanlıklarını değiştirerek sektöre,
çevreye daha az zarar veren ürünlerin üretilmesi ve sağlanması için baskı yapma,
böylece çevresel zararı önleme gücüne sahiptirler. Örneğin daha az kaynak ve enerji
kullanan daha az atık üreten ürün seçimi, dönüştürülmüş veya ikinci el ürün seçimi,
ürün alımında hizmet tercihi ile (kiralama gibi), kentsel ve bölgesel olarak organize
edilen atıkların özelliklerine göre toplanması işlemlerine katkı sağlayabilmektedirler
[Chini ve Bruening, 2003].
Kamunun (yasa koyucunun) gücü:
•
Yasa koyma gücüyle; endüstri için çevresel konularda seviyeyi yükseltir.
•
Vergilendirme gücüyle; Kirleticilerden ve diğer kaynaklardan alınan vergilerin
kirlilik önleme vs için kullanımına imkân sağlar.
•
Alım gücüyle; pazar oluşturmak ve örnek olmak için yeşil alım politikaları
geliştirir.
•
Birleştirme gücüyle; sorun ve çözümleri tartışmak için tarafları bir araya getirir.
•
Tanıma gücüyle; bu alandaki çabaları takdir ederek motivasyon sağlar.
Sektörün (üreticilerin) gücü: Sektör, ürün tasarımı, üretim süreçleri, nakliye ve ticari
pratiklerinde yapacağı yeniliklerle çevresel anlamdaki sorumluluklarını yerine
getirmektedir. Ürün ve hizmet üreten şirketler sürdürülebilirliğin gereklerine
uymakla; mevzuatlara uymuş olma, etik sorumluluğu yerine getirme, marka imajını
koruma piyasa avantajı, zarar sınırlaması, paydaş değeri, maliyetlerin azalması
konularında kazanç sağlamaktadırlar [Design Of Sustainable Building Policies:
Scope For Improvement And Barriers, 2002].
Avrupa Birliğinde ambalaj atıkları, taşıtlar, elektronik cihazlar ve kimyasalların
çevresel etkilerinin kontrolüne yönelik AB direktifleri yayımlanmış, bunlar birtakım
ekonomik ve bilgilendirici araçlarla desteklenmiş ve BÜP kapsamında ele
alınmışlardır. Ancak yapı ürünlerinin çevresel etkileri özelinde henüz bir Direktif
bulunmamaktadır ve bu ürün grubunun BÜP kapsamına alınmasının sağlayacağı
potansiyel çevresel kazançları değerlendirme çalışmaları henüz başlamıştır. Bu
40
bölümde BÜP’ün amacı, ilkeleri ve araçları hakkında 2. Bölümde verilen bilgiler
ışığında yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evrelerinde oluşan çevresel etkiler ortaya
konarak, kullanılagelen BÜP ilkelerine uygun araçlar evreler bazında incelenecektir.
3.1. Hammadde Çıkarım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan
BÜP Araçları
Bu evre, yapı ürününü oluşturan hammaddelerin kaynağından çıkarılmasıyla
başlayıp, üretimde kullanılmak üzere üretim yerine taşınmasıyla sona ermektedir.
Hammadde çıkarım evresinde görülen en büyük çevresel etki oluşan atıklardır. Yapı
ürününü oluşturan hammaddeler, doğal kaynaklardan çıkarılarak veya doğadan
toplanarak elde edilmektedir. Büyük zorluklarla yerkabuğundan çıkarılan taş ve
metal gibi doğal kaynakların dünyadaki miktarı bellidir ve yenilenmemektedir.
Özellikle metaller için uygun maden filizi elde edilene kadar çıkarılan maden
miktarıyla kıyasla büyük kütlelerde yerkabuğu tahrip edilmekte, elde edilen maden
filizi ürüne dönüşüm sürecinde daha da hacim kaybetmektedir.
Kum, kil ve agreganın elde edilmesi sırasında toprağın zarar görmesi kaynakların
azalmasına ve çölleşmeye neden olmaktadır. Alüminyumun hammaddesinin (boksit)
elde edilmesi evresinde dizel motorlu aletler kullanılmakta ve 5 ton boksitten 2 ton
alümin, bundan da 1 ton alüminyum üretilmektedir. Ayrıca madenlerin birçoğu ağır
metaller ve asit çıkaran atıklar içerebilmektedir [Dilaver,2005].
Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanım stratejileriyle ilgili, AB 6.Çevre Eylem
Planı kapsamında hazırlanan raporda, enerji dışı çıkarım (extraction) endüstrisinin üç
ana bileşeni olarak tariflenen yapı mineralleri, endüstri mineralleri ve metalik
mineralleri arasında, yapı minerallerinin tonaj ve satış geliri bakımından birinci
sırada yer aldığı görülmektedir [Christmann, 2004].
Raporda yapımla ilgili önerilerde, sürdürülebilir yapımı bir öncelik olarak görmenin,
ahşap malzeme kullanımının teşvik edilmesinin, çevresel etiketlerin kullanımının,
41
kum, çakıl, agrega gibi materyallerin raporlanmasının önemli olduğu, mali
önlemlerin geri dönüşümü teşvik edebileceği ama malzeme fiyatlarını da arttıracağı
belirtilmektedir [Christmann, 2004].
Bu evrede çıkarılan hammaddenin yenilenebilir kaynaklardan mı (Örn: ağaç) veya
yenilenemeyen kaynaklardan mı (Örn: demir cevheri) olduğu önem arz etmektedir.
Kontrolsüz kullanım en başta yenilenemeyen doğal kaynaklara sonra da yenilenebilir
kaynaklara zarar vermektedir. Zira doğal kaynakların yenilenebilirliği insan
tüketimini karşılayabilecek kadar veya daha fazla bir oranda yetiştirilebiliyorsa söz
konusudur.
İster yenilenebilir ister yenilenemez kaynaklardan olsun, çıkarım sürecinin kendisi
çeşitli çevresel zararlar verebilmektedir. Süreçteki atıklar ve zehirli yan ürünler,
çıkarım
sahasındaki
su
kaynaklarının
ve
havanın
kirlenmesine
sebep
olabilmektedirler. Çıkarım sürecindeki makinelerce kullanılan fosil yakıtlar da hava
kirliliğine neden olmaktadırlar.
Hammadde çıkarımının çevresel etkilerinin büyük bölümü yerel ölçekte kalmaktadır.
Çıkarım teknolojilerinin hammadde kaynağı yakınındaki hava, su ve toprağa
olumsuz etkileri, coğrafi bozulumlar, yüzey toprağının zarar görmesi, erozyon bu tür
etkilerdir. Bu etkilerin kontrolü için ürün tasarımında, hammadde kullanımının
azaltılması en önemli tedbir olabilmektedir. Nakliye’den kaynaklı ürün ve enerji
kayıpları ve taşınma sırasında yayılan kirleticiler dikkate alındığında, üretim
yerlerinin hammaddenin elde edildiği kaynağa yakın olması önemlidir.
3.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar
Yapı ile ilgili düzenlemeler genelde, strüktür, yangın, sağlık, güvenlik, gürültü, enerji
konu başlıklarında olmaktadır [Kim ve Rigdon, 1998]. Bu evredeki doğrudan
düzenleyici araçlar, madencilik faaliyetleri, ağaç kesimi, sertifikalı orman ürünlerinin
kullanımı ile ilgilidir.
42
Yasal düzenlemeler
Çevresel Etki Değerlendirmesi Direktifi (ÇED) – Environmental Impact Assesment:
Bu araç kalkınmanın gereği olan faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini
baştan belirleyip, ortaya çıkmalarını engellemek için gerekli önlemleri tespit ederek
kalkınmanın sürekliğini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Avrupa’da ve diğer
kıtalarda bu uygulama giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak ÇED, uygulamasındaki
“çevre” tanımını doğal, yapay, ekonomik ve sosyal tüm boyutlarıyla inceleme
olanağına sahip olan, bu boyutlarla ilgili verilerin elde edilmesinde yeterli düzeyde
teknik donanımı, yeterli sayıda ve bilgi düzeyinde teknik elemanı olan ülkelerde
başarıyla gerçekleştirilebilmektedir.
Avrupa ülkelerinden Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere’de 70’li yılarda ÇED
uygulamalarına başlamıştır. Birliğin bu konuda ortak bir uygulamaya girmesi
ise1985 yılında gerçekleşmiştir. Yapı ürünleri için hammadde çıkarımı da ÇED
prosedürüne bağlıdır [Assessment of the effects of certain public and private projects
on the environment, 2001].
Maden Çıkarım ve İşleme Endüstrisinde Atık Yönetimi Direktifi (2006/21/EC): Bu
direktif, kaynakların etkin kullanımı stratejisi kapsamında;
-
madenlerin doğal ortamdan çıkarılması sırasında ortaya çıkan hafriyat toprağı,
bitkisel toprak, posa ve madenin ekonomiye kazandırılmasına,
-
madenlerin işlenmesi sürecinde atık üretiminin çevre ve insan sağlığına zarar
vermeyecek şekilde önlenmesi, atıkların azaltılması, toplanması, geçici
biriktirilmesi, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertarafına,
ilişkin teknik ve yönetimsel konular ile uyulması gereken genel kuralların
çerçevesini çizmektedir [Management of waste from extractive industries, 2006].
43
Standardizasyon
Ürün standartları, ürünlerin imalatı, içerik ve kullanımları için gerekenleri belirlerler.
Standartlar, standardizasyon kuruluşlarınca sektör işbirliği ve ilgili kamu otoritesi
görüşü de alınarak hazırlanan ve genelde uyulması ihtiyari olan dokümanlardır.
Çevre politikalarının ürünlere ve yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerine
odaklanması ile standartlar daha da önem kazanmıştır. Zira standartlarda yer alan
kriterler ürünün sağlık, çevre ve maliyetiyle ilgili özelliklerini etkilemektedir.
AB Komisyonu BÜP ile ilgili yeşil kitabında standartlarda çevresel kriterlerin yer
almasıyla ilişkili görüşlere de yer verilmiştir [Green Paper on Integrated Product
Policy, 2001].
“Yakın gelecekte ‘çevresel değerlilik’ (environmental soundness) düşüncesinin,
sistematik olarak, Avrupa standartları kapsamındaki ürünlerle de birleşmesi arzu
edilmektedir.”
“Komisyon, ürün standartlarına sistematik olarak çevresel özellikleri entegre edecek
mekanizmaların geliştirilmesinde standardizasyon kuruluşları ve ilgili paydaşlarla
işbirliğini amaçlamaktadır.”
CEN ürün standartlarını oluştururken kullanılmak üzere bir çevresel kontrol listesi
hazırlamıştır. Yaşam döngüsü değerlendirme prensipleriyle Çizelge 3.2’deki gibi
şekillenen listenin amacı ürünün yaşam döngüsü boyunca çevreye etkileri üzerine
kapsamlı
bir
bakış
açısı
yaratabilmektir.
Listedeki
boşluklar
standart
hazırlayıcılarınca ürüne ve çevresel etkinin standart içinde ele alınmasının mümkün
olup olmadığına göre doldurulacaktır [CEN Guide 4, 2005].
Standart hükümlerindeki, tarif veya performansa dayalı gerekler, yeni veya
geliştirilen bir ürünün tasarım veya üretim süreci seçeneklerini etkileyebilmektedir.
Bu seçeneklerin, üretim süreciyle ilgili girdi ve çıktılar, ambalaj, dağıtım, nakliye ve
kullanımla ilgili girdi ve çıktılar, yok edim seçenekleri ve bağlantılı atık oluşumunu
üzerinde etkisi vardır. Standartlarda, ürün için kullanılan materyallerin cins ve
miktarında aşırıya kaçan şartlar koymak çevresel iyileştirmeler ve ürün geliştirmenin
önünde bir engel oluşturmaktadır [Dalhammar ve Rossem, 2006].
44
Çizelge 3.2. Ürün standartlarına çevresel özelliklerin dâhil edilmesi için kontrol
listesi [CEN Guide 4, 2005]
Ürün yaşam döngüsü
Çevresel etkenler
(Girdiler-çıktılar)
1
Kaynak kullanımı
2
Enerji tüketimi
3
Havaya yayılan emisyonlar
4
Suya yayılan emisyonlar
5
Atık
6
Gürültü
7
Tehlikeli madde yayılımı
8
Toprağa etki
9
Kaza veya yanlış kullanım
sonucu oluşabilecek çevresel
riskler
İmalat
ve
imalat öncesi
Dağıtım
dahil)
A
B
(Ambalajlama
Kullanım
Yaşam
sonu
C
D
AB’nin getirdiği ‘Yeni yaklaşım (New Approach)’ kapsamında, ürünlere ilişkin
teknik şartnamelerin AB içersinde uyumlaştırılması hedeflenmektedir. Bu yaklaşım
altında çıkarılan direktifler ürünlerin sadece yüksek seviyede koruma sağlayan ‘temel
gereklere’ (sağlık ve emniyet v.b.) uygunluğunda ortak uygulamayı amaçlamaktadır.
Direktif, ürünlerle ilgili sağlık ve güvenlikle gerekleri ortaya koymakta bu gereklere
uygunluğu değerlendirme prosedürleri standartlarda yer almaktadır.
ISO tarafınca hazırlanan ISO/TR 14062 “Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına ve
Geliştirilmesine Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi” standardı da firmalara ürün
geliştirme aşamasında çevresel konuların nasıl dâhil edebilineceği yönünde rehberlik
etmektedir [TS ISO/TR 14062 Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına ve
Geliştirilmesine Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi, 2005].
45
3.1.2. Ekonomik araçlar
Bu araçlar, ekonomik önlemler yoluyla hammadde çıkarım evresinde kaynak
kullanımı
ve
çevrenin
kirlenmesinden
doğan
zararların
azaltılmasını,
iyi
uygulamaların desteklenmesini amaçlamaktadır.
Vergi, harç ve cezalar
Çevrenin kullanımından sağlanan yarar yüksektir. Bu yararı elde edenlerin bunun
karşılığını çok az oranda ödedikleri veya hiç ödemedikleri takdirde, söz konusu
doğal kaynağın aşırı kullanımı söz konusu olmaktadır. Çevrenin kullanımından
alınan vergi ve harçlar aşırı kullanımı azaltmakta, yine çevrenin korunması için
kaynak yaratabilmektedir. AB’de doğal kaynak kullanımından fayda sağlayan
firmalardan, çıkarım miktarı, çıkarılan madde değeri veya firma karı üzerinden vergi
(royaltie) alınmaktadır.
Çevreye zararlı eylemleri azaltmayı amaçlayan çevre vergilerinin özellikleri
aşağıdaki gibidir:
- Çevreye zararlı ürünlerin, hizmetlerin veya faaliyetlerin maliyetini arttırır.
- Üretici ve tüketici birimleri çevreye zararlı olmayan faaliyetlere yönlendirir.
- Üretici birimleri yeni üretim teknikleri geliştirmeye yönlendirerek teknolojik
gelişmeye katkıda bulunur.
- Vergi gelirleri arttırılırken, işgücü ve sermaye üzerindeki vergi yükünün
azalmasıyla ekonomiye olumlu katkılarda bulunur [Ferhatoğlu, 2003].
Fonlar, teşvik ve ödüller
7.Çerçeve Programı Fonları: Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi için kullandığı en
kapsamlı araçtır. 2007-2013 yıllarını kapsayan 7.Çerçeve Programının bütçesi 72
Milyar Euro’dur. Çeşitli temalar altında projelere destek sunan program içeriğindeki
‘çevre’ teması ile ilgili fon, çevrenin ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini
46
hedeflemektedir. Bu tema altında; iklim değişikliği, çevre kirliliği ve riskler,
sürdürülebilir
kaynak
yönetimi,
çevre
teknolojileri,
yeryüzü
gözlem
ve
değerlendirme araçları ile ilgili etkinlikler desteklenmektedir. Tüm AB üyeleri ve
aday ülkeler, hammadde elde edilmesinde kaynak yönetimi, kirliliğin önlenmesi ve
çıkarım
teknolojilerinin
iyileştirilmesi
amacıyla
hazırlanacak
projelerin
gerçekleştirilebilmesi için bu tema altında mali destek alma imkânına sahiptirler
[TÜBİTAK Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı, 2007].
AR-GE Destekleri: AB, ‘Çevre Teknolojileri Eylem Planı- (Environmental
Technologie Action Plan – ETAP)’ ile ilgili bildirimde özellikle iklim değişikliği,
doğa ve bio-çeşitlilik, sağlık ve yaşam kalitesi, doğal kaynak ve atık yönetimi
konularıyla ilgili çevre teknolojilerinin geliştirilmesine verdiği önemi belirtmektedir.
Planın amacı çevreyi korumanın teknolojik yenilik ve ekonomik gelişmeyle
bütünleştirilmesidir. Plan, çevresel korumada bütünleşik düşünce sisteminin bir
örneği olarak özellikle önemlidir. Zira bildirim metninde diğer araçlarla (çevresel
ürün beyanları, Entegre kirlilik kontrol direktifi, yeşil alımlar, tüketicilerin ve
profesyonellerin eğitimi gibi) bağlantılar kurulmuş Eylem Planının ancak bunların
bir arada, birbirini destekler biçimde kullanımıyla başarıya ulaşabileceği üzerinde
durulmuştur.
[Stimulating
Technologies
for
Sustainable
Development:
An
Environmental Technologies Action Plan for the European Union, 2004]
“Yeşil” kamu Alımları (Green Public Pocurement)
Bu araç, yapı ürünü veya yapı işinin tedariki konusunda, karar vericilerin tedarik
prosedürlerini belirleyen şartnamelerde (ihale şartnameleri v.b) çevresel etkisi
azaltılmış ürünlere öncelik veren talepleri dâhil etmelerini, böylece bu ürünler için
bir pazar oluşturulmasını hedeflemektedir. Kamu otoritelerinin bu aracın
kullanımındaki ve teşvik edilmesindeki rolü önemlidir. Zira bu aracın kullanımıyla,
ulusal çevre politika hedeflerine ulaşmakta adım atılmış, ekonomik olarak kazanç
sağlanmış ve çevreci ürün pazarı desteklenmiş olacaktır [Buying green, 2004].
47
Uluslararası Müteahhitler Birliği hazırladığı Mavi Kitap’ta ihale finansörlerine
aşağıdaki tavsiyelerde bulunmaktadır;
•
Çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerini karşılama becerisi gösteren
isteklilerin ihale sürecine devam etmesi sağlanmalı,
•
İşveren idareler makul teklif anlayışını ‘en düşük teklif’ yerine ‘ekonomik olarak
en avantajlı teklif’ (bir başka deyişle, teknik performans, maliyet etkililiği,
esneklik, çevresel etki, yerel halka yönelik yatırım, sosyal sorumluluk ve benzeri
unsurların en makul birleşimini içeren teklif) bağlamında değerlendirmelidir
[EIC Blue Book on Sustainable Procurement, 2004].
Bu aracın kullanımını teşvik için, alınacak ürünün özelliklerine göre, alım yapacak
kuruluşlara şartnamelerde öne sürülebilecekleri çevresel talepler açısından yol
gösteren kılavuzlar hazırlanmaktadır. Yapılarla ilgili kamu alımlarının; tasarımın
yarışma yoluyla tedariki, yapı işinin tedariki, yapı işletmesi hizmeti alımı şeklinde 3
grupta ele alındığı bu kılavuzlardan birinde, enerji tüketimi, yenilenebilir enerjilerin
kullanımı, sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı, gözetim ve kullanıcı etkileri,
mimarın deneyimi şeklinde tematik bölümlere yer verilmiştir. Bu tematik bölümler
altında her bir kapsama uygun kriterler, kamu otoritelerinin tedariklerinde dikkate
almaları için Çizelge 3.3.’deki gibi belirtilmiştir [Clement ve ark., 2007].
İngiltere’de yapım ihalelerinin %40’ı devlet tarafından yapılmaktadır. Ancak Devlet
inisiyatifinin ne denli etkili olabileceğini gösteren bu oran, birkaç sebepten dolayı
istenen etkiyi yaratamamıştır:
1. Hükümetin sürdürülebilir kalkınma için koyduğu dört temanın birbiriyle
çelişmesi (sabit bir ekonomik büyüme ve istihdamın sürdürülebilmesi, çevrenin etkin
korunmasının sağlanması, doğal kaynakların ihtiyatlı kullanımı, herkesin ihtiyacını
karşılayan sosyal ilerlemenin sağlanması)
2. Deneyimlerden faydalanılmaması,
3. Sürdürülebilir kalkınmayı oluşturanlar konusunda yanlış anlamalar,
4. Yasaların davranış kalıplarını değiştirememesi [Hall ve Purchase, 2006]
48
Çizelge 3.3. ‘Yapı’ özelinde yeşil kamu alımı kriterleri [Clement ve ark., 2007].
Mimari proje’nin yarışma
yoluyla tedariki
Yapı işinin tedariki
Yapı işletmesi
alımı
hizmeti
1. Enerji Tüketimi
• Net enerji tüketimi için minimum standartlar
• Net enerji tüketimi konusunda karşılaştırma
• U değerleri ve alan/hacim oranı için minimum standartlar
• U değerleri ve alan/hacim oranı konusunda karşılaştırma
2. Yenilenebilir enerji kullanımı
• Güneş enerjisinden yararlanma oranı
3. Mimarın bu alanda deneyimi
1. Enerji tüketimi
• U değerleri açısından karşılaştırma- U değerleri ve enerji fiyatı
açısından
2. Sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı
• Belirli ürünlerin kullanımının sınırlandırılması/engellenmesi
• Sürdürülebilir yapı ürünlerinin minimum oranı
• Sürdürülebilir yapı ürünleri alanında karşılaştırma
3. Gözetim ve son kullanıcı etkileri
• Zorunlu blower door testi
• Enerji tüketimi
• Birincil/nihai enerji tüketimi için minimum standartlar
• Birincil/nihai enerji tüketiminin karşılaştırılması
• Sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı
• Yerel ürün kullanımı için minimum oran
• Yerel ürün kullanım oranının karşılaştırılması
• Gözetim ve son kullanıcı etkileri
• Düzenli kayıt tutulması
• Enerji tüketimi gösterge paneli
• Yapı işletmecileri için eğitimler
Yeşil kamu alımları, her tür ürün ve hizmet alımı için ve en küçük yerel yönetimler
tarafından bile uygulanabildiğinden, Bütünleşik ürün politikasının Avrupa’da en
etkin kullanılan araçlarından biri olmaktadır. AB yayınladığı bir bildiri ile kamu
ihalelerinde çevre duyarlı tercihlerin ne şekilde yer alabileceğini açıklamıştır
[Interpretative Communication on the Community law applicable to public
procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into
public procurement, 2001]. Bu bildiri uyarınca üye ülkelerden konuyla ilgili ‘ulusal
eylem planları’ hazırlamaları ve yeşil kamu alımları için kriterler oluşturmaları
istenmiştir. 25 üye ülkeden çoğu içlerinde yapı ürünleri/yapım işlerini de içeren
teknik şartnameler hazırlamıştır [European Commission DG Environment, National
IPP Strategies, 2007].
49
3.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar
Bilgilendirici araçların geliştirilmesinde amaç çevreyle ilgili eylem ve özelliklerin
beyanının ve bu beyanlara erişilebilirliğin sağlanması, böylece çevresel bilincin
geliştirilmesi ve firmaların eylemlerine ait sorumluluk almalarını sağlamaktır.
Çevre yönetim ve denetim sistemi (Eco Management and Auditing Scheme-EMAS)
1980'li yılların ortalarından itibaren batıda ve 1990’lı yıllarda da merkez ve doğu
ülkelerinde sanayi, gönüllü olarak çevre yönetimi konusunda daha aktif bir rol
almıştır. Çünkü çevre duyarlılığı ile ilgili eylemlerin rekabet gücünü artırdığı,
maliyetleri düşürdüğü ve yasal engelleri aşmakta yardımcı olduğu görülmüştür. O
günden bu yana pek çok kuruluş, çevre performanslarını değerlendirmek amacıyla
çevreyle ilgili faaliyetlerini gözden geçirmekte veya denetletmektedir. Ancak, bu
‘gözden geçirme’ ve ‘tetkik’ işlemleri, tek başlarına, bir kuruluşun çevre
performansını, yasal ve çevre politikası şartlarını sadece şu an için değil, aynı
zamanda gelecekte de karşılamada yeterli olmamaktadır. Bu işlemlerin etkin
olabilmesi için, kuruluşla bütünleşmiş ve uygun yapılandırılmış bir yönetim sistemi
içinde yürütülmeleri gerekmektedir [TSE, ISO 14001 Eğitim semineri].
1990’ların başında ‘Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dünya İş Konseyi’ çevresel
koruma, ekonomik büyüme ve insan ihtiyaçlarının karşılanması arasındaki bağı
ortaya koyan bir bildirge yayımlamış ve bu metin 1996 yılında yayımlanan ‘ISO
14001-Çevre Yönetim Sistemleri’ standardı için ilham kaynağı olmuştur. Sosyoekonomik ihtiyaçlarla dengeli bir şekilde, çevrenin korunmasını ve kirlenmenin
önlenmesini destekleyen ISO 14000 serisi standartları, işletmelerin uygulamakta
olduğu faaliyetlerin potansiyel çevre etkilerini kontrol altına alabilmeleri için gerekli
yapıyı sağlamaktadır [Allowing Voluntary Participation By Organisations In A
Community Eco-Management And Audit Scheme (EMAS), 2001].
50
ISO 14000 serisini kullanımı, firmalara ayrıca aşağıdaki yararları sağlamaktadır;
-
Enerji ve diğer kaynakların tüketiminde azalma sağlayacak alanlarının tespit
edilmesi, kaynakların etkin kullanımı ile elde edilen ekonomik kazanç,
-
Operasyonların verimli kullanılması,
-
Maliyetlerin sistematik olarak kontrol edilebilmesi,
-
Yükümlülük ve risklerin azalması,
-
Çevreye ilişkin yasal ve diğer gerekliliklere kolaylıkla uyum sağlanması,
-
Sanayi hükümet ilişkilerinin geliştirilmesi,
-
Çevre korumasında çevre yönetimi sistemlerini kullanarak katkı sağlayan lider
işletmelere verilen teşvik ve ödüllerden yararlanılması,
-
Kirliliğin engellenmesi ve atıkların azaltılması,
-
Paydaşlardan gelen çevre korunmasına ilişkin baskılara karşılık verilebilmesi,
-
Toplumun refahına olumlu katkıda bulunulması,
-
Teknolojik geliştirme ve aktarma imkânlarının kazanılması,
-
Tüketicinin çevreye yönelik beklentilerinin karşılanması,
-
Pazar payının korunmasında ve arttırılmasında sağlanan katkılar,
-
Çevreye duyarlı ürün pazarından ve oluşan kardan pay alınması,
-
İhalelerde elde edilen rekabet gücü,
-
Üstün kaliteli işgücü yaratma konusunda ilgi sağlanması,
-
Sigorta işlemlerinde kirlilik olaylarının kapsam dışında kalması,
-
Değişen koşullara uyum göstermede elde edilen yetenek artışı.
Ürün dernekleri
Ürün dernekleri, ilgili paydaşların belirli bir ürün grubundan kaynaklı çevresel
sorunlar için çözüm üretmek amaçlı işbirliğinden doğan ve BÜP için önem arz eden
oluşumlardır. Bu dernekler üreticilerle çevre otoriteleri arasındaki iletişimi
güçlendirirler [Green Paper on Integrated Product Policy, 2001].
Avrupa’da çimento, seramik, alçı, doğal taş, kireç ve endüstriyel minerallerin
üreticileri dernekler yoluyla organize olarak ve Avrupa Komisyonu Çevre Genel
Müdürlüğü’nün de desteğini alarak ürünlerinin ve endüstriyel süreçlerinin çevresel
51
etkilerini nasıl kontrol edebilecekleriyle ilgili çalışmalar yürütmektedirler. Bu
çalışmaların bir ürünü olan “Çıkarım endüstrisinde çevresel iyi uygulamalar”
adındaki raporda çıkarım endüstrisinin çevresel etkileri gürültü ve titreşim, toz,
görsel etki, su, trafik, toprak ve biyolojik çeşitlilik, kültürel doku ve diğerleri olarak
listelenmektedir. Raporda bazı firmaların topluluk çevre yasalarına uygun olan ancak
bunların da ötesine geçen iyi uygulamalar vaka incelemesi olarak ele alınmaktadır.
Böylece rapora dâhil firmalar marka imajlarını yükseltmiş, çevre yasalarına uymuş,
önemli bir rekabet avantajı elde etmiş ve hepsinden önemlisi çalışmalarıyla
uluslararası alanda örnek olmuşlardır [European Commission, Good Environmental
Practice In The European Extactive Industry: A Reference Guide, 2007].
Tüketim / kullanım alışkanlıkları
Dünya nüfusunun 2025’de 10 milyar olacağı tahmini dikkate alındığında tüketim
miktarı
ve
alışkanlıkları
değişmedikçe
ürünlerin
çevresel
performansların
arttırılmasının kayda değer bir etkisinin olmayacağı söylenebilir. Zira hammadde
kullanımı nüfusla birlikte artacaktır. Bu bilinçle toplumların tüketim, kullanım
alışkanlıklarının çevreye daha az zarar verecek biçimde şekillendirmek için birtakım
araçlar geliştirilmiştir. Ancak, tüm çevresel politikalarda düzenlemesi ve kontrol
edilmesi en güç alan sosyo-kültürel alandır.
Tüketicilerin yapı ürünü seçimini; üretim metodu, fonksiyonel ve strüktürel
ihtiyaçlar, piyasa ve kullanıcı ihtiyaçları, tasarım, fiyat, çevresel etki, kullanım ömrü
gibi kriterlerin etkilediği söylenebilir. Tüketici/kullanıcıların çevresel ürün
politikalarındaki rolü ve etkisi üzerine yapılan bir çalışmada tüketicilerin, ürün
seçiminde marka imajı, ürünle ilgili önceki deneyimler, reklâmların etkisinde kaldığı
belirtilmektedir. Genel anlamda, ortaya koyulan çevresel özelliklerle birlikte sağlık
(Örn; Formaldehit salınımı azaltılmış parkeler) veya bütçeyle (Isı yalıtımlı enerji
tasarrufu yapan camlar, su tüketimini azaltan armatürler) ilgili faydalar sağladığı
beyan edilen ürünler rağbet görmektedir. Tüketiciler ürünlerle ilgili çevresel
problemlerin üreticiler ve yasa koyucular tarafından çözülmüş olması gerektiği
düşüncesindedirler [Niya ve Timonen, 2001].
52
Özellikle yapı ürünleri sektöründe, üreticiler –ürünlerin görsel özelliklerinden ziyade
performansa dayalı özellikleri ön planda olduğundan- ürün gamlarını tüketici
talepleri doğrultusunda oluşturmadıklarından tüketicinin seçenekleri piyasada yer
alan ürünlerle sınırlı kalmaktadır.
3.2. Üretim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları
Kaynağından çıkarılmış hammaddenin fabrikaya getirilmesiyle başlayıp, işlenmesi,
paketlenmesi ve bir ürün olarak inşaat alanına taşınmasıyla sona erer. Baca
salınımları (emisyonlar), atık sular ve değerlendirilemeyen atıklar, üretimin olası
sonuçlarıdır. Bu sonuçlar hava, su ve toprağı kirletmekte, yeme, içme ve soluma
yoluyla insan dokularına yerleşerek olumsuzluklar yaratmaktadırlar. Üretim evresi
yapı ürünlerinin yaşam döngüsünde, tüketilen enerji ve açığa çıkan emisyon
miktarının en yüksek olduğu evredir.
Nakliyenin de enerji tüketimi ve çevreye yaydığı emisyonlar bakımından her evrede
etkisi yüksektir. Bu evrede de üretim yerinin hammadde çıkarım ve ürünün
uygulama yerine yakın seçilmesi enerji kaybını azaltacaktır.
Üretim teknolojisi, gerek harcanan enerji gerekse üretim sürecinde ortaya çıkan
emisyonlar ve atıklar kapsamında ürüne ait evresel etki konusunda belirleyici
olmaktadır. Birçok modern yapı ürününün üretimi pek çok işlem, hammadde, yan
ürün ve üretim bandı içeren bir süreçtir Bu durumda çevresel etkilerin kapsam ve
aralığının değerlendirme ve belirlenmesi çok daha zor olmaktadır. Yapı ürünlerinin
az işlem görmesi ve doğal haline yakın şekilde kullanımı ile etkiler
sınırlandırılabilmekte ve göreceli olarak daha kolay nitelenebilmektedir.
Yapı ürününün çevresel etkilerinin göstergelerinden biri olan oluşum enerjisi
(embodied energy) hammadde çıkarımından itibaren ürünün nakliyesi de dâhil olmak
üzere ürün oluşumu için harcanan enerji olarak tariflenebilir. Oluşumunda az enerji
harcanan ürünlerin daha az emisyon yaydığı ve kaynak kullandığı yani çevresel
53
etkilerinin daha az olduğu kabul edilmektedir. Üretim evresinde harcanan enerji,
oluşum enerjisinin büyük bir oranını oluşturmaktadır.
Yapı ürünleri sektöründe %50’ye kadar enerji tasarrufu imkânı bulunmaktadır.
Çimento, üretiminde en yüksek enerji harcanan ürünlerdendir. Ancak çimento
fırınlarının yüksek işlem ısısı ve klinker ile kalkerin gaz temizleyici bileşenler gibi
davranması sayesinde araba lastiği, atık halılar, ahşap plastik ve kimyasallar
üretimde alternatif yakıt olarak kullanılabilmektedir. Böylelikle hem atıkların
hacimsel ve kimyasal olarak etkilerinden kurtulmuş olunmakta hem de fosil yakıt
kullanımı önlenmiş olmaktadır [Taylor, 2006]
Üretim ve nakliyede oluşan enerji ve malzeme kayıplar özellikle geri
dönüştürülemeyen ürünler için atık ve emisyon içermektedir. Tüm işletmelerin şu an
sıfır emisyona erişmeleri durumunda bile dünyanın bugüne kadarki emisyonlar
yüzünden tehlikede olmaya devam edeceği tespiti ‘temiz üretim’ söylemine daha çok
önem kazandırmaktadır.
Temiz üretim, verimliliği artıracak, hava, su ve toprağın kirlenmesini önleyecek,
atıkları kaynağında yok edecek ve insan ile çevre üzerindeki riskleri en aza indirecek
süreç ve ürünlerin sürekli ve birlikte kullanılması olarak açıklanabilir. Temiz
üretimde teknoloji önemlidir ancak temiz üretim sadece bir teknoloji uygulaması
değil, aynı zamanda sanayinin çevreye bakışı ve çevreyle ilişkileri için yeni
yaklaşımları ve davranışları da içeren bir uygulamadır.
Temiz üretimin ilkeleri;
a) Atık azaltımı: Üretim evresinde eritme, kesme, işleme ve bitirme süreçlerinden
kaynaklanan veya zarar görmüş ve arızalı ürünlerden meydana gelen atık
malzemeler, ürün içerisine dâhil edilebilir veya geri dönüşüm için başka bir yere
iletilebilir. Şantiyede oluşan veya diğer sektörlerden gelen atıklardan elde edilen
enerjiyle işlemlerini yürüten kuruluşlar mevcuttur. Bu uygulamalar dolgu miktarını
azaltmaktadır.
54
b) Kirlilik önleme: Üretim süreciyle ilgili su hava ve toprak kirliliği yasal sınırların
altına çekilmektedir.
c) Geri dönüştürülmüş malzeme: Kısmen veya tamamen, üretim süreci sonrası veya
tüketim sonrası atığı içeren malzemelerdir. Atığın üretim akışına dahil edilmesi
hammadde ihtiyacını azalmaktadır.
d) Oluşum enerjisi azaltımı: Üretim sürecindeki herhangi bir enerji sakınımı ürünün
oluşum enerjisini azaltır.
e) Doğal malzeme kullanımı: Doğal malzemelere insan yapımı malzemelere nazaran
daha az oluşum enerjisi ve toksisiteye sahiptir [Kim ve Rigdon, 1998].
Çizelge 3.4. Yapının değişik evrelerinde yapı ürünleri için sürdürülebilirlik kriterleri
[Kim ve Rigdon, 1998]
Çevresel sürdürülebilirlik kriterleri
Yapı öncesi : Üretim
Yapı İçerisinde: Kullanım
Yapı sonrası: Yok edim
süreci
Atık azaltımı
Enerji verimliliği
Biyolojik olarak ayrışabilirlik
Kirlilik önleme
Su arıtımı ve korunumu
Dönüştürülebilirlik
Dönüştürülmüş içerik
Zehirli
Oluşum enerjisi azaltımı
kullanımı
Doğal Malzeme kullanımı
Yenilenebilir enerji kaynakları
olmayan
malzeme
Yeniden kullanılabilirlik
Daha uzun ömür
Ürün seçiminde, Çizelge 3.4’de gösterilen kriterlere uyulup uyulmadığı; üretim
evresinde ne gibi kirletici atıklar oluştuğu (bkz. Çizelge 3.5 ); hangi üreticinin
sürdürülebilir imalat metotları kullandığı bilgileri hayati önem taşımaktadır.
Tüketiciler, kirletici yöntemlerle üretilen ürünleri tüketmekten kaçınması böylelikle
sürdürülebilir yapı ürünleri pazarının gelişmesi büyük oranda bu bilgilerin erişilebilir
olmasına bağlıdır.
55
Çizelge 3.5. Bazı yapı ürünlerinin üretiminde oluşan kirletici atıklar [Akyüz, 1997]
YAPI ÜRÜNÜ
Çimento
Alüminyum
Demir-Çelik
Bakır
Kurşun ve çinko
Boya ve Cila
HAVA KİRLETİCİ ATIK
Kükürt dioksit, toz, çimento atıkları
Parçacıklar, flor
Parçacıklar, baca gazları, katran
bileşikleri, kükürtdioksit, amonyak,
diğer
organik
bileşenler,
karbonmonoksit, hidrokarbonlar
Parçacıklar, kükürt dioksit, kükürt
trioksit, florlu hidrojen, karbon
monoksit
Parçacıklar, kükürt dioksit, kükürt
trioksit
Parçacıklar, hidrokarbonlar, diğer
organik bileşikler
SU KİRLETİCİ ATIK
Ağır metaller (Pb, Cd, Zn, Cu)
Siyanid, yağlar
Ağır metaller, sülfat, demir,
siyanit, amonyak, klorür, fenoller
Ağır Metaller, sülfat, demir, siyanit
Ağır Metaller, sülfat, demir, siyanit
Yağlar, fenoller.
3.2.1. Doğrudan düzenleyici araçlar
Yasal düzenlemeler
Endüstriyel süreçleri düzenleyen tüm mevzuatlar yapı sektörünü de etkilemektedir.
Çevreye
zararlı
teknolojilerin
yasaklanması,
belirli
süreçlerde
kullanılan
kimyasalların yasaklanması ve ithalat denetimleri bunlara örnektir.
Entegre Kirliliği Önleme ve Kontrol Direktifi (IPPC-Integrated Pollution Prevention
and Control): Amaç, Direktifte listelenmiş olan faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin
entegre olarak önlenmesi ve kontrolünün sağlanmasıdır. Entegre sistemin amacı
endüstriyel tesisler için gerekli izin prosedüründe, tesisin havaya, suya ve toprağa
emisyonları, atık oluşumu, ham madde kullanımı, enerji verimliliği, gürültü,
kazaların önlenmesi, risk yönetimi gibi tüm çevresel performansların dikkate
alınmasıdır [Integrated pollution prevention and control, 1996]
Enerji verimliliği ile ilgili düzenlemeler: AB’nin enerjide dışa bağımlılık oranının
2030 yılında %70’e ulaşacak olması, AB Komisyonu’nun enerjinin kullanımının
azaltılması ve verimli kullanılması konusunda önlemler almasını gerektirmiştir. Bu
önlemler gerek fosil yakıtların kullanımından kaynaklı karbondioksit emisyonlarının
düşürülmesi gerekse de enerjide ulusal dışa bağımlılığı azaltmak bağlamında,
56
enerjinin etkin kullanımı, azaltılması ile ilgili düzenlemelere de dönüşebilmektedir.
Nakliye’de enerji etkinliği, teknoloji geliştirmede enerji verimliliğinin dikkate
alınması, binalarda ve sanayide enerji verimliliği bunlardan birkaçıdır. Bu metinlerde
hedefler belirtilmekte olup hedefe ulaşmak için gerekli mevzuat üye ülkelerin
inisiyatifine bırakılmaktadır. Yasal bir bağlayıcılığı olmayan ancak, enerji
konusundaki
politikanın
tanımlanabilecek
‘Enerji
somutlaştırılmasındaki
diyalog
Verimliliği
Yeşil
hakkında
dökümanı
Kitap’
bu
şeklinde
konudaki
uygulamaların bir çerçevesini çizmektedir [Doing more with less - Green Paper on
energy efficiency, 2005].
Standardizasyon
Hemen her ürün (madde-mamul) standardında ürünün üretimine dair bilgiler
bulunmaktadır. Bu bilgiler kesin olarak belirli bir sistemi tarif etmekten ziyade
işleme süreçlerinin sıralamasını içermektedirler. Uluslararası veya ulusal bir
mevzuatla getirilen, üretim tekniğiyle ilgili bir yasak, örneğin bir ürünle ilgili asbest
veya CFC kullanımı gerektiren teknolojilerin kullanımının yasaklanması, ilgili
standart içeriğinde revizyonu gerektirmektedir.
Sadece ürünle ilgili değil üretim süreçleri ve bunların çevresel etkilerinin kontrolüyle
ilgili de standartlar bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu ve Konseyi, endüstriyel
standartların
şekillendirilmesinde
çevresel
konuların
entegrasyonunun
güçlendirilmesini Birliğin başlıca ilkelerinden biri olarak görmektedir [European
Community Programme of policy and action in relation to the environment and
sustainable development-Towards sustainability, 1998].
3.2.2. Ekonomik araçlar
Vergi, harç ve cezalar
Üretim ve tüketim sırasında ortaya çıkan çevresel etkilerin maliyetinin, üretim ve
fiyatlandırma kararlarında dikkate alınmaması piyasa yapısının bozulmasına neden
57
olmaktadır. Amerika’da yapılan bir çalışmada kömür sektöründe üretim, taşıma ve
tüketim sürecinde hava ve su kirliliği şeklinde ortaya çıkan çevre maliyetleri dikkate
alındığında fiyatın ton başına 46 dolardan 200 dolara çıkacağı hesaplanmıştır
[Seymen, 2005]. Ancak her zaman üretimin çevresel maliyetinin üretici ve tüketiciye
paylaştırılması olanaklı olmamaktadır. Bunun yerine üreticilere birim başına
üründen/üretim yönteminden kaynaklı kirlilik oranında bir çevre vergisi ya da yurt
içi tüketim vergisi uygulanmaktadır. Bu, kirleten öder prensibinin bir uygulamasıdır.
Örneğin; Belçika PVC kullanımını sınırlamak için eko-vergi uygulamaktadır.
Çevreye zararlı faaliyetler üzerinde vergi yükünün artması, mükelleflerin söz konusu
faaliyetle ilgili, kendilerine vergi avantajı sağlayacak alternatif üretim teknikleri ya
da tüketim için ikame malları bulmaya itecektir Bir başka yöntem de üreticilere
çevreye zarar vermeyi durdurdukları veya çevreyle uyumlu üretim metotları
geliştirdikleri için sübvansiyonlar vermek şeklindedir [Ferhatoğlu, 2003].
Emisyon ticareti
Kyoto Protokolü’nün 16. maddesinde belirlenen emisyon ticareti ile ilgili ibare,
emisyon hedefi belirlemiş ülkelerin taahhüt ettikleri indirimi tutturmak için, ilave
olarak kendi aralarında emisyon ticareti yapabilmelerine imkan vermektedir. Buna
göre, seragazı emisyonunu belirtilen hedeften daha fazla azaltan bir ülke,
gerçekleştirdiği bu ek indirimi, başka bir taraf ülkeye satabilmektedir.
2004 yılından bu yana Avrupa Birliği içinde uygulanan emisyon ticaretine yaklaşık
12 bin işletme dâhildir. Her işletmenin kendine ait kotaları vardır ve yıl içerisinde
karbondioksit
(CO2)
eşdeğeri
emisyonlarını
bu
kotaların
altında
tutmak
zorundadırlar. Aksi takdirde kotalarının altında kalmayı başarmış diğer firmalardan
bir çeşit ‘kontenjan’ satın almak ve her CO2 hissesi için karşılığında serbest piyasada
oluşan fiyatı ödemek zorundadırlar [Karakaya ve Özçağ, 2004].
58
Fonlar, teşvik ve ödüller
Çevre ile ilgili ödüllerden biri olan“AB Çevre Ödülleri”(European Business Awards
for the Environment), süreç, ürün ve yönetim dallarında verilmektedir. Ürün ve
süreçle ilgili değerlendirmeler, bunların getirdiği yenilik, çevresel yarar, sosyal ve
ekonomik fayda bazında yapılmaktadır. Güneş enerjisini su ve mekan ısıtmak
amacıyla kullanmayı sağlayan solar karo, sülfür dioksit salınımı azaltılmış çimento
işleme prosesi, konut veya ofise monte elektrik üreten rüzgar tirbünleri ödül almış
ürün ve süreçler arasındadır. Dergiler, ürün dernekleri, çevre örgütleri tarafınca
verilen çeşitli ödüller, firmaların imajını iyileştirerek bu alanda rekabeti
arttırmaktadır [AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı, 2007].
Dış ticaret engelleri
Kamu sağlığı ve güvenliğini sağlamak, doğal kaynakları korumak, hayvan-bitki
yaşam ve sağlığını korumak, çevrenin korunmasını sağlamak, tüketicilerin doğru
bilgilendirilmesine imkân sağlayacak gerekli düzenlemeler yapmak ülkelerin en
doğal hakkıdır. Ülkeye dışarıdan giriş yapan ürünlerin de bu kriterleri sağlaması
beklenmektedir. Ancak bazen, bu tür korumacı uygulamalar, diğer ülke
ihracatçılarının pazara girişlerini olumsuz etkileyebilmekte, hatta imkânsız hale
getirebilmektedir. Çünkü ihracatçılar açısından, çevresel kriterlere uygunluğun teyidi
amacıyla gerçekleştirilen test ve belgelendirme işlemleri ek bir maliyet oluşturmakta,
dolayısıyla ürünün toplam maliyeti artmaktadır [Alagöz ve Yapar, 2007].
Ülkeler bazı durumlarda üretim yöntemleri çevreye zarar veren ürünlerin ithalatına
sınırlamalar getirebilmektedirler. Çevreyi kirleten yöntemlerle üretilmiş bir ürün,
temiz yöntemlerle üretilmiş bir ürünle aynı niteliklere sahip olsa bile, sadece üretimi
çevre dostu olmadığı için ithalat engelleriyle karşılaşabilmektedir.
59
“Yeşil” kamu alımları
Avrupa Müteahhitler Birliği ‘Sürdürülebilir İhale Sistemi’ni tarifledikleri belgede
ihaleci İdarelerin, en düşük bedel yerine ekonomik olarak en avantajlı teklifi
değerlendirme yoluna giderek makul tekliflerin sunulmasını teşvik edebileceği ifade
edilmektedir. Üretim teknolojileri de tekliflerde bir tercih unsuru olarak öne
sürülebilmektedir.
3.2.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar
Bu araçlar genelde, üretim eyleminden doğan çevresel etkilerle ilgili bilgilerin
saptanmasını, ilgili paydaşların bu bilgilere erişiminin sağlanmasını, üretim
evresinde yer alan aktörlerin çevreye duyarlı uygulamalar için eğitilmesini,
üretimden kaynaklı çevresel etkilere karşı toplum bilincinin geliştirilmesini
amaçlamaktadırlar.
Yaşam döngüsü değerlendirme (Life Cycle Assesment LCA)
Çevre sorunları belirli çevresel ölçütlerin seviyelerindeki artış ve azalış ile ifade
edilmekte, önleme politikalarında da bu seviyelerin arttırılması veya azaltılması
hedeflenmektedir. Bu da bizi sorunların tespiti ve çözüm arayışları için mevcut
çevresel durumun ve bu duruma katkı veren süreç ve elemanların etkisinin sayısal
olarak ortaya konması, raporlanması gerektiği sonucuna götürmektedir. Ürünlerin
üretim ve tüketiminden kaynaklı çevresel sorunların çözümü için oluşturulan
politikaların gerçekleştirilebilmesi büyük ölçüde ürünlerin çevresel etkilerinin
belirlenebilmesine bağlıdır.
TS EN ISO 14040-43 serisi standartlarıyla tariflenmiş olan ‘Yaşam Döngüsü
Değerlendirme’ yöntemi, ürün ve süreçlerin çevresel etkileri hakkında bilimsel veri
oluşturulmasını sağlar. Şekil 3.2’de ana kullanım alanları ve çerçevesi belirtilen LCA
yöntemi dört aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada çalışmanın amacı,
kapsayacağı veya kapsamayacağı veriler tanımlanır, sonra ürün sistemiyle ilgili girdi
60
ve çıktıların sayılarla ifade edilebilmesi için veri toplanması, hesaplama yöntemleri
ve sistem sınırları sadeleştirilmelidir (Envanter analizi). Üçüncü olarak, önceki
aşamada alınan sonuçlara göre ürünün çevreyle ilişkileri değerlendirilir (Etki
değerlendirmesi). Son olarak envanter analizi ve etki değerlendirmesinin sonuçları
değerlendirilir [TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu değerlendirmeİlkeler ve çerçeve, 2007].
LCA Çerçevesi
Amaç ve Kapsamın
Tanımı
Doğrudan Kullanımlar:
Envanter Analizi
¾ Ürün geliştirme ve iyileştirme
¾ Stratejik planlama
¾ Kamu politikası hazırlama
¾ Pazarlama
¾Diğerleri
Yorumlama
Etki Değerlendirmesi
Şekil 3.2.Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminin çerçevesi ve kullanım alanları
[TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu değerlendirme-İlkeler ve
çerçeve, 2007]
Yaşam döngüsü değerlendirme yöntemi aşağıdaki kullanım alanlarıyla BÜP’ün
temel araçlarından biridir. Yaşam döngüsü değerlendirme yöntemi:
•
Yaşam döngüleri boyunca, çeşitli noktalarda, ürünlerin çevre boyutlarının
geliştirilmesini sağlayan imkânların belirlenmesinde;
•
Sanayide, kamu sektöründe ve özel sektör kuruluşlarında; stratejik plânlama,
öncelik tespiti, ürün ve işlemlerin tasarımı ve mevcutların yenilenmesi vb.
konularda gerekli kararların alınmasında;
•
Ölçüm tekniklerini de içermek üzere, çevre faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerdeki
başarı derecesinin belirlenmesi amacıyla gerekli göstergelerin seçiminde;
•
Çevre
iddia
ve
beyanları,
çevre
etiketi
geliştirilmesinde yararlı ve yardımcı olmaktadır
gibi
pazarlama
araçlarının
61
Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminde ürünlerin çevresel etkileri, malzeme
(kaynak) tüketimi, oluşum (embodied) enerjisi, karbondioksit emisyonları, hava
kirliliği, katı atık üretimi, su kirliliği, çevresel yükler gibi parametrelere göre
değerlendirilmektedir. [TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu
değerlendirme-İlkeler ve çerçeve, 2007]
Ürünlerin
çevresel
performans
ölçütlerine
göre
değerlendirilmesini
ve
karşılaştırılmasını sağlayan LCA yönteminin yapı sektöründe kullanılabilirliği için,
yapıların kullanım evresindeki çevresel etkilere ilişkin verilere ulaşmak gereklidir.
Çünkü yapı ürünü bilgileri “ürün düzeyi” ile sınırlandırılırsa, yani ürünün yapıdaki
işlevi bilinmiyorsa, karşılaştırmalı bir LCA çalışması yapmak mümkün değildir.
LCA, üst düzey değerlendirme sistemleri için bir veri olarak kullanılabilmektedir. Bu
bakımdan, yapı sektöründe dört aşamalı bir enformasyon piramidinin parçası olarak
tanımlanabilir;
a) Yapı düzeyinde çevresel değerlendirme (En üst düzey)
b) Yapı ürünü düzeyinde çevresel değerlendirme (EPD)
c) Yaşam döngüsü değerlendirme (LCA)
d) Yaşam döngüsü envanteri verisi (LCI)
LCA yöntemi, BÜP kapsamında sürdürülen EIPRO Projesinde 25 AB üye
ülkesindeki son tüketim oranları baz alınarak yaşam döngüleri boyunca en çok
çevresel etkiyi yaratan ürünlerin tespitinde de kullanılmaktadır. Tespitler sonucunda
en çok çevresel kazancın sağlanabileceği ürün grupları belirlenmiş olacaktır [Tukker,
2006].
Çevresel ürün beyanları (Environmental Product Declarations-EPD)
Gelişen çevre duyarlı eğilimlerle birlikte üreticiler ürünlerini “Çevre dostu ürün”,
eko-ürün”, “çevreye zarar vermez” gibi iddialarla lanse etmeye başlamışlardır.
Ancak bu tür iddiaların bilimsel kriterlere dayanıp dayanmadığı açık değildir. Uluslar
arası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) bu tür çevresel iddiaların bilimsel bir temele
62
oturtulabilmesi ve ortak bir anlayışın sağlanması amacıyla “ISO 14020 Çevre
Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler” standardını oluşturmuştur.
Çevresel etiketler ve beyanlar bize bir ürün veya ürün grubu için, yaşam döngüsü
değerlendirme yöntemini baz alarak, nicel çevresel veriler sağlar. Bu tür bir beyanın
hedefi TS EN ISO 14020’de şöyle açıklanmıştır [TS EN ISO 14020 Çevre Etiketleri
ve Beyanları-Genel Prensipler, 2002]:
“Amaç, bir ürün veya hizmetin çevre boyutu hakkında, yanıltıcı olmayan, doğru ve
ispatlanabilir bilgiler verilmesi yoluyla, çevre üzerinde daha az olumsuz etkiye sahip
ürün ve hizmetlere talebin artırılması ve bu ürünlerin arzının teşvik edilmesi gibi
piyasa güçlerinin zorlaması ile sürekli bir çevresel gelişme potansiyelini
sağlamaktır.”
Yapı ürünleri sektöründeki beyanların amacı, yapı ürünlerinden kaynaklanan çevre
etkilerinin sayısal olarak belirlenmesi ve bir şema içinde ilgili tarafların bilgisine
sunulması yoluyla çevre duyarlı tüketimi sağlamaktadır. Çevresel beyanları ürün
standartlarından veya minimum gerekler tespit etmekten ayıran en temel nokta,
beyanların çevresel liderliği ödüllendirmek ve bu alanda rekabet oluşturmak niyetiyle
ortaya çıkmış olmasıdır [TS EN ISO 14020 Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel
Prensipler, 2002].
Bir ürünün çevresel etkileri ile ilgili bilgi verilmesi, bu bilgiler sayesinde
kullanıcıların ürünü seçerken, diğer kriterlerin yanında bu etkilere göre de
değerlendirme yapabilmesi BÜP kapsamında en önem verilen konulardan biridir.
Zira bu bilgiler sayesinde çevresel beyana sahip ürünler arası karşılaştırma yapmak
mümkün olacaktır ve ürünün çevresel özellikleri bir rekabet unsuru haline
gelebilecektir. Bu bakımdan çevresel beyanlar yapı sektöründe en yoğun kullanılan
ve teşvik edilen BÜP araçlarındandır.
Çevresel etiket (Eko-etiket) denince Çizelge 3.6’da belirtildiği gibi genel anlamda
gönüllü ‘onay belgesi’ işaretli Tip 1 beyanlar anlaşılmaktadır. Almanya 1977’de
“Blue Angel” etiketi ile bu konuda öncülük etmiştir. Tüm dünyada çevre etiketi
63
kullanımı oldukça yaygındır. Kanada 1988’de “Çevresel Tercih Programı”nı
başlatmıştır. Sonra sırasıyla Japonya, Kuzey Avrupa Ülkeleri, ABD, Yeni Zelanda,
Avustralya ve diğer ülkeler bunu takip etmiştir. 1994’de bu alanda bilgi alışverişi
sağlamak ve eko-etiketleri desteklemek amacıyla kurulan “The Global Ecolabeling
Network (GEN)” a göre 2003 yılında 33 ülke ve bölgede uygulanan 28 bağımsız
sertifikalı eko-etiket programının uygulanmakta olduğu bilinmektedir [Li, 2003].
Çizelge 3.6. Çevresel ürün beyanı tipleri.
Tip I
Tip II
Tip III
Çevresel (Eko) Etiketler
Çevresel İddialar
Belirli çevresel özellikleri
tarifleyen münferit konular
Yaşam Döngüsü Düşüncesi
(Life cycle thinking)
Belgelendirme zorunludur
Resmi yada Özel akredite
enstitülerce ele alınır
Yaşam Döngüsü Düşüncesi
Örnek:
Almanya: Blue Angel
Avrupa: Eco-label
Örnek:
Bir çamaşır makinesinin enerji
tüketimi
Çevresel Bildirgeler
Sürekli
geliştirme
amaçlı
yaşam döngüsü performans
verileri
Yaşam
Döngüsü
Değerlendirmesi
Zorunlu 3. taraf teyidi.
Belgelendirme mümkün
Özel akredite enstitülerce ele
alınır
Örnek:
İsveç: EPD
Hollanda: MRPI
Belgelendirme mümkündür
Üretici tarafından ele alınır
Bir yapı ürünü, yapıdaki kullanım amacına göre, bileşeni olduğu yapının çevresel
performansını değiştirebilmektedir ve işlevini ancak yapı işi içerisine monte
edildikten sonra yerine getirebilmektedir. Bu sebeple üretim süreci sonucundaki
işleve ve çevresel performansa dayalı olan Tip I ve II Beyanlar yapı ürünleri için
uygun değildir. Yine de AB, seramik, çimento, doğal taş vb gibi malzemelerden
yapılmış sert yer kaplamaları için geçerli bir “eco-label” alınmasını bir Komisyon
kararı ile zorunlu kılmıştır. Bu eko-etikette çevresel özelliklerin sayısal olarak beyan
şartı yerine belirli sınır değerler arasında kalan ve kararda belirtilen şartlara uyan
kaplamaların etiketi taşımaya hak kazanması durumu söz konusudur [Establishing
the ecological criteria for the award of the Community eco-label to hard floorcoverings, 2002].
TS
ISO/TR
14025
standardı
çerçevesinde
oluşturulan
çevresel
beyanları
diğerlerinden ayıran en büyük özelliği, bilgilerin bilimsel bir temele (LCA)
64
dayanıyor olmasıdır. Tip III Çevre Beyanları bütün ürün ve hizmetlere, değişim ve
gelişmeye açıktır [TS ISO/TR 14025 Çevre etiketleri ve beyanları – Tip III Çevre
Beyanları, 2005].
Çevresel ürün beyanlarında;
•
Üretici, ithalatçı, toptancı ve şirket yada organizasyonca yürütülen çevresel işler,
•
Üretim süreci ve hizmet aktiviteleri,
•
Ürünün içeriği,
•
Materyal ve enerji akışı için envanter verileri,
•
Potansiyel çevresel etkiler,
•
Hizmet, bakım ve geri dönüşüm,
•
Belgelendirme süreci, hakkında bilgiler içerilmektedir [Çelebi, Aydın ve Şentürk,
2007]
Avrupa’da hemen her ülkede ISO 14025 baz alınarak ve LCA metodolojisi
kullanılarak hazırlanmış farklı çevresel beyanlar uygulanmaktadır. CEN ve ISO bu
beyanların uyumlaştırılması, ortak karakteristikler ve ortak bir beyan şeması
oluşturulması ile ilgili çalışmalar yürütmektedirler.
Yapı ürünlerinin çevresel bilgilerinin elde edilmesiyle;
•
Yapı sektöründe çevresel politikaların oluşumu için bir araç sağlanmış olacaktır.
•
Sürdürülebilir gelişme için yapı sektörünün oluşturabileceği engellerin tahmini
kolaylaşacaktır
•
Yapı sektöründe çevresel etkilerin azaltılabilmesi için veri sağlanmış olacaktır,
•
Sürdürülebilir yapı teknolojilerinin oluşturulabilmesi sağlanacaktır.
Çevre yönetimi ve denetimi sistemi (EMAS)
Globalleşen dünyada uluslararası pazarlarda rekabet edebilmenin koşulu, işletmelerin
hem ürün kalitesinde hem de üretim sürecinde doğal kaynaklara zarar vermeden bu
üretimi gerçekleştirdiklerini belgelemelerinden geçmektedir. Diğer ürünlerde olduğu
65
gibi yapı ürünleri üreten firmaların da EMAS’ların oluşturulmasında göz önünde
tutacakları çevre boyutları 1 bakımından çeşitli seçenekleri bulunmaktadır. Aşağıdaki
çevre boyutları hemen her tür firma için ortaktır:
•
Havaya verilen emisyonlar,
•
Suya bırakılan atıklar,
•
Toprağa atılan atıklar,
•
Ham maddelerin ve doğal kaynakların kullanımı,
•
Enerji kullanımı,
•
Ortama salınan ısı, ışıma, titreşim gibi enerji,
•
Atık ve yan ürünler,
•
Ürünün boyut, şekil, renk, görünüm gibi fiziksel özellikler.
Firmanın doğrudan kontrol edebildiği bu çevre boyutlarına ilâveten, bu firma,
kendisi tarafından kullandığı ve sağladığı ürün ve hizmetlerle ilgili, etkileyebildiği
boyutları da göz önünde bulundurmalıdır. Firmanın faaliyetleri, ürünleri ve
hizmetlerine ilişkin aşağıdaki konular da değerlendirilmelidir:
•
Tasarım ve geliştirme,
•
İmalât işlemleri,
•
Ambalajlama ve taşıma,
•
Müteahhitlerin ve tedarikçilerin çevre performansları ve uygulamaları,
•
Atık yönetimi,
•
Ham maddelerin ve doğal kaynakların çıkarılması ve dağıtılması,
•
Ürünlerin dağıtımı, kullanımı ve ömrü,
•
Yaban hayatı ve biyo-çeşitlilik.
Firmalar çerçevesinde her ne kadar çevresel performanslarını gösteren raporlar
yayınlıyorlarsa da bu raporlar kendi söylemleri ile sınırlı olmaktadır. EMAS ile ISO
14001 çevre yönetim sistemleri uygulamaları arasındaki temel farkı EMAS
kapsamındaki “Eco-Audit” raporunun bağımsız bir kuruluş tarafından tasdiklenmesi
bu nedenle daha inandırıcı ve güvenilir olmasıdır [Mındıkoğlu, 2007].
1
Çevre boyutu: Bir kuruluşun çevre ile etkileşime girebilen faaliyetlerinin veya ürünlerinin veya hizmetlerinin bir elemanı.
66
Ürün dernekleri
Danimarka Teknoloji Enstitüsünün koordinatörlüğünde ve beton sektörü işbirliğiyle
yürütülen bir projede beton ürünlerin yaşam döngüsü boyunca temiz teknolojilerin
kullanımının potansiyeli araştırılmıştır. Proje sonucu elde edilen sonuçların, sektörel,
toplumsal ve genel anlamda önemi ortaya konmuştur [Glavind ve ark., 2001].
3.3. Kullanım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP
Araçları
Yapı ürünlerini diğer ürünlerden ayıran önemli bir faktör işlevlerini ancak bir yapı
işine entegrasyon sonucunda yerine getirebilmeleridir. Ürünün işlev kazanması onu
Şekil 3.3’de görüldüğü gibi ‘yapı ürünü’ düzeyi yerine ‘yapı’ düzeyinde ele
alınmasını gerektirmektedir. Yani ürünün performansı artık yapının toplam
performansına katkıda bulunmaktadır.
Şekil 3.3. Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evreleri/sistem düzeyleri [Paulsen, 2001]
67
Genelde diğer evrelere göre daha uzun bir zaman dilimine yayılan kullanım evresi,
farklı çevresel etkilere sahip yapım, kullanım, bakım – onarım eylemlerini
kapsamında incelenebilir.
Yapım aşaması: Bu aşama şantiye alanına yapı ürünlerinin getirilmesiyle başlayıp,
yapının tümünün inşa edilmesiyle sona erer. Fabrikada üretimi tamamlanan yapı
ürününün, şantiyede parça, eleman veya bileşen bazında bir araya getirilerek yapının
inşa edildiği aşamadır.
Şantiyede oluşan ürün zayiatları yani atık oluşumu bu aşamadaki önemli çevresel
etkilerden biridir. Ürünlerin taşıtlardan indirilmesinde özen gösterilmemesi, hatalı
depolama, hatalı işçilik zayiata neden olabilmektedir. Zayiat sonunda atığa dönüşen
ürünler özellikle de geri dönüştürülemiyorlarsa oluşum enerjisi kaybı ve doğal
kaynak kaybı anlamına gelmektedir. Şantiyede zayiatları azaltmak için, imalata
geçmeden önce mimari, betonarme / çelik ve detay projelerin birbirleriyle
uygunlukları yanında bunların Tesisat, Elektrik ve Montaj projeleri ile uygunlukları
da sağlanmalıdır. Sonradan neden olunacak yıkma, tadil, tamir, temel ve zemin
dolguları, sıva ile düzeltmeler vb. işlerden kaçınabilmek için, sonradan değil, iş
sırasında kontrol edilmelidir [Baytop, 2005]
Uygulamada üründen kaynaklı emisyonlar veya uygulama işlemleri sonucu
uygulayıcıların sağlığına zararlı etkiler de sözkonusu olabilmektedir. Boya ve vernik,
camyünü uygulamaları bunlara örnektir.
Kullanım aşaması: Bu aşama yapım işlemleri sona ermiş ürünün kendisinden
beklenen performansı yerine getirmesiyle başlar, hizmet ömrünün bitmesi veya
kullanıcının tercihi doğrultusunda yapı işinden ayrılması ile biter.
Yapı ürününün kullanım aşaması, enerji tüketimi, iç ve dış ortama zararlı maddelerin
yayılımı gibi birçok etkiye neden olmaktadır. Bu aşamada en önemli etki, yapı
kullanıcılarının sağlığına ve konforuna verilen zararlardır. Pek çok malzeme,
özellikle solvent bazlı bağlayıcılar, döşemeler (halı türü) ve diğer son kat iç mekân
68
örtüleri uçucu organik bileşenler (VOC) ve formaldehit yaymaktadır. Bu emisyonlar
iç hava kirliliğine sebep olup “hasta bina sendromu” vakalarına dönüşebilmektedir.
Kullanım aşamasındaki çevresel etkiler aşağıdaki eylemlerle önlenebilir;
•
İnşaat atıklarının azatlımı: Bazı yapı ürünleri standart ölçülerde üretilir. Bu
ölçülerin tasarım evresinde göz önünde tutulması uygulama evresinde atık
oluşmasını önler. Malzemelerin etkin kullanımı sürdürülebilirliğin temel
prensiplerinden biridir.
•
Enerji etkinliği: Yapı ürünlerinin enerji etkinliği R-değeri, gölgeleme katsayısı,
aydınlatma etkinliği veya yakıt etkinliği gibi faktörlerle ölçülür. Bu tür ürünlerin
seçiminde nihai hedef yapının kullanımı için gerekli enerji miktarının
azaltılmasıdır. Araştırmalar yapının tahmini 50 yıllık yaşam döngüsü boyunca
kullanılan enerjinin %85-95 ini, kullanım-işletme enerjisinin oluşturduğunu
göstermiştir. Bu enerjinin korunumu da doğru yerde doğru katkılar sağlayacak
yapı ürünlerinin seçimine bağlıdır. [Thormark, 2006]
•
Su arıtımı/korunumu: Kimyasal ve enerji kullanımının söz konusu olduğu su
arıtma sistemlerine gidecek olan suyun azaltılması temel amaçtır. Bu da iki yolla
olur. Bir armatürden geçen su miktarının azaltılması veya yapıya zaten girmiş
olan suyun dönüştürülmesi. Gri sular rezervuarlara aktarılabilir, toplanan
yağmursuyu bahçe sulamasında kullanılabilir. Su kalitesini yükselten veya
kullanımını azaltan yapı ürünleri kullanılmalıdır.
•
Toksik olmayan / düşük toksisiteli ürünlerin kullanımı: İşçiler ve kullanıcılar için
daha az tehlikelidir. Pek çok ürün iç hava kalitesini olumsuz etkiler ve kullanıcı
sağlığına zararlı olabilir. Bazıları uygulandıktan sonra sadece kısa bir süre
tehlikeli salınımlara yol açarken bazılarının etkileri yapı ömrü boyunca
sürmektedir.
•
Yenilenebilir enerji sistemleri: Geleneksel yapı dışı üretilmiş elektrik ve yakıta
bağlı sistemlerin yerini alırlar. Güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji hâlihazırda
yapıda bulunan doğal kaynaklardandır. Doğal aydınlatmayı, pasif solar ısıtmayı
ve yapı yerinde güç oluşturmayı destekleyen ürünler bu gruptadır.
69
Bakım- Onarım Aşaması: Yapı ürünleri, yaşam döngülerinin en uzun süreli bölümü
olan “kullanım” evresini yapıların bir bileşeni veya bileşenlerinin bir parçası olarak
geçirirler. Ancak, yapıda kullanılan malzemelerin ve ürünlerin çoğu yapı ömrü
boyunca dayanmamakta, çeşitli zamanlarda yenilenmekte böylece kullanılan
malzeme miktarı dolayısıyla ilgili çevresel etkilerin oranı da artmaktadır. Yine pek
çok yapı ürünü işlevlerini kullanım ömürleri boyunca yerine getirebilmek için
temizleme ve boyama gibi bakım işlemleri gereksinirler. Verimli kullanım için
düzenli bakım onarım şarttır. Bakım içim kullanılan malzemelerin kaynak kullanımı
ve kirlilik oluşumuna etkilerinin tespit edilmesi önemlidir [Borg, 2001].
Kullanım evresinde ürünlerin durabilitesi ve uzun ömürlü olmaları önem
taşımaktadır. Daha uzun kullanım ömrüne sahip ürünler daha az yenileme gerektirir.
Bu da yapının yaşamı boyunca daha az dolgu atığının oluşması, doğal kaynak
kullanımı ve uygulama ile işçilik giderlerinin azalması demektir. Yapım maliyetinin
%50’sinin bakım onarım ve iyileştirmelerin oluşturduğu düşünülürse fonksiyonel
durabilitenin önemi olduğu görülecektir. Dayanıklı ürünler aynı zamanda kullanım
emniyetini yükseltir ve yapının başka performans özelliklerini de arttırabilirler.
Durabilite aynı zamanda aşınmadan kaynaklı enerji kayıplarını da engeller
[WasteWise Update - Building For The Future, 2002].
Toparlayacak olursak ürünlerin kullanım evresinin aşağıdaki çevresel etkilere yol
açtığı söylenebilir.
•
Ürünlerden kapalı ve açık ortama yayılan emisyonlar (tehlikeli madde salınımı)
•
Yapı sistemindeki kaynak akışına etkisi-müdahalesi (enerji kullanımı, su
kullanımı)
•
Bakım için kullanılan malzemenin etkileri ve kaynakların tüketimi [Borg, 2001].
70
3.3.1. Doğrudan düzenleyici araçlar
Yasal düzenlemeler
Enerji verimliliği ile ilgili düzenlemeler: Bu tür düzenlemeler en çok yapının
dolayısıyla ürünün kullanım evresinde dikkat çekmektedir. Tek başına ürünün
kendisinin yapıdaki enerjinin verimli kullanımına etkisi yoktur. Ancak bir ürünün
yanlış montajı sebebiyle oluşabilecek ısı kayıpları, ısı yalıtımı sağlayan ürünlerin
standardına ve kullanım yerine uymaması enerji kayıplarına yol açabilmektedir.
Diğer düzenlemeler: İskoçya yapı kontrol yasasına 2003 yılındaki revizyonla
sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çerçeve konular eklenmiştir. Bu gelişme üzerine
“The Scottish Executive Central Researc Unit” yapıyı etkileyen mevcut
düzenlemelerle ilgili bir tarama yaparak mevcut düzenlemelerin irdelenmesi ve
sürdürülebilir kalkınmayı içerecek şekilde genişletilebilecek alanların tanımlanması,
mevcut ve taslak standartların ne şekilde tadil edilebileceği ile ilgili bir rapor
hazırlatmıştır [Halliday, 2004].
Danimarka’da atık yönetimiyle ilgili yasa ve düzenlemeleri hariç, “belli performans
koşullarını karşılamak kaydı ile” birincil, ikincil ve atık yapı ürününün kullanım
alanları ile ilgili ayrım bulunmamaktadır. [Eikelboom ve ark. 2001].
Avrupa Birliğinde yapı alanında ürün uygulamalarına özel bir önem verilmekte ve
ürünün kendi performansı kadar uygulama kalitesinin üzerinde de durulmaktadır.
Standardizasyon
Avrupa Standardizasyon Kuruluşu (CEN) yapı ürünleri ve yapılara özgü çevresel
performansın değerlendirilebilmesi için Çizelge 3.7’de görülen bir dizi standart ve
teknik rapor hazırlamaktadır. Amaç, çeşitli ülkelerde süregelen uygulamalar için bir
şablon hazırlayarak, bilgi alışverişinde ortak bir terminoloji ve değerlendirme
metodu yaratmaktır.
71
Çizelge 3.7. CEN tarafınca hazırlanan, yapı ve ürünlerinin çevresel performansına
dair standartlar [European Committee for Standardization (CEN), TC
350 Technical Committee business plan, 2007]
Düzey
ve
Çalışma grubu
Çerçeve
WG 1
Yapı düzeyi
WG 2
Ürün düzeyi
WG 3
Çevre
Sağlık ve Konfor
Maliyet
Binaların Entegre Performansı için bir Çerçeve
Bina Yaşam Döngüsünün tanımlanması
Binaların
çevresel
performanslarının
değerlendirilmesiHesaplama metotları
Çevresel
Sağlık ve konfor Yaşam döngüsü maliyeti
performans
performansı
performansı
Çevresel bildirgelerin (EPD) kullanımı
Tedarik zincirindekiler ve tüketici için iki ayrı çevresel bildirge
(EPD) formatı
Çevresel bildirgeler (EPD) için ürün kategorisi kuralları (PCR)
Jenerik veri
Hedeflenen
Tarih
2007
2009
2008
2009
2009
2010
2010
2009
Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) ise Çizelge 3.8’de görülen, yapı ürünüyapı ekseninde sürdürülebilirlik bileşenlerini ortaya koyan standartlar hazırlamıştır.
Çizelge 3.8.ISO tarafınca hazırlanan yapı inşasında sürdürülebilirliğe dair standartlar
[International Standards Organisation, “(ISO) TC 59/SC 17 Technical
Committee work plan, 2007]
ISO 15392 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik – Sustainability in Building Construction Genel Prensipler (taslak, geliştiriliyor)
General Principles.
ISO/TS
21929-1:2006
Yapı
İnşasında Sustainability in Building Construction Sürdürülebilirlik – Sürdürülebilirlik Bileşenleri – Sustainability Indicators - Part 1: Framework
Bölüm 1: Yapı için bileşenlerin geliştirilme for Development of Indicators for Buildings
çerçevesi (yayımlandı)
ISO 21930:2007 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik Sustainability in Building Construction - Yapı Ürünleri için Çevresel Beyanlar Environmental Declarations of Building
(yayımlandı)
Products.
ISO/TS
21931-1:2006
Yapı
İnşasında
Sürdürülebilirlik – Yapı İşlerinin Çevresel
Performanslarının Değerlendirilmesi Metodları
İçin Çerçeve-Bölüm-1: Yapılar (yayımlandı,
revize ediliyor)
Sustainability in Building Construction Framework for Methods for Assessment of
Environmental Performance of Construction
Works - Part 1: Buildings
ISO 21932 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik – Sustainability in Building Construction –
Terminoloji (taslak)
Terminology
72
Genişletilmiş üretici sorumluluğu (Extended producer responsibility-EPR)
Genişletilmiş üretici sorumluluğu, üreticilerden ürünleri için sadece imalat süreciyle
bitmeyen, tüm yaşam döngüsü boyunca ve bitiminde de, çevre koruma alanında
sorumluluk almalarını gerektiren bir araçtır. Bu aracın en yaygın uygulaması,
ürünlerin kullanım ömrü sonunda üretici tarafından toplanıp uygun şekilde
bertarafı/geri kazanımı/yeniden kullanılmasıdır. EPR Almanya’nın “Yeşil Nokta”
(Der Grüne Punkt) programını oluşturan ambalaj atıklarıyla ilgili düzenlemesiyle
başlamıştır. Daha sonra İsveç, Japonya, ABD, Danimarka, Norveç ve İtalya’da da
benzer programlar oluşturulmuştur. Buzdolapları, bilgisayarlar, arabalar, piller,
telekomünikasyon araçları bu tür uygulamalara en çok konu ürünlerdir [Li, 2003].
Üreticinin, çoğunluğunun kullanım ömrü çok uzun olan, yapı ürününü - yapı ürünleri
haricindeki ürünler için uygulandığı şekilde- kullanım ömrü sonunda geri alması
(take-back) pratiğe geçirilmesi zor bir uygulamadır. Bu nedenle EPR, yapı
sektöründe “verilen hizmetin korunması” olarak yorumlanabilir. Örneğin bazı
projelerde çatılar enerji sağlayan firmalara kiralanmaktadır. Firma çatı için hem su
geçirmezlik hem de güneş panelleri sayesinde yeşil elektrik anlamında kazanç
sağlayan bir eleman olarak tam sorumluluk sahibidir. Bu da 2 ayrı firmanın aynı
çatıdan sorumlu olması durumdaki problemleri önlemektedir [Kibert, 2001].
Üretici, ürününün yaşam döngüsü boyunca potansiyel çevresel yüklerini dikkatle
incelemeli ve geliştirilmiş ürün tasarımı ve ürünüyle ilgili kullanım, geri alma
ve/veya yok edimiyle ilgili bilgi ve tavsiyeler (eko etiketler vs. ile) sağlayarak bu
yüklerin azaltılmasındaki sorumluluğunu yerine getirmelidir.
3.3.2. Ekonomik araçlar
Fonlar, teşvik ve ödüller
Yapıda kullanılan enerjinin belirli bir seviyeyi geçmemesi durumunda birim
enerjinin daha düşük fiyata verilmesi gibi uygulamalar bulunmaktadır. Bunlar
73
tüketim alışkanlıklarını hedef alan, dolaylı yoldan enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin
kullanımını teşvik edebilmektedirler.
“Yeşil” kamu alımları
Kamu alımları, yapıların yapım hizmetleri için olduğu kadar bakım onarım
hizmetleri için de söz konusudur. Her iki durumda da ihale teknik şartnamelerine,
uygulamada dikkat edilecek çevre duyarlı ayrıntılar, bakım onarımda kullanılacak
malzemenin
çevresel
etkiye
yol
açmaması,
ürünlerin
yenileme/değiştirme
periyotlarının gibi konulara yer verilebilir.
3.3.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar
Ürün seçiminde etkili olabilecek çevresel bilgilerin sağlanmasını, yapı ürününü
uygulayan ve kullanan kişilerin ürünün çevreye ve sağlığa etkileri konusunda
bilinçlenmesini amaçlayan araçlardır.
Yaşam döngüsü değerlendirme (Life cycle assessment-LCA)
Yapıda kullanılacak ürünün seçiminde ilgili aktörler (kullanıcılar, mimarlar,
müteahhitler vs.) profesyonel kullanıcılar ve tasarımcılar pek çok kriteri göz önünde
bulundurmaktadır. Kullanılmak istenen iki farklı ürüne ait, ekonomik veya
performansa dayalı kriterler için karşılaştırma yapılabilecek ölçütler mevcuttur ancak
çevresel
performans
için
durum
farklıdır.
Ürünlerin
çevresel
etkilerinin
değerlendirmesi ve karşılaştırması için gerekli sayısal ölçütler LCA Yöntemi ile
sağlanabilmektedir.
Yine de, belirli bir işlevi yerine getirecek, minimum çevresel etkiye sahip ürün
seçimi güç olabilir. Çoğunlukla tamamen farklı ürün ve etkileri karşılaştırmak
olasıdır; örneğin ahşap pencerelerle (biyolojik çeşitlilik etkileri, enerji etkinliği ve
yüksek bakım) alüminyum pencereler (yüksek oluşum enerjisi, düşük bakım).
Fonksiyonel olarak birbirlerinin yerini tutabilecek ürünlerin benzer çevresel profilleri
74
olabilir. Örneğin yenilenebilir kaynaktan elde edilmiş fakat geri dönüştürülmüş
materyal içermeyen bir ürünü yenilenemez bir kaynaktan elde edilmiş ancak yüksek
oranda geri dönüştürülmüş materyal içeren bir ürünle karşılaştırırken zorluk doğabilir
[Finnish Building Information Institute, 1996].
Çevresel yapı değerlendirme sistemleri (Environmental Building Assessment
System)
Binalar, mevcut yapı mevzuatının gereklerini sınır değerlerde yerine getirmek
amacıyla tasarlanırken çevreci bina tasarımcıları bütüncül yapı performansını
yükseltmek ve binanın yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri ve harcamaları
azaltmak amacı ile mevzuatların ötesine geçmektedirler. Özellikle Kuzey Avrupa
ülkelerinde, yapıların çevresel performansını belirli şartlara göre değerlendiren
sistemler geliştirilmiştir. Bu sisteme göre bağımsız bir kuruluşça değerlendirilen
yapının, arazinin seçiminden yapının yok edimine kadar sınıflandırılan birtakım
çevresel gereklilikleri karşıladığı oranda bir çevresel performansa sahip olduğu
varsayılmaktadır.
Çevresel yapı değerlendirme sistemleri genelde bina tasarımının ve yaşam döngüsü
performansının beş kategorisine odaklanmaktadır; Arazi, su, enerji, ürün, iç çevre.
Tüm dünyada değişik değerlendirme kriterlerine sahip çok sayıda sistem çevresel
duyarlılıkla hareket eden tasarımcıları ve sektörü ödüllendirmekte, rekabete katkı
sağlamakta, kamuoyunun ilgisini çevreci çabalara çekmektedir.
En yaygın kullanılan değerlendirme sistemlerinden Breeam-Green Leaf, LEED ve
GB Tool’un malzemelere ilişkin gerekleri Ek-3 Çizelge 3.1’de karşılaştırmalı olarak
belirtilmektedir. Sayılan gereklilikler doğal kaynak kullanımıyla ilgili kısıtlamaları
öngörmekte böylece yapı ürünü “hammadde çıkarımı” evresinde önemli bir politik
araç haline gelmektedir. Bu sistemler, yapıda kullanılan ürünlerin kolay onarılır,
temizlenir olması gereğini içermeleri ile yapı ürününün “kullanım” evresinde etkili
olabilmektedirler.
75
Çevresel yapı değerlendirme sistemleri önceleri sadece yeni yapılar için
kullanılmaktaydı. Pek çok ülkede yeni yapıların mevcut yapı stokuna oranının %11,5 seviyesinde kalması mevcut yapı stokunun ve bunların yenileme işlemlerinin de
değerlendirmeye tabi tutulmasının önemli çevresel kazançlar sağlayabileceği
düşüncesini yaratmış ve sistemler bunlara uyarlanmıştır. Mevcut binaların çevresel
değerlendirmesinde yapı hali hazırda inşa edilmiş olduğu için yapının işletmesi ve
bakımı üzerinde durulmaktadır. Yapı ürünleriyle ilişkili olarak, düzenli bakımonarımla ürün ömrünün uzatılması, yenilenecek ürünlerin yerine çevre duyarlı
ürünlerin satın alınması, olası yapı yenileme, tadilatları için kullanılacak bir atık
yönetimi planının hazırlanması gibi kriterler üzerinden değerlendirme yapılmaktadır
[Green Building Rating System For Existing Buildings Upgrades, Operations and
Maintenance, 2005].
Bina yaşam döngüsünün her evresinde yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin
değerlendirilmesi yukarıdaki faydaların dışında bina ömrünü de aşan bir faydamaliyet analizi yapmayı mümkün kılar. Ancak çevresel etkilerin değerlendirilmesi
araçlarının geliştirilmesinde, tüm yapı performansına dair enerji kodlarının ve ulusal
standartların eksikliği, iklimsel verilerin eksikliği, mevcut standartların güncelliğini
kaybetmesi ve eksik LCA verileri problem oluşturmaktadır.
Malzeme güvenlik föyleri (Material safety data sheets)
Malzeme güvenlik föyleri özellikle belli kimyasallar içeren ürünler için imalatçı veya
ithalatçı tarafından hazırlanmaktadırlar. Föyler, ürünle ilgili fiziksel ve kimyasal
özelikleri, sağlığa etkileri, maruz kalma şekillerini, güvenli uygulama ve kullanım
için ikazlar, acil ve ilkyardım prosedürlerini, kontrol önlemleri ile ürünün taşınması
ve depolanmasında dikkat edilecek konuları içerir [Commission Directive
91/155/EEC of 5 March 1991 defining and laying down the detailed arrangements
for the system of specific information relating to dangerous preparations in
implementation of Article 10 of Directive 88/379/EEC, 2001].
76
Tüketim / kullanım alışkanlıkları
Yapı ürünlerinin çevresel etkilerini azaltmada - diğer ürünler için de geçerli olan- en
önemli faktör tüketimin azaltılmasıdır. Ekonomistler tüketimi azaltmak için 3 strateji
belirlemişlerdir; ürün çıkışını azaltmak, ürünü çevreye etkisi daha az olacak şekilde
değiştirmek, ürün kullanımını ve yok edimini çevreye etkisi daha az olacak şekilde
değiştirmek. İkinci strateji tamamen üreticiye bağlıyken ilk ve son stratejilerin
başarısını tüketicinin çevreyle ilgili konulardaki bilinç düzeyine bağlıdır. Tüketicinin
eğilimleri çevresel duyarlılıkta birleşmediği müddetçe ürünlerin çevresel etkilerinin
azaltılması çabaları sonuç vermeyecektir. Üretim ve tüketim kaynaklı çevre
sorunları, ürünlerin çevresel etkileri ve daha az çevresel etkiye sebep olacak şekilde
kullanımı hakkında bilgi veren dokümanlar tüketicinin bu konulardaki bilinç
düzeyini yükseltmektedir.
Kullanıcıların çevre dostu ürünler konusunda bilgilenmesi için çeşitli çevresel
markalar geliştirilmiştir. EU Flower, Energy star, Umweltzeichen gibi. Tüketicilerin
seçimlerinde çevresel kriterleri göz önünde bulundurmaları, çevre duyarlı ürün
pazarının oluşmasını sağlamaktadır [Niya ve Timonen, 2001].
Geleneksel anlayışta, yapı ürünleri mekanik ya da durabilite performansları ile ilgili
kriterler temelinde tanımlanmaktaydı. Ancak çevre duyarlı söylemlerin artması,
ürünler için çevresel kriterlerin ortaya konması ve bu alandaki diğer ulusal ve
uluslararası eğilimler sonucu, ürün seçiminde fiyat ve performans ötesinde faktörler
de göz önünde bulundurulmaya başlanmıştır.
İnsanların en basit günlük aktivitelerinde bile çevre bilincinin getireceği kazanımlar
mevcuttur. Sivil toplum kuruluşları bu noktada önemli rol oynamaktadırlar.
Norveç’te “çevreci ev bekçisi” adında bir sivil toplum kuruluşu, birey, grup,
organizasyon ve enstitülerden günlük aktivitelerini doğal kaynak kullanımını,
enerjiyi ve zararlı madde azaltıcı, atık üretimini minimize edici ve biyolojik
çeşitliliği koruyucu yönde değiştirilmesi için çalışmalar yürütmektedir. Aynı
77
zamanda bu konularda bilgilendirir, araçlar üretir, gönüllü olarak organizasyon ve
okullara çevresel profillerinin iyileştirme konusunda rehberlik etmektedirler.
Çevreci ürünlerin kullanımıyla ilgili kampanyalar çok yaygın olmakla beraber
bunlarda da bir “rebound etkisi” riski söz konusudur. Örneğin, enerji etkin ampul
kullanımıyla ilgili bir kampanya kullanıcıların daha çok lamba kullanması veya daha
uzun
süre
açık
yaratamayacaktır.
bırakmaları
Aynı
şekilde
durumunda
yapı
herhangi
ürünlerinde
bir
enerji
hammadde
tasarrufu
kullanımının
sınırlandırılması konusunda çalışmalar yürütülürken son 30 yılda ABD’de ortalama
bir yaşam biriminin alanının 170m2 den 220m2 ye çıktığı buna karşın ortalama ev
nüfusunun da 3,5 kişiden 2,5 kişiye düştüğü raporlanmıştır [Kibert, 2001].
3.4. Yok Edim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP
Araçları
Bir yapı ürününün yok edim aşaması genellikle içerisinde bulunduğu yapının
yıkılarak yaşam döngüsünün sona erdiği evredir. Ancak yapı ürünlerinin yapı
ömrünün devam ettiği süreçte de fonksiyonunu yerine getiremez duruma gelme veya
fonksiyonunu yerine getirse de kullanıcının tercihleri doğrultusunda yapı işinden
ayrılıp yok edim evresine geçmesi mümkündür. Yapının yıkımıyla yapıdan artakalan
parça, bileşen ve eleman bazındaki yapı ürünlerinin geri dönüştürülmesi, yeniden
kullanılması ile arazi doldurma ve yakma yöntemleriyle bertarafı işlemleri de bu
evreye dâhildir.
Yok edimle ilgili en önemli sorun yok edim sonrası ortaya çıkan atıkların hacimsel
ve toksik boyutlarıdır. AB ülkeleri arasında atık ürünlerle ilgili oranlar oldukça
değişiklik göstermektedir. Oluşan atıklarını %90 dolgu, %10 geri dönüşüm ve enerji
geri kazanımı şeklinde değerlendiren ülkeler olduğu gibi %10 dolgu, %65 geri
dönüşüm ve %25 enerji geri kazanımı oranları ile atıklarının çevresel etkilerini
oldukça azaltan ülkeler de mevcuttur [Towards a thematic strategy on the prevention
and recycling of waste, 2003].
78
Bertaraf, yeniden kullanım, geri dönüşümle ilgili seçenekler ürünün özelliklerine ve
içeriğine göre çeşitlilik göstermektedir. Bir yapı ürününün yok edim evresindeki
çevresel etkileri ürünün aşağıdaki özelliklere sahip olmasıyla azaltılabilir [Best
Practices Guide-Material Choices for sustainable design, 2001]:
•
Yeniden kullanılabilirlik: Ürünün yaşı ve durabilitesi ile ilgili bir fonksiyondur.
Bazı ürünler bina ömrü sona erse dahi daha hizmet verebilecek süreye sahiptir.
Başka bir yapıda kullanılabilirler.
Yapıların sökülmeye uygun olarak tasarlanması, daha yüksek oranda ürün geri
dönüşümüne, yeniden kullanımına ve yenilenmesine imkânı sağlar. Böylece
ürünlerin oluşum enerjilerinden faydalanarak kaynak ve enerji tasarrufu
sağlandığı gibi, yapıdan kaynaklı dolgu atığı miktarı da azaltılmış olacaktır.
Söküm maliyeti işçilik, ekipman ve yönetimsel giderler nedeniyle yıkım
maliyetini aşsa da, ürün geri kazanımından elde edilen gelir dahil edildiğinde
yıkım maliyetinin aşağısında kalmaktadır. Bu analizlerin yapılması ve
kazançların ortaya çıkarılması söküm için yapım felsefesinin yaygınlaşması için
önemlidir.
•
Geri dönüştürülebilirlik: Bir ürünün yeni bir ürün oluşumunda hammadde veya
katkı amacıyla kaynak olarak kullanılabilme kapasitesidir. Çelik, mıknatıslar
yoluyla inşaat yıkıntılarından kolaylıkla ayrılabildiğinden, büyük miktarlarda
dönüştürülebilir başlıca yapı ürünüdür. Cam da dönüştürülebilmektedir ancak
inşaat yıkıntılarında ayrıştırılması nispeten güçtür. Geri dönüştürülebilirlik, doğal
kaynak kullanımını, enerji harcanmasını, atık oluşmasını, taşınması ve
depolanması azalttığı için özellikle üretimi enerjisi yüksek ürünlerde önemlidir.
•
Biyolojik ayrışabilirlik: Ürünün doğada çözünebilmesi yeteneğidir. Organik
ürünler doğaya hemen karışmasına rağmen mesela çeliğin çözülmesi uzun zaman
alabilmektedir. Bu konuda önemli bir nokta, ürünün çözündüğünde tek başına
veya başka maddelerle etkileşim sonucu tehlikeli maddeler üretmemesidir.
79
İsveç’te yapılan bir çalışma yok edim evresindeki yapı ürünlerinin değerlendirilmesi
konusundaki kararların ne kadar karmaşık olabileceğini göstermektedir. ‘Maksimum
ürün dönüşümü/enerji geri kazanımı için yakma’ ile ‘maksimum yeniden kullanım’
şeklinde iki senaryoya göre yapılan çalışmada doğal kaynak ve enerjinin korunumu
ile dolgu oluşturan atıkların azaltılması hedeflerine ne derece yaklaşılabileceği
araştırılmıştır. Bu çalışmada dönüştürme işleminden elde edilen %20-40 oranındaki
enerji kazanımının 180-220 bin konutun bir yıllık ısıtma enerjisini karşılayabileceği
ortaya konmuştur [Thormark, 2001].
Yapı ürününün yok ediminin etkin uygulanabilmesi için aşağıdaki bilgilere ihtiyaç
duyulmaktadır [Chini ve Bruening, 2003];
•
Ürünle ilgili bilgi (İçeriği nedir?)
•
Konumla ilgili bilgi (Nerede yok edilecek?)
•
Kullanımla ilgili bilgi
•
Mevzuata dayalı bilgi (Yok edimle ilişkili yönteme veya ürüne özel bir
mevzuat var mı?)
•
Piyasa bilgileri (Yok edimde yer alacak firmalar, maliyetler, ürünün yok edim
eyleminin ekonomik kazançları-kayıpları nelerdir?)
•
Yöntemle ilgili bilgi (Hangi yöntemle yok edilecek?)
Mimarlar ve ürün tasarımcıları tarafından en az anlaşılan ve dikkate alınan kısım
yapının veya yapı ürünlerinin yok edim evresidir. Zira, yapının yapım evresinde, yok
edim evresinde edinilebilecek kazanımlara ilişkin kararlar vermek, 50-100 yıllık yapı
ömrü göz önüne alındığında, geleceğe ilişkin birtakım konulara bağlı olduğundan
(kaynaklara ve enerjiye erişim olanağının, yapım sistemlerinin ve biçimlerinin
değişimi, gelecekte dönüştürülmüş/yeniden kullanılacak ürünlere ihtiyaç olacak mı?)
oldukça güçtür. Öte yandan bugün alınan kararların gelecekteki fırsatları
şekillendireceği de unutulmamalıdır.
80
3.4.1. Doğrudan düzenleyici araçlar
Bu evredeki doğrudan düzenleyici araçlar genelde atıklarla ilgili düzenlemelerden
oluşmaktadır. Kulanım ömrü dolmuş veya kullanımına son verilmiş yapı ürününün,
türüne göre, tabii tutulacağı işlemler ve ilgili proseddürleri belirtmektedirler.
Yasal düzenlemeler
Dönüştürülmüş
veya
yenilenmiş
ürünler
için
pazar
oluşumunu
sağlayıcı
düzenlemeler: Bu düzenlemeler yapı mevzuatları içerisinde yer alabildiği gibi, ayrı
mevzuatlar olarak da ele alınabilmektedir. Amaç ürün tasarımında yok edimle ilgili
kararların dâhil edilmesini (yıkım için tasarım), ileri demontaj-söküm teknolojilerinin
geliştirilmesini ve performans kaybı yaşamadan dönüştürülebilen ürünlerin
geliştirilmesini sağlamaktır.
Atık mevzuatları: AB’de inşaat yıkıntılarının veya kullanım ömrü bitmiş yapı
ürünlerinin sökümlerinden başlamak üzere taşınması, depolanması, değerlendirilmesi
ile ilgili mevzuatlar Atık Çerçeve Direktifine uygun olmak durumundadır. 2000 yılı
verilerine göre Hollanda’da %90 oranında inşaat/yıkıntı atığı geri kazanılmaktadır.
[Directive 2006/12/EC of the European Parliament and of the Council of 5 April
2006 on waste, 2006]
İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde inşaat/yıkıntı atığı için geri
kazanma
pazarları
gelişmemiştir
ve
bu
atıkların
çok
az
miktarda
geri
kazanılmaktadır. Çünkü yıkıntı atığının ana maddesi olan agrega bu ülkelerde doğal
kaynak
olarak
yeterli
miktarda
bulunmakta
ve
makul
fiyatlarla
temin
edilebilmektedir.
Standardizasyon
İngiltere’de inşaat/yıkıntı atığının kontrolü ve düzenli çöp depolama alanına bir bedel
karşılığı bertaraf edilmesi zorunluluğunun getirilmesiyle ülkede birçok yerde
81
inşaat/yıkıntı atığı geri dönüşüm tesisleri kurulmaya başlanmıştır. İnşaat/yıkıntı
atıklarından elde edilen agrega ile ilgili BS 6543 standardı ve bu malzemelerin yol
kenarı ve kaldırım yapımında nasıl kullanılacağına dair standart yayınlanmıştır
[Öztürk, 2005].
3.4.2. Ekonomik araçlar
Bu evredeki ekonomik araçlar, yok edim işleminin bir yerel yönetim hizmeti olarak
bedelini ve çevreye verilen zararları telafi etmek için kullanılmaktadır.
Vergi, harç ve cezalar
Çevre vergilerinin temel mantığı üretimden tüketime kadar her alanda tercihlerin
çevre lehine oluşmasını sağlamaktır. Bu anlamda çevre vergileri atıkların azaltılması
veya önlenmesi, doğal kaynakların aşırı kullanımının önlenmesi ve tekrar
kullanımının sağlanması, ürünleri oluşturan hammaddelerin belirli bir kısmının
yeniden kullanılabilmesi, üretilen maddelerin daha uzun ömürlü olmasının
sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması yönünde
önemli katkı sağlamaktadırlar.
New Jersey’de bu malzemeleri depolamak için 50 $/ton gibi ilave bedel alındığından
bunları agrega olarak başarılı şekilde geri kazanmak mümkün olmaktadır. Bugün
çoğu Avrupa ülkelerinde toplanan inşaat ve yıkıntı atığının %80-90’ını geri
kazanmak ekonomik olarak karlıdır [Öztürk, 2005].
“Yeşil” kamu alımları
Yıkım işleriyle ilgili ihalelerde teknik şartnameye inşaat atıkların bertarafı ile ilgili
konulara yer verildiği görülmektedir. Yükleniciye kullanım sonrası evreyle ilgili
sorumluluk verilip genişletilmiş üretici sorumluluğu ile birleşik uygulamalara da
rastlanmaktadır.
82
3.4.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar
Bu evredeki bilgilendirici araçlar, kullanımı sona eren yapı ürünlerinin çevresel
etkileri ve yok edim şekli konusunda bilgilerin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Çevresel ürün beyanları / Çevresel yapı değerlendirme sistemleri
Yok edim evresinde çevreci ürün beyanları ürünün ne şekilde bertaraf edileceği
konusunda veri sağlaması bakımından önemlidir. Ürün içeriğindeki kimyasallar, geri
dönüşümüyle ilgili konular ve ürünün söküm için uygun olup olmadığı konusunda
bilgiler yer alabilmektedir. Buna paralel olarak çevresel yapı değerlendirme
sistemlerinde de söküme uygun, biyolojik olarak ayrışabilir, atık hali tehlike
içermeyen yapı ürünleriyle ilgili gerekler yer almaktadır.
Tüketim / kullanım alışkanlıkları
AB’de evsel atıklar gibi inşaat atıkları da yerel yönetimler veya yerel yönetimlerin
görevlendirdiği kuruluşlarca belirli bir bedel karşılığında toplanmaktadır. Toplanan
atıklar, durum ve cinslerine göre işleme tabi tutulmakta ve ekonomik olarak
değerlendirilmektedir. Ürünleri yeniden kullanım ile ilgili özendirici kampanyalar,
geri dönüştürülmüş yapı ürünlerinden inşa edilen sosyal ve ticari binalar
vatandaşların bu konudaki bilincini yükseltmektedir.
Bütünleşik ürün politikası araçları AB’de olduğu gibi diğer ülkelerde de
sürdürülebilir kalkınmanın bir önşartı, sektörün rekabet gücünün yükselmesi için bir
araç ve ülkelerin yasal çevre mevzuatlarının bir gereği olarak uzun yıllardır
uygulanmakta ve gün geçtikçe geliştirilmektedir. Türkiye’de de ulusal çevre
politikamız gereğince, uluslararası anlaşmalardan doğan taahhütlerin yerine
getirilmesi ve kalkınmanın sürekliliğinin sağlanması amacıyla yapı ürünlerini de
yakından etkileyen çevresel uygulama ve eğilimler mevcuttur.
83
4. BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASININ (BÜP) TÜRKİYE’DE YAPI
SEKTÖRÜ’NE ENTEGRASYONU İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ
Türkiye’de çevre ile ilgili hak ve uygulamaların temelini T.C. Anayasası ve Çevre
Kanunu oluşturmaktadır. Anayasanın 56. maddesi ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ demektedir. Devletin
ve vatandaşların çevre konusundaki ödevlerini somutlaştıran Çevre Kanunu ise
“bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak” amacındadır.
Bu bölümde, Türkiye’de yapı ürünleri sektörünü çevresel etkiler kapsamında, hedef
alan uygulamalar, üçüncü bölümde ortaya konan BÜP araçları perspektifinde
incelenmektedir. Uygulamalardan daha etkin sonuçların alınabilmesi için kurumsal
yapılanma, organizasyon ve mevcut ve yeni araçların geliştirilmesi için önerilerde
bulunulmaktadır.
4.1.
Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektörünü Etkileyen Mevcut BÜP Araçlarının
Saptanması
Türkiye’de, inşaat sektörünün 2005 yılı milli gelir içerisindeki payı % 4,2 olmuştur.
2005 yılında yapı ruhsatı verilen inşaatların toplam yüzölçümü 2004’e göre % 42
oranında artarak 99,4 milyon m2’ye ulaşmıştır. Türkiye’deki nüfus artış hızı ve artan
kentlileşme sebebiyle, her yıl 310 bin konuta ihtiyaç duyulmakta, buna okul, hastane,
ticari yapılar ve altyapı ihtiyacının de eklenmesi yapım faaliyetlerinde yoğunluğa
dolayısıyla yapı ürünü ihtiyacının artmasına yol açmaktadır [Erdem, 2006].
Yapım ile ilgili her türlü faaliyet yapı ürünü ile somutlaşmaktadır. Şekil 4.1’de
görüldüğü gibi yapı ürünü maliyetlerinin toplam yapı maliyeti içerisindeki oranı göz
önüne alındığında ‘ürün imalatı’nın sektör faaliyetlerinin temeli olduğu söylenebilir.
84
Şekil 4.1. Bina inşaat maliyeti içerisinde yapı ürünlerinin maliyet oranı [Maç, 2007]
Türkiye’de üretim bakımından gıda ve tekstilin ardından üçüncü sırada bulunan yapı
ürünleri, toplam sanayi içerisinde % 10, imalat sanayii içerisinde % 12 -13 ve ara
malı üretimi içerisinde % 30 civarında bir paya sahiptir. Yüz bin dolayında firmanın
faaliyet gösterdiği sektörde her ürün grubunda 5 - 6 civarında büyük üretici firma
bulunmaktadır. Bu firmalar iç pazarın yaklaşık % 80’ine sahiptirler [Erdem, 2006].
Türkiye’de yapı ürünü üretimine ilişkin rakamlar su şekilde sıralanabilir;
•
Çimento: Üretimde Avrupa’da 3., dünyada 12.; ihracatta Avrupa’da 1.,
dünyada 2.
•
Demir-çelik: Üretimde Avrupa’da 5., dünyada 13.; ihracatta dünyada 11.
•
Doğal Tas: Üretimde ilk 7 ülke arasında.
•
Plastik profil: Üretimde Avrupa’da 4.
•
Seramik karo: Üretimde Avrupa’da 3., dünyada 5.
•
Seramik sağlık ürünleri: Üretimde dünyada ilk 5 ülke arasında; ihracatta ise
Avrupa’nın 1.si.
•
Boya: Üretimde Avrupa’da 7.
•
Cam: Üretimde Avrupa’da 6., dünyanın ise 10.su [Cantürk, 2003].
85
4.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar
Yasal düzenlemeler
Çevre Kanunu-ÇOB: Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir
çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak
amacında olan Kanun pek çok ikincil düzenleme (Yönetmelik, tebliğ vs.) için bir
çerçeve niteliğindedir. Kanun ürünün yaşam döngüsü evrelerindeki çevreyi kirletici
faaliyetlere (üretim, atık, kaynak kullanımı) odaklanmakta ancak ürüne özel
hükümler içermemektedir.
Bu Kanun; kirletme yasağı, çevrenin korunması, çevresel etki değerlendirilmesi, izin
alma, arıtma ve bertaraf etme yükümlülüğü, denetim, bilgi verme ve bildirim
yükümlülüğü, tehlikeli kimyasallar ve atıklar, gürültü, faaliyetlerin durdurulması,
başlıkları altında çevrenin korunmasıyla ilgili önlemler ve yasaklarla ilgili konuları
düzenlemektedir.
anlaşmalardaki
İçeriği
taahhütleri
ile
AB
mevzuatı
karşılayabilecek
ve
ana
taraf
olduğumuz
hatlara
sahiptir.
çevresel
Doğrudan
düzenleyici bir araç olmakla beraber ceza ve teşviklerle ilgili hükümleriyle ekonomik
araçlar, halkın katılımı ve bilgilendirilmesiyle ilgili hükümleriyle bilgilendirici ve
sosyo kültürel araçlar kapsamına da girmektedir [Çevre Kanunu, 1983].
Maden Kanunu 1 - ETKB: Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan,
ekonomik ve ticarî değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında
kalan her türlü madenin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk
edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler. Ürüne odaklı değildir ancak bahsedilen
‘faaliyet’ doğal kaynak çıkarımı olarak tanımlanabilir. Pek çok yapı ürününün
hammaddesinin madenlerden elde edildiği düşünülürse, “Çevre ve insan sağlığına
zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar
durdurulur” hükmüyle yapı ürünü için hammadde çıkarımı evresinde etkili olabilecek
bir araçtır [Maden Kanunu, 1985].
1
En son 13.06.2007 tarih ve 26551 sayılı Resmi Gazete’de 5686 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir.
86
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun DTM: Bu Kanun üreticiye, piyasaya sadece güvenli ürünleri arz etme zorunluluğu
getirmektedir. Kanuna göre güvenli ürün, kullanım süresi içinde, normal kullanım
koşullarında risk taşımayan veya kabul edilebilir ölçülerde risk taşıyan ve insan
sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin
korunması açısından sahip olması gereken asgari güvenlik koşulları bakımından
azami ölçüde koruma sağlayan üründür. Piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili
teknik düzenlemeye uygun olması zorunludur. Kanun yapı ürünlerini de kapsayan
ürüne odaklı bir düzenlemedir.
Kanun üreticiye, teknik mevzuata uyma (standart, yönetmelik) ve üretim süreci
standardize edilmiş ürünlerde, öngörülen kullanım süresi içindeki risklerden
tüketiciyi haberdar etme zorunluluğu getirmektedir. Bu bakımından üretim ve
kulanım evresinde çevresel etkilerin azaltılmasında etkisi olan bir araçtır [Ürünlere
İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun, 2001].
Enerji Verimliliği Kanunu -ETKB: Kanun enerjinin etkin kullanılması, israfının
önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve
çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin
artırılmasını amaçlamaktadır. Enerji verimliliği kavramı “Binalarda yaşam standardı
ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının
düşüşüne yol açmadan enerji tüketiminin azaltılması” olarak tanımlanmıştır. Kanunu
yapı ürünlerinin endüstriyel süreç içeren yaşam döngüsü evrelerinde (hammadde
çıkarım, üretim ve yok edim evrelerinde) ve nakliyeden kaynaklı enerji kullanımının
sebep olduğu çevresel etkilerin azaltılması konusunda etkili bir araç olması
beklenmektedir [Enerji Verimliliği Kanunu, 2007].
Çevresel
Etki
Değerlendirmesi
Yönetmeliği
(ÇED)-
ÇOB:
Çevresel
etki
değerlendirmesi, ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmaksızın, çevre değerlerini
ekonomik politikalar karşısında korumak, planlanan bir faaliyetin yol açabileceği
87
bütün olumsuz çevresel etkilerin önceden tespit edilip, gerekli tedbirlerin alınmasını
sağlamaktır. Ürüne odaklı olmayıp projelere odaklanmaktadır.
Yönetmelik incelendiğinde, yapı ürünleri kapsamına giren, demir ve çeliğin
ergitilmesi ile ilgili tesislerin, demir dışı metallerin ergitildiği tesislerin, asbest
çıkartılması ve asbest içeren ürünleri işleme veya dönüştürme tesislerinin, cam veya
cam elyafı üretim tesislerinin, çimento fabrikaları veya klinker üretim tesislerinin
ÇED Raporu alması gerektiği görülmektedir. ÇED raporları, içeriğinde yer alan
“Bölüm IV: Projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler” başlığından
dolayı en çok kaynak çıkarımı, üretim ve yok edim tesislerinin etkilerini belirlenmesi
açısından önemli araçlardır [Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, 2003].
Çevre Denetimi Yönetmeliği -ÇOB: Yönetmeliğin amacı, tesislerin kurulması,
faaliyete geçmesi ve üretimin her aşamasından atıkların nihai bertarafına kadar
çevrenin korunması için çevre denetiminin usul ve esaslarını düzenlemektir.
Yönetmelik, çevre denetimiyle ilgili iş ve işlemleri, çevre denetçilerinin niteliklerini,
faaliyet sahiplerinin yükümlülükleri ile denetim makamlarının görev ve yetkilerini
kapsar. Yönetmelik, Çevre Kanunu ile verilen görev ve sorumlulukların takibini
sağlamaktadır [Çevre Denetimi Yönetmeliği, 2002].
Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik-ÇOB:
Yönetmelik ile sert poliüretan köpükler, yalıtım panelleri, soğutucu yalıtımı, boru
izolasyon maddeleri üretimi, esnek sünger üretiminde kullanılmakta olan ozon
tabakasını incelten maddelerin üretimi yasaklanmıştır. Üretim teknolojisine
odaklanan bir düzenlemedir ve çeşitli yapı ürünlerine ait teknolojileri de kapsadığı
görülmektedir. Yönetmeliğin 5inci maddesinde yer alan “ozon tabakasını incelten
maddelerin
atıklarının
bertarafı
Tehlikeli
Atıkların
Kontrolü
Yönetmeliği
kapsamında gerekli tedbirler alınarak kullanıcılar tarafından gerçekleştirilir” hükmü
de üretim evresinde etkili bir araç olduğu düşüncesini desteklemektedir.
Yine Yönetmeliğin 20 nci maddesi ile Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra
bütün kurum ve kuruluşları yapacakları alımlar ve açacakları ihaleler sırasında,
88
üretimlerinde ozon tabakasını incelten maddelerin alternatiflerini kullanan ve/veya
içeren ürünleri seçme zorunluluğu getirilmiştir. Bu madde ile bir bakıma kurumlar,
BÜP kapsamındaki “Yeşil” kamu alımları uygulamasına yönlendirilmektedir [Ozon
Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik, 2006].
Yapı Denetimi Kanunu/ Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği- BİB:
Amaç, can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına,
standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve
yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kanun, yapım faaliyetine
odaklanmaktadır [Yapı Denetimi Kanunu, 2001].
Kanunun uygulama usulleriyle ilgili Yönetmeliğe göre denetçi mimar ve
mühendisler, yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik,
hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı
sahibi ve ilgili idareye karşı, yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının
taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıl
süre ile sorumludurlar.
Kanun, çevresel bir önlem içermemesine rağmen, hatalı yapım uygulamalarına
yaptırımla karşılık vermesi ile yapı ve yapı ürününün ömrünü uzatmakta, ürünün
kendisinden
beklenen
performansı
yerine
getirebileceği
şekilde
montajını
sağlamasıyla da hatalı montaj kaynaklı çevresel etkileri azaltmaktadır. Bu da yapım
ve kullanım evresinde etkili olmaktadır. Ancak Yönetmeliğin 19 pilot ilde
uygulanması bu aracın dezavantajıdır [Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları
Yönetmeliği, 2001].
Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği - BİB: Binalardaki ısı kayıplarının azaltılması,
enerji tasarrufunun sağlanması ve uygulama esaslarının belirlenmesi amacıyla
hazırlanan bu Yönetmeliğin gereklerini yerine getirmek için pek çok hükümde, “TS
825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları” standardına referans verilmektedir [Binalarda Isı
Yalıtımı Yönetmeliği, 2000].
89
TS 825 standardı yapı ürünlerinin ısıl iletkenlik hesap değerlerini içermektedir.
Jenerik değerler olarak ifade edilebilen bu değerler ne kadar küçükse, ısıyı karşı
ortama o kadar geç ileterek enerji korunumunu sağlamaktadırlar. Yapı ürününden
ziyade yapı ve tesisatla ilgili tasarımdan kaynaklı ısı, dolayısıyla enerji kayıplarını
önleyen düzenleme doğru ürünün doğru yerde kullanımını sağlaması, kullanım
evresinde ürünün ısıl performansından tam yararlanabilmeyi kolaylaştırması
yönünden önemli bir araçtır [TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları, 1998].
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği 1- BİB: Yönetmelik, AB’nin malların serbest
dolaşımını sağlamak, ticarette teknik engelleri kaldırmak amaçlı 89/106/EEC sayılı
Yapı Malzemeleri Direktifinin uyumlaştırılmasıyla oluşturulmuştur. Yönetmelikte,
yapıda kullanılan ürünlerin uygulandıkları işlerin, kullanım amaçları kapsamında, 6
temel gereği sağlaması gerektiği belirtilmektedir [Yapı Malzemeleri Yönetmeliği,
2002]. Durabilite, yangına dayanım, gürültüye kaşı korunum, kullanım emniyeti,
enerji korunumu ve etkinliği, çevre sağlık ve hijyen temel gereklerini tarifleyen
açıklayıcı dokümanlardan çevre sağlık ve hijyenle ilgili olanında, yapının çevre
üzerindeki etkisinin yaşam döngüsünün her anında dikkate alınmasının gerekliliğini
belirtilmektedir. Ancak anılan yapıların konut olduğunun varsayılması ve daha çok
kullanım süresince iç hava kalitesine etkilerin irdelenmesi, yapı işinin yakın
çevresine olan zararların kapsanması bu aracın etkisini zayıflatmaktadır.
Çevre sağlık ve hijyen temel gereğine göre yapı ürünleri,
-
toksik gazların salınımı,
-
havadaki tehlikeli partikül veya gazların varlığı,
-
tehlikeli radyasyon emisyonu
-
toprağın ve suyun kirlenmesi veya zehirlenmesi
-
atık suyun, dumanlı toprağın, veya sıvı atıkların hatalı atımı
yapı işlerinin parçalarında veya yüzeylerinde rutubet oluşumu gibi nedenlerden
dolayı hijyen ve sağlık açısından tehdit oluşturmayacak şekilde tasarlanıp,
1
En son 01.12.2006 tarih ve 26363 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir.
90
yapılmalıdır [Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’ne (89/106/EEC) İlişkin Açıklayıcı
Dokümanlar Hakkında Tebliğ, 2004].
Yönetmelik kapsamında sadece temel gereklere uygun ürünlere CE işareti
iliştirilebilmektedir.
İşaretle
birlikte
temel
gereklere
karşılık
gelen
ürün
karakteristikleriyle ilgili değerlerin beyanı zorunlu olsa da ‘Çevre sağlık hijyen’
temel gereğine ait karakteristikler, ilgili ürün standardında çevresel özellikler yer
almadığından, beyan edilememektedir. Bu durum tüm AB ülkeleri için geçerlidir.
Oysa CE işaretlemesinin zorunluluk durumu ilgili ürünün çevresel özelliklerinin
beyanını zorunlu kılacak, böylelikle ürünün belirli çevresel özelliklerine ait bilgi
kullanıcılar tarafından erişilebilir hale gelebilecektir.
Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği 1 - ÇOB: Amaç, tehlikeli kimyasalların kontrol
altına alınarak olumsuz etkilerinden çevre ve insanın korunmasına dair yönetimsel ve
teknik yöntem ve esasları düzenlemektir. Asbest kullanımıyla ilgili hükümleri
çerçevesinde yapı ürünleriyle ilgilidir.
Asbestin; boyalar ve cilaların/verniklerin, sıvalar, koruyucu kaplamalar, dolgular,
sızdırmazlık malzemeleri, bağlayıcılar, zamklar, tutkallar, yapıştırıcılar, dekoratif
tozlar ve apre malzemelerinin, yoğunluğu 1 g/cm3'den az olan yalıtım veya ses
geçirmezlik malzemelerinin, plastik yer ve duvar kaplamalarının altına konacak
yalıtım astarlarının üretiminde ve badana ve sıva, çatı ve zemin toprağı şeklinde
taban ve çatı örtüsü olarak kullanılamayacağı belirilmektedir. Böylelikle anılan
ürünlerin üretim ve kullanımından meydana gelecek toksikolojiyi önlenmektedir.
Yönetmelik aynı zamanda tehlikeli olduğu belirlenen madde ve müstahzar ile en az
bir tehlikeli madde ihtiva eden müstahzara üreticisi tarafından “Güvenlik Bilgi
Formu” oluşturma zorunluluğu getirmektedir. Bu formlarda tehlikeli kimyasalların;
özelliklerine ilişkin detaylı bilgiler ile bulunduğu ortamlarda kimyasalın özelliğine
göre alınacak güvenlik önlemleri ve kimyasalın olumsuz etkilerinden çevre ve insan
1
En son.:25.7.2001 tarih ve 24473 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir.
91
sağlığının korunmasına yönelik gerekli bilgileri bulunmaktadır. Bu yönüyle BÜP
kapsamında bilgilendirici bir araç olarak değerlendirilebilir [Tehlikeli Kimyasallar
Yönetmeliği, 1993].
Endüstriyel Tesislerden Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği - ÇOB:
Amaç; sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyeti sonucu atmosfere yayılan is,
duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halindeki emisyonları kontrol altına almak; insanı
ve çevresini hava alıcı ortamındaki kirlenmelerden doğacak tehlikelerden korumak;
hava kirlenmeleri sebebiyle çevrede ortaya çıkan, topluma ve komşuluk
münasebetlerine önemli zararlar veren olumsuz etkileri gidermek ve bu etkilerin
ortaya çıkmamasını sağlamaktır. Ürüne değil üretime odaklanmaktadır [Endüstriyel
Tesislerden Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, 2004].
Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 1 - ÇOB: Amaç, çevreyi olumsuz yönde
etkileyebilecek olan tüketilmiş maddelerin idaresini belli bir disiplin altına alarak,
havada, suda ve toprakta kalıcı etki gösteren kirleticilerin hayvan ve bitki nesillerini,
doğal zenginlikleri ve ekolojik dengeyi bozmasının önlenmesi ile buna yönelik
prensip, politika ve programların belirlenmesi, uygulanması ve geliştirilmesidir [Katı
Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 1991].
Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği - ÇOB: Bu
Yönetmeliğin amacı; hafriyat toprağı ile inşaat ve yıkıntı atıklarının çevreye zarar
vermeyecek şekilde öncelikle kaynakta azaltılması, toplanması, geçici biriktirilmesi,
taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertaraf edilmesine ilişkin teknik ve
yönetimsel konular ile uyulması gereken genel kuralları düzenlemektir [Hafriyat
Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, 2004].
Hafriyat toprağı üretenlerin, imar uygulamaları sonucunda ürettikleri hafriyat toprağı
ve inşaat/yıkıntı atıklarını ne şekilde taşıyacaklarını ve nereye depolayacaklarını
belgelendirmeleri zorunludur. Doğrudan yapı ürününün yapım ve yok edim
1
En son - 05.04.2005 tarih ve 25777 sayılı Resmi Gazete’de değişiklik yapılmıştır.
92
evresindeki atıklarla ilgili bir araçtır. Yönetmelik içerisinde inşaatla ilgili atıklar
sınıflandırılmış, “seçici yıkım” kavramı tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olan hafriyat toprağı, inşaat
ve yıkıntı atıklarının yönetimine ilişkin hükümlerine göre;
•
Atıkların kaynağında en aza indirilmesi esastır.
•
Bu atıkların yönetiminden sorumlu kişi, kurum/kuruluşlar, atıkların çevre ve
insan sağlığına olabilecek zararlı etkilerinin azaltılması için gerekli tedbirleri
almakla yükümlüdürler.
•
Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının geri kazanılması ve özellikle alt yapı
malzemesi olarak yeniden değerlendirilmesi esastır.
•
Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının karıştırılmaması esastır.
•
Sağlıklı bir geri kazanım ve bertaraf sisteminin oluşturulması için atıkların
kaynağında ayrılması ve ‘seçici yıkım’ esastır.
•
Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atığı üreticileri, atıklarının bertarafı için gerekli
harcamaları karşılamakla yükümlüdürler.
Hafriyat ve inşaat yıkıntılarının taşınması genel olarak belediyelerin sorumluluğunda
olup, belediyeler tarafından da genellikle ihale yöntemi ile özel sektöre
yaptırılmaktadır. Ancak hafriyat ve inşaat atıklarının önemli bir bölümünün tabiata
gelişigüzel bırakıldığı ya da evsel atıklarla karıştırılarak depolandığı bir gerçektir
[Köse, Ayaz ve Köroğlu, 2007].
İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamesi- BİB: İnşaat
işleriyle ilgili olarak taşıma, kazı ve dolgu, yıkma ve sökme, kazık, tünel ile ilgili
uygulamaları, çimento, kireç, alçı, agrega, doğal taş, briket vb. ürünlerin uygulama
esaslarını içeren bir şartnamedir [İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel
Teknik Şartnamesi, 2007].
Şartnameler uyarınca müteahhit tesisin yapımı, denenmesi ve işletilmesiyle ilgili her
türlü kanun, tüzük ve yönetmeliklere, özellikle çevre kirlenmesinin önlenmesi ve
93
genel sağlığın korunmasıyla ilgili olanlara uygun iş yapmalıdır. Herhangi bir şekilde
düzenlenmemiş konularda ise müteahhit geçerli olan yöntem ve kurallara uygun iş
yapmalı veya hareket etmelidir.
Standardizasyon
Türkiye’de standart hazırlamakla sorumlu kurum Türk Standartları Enstitüsüdür
(TSE). Standartların ‘İhtisas Komiteleri’ marifetiyle hazırlanıp ‘Teknik Kurul’larda
görüşülerek yayımlanabildiği gibi Avrupa ya da uluslar arası standartlar adapte
edilerek Türk standardı haline de getirilebilmektedir. Standartlara uymak yapı olarak
ihtiyari olsa da bazı Kamu kurumları kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili
uygulamalarda baz aldıkları standartları, Resmi Gazete’de yayımlayarak veya yasal
düzenlemelerinde atıf yaparak uyulması zorunlu hale getirebilmektedir.
Bir yapı ürününün standardının hazırlanması için o ürünün bir süredir en az birkaç
üretici tarafından üretilip piyasaya sürülmüş olması ayrıca ya üreticiler ya da resmi
otoritelerin ilgili ürün için standardizasyon talebinde bulunması gerekmektedir. Bu
da yenilikçi, bazen de tek üreticisi bulunan çevre duyarlı ürünler için uzun bir süre
sadece üreticinin taahhüdüne güvenmek zorunda olmak anlamındadır. Avrupa’da
hakkında standart bulunmayan, yakın zamanda da hazırlanması düşünülmeyen
ürünler için çeşitli ‘teknik şartname’ler hazırlanmaktadır. Bazen ilgili kamu kurumu,
bazen ürünle ilgili derneklerce hazırlanan bu teknik şartnameler ürünün imalat süreci
ve fiziksel özellikleriyle ilgili her türlü ipucunu vermektedir.
Üçüncü bölümde anılan çevresel ürün beyanı (TS EN ISO 14025), çevre yönetim
sistemleri (TS EN ISO 14001), ürün tasarımına çevresel özelliklerin eklenmesiyle
(CEN Kılavuz 4) ilgili tüm standartlar TSE tarafınca adapte edilmiş olup Türkçeye
çevrilmişlerdir. Ancak bu standartlara uyulması zorunluluğu yoktur [Türk
Standartları Enstitüsü web sitesi, Standartlar, 2007].
Görüldüğü gibi doğrudan düzenleyici araçların çoğunun hedefinde yapı ürünleri
bulunmamaktadır. Ancak hükümleriyle, ürünün belirli bir yaşam döngüsü
94
evresindeki bir veya birkaç çevresel konuyu düzenlemekte veya bu alanda bir
potansiyele sahip olmaktadırlar.
Türkiye’de
kullanılan
doğrudan
düzenleyici
BÜP
araçlarının
içerikleri
incelendiğinde yapı ürünü yaşam döngüsü evresindeki çevresel etkilerin azaltılması
konusundaki etkinlikleri hakkında bir fikir vermektedirler. Bu amaçla hazırlanan
Çizelge 4.1’de, ürün yaşam döngüsü evreleri bazında analiz edilen araçların çoğu AB
Çevre mevzuatıyla kağıt üzerinde uyumludur, olmayanların da uyumlaştırma
çalışmaları sürmektedir.
Bu alt bölümde ve Çizelge 4.1’de yapılan analize göre Kanunlar, çıkarılacak ikincil
düzenlemeler (Yönetmelik tebliğ vs.) için bir dayanak ve çerçeve niteliğindedirler ve
konuyu kapsamlı olarak ele almakla birlikte, yapı itibarıyla, çok tarifleyici
olamamaktadır. Yapı ürününün çevresel etkilerinin kontrolünde çok önemli rol
oynayan tasarım evresinde ve yine kullanım ömrünün uzunluğu nispetinde önemli
olan bakım/onarım/temizlik evrelerinde nerdeyse hiçbir düzenlemenin etkili olmadığı
görülmektedir.
√
√
√
√
-
Enerji Verimliliği Kanunu
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği
Çevre Denetimi Yönetmeliği
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği
Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği
Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği
Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği
Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik
Yapı Denetimi Kanunu/ Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları
Yönetmeliği
Isı Yalıtımı Yönetmeliği
Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamesi
Standardizasyon
√
-
-
-
-
√
-
√
-
-
-
-
-
-
Ve
-
Hazırlanması
Ürünlere İlişkin Teknik
Uygulanmasına Dair Kanun
Mevzuatın
-
√
Maden Kanunu
-
√
√
√
√
-
-
√
√
√
-
-
√
√
√
√
-
√
-
√
√
-
√
-
-
-
-
√
-
√
-
√
-
√
-
-
-
√
√
-
-
-
-
√
-
-
-
√
-
-
Kulanım
Yapım/
Montaj
Ürün
tasarımı
Üretim
yöntemi
Kullanım evresi
Üretim evresi
Çevre Kanunu
Doğrudan düzenleyici araçlar
Hammadde
çıkarım
evresi
-
-
√
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
√
Bakım/
onarım/
temizlik
-
-
-
-
-
-
-
-
√
-
√
√
-
-
-
√
Yapının
yıkımı
-
-
√
-
-
-
√
√
√
-
√
√
√
-
-
√
Yok
edim
yöntemi
Yok edim evresi
Çizelge 4.1. Doğrudan düzenleyici araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin
nkontrolünü/azaltılmasını sağlayabilir mi? √= Evet, - = Hayır
95
96
4.1.2. Ekonomik araçlar
Vergi, harç ve cezalar
Türkiye’de çevre vergileri, AB ya da OECD ülkelerindeki anlamıyla uygulama alanı
bulamamaktadır. Bu ülkelerdeki çevre vergileri, üzerine kondukları mal ve
hizmetlerin maliyetini arttırarak üretici ya da tüketicileri çevreye zararlı olmayan
faaliyetlere yönlendirirken aynı zamanda teknolojik gelişmeyi de sağlamaktadır. Bu
nedenle bu ülkelerde uygulanan çevre vergileri ilk planda ‘yönlendirmek ve
denetlemek’ amacını gütmektedir. İkinci aşamada ise mali amaç güdülmektedir
[Ferhatoğlu, 2003].
Çevre Kanunu’nun öngördüğü cezalar: 5491 sayılı Çevre Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’la ‘kirleten öder prensibi’ çerçevesinde katı atık ve atık su
bedellerinin; yatırım, işletim, bakım onarım maliyetlerini karşılayacak şekilde tespit
edilmesi ve tahsil edilen ücretlerin ise ilgili çevre hizmetleri dışında kullanılmaması
zorunluluğu getirilmiştir. Cezai yaptırımlar her yıl düzenli olarak güncelleştirilmekte
ve caydırıcılıkları artırılmaktadır [Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun, 2006].
İthalat/İhracat engelleri: İçerik, kullanım veya yok edim evresiyle ilgili çevreye
zararlı etkisi bulunan birtakım ürünlerin ithal ve ihracına izin verilmemektedir veya
özel denetime tabi tutulmaktadır. TS EN ISO 14000 serisine uygun bir çevre yönetim
sistemine sahip kuruluşlar uluslar arası pazarlara daha kolay girebilmektedir. Bu
konular Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın görev kapsamındadır.
Fonlar, teşvik ve ödüller
7.Çerçeve Programı Fonları: Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi için kullandığı en
kapsamlı araçtır. 2007-2013 yıllarını kapsayan 7. Çerçeve programının bütçesi 72
Milyar Euro’dur.
97
Çevre teması ile ilgili fon sağlanmasında, çevrenin ve çevre kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimi hedeflenmektedir. Alt alanları; iklim değişikliği, çevre
kirliliği ve riskler, sürdürülebilir kaynak yönetimi, çevre teknolojileri, yeryüzü
gözlem ve değerlendirme olarak sayılabilen bu tema, anılan alanlarda gelişmeye ve
AR-GE çalışmalarına yoğun gereksinim duyan Türkiye için önemli bir fırsattır.
Hâlihazırda çoğunluğu enerji başlığında olmak üzere 229 firma, işletme, üniversite
proje için ortak aramaktadır [CORDIS (Community Research and Development
Information) Service web sitesi, 7. Çerçeve programı proje çağrıları, 2008].
Pek çok sektöre uygulanabileceği gibi yapı sektörüne de uygulanabilecek olan
nanoteknolojiler, yeni ürünler, üretim yöntemleri, aletler, araçlar ile ilgili
çalışmaların teşvik edilmesinde Türkiye’nin bu programdan temin edeceği faydanın
maksimize edilmesi ile ilgili olarak geliştirilmesi gereken projeler konusunda
Türkiye genelinde ve de yapı sektörü özelinde bir koordinasyonun eksikliği
nedeniyle bu proje desteklerinden son derece düşük seviyede yararlanılmaktadır.
Nanobilimler, nanoteknolojiler, ürünler ve yeni üretim teknolojileri teması da yapı
ürünleri ve ürünlerle ilişkili üretim ve atık teknolojilerinin geliştirilerek çevresel
etkilerin azaltılmasıyla ilgili projelere fon sağlaması bakımından önemlidir.
Projelerde AB’nin güttüğü hedef, üretilen bilginin kullanılabilir ve üretime
dönüştürülebilir olmasıdır.
LIFE+ fonu: Fonun amacı Orta ve Doğu Avrupalı aday ülkelerden farklı olarak
Akdeniz ve Baltık Denizine kıyısı olan ülkelerde çevre alanında gerekli olan
kapasiteyi ve yönetimsel yapıyı oluşturmak ve bu ülkelerde çevre politikaları ile
faaliyet programları geliştirmektir.
2007–2013 yılları arasında yürütülecek olan ve 1,951 milyar Euro’luk bir bütçe
tahsis edilen LIFE+ programı; LIFE+ doğa ve biyo-çeşitlilik, LIFE+ çevre politikası
ve yönetişim ve LIFE+ bilgi ve iletişim olmak üzere üç ana kategoride iklim değimi,
biyo-çeşitlilik, yaşam kalitesi ve sağlık, doğal kaynaklar ve atık yönetimine ilişkin
98
projelerin finansmanına öncelik vermektedir. Örneğin, “LIFE TCY/TR/000292
Türkiye’de Sanayiden Kaynaklanan Tehlikeli Atıkların Yönetiminin İyileştirilmesi”
projesi Ocak 2007 - Aralık 2008 süreli olup AB tarafından finanse edilmektedir
[Avrupa Komisyonu web sitesi, Çevre Genel Müdürlüğü, LIFE fonu, 2007].
Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği - ÇOB: Çevre Kanununda yer alan fon
bünyesinde; arıtma tesis yapımını desteklemek, çevre kirliliğinin önlenmesi ve
çevrenin iyileştirilmesi için yapılacak faaliyet ve tesisleri desteklemek amaçları ile
kredi verilmektedir [Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği, 1985].
Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında destekler: Kanun kapsamında, herhangi bir
endüstriyel işletmesi için üç yıl içerisinde enerji yoğunluğunu ortalama olarak en az
yüzde on oranında azaltmayı taahhüt eden ve taahhüdünü yerine getiren gerçek veya
tüzel kişilerin ilgili endüstriyel işletmesinin, yüzbin Türk Lirasını geçmemek
kaydıyla, anlaşmanın yapıldığı yıla ait enerji giderinin yüzde yirmisi karşılanacaktır
[Enerji Verimliliği Kanunu, 2007].
Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar-Hazine Müsteşarlığı: Bu karara
göre, üreticiler AR-GE yatırımları 1 ve çevre yatırımlarına 2 verilen teşvik belgeleriyle
gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası ve faiz desteğinden
yararlanabilmektedirler [Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar, 2002].
Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ 3: Türkiye’de ticari ve sınai
faaliyette bulunan veya yazılım sektöründe iştigal eden şirketler tarafından çevre,
1
Yeni bir ürün geliştirilmesi, ürün kalite ve standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü ve standart
yükseltici yeni bir teknolojinin ülke şartlarına uyumunun sağlanması amacıyla yapılacak Ar-Ge
çalışmalarıyla, bu tür faaliyet sonuçlarının faydalı araç, gereç, malzeme, ürün, yöntem, sistem ve
üretim tekniklerine dönüştürülmesi, mevcutların teknolojik açıdan iyileştirilmesi ve teknoloji
uyarlanması için bilimsel esaslara uygun olarak yapılan ve her aşaması belirlenmiş ar-ge çalışmaları
için gerçekleştirilecek yatırımları ifade eder.
2
Çevre ve Orman Bakanlığınca sıcak nokta olarak belirlenmiş acil önlem gerektiren çevre
kirliliklerinin giderilmesi dahil üretim için hammadde ithalatı gerektirmeyen katı, sıvı, gaz, tehlikeli
atık ve benzeri yurtiçindeki her türlü atığın toplanması, geri kazanılması, arıtılması ve bertaraf
edilmesine ilişkin teknolojilere ilaveten, çevre kirliliği yaratabilecek durumları önlemeye yönelik
yatırımları ifade eder.
3
En son 28.07.2007 tarih ve 26596 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir.
99
kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyum sağlanabilmesini teminen
akredite edilmiş kurum ve/veya kuruluşlardan alınacak kalite, çevre belgeleri ile
insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaların belirli
bir bölümünün karşılanmasıyla ilgili düzenlemedir. Tebliğ uyarınca firmaların, ISO
9001 Kalite güvence, ISO 14000 çevre yönetimi, CE işareti ve uluslararası nitelikteki
diğer kalite ve çevre belgelerinin alım masrafları karşılanmaktadır [Çevre
Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, 2006].
Enerji Verimliliği Proje Yarışması - ETKB: Ulusal enerji politikalarımız
çerçevesinde, enerji verimliliğinin arttırılması hedefinin gerçekleştirilmesine katkıda
bulunan endüstriyel işletmelerin, uygulama projelerinin ve ürünlerin kamuoyuna
duyurulmasını ve teşvik edilmesi tüm dünyada olduğu gibi etkin bir politik araç
olarak değerlendirmektedir. Bu sebeple 1999 yılından beri verilen ödüller sanayide
enerji verimliliğinin artırılması projeleri, enerji verimli ürün ve enerji verimli
endüstriyel tesis kategorilerinde verilmektedir. Projeler için değerlendirme kriterleri
tasarruf miktarı ve oranı, ekonomiklik, özgünlük ve yaygınlaşma potansiyeli şeklinde
belirlenmiştir. Ödüllerin bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını sağlayarak endüstriyel
alanda enerji verimliliğini artıracağı düşünülmektedir [Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Elektrik İşleri Etüd İdaresi web sitesi, Sanayide Enerji Verimliliği Proje
Yarışması, 2007].
Odalar, dernekler, vb. kurumlarca verilen çevresel ödüller ve destekler: İstanbul
Sanayi Odası, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ve buna benzer vakıf, örgüt, dergi
gibi oluşumlar da çevre alanında teknolojik buluş ve uygulamaları desteklemekte ve
çeşitli ödüller vermektedirler.
Kamu alımları: Türkiye’de inşaat sektörünün en büyük işvereni kamu sektörü olup,
yatırımlar kamu tarafından planlanmakta ve proje detayları da kamu tarafından
saptanmaktadır. Kamu İhale Kurumu, Kamu İhale Kanunu’nu ilgili AB Direktifine
göre uyumlaştırılmıştır. Kanunda çevre ile ilgili konular yer almamaktadır. Ancak
tekliflerin değerlendirilmesinde uzun vadede çevresel ve ekonomik faydalar
100
sağlayacak ancak başlangıç bedeli diğerlerinden yüksek olan tekliflerde inisiyatif
ihaleci kuruma bırakılmaktadır [Kamu İhale Kanunu, 2002]. 1
Sonuç olarak, Çizelge 4.2’de de listelenen ekonomik araçlar ilgili oldukları eyleme
(emisyon,
arıtım
tesisi
yapımı,
vs)
genellikle
üretim
yöntemi
üzerine
yoğunlaşmaktadır. Bir anlamda Türkiye’de, aslında ürün yaşam döngüsündeki en
önemli paydaş olan üreticinin ürün sorumluluğunun üretim evresiyle beraber bittiği
görüşü hâkimdir.
Ekonomik araçlar kağıt üzerinde büyük potansiyel taşısa da uygulamaya ve denetime
yönelik faaliyetlerin zayıflığı nedeniyle yeterince etkili olamadıkları görülmektedir.
1
En son 14.08.2007 tarih ve 26613 sayılı Resmi Gazete’de revize edilmiştir.
1
-
Sanayide Enerji Verimliği Proje Yarışması
Çevre
Maliyetlerinin
Hakkında Tebliğ
√
Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği
-
√
√
√
-
√
√
√
√
√
√
√
√
√
√
√
-
-
-
-
-
√
-
-
-
√
-
-
-
-
-
√
-
-
-
-
-
-
-
-
-
√
-
-
Bakım/onarım/
temizlik
√
-
√
-
-
-
√
√
-
√
Yapının yıkımı
Yok edim evresi
-
-
√
√
√
√
√
√
-
√
Yok
edim
yöntemi
Anılan fonlar belirli başlıklarda hazırlanacak projelerin gerçekleştirilmesi için verilecektir. Gerçekleşmiş bir etkisi olmayan, potansiyel taşıyan bir araçtır.
-
Kamu alımları
Desteklenmesi
√
Enerji Verimliliği Kanunu kaps. Destekler
√
√
Yatırımlarda
Devlet
Hakkında Karar
Yardımları
√
√
√
√
√
√
Kulanım
Yapım/
Montaj
Ürün
tasarımı
Üretim
yöntemi
Kullanım evresi
Üretim evresi
LİFE+ Fonu
7.Çerçeve Program fonları
-
İhracat/İthalat engelleri
1
√
Çevre Kanunu’nun öngördüğü cezalar
Ekonomik Araçlar
Hammadde
çıkarım evresi
Çizelge 4.2. Ekonomik araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü / azaltılmasını
sağlayabilir mi? √= Evet - = Hayır
101
102
4.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar
Güvenlik bilgi formu
“Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanmasına İlişkin Tebliğ” kapsamınca üretici bir
güvenlik bilgi formunu hazırlayarak alıcı, kullanıcı ve depolayıcıyı bilgilendirmekle
yükümlüdür. Bu formların, profesyonel kullanıcılar/uygulayıcılar ile tehlikeli
kimyasalları depolayanlara iletilmesi zorunludur. Alıcının bilgilendirilmesinden
üretici, ithalatçı ve dağıtıcı müteselsilen sorumludur. Ürüne odaklı ve ürünü
uygulayacak kişilere yönelik bir araçtır.
Güvenlik
Bilgi
Formları,
madde/müstahzar
ve
şirket/iş
sahibinin
tanımı,
bileşim/içindekiler hakkında bilgi, tehlikelerin tanıtımı, ilk yardım tedbirleri, kaza
sonucu yayılmaya karşı tedbirler, kullanma ve depolama, maruz kalma
kontrolleri/kişisel korunma, fiziksel ve kimyasal özellikler, kararlılık ve reaktivite,
toksikolojik bilgi, çevreyle ilgili bilgi, bertaraf bilgileri, taşımacılık bilgisi, mevzuat
bilgisi ve diğer bilgiler olmak üzere 16 başlığı içerecek şekilde hazırlanmaktadır
[Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanmasına İlişkin Tebliğ, 2002].
Ar-Ge
Türkiye’deki ulusal Ar-Ge faaliyetleri,
•
Dış Ticaret Müsteşarlığının Ar-Ge yardımlarıyla,
•
TÜBİTAK’ın çeşitli Ar-Ge destekleriyle,
•
Sanayi Ticaret Bakanlığınca, işletmelerin belirli bir Üniversite, Yüksek Teknoloji
Enstitüsü ya da Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) Merkez veya Enstitülerinin
imkânlarından yararlanarak teknoloji veya teknolojik bir buluşu ticari bir ürün,
yöntem veya hizmet haline dönüştürmek için faaliyet gösterdikleri teknoloji
geliştirme bölgelerinin kurulması yoluyla desteklenmektedir.
103
Bu destek çalışmaları kapsamında sektörlere ilişkin olarak desteklerin ne oranda
olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte yapı sektörüne ilişkin faaliyetlerin son
derece az olduğu gözlenmektedir. Yapı ürünleri sektörünün aktörleri kendi
örgütlenmeleri içinde, kendi alanlarıyla sınırlı küçük çaplı mesleki veya ticari
araştırmalar gerçekleştirseler bile, sektörün gereksinimleri ve araştırma öncelikleri
doğrultusunda hareket etmeyi amaçlayan bütüncül bir yaklaşım ve koordinasyon
bulunmamaktadır.
Türk Yapı Teknoloji Platformu: Avrupa Yapı Teknoloji Platformu (ECTP), sektörün
toplum, sürdürülebilirlik, teknoloji, vb. açısından karşı karşıya kaldığı başlıca
engelleri tanımlayıp analiz ederek ve önümüzdeki on yıllarda toplumun ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla bu engellerin ne şekilde aşılabileceğine yönelik stratejiler
geliştirerek yapı sektörünü bir üst düzeye taşımayı amaçlamaktadır.
Her AB üye ve aday ülkede eşleniği olan ulusal platformların bulunduğu bu
platformda Türkiye “Türk Yapı Teknoloji Platformu” ile dâhil olmuştur. Bu
platformun yapı ürünleri açısından, üretici, akademisyen, yasa koyucuların
işbirliğiyle, henüz ele alınmamış çevresel konularla ilgili araştırmaları da yürütmesi
beklenmektedir [Türk Yapı Teknoloji Platformu web sitesi, 2007].
Yapı Araştırma Derneği: Kamu sektöründe şu anda yapı sektörüyle ilgili AR-GE
çalışması yapmakla sorumlu bir kurum veya kuruluş bulunmamaktadır. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı içindeki ve TÜBİTAK bünyesindeki yapı sektörüne ilişkin
araştırma merkezleri 80’li yıllarda kapatılmıştır.
Yapı Araştırma Derneği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı başkanlığında, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği, İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği, Tahkim
Kurumu Derneği ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği’nin katılımıyla,
kurulmuştur. [Bayındırlık ve İskan Bakanlığı web sitesi, Yapı Araştırma Derneği
Tüzüğü, 20007].
104
Dernek bünyesinde, Çizelge 4.3’de belirtilen görevleri üstlenecek, Yapı araştırma
Merkezi, Yapı Güvence Kuruluşu ve İnşaat Teknik Onay Kurulu şeklinde üç iktisadi
işletme oluşturulması düşünülmektedir. Derneğin, kuruluş tüzüğünde “yapı ürünü ve
çevre” ile ilgili bir ibare yer almamakla beraber, Ar-Ge faaliyetleri ve paydaşları bir
araya getirme hedefleri bakımından yapı ürünleri sektöründe önemli bir eksikliği
gidereceği düşünülmektedir
Üniversiteler, Yüksek Teknoloji Enstitüleri: Üniversitelerde yapılan araştırma
projeleri ve tezler arasında ‘yaşam döngüsü’, ‘sürdürülebilirlik’, ‘çevresel etki’ ana
ekseninde sürdürülen çalışmaların oranı gün geçtikçe artmaktadır. İklim değişikliği
sorunu ve CO2 emisyonlarının azaltılması sorumluluğu ile ilişkili olarak yapı ve
enerji etkinliği, pasif tasarım, yenilikçi yalıtım ürünleri yapı ürünlerinin çevreyle
etkileşimi konusundaki çalışmaların ağırlığını oluşturmaktadır. Bu konularla ilgili
bazı Üniversitelerde enstitü ve araştırma merkezleri kurulmuştur. Yapı ürününün
çevresel etkilerini bütüncül bir yaklaşımla ele alan, belirli bir ürün grubuna ilişkin
çevresel etkileri araştıran çalışmalar da mevcuttu.
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
Stratejik ar-ge projeleri geliştirmek
Ar-ge projelerine danışmanlık vermek
Araştırma altyapısı envanteri tutmak
Mevcut altyapıyı üyeleri arasında koordine etmek
Gereğinde yeni altyapı kurmak
Araştırmalara ortaklık yapmak
Patentli araştırma envanteri tutmak
Patent edinmek
Patent pazarlamak
Eğitime katkı vermek
Danışmanlık, bilirkişilik yapmak ve özellikli yapı
projeleri üretmek
Yapı Araştırma Merkezi İktisadi İşletmesi;
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
Yenilikçi mamullere onay
Yapı elemanlarına (kitler) onay
Yapı sistemlerine onay
Yapım-üretim sürecine onay
Yapı detayı onayı
İnşaat Teknik Onay Kurulu İktisadi İşletmesi;
YAPI ARAŞTIRMA DERNEĞİ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
ƒ
Sektördeki aktörlere (kanuni altyapısı oluşturulmak
üzere) gönüllü tanımlar getirmek (yatırımcı, müşavir,
müteahhit, denetçi, vb.)
Aktörleri belgelendirmek
Kalite için bilişim ortamı oluşturmak
Yapılara ilişkin veri toplama
Kıyas endeksleri belirleme
Kıyas ölçmek ve belgelendirmek
Aktörlerin istihdam ettiği meslekleri belgelendirmek
Mesleki eğitim programları yaptırmak
Aktörlere mesleki sorumluluk sigortası yapmak
Yapılar için asgari kalite tespiti
İş sözleşmeleri oluşturmak
Yapı güvencesi vermek (yapılara kefil olmak)
Aktörler ile mal sahibi arasında hakemlik yapmak
Yapı güvencesi altındaki kusurları telafi etmek
Kredi derecelendirmesi yapmak
Yapı Güvence Kuruluşu İktisadi İşletmesi;
Çizelge 4.3. Yapı Araştırma Derneği altında kurulması düşünülen İktisadi işletmelerin faaliyetleri [Yapı Araştırma Derneği Tüzüğü]
105
106
Ürün dernekleri
Türkiye’de yapı ürünleri üreticilerini temsil eden İMSAD’ın amacı inşaat sektörüne
büyüyen, karlı ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için toplum bilincini
geliştirmektir. Kamu ve inşaat ürünleri sektörünün işbirliğinin gerektiği pek çok
platformda İMSAD bir şemsiye kuruluş olarak yer almaktadır. Üreticileri olduğu
kadar sektör derneklerini de çatısı altında toplamıştır. Avrupa İnşaat Malzemeleri
Üreticileri Derneğinin (CEPMC) üyesi olup bu dernekte olduğu gibi bir “Çevre
Komitesi” kurmuştur [İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği web sitesi, 2007].
Ürün bazında veya kullanım alanı bazında bir araya gelen üreticilerin oluşturduğu
diğer dernekler (Türkiye Hazır Beton Birliği, Plastik Pencere Üreticileri Birliği, ÇatıDer, Gazbeton Üreticileri Birliği vb., İZODER) kendi ürünleriyle ilgili ulusal ve
uluslararası
tüm
çalışmaları
yakından
takip
etmektedirler.
Standartların
oluşturulmasında TSE’ye katkı sağlayarak, sektöre ait sorunların çözümü için TOBB
altında teşekkül edilen Sektör Meclislerine katılımları ve üniversiteler ile işbirliğiyle
gerçekleşen projelere destek sağlamaları ile ürün gelişiminde etkin rol almaktadırlar.
Sanayi, ticaret ve mesleki gelişimi ile ilgili organizasyonlar
Mimarlar Odası: Mimarlık mesleği ve mesleki hizmetin; etkinliğini, verimliliğini ve
gelişimini değişen dünya koşulları, bilimsel-teknolojik gelişmeler ve toplumsal
gereksinmeler çerçevesinde sürekli kılmak amacıyla ‘Sürekli mesleki gelişim
merkezi’ kurulmuştur. Mesleki gelişim alanları arasında yer alan “Çevre” başlığı
altında mimarların;
a. Mimarlık - çevre ilişkisi
b.Yaşanabilir çevre ve mimarlık
c. Eleştirel sürdürülebilirlik ve mimarlık
d.Yenilenebilir enerjiler ve mimarlık
e. Su sağlama, su sakınımı ve mimarlık
f. Atıklar - dönüşüm - yeniden kullanılabilirlik ve mimarlık
g.Sosyal çevre: diyalog ve iletişim teknikleri
107
konularında eğitilmesi planlanmaktadır. Programlanan eğitimler arasında “yapı-çevre
ilişkileri” ile ilgili olanlar da bulunmaktadır [Mimarlar Odası, Sürekli Mesleki
Gelişim Merkezi, 2007].
Sanayi ve Ticaret Odaları: Ankara Sanayi Odası üyelerine “Ürün güvenliği”, ve
7.Çerçeve Program kapsamında yararlanabilecek fonlar hakkında eğitimler vermiştir.
Bazı sanayi odalarında ‘Çevre Şubeleri’ vardır. TOBB koordinasyonunda bir ‘Atık
Borsası’ kurulmuş, web tabanlı bir atık arz ve talep ortamı yaratılmıştır [TOBB web
sitesi, 2007].
REC Türkiye: Boğaziçi Üniversitesinde merkezlenen REC Türkiye “AB Katılım
Sürecinde İş Dünyası İçin Sürdürülebilir Kalkınma Sertifika Programı” içerisinde yer
alan özel sektörün sürdürülebilir kalkınmadaki rolü, yeşil (çevresel) pazarlama,
çevrenin diğer sektörlerle organizasyonu konusundaki eğitimler ve verdiği
sertifikalar ile ilgili kesimin bu alanlardaki bilinç düzeyinin yükseltmektedir.
Çizelge 4.4’de listelenen bilgilendirici ve sosyo - kültürel araçların AB’de olduğu
gibi Türkiye’de de gönüllülük prensibine dayandığı görülmektedir. Yapı ürünleri
üreticileri tarafınca çevre konularında yapılan AR-GE çalışmaları ve ISO 14001
Çevre Yönetim Sistemi uygulamaları, Türkiye’de yapı ürünü bazında çevre
korumaya yönelik mevzuat ve yaptırımlar az olduğundan ulusal gerekliliklere
uymaktan ziyade, rekabet, ihracat yapılan ülke mevzuatına uygunluk, kirlilik ve
atıkla ilgili masrafların azaltılması, firma imajının korunması gibi sebeplere
dayanmaktadır.
‘Çevre duyarlılığı’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarının gelişmesi ve yaygınlaşması,
temelde ticaret, endüstri ve siyaset gibi çıkar çevrelerine ve güç odaklarına doğrudan
bağımlıdır. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir yapımın ve
yapı ürünlerinin yaygınlaşması yukarıdaki unsurlardan ziyade, kültürel, sosyal ve
toplumsal
davranış
kalıplarının
yıkılması
ve
toplumun
her
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine bağlıdır [Koman ve Eren, 2006].
kesiminin
√
Ürün dernekleri (İMSAD, TUKDER, TÇMB
Kuruluşları
(TÜBİTAK,
Araştırma Derneği, Üniversiteler)
AR-GE
organizasyonlar (İKV, İGEME, KOSGEB)
Yapı
Sanayi, Ticaret ve Meslek gelişimi ile ilgili
√
√
-
Eğitim ve Bilinçlendirme
vs.)
√
Çevre Yönetim Sistemleri
√
√
√
-
√
-
tasarımı
evresi
-
Ürün
çıkarım
Güvenlik Bilgi Formu
Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel Araçlar
Üretim evresi
Hammadde
√
√
√
-
√
-
yöntemi
Üretim
-
√
-
-
-
√
Montaj
Yapım/
-
-
-
√
-
-
Kulanım
Kullanım evresi
zlik
-
√
√
√
-
√
arım/temi
Bakım/on
√
-
√
-
-
-
yıkımı
Yapının
√
-
√
-
-
√
yöntemi
Yok edim
Yok edim evresi
Çizelge 4.4. Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü /
azaltılmasını sağlayabilir mi? √= Evet - = Hayır
108
109
4.2. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektöründe BÜP’ün Başarıya Ulaşması İçin
Stratejik İpuçları
Bölüm 4.1.’de yapılmış olan araştırmalar Türkiye’de yapı ürünlerini etkileyen ve
Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) aracı olarak kullanılabilecek uygulamaların
durumunu göstermiştir. Bu uygulamaların çoğu genel kapsamlı olup ‘yapı ürünüçevresel etki’ detayına ineni olmadığı görülmüştür.
BÜP’ün
başarısının,
paydaşlar
arasındaki işbirliğine ve
mevcut araçların
potansiyelleri doğrultusunda geliştirilmesine bağlı olduğu bilgisinden hareketle
öncelikle Türkiye’de çevre koruma politikaları ve yapı sektörü ile ilgili paydaşların
tespit edilmesi gereklidir.
4.2.1. Kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşların saptanması
Türkiye’de çevre koruma hizmetlerinin örgütlenmesindeki başlıca sorunun
karmaşıklık olduğu söylenebilir. Çevre koruma hizmetlerinden birinci derecede
Çevre ve Orman Bakanlığı sorumludur. Bazı alanlardaki çevre korunma ve kirliliğin
önlenmesi sorumluluk ve yetkisi diğer bazı bakanlıklar ile kurum ve kuruluşlara
verilmiş olup, bu alanlarda bu kuruluşların çalışmaları Çevre ve Orman
Bakanlığı’ndan daha da önemli olabilmektedir. Bu bağlamda, başta Sağlık Bakanlığı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bayındırlık
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Turizm Bakanlığı olmak
üzere diğer birçok bakanlığın ve kuruluşun çevre koruma konusunda görev ve
sorumlulukları vardır. Bu bakanlıklar arasında, çevre koruma konusunda ceza
vermeye yetkili olan yerel mülki amirlerin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın
özel bir yeri vardır. Bu durum bir yandan hizmetlerin koordinasyonunda güçlükler
yaratırken öte yandan da hizmetlerde kaynak israfına yol açmaktadır. Çevre koruma
hizmetlerinde başarının ön koşulu sektörler, kurum ve kuruluşlar arası işbirliğidir.
İstendik düzeyde bir işbirliğinin sağlanamaması bu alandaki en önemli sorun
olmaktadır [Akdur, 2005].
110
AB’de BÜP araçlarının yerel yönetimler, araştırma enstitüsü, sivil toplum kuruluşu,
ürün dernekleri, meslek odaları uluslararası çevre kuruluşlarıyla kısacası ilgili
paydaşların işbirliği ile yürütülen araştırmalar ve çalıştaylar sonucu oluşturulduğu ve
uygulandığı görülmektedir. Türkiye’de pek çok üniversitede yapı ürünü ile ilgili
araştırmalar yapılmakta bunların bir kısmı ulusal veya uluslararası projeler
kapsamında da yürütülmektedir. Ancak genel anlamda araştırmaların yürütüleceği,
ilgili kamu, akademik, sektör temsilcilerini bir araya getiren bir yapı araştırma
kurumunun eksikliği hissedilmektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca kurulan
Yapı
Araştırma
Derneğinin
bu
konuda
önemli
bir
boşluğu
doldurması
beklenmektedir.
AB’de, İngiltere hariç, BÜP çalışmaları Çevre Bakanlıkları tarafından takip ve
koordine edilmektedir. Araçların uygulanmasında ürün grubu ayrımı yapılmamakta,
ürün özelliğine uygun olmayan araçların kullanımı kendiliğinden sona ermektedir.
Türkiye’de yapı ürünleri alanındaki paydaşları kamu, yapı sektörü ve destekleyici
kuruluşlar olarak sınıflandırmak mümkündür. Çizelge 4.5, Çizelge 4.6 ve Çizelge
4.7’de bu paydaşların mevcut sorumlulukları kapsamında BÜP’ün başarıya ulaşması
bağlamında güç ve potansiyelleri ortaya konmaktadır.
Dış kaynaklara erişimi nedeniyle, çevre ile ilgili projelerin finansmanı yönünden önemli bir işlev yürütür.
Hazine Müsteşarlığı
Ürün ithalat ve ihracatını denetler, “Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun” da yer alan
“üretici sorumluluğu” ile ilgili hükümlere dayanarak yapı ürünleri için “genişletilmiş üretici sorumluluğu” uygulamalarının
geliştirilmesinde görev üstlenebilir.
Türkiye’de en büyük toplu konut üreticisidir. Projelerin gerçekleşmesinde kullanılacak yapı ürünlerinin seçiminde çevresel etkileri
düşük ürünleri tercih edilebilir. Çevresel etkisi düşük ürünlerin (dönüştürülmüş, doğal malzemeden yapılmış vs) konut maliyetini
azalttığı, ülke doğal kaynaklarını koruduğu göz önüne alınarak ülke konut edindirme politikasının yeniden şekillenmesi sağlanabilir.
Projelerin, yıkım/söküm evresi, bu aşamada elde edilebilecek kazançlar (geri dönüşüm) ve atıkların yönetimi dikkate alınarak örnek
teşkil edebilir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM)
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ)
Çevre verileri dâhil veri ve bilgileri toplar, isler ve analiz eder. Çevre verileri TÜİK tarafınca; Hava Kirliliği İstatistikleri, Sanayi
Atık Envanteri, Katı Atık Envanteri, Belediye Çevre Envanteri, Çevresel İstihdam ve Harcamalar Envanteri, Mahalli İdareler
Envanteri kapsamında toplanmaktadır [Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli- Vizyon ve Öngörü Raporu, 2003].
Beş Yıllık Kalkınma Planları ve yıllık yatırım planları hazırlamaktadır. DPT ayrıca makro-çevre politikası konularına özel önem
vererek, sektörel planlar hazırlamaktadır. Çevre programlarını kalkınma planlarıyla bütünleştirmekle görevli bir birim kurulabilir.
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
(DPT)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
Tüm AB müktesebatının uyumlaştırılması süreci ve/veya çevrenin korunması ile doğrudan ilgilidir.
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
Başbakanlık
Başbakanlık ve Bağlı Kuruluşlar
KAMU
PAYDAŞ
Çizelge 4.5. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve
potansiyeli: Kamu kesimi
111
Çevre sağlığı ile ilgili her türlü tedbirleri almak ve aldırmaktan sorumludur. Yapı ürünlerinin uygulanması ve kullanımında insan
sağlığına etkileriyle ilgili olabilecek paydaşlardan biridir.
Sağlık Bakanlığı
Diğer Bakanlıklar
Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Genel
(ABGS)
Sekreterliği
Yapı Denetimi Kanunu ve Yapı Malzemeleri Yönetmeliği ile yapıların ve malzemelerin denetlenmesinden sorumludur. Yapı ürünlerinin
doğru uygulanması, standardına uygunluğu, şantiyede doğru depolanması ile ilgili düzenlemeler yapabilecek baş paydaştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
İçişleri Bakanlığı’nın, illerin yönetimi vasıtasıyla, yerel yönetimler üzerinde sorumlulukları bulunmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı (ÇSGB): Endüstri tesislerinin üretimi sonucu iç ortamda oluşan ve çalışanların sağlığını tehdit eden hava, gürültü ve
endüstriyel kazalar konusundaki çalışmaları yürütmek ve denetlemekle yükümlüdür
Ekonomik ve teknik şartlara göre Türkiye’nin sanayi politikalarının oluşturulması ve yönetimi, büyük ve küçük ölçekli endüstrilerin
kurulusuna ilişkin tüm faaliyetlerin desteklenmesi ve denetlenmesi, endüstriyel ürünler için standartlar hazırlamak veya hazırlanmış
standartları yayımlamak, endüstriyel malların kalitesinin denetimini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Rekabet ortamının çevreci
ürünler özelinde geliştirilmesinde rol alabilecek paydaşlardan biridir. Küçük ve orta ölçekli yapı ürünleri üreticileri, işletmelerinin ulusal
ve uluslararası platformlarda rekabet edebilecek teknolojik düzeyde kurulması, gelişmesi ve yeni ürün üretilmesi veya geliştirilmesi için
Bakanlık bünyesinde kurulu KOSGEB’den destek alabilmektedirler. www.kosgeb.gov.tr
Dışişleri Bakanlığı, çevre ve sınır aşan sular konularında izlenecek dış politikanın; diğer ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile
eşgüdüm halinde belirlenmesinde ve uluslararası ve bölgesel örgütlerde savunulmasında görev ve sorumluluk üstlenmektedir.. ABGS,
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin uyumlaştırma faaliyetlerinde değişik hükümet birimleri arasındaki koordinasyonu
sağlamakla yükümlüdür.
Enerji sektörüyle ilgili politikaları ve enerjinin çevresel sürdürülebilir kullanımı, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarını
içeren temel hedefleri belirlemekle yükümlüdür. Hazırlanan “Enerji Verimliliği Kanunu” ile ulaşımda, endüstriyel tesislerde ve
binalarda enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin
korunması için enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması amaçlanmaktadır. Kanun, Mayıs 2007’de yayımlanmıştır ancak,
endüstriyel tesislerle ilgili yaptırım yayımdan 2 yıl sonra geçerli olacağından ve uygulamaya yönelik yönetmelikler henüz
hazırlanmadığından yakın zamanda bir etki oluşturması mümkün görünmemektedir. Ulaşım ve endüstriyel tesislerde enerji verimliliği
uygulamaları yapı ürününün oluşum enerjisini düşürecektir. [Enerji Verimliliği Kanunu, 2007]
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
(KOSGEB)
Kuruluş ve Teşkilat Kanunu gereği; Türkiye'deki çevre politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması için genel bir koordinasyon
sağlamak amacıyla kurulmuştur. ÇOB’un baslıca görevi çevreyi korumaya ve kirliliği önlemeye ve azaltmaya ilişkin politika ve esasları
belirlemek, ilgili mevzuatı düzenlemek ve uygulanmasını sağlamaktır.
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
Çevre ve Orman Bakanlığı
Bakanlıklar
KAMU
PAYDAŞ
Çizelge 4.5. (Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında,
gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi
112
Atık, hava kalitesi, su kalitesi, ormanların korunması, toprak ve erozyon kontrolünü kapsayan belirli teknik standartları oluşturmakla
sorumludur. Ayrıca Kurumların ISO 14001’e göre Çevre Yönetim Sistemlerini belgelendirir ve bu alandaki denetçileri eğitir. Ürün
belgelendirme hizmetleri de veren TSE gelişmiş laboratuarları ve özel ihtisas komiteleriyle ürün çevresel özellikleriyle ilgili standart
ve şartname oluşturma bakımından potansiyeli yüksek bir kurumdur. www.tse.org.tr
Çevre kalitesinin korunması ile ilgili en önemli görev yerel yönetimlere verilmiştir. Belediye sınırları içinde vatandaşların sağlıklı
bir çevrede yasaması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Merkezi politikaların yerel yönetimlerce uygulanmasında kültürel,
bölgesel ve ekonomik farklılıklar nedeniyle sorunlar yaşanabilmektedir. Bu nedenle Belediyelerin kendi sınırları içerisinde yapı ve
yapı ürünlerinin çevresel etkilerinden (örneğin maden ocaklarının olduğu beldeler) vatandaşlarını ve beldeyi korumak amacıyla
birtakım ilkeler ortay koyabilirler.
Türk Standartları Enstitüsü
Yerel Yönetimler
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
(Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında,
gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi
Diğer Kamu Kurumları
KAMU
PAYDAŞ
Çizelge 4.5.
113
Müteahhit hizmetleri, ihale mevzuatı, iş ve işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda AB uygulamalarını takip etmektedir, “AB
Katılım Sürecinde Türk İnşaat Sektörü Projesi”nde Alman kuruluşlarla bir çalışma yürütmüştür. Amaç bu konuda sektörde bir
farkındalığın yaratılmasıdır.
Isı, su, ses ve yangın izolasyon ürünleri üreticilerinin birleştiği bir dernektir. Binalarda enerji verimliliği ve yangından korunma başta
olmak üzere yapı ürünleri özelinde birtakım çalışmalar yürütmekte, ilgili oldukları alan dâhilinde dünyadaki eğilimleri yakından takip
etmektedirler.
İNTES
İZODER
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği,
Türkiye Hazır Beton Birliği, Tuğla
Üreticileri Derneği, Gazbeton üreticileri
Derneği, Profil Pencere üreticileri
Derneği vs.
Yapı ürünleri bakımından üreticiler ülke şartlarının getirdiği sorumluluklardan ziyade rekabet ve ihracat yapılan ülkelerin çevre
mevzuatlarına uyumdan doğan zorunluluklarla çevresel yaklaşımları takip etmektedirler.
Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB); Enerji Verimliliği, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolünün
getirdiği yükümlülükle; çevre mevzuatı, tozun bertarafı ve bertaraf teknikleri, emisyon azaltımı gibi konularda düzenli çalışma, panel,
konferans, bilgilendirme kampanyaları ve çalıştaylar düzenleyen ‘İklim Değişikliği Teknik Çalışma Grubunu’ kurmuştur.
www.tcma.org
Türkiye’nin önemli sektörlerinden biri olan demir-çelik sanayisi tarafından yürütülen iklim değişikliği alanındaki faaliyetler Demir
Çelik Üreticileri Derneği tarafından gerçekleştirilmektedir. Enerji tasarrufu, çevre eğitimi, iklim değişikliği ve TS 14001 hakkında
uygulamalar ile ilgili olarak üye kuruluşlar, şirketlere şirket içi eğitim kursları vermekte, sempozyum ve konferanslarda çevre
bilincini artırmak amacı ile bildiriler yapmaktadır. www.dcud.org.tr , www.tgub.org.tr , www.pukab.org
Ulusal ve uluslararası pazarda üyelerinin rekabet gücünü arttırmak amacıyla kurulan birlik, ihale sistemimizin Avrupa’da benimsenen
sisteme uyarlanması için çalışmalar sürdürmekte bu konudaki AB dokümanlarını üyelerinin paylaşımına sunmaktadırlar. Müteahhitlik
meslek standartlarını geliştirerek meslek uygulamalarında toplum ve çevreye karşı sorumluluk alınmasını amaçlayan çalışmalarıyla
önemli bir birliktir.
Müteahhitler Birliği
Yapı Ürünü Dernekleri/Birlikleri
Henüz yeni kurduğu Çevre Komitesi’nin çalışmalara başlaması ile üyesi olduğu CEPMC nin paralel komitesinde görüşülen AB
düzeyindeki “çevre ve yapı ürünleri” içerikli konuları Türkiye yapı malzemeleri üreticilerinin gündemine taşıması beklenmektedir.
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
İMSAD
Yapı Ürünleri Sektörü
SEKTÖR
PAYDAŞ
Çizelge 4.6. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve
potansiyeli: Yapı Sektörü
114
Avrupa Birliği Bölgesel Çevre Merkezi Sürdürülebilir Kalkınma ve AB Çevre Mevzuatının uyumlaştırılması konusundaki
projeler yürütmektedir. İklim değişikliği ve AB Mevzuatının sektörlere etkisi ile ilgili çalışmalar yürütmekte olan REC, BÜP
araçlarının Türkiye’de tanıtılması ve uygulanmasında eğitici ve tarafları bir araya getirici misyonu sayesinde etkin rol alabilir
(www.rec.org.tr )
REC Türkiye
Odaların web sayfaları incelendiğinde çoğu mesleki disiplin içerisinde çevresel konuların göz ardı edildiği, disiplinler arasında
çevre alanında bir ortak çalışma zemininin olmadığı görülmektedir. “Enerji” konusuna yoğunlaşan çalışmalar mevcuttur.
Mimarlar odası mesleki gelişimi sağlamak amacıyla “sürdürülebilir yapı” alanında eğitimler vermeye başlamıştır.
Üreticilerin çevresel sorumlulukları konusunda bilgilendirici ve yönlendirici potansiyeli yüksektir. Üyelerine AB nin sanayiyi
etkileyen uygulamaları hakkında eğitim vermektedir.
TOBB, Çevre ve Orman Bakanlığı ve UNDP ile ortak olarak ‘İklim Değişikliğinin Türkiye ve Sanayi Üzerindeki Etkileri’
Paneli’nde sanayi ve iş dünyasının temsilcilerine bu alanda atılması gereken adımlar ile ilgili bilgi vermiştir. (Kasım 2005)
Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmeler hakkında Türk iş dünyası ve kamuoyunu bilgilendirmek
amacıyla Ankara ve İstanbul Sanayi Odaları marifetiyle İktisadi Kalkınma Vakfı kurulmuştur. Vakıf “AB Müktesebatının
Yatay Olarak Uygulanışının Öncü Türk Sektörlerine Etkileri Projesi” altında çimento ve seramik sektörünün, AB müktesebatı
kapsamında, malların serbest dolaşımı, rekabet, çevre, tüketicinin korunması ile iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemelere
uyumu için çalışmalar yürütmektedir.(www.ikv.org.tr)
TMMOB
(Özellikle Mimarlar, Çevre Mühendisleri,
Makine Mühendisleri, Endüstri Mühendisleri
Odaları)
TOBB,
(Özellikle Sanayi ve Ticaret Odaları), İKV,
Sanayi , Ticaret Ve Meslek Odaları /Vakıfları
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Türkiye’de yürütülen projelerinin koordine edilmesi için kurulmuştur.
“Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu” projesini yürütmektedir (www.ortakgelecegimiz.net ).
Birleşmiş Milletlerce düzenlenen toplantılar sonunda alınan kararların ülke politikalarına adaptasyonu için çalışmalar
yapmaktadır. (www.undp.org.tr )
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
UNDP Türkiye
Uluslararası Kuruluşların Türkiye Ofisleri
DESTEKLEYİCİ KURULUŞLAR
PAYDAŞ
Çizelge 4.7. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve
potansiyeli: Destekleyici Kuruluşlar
115
Türkiye için büyük önemi olan “teknoloji geliştirme” konusundaki çabalarını çevreci ve verimli teknoloji geliştirmesinde
kullanarak sektörü bu alanda teşvik etme gücüne sahiptir. www.ttgv.org.tr
Üniversitelerin mimarlık ve mühendislik ile ilgili fakültelerinde ve enstitülerinde çeşitli ürün ve teknolojilerin çevreye
etkisiyle ilgili dersler verilmektedir. İleri teknoloji enstitülerinde ise yüksek lisans ve doktora düzeyinde araştırmalar
yapılarak, sektör, AR-GE kuruluşları işbirliği ile ulusal ve uluslararası fonlarla projeler yürütülmektedir.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
Üniversiteler (Yüksek
Araştırma merkezleri)
Enstitüleri,
Henüz yeni oluşturulan ancak amaç ve hedefleriyle yapı sektörüne önemli AR-GE, Eğitim, Belgelendirme hizmetleri
vereceğini taahhüt eden dernek bu anlamda önemli bir potansiyele sahiptir.
Yapı Araştırma Derneği
Sivil inisiyatifle oluşan, halk tarafından finanse edilen ve kar amacı gütmeyen müesseselerdir. Genelde erozyon, çölleşme,
enerji, küresel ısınma, gibi temalar altında kampanyalar yürütmektedirler. Çevresel bozulmalara “tüketici” katkısının
sınırlandırılması ve halkın bilinç düzeyinin yükseltilmesi ile ilgili katkı sağlayabilirler.
Tüketiciyi koruma derneği, üreticilerin tüketiciye ürünlerle ilgili yanıltıcı veya eksik bilgilendirme yapmasından doğan hukuki
işlemlerle ilgilidirler. Sanayi Ticaret Bakanlığı ile yakın işbirliği içinde çalışmaktadırlar. Özellikle kullanıcı ve çevre sağlığı
açısından hassas ürünlerde etkileri daha da güçlüdür. Yapı ürününün profesyonel kullanıcısı olmayan halkın,basitleştirilmiş
bilgilerle çevresel etkiler konusunda bilinçlendirilmesinde etkili olabilir.
Çevre Kuruluşları (TEMA, ÇEVKO, TUÇEV,
DenizTemiz, BÇM)
Tüketici Dernekleri
Sivil Toplum Kuruluşları
teknoloji
Vizyon 2023 İnşaat ve Altyapı paneli raporunda “İnşaat malzemeleri üretiminde çevreye saygılı, çağdaş standartlara erişmiş,
kalite kontrolünü tam olarak gerçekleştiren, teknoloji üretip ileri yönetim teknikleri uygulayan bir Türkiye” hedefini
koymuştur.
Paydaşın Gücü ve Potansiyeli
TUBİTAK
Ar-Ge Kuruluşları
DESTEKLEYİCİ KURULUŞLAR
PAYDAŞ
Çizelge 4.7. (Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında,
gücü ve potansiyeli: Destekleyici Kuruluşlar
116
117
4.2.2. Mevcut BÜP araçları kapsamında bir yöntem önerisi
Bölüm 4.1’de incelenen mevcut politik araçlar, Türkiye’de, yapı ürünlerinin çevresel
etkilerinin, bir şekilde “azaltılmaya” çalışıldığının göstergesidir. Bu düzenlemelerin
bilimsel çalışmalara dayandığını söylemek ise oldukça güçtür. Ayrıca, yapılan
düzenleme ve eylemler, hedefi belirlenmiş, uygulamaya yönelik sorunlarla ilgili ön
analizi yapılmış bir yasal bütünlük içerisinde ele alınmamıştır.
Mevcut araçların içerdiği potansiyelin değerlendirilmesinde ve tamamlayıcı yeni
araçların geliştirilmesinde çevre ile ilgili ulusal yaklaşımımızı, hedef ve
taahhütlerimizi ortaya koyan yasal çerçeve bağlayıcı olmaktadır.
Bağlayıcı yasal çerçeve
2872 sayılı Çevre Kanunu (1983)
Türk Çevre mevzuatı esas itibarıyla Çevre Kanunu ve bu kanun çerçevesinde
hazırlanmış
tüzük
yönetmelik
ve
tebliğlerden
oluşmaktadır.
Ancak
bu
düzenlemelerin yanı sıra çevre üzerindeki doğrudan veya dolaylı etkileriyle
Hıfzıssıhha Kanunu, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu da
çevre mevzuatının bir parçasıdırlar [Çevre Kanunu, 1983].
9. Kalkınma Planı (2007-2013) –DPT: 9.Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas
Komisyonu Raporu Türkiye’nin çevresel politika alanındaki genel durumunu şöyle
özetlemektedir [9.Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2006];
“Türkiye’deki çevre yönetimi düzeneği, planlı, bütünleşik bir yaklaşımın ürünü
değildir. İzlenen politikalar, getirilen kurallar, kurulan kurumlar ya da
gerçekleştirilen eylemler daha çok, ortaya çıkan bir soruna ya da uluslararası
gerekliliklere yanıt olmak üzere geliştirilmiştir. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de
çevre politikaları ya da çevre yönetimi değerlendirilirken öncelikle yetki ve görev
geçişmesinden kaynaklanan yönetsel karmaşadan söz etmek gerekecektir.”
Bu durumun bilinciyle, 9. Kalkınma Planında çevresel hedeflere dair taahhütler
aşağıdaki gibi şekillendirilmiştir:
118
“455. Tüm sektörlerde yatırım, üretim ve tüketim aşamalarında kirleten ve kullanan
öder ilkelerini dikkate alan araçlar etkili bir biçimde kullanılacaktır. AB’ye uyum
kapsamında çevre standartları ve yönetimini belirleyen hukuki düzenlemeler
güncelleştirilirken ülke koşulları ve kamu yönetiminde etkinlik gözetilecektir.
…
463. Sanayide çevre dostu tekniklerin uygulanmasıyla hammadde kullanımındaki
etkinlik artırılarak daha verimli üretim gerçekleştirilecek ve atıklar azaltılacaktır.
…
471. Evsel nitelikli olmayan atıkların üretimi azaltılacak, atık türüne ve ülke
koşullarına uygun toplama, taşıma, geri kazanım ve bertaraf sistemleri
oluşturulacaktır.
472. Çevre yatırımlarının yapılması ve işletilmesinde özel sektörün katılımı dâhil
yeni finansman yöntemleri geliştirilecektir.
…
474. Çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve kamuoyu bilgilendirme
çalışmaları yapılacaktır.
…
523. Demir-çelik sektöründe kaliteli ve katma değeri yüksek ürünlerin
geliştirilmesine ve çevrenin korunmasına yönelik Ar-Ge çalışmaları
desteklenecektir.”
9. Kalkınma Planında her alanı detaylı düzenlemeye dayanan bir plan hazırlama
anlayışından, belirlenen kalkınma vizyonu çerçevesinde makro dengeleri gözeterek,
öngörülebilirliği artıran, piyasaların daha etkin işleyişine imkân verecek kurumsal ve
yapısal düzenlemeleri öne çıkaran, sorunları önceliklendiren, temel amaç ve
önceliklere yoğunlaşan bir stratejik yaklaşıma geçilmiştir. Plana esneklik getiren bu
yaklaşım çevre alanında yapılacak ulusal kararların plandaki hedeflere göre daha
rahat biçimlenebilmesini sağlayacaktır [9.Kalkınma Planı, 2007].
Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı (1998) DTP+ÇOB+Dünya Bankası: Rio
Zirvesi’nin sonucu olarak yüzden fazla ülkenin yanı sıra Türkiye’de de 1995'te ulusal
bir çevre eylem planı hazırlıklarının temeli atılmış ve hazırlanan raporlar sonucunda
Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı (UÇEP) ortaya çıkmıştır. Dünyadaki
genel yaklaşımlar temel alınarak UÇEP'te temiz üretim konusu ele alınmış, bu
konuda ulusal bir politika belirlenmesine karar verilmiştir [Türkiye Ulusal Çevre
Stratejisi Eylem Planı, 1998].
119
UÇEP'in beş ana hedefi vardır:
1) Kirliliğin önlenmesi ve azaltılması,
2) Bütün yurttaşların çevre altyapı ve hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması,
3) Yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi,
4) Çevre ile ekonomiyi birlikte sürdürülebilir kılacak politika, proje, program ve
önerilerin geliştirilmesi,
5) Gerek insanların gerek çevrenin doğal ve insanların sebep olduğu risklere maruz
kalma oranının mümkün olduğu ölçüde azaltılması [Akdur, 2005].
1997 yılına dek diğer ülkelerce Rio Zirvesi sonuçları uyarınca hazırlanan ‘Çevre
Eylem Planları’ Dünya Bankası’nın araştırmalarına göre genellikle çevre
bakanlıklarınca kendileri için hazırlanmış bir plan halini almış, planın özde bağıntılı
olması gereken ekonomi ile ilgili bakanlıklarla karşılıklı etkileşimi sağlanamamıştır
[The World Bank, 1997]. Diğer ülkelerin çevre eylem planı uygulamalarından
çıkarılan dersler, Türkiye’de bundan sonraki planlar oluşturulurken dikkate
alınmalıdır.
•
Merkezi yönetimler ancak belirli sayıdaki çevre politikalarını uygulamaya
koyabilmekte ve kısıtlı finansal-beşeri kaynaklar yüzünden ekolojik öncelikleri
belirleyememektedir.
•
Çevre konusunda kamuoyunun katılımının sağlanması ve ulusal sahip çıkma
bilincinin geliştirilmesi, etkili eylem ve politika değişimi için gerekli politik
iklimi yaratmada kilit rol oynamaktadır [Dulupçu, 2001].
AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi (2007 - 2023): Strateji, (UÇES) Türkiye’nin,
AB’ye girişi için bir ön koşul olan, AB çevre müktesebatına uyum sağlaması ve
mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması için ihtiyaç duyulacak teknik ve kurumsal
altyapı, gerçekleştirilmesi zorunlu çevresel iyileştirmeler ve düzenlemelerin neler
olacağına ilişkin detaylı bilgileri içermektedir. Bu bilgilerin tam olarak sunulabilmesi
için öncelikle ülkenin çevre sorunlarına ilişkin mevcut durumu, mevzuat ve teşkilat
yapısı, çevre sorunlarıyla mücadele konusunda bugüne kadar izlenen politika,
yapılan harcamalar ile çevre sorunlarıyla mücadelede karşılaşılan sıkıntı ve
darboğazlar tespit edilmiştir. Sonrasında ise Türkiye’nin öncelik verilen çevresel
120
alanları ile bu alanlardaki amaçlar, hedefler, stratejiler ve bunlarla ilgili yapılacak
faaliyetler belirlenmiştir [AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi, 2006].
Bu stratejinin hazırlanmasında dikkate alınan ve Ek-1’de yer alan temel ilkeler
sürdürülebilir kalkınmanın ve BÜP’ün ilkeleriyle örtüşmektedir.
Ulusal Çevresel Bilgi Değişim Ağı ve Çevresel Bilgi Sistemi: Bu sistem Türkiye’de
ileri seviyede bir çevre koruma yönetim sisteminin oluşturulmasına katkı sağlamak,
sürdürülebilir kalkınma planlarının hazırlanmasında, güncel güvenilir bilgiye dayalı
karar verme sürecinde, çevresel bilgiye erişimin ve kurumlar arası bilgi değişiminin
hızlandırılması amacıyla oluşturulmaya başlanmıştır. AB Entegre Çevre Uyum
Stratejisi’nde belirtilen hedeflerden biri olan sistemin, gerek AB gerekse ulusal
mevzuattaki değişiklikler nedeniyle oluşan yeni veri ve bilgi ihtiyacını karşılaması
amacıyla geliştirilmesi ve uygulanması için sürekli danışmanlık, personel ve mali
desteğe ihtiyaç duyulmaktadır [AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi, 2006].
İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi 2007 -ÇOB: Çevre ve Orman Bakanlığınca,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan bu
belge Türkiye’deki sera gazlarının 1990–2004 dönemine ait envanterini hazırlamayı,
sera gazı emisyonlarındaki artışı hafifletmek için alınabilecek tedbirleri analiz etmek
ve iklim değişikliğinin Türkiye’de yaratabileceği olası etkileri değerlendirerek
uygulanabilecek tedbirleri ortaya koymayı, enerji politikası alternatiflerinin iklim
değişikliği üzerinde yaratacağı maliyet ve faydaları değerlendirmeyi, sahip olunan
bilimsel ve teknik potansiyel ile kurumsal altyapıyı geliştirmek ve sürekli bilgi akışı
sağlayabilmek için Türkiye’de bir bilgi ve veri ağı oluşturma kapasitesini
geliştirmeyi amaçlamaktadır. Raporun, çevre etkilerinin bilimsel verilerle envanteri,
ölçümü, değerlendirmesi ve raporlanması faaliyetlerini geliştirerek ürünlere yönelik
çevresel değerlendirme için veri oluşumuna katkı sağlayabileceği düşünülebilir.
Raporda, bazı yapı ürünlerinin (demir-çelik ve çimento), üretim aşamasında sera gazı
emisyonu oluşumuna katkısı ve alınabilecek önlemlere değinilmektedir. Söz konusu
raporun yapılara ilişkin bölümünde ise enerjinin etkin kullanımı bağlamında Isı
121
Yalıtım Yönetmeliğine atıfta bulunulmakta, yönetmeliğin etkin uygulanmasıyla
binalardaki mevcut ısı kayıplarının %50 azaltılabileceği belirtilmektedir [İklim
Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi, 2007].
Yapı ürünleri özelinde geliştirilmesi gereken BÜP araçları
BÜP resmi olarak uygulanmaya başlanmadan önce, AB’de ‘sürdürülebilir yapım’,
‘sürdürülebilir yapı ürünleri’ ile ilgili araştırmalar yapılmakta ve önceki bölümde
incelenen ‘çevresel yapı değerlendirme sistemleri’ ve ‘çevresel ürün bildirgeleri’
kullanılmaktaydı. Yani yaşam döngüsü analizi yapılarak çevresel etkileri belirlenmiş,
oluşum enerjisi düşük, dönüştürülebilirlik vb. gibi özelliklere sahip yapı ürünlerinin
kullanımı bir ‘ürün politikası’ öncesinde hâlihazırda çevresel sorumluluk ve
sürdürülebilir tasarım kapsamında da teşvik edilmekteydi. Çevre yönetim sistemleri
de bir BÜP bileşeni olmadan çok önce kullanılagelmekteydi.
BÜP’ün getirdiği değişiklik tüm araçları bütünleştirerek daha güçlü bir etki
yaratmasıdır. Yapı ürünleri için yaşam döngüsü değerlendirme yöntemiyle çevresel
etkilerin değerlendirilmesi, bu değerlendirmelerin ‘çevresel ürün bildirgeleri’ yoluyla
beyanı, bu bildirgelerin üretici firmaların çevre yönetim sistemlerine dâhil
edilebilmesi, yine aynı bildirgelerin ‘çevresel yapı değerlendirme sistemleri’nde veri
olarak kullanılabilmesi, çevresel yapı değerlendirme sistemlerinde belirli bir seviyeyi
yakalamış binaların ruhsat, kredilendirme ve sigorta işlemlerinde mali ve prosedürel
kolaylıklar sunulması bütünleşme için önemli bir örnektir.
Türkiye’de doğrudan yapıların ve yapı ürünlerinin çevresel etkilerini ele alan
düzenlemeler henüz geliştirilmemiş, diğer düzenlemeler de pek çok yasa ve
yönetmelikler içerisine dağılmış durumdadır. Yapı ile ilgili mevzuatların teknik ve
özgün bir biçimde ele alınması, bir yandan bu dağınıklılığı azaltacak, diğer yandan
mevzuatların kendi aralarında ortak bir anlayışı, uyumu ve eşgüdümü mümkün
kılacaktır. AB’nin çevre, ürün ve üretim güvenliği, genel kaynak korunumu ve yapı
ürünleri ile ilişkili gerek zorunlu gerekse gönüllü uygulamalarının, AB’ye uyum
sürecinde, Türkiye’deki düzenlemeleri etkilemesi beklenmektedir.
122
AB birlik düzeyinde yeni çevresel düzenlemeler oluşturmaktansa üye ülkelerde hali
hazırda uygulamada olanları uyumlaştırmak yoluna gitmektedir. Yeni teknik veya
mali bir araç yaratılmadan önce mevcut olanlar gözden geçirilerek nasıl daha etkin
hale getirilebilecekleri ortaya konmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de mevcut yapı
ürünü düzenlemelerinin potansiyelini gözden geçirmek fayda sağlayacaktır.
Yeşil Kamu Alımları: Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de devlet yapı sektörü için
oldukça güçlü bir müşteridir. Uygulamada ‘en düşük teklif’ esasında sonuçlandırılan
ihaleler, en uygun teknik çözümü getirmemekle birlikte, çevrenin korunmasına
yönelik bir maliyeti de öngörmemektedir. Bu bakımdan devletin, alımlarda teklifleri
değerlendirirken çevresel taleplerde bulunması çevre duyarlı ürün ve teknolojilerin
piyasaya arzı için itici bir güç olacaktır.
Kamu kurumlarının Merkez ve taşra teşkilatları bünyelerindeki yapım ve onarım
işlerini kendileri ihale etmektedir. İhalelerde kullanılacak yapı ürünleri şartnameler
içerisinde çoğunlukla “Bayındırlık Birim Fiyatları” listesinde yer alan ürünlerin poz
numaraları ve TSE tarafınca hazırlanmış standart referans numaraları verilerek
belirtilmektedir. Poz numarası veya standardı olmayan yenilikçi, çevre duyarlı ürün
ve teknolojilerin şartnamelere girebilmesi için İhale Kanununda değişikliklerin
yapılması, bu ürünlere ilişkin standartların bir an önce oluşturulması gerekmektedir.
İhale sonucunda, yüksek kalitede, çevreyle dost, sosyal sorumluluk taşıyan, saydam
ve ‘sürdürülebilir’ bir nihai ürün elde edilmesi düşünülüyorsa ihaleci kuruluşların
geleneksel ‘en düşük teklif’ tercihinden vazgeçip ‘en nitelikli teklif’ tercihine
yönelmeleri ve ihalenin karar ölçütlerinin yalnızca mali unsurlar değil aynı zamanda
teknik ve çevresel unsurları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir [EIC
Blue Book on Sustainable Procurement, 2004]. Bu yönde gerçekleştirilecek, gerek
yeni yapım gerek onarım alanında, pilot bir ihale süreci, gerçekleşmesi ve sonuçları
raporlanarak kamuoyu ile paylaşılabilir ve başka uygulamalar için örnek teşkil
edebilir.
123
Yaşam Döngüsü Değerlendirme ve Çevresel Ürün Bildirgeleri: Yaşam Döngüsü
Değerlendirme ve Eko etiketler ile ilgili söylemler ülke politikasına 9. Kalkınma
planı altında yapılan çalışma grubu raporlarına girmiştir. Petrokimya grubu
raporunda AB’nin bu uygulamaları konusunda bilgi verilmiş ve teşvik edilmiştir. Bu
bakış açısının daha da geliştirilmesi ve tüm ürün grupları için genişletilmesi bilimsel
çevresel bilgi oluşturulması alanında önemli katkılar sağlayacaktır [Kimya Sanayi
Özel İhtisas Komisyonu Petrokimya Çalışma Gurubu Raporu, 2005].
Sektörün gönüllü işbirliği: 1993 yılında Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği
(TÇMB) ile Çevre ve Orman Bakanlığı arasında ‘Çimento Sanayi Çevre
Deklarasyonu’ imzalanarak, çimento sanayii emisyon değerlerinin yönetmeliklerin
de ötesinde sınırlandırılması taahhüt edilmiştir. Ayrıca, 2004 yılında bu deklarasyon
yenilenerek, çevreye yaklaşım yerel, dar çerçeveli ve sınırlı sürelere tabi olmaktan
kurtarılarak, çağdaş sürdürülebilir kalkınmanın gereklerine hizmet edecek hüviyete
kavuşturulmuştur [8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Taş Ve Toprağa Dayalı Ürünler
Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2000].
Başka bir gönüllü girişim olan, Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) tarafınca
koordine edilerek oluşturulan bir atık borsası ile endüstride arz ve talep edilen atıklar
bir web sitesi yoluyla ilan edilerek ilgilileri bir araya getirmektedir. Atık Borsası,
işletmelerde üretim sonucu ortaya çıkan atıkların geri kazanılmasını ve daha fazla
ikincil hammadde olarak değerlendirilmesini; nihai bertaraf edilecek atıkların
miktarını azaltarak, daha pahalı bertaraf giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayan
bir aracılık sistemidir. Atık haline gelmiş yapı ürünleri için de bu araç
kullanılabilmektedir ancak geri dönüşümü, yeniden kullanımı, yenilenebilmesi
mümkün ürünler için ürünle ilgili daha detaylı bilgilerin yer alacağı bir veri tabanına
ihtiyaç vardır [TOBB Atık Geridönüşüm Borsası, 2007].
Her faydalı uygulamanın düzenlemelerle zorunlu hale getirilmesi mümkün
olmamaktadır. Örneğin, sıfır enerji evleri enerji tüketimini dolayısıyla sera gazı
emisyonunu önlese de bu evlerde kullanılan ürün ve teknolojilerin çok yüksek
maliyetleri bulması nedeniyle ekonomik nedenlerle bunların yapımı zorunlu
124
tutulamamaktadır. Bu durumda sektörün inisiyatifi ele alarak yenilikçiliği bir rekabet
aracı olan geliştirmesi ve daha yüksek performans seviyeleri talep eden standartların
oluşturulmasına katkı sağlaması gerekmektedir [Strand ve Fossdal, 2003].
Ar-Ge Faaliyetleri: AR-GE Türkiye'nin özellikle sanayi kesiminde, bugüne dek tam
benimsenmemiş, oldukça nadir rastlanan ve zor yaygınlaşan bir kavramdır. Dışarıdan
herhangi bir hazır teknolojinin (bilginin) ülkeye getirilmesinin daha avantajlı
olduğunu düşünenler çoğunluktadır.
Yapı ürünleri sektöründe ekonomik ve sağlıklı üretim yapabilmek için yeni, özgün
ve gelişmiş teknolojiye sahip olmak önceliklidir. Bu şartı sağlamak için ise, araştırma
ve geliştirme faaliyetlerini en iyi biçimde saptamak, bu faaliyetlere katılarak, işbirliği
içinde elde edilecek sonuçların uygulamaya yansıtılması zorunludur. Bu bağlamda
Ar-Ge çalışmaları sektöre yeni yön verecek, geliştirecek, rekabetçiliği ve
verimliliğini artıracak önemli noktalardan biridir. Türkiye’de Ar-Ge çalışmaları
gerçek anlamıyla sadece birkaç büyük çaplı firma bünyesinde yürütülmektedir.
Üretimle ilgili rutin kontrollerin yapıldığı ortamda ciddi anlamda araştırma geliştirme
işlerinin yapılması oldukça zor veya imkânsızdır.
Yapı ürünleri sektörüyle ilgili “enerji” konusundaki veriler bile Ar-Ge’ye ihtiyacını
ve Ar-Ge faaliyetleri sonucunda edinilecek kazanımlar ile ilgili önemli ipuçları
vermektedir. 2001 yılında Türkiye’de tüketilen toplam enerjinin %37’si sanayide,
%30’u ise binalarda tüketilmiştir. Sanayideki enerji, yapı ürünü üreten enerji yoğun
sektörler olan demir-çelik (% 30), çimento (%19), cam (%3) ve seramik (%1)
sektörleri tarafından tüketilmiştir. Kullandığı enerjinin % 68’ini ithal etmekte olan
Türkiye’de fosil yakıtların verimsiz şekilde kullanılmasının sonucu olarak ortaya
çıkan; yüksek orandaki enerji tüketiminin, zararlı emisyonların ve doğanın ekolojik
dengesinin bozulmasının önlenmesi amacıyla Ar-Ge çalışmaları önem arz etmektedir
[Sanayi, Bina, Atık Yönetimi Ve Hizmet Sektörlerinde Sera Gazı Azaltımı Çalışma
Grubu Raporu, 2004].
125
Vergiler: Yapı ürünleri özelinde çevresel vergi ve harç uygulaması bulunmayan
Türkiye’de çevre vergisi olarak kabul edilebilecek en yaygın tahsil edilen vergiler
Akaryakıt Tüketim Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ve
Taşıt Alım Vergisidir. Ancak bu vergilerin öncelikle mali amaçlarla uygulanması ve
gelirlerin çok az bir kısmının çevreyi korumak maksadıyla kullanılması bunların AB
ülkelerindeki
vergilerin
sahip
olduğu
“yönlendirici-denetleyici”
niteliklerini
gölgelemektedir.
Eğitim: Çevre ile ilgili genel eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları bireysel veya
kurumsal düzeyde gerçekleştirilebilir. Bireylere öncelikle yöresel, giderek bölgesel,
ulusal ve evrensel çevre sorunlarının ve nedenlerinin tanıtılması; önleme ve
çözümleme tekniklerinin öğretilmesi gerekmektedir. Bunu yaparken yaş, cinsiyet,
toplumsal kimlik, eğitim düzeyi ve kültürel özelikler göz önünde bulundurulmalıdır.
Kurumlarda ise biçim, işlev ve etkinlik düzeyi farklılıkları göz önünde
bulundurularak, sorun önleme ve çözümleme çalışmalarına katılmalarını sağlamaya
yönelik programlar ve uygun araçların geliştirilmesi gereklidir. Genel çevre bilincine
sahip olmayan birey ve kurumlardan spesifik bir alanda çevreye duyarlı davranışlar
beklemek fayda sağlamayacaktır.
Profesyonel kullanıcıların (mimar, mühendis) ürünlerin çevresel etkileri konusunda
eğitimi önemlidir. Meslek odaları ve üniversiteler bu konuda üzerlerine düşeni
yapmaktadırlar. Ancak yapı ürünlerinden kaynaklı çevresel etkilerin azaltılmasında
önemli gelişmelerin kaydedilmesi, 3.Bölümde yapının yaşam döngüsü evrelerinde
yer alan aktörlerin yer aldığı Çizelge 3.1.’deki tüm aktörlerin belirli düzeyde bir
çevre eğitimi ve bilincine sahip olmalarıyla mümkün olacaktır.
126
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
AB üye ülkelerinde Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) uygulamaları ulusal
politikalarla bütünleştirilmiş sürdürülebilir kalkınma ilkelerine göre şekillenmektedir.
Yani sürdürülebilir üretim-tüketim, kaynakların korunması, kirliliğin önlenmesi ile
ilgili ilkeler öncelikle Ulusal Kalkınma Planımızda ve Çevre politikamızda yerini
bulmalıdır. Bunlar gerçekleşmeden, çevresel düzenlemeler bakımından çeşitliliğe
sahip olmayan Türkiye’de, BÜP’ün ve benzeri politikaların yasal bir dayanak
bulması mümkün görünmemektedir.
Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin BÜP bağlamında kontrol edilmesi ve
azaltılması, yapı ürünlerinin kullanım ömürlerinin uzunluğu, yaygın kullanımları ve
yüksek üretim hacimleri göz önüne alındığında, çevresel anlamda önemli kazanımlar
getirecektir. Yapılaşmanın ve yapı ürünü üretiminin her geçen gün arttığı Türkiye’de
çevresel kazanımların anılan artışlarla daha da büyüyeceği ortadadır.
BÜP, uygulandığı her ülkede, ülkenin ekonomik, çevresel önceliklerini ve sosyal
yapısını gözeten bir yöntemle uygulanmaktadır. Türkiye’de yapı ürünleri alanında
BÜP’ün
uygulanabilmesi
ve
başarıya
ulaşması
için,
bugünkü
koşullar
değerlendirildiğinde, yeni bir yöntemin belirlenmesi gerektiği görülmektedir. Bu
yöntemin “politik araçlar” bazında aşağıdaki tespitler doğrultusunda oluşturulması
önerilmektedir.
Doğrudan düzenleyici araçlar açısından;
•
AB’nin benimsediği, mevzuat hükümlerinin temelinin bilimsel olarak ispat
edilmiş verilerle desteklenmesi prensibinin yani bilimsel yaklaşımın ve
performansa dayalı yapı kavramının bünyemize uygun hale getirilmesi
gerekmektedir.
127
•
Çevre politikalarının oluşturulmasında, sektöre özgü etki analizlerinin yapılması,
hedefe ulaşmak için sektörle işbirliğine gidilmesi ve sektör tarafınca
şekillendirilen araçlara öncelik verilmesi etkinlik açısından önemlidir.
•
Tasarımdan başlanarak tüm üretim ve hizmet süreçlerinde çevresel kalite ve
verimliliğin artırılması için, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde, bu
konuda uzman kişilerin istihdamının teşvikine yönelik yasal düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
•
Ulusal ve yerel yönetimlerce hazırlanacak herhangi bir mevzuat, gerekli bilimsel,
ekonomik, teknolojik ve sosyal altyapı oluşmadan fayda sağlamayacaktır. Bu alt
yapı ancak paydaşlar arası işbirliği ile oluşturulabilir. Devletin işbirliğindeki rolü,
değişen yasal yükümlülüklere ilişkin bilgi sağlayan, teknik çözümler sunan, izin,
izleme, denetleme yapan ve yaptırım konularında da bilgilendirme, yönlendirme
ve tavsiyede bulunan bir şekilde olmalıdır.
•
Mevcut pek çok mevzuatın uygulamaya yönelik güçlüklerinin çözülmesi, ilgili
denetim veya raporlamaların sağlıklı olarak yürütülmesi mevzuatın etkinliğini
sağlayacaktır.
Ekonomik araçlar açısından;
•
Çevre politikalarının ekonomik ve sosyal politikalarla bütünleştirilmesinde
ekonomik araçlardan yararlanılmalıdır. Çevrenin yönetiminde emret- yaptır
yaklaşımından ziyade özendir – teşvik et yaklaşımı esas alınmalıdır. Vergi, ceza
ve harç oranları caydırıcı olabilecek düzeyde tutulurken teşvik fon ve ödüller
çeşitlendirilmelidir.
•
AB, Çevresel Sorumluluk Direktifi ile [Environmental Liability Directive,
2004/35/CE, 21 Nisan 2004] ‘kirleten öder’ prensibine dayalı olarak çevresel
zararın önlenmesi ve onarılması için çevresel sorumluluğun ana hatları
128
belirlemektedir. Türkiye’de de Çevre Kanunu ve uygulamaya yönelik
mevzuatları kapsamında taraflara birtakım sorumluluklar yüklenmişse de bu
konuda takibat ve yaptırımlar sağlıklı yürütülememektedir.
•
Türkiye’de çevre duyarlı yapı ürünün geliştirmesi globalleşen çevre sorunları
açsından bir sorumluluk paylaşımı olduğu kadar, ülke öz kaynaklarının verimli
kullanımı ve korunumu, materyal ve enerjide tasarruf ile bu alanlarda dışa
bağımlılığın azalması, vatandaşların sağlık ve refahlarına önemli bir katkı olarak
benimsenmektedir.
•
Türkiye’de Kamu yapılarının gerek inşaları gerekse onarım, yenileme, bakım ve
tadilat işleri ‘ekonomik olarak en elverişli teklif’ prensibi üzerine kurulu kamu
ihaleleri ile gerçekleştirilmektedir. Çevre duyarlı yapı ürünü kullanımında öncü
olmak, toplumu özendirmek, sektörü üretim için teşvik etmek için bu sistem
değiştirilmelidir. Her bir iş için, yapı ürünleri ile ilgili çevresel talepler
şartnamelere dâhil edilmeli, teklifler yapının tüm yaşam döngüsü gözetilerek
ekonomik ve çevresel kriterler bazında değerlendirilmelidir.
Bilgilendirici ve sosyo - kültürel araçlar açısından;
•
Çevre konularının geçmişteki sahipsizliği, günümüzde de çok önem kazanması
çevreyle ilgili planlama ve tasarım konularının nitelik ve ölçeği açısından her
meslek ile koordineli olarak mimara da etkin yük getirmektedir. Yapılı çevreyi
oluşturmakta tasarımcı ve ürün seçiminde karar alıcı olarak kritik bir pozisyonda
bulunan mimarlar da söz konusu politik araçlardan etkilenmekle kalmayıp
mesleki disiplinlerini kapsamında tercihleri ile politikanın amaca ulaşmasını
sağlayıcı rol oynamaktadırlar. Bununla ilgili olarak gerek üniversitelerde gerek
Meslek odalarında yavaş da olsa yapı ürünlerinin çevresel etkileri ile ilgili
eğitimler verilmeye başlanması çevresel bilincin gelişmesi ve mesleki pratiğe
temel oluşturması bakımından önemlidir.
129
•
Türkiye Ulusal Mimarlık Politikası oluşturulurken mimarın tasarım ve yapı
ürünleri
ile
ilgili
seçimlerinin
toplumsal
eğilimleri
şekillendirebileceği
unutulmamalıdır. Çevreci tasarım ve çevresel etkisi düşük ürün seçimi dönemsel
bir “moda” olarak değil, mesleki disiplinden kaynaklı temel bir gereklilik olarak
değerlendirilmelidir.
•
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde “doğal çevreye yıkıcı zararlar vermeden
temel ihtiyaçları karşılamak; ekonomik gelişmeyi ve sürekliliği sağlamak” amacı
doğrultusunda
“sürdürülebilir
yapım“
kavramı
dünyada
giderek
önem
kazanmaktadır. Buna göre yapının tasarımında, tüm yaşam döngüsü boyunca,
ekonomik, çevresel, sosyal hususlar bir arada değerlendirilmelidir. Bu konu, yapı
ile
ilgili
strüktürel,
fonksiyonel,
estetik
kararlar
ve
bu
kararların
uygulanmasından doğan ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler bağlamında
mimarların sorumluluğundadır. Sürdürülebilir yapımda, yapı ürünlerinin
seçiminde bunların çevreye-doğaya etkileri her açıdan değerlendirilmelidir. Bu
değerlendirmede, ürünün üretimi, yapımdaki kullanımı, ömrü ve imha
edilebilirliği göz önünde tutulmalıdır. Yapı ürünü üretiminde enerji kullanımı ve
atık üretimi de gerek toplumsal gerekse ulusal politika açısından önemle üzerinde
durulması gerekli konulardır.
•
Yapı ürünlerinin çevresel etkileriyle ilgili değerlendirmeler, kontrol ve
iyileştirmelerin yapılabilmesi büyük ölçüde bunlar ile ilgili çevresel verilerin
mevcut olmasına bağlıdır. Mimarların ve uygulayıcıların, dönüştürülebilirlik,
yerellik, zehirli olmama, oluşum enerjisi düşüklüğü gibi kriterlerin dikkate
alabilmesi için de bu veriler ürün bazında hazırlanması ve ürünle birlikte beyan
edilmelidir. Bu alanda bilimsel verilerin sağlanması için uluslar arası veri
tabanlarından yararlanılarak ‘ulusal bir yaşam döngüsü envanter veritabanı’
oluşturulabilir. Bu verilerin hazırlanması ve beyanı konusunda AB üye
ülkelerdeki çalışmalar takip edilmelidir.
130
•
Türkiye’deki yasalar ve standartlarda belirtilen önlem ve seviyeler çoğu yapı
ürünü firmasınca asgari seviyeden ziyade uyulması gereken azami seviyeler
olarak kabul edilmektedir. Ancak, ihracat yapan firmalar gerek diğer ülkelerde
üretilen çevre duyarlı ürünlerle rekabet edebilmek, gerek ihracat yaptıkları
ülkelerdeki çevre ve sağlıkla ilgili yasal gerekleri yerine getirebilmek ve firma
imajlarını yükseltmek amacıyla ürünlerini çevresel anlamda geliştirmektedirler.
Çevresel anlamda geliştirilmiş yapı ürünlerinin Türkiye’de de piyasada ayırt
edilebilmeleri ve avantaj elde etmeleri için çevre etiketleri oluşturulmalı,
buradaki bilgiler tüketicinin değerlendirme yapabileceği basitlikte olmalı.
•
Tasarımcılar, yapımcılar, ürün üreticilerinin duyarlı çalışmalarıyla çevre ve
mimarlık ile ilgili bilinen, paylaşılan kavram ve değerlerle ortak bir “çevreci yapı
ürünü” kültürü oluşturulmalıdır.
Tüm araçlar açısından;
•
Çevreyi korumak yapılaşma ve sanayileşmeye ters düşecek bir kavram olarak ele
alınmamalıdır. Aksine çevreyi bozan ve yok eden öğelerin denetlenmesi hava, su,
toprak ve gürültü kirletici kaynakların ortadan kaldırılması veya zararlarının en
aza indirilmesi ülke ve insanlık çıkarlarının bir gereğidir. Araçlarda bu dengenin
(yapılaşma/sanayileşme-çevre) sağlanmasına özen gösterilmelidir.
•
Türkiye’de, ambalaj atıkları, taşıtlar, elektronik cihazlar ve kimyasalların
çevresel etkilerinin kontrolüne yönelik AB direktifleri ilgili kurumlarca
uyumlaştırılmış, sektör işbirliğiyle uygulamaya geçilmiştir. Bu uygulamalardan
alınan geri beslemelerden yapı ürünleri için araç geliştirilirken dikkate
alınmalıdır.
•
Araçlar, gittikçe artan yapılı çevrenin oluşturulması için gerekli bugünkü ürün
stokunun gelecek nesillerce bir tehdit ve atık probleminden ziyade bir kaynak ve
fırsat olarak kullanılabilmesini mümkün kılmalıdır.
131
•
Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin tüm yaşam döngüsü boyunca
belirlenebilmesi ve kontrol edilerek azaltılması için öncelikle mevcut araçları
potansiyelleri araştırılmalıdır.
•
Tüm politik alanlarda olduğu gibi çevre politikalarında da ülke önceliklerinin
belirlenmesi
önem
taşımaktadır.
Yapı
kalitesinin
tam
sağlanamadığı,
denetimlerin yetersiz olduğu, işgücü maliyeti düşük ülkelerden gelen sağlıksız ve
kalitesiz ürünlerin piyasada dolaştığı Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkileri
ancak uluslararası taahhütlerde kapsamında ele alınmaktadır (Atık, CO2
emisyonu, kirletici emisyonlar…).
•
Tüm yaşam döngüsü boyunca tüm paydaşların kullanımı için araçlar
geliştirilirken, çevresel yaklaşımların, ekonomik eğilimlerin ve toplumsal
davranış kalıplarının araç performansına olan etkileri göz ardı edilmemelidir.
Kamuoyunun, tetikleyicisi olduğu çevre sorunlarının çözümüne sahip çıkması ve
Çevre ve Orman Bakanlığı dışındaki Bakanlıkların da çevre politikalarında katılımcı
ve aktif davranmaları uzun bir süreci içerecek olsa da, bunların gerçekleşmemesi
durumunda hazırlanan her çevre eylem planı veya çevresel strateji ilgi çekmeyen bir
doküman haline dönüşecektir.
Türkiye’de de yapı ürünü kaynaklı çevre etkilerinin tespit edilerek kontrol
edilmesine yönelik uygulamaların gelişmesi, doğanın korunması, vatandaşların
sağlığı, ülke refahı, firmaların rekabet gücü ve prestiji, açısından önemli kazançlar
sağlayacaktır.
132
KAYNAKLAR
2002/4367 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 24810 sayılı Resmi Gazete
(09.07.2002).
8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Taş Ve Toprağa Dayalı Ürünler Sanayii Özel İhtisas
Komisyonu Raporu - Çimento Ve Hazır Beton, DPT, Ankara, 60-62 (2000).
9. Kalkınma Planı (2007-2013) Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Petrokimya
Çalışma Gurubu Raporu, DPT, Ankara, 17-20 (2005).
9. Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT, Ankara, 8-43, 70
(2006).
9. Kalkınma Planı, 26215 mükerrer sayılı Resmi Gazete (01.07.2007).
AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi 2007-2023, Çevre ve Orman Bakanlığı, 6-9, 7880 (2006).
Akdur, R., “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Koruma Politikaları ‘Türkiye’nin
Avrupa Birliğine Uyumu’”, Ankara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma ve
Uygulama Merkezi Araştırma Dizisi, 23, Ankara, 28-31 (2005).
Akyüz, M., “Endüstriyel Atıkların Çevre Üzerindeki Etkileri ve Alınması Gereken
Önlemler”, III.Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, Kırşehir, 78-82 (1997).
Alagöz, M. ve Yapar, S., “Görünmez Engeller: Serbest Ticarete Bir Engel Mi?”,
Akademik Bakış, 11: 1-11 (2007).
Allowing Voluntary Participation By Organisations In A Community EcoManagement And Audit Scheme (EMAS), European Commission, Regulation
no:761/2001, OJ L 114 (24.4.2001).
Anderson, R., “Towards a Sustainable Cement Industry, Substudy 13: Policy
Instruments’ Promotion of Sustainable Development”, World Business Council for
Sustainable Developmen, USA, 1-36 (2002).
Arat, G., Türkeş, M. ve Saner, E., “Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası Sözleşmeler Ön Raporu”, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri
Teknoloji Öngörü Projesi, TÜBİTAK, Ankara, 6-10 (2002).
Assessment of the effects of certain public and private projects on the environment”
European Commission, 85/337/EEC, OJ L 175 (05.07.1985).
Baytop, F., “Şantiyecilik Diye Bir Şey”, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul,
63-67 (2005).
133
Best Practices Guide-Material Choices for Sustainable Design, BuildSmart, Greater
Vancouver Regional District, 1-26 (2001).
Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği, 24043 sayılı Resmi Gazete (08.05.2000).
Borg, M., “Environmental assessment of materials, components and buildings”,
Dissertation, Byggnadsmaterial Kungliga Tekniska Högskolan, Stokholm, 40-41.
(2001).
Buying green! A handbook on environmental public procurement, European
Commission Staff Working Document, SEC (2004) 1050, Brussels (18.08. 2004).
Cantürk, G., “Avrupa Birligi’ne Aday En Dinamik Yeni Yıldız Türkiye”, Yapı 2003
İzmir Fuarı, Dünya Eki, İzmir, 6 (2003).
CEN Guide 4 Guide for the inclusion of environmental aspects in product standards,
Edition 2, European Committee for Standardization, 1-18 (2005).
Charter, M., “IPP: Implementation and Future Issues”, The Centre for Sustainable
Design, Germany, 15-25 (2003).
Chini, A. R., And Bruening, S. F., “Deconstructıon And Materıals Reuse In The
Unıted States”, International e-Journal of Construction, Special Issue article in:
The Future of Sustainable Construction, Netherland, Report 10 (2003).
Christmann, P., “Towards A Thematıc Strategy On The Sustainable Use Of Natural
Resources, Working Group 1 – ‘Supply of Resources’ Final Report”,
EuroGeoSurveys, Belgium, 82, (2004).
Clement, S., ve ark.,“The Procura: A Guide to Cost-Effective Sustainable Public
Procurement”, ICLEI-Local Governments for Sustainability, 2nd ed., Germany, 7785 (2007).
Çelebi G. ve Aydın A. B., “Yapı Sektörü-Çevre İlişkisine Dair Bir Yöntem
İrdelemesi: Yaşam Döngüsü Değerlendirme”, Çevre ve Ormancılık Şurası, Çevre ve
Orman Bakanlığı, Antalya, 13-21 (2005).
Çelebi G. ve Şentürk H., “Yapı malzemeleri için çevresel ürün beyanları, Avrupa
Birliği’ndeki gelişimi ve ülkemizdeki gelişme potansiyeli”, 3. Ulusal Yapı
Malzemesi Kongresi ve Sergisi, İTÜ, İstanbul, 516-527 (2006).
Çelebi G., Aydın A. B. ve Şentürk H., “Yapı Malzemelerinin Çevresel Etkilerinin
Bazı Normlar Bağlamında İrdelenmesi”, Tasarım Dergisi, 170: 120-124 (2007).
Çevre Denetimi Yönetmeliği, 24631 sayılı Resmi Gazete (05.01.2002).
134
Çevre Kanunu, 18132 sayılı Resmi Gazete (11.08.1983).
Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5491 sayılı Kanun, 26167 sayılı
Resmi Gazete (13.05.2006).
Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği, 18757 sayılı Resmi Gazete,
(17.05.1985).
Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli - Vizyon ve Öngörü Raporu,
TÜBİTAK, Ankara, 10-23 (2003).
Çevresel Etki
(16.12.2003).
Değerlendirmesi
Yönetmeliği,
25318
sayılı
Resmi
Gazete
Dalhammar C. and Rossem C. V., “Life cycle thinking, product standards, and trade:
Exploring the Issues”, Workshop on Trade and Environmental Justice, IIIEE Lund
University, Sweden, 37-42 (2006).
Dalhammar, C. and Mont, O., “Integrated Product Policy and sustainable
consumption: At the cross-road of environmental and consumer policies”,
International Workshop: Driving forces and barriers to sustainable consumption,
United Kingdom, 127-157 (2004).
Dalhammar, C., “An Emerging Product Approach in Environmental Law”, Doctoral
Dissertation, IIIEE Lund University , Sweden, 47-55, 60-71 (2007).
Defining and laying down the detailed arrangements for the system of specific
information relating to dangerous preparations in implementation of Article 10 of
Directive 88/379/EEC”, 91/155/EEC, OJ L 076, (22.03.1991).
Dereli, T. ve Baykasoğlu, A., “Atıklar ve Çevreye Etkileri: Mühendislik
Cephesinden Çevre Sorunlarına Bakış”, Endüstri Mühendisliği Dergisi, 13 (1): 2835 (2002).
Design Of Sustainable Building Policies: Scope For Improvement And Barriers,
OECD Environment Policy Committee, France, 11-13, 33 (2002).
Dilaver, D., “Yapı Ürünlerinin Çevre İle İlişkisi Kapsamında Çevre Dostu Üretimi”,
Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,
55-58 (2005).
Directive 2006/12/EC of the European Parliament and of the Council of 5 April 2006
on waste, European Commission, OJ L 114 (27.04.2006).
Dulupçu, M.A., “Sürdürülebilir Kalkınma Politikasına Yönelik Gelişmeler”, Dış
Ticaret Dergisi, 20, 1-14 (2001).
135
EIC Blue Book on Sustainable Procurement, Eueropean International Contractors
(EIC), Berlin, 21-26 (2004).
Eikelboom, R.T., Ruwiel, E. and Goumans, J.J.J.M., “The building materials decree:
an example of a Dutch regulation based on the potential impact of materials on the
environment”, Waste Management, 21 (3): 295-302 (2001).
Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği”, 25606 sayılı Resmi
Gazete (07.10.2004).
Enerji Verimliliği Kanunu, 26520 sayılı Resmi Gazete (02.05.2007).
Environmentally Sustainable Buildings: Challenges and Policies, OECD, Paris, 3550, 88-100 (2003).
Erdem, T., “İnşaat Malzemeleri”, DTM, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi (İGEME),
Ankara, 1-35 (2006).
Ernst & Young, “Integrated Product Policy”, Science Policy Research Unit, 15-20
(1998).
Ernst&Young, “Developing the Foundation for Integrated Product Policy in the EU”,
European Commission DG Environment, 3-23 (2000).
Establishing the ecological criteria for the award of the Community eco-label to hard
floor-coverings, European Commission, 2002/272/EC, OJ L/94 (14.04.2002).
European Community Programme of policy and action in relation to the environment
and sustainable development-Towards sustainability, European Commission,
2179/98/EC, OJ L 275/1 (10.10.1998).
Ferhatoğlu, E., “Avrupa Birliği’nde Ortak Çevre Politikası Çerçevesinde Çevre
Vergileri”, E-Yaklaşım Dergisi, 3, 1-7 (2003).
Glavind, M., Damtoft, J.S. and Röttig, S., “Cleaner Technology Solutions in the Life
Cycle of Concrete Products”, International CANMET/ACI Conference, San
Fransisco, 340-349 (2001).
Green Building Rating System For Existing Buildings Upgrades, Operations and
Maintenance, U.S. Green Building Council, Version 2, 1-125 (2005).
Green Paper on Integrated Product Policy, European Commission, COM(2001)68
(07.02.2001).
Gültekin, A. B., “‘Yaşam Döngüsü Değerlendirme’ Yöntemi Kapsamında Yapı
Ürünlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesine yönelik bir model önerisi”,
Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 29 (2006).
136
Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği, 24692
sayılı Resmi Gazete (11.03.2002).
Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, Çevre ve
Orman Bakanlığı, 25406 sayılı Resmi Gazete (18.03.2004).
Hall, M. and Purchase, D., “Building or Bodging? Attitudes to Sustainability in UK
Public Sector Housing Construction Development”, Sustainable Development, 14
(3): 205–218, (2006).
Halliday, S., “Sustainable construction and the regulatory framework, Summary
report”, Gaia Reseach, Edinburgh, 1-155 (2004).
Hammond, A., “Resource flows: The material basis of industrial economies”, World
Resources Institute, USA, 1-50 (1997).
Illge, L., “Integrated Product Policy: an Opportunity for Environmental and
Economic Policy”, Economic Bulletin, 40 (3): 99-104 (2003).
Integrated pollution prevention and control, European Commission, 96/61/EC, OJ L
257 (10.10.1996).
Integrated Product Policy: Building on Environmental Life-Cycle Thinking,
European Commission, COM (2003)302 (18.06.2003).
Interpretative Communication on the Community law applicable to public
procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into
public procurement, European Commission, COM(2001) 274 final (04.07.2001).
İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, 10,
93, 141 (2007).
İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu, Sanayi, Bina, Atık Yönetimi Ve Hizmet
Sektörlerinde Sera Gazı Azaltımı Çalışma Grubu Raporu, Enerji ve Tabi Kaynaklar
Bakanlığı-Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Ankara, 30-46 (2004).
İnternet : International Standards Organisation, “(ISO) TC 59/SC 17 Technical
Committee work plan”,
http://www.iso.org/iso/iso_catalogue/catalogue_tc/catalogue_tc_browse.htm?commi
d=322621&published=on&development=on (2007).
İnternet : Tuğcu, C.T., “Çevre Ekonomisine Teorik Bir Yaklaşım: Sürdürülebilirlik
Kavramının Üretim Fonksiyonuna Dahil Edilebilirliği”,
http://www.geocities.com/ceteris_tr/t_tugcu3.doc (2007).
İnternet: AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı,
137
http://www.abcevreodulleri.info (2007).
İnternet: Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, “Yapı Araştırma Derneği Tüzüğü”,
http://www.bayindirlik.gov.tr/turkce/yapidenetim/html/YADTUZUKdegistirilmisson
.doc (2007).
İnternet:
Birleşmiş
Milletler,
“Rio
Earth
SummitAgenda
http://www.un.org/esa/sustdev/documents/agenda21/index.htm (2007).
21”,
İnternet: CORDIS (Community Research and Development Information Service),
“7.Framework Programme Call for Tenders”,
http://www.cordis.europa.eu (2008).
İnternet: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüd İdaresi, “Sanayide
Enerji Verimliliği Poje Yarışması”,
http://www.eie.gov.tr/duyurular/EV/senver8_2007/SENVER-8.DOC (2007).
İnternet: European Commision, “Good Environmental Practice In The European
Extactive Industry: A Reference Guide”,
http://ec.europa.eu/enterprise/steel/non-energy-extractive-industry/good-envpractice-reference-guide.pdf (2007).
İnternet: European Commission, DG Enterprise, “Final Report: Environmentally
Friendly Construction Materials, Task Group 1.”
http://ec.europa.eu/enterprise/construction/suscon/tgs/tg1/efcmfin.htm (2007).
İnternet: European Commission, DG Environment, “IPP”,
http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/home.htm (2007).
İnternet: European Commission, DG Environment, “LIFE Fund”,
http://ec.europa.eu/environment/life (2007).
İnternet: European Commission, DG Environment, “Member States’ IPP Activity”,
http://ec.europa.eu/environment/ipp/activities_ms.htm (2007).
İnternet: European Commission, DG Environment, “National IPP Strategies”,
http://ec.europa.eu/environment/gpp/pdf/national_gpp_strategies_en.pdf (2007).
İnternet: European Committee for Standardization (CEN), “TC 350 Technical
Committee business plan”,
http://www.cen.eu/nr/cen/doc/PDF/481830.pdf (2007).
İnternet: Finnish Building Information Institute, Häkinken, T. and Kaipiainen, M.,
“Ecological Criteria in Building -Design and Planning”,
http://www.rts.fi/ecologi.htm.(1996).
138
İnternet: İktisadi Kalkınma Vakfı, “Avrupa Birliği’nin Çevre Politikası”,
http://www.ikv.org.tr/temelpolitika.php?l=A (2007).
İnternet: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği,
http://www.imsad.org (2007).
İnternet: Mimarlar Odası, “Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi”,
http://www.mimarlarodasi.org.tr/smgm/index.cfm (2007).
İnternet: TOBB Atık Geridönüşüm Borsası,
http://193.34.133.89:8181/atikborsasi (2007).
İnternet: TÜBİTAK Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı,
http://www.fp7.org.tr (2007).
İnternet: Türk Standartları Enstitüsü,
http://www.tse.org.tr (2007).
İnternet: Türk Yapı Teknoloji Platformu,
www.tytp.org.tr (2007).
İnternet: Türkiye Odalar Borsalar Birliği,
http://www.tobb.org.tr/ (2007).
İnternet: United Nations, “Declaration of the United Nations Conference on the
Human Environment - Stockholm Declaration”,
http://www.unep.org/Documents.multilingual/Default.asp?DocumentID=97&Article
ID=1503 (2008).
Kalyoncu H., S., “Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Türkiye'nin Karşılaştırmalı Atık
Yönetimi Stratejileri”, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Eskişehir, 48-57 (2005).
Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Kurumu, 24648 sayılı Resmi Gazete, (22.01.2002).
Karakaya, E. ve Özçağ, M., “Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Değişikliği:
Uygulanabilecek İktisadi Araçların Analizi”, I. Maliye Konferansı - Geçiş
Ekonomilerinde Mali Politikalar, Bişkek, 110-119 (2004).
Karpuzcu, M., “Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü”, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 167180 (2004).
Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 20814 sayılı Resmi Gazete (14.03.1991).
Keleş, R. ve Hamamcı, C., “Çevrebilim”, İmge Yayınları, 2.Baskı, Ankara, 220
(1997).
139
Kelgökmen, D., “Avrupa Birliği’nde Çevre Koruma Politikaları Ve Türkiye’deki
Yerli Ve Yabancı Firmaların Pazarlama Politikalarına Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi,
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 88- 95 (2006).
Kibert, C. J., “Policy Instruments For A Sustainable Built Environment”, Journal of
Land Use and Environmental Law, 17 (2): 379-394 (2002).
Kibert, C.J., “The Role of Policy in Creating a Sustainable Building Supply Chain”,
Workshop on the Design of Sustainable Building Policies, OECD/IEA, 379-393
(2001).
Kim, J.J. and Rigdon, B., “Sustainable Architecture Module:Qualities, Use, and
Examples of Sustainable Building Materials” Sustainable Architecture
Compendium, National Pollution Prevention Center, University of Michigan, 76-80
(1998).
Koman, İ. ve Eren Ö., “Alternatif Sürdürülebilir Konut Uygulamaları ve
Türkiye’deki Betonarme Konut Sektörü”, Mimarlık, 329: 37-41 (2006).
Köse, Ö., Ayaz, S. Ve Köroğlu, B., “Türkiye'de Atık Yönetimi, Ulusal Düzenlemeler
ve Uygulama Sonuçlarının Değerlendirilmesi, Performans Denetimi Raporu”, T.C.
Sayıştay Başkanlığı, Ankara, 21-34 (2007).
Li, L., “An Integration of Environmental Product Policy”, Abstract of a Dissertation
Department of Work Environment, University of Massachusetts Lowell, USA, 3538, 124-126, 251 (2003).
Maç, N., “İnsaat Sektör Raporu”, Konya Ticaret Odası Etüd Arastırma Servisi,
2007 – 544– 504, Konya, 9, 11-13 (2007).
Maden Kanunu, 18785 sayılı Resmi Gazete, (15.06.1985).
Magement of waste from extractive industries, Commission of European
Communities, 2006/21/EC, OJ L 102 (11.04.2006).
Making Product Information Work for the Environment, Final Report of the
Integrated Product Policy Working Group on Product Information, European
Commisssion, Brussels, 10-27 (2006).
Mındıkoğlu, B., “ISO 14001 ÇYS Standardı: İşletmelerin Karşılaştıkları Problem ve
Zorluklar Üzerine Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara, 78-80 (2007).
Nemli, E., “Çevreye Duyarlı İşletmecilik ve Türk Sanayinde Çevre Yönetim Sistemi
Uygulamaları”, İstanbul Sanayi Odası, 2000/11, 77-85 (2000).
Niya, M. And Timonen, P., “The role of consumers in product-oriented
environmental policy: can the consumer be the driving force for environmental
140
improvements?” International Journal of Consumer Studies, 25 (4): 331-338
(2001).
Oosterhuis, F., Rubik, F. And Scholl, G., “Product Policy in Europe: New
Environmental Perspectives”, Kluwers Academic Publishers, Netherlands, 219
(1996).
Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik, 26176 sayılı
Resmi Gazete (23.05.2006).
Özpençe, Ö. Ve Özen, A., “Hızlı Şehirleşme, Sanayileşme ve Çevre Sorunları:
Sorunların Çözümünde Siyasi Erkin Rolü”, Türk İdare Dergisi, 444 (76):125-137
(2004).
Öztürk, M., “İnşaat ve Yıkıntı Atıkları Yönetimi”, Çevre ve Orman Bakanlığı,
Ankara, 3-24 (2005).
Perelet, R. And Safonov P., “Approaches to Integrated Environmental and Industrial
Management in Russia for Sustainable Development”, Industry and Environment,
18: 73-77 (1995).
Pinfield, G., “Beyond Sustainability Indicators”, Local Environment, 1 (2): 151-164
(1996).
PricewaterHouseCoopers, “Comparative study of national schemes aiming to analyse
the problems of LCA tools (connected with e.g. hazardous substances) and the
environmental aspects in the harmonised standards”, GRMS/GES/ECP/Version 0.2.,
Utrecht, 1-77 (2002).
Report of the World Summit on Sustainable Development- Johannesburg, South
Africa, A/CONF.199/20, United Nations, New York, 64-68 (2002).
Scheer, D. And Rubik, F., “Governance towards sustainability:meeting the
unsustainable production and consumption challenge”, Gren Leaf Publishing, 1-15
(2006).
Seymen, D., “Dış Ticaret-Çevre İlişkilerinin Dengelenmesi: Sürdürülebilir Ticaret,
Teori ve Türkiye Değerlendirmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 7 (3): 99-127 (2005).
Stimulating Technologies for Sustainable Development: An Environmental
Technologies Action Plan for the European Union, Commission of the European
Communities, COM(2004) 38 final, 1-28 (28.01.2004).
Strand, S. M. And Fossdal, S., “Do standards and regulations supply the necessary
incentive for sustainable building?”, Industry and Environment, 26 (2-3): 33-36
(2003).
141
Taylor, M., Tam, C. and Gielen, D., “Energy Efficiency and CO2 Reduction
Opportunities in the Global Cement Industry”, IEA-WBCSD Cement Industry
Workshop, Paris, 1-12 (2006).
Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği, 21634 sayılı Resmi Gazete (11.07.1993).
The assessment of the effects of certain plans and programmes on the environment,
2001/42/EC, European Commission, OJ L 197 (21.07.2001).
The World Bank, “Expanding the Measure of Wealth”, Environmentally
Sustainable Development Studies and Monographs Series, 17, Washington, 7
(1997).
Thematic Strategy on the sustainable use of natural resources, Annexes, European,
Commission, SEC(2005) 1684 (21.12.2005).
Thormark, C., “Conservation of energy and natural resources by recycling building
waste”, Resources, Conservation and Recycling, 33: 113–130 (2001).
Thormark, C., “The effect of material choice on the total energy need and recycling
potential of a building”, Building and Environment, 41: 1019–1026 (2006).
Towards a thematic strategy on the prevention and recycling of waste, European
Commission, COM(2003) 301 (27.05.2003).
Towards a thematic strategy on the urban environment, European Commission,
COM(2005)718 (11.01.2006).
TS 825 “Binalarda Isı Yalıtım Kuralları”, Türk Standartları Enstitüsü (TSE), 1-71
(1998).
TS EN ISO 14020 “Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler”, TSE, 1-5
(2002).
TS EN ISO 14025 “Çevre etiketleri ve beyanları – Tip III çevre beyanları”, TSE, 122 (2005).
TS EN ISO 14040 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme-Prensipler ve
Çerçeve, TSE, 1-18 (2007).
TS EN ISO 14041 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Amaç ve Kapsam
Tarifi ile Envanter Analizi, TSE, 1-21 (2003).
TS EN ISO 14042 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Hayat Boyu Etki
Değerlendirmesi”, TSE, 1-15 (2002).
TS EN ISO 14043 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Hayat boyu
yorumu, TSE, 1-17 (2003).
142
TS ISO / TR 14062 “Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına Ve Geliştirilmesine
Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi”, TSE, 1-22 (2005).
TSE ISO Kılavuz 64 “Standartlarda Çevre Boyutu- Madde Mamul Standartlarına
Çevre Boyutunun Dâhil Edilmesine Dair Kılavuz”, TSE, 1-7 (1997).
Tukker, A., “Environmental Impacts of Products (EIPRO) Analysis of the life cycle
environmental impacts related to the final consumption of the EU 25”, European
Joint Research Center, EUR 22284 EN, Spain, 1-139 (2006).
Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Çevre Bakanlığı, 2, 54-60 (1998).
United Nations WCED, “Our Common Future”, Oxford University Pres, Oxford, 43
(1987).
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun”,
Dış Ticaret Müsteşarlığı, 24459 sayılı Resmi Gazete (11.07.2001).
WasteWise Update - Building For The Future, Environmental Production Agency,
EPA530-N-02-003, United States, 1-16 (2002).
Workshop On Integrated Product Polıcy, European Commission, Directorate
General XI Environment, Nuclear Safety And Civil Protectıon, 78-96 (1998).
Yapı Denetimi Hakkında Kanun”, 24461 sayılı Resmi Gazete (13.07.2001).
Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği, 24491 sayılı Resmi Gazete
(12.08.2001).
Yapı İşleri İnşaat, Makine Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamelerine Dair
Tebliğ, 26568 mükerrer sayılı Resmi Gazete (30.06.2007).
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, 24870 sayılı Resmi Gazete (08.09.2002).
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’ne (89/106/EEC) İlişkin Açıklayıcı Dokümanlar
Hakkında Tebliğ, 25655 sayılı Resmi Gazete (29.11.2004).
Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, 24942 sayılı Resmi Gazete
(26.11.2002).
Yashıro, T., “Incentive For Industrial Ecology In Building Sectors”, OECD/IEA
Joınt Workshop On The Design Of Sustainable Building Policies, 86-93 (2001).
143
EKLER
144
Ek-1 Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
COMMISSION OF THE EUROPEAN COMMUNITIES
Brussels, 18.6.2003
COM(2003) 302 final
COMMUNICATION FROM THE COMMISSION TO THE COUNCIL
AND THE EUROPEAN PARLIAMENT
Integrated Product Policy
Building on Environmental Life-Cycle Thinking
1. INTRODUCTION
One of the European Union’s fundamental objectives is sustainable development. This
means meeting the needs of the present generation without compromising those of future
generations. This objective was reinforced at the Gothenburg European Council in 2001,
where an environmental dimension was added to the Lisbon process, in the form of a
strategy for Sustainable Development 1.
This strategy identified several actions in the environmental field, following the priority
themes in the 6th Environmental Action Programme 2. In the area of managing natural
resources more responsibly the European Council agreed, “that the EU Integrated Product
Policy aimed at reducing resource use and the environmental impact of waste should be
implemented in co-operation with business”.
The Commission has developed the EU Integrated Product Policy (IPP) in cooperation with
stakeholders and with the aid of studies 3. IPP was first discussed with stakeholders at a
conference in 1998. The following year, IPP was considered at the Weimar Informal
Meeting of Environment Ministers. The Presidency conclusions from the meeting welcomed
the Commission’s intention to adopt a Green Paper and emphasised that improving the
market conditions for greener products on the European market would also help to
strengthen the competitiveness of European industries. The Commission adopted the Green
Paper in February 2001 and launched a stakeholder consultation exercise on its contents (see
Annex I for more information).
These consultations showed that IPP clearly has a role to play in contributing to sustainable
development. This Communication will re-iterate why a product dimension to environmental
policy is needed. In section 2 it will explain the IPP approach before setting out, in section 3,
the guiding principles of the EU’s IPP strategy. The remaining sections outline what the
Commission will do to further the uptake of the IPP approach.
1
Presidency Conclusions of Gothenburg European Council 15th and 16th June 2001, paragraphs 19-32,
http://ue.eu.int/pressData/en/ec/00200-r1.en1.pdf
2
Decision 1600/2002/EC of the European Parliament and of the Council laying down the Sixth Community Environment
Action Programme, OJ L 242, 10.9.2002, p. 1-15
3
For example, http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/ippsum.pdf
145
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
2. WHY IS A PRODUCT DIMENSION TO ENVIRONMENTAL POLICY NEEDED?
During the last few years, the Commission has begun to rethink policies relating to the
environmental impacts of products. All products and services 1 have an environmental
impact 2, whether during their production, use or disposal. The exact nature of this impact is
complex and difficult to quantify but the potential magnitude of the problem is clear 3. At the
same time continued economic growth and prosperity is significantly influenced by the
production and use of products. The challenge is to combine improving life styles and wellbeing – which are often directly influenced by products - with environmental protection. In
other words, winwin situations need to be found where environmental improvements and
beter product performance go hand in hand and where environmental improvements support
long-term industrial competitiveness. This is what IPP seeks to achieve.
Up to now, product-related environmental policies have tended to focus on large point
sources of pollution, such as industrial emissions or waste management issues. Often these
have been successful. Now, however, it is becoming clear that they need to be complemented
by a policy that looks at the whole of a product’s lifecycle, including the use phase. This
should ensure that environmental impacts throughout the life-cycle are addressed in an
integrated way – and so are not just shifted from one part of the life-cycle to another. It
should also mean that environmental impacts are addressed at the point in the life-cycle
where they will best and most cost-effectively reduce the overall environmental impacts and
resource use. To be successful, the policy also has to take into account several characteristics
of products that make them diffuse objects for pollution reduction measures.
First, their overall quantity is increasing. Greater disposable income 4 means that more
products can be afforded. For example, where before a household would have one, fixedline, telephone, now it often has several extensions throughout the house. The average
household size is also decreasing, which may often lead to greater duplication of certain
household products 5. This means that there are larger numbers of the same products and that
these are becoming more diffuse. Any product policy should therefore aim to reduce the
environmental impacts of increased quantities of products.
Secondly, the variety of products and services is increasing. Basic products now come in
many different versions. For example, there are different types of television screens –
(cathodic, LCD or plasma). Any product policy has therefore to be flexible in order to
address many different product variations simultaneously.
Thirdly, innovation constantly creates new types of products. For example, over the last
20 years there has been a shift from record players to compact disc players and now the
advent of DVD players may well supplant them. Innovation cycles for components can often
1
The rest of this Communication will, for simplicity, only refer to products, although it should be understood that services are
included within the general scope too – see Section 4.
2
Environmental impacts should be taken to include those on human health.
3
For example, one product, the car, is responsible for roughly 80 % of the European Union’s CO2 emissions from the transport
sector, the sector from which emissions have been rising fastest. At the same time the number of cars per inhabitant is also
increasing – by 14 % between 1990 and 1999 –using up more resources in their manufacture, more space for parking and roads,
and creating more waste disposal problems. All this is despite significant reductions in the emissions per car and considerable
efforts by the industry concerned, such as the voluntary agreement to reduce CO2 emissions by 25 % by 2008. Moreover, for
other pollutants there have been extremely significant reductions over recent decades
4
Between 1980 and 1997 consumer spending has increased by 46 % in real terms, shifting from basic needs, such as food and
housing, towards more discretionary items, such as transport, fuel and recreation. (EEA Fact Sheet 2001 – YIR01HH04)
5
Between 1980 and 1995 the average household size in the EU fell from 2.82 people to 2.49. This trend is likely to continue.
EEA Fact Sheet 2001 – YIR01HH03
146
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
be even shorter. The rapid development of more powerful computer processors is testament
to this. A product policy has to use this creativity for the benefit of the environment as well
as the economy.
Fourthly, products are traded globally. Both the Single Market and the multilateral
reduction of trade and investment barriers have contributed to a more global economy in
which goods from many countries are traded internationally. The diverse origin of the
products available in our shops has become significantly more diverse. A product policy has
to take account of the global nature of trade and be in compliance with relevant international
agreements, such as World Trade
Organisation rules.
Fifthly, products are becoming more complex. This means that product expertise is
increasingly concentrated in the hands of those who are responsible for their design. It is
very difficult for regulators, let alone the general public, to have any realistic idea of what
technical changes are achievable. For this reason any product policy needs to ensure that
producers and designers become more responsible for ensuring that their products fulfil
agreed criteria on health, safety and the environment.
Sixthly, the product can be designed perfectly, but inappropriate use and disposal will
cause significant environmental impacts. Although products can be designed to cause as
little environmental impact as possible, consumers may still use them in an environmentally
unfriendly way. For example, the use of energy-saving light bulbs brings considerable
environmental benefits, but these can only be fully realised if they are switched off when not
in use. Similarly, if products are disposed of inadequately, perhaps by fly tipping, then
product design can not be considered responsible for the ensuing environmental damage.
Lastly, products now involve a greater variety of actors throughout their lifecycle. Their
increasing complexity and the processes of globalisation mean that many different actors are
involved with a product throughout its life-cycle. Product policy needs to be capable of
addressing many different actors. It also has to take account of the fact that a product may be
assembled, marketed or used many miles apart under different sets of societal values. It is
therefore difficult for an actor at one stage in the product’s life-cycle to have a clear idea of
what potential problems there are in others. The conditions under which our products are
produced may be unknown. Therefore policy should contribute to improving information
flows along the supply-chain.
All of these factors underline the need to introduce a product dimension to environmental
policy. It should look at products in a holistic way, involve as many actors as possible and
leave to them the responsibility for the choices they make. This should provide a powerful
supplement to existing product-related measures. The IPP approach seeks to address this
challenge, while supporting the EU’s wider economic and social objectives, as set out in the
Lisbon Strategy, and complying with international treaty obligations. The IPP approach is
explained in the following section.
3. THE IPP APPROACH
The IPP approach, which has been developed gradually over the last decade, is now
generally recognised as being a potentially very effective way to address the environmental
dimension of products. This approach is based on five key principles:
147
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
– Life-Cycle Thinking 1 – it considers a product’s life-cycle and aims for a reduction of its
cumulative environmental impacts - from the “cradle to the grave”. In so doing it also aims
to prevent individual parts of the life-cycle from being addressed in a way that just results in
the environmental burden being shifted to another part. By looking at the whole of a
product’s life-cycle in an integrated way, IPP also promotes policy coherence. It encourages
measures to reduce environmental impacts at the point in the life-cycle where they are likely
to be most effective in reducing environmental impact and saving costs for business and
society.
– Working with the market – setting incentives so that the market moves in a more
sustainable direction by encouraging the supply and demand of greener products. This will
reward those companies that are innovative, forward-thinking and committed to sustainable
development.
– Stakeholder Involvement – it aims to encourage all those who come into contact with the
product (i.e. industry, consumers and government) to act on their sphere of influence and to
encourage co-operation between the different stakeholders.
Industry can look at how to better integrate environmental aspects in the design of products
while consumers can assess how they can purchase greener products 2 and how they can
better use and dispose of them. Governments can set the economic and legal framework
conditions for entire national economies and also act directly on markets, for instance by
purchasing greener products.
– Continuous Improvement – improvements can often be made to decrease a product’s
environmental impacts across its life-cycle, whether in design, manufacture, use or disposal,
taking into account the parameters set by the market. IPP aims for a continuous improvement
in these rather than setting a precise threshold to be attained 3. As a result, companies can set
their own pace and can focus on the most cost efficient improvements.
– A Variety of Policy Instruments – the IPP approach requires a number of different
instruments because there are such a variety of products available and different stakeholders
involved. These instruments range from voluntary initiatives to regulations and from the
local to the international scale. Within IPP, the tendency is clearly to work with voluntary
approaches, although mandatory measures might also be required. The determining factor is
the effectiveness of the tool to achieve the desired result with regard to sustainable
development.
4. THE EU IPP STRATEGY
As stated in section 1, the EU IPP is an integral part of the EU’s Sustainable Development
Strategy. Its primary aim is to reduce the environmental impacts from products throughout
their life-cycle, harnessing, where possible, a market driven approach, within which
competitiveness concerns are integrated. Indeed, the competitiveness of business will be
enhanced by the increased policy coherence that IPP will facilitate, both within the life-cycle
and between different policy instruments. Experience with some environmental management
tools shows, that rising environmental awareness in companies can go hand in hand with cost
1
As opposed to Life Cycle Assessment (LCA) which is different and involves the quantification and assessment of the
environmental impacts of a product throughout its life-cycle, albeit, for practical reasons, in narrowly defined boundaries.
2
Here, and throughout this text, greener products are defined as those that have lower environmental impacts throughout their
life-cycle when compared to similar products fulfilling the same function.
3
This is not to say that legislative thresholds can not be useful in stimulating continuous improvement. They are just less
flexible, which, in some cases, may well be desirable.
148
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
reductions. Furthermore, in an increasingly competitive world, environmental performance
can also be a factor giving companies or their products a competitive edge. Indeed, some
companies use their environmental performance as a marketing instrument. IPP will help
these companies, not least by giving some of them more visibility.
At the present time methodologies for assessing the environmental impacts of a product
across its life-cycle exist. The experiences gained through initially applying IPP to the
environmental aspects of products will be an invaluable knowledge base from which to build
towards broader sustainability impacts.
Clearly, IPP will be further developed taking other policies closely into account. There is
already a substantial and significant body of legislation, such as that regulating the
characteristics of and trade in products, for example in the framework of the internal market,
or competition policy. In principle, IPP will complement current legislation by triggering, on
a voluntary basis, further improvements in those products whose characteristics do not
necessarily require legislation.
When putting the present Communication into operation, full account will be taken of the
Community’s obligations under international law, in particular as regards trade, as well as
the principles governing other EC policies. In addition, any new legal proposals from the
Commission will also be subject to the Commission’s rules on Impact Assessment 1. This
will ensure that they represent a balanced approach towards the three pillars of sustainable
development. The development of IPP will also build on experiences with existing
environmental tools, such as environmental management systems and environmental
labeling.
To achieve its objective, the policy will perform three key roles.
Firstly it will contribute to addressing the environmental challenges identified in both the
Sustainable Development Strategy and the Sixth Environment Action Programme. Without a
product dimension the chances of meeting them will be smaller. IPP will also be a key part
of the implementing measures for the forthcoming Thematic Strategy on the Sustainable Use
of Resources and that on Prevention and Recycling of Waste. It is also closely linked to the
forthcoming Environmental Technologies Action Programme. Internationally, IPP will also
constitute a major input to the ten-year framework of programmes on sustainable production
and consumption agreed at the World Summit on Sustainable Development in Johannesburg
in September 2002 2.
Secondly, it will supplement existing product-related policies, by providing a wider, “lifecycle”, conceptual framework in which the ramifications for any other environmental
problems can be considered. In doing so it will take account of the fact that we are not
starting with a blank slate, as some product-related policy areas have already integrated lifecycle thinking to some degree, such as the Farm to Fork concept in the field of agriculture
and food safety.
Thirdly, and most importantly, it will strengthen the co-ordination and coherence between
existing and future environment-related product policy instruments. This will help to exploit
the potential synergies between them fully and to encourage their integrated development. In
addition, through integrating the life-cycle approach, it will make product-related
environmental policy measures more effective by highlighting the necessary trade-offs and,
1
As set down in COM(2002) 276 final of 5.6.2002, the Communication from the Commission on Impact Assessment
Paragraph 14 of the WSSD – Johannesburg Plan of Implementation and paragraph 8 of the General Affairs and External
Relations Council’s conclusions of 30.10.2002
2
149
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
once political decisions are taken, coordinating their implementation. This strengthened coordination will benefit both business competitiveness and the environment.
Achieving this objective will take time. The Commission will focus on two, interrelated,
actions to move towards it:
– establishing the framework conditions for the continuous environmental improvement of
all products throughout the production, use and disposal phases of their life-cycle;
– developing a focus on products with the greatest potential for environmental improvement.
This Communication outlines the steps that the Commission will take to implement these
actions. However, the active co-operation of all other stakeholders, through looking to
improve their environmental performance, is essential for IPP to succeed. For this reason the
policy will continue to be developed in co-operation with stakeholders. An indicative list of
what the Commission considers to be the roles and responsibilities of Member States 1 and
other stakeholders can be found in Annex II.
To get IPP started, the Commission will begin by focusing on products 2, rather than services.
This does not mean that services are excluded from the scope of IPP. It is just a reflection of
the fact that life-cycle thinking is more advanced for products than for services and that there
is a more developed body of Community legislation. It will therefore be easier for the
Commission to bring the policy to life in this area.
5. ESTABLISHING THE FRAMEWORK CONDITIONS FOR CONTINUOUS
ENVIRONMENTAL IMPROVEMENT
Many different policy tools already exist that are either already being used, not least by
industry, to green products or could be re-focused to do so. It is obvious that not all of them
are suitable for all products.. These tools will be examined in the following section.
5.1. Tools for Creating the Right Economic and Legal Framework
Continual environmental improvement requires incentives for producers to make new
product generations greener than their predecessors on the basis of life-cycle thinking and
taking into account the parameters set by the market. It also requires incentives for
consumers to buy these. An effective IPP requires the economic and legal framework to be
conducive to greening products and to their purchase, ideally with minimum government
intervention. The Commission’s role here is to ensure that the instruments for which it is
competent promote movement in this direction. Policy tools that are suitable for this purpose
are described in Box 1.
Box 1
a) Taxes and Subsidies
Getting the prices right 3, through internalising environmental externalities into the price of a
product so that its environmental impacts are accurately reflected in the price, is the
Commission’s long-term goal. Price signals give incentives for the continuous environmental
improvement of products throughout the life-cycle. They facilitate and reinforce measures,
such as greener public procurement and product design obligations, by improving the
1
Where Member States are referred to in this paper it should also be understood to apply to Acceding and Candidate Countries.
This Communication does not seek to alter any of the existing legal definitions of what constitutes a product, a producer, a
type of product or such like.
3
This means trying to ensure that the price paid by a consumer for a product includes the costs of all the environmental impacts
that it creates.
2
150
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
economic rewards for green design and production. They also provide consumers with
important information and encourage them to buy products with lower environmental
impacts. The Commission has already made several proposals on energy-related taxes at the
European level 117. The 1997 proposal to restructure the Community framework for the
taxation of energy products has now obtained unanimous political support in the Council. It
will extend the EU minimum tax rates to all energy products and thus provide the Member
States with a more coherent framework for using energy taxation as an instrument for
pursuing their environmental and other policy objectives. The Commission will continue to
promote and encourage the use of fiscal measures, such as environmentally-related taxes and
incentives, at the appropriate local, national or Community level 2.
However, in the light of the stakeholder comments received, in particular from Member
States, the Commission will not develop initiatives to apply reduced VAT rates to products
bearing the EU eco-label for the time being 3. For other types of tax, Member States, where
appropriate, should promote and encourage the use of the aforementioned fiscal measures to
favour greener products.
Additionally, in the framework of the Sixth Environmental Action Programme, the
Commission will work on a list of criteria which allow environmentally negative subsidies to
be recorded 4. This will provide a reliable basis for their elimination. The Commission has
also established guidelines on state aid for environmental purposes, such as to support
technological change in favour of more environmentally friendly products and services 5.
b) Voluntary Agreements and Standardisation
To green products effectively, non-legislative solutions, such as environmental agreements
and the standardisation process, need to be considered in addition to legislation. The
framework for environmental agreements at the Community level is currently being
considered following a Commission communication on the subject 6.
On standardisation, the Commission will continue to use International Standardisation,
wherever possible. At the European level the Commission will address some key issues
concerning European standardisation and environmental protection in a Communication in
2003. The Commission has also awarded a service contract to ECOS 7, a consortium of
European environmental non-governmental organisations, to contribute to the integration of
environmental aspects into the European standardisation process.
c) Public Procurement Legislation
Public procurement constitutes around 16 % of Community Gross Domestic Product.This is
a vast section of the market that public authorities can use to drive the greening of products.
Detailed Community rules exist setting down the procedures to be followed in public
1
The Commission proposal of 2002 to amend Directives 92/81/EEC and 92/82/EEC to introduce special tax arrangements for
diesel fuel used for commercial purposes and to align the excise duties on petrol and diesel fuel is still being negotiated in
Council.
2
As required by Article 3(4), third indent of Decision 1600/2002/EC of the European Parliament and Council of 22nd July
2002 laying down the Sixth Community Environment Action Programme, OJ L 242, 10.9.2002, p1-15. Naturally this must be
done in accordance with the relevant internal market legislation.
3
This analysis will also take account of the results of the experiment of applying reduced VAT rates to
labour intensive services.
4
Related work has started in the framework of the OECD International Energy Agency
5
Community Guidelines on State Aid for Environmental Protection, OJ C 37, 3.2.2001, pp. 3-15
6
Communication from the Commission to the European Parliament, The Council, The Economic and Social Committee and
the Committee of the Regions on Environmental Agreements at Community Level within the framework of the Action Plan on
the Simplification and Improvement of the Regulatory Environment, COM(2002) 412 final, 17.7.2002
7
The European Environmental Citizens Organisation for Standardisation
151
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
procurement within the internal market. The Commission’s Interpretative Communication on
Public Procurement and the Environment 1 explains the legal situation 2 and shows that there
are ample possibilities for taking into account environmental considerations in the tendering
of contracts covered by these rules, a situation that will not be altered by the ongoing
revision of the public procurement directives. The real tasks for greener public procurement
are to ensure that existing possibilities are used by public purchasers.
d) Other Legislation
Community legislation for any product-related measure may be necessary to resolve
environmental problems particularly if market failures are not corrected or if the Single
Market could be affected without Community action. This is the case, for example, with the
Restriction of Hazardous Substances in Electrical and Electronic Equipment directive 3 and
will be for the follow up to the Commission’s White Paper on Chemicals 4. It is also the case
for the forthcoming Commission proposal for a Directive establishing a framework for the
eco-design of energy using products (EuP), which will, in addition, enshrine the IPP
principles, such as life-cycle thinking, stakeholder involvement and continuous improvement
in a legislative framework. Legislation is also necessary where extended producer
responsibility measures or deposit schemes are considered to be the most effective way to
reduce the life-cycle environmental impacts. Such initiatives also have a particular value at
the Community level where individual Member States have developed, or are in the process
of developing, their own initiatives in this area. The Commission will develop these points
further in its Thematic Strategy on the Recycling and Prevention of Waste.
5.2. Promoting the Application of Life-Cycle Thinking
For IPP to be effective life-cycle thinking needs to become second-nature for all those who
come into contact with products. Educational and awareness-raising measures are best
undertaken closest to the citizen, i.e. on a national and regional level. On a Community level
three distinct sets of actions are required (Box 2).
Box 2
a) Making Life-Cycle Information and Interpretative Tools Available
Life-cycle data on which to base assessments – whether for design or labelling purposes need to be collected systematically. Several Member States and industries have developed
databases to help with this. The Commission will provide a platform to facilitate
communication and exchanges. This will include regular meetings supported by the
Commission and a directory of LCA databases to be updated at regular intervals.
Life-cycle data also needs to be made more accessible. To this end the Commission will
launch a co-ordination initiative involving both ongoing data collection efforts in the EU and
existing harmonisation initiatives. This initiative will act as a European link to the ongoing
United Nations Environmental Programme Life-Cycle Initiative. The Commission will begin
by initiating a study to examine the existing situation, and possible future directions.
1
Commission of the European Communities (2001) Commission Interpretative Communication on the Community law
applicable to public procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into public procurement,
COM(2001) 274 final, 4.7.2001. This can be found at http://simap.eu.int/EN/pub/src/welcome.htm
2
See website in footnote 24.
3
Directive 2002/95/EC of the European Parliament and of the Council on the restriction of the use of certain hazardous
substances in electrical and electronic equipment, OJ L 37, 13.2.2003, p. 19-23
4
White Paper on the Strategy for a future Chemicals Policy, COM(2001) 88 final
152
Ek-1. (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
LCAs provide the best framework for assessing the potential environmental impacts of
products currently available. They are therefore an important support tool for IPP. However,
the debate is ongoing about good practice in LCA use and interpretation. Through a series of
studies and workshops, the Commission will further this discussion, with the aim of
producing a handbook within two years on best practice, based on the best possible
consensus attainable among stakeholders.
The Commission is also continuing its research and development support towards the
implementation of this part of the IPP approach. The Fifth 1 and Sixth 2 Community Research
Framework Programmes will contribute to this by enhancing knowledge of environmental
processes, providing base data and measuring systems and developing feasible solutions for
greener products. IPP projects are already a significant part of the scope of the Commission’s
LIFE programme 3.
b) Environmental Management Systems
Environmental management systems (EMS) provide a good framework for integrating lifecycle thinking within an organisation’s operations and for achieving continuous
Improvement. The revision of EMAS in 2001 began the re-orientation from the process
dimensions towards products. Products are now clearly within the scope of the EMAS
Regulation in the same way as activities and services, i.e. their significant environmental
impacts have to be included in the environmental review, management and audit system;
their impacts have also to be verified by an EMAS verifier, information about them has to be
included in the environmental statement and their environmental performance has to be
continuously improved. Since EMAS focussed in the past more on industrial activities, the
Commission will develop guidelines on how to deal with product issues within EMAS by the
end of 2004. EMS are relevant for all types of organisations - public or private - and can be
used to provide a framework for all types of tools, from the greening of the organisations
procurement to validating green information. An EMS certification by itself does not
guarantee a specific environmental product performance but in the case of EMAS it provides
a framework for validating information about such performance by the EMAS verifier.
The Commission will also monitor and evaluate the implementation of the product
dimension in EMAS so that it can feed into the next revision of the Regulation, which is due
by 2006. The Commission will decide in 2004 whether to attain EMAS II registration; a pilot
exercise has already begun with three directorates-general participating.
c) Product Design Obligations
The two elements outlined above should stimulate front-runners to develop greener products.
In addition, the Commission will come forward with a discussion document in 2005 that will
consider ways to promote implementation of the IPP approach in companies, including if
appropriate general obligations for specific products. This will build on discussions on the
application of the New Approach in the environmental field following the publication of the
1
Decision No 182/1999/EC of the European Parliament and of the Council of 22 December 1998 concerning the fifth
framework programme of the European Community for research, technological development and demonstration activities (1998
to 2002), OJ L 26, 1.2.1999, p. 1-31
2
Decision 1513/2002/EC of the European Parliament and of the Council of 27 June 2002 concerning the Sixth Framework
Programme of the European Community for Research, Technological Development and Demonstration Activities contributing
to the creation of the European Research Area and to innovation (2002-2006), OJ L 232, p. 1-33
3
Regulation (EC) No. 1655/2000 of the European Parliament and of the Council concerning the Financial Instrument for the
Environment (LIFE), OJ L 192, 27.7.2000, p. 1-9
153
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
IPP Green Paper 1. The reactions to the published drafts of a Directive on the eco-design of
end-use equipment and of a Directive on the environmental design of electrical and
electronic equipment (EEE) will also be taken into account. The experiences from the
negotiations on the forthcoming proposal for a directive establishing a framework for the
setting of Eco-design requirements for Energy Using Products (EuP) will also be considered.
Issues to be addressed will be, inter alia, the appropriate legal base; internal market
considerations; international treaty obligations; the scope of such actions; suitable products
or product groups; the required level of detail of the design requirements; the role of
minimum product standards; the appropriate means of enforcement and reporting; the costs
and benefits of such an approach; its likely environmental effects; and how it should be
integrated with policies and measures affecting the environmental dimensions of products,
including IPP tools.
In the case of energy-using products sufficient experience was already available, and the
growing environmental impact clear, for the Commission to consider and EuP-style
framework for these products. This framework, which will allow product-specific legislative
measures to be taken, where justified, will also allow room for selfregulation by the industry
where this would reduce environmental impacts faster and/or with greater cost-effectiveness
than legislation.
In addition, the Commission will consider how best to ensure that information on a product’s
environmental performance and design is communicated to the public. Such information
could significantly strengthen companies’ public documents, such as environmental
statements
5.3. Giving Consumers the Information to Decide
Consumers, whether private, public or individual, decide whether or not they purchase
greener products and once bought, how they are used. The Community’s role here is to
provide and encourage EU-wide tools and frameworks to provide consumers with product
information. It is for the Member States to decide on what is required to achieve the level of
consumer awareness necessary for them to play their full part in greening products. A
number of suitable policy instruments are discussed in Box 3. However, other factors
relevant when purchasing products, like safety and health aspects, cost and effectiveness
have clearly to play their role as well.
Box 3
a) Greening Public Procurement
Positive action is needed to encourage public authorities to use the possibilities in existing
public procurement legislation. For this reason the Commission will initiate several actions.
It will seek to determine the extent of greener public procurement because, at the present
time, only limited information is available on the extent to which greener public procurement
is practised in the Member States. By the end of 2003 the Commission will have undertaken
a survey to assess the extent to which greener public procurement is practised by public
authorities. It is also co-financing a research project to assess the potential impact on the
environment and on the markets of greener public procurement.
It therefore encourages Member States to draw up publicly available action plans for
greening their public procurement. These should contain an assessment of the existing
1
See www.europa.eu.int/comm/environment/ipp/standard.pdf and Godenman, G., Hart, J. W., Sanz Levia, L. (2002) The New
Approach in Setting Product Standards for Safety, Environmental Protection and Human Health: Directions for the Future,
Environmental News No. 66, Danish Environmental Protection Agency.
154
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
situation and ambitious targets for the situation in three years time. The action plans should
also state clearly what measures will be taken to achieve this. They should be drawn up for
the first time by the end of 2006 and then revised every three years. The action plans will not
be legally-binding but will provide political impetus to the process of implementing and
raising awareness of greener public procurement. They will allow Member States to choose
the options that best suit their political framework and the level they have reached, while at
the same time enabling an exchange of best practice in facilitating greener public
procurement. The Commission too, will draw up an action programme by the end of 2006
which brings together its objectives and actions for its own procurement. It invites the other
Community institutions and offices to do likewise and is prepared to share its expertise in
this area with them to facilitate this.
In addition, it is also elaborating information measures for public authorities to assist
them in greening their purchasing policies. These are:
– a practical handbook for public authorities which will explain the possibilities for
greener procurement in clear, simple and non-legal language. The first draft is planned for
mid- 2003. It will be revised, if necessary, in the light of further developments and practical
experience with its use;
– a product group database This will gather together in one web-site information on the
existing product criteria, such as those used by eco-labelling and environmental product
declaration schemes, in order to provide corporate and public purchasers with background
information on what criteria are relevant for a particular product. The first prototype is
expected in 2003;
– a “greening public procurement” web site which will gather together the handbook, the
product database and the relevant legislation. This will be in place by the end of2004.
b) Greener Corporate Purchasing
The private sector can demand greener products and greener production processes from their
suppliers. They have considerable potential to influence the market for greener products,
should they choose to do so, through, for example, demanding a certified environmental
management system, such as EMAS.
The tools being developed for greening public procurement and listed above should also
facilitate greener corporate purchasing. In addition, the different types of labeling mentioned
below will also be of use. The Commission has also begun working to stimulate the large
corporate purchasing market by pushing for corporate purchasing practices to be more
transparent through reporting 1.
c) Environmental Labelling
In the labelling field the Commission is already running several important labeling schemes
that provide consumers with reliable and easily understandable information on which to
make their product choice. These fit well within an IPP framework.
1
The Commission has invited all publicly-quoted companies with at least 500 staff to publish a “triple bottom line” in their
annual reports to shareholders that measures their performance against economic, environmental and social criteria
(Communication from the Commission: A sustainable Europe for a better world: A European strategy for sustainable
development, COM (2001) 264, 15.5.2001). To assist this process the Commission has produced a Recommendation on how
environmental issues should be disclosed (Commission Recommendation of 30 May 2001 on the recognition, measurement and
disclosure of environmental issues in the annual accounts and annual reports of companies (2001/453/EC), OJ L 156,
13.6.2001, p33.). It has also called for the development of commonly agreed guidelines and criteria for measurement, reporting
and assurance by mid-2004. (Communication from the Commission concerning Corporate Social Responsibility: A Business
Contribution to Sustainable Development, COM (2002) 347, 2.7.2002, page 15).
155
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
The presence of the EU Eco-label 1 on a product tells the consumer that that product is
certified to be more environmentally-friendly than most other like products across thewhole
of its life-cycle. As there are currently no other comparable labels covering the whole EU
market, it is the best available label from the perspective of an EU IPP 2.
The EU energy label 3 is now attached to many products, particularly in the white goods
sector, where energy use usually represents the most significant environmental impact across
the product’s life-cycle. It has a particularly high recognition, largely due to its mandatory
presence on products. The European car-labelling scheme 4 is also providing the consumer
with important information on the CO2 emissions of new vehicles.
The scope of all of these labels will be gradually expanded to provide consumers with more
choice. At the same time the Commission will pursue enforcement of the Misleading
Advertising directive 5 by Member States and bring to a conclusion its work on green claims 6
guidelines. This should go some way to ensuring that misleading green claims do not reduce
the overall level of confidence in environmental product information. The Commission will
investigate the possibilities for such claims to be independently verified through the EMAS
scheme. In addition, in the framework of the current Consumer Policy Strategy 7, the
effectiveness of private labeling measures and the need for further measures will be assessed.
The comparatively new tool of environmental product declarations (EPDs) 8 may need to be
developed within a European framework. EPDs are a means of presenting quantified, lifecycle based information – such as on CO2 or NOx emissions - about a product in a
standardised way. No judgement is made about how “environmental” the product itself is,
instead the quantified information can be used by a potential purchaser to make their own
judgement, or to feed into a LCA. The Commission financed a study 9 to examine the
existing EPD type schemes (and those which have similar characteristics) and to look at the
possible options for development 10. Stakeholders were invited to comment on these results 11
and, by the end of 2005, the Commission will take a decision on whether any action needs to
be taken at Community level to stimulate the development of this potentially important
instrument. This will take into account the ongoing development of an International Standard
for EPD schemes.
1
This, as with national EU labels, is also known as an ISO Type I label.
This does not preclude, however, that other labels may, in the future, through equivalence arrangements or new developments,
play a significant role in providing such consumer information.
3
Council Directive 92/75/EEC of 22 September 1992 on the indication by labelling and standard product information of the
consumption of energy and other resources by household appliances, OJ L 297, 13.10.1992, p16
4
Directive 1999/94/EC of the European Parliament and of the Council of 13 December 1999 relating to the availability of
consumer information on fuel economy and CO2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars, OJ L 12,
18.1.2000, pp 16-19
5
Council Directive 84/450/EEC of 10 September 1984 relating to the approximation of the laws, regulations and administrative
provisions of the Member States concerning misleading advertising, OJ L 250, 19.09.1984 p. 17-20. The Commission will
adopt, during 2003, a proposal for a framework directive on unfair commercial practices. If agreed by the Council and
Parliament this will partially replace some of the provisions of this existing Directive.
6
Green claims are also sometimes referred to as ISO Type II. They are statements about the environmental characteristics of a
product that are generally not subject to any form of third-party verification.
7
Communication from the Commission to the European Parliament, the Council, the Economic and Social Committee and the
Committee of the Regions on Consumer Policy Strategy 2002-2006, COM(2002)208 final of 7.5.2002
8
These are also often referred to as ISO Type III.
9
The final report from this study is available on http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/epds.htm
10
A parallel study, focusing on LCA/EPD tools in the construction sector has also been financed by the Commission. This can
be found on http://europa.eu.int/comm/enterprise/construction/internal/essreq/lcarep/lcafinrep.htm
11
These can also be found on the website in footnote 44.
2
156
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
6. DEVELOPING A FOCUS ON PARTICULAR PRODUCTS
6.1. Voluntary Pilot Projects
Life-cycle thinking has already been widespread practice for many businesses for some time
now. Nevertheless, for others more remains to be done to make life-cycle thinking
operational. Given the importance of life-cycle thinking for a successful product policy, this
challenge has to be addressed as a matter of priority. The best way to demonstrate the
advantage of this concept is by demonstrating its practical application. The Commission
therefore considers that the concept can best be brought to life by applying it to a number of
products individually in a pilot project exercise. For this purpose the Commission will carry
out a number of pilot projects to demonstrate the potential benefits of IPP in a practical way.
Stakeholders will then be able to apply this thinking to their everyday activities and to the
products with which they come into contact.
Stakeholders’ participation in such pilot projects is crucial to their success and all parties
concerned with a particular product – all along the life-cycle – will be welcome to participate
on a voluntary basis. Stakeholders who volunteer to be pioneers will benefit from enhanced
visibility that they will be given across Europe. The Commission invites all stakeholders to
submit their suggestions for these pilot products. These should arrive by the end of
October 2003. The Commission will then analyse these suggestions on the basis of practical
factors such as their feasibility and the willingness of all stakeholders to participate. Given
the demonstration character of these projects, issues such as whether the product has a high
environmental impact, or whether it has the greatest potential for improvement will not be
the determining factor. As a result the choice of the product or products for a pilot exercise
will in no way be a judgement of either of these attributes.
The Commission envisages that each project will last around 12 months. It will start on the
basis of a common understanding of the work to be undertaken with all stakeholders. The
Commission envisages that each pilot product could follow the same basic path to a solution,
namely:
(1) document and analyse all the environmental impacts of the product throughout its life
cycle;
(2) analyse the potential environmental, social and economic effects of all possible options to
reduce the environmental impacts, including examining the effectiveness of existing policy
tools;
(3) identify, with stakeholders, the most feasible options for improvement;
(4) agree on implementation plans, identifying the responsibilities of different stakeholder
groups;
(5) implementation.
An indicative worked example is given in the box below.
Example of the Car Tyre
(1) Existing life-cycle inventory and LCA data, ideally provided by industry, will first be
collected and analysed to obtain a picture of the whole life-cycle of the tyre. Any assessment
will follow the relevant rules, standards and norms.
(2) For tyres it is clear that there are impacts in all phases of the life-cycle. For the purposes
of this example though, it will be assumed that these are concentrated in the use phase. Here,
the tyre’s rolling resistance contributes to CO2 emissions through fuel consumption and to
the pollution of soil, waters and air through abraded rubber particles and chemicals attached
157
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
to them. As, on an EU level, the emissions of CO2 are likely to be most significant the
remainder of this example will concentrate on this.
(3) It is then possible to attempt to identify the measures needed to reduce CO2. Here one
has to consider all the tools potentially available, including any instruments or measures that
are already applied under the existing Community policies. Reducing the rolling resistance
through innovations in tyre design could be one option. For example new materials could
help, as was shown in the case of silica compounds. Re-treading might be another issue to be
addressed. These are of course only examples and additional possibilities might be found.
Before deciding on any particular action one would assess its potential impact along the
whole life cycle, so that any adverse effects would not outweigh the sought improvement.
Clearly, in an integrated approach, any options would have to be assessed for their
consistency with measures under other Community policies. They would also have to take
account of cost and functionality and, in the present example, transport policy and road
safety.
(4) The next stage will be to agree on who undertakes the different measures – and how to
implement them. For example, if tyre design were to be tackled, industry would need to take
the lead in designing new tyres. Public authorities might, for example, have to address issues
like harmonized certification.
(5) The final stage will be the implementation of the measures and monitoring and reporting
on progress.
While it is clear that some of the lessons learned from the pilot products exercise are likely to
be product-specific, the Commission believes that, as this is practically the first time such an
exercise has been attempted at the European level, much will be learned about the dynamics
and organisation of such an exercise. Should this exercise, on the basis of pilot projects and
sufficient additional evidence, reveal important policy inconsistencies that hamper a
balanced integration of economic, social and environmental objectives, the Commission will
examine what actions may be necessary to enhance the coherence of existing legal and other
instruments.
6.2. Identifying which products have the greatest potential for environmental
improvement
At the same time as raising the general awareness of IPP through pilot projects, the
Commission will also seek to identify and stimulate action on those products with the
greatest potential for environmental improvement. In assessing this improvement potential
the likely socio-economic effects of any such change will be taken into account. However, as
yet, there is no analytically-based consensus on which products have the greatest
environmental impact, nor therefore on those which have the greatest potential for
environmental improvement.
The Commission will therefore initiate the development of a methodology for identifying
these products at the European level. This will build on existing experiences, such as those in
Belgium 1. This methodology will then be discussed with stakeholders with the aim of
achieving a broad level of consensus. Following this a further study will be conducted that
will apply this methodology and identify the products with the greatest environmental
impact. Once this has been done, for those that are towards the top of the list, further analysis
will be undertaken to identify all possible ways in which the environmental impacts can be
1
Institut Wallon de Développement Économique et Social et d’Aménagement du Territoire et Vlaamse Instelling voor
Technologisch Onderzoek (2002) Identifying Key Products for the Federal Product and Environment Policy, Draft Final
Report, November 2002
158
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
reduced. For each of these possible ways the potential socio-economic impacts of each
measure will be assessed. This whole exercise is likely to take three to four years.
Once this exercise has been completed, the Commission will seek to address some of the
products with the greatest potential for environmental improvement at least socio-economic
cost individually. The experiences in the pilot project exercise will be a valuable input to this
process.
7. CO-ORDINATION AND INTEGRATION
The IPP approach requires that the synergies between the different tools are exploited. To do
this there is a need to ensure that “IPP thinking” permeates all aspects of the management of
these tools. At the same time there is a need for IPP thinking to be integrated further into
other policy areas than environment. To this end the Commission will encourage individual
sectors, in their reports pursuant to the Cardiff Process 1, to be more explicit in how they
intend to integrate the IPP approach into their work.
In addition, the Commission will initiate a number of processes to facilitate coordination and
monitor progress. It will develop suitable indicators, in co-operation with Member States
and the European Environment Agency, to measure the environmental improvements
induced by the IPP approach.
It will also prepare a report on progress being made in implementing IPP and submit it to
the European Parliament and Council. This will be based on reports which Member States
should submit to the Commission every three years, beginning at the end of 2006, detailing
the measures taken and progress made in implementing the IPP approach. Industry sectors
and consumer organisations are also asked to do likewise.
In addition, it will also chair regular meetings where both Member States’ and
Stakeholders’ representatives attend. These will assist the Commission in its development
and implementation of IPP, as well as monitoring progress in the Member States. Where
particular areas merit closer attention, such as on reporting formats, the Commission may
initiate working groups or utilise existing structures.
The Commission would suggest that the IPP Informal Network, established by Member
States on their initiative 2, continues with its parallel task of information sharing under the
Chair of the Council Presidency. It also suggests that its membership be extended to
Acceding and Candidate Countries.
It will seek to promote the IPP approach on the international level by explaining its
potential benefits of the IPP approach for the environment and sustainable development. A
common understanding of the IPP approach, taking into account the particular needs of
developing countries, will further the development of IPP and assist in responding to global
environmental challenges.
The Commission will inform stakeholders of all developments, including consultation
exercises, via its website – www.europa.eu.int/comm/environment/ipp – and its mailing list
service.
1
At the 1998 European Council meeting in Cardiff several other sectors were asked to develop integration strategies, including
indicators (transport, energy, agriculture), with a view to help solve the climate change problem and advance environmental
concerns in the Agenda 2000 process. This process has subsequently been extended to other sectors.
2
And which the Commission attends as an observer.
159
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
Annex I: Stakeholder Consultations following the adoption of the IPP Green Paper
The Green Paper contained several questions on how IPP should be developed, both in terms
of the overall approach and different instruments. Stakeholders were invited to submit
written comments to the Commission by the end of June 2001. 133 stakeholder groups did
so. Many of these comments can be accessed via the Commission’s IPP webpages 1.
Of the 133 contributions, 78 were from industry, 30 from governmental organizations
(including other European Institutions), 10 from individuals, 6 from consumer organisations,
4 from academia, 3 from environmental NGOs and 2 from standardisation bodies.
Most stakeholders welcomed the Green Paper and endorsed the new policy logic set out in
IPP. The opinions on the merits of the various instruments were, however,more divergent.
While many stakeholders were in favour of a market-oriented approach, their enthusiasm
often did not extend to using differentiated taxation. The idea of applying a reduced VAT
rate to products bearing the EU Eco-label was opposed by most industrial and governmental
stakeholders, while environmental NGOs were more welcoming. The balance between
voluntary and mandatory instruments was also the subject of divergent opinions. Industry
generally favoured a more voluntary approach, while other stakeholders underlined the
importance of legislation as a necessary tool.
On the subject of life-cycle assessment, several stakeholders pointed to the limitations of the
methodology, while others expressed support for the development of life-cycle information
databases and awareness-raising measures to support good practice. As far as using the New
Approach is concerned, all stakeholders expressed considerable concerns about its use for
environmental goals. For greening public procurement there was general support for
awareness-raising measures. Environmental labelling was held to be important, however
different stakeholders supported different types. It was generally agreed that environmental
management systems (EMAS, ISO 14001 or even POEMS (Product-Oriented Environmental
Management Systems)) could be a useful tool. The product panels idea was found
interesting, although several stakeholders had doubts about their likely success at the
European level.
In addition, to the written comments from stakeholders, the European Parliament and the
Council of Ministers also produced opinions on the Green Paper. The Council of Ministers
was generally supportive of the approach but the European Parliament as guarded in its
welcome, calling for clarification of how IPP would be applied in practice. The decision to
organise a pilot project exercise was taken partly in response to this call.
In addition to the written comments and opinions the Commission’s services also organised
several expert meetings and a stakeholder conference to discuss the paper. It also held
numerous bilateral meetings with interested stakeholders.
This Communication builds on these consultations and attempts to strike the balance
between the different opinions expressed during them.
1
http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/tablelisting.htm
160
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
Annex II: Possible Roles and Responsibilities of Stakeholders 1
1. MEMBER STATES
Establish framework for national voluntary agreements
Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies
Removal of impediments to greening public procurement in national laws
Promote and encourage, where appropriate, the use of fiscal measures, such as
environmentally-related taxes and incentives, in order to promote greener products
Elimination of environmentally negative subsidies
Provide public funding to support technological change in favour of more environmentally
friendly products and services
Education, training and awareness-raising measures on life-cycle thinking
Contribute to Community efforts on life-cycle databases
Promoting the uptake of eco-design and LCA
Directing national research programmes towards IPP related research
Promoting uptake of EMS, including in national administrations
Drawing up publicly available plans for greening public procurement
Encouraging uptake of information measures for public authorities for public procurement
Promoting the development and use of the European Eco-label
Ensuring implementation of the Misleading Advertising Directive
Ensuring the integration of IPP thinking into non-environment policy areas
Assisting with the development of indicators
Reporting on the implementation of IPP
Information sharing on IPP implementation with Member States
Promotion of IPP on the international level
2. INDUSTRY (INCLUDING EXTRACTORS, DESIGNERS, MANUFACTURERS,
DISTRIBUTORS, RETAILERS AND RECYCLERS) 2
Proposing environmental agreements
Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies
Employee education, training and awareness-raising measures on life-cycle thinking and
environmental information tools
Contribute to Community efforts on life-cycle databases
Promoting the uptake of eco-design and LCA
Integrating IPP thinking into company RTD programmes
Using EMS, including the product dimension
Practising corporate green purchasing
Applying for and supporting the development of the European Eco-label
Following guidelines on green claims
1
2
The Commission is not included in this list, because the main body of the text sets out what it considers it should do.
This applies to industry outside the EU too, where appropriate
161
Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi
Customer and supplier education and training /information on life-cycle thinking
Participating in pilot products projects
Reporting on the implementation of IPP, including in company environmental reports
Information sharing on IPP implementation with other companies and stakeholders
3. CONSUMER ORGANISATIONS
Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies
Education and awareness-raising measures on life-cycle thinking and environmental
information sources
Promoting the development and use of the European Eco-label
Purchasing greener products
Reporting on the implementation of IPP
Information sharing on IPP implementation with Member States
4. ENVIRONMENTAL ORGANISATIONS
Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies
Education and awareness-raising measures on life-cycle thinking
Promoting uptake of EMS, including in national administrations
Commenting on publicly available plans for greening public procurement
Encouraging uptake of information measures for public authorities for public procurement
Promoting corporate green purchasing
Promoting the development and use of the European Eco-label
Ensuring the integration of IPP thinking into non-environment policy areas
Assisting with the development of indicators
Reporting on the implementation of IPP
5. CONSUMERS
Purchasing greener products
Using and maintaining products so as to minimise environmental impacts
Disposing of products correctly
162
Ek-2 Madde mamul standartlarındaki hükümler ve Madde - mamulün yaşam
döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki [TS ISO
Kılavuz 64, 1997]
Şekil 2.1. Madde mamul standartlarındaki hükümler ve Madde - mamulün yaşam
döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki [TS ISO
Kılavuz 64, 1997]
Temel/taban ve döşeme malzemeleri
Strüktürel sistem (kolon kiriş) ve duvarlar.
Çatı malzemeleri
Diğer malzemeler
Malzeme kaynağının harcanmasını ve
tükenmesini en aza indirgeyecek malzemelerin
kullanımı
Dolgu ve temelde kullanılan malzemelerin kirletici
olmayan moloz olması
Projedeki bileşenlerin yeniden kullanımı için strateji
oluşturmak
Dayanımı yüksek ve az bakım gerektiren
malzemelerin kullanımı. Yapı sistemi ve
malzemelerin yenilenebilir kaynaklardan elde edilen
materyaller içermesi
Yerel üretim malzemelerin kullanılması
Tropik sert ağaç kullanımının önlenmesi ve
sertifikalı /sürdürülebilir kaynaklı malzeme
kullanımı
D 1.1.
D 1.2.
D 1.3.
D 1.4.
D 2.2.
D 2.3.
D 2.4.
D 2.5.
D 2.1.
Yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri düşük
olan malzeme ve sistemlerin entegrasyonu
Aşağıdakilerin gizil enerji ve çevresel etkilerinin
karşılaştırılabilmesi için bir yaşam döngüsü
değerlendirmesinin (LCA) yapılması
D.1.
D. KAYNAKLAR
BREEAM/GREEN LEAF
Dönüştürülmüş içerik, %50
Çabuk yenilenebilir malzemeler
Yerel /Bölgesel malzemeler %20 yerel üretim
Yerel /Bölgesel malzemeler %50 yapım
bölgesinde çıkarılmış/iyileştirilmiş/kesilmiş
Sertifikalı ahşap kullanımı
MR 4.2.
MR 6.
MR 5.1.
MR 5.2.
MR 7.
Dönüştürülmüş içerik, %25
Kaynakların yeniden kullanımı , %10
MR 3.2.
MR 4.1.
Kaynakların yeniden kullanımı , %5
MR 3.1.
LEEDTM
B 5.6.
B 5.4.
B 5.3.
B 5.2.
Yerel üretim malzemelerin planlı
kullanımı.
Sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş
biyolojik bazlı malzemelerin planlı
kullanımı
Şantiye dışı kaynaklardan sağlanan
dönüştürülmüş malzemelerin planlı
olarak kullanımı
Kurtarılmış malzemelerin planlı olarak
yeniden kullanımı,
Yapının kullanımı boyunca fotooksidanlara yol açan maddelerin
emisyonunun minimizasyonu için tasarım
ilkeleri
Yapının kullanımı boyunca asidik etkili
maddelerin emisyonunun minimizasyonu
için tasarım ilkeleri
C 2.2.
C 2.3.
Yapının kullanımı boyunca ozon tüketici
maddelerin emisyonunun minimizasyonu
için tasarım ilkeleri
C 2.1.
GB Tool
Çizelge 3.1. Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri
163
Ek-3 Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı
nnnnnaltında yer alan değerlendirme kriterleri
Mevcut yapıların yeniden kullanımı
Mevcut kabuğun en az %50si
Mevcut kabuğun en az %75’i
Mevcut kabuğun %100’ü
Duvar döşeme ve tavanların %50’si
Yapının başka amaçlar için kullanılabilir
olabilmesi için tasarım stratejileri
Yapının demontajı (sökümü) için tasarım
stratejileri
Yıkım atıklarının yeniden kullanımı veya
dönüştürülmesi için stratejiler
Dönüştürme ve saklama için düzeneklerin
entegrasyonu
D.3.
D 3.1.
D 3.2.
D 3.3.
D 3.4.
D.4.
D.5.
D.6.
D.7.
İnşaat atık yönetimi
Kurtarılan/dönüştürülebilir=%75
Dönüştürülebilir malzemelerin depolanması ve
toplanması
MR 2.2.
MR
önşart
İnşaat atık yönetimi
Kurtarılan/dönüştürülebilir=%50
Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %100’ü
ve kabuk dışı kısmın %50’sinin korunması
Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %100’ü
Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %75’i
MR 2.1.
MR 1.3.
MR 1.2.
MR 1.1.
B 5.7.
B 5.1.
Mevcut strüktürlerin planlı
olarak yeniden kullanımı
Çizelge 3.1. (Devam) Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı altında yer alan değerlendirme
kriterleri
164
Ek-3 (Devam) Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü”
nnnnnbaşlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri
165
Ek-4 Ulusal Çevre Stratejisinin Temel İlkeleri [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006]
Sağlıklı ve Dengeli bir Çevrede Yasama Hakkı: T.C. Anayasasına göre “Herkes sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yasama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir”. Çevreyle ilişkili bütün
faaliyetlerde bu ilkeye uyulacaktır.
Sektörler Arası Entegrasyon: Çevre koruma ekonomik ve sosyal kalkınmanın vazgeçilmez
bir parçası olarak görülmektedir. Bu ilke ile endüstri, tarım, enerji, ulaştırma eğitim vb.
sektörel politikalarda çevre korumayla ilgili hususlar dikkate alınacaktır. Tüm sektörel
politikalar ile çevrenin iyileştirilmesi ve korunması politikalarının birbiri ile
ilişkilendirilmesi için tüm kamu kuruluşlarının, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve
akademik çevrelerin yakın işbirliği içinde olması gerekmektedir.
Kullanan-Kirleten Öder: Kirleten öder ilkesi Ulusal Çevre Stratejisinin hazırlanmasında
dikkate alınan temel ilkelerden biridir. Çevreye zarar veren maddelerin azaltılması ya da
çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi için yatırıma ihtiyaç duyulmaktadır.
Çevresel kirliliğin önlenmesi ve azaltılmasında ekonomik araçların oluşturulması ve
kullanılması çok önemlidir. Ayrıca, çevre koruma hizmetlerine yönelik yatırımlara kaynak
sağlanabilmesi amacıyla verilen hizmetlerin karşılığının alınması gerekmektedir.
Kirliliği Önleyici Tedbirlerin Alınması: Çevre kirliliğinin önlenmesi önleyici tedbirlerin
alınması ile daha ekonomik şekilde sağlanabilir. Kirliliğin kaynağında önlenmesi kirlilik
oluştuktan sonra giderilmesinden daha ekonomik ve etkin bir faaliyettir. Bu nedenle
faaliyetlerin çevrede en az değişikliğe sebep olacak, insan sağlığına ve çevreye en az risk
oluşturacak, havayı en az kirletecek ve kullanılan ürünleri yeniden kullanılabilecek şekilde
olmasana dikkat edilecektir.
Doğal Kaynakların Korunması: Yeraltından çıkan su, petrol ve maden gibi kaynaklar sınırsız
kaynaklar değildir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel şartlarından biri de doğal kaynakların
sürdürülebilir şekilde kullanılmasıdır. Doğal kaynaklar kullanılırken jeolojik yapıyı tahrip
etmeyecek, biyoçeşitliliği koruyacak ve kaynaklardan sürdürülebilir şekilde faydalanılması
gerekmektedir. Yenilenemez enerji kaynaklarının ve yeraltı su kaynaklarının ülkemizin
ihtiyaçlarını uzun dönemde karşılayacak şekilde kullanılmasına dikkat edilecektir.
Sürdürülebilir Kalkınma: Sürdürülebilir kalkınma ilkesi Birleşmiş Milletler tarafından 1992
Yılında Rio De Janeiro’da düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansında tanımlanmıştır.
Sürdürülebilir kalkınma bu günkü ve gelecekteki nesiller için çevre kalitesini iyileştirmek ve
korumak amacıyla ekonomik, sosyal ve teknolojik faaliyetlerin çevre korumayı dikkate
alacak şekilde koordineli bir şekilde sürdürülmesidir. Ulusal çevre stratejisi ülkemizin ulusal
çevre problemlerinin ekonomik ve sosyal kalkınma ile uyum içinde çözülmesi için bir yol
haritası olacaktır.
Kamu-Özel Sektör İşbirliği: Çevre altyapı tesislerinin finansmanı, yapımı ve isletilmesinde
teknik ve finansal güçlükleri asmak, halka ekonomik ve kaliteli hizmet sunabilmek amacıyla
kamu-özel sektör işbirliği geliştirilecektir. Özelleştirmede kamu yararının gözetilmesi ve
hizmet bedelinin ödenebilirliğini sağlamak için Belediyelerin teknik, idari ve denetim
kapasitesi artırılacaktır.
Kamuoyunda Çevre Bilincinin Artırılması ve Halkın Katılımı: Çevre korumanın etkin olarak
sağlanabilmesi için kamuoyunda çevre koruma bilincinin yerleştirilmesi gerekmektedir. Tüm
toplumun aktif bir şekilde katkısı olmaksızın çevre korumanın etkin bir şekilde sağlanması
mümkün görülmemektedir. Bu çerçevede kamuoyunun bilgilendirilmesine ve karar
mekanizmasına katılımına önem verilecektir.
166
EK-5 Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006]
1.Başbakanlık: Uyumlaştırma süreci ve/veya çevrenin korunması ile doğrudan ilgilidir.
2.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT): Başbakanlığa bağlı DPT
Müsteşarlığı Beş Yıllık Kalkınma Planları ve yıllık yatırım planları hazırlamaktadır. DPT
ayrıca makro-çevre politikası konularına özel önem vererek, sektörel planlar hazırlamaktadır.
DPT yerel idarelere direk etkisi olan yıllık yatırım programlarının hazırlanmasında ve hayata
geçirilmesinde gerekli koordinasyonu sağlamaktan sorumludur. Ayrıca, finansman ya da dış
borç gerektiren projeleri de dahil olmak üzere, kamu sektörü yatırımları DPT’nin onayını
gerektirmektedir.
3.Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı: Dış kaynak ve borçlara erişimi nedeniyle, çevre ile ilgili
projelerin finansmanı yönünden önemli bir işlev yürütür.
4.Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı: Denizcilik sistem ve hizmetlerinin ülkenin deniz ilgi
ve çıkarlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak tahsisi ve geliştirilmesinden sorumludur. Deniz
ortamının gördüğü zararın ve kirlenmesinin önlenmesi amacıyla her türlü tedbiri almak,
izlenmesini ve denetlenmesini sağlamak ve konu ile ilgili diğer kuruluşlar ile işbirliği
yapmak Denizcilik Müsteşarlığı’nın görevidir.
5.Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS): AB'ne katılımdan sorumlu olan,
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin 2003 Yılı Ulusal Programı ile ilgili
uyumlaştırma faaliyetlerinde değişik hükümet birimleri arasındaki koordinasyonu
sağlamakla yükümlüdür.
6.Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK): Çevre verileri dahil veri ve bilgileri toplar,
isler ve analiz eder.
7.Dışişleri Bakanlığı, 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve
Koordinasyonu hakkındaki Kanun uyarınca yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla,
bunların temsilcilikleri ve temsilcileri ile temas ve müzakereleri Dışişleri Bakanlığı, ilgili
Bakanlıklarla işbirliği yapmak suretiyle yürütmekte ve uluslar arası antlaşmalar da yine diğer
Bakanlıklarla işbirliği dâhilinde Dışişleri Bakanlığınca yapılmaktadır. Dışişleri Bakanlığı’nın
çevre ve sınır asan sular konularında izlenecek dış politikanın; diğer ilgili bakanlık, kurum
ve kuruluşlar ile eşgüdüm halinde belirlenmesinde ve uluslararası ve bölgesel örgütlerde
savunulmasında üstlendiği görev ve sorumlulukları mevcuttur.
8.İçişleri Bakanlığı’nın, illerin yönetimi vasıtasıyla, yerel yönetimler üzerinde sorumlulukları
bulunmaktadır. Valiler Bakanlar Kurulu tarafından atanmakta olup, 5442 Sayılı İl İdaresi
Kanunu’nun 9. Maddesine göre illerde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her
bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Ayrıca yerel yönetimler
üzerinde İçişleri Bakanlığı ve valilerin vesayet yetkisi olup, bunlardan İl Özel İdaresi’nin
bası ve yürütme mercii validir.
9.Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (BİB): Ülkenin alt yapı ihtiyacını karşılamak üzere; kamu
yapıları kara yolları, demiryolları, limanlar ve kıyı yapıları, hava meydanları, akaryakıt ve
doğalgaz boru hatları ve tesisleri inşaatı ile esaslı onarımlarının yapılması ve yaptırılması,
yapı malzemesi, deprem araştırması, afet uygulaması hizmetlerinin etkili, düzenli ve süratli
olarak görülebilmesi çerçevesinde iş ve işlem yapmakla yükümlüdür.
10.Bayındırlık ve İskân Bakanlığı- İller Bankası Genel Müdürlüğü: Belediyelere altyapı
yatırımlarının götürülmesinde etkili kurumlardandır. Banka, belediyelerin her türlü finans
ihtiyacını ve içme suyu, kanalizasyon, arıtma gibi çeşitli çevre konularında belediyelerimizin
istekleri dâhilinde yatırım hizmetlerini vermektedir.
167
Ek-5 (Devam) Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006]
11.Sağlık Bakanlığı: 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve 181 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ilgili hükümleri doğrultusunda çevre sağlığı ile ilgili her türlü tedbirleri almak
ve aldırmak ile Gayri Sıhhi Müesseslerinin halkın sağlığına zarar vermesini engellemek ve
gerekli denetimleri yapmaktan sorumludur. Gayri Sıhhi Müesseslerinin ruhsat ve izin
işlemleri, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik hükümleri doğrultusunda
yürütülmektedir.
12.Ulaştırma Bakanlığı: Ülkenin ulaştırma ve haberleşme sistem ve hizmetlerinin ülkenin
ihtiyaçlarına uygun olarak tesisi ve geliştirilmesinden sorumludur.
13.Tarım ve Köy İsleri Bakanlığı: 1380 sayılı su ürünleri kanunu ve yönetmeli hükümleri
gereğince bütün denizler ve içsular su ürünleri üretim ve istihsal sahaları ilan edildiğinden bu
sahalarda su kalitesi, izleme, koruma ve uygulamalardan sorumlu kurumdur. Diğer yandan,
kırsal alanlardaki arazi kullanımı ile su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumludur.
Bakanlık, tarım arazilerindeki yüzey sularını nitrat ve haşere ilaçlarının suya karışması ile
ortaya çıkan kirlilik yönünden izler. Bakanlığın ayrıca, balık çiftlikleri, su ürünleri ve haşere
ilacı kontrolü ile ilgili sorumlulukları ile Genetik Olarak Değişikliğe Uğramış Organizmalar
ile ilgili yükümlülükleri bulunmaktadır.
14.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB): Endüstri tesislerinin üretimi sonucu iç
ortamda oluşan ve çalışanların sağlığını tehdit eden hava, gürültü ve endüstriyel kazalar
konusundaki çalışmaları yürütmek ve denetlemekle yükümlüdür.
15.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (STB): Ekonomik ve teknik şartlara göre Türkiye’nin sanayi
politikalarının oluşturulması ve yönetimi, büyük ve küçük ölçekli endüstrilerin kurulusuna
ilişkin tüm faaliyetlerin desteklenmesi ve denetlenmesi, endüstriyel ürünler için standartlar
hazırlamak veya hazırlanmış standartları yayımlamak, endüstriyel malların kalitesinin
denetimini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür.
16.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB): Enerji sektörüyle ilgili politikaları ve
enerjinin çevresel sürdürülebilir kullanımı, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji
kaynaklarını içeren temel hedefleri belirlemekle yükümlüdür.
17.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı- Devlet Su İsleri Genel Müdürlüğü (DSİ): Yerüstü
ve yeraltı sularının tahsisinden ve su kaynakları yönetiminden sorumlu kuruluş olarak içme
ve kullanma, sulama ve endüstri suyu sağlanması, hidroelektrik enerji üretimi ve taşkın
koruma amacıyla projeler geliştiren DSİ Genel Müdürlüğü’nün su kalitesi izleme konusunda
kuruluş kanunu ile tanımlanmış görevleri bulunmaktadır.
18.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı- Elektrik Üretim AŞ Genel Müdürlüğü (EÜAŞ),
kamunun elindeki termik ve hidrolik santrallerin isletilmesi, bakımı, gerekirse yeni üretim
tesislerinin kurulmasından sorumludur.
19.Kültür ve Turizm Bakanlığı, turistik bölgeler belirleyebilmekte ve bu bölgelerde içme
suyu, kentsel atık su ve katı atık bertarafı ile ilgili uygulamalardaki önlemlerde önemli
sorumluluk yüklenmektedir.
20.Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB): AB çevre müktesebatının uyumlaştırılması da dâhil
olmak üzere, çevre hizmetlerinin sağlıklı olarak yerine getirilmesi amacıyla 4856 sayılı
Çevre Orman Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilat Kanunu gereği; Türkiye'deki çevre
politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması için genel bir koordinasyon sağlamak amacıyla
kurulmuştur. ÇOB’un baslıca görevi çok genel olarak çevreyi korumaya ve kirliliği
168
Ek-5 (Devam) Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006]
önlemeye ve azaltmaya ilişkin politika ve esasları belirlemek, ilgili mevzuatı düzenlemek ve
uygulanmasını sağlamaktır.
21. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı: İlan edilmiş bulunan Özel Çevre Koruma
Bölgeleri'nde doğal güzelliklerin, tarihi ve kültürel kaynakların, biyolojik çeşitliliğin, sualtı,
suüstü canlı ve cansız varlıkların korunmasını ve bu değerlerin gelecek nesillere
aktarılmasını, sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde bölgelerin ekonomik kalkınmalarını
sağlamak ve çevre bilincini arttırmakla sorumludur.
22.Türk Standartları Enstitüsü (TSE): Atık, hava kalitesi, su kalitesi, ormanların korunması,
toprak ve erozyon kontrolünü kapsayan belirli teknik standartları oluşturmakla sorumludur.
23.Yerel Yönetimler: Çevre kalitesinin korunması ile ilgili en önemli görev yerel
yönetimlere verilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye
Kanunu’nun çevre korunması ile ilgili olarak görevlendirilen belediyeler, belediye sınırları
içinde yukarıdaki kanun ve yönetmeliklerin uygulanması ve vatandaşların sağlıklı bir
çevrede yasaması için gerekli tedbirleri almak zorundadır.
24.Sektör Birlikleri: Türkiye Odalar Borsalar Birliği, Sanayi Odaları, Ticaret Odaları ve
sektörel olarak kurulmuş Çimento Müstahsilleri Birliği, Kireç Üreticileri birliği gibi birimler
mevzuat ile ilgili uygulamalarda sektörel yaklaşımlar vb konularda bilgilendirme, yaptırım
ve denetim konularında çalışmalar yürütmekle sorumludur.
25.Araştırma Grupları: TÜBİTAK, TTGV, Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Üniversitelerin
enstitüleri ve araştırma merkezleri ve diğer araştırma amaçlı kurumlar çevre kirliliği ve
kontrolü konularında teknolojileri ve gelişmeleri takip edip danışmanlık hizmetleri vermekle
yükümlüdürler.
26.Çevre Sivil Toplum Kuruluşları: Bu kuruluşlar; sivil inisiyatifle oluşan, halk tarafından
finanse edilen ve kar amacı gütmeyen müesseselerdir. TEMA, ÇEVKO, Deniz Temiz
(TURMEPA), DHKD, BÇM vb kuruluşlar olarak sıralanabilirler.
169
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: ŞENTÜRK, Hülya
Uyruğu
: T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 14.12.1972, Almanya
Medeni hali
: Evli
Telefon
: 0 (312) 4800810/250
Faks
:-
e-mail
: huyla.senturk@yigm.gov.tr
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Lisans
Selçuk Üniversitesi/ Mimarlık Bölümü
1995
Lise
Salihli Lisesi
1989
İş Deneyimi
Yıl
Yer
Görevi
2002-2008
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
Mimar
2000-2002
Kütahya Bayındırlık İl Müdürlüğü
Mimar
1998-2000
Sinop Bayındırlık İl Müdürlüğü
Mimar
Mezuniyet tarihi
1994-1998………….. Ermaş Mutfak, Doğtaş Mobilya,
Kondeksan Mobilya…………………..Mimar/Satış sorumlusu
Yabancı Dil
Almanca (KPDS-B), İngilizce(KPDS-C)
Yayınlar
1. 2007, Yapı Malzemelerinin Çevresel Etkilerinin Bazı Normlar Bağlamında
İrdelenmesi, Tasarım Dergisi, Sayı:170, 120-124. G.ÇELEBİ ve A.B.AYDIN ile.
2. 2006,Yapı malzemeleri için çevresel ürün beyanları, Avrupa Birliği’ndeki
gelişimi ve ülkemizdeki gelişme potansiyeli, 3. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi
ve Sergisi, 15-17 Kasım, İTÜ, İstanbul, 516-527 G.ÇELEBİ ile.
Hobiler
Zeka Oyunları, Fitness,
Download