YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ: BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASI BAĞLAMINDA BİR İRDELEME Hülya ŞENTÜRK YÜKSEK LİSANS TEZİ MİMARLIK GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Ocak 2008 ANKARA Hülya ŞENTÜRK tarafından hazırlanan YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ: BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASI BAĞLAMINDA BİR İRDELEME adlı bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ ........................................ Tez Danışmanı, Mimarlık Anabilim Dalı Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği ile Mimarlık Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Öğr. Gör. Dr. Göktürk GÜLTEK .…………………………. Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü. Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ .…………………………. Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü. Doç. Dr. Soofia Tahira Elias ÖZKAN .…………………………. Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, ODTÜ Yrd. Doç. Dr. Pınar DİNÇ .…………………………. Mimarlık Anabilim Dalı, G.Ü. Yrd. Doç. Dr. Arzuhan Burcu AYDIN .…………………………. Yapı Eğitimi Anabilim Dalı, G.Ü. Tarih : 24/01/2008 Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıştır. Prof. Dr. Nermin ERTAN Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü .…………………………. TEZ BİLDİRİMİ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. Hülya ŞENTÜRK iv YAPI ÜRÜNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ: BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASI BAĞLAMINDA BİR İRDELEME (Yüksek Lisans Tezi) Hülya ŞENTÜRK GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Ocak 2008 ÖZET Yapı ürünleri, hammaddenin elde ediminden yok edilmelerine kadar, yani yaşam döngüleri boyunca, çevreyi olumsuz yönde etkileyebilmektedirler. Yapı ürünleriyle ilişkili her paydaş gibi mimari tasarıma ve yapı ürünlerine ilişkin kararları bağlamında Mimarlar da bu etkilerin azaltılmasında sorumluluk sahibidirler. ‘Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) ürünlerin çevresel etkilerinin yaşam döngüsü boyunca, ilgili paydaşların işbirliği ile azaltılmasını amaçlamaktadır. BÜP’ün amacına ulaşması için uygulandığı her ülkede ekonomik, çevresel ve sosyal önceliklere göre şekillenen araçlar kullanılmaktadır. Bu tez çalışmasında, Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin kontrolü ve azaltılması için BÜP’ün ilkeleri ve araçları kapsamında bir yöntem önerisi sunulmaktır. Yöntem, Türkiye’de yapı ürünlerini etkileyen, BÜP araçlarının eşdeğeri, araçların saptanması ve bu saptama sonucunda ortaya çıkan gereksinimlerin paydaş/araç ekseninde irdelenmesi prensibi üzerine kurulmuştur. İrdeleme sonuçları araç türleri (doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici ve sosyo kültürel) dikkate alınarak yorumlanmıştır. Bilim Kodu : 804.1.102 Anahtar Kelimeler : Yapı Ürünleri, Çevresel Etki, Ürün Politikası. Sayfa Adedi : 169 Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ v ENVIRONMENTAL IMPACTS OF CONSTRUCTION PRODUCTS: AN ANALIZE IN THE CONTEXT OF INTEGRATED PRODUCT POLICY (M.Sc. Thesis) Hülya ŞENTÜRK GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY January 2008 ABSTRACT Construction products, starting from production until end of life, in other words during their life cycle, may negatively affect the environment. In addition to all concerned stakeholders regarding construction products, architects as well as, with their architectural design and decisions about construction products, has a responsibility in terms of reducing the negative effects. Integrated Product Policy (IPP) aims to reduce the environmental impacts of the products within the life cycle in corporation with all concerned parties. In order fort the IPP to reach its aim, tools shaped according to the economical, environmental and social priorities are used in every country where it is implemented. In this dissertation, the proposal of methodology regarding the tools and principles of IPP in order to reduce and control the environmental effects of construction products in Turkey is presented. The methodology is based on defining the tools equivalent to those of IPP affecting the construction products in Turkey and analizing the requirements obtained by this definition according to the concerned party/ tool relationship. Study results are commented by taking the types of tools (directly regulating, economical, informative and socio-cultural) into account. Science Code : 804.1.102 Key Words : Construction Products, Environmental Impacts, Product Policy. Page Number : 169 Adviser : Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ vi TEŞEKKÜR Çalışmam boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren Danışmanın Prof. Dr. Gülser ÇELEBİ’ye, inisiyatif kullanarak Yüksek Lisans eğitimimi sürdürebilmemi sağlayan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın değerli idarecilerine ve özellikle Neval AKSOY’a, yardımlarını esirgemeyen çalışma arkadaşlarıma, başta öğrenme aşkı, aydın görüşleri ve insanlığıyla her zaman örnek aldığım babam Sami ŞENTÜRK olmak üzere, manevi destekleriyle beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan çok değerli aileme, ve sevgili eşim Mustafa Bülent ÜNCÜ’ye teşekkürü bir borç bilirim. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ..........................................................................................................................iv ABSTRACT................................................................................................................ v TEŞEKKÜR................................................................................................................vi İÇİNDEKİLER ................................................................................................. vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ......................................................................................... x ŞEKİLLERİN LİSTESİ .............................................................................................xii SİMGELER VE KISALTMALAR...........................................................................xiii 1. GİRİŞ ..................................................................................................................... 1 2. ÇEVRESEL ÜRÜN POLİTİKALARININ GELİŞİMİ......................................... 6 2.1. Ekonomik Kalkınmanın Çevre Sorunlarıyla İlişkisi ..................................... 6 2.1.1.‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramının gelişimi................................. ...9 2.1.2. Sürdürülebilir kalkınma kapsamında çevre politikalarının gelişimi .12 2.1.3. Çevresel ürün politikalarının ortaya çıkış sebebi..............................17 2.2. Bütünleşik Ürün Politikası - BÜP (Integrated product policy - IPP): Benimsenen Yaklaşımlar ve Kullanılan Araçlar.........................................18 2.2.1.Bütünleşik ürün politikasının özellikleri............................................20 2.2.2.BÜP araçlarının oluşumuna girdi veren yaklaşımlar: Yaşam döngüsü düşüncesi, eko-tasarım, endüstriyel ekoloji, atık yönetimi .24 2.2.3.BÜP araçları .......................................................................................28 3. YAPI ÜRÜNLERİNİN FARKLI YAŞAM DÖNGÜSÜ EVRELERİNDEKİ ÇEVRESEL ETKİLERİ KAPSAMINDA BÜP ARAÇLARININ İNCELENMESİ..............................................................35 3.1. Hammadde Çıkarım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları.............................................................................40 viii Sayfa 3.1.1.Doğrudan düzenleyici araçlar ............................................................41 3.1.2.Ekonomik araçlar ...............................................................................45 3.1.3.Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar..............................................59 3.2. Üretim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları...............................................................................................52 3.2.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................55 3.2.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................56 3.2.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................59 3.3. Kullanımı Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları...............................................................................................66 3.3.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................70 3.3.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................72 3.3.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................73 3.4. Yok Edim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları...............................................................................................77 3.4.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................80 3.4.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................81 3.4.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar.............................................82 4. BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASININ (BÜP) TÜRKİYE’DE YAPI SEKTÖRÜ’NE ENTEGRASYONU İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ .....83 4.1. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektörünü Etkileyen Mevcut BÜP Araçlarının Saptanması ...............................................................................83 4.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar ...........................................................85 4.1.2. Ekonomik araçlar ..............................................................................96 4.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar......................................... .102 ix Sayfa 4.2. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektöründe BÜP’ün Başarıya Ulaşması İçin Stratejik İpuçları ................................................................................109 4.2.1. Kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşların saptanması .....109 4.2.2. Mevcut BÜP araçları kapsamında bir yöntem önerisi ....................117 5. SONUÇ ..............................................................................................................126 KAYNAKLAR ........................................................................................................132 EKLER.....................................................................................................................143 Ek-1 Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında bildirimi..............144 Ek-2 Madde - mamul standartlarındaki hükümler ve Madde – mamulün yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki ......162 Ek-3 Üç farklı çevresel yapı değerlendirme sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri ..........................................163 Ek-4 Ulusal Çevre Stratejisi’nin Temel İlkeleri....................................................165 Ek-5 Çevre İle İlgili Kurum ve Kuruluşlar. ..........................................................166 ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................................169 x ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Geleneksel ve modern çevre politikalarının farklılıkları...............17 Çizelge 2.2. Çevresel ürün politikalarının zaman içinde gelişimi..........................19 Çizelge 2.3. Bazı AB üye ülke ve bölgelerinde BÜP kapsamına alınan veya alınması düşünülen ürün grupları ve sektörler ..........................23 Çizelge 2.4. AB üye ülkelerinin BÜP ile ilgili ulusal uygulamaları ......................29 Çizelge 2.5. Çeşitli ülkelerde kullanılan bütünleşik ürün politikası araçları..........30 Çizelge 2.6. Bütünleşik Ürün Politikası araçları ....................................................32 Çizelge 3.1. Yapı sektöründeki aktörler ve rol aldıkları yaşam döngüsü evreleri ......................................................................38 Çizelge 3.2. Ürün standartlarına çevresel özelliklerin dâhil edilmesi için kontrol listesi ......................................................................................44 Çizelge 3.3. ‘Yapı’ özelinde Yeşil kamu alım kriterleri ........................................48 Çizelge 3.4. Yapının değişik evrelerinde yapı ürünleri için sürdürülebilirlik Kriterleri .............................................................................................54 Çizelge 3.5. Bazı yapı ürünlerinin üretiminde oluşan kirletici atıklar ...................55 Çizelge 3.6. Çevresel ürün beyanı tipleri ...............................................................63 Çizelge 3.7. CEN tarafınca hazırlanan yapı ürünlerinin çevresel performansına dair standartlar....................................................................................71 Çizelge 3.8. ISO tarafınca hazırlanan yapı inşasında sürdürülebilirliğe dair standartlar....................................................................................71 Çizelge 4.1. Doğrudan düzenleyici araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü / azaltılmasını sağlayabilir mi?...........................................................95 xi Çizelge Sayfa Çizelge 4.2. Ekonomik araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü /azaltılmasını sağlayabilir mi? ................................................................................101 Çizelge 4.3. Yapı Araştırma Derneği altındaki iktisadi işletmelerce yürütülmesi düşünülen faaliyetler ....................................................105 Çizelge 4.4. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü / azaltılmasını sağlayabilir mi? ...........................................................108 Çizelge 4.5. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi..................................................... 111 Çizelge 4.6. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Yapı sektörü ..................................................... 114 Çizelge 4.7. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Destekleyici kuruluşlar ............................................115 xii ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil .................................................................................................................... Sayfa Şekil 1.1. Tez kapsamında yapılan irdelemenin aşamaları ....................................... 4 Şekil 2.1. AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili stratejisinin grafiksel ifadesi ..................................................................... 9 Şekil 2.2. Sürdürülebilir Kalkınmanın bileşenleri....................................................10 … Şekil 2.3. Bir ürünün şematik yaşam döngüsü.........................................................21 ................. Şekil 2.4. Atık Yönetimi Hiyerarşisi ........................................................................28 Şekil 3.1. Yapı ürünü yaşam döngüsünün (Life-Cycle) şematik gösterimi ..............37 ................. Şekil 3.2. Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminin çerçevesi ve kullanım alanları......................................................................................................60 ................. Şekil 3.3. Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evreleri/sistem düzeyleri......................66 ................. . Şekil 4.1. Bina inşaat maliyeti içerisinde yapı ürünlerinin maliyet oranı.......... 84 xiii SİMGELER VE KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış bazı kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltma Açıklama AB Avrupa Birliği BÜP Bütünleşik Ürün Politikası (Integrated Product Policy-IPP) CEN Avrupa Standardizasyon Kuruluşu ÇOB Çevre ve Orman Bakanlığı DPT Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı. DTM Dış Ticaret Müsteşarlığı EPD Çevresel Ürün Beyanı (Environmental Product Declaration) ETKB Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ISO Uluslar arası Standardizasyon Kuruluşu İMSAD İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği KOSGEB Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme İdaresi Başkanlığı LCA Yaşam Döngüsü Değerlendirme OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonu OJ Avrupa Birliği Resmi Gazetesi TMMOB Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği TOBB Türkiye Odalar Borsalar Birliği TSE Türk Standardizasyon Kuruluşu TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kuruluşu UN Birleşmiş Milletler UNEP Birleşmiş Milletler Çevre Programı 1 1. GİRİŞ İnsanlık, var oluşundan bu yana doğal kaynakları kendi gereksinimleri doğrultusunda kullanmış, bu süreçle birlikte çevreyi etkilemiş ve çevreden de etkilenmiştir. İnsan doğa ilişkilerine ve çevre sorunlarına bu açıdan bakıldığında, ortaya çıkan tüm çevresel problemlerin, insan ihtiyaçlarının karşılanması için doğal kaynakların bilinçsizce kullanılmasıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Nitekim insan, ihtiyaçlarının karşılanması sürecinde, gerek duyduğu hammaddelerin sağlanması, mal ve hizmetlerin üretimi-tüketimi ve daha sonra çevreye atık olarak aktarılması aşamalarının her birinde doğaya önemli ve geri dönülemez zararlar verebilmektedir. Bu zararlar, ülkelerin yeniden yapılanma ve kalkınma çabaları sonucu doruğa ulaşmıştır. İnsan refahı ve ihtiyaçlarının giderilmesi için kalkınmanın gerekliliği ortadadır. Ancak kalkınmanın sağlanmasında faydalanılan doğal çevre aynı zamanda tükenebilir ve zarar görebilir alternatifsiz bir kaynaktır. Verilen bazı zararların (Küresel ısınma, çölleşme gibi) tamamen düzeltilmesi mümkün olmadığı gibi bunlar insanlığı tehdit eder boyutlara gelmiştir. Bu durum ‘sürdürülebilir kalkınma’ söylemi altında çevre sorunlarının küresel ve yerel ölçekte çözümü için politikaların oluşturulmasını gerektirmiştir. 1970’lerde yeni bir politik alan olarak ortaya çıkan çevre politikaları o dönemde “ortaya çıkmış mevcut zararların azaltılması” konusuna yönelmişlerdir. 1980’lerde ise endüstriyel süreçlerden kaynaklı zararlar (kirlenme ve emisyon eşikleri) politikaların gündemine girmiştir. Ancak sadece temiz teknolojilerinin geliştirilmesi ve kirlilik kontrolünün sağlanması ile çevrenin korunması anlamında başarı sağlanamadığı görülmüştür. Daha sonra ise bir adım ileri gidilerek ‘zararların kaynağında önlenmesi’ üzerinde durulmuş ve belli kirletici ürün ve hizmetlerin çevre etkilerinin belirli aşamalarda, daha etkiler oluşmadan, kontrol altına alınmasına çalışılmıştır. Bu uygulamaların sonucunda sadece bir aşamada alınan önlemlerin, ne kadar başarılı da olsalar, sürecin sonunda zararların oluşmasına engel olamadığı ortaya çıkmıştır. Üretimin temiz olmasının ürünün temiz olması için yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Uygulamalardan edinilen deneyimlere ve çağın gereklerine göre 2 değişen ve gelişen çevre politikalarının günümüzde geldiği nokta olan çevresel ürün politikaları, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde çevre politikalarının önemli bir bileşeni olarak benimsenmiş ve gerek üretimin gerekse ürünün “temiz” olmasını sağlayabilecek bütüncül bir yaklaşım olarak kabul görmüştür [Dalhammar, 2007]. Çevresel ürün politikalarının Avrupa Birliği (AB)’deki uygulaması olan Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) ’nın (Integrated Product Policy - IPP) hedefi, ürünlerin, hammadde çıkarımından yok edimlerine kadar her aşamada, artan tüketim eğilimlerine yönelik olarak çevresel etkilerin belirlenerek bu etkilerin söz konusu aşamalarda yer alan aktörlerin katılımıyla azaltılmasıdır [Workshop On Integrated Product Policy, 1998]. Mimarlık mesleğinin ürünleri, yerleşim ve diğer ihtiyaçlar için oluşturulan, medeniyetin ve refahın başlıca göstergesi ve kalkınma için vazgeçilmez olan, ‘yapılı çevre’yi şekillendirmektedir. Yapı ürünleri ise yapılı çevrenin temel bileşenidir. Her ürünün çevreyi bir şekilde etkilediği ve etkilerini yaşam döngüsü boyunca beraberinde taşıdığını kabul eden BÜP bugüne dek taşıtlar, kimyasallar ve elektronik ürünlere yoğunlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı, yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin kontrolü ve azaltılmasında BÜP ilke ve araçlarının, Türkiye’de başarı sağlaması için bir yöntem önerisi sunmaktır. Yapı ürünlerinin yüksek üretim miktarları ve dünyada geniş bir alanda kullanılıyor olmaları bu ürünlerin çevresel etkilerini önemli kılmaktadır. Mimarlar için, mimari tasarımın nesnel girdileri olan yapı ürünlerinin özellikleri, türleri, uygulama koşulları, performansları kadar çevresel etkilerinin de bilinmesi zorunluluktur. Ancak çevresel etkilerin sadece “kullanım evresi”nde kullanıcıya etkiler kapsamında değerlendirilmesi kadar bu etkilerden sadece üreticinin veya mimarın sorumlu tutulması düşüncesi de yanlıştır. Yapı ürününün tasarımından yok edim yöntemine dek alınan kararlar, nakliye aracı, kullanılan teknoloji, işçilik, ilgili yasal düzenlemeler, vergiler, kullanım alışkanlıkları, sektör rekabeti, toplumsal eğilimler gibi çok yönlü etkenler yapı ürününün çevresel etkilerinin oluşumunda ve kontrolünde belirleyici olabilmektedir. Bu durum yapı ürünlerinin çevresel etkilerini 3 kontrol ve iyileştirilme çabalarının, mimarlık disiplini açısından da görevler içeren daha geniş kapsamlı bir politika (BÜP) çerçevesinde ele alınmasını gerektirmektedir. Çalışmada, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci, aynı kıtayı paylaşmaktan kaynaklı ortak çevresel kaygılar, AB ile yoğun ticari ilişkiler göz önünde tutularak AB’nin oluşturduğu BÜP üzerinde durulmaktadır. Konuyla ilgili örneklemeler AB üye ülkelerinden seçilmiştir. Her politik alanda olduğu gibi, BÜP’de de amaca ulaşabilmek için çeşitli araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araçlar uygulayıcı ülkenin öncelikleri, siyasi, yönetimsel ve sosyo-ekonomik yapısı ve ürün grubunun özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir [Kelgökmen, 2006]. Bu bağlamda tez çalışmasında OECD’nin belirlediği üç araç tipi esas alınmış (doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici ve sosyo-kültürel), irdeleme, analiz ve öneriler bu araç tipleri çerçevesinde yansıtılmıştır. Ürüne odaklı bu politikanın nasıl bir ihtiyaçtan doğduğunu, hedeflerini ve araçlarını ortaya koyabilmek amacıyla, AB Resmi Gazetesinde yayımlanan ve AB Komisyonu belgelerinden, politikanın oluşturulma aşamasında üye ülkelerle gerçekleştirilen çalıştaylar, Müşavir kurumlara hazırlatılan raporlardan faydalanılmıştır. AB Çevre Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili web sitesinde yer alan temel dokümanlar gözden geçirilmiştir. Politikanın uygulamaya konması tarihi itibarıyla görülen aksaklıkların düzeltilmesi, ilave önlemler alınması, yani BÜP’ün çerçevesi ve içeriğiyle ilgili gerek sektör paydaşları gerek akademisyenlerce hazırlanan pek çok makale ve tez bu çalışma kapsamında incelenmiştir. Tez çalışması beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde (Giriş) problem ve çalışma yöntemi ortaya konduktan sonra ikinci bölümde, ekonomik kalkınma-çevre sorunları ilişkisi çerçevesinde çevre politikalarının nasıl geliştiği ve bu gelişimin günümüzdeki yansıması olan çevresel ürün politikaları incelenmektedir. Çevresel ürün politikalarından, AB’de uygulanan BÜP’ün ilkeleri ele alınarak BÜP kapsamında kullanılan araçlara esin veren temel yaklaşımlar (Eko-tasarım, 4 endüstriyel ekoloji, atık yönetimi) incelenmekte, uygulamaya yönelik araçlar tipleri çerçevesinde (doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici ve sosyo-kültürel) irdelenmektedir. Üçüncü bölümde, ikinci bölümdeki bilgilerden yola çıkılarak BÜP’ün yapı ürünleri kapsamında hangi araçlarla başarıya ulaşabileceği irdelenmektedir. İrdeleme aşamaları Şekil 1.1’de de görüldüğü gibidir. Araçlar, ikinci bölümdeki tipler baz alınarak, her yaşam döngüsü evresi için ayrı olmak üzere, etkin olabilecekleri yönler kapsamında tanıtılmakta ve örnek uygulamalara yer verilmektedir. Böylelikle AB’de “yapı ürünleri” özelinde BÜP kapsamına girebilecek araçlar belirlenmiş olmaktadır. BÜP’ün amacı: Bu bağlamda tez çalışmasında: Ürünlerin, a) Yapı ürünlerini çevresel açıdan diğer ürünlerden ayıran özellikler belirlenmiştir, hammadde çıkarımından yok edimlerine kadar, çevresel belirlenmesi, ve etkilerin, aşamalarda, etkilerinin söz konusu bu aşamalarda yer alan aktörlerin katılımıyla azaltılmasıdır. b) Yapı ürünlerinin çevresel etkileri yaşam döngüsü evreleri bazında incelenmiş, alınabilecek önlemler tespit edilmiştir, c) Her bir yaşam döngüsü evresindeki çevresel etkilerin azaltılmasını sağlayacak, o evrede yer alan aktörler için uygun araçlar saptanmıştır. Şekil 1.1.Tez kapsamında yapılan irdelemenin aşamaları 5 Dördüncü bölümde, üçüncü bölümde yapılan irdeleme ışığında AB’de kullanılan araçların Türkiye’deki eşdeğerleri saptanmakta, yapı ürünleri için hazırlanan veya yapı ürünlerini etkileyen bu araçların ürün yaşam döngüsünün hangi evrelerinde etkili oldukları analiz edilmektedir. Araç tipleri (tipleri doğrudan düzenleyici, ekonomik, bilgilendirici ve sosyo kültürel) çerçevesinde yapılan analiz ile Türkiye’de yapı ürünleriyle ilgili uygulanmakta olan araçların BÜP bağlamında durumu ortaya konmuş olmaktadır. Mevcut durum yorumlanarak BÜP’ün amacına ulaşabilmesi için kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşlar ile ilgili gereklilikler saptanmaktadır. Beşinci ve son bölümde önceki bölümlerde yapılan analiz ve irdelemelerin sonuçları göz önünde tutularak, Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin BÜP kapsamında kontrolü ve azaltılması alanında başarı sağlaması için araç tipleri ve paydaşların sorumlulukları kapsamında önerilerde bulunulmaktadır. 6 2. ÇEVRESEL ÜRÜN POLİTİKALARININ GELİŞİMİ Doğada canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı maddelerin tüketildiği kadar da üretilmesi gerekmektedir. En önemlileri; oksijen, su, azot, karbon, fosfor ve kükürt olan bu maddeler güneş enerjisi yardımıyla belirli yörüngeleri izleyerek dolaşımlarını tamamlarlar. Bu döngülerde hiçbir zaman madde kaybı söz konusu değildir. Dünyamızı oluşturan canlı ve cansız varlıkların meydana getirdiği birbirine bağlı ve bağımlı hassas ekosistemler ve insanlar, ancak bu madde döngüsünün sağlıklı işlemesi ile varlıklarını sürdürebilirler. Ekosistemi oluşturan halkalardan birinde ortaya çıkan bir aksama, bütün sistemin çökmesine neden olabilecektir. Ekonomik kalkınma çabaları ve aşırı üretim sonucu ortaya çıkan ürünlerden kaynaklı çevre etkileri ekosistem ve madde döngülerine önemli zararlar vermektedir. Çevre politikalarının temelinde bu ekosistemlerin ve madde döngüsünün korunması amacı vardır. 2.1. Ekonomik Kalkınmanın Çevre Sorunlarıyla İlişkisi İlk insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için bütün zamanlarını yiyecek bulmak ve barınak yapmak gibi temel gereksinmeler için harcamış, daha sonra çiftçilik avcılık gibi çeşitli meslek sınıfları oluşmuş ve yaşam koşulları ilerleme kaydetmiştir. 16ncı yüzyıla kadar tarımsal üretim potansiyelinin düşük olması ve dünya nüfusunda kayda değer bir artış olmaması nedeniyle insanlar çevre ile uyum içinde yaşamışlardır. Bu dönemden sonra tıpta, endüstride ve tarımda görülen gelişmeler dünya nüfusunun artmasına yol açmıştır. Artan nüfusun ve kentleşmenin gereksinmelerini karşılayabilmek için tarımda ve endüstride "daha çok üretim" zorunluluğu ortaya çıkmış, daha çok üretim daha çok artık ve atık oluşmasına neden olmuş ve bunun sonucu olarak çevre kirlenmeye ve bozulmaya başlamıştır. Özellikle 1970' li yıllarla başlayan dönemde, teknolojideki gelişmelere bağlı olarak üretimde ve tüketimde görülen baş döndürücü artışlar çevresel dengelerde ciddi bozulmalara yol açmıştır. 7 Oluşan sorunlar sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları ve çevreyi değil, küresel ölçekte de tüm insanların sağlığını ve geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. İnsanlığı tehdit eden küresel çevre sorunları: • Sera gazlarından kaynaklı küresel ısınma. • Ozon tabakasının incelmesi sonucu tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve tarımsal ürünleri olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınların absorbe edilememesi. • Hızlı nüfus artışı sonucu oluşan yoksulluk, açlık ve barınma sorunu. • Yenilenmeyen kaynakların aşırı kullanımı ile bu kaynakların tükenmesi. • Temiz suya erişimin ve suyun kalitesinin sağlanmasında güçlükler. • Havanın, suyun ve toprağın kirlenmesi. • Atmosfere yayılan kükürt dioksit ve azot dioksit gazlarının sebep olduğu asit yağmurlarının tatlı su kaynaklarının kimyasal dengesini bozması. • Tehlikeli atıkların hava su ve toprağı zehirlemesi. • Çölleşme sonucu verimli arazilerin yok olması. • Türlerin yok olması sonucu ekosistemlerin işlevlerinin bozulması v.s. olarak sayılabilir. Ekonomik kalkınma pek çok ülke için yukarıdaki sorunların çoğunda payı bulunan sanayileşme ile paralel ilerlemektedir. Sanayileşme, makine gücüne dayanan, bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirerek seri üretimde bulunma sürecini ifade etmektedir. Bu tür üretim süreci 18. yüzyılda İngiltere ve Fransa gibi batı toplumlarında başlamış ve bu toplumlar bu süreci yüzyıldan fazla bir sürede tamamlamışlardır. Ancak, sanayileşme süreci birçok ülkede bu kadar uzun bir döneme yayılmamıştır. Gelişmekte olan pek çok ülke, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, hızlı bir kalkınma hamlesine girmiş ve bu hamle çarpık sanayileşmeyi ve çarpık kentleşmeyi doğurmuştur [Özpençe ve Özen, 2004]. Gelişmiş ülkelerde çevre sorunları genellikle aşırı sanayileşme ve doğal kaynakların yoğun bir şekilde tüketilmesiyle meydana gelirken geri kalmış ya da başka bir 8 ifadeyle gelişmekte olan ülkelerde çevre sorunlarının temelini mevcut sanayinin çarpık yapısı, kaynakların planlı ve programlı bir şekilde kullanılamaması vb. faktörler oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin döviz girdisi sağlama ve ekonomik kalkınma için rekabeti nedeniyle yenilenemez kaynakların kontrolsüzce kullanımından doğan çevresel zararın hammadde fiyatlarına yansıtılamaması da bu sorunları körüklemektedir [Tuğcu, 2007]. Sanayileşmenin çevreye etkileri “üretim” faaliyeti ve sonuçta ortaya çıkan “ürün” çerçevesinde ele alındığında çevresel problemlerin dört ana safhada oluştuğu görülür; • Girdi hazırlama safhası: Hammadde temini amacıyla doğal kaynak, arazi ve toprağın tüketilmesi, tahrip edilmesi ve değişime uğraması. • Üretim safhası: Kullanılan teknoloji yüzünden çevrenin kirlenmesi. • Ürünlerin kullanım safhası: Bakım-onarımla ilişkili çevresel etkiler. • Ürünlerin kullanım sonrası safhası: Atık oluşumu ve ilintili yok edim yöntemiyle ilişkili çevresel problemler. [Perelet ve Safonov, 1995] Dünya Araştırma Enstitüsünün raporunda, sanayiye dayalı ekonomilere sahip ülkelerde ekonomik aktivitenin kişi başı yıllık 48 - 80 ton doğal kaynak kullanımını gerektirdiği belirtilmektedir. Rapor, önümüzdeki 40 yıl içinde ekonomik aktivitelerde büyüme beklentisi ve nüfus artışı sonucu malzeme ve enerji kullanımında %300’lük bir artış öngörmektedir [Resource flows: The material basis of industrial economies, 1997]. Sanayileşme, çoğu ülke için ekonomik kalkınmanın bir gereğidir. Bir ülkede üretilen mal ve hizmet miktarının zaman içinde artması olarak izah edebileceğimiz ekonomik kalkınma, insanların yaşam standartlarını sürekli biçimde yükseltmenin tek yoludur. Ancak ekonomik kalkınma, anlamını doğal kaynak kullanımında artışla ayırmadığı müddetçe insani aktivitelerin çevre üzerinde etkilerini sınırlamak konusunda fazla umut kalmayacaktır. Bu bağlamda AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili stratejisi – Şekil 2.1’de görüldüğü gibi - 2030 yılına kadar ekonomik kalkınmanın kaynak kullanımıyla paralel ilerleyişini durdurmayı ve kaynak 9 kullanımıyla ilişkili çevresel etkileri azaltmayı hedeflemektedir. Böylece ekonomik kalkınmadaki büyümenin çevresel etkilerde artış yaratma potansiyeli engellenmiş olacaktır [Thematic Strategy on the sustainable use of natural resources- Annexes, 2005]. Ekonomik kalkınma Ekonomik kalkınmayla kaynak kullanımı arasındaki bağın çözülmesi Kaynak kullanımı Çevresel etkiyle kaynak kullanımı arasındaki bağın çözülmesi Çevresel etki Şekil 2.1. AB’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ile ilgili stratejisinin grafiksel ifadesi [Thematic Strategy on the sustainable use of natural resources, Annexes, 2005]. 2.1.1. ‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramının gelişimi ‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramı, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında hazırlanan ve ‘Our Common Future’ olarak da anılan Brundtland Raporunda şu şekilde tanımlanmaktadır [Our Common Future, 1987]; “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma.” gereksinimlerini karşılama Tanımdan da anlaşılacağı üzere amaç sadece çevre kirliliğinin ortadan kaldırılması değil, kaynakların gelecek kuşaklara aktarımının da sağlanmasıdır. Salt ekonomik kaygılarla yönlendirilen kalkınma uygulamalarının, ülke insanlarının fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal yapısını/ortamını bozması sonucunda, hedeflenen 10 “refah”a sadece ekonomik göstergelerle ulaşılmasının tek başına anlamlı olmadığı anlaşılmıştır. Bu gelişmeyi belirleyen en önemli etken küresel olarak, sosyal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesinde kullanılan doğal kaynakların hızla ve geri dönülmez bir şekilde tahrip edildiğinin kavranmış olmasıdır. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik, ekolojik ve toplumsal gelişmenin dengeli bir şekilde sağlandığı bir süreci ifade etmektedir. Şekil 2.2’de kalkınmanın sürdürülebilirliği için dikkate alınması gereken konular belirtilmektedir. Buna göre sürdürülebilir bir kalkınmanın ekonomik etkinliği geliştirmesi, ekolojik sistemleri koruması ve geliştirmesi aynı zamanda tüm insanları en iyi yaşam koşullarına ulaştırması gerekmektedir. Şekil 2.2. Sürdürülebilir kalkınmanın bileşenleri [Pinfield, 1996] Ekonomik kalkınmanın sürekliliğini sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek için, doğal çevrenin sermaye olarak değerlendirilmesi eğilimi sona erdirilmelidir. Kaynaklarının kullanımında, uzun dönemdeki ekonomik değerlerinin göz önünde tutulması, çevre değer ve maliyetlerinin ekonomik karar ve politikalara entegrasyonu, kalkınmanın sürekliliğini sağlamada temel koşuldur [Tuğcu, 2007]. 11 Çevre ve kalkınma arasındaki dengelerin bozulması endişesinden hareketle, insançevre-kalkınma üçgeninde, uluslararası düzeyde ilk bütüncül yaklaşımlar 1992’de Rio de Janerio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında (UN Environment and Development Conference) ele alınmıştır. Konferansta kalkınma stratejileri ile çevre tüm alt başlıkları ile irdelenerek, bunların karşılıklı etkileşimlerinin sorgulandığı bir 21inci yüzyıl gündemi belirlenmiştir [Rio Earth Summit-Agenda 21, 1992]. Kalkınmanın sosyal, ekonomik ve çevresel yönden nasıl sürdürülebilir olabileceği üzerine bir plan olan Gündem 21, ülkelerin ulusal çevre eylem planları hazırlayarak bu stratejilerini sürdürülebilir kalkınma kavramına uyduracak hukuki düzenlemeler yapmalarını ve bunun gönüllü kuruluşlar ve halk dâhil olmak üzere geniş katılım ile sağlanması için hükümetlere çağrıda bulunmaktadır [Arat ve ark., 2002]. Rio Konferansında alınan kararların devamı olarak, AB düzeyinde 1998 yılında gerçekleşen Cardiff Zirvesinde, ulaştırma, tarım, sanayi, iç pazar, vb başlıklar altında yapılacak tüm çalışmaların çevre koruma politikaları ile uyumlu olması ve bu politikalarla sektörel bütünleşmenin sağlanması gerektiğine karar verilmiştir. 2002 yılında Johannesburg’ta düzenlenen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Rio konferansından sonra geçen 10 yılın bir değerlendirmesi niteliğindedir. Ana düşünce, sanayileşmiş ülkelerle fakir ülkelerin ekonomik ve sosyal sorunlara farklı bakış açılarının bulunmasıdır. Zirve sonunda ortaya çıkan Uygulama Planında, ‘sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim kalıplarının değiştirilmesi’ ve ‘ekonomik ve sosyal kalkınmanın doğal kaynak temeline göre korunması ve yönetilmesi’ başlıkları altında hedefler belirtilmiştir. Siyasi bildiri ise ülkelerin yerel, bölgesel ve küresel düzeyde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için ortak sorumluluklarını vurgulamakta, uygulama planı konusundaki kararlılıklarını teyit etmekte ve çevrenin korunması için yükümlülüklerinin altını çizmektedir [Report of The World Summit on Sustainable Development, 2002]. 12 2.1.2. Sürdürülebilir kalkınma kapsamında çevre politikalarının gelişimi Ülke gündemlerini meşgul eden savaşlar, açlık, ekonomi ve iç politikalarla ilgili öncelikler yüzünden çevre sorunları uzun süre göz ardı edilmiştir. Uluslararası ortamda bu sorunların ön plana çıkması ve sorunların çözümüne yönelik politika arayışlarının ülkelerin ortak gündemi haline gelmesi 1970’leri bulmuştur. Dünyada çevre sorunlarının küresel düzeyde ilk defa ele alındığı toplantının, Birleşmiş Milletlerce düzenlenen ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 113 ülkenin katıldığı, Stockholm “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” olduğu söylenebilir. Konferans sonucu ortaya çıkan ‘Stockholm Bildirgesi’nin aşağıdaki ilkeleri ‘sürdürülebilir kalkınma’ kavramının temel dayanaklarını ortaya koymaktadır [United Nations, Stockholm Declaration, 2007]. “İlke 2: Dünyadaki doğal ekosistemler ve kaynaklar bugün ve gelecekte tüm kuşaklar için dikkatli bir planlama veya yönetim yoluyla korunmalıdır. İlke 6: Ekosistemlere olumsuz etki eden zehirli maddelerin çevreye yayılması azaltılmalı veya durdurulmalıdır. İlke 13: Ülkeler kaynakların uygun yönetilmesi ve çevrenin geliştirilmesi için kalkınma planlarına çevrenin korunduğu, toplumun fayda sağladığına emin olacak şekilde entegre ve koordineli bir yaklaşım getirmelidir.” Günümüzde birçok uluslararası örgüt, asıl kuruluş amaçlarının dışında çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesine yönelik politikalar da oluşturmaktadırlar. Aşağıda küresel çevre politikalarını yönlendiren kurumlara ana hatlarıyla değinilmektedir: Birleşmiş Milletler (UN): Örgüt, uluslararası düzeyde çevre sorunlarının algılanması ve bu alanda işbirliğinin geliştirilmesinde en etkin organizasyonların başındadır. Çevre konusunda ilk uluslararası değerlendirmelerin yapıldığı Stockholm Konferansı 1972 yılında bu örgüt marifetiyle gerçekleştirilmiş olup aynı yıl UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) kurulmuştur. UNEP, çalışmalarında ulusal önceliklerle küresel yararlar arasındaki dengeyi kurmayı ve korumayı amaçlamaktadır. 13 Stockholm Konferansının ardından çevrenin korunmasına yönelik politika, plan ve projeler Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşlarından başlayarak, diğer bölgesel nitelikteki kuruluşlar olan; İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi, Avrupa Topluluğu (AT), Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (WB), Gümrükler ve Tarifeler Genel Anlaşmasına (GATT) kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde ele alınmaya başlanmıştır. Ayrıca, UNEP bünyesinde yapı ve inşaat alanındaki tüm paydaşlar için küresel sürdürülebilirlikle ilgili konulara özellikle de iklim değişikliğine dikkat çekebilmek amacıyla bir inisiyatif oluşturmuştur 1. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD): Kuruluşunda genel olarak kalkınma hızı ve politikalarında belli standartlardaki ülkeleri içine alan ve yalnızca ekonomik büyüme hedefini benimseyen OECD'nin bugün daha farklı bir görüntü çizdiği görülmektedir. Küresel gelişmeler sonucunda, aslında iktisadi bir örgüt olan OECD bünyesinde sürdürülmekte olan çevre politikaları çalışmaları, gündemde ön plana çıkmıştır. OECD, değişik tarihlerde yayımladığı bildirgelerle açıkladığı çevre politikalarını üç ana ilke üzerine oturtmuştur [Keleş ve Hamamcı, 1997], 1) Ekonomik büyüme, çevreyi önemsememek için gerekçe olamaz. 2) Önleyici politikalar ile çevre sorunları ortaya çıkmadan önlenebilir. 3) Ekonomik büyüme ile çevrenin geliştirilmesi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Teşkilat bünyesindeki “Çevre Politikaları Komitesi (OPEC)”, üye ülkelerin çevre politikalarının karşılaştırılması ve doğal kaynakların korunmasına ilişkin çalışmaların yürütülmesini amaçlamaktadır. Komite altında çevrenin tüm konu başlıklarına ilişkin bir teşkilatlanmaya gidilmiş olup, OECD, her grup dahilinde bölgesel politikaları belirleyici misyonunu sürdürmekte ve Avrupa Birliği politikalarının da belirleyicisi olmaktadır [Arat ve ark., 2002]. Komite ayrıca, 1998’de başlattığı 4 yıl süren “Sürdürülebilir Yapılar Projesi” sonucunda, “Sürdürülebilir yapı politikalarının tasarımı- Gelişmelerin ve engellerin tespiti.” hakkında bir çalıştay gerçekleştirmiştir. 1 UNEP Division of Technology, Industry and Economics ‘Sustainable Building and Construction Iniative 14 Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu -NATO: Bu örgütün; sürdürülebilir kalkınma için kıyıların ekosistem modellemesi, yüzey sularının ve kirlenmiş toprağın iyileştirilmesi, tarımda kullanılan kanserojen maddelerin doğa üzerindeki etkilerinin incelenmesi ve kaliteli yaşam planlaması gibi konularda çalışmaları bulunmaktadır. Avrupa Birliği: Bölgesel ölçekte çevre ve sürdürülebilir kalkınma ile ilgili konular ayrı bir Genel Müdürlükçe ele alınmaktadır. (European Commission DG Environment). Avrupa bütünleşmesinin temel unsurlarından biri olarak kabul edilen serbest rekabetin ve serbest dolaşımın sağlanması, çevre alanında da ortak girişimleri ve ortak bir politikayı zorunlu kılmıştır. Ortak bir çevre politikası oluşturulmasına neden olan bir diğer önemli gelişme de üye ülkelerde erişilmiş bulunan yasam kalitesinin daha da yükseltilebilmesi için doğal yasam koşullarının sağlıklı bir biçimde devam ettirilmesinin ve geliştirilmesinin gerekli olduğunun anlaşılması olmuştur. Aynı ekonomik düzenin parçası olan ülkelerde çevre politikalarındaki farklılıklar nedeniyle, yasam koşullarının farklı şekillerde ve düzeylerde olması üye ülkelerce, siyasi bakımdan da, arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir [İktisadi Kalkınma Vakfı, Avrupa Birliği’nin Çevre Politikası, 2007]. Ulusal ölçekte çevre sorunlarına verilen öncelik ülkelerin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Açlığın önlenmesi ve yoksulluğun giderilmesi ilk önceliği alırken; bunları doğal kaynak yönetimi, toprak kalitesinin kontrolü, temiz su temini, ormanların ve kıyısal alanların korunması izlemektedir. Daha sonra da artan sanayileşme ve getirdiği kontrolsüz kentleşme ve yetersiz kentsel altyapı, enerji temini, ulaşım, kimyasal madde kullanımındaki hızlı artış ve atık üretimi ile ilgili sorunlar gelmektedir. Küresel ısınma gibi global çevre sorunları ise önceliği ancak gelir düzeyi yüksek toplumlarda alabilmektedir. Yerel ölçekte ulusal çevre politikalarına paralel olarak bir bölgeyi doğrudan etkileyen sorunlar (ör: maden ocakları, endüstriyel bölgelerden yayılan kirlilik vs.) eyalet, kanton veya belediyelerce ele alınmaktadır. 15 Hangi düzeyde olursa olsun çevre korumaya ilişkin eylemler birtakım ilkelere dayanmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi: Ekonomik kalkınma durdurulamaz, ancak çevreye daha az zarar veren niteliğe kavuşturulabilir. Sürdürülebilir kalkınma ilkesi; bugünün gereksinimlerini ve beklentilerini gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılamasını riske etmeden karşılamayı öngören bir ilkedir. 2. Bütünleyicilik İlkesi: Çevre politikasının diğer sektörlerin politikaları ile bütünleşmesini öngören bir ilkedir. Bu ilkeye göre; sürdürülebilir kalkınmayı başarmanın yolu, çevre korumayı kalkınmanın ayrılmaz bir parçası haline getirmekten geçer. Bu bilgiden türetilen bu ilke; her türlü girişimde ekonomik ve çevresel boyutun bütünleştirilerek ele alınmasını öngörür. 3. Çevreye Özen İlkesi: İnsanların her türlü faaliyetleri sırasında çevreye özen göstermesi, ihtiyatlı olması ve onu korumasını öngören bir ilkedir. Kirletmemek için önlem almayı, kirlilik ortaya çıktıktan sonra müdahale etmek yerine, bu sorun çıkmadan önce gerekli önlemlerin alınmasını öngörür 4. Çevre Sınır Tanımaz İlkesi: Sınırlar aşan kirliliklerin yalnız bu kirliliği oluşturan insanları değil tüm insanlığı olumsuz etkilediğinin farkına varılmasıyla, insanlara / ülkelere çevreyle ilgili konularda birbirine müdahale etme hakkı tanıyan bir ilkedir. 5. İşbirliği İlkesi: Bu ilke; Dünya’nın ekolojik dengesinin korunması amacıyla devletlerin küresel ortaklık ruhu içinde işbirliği yapmalarını öngörür. Ayrıca devletin, yerel idarelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer tüm özel işletme ve kişilerin özetle toplumun ortaklaşa hareket etmelerini, çözümün bulunmasında pay sahibi olmalarını öngören bir ilkedir. 6. Kirleten Öder İlkesi: Çevrenin korunması sorumluluğunu ve çevrenin korunması için gerekli masrafları kirletene / çevreye zarar verene yüklemeye dayalı bir ilkedir. 16 7. Kaynağında Önleme İlkesi: İnsanların / kurumların çevre kirliliklerini en erken safhada ve doğrudan kaynağında önlemesini öngörür. Kirlilik yaratan olay ve olgu olanaklı ise ortadan kaldırılmalıdır. 8. Sorumlulukların Paylaşılması İlkesi: Tüm toplum ve bireylerin kirliliği önleme sorumluluğunda ortak olmasını öngören bir ilkedir. Ülkeler, çevre kirliliğine katkıları doğrultusunda ortak ancak farklı düzeyde sorumluluklara sahiptirler [Akdur, 2005]. Çevre koruma politikalarında, 1970’li yıllarda sanayi süreçlerine ve daha temiz üretim teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanılmıştır. Ülkeler, üretim süreçlerinden çıkan zehirli emisyonları sınırlandırmaları için sektörlere uymaları gereken eşik değerler belirlemiştir. Bu da düzenleyen (hükümet - yasa koyucu) ile düzenlenen (sektör - kirletenler) arasında bir kutuplaşmaya sebep olmaktaydı. Ayrıca bu yaklaşımla sadece doğaya salınan emisyon limiti sınırlanmakta, atık maddenin dolgu veya yakma yoluyla yok edilmesinden doğan kirlilik dikkate alınmamaktaydı. Bir sonraki adımda 1980’lere gelindiğinde üreticiler kullanıma sundukları ürün için sorumlu tutulmuş, belirli türde atıkların üretimini caydırıcı yaptırımlar geliştirilmiştir. “Kirleten öder” olarak adlandırılan bu prensibin uygulanması çevresel zararın ölçülebilmesiyle ilgili metodolojik problemler yaratmış, çevresel zararın onarılamaz seviyelere ulaşması durumu ülkeleri zararı ilk adımda önleyecek daha pratik yaklaşımlar aramaya götürmüştür. 1990’larda endüstriyel süreçlere ve noktasal kirlilik kaynaklarına odaklanan politik uygulamaların sonucunda da temiz üretim teknolojilerinin geliştirilmesinin ve kirlilik kontrolünün sağlanmasının çevresel anlamda başarı sağlamaya yetmediği görülmüştür. Üretimin temiz olmasının ürünün temiz olması için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır [Dalhammar, 2007]. 2000’li yıllarda somutlaşan ‘çevresel ürün politikaları’ ürün yaşam döngüsü boyunca üründen kaynaklı çevresel etkilerin azaltılması konusuna yoğunlaşmışlardır. Örneğin kullanım aşamalarında kirlilik yayan ürünler (örn:arabalar) veya kullanım sonu çevresel etkisi olan ürünler (kimyasallar) üzerinde durulmuştur. Sonuçta üreticilerin ve diğer paydaşların sorumlulukları kapsamında politik uygulamalara dâhil edilmesi, çevresel etkilerin azaltılması yönünde eğitim ve teknolojiden faydalanılması, ürüne 17 ait çevresel kazanç için ekonomik ve sosyal boyutların da gözetilmesinin hedefe ulaşmada önemi anlaşılmış ve ‘Bütünleşik’ bir çevresel ürün politikasının ilk adımları atılmıştır. Salt hükümet çabasıyla yürütülen tek bir kaynağa odaklı ve zarar gerçekleştikten sonra devreye giren politikaların başarısız olduğu görülmüştür. Küresel gelişmeler çevresel politikalarının odaklarıyla birlikte geleneksel kalıplarını da Çizelge 2.1’de görüldüğü şekilde değiştirmelerini gerektirmiştir. Çizelge 2.1. Geleneksel ve modern çevre politikalarının farklılıkları [Oosterhuis, 1996] “Geleneksel” çevre politikaları “Modern” çevre politikaları Politik kılavuz Risk ve zararların kontrolü Sürdürülebilirlik Politika prensibi Yönet-kontrol et Teşvik et özendir Sorumlu aktörler Hükümet Toplum (paylaştırılmış sorumluluk) Politika tipi Karşı karşıya gelme İşbirliği Konular Konuların ayrıştırılması, münferit Konuların entegrasyonu, sistematik Davranış prensibi Reaktif davranış (zarar gerçekleştikten Proaktif davranış (zarar sonra önlem alma) gerçekleşmeden önlem alma) Düzenleme prensibi Hükümet kontrolü düzenlemeleri, devlet Düzenleme, denetim ve organizasyonun aktörlerce gerçekleştirilmesi 2.1.3.Çevresel ürün politikalarının ortaya çıkış sebebi Çeşitli uluslararası toplantılarda önemle üzerinde durulan ‘sürdürülemez üretimtüketim kalıpları değiştirilmelidir’ yaklaşımı çevresel ürün politikalarının çıkış noktası olmuştur. Bu bağlamda, Rio Bildirgesi’nin 8.ilkesi “…Ülkeler sürdürülemez üretim-tüketim kalıplarını iyileştirmeli veya değiştirmelidir.” şeklindedir. Gündem 21 Bölüm 4.’de ise “...küresel çevrenin bozulmasının ana sebebi sürdürülemez üretim tüketim kalıplarıdır…”, “…doğal kaynak kullanımı, toksik maddeler ve atık ile kirletici emisyonlarının yaşam döngüsü boyunca minimize edilerek, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehdit ekmeksizin, temel ihtiyaçları karşılayan ve yaşam kalitesini yükselten ürün ve hizmetlerin kullanımı…” üzerinde durulmaktadır. 18 Süreç ve noktasal kaynaklara odaklanan politikaların başarısız olması üzerine, sürdürülemez kaynak akışını, oluşum enerjisini 1 ve toksiklerin etkisini azaltmak için ürünlerin yaşam döngüsü etkilerinin üzerinde durulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Böylece “ürün odaklı” çevre politikaları hükümet politikalarının yeni bir çeşidi olarak uygulamaya konmuştur. Genel olarak; • Kişi başına kullanılan/tüketilen ürün sayısının yükselmesi ( birden fazla ceptelefonu, araba kullanımı gibi). • Ürün ve hizmetlerin çeşitliliği artması ( TV ekranında çeşitlilik-lcd, plazma, katodik), • Yeniliklerin sürekli yeni ürün tiplerini yaratması ( kasetçalarlardan CD player’lara geçiş gibi ) • Ürünlerin pazarının küreselleşmeye başlaması, • Ürünlerin gittikçe karmaşıklaşmaya başlaması, • Ürün mükemmel tasarımlanmış olsa bile uygunsuz kullanım ve yok edimin ciddi çevresel hasarlara yol açabilmesi, • Günümüzde ürünlerin yaşam döngüleri boyunca, ürünle ilgili aktörlerin sayısının giderek artması, çevresel politikaların ‘ürün’ boyutunda ele alınmasını gerekli kılmıştır [Ernst&Young, 2000] 2.2. Bütünleşik Ürün Politikası - BÜP (Integrated product policy - IPP): Benimsenen Yaklaşımlar ve Kullanılan Araçlar Çevresel ürün politikası (Environmental Product Policy) kavramını, ürünlerin çevresel etkilerini azaltmayı amaçlayan ürün odaklı bir hükümet politikası veya genelde ulusal düzeyde alınan bir önlem şeklinde açıklayabiliriz. Bütünleşik ürün politikası ise bir AB inisiyatifi, arz ve talep tarafları için çevresel ürün politikası araçlarının uygun bir karışımından oluşan, ürünlerin çevresel etkilerini azaltmak 1 Oluşum Enerjisi (Embodied Energy): Bir ürününün oluşması için harcanan, hammadde çıkarımından üretim sürecinin sonuna kadarki dönemde gerçekleşen işlemlerde harcanan toplam enerjidir. 19 amaçlı hükümet politikasıdır [Integrated Product Policy: Building on Environmental Life-Cycle Thinking, 2003]. Çizelge 2.2’de ürüne odaklı ilk uygulama olan 1977’de ilk çevre etiketinin “Mavi Melek (Der Blaue Engel)” Almanya’da kullanılmasından BÜP’ün oluşturulmasına dek çevresel ürün politikalarının zaman içinde gelişimi görülmektedir. Çizelge 2.2. Çevresel ürün politikasının zaman içinde gelişimi [Li, 2003] 1 YIL Eylem 1977 “Mavi Melek” ürünler için ilk çevresel etiket 1987 Sürdürülebilirliği tanımlayan Dünya çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu “Ortak Geleceğimiz” 1992 Gündem 21- Küresel Sürdürülebilir Kalkınma için bir eylem Planı 1994 Hollanda “Ürünler ve Çevre üzerine Politika dokümanı” 1996 Danimarka “ Yoğunlaştırılmış Ürün odaklı Çevresel İnisiyatif” 1997 İsveç “Sürdürülebilir Materyal ve Ürünler için bir Strateji” 1997 OECD’nin Yeşil Kamu Alımları ile ilgili Çalıştayı 1998 Ernst&Young /AB 9.Genel Müdürlük “Bütünleşik Ürün Politikası” Rapor Aralık 1998 AB Çevre Genel Müdürlüğünün BÜP Çalıştayları Mayıs 1999 AB Çevre Bakanlarının BÜP’ü onayladığı gayriresmi toplantı (Weimar, Almanya) Ağustos 1999 ABD Çevre Koruma Ajansının “İhaleci Kuruluşlara Çevresel tercihli alımlar için son kılavuz” Şubat 2000 Kuzey Ülkeleri Bakanlar Konseyi, BÜP Çalıştayı Mayıs 2000 İsveç “Çevre duyarlı bir ürün politikası için bir Strateji” Haziran 2000 Ernst&Young /SPRU “AB’de BÜP’ün temellerinin geliştirilmesi” Ekim 2000 Gayriresmi Avrupa Bütünleşik Ürün Politikası Ağı (15 AB üye Ülkesi) Şubat 2001 AB “Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Yeşil Kitap’ın yayımı ve Kabulü Mayıs 2001 Daha Temiz Üretim 7nci Avrupa Masasında BÜP Çalıştayı Eylül 2002 Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Ekim 2002 Daha Temiz Üretim 8inci Avrupa Masasında BÜP Çalıştayı Haziran 2003 AB “Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Beyaz 1 Kitap’ın yayımı ve Kabulü Komisyon tarafından yayınlanan Beyaz Kitaplar, belirli bir alanda Topluluğun faaliyet önerilerini içeren belgelerdir. Bunlar bazen, Avrupa düzeyinde belli bir konuda bir danışma süreci başlatılması amacıyla ortaya koyulan yeşil kitapların uzantısı niteliğini taşımaktadır. Beyaz kitaplar, Konsey tarafından onaylanmaları halinde ilgili alanda bir "Birlik Eylem Programı"na dönüşebilmektedir. 20 2.2.1. Bütünleşik ürün politikasının (BÜP) özellikleri Avrupa’da çevresel politikalar 1970li yılların başında yeni bir politik alan olarak ortaya çıkmıştır. UNEP’in kurulduğu yıl (1972) Paris’te toplanan AB Zirvesi’nde çevre için bir eylem planı hazırlanması kararı alınmıştır. Bu tarihten itibaren çevre koruma konusu AB’nin önemle üzerine durduğu konulardan biri olmuş ve çevreyle ilgili hedefler ve izlenecek yol 1973’ten günümüze dek altı adet ‘Çevre Eylem Planı (Environmetal Action Plan)’ ile belirlenmiştir. BÜP, AB’nin çevre alanında uygulamaya koyacağı stratejileri belirten, 6. Çevre Eylem Planının ‘kaynaklar ve atıklar’ konulu stratejisinin 1 ve uluslararası taahhütlere bağlı ‘sürdürülebilir üretim - tüketim’ stratejisinin başarılmasına yönelik olarak ortaya konmuştur. Amaç, ürünlerin yaşam süreçlerinin tüm evrelerinde, artan tüketim eğilimlerine yönelik olarak, çevresel etkilerin azaltılmasıdır. Uluslararası anlamda, BÜP kapsamında yapılan iş ve alınan kararlar, 2002 Johannesburg Sürdürebilir Kalkınma Dünya Zirvesinde 10 yıllık bir süreç içerisinde uygulanması öngörülen sürdürülebilir üretim-tüketim programlarına temel girdi sağlamaktadır [European Commission DG Environment,IPP, 2007]. BÜP, tüm ürünlerin bir şekilde çevresel zarara yol açtığı düşüncesi temeline dayanmaktadır. Ürün, Şekil 2.3.’de gösterilen hammadde çıkarımından yok edimine kadar geçirdiği evrelerden oluşan “yaşam döngüsü” boyunca, bu döngünün ana ve ara evrelerindeki girdi ve çıktılar yoluyla çevreyle etkileşim içine girmektedir. Bu olgu, Avrupa Komisyonunun “Bütünleşik Ürün Politikası-Yaşam döngüsü düşüncesi üzerine yapılanma” başlıklı bildiriminde aşağıdaki biçimde ifade edilmektedir [Integrated Product Policy: Building on Environmental Life-Cycle Thinking, 2003]. “(….)Tüm ürün ve hizmetlerin üretimleri, kullanımları veya yok edilmeleri evresinde çevreye etkileri vardır. Bu etkilerin niteliklerinin tam olarak tespiti karmaşık ve zordur ancak sorunun önemi açıktır. 1 Diğer 3 tematik strateji başlığı, doğa ve biyolojik çeşitlilik; çevre, sağlık ve yaşam kalitesi ile iklim değişikliğidir. 21 (…..)Bu güne kadar ürün bazlı çevresel politikalar endüstriyel emisyonlar veya atık yönetimi konuları gibi geniş noktasal kirletici kaynaklarına odaklanma eğilimindeydi. Ancak şimdi bunların, kullanım da dâhil olmak üzere, bir ürünün yaşam döngüsünün bütününü göz önüne alan bir politika ile tamamlanması gerektiği açıkça görülmektedir. Bu, yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerin bütünleşik bir yolla ifade edilmesini sağlayarak, bir evresinden diğerine aktarılmasını engelleyecektir. Böylece ürünün yaşam döngüsünde, çevresel etkilerin ve kaynak kullanımının en etkin ve en hesaplı şekilde düşürülebileceği evreler tespit edilebilecektir.” Şekil 2.3. Bir ürünün şematik yaşam döngüsü [Green Paper on Integrated Product Policy, 2001]. BÜP, ürünlerin çevresel performanslarının geliştirilerek, çevresel etkilerinin azaltılması eylemini, olaya katılan tüm tarafların kendi etki alanlarında yetki ve sorumluluk üstlenmelerini ve belirli bir davranış biçimini benimsemelerini gerekli kılmaktadır. Örneğin üreticiler, tasarım, üretim ve ürün pazarlama; tüketiciler ise ürün seçimi, kullanma ve atığa dönüştürme alışkanlıkları ve yönelimleri bağlamında rol üstlenmelidirler. Bu bağlamda BÜP yaklaşımı; • Yaşam Döngüsü Felsefesi, • Piyasalar ile işbirliği, • Paydaşların (Endüstri, tüketici, hükümet vs.) katılımını, • Çevresel performansın sürekli gelişimini, 22 • Çeşitli politik araçların oluşturulmasını, gerektirmektedir. Mart 1998’de yayımlanan bir rapor BÜP’ün yapı taşlarını şöyle tanımlamaktadır: • Ürün tüketiminden kaynaklı atığın azaltımı ve yönetimi, • Araştırma ve teknik gelişme ile iyi uygulamaları hakkında bilgi dağıtımı dâhil yeşil ürün yenilikleri, • Ekonomik araçlar ve kamu alımlarının çevreci hale getirilmesi ile yeşil ürünler için pazarların yaratılması, • Ürün tedarik zinciri boyunca bilginin iletimi, • Genişletilmiş üretici sorumluluğu [Ernst & Young, 1998]. 1999’da başka bir rapor ile bunlara; •Kimyasalların ve ürünlerin yönetimi, •Sürdürülebilir tüketim eklenmiştir. BÜP’ün Avrupa’da gelişimi incelendiğinde ilk uygulamaların Kuzey Avrupa ülkelerinde gerçekleştiği ve çoğu aracın buralarda uygulandığı görülmektedir. Uygulamalar incelendiğinde; • Araçların uygulama sürecinde farklılıkların bulunduğu, • Atık, toksik malzemeler ve emisyonlara oyoğunlaşıldığı, • Eko-işaretlerin en yaygın kullanılan araçlardan olduğu, • Enerji verimliliğinin hesaba katıldığı ve bazı enerji etiketlerinin uygulandığı, • Tüketimi yoğun olan ürünlere odaklanıldığı, • Topuluk inisiyatifi olmasına rağmen uygulama araçlarının üye ülkelerce şekillendirildiği görülmektedir [Charter, 2003]. Bütünleşik ürün politikasının ana amacı dışında; çevresel sorunlara karşı geliştirilen yenilikçi çözümleri teşvik etmek ve AB firmalarını, çevre dostu ürünlerin geliştirilmesindeki başarı yoluyla, uluslararası pazarlarda lider konuma getirmek için desteklemek şeklinde misyonları da bulunmaktadır. Bu yönüyle BÜP sadece bir 23 çevre politikası olmaktan çıkıp sektörü ürün odaklı yeniliklere teşvik eden ekonomik bir politika özellikleri de göstermektedir [Illge, 2003]. Her ürün ve hizmet BÜP için olası bir uygulama alanıdır. Yine de bazı ülkelerde uygulamada öncelik verilen birtakım ürünler olduğu görülür. BÜP ilk gelişmeye başladığı yıllarda Çizelge 2.3.’de görülmekte olan ürünler politika kapsamına alınmıştı veya alınması düşünülmekte idi. Daha sonra, AB üye ülkelerini kapsayan bir araştırma ile tüketimi en yoğun olan ürün grupları arasından çevresel etkisi en yüksek olanlar tespit edilerek çalışmaların doğru hedeflere odaklanması sağlanmıştır [Tukker, 2006]. Çizelge 2.3. Bazı AB ülke ve bölgelerinde BÜP kapsamına alınan veya alınması düşünülen ürün grupları ve sektörler [Ernst&Young, 2000] Ülke/Bölge Ürün Grubu/Sektör İskandinav Ülkeleri Balıkçılık, yapılar, elektronik, gıda, ev gereçleri Danimarka Tekstil, elektronik cihazlar, plastik ürünler İsveç Araçlar, araç lastikleri, elektronik ve elektrikli cihazlar, ambalaj, baskılı ürünler, mobilya, gıda, yapı malzemeleri Finlandiya Kağıt ve kağıt ürünleri Hollanda Kimyasal ürünler, kürk ve deri, ahşap lifler, tekstil, ayakkabılar, elektronik ürünler Almanya Ambalaj, araçlar, elektrik ve elektronik cihazlar, grafik kağıdı, tekstil, yapı sektörü AB düzeyi Ambalaj, kağıtlar, elektik ve elektronik cihazlar 24 2.2.2. BÜP araçlarının oluşumuna girdi veren yaklaşımlar: Yaşam döngüsü düşüncesi, eko-tasarım, endüstriyel ekoloji, atık yönetimi Bütünleşik ürün politikası araçlarının şekillenmesine katkı sağlayan birtakım yaklaşımlar öteden beri çeşitli ülkelerde ve alanlarda benimsenmektedir. En önemli yaklaşımlar Yaşam döngüsü düşüncesi, Eko-tasarım, Endüstriyel ekoloji ve Atık yönetimi olarak sayılabilir. Bu yaklaşımlar prensipleri bakımından pek çok alanda kesişmektedirler. Örneğin ‘geri dönüşüm’ kavramı eko-tasarım yaklaşımında ürün tasarımında geri dönüştürülmüş materyal kullanımına uygun kararlar alınması prensibi, endüstriyel ekolojide kaynakların etkin kullanımını sağlayan bir ilke, atık yönetiminde ise atık azaltıcı önlemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşam Döngüsü Düşüncesi (Life Cycle Thinking) Yaşam döngüsü düşüncesi ürünlerle ilgili çevresel etkilerin onların yaşam döngüleri boyunca ele alınması gerekliliği üzerine kuruludur. Bu düşünce, kaynakların sürdürülebilir kullanımı, geri dönüşüm ve atık önleme ile ilgili AB Komisyon Bildirimlerinin de temelini oluşturmaktadır. UNEP ise 2002 Johannesburg Zirvesinde “üretim ve tüketim kalıplarının radikal bir değişikliğe ihtiyaç vardır” söyleminin başarımında yaşam döngüsü düşüncesinin kullanımını benimsemiştir. Bütünleşik ürün Politikası ile ilgili bildirimde “yaşam döngüsü düşüncesi ürünle ilişkili olanlar için bir alışkanlık haline gelmelidir” denmektedir. [Dalhammar ve Rossem, 2006]. Eko-tasarım(Eco Design, Design for Environment) Eko-tasarım, bir ürünün çevresel performansının yükseltmek için birtakım stratejiler ışığında tasarımının yeniden değerlendirilmesidir. Literatürde, genelde dört aşamalı bir model önerilir; 1. Ürün içeriği ve üretim yöntemi değişmeksizin ürünün kısmi olarak geliştirilerek yeniden tasarlanması. 25 2. Ürün konsepti değişmeden içeriğinin değiştirilerek yeniden tasarlanması. 3. Ürünün yerinde getirdiği fonksiyonun başka bir şekilde yerine getirilmesi. 4. Ürün ve tedarik zinciri dahil tüm sistemin yenilenmesi [Dalhammar, 2007]. Yaşam döngüsü boyunca, ürünün çevresel performansıyla ilgili en belirleyici kararlar, ürün tasarımı ve satın alma evrelerinde alınmaktadır. Tasarım evresinin, kendi başına doğrudan çevresel etkisinin bulunmaması bu evrede hareket özgürlüğü sağlamaktadır. Diğer evrelerde alınan çevresel kararların etkisi göreceli olarak düşüktür veya çevresel etkilerin kontrolü daha zordur. Ürün tasarımı evresinde; çoklu kullanım, kullanım kolaylığı, ergonomi, güvenlik, demontaj ve yokedim süreçlerinin göz önünde tutulması ürünlerin potansiyelinden tam olarak faydalanmamızı sağlar. Çimento sektörü için hazırlanan bir sürdürülebilirlik raporunu baz alınarak buradaki ürün tasarım stratejileri diğer ürünler için genellenebilir [Anderson, 2002]: • Modüler tasarım: Onarım ve bileşenlerin değişim kolaylığı önemlidir. • Ürün değişimi için tasarım: Zaman içinde ürünün daha üstün çevresel performanslı ürünlerle değiştirilmesine imkân veren tasarım • Atıkları kaynağından azaltmak için tasarım. • Söküm için tasarım: Sökümü kolaylaştırıcı stratejiler, tasarımlanan ürünün alt parçalara ayrıştırılmasının kolaylaştırılması, ürün parçalarının tekrar kullanımı yoluyla ürün ömrünü uzatabilir ve geri dönüşümü teşvik edebilir. • Yok edim için tasarım: Dönüştürülemeyen parçaların ekolojik şekilde yok edilmesine imkan verme. Alt bileşenlere ayrıştırmayı kolaylaştırmak için fırsatların değerlendirilmesi, ürün çeşitliliğinin azaltılması, gelecekteki ürünlerde geri dönüştürülebilir materyalin, alt bileşenlerin ve bileşenlerin kullanılması. • Yeniden kulanım için tasarım • Madde azaltımı için tasarım: Ürün kütlesinde ve hacmindeki bir azalma, ürün kullanımının optimizasyonuyla, dolayısıyla kaynak tüketimine ilişkin etkilerin azaltılması ile sonuçlanabilir. Azaltılmış ürün kütlesi ve hacmi, taşınan kütle ve hacmi, dolayısıyla taşımadan kaynaklanan emisyonları da azaltabilir. 26 • Enerji korunumu için tasarım: Yanmaya müsait ve bu esnada minimum tehlikeli emisyon yayan ürün seçimi. Ürünün yaşam döngüsü boyunca kullanılan toplam enerji göz önüne alınarak çevresel etkinin azaltılıp azaltılamayacağı kontrol edilir, örneğin, enerji kullanımının azaltılması, çevreye daha az zarar veren enerji kaynaklarının kullanılması, yenilebilir kaynaklardan enerji kullanımı gibi. • Ömür uzatımı için tasarım: Ömür uzatımı ile atık azalımı. Uzun ürün ömrü, yeni ürüne gereksinimi, dolayısıyla kaynaklara olan ihtiyacı da azaltabilir. Bununla birlikte, ürün ömrünü uzatmak, çevresel performansı geliştirecek en son teknolojilerin uygulanmasını geciktirebilir. Endüstriyel ekoloji (Industrial Ecology) 1995’de ortaya konan ‘endüstriyel ekoloji’ söylemi; ‘ürün, süreç endüstriyel sektör ve ekonomilere yerel, bölgesel ve küresel materyal ve enerji kullanım ve akışlarını araştıran bir yaklaşım’ olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım, hammadde çıkarımından başlayarak, hammaddeden ürün elde edim süreci, ürünün kullanımı, kullanım sonrası oluşan atıkların yönetimi boyunca ürün yaşam döngüsünde çevresel etkilerin azaltılmasında endüstrinin rolünün ne olabileceği konusuna odaklanmaktadır [Yashıro, 2001]. Endüstriyel ekoloji konseptine göre, hiçbir endüstriyel sistem çevresinden bağımsız olarak düşünülemez. Doğal kaynakların çıkarılarak, hammaddelerin elde edilmesinden, nihai ürünün üretilmesine değin yapılan tüm işlemler ve bu işlemleri etkileyen faktörlerin optimizasyonu ve kaynakların etkin yönetimi ve aynı zamanda muhtemel atıkların miktarının ve bunların etkilerinin minimizasyonu endüstriyel ekolojinin en önemli prensipleridir. ‘Endüstriyel Ekoloji’ çevreyi korumak amacıyla, aşağıdaki argümanların sıklıkla kullanılmasını gerektirmektedir; • Ürünlerin yeniden kullanılması, yeniden kazanımı, yeniden üretimi veya dönüştürülmesi; 27 • Belirli bir fonksiyonu yerine getirecek bir ürünün tasarımında, kaynak tükenişinin önüne geçmek için mümkün olan en az miktarda malzemenin kullanılması. Örneğin, 100 daireli bir siteye, daha iyi ısınma amacıyla gereğinden fazla kapasiteli bir kalorifer kazanı seçimi, yakıt kaynaklarının tüketimini hızlandıracaktır. • Gereksiz ambalajlamadan kaçınılması. Diş macununun ambalajı olan tüplerin ayrıca karton kutular içinde satılması lüzumsuz ambalajlamaya bir örnektir. • Tüm canlıların korunması için çevrenin zararlı maddelerden arındırılması. Örneğin; Modern atık su arıtma tesisleri vb. ile. • Enerji kullanımının minimizasyonu. İşe araba yerine bisikletle gitmek vb. gibi. • Çevreye verilen ısı miktarının azaltılması için yeni teknolojilerin bulunması. Klimaların çevreye verdiği ısının küresel ısınmayı artırdığı bilinmektedir. • Atıkların ortaya çıktıktan sonra temizlenmesi yerine, çevre koruyucu önlemlerin üretim süreçleriyle bütünleştirilmesi [Dereli ve Baykasoğlu, 2002]. Atık Yönetimi Atık yönetiminin ilk prensibi atık oluşumunun Eko-tasarım ilkelerine uygun olarak kaynakta önlenmesi, ikinci prensibiyse azaltılmasıdır. Üçüncü olarak, atığın yeniden dönüşüme tabi tutulması ve yeniden kullanılması bu mümkün değilse son olarak atıkların yakılması sonucu ortaya çıkan kirliliğin azaltılmasıdır. Avrupa Birliğinde dikkate alınan atık yönetimine ilişkin beş temel prensip aşağıdaki gibidir. - Atık yönetiminde Şekil 2.4’ de gösterilen bir hiyerarşiye uymak. - Topluluk düzeyinde, mümkünse üye ülke düzeyinde kendi kendine yeterlilik. - En uygun, en ekonomik teknolojinin kullanımı, - Atıkların kaynağına mümkün olan en yakın alanda yok edilmesi. - Kirleten öder prensibiyle atık bertarafı ya da toplanmasından üreticinin sorumlu tutulması.[Kalyoncu, 2005] 28 Mümkün olduğunca kaçınılmalı AT İYİLEŞTİR GERİ KAZAN İŞLE VE TEKRAR KULLAN (GERİ DÖNÜŞTÜR) TEKRAR KULLAN ÜRETİMİNİ AZALT ÜRETMEKTEN KAÇIN Öncelikli tercih Şekil 2.4. Atık Yönetimi hiyerarşisi 2.2.3. BÜP araçları Bütünleşik ürün politikasının (BÜP) çevre duyarlı üretim kalıplarını oluşturacak ve insanların çevreci ürün kullanımına yönelmelerini sağlayacak araçlara ihtiyacı vardır. Ulusal veya yerel yönetimlerce geliştirilen ve kullanılan araçlar aynı zamanda Ülke, Birlik veya Uluslararası ölçekte taraf olunan antlaşmalarda koyulan çevresel hedeflere uygun biçimde oluşturulmalıdır. Bu nedenle AB Komisyonunca yayımlanan Direktif ve Bildirimler, Birliğin ulaşmak istediği hedefi ortaya koymakta, ancak hedefe ulaşmak için gerekli araçların seçimi üye ülkelere bırakılmaktadır. Ülkelerin yönetimsel yapılanması, endüstriyel gelişmişlik düzeyi ve çevresel öncelikleri farklı olabileceğinden araçların da buna uygun seçilmesi ve şekillendirilmesi gerekmektedir. Çizelge 2.4’de bazı AB ülkelerinin BÜP’ü ulusal politikalarına hangi araçlarla adapte ettikleri görülmektedir. 29 Çizelge 2.4. AB üye ülkelerinin BÜP ile ilgili ulusal uygulamaları [European Commission DG Environment, Member States’ IPP Activity, 2007] Danimarka Ürün panelleri Yaşam döngüsü değerlendirme Eko-etiketler Çevresel ürün beyanları Danimarka’ya özgü tasarım ve çevre Ürün zincirinde işbirliği Pazarlama ve çevre Tüketicilerin çevre ve ürünler konusunda bilgilendirilmesi Yeşil Kamu alımları Finlandiya Ulusal Programı’nın sürdürülebilir üretim ve tüketimi desteklemesi için öneri Bavyera eyaleti, Çevre Toplum Sağlığı Ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı’nın resmi BÜP web sitesi BÜP ve Bakanlık stratejisi hakkında genel bilgi BÜP’ün uygulamalarıyla ilgili 12 pilot proje hakkında bilgi Ürün dernekleri Yaşam döngüsü değerlendirme Ürün zincirinde işbirliği ve iletişim BÜP’ün pazarlanması ve BÜP ile pazarlama Bavyera iş çevresinde BÜP bilinci anketi Bir organizasyonun BÜP uygulama seviyesinin belirlenmesi için özdeğerlendirme aracı BÜP hakkında genel bilgi Bygga Bo-dialogen: Yapı sektörü ile diyalog Framtida handel: Süpermarket dağıtımcılarıyla diyalog FLIPP: BÜP üzerine araştırma SHARP: Sürdürülebilir tüketimle ilgili araştırma UK Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi Bölüm 3 özellikle sürdürülebilir üretim ve tüketimle ilgilidir. Pazar Transformasyon Programı (MPT) Bu program BÜP prensiplerini belirli birtakım ürünlere uygular, çevresel etkiler hakkında bilgi toplar ve bunların yönetilmesi için öncelikleri belirlemektedir. Tüketim Ürünleri ve Çevre Danışma Komitesi (ACCPE) İngiliz hükümetine ürün ve hizmetlerle ilgili çevresel etkilerin azaltılması politikalarında danışmanlık yapmaktadır. Gönderene İade: Üretici sorumluluğu ve ürün politikası İngiliz Ticaret ve Endüstri Departmanınca finanse edilen Uzmanlar Raporu. Bu çalışma daha da geliştirilerek DEFRA Çevre eylem fonuyla finanse edilen “çemberi kapatma (cloosing the loop)” çalışmasının bir parçasını oluşturmaktadır. Devlet Ticaret Ofisi (Office of Government Commerce)alımlar web sitesi İngiliz Hazinesi için çalışan bir dış ajanstır. Sitenin bu bölümü hükümetin satın alım kararlarında çevresel duyarlığın önemini ortaya koymaktadır. Finlandiya Almanya İsveç İngiltere 30 OECD’nin raporuna göre sürdürülebilirlikle ilgili politik araçların geliştirilmesinde dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Buna göre araçlar; • Çevresel olarak etkin olmalı: Aracın, politik hedefin gerçekleşmesindeki, örneğin çevresel yükün azaltılmasındaki, katkısı net olarak ortaya konabilmelidir. • Ekonomik olarak etkin olmalı: Araç hedefe ilişkin başarıda en düşük maliyeti mümkün kılmalıdır. • Yenilikleri teşvik edici olmalı: Araç yeniliği ve maliyet-etkin teknolojilerin yayılmasını mümkün olduğunca teşvik etmelidir. • Yönetimsel maliyetleri göz ardı etmemeli: Aracın uygulanması için gerekli maliyet, gerek kamu otoriteleri gerekse özel şirketler için kabul edilebilir limitler içerisinde olmalıdır. [Environmentally Sustainable Buildings: Challenges and Policies, 2003] Çizelge 2.5. Çeşitli ülkelerde Bütünleşik Ürün Politikası araçları [Li, 2003] Ülke Vergi ve Harçlar Avusturya X Belçika X Danimarka Finlandiya X Üretici Sorumluluğu Eko- İşaretleme programları(ISO Tip 1) X Çevre duyarlı kamu alımları X1998 X X X 1995 X X X 1999 Fransa X Almanya X İtalya X Hollanda X Norveç X İsveç İngiltere X X X X X1999 X X X X X X X AB üye ülkelerindeki araç kullanımları incelendiğinde Çizelge 2.5.’de de görüldüğü gibi her ülkenin farklı bir veya birkaç araca odaklandığı ortaya çıkmaktadır. Kullanıcı güvenliği ve kullanıma uygunluk ile çevresel özelliklerin ilişkilendirilmesi 31 bağlamında standardizasyon, Danimarka için BÜP’ün önemli bir aracıdır. Genişletilmiş üretici sorumluluğu ve eko-etiketler Finlandiya için önemliyken İsveç yaşam döngüsü perspektifinde çevresel bilgiler, çevre yönetim sistemleri, kamu alımları ve üretici sorumluluğu üzerinde durmaktadır. Bu da bize araçların ülkelerin çevresel, siyasi ve toplumsal önceliklerine göre şekillendiğini göstermektedir [Li, 2003]. Önemli bir parçasını BÜP’ün oluşturduğu AB çevre politikasının uygulanması için potansiyel araçlar Çizelge 2.6’dakine benzer şekilde tanımlanmıştır. • Mevzuat düzenlemeleri, • Sektör- Hükümet arası gönüllülük esasına dayalı anlaşmalar, • Üretici ve tüketicilerce üretim/tüketim kalıplarının çevreye duyarlı yönde geliştirilmesi amacıyla, piyasa odaklı mekanizmalar ve ekonomik araçlar, vergi ve harçlar / eko-etiket. • Bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, temiz üretim teknolojilerinin tanıtılması amacıyla finansal destek programları (LIFE +) 1 • AR-GE destek programları (7.Çerçeve Programı 2). Bundan sonraki bölümlerde kısaca “araç” olarak ifade edilecek olan BÜP araçları çalışma kapsamında UN ve OECD gibi uluslararası kurumlarca yapılan 3 ana sınıflandırmaya göre incelenecektir. Çizelge 2.6’da görüldüğü gibi ‘Doğrudan düzenleyici’, ‘Ekonomik’ ve ‘Bilgilendirici ve sosyo kültürel’ araçlar yapılarına göre “zorunlu” ve “ihtiyari” uygulamaya tabi olabilmekte ve üye ülkelerde değişik kombinasyonlarla kullanılmaktadırlar. 1 LIFE (çevre için mali araç) 1992 yılında, Birlik çevre hukukunun ve politikasının geliştirilmesini ve uygulanmasını destekleyerek bir katalizör görevi görmek için oluşturulmuştur. 2 Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi için kullandığı en kapsamlı araçtır. 1984 yılından beri gündemde olan Çerçeve programlarının 7.si 1 Ocak 2007 tarihi itibariyle başlamıştır. Pek çok alanda olduğu gibi üye ülkeler çevre alanında gelişme sağlayacak projeler ve girişimleri için programın bütçesinden faydalanabilmektedir. 32 Çizelge 2.6. Bütünleşik ürün politikası araçları [Dalhammar ve Mont, 2004] Doğrudan Düzenleyici Ekonomik Bilgilendirici ve Sosyo Kültürel Zorunlu Yasaklar Üretici sorumluluğunu düzenleyen mevzuatlar Tescil Belgeleri Çevre sağlık güvenlik bilgilerinin beyan zorunluluğu Dönüştürme ve yenileme kotaları Malzeme ve kalite gerekleri Emisyon eşikleri Kimyasal mevzuat Depozito-geri ödeme sistemleri Vergiler ve harçlar Yeterlik kuralları Çevre sağlık güvenlik bilgilerinin beyan Emisyon kayıtları Malzeme ve kalite şartnameleri Profesyonel ve amatör kullanıcılar için bilgiler Enerji etiketleri Piyasayı düzenlemeleri İhtiyari İiyleştirme sorumluluğu ve benzer yaklaşımlar Ürün odaklı çevre yönetim sistemleri Ürün standartlarının uygulanması Hükümet ve sektörler arası anlaşmalar Yeşil(Çevreci)Kamu alımları Teknoloji alımları Yeşil ürünlerin geliştirilmesi için yatırım/ teşvik programları Ar-ge yatırımları Ekolojik etiketleme Yeşil (Çevreci)iddialar Enerji etiketleri Tüketici kampanyaları Eğitim Doğrudan düzenleyici araçlar: Hükümet tarafından ulusal politika ve stratejilere paralel olarak, bunların hedefine ulaşması amacıyla ortaya konan, belirli bir alanda düzenleme gerektiren araçlardır. Çevrenin korunması kapsamında çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler bu gruba girmektedir. Bu tür yasal önlemler, yasaklama, ruhsat alma yükümlülüğü, çevresel etki değerlendirmesi yapma yükümlülüğü, sınır değerler ve standartlara uyma yükümlülüğü, bildirimde bulunma yükümlülüğü, işaretleme yükümlülüğü gibi başlıklarda ele alınabilir ve uygulanabilmeleri çok iyi bir denetim sisteminin varlığına bağlıdır. Çevre ile ilgili düzenleyici araçların geliştirilmesinde düzenlemeden etkilenecek taraflar ile sıkı işbirliği, ekonomik ve sosyal konuların göz ardı edilmemesi aracın başarısı için kaçınılmaz özelliklerdir. Ekonomik araçlar: Vergiler, teşvikler ve harçlar birer çevre koruma aracı olarak kullanılabilir. Buradaki temel mantık çevreyi kirletici faaliyette bulunanlara, çevreye verdikleri zararı ödetmektir. Böylece bir yandan çevreye zarar veren ürünlerin veya üretimlerin maliyeti yükseltilerek bunlar engellenmekte öte yandan da idarenin bu zararı giderici etkinlikleri finanse edilerek çevre korunmaya çalışılmaktadır. Çevre 33 vergisi, vergi indirimi, sübvansiyon ve fonlar, kirletme harçları, kirletme sertifikaları, zorunlu depozit uygulamaları bu grup altındaki araçlardandır. Buradaki temel düşünce, çevreye zararlı ürün ve üretimlere ilave vergi konulurken, alternatifi durumdaki çevreye zararlı olmayan veya göreceli olarak daha az zararı dokunan ürün ve faaliyetlerin daha az vergilendirilmesidir. Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel araçlar: Ürünlerle ilişkili çevresel bilgilerin elde edilmesi ve aktörler arası kullanımının sağlanması, üretim-tüketim alışkanlıklarının çevreye duyarlı yönde değiştirilmesine yönelik kampanyalar ve eğitimler bu araçlardandır [Dalhammar ve Mont, 2004]. Toplumun çevre alanında alınan kararlara katılma hakkının gerçek anlamda sağlanabilmesi, bilgilenmesine bağlıdır. Havaya karışan kanserojen maddeler gibi birçok çevre zararı, zararı yaratanlar tarafından bilinmekle birlikte etkilenenlerce ilk etapta fark edilmemektedir. Tüketim alışkanlıkları, toplumsal çevre bilincinin gelişmesi gibi sosyal konuların karmaşıklığı ve çözüm güçlüğü nedeniyle BÜP’te araçların çoğu arz kısmına (ürünler ve üretim) odaklanmaktadır. Kaynakların verimli kullanımı, çevreye saygı, sektörün rekabet gücünün yükseltilmesi, istihdamın arttırılması, rekabet eşitliğinin sağlanması, etkin iç piyasaların oluşturulması, 3üncü ülkelerle serbest ticaretin geliştirilmesi gibi amaçlar arasındaki dengelerin bozulmaması için araçların kombinasyonu, büyük önem arz etmektedir. Geliştirilen BÜP araçları çeşitlilik göstermekle beraber bunların tüm sektörlere uygulanması; - Ürün ve üretim sistemi spesifik özelliklerinin, - Sektörün ekonomik gücünün, - Ürünü kullanan kesimin çevre bilincinin, 34 - İlgili pazarın yeniliklere açıklık düzeyinin farklılık göstermesi yüzünden mümkün olmamaktadır. Bu nedenle araçlar her sektöre özel olarak geliştirilmelidir. Bütünleşik Ürün Politikasının (BÜP) her ürün grubu için uygulanabildiği bilinmektedir. Ancak araçların oluşturulmasında ve kombinasyonunda, paydaşların tespitinde sektöre özel birtakım uygulamalar söz konusu olabilmektedir. BÜP’ün ‘yapı ürünleri’ alanında başarıya ulaşması için, BÜP felsefesine uygun olarak, öncelikle ürün yaşam döngüsü evrelerindeki çevresel etkilerin tamamının kontrolünü sağlayacak şekilde araçların saptanması uygun olacaktır. 35 3. YAPI ÜRÜNLERİNİN FARKLI YAŞAM DÖNGÜSÜ EVRELERİNDEKİ ÇEVRESEL ETKİLERİ KAPSAMINDA BÜP ARAÇLARININ İNCELENMESİ İlkel insanlar sahiplenme içgüdüsü sonucu kendine ait sınırları belirlemek; hayatta kalma içgüdüsü sonucu kendini doğa koşullarına karşı korumak için bir kabuğa ihtiyaç duymuş ve bu kabuğu yine doğal malzemelerle oluşturmaya başlamışlardır. Mimarların da yapma çevre ile doğal çevrenin uyum içinde olmasına önem vermeleri sonucunda 1800’lere kadar olan dönemde mimarlık sınırlı kaynaklar ve sınırlı teknolojilerle paralel olarak gelişmiştir. Ancak değişen ve gelişen insan ihtiyaçları ve eğilimler paralelinde, üretilen ürün miktar ve çeşitliliği artmış, geleneksel/doğal yapı ürünleri ve bunların üretim yöntemleri ihtiyacı karşılamaz olmuştur. Nüfus artışı ve gelişen teknoloji her alanda olduğu gibi mimarlık ve yapı ürünleri alanında da etkili olmuştur. Üretim miktarı giderek artan, içerik ve üretimlerine dair bileşenleri karmaşıklaşan yapı ürünlerinin çevreyi oluştururken ona zarar verip vermediği sorusu gündeme gelmeye başlamıştır. Doğadan elde edilen materyallerin %50’si yapıların ve yapılı çevrenin oluşturulmasında kullanılmaktadır. İhtiyaç duyulan kütle bazında, yapı sektörü en çok hammadde tüketen sektördür. Sadece Avrupa’da yılda 2 trilyon ton yapı ürünü kullanılmaktadır. Avrupa’da enerji tüketen en büyük sektör olan yapı sektörü yine sera etkisine neden olan gazların %40’ından sorumludur. Atıkların %25’i yapıların yapım ve yıkım evresinde meydana gelmektedir. Bu veriler yapı sektörünün, “yapı ürünü” bağlamında çıkarım, üretim ve yok edim endüstrilerinin çevreyle etkileşiminin yoğunluğu, dolayısıyla da çevresel politikaların hedefi olması konusunda bir fikir vermektedir [Towards a thematic strategy on the urban environment, 2006]. Yapı sektörünün prensipleri; çevresel kalite, enerji muhafazası, kaynak etkinliği, insan sağlığının korunması gibi sürdürülebilir kalkınma ile benzer amaçlar içermelidir.Sektörü, sürdürülebilir kalkınmanın 3 bileşeni açısından ele alındığında, 36 • Çevresel açıdan: Uzun ömürlü bir hammadde kütlesi, CO2 emisyonlarının baş sorumlusu, ciddi bir atık kaynağıdır. • Ekonomik açıdan: Ekonomik aktivitenin minimum %10’unu oluşturmaktadır, uzun vadeli yatırım için çoğunluğun tercihidir. Günümüzde ülkelerin kalkınma düzeylerinin en önemli göstergelerinden biri yapı sektörünün büyüme hızı ve ülke sanayisindeki payı olmaktadır. • Sosyal açıdan: Yapılar ve yapılaşma ile sosyal bağları veya sosyal ayrımı oluşturur, vatandaşların sağlığını korur veya tehdit eder, kültürel mirası gelecek nesillere iletir, yüksek istihdam fırsatı gibi çarpıcı özellikleriyle ne denli önemli bir rolü olduğu açıkça görülmektedir. Her ekonomik sektör üretim süreci, ürün, üretici ve tüketim kalıpları anlamında kendine özgü karakteristikler taşır. Bu karakteristikler, sektöre özel çevresel stratejiler oluşturulurken, engellerin aşılması ve uygulamaların şekillenmesini sağlayan araçların işleyişini etkiledikleri için, önemlidir. Bu durum kendine özgü karakteristiklere sahip yapı sektörü için de geçerlidir. Bu bağlamda yapı ürünlerini diğer ürünlerden farklı kılan özellikler aşağıdaki gibidir. • Hizmet ömürleri uzundur (Çevresel etkiler daha uzun sürelidir). • Hacimsel üretim miktarı en yüksek olan ürünlerdendir. Yeryüzünde geniş yer kaplarlar (Atık üretimi daha yüksek, çevresel etkileri daha fazladır). • Zamanımızın %80’ini bu ürünlerin kullanıldığı ortamlarda geçiririz (İnsan sağlığı ile doğrudan ilişkilidir). • Hammadde, su ve enerji tüketiminin en yüksek olduğu sektörlerden biridir. Yapı ürününün yaşam döngüsü, kendisini oluşturan hammaddenin çıkarılmasından yok edimine kadar pek çok evre içerir. Şekil 3.1’de yaşam döngüsü evreleri görülen yapı ürünlerinden kaynaklı çevresel yüklerin göstergeleri, • Fosil yakıt tüketimi, • Diğer yenilenemeyen kaynakların kullanımı, • Küresel ısınmaya etkisi, 37 • Stratosferik ozon tüketimi, • Toprak seviyesinde ozon (sis)oluşumu, • Su kaynaklarının tükenmesi, • Asitlenme ve asit yayılımı (kuru ve ıslak), • Havaya, suya ve toprağa toksik madde yayılımı, olarak ifade edilebilir. Şekil 3.1. Yapı ürünü yaşam döngüsünün (Life-Cycle) şematik gösterimi [Anonim] Yapı ürününün yaşam döngüsü evrelerinin her birinde etkili pek çok aktör bulunmaktadır. Çizelge 3.1 ‘yapı’ genelinde her bir aktörün hangi evrelerde rol aldığını göstermektedir. Aktörlerin ürünün çevresel performansını etkilediği veya etkileme potansiyeline sahip olduğu varsayılabilir. Ürün yaşam döngüsünde yer alan aktörlerden bazıları ürünle ilgili çevresel sorumluluk bakımından diğerlerinden daha çok pay sahibi olabilirler. Çizelge 3.1, ‘yapı ürünü’ baz alınarak yorumlandığında aktörlerin; • Ürünü üreten/satan (ürün üreticisi ve yapı ürünün firması), • Ürünle ilgili karar veren/ seçim yapan (mimar ve mühendis), • Ürünü uygulayan (teknisyen ve işci), • Ürünle ilgili alanda yasa koyan/düzenleme yapan (kamu kurumu), 38 şeklinde dört gruptan oluştuğu söylenebilir. Ancak karar vericilerin aynı anda ürün uygulayıcısı olduğu veya yasa koyucuların mal alımlarında karar verici pozisyonda olması gibi durumlara da sıklıkla rastlanmaktadır YAPI SEKTÖRÜ AKTÖRLERİ Çizelge 3.1.Yapı sektöründeki aktörler ve rol aldıkları yaşam döngüsü evreleri [Gültekin, 2006] Üretici Geridönüşüm firması Yıkım Firması Yapı ürünü firması Teknisyen Mimar Mühendis İşçi Temizlik(bakım)perso neli Yüklenici Mal sahibi Kiracı Kullanıcı Yönetici Finansör Kuruluşlar Kamu kuruluşları YAŞAM DÖNGÜSÜ EVRELERİ Hammadde Üretim Yapım çıkarılması evresi evresi evresi · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · Kullanım Yıkım evresi evresi · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · Yıkım sonrası evre · · · · · · · · · · · · · · · · Yapı ürünü tüketicilerini ‘profesyonel’ ve ‘amatör’ olarak ayırmak mümkündür. Profesyonel tüketiciler ürünü genelde kendi şahsi kullanımı için satın almayan, mesleği ve pozisyonu kapsamında ürünler hakkında bilgi sahibi olmasıyla “karar verici”, “seçici” durumda bulunan mimarlar, mühendisler, müteahhitler, satın alma uzmanları gibi tüketicilerdir. Amatör tüketicilerin ise şahsi ihtiyaçları kapsamında ürün satın aldığı söylenebilir. Burada da yasa koyucu, karar vericilerin tüketici olduğu durumlar söz konusu olabilmektedir. Yapı ürünlerini farklı kılan başka bir özellik de –özellikle Türkiye’de- çoğunlukla profesyonel tüketicilerce satın alınan bir ürün olmasıdır. Bu bağlamda tüketici, üretici ve yasa koyucu ile birlikte çevresel anlamda sorumluluk ve güce sahip ana paydaşlardandır. 39 Paydaş olarak tüketicinin gücü: Tüketim alışkanlıklarını değiştirerek sektöre, çevreye daha az zarar veren ürünlerin üretilmesi ve sağlanması için baskı yapma, böylece çevresel zararı önleme gücüne sahiptirler. Örneğin daha az kaynak ve enerji kullanan daha az atık üreten ürün seçimi, dönüştürülmüş veya ikinci el ürün seçimi, ürün alımında hizmet tercihi ile (kiralama gibi), kentsel ve bölgesel olarak organize edilen atıkların özelliklerine göre toplanması işlemlerine katkı sağlayabilmektedirler [Chini ve Bruening, 2003]. Kamunun (yasa koyucunun) gücü: • Yasa koyma gücüyle; endüstri için çevresel konularda seviyeyi yükseltir. • Vergilendirme gücüyle; Kirleticilerden ve diğer kaynaklardan alınan vergilerin kirlilik önleme vs için kullanımına imkân sağlar. • Alım gücüyle; pazar oluşturmak ve örnek olmak için yeşil alım politikaları geliştirir. • Birleştirme gücüyle; sorun ve çözümleri tartışmak için tarafları bir araya getirir. • Tanıma gücüyle; bu alandaki çabaları takdir ederek motivasyon sağlar. Sektörün (üreticilerin) gücü: Sektör, ürün tasarımı, üretim süreçleri, nakliye ve ticari pratiklerinde yapacağı yeniliklerle çevresel anlamdaki sorumluluklarını yerine getirmektedir. Ürün ve hizmet üreten şirketler sürdürülebilirliğin gereklerine uymakla; mevzuatlara uymuş olma, etik sorumluluğu yerine getirme, marka imajını koruma piyasa avantajı, zarar sınırlaması, paydaş değeri, maliyetlerin azalması konularında kazanç sağlamaktadırlar [Design Of Sustainable Building Policies: Scope For Improvement And Barriers, 2002]. Avrupa Birliğinde ambalaj atıkları, taşıtlar, elektronik cihazlar ve kimyasalların çevresel etkilerinin kontrolüne yönelik AB direktifleri yayımlanmış, bunlar birtakım ekonomik ve bilgilendirici araçlarla desteklenmiş ve BÜP kapsamında ele alınmışlardır. Ancak yapı ürünlerinin çevresel etkileri özelinde henüz bir Direktif bulunmamaktadır ve bu ürün grubunun BÜP kapsamına alınmasının sağlayacağı potansiyel çevresel kazançları değerlendirme çalışmaları henüz başlamıştır. Bu 40 bölümde BÜP’ün amacı, ilkeleri ve araçları hakkında 2. Bölümde verilen bilgiler ışığında yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evrelerinde oluşan çevresel etkiler ortaya konarak, kullanılagelen BÜP ilkelerine uygun araçlar evreler bazında incelenecektir. 3.1. Hammadde Çıkarım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları Bu evre, yapı ürününü oluşturan hammaddelerin kaynağından çıkarılmasıyla başlayıp, üretimde kullanılmak üzere üretim yerine taşınmasıyla sona ermektedir. Hammadde çıkarım evresinde görülen en büyük çevresel etki oluşan atıklardır. Yapı ürününü oluşturan hammaddeler, doğal kaynaklardan çıkarılarak veya doğadan toplanarak elde edilmektedir. Büyük zorluklarla yerkabuğundan çıkarılan taş ve metal gibi doğal kaynakların dünyadaki miktarı bellidir ve yenilenmemektedir. Özellikle metaller için uygun maden filizi elde edilene kadar çıkarılan maden miktarıyla kıyasla büyük kütlelerde yerkabuğu tahrip edilmekte, elde edilen maden filizi ürüne dönüşüm sürecinde daha da hacim kaybetmektedir. Kum, kil ve agreganın elde edilmesi sırasında toprağın zarar görmesi kaynakların azalmasına ve çölleşmeye neden olmaktadır. Alüminyumun hammaddesinin (boksit) elde edilmesi evresinde dizel motorlu aletler kullanılmakta ve 5 ton boksitten 2 ton alümin, bundan da 1 ton alüminyum üretilmektedir. Ayrıca madenlerin birçoğu ağır metaller ve asit çıkaran atıklar içerebilmektedir [Dilaver,2005]. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanım stratejileriyle ilgili, AB 6.Çevre Eylem Planı kapsamında hazırlanan raporda, enerji dışı çıkarım (extraction) endüstrisinin üç ana bileşeni olarak tariflenen yapı mineralleri, endüstri mineralleri ve metalik mineralleri arasında, yapı minerallerinin tonaj ve satış geliri bakımından birinci sırada yer aldığı görülmektedir [Christmann, 2004]. Raporda yapımla ilgili önerilerde, sürdürülebilir yapımı bir öncelik olarak görmenin, ahşap malzeme kullanımının teşvik edilmesinin, çevresel etiketlerin kullanımının, 41 kum, çakıl, agrega gibi materyallerin raporlanmasının önemli olduğu, mali önlemlerin geri dönüşümü teşvik edebileceği ama malzeme fiyatlarını da arttıracağı belirtilmektedir [Christmann, 2004]. Bu evrede çıkarılan hammaddenin yenilenebilir kaynaklardan mı (Örn: ağaç) veya yenilenemeyen kaynaklardan mı (Örn: demir cevheri) olduğu önem arz etmektedir. Kontrolsüz kullanım en başta yenilenemeyen doğal kaynaklara sonra da yenilenebilir kaynaklara zarar vermektedir. Zira doğal kaynakların yenilenebilirliği insan tüketimini karşılayabilecek kadar veya daha fazla bir oranda yetiştirilebiliyorsa söz konusudur. İster yenilenebilir ister yenilenemez kaynaklardan olsun, çıkarım sürecinin kendisi çeşitli çevresel zararlar verebilmektedir. Süreçteki atıklar ve zehirli yan ürünler, çıkarım sahasındaki su kaynaklarının ve havanın kirlenmesine sebep olabilmektedirler. Çıkarım sürecindeki makinelerce kullanılan fosil yakıtlar da hava kirliliğine neden olmaktadırlar. Hammadde çıkarımının çevresel etkilerinin büyük bölümü yerel ölçekte kalmaktadır. Çıkarım teknolojilerinin hammadde kaynağı yakınındaki hava, su ve toprağa olumsuz etkileri, coğrafi bozulumlar, yüzey toprağının zarar görmesi, erozyon bu tür etkilerdir. Bu etkilerin kontrolü için ürün tasarımında, hammadde kullanımının azaltılması en önemli tedbir olabilmektedir. Nakliye’den kaynaklı ürün ve enerji kayıpları ve taşınma sırasında yayılan kirleticiler dikkate alındığında, üretim yerlerinin hammaddenin elde edildiği kaynağa yakın olması önemlidir. 3.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar Yapı ile ilgili düzenlemeler genelde, strüktür, yangın, sağlık, güvenlik, gürültü, enerji konu başlıklarında olmaktadır [Kim ve Rigdon, 1998]. Bu evredeki doğrudan düzenleyici araçlar, madencilik faaliyetleri, ağaç kesimi, sertifikalı orman ürünlerinin kullanımı ile ilgilidir. 42 Yasal düzenlemeler Çevresel Etki Değerlendirmesi Direktifi (ÇED) – Environmental Impact Assesment: Bu araç kalkınmanın gereği olan faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini baştan belirleyip, ortaya çıkmalarını engellemek için gerekli önlemleri tespit ederek kalkınmanın sürekliğini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Avrupa’da ve diğer kıtalarda bu uygulama giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak ÇED, uygulamasındaki “çevre” tanımını doğal, yapay, ekonomik ve sosyal tüm boyutlarıyla inceleme olanağına sahip olan, bu boyutlarla ilgili verilerin elde edilmesinde yeterli düzeyde teknik donanımı, yeterli sayıda ve bilgi düzeyinde teknik elemanı olan ülkelerde başarıyla gerçekleştirilebilmektedir. Avrupa ülkelerinden Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere’de 70’li yılarda ÇED uygulamalarına başlamıştır. Birliğin bu konuda ortak bir uygulamaya girmesi ise1985 yılında gerçekleşmiştir. Yapı ürünleri için hammadde çıkarımı da ÇED prosedürüne bağlıdır [Assessment of the effects of certain public and private projects on the environment, 2001]. Maden Çıkarım ve İşleme Endüstrisinde Atık Yönetimi Direktifi (2006/21/EC): Bu direktif, kaynakların etkin kullanımı stratejisi kapsamında; - madenlerin doğal ortamdan çıkarılması sırasında ortaya çıkan hafriyat toprağı, bitkisel toprak, posa ve madenin ekonomiye kazandırılmasına, - madenlerin işlenmesi sürecinde atık üretiminin çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde önlenmesi, atıkların azaltılması, toplanması, geçici biriktirilmesi, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertarafına, ilişkin teknik ve yönetimsel konular ile uyulması gereken genel kuralların çerçevesini çizmektedir [Management of waste from extractive industries, 2006]. 43 Standardizasyon Ürün standartları, ürünlerin imalatı, içerik ve kullanımları için gerekenleri belirlerler. Standartlar, standardizasyon kuruluşlarınca sektör işbirliği ve ilgili kamu otoritesi görüşü de alınarak hazırlanan ve genelde uyulması ihtiyari olan dokümanlardır. Çevre politikalarının ürünlere ve yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerine odaklanması ile standartlar daha da önem kazanmıştır. Zira standartlarda yer alan kriterler ürünün sağlık, çevre ve maliyetiyle ilgili özelliklerini etkilemektedir. AB Komisyonu BÜP ile ilgili yeşil kitabında standartlarda çevresel kriterlerin yer almasıyla ilişkili görüşlere de yer verilmiştir [Green Paper on Integrated Product Policy, 2001]. “Yakın gelecekte ‘çevresel değerlilik’ (environmental soundness) düşüncesinin, sistematik olarak, Avrupa standartları kapsamındaki ürünlerle de birleşmesi arzu edilmektedir.” “Komisyon, ürün standartlarına sistematik olarak çevresel özellikleri entegre edecek mekanizmaların geliştirilmesinde standardizasyon kuruluşları ve ilgili paydaşlarla işbirliğini amaçlamaktadır.” CEN ürün standartlarını oluştururken kullanılmak üzere bir çevresel kontrol listesi hazırlamıştır. Yaşam döngüsü değerlendirme prensipleriyle Çizelge 3.2’deki gibi şekillenen listenin amacı ürünün yaşam döngüsü boyunca çevreye etkileri üzerine kapsamlı bir bakış açısı yaratabilmektir. Listedeki boşluklar standart hazırlayıcılarınca ürüne ve çevresel etkinin standart içinde ele alınmasının mümkün olup olmadığına göre doldurulacaktır [CEN Guide 4, 2005]. Standart hükümlerindeki, tarif veya performansa dayalı gerekler, yeni veya geliştirilen bir ürünün tasarım veya üretim süreci seçeneklerini etkileyebilmektedir. Bu seçeneklerin, üretim süreciyle ilgili girdi ve çıktılar, ambalaj, dağıtım, nakliye ve kullanımla ilgili girdi ve çıktılar, yok edim seçenekleri ve bağlantılı atık oluşumunu üzerinde etkisi vardır. Standartlarda, ürün için kullanılan materyallerin cins ve miktarında aşırıya kaçan şartlar koymak çevresel iyileştirmeler ve ürün geliştirmenin önünde bir engel oluşturmaktadır [Dalhammar ve Rossem, 2006]. 44 Çizelge 3.2. Ürün standartlarına çevresel özelliklerin dâhil edilmesi için kontrol listesi [CEN Guide 4, 2005] Ürün yaşam döngüsü Çevresel etkenler (Girdiler-çıktılar) 1 Kaynak kullanımı 2 Enerji tüketimi 3 Havaya yayılan emisyonlar 4 Suya yayılan emisyonlar 5 Atık 6 Gürültü 7 Tehlikeli madde yayılımı 8 Toprağa etki 9 Kaza veya yanlış kullanım sonucu oluşabilecek çevresel riskler İmalat ve imalat öncesi Dağıtım dahil) A B (Ambalajlama Kullanım Yaşam sonu C D AB’nin getirdiği ‘Yeni yaklaşım (New Approach)’ kapsamında, ürünlere ilişkin teknik şartnamelerin AB içersinde uyumlaştırılması hedeflenmektedir. Bu yaklaşım altında çıkarılan direktifler ürünlerin sadece yüksek seviyede koruma sağlayan ‘temel gereklere’ (sağlık ve emniyet v.b.) uygunluğunda ortak uygulamayı amaçlamaktadır. Direktif, ürünlerle ilgili sağlık ve güvenlikle gerekleri ortaya koymakta bu gereklere uygunluğu değerlendirme prosedürleri standartlarda yer almaktadır. ISO tarafınca hazırlanan ISO/TR 14062 “Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına ve Geliştirilmesine Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi” standardı da firmalara ürün geliştirme aşamasında çevresel konuların nasıl dâhil edebilineceği yönünde rehberlik etmektedir [TS ISO/TR 14062 Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına ve Geliştirilmesine Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi, 2005]. 45 3.1.2. Ekonomik araçlar Bu araçlar, ekonomik önlemler yoluyla hammadde çıkarım evresinde kaynak kullanımı ve çevrenin kirlenmesinden doğan zararların azaltılmasını, iyi uygulamaların desteklenmesini amaçlamaktadır. Vergi, harç ve cezalar Çevrenin kullanımından sağlanan yarar yüksektir. Bu yararı elde edenlerin bunun karşılığını çok az oranda ödedikleri veya hiç ödemedikleri takdirde, söz konusu doğal kaynağın aşırı kullanımı söz konusu olmaktadır. Çevrenin kullanımından alınan vergi ve harçlar aşırı kullanımı azaltmakta, yine çevrenin korunması için kaynak yaratabilmektedir. AB’de doğal kaynak kullanımından fayda sağlayan firmalardan, çıkarım miktarı, çıkarılan madde değeri veya firma karı üzerinden vergi (royaltie) alınmaktadır. Çevreye zararlı eylemleri azaltmayı amaçlayan çevre vergilerinin özellikleri aşağıdaki gibidir: - Çevreye zararlı ürünlerin, hizmetlerin veya faaliyetlerin maliyetini arttırır. - Üretici ve tüketici birimleri çevreye zararlı olmayan faaliyetlere yönlendirir. - Üretici birimleri yeni üretim teknikleri geliştirmeye yönlendirerek teknolojik gelişmeye katkıda bulunur. - Vergi gelirleri arttırılırken, işgücü ve sermaye üzerindeki vergi yükünün azalmasıyla ekonomiye olumlu katkılarda bulunur [Ferhatoğlu, 2003]. Fonlar, teşvik ve ödüller 7.Çerçeve Programı Fonları: Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi için kullandığı en kapsamlı araçtır. 2007-2013 yıllarını kapsayan 7.Çerçeve Programının bütçesi 72 Milyar Euro’dur. Çeşitli temalar altında projelere destek sunan program içeriğindeki ‘çevre’ teması ile ilgili fon, çevrenin ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini 46 hedeflemektedir. Bu tema altında; iklim değişikliği, çevre kirliliği ve riskler, sürdürülebilir kaynak yönetimi, çevre teknolojileri, yeryüzü gözlem ve değerlendirme araçları ile ilgili etkinlikler desteklenmektedir. Tüm AB üyeleri ve aday ülkeler, hammadde elde edilmesinde kaynak yönetimi, kirliliğin önlenmesi ve çıkarım teknolojilerinin iyileştirilmesi amacıyla hazırlanacak projelerin gerçekleştirilebilmesi için bu tema altında mali destek alma imkânına sahiptirler [TÜBİTAK Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı, 2007]. AR-GE Destekleri: AB, ‘Çevre Teknolojileri Eylem Planı- (Environmental Technologie Action Plan – ETAP)’ ile ilgili bildirimde özellikle iklim değişikliği, doğa ve bio-çeşitlilik, sağlık ve yaşam kalitesi, doğal kaynak ve atık yönetimi konularıyla ilgili çevre teknolojilerinin geliştirilmesine verdiği önemi belirtmektedir. Planın amacı çevreyi korumanın teknolojik yenilik ve ekonomik gelişmeyle bütünleştirilmesidir. Plan, çevresel korumada bütünleşik düşünce sisteminin bir örneği olarak özellikle önemlidir. Zira bildirim metninde diğer araçlarla (çevresel ürün beyanları, Entegre kirlilik kontrol direktifi, yeşil alımlar, tüketicilerin ve profesyonellerin eğitimi gibi) bağlantılar kurulmuş Eylem Planının ancak bunların bir arada, birbirini destekler biçimde kullanımıyla başarıya ulaşabileceği üzerinde durulmuştur. [Stimulating Technologies for Sustainable Development: An Environmental Technologies Action Plan for the European Union, 2004] “Yeşil” kamu Alımları (Green Public Pocurement) Bu araç, yapı ürünü veya yapı işinin tedariki konusunda, karar vericilerin tedarik prosedürlerini belirleyen şartnamelerde (ihale şartnameleri v.b) çevresel etkisi azaltılmış ürünlere öncelik veren talepleri dâhil etmelerini, böylece bu ürünler için bir pazar oluşturulmasını hedeflemektedir. Kamu otoritelerinin bu aracın kullanımındaki ve teşvik edilmesindeki rolü önemlidir. Zira bu aracın kullanımıyla, ulusal çevre politika hedeflerine ulaşmakta adım atılmış, ekonomik olarak kazanç sağlanmış ve çevreci ürün pazarı desteklenmiş olacaktır [Buying green, 2004]. 47 Uluslararası Müteahhitler Birliği hazırladığı Mavi Kitap’ta ihale finansörlerine aşağıdaki tavsiyelerde bulunmaktadır; • Çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerini karşılama becerisi gösteren isteklilerin ihale sürecine devam etmesi sağlanmalı, • İşveren idareler makul teklif anlayışını ‘en düşük teklif’ yerine ‘ekonomik olarak en avantajlı teklif’ (bir başka deyişle, teknik performans, maliyet etkililiği, esneklik, çevresel etki, yerel halka yönelik yatırım, sosyal sorumluluk ve benzeri unsurların en makul birleşimini içeren teklif) bağlamında değerlendirmelidir [EIC Blue Book on Sustainable Procurement, 2004]. Bu aracın kullanımını teşvik için, alınacak ürünün özelliklerine göre, alım yapacak kuruluşlara şartnamelerde öne sürülebilecekleri çevresel talepler açısından yol gösteren kılavuzlar hazırlanmaktadır. Yapılarla ilgili kamu alımlarının; tasarımın yarışma yoluyla tedariki, yapı işinin tedariki, yapı işletmesi hizmeti alımı şeklinde 3 grupta ele alındığı bu kılavuzlardan birinde, enerji tüketimi, yenilenebilir enerjilerin kullanımı, sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı, gözetim ve kullanıcı etkileri, mimarın deneyimi şeklinde tematik bölümlere yer verilmiştir. Bu tematik bölümler altında her bir kapsama uygun kriterler, kamu otoritelerinin tedariklerinde dikkate almaları için Çizelge 3.3.’deki gibi belirtilmiştir [Clement ve ark., 2007]. İngiltere’de yapım ihalelerinin %40’ı devlet tarafından yapılmaktadır. Ancak Devlet inisiyatifinin ne denli etkili olabileceğini gösteren bu oran, birkaç sebepten dolayı istenen etkiyi yaratamamıştır: 1. Hükümetin sürdürülebilir kalkınma için koyduğu dört temanın birbiriyle çelişmesi (sabit bir ekonomik büyüme ve istihdamın sürdürülebilmesi, çevrenin etkin korunmasının sağlanması, doğal kaynakların ihtiyatlı kullanımı, herkesin ihtiyacını karşılayan sosyal ilerlemenin sağlanması) 2. Deneyimlerden faydalanılmaması, 3. Sürdürülebilir kalkınmayı oluşturanlar konusunda yanlış anlamalar, 4. Yasaların davranış kalıplarını değiştirememesi [Hall ve Purchase, 2006] 48 Çizelge 3.3. ‘Yapı’ özelinde yeşil kamu alımı kriterleri [Clement ve ark., 2007]. Mimari proje’nin yarışma yoluyla tedariki Yapı işinin tedariki Yapı işletmesi alımı hizmeti 1. Enerji Tüketimi • Net enerji tüketimi için minimum standartlar • Net enerji tüketimi konusunda karşılaştırma • U değerleri ve alan/hacim oranı için minimum standartlar • U değerleri ve alan/hacim oranı konusunda karşılaştırma 2. Yenilenebilir enerji kullanımı • Güneş enerjisinden yararlanma oranı 3. Mimarın bu alanda deneyimi 1. Enerji tüketimi • U değerleri açısından karşılaştırma- U değerleri ve enerji fiyatı açısından 2. Sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı • Belirli ürünlerin kullanımının sınırlandırılması/engellenmesi • Sürdürülebilir yapı ürünlerinin minimum oranı • Sürdürülebilir yapı ürünleri alanında karşılaştırma 3. Gözetim ve son kullanıcı etkileri • Zorunlu blower door testi • Enerji tüketimi • Birincil/nihai enerji tüketimi için minimum standartlar • Birincil/nihai enerji tüketiminin karşılaştırılması • Sürdürülebilir yapı ürünlerinin kullanımı • Yerel ürün kullanımı için minimum oran • Yerel ürün kullanım oranının karşılaştırılması • Gözetim ve son kullanıcı etkileri • Düzenli kayıt tutulması • Enerji tüketimi gösterge paneli • Yapı işletmecileri için eğitimler Yeşil kamu alımları, her tür ürün ve hizmet alımı için ve en küçük yerel yönetimler tarafından bile uygulanabildiğinden, Bütünleşik ürün politikasının Avrupa’da en etkin kullanılan araçlarından biri olmaktadır. AB yayınladığı bir bildiri ile kamu ihalelerinde çevre duyarlı tercihlerin ne şekilde yer alabileceğini açıklamıştır [Interpretative Communication on the Community law applicable to public procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into public procurement, 2001]. Bu bildiri uyarınca üye ülkelerden konuyla ilgili ‘ulusal eylem planları’ hazırlamaları ve yeşil kamu alımları için kriterler oluşturmaları istenmiştir. 25 üye ülkeden çoğu içlerinde yapı ürünleri/yapım işlerini de içeren teknik şartnameler hazırlamıştır [European Commission DG Environment, National IPP Strategies, 2007]. 49 3.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar Bilgilendirici araçların geliştirilmesinde amaç çevreyle ilgili eylem ve özelliklerin beyanının ve bu beyanlara erişilebilirliğin sağlanması, böylece çevresel bilincin geliştirilmesi ve firmaların eylemlerine ait sorumluluk almalarını sağlamaktır. Çevre yönetim ve denetim sistemi (Eco Management and Auditing Scheme-EMAS) 1980'li yılların ortalarından itibaren batıda ve 1990’lı yıllarda da merkez ve doğu ülkelerinde sanayi, gönüllü olarak çevre yönetimi konusunda daha aktif bir rol almıştır. Çünkü çevre duyarlılığı ile ilgili eylemlerin rekabet gücünü artırdığı, maliyetleri düşürdüğü ve yasal engelleri aşmakta yardımcı olduğu görülmüştür. O günden bu yana pek çok kuruluş, çevre performanslarını değerlendirmek amacıyla çevreyle ilgili faaliyetlerini gözden geçirmekte veya denetletmektedir. Ancak, bu ‘gözden geçirme’ ve ‘tetkik’ işlemleri, tek başlarına, bir kuruluşun çevre performansını, yasal ve çevre politikası şartlarını sadece şu an için değil, aynı zamanda gelecekte de karşılamada yeterli olmamaktadır. Bu işlemlerin etkin olabilmesi için, kuruluşla bütünleşmiş ve uygun yapılandırılmış bir yönetim sistemi içinde yürütülmeleri gerekmektedir [TSE, ISO 14001 Eğitim semineri]. 1990’ların başında ‘Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dünya İş Konseyi’ çevresel koruma, ekonomik büyüme ve insan ihtiyaçlarının karşılanması arasındaki bağı ortaya koyan bir bildirge yayımlamış ve bu metin 1996 yılında yayımlanan ‘ISO 14001-Çevre Yönetim Sistemleri’ standardı için ilham kaynağı olmuştur. Sosyoekonomik ihtiyaçlarla dengeli bir şekilde, çevrenin korunmasını ve kirlenmenin önlenmesini destekleyen ISO 14000 serisi standartları, işletmelerin uygulamakta olduğu faaliyetlerin potansiyel çevre etkilerini kontrol altına alabilmeleri için gerekli yapıyı sağlamaktadır [Allowing Voluntary Participation By Organisations In A Community Eco-Management And Audit Scheme (EMAS), 2001]. 50 ISO 14000 serisini kullanımı, firmalara ayrıca aşağıdaki yararları sağlamaktadır; - Enerji ve diğer kaynakların tüketiminde azalma sağlayacak alanlarının tespit edilmesi, kaynakların etkin kullanımı ile elde edilen ekonomik kazanç, - Operasyonların verimli kullanılması, - Maliyetlerin sistematik olarak kontrol edilebilmesi, - Yükümlülük ve risklerin azalması, - Çevreye ilişkin yasal ve diğer gerekliliklere kolaylıkla uyum sağlanması, - Sanayi hükümet ilişkilerinin geliştirilmesi, - Çevre korumasında çevre yönetimi sistemlerini kullanarak katkı sağlayan lider işletmelere verilen teşvik ve ödüllerden yararlanılması, - Kirliliğin engellenmesi ve atıkların azaltılması, - Paydaşlardan gelen çevre korunmasına ilişkin baskılara karşılık verilebilmesi, - Toplumun refahına olumlu katkıda bulunulması, - Teknolojik geliştirme ve aktarma imkânlarının kazanılması, - Tüketicinin çevreye yönelik beklentilerinin karşılanması, - Pazar payının korunmasında ve arttırılmasında sağlanan katkılar, - Çevreye duyarlı ürün pazarından ve oluşan kardan pay alınması, - İhalelerde elde edilen rekabet gücü, - Üstün kaliteli işgücü yaratma konusunda ilgi sağlanması, - Sigorta işlemlerinde kirlilik olaylarının kapsam dışında kalması, - Değişen koşullara uyum göstermede elde edilen yetenek artışı. Ürün dernekleri Ürün dernekleri, ilgili paydaşların belirli bir ürün grubundan kaynaklı çevresel sorunlar için çözüm üretmek amaçlı işbirliğinden doğan ve BÜP için önem arz eden oluşumlardır. Bu dernekler üreticilerle çevre otoriteleri arasındaki iletişimi güçlendirirler [Green Paper on Integrated Product Policy, 2001]. Avrupa’da çimento, seramik, alçı, doğal taş, kireç ve endüstriyel minerallerin üreticileri dernekler yoluyla organize olarak ve Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğü’nün de desteğini alarak ürünlerinin ve endüstriyel süreçlerinin çevresel 51 etkilerini nasıl kontrol edebilecekleriyle ilgili çalışmalar yürütmektedirler. Bu çalışmaların bir ürünü olan “Çıkarım endüstrisinde çevresel iyi uygulamalar” adındaki raporda çıkarım endüstrisinin çevresel etkileri gürültü ve titreşim, toz, görsel etki, su, trafik, toprak ve biyolojik çeşitlilik, kültürel doku ve diğerleri olarak listelenmektedir. Raporda bazı firmaların topluluk çevre yasalarına uygun olan ancak bunların da ötesine geçen iyi uygulamalar vaka incelemesi olarak ele alınmaktadır. Böylece rapora dâhil firmalar marka imajlarını yükseltmiş, çevre yasalarına uymuş, önemli bir rekabet avantajı elde etmiş ve hepsinden önemlisi çalışmalarıyla uluslararası alanda örnek olmuşlardır [European Commission, Good Environmental Practice In The European Extactive Industry: A Reference Guide, 2007]. Tüketim / kullanım alışkanlıkları Dünya nüfusunun 2025’de 10 milyar olacağı tahmini dikkate alındığında tüketim miktarı ve alışkanlıkları değişmedikçe ürünlerin çevresel performansların arttırılmasının kayda değer bir etkisinin olmayacağı söylenebilir. Zira hammadde kullanımı nüfusla birlikte artacaktır. Bu bilinçle toplumların tüketim, kullanım alışkanlıklarının çevreye daha az zarar verecek biçimde şekillendirmek için birtakım araçlar geliştirilmiştir. Ancak, tüm çevresel politikalarda düzenlemesi ve kontrol edilmesi en güç alan sosyo-kültürel alandır. Tüketicilerin yapı ürünü seçimini; üretim metodu, fonksiyonel ve strüktürel ihtiyaçlar, piyasa ve kullanıcı ihtiyaçları, tasarım, fiyat, çevresel etki, kullanım ömrü gibi kriterlerin etkilediği söylenebilir. Tüketici/kullanıcıların çevresel ürün politikalarındaki rolü ve etkisi üzerine yapılan bir çalışmada tüketicilerin, ürün seçiminde marka imajı, ürünle ilgili önceki deneyimler, reklâmların etkisinde kaldığı belirtilmektedir. Genel anlamda, ortaya koyulan çevresel özelliklerle birlikte sağlık (Örn; Formaldehit salınımı azaltılmış parkeler) veya bütçeyle (Isı yalıtımlı enerji tasarrufu yapan camlar, su tüketimini azaltan armatürler) ilgili faydalar sağladığı beyan edilen ürünler rağbet görmektedir. Tüketiciler ürünlerle ilgili çevresel problemlerin üreticiler ve yasa koyucular tarafından çözülmüş olması gerektiği düşüncesindedirler [Niya ve Timonen, 2001]. 52 Özellikle yapı ürünleri sektöründe, üreticiler –ürünlerin görsel özelliklerinden ziyade performansa dayalı özellikleri ön planda olduğundan- ürün gamlarını tüketici talepleri doğrultusunda oluşturmadıklarından tüketicinin seçenekleri piyasada yer alan ürünlerle sınırlı kalmaktadır. 3.2. Üretim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları Kaynağından çıkarılmış hammaddenin fabrikaya getirilmesiyle başlayıp, işlenmesi, paketlenmesi ve bir ürün olarak inşaat alanına taşınmasıyla sona erer. Baca salınımları (emisyonlar), atık sular ve değerlendirilemeyen atıklar, üretimin olası sonuçlarıdır. Bu sonuçlar hava, su ve toprağı kirletmekte, yeme, içme ve soluma yoluyla insan dokularına yerleşerek olumsuzluklar yaratmaktadırlar. Üretim evresi yapı ürünlerinin yaşam döngüsünde, tüketilen enerji ve açığa çıkan emisyon miktarının en yüksek olduğu evredir. Nakliyenin de enerji tüketimi ve çevreye yaydığı emisyonlar bakımından her evrede etkisi yüksektir. Bu evrede de üretim yerinin hammadde çıkarım ve ürünün uygulama yerine yakın seçilmesi enerji kaybını azaltacaktır. Üretim teknolojisi, gerek harcanan enerji gerekse üretim sürecinde ortaya çıkan emisyonlar ve atıklar kapsamında ürüne ait evresel etki konusunda belirleyici olmaktadır. Birçok modern yapı ürününün üretimi pek çok işlem, hammadde, yan ürün ve üretim bandı içeren bir süreçtir Bu durumda çevresel etkilerin kapsam ve aralığının değerlendirme ve belirlenmesi çok daha zor olmaktadır. Yapı ürünlerinin az işlem görmesi ve doğal haline yakın şekilde kullanımı ile etkiler sınırlandırılabilmekte ve göreceli olarak daha kolay nitelenebilmektedir. Yapı ürününün çevresel etkilerinin göstergelerinden biri olan oluşum enerjisi (embodied energy) hammadde çıkarımından itibaren ürünün nakliyesi de dâhil olmak üzere ürün oluşumu için harcanan enerji olarak tariflenebilir. Oluşumunda az enerji harcanan ürünlerin daha az emisyon yaydığı ve kaynak kullandığı yani çevresel 53 etkilerinin daha az olduğu kabul edilmektedir. Üretim evresinde harcanan enerji, oluşum enerjisinin büyük bir oranını oluşturmaktadır. Yapı ürünleri sektöründe %50’ye kadar enerji tasarrufu imkânı bulunmaktadır. Çimento, üretiminde en yüksek enerji harcanan ürünlerdendir. Ancak çimento fırınlarının yüksek işlem ısısı ve klinker ile kalkerin gaz temizleyici bileşenler gibi davranması sayesinde araba lastiği, atık halılar, ahşap plastik ve kimyasallar üretimde alternatif yakıt olarak kullanılabilmektedir. Böylelikle hem atıkların hacimsel ve kimyasal olarak etkilerinden kurtulmuş olunmakta hem de fosil yakıt kullanımı önlenmiş olmaktadır [Taylor, 2006] Üretim ve nakliyede oluşan enerji ve malzeme kayıplar özellikle geri dönüştürülemeyen ürünler için atık ve emisyon içermektedir. Tüm işletmelerin şu an sıfır emisyona erişmeleri durumunda bile dünyanın bugüne kadarki emisyonlar yüzünden tehlikede olmaya devam edeceği tespiti ‘temiz üretim’ söylemine daha çok önem kazandırmaktadır. Temiz üretim, verimliliği artıracak, hava, su ve toprağın kirlenmesini önleyecek, atıkları kaynağında yok edecek ve insan ile çevre üzerindeki riskleri en aza indirecek süreç ve ürünlerin sürekli ve birlikte kullanılması olarak açıklanabilir. Temiz üretimde teknoloji önemlidir ancak temiz üretim sadece bir teknoloji uygulaması değil, aynı zamanda sanayinin çevreye bakışı ve çevreyle ilişkileri için yeni yaklaşımları ve davranışları da içeren bir uygulamadır. Temiz üretimin ilkeleri; a) Atık azaltımı: Üretim evresinde eritme, kesme, işleme ve bitirme süreçlerinden kaynaklanan veya zarar görmüş ve arızalı ürünlerden meydana gelen atık malzemeler, ürün içerisine dâhil edilebilir veya geri dönüşüm için başka bir yere iletilebilir. Şantiyede oluşan veya diğer sektörlerden gelen atıklardan elde edilen enerjiyle işlemlerini yürüten kuruluşlar mevcuttur. Bu uygulamalar dolgu miktarını azaltmaktadır. 54 b) Kirlilik önleme: Üretim süreciyle ilgili su hava ve toprak kirliliği yasal sınırların altına çekilmektedir. c) Geri dönüştürülmüş malzeme: Kısmen veya tamamen, üretim süreci sonrası veya tüketim sonrası atığı içeren malzemelerdir. Atığın üretim akışına dahil edilmesi hammadde ihtiyacını azalmaktadır. d) Oluşum enerjisi azaltımı: Üretim sürecindeki herhangi bir enerji sakınımı ürünün oluşum enerjisini azaltır. e) Doğal malzeme kullanımı: Doğal malzemelere insan yapımı malzemelere nazaran daha az oluşum enerjisi ve toksisiteye sahiptir [Kim ve Rigdon, 1998]. Çizelge 3.4. Yapının değişik evrelerinde yapı ürünleri için sürdürülebilirlik kriterleri [Kim ve Rigdon, 1998] Çevresel sürdürülebilirlik kriterleri Yapı öncesi : Üretim Yapı İçerisinde: Kullanım Yapı sonrası: Yok edim süreci Atık azaltımı Enerji verimliliği Biyolojik olarak ayrışabilirlik Kirlilik önleme Su arıtımı ve korunumu Dönüştürülebilirlik Dönüştürülmüş içerik Zehirli Oluşum enerjisi azaltımı kullanımı Doğal Malzeme kullanımı Yenilenebilir enerji kaynakları olmayan malzeme Yeniden kullanılabilirlik Daha uzun ömür Ürün seçiminde, Çizelge 3.4’de gösterilen kriterlere uyulup uyulmadığı; üretim evresinde ne gibi kirletici atıklar oluştuğu (bkz. Çizelge 3.5 ); hangi üreticinin sürdürülebilir imalat metotları kullandığı bilgileri hayati önem taşımaktadır. Tüketiciler, kirletici yöntemlerle üretilen ürünleri tüketmekten kaçınması böylelikle sürdürülebilir yapı ürünleri pazarının gelişmesi büyük oranda bu bilgilerin erişilebilir olmasına bağlıdır. 55 Çizelge 3.5. Bazı yapı ürünlerinin üretiminde oluşan kirletici atıklar [Akyüz, 1997] YAPI ÜRÜNÜ Çimento Alüminyum Demir-Çelik Bakır Kurşun ve çinko Boya ve Cila HAVA KİRLETİCİ ATIK Kükürt dioksit, toz, çimento atıkları Parçacıklar, flor Parçacıklar, baca gazları, katran bileşikleri, kükürtdioksit, amonyak, diğer organik bileşenler, karbonmonoksit, hidrokarbonlar Parçacıklar, kükürt dioksit, kükürt trioksit, florlu hidrojen, karbon monoksit Parçacıklar, kükürt dioksit, kükürt trioksit Parçacıklar, hidrokarbonlar, diğer organik bileşikler SU KİRLETİCİ ATIK Ağır metaller (Pb, Cd, Zn, Cu) Siyanid, yağlar Ağır metaller, sülfat, demir, siyanit, amonyak, klorür, fenoller Ağır Metaller, sülfat, demir, siyanit Ağır Metaller, sülfat, demir, siyanit Yağlar, fenoller. 3.2.1. Doğrudan düzenleyici araçlar Yasal düzenlemeler Endüstriyel süreçleri düzenleyen tüm mevzuatlar yapı sektörünü de etkilemektedir. Çevreye zararlı teknolojilerin yasaklanması, belirli süreçlerde kullanılan kimyasalların yasaklanması ve ithalat denetimleri bunlara örnektir. Entegre Kirliliği Önleme ve Kontrol Direktifi (IPPC-Integrated Pollution Prevention and Control): Amaç, Direktifte listelenmiş olan faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin entegre olarak önlenmesi ve kontrolünün sağlanmasıdır. Entegre sistemin amacı endüstriyel tesisler için gerekli izin prosedüründe, tesisin havaya, suya ve toprağa emisyonları, atık oluşumu, ham madde kullanımı, enerji verimliliği, gürültü, kazaların önlenmesi, risk yönetimi gibi tüm çevresel performansların dikkate alınmasıdır [Integrated pollution prevention and control, 1996] Enerji verimliliği ile ilgili düzenlemeler: AB’nin enerjide dışa bağımlılık oranının 2030 yılında %70’e ulaşacak olması, AB Komisyonu’nun enerjinin kullanımının azaltılması ve verimli kullanılması konusunda önlemler almasını gerektirmiştir. Bu önlemler gerek fosil yakıtların kullanımından kaynaklı karbondioksit emisyonlarının düşürülmesi gerekse de enerjide ulusal dışa bağımlılığı azaltmak bağlamında, 56 enerjinin etkin kullanımı, azaltılması ile ilgili düzenlemelere de dönüşebilmektedir. Nakliye’de enerji etkinliği, teknoloji geliştirmede enerji verimliliğinin dikkate alınması, binalarda ve sanayide enerji verimliliği bunlardan birkaçıdır. Bu metinlerde hedefler belirtilmekte olup hedefe ulaşmak için gerekli mevzuat üye ülkelerin inisiyatifine bırakılmaktadır. Yasal bir bağlayıcılığı olmayan ancak, enerji konusundaki politikanın tanımlanabilecek ‘Enerji somutlaştırılmasındaki diyalog Verimliliği Yeşil hakkında dökümanı Kitap’ bu şeklinde konudaki uygulamaların bir çerçevesini çizmektedir [Doing more with less - Green Paper on energy efficiency, 2005]. Standardizasyon Hemen her ürün (madde-mamul) standardında ürünün üretimine dair bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler kesin olarak belirli bir sistemi tarif etmekten ziyade işleme süreçlerinin sıralamasını içermektedirler. Uluslararası veya ulusal bir mevzuatla getirilen, üretim tekniğiyle ilgili bir yasak, örneğin bir ürünle ilgili asbest veya CFC kullanımı gerektiren teknolojilerin kullanımının yasaklanması, ilgili standart içeriğinde revizyonu gerektirmektedir. Sadece ürünle ilgili değil üretim süreçleri ve bunların çevresel etkilerinin kontrolüyle ilgili de standartlar bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu ve Konseyi, endüstriyel standartların şekillendirilmesinde çevresel konuların entegrasyonunun güçlendirilmesini Birliğin başlıca ilkelerinden biri olarak görmektedir [European Community Programme of policy and action in relation to the environment and sustainable development-Towards sustainability, 1998]. 3.2.2. Ekonomik araçlar Vergi, harç ve cezalar Üretim ve tüketim sırasında ortaya çıkan çevresel etkilerin maliyetinin, üretim ve fiyatlandırma kararlarında dikkate alınmaması piyasa yapısının bozulmasına neden 57 olmaktadır. Amerika’da yapılan bir çalışmada kömür sektöründe üretim, taşıma ve tüketim sürecinde hava ve su kirliliği şeklinde ortaya çıkan çevre maliyetleri dikkate alındığında fiyatın ton başına 46 dolardan 200 dolara çıkacağı hesaplanmıştır [Seymen, 2005]. Ancak her zaman üretimin çevresel maliyetinin üretici ve tüketiciye paylaştırılması olanaklı olmamaktadır. Bunun yerine üreticilere birim başına üründen/üretim yönteminden kaynaklı kirlilik oranında bir çevre vergisi ya da yurt içi tüketim vergisi uygulanmaktadır. Bu, kirleten öder prensibinin bir uygulamasıdır. Örneğin; Belçika PVC kullanımını sınırlamak için eko-vergi uygulamaktadır. Çevreye zararlı faaliyetler üzerinde vergi yükünün artması, mükelleflerin söz konusu faaliyetle ilgili, kendilerine vergi avantajı sağlayacak alternatif üretim teknikleri ya da tüketim için ikame malları bulmaya itecektir Bir başka yöntem de üreticilere çevreye zarar vermeyi durdurdukları veya çevreyle uyumlu üretim metotları geliştirdikleri için sübvansiyonlar vermek şeklindedir [Ferhatoğlu, 2003]. Emisyon ticareti Kyoto Protokolü’nün 16. maddesinde belirlenen emisyon ticareti ile ilgili ibare, emisyon hedefi belirlemiş ülkelerin taahhüt ettikleri indirimi tutturmak için, ilave olarak kendi aralarında emisyon ticareti yapabilmelerine imkan vermektedir. Buna göre, seragazı emisyonunu belirtilen hedeften daha fazla azaltan bir ülke, gerçekleştirdiği bu ek indirimi, başka bir taraf ülkeye satabilmektedir. 2004 yılından bu yana Avrupa Birliği içinde uygulanan emisyon ticaretine yaklaşık 12 bin işletme dâhildir. Her işletmenin kendine ait kotaları vardır ve yıl içerisinde karbondioksit (CO2) eşdeğeri emisyonlarını bu kotaların altında tutmak zorundadırlar. Aksi takdirde kotalarının altında kalmayı başarmış diğer firmalardan bir çeşit ‘kontenjan’ satın almak ve her CO2 hissesi için karşılığında serbest piyasada oluşan fiyatı ödemek zorundadırlar [Karakaya ve Özçağ, 2004]. 58 Fonlar, teşvik ve ödüller Çevre ile ilgili ödüllerden biri olan“AB Çevre Ödülleri”(European Business Awards for the Environment), süreç, ürün ve yönetim dallarında verilmektedir. Ürün ve süreçle ilgili değerlendirmeler, bunların getirdiği yenilik, çevresel yarar, sosyal ve ekonomik fayda bazında yapılmaktadır. Güneş enerjisini su ve mekan ısıtmak amacıyla kullanmayı sağlayan solar karo, sülfür dioksit salınımı azaltılmış çimento işleme prosesi, konut veya ofise monte elektrik üreten rüzgar tirbünleri ödül almış ürün ve süreçler arasındadır. Dergiler, ürün dernekleri, çevre örgütleri tarafınca verilen çeşitli ödüller, firmaların imajını iyileştirerek bu alanda rekabeti arttırmaktadır [AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı, 2007]. Dış ticaret engelleri Kamu sağlığı ve güvenliğini sağlamak, doğal kaynakları korumak, hayvan-bitki yaşam ve sağlığını korumak, çevrenin korunmasını sağlamak, tüketicilerin doğru bilgilendirilmesine imkân sağlayacak gerekli düzenlemeler yapmak ülkelerin en doğal hakkıdır. Ülkeye dışarıdan giriş yapan ürünlerin de bu kriterleri sağlaması beklenmektedir. Ancak bazen, bu tür korumacı uygulamalar, diğer ülke ihracatçılarının pazara girişlerini olumsuz etkileyebilmekte, hatta imkânsız hale getirebilmektedir. Çünkü ihracatçılar açısından, çevresel kriterlere uygunluğun teyidi amacıyla gerçekleştirilen test ve belgelendirme işlemleri ek bir maliyet oluşturmakta, dolayısıyla ürünün toplam maliyeti artmaktadır [Alagöz ve Yapar, 2007]. Ülkeler bazı durumlarda üretim yöntemleri çevreye zarar veren ürünlerin ithalatına sınırlamalar getirebilmektedirler. Çevreyi kirleten yöntemlerle üretilmiş bir ürün, temiz yöntemlerle üretilmiş bir ürünle aynı niteliklere sahip olsa bile, sadece üretimi çevre dostu olmadığı için ithalat engelleriyle karşılaşabilmektedir. 59 “Yeşil” kamu alımları Avrupa Müteahhitler Birliği ‘Sürdürülebilir İhale Sistemi’ni tarifledikleri belgede ihaleci İdarelerin, en düşük bedel yerine ekonomik olarak en avantajlı teklifi değerlendirme yoluna giderek makul tekliflerin sunulmasını teşvik edebileceği ifade edilmektedir. Üretim teknolojileri de tekliflerde bir tercih unsuru olarak öne sürülebilmektedir. 3.2.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar Bu araçlar genelde, üretim eyleminden doğan çevresel etkilerle ilgili bilgilerin saptanmasını, ilgili paydaşların bu bilgilere erişiminin sağlanmasını, üretim evresinde yer alan aktörlerin çevreye duyarlı uygulamalar için eğitilmesini, üretimden kaynaklı çevresel etkilere karşı toplum bilincinin geliştirilmesini amaçlamaktadırlar. Yaşam döngüsü değerlendirme (Life Cycle Assesment LCA) Çevre sorunları belirli çevresel ölçütlerin seviyelerindeki artış ve azalış ile ifade edilmekte, önleme politikalarında da bu seviyelerin arttırılması veya azaltılması hedeflenmektedir. Bu da bizi sorunların tespiti ve çözüm arayışları için mevcut çevresel durumun ve bu duruma katkı veren süreç ve elemanların etkisinin sayısal olarak ortaya konması, raporlanması gerektiği sonucuna götürmektedir. Ürünlerin üretim ve tüketiminden kaynaklı çevresel sorunların çözümü için oluşturulan politikaların gerçekleştirilebilmesi büyük ölçüde ürünlerin çevresel etkilerinin belirlenebilmesine bağlıdır. TS EN ISO 14040-43 serisi standartlarıyla tariflenmiş olan ‘Yaşam Döngüsü Değerlendirme’ yöntemi, ürün ve süreçlerin çevresel etkileri hakkında bilimsel veri oluşturulmasını sağlar. Şekil 3.2’de ana kullanım alanları ve çerçevesi belirtilen LCA yöntemi dört aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada çalışmanın amacı, kapsayacağı veya kapsamayacağı veriler tanımlanır, sonra ürün sistemiyle ilgili girdi 60 ve çıktıların sayılarla ifade edilebilmesi için veri toplanması, hesaplama yöntemleri ve sistem sınırları sadeleştirilmelidir (Envanter analizi). Üçüncü olarak, önceki aşamada alınan sonuçlara göre ürünün çevreyle ilişkileri değerlendirilir (Etki değerlendirmesi). Son olarak envanter analizi ve etki değerlendirmesinin sonuçları değerlendirilir [TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu değerlendirmeİlkeler ve çerçeve, 2007]. LCA Çerçevesi Amaç ve Kapsamın Tanımı Doğrudan Kullanımlar: Envanter Analizi ¾ Ürün geliştirme ve iyileştirme ¾ Stratejik planlama ¾ Kamu politikası hazırlama ¾ Pazarlama ¾Diğerleri Yorumlama Etki Değerlendirmesi Şekil 3.2.Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminin çerçevesi ve kullanım alanları [TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu değerlendirme-İlkeler ve çerçeve, 2007] Yaşam döngüsü değerlendirme yöntemi aşağıdaki kullanım alanlarıyla BÜP’ün temel araçlarından biridir. Yaşam döngüsü değerlendirme yöntemi: • Yaşam döngüleri boyunca, çeşitli noktalarda, ürünlerin çevre boyutlarının geliştirilmesini sağlayan imkânların belirlenmesinde; • Sanayide, kamu sektöründe ve özel sektör kuruluşlarında; stratejik plânlama, öncelik tespiti, ürün ve işlemlerin tasarımı ve mevcutların yenilenmesi vb. konularda gerekli kararların alınmasında; • Ölçüm tekniklerini de içermek üzere, çevre faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerdeki başarı derecesinin belirlenmesi amacıyla gerekli göstergelerin seçiminde; • Çevre iddia ve beyanları, çevre etiketi geliştirilmesinde yararlı ve yardımcı olmaktadır gibi pazarlama araçlarının 61 Yaşam döngüsü değerlendirme yönteminde ürünlerin çevresel etkileri, malzeme (kaynak) tüketimi, oluşum (embodied) enerjisi, karbondioksit emisyonları, hava kirliliği, katı atık üretimi, su kirliliği, çevresel yükler gibi parametrelere göre değerlendirilmektedir. [TS EN ISO 14040 Çevre Yönetimi - Hayat boyu değerlendirme-İlkeler ve çerçeve, 2007] Ürünlerin çevresel performans ölçütlerine göre değerlendirilmesini ve karşılaştırılmasını sağlayan LCA yönteminin yapı sektöründe kullanılabilirliği için, yapıların kullanım evresindeki çevresel etkilere ilişkin verilere ulaşmak gereklidir. Çünkü yapı ürünü bilgileri “ürün düzeyi” ile sınırlandırılırsa, yani ürünün yapıdaki işlevi bilinmiyorsa, karşılaştırmalı bir LCA çalışması yapmak mümkün değildir. LCA, üst düzey değerlendirme sistemleri için bir veri olarak kullanılabilmektedir. Bu bakımdan, yapı sektöründe dört aşamalı bir enformasyon piramidinin parçası olarak tanımlanabilir; a) Yapı düzeyinde çevresel değerlendirme (En üst düzey) b) Yapı ürünü düzeyinde çevresel değerlendirme (EPD) c) Yaşam döngüsü değerlendirme (LCA) d) Yaşam döngüsü envanteri verisi (LCI) LCA yöntemi, BÜP kapsamında sürdürülen EIPRO Projesinde 25 AB üye ülkesindeki son tüketim oranları baz alınarak yaşam döngüleri boyunca en çok çevresel etkiyi yaratan ürünlerin tespitinde de kullanılmaktadır. Tespitler sonucunda en çok çevresel kazancın sağlanabileceği ürün grupları belirlenmiş olacaktır [Tukker, 2006]. Çevresel ürün beyanları (Environmental Product Declarations-EPD) Gelişen çevre duyarlı eğilimlerle birlikte üreticiler ürünlerini “Çevre dostu ürün”, eko-ürün”, “çevreye zarar vermez” gibi iddialarla lanse etmeye başlamışlardır. Ancak bu tür iddiaların bilimsel kriterlere dayanıp dayanmadığı açık değildir. Uluslar arası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) bu tür çevresel iddiaların bilimsel bir temele 62 oturtulabilmesi ve ortak bir anlayışın sağlanması amacıyla “ISO 14020 Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler” standardını oluşturmuştur. Çevresel etiketler ve beyanlar bize bir ürün veya ürün grubu için, yaşam döngüsü değerlendirme yöntemini baz alarak, nicel çevresel veriler sağlar. Bu tür bir beyanın hedefi TS EN ISO 14020’de şöyle açıklanmıştır [TS EN ISO 14020 Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler, 2002]: “Amaç, bir ürün veya hizmetin çevre boyutu hakkında, yanıltıcı olmayan, doğru ve ispatlanabilir bilgiler verilmesi yoluyla, çevre üzerinde daha az olumsuz etkiye sahip ürün ve hizmetlere talebin artırılması ve bu ürünlerin arzının teşvik edilmesi gibi piyasa güçlerinin zorlaması ile sürekli bir çevresel gelişme potansiyelini sağlamaktır.” Yapı ürünleri sektöründeki beyanların amacı, yapı ürünlerinden kaynaklanan çevre etkilerinin sayısal olarak belirlenmesi ve bir şema içinde ilgili tarafların bilgisine sunulması yoluyla çevre duyarlı tüketimi sağlamaktadır. Çevresel beyanları ürün standartlarından veya minimum gerekler tespit etmekten ayıran en temel nokta, beyanların çevresel liderliği ödüllendirmek ve bu alanda rekabet oluşturmak niyetiyle ortaya çıkmış olmasıdır [TS EN ISO 14020 Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler, 2002]. Bir ürünün çevresel etkileri ile ilgili bilgi verilmesi, bu bilgiler sayesinde kullanıcıların ürünü seçerken, diğer kriterlerin yanında bu etkilere göre de değerlendirme yapabilmesi BÜP kapsamında en önem verilen konulardan biridir. Zira bu bilgiler sayesinde çevresel beyana sahip ürünler arası karşılaştırma yapmak mümkün olacaktır ve ürünün çevresel özellikleri bir rekabet unsuru haline gelebilecektir. Bu bakımdan çevresel beyanlar yapı sektöründe en yoğun kullanılan ve teşvik edilen BÜP araçlarındandır. Çevresel etiket (Eko-etiket) denince Çizelge 3.6’da belirtildiği gibi genel anlamda gönüllü ‘onay belgesi’ işaretli Tip 1 beyanlar anlaşılmaktadır. Almanya 1977’de “Blue Angel” etiketi ile bu konuda öncülük etmiştir. Tüm dünyada çevre etiketi 63 kullanımı oldukça yaygındır. Kanada 1988’de “Çevresel Tercih Programı”nı başlatmıştır. Sonra sırasıyla Japonya, Kuzey Avrupa Ülkeleri, ABD, Yeni Zelanda, Avustralya ve diğer ülkeler bunu takip etmiştir. 1994’de bu alanda bilgi alışverişi sağlamak ve eko-etiketleri desteklemek amacıyla kurulan “The Global Ecolabeling Network (GEN)” a göre 2003 yılında 33 ülke ve bölgede uygulanan 28 bağımsız sertifikalı eko-etiket programının uygulanmakta olduğu bilinmektedir [Li, 2003]. Çizelge 3.6. Çevresel ürün beyanı tipleri. Tip I Tip II Tip III Çevresel (Eko) Etiketler Çevresel İddialar Belirli çevresel özellikleri tarifleyen münferit konular Yaşam Döngüsü Düşüncesi (Life cycle thinking) Belgelendirme zorunludur Resmi yada Özel akredite enstitülerce ele alınır Yaşam Döngüsü Düşüncesi Örnek: Almanya: Blue Angel Avrupa: Eco-label Örnek: Bir çamaşır makinesinin enerji tüketimi Çevresel Bildirgeler Sürekli geliştirme amaçlı yaşam döngüsü performans verileri Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi Zorunlu 3. taraf teyidi. Belgelendirme mümkün Özel akredite enstitülerce ele alınır Örnek: İsveç: EPD Hollanda: MRPI Belgelendirme mümkündür Üretici tarafından ele alınır Bir yapı ürünü, yapıdaki kullanım amacına göre, bileşeni olduğu yapının çevresel performansını değiştirebilmektedir ve işlevini ancak yapı işi içerisine monte edildikten sonra yerine getirebilmektedir. Bu sebeple üretim süreci sonucundaki işleve ve çevresel performansa dayalı olan Tip I ve II Beyanlar yapı ürünleri için uygun değildir. Yine de AB, seramik, çimento, doğal taş vb gibi malzemelerden yapılmış sert yer kaplamaları için geçerli bir “eco-label” alınmasını bir Komisyon kararı ile zorunlu kılmıştır. Bu eko-etikette çevresel özelliklerin sayısal olarak beyan şartı yerine belirli sınır değerler arasında kalan ve kararda belirtilen şartlara uyan kaplamaların etiketi taşımaya hak kazanması durumu söz konusudur [Establishing the ecological criteria for the award of the Community eco-label to hard floorcoverings, 2002]. TS ISO/TR 14025 standardı çerçevesinde oluşturulan çevresel beyanları diğerlerinden ayıran en büyük özelliği, bilgilerin bilimsel bir temele (LCA) 64 dayanıyor olmasıdır. Tip III Çevre Beyanları bütün ürün ve hizmetlere, değişim ve gelişmeye açıktır [TS ISO/TR 14025 Çevre etiketleri ve beyanları – Tip III Çevre Beyanları, 2005]. Çevresel ürün beyanlarında; • Üretici, ithalatçı, toptancı ve şirket yada organizasyonca yürütülen çevresel işler, • Üretim süreci ve hizmet aktiviteleri, • Ürünün içeriği, • Materyal ve enerji akışı için envanter verileri, • Potansiyel çevresel etkiler, • Hizmet, bakım ve geri dönüşüm, • Belgelendirme süreci, hakkında bilgiler içerilmektedir [Çelebi, Aydın ve Şentürk, 2007] Avrupa’da hemen her ülkede ISO 14025 baz alınarak ve LCA metodolojisi kullanılarak hazırlanmış farklı çevresel beyanlar uygulanmaktadır. CEN ve ISO bu beyanların uyumlaştırılması, ortak karakteristikler ve ortak bir beyan şeması oluşturulması ile ilgili çalışmalar yürütmektedirler. Yapı ürünlerinin çevresel bilgilerinin elde edilmesiyle; • Yapı sektöründe çevresel politikaların oluşumu için bir araç sağlanmış olacaktır. • Sürdürülebilir gelişme için yapı sektörünün oluşturabileceği engellerin tahmini kolaylaşacaktır • Yapı sektöründe çevresel etkilerin azaltılabilmesi için veri sağlanmış olacaktır, • Sürdürülebilir yapı teknolojilerinin oluşturulabilmesi sağlanacaktır. Çevre yönetimi ve denetimi sistemi (EMAS) Globalleşen dünyada uluslararası pazarlarda rekabet edebilmenin koşulu, işletmelerin hem ürün kalitesinde hem de üretim sürecinde doğal kaynaklara zarar vermeden bu üretimi gerçekleştirdiklerini belgelemelerinden geçmektedir. Diğer ürünlerde olduğu 65 gibi yapı ürünleri üreten firmaların da EMAS’ların oluşturulmasında göz önünde tutacakları çevre boyutları 1 bakımından çeşitli seçenekleri bulunmaktadır. Aşağıdaki çevre boyutları hemen her tür firma için ortaktır: • Havaya verilen emisyonlar, • Suya bırakılan atıklar, • Toprağa atılan atıklar, • Ham maddelerin ve doğal kaynakların kullanımı, • Enerji kullanımı, • Ortama salınan ısı, ışıma, titreşim gibi enerji, • Atık ve yan ürünler, • Ürünün boyut, şekil, renk, görünüm gibi fiziksel özellikler. Firmanın doğrudan kontrol edebildiği bu çevre boyutlarına ilâveten, bu firma, kendisi tarafından kullandığı ve sağladığı ürün ve hizmetlerle ilgili, etkileyebildiği boyutları da göz önünde bulundurmalıdır. Firmanın faaliyetleri, ürünleri ve hizmetlerine ilişkin aşağıdaki konular da değerlendirilmelidir: • Tasarım ve geliştirme, • İmalât işlemleri, • Ambalajlama ve taşıma, • Müteahhitlerin ve tedarikçilerin çevre performansları ve uygulamaları, • Atık yönetimi, • Ham maddelerin ve doğal kaynakların çıkarılması ve dağıtılması, • Ürünlerin dağıtımı, kullanımı ve ömrü, • Yaban hayatı ve biyo-çeşitlilik. Firmalar çerçevesinde her ne kadar çevresel performanslarını gösteren raporlar yayınlıyorlarsa da bu raporlar kendi söylemleri ile sınırlı olmaktadır. EMAS ile ISO 14001 çevre yönetim sistemleri uygulamaları arasındaki temel farkı EMAS kapsamındaki “Eco-Audit” raporunun bağımsız bir kuruluş tarafından tasdiklenmesi bu nedenle daha inandırıcı ve güvenilir olmasıdır [Mındıkoğlu, 2007]. 1 Çevre boyutu: Bir kuruluşun çevre ile etkileşime girebilen faaliyetlerinin veya ürünlerinin veya hizmetlerinin bir elemanı. 66 Ürün dernekleri Danimarka Teknoloji Enstitüsünün koordinatörlüğünde ve beton sektörü işbirliğiyle yürütülen bir projede beton ürünlerin yaşam döngüsü boyunca temiz teknolojilerin kullanımının potansiyeli araştırılmıştır. Proje sonucu elde edilen sonuçların, sektörel, toplumsal ve genel anlamda önemi ortaya konmuştur [Glavind ve ark., 2001]. 3.3. Kullanım Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları Yapı ürünlerini diğer ürünlerden ayıran önemli bir faktör işlevlerini ancak bir yapı işine entegrasyon sonucunda yerine getirebilmeleridir. Ürünün işlev kazanması onu Şekil 3.3’de görüldüğü gibi ‘yapı ürünü’ düzeyi yerine ‘yapı’ düzeyinde ele alınmasını gerektirmektedir. Yani ürünün performansı artık yapının toplam performansına katkıda bulunmaktadır. Şekil 3.3. Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü evreleri/sistem düzeyleri [Paulsen, 2001] 67 Genelde diğer evrelere göre daha uzun bir zaman dilimine yayılan kullanım evresi, farklı çevresel etkilere sahip yapım, kullanım, bakım – onarım eylemlerini kapsamında incelenebilir. Yapım aşaması: Bu aşama şantiye alanına yapı ürünlerinin getirilmesiyle başlayıp, yapının tümünün inşa edilmesiyle sona erer. Fabrikada üretimi tamamlanan yapı ürününün, şantiyede parça, eleman veya bileşen bazında bir araya getirilerek yapının inşa edildiği aşamadır. Şantiyede oluşan ürün zayiatları yani atık oluşumu bu aşamadaki önemli çevresel etkilerden biridir. Ürünlerin taşıtlardan indirilmesinde özen gösterilmemesi, hatalı depolama, hatalı işçilik zayiata neden olabilmektedir. Zayiat sonunda atığa dönüşen ürünler özellikle de geri dönüştürülemiyorlarsa oluşum enerjisi kaybı ve doğal kaynak kaybı anlamına gelmektedir. Şantiyede zayiatları azaltmak için, imalata geçmeden önce mimari, betonarme / çelik ve detay projelerin birbirleriyle uygunlukları yanında bunların Tesisat, Elektrik ve Montaj projeleri ile uygunlukları da sağlanmalıdır. Sonradan neden olunacak yıkma, tadil, tamir, temel ve zemin dolguları, sıva ile düzeltmeler vb. işlerden kaçınabilmek için, sonradan değil, iş sırasında kontrol edilmelidir [Baytop, 2005] Uygulamada üründen kaynaklı emisyonlar veya uygulama işlemleri sonucu uygulayıcıların sağlığına zararlı etkiler de sözkonusu olabilmektedir. Boya ve vernik, camyünü uygulamaları bunlara örnektir. Kullanım aşaması: Bu aşama yapım işlemleri sona ermiş ürünün kendisinden beklenen performansı yerine getirmesiyle başlar, hizmet ömrünün bitmesi veya kullanıcının tercihi doğrultusunda yapı işinden ayrılması ile biter. Yapı ürününün kullanım aşaması, enerji tüketimi, iç ve dış ortama zararlı maddelerin yayılımı gibi birçok etkiye neden olmaktadır. Bu aşamada en önemli etki, yapı kullanıcılarının sağlığına ve konforuna verilen zararlardır. Pek çok malzeme, özellikle solvent bazlı bağlayıcılar, döşemeler (halı türü) ve diğer son kat iç mekân 68 örtüleri uçucu organik bileşenler (VOC) ve formaldehit yaymaktadır. Bu emisyonlar iç hava kirliliğine sebep olup “hasta bina sendromu” vakalarına dönüşebilmektedir. Kullanım aşamasındaki çevresel etkiler aşağıdaki eylemlerle önlenebilir; • İnşaat atıklarının azatlımı: Bazı yapı ürünleri standart ölçülerde üretilir. Bu ölçülerin tasarım evresinde göz önünde tutulması uygulama evresinde atık oluşmasını önler. Malzemelerin etkin kullanımı sürdürülebilirliğin temel prensiplerinden biridir. • Enerji etkinliği: Yapı ürünlerinin enerji etkinliği R-değeri, gölgeleme katsayısı, aydınlatma etkinliği veya yakıt etkinliği gibi faktörlerle ölçülür. Bu tür ürünlerin seçiminde nihai hedef yapının kullanımı için gerekli enerji miktarının azaltılmasıdır. Araştırmalar yapının tahmini 50 yıllık yaşam döngüsü boyunca kullanılan enerjinin %85-95 ini, kullanım-işletme enerjisinin oluşturduğunu göstermiştir. Bu enerjinin korunumu da doğru yerde doğru katkılar sağlayacak yapı ürünlerinin seçimine bağlıdır. [Thormark, 2006] • Su arıtımı/korunumu: Kimyasal ve enerji kullanımının söz konusu olduğu su arıtma sistemlerine gidecek olan suyun azaltılması temel amaçtır. Bu da iki yolla olur. Bir armatürden geçen su miktarının azaltılması veya yapıya zaten girmiş olan suyun dönüştürülmesi. Gri sular rezervuarlara aktarılabilir, toplanan yağmursuyu bahçe sulamasında kullanılabilir. Su kalitesini yükselten veya kullanımını azaltan yapı ürünleri kullanılmalıdır. • Toksik olmayan / düşük toksisiteli ürünlerin kullanımı: İşçiler ve kullanıcılar için daha az tehlikelidir. Pek çok ürün iç hava kalitesini olumsuz etkiler ve kullanıcı sağlığına zararlı olabilir. Bazıları uygulandıktan sonra sadece kısa bir süre tehlikeli salınımlara yol açarken bazılarının etkileri yapı ömrü boyunca sürmektedir. • Yenilenebilir enerji sistemleri: Geleneksel yapı dışı üretilmiş elektrik ve yakıta bağlı sistemlerin yerini alırlar. Güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji hâlihazırda yapıda bulunan doğal kaynaklardandır. Doğal aydınlatmayı, pasif solar ısıtmayı ve yapı yerinde güç oluşturmayı destekleyen ürünler bu gruptadır. 69 Bakım- Onarım Aşaması: Yapı ürünleri, yaşam döngülerinin en uzun süreli bölümü olan “kullanım” evresini yapıların bir bileşeni veya bileşenlerinin bir parçası olarak geçirirler. Ancak, yapıda kullanılan malzemelerin ve ürünlerin çoğu yapı ömrü boyunca dayanmamakta, çeşitli zamanlarda yenilenmekte böylece kullanılan malzeme miktarı dolayısıyla ilgili çevresel etkilerin oranı da artmaktadır. Yine pek çok yapı ürünü işlevlerini kullanım ömürleri boyunca yerine getirebilmek için temizleme ve boyama gibi bakım işlemleri gereksinirler. Verimli kullanım için düzenli bakım onarım şarttır. Bakım içim kullanılan malzemelerin kaynak kullanımı ve kirlilik oluşumuna etkilerinin tespit edilmesi önemlidir [Borg, 2001]. Kullanım evresinde ürünlerin durabilitesi ve uzun ömürlü olmaları önem taşımaktadır. Daha uzun kullanım ömrüne sahip ürünler daha az yenileme gerektirir. Bu da yapının yaşamı boyunca daha az dolgu atığının oluşması, doğal kaynak kullanımı ve uygulama ile işçilik giderlerinin azalması demektir. Yapım maliyetinin %50’sinin bakım onarım ve iyileştirmelerin oluşturduğu düşünülürse fonksiyonel durabilitenin önemi olduğu görülecektir. Dayanıklı ürünler aynı zamanda kullanım emniyetini yükseltir ve yapının başka performans özelliklerini de arttırabilirler. Durabilite aynı zamanda aşınmadan kaynaklı enerji kayıplarını da engeller [WasteWise Update - Building For The Future, 2002]. Toparlayacak olursak ürünlerin kullanım evresinin aşağıdaki çevresel etkilere yol açtığı söylenebilir. • Ürünlerden kapalı ve açık ortama yayılan emisyonlar (tehlikeli madde salınımı) • Yapı sistemindeki kaynak akışına etkisi-müdahalesi (enerji kullanımı, su kullanımı) • Bakım için kullanılan malzemenin etkileri ve kaynakların tüketimi [Borg, 2001]. 70 3.3.1. Doğrudan düzenleyici araçlar Yasal düzenlemeler Enerji verimliliği ile ilgili düzenlemeler: Bu tür düzenlemeler en çok yapının dolayısıyla ürünün kullanım evresinde dikkat çekmektedir. Tek başına ürünün kendisinin yapıdaki enerjinin verimli kullanımına etkisi yoktur. Ancak bir ürünün yanlış montajı sebebiyle oluşabilecek ısı kayıpları, ısı yalıtımı sağlayan ürünlerin standardına ve kullanım yerine uymaması enerji kayıplarına yol açabilmektedir. Diğer düzenlemeler: İskoçya yapı kontrol yasasına 2003 yılındaki revizyonla sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çerçeve konular eklenmiştir. Bu gelişme üzerine “The Scottish Executive Central Researc Unit” yapıyı etkileyen mevcut düzenlemelerle ilgili bir tarama yaparak mevcut düzenlemelerin irdelenmesi ve sürdürülebilir kalkınmayı içerecek şekilde genişletilebilecek alanların tanımlanması, mevcut ve taslak standartların ne şekilde tadil edilebileceği ile ilgili bir rapor hazırlatmıştır [Halliday, 2004]. Danimarka’da atık yönetimiyle ilgili yasa ve düzenlemeleri hariç, “belli performans koşullarını karşılamak kaydı ile” birincil, ikincil ve atık yapı ürününün kullanım alanları ile ilgili ayrım bulunmamaktadır. [Eikelboom ve ark. 2001]. Avrupa Birliğinde yapı alanında ürün uygulamalarına özel bir önem verilmekte ve ürünün kendi performansı kadar uygulama kalitesinin üzerinde de durulmaktadır. Standardizasyon Avrupa Standardizasyon Kuruluşu (CEN) yapı ürünleri ve yapılara özgü çevresel performansın değerlendirilebilmesi için Çizelge 3.7’de görülen bir dizi standart ve teknik rapor hazırlamaktadır. Amaç, çeşitli ülkelerde süregelen uygulamalar için bir şablon hazırlayarak, bilgi alışverişinde ortak bir terminoloji ve değerlendirme metodu yaratmaktır. 71 Çizelge 3.7. CEN tarafınca hazırlanan, yapı ve ürünlerinin çevresel performansına dair standartlar [European Committee for Standardization (CEN), TC 350 Technical Committee business plan, 2007] Düzey ve Çalışma grubu Çerçeve WG 1 Yapı düzeyi WG 2 Ürün düzeyi WG 3 Çevre Sağlık ve Konfor Maliyet Binaların Entegre Performansı için bir Çerçeve Bina Yaşam Döngüsünün tanımlanması Binaların çevresel performanslarının değerlendirilmesiHesaplama metotları Çevresel Sağlık ve konfor Yaşam döngüsü maliyeti performans performansı performansı Çevresel bildirgelerin (EPD) kullanımı Tedarik zincirindekiler ve tüketici için iki ayrı çevresel bildirge (EPD) formatı Çevresel bildirgeler (EPD) için ürün kategorisi kuralları (PCR) Jenerik veri Hedeflenen Tarih 2007 2009 2008 2009 2009 2010 2010 2009 Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) ise Çizelge 3.8’de görülen, yapı ürünüyapı ekseninde sürdürülebilirlik bileşenlerini ortaya koyan standartlar hazırlamıştır. Çizelge 3.8.ISO tarafınca hazırlanan yapı inşasında sürdürülebilirliğe dair standartlar [International Standards Organisation, “(ISO) TC 59/SC 17 Technical Committee work plan, 2007] ISO 15392 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik – Sustainability in Building Construction Genel Prensipler (taslak, geliştiriliyor) General Principles. ISO/TS 21929-1:2006 Yapı İnşasında Sustainability in Building Construction Sürdürülebilirlik – Sürdürülebilirlik Bileşenleri – Sustainability Indicators - Part 1: Framework Bölüm 1: Yapı için bileşenlerin geliştirilme for Development of Indicators for Buildings çerçevesi (yayımlandı) ISO 21930:2007 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik Sustainability in Building Construction - Yapı Ürünleri için Çevresel Beyanlar Environmental Declarations of Building (yayımlandı) Products. ISO/TS 21931-1:2006 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik – Yapı İşlerinin Çevresel Performanslarının Değerlendirilmesi Metodları İçin Çerçeve-Bölüm-1: Yapılar (yayımlandı, revize ediliyor) Sustainability in Building Construction Framework for Methods for Assessment of Environmental Performance of Construction Works - Part 1: Buildings ISO 21932 Yapı İnşasında Sürdürülebilirlik – Sustainability in Building Construction – Terminoloji (taslak) Terminology 72 Genişletilmiş üretici sorumluluğu (Extended producer responsibility-EPR) Genişletilmiş üretici sorumluluğu, üreticilerden ürünleri için sadece imalat süreciyle bitmeyen, tüm yaşam döngüsü boyunca ve bitiminde de, çevre koruma alanında sorumluluk almalarını gerektiren bir araçtır. Bu aracın en yaygın uygulaması, ürünlerin kullanım ömrü sonunda üretici tarafından toplanıp uygun şekilde bertarafı/geri kazanımı/yeniden kullanılmasıdır. EPR Almanya’nın “Yeşil Nokta” (Der Grüne Punkt) programını oluşturan ambalaj atıklarıyla ilgili düzenlemesiyle başlamıştır. Daha sonra İsveç, Japonya, ABD, Danimarka, Norveç ve İtalya’da da benzer programlar oluşturulmuştur. Buzdolapları, bilgisayarlar, arabalar, piller, telekomünikasyon araçları bu tür uygulamalara en çok konu ürünlerdir [Li, 2003]. Üreticinin, çoğunluğunun kullanım ömrü çok uzun olan, yapı ürününü - yapı ürünleri haricindeki ürünler için uygulandığı şekilde- kullanım ömrü sonunda geri alması (take-back) pratiğe geçirilmesi zor bir uygulamadır. Bu nedenle EPR, yapı sektöründe “verilen hizmetin korunması” olarak yorumlanabilir. Örneğin bazı projelerde çatılar enerji sağlayan firmalara kiralanmaktadır. Firma çatı için hem su geçirmezlik hem de güneş panelleri sayesinde yeşil elektrik anlamında kazanç sağlayan bir eleman olarak tam sorumluluk sahibidir. Bu da 2 ayrı firmanın aynı çatıdan sorumlu olması durumdaki problemleri önlemektedir [Kibert, 2001]. Üretici, ürününün yaşam döngüsü boyunca potansiyel çevresel yüklerini dikkatle incelemeli ve geliştirilmiş ürün tasarımı ve ürünüyle ilgili kullanım, geri alma ve/veya yok edimiyle ilgili bilgi ve tavsiyeler (eko etiketler vs. ile) sağlayarak bu yüklerin azaltılmasındaki sorumluluğunu yerine getirmelidir. 3.3.2. Ekonomik araçlar Fonlar, teşvik ve ödüller Yapıda kullanılan enerjinin belirli bir seviyeyi geçmemesi durumunda birim enerjinin daha düşük fiyata verilmesi gibi uygulamalar bulunmaktadır. Bunlar 73 tüketim alışkanlıklarını hedef alan, dolaylı yoldan enerji tasarrufu sağlayan ürünlerin kullanımını teşvik edebilmektedirler. “Yeşil” kamu alımları Kamu alımları, yapıların yapım hizmetleri için olduğu kadar bakım onarım hizmetleri için de söz konusudur. Her iki durumda da ihale teknik şartnamelerine, uygulamada dikkat edilecek çevre duyarlı ayrıntılar, bakım onarımda kullanılacak malzemenin çevresel etkiye yol açmaması, ürünlerin yenileme/değiştirme periyotlarının gibi konulara yer verilebilir. 3.3.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar Ürün seçiminde etkili olabilecek çevresel bilgilerin sağlanmasını, yapı ürününü uygulayan ve kullanan kişilerin ürünün çevreye ve sağlığa etkileri konusunda bilinçlenmesini amaçlayan araçlardır. Yaşam döngüsü değerlendirme (Life cycle assessment-LCA) Yapıda kullanılacak ürünün seçiminde ilgili aktörler (kullanıcılar, mimarlar, müteahhitler vs.) profesyonel kullanıcılar ve tasarımcılar pek çok kriteri göz önünde bulundurmaktadır. Kullanılmak istenen iki farklı ürüne ait, ekonomik veya performansa dayalı kriterler için karşılaştırma yapılabilecek ölçütler mevcuttur ancak çevresel performans için durum farklıdır. Ürünlerin çevresel etkilerinin değerlendirmesi ve karşılaştırması için gerekli sayısal ölçütler LCA Yöntemi ile sağlanabilmektedir. Yine de, belirli bir işlevi yerine getirecek, minimum çevresel etkiye sahip ürün seçimi güç olabilir. Çoğunlukla tamamen farklı ürün ve etkileri karşılaştırmak olasıdır; örneğin ahşap pencerelerle (biyolojik çeşitlilik etkileri, enerji etkinliği ve yüksek bakım) alüminyum pencereler (yüksek oluşum enerjisi, düşük bakım). Fonksiyonel olarak birbirlerinin yerini tutabilecek ürünlerin benzer çevresel profilleri 74 olabilir. Örneğin yenilenebilir kaynaktan elde edilmiş fakat geri dönüştürülmüş materyal içermeyen bir ürünü yenilenemez bir kaynaktan elde edilmiş ancak yüksek oranda geri dönüştürülmüş materyal içeren bir ürünle karşılaştırırken zorluk doğabilir [Finnish Building Information Institute, 1996]. Çevresel yapı değerlendirme sistemleri (Environmental Building Assessment System) Binalar, mevcut yapı mevzuatının gereklerini sınır değerlerde yerine getirmek amacıyla tasarlanırken çevreci bina tasarımcıları bütüncül yapı performansını yükseltmek ve binanın yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri ve harcamaları azaltmak amacı ile mevzuatların ötesine geçmektedirler. Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde, yapıların çevresel performansını belirli şartlara göre değerlendiren sistemler geliştirilmiştir. Bu sisteme göre bağımsız bir kuruluşça değerlendirilen yapının, arazinin seçiminden yapının yok edimine kadar sınıflandırılan birtakım çevresel gereklilikleri karşıladığı oranda bir çevresel performansa sahip olduğu varsayılmaktadır. Çevresel yapı değerlendirme sistemleri genelde bina tasarımının ve yaşam döngüsü performansının beş kategorisine odaklanmaktadır; Arazi, su, enerji, ürün, iç çevre. Tüm dünyada değişik değerlendirme kriterlerine sahip çok sayıda sistem çevresel duyarlılıkla hareket eden tasarımcıları ve sektörü ödüllendirmekte, rekabete katkı sağlamakta, kamuoyunun ilgisini çevreci çabalara çekmektedir. En yaygın kullanılan değerlendirme sistemlerinden Breeam-Green Leaf, LEED ve GB Tool’un malzemelere ilişkin gerekleri Ek-3 Çizelge 3.1’de karşılaştırmalı olarak belirtilmektedir. Sayılan gereklilikler doğal kaynak kullanımıyla ilgili kısıtlamaları öngörmekte böylece yapı ürünü “hammadde çıkarımı” evresinde önemli bir politik araç haline gelmektedir. Bu sistemler, yapıda kullanılan ürünlerin kolay onarılır, temizlenir olması gereğini içermeleri ile yapı ürününün “kullanım” evresinde etkili olabilmektedirler. 75 Çevresel yapı değerlendirme sistemleri önceleri sadece yeni yapılar için kullanılmaktaydı. Pek çok ülkede yeni yapıların mevcut yapı stokuna oranının %11,5 seviyesinde kalması mevcut yapı stokunun ve bunların yenileme işlemlerinin de değerlendirmeye tabi tutulmasının önemli çevresel kazançlar sağlayabileceği düşüncesini yaratmış ve sistemler bunlara uyarlanmıştır. Mevcut binaların çevresel değerlendirmesinde yapı hali hazırda inşa edilmiş olduğu için yapının işletmesi ve bakımı üzerinde durulmaktadır. Yapı ürünleriyle ilişkili olarak, düzenli bakımonarımla ürün ömrünün uzatılması, yenilenecek ürünlerin yerine çevre duyarlı ürünlerin satın alınması, olası yapı yenileme, tadilatları için kullanılacak bir atık yönetimi planının hazırlanması gibi kriterler üzerinden değerlendirme yapılmaktadır [Green Building Rating System For Existing Buildings Upgrades, Operations and Maintenance, 2005]. Bina yaşam döngüsünün her evresinde yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi yukarıdaki faydaların dışında bina ömrünü de aşan bir faydamaliyet analizi yapmayı mümkün kılar. Ancak çevresel etkilerin değerlendirilmesi araçlarının geliştirilmesinde, tüm yapı performansına dair enerji kodlarının ve ulusal standartların eksikliği, iklimsel verilerin eksikliği, mevcut standartların güncelliğini kaybetmesi ve eksik LCA verileri problem oluşturmaktadır. Malzeme güvenlik föyleri (Material safety data sheets) Malzeme güvenlik föyleri özellikle belli kimyasallar içeren ürünler için imalatçı veya ithalatçı tarafından hazırlanmaktadırlar. Föyler, ürünle ilgili fiziksel ve kimyasal özelikleri, sağlığa etkileri, maruz kalma şekillerini, güvenli uygulama ve kullanım için ikazlar, acil ve ilkyardım prosedürlerini, kontrol önlemleri ile ürünün taşınması ve depolanmasında dikkat edilecek konuları içerir [Commission Directive 91/155/EEC of 5 March 1991 defining and laying down the detailed arrangements for the system of specific information relating to dangerous preparations in implementation of Article 10 of Directive 88/379/EEC, 2001]. 76 Tüketim / kullanım alışkanlıkları Yapı ürünlerinin çevresel etkilerini azaltmada - diğer ürünler için de geçerli olan- en önemli faktör tüketimin azaltılmasıdır. Ekonomistler tüketimi azaltmak için 3 strateji belirlemişlerdir; ürün çıkışını azaltmak, ürünü çevreye etkisi daha az olacak şekilde değiştirmek, ürün kullanımını ve yok edimini çevreye etkisi daha az olacak şekilde değiştirmek. İkinci strateji tamamen üreticiye bağlıyken ilk ve son stratejilerin başarısını tüketicinin çevreyle ilgili konulardaki bilinç düzeyine bağlıdır. Tüketicinin eğilimleri çevresel duyarlılıkta birleşmediği müddetçe ürünlerin çevresel etkilerinin azaltılması çabaları sonuç vermeyecektir. Üretim ve tüketim kaynaklı çevre sorunları, ürünlerin çevresel etkileri ve daha az çevresel etkiye sebep olacak şekilde kullanımı hakkında bilgi veren dokümanlar tüketicinin bu konulardaki bilinç düzeyini yükseltmektedir. Kullanıcıların çevre dostu ürünler konusunda bilgilenmesi için çeşitli çevresel markalar geliştirilmiştir. EU Flower, Energy star, Umweltzeichen gibi. Tüketicilerin seçimlerinde çevresel kriterleri göz önünde bulundurmaları, çevre duyarlı ürün pazarının oluşmasını sağlamaktadır [Niya ve Timonen, 2001]. Geleneksel anlayışta, yapı ürünleri mekanik ya da durabilite performansları ile ilgili kriterler temelinde tanımlanmaktaydı. Ancak çevre duyarlı söylemlerin artması, ürünler için çevresel kriterlerin ortaya konması ve bu alandaki diğer ulusal ve uluslararası eğilimler sonucu, ürün seçiminde fiyat ve performans ötesinde faktörler de göz önünde bulundurulmaya başlanmıştır. İnsanların en basit günlük aktivitelerinde bile çevre bilincinin getireceği kazanımlar mevcuttur. Sivil toplum kuruluşları bu noktada önemli rol oynamaktadırlar. Norveç’te “çevreci ev bekçisi” adında bir sivil toplum kuruluşu, birey, grup, organizasyon ve enstitülerden günlük aktivitelerini doğal kaynak kullanımını, enerjiyi ve zararlı madde azaltıcı, atık üretimini minimize edici ve biyolojik çeşitliliği koruyucu yönde değiştirilmesi için çalışmalar yürütmektedir. Aynı 77 zamanda bu konularda bilgilendirir, araçlar üretir, gönüllü olarak organizasyon ve okullara çevresel profillerinin iyileştirme konusunda rehberlik etmektedirler. Çevreci ürünlerin kullanımıyla ilgili kampanyalar çok yaygın olmakla beraber bunlarda da bir “rebound etkisi” riski söz konusudur. Örneğin, enerji etkin ampul kullanımıyla ilgili bir kampanya kullanıcıların daha çok lamba kullanması veya daha uzun süre açık yaratamayacaktır. bırakmaları Aynı şekilde durumunda yapı herhangi ürünlerinde bir enerji hammadde tasarrufu kullanımının sınırlandırılması konusunda çalışmalar yürütülürken son 30 yılda ABD’de ortalama bir yaşam biriminin alanının 170m2 den 220m2 ye çıktığı buna karşın ortalama ev nüfusunun da 3,5 kişiden 2,5 kişiye düştüğü raporlanmıştır [Kibert, 2001]. 3.4. Yok Edim Evresindeki Çevresel Etkiler Kapsamında Kullanılan BÜP Araçları Bir yapı ürününün yok edim aşaması genellikle içerisinde bulunduğu yapının yıkılarak yaşam döngüsünün sona erdiği evredir. Ancak yapı ürünlerinin yapı ömrünün devam ettiği süreçte de fonksiyonunu yerine getiremez duruma gelme veya fonksiyonunu yerine getirse de kullanıcının tercihleri doğrultusunda yapı işinden ayrılıp yok edim evresine geçmesi mümkündür. Yapının yıkımıyla yapıdan artakalan parça, bileşen ve eleman bazındaki yapı ürünlerinin geri dönüştürülmesi, yeniden kullanılması ile arazi doldurma ve yakma yöntemleriyle bertarafı işlemleri de bu evreye dâhildir. Yok edimle ilgili en önemli sorun yok edim sonrası ortaya çıkan atıkların hacimsel ve toksik boyutlarıdır. AB ülkeleri arasında atık ürünlerle ilgili oranlar oldukça değişiklik göstermektedir. Oluşan atıklarını %90 dolgu, %10 geri dönüşüm ve enerji geri kazanımı şeklinde değerlendiren ülkeler olduğu gibi %10 dolgu, %65 geri dönüşüm ve %25 enerji geri kazanımı oranları ile atıklarının çevresel etkilerini oldukça azaltan ülkeler de mevcuttur [Towards a thematic strategy on the prevention and recycling of waste, 2003]. 78 Bertaraf, yeniden kullanım, geri dönüşümle ilgili seçenekler ürünün özelliklerine ve içeriğine göre çeşitlilik göstermektedir. Bir yapı ürününün yok edim evresindeki çevresel etkileri ürünün aşağıdaki özelliklere sahip olmasıyla azaltılabilir [Best Practices Guide-Material Choices for sustainable design, 2001]: • Yeniden kullanılabilirlik: Ürünün yaşı ve durabilitesi ile ilgili bir fonksiyondur. Bazı ürünler bina ömrü sona erse dahi daha hizmet verebilecek süreye sahiptir. Başka bir yapıda kullanılabilirler. Yapıların sökülmeye uygun olarak tasarlanması, daha yüksek oranda ürün geri dönüşümüne, yeniden kullanımına ve yenilenmesine imkânı sağlar. Böylece ürünlerin oluşum enerjilerinden faydalanarak kaynak ve enerji tasarrufu sağlandığı gibi, yapıdan kaynaklı dolgu atığı miktarı da azaltılmış olacaktır. Söküm maliyeti işçilik, ekipman ve yönetimsel giderler nedeniyle yıkım maliyetini aşsa da, ürün geri kazanımından elde edilen gelir dahil edildiğinde yıkım maliyetinin aşağısında kalmaktadır. Bu analizlerin yapılması ve kazançların ortaya çıkarılması söküm için yapım felsefesinin yaygınlaşması için önemlidir. • Geri dönüştürülebilirlik: Bir ürünün yeni bir ürün oluşumunda hammadde veya katkı amacıyla kaynak olarak kullanılabilme kapasitesidir. Çelik, mıknatıslar yoluyla inşaat yıkıntılarından kolaylıkla ayrılabildiğinden, büyük miktarlarda dönüştürülebilir başlıca yapı ürünüdür. Cam da dönüştürülebilmektedir ancak inşaat yıkıntılarında ayrıştırılması nispeten güçtür. Geri dönüştürülebilirlik, doğal kaynak kullanımını, enerji harcanmasını, atık oluşmasını, taşınması ve depolanması azalttığı için özellikle üretimi enerjisi yüksek ürünlerde önemlidir. • Biyolojik ayrışabilirlik: Ürünün doğada çözünebilmesi yeteneğidir. Organik ürünler doğaya hemen karışmasına rağmen mesela çeliğin çözülmesi uzun zaman alabilmektedir. Bu konuda önemli bir nokta, ürünün çözündüğünde tek başına veya başka maddelerle etkileşim sonucu tehlikeli maddeler üretmemesidir. 79 İsveç’te yapılan bir çalışma yok edim evresindeki yapı ürünlerinin değerlendirilmesi konusundaki kararların ne kadar karmaşık olabileceğini göstermektedir. ‘Maksimum ürün dönüşümü/enerji geri kazanımı için yakma’ ile ‘maksimum yeniden kullanım’ şeklinde iki senaryoya göre yapılan çalışmada doğal kaynak ve enerjinin korunumu ile dolgu oluşturan atıkların azaltılması hedeflerine ne derece yaklaşılabileceği araştırılmıştır. Bu çalışmada dönüştürme işleminden elde edilen %20-40 oranındaki enerji kazanımının 180-220 bin konutun bir yıllık ısıtma enerjisini karşılayabileceği ortaya konmuştur [Thormark, 2001]. Yapı ürününün yok ediminin etkin uygulanabilmesi için aşağıdaki bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır [Chini ve Bruening, 2003]; • Ürünle ilgili bilgi (İçeriği nedir?) • Konumla ilgili bilgi (Nerede yok edilecek?) • Kullanımla ilgili bilgi • Mevzuata dayalı bilgi (Yok edimle ilişkili yönteme veya ürüne özel bir mevzuat var mı?) • Piyasa bilgileri (Yok edimde yer alacak firmalar, maliyetler, ürünün yok edim eyleminin ekonomik kazançları-kayıpları nelerdir?) • Yöntemle ilgili bilgi (Hangi yöntemle yok edilecek?) Mimarlar ve ürün tasarımcıları tarafından en az anlaşılan ve dikkate alınan kısım yapının veya yapı ürünlerinin yok edim evresidir. Zira, yapının yapım evresinde, yok edim evresinde edinilebilecek kazanımlara ilişkin kararlar vermek, 50-100 yıllık yapı ömrü göz önüne alındığında, geleceğe ilişkin birtakım konulara bağlı olduğundan (kaynaklara ve enerjiye erişim olanağının, yapım sistemlerinin ve biçimlerinin değişimi, gelecekte dönüştürülmüş/yeniden kullanılacak ürünlere ihtiyaç olacak mı?) oldukça güçtür. Öte yandan bugün alınan kararların gelecekteki fırsatları şekillendireceği de unutulmamalıdır. 80 3.4.1. Doğrudan düzenleyici araçlar Bu evredeki doğrudan düzenleyici araçlar genelde atıklarla ilgili düzenlemelerden oluşmaktadır. Kulanım ömrü dolmuş veya kullanımına son verilmiş yapı ürününün, türüne göre, tabii tutulacağı işlemler ve ilgili proseddürleri belirtmektedirler. Yasal düzenlemeler Dönüştürülmüş veya yenilenmiş ürünler için pazar oluşumunu sağlayıcı düzenlemeler: Bu düzenlemeler yapı mevzuatları içerisinde yer alabildiği gibi, ayrı mevzuatlar olarak da ele alınabilmektedir. Amaç ürün tasarımında yok edimle ilgili kararların dâhil edilmesini (yıkım için tasarım), ileri demontaj-söküm teknolojilerinin geliştirilmesini ve performans kaybı yaşamadan dönüştürülebilen ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktır. Atık mevzuatları: AB’de inşaat yıkıntılarının veya kullanım ömrü bitmiş yapı ürünlerinin sökümlerinden başlamak üzere taşınması, depolanması, değerlendirilmesi ile ilgili mevzuatlar Atık Çerçeve Direktifine uygun olmak durumundadır. 2000 yılı verilerine göre Hollanda’da %90 oranında inşaat/yıkıntı atığı geri kazanılmaktadır. [Directive 2006/12/EC of the European Parliament and of the Council of 5 April 2006 on waste, 2006] İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde inşaat/yıkıntı atığı için geri kazanma pazarları gelişmemiştir ve bu atıkların çok az miktarda geri kazanılmaktadır. Çünkü yıkıntı atığının ana maddesi olan agrega bu ülkelerde doğal kaynak olarak yeterli miktarda bulunmakta ve makul fiyatlarla temin edilebilmektedir. Standardizasyon İngiltere’de inşaat/yıkıntı atığının kontrolü ve düzenli çöp depolama alanına bir bedel karşılığı bertaraf edilmesi zorunluluğunun getirilmesiyle ülkede birçok yerde 81 inşaat/yıkıntı atığı geri dönüşüm tesisleri kurulmaya başlanmıştır. İnşaat/yıkıntı atıklarından elde edilen agrega ile ilgili BS 6543 standardı ve bu malzemelerin yol kenarı ve kaldırım yapımında nasıl kullanılacağına dair standart yayınlanmıştır [Öztürk, 2005]. 3.4.2. Ekonomik araçlar Bu evredeki ekonomik araçlar, yok edim işleminin bir yerel yönetim hizmeti olarak bedelini ve çevreye verilen zararları telafi etmek için kullanılmaktadır. Vergi, harç ve cezalar Çevre vergilerinin temel mantığı üretimden tüketime kadar her alanda tercihlerin çevre lehine oluşmasını sağlamaktır. Bu anlamda çevre vergileri atıkların azaltılması veya önlenmesi, doğal kaynakların aşırı kullanımının önlenmesi ve tekrar kullanımının sağlanması, ürünleri oluşturan hammaddelerin belirli bir kısmının yeniden kullanılabilmesi, üretilen maddelerin daha uzun ömürlü olmasının sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması yönünde önemli katkı sağlamaktadırlar. New Jersey’de bu malzemeleri depolamak için 50 $/ton gibi ilave bedel alındığından bunları agrega olarak başarılı şekilde geri kazanmak mümkün olmaktadır. Bugün çoğu Avrupa ülkelerinde toplanan inşaat ve yıkıntı atığının %80-90’ını geri kazanmak ekonomik olarak karlıdır [Öztürk, 2005]. “Yeşil” kamu alımları Yıkım işleriyle ilgili ihalelerde teknik şartnameye inşaat atıkların bertarafı ile ilgili konulara yer verildiği görülmektedir. Yükleniciye kullanım sonrası evreyle ilgili sorumluluk verilip genişletilmiş üretici sorumluluğu ile birleşik uygulamalara da rastlanmaktadır. 82 3.4.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar Bu evredeki bilgilendirici araçlar, kullanımı sona eren yapı ürünlerinin çevresel etkileri ve yok edim şekli konusunda bilgilerin sağlanmasını amaçlamaktadır. Çevresel ürün beyanları / Çevresel yapı değerlendirme sistemleri Yok edim evresinde çevreci ürün beyanları ürünün ne şekilde bertaraf edileceği konusunda veri sağlaması bakımından önemlidir. Ürün içeriğindeki kimyasallar, geri dönüşümüyle ilgili konular ve ürünün söküm için uygun olup olmadığı konusunda bilgiler yer alabilmektedir. Buna paralel olarak çevresel yapı değerlendirme sistemlerinde de söküme uygun, biyolojik olarak ayrışabilir, atık hali tehlike içermeyen yapı ürünleriyle ilgili gerekler yer almaktadır. Tüketim / kullanım alışkanlıkları AB’de evsel atıklar gibi inşaat atıkları da yerel yönetimler veya yerel yönetimlerin görevlendirdiği kuruluşlarca belirli bir bedel karşılığında toplanmaktadır. Toplanan atıklar, durum ve cinslerine göre işleme tabi tutulmakta ve ekonomik olarak değerlendirilmektedir. Ürünleri yeniden kullanım ile ilgili özendirici kampanyalar, geri dönüştürülmüş yapı ürünlerinden inşa edilen sosyal ve ticari binalar vatandaşların bu konudaki bilincini yükseltmektedir. Bütünleşik ürün politikası araçları AB’de olduğu gibi diğer ülkelerde de sürdürülebilir kalkınmanın bir önşartı, sektörün rekabet gücünün yükselmesi için bir araç ve ülkelerin yasal çevre mevzuatlarının bir gereği olarak uzun yıllardır uygulanmakta ve gün geçtikçe geliştirilmektedir. Türkiye’de de ulusal çevre politikamız gereğince, uluslararası anlaşmalardan doğan taahhütlerin yerine getirilmesi ve kalkınmanın sürekliliğinin sağlanması amacıyla yapı ürünlerini de yakından etkileyen çevresel uygulama ve eğilimler mevcuttur. 83 4. BÜTÜNLEŞİK ÜRÜN POLİTİKASININ (BÜP) TÜRKİYE’DE YAPI SEKTÖRÜ’NE ENTEGRASYONU İÇİN BİR YÖNTEM ÖNERİSİ Türkiye’de çevre ile ilgili hak ve uygulamaların temelini T.C. Anayasası ve Çevre Kanunu oluşturmaktadır. Anayasanın 56. maddesi ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ demektedir. Devletin ve vatandaşların çevre konusundaki ödevlerini somutlaştıran Çevre Kanunu ise “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak” amacındadır. Bu bölümde, Türkiye’de yapı ürünleri sektörünü çevresel etkiler kapsamında, hedef alan uygulamalar, üçüncü bölümde ortaya konan BÜP araçları perspektifinde incelenmektedir. Uygulamalardan daha etkin sonuçların alınabilmesi için kurumsal yapılanma, organizasyon ve mevcut ve yeni araçların geliştirilmesi için önerilerde bulunulmaktadır. 4.1. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektörünü Etkileyen Mevcut BÜP Araçlarının Saptanması Türkiye’de, inşaat sektörünün 2005 yılı milli gelir içerisindeki payı % 4,2 olmuştur. 2005 yılında yapı ruhsatı verilen inşaatların toplam yüzölçümü 2004’e göre % 42 oranında artarak 99,4 milyon m2’ye ulaşmıştır. Türkiye’deki nüfus artış hızı ve artan kentlileşme sebebiyle, her yıl 310 bin konuta ihtiyaç duyulmakta, buna okul, hastane, ticari yapılar ve altyapı ihtiyacının de eklenmesi yapım faaliyetlerinde yoğunluğa dolayısıyla yapı ürünü ihtiyacının artmasına yol açmaktadır [Erdem, 2006]. Yapım ile ilgili her türlü faaliyet yapı ürünü ile somutlaşmaktadır. Şekil 4.1’de görüldüğü gibi yapı ürünü maliyetlerinin toplam yapı maliyeti içerisindeki oranı göz önüne alındığında ‘ürün imalatı’nın sektör faaliyetlerinin temeli olduğu söylenebilir. 84 Şekil 4.1. Bina inşaat maliyeti içerisinde yapı ürünlerinin maliyet oranı [Maç, 2007] Türkiye’de üretim bakımından gıda ve tekstilin ardından üçüncü sırada bulunan yapı ürünleri, toplam sanayi içerisinde % 10, imalat sanayii içerisinde % 12 -13 ve ara malı üretimi içerisinde % 30 civarında bir paya sahiptir. Yüz bin dolayında firmanın faaliyet gösterdiği sektörde her ürün grubunda 5 - 6 civarında büyük üretici firma bulunmaktadır. Bu firmalar iç pazarın yaklaşık % 80’ine sahiptirler [Erdem, 2006]. Türkiye’de yapı ürünü üretimine ilişkin rakamlar su şekilde sıralanabilir; • Çimento: Üretimde Avrupa’da 3., dünyada 12.; ihracatta Avrupa’da 1., dünyada 2. • Demir-çelik: Üretimde Avrupa’da 5., dünyada 13.; ihracatta dünyada 11. • Doğal Tas: Üretimde ilk 7 ülke arasında. • Plastik profil: Üretimde Avrupa’da 4. • Seramik karo: Üretimde Avrupa’da 3., dünyada 5. • Seramik sağlık ürünleri: Üretimde dünyada ilk 5 ülke arasında; ihracatta ise Avrupa’nın 1.si. • Boya: Üretimde Avrupa’da 7. • Cam: Üretimde Avrupa’da 6., dünyanın ise 10.su [Cantürk, 2003]. 85 4.1.1. Doğrudan düzenleyici araçlar Yasal düzenlemeler Çevre Kanunu-ÇOB: Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak amacında olan Kanun pek çok ikincil düzenleme (Yönetmelik, tebliğ vs.) için bir çerçeve niteliğindedir. Kanun ürünün yaşam döngüsü evrelerindeki çevreyi kirletici faaliyetlere (üretim, atık, kaynak kullanımı) odaklanmakta ancak ürüne özel hükümler içermemektedir. Bu Kanun; kirletme yasağı, çevrenin korunması, çevresel etki değerlendirilmesi, izin alma, arıtma ve bertaraf etme yükümlülüğü, denetim, bilgi verme ve bildirim yükümlülüğü, tehlikeli kimyasallar ve atıklar, gürültü, faaliyetlerin durdurulması, başlıkları altında çevrenin korunmasıyla ilgili önlemler ve yasaklarla ilgili konuları düzenlemektedir. anlaşmalardaki İçeriği taahhütleri ile AB mevzuatı karşılayabilecek ve ana taraf olduğumuz hatlara sahiptir. çevresel Doğrudan düzenleyici bir araç olmakla beraber ceza ve teşviklerle ilgili hükümleriyle ekonomik araçlar, halkın katılımı ve bilgilendirilmesiyle ilgili hükümleriyle bilgilendirici ve sosyo kültürel araçlar kapsamına da girmektedir [Çevre Kanunu, 1983]. Maden Kanunu 1 - ETKB: Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madenin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler. Ürüne odaklı değildir ancak bahsedilen ‘faaliyet’ doğal kaynak çıkarımı olarak tanımlanabilir. Pek çok yapı ürününün hammaddesinin madenlerden elde edildiği düşünülürse, “Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur” hükmüyle yapı ürünü için hammadde çıkarımı evresinde etkili olabilecek bir araçtır [Maden Kanunu, 1985]. 1 En son 13.06.2007 tarih ve 26551 sayılı Resmi Gazete’de 5686 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. 86 Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun DTM: Bu Kanun üreticiye, piyasaya sadece güvenli ürünleri arz etme zorunluluğu getirmektedir. Kanuna göre güvenli ürün, kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk taşımayan veya kabul edilebilir ölçülerde risk taşıyan ve insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması gereken asgari güvenlik koşulları bakımından azami ölçüde koruma sağlayan üründür. Piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olması zorunludur. Kanun yapı ürünlerini de kapsayan ürüne odaklı bir düzenlemedir. Kanun üreticiye, teknik mevzuata uyma (standart, yönetmelik) ve üretim süreci standardize edilmiş ürünlerde, öngörülen kullanım süresi içindeki risklerden tüketiciyi haberdar etme zorunluluğu getirmektedir. Bu bakımından üretim ve kulanım evresinde çevresel etkilerin azaltılmasında etkisi olan bir araçtır [Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun, 2001]. Enerji Verimliliği Kanunu -ETKB: Kanun enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasını amaçlamaktadır. Enerji verimliliği kavramı “Binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan enerji tüketiminin azaltılması” olarak tanımlanmıştır. Kanunu yapı ürünlerinin endüstriyel süreç içeren yaşam döngüsü evrelerinde (hammadde çıkarım, üretim ve yok edim evrelerinde) ve nakliyeden kaynaklı enerji kullanımının sebep olduğu çevresel etkilerin azaltılması konusunda etkili bir araç olması beklenmektedir [Enerji Verimliliği Kanunu, 2007]. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇED)- ÇOB: Çevresel etki değerlendirmesi, ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmaksızın, çevre değerlerini ekonomik politikalar karşısında korumak, planlanan bir faaliyetin yol açabileceği 87 bütün olumsuz çevresel etkilerin önceden tespit edilip, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır. Ürüne odaklı olmayıp projelere odaklanmaktadır. Yönetmelik incelendiğinde, yapı ürünleri kapsamına giren, demir ve çeliğin ergitilmesi ile ilgili tesislerin, demir dışı metallerin ergitildiği tesislerin, asbest çıkartılması ve asbest içeren ürünleri işleme veya dönüştürme tesislerinin, cam veya cam elyafı üretim tesislerinin, çimento fabrikaları veya klinker üretim tesislerinin ÇED Raporu alması gerektiği görülmektedir. ÇED raporları, içeriğinde yer alan “Bölüm IV: Projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler” başlığından dolayı en çok kaynak çıkarımı, üretim ve yok edim tesislerinin etkilerini belirlenmesi açısından önemli araçlardır [Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, 2003]. Çevre Denetimi Yönetmeliği -ÇOB: Yönetmeliğin amacı, tesislerin kurulması, faaliyete geçmesi ve üretimin her aşamasından atıkların nihai bertarafına kadar çevrenin korunması için çevre denetiminin usul ve esaslarını düzenlemektir. Yönetmelik, çevre denetimiyle ilgili iş ve işlemleri, çevre denetçilerinin niteliklerini, faaliyet sahiplerinin yükümlülükleri ile denetim makamlarının görev ve yetkilerini kapsar. Yönetmelik, Çevre Kanunu ile verilen görev ve sorumlulukların takibini sağlamaktadır [Çevre Denetimi Yönetmeliği, 2002]. Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik-ÇOB: Yönetmelik ile sert poliüretan köpükler, yalıtım panelleri, soğutucu yalıtımı, boru izolasyon maddeleri üretimi, esnek sünger üretiminde kullanılmakta olan ozon tabakasını incelten maddelerin üretimi yasaklanmıştır. Üretim teknolojisine odaklanan bir düzenlemedir ve çeşitli yapı ürünlerine ait teknolojileri de kapsadığı görülmektedir. Yönetmeliğin 5inci maddesinde yer alan “ozon tabakasını incelten maddelerin atıklarının bertarafı Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında gerekli tedbirler alınarak kullanıcılar tarafından gerçekleştirilir” hükmü de üretim evresinde etkili bir araç olduğu düşüncesini desteklemektedir. Yine Yönetmeliğin 20 nci maddesi ile Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra bütün kurum ve kuruluşları yapacakları alımlar ve açacakları ihaleler sırasında, 88 üretimlerinde ozon tabakasını incelten maddelerin alternatiflerini kullanan ve/veya içeren ürünleri seçme zorunluluğu getirilmiştir. Bu madde ile bir bakıma kurumlar, BÜP kapsamındaki “Yeşil” kamu alımları uygulamasına yönlendirilmektedir [Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik, 2006]. Yapı Denetimi Kanunu/ Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği- BİB: Amaç, can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kanun, yapım faaliyetine odaklanmaktadır [Yapı Denetimi Kanunu, 2001]. Kanunun uygulama usulleriyle ilgili Yönetmeliğe göre denetçi mimar ve mühendisler, yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıl süre ile sorumludurlar. Kanun, çevresel bir önlem içermemesine rağmen, hatalı yapım uygulamalarına yaptırımla karşılık vermesi ile yapı ve yapı ürününün ömrünü uzatmakta, ürünün kendisinden beklenen performansı yerine getirebileceği şekilde montajını sağlamasıyla da hatalı montaj kaynaklı çevresel etkileri azaltmaktadır. Bu da yapım ve kullanım evresinde etkili olmaktadır. Ancak Yönetmeliğin 19 pilot ilde uygulanması bu aracın dezavantajıdır [Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği, 2001]. Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği - BİB: Binalardaki ısı kayıplarının azaltılması, enerji tasarrufunun sağlanması ve uygulama esaslarının belirlenmesi amacıyla hazırlanan bu Yönetmeliğin gereklerini yerine getirmek için pek çok hükümde, “TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları” standardına referans verilmektedir [Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği, 2000]. 89 TS 825 standardı yapı ürünlerinin ısıl iletkenlik hesap değerlerini içermektedir. Jenerik değerler olarak ifade edilebilen bu değerler ne kadar küçükse, ısıyı karşı ortama o kadar geç ileterek enerji korunumunu sağlamaktadırlar. Yapı ürününden ziyade yapı ve tesisatla ilgili tasarımdan kaynaklı ısı, dolayısıyla enerji kayıplarını önleyen düzenleme doğru ürünün doğru yerde kullanımını sağlaması, kullanım evresinde ürünün ısıl performansından tam yararlanabilmeyi kolaylaştırması yönünden önemli bir araçtır [TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları, 1998]. Yapı Malzemeleri Yönetmeliği 1- BİB: Yönetmelik, AB’nin malların serbest dolaşımını sağlamak, ticarette teknik engelleri kaldırmak amaçlı 89/106/EEC sayılı Yapı Malzemeleri Direktifinin uyumlaştırılmasıyla oluşturulmuştur. Yönetmelikte, yapıda kullanılan ürünlerin uygulandıkları işlerin, kullanım amaçları kapsamında, 6 temel gereği sağlaması gerektiği belirtilmektedir [Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, 2002]. Durabilite, yangına dayanım, gürültüye kaşı korunum, kullanım emniyeti, enerji korunumu ve etkinliği, çevre sağlık ve hijyen temel gereklerini tarifleyen açıklayıcı dokümanlardan çevre sağlık ve hijyenle ilgili olanında, yapının çevre üzerindeki etkisinin yaşam döngüsünün her anında dikkate alınmasının gerekliliğini belirtilmektedir. Ancak anılan yapıların konut olduğunun varsayılması ve daha çok kullanım süresince iç hava kalitesine etkilerin irdelenmesi, yapı işinin yakın çevresine olan zararların kapsanması bu aracın etkisini zayıflatmaktadır. Çevre sağlık ve hijyen temel gereğine göre yapı ürünleri, - toksik gazların salınımı, - havadaki tehlikeli partikül veya gazların varlığı, - tehlikeli radyasyon emisyonu - toprağın ve suyun kirlenmesi veya zehirlenmesi - atık suyun, dumanlı toprağın, veya sıvı atıkların hatalı atımı yapı işlerinin parçalarında veya yüzeylerinde rutubet oluşumu gibi nedenlerden dolayı hijyen ve sağlık açısından tehdit oluşturmayacak şekilde tasarlanıp, 1 En son 01.12.2006 tarih ve 26363 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir. 90 yapılmalıdır [Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’ne (89/106/EEC) İlişkin Açıklayıcı Dokümanlar Hakkında Tebliğ, 2004]. Yönetmelik kapsamında sadece temel gereklere uygun ürünlere CE işareti iliştirilebilmektedir. İşaretle birlikte temel gereklere karşılık gelen ürün karakteristikleriyle ilgili değerlerin beyanı zorunlu olsa da ‘Çevre sağlık hijyen’ temel gereğine ait karakteristikler, ilgili ürün standardında çevresel özellikler yer almadığından, beyan edilememektedir. Bu durum tüm AB ülkeleri için geçerlidir. Oysa CE işaretlemesinin zorunluluk durumu ilgili ürünün çevresel özelliklerinin beyanını zorunlu kılacak, böylelikle ürünün belirli çevresel özelliklerine ait bilgi kullanıcılar tarafından erişilebilir hale gelebilecektir. Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği 1 - ÇOB: Amaç, tehlikeli kimyasalların kontrol altına alınarak olumsuz etkilerinden çevre ve insanın korunmasına dair yönetimsel ve teknik yöntem ve esasları düzenlemektir. Asbest kullanımıyla ilgili hükümleri çerçevesinde yapı ürünleriyle ilgilidir. Asbestin; boyalar ve cilaların/verniklerin, sıvalar, koruyucu kaplamalar, dolgular, sızdırmazlık malzemeleri, bağlayıcılar, zamklar, tutkallar, yapıştırıcılar, dekoratif tozlar ve apre malzemelerinin, yoğunluğu 1 g/cm3'den az olan yalıtım veya ses geçirmezlik malzemelerinin, plastik yer ve duvar kaplamalarının altına konacak yalıtım astarlarının üretiminde ve badana ve sıva, çatı ve zemin toprağı şeklinde taban ve çatı örtüsü olarak kullanılamayacağı belirilmektedir. Böylelikle anılan ürünlerin üretim ve kullanımından meydana gelecek toksikolojiyi önlenmektedir. Yönetmelik aynı zamanda tehlikeli olduğu belirlenen madde ve müstahzar ile en az bir tehlikeli madde ihtiva eden müstahzara üreticisi tarafından “Güvenlik Bilgi Formu” oluşturma zorunluluğu getirmektedir. Bu formlarda tehlikeli kimyasalların; özelliklerine ilişkin detaylı bilgiler ile bulunduğu ortamlarda kimyasalın özelliğine göre alınacak güvenlik önlemleri ve kimyasalın olumsuz etkilerinden çevre ve insan 1 En son.:25.7.2001 tarih ve 24473 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir. 91 sağlığının korunmasına yönelik gerekli bilgileri bulunmaktadır. Bu yönüyle BÜP kapsamında bilgilendirici bir araç olarak değerlendirilebilir [Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği, 1993]. Endüstriyel Tesislerden Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği - ÇOB: Amaç; sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyeti sonucu atmosfere yayılan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halindeki emisyonları kontrol altına almak; insanı ve çevresini hava alıcı ortamındaki kirlenmelerden doğacak tehlikelerden korumak; hava kirlenmeleri sebebiyle çevrede ortaya çıkan, topluma ve komşuluk münasebetlerine önemli zararlar veren olumsuz etkileri gidermek ve bu etkilerin ortaya çıkmamasını sağlamaktır. Ürüne değil üretime odaklanmaktadır [Endüstriyel Tesislerden Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, 2004]. Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 1 - ÇOB: Amaç, çevreyi olumsuz yönde etkileyebilecek olan tüketilmiş maddelerin idaresini belli bir disiplin altına alarak, havada, suda ve toprakta kalıcı etki gösteren kirleticilerin hayvan ve bitki nesillerini, doğal zenginlikleri ve ekolojik dengeyi bozmasının önlenmesi ile buna yönelik prensip, politika ve programların belirlenmesi, uygulanması ve geliştirilmesidir [Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 1991]. Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği - ÇOB: Bu Yönetmeliğin amacı; hafriyat toprağı ile inşaat ve yıkıntı atıklarının çevreye zarar vermeyecek şekilde öncelikle kaynakta azaltılması, toplanması, geçici biriktirilmesi, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertaraf edilmesine ilişkin teknik ve yönetimsel konular ile uyulması gereken genel kuralları düzenlemektir [Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, 2004]. Hafriyat toprağı üretenlerin, imar uygulamaları sonucunda ürettikleri hafriyat toprağı ve inşaat/yıkıntı atıklarını ne şekilde taşıyacaklarını ve nereye depolayacaklarını belgelendirmeleri zorunludur. Doğrudan yapı ürününün yapım ve yok edim 1 En son - 05.04.2005 tarih ve 25777 sayılı Resmi Gazete’de değişiklik yapılmıştır. 92 evresindeki atıklarla ilgili bir araçtır. Yönetmelik içerisinde inşaatla ilgili atıklar sınıflandırılmış, “seçici yıkım” kavramı tanımlanmıştır. Yönetmeliğin, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olan hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atıklarının yönetimine ilişkin hükümlerine göre; • Atıkların kaynağında en aza indirilmesi esastır. • Bu atıkların yönetiminden sorumlu kişi, kurum/kuruluşlar, atıkların çevre ve insan sağlığına olabilecek zararlı etkilerinin azaltılması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler. • Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının geri kazanılması ve özellikle alt yapı malzemesi olarak yeniden değerlendirilmesi esastır. • Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının karıştırılmaması esastır. • Sağlıklı bir geri kazanım ve bertaraf sisteminin oluşturulması için atıkların kaynağında ayrılması ve ‘seçici yıkım’ esastır. • Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atığı üreticileri, atıklarının bertarafı için gerekli harcamaları karşılamakla yükümlüdürler. Hafriyat ve inşaat yıkıntılarının taşınması genel olarak belediyelerin sorumluluğunda olup, belediyeler tarafından da genellikle ihale yöntemi ile özel sektöre yaptırılmaktadır. Ancak hafriyat ve inşaat atıklarının önemli bir bölümünün tabiata gelişigüzel bırakıldığı ya da evsel atıklarla karıştırılarak depolandığı bir gerçektir [Köse, Ayaz ve Köroğlu, 2007]. İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamesi- BİB: İnşaat işleriyle ilgili olarak taşıma, kazı ve dolgu, yıkma ve sökme, kazık, tünel ile ilgili uygulamaları, çimento, kireç, alçı, agrega, doğal taş, briket vb. ürünlerin uygulama esaslarını içeren bir şartnamedir [İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamesi, 2007]. Şartnameler uyarınca müteahhit tesisin yapımı, denenmesi ve işletilmesiyle ilgili her türlü kanun, tüzük ve yönetmeliklere, özellikle çevre kirlenmesinin önlenmesi ve 93 genel sağlığın korunmasıyla ilgili olanlara uygun iş yapmalıdır. Herhangi bir şekilde düzenlenmemiş konularda ise müteahhit geçerli olan yöntem ve kurallara uygun iş yapmalı veya hareket etmelidir. Standardizasyon Türkiye’de standart hazırlamakla sorumlu kurum Türk Standartları Enstitüsüdür (TSE). Standartların ‘İhtisas Komiteleri’ marifetiyle hazırlanıp ‘Teknik Kurul’larda görüşülerek yayımlanabildiği gibi Avrupa ya da uluslar arası standartlar adapte edilerek Türk standardı haline de getirilebilmektedir. Standartlara uymak yapı olarak ihtiyari olsa da bazı Kamu kurumları kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili uygulamalarda baz aldıkları standartları, Resmi Gazete’de yayımlayarak veya yasal düzenlemelerinde atıf yaparak uyulması zorunlu hale getirebilmektedir. Bir yapı ürününün standardının hazırlanması için o ürünün bir süredir en az birkaç üretici tarafından üretilip piyasaya sürülmüş olması ayrıca ya üreticiler ya da resmi otoritelerin ilgili ürün için standardizasyon talebinde bulunması gerekmektedir. Bu da yenilikçi, bazen de tek üreticisi bulunan çevre duyarlı ürünler için uzun bir süre sadece üreticinin taahhüdüne güvenmek zorunda olmak anlamındadır. Avrupa’da hakkında standart bulunmayan, yakın zamanda da hazırlanması düşünülmeyen ürünler için çeşitli ‘teknik şartname’ler hazırlanmaktadır. Bazen ilgili kamu kurumu, bazen ürünle ilgili derneklerce hazırlanan bu teknik şartnameler ürünün imalat süreci ve fiziksel özellikleriyle ilgili her türlü ipucunu vermektedir. Üçüncü bölümde anılan çevresel ürün beyanı (TS EN ISO 14025), çevre yönetim sistemleri (TS EN ISO 14001), ürün tasarımına çevresel özelliklerin eklenmesiyle (CEN Kılavuz 4) ilgili tüm standartlar TSE tarafınca adapte edilmiş olup Türkçeye çevrilmişlerdir. Ancak bu standartlara uyulması zorunluluğu yoktur [Türk Standartları Enstitüsü web sitesi, Standartlar, 2007]. Görüldüğü gibi doğrudan düzenleyici araçların çoğunun hedefinde yapı ürünleri bulunmamaktadır. Ancak hükümleriyle, ürünün belirli bir yaşam döngüsü 94 evresindeki bir veya birkaç çevresel konuyu düzenlemekte veya bu alanda bir potansiyele sahip olmaktadırlar. Türkiye’de kullanılan doğrudan düzenleyici BÜP araçlarının içerikleri incelendiğinde yapı ürünü yaşam döngüsü evresindeki çevresel etkilerin azaltılması konusundaki etkinlikleri hakkında bir fikir vermektedirler. Bu amaçla hazırlanan Çizelge 4.1’de, ürün yaşam döngüsü evreleri bazında analiz edilen araçların çoğu AB Çevre mevzuatıyla kağıt üzerinde uyumludur, olmayanların da uyumlaştırma çalışmaları sürmektedir. Bu alt bölümde ve Çizelge 4.1’de yapılan analize göre Kanunlar, çıkarılacak ikincil düzenlemeler (Yönetmelik tebliğ vs.) için bir dayanak ve çerçeve niteliğindedirler ve konuyu kapsamlı olarak ele almakla birlikte, yapı itibarıyla, çok tarifleyici olamamaktadır. Yapı ürününün çevresel etkilerinin kontrolünde çok önemli rol oynayan tasarım evresinde ve yine kullanım ömrünün uzunluğu nispetinde önemli olan bakım/onarım/temizlik evrelerinde nerdeyse hiçbir düzenlemenin etkili olmadığı görülmektedir. √ √ √ √ - Enerji Verimliliği Kanunu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Çevre Denetimi Yönetmeliği Yapı Malzemeleri Yönetmeliği Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik Yapı Denetimi Kanunu/ Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği Isı Yalıtımı Yönetmeliği Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği İnşaat, Makine Tesisatı Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamesi Standardizasyon √ - - - - √ - √ - - - - - - Ve - Hazırlanması Ürünlere İlişkin Teknik Uygulanmasına Dair Kanun Mevzuatın - √ Maden Kanunu - √ √ √ √ - - √ √ √ - - √ √ √ √ - √ - √ √ - √ - - - - √ - √ - √ - √ - - - √ √ - - - - √ - - - √ - - Kulanım Yapım/ Montaj Ürün tasarımı Üretim yöntemi Kullanım evresi Üretim evresi Çevre Kanunu Doğrudan düzenleyici araçlar Hammadde çıkarım evresi - - √ - - - - - - - - - - - - √ Bakım/ onarım/ temizlik - - - - - - - - √ - √ √ - - - √ Yapının yıkımı - - √ - - - √ √ √ - √ √ √ - - √ Yok edim yöntemi Yok edim evresi Çizelge 4.1. Doğrudan düzenleyici araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin nkontrolünü/azaltılmasını sağlayabilir mi? √= Evet, - = Hayır 95 96 4.1.2. Ekonomik araçlar Vergi, harç ve cezalar Türkiye’de çevre vergileri, AB ya da OECD ülkelerindeki anlamıyla uygulama alanı bulamamaktadır. Bu ülkelerdeki çevre vergileri, üzerine kondukları mal ve hizmetlerin maliyetini arttırarak üretici ya da tüketicileri çevreye zararlı olmayan faaliyetlere yönlendirirken aynı zamanda teknolojik gelişmeyi de sağlamaktadır. Bu nedenle bu ülkelerde uygulanan çevre vergileri ilk planda ‘yönlendirmek ve denetlemek’ amacını gütmektedir. İkinci aşamada ise mali amaç güdülmektedir [Ferhatoğlu, 2003]. Çevre Kanunu’nun öngördüğü cezalar: 5491 sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la ‘kirleten öder prensibi’ çerçevesinde katı atık ve atık su bedellerinin; yatırım, işletim, bakım onarım maliyetlerini karşılayacak şekilde tespit edilmesi ve tahsil edilen ücretlerin ise ilgili çevre hizmetleri dışında kullanılmaması zorunluluğu getirilmiştir. Cezai yaptırımlar her yıl düzenli olarak güncelleştirilmekte ve caydırıcılıkları artırılmaktadır [Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 2006]. İthalat/İhracat engelleri: İçerik, kullanım veya yok edim evresiyle ilgili çevreye zararlı etkisi bulunan birtakım ürünlerin ithal ve ihracına izin verilmemektedir veya özel denetime tabi tutulmaktadır. TS EN ISO 14000 serisine uygun bir çevre yönetim sistemine sahip kuruluşlar uluslar arası pazarlara daha kolay girebilmektedir. Bu konular Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın görev kapsamındadır. Fonlar, teşvik ve ödüller 7.Çerçeve Programı Fonları: Çerçeve Programları AB’nin araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi için kullandığı en kapsamlı araçtır. 2007-2013 yıllarını kapsayan 7. Çerçeve programının bütçesi 72 Milyar Euro’dur. 97 Çevre teması ile ilgili fon sağlanmasında, çevrenin ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi hedeflenmektedir. Alt alanları; iklim değişikliği, çevre kirliliği ve riskler, sürdürülebilir kaynak yönetimi, çevre teknolojileri, yeryüzü gözlem ve değerlendirme olarak sayılabilen bu tema, anılan alanlarda gelişmeye ve AR-GE çalışmalarına yoğun gereksinim duyan Türkiye için önemli bir fırsattır. Hâlihazırda çoğunluğu enerji başlığında olmak üzere 229 firma, işletme, üniversite proje için ortak aramaktadır [CORDIS (Community Research and Development Information) Service web sitesi, 7. Çerçeve programı proje çağrıları, 2008]. Pek çok sektöre uygulanabileceği gibi yapı sektörüne de uygulanabilecek olan nanoteknolojiler, yeni ürünler, üretim yöntemleri, aletler, araçlar ile ilgili çalışmaların teşvik edilmesinde Türkiye’nin bu programdan temin edeceği faydanın maksimize edilmesi ile ilgili olarak geliştirilmesi gereken projeler konusunda Türkiye genelinde ve de yapı sektörü özelinde bir koordinasyonun eksikliği nedeniyle bu proje desteklerinden son derece düşük seviyede yararlanılmaktadır. Nanobilimler, nanoteknolojiler, ürünler ve yeni üretim teknolojileri teması da yapı ürünleri ve ürünlerle ilişkili üretim ve atık teknolojilerinin geliştirilerek çevresel etkilerin azaltılmasıyla ilgili projelere fon sağlaması bakımından önemlidir. Projelerde AB’nin güttüğü hedef, üretilen bilginin kullanılabilir ve üretime dönüştürülebilir olmasıdır. LIFE+ fonu: Fonun amacı Orta ve Doğu Avrupalı aday ülkelerden farklı olarak Akdeniz ve Baltık Denizine kıyısı olan ülkelerde çevre alanında gerekli olan kapasiteyi ve yönetimsel yapıyı oluşturmak ve bu ülkelerde çevre politikaları ile faaliyet programları geliştirmektir. 2007–2013 yılları arasında yürütülecek olan ve 1,951 milyar Euro’luk bir bütçe tahsis edilen LIFE+ programı; LIFE+ doğa ve biyo-çeşitlilik, LIFE+ çevre politikası ve yönetişim ve LIFE+ bilgi ve iletişim olmak üzere üç ana kategoride iklim değimi, biyo-çeşitlilik, yaşam kalitesi ve sağlık, doğal kaynaklar ve atık yönetimine ilişkin 98 projelerin finansmanına öncelik vermektedir. Örneğin, “LIFE TCY/TR/000292 Türkiye’de Sanayiden Kaynaklanan Tehlikeli Atıkların Yönetiminin İyileştirilmesi” projesi Ocak 2007 - Aralık 2008 süreli olup AB tarafından finanse edilmektedir [Avrupa Komisyonu web sitesi, Çevre Genel Müdürlüğü, LIFE fonu, 2007]. Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği - ÇOB: Çevre Kanununda yer alan fon bünyesinde; arıtma tesis yapımını desteklemek, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılacak faaliyet ve tesisleri desteklemek amaçları ile kredi verilmektedir [Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği, 1985]. Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında destekler: Kanun kapsamında, herhangi bir endüstriyel işletmesi için üç yıl içerisinde enerji yoğunluğunu ortalama olarak en az yüzde on oranında azaltmayı taahhüt eden ve taahhüdünü yerine getiren gerçek veya tüzel kişilerin ilgili endüstriyel işletmesinin, yüzbin Türk Lirasını geçmemek kaydıyla, anlaşmanın yapıldığı yıla ait enerji giderinin yüzde yirmisi karşılanacaktır [Enerji Verimliliği Kanunu, 2007]. Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar-Hazine Müsteşarlığı: Bu karara göre, üreticiler AR-GE yatırımları 1 ve çevre yatırımlarına 2 verilen teşvik belgeleriyle gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası ve faiz desteğinden yararlanabilmektedirler [Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar, 2002]. Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ 3: Türkiye’de ticari ve sınai faaliyette bulunan veya yazılım sektöründe iştigal eden şirketler tarafından çevre, 1 Yeni bir ürün geliştirilmesi, ürün kalite ve standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü ve standart yükseltici yeni bir teknolojinin ülke şartlarına uyumunun sağlanması amacıyla yapılacak Ar-Ge çalışmalarıyla, bu tür faaliyet sonuçlarının faydalı araç, gereç, malzeme, ürün, yöntem, sistem ve üretim tekniklerine dönüştürülmesi, mevcutların teknolojik açıdan iyileştirilmesi ve teknoloji uyarlanması için bilimsel esaslara uygun olarak yapılan ve her aşaması belirlenmiş ar-ge çalışmaları için gerçekleştirilecek yatırımları ifade eder. 2 Çevre ve Orman Bakanlığınca sıcak nokta olarak belirlenmiş acil önlem gerektiren çevre kirliliklerinin giderilmesi dahil üretim için hammadde ithalatı gerektirmeyen katı, sıvı, gaz, tehlikeli atık ve benzeri yurtiçindeki her türlü atığın toplanması, geri kazanılması, arıtılması ve bertaraf edilmesine ilişkin teknolojilere ilaveten, çevre kirliliği yaratabilecek durumları önlemeye yönelik yatırımları ifade eder. 3 En son 28.07.2007 tarih ve 26596 sayılı Resmi Gazete’de değiştirilmiştir. 99 kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyum sağlanabilmesini teminen akredite edilmiş kurum ve/veya kuruluşlardan alınacak kalite, çevre belgeleri ile insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaların belirli bir bölümünün karşılanmasıyla ilgili düzenlemedir. Tebliğ uyarınca firmaların, ISO 9001 Kalite güvence, ISO 14000 çevre yönetimi, CE işareti ve uluslararası nitelikteki diğer kalite ve çevre belgelerinin alım masrafları karşılanmaktadır [Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, 2006]. Enerji Verimliliği Proje Yarışması - ETKB: Ulusal enerji politikalarımız çerçevesinde, enerji verimliliğinin arttırılması hedefinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan endüstriyel işletmelerin, uygulama projelerinin ve ürünlerin kamuoyuna duyurulmasını ve teşvik edilmesi tüm dünyada olduğu gibi etkin bir politik araç olarak değerlendirmektedir. Bu sebeple 1999 yılından beri verilen ödüller sanayide enerji verimliliğinin artırılması projeleri, enerji verimli ürün ve enerji verimli endüstriyel tesis kategorilerinde verilmektedir. Projeler için değerlendirme kriterleri tasarruf miktarı ve oranı, ekonomiklik, özgünlük ve yaygınlaşma potansiyeli şeklinde belirlenmiştir. Ödüllerin bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını sağlayarak endüstriyel alanda enerji verimliliğini artıracağı düşünülmektedir [Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüd İdaresi web sitesi, Sanayide Enerji Verimliliği Proje Yarışması, 2007]. Odalar, dernekler, vb. kurumlarca verilen çevresel ödüller ve destekler: İstanbul Sanayi Odası, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ve buna benzer vakıf, örgüt, dergi gibi oluşumlar da çevre alanında teknolojik buluş ve uygulamaları desteklemekte ve çeşitli ödüller vermektedirler. Kamu alımları: Türkiye’de inşaat sektörünün en büyük işvereni kamu sektörü olup, yatırımlar kamu tarafından planlanmakta ve proje detayları da kamu tarafından saptanmaktadır. Kamu İhale Kurumu, Kamu İhale Kanunu’nu ilgili AB Direktifine göre uyumlaştırılmıştır. Kanunda çevre ile ilgili konular yer almamaktadır. Ancak tekliflerin değerlendirilmesinde uzun vadede çevresel ve ekonomik faydalar 100 sağlayacak ancak başlangıç bedeli diğerlerinden yüksek olan tekliflerde inisiyatif ihaleci kuruma bırakılmaktadır [Kamu İhale Kanunu, 2002]. 1 Sonuç olarak, Çizelge 4.2’de de listelenen ekonomik araçlar ilgili oldukları eyleme (emisyon, arıtım tesisi yapımı, vs) genellikle üretim yöntemi üzerine yoğunlaşmaktadır. Bir anlamda Türkiye’de, aslında ürün yaşam döngüsündeki en önemli paydaş olan üreticinin ürün sorumluluğunun üretim evresiyle beraber bittiği görüşü hâkimdir. Ekonomik araçlar kağıt üzerinde büyük potansiyel taşısa da uygulamaya ve denetime yönelik faaliyetlerin zayıflığı nedeniyle yeterince etkili olamadıkları görülmektedir. 1 En son 14.08.2007 tarih ve 26613 sayılı Resmi Gazete’de revize edilmiştir. 1 - Sanayide Enerji Verimliği Proje Yarışması Çevre Maliyetlerinin Hakkında Tebliğ √ Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği - √ √ √ - √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ - - - - - √ - - - √ - - - - - √ - - - - - - - - - √ - - Bakım/onarım/ temizlik √ - √ - - - √ √ - √ Yapının yıkımı Yok edim evresi - - √ √ √ √ √ √ - √ Yok edim yöntemi Anılan fonlar belirli başlıklarda hazırlanacak projelerin gerçekleştirilmesi için verilecektir. Gerçekleşmiş bir etkisi olmayan, potansiyel taşıyan bir araçtır. - Kamu alımları Desteklenmesi √ Enerji Verimliliği Kanunu kaps. Destekler √ √ Yatırımlarda Devlet Hakkında Karar Yardımları √ √ √ √ √ √ Kulanım Yapım/ Montaj Ürün tasarımı Üretim yöntemi Kullanım evresi Üretim evresi LİFE+ Fonu 7.Çerçeve Program fonları - İhracat/İthalat engelleri 1 √ Çevre Kanunu’nun öngördüğü cezalar Ekonomik Araçlar Hammadde çıkarım evresi Çizelge 4.2. Ekonomik araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü / azaltılmasını sağlayabilir mi? √= Evet - = Hayır 101 102 4.1.3. Bilgilendirici ve sosyo-kültürel araçlar Güvenlik bilgi formu “Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanmasına İlişkin Tebliğ” kapsamınca üretici bir güvenlik bilgi formunu hazırlayarak alıcı, kullanıcı ve depolayıcıyı bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu formların, profesyonel kullanıcılar/uygulayıcılar ile tehlikeli kimyasalları depolayanlara iletilmesi zorunludur. Alıcının bilgilendirilmesinden üretici, ithalatçı ve dağıtıcı müteselsilen sorumludur. Ürüne odaklı ve ürünü uygulayacak kişilere yönelik bir araçtır. Güvenlik Bilgi Formları, madde/müstahzar ve şirket/iş sahibinin tanımı, bileşim/içindekiler hakkında bilgi, tehlikelerin tanıtımı, ilk yardım tedbirleri, kaza sonucu yayılmaya karşı tedbirler, kullanma ve depolama, maruz kalma kontrolleri/kişisel korunma, fiziksel ve kimyasal özellikler, kararlılık ve reaktivite, toksikolojik bilgi, çevreyle ilgili bilgi, bertaraf bilgileri, taşımacılık bilgisi, mevzuat bilgisi ve diğer bilgiler olmak üzere 16 başlığı içerecek şekilde hazırlanmaktadır [Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanmasına İlişkin Tebliğ, 2002]. Ar-Ge Türkiye’deki ulusal Ar-Ge faaliyetleri, • Dış Ticaret Müsteşarlığının Ar-Ge yardımlarıyla, • TÜBİTAK’ın çeşitli Ar-Ge destekleriyle, • Sanayi Ticaret Bakanlığınca, işletmelerin belirli bir Üniversite, Yüksek Teknoloji Enstitüsü ya da Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) Merkez veya Enstitülerinin imkânlarından yararlanarak teknoloji veya teknolojik bir buluşu ticari bir ürün, yöntem veya hizmet haline dönüştürmek için faaliyet gösterdikleri teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması yoluyla desteklenmektedir. 103 Bu destek çalışmaları kapsamında sektörlere ilişkin olarak desteklerin ne oranda olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte yapı sektörüne ilişkin faaliyetlerin son derece az olduğu gözlenmektedir. Yapı ürünleri sektörünün aktörleri kendi örgütlenmeleri içinde, kendi alanlarıyla sınırlı küçük çaplı mesleki veya ticari araştırmalar gerçekleştirseler bile, sektörün gereksinimleri ve araştırma öncelikleri doğrultusunda hareket etmeyi amaçlayan bütüncül bir yaklaşım ve koordinasyon bulunmamaktadır. Türk Yapı Teknoloji Platformu: Avrupa Yapı Teknoloji Platformu (ECTP), sektörün toplum, sürdürülebilirlik, teknoloji, vb. açısından karşı karşıya kaldığı başlıca engelleri tanımlayıp analiz ederek ve önümüzdeki on yıllarda toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bu engellerin ne şekilde aşılabileceğine yönelik stratejiler geliştirerek yapı sektörünü bir üst düzeye taşımayı amaçlamaktadır. Her AB üye ve aday ülkede eşleniği olan ulusal platformların bulunduğu bu platformda Türkiye “Türk Yapı Teknoloji Platformu” ile dâhil olmuştur. Bu platformun yapı ürünleri açısından, üretici, akademisyen, yasa koyucuların işbirliğiyle, henüz ele alınmamış çevresel konularla ilgili araştırmaları da yürütmesi beklenmektedir [Türk Yapı Teknoloji Platformu web sitesi, 2007]. Yapı Araştırma Derneği: Kamu sektöründe şu anda yapı sektörüyle ilgili AR-GE çalışması yapmakla sorumlu bir kurum veya kuruluş bulunmamaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı içindeki ve TÜBİTAK bünyesindeki yapı sektörüne ilişkin araştırma merkezleri 80’li yıllarda kapatılmıştır. Yapı Araştırma Derneği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı başkanlığında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği, İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği, Tahkim Kurumu Derneği ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği’nin katılımıyla, kurulmuştur. [Bayındırlık ve İskan Bakanlığı web sitesi, Yapı Araştırma Derneği Tüzüğü, 20007]. 104 Dernek bünyesinde, Çizelge 4.3’de belirtilen görevleri üstlenecek, Yapı araştırma Merkezi, Yapı Güvence Kuruluşu ve İnşaat Teknik Onay Kurulu şeklinde üç iktisadi işletme oluşturulması düşünülmektedir. Derneğin, kuruluş tüzüğünde “yapı ürünü ve çevre” ile ilgili bir ibare yer almamakla beraber, Ar-Ge faaliyetleri ve paydaşları bir araya getirme hedefleri bakımından yapı ürünleri sektöründe önemli bir eksikliği gidereceği düşünülmektedir Üniversiteler, Yüksek Teknoloji Enstitüleri: Üniversitelerde yapılan araştırma projeleri ve tezler arasında ‘yaşam döngüsü’, ‘sürdürülebilirlik’, ‘çevresel etki’ ana ekseninde sürdürülen çalışmaların oranı gün geçtikçe artmaktadır. İklim değişikliği sorunu ve CO2 emisyonlarının azaltılması sorumluluğu ile ilişkili olarak yapı ve enerji etkinliği, pasif tasarım, yenilikçi yalıtım ürünleri yapı ürünlerinin çevreyle etkileşimi konusundaki çalışmaların ağırlığını oluşturmaktadır. Bu konularla ilgili bazı Üniversitelerde enstitü ve araştırma merkezleri kurulmuştur. Yapı ürününün çevresel etkilerini bütüncül bir yaklaşımla ele alan, belirli bir ürün grubuna ilişkin çevresel etkileri araştıran çalışmalar da mevcuttu. Stratejik ar-ge projeleri geliştirmek Ar-ge projelerine danışmanlık vermek Araştırma altyapısı envanteri tutmak Mevcut altyapıyı üyeleri arasında koordine etmek Gereğinde yeni altyapı kurmak Araştırmalara ortaklık yapmak Patentli araştırma envanteri tutmak Patent edinmek Patent pazarlamak Eğitime katkı vermek Danışmanlık, bilirkişilik yapmak ve özellikli yapı projeleri üretmek Yapı Araştırma Merkezi İktisadi İşletmesi; Yenilikçi mamullere onay Yapı elemanlarına (kitler) onay Yapı sistemlerine onay Yapım-üretim sürecine onay Yapı detayı onayı İnşaat Teknik Onay Kurulu İktisadi İşletmesi; YAPI ARAŞTIRMA DERNEĞİ Sektördeki aktörlere (kanuni altyapısı oluşturulmak üzere) gönüllü tanımlar getirmek (yatırımcı, müşavir, müteahhit, denetçi, vb.) Aktörleri belgelendirmek Kalite için bilişim ortamı oluşturmak Yapılara ilişkin veri toplama Kıyas endeksleri belirleme Kıyas ölçmek ve belgelendirmek Aktörlerin istihdam ettiği meslekleri belgelendirmek Mesleki eğitim programları yaptırmak Aktörlere mesleki sorumluluk sigortası yapmak Yapılar için asgari kalite tespiti İş sözleşmeleri oluşturmak Yapı güvencesi vermek (yapılara kefil olmak) Aktörler ile mal sahibi arasında hakemlik yapmak Yapı güvencesi altındaki kusurları telafi etmek Kredi derecelendirmesi yapmak Yapı Güvence Kuruluşu İktisadi İşletmesi; Çizelge 4.3. Yapı Araştırma Derneği altında kurulması düşünülen İktisadi işletmelerin faaliyetleri [Yapı Araştırma Derneği Tüzüğü] 105 106 Ürün dernekleri Türkiye’de yapı ürünleri üreticilerini temsil eden İMSAD’ın amacı inşaat sektörüne büyüyen, karlı ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için toplum bilincini geliştirmektir. Kamu ve inşaat ürünleri sektörünün işbirliğinin gerektiği pek çok platformda İMSAD bir şemsiye kuruluş olarak yer almaktadır. Üreticileri olduğu kadar sektör derneklerini de çatısı altında toplamıştır. Avrupa İnşaat Malzemeleri Üreticileri Derneğinin (CEPMC) üyesi olup bu dernekte olduğu gibi bir “Çevre Komitesi” kurmuştur [İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği web sitesi, 2007]. Ürün bazında veya kullanım alanı bazında bir araya gelen üreticilerin oluşturduğu diğer dernekler (Türkiye Hazır Beton Birliği, Plastik Pencere Üreticileri Birliği, ÇatıDer, Gazbeton Üreticileri Birliği vb., İZODER) kendi ürünleriyle ilgili ulusal ve uluslararası tüm çalışmaları yakından takip etmektedirler. Standartların oluşturulmasında TSE’ye katkı sağlayarak, sektöre ait sorunların çözümü için TOBB altında teşekkül edilen Sektör Meclislerine katılımları ve üniversiteler ile işbirliğiyle gerçekleşen projelere destek sağlamaları ile ürün gelişiminde etkin rol almaktadırlar. Sanayi, ticaret ve mesleki gelişimi ile ilgili organizasyonlar Mimarlar Odası: Mimarlık mesleği ve mesleki hizmetin; etkinliğini, verimliliğini ve gelişimini değişen dünya koşulları, bilimsel-teknolojik gelişmeler ve toplumsal gereksinmeler çerçevesinde sürekli kılmak amacıyla ‘Sürekli mesleki gelişim merkezi’ kurulmuştur. Mesleki gelişim alanları arasında yer alan “Çevre” başlığı altında mimarların; a. Mimarlık - çevre ilişkisi b.Yaşanabilir çevre ve mimarlık c. Eleştirel sürdürülebilirlik ve mimarlık d.Yenilenebilir enerjiler ve mimarlık e. Su sağlama, su sakınımı ve mimarlık f. Atıklar - dönüşüm - yeniden kullanılabilirlik ve mimarlık g.Sosyal çevre: diyalog ve iletişim teknikleri 107 konularında eğitilmesi planlanmaktadır. Programlanan eğitimler arasında “yapı-çevre ilişkileri” ile ilgili olanlar da bulunmaktadır [Mimarlar Odası, Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi, 2007]. Sanayi ve Ticaret Odaları: Ankara Sanayi Odası üyelerine “Ürün güvenliği”, ve 7.Çerçeve Program kapsamında yararlanabilecek fonlar hakkında eğitimler vermiştir. Bazı sanayi odalarında ‘Çevre Şubeleri’ vardır. TOBB koordinasyonunda bir ‘Atık Borsası’ kurulmuş, web tabanlı bir atık arz ve talep ortamı yaratılmıştır [TOBB web sitesi, 2007]. REC Türkiye: Boğaziçi Üniversitesinde merkezlenen REC Türkiye “AB Katılım Sürecinde İş Dünyası İçin Sürdürülebilir Kalkınma Sertifika Programı” içerisinde yer alan özel sektörün sürdürülebilir kalkınmadaki rolü, yeşil (çevresel) pazarlama, çevrenin diğer sektörlerle organizasyonu konusundaki eğitimler ve verdiği sertifikalar ile ilgili kesimin bu alanlardaki bilinç düzeyinin yükseltmektedir. Çizelge 4.4’de listelenen bilgilendirici ve sosyo - kültürel araçların AB’de olduğu gibi Türkiye’de de gönüllülük prensibine dayandığı görülmektedir. Yapı ürünleri üreticileri tarafınca çevre konularında yapılan AR-GE çalışmaları ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi uygulamaları, Türkiye’de yapı ürünü bazında çevre korumaya yönelik mevzuat ve yaptırımlar az olduğundan ulusal gerekliliklere uymaktan ziyade, rekabet, ihracat yapılan ülke mevzuatına uygunluk, kirlilik ve atıkla ilgili masrafların azaltılması, firma imajının korunması gibi sebeplere dayanmaktadır. ‘Çevre duyarlılığı’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarının gelişmesi ve yaygınlaşması, temelde ticaret, endüstri ve siyaset gibi çıkar çevrelerine ve güç odaklarına doğrudan bağımlıdır. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir yapımın ve yapı ürünlerinin yaygınlaşması yukarıdaki unsurlardan ziyade, kültürel, sosyal ve toplumsal davranış kalıplarının yıkılması ve toplumun her bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine bağlıdır [Koman ve Eren, 2006]. kesiminin √ Ürün dernekleri (İMSAD, TUKDER, TÇMB Kuruluşları (TÜBİTAK, Araştırma Derneği, Üniversiteler) AR-GE organizasyonlar (İKV, İGEME, KOSGEB) Yapı Sanayi, Ticaret ve Meslek gelişimi ile ilgili √ √ - Eğitim ve Bilinçlendirme vs.) √ Çevre Yönetim Sistemleri √ √ √ - √ - tasarımı evresi - Ürün çıkarım Güvenlik Bilgi Formu Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel Araçlar Üretim evresi Hammadde √ √ √ - √ - yöntemi Üretim - √ - - - √ Montaj Yapım/ - - - √ - - Kulanım Kullanım evresi zlik - √ √ √ - √ arım/temi Bakım/on √ - √ - - - yıkımı Yapının √ - √ - - √ yöntemi Yok edim Yok edim evresi Çizelge 4.4. Bilgilendirici ve Sosyo-Kültürel araç, ilgili yaşam döngüsü evresinde ürünle ilgili herhangi bir çevresel etkinin kontrolünü / azaltılmasını sağlayabilir mi? √= Evet - = Hayır 108 109 4.2. Türkiye’de Yapı Ürünleri Sektöründe BÜP’ün Başarıya Ulaşması İçin Stratejik İpuçları Bölüm 4.1.’de yapılmış olan araştırmalar Türkiye’de yapı ürünlerini etkileyen ve Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) aracı olarak kullanılabilecek uygulamaların durumunu göstermiştir. Bu uygulamaların çoğu genel kapsamlı olup ‘yapı ürünüçevresel etki’ detayına ineni olmadığı görülmüştür. BÜP’ün başarısının, paydaşlar arasındaki işbirliğine ve mevcut araçların potansiyelleri doğrultusunda geliştirilmesine bağlı olduğu bilgisinden hareketle öncelikle Türkiye’de çevre koruma politikaları ve yapı sektörü ile ilgili paydaşların tespit edilmesi gereklidir. 4.2.1. Kurumsal yapılanma, organizasyon ve paydaşların saptanması Türkiye’de çevre koruma hizmetlerinin örgütlenmesindeki başlıca sorunun karmaşıklık olduğu söylenebilir. Çevre koruma hizmetlerinden birinci derecede Çevre ve Orman Bakanlığı sorumludur. Bazı alanlardaki çevre korunma ve kirliliğin önlenmesi sorumluluk ve yetkisi diğer bazı bakanlıklar ile kurum ve kuruluşlara verilmiş olup, bu alanlarda bu kuruluşların çalışmaları Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan daha da önemli olabilmektedir. Bu bağlamda, başta Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Turizm Bakanlığı olmak üzere diğer birçok bakanlığın ve kuruluşun çevre koruma konusunda görev ve sorumlulukları vardır. Bu bakanlıklar arasında, çevre koruma konusunda ceza vermeye yetkili olan yerel mülki amirlerin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın özel bir yeri vardır. Bu durum bir yandan hizmetlerin koordinasyonunda güçlükler yaratırken öte yandan da hizmetlerde kaynak israfına yol açmaktadır. Çevre koruma hizmetlerinde başarının ön koşulu sektörler, kurum ve kuruluşlar arası işbirliğidir. İstendik düzeyde bir işbirliğinin sağlanamaması bu alandaki en önemli sorun olmaktadır [Akdur, 2005]. 110 AB’de BÜP araçlarının yerel yönetimler, araştırma enstitüsü, sivil toplum kuruluşu, ürün dernekleri, meslek odaları uluslararası çevre kuruluşlarıyla kısacası ilgili paydaşların işbirliği ile yürütülen araştırmalar ve çalıştaylar sonucu oluşturulduğu ve uygulandığı görülmektedir. Türkiye’de pek çok üniversitede yapı ürünü ile ilgili araştırmalar yapılmakta bunların bir kısmı ulusal veya uluslararası projeler kapsamında da yürütülmektedir. Ancak genel anlamda araştırmaların yürütüleceği, ilgili kamu, akademik, sektör temsilcilerini bir araya getiren bir yapı araştırma kurumunun eksikliği hissedilmektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca kurulan Yapı Araştırma Derneğinin bu konuda önemli bir boşluğu doldurması beklenmektedir. AB’de, İngiltere hariç, BÜP çalışmaları Çevre Bakanlıkları tarafından takip ve koordine edilmektedir. Araçların uygulanmasında ürün grubu ayrımı yapılmamakta, ürün özelliğine uygun olmayan araçların kullanımı kendiliğinden sona ermektedir. Türkiye’de yapı ürünleri alanındaki paydaşları kamu, yapı sektörü ve destekleyici kuruluşlar olarak sınıflandırmak mümkündür. Çizelge 4.5, Çizelge 4.6 ve Çizelge 4.7’de bu paydaşların mevcut sorumlulukları kapsamında BÜP’ün başarıya ulaşması bağlamında güç ve potansiyelleri ortaya konmaktadır. Dış kaynaklara erişimi nedeniyle, çevre ile ilgili projelerin finansmanı yönünden önemli bir işlev yürütür. Hazine Müsteşarlığı Ürün ithalat ve ihracatını denetler, “Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun” da yer alan “üretici sorumluluğu” ile ilgili hükümlere dayanarak yapı ürünleri için “genişletilmiş üretici sorumluluğu” uygulamalarının geliştirilmesinde görev üstlenebilir. Türkiye’de en büyük toplu konut üreticisidir. Projelerin gerçekleşmesinde kullanılacak yapı ürünlerinin seçiminde çevresel etkileri düşük ürünleri tercih edilebilir. Çevresel etkisi düşük ürünlerin (dönüştürülmüş, doğal malzemeden yapılmış vs) konut maliyetini azalttığı, ülke doğal kaynaklarını koruduğu göz önüne alınarak ülke konut edindirme politikasının yeniden şekillenmesi sağlanabilir. Projelerin, yıkım/söküm evresi, bu aşamada elde edilebilecek kazançlar (geri dönüşüm) ve atıkların yönetimi dikkate alınarak örnek teşkil edebilir. Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Çevre verileri dâhil veri ve bilgileri toplar, isler ve analiz eder. Çevre verileri TÜİK tarafınca; Hava Kirliliği İstatistikleri, Sanayi Atık Envanteri, Katı Atık Envanteri, Belediye Çevre Envanteri, Çevresel İstihdam ve Harcamalar Envanteri, Mahalli İdareler Envanteri kapsamında toplanmaktadır [Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli- Vizyon ve Öngörü Raporu, 2003]. Beş Yıllık Kalkınma Planları ve yıllık yatırım planları hazırlamaktadır. DPT ayrıca makro-çevre politikası konularına özel önem vererek, sektörel planlar hazırlamaktadır. Çevre programlarını kalkınma planlarıyla bütünleştirmekle görevli bir birim kurulabilir. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tüm AB müktesebatının uyumlaştırılması süreci ve/veya çevrenin korunması ile doğrudan ilgilidir. Paydaşın Gücü ve Potansiyeli Başbakanlık Başbakanlık ve Bağlı Kuruluşlar KAMU PAYDAŞ Çizelge 4.5. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi 111 Çevre sağlığı ile ilgili her türlü tedbirleri almak ve aldırmaktan sorumludur. Yapı ürünlerinin uygulanması ve kullanımında insan sağlığına etkileriyle ilgili olabilecek paydaşlardan biridir. Sağlık Bakanlığı Diğer Bakanlıklar Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Genel (ABGS) Sekreterliği Yapı Denetimi Kanunu ve Yapı Malzemeleri Yönetmeliği ile yapıların ve malzemelerin denetlenmesinden sorumludur. Yapı ürünlerinin doğru uygulanması, standardına uygunluğu, şantiyede doğru depolanması ile ilgili düzenlemeler yapabilecek baş paydaştır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı İçişleri Bakanlığı’nın, illerin yönetimi vasıtasıyla, yerel yönetimler üzerinde sorumlulukları bulunmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB): Endüstri tesislerinin üretimi sonucu iç ortamda oluşan ve çalışanların sağlığını tehdit eden hava, gürültü ve endüstriyel kazalar konusundaki çalışmaları yürütmek ve denetlemekle yükümlüdür Ekonomik ve teknik şartlara göre Türkiye’nin sanayi politikalarının oluşturulması ve yönetimi, büyük ve küçük ölçekli endüstrilerin kurulusuna ilişkin tüm faaliyetlerin desteklenmesi ve denetlenmesi, endüstriyel ürünler için standartlar hazırlamak veya hazırlanmış standartları yayımlamak, endüstriyel malların kalitesinin denetimini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Rekabet ortamının çevreci ürünler özelinde geliştirilmesinde rol alabilecek paydaşlardan biridir. Küçük ve orta ölçekli yapı ürünleri üreticileri, işletmelerinin ulusal ve uluslararası platformlarda rekabet edebilecek teknolojik düzeyde kurulması, gelişmesi ve yeni ürün üretilmesi veya geliştirilmesi için Bakanlık bünyesinde kurulu KOSGEB’den destek alabilmektedirler. www.kosgeb.gov.tr Dışişleri Bakanlığı, çevre ve sınır aşan sular konularında izlenecek dış politikanın; diğer ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile eşgüdüm halinde belirlenmesinde ve uluslararası ve bölgesel örgütlerde savunulmasında görev ve sorumluluk üstlenmektedir.. ABGS, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin uyumlaştırma faaliyetlerinde değişik hükümet birimleri arasındaki koordinasyonu sağlamakla yükümlüdür. Enerji sektörüyle ilgili politikaları ve enerjinin çevresel sürdürülebilir kullanımı, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarını içeren temel hedefleri belirlemekle yükümlüdür. Hazırlanan “Enerji Verimliliği Kanunu” ile ulaşımda, endüstriyel tesislerde ve binalarda enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması amaçlanmaktadır. Kanun, Mayıs 2007’de yayımlanmıştır ancak, endüstriyel tesislerle ilgili yaptırım yayımdan 2 yıl sonra geçerli olacağından ve uygulamaya yönelik yönetmelikler henüz hazırlanmadığından yakın zamanda bir etki oluşturması mümkün görünmemektedir. Ulaşım ve endüstriyel tesislerde enerji verimliliği uygulamaları yapı ürününün oluşum enerjisini düşürecektir. [Enerji Verimliliği Kanunu, 2007] Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (KOSGEB) Kuruluş ve Teşkilat Kanunu gereği; Türkiye'deki çevre politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması için genel bir koordinasyon sağlamak amacıyla kurulmuştur. ÇOB’un baslıca görevi çevreyi korumaya ve kirliliği önlemeye ve azaltmaya ilişkin politika ve esasları belirlemek, ilgili mevzuatı düzenlemek ve uygulanmasını sağlamaktır. Paydaşın Gücü ve Potansiyeli Çevre ve Orman Bakanlığı Bakanlıklar KAMU PAYDAŞ Çizelge 4.5. (Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi 112 Atık, hava kalitesi, su kalitesi, ormanların korunması, toprak ve erozyon kontrolünü kapsayan belirli teknik standartları oluşturmakla sorumludur. Ayrıca Kurumların ISO 14001’e göre Çevre Yönetim Sistemlerini belgelendirir ve bu alandaki denetçileri eğitir. Ürün belgelendirme hizmetleri de veren TSE gelişmiş laboratuarları ve özel ihtisas komiteleriyle ürün çevresel özellikleriyle ilgili standart ve şartname oluşturma bakımından potansiyeli yüksek bir kurumdur. www.tse.org.tr Çevre kalitesinin korunması ile ilgili en önemli görev yerel yönetimlere verilmiştir. Belediye sınırları içinde vatandaşların sağlıklı bir çevrede yasaması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Merkezi politikaların yerel yönetimlerce uygulanmasında kültürel, bölgesel ve ekonomik farklılıklar nedeniyle sorunlar yaşanabilmektedir. Bu nedenle Belediyelerin kendi sınırları içerisinde yapı ve yapı ürünlerinin çevresel etkilerinden (örneğin maden ocaklarının olduğu beldeler) vatandaşlarını ve beldeyi korumak amacıyla birtakım ilkeler ortay koyabilirler. Türk Standartları Enstitüsü Yerel Yönetimler Paydaşın Gücü ve Potansiyeli (Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Kamu kesimi Diğer Kamu Kurumları KAMU PAYDAŞ Çizelge 4.5. 113 Müteahhit hizmetleri, ihale mevzuatı, iş ve işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda AB uygulamalarını takip etmektedir, “AB Katılım Sürecinde Türk İnşaat Sektörü Projesi”nde Alman kuruluşlarla bir çalışma yürütmüştür. Amaç bu konuda sektörde bir farkındalığın yaratılmasıdır. Isı, su, ses ve yangın izolasyon ürünleri üreticilerinin birleştiği bir dernektir. Binalarda enerji verimliliği ve yangından korunma başta olmak üzere yapı ürünleri özelinde birtakım çalışmalar yürütmekte, ilgili oldukları alan dâhilinde dünyadaki eğilimleri yakından takip etmektedirler. İNTES İZODER Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği, Türkiye Hazır Beton Birliği, Tuğla Üreticileri Derneği, Gazbeton üreticileri Derneği, Profil Pencere üreticileri Derneği vs. Yapı ürünleri bakımından üreticiler ülke şartlarının getirdiği sorumluluklardan ziyade rekabet ve ihracat yapılan ülkelerin çevre mevzuatlarına uyumdan doğan zorunluluklarla çevresel yaklaşımları takip etmektedirler. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB); Enerji Verimliliği, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolünün getirdiği yükümlülükle; çevre mevzuatı, tozun bertarafı ve bertaraf teknikleri, emisyon azaltımı gibi konularda düzenli çalışma, panel, konferans, bilgilendirme kampanyaları ve çalıştaylar düzenleyen ‘İklim Değişikliği Teknik Çalışma Grubunu’ kurmuştur. www.tcma.org Türkiye’nin önemli sektörlerinden biri olan demir-çelik sanayisi tarafından yürütülen iklim değişikliği alanındaki faaliyetler Demir Çelik Üreticileri Derneği tarafından gerçekleştirilmektedir. Enerji tasarrufu, çevre eğitimi, iklim değişikliği ve TS 14001 hakkında uygulamalar ile ilgili olarak üye kuruluşlar, şirketlere şirket içi eğitim kursları vermekte, sempozyum ve konferanslarda çevre bilincini artırmak amacı ile bildiriler yapmaktadır. www.dcud.org.tr , www.tgub.org.tr , www.pukab.org Ulusal ve uluslararası pazarda üyelerinin rekabet gücünü arttırmak amacıyla kurulan birlik, ihale sistemimizin Avrupa’da benimsenen sisteme uyarlanması için çalışmalar sürdürmekte bu konudaki AB dokümanlarını üyelerinin paylaşımına sunmaktadırlar. Müteahhitlik meslek standartlarını geliştirerek meslek uygulamalarında toplum ve çevreye karşı sorumluluk alınmasını amaçlayan çalışmalarıyla önemli bir birliktir. Müteahhitler Birliği Yapı Ürünü Dernekleri/Birlikleri Henüz yeni kurduğu Çevre Komitesi’nin çalışmalara başlaması ile üyesi olduğu CEPMC nin paralel komitesinde görüşülen AB düzeyindeki “çevre ve yapı ürünleri” içerikli konuları Türkiye yapı malzemeleri üreticilerinin gündemine taşıması beklenmektedir. Paydaşın Gücü ve Potansiyeli İMSAD Yapı Ürünleri Sektörü SEKTÖR PAYDAŞ Çizelge 4.6. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Yapı Sektörü 114 Avrupa Birliği Bölgesel Çevre Merkezi Sürdürülebilir Kalkınma ve AB Çevre Mevzuatının uyumlaştırılması konusundaki projeler yürütmektedir. İklim değişikliği ve AB Mevzuatının sektörlere etkisi ile ilgili çalışmalar yürütmekte olan REC, BÜP araçlarının Türkiye’de tanıtılması ve uygulanmasında eğitici ve tarafları bir araya getirici misyonu sayesinde etkin rol alabilir (www.rec.org.tr ) REC Türkiye Odaların web sayfaları incelendiğinde çoğu mesleki disiplin içerisinde çevresel konuların göz ardı edildiği, disiplinler arasında çevre alanında bir ortak çalışma zemininin olmadığı görülmektedir. “Enerji” konusuna yoğunlaşan çalışmalar mevcuttur. Mimarlar odası mesleki gelişimi sağlamak amacıyla “sürdürülebilir yapı” alanında eğitimler vermeye başlamıştır. Üreticilerin çevresel sorumlulukları konusunda bilgilendirici ve yönlendirici potansiyeli yüksektir. Üyelerine AB nin sanayiyi etkileyen uygulamaları hakkında eğitim vermektedir. TOBB, Çevre ve Orman Bakanlığı ve UNDP ile ortak olarak ‘İklim Değişikliğinin Türkiye ve Sanayi Üzerindeki Etkileri’ Paneli’nde sanayi ve iş dünyasının temsilcilerine bu alanda atılması gereken adımlar ile ilgili bilgi vermiştir. (Kasım 2005) Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmeler hakkında Türk iş dünyası ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Ankara ve İstanbul Sanayi Odaları marifetiyle İktisadi Kalkınma Vakfı kurulmuştur. Vakıf “AB Müktesebatının Yatay Olarak Uygulanışının Öncü Türk Sektörlerine Etkileri Projesi” altında çimento ve seramik sektörünün, AB müktesebatı kapsamında, malların serbest dolaşımı, rekabet, çevre, tüketicinin korunması ile iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemelere uyumu için çalışmalar yürütmektedir.(www.ikv.org.tr) TMMOB (Özellikle Mimarlar, Çevre Mühendisleri, Makine Mühendisleri, Endüstri Mühendisleri Odaları) TOBB, (Özellikle Sanayi ve Ticaret Odaları), İKV, Sanayi , Ticaret Ve Meslek Odaları /Vakıfları Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Türkiye’de yürütülen projelerinin koordine edilmesi için kurulmuştur. “Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu” projesini yürütmektedir (www.ortakgelecegimiz.net ). Birleşmiş Milletlerce düzenlenen toplantılar sonunda alınan kararların ülke politikalarına adaptasyonu için çalışmalar yapmaktadır. (www.undp.org.tr ) Paydaşın Gücü ve Potansiyeli UNDP Türkiye Uluslararası Kuruluşların Türkiye Ofisleri DESTEKLEYİCİ KURULUŞLAR PAYDAŞ Çizelge 4.7. Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Destekleyici Kuruluşlar 115 Türkiye için büyük önemi olan “teknoloji geliştirme” konusundaki çabalarını çevreci ve verimli teknoloji geliştirmesinde kullanarak sektörü bu alanda teşvik etme gücüne sahiptir. www.ttgv.org.tr Üniversitelerin mimarlık ve mühendislik ile ilgili fakültelerinde ve enstitülerinde çeşitli ürün ve teknolojilerin çevreye etkisiyle ilgili dersler verilmektedir. İleri teknoloji enstitülerinde ise yüksek lisans ve doktora düzeyinde araştırmalar yapılarak, sektör, AR-GE kuruluşları işbirliği ile ulusal ve uluslararası fonlarla projeler yürütülmektedir. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Üniversiteler (Yüksek Araştırma merkezleri) Enstitüleri, Henüz yeni oluşturulan ancak amaç ve hedefleriyle yapı sektörüne önemli AR-GE, Eğitim, Belgelendirme hizmetleri vereceğini taahhüt eden dernek bu anlamda önemli bir potansiyele sahiptir. Yapı Araştırma Derneği Sivil inisiyatifle oluşan, halk tarafından finanse edilen ve kar amacı gütmeyen müesseselerdir. Genelde erozyon, çölleşme, enerji, küresel ısınma, gibi temalar altında kampanyalar yürütmektedirler. Çevresel bozulmalara “tüketici” katkısının sınırlandırılması ve halkın bilinç düzeyinin yükseltilmesi ile ilgili katkı sağlayabilirler. Tüketiciyi koruma derneği, üreticilerin tüketiciye ürünlerle ilgili yanıltıcı veya eksik bilgilendirme yapmasından doğan hukuki işlemlerle ilgilidirler. Sanayi Ticaret Bakanlığı ile yakın işbirliği içinde çalışmaktadırlar. Özellikle kullanıcı ve çevre sağlığı açısından hassas ürünlerde etkileri daha da güçlüdür. Yapı ürününün profesyonel kullanıcısı olmayan halkın,basitleştirilmiş bilgilerle çevresel etkiler konusunda bilinçlendirilmesinde etkili olabilir. Çevre Kuruluşları (TEMA, ÇEVKO, TUÇEV, DenizTemiz, BÇM) Tüketici Dernekleri Sivil Toplum Kuruluşları teknoloji Vizyon 2023 İnşaat ve Altyapı paneli raporunda “İnşaat malzemeleri üretiminde çevreye saygılı, çağdaş standartlara erişmiş, kalite kontrolünü tam olarak gerçekleştiren, teknoloji üretip ileri yönetim teknikleri uygulayan bir Türkiye” hedefini koymuştur. Paydaşın Gücü ve Potansiyeli TUBİTAK Ar-Ge Kuruluşları DESTEKLEYİCİ KURULUŞLAR PAYDAŞ Çizelge 4.7. (Devam) Türkiye’de BÜP’ün yapı ürünleri alanında başarı sağlaması için ilgili paydaşların, sorumlulukları kapsamında, gücü ve potansiyeli: Destekleyici Kuruluşlar 116 117 4.2.2. Mevcut BÜP araçları kapsamında bir yöntem önerisi Bölüm 4.1’de incelenen mevcut politik araçlar, Türkiye’de, yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin, bir şekilde “azaltılmaya” çalışıldığının göstergesidir. Bu düzenlemelerin bilimsel çalışmalara dayandığını söylemek ise oldukça güçtür. Ayrıca, yapılan düzenleme ve eylemler, hedefi belirlenmiş, uygulamaya yönelik sorunlarla ilgili ön analizi yapılmış bir yasal bütünlük içerisinde ele alınmamıştır. Mevcut araçların içerdiği potansiyelin değerlendirilmesinde ve tamamlayıcı yeni araçların geliştirilmesinde çevre ile ilgili ulusal yaklaşımımızı, hedef ve taahhütlerimizi ortaya koyan yasal çerçeve bağlayıcı olmaktadır. Bağlayıcı yasal çerçeve 2872 sayılı Çevre Kanunu (1983) Türk Çevre mevzuatı esas itibarıyla Çevre Kanunu ve bu kanun çerçevesinde hazırlanmış tüzük yönetmelik ve tebliğlerden oluşmaktadır. Ancak bu düzenlemelerin yanı sıra çevre üzerindeki doğrudan veya dolaylı etkileriyle Hıfzıssıhha Kanunu, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu da çevre mevzuatının bir parçasıdırlar [Çevre Kanunu, 1983]. 9. Kalkınma Planı (2007-2013) –DPT: 9.Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu Türkiye’nin çevresel politika alanındaki genel durumunu şöyle özetlemektedir [9.Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2006]; “Türkiye’deki çevre yönetimi düzeneği, planlı, bütünleşik bir yaklaşımın ürünü değildir. İzlenen politikalar, getirilen kurallar, kurulan kurumlar ya da gerçekleştirilen eylemler daha çok, ortaya çıkan bir soruna ya da uluslararası gerekliliklere yanıt olmak üzere geliştirilmiştir. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de çevre politikaları ya da çevre yönetimi değerlendirilirken öncelikle yetki ve görev geçişmesinden kaynaklanan yönetsel karmaşadan söz etmek gerekecektir.” Bu durumun bilinciyle, 9. Kalkınma Planında çevresel hedeflere dair taahhütler aşağıdaki gibi şekillendirilmiştir: 118 “455. Tüm sektörlerde yatırım, üretim ve tüketim aşamalarında kirleten ve kullanan öder ilkelerini dikkate alan araçlar etkili bir biçimde kullanılacaktır. AB’ye uyum kapsamında çevre standartları ve yönetimini belirleyen hukuki düzenlemeler güncelleştirilirken ülke koşulları ve kamu yönetiminde etkinlik gözetilecektir. … 463. Sanayide çevre dostu tekniklerin uygulanmasıyla hammadde kullanımındaki etkinlik artırılarak daha verimli üretim gerçekleştirilecek ve atıklar azaltılacaktır. … 471. Evsel nitelikli olmayan atıkların üretimi azaltılacak, atık türüne ve ülke koşullarına uygun toplama, taşıma, geri kazanım ve bertaraf sistemleri oluşturulacaktır. 472. Çevre yatırımlarının yapılması ve işletilmesinde özel sektörün katılımı dâhil yeni finansman yöntemleri geliştirilecektir. … 474. Çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve kamuoyu bilgilendirme çalışmaları yapılacaktır. … 523. Demir-çelik sektöründe kaliteli ve katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesine ve çevrenin korunmasına yönelik Ar-Ge çalışmaları desteklenecektir.” 9. Kalkınma Planında her alanı detaylı düzenlemeye dayanan bir plan hazırlama anlayışından, belirlenen kalkınma vizyonu çerçevesinde makro dengeleri gözeterek, öngörülebilirliği artıran, piyasaların daha etkin işleyişine imkân verecek kurumsal ve yapısal düzenlemeleri öne çıkaran, sorunları önceliklendiren, temel amaç ve önceliklere yoğunlaşan bir stratejik yaklaşıma geçilmiştir. Plana esneklik getiren bu yaklaşım çevre alanında yapılacak ulusal kararların plandaki hedeflere göre daha rahat biçimlenebilmesini sağlayacaktır [9.Kalkınma Planı, 2007]. Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı (1998) DTP+ÇOB+Dünya Bankası: Rio Zirvesi’nin sonucu olarak yüzden fazla ülkenin yanı sıra Türkiye’de de 1995'te ulusal bir çevre eylem planı hazırlıklarının temeli atılmış ve hazırlanan raporlar sonucunda Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı (UÇEP) ortaya çıkmıştır. Dünyadaki genel yaklaşımlar temel alınarak UÇEP'te temiz üretim konusu ele alınmış, bu konuda ulusal bir politika belirlenmesine karar verilmiştir [Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı, 1998]. 119 UÇEP'in beş ana hedefi vardır: 1) Kirliliğin önlenmesi ve azaltılması, 2) Bütün yurttaşların çevre altyapı ve hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması, 3) Yenilenebilir kaynakların sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi, 4) Çevre ile ekonomiyi birlikte sürdürülebilir kılacak politika, proje, program ve önerilerin geliştirilmesi, 5) Gerek insanların gerek çevrenin doğal ve insanların sebep olduğu risklere maruz kalma oranının mümkün olduğu ölçüde azaltılması [Akdur, 2005]. 1997 yılına dek diğer ülkelerce Rio Zirvesi sonuçları uyarınca hazırlanan ‘Çevre Eylem Planları’ Dünya Bankası’nın araştırmalarına göre genellikle çevre bakanlıklarınca kendileri için hazırlanmış bir plan halini almış, planın özde bağıntılı olması gereken ekonomi ile ilgili bakanlıklarla karşılıklı etkileşimi sağlanamamıştır [The World Bank, 1997]. Diğer ülkelerin çevre eylem planı uygulamalarından çıkarılan dersler, Türkiye’de bundan sonraki planlar oluşturulurken dikkate alınmalıdır. • Merkezi yönetimler ancak belirli sayıdaki çevre politikalarını uygulamaya koyabilmekte ve kısıtlı finansal-beşeri kaynaklar yüzünden ekolojik öncelikleri belirleyememektedir. • Çevre konusunda kamuoyunun katılımının sağlanması ve ulusal sahip çıkma bilincinin geliştirilmesi, etkili eylem ve politika değişimi için gerekli politik iklimi yaratmada kilit rol oynamaktadır [Dulupçu, 2001]. AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi (2007 - 2023): Strateji, (UÇES) Türkiye’nin, AB’ye girişi için bir ön koşul olan, AB çevre müktesebatına uyum sağlaması ve mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması için ihtiyaç duyulacak teknik ve kurumsal altyapı, gerçekleştirilmesi zorunlu çevresel iyileştirmeler ve düzenlemelerin neler olacağına ilişkin detaylı bilgileri içermektedir. Bu bilgilerin tam olarak sunulabilmesi için öncelikle ülkenin çevre sorunlarına ilişkin mevcut durumu, mevzuat ve teşkilat yapısı, çevre sorunlarıyla mücadele konusunda bugüne kadar izlenen politika, yapılan harcamalar ile çevre sorunlarıyla mücadelede karşılaşılan sıkıntı ve darboğazlar tespit edilmiştir. Sonrasında ise Türkiye’nin öncelik verilen çevresel 120 alanları ile bu alanlardaki amaçlar, hedefler, stratejiler ve bunlarla ilgili yapılacak faaliyetler belirlenmiştir [AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi, 2006]. Bu stratejinin hazırlanmasında dikkate alınan ve Ek-1’de yer alan temel ilkeler sürdürülebilir kalkınmanın ve BÜP’ün ilkeleriyle örtüşmektedir. Ulusal Çevresel Bilgi Değişim Ağı ve Çevresel Bilgi Sistemi: Bu sistem Türkiye’de ileri seviyede bir çevre koruma yönetim sisteminin oluşturulmasına katkı sağlamak, sürdürülebilir kalkınma planlarının hazırlanmasında, güncel güvenilir bilgiye dayalı karar verme sürecinde, çevresel bilgiye erişimin ve kurumlar arası bilgi değişiminin hızlandırılması amacıyla oluşturulmaya başlanmıştır. AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi’nde belirtilen hedeflerden biri olan sistemin, gerek AB gerekse ulusal mevzuattaki değişiklikler nedeniyle oluşan yeni veri ve bilgi ihtiyacını karşılaması amacıyla geliştirilmesi ve uygulanması için sürekli danışmanlık, personel ve mali desteğe ihtiyaç duyulmaktadır [AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi, 2006]. İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi 2007 -ÇOB: Çevre ve Orman Bakanlığınca, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında hazırlanan bu belge Türkiye’deki sera gazlarının 1990–2004 dönemine ait envanterini hazırlamayı, sera gazı emisyonlarındaki artışı hafifletmek için alınabilecek tedbirleri analiz etmek ve iklim değişikliğinin Türkiye’de yaratabileceği olası etkileri değerlendirerek uygulanabilecek tedbirleri ortaya koymayı, enerji politikası alternatiflerinin iklim değişikliği üzerinde yaratacağı maliyet ve faydaları değerlendirmeyi, sahip olunan bilimsel ve teknik potansiyel ile kurumsal altyapıyı geliştirmek ve sürekli bilgi akışı sağlayabilmek için Türkiye’de bir bilgi ve veri ağı oluşturma kapasitesini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Raporun, çevre etkilerinin bilimsel verilerle envanteri, ölçümü, değerlendirmesi ve raporlanması faaliyetlerini geliştirerek ürünlere yönelik çevresel değerlendirme için veri oluşumuna katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Raporda, bazı yapı ürünlerinin (demir-çelik ve çimento), üretim aşamasında sera gazı emisyonu oluşumuna katkısı ve alınabilecek önlemlere değinilmektedir. Söz konusu raporun yapılara ilişkin bölümünde ise enerjinin etkin kullanımı bağlamında Isı 121 Yalıtım Yönetmeliğine atıfta bulunulmakta, yönetmeliğin etkin uygulanmasıyla binalardaki mevcut ısı kayıplarının %50 azaltılabileceği belirtilmektedir [İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi, 2007]. Yapı ürünleri özelinde geliştirilmesi gereken BÜP araçları BÜP resmi olarak uygulanmaya başlanmadan önce, AB’de ‘sürdürülebilir yapım’, ‘sürdürülebilir yapı ürünleri’ ile ilgili araştırmalar yapılmakta ve önceki bölümde incelenen ‘çevresel yapı değerlendirme sistemleri’ ve ‘çevresel ürün bildirgeleri’ kullanılmaktaydı. Yani yaşam döngüsü analizi yapılarak çevresel etkileri belirlenmiş, oluşum enerjisi düşük, dönüştürülebilirlik vb. gibi özelliklere sahip yapı ürünlerinin kullanımı bir ‘ürün politikası’ öncesinde hâlihazırda çevresel sorumluluk ve sürdürülebilir tasarım kapsamında da teşvik edilmekteydi. Çevre yönetim sistemleri de bir BÜP bileşeni olmadan çok önce kullanılagelmekteydi. BÜP’ün getirdiği değişiklik tüm araçları bütünleştirerek daha güçlü bir etki yaratmasıdır. Yapı ürünleri için yaşam döngüsü değerlendirme yöntemiyle çevresel etkilerin değerlendirilmesi, bu değerlendirmelerin ‘çevresel ürün bildirgeleri’ yoluyla beyanı, bu bildirgelerin üretici firmaların çevre yönetim sistemlerine dâhil edilebilmesi, yine aynı bildirgelerin ‘çevresel yapı değerlendirme sistemleri’nde veri olarak kullanılabilmesi, çevresel yapı değerlendirme sistemlerinde belirli bir seviyeyi yakalamış binaların ruhsat, kredilendirme ve sigorta işlemlerinde mali ve prosedürel kolaylıklar sunulması bütünleşme için önemli bir örnektir. Türkiye’de doğrudan yapıların ve yapı ürünlerinin çevresel etkilerini ele alan düzenlemeler henüz geliştirilmemiş, diğer düzenlemeler de pek çok yasa ve yönetmelikler içerisine dağılmış durumdadır. Yapı ile ilgili mevzuatların teknik ve özgün bir biçimde ele alınması, bir yandan bu dağınıklılığı azaltacak, diğer yandan mevzuatların kendi aralarında ortak bir anlayışı, uyumu ve eşgüdümü mümkün kılacaktır. AB’nin çevre, ürün ve üretim güvenliği, genel kaynak korunumu ve yapı ürünleri ile ilişkili gerek zorunlu gerekse gönüllü uygulamalarının, AB’ye uyum sürecinde, Türkiye’deki düzenlemeleri etkilemesi beklenmektedir. 122 AB birlik düzeyinde yeni çevresel düzenlemeler oluşturmaktansa üye ülkelerde hali hazırda uygulamada olanları uyumlaştırmak yoluna gitmektedir. Yeni teknik veya mali bir araç yaratılmadan önce mevcut olanlar gözden geçirilerek nasıl daha etkin hale getirilebilecekleri ortaya konmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de mevcut yapı ürünü düzenlemelerinin potansiyelini gözden geçirmek fayda sağlayacaktır. Yeşil Kamu Alımları: Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de devlet yapı sektörü için oldukça güçlü bir müşteridir. Uygulamada ‘en düşük teklif’ esasında sonuçlandırılan ihaleler, en uygun teknik çözümü getirmemekle birlikte, çevrenin korunmasına yönelik bir maliyeti de öngörmemektedir. Bu bakımdan devletin, alımlarda teklifleri değerlendirirken çevresel taleplerde bulunması çevre duyarlı ürün ve teknolojilerin piyasaya arzı için itici bir güç olacaktır. Kamu kurumlarının Merkez ve taşra teşkilatları bünyelerindeki yapım ve onarım işlerini kendileri ihale etmektedir. İhalelerde kullanılacak yapı ürünleri şartnameler içerisinde çoğunlukla “Bayındırlık Birim Fiyatları” listesinde yer alan ürünlerin poz numaraları ve TSE tarafınca hazırlanmış standart referans numaraları verilerek belirtilmektedir. Poz numarası veya standardı olmayan yenilikçi, çevre duyarlı ürün ve teknolojilerin şartnamelere girebilmesi için İhale Kanununda değişikliklerin yapılması, bu ürünlere ilişkin standartların bir an önce oluşturulması gerekmektedir. İhale sonucunda, yüksek kalitede, çevreyle dost, sosyal sorumluluk taşıyan, saydam ve ‘sürdürülebilir’ bir nihai ürün elde edilmesi düşünülüyorsa ihaleci kuruluşların geleneksel ‘en düşük teklif’ tercihinden vazgeçip ‘en nitelikli teklif’ tercihine yönelmeleri ve ihalenin karar ölçütlerinin yalnızca mali unsurlar değil aynı zamanda teknik ve çevresel unsurları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir [EIC Blue Book on Sustainable Procurement, 2004]. Bu yönde gerçekleştirilecek, gerek yeni yapım gerek onarım alanında, pilot bir ihale süreci, gerçekleşmesi ve sonuçları raporlanarak kamuoyu ile paylaşılabilir ve başka uygulamalar için örnek teşkil edebilir. 123 Yaşam Döngüsü Değerlendirme ve Çevresel Ürün Bildirgeleri: Yaşam Döngüsü Değerlendirme ve Eko etiketler ile ilgili söylemler ülke politikasına 9. Kalkınma planı altında yapılan çalışma grubu raporlarına girmiştir. Petrokimya grubu raporunda AB’nin bu uygulamaları konusunda bilgi verilmiş ve teşvik edilmiştir. Bu bakış açısının daha da geliştirilmesi ve tüm ürün grupları için genişletilmesi bilimsel çevresel bilgi oluşturulması alanında önemli katkılar sağlayacaktır [Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Petrokimya Çalışma Gurubu Raporu, 2005]. Sektörün gönüllü işbirliği: 1993 yılında Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) ile Çevre ve Orman Bakanlığı arasında ‘Çimento Sanayi Çevre Deklarasyonu’ imzalanarak, çimento sanayii emisyon değerlerinin yönetmeliklerin de ötesinde sınırlandırılması taahhüt edilmiştir. Ayrıca, 2004 yılında bu deklarasyon yenilenerek, çevreye yaklaşım yerel, dar çerçeveli ve sınırlı sürelere tabi olmaktan kurtarılarak, çağdaş sürdürülebilir kalkınmanın gereklerine hizmet edecek hüviyete kavuşturulmuştur [8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Taş Ve Toprağa Dayalı Ürünler Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2000]. Başka bir gönüllü girişim olan, Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) tarafınca koordine edilerek oluşturulan bir atık borsası ile endüstride arz ve talep edilen atıklar bir web sitesi yoluyla ilan edilerek ilgilileri bir araya getirmektedir. Atık Borsası, işletmelerde üretim sonucu ortaya çıkan atıkların geri kazanılmasını ve daha fazla ikincil hammadde olarak değerlendirilmesini; nihai bertaraf edilecek atıkların miktarını azaltarak, daha pahalı bertaraf giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayan bir aracılık sistemidir. Atık haline gelmiş yapı ürünleri için de bu araç kullanılabilmektedir ancak geri dönüşümü, yeniden kullanımı, yenilenebilmesi mümkün ürünler için ürünle ilgili daha detaylı bilgilerin yer alacağı bir veri tabanına ihtiyaç vardır [TOBB Atık Geridönüşüm Borsası, 2007]. Her faydalı uygulamanın düzenlemelerle zorunlu hale getirilmesi mümkün olmamaktadır. Örneğin, sıfır enerji evleri enerji tüketimini dolayısıyla sera gazı emisyonunu önlese de bu evlerde kullanılan ürün ve teknolojilerin çok yüksek maliyetleri bulması nedeniyle ekonomik nedenlerle bunların yapımı zorunlu 124 tutulamamaktadır. Bu durumda sektörün inisiyatifi ele alarak yenilikçiliği bir rekabet aracı olan geliştirmesi ve daha yüksek performans seviyeleri talep eden standartların oluşturulmasına katkı sağlaması gerekmektedir [Strand ve Fossdal, 2003]. Ar-Ge Faaliyetleri: AR-GE Türkiye'nin özellikle sanayi kesiminde, bugüne dek tam benimsenmemiş, oldukça nadir rastlanan ve zor yaygınlaşan bir kavramdır. Dışarıdan herhangi bir hazır teknolojinin (bilginin) ülkeye getirilmesinin daha avantajlı olduğunu düşünenler çoğunluktadır. Yapı ürünleri sektöründe ekonomik ve sağlıklı üretim yapabilmek için yeni, özgün ve gelişmiş teknolojiye sahip olmak önceliklidir. Bu şartı sağlamak için ise, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini en iyi biçimde saptamak, bu faaliyetlere katılarak, işbirliği içinde elde edilecek sonuçların uygulamaya yansıtılması zorunludur. Bu bağlamda Ar-Ge çalışmaları sektöre yeni yön verecek, geliştirecek, rekabetçiliği ve verimliliğini artıracak önemli noktalardan biridir. Türkiye’de Ar-Ge çalışmaları gerçek anlamıyla sadece birkaç büyük çaplı firma bünyesinde yürütülmektedir. Üretimle ilgili rutin kontrollerin yapıldığı ortamda ciddi anlamda araştırma geliştirme işlerinin yapılması oldukça zor veya imkânsızdır. Yapı ürünleri sektörüyle ilgili “enerji” konusundaki veriler bile Ar-Ge’ye ihtiyacını ve Ar-Ge faaliyetleri sonucunda edinilecek kazanımlar ile ilgili önemli ipuçları vermektedir. 2001 yılında Türkiye’de tüketilen toplam enerjinin %37’si sanayide, %30’u ise binalarda tüketilmiştir. Sanayideki enerji, yapı ürünü üreten enerji yoğun sektörler olan demir-çelik (% 30), çimento (%19), cam (%3) ve seramik (%1) sektörleri tarafından tüketilmiştir. Kullandığı enerjinin % 68’ini ithal etmekte olan Türkiye’de fosil yakıtların verimsiz şekilde kullanılmasının sonucu olarak ortaya çıkan; yüksek orandaki enerji tüketiminin, zararlı emisyonların ve doğanın ekolojik dengesinin bozulmasının önlenmesi amacıyla Ar-Ge çalışmaları önem arz etmektedir [Sanayi, Bina, Atık Yönetimi Ve Hizmet Sektörlerinde Sera Gazı Azaltımı Çalışma Grubu Raporu, 2004]. 125 Vergiler: Yapı ürünleri özelinde çevresel vergi ve harç uygulaması bulunmayan Türkiye’de çevre vergisi olarak kabul edilebilecek en yaygın tahsil edilen vergiler Akaryakıt Tüketim Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ve Taşıt Alım Vergisidir. Ancak bu vergilerin öncelikle mali amaçlarla uygulanması ve gelirlerin çok az bir kısmının çevreyi korumak maksadıyla kullanılması bunların AB ülkelerindeki vergilerin sahip olduğu “yönlendirici-denetleyici” niteliklerini gölgelemektedir. Eğitim: Çevre ile ilgili genel eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları bireysel veya kurumsal düzeyde gerçekleştirilebilir. Bireylere öncelikle yöresel, giderek bölgesel, ulusal ve evrensel çevre sorunlarının ve nedenlerinin tanıtılması; önleme ve çözümleme tekniklerinin öğretilmesi gerekmektedir. Bunu yaparken yaş, cinsiyet, toplumsal kimlik, eğitim düzeyi ve kültürel özelikler göz önünde bulundurulmalıdır. Kurumlarda ise biçim, işlev ve etkinlik düzeyi farklılıkları göz önünde bulundurularak, sorun önleme ve çözümleme çalışmalarına katılmalarını sağlamaya yönelik programlar ve uygun araçların geliştirilmesi gereklidir. Genel çevre bilincine sahip olmayan birey ve kurumlardan spesifik bir alanda çevreye duyarlı davranışlar beklemek fayda sağlamayacaktır. Profesyonel kullanıcıların (mimar, mühendis) ürünlerin çevresel etkileri konusunda eğitimi önemlidir. Meslek odaları ve üniversiteler bu konuda üzerlerine düşeni yapmaktadırlar. Ancak yapı ürünlerinden kaynaklı çevresel etkilerin azaltılmasında önemli gelişmelerin kaydedilmesi, 3.Bölümde yapının yaşam döngüsü evrelerinde yer alan aktörlerin yer aldığı Çizelge 3.1.’deki tüm aktörlerin belirli düzeyde bir çevre eğitimi ve bilincine sahip olmalarıyla mümkün olacaktır. 126 5. SONUÇ VE ÖNERİLER AB üye ülkelerinde Bütünleşik Ürün Politikası (BÜP) uygulamaları ulusal politikalarla bütünleştirilmiş sürdürülebilir kalkınma ilkelerine göre şekillenmektedir. Yani sürdürülebilir üretim-tüketim, kaynakların korunması, kirliliğin önlenmesi ile ilgili ilkeler öncelikle Ulusal Kalkınma Planımızda ve Çevre politikamızda yerini bulmalıdır. Bunlar gerçekleşmeden, çevresel düzenlemeler bakımından çeşitliliğe sahip olmayan Türkiye’de, BÜP’ün ve benzeri politikaların yasal bir dayanak bulması mümkün görünmemektedir. Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin BÜP bağlamında kontrol edilmesi ve azaltılması, yapı ürünlerinin kullanım ömürlerinin uzunluğu, yaygın kullanımları ve yüksek üretim hacimleri göz önüne alındığında, çevresel anlamda önemli kazanımlar getirecektir. Yapılaşmanın ve yapı ürünü üretiminin her geçen gün arttığı Türkiye’de çevresel kazanımların anılan artışlarla daha da büyüyeceği ortadadır. BÜP, uygulandığı her ülkede, ülkenin ekonomik, çevresel önceliklerini ve sosyal yapısını gözeten bir yöntemle uygulanmaktadır. Türkiye’de yapı ürünleri alanında BÜP’ün uygulanabilmesi ve başarıya ulaşması için, bugünkü koşullar değerlendirildiğinde, yeni bir yöntemin belirlenmesi gerektiği görülmektedir. Bu yöntemin “politik araçlar” bazında aşağıdaki tespitler doğrultusunda oluşturulması önerilmektedir. Doğrudan düzenleyici araçlar açısından; • AB’nin benimsediği, mevzuat hükümlerinin temelinin bilimsel olarak ispat edilmiş verilerle desteklenmesi prensibinin yani bilimsel yaklaşımın ve performansa dayalı yapı kavramının bünyemize uygun hale getirilmesi gerekmektedir. 127 • Çevre politikalarının oluşturulmasında, sektöre özgü etki analizlerinin yapılması, hedefe ulaşmak için sektörle işbirliğine gidilmesi ve sektör tarafınca şekillendirilen araçlara öncelik verilmesi etkinlik açısından önemlidir. • Tasarımdan başlanarak tüm üretim ve hizmet süreçlerinde çevresel kalite ve verimliliğin artırılması için, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde, bu konuda uzman kişilerin istihdamının teşvikine yönelik yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. • Ulusal ve yerel yönetimlerce hazırlanacak herhangi bir mevzuat, gerekli bilimsel, ekonomik, teknolojik ve sosyal altyapı oluşmadan fayda sağlamayacaktır. Bu alt yapı ancak paydaşlar arası işbirliği ile oluşturulabilir. Devletin işbirliğindeki rolü, değişen yasal yükümlülüklere ilişkin bilgi sağlayan, teknik çözümler sunan, izin, izleme, denetleme yapan ve yaptırım konularında da bilgilendirme, yönlendirme ve tavsiyede bulunan bir şekilde olmalıdır. • Mevcut pek çok mevzuatın uygulamaya yönelik güçlüklerinin çözülmesi, ilgili denetim veya raporlamaların sağlıklı olarak yürütülmesi mevzuatın etkinliğini sağlayacaktır. Ekonomik araçlar açısından; • Çevre politikalarının ekonomik ve sosyal politikalarla bütünleştirilmesinde ekonomik araçlardan yararlanılmalıdır. Çevrenin yönetiminde emret- yaptır yaklaşımından ziyade özendir – teşvik et yaklaşımı esas alınmalıdır. Vergi, ceza ve harç oranları caydırıcı olabilecek düzeyde tutulurken teşvik fon ve ödüller çeşitlendirilmelidir. • AB, Çevresel Sorumluluk Direktifi ile [Environmental Liability Directive, 2004/35/CE, 21 Nisan 2004] ‘kirleten öder’ prensibine dayalı olarak çevresel zararın önlenmesi ve onarılması için çevresel sorumluluğun ana hatları 128 belirlemektedir. Türkiye’de de Çevre Kanunu ve uygulamaya yönelik mevzuatları kapsamında taraflara birtakım sorumluluklar yüklenmişse de bu konuda takibat ve yaptırımlar sağlıklı yürütülememektedir. • Türkiye’de çevre duyarlı yapı ürünün geliştirmesi globalleşen çevre sorunları açsından bir sorumluluk paylaşımı olduğu kadar, ülke öz kaynaklarının verimli kullanımı ve korunumu, materyal ve enerjide tasarruf ile bu alanlarda dışa bağımlılığın azalması, vatandaşların sağlık ve refahlarına önemli bir katkı olarak benimsenmektedir. • Türkiye’de Kamu yapılarının gerek inşaları gerekse onarım, yenileme, bakım ve tadilat işleri ‘ekonomik olarak en elverişli teklif’ prensibi üzerine kurulu kamu ihaleleri ile gerçekleştirilmektedir. Çevre duyarlı yapı ürünü kullanımında öncü olmak, toplumu özendirmek, sektörü üretim için teşvik etmek için bu sistem değiştirilmelidir. Her bir iş için, yapı ürünleri ile ilgili çevresel talepler şartnamelere dâhil edilmeli, teklifler yapının tüm yaşam döngüsü gözetilerek ekonomik ve çevresel kriterler bazında değerlendirilmelidir. Bilgilendirici ve sosyo - kültürel araçlar açısından; • Çevre konularının geçmişteki sahipsizliği, günümüzde de çok önem kazanması çevreyle ilgili planlama ve tasarım konularının nitelik ve ölçeği açısından her meslek ile koordineli olarak mimara da etkin yük getirmektedir. Yapılı çevreyi oluşturmakta tasarımcı ve ürün seçiminde karar alıcı olarak kritik bir pozisyonda bulunan mimarlar da söz konusu politik araçlardan etkilenmekle kalmayıp mesleki disiplinlerini kapsamında tercihleri ile politikanın amaca ulaşmasını sağlayıcı rol oynamaktadırlar. Bununla ilgili olarak gerek üniversitelerde gerek Meslek odalarında yavaş da olsa yapı ürünlerinin çevresel etkileri ile ilgili eğitimler verilmeye başlanması çevresel bilincin gelişmesi ve mesleki pratiğe temel oluşturması bakımından önemlidir. 129 • Türkiye Ulusal Mimarlık Politikası oluşturulurken mimarın tasarım ve yapı ürünleri ile ilgili seçimlerinin toplumsal eğilimleri şekillendirebileceği unutulmamalıdır. Çevreci tasarım ve çevresel etkisi düşük ürün seçimi dönemsel bir “moda” olarak değil, mesleki disiplinden kaynaklı temel bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir. • Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde “doğal çevreye yıkıcı zararlar vermeden temel ihtiyaçları karşılamak; ekonomik gelişmeyi ve sürekliliği sağlamak” amacı doğrultusunda “sürdürülebilir yapım“ kavramı dünyada giderek önem kazanmaktadır. Buna göre yapının tasarımında, tüm yaşam döngüsü boyunca, ekonomik, çevresel, sosyal hususlar bir arada değerlendirilmelidir. Bu konu, yapı ile ilgili strüktürel, fonksiyonel, estetik kararlar ve bu kararların uygulanmasından doğan ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler bağlamında mimarların sorumluluğundadır. Sürdürülebilir yapımda, yapı ürünlerinin seçiminde bunların çevreye-doğaya etkileri her açıdan değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede, ürünün üretimi, yapımdaki kullanımı, ömrü ve imha edilebilirliği göz önünde tutulmalıdır. Yapı ürünü üretiminde enerji kullanımı ve atık üretimi de gerek toplumsal gerekse ulusal politika açısından önemle üzerinde durulması gerekli konulardır. • Yapı ürünlerinin çevresel etkileriyle ilgili değerlendirmeler, kontrol ve iyileştirmelerin yapılabilmesi büyük ölçüde bunlar ile ilgili çevresel verilerin mevcut olmasına bağlıdır. Mimarların ve uygulayıcıların, dönüştürülebilirlik, yerellik, zehirli olmama, oluşum enerjisi düşüklüğü gibi kriterlerin dikkate alabilmesi için de bu veriler ürün bazında hazırlanması ve ürünle birlikte beyan edilmelidir. Bu alanda bilimsel verilerin sağlanması için uluslar arası veri tabanlarından yararlanılarak ‘ulusal bir yaşam döngüsü envanter veritabanı’ oluşturulabilir. Bu verilerin hazırlanması ve beyanı konusunda AB üye ülkelerdeki çalışmalar takip edilmelidir. 130 • Türkiye’deki yasalar ve standartlarda belirtilen önlem ve seviyeler çoğu yapı ürünü firmasınca asgari seviyeden ziyade uyulması gereken azami seviyeler olarak kabul edilmektedir. Ancak, ihracat yapan firmalar gerek diğer ülkelerde üretilen çevre duyarlı ürünlerle rekabet edebilmek, gerek ihracat yaptıkları ülkelerdeki çevre ve sağlıkla ilgili yasal gerekleri yerine getirebilmek ve firma imajlarını yükseltmek amacıyla ürünlerini çevresel anlamda geliştirmektedirler. Çevresel anlamda geliştirilmiş yapı ürünlerinin Türkiye’de de piyasada ayırt edilebilmeleri ve avantaj elde etmeleri için çevre etiketleri oluşturulmalı, buradaki bilgiler tüketicinin değerlendirme yapabileceği basitlikte olmalı. • Tasarımcılar, yapımcılar, ürün üreticilerinin duyarlı çalışmalarıyla çevre ve mimarlık ile ilgili bilinen, paylaşılan kavram ve değerlerle ortak bir “çevreci yapı ürünü” kültürü oluşturulmalıdır. Tüm araçlar açısından; • Çevreyi korumak yapılaşma ve sanayileşmeye ters düşecek bir kavram olarak ele alınmamalıdır. Aksine çevreyi bozan ve yok eden öğelerin denetlenmesi hava, su, toprak ve gürültü kirletici kaynakların ortadan kaldırılması veya zararlarının en aza indirilmesi ülke ve insanlık çıkarlarının bir gereğidir. Araçlarda bu dengenin (yapılaşma/sanayileşme-çevre) sağlanmasına özen gösterilmelidir. • Türkiye’de, ambalaj atıkları, taşıtlar, elektronik cihazlar ve kimyasalların çevresel etkilerinin kontrolüne yönelik AB direktifleri ilgili kurumlarca uyumlaştırılmış, sektör işbirliğiyle uygulamaya geçilmiştir. Bu uygulamalardan alınan geri beslemelerden yapı ürünleri için araç geliştirilirken dikkate alınmalıdır. • Araçlar, gittikçe artan yapılı çevrenin oluşturulması için gerekli bugünkü ürün stokunun gelecek nesillerce bir tehdit ve atık probleminden ziyade bir kaynak ve fırsat olarak kullanılabilmesini mümkün kılmalıdır. 131 • Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin tüm yaşam döngüsü boyunca belirlenebilmesi ve kontrol edilerek azaltılması için öncelikle mevcut araçları potansiyelleri araştırılmalıdır. • Tüm politik alanlarda olduğu gibi çevre politikalarında da ülke önceliklerinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Yapı kalitesinin tam sağlanamadığı, denetimlerin yetersiz olduğu, işgücü maliyeti düşük ülkelerden gelen sağlıksız ve kalitesiz ürünlerin piyasada dolaştığı Türkiye’de yapı ürünlerinin çevresel etkileri ancak uluslararası taahhütlerde kapsamında ele alınmaktadır (Atık, CO2 emisyonu, kirletici emisyonlar…). • Tüm yaşam döngüsü boyunca tüm paydaşların kullanımı için araçlar geliştirilirken, çevresel yaklaşımların, ekonomik eğilimlerin ve toplumsal davranış kalıplarının araç performansına olan etkileri göz ardı edilmemelidir. Kamuoyunun, tetikleyicisi olduğu çevre sorunlarının çözümüne sahip çıkması ve Çevre ve Orman Bakanlığı dışındaki Bakanlıkların da çevre politikalarında katılımcı ve aktif davranmaları uzun bir süreci içerecek olsa da, bunların gerçekleşmemesi durumunda hazırlanan her çevre eylem planı veya çevresel strateji ilgi çekmeyen bir doküman haline dönüşecektir. Türkiye’de de yapı ürünü kaynaklı çevre etkilerinin tespit edilerek kontrol edilmesine yönelik uygulamaların gelişmesi, doğanın korunması, vatandaşların sağlığı, ülke refahı, firmaların rekabet gücü ve prestiji, açısından önemli kazançlar sağlayacaktır. 132 KAYNAKLAR 2002/4367 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 24810 sayılı Resmi Gazete (09.07.2002). 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Taş Ve Toprağa Dayalı Ürünler Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu - Çimento Ve Hazır Beton, DPT, Ankara, 60-62 (2000). 9. Kalkınma Planı (2007-2013) Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Petrokimya Çalışma Gurubu Raporu, DPT, Ankara, 17-20 (2005). 9. Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT, Ankara, 8-43, 70 (2006). 9. Kalkınma Planı, 26215 mükerrer sayılı Resmi Gazete (01.07.2007). AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi 2007-2023, Çevre ve Orman Bakanlığı, 6-9, 7880 (2006). Akdur, R., “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Koruma Politikaları ‘Türkiye’nin Avrupa Birliğine Uyumu’”, Ankara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi Araştırma Dizisi, 23, Ankara, 28-31 (2005). Akyüz, M., “Endüstriyel Atıkların Çevre Üzerindeki Etkileri ve Alınması Gereken Önlemler”, III.Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, Kırşehir, 78-82 (1997). Alagöz, M. ve Yapar, S., “Görünmez Engeller: Serbest Ticarete Bir Engel Mi?”, Akademik Bakış, 11: 1-11 (2007). Allowing Voluntary Participation By Organisations In A Community EcoManagement And Audit Scheme (EMAS), European Commission, Regulation no:761/2001, OJ L 114 (24.4.2001). Anderson, R., “Towards a Sustainable Cement Industry, Substudy 13: Policy Instruments’ Promotion of Sustainable Development”, World Business Council for Sustainable Developmen, USA, 1-36 (2002). Arat, G., Türkeş, M. ve Saner, E., “Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası Sözleşmeler Ön Raporu”, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, TÜBİTAK, Ankara, 6-10 (2002). Assessment of the effects of certain public and private projects on the environment” European Commission, 85/337/EEC, OJ L 175 (05.07.1985). Baytop, F., “Şantiyecilik Diye Bir Şey”, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, 63-67 (2005). 133 Best Practices Guide-Material Choices for Sustainable Design, BuildSmart, Greater Vancouver Regional District, 1-26 (2001). Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği, 24043 sayılı Resmi Gazete (08.05.2000). Borg, M., “Environmental assessment of materials, components and buildings”, Dissertation, Byggnadsmaterial Kungliga Tekniska Högskolan, Stokholm, 40-41. (2001). Buying green! A handbook on environmental public procurement, European Commission Staff Working Document, SEC (2004) 1050, Brussels (18.08. 2004). Cantürk, G., “Avrupa Birligi’ne Aday En Dinamik Yeni Yıldız Türkiye”, Yapı 2003 İzmir Fuarı, Dünya Eki, İzmir, 6 (2003). CEN Guide 4 Guide for the inclusion of environmental aspects in product standards, Edition 2, European Committee for Standardization, 1-18 (2005). Charter, M., “IPP: Implementation and Future Issues”, The Centre for Sustainable Design, Germany, 15-25 (2003). Chini, A. R., And Bruening, S. F., “Deconstructıon And Materıals Reuse In The Unıted States”, International e-Journal of Construction, Special Issue article in: The Future of Sustainable Construction, Netherland, Report 10 (2003). Christmann, P., “Towards A Thematıc Strategy On The Sustainable Use Of Natural Resources, Working Group 1 – ‘Supply of Resources’ Final Report”, EuroGeoSurveys, Belgium, 82, (2004). Clement, S., ve ark.,“The Procura: A Guide to Cost-Effective Sustainable Public Procurement”, ICLEI-Local Governments for Sustainability, 2nd ed., Germany, 7785 (2007). Çelebi G. ve Aydın A. B., “Yapı Sektörü-Çevre İlişkisine Dair Bir Yöntem İrdelemesi: Yaşam Döngüsü Değerlendirme”, Çevre ve Ormancılık Şurası, Çevre ve Orman Bakanlığı, Antalya, 13-21 (2005). Çelebi G. ve Şentürk H., “Yapı malzemeleri için çevresel ürün beyanları, Avrupa Birliği’ndeki gelişimi ve ülkemizdeki gelişme potansiyeli”, 3. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi, İTÜ, İstanbul, 516-527 (2006). Çelebi G., Aydın A. B. ve Şentürk H., “Yapı Malzemelerinin Çevresel Etkilerinin Bazı Normlar Bağlamında İrdelenmesi”, Tasarım Dergisi, 170: 120-124 (2007). Çevre Denetimi Yönetmeliği, 24631 sayılı Resmi Gazete (05.01.2002). 134 Çevre Kanunu, 18132 sayılı Resmi Gazete (11.08.1983). Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5491 sayılı Kanun, 26167 sayılı Resmi Gazete (13.05.2006). Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Yönetmeliği, 18757 sayılı Resmi Gazete, (17.05.1985). Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli - Vizyon ve Öngörü Raporu, TÜBİTAK, Ankara, 10-23 (2003). Çevresel Etki (16.12.2003). Değerlendirmesi Yönetmeliği, 25318 sayılı Resmi Gazete Dalhammar C. and Rossem C. V., “Life cycle thinking, product standards, and trade: Exploring the Issues”, Workshop on Trade and Environmental Justice, IIIEE Lund University, Sweden, 37-42 (2006). Dalhammar, C. and Mont, O., “Integrated Product Policy and sustainable consumption: At the cross-road of environmental and consumer policies”, International Workshop: Driving forces and barriers to sustainable consumption, United Kingdom, 127-157 (2004). Dalhammar, C., “An Emerging Product Approach in Environmental Law”, Doctoral Dissertation, IIIEE Lund University , Sweden, 47-55, 60-71 (2007). Defining and laying down the detailed arrangements for the system of specific information relating to dangerous preparations in implementation of Article 10 of Directive 88/379/EEC”, 91/155/EEC, OJ L 076, (22.03.1991). Dereli, T. ve Baykasoğlu, A., “Atıklar ve Çevreye Etkileri: Mühendislik Cephesinden Çevre Sorunlarına Bakış”, Endüstri Mühendisliği Dergisi, 13 (1): 2835 (2002). Design Of Sustainable Building Policies: Scope For Improvement And Barriers, OECD Environment Policy Committee, France, 11-13, 33 (2002). Dilaver, D., “Yapı Ürünlerinin Çevre İle İlişkisi Kapsamında Çevre Dostu Üretimi”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 55-58 (2005). Directive 2006/12/EC of the European Parliament and of the Council of 5 April 2006 on waste, European Commission, OJ L 114 (27.04.2006). Dulupçu, M.A., “Sürdürülebilir Kalkınma Politikasına Yönelik Gelişmeler”, Dış Ticaret Dergisi, 20, 1-14 (2001). 135 EIC Blue Book on Sustainable Procurement, Eueropean International Contractors (EIC), Berlin, 21-26 (2004). Eikelboom, R.T., Ruwiel, E. and Goumans, J.J.J.M., “The building materials decree: an example of a Dutch regulation based on the potential impact of materials on the environment”, Waste Management, 21 (3): 295-302 (2001). Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği”, 25606 sayılı Resmi Gazete (07.10.2004). Enerji Verimliliği Kanunu, 26520 sayılı Resmi Gazete (02.05.2007). Environmentally Sustainable Buildings: Challenges and Policies, OECD, Paris, 3550, 88-100 (2003). Erdem, T., “İnşaat Malzemeleri”, DTM, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi (İGEME), Ankara, 1-35 (2006). Ernst & Young, “Integrated Product Policy”, Science Policy Research Unit, 15-20 (1998). Ernst&Young, “Developing the Foundation for Integrated Product Policy in the EU”, European Commission DG Environment, 3-23 (2000). Establishing the ecological criteria for the award of the Community eco-label to hard floor-coverings, European Commission, 2002/272/EC, OJ L/94 (14.04.2002). European Community Programme of policy and action in relation to the environment and sustainable development-Towards sustainability, European Commission, 2179/98/EC, OJ L 275/1 (10.10.1998). Ferhatoğlu, E., “Avrupa Birliği’nde Ortak Çevre Politikası Çerçevesinde Çevre Vergileri”, E-Yaklaşım Dergisi, 3, 1-7 (2003). Glavind, M., Damtoft, J.S. and Röttig, S., “Cleaner Technology Solutions in the Life Cycle of Concrete Products”, International CANMET/ACI Conference, San Fransisco, 340-349 (2001). Green Building Rating System For Existing Buildings Upgrades, Operations and Maintenance, U.S. Green Building Council, Version 2, 1-125 (2005). Green Paper on Integrated Product Policy, European Commission, COM(2001)68 (07.02.2001). Gültekin, A. B., “‘Yaşam Döngüsü Değerlendirme’ Yöntemi Kapsamında Yapı Ürünlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesine yönelik bir model önerisi”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 29 (2006). 136 Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği, 24692 sayılı Resmi Gazete (11.03.2002). Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, Çevre ve Orman Bakanlığı, 25406 sayılı Resmi Gazete (18.03.2004). Hall, M. and Purchase, D., “Building or Bodging? Attitudes to Sustainability in UK Public Sector Housing Construction Development”, Sustainable Development, 14 (3): 205–218, (2006). Halliday, S., “Sustainable construction and the regulatory framework, Summary report”, Gaia Reseach, Edinburgh, 1-155 (2004). Hammond, A., “Resource flows: The material basis of industrial economies”, World Resources Institute, USA, 1-50 (1997). Illge, L., “Integrated Product Policy: an Opportunity for Environmental and Economic Policy”, Economic Bulletin, 40 (3): 99-104 (2003). Integrated pollution prevention and control, European Commission, 96/61/EC, OJ L 257 (10.10.1996). Integrated Product Policy: Building on Environmental Life-Cycle Thinking, European Commission, COM (2003)302 (18.06.2003). Interpretative Communication on the Community law applicable to public procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into public procurement, European Commission, COM(2001) 274 final (04.07.2001). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, 10, 93, 141 (2007). İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu, Sanayi, Bina, Atık Yönetimi Ve Hizmet Sektörlerinde Sera Gazı Azaltımı Çalışma Grubu Raporu, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı-Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Ankara, 30-46 (2004). İnternet : International Standards Organisation, “(ISO) TC 59/SC 17 Technical Committee work plan”, http://www.iso.org/iso/iso_catalogue/catalogue_tc/catalogue_tc_browse.htm?commi d=322621&published=on&development=on (2007). İnternet : Tuğcu, C.T., “Çevre Ekonomisine Teorik Bir Yaklaşım: Sürdürülebilirlik Kavramının Üretim Fonksiyonuna Dahil Edilebilirliği”, http://www.geocities.com/ceteris_tr/t_tugcu3.doc (2007). İnternet: AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı, 137 http://www.abcevreodulleri.info (2007). İnternet: Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, “Yapı Araştırma Derneği Tüzüğü”, http://www.bayindirlik.gov.tr/turkce/yapidenetim/html/YADTUZUKdegistirilmisson .doc (2007). İnternet: Birleşmiş Milletler, “Rio Earth SummitAgenda http://www.un.org/esa/sustdev/documents/agenda21/index.htm (2007). 21”, İnternet: CORDIS (Community Research and Development Information Service), “7.Framework Programme Call for Tenders”, http://www.cordis.europa.eu (2008). İnternet: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüd İdaresi, “Sanayide Enerji Verimliliği Poje Yarışması”, http://www.eie.gov.tr/duyurular/EV/senver8_2007/SENVER-8.DOC (2007). İnternet: European Commision, “Good Environmental Practice In The European Extactive Industry: A Reference Guide”, http://ec.europa.eu/enterprise/steel/non-energy-extractive-industry/good-envpractice-reference-guide.pdf (2007). İnternet: European Commission, DG Enterprise, “Final Report: Environmentally Friendly Construction Materials, Task Group 1.” http://ec.europa.eu/enterprise/construction/suscon/tgs/tg1/efcmfin.htm (2007). İnternet: European Commission, DG Environment, “IPP”, http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/home.htm (2007). İnternet: European Commission, DG Environment, “LIFE Fund”, http://ec.europa.eu/environment/life (2007). İnternet: European Commission, DG Environment, “Member States’ IPP Activity”, http://ec.europa.eu/environment/ipp/activities_ms.htm (2007). İnternet: European Commission, DG Environment, “National IPP Strategies”, http://ec.europa.eu/environment/gpp/pdf/national_gpp_strategies_en.pdf (2007). İnternet: European Committee for Standardization (CEN), “TC 350 Technical Committee business plan”, http://www.cen.eu/nr/cen/doc/PDF/481830.pdf (2007). İnternet: Finnish Building Information Institute, Häkinken, T. and Kaipiainen, M., “Ecological Criteria in Building -Design and Planning”, http://www.rts.fi/ecologi.htm.(1996). 138 İnternet: İktisadi Kalkınma Vakfı, “Avrupa Birliği’nin Çevre Politikası”, http://www.ikv.org.tr/temelpolitika.php?l=A (2007). İnternet: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği, http://www.imsad.org (2007). İnternet: Mimarlar Odası, “Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi”, http://www.mimarlarodasi.org.tr/smgm/index.cfm (2007). İnternet: TOBB Atık Geridönüşüm Borsası, http://193.34.133.89:8181/atikborsasi (2007). İnternet: TÜBİTAK Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı, http://www.fp7.org.tr (2007). İnternet: Türk Standartları Enstitüsü, http://www.tse.org.tr (2007). İnternet: Türk Yapı Teknoloji Platformu, www.tytp.org.tr (2007). İnternet: Türkiye Odalar Borsalar Birliği, http://www.tobb.org.tr/ (2007). İnternet: United Nations, “Declaration of the United Nations Conference on the Human Environment - Stockholm Declaration”, http://www.unep.org/Documents.multilingual/Default.asp?DocumentID=97&Article ID=1503 (2008). Kalyoncu H., S., “Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Türkiye'nin Karşılaştırmalı Atık Yönetimi Stratejileri”, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir, 48-57 (2005). Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Kurumu, 24648 sayılı Resmi Gazete, (22.01.2002). Karakaya, E. ve Özçağ, M., “Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Değişikliği: Uygulanabilecek İktisadi Araçların Analizi”, I. Maliye Konferansı - Geçiş Ekonomilerinde Mali Politikalar, Bişkek, 110-119 (2004). Karpuzcu, M., “Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü”, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 167180 (2004). Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 20814 sayılı Resmi Gazete (14.03.1991). Keleş, R. ve Hamamcı, C., “Çevrebilim”, İmge Yayınları, 2.Baskı, Ankara, 220 (1997). 139 Kelgökmen, D., “Avrupa Birliği’nde Çevre Koruma Politikaları Ve Türkiye’deki Yerli Ve Yabancı Firmaların Pazarlama Politikalarına Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 88- 95 (2006). Kibert, C. J., “Policy Instruments For A Sustainable Built Environment”, Journal of Land Use and Environmental Law, 17 (2): 379-394 (2002). Kibert, C.J., “The Role of Policy in Creating a Sustainable Building Supply Chain”, Workshop on the Design of Sustainable Building Policies, OECD/IEA, 379-393 (2001). Kim, J.J. and Rigdon, B., “Sustainable Architecture Module:Qualities, Use, and Examples of Sustainable Building Materials” Sustainable Architecture Compendium, National Pollution Prevention Center, University of Michigan, 76-80 (1998). Koman, İ. ve Eren Ö., “Alternatif Sürdürülebilir Konut Uygulamaları ve Türkiye’deki Betonarme Konut Sektörü”, Mimarlık, 329: 37-41 (2006). Köse, Ö., Ayaz, S. Ve Köroğlu, B., “Türkiye'de Atık Yönetimi, Ulusal Düzenlemeler ve Uygulama Sonuçlarının Değerlendirilmesi, Performans Denetimi Raporu”, T.C. Sayıştay Başkanlığı, Ankara, 21-34 (2007). Li, L., “An Integration of Environmental Product Policy”, Abstract of a Dissertation Department of Work Environment, University of Massachusetts Lowell, USA, 3538, 124-126, 251 (2003). Maç, N., “İnsaat Sektör Raporu”, Konya Ticaret Odası Etüd Arastırma Servisi, 2007 – 544– 504, Konya, 9, 11-13 (2007). Maden Kanunu, 18785 sayılı Resmi Gazete, (15.06.1985). Magement of waste from extractive industries, Commission of European Communities, 2006/21/EC, OJ L 102 (11.04.2006). Making Product Information Work for the Environment, Final Report of the Integrated Product Policy Working Group on Product Information, European Commisssion, Brussels, 10-27 (2006). Mındıkoğlu, B., “ISO 14001 ÇYS Standardı: İşletmelerin Karşılaştıkları Problem ve Zorluklar Üzerine Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 78-80 (2007). Nemli, E., “Çevreye Duyarlı İşletmecilik ve Türk Sanayinde Çevre Yönetim Sistemi Uygulamaları”, İstanbul Sanayi Odası, 2000/11, 77-85 (2000). Niya, M. And Timonen, P., “The role of consumers in product-oriented environmental policy: can the consumer be the driving force for environmental 140 improvements?” International Journal of Consumer Studies, 25 (4): 331-338 (2001). Oosterhuis, F., Rubik, F. And Scholl, G., “Product Policy in Europe: New Environmental Perspectives”, Kluwers Academic Publishers, Netherlands, 219 (1996). Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Azaltılmasına Dair Yönetmelik, 26176 sayılı Resmi Gazete (23.05.2006). Özpençe, Ö. Ve Özen, A., “Hızlı Şehirleşme, Sanayileşme ve Çevre Sorunları: Sorunların Çözümünde Siyasi Erkin Rolü”, Türk İdare Dergisi, 444 (76):125-137 (2004). Öztürk, M., “İnşaat ve Yıkıntı Atıkları Yönetimi”, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, 3-24 (2005). Perelet, R. And Safonov P., “Approaches to Integrated Environmental and Industrial Management in Russia for Sustainable Development”, Industry and Environment, 18: 73-77 (1995). Pinfield, G., “Beyond Sustainability Indicators”, Local Environment, 1 (2): 151-164 (1996). PricewaterHouseCoopers, “Comparative study of national schemes aiming to analyse the problems of LCA tools (connected with e.g. hazardous substances) and the environmental aspects in the harmonised standards”, GRMS/GES/ECP/Version 0.2., Utrecht, 1-77 (2002). Report of the World Summit on Sustainable Development- Johannesburg, South Africa, A/CONF.199/20, United Nations, New York, 64-68 (2002). Scheer, D. And Rubik, F., “Governance towards sustainability:meeting the unsustainable production and consumption challenge”, Gren Leaf Publishing, 1-15 (2006). Seymen, D., “Dış Ticaret-Çevre İlişkilerinin Dengelenmesi: Sürdürülebilir Ticaret, Teori ve Türkiye Değerlendirmesi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7 (3): 99-127 (2005). Stimulating Technologies for Sustainable Development: An Environmental Technologies Action Plan for the European Union, Commission of the European Communities, COM(2004) 38 final, 1-28 (28.01.2004). Strand, S. M. And Fossdal, S., “Do standards and regulations supply the necessary incentive for sustainable building?”, Industry and Environment, 26 (2-3): 33-36 (2003). 141 Taylor, M., Tam, C. and Gielen, D., “Energy Efficiency and CO2 Reduction Opportunities in the Global Cement Industry”, IEA-WBCSD Cement Industry Workshop, Paris, 1-12 (2006). Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği, 21634 sayılı Resmi Gazete (11.07.1993). The assessment of the effects of certain plans and programmes on the environment, 2001/42/EC, European Commission, OJ L 197 (21.07.2001). The World Bank, “Expanding the Measure of Wealth”, Environmentally Sustainable Development Studies and Monographs Series, 17, Washington, 7 (1997). Thematic Strategy on the sustainable use of natural resources, Annexes, European, Commission, SEC(2005) 1684 (21.12.2005). Thormark, C., “Conservation of energy and natural resources by recycling building waste”, Resources, Conservation and Recycling, 33: 113–130 (2001). Thormark, C., “The effect of material choice on the total energy need and recycling potential of a building”, Building and Environment, 41: 1019–1026 (2006). Towards a thematic strategy on the prevention and recycling of waste, European Commission, COM(2003) 301 (27.05.2003). Towards a thematic strategy on the urban environment, European Commission, COM(2005)718 (11.01.2006). TS 825 “Binalarda Isı Yalıtım Kuralları”, Türk Standartları Enstitüsü (TSE), 1-71 (1998). TS EN ISO 14020 “Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler”, TSE, 1-5 (2002). TS EN ISO 14025 “Çevre etiketleri ve beyanları – Tip III çevre beyanları”, TSE, 122 (2005). TS EN ISO 14040 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme-Prensipler ve Çerçeve, TSE, 1-18 (2007). TS EN ISO 14041 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Amaç ve Kapsam Tarifi ile Envanter Analizi, TSE, 1-21 (2003). TS EN ISO 14042 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Hayat Boyu Etki Değerlendirmesi”, TSE, 1-15 (2002). TS EN ISO 14043 “Çevre Yönetimi- Hayat Boyu Değerlendirme- Hayat boyu yorumu, TSE, 1-17 (2003). 142 TS ISO / TR 14062 “Çevre Yönetimi – Ürün Tasarımına Ve Geliştirilmesine Çevresel Boyutların Dâhil Edilmesi”, TSE, 1-22 (2005). TSE ISO Kılavuz 64 “Standartlarda Çevre Boyutu- Madde Mamul Standartlarına Çevre Boyutunun Dâhil Edilmesine Dair Kılavuz”, TSE, 1-7 (1997). Tukker, A., “Environmental Impacts of Products (EIPRO) Analysis of the life cycle environmental impacts related to the final consumption of the EU 25”, European Joint Research Center, EUR 22284 EN, Spain, 1-139 (2006). Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Çevre Bakanlığı, 2, 54-60 (1998). United Nations WCED, “Our Common Future”, Oxford University Pres, Oxford, 43 (1987). Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun”, Dış Ticaret Müsteşarlığı, 24459 sayılı Resmi Gazete (11.07.2001). WasteWise Update - Building For The Future, Environmental Production Agency, EPA530-N-02-003, United States, 1-16 (2002). Workshop On Integrated Product Polıcy, European Commission, Directorate General XI Environment, Nuclear Safety And Civil Protectıon, 78-96 (1998). Yapı Denetimi Hakkında Kanun”, 24461 sayılı Resmi Gazete (13.07.2001). Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği, 24491 sayılı Resmi Gazete (12.08.2001). Yapı İşleri İnşaat, Makine Ve Elektrik Tesisatı Genel Teknik Şartnamelerine Dair Tebliğ, 26568 mükerrer sayılı Resmi Gazete (30.06.2007). Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, 24870 sayılı Resmi Gazete (08.09.2002). Yapı Malzemeleri Yönetmeliği’ne (89/106/EEC) İlişkin Açıklayıcı Dokümanlar Hakkında Tebliğ, 25655 sayılı Resmi Gazete (29.11.2004). Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, 24942 sayılı Resmi Gazete (26.11.2002). Yashıro, T., “Incentive For Industrial Ecology In Building Sectors”, OECD/IEA Joınt Workshop On The Design Of Sustainable Building Policies, 86-93 (2001). 143 EKLER 144 Ek-1 Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi COMMISSION OF THE EUROPEAN COMMUNITIES Brussels, 18.6.2003 COM(2003) 302 final COMMUNICATION FROM THE COMMISSION TO THE COUNCIL AND THE EUROPEAN PARLIAMENT Integrated Product Policy Building on Environmental Life-Cycle Thinking 1. INTRODUCTION One of the European Union’s fundamental objectives is sustainable development. This means meeting the needs of the present generation without compromising those of future generations. This objective was reinforced at the Gothenburg European Council in 2001, where an environmental dimension was added to the Lisbon process, in the form of a strategy for Sustainable Development 1. This strategy identified several actions in the environmental field, following the priority themes in the 6th Environmental Action Programme 2. In the area of managing natural resources more responsibly the European Council agreed, “that the EU Integrated Product Policy aimed at reducing resource use and the environmental impact of waste should be implemented in co-operation with business”. The Commission has developed the EU Integrated Product Policy (IPP) in cooperation with stakeholders and with the aid of studies 3. IPP was first discussed with stakeholders at a conference in 1998. The following year, IPP was considered at the Weimar Informal Meeting of Environment Ministers. The Presidency conclusions from the meeting welcomed the Commission’s intention to adopt a Green Paper and emphasised that improving the market conditions for greener products on the European market would also help to strengthen the competitiveness of European industries. The Commission adopted the Green Paper in February 2001 and launched a stakeholder consultation exercise on its contents (see Annex I for more information). These consultations showed that IPP clearly has a role to play in contributing to sustainable development. This Communication will re-iterate why a product dimension to environmental policy is needed. In section 2 it will explain the IPP approach before setting out, in section 3, the guiding principles of the EU’s IPP strategy. The remaining sections outline what the Commission will do to further the uptake of the IPP approach. 1 Presidency Conclusions of Gothenburg European Council 15th and 16th June 2001, paragraphs 19-32, http://ue.eu.int/pressData/en/ec/00200-r1.en1.pdf 2 Decision 1600/2002/EC of the European Parliament and of the Council laying down the Sixth Community Environment Action Programme, OJ L 242, 10.9.2002, p. 1-15 3 For example, http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/ippsum.pdf 145 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi 2. WHY IS A PRODUCT DIMENSION TO ENVIRONMENTAL POLICY NEEDED? During the last few years, the Commission has begun to rethink policies relating to the environmental impacts of products. All products and services 1 have an environmental impact 2, whether during their production, use or disposal. The exact nature of this impact is complex and difficult to quantify but the potential magnitude of the problem is clear 3. At the same time continued economic growth and prosperity is significantly influenced by the production and use of products. The challenge is to combine improving life styles and wellbeing – which are often directly influenced by products - with environmental protection. In other words, winwin situations need to be found where environmental improvements and beter product performance go hand in hand and where environmental improvements support long-term industrial competitiveness. This is what IPP seeks to achieve. Up to now, product-related environmental policies have tended to focus on large point sources of pollution, such as industrial emissions or waste management issues. Often these have been successful. Now, however, it is becoming clear that they need to be complemented by a policy that looks at the whole of a product’s lifecycle, including the use phase. This should ensure that environmental impacts throughout the life-cycle are addressed in an integrated way – and so are not just shifted from one part of the life-cycle to another. It should also mean that environmental impacts are addressed at the point in the life-cycle where they will best and most cost-effectively reduce the overall environmental impacts and resource use. To be successful, the policy also has to take into account several characteristics of products that make them diffuse objects for pollution reduction measures. First, their overall quantity is increasing. Greater disposable income 4 means that more products can be afforded. For example, where before a household would have one, fixedline, telephone, now it often has several extensions throughout the house. The average household size is also decreasing, which may often lead to greater duplication of certain household products 5. This means that there are larger numbers of the same products and that these are becoming more diffuse. Any product policy should therefore aim to reduce the environmental impacts of increased quantities of products. Secondly, the variety of products and services is increasing. Basic products now come in many different versions. For example, there are different types of television screens – (cathodic, LCD or plasma). Any product policy has therefore to be flexible in order to address many different product variations simultaneously. Thirdly, innovation constantly creates new types of products. For example, over the last 20 years there has been a shift from record players to compact disc players and now the advent of DVD players may well supplant them. Innovation cycles for components can often 1 The rest of this Communication will, for simplicity, only refer to products, although it should be understood that services are included within the general scope too – see Section 4. 2 Environmental impacts should be taken to include those on human health. 3 For example, one product, the car, is responsible for roughly 80 % of the European Union’s CO2 emissions from the transport sector, the sector from which emissions have been rising fastest. At the same time the number of cars per inhabitant is also increasing – by 14 % between 1990 and 1999 –using up more resources in their manufacture, more space for parking and roads, and creating more waste disposal problems. All this is despite significant reductions in the emissions per car and considerable efforts by the industry concerned, such as the voluntary agreement to reduce CO2 emissions by 25 % by 2008. Moreover, for other pollutants there have been extremely significant reductions over recent decades 4 Between 1980 and 1997 consumer spending has increased by 46 % in real terms, shifting from basic needs, such as food and housing, towards more discretionary items, such as transport, fuel and recreation. (EEA Fact Sheet 2001 – YIR01HH04) 5 Between 1980 and 1995 the average household size in the EU fell from 2.82 people to 2.49. This trend is likely to continue. EEA Fact Sheet 2001 – YIR01HH03 146 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi be even shorter. The rapid development of more powerful computer processors is testament to this. A product policy has to use this creativity for the benefit of the environment as well as the economy. Fourthly, products are traded globally. Both the Single Market and the multilateral reduction of trade and investment barriers have contributed to a more global economy in which goods from many countries are traded internationally. The diverse origin of the products available in our shops has become significantly more diverse. A product policy has to take account of the global nature of trade and be in compliance with relevant international agreements, such as World Trade Organisation rules. Fifthly, products are becoming more complex. This means that product expertise is increasingly concentrated in the hands of those who are responsible for their design. It is very difficult for regulators, let alone the general public, to have any realistic idea of what technical changes are achievable. For this reason any product policy needs to ensure that producers and designers become more responsible for ensuring that their products fulfil agreed criteria on health, safety and the environment. Sixthly, the product can be designed perfectly, but inappropriate use and disposal will cause significant environmental impacts. Although products can be designed to cause as little environmental impact as possible, consumers may still use them in an environmentally unfriendly way. For example, the use of energy-saving light bulbs brings considerable environmental benefits, but these can only be fully realised if they are switched off when not in use. Similarly, if products are disposed of inadequately, perhaps by fly tipping, then product design can not be considered responsible for the ensuing environmental damage. Lastly, products now involve a greater variety of actors throughout their lifecycle. Their increasing complexity and the processes of globalisation mean that many different actors are involved with a product throughout its life-cycle. Product policy needs to be capable of addressing many different actors. It also has to take account of the fact that a product may be assembled, marketed or used many miles apart under different sets of societal values. It is therefore difficult for an actor at one stage in the product’s life-cycle to have a clear idea of what potential problems there are in others. The conditions under which our products are produced may be unknown. Therefore policy should contribute to improving information flows along the supply-chain. All of these factors underline the need to introduce a product dimension to environmental policy. It should look at products in a holistic way, involve as many actors as possible and leave to them the responsibility for the choices they make. This should provide a powerful supplement to existing product-related measures. The IPP approach seeks to address this challenge, while supporting the EU’s wider economic and social objectives, as set out in the Lisbon Strategy, and complying with international treaty obligations. The IPP approach is explained in the following section. 3. THE IPP APPROACH The IPP approach, which has been developed gradually over the last decade, is now generally recognised as being a potentially very effective way to address the environmental dimension of products. This approach is based on five key principles: 147 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi – Life-Cycle Thinking 1 – it considers a product’s life-cycle and aims for a reduction of its cumulative environmental impacts - from the “cradle to the grave”. In so doing it also aims to prevent individual parts of the life-cycle from being addressed in a way that just results in the environmental burden being shifted to another part. By looking at the whole of a product’s life-cycle in an integrated way, IPP also promotes policy coherence. It encourages measures to reduce environmental impacts at the point in the life-cycle where they are likely to be most effective in reducing environmental impact and saving costs for business and society. – Working with the market – setting incentives so that the market moves in a more sustainable direction by encouraging the supply and demand of greener products. This will reward those companies that are innovative, forward-thinking and committed to sustainable development. – Stakeholder Involvement – it aims to encourage all those who come into contact with the product (i.e. industry, consumers and government) to act on their sphere of influence and to encourage co-operation between the different stakeholders. Industry can look at how to better integrate environmental aspects in the design of products while consumers can assess how they can purchase greener products 2 and how they can better use and dispose of them. Governments can set the economic and legal framework conditions for entire national economies and also act directly on markets, for instance by purchasing greener products. – Continuous Improvement – improvements can often be made to decrease a product’s environmental impacts across its life-cycle, whether in design, manufacture, use or disposal, taking into account the parameters set by the market. IPP aims for a continuous improvement in these rather than setting a precise threshold to be attained 3. As a result, companies can set their own pace and can focus on the most cost efficient improvements. – A Variety of Policy Instruments – the IPP approach requires a number of different instruments because there are such a variety of products available and different stakeholders involved. These instruments range from voluntary initiatives to regulations and from the local to the international scale. Within IPP, the tendency is clearly to work with voluntary approaches, although mandatory measures might also be required. The determining factor is the effectiveness of the tool to achieve the desired result with regard to sustainable development. 4. THE EU IPP STRATEGY As stated in section 1, the EU IPP is an integral part of the EU’s Sustainable Development Strategy. Its primary aim is to reduce the environmental impacts from products throughout their life-cycle, harnessing, where possible, a market driven approach, within which competitiveness concerns are integrated. Indeed, the competitiveness of business will be enhanced by the increased policy coherence that IPP will facilitate, both within the life-cycle and between different policy instruments. Experience with some environmental management tools shows, that rising environmental awareness in companies can go hand in hand with cost 1 As opposed to Life Cycle Assessment (LCA) which is different and involves the quantification and assessment of the environmental impacts of a product throughout its life-cycle, albeit, for practical reasons, in narrowly defined boundaries. 2 Here, and throughout this text, greener products are defined as those that have lower environmental impacts throughout their life-cycle when compared to similar products fulfilling the same function. 3 This is not to say that legislative thresholds can not be useful in stimulating continuous improvement. They are just less flexible, which, in some cases, may well be desirable. 148 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi reductions. Furthermore, in an increasingly competitive world, environmental performance can also be a factor giving companies or their products a competitive edge. Indeed, some companies use their environmental performance as a marketing instrument. IPP will help these companies, not least by giving some of them more visibility. At the present time methodologies for assessing the environmental impacts of a product across its life-cycle exist. The experiences gained through initially applying IPP to the environmental aspects of products will be an invaluable knowledge base from which to build towards broader sustainability impacts. Clearly, IPP will be further developed taking other policies closely into account. There is already a substantial and significant body of legislation, such as that regulating the characteristics of and trade in products, for example in the framework of the internal market, or competition policy. In principle, IPP will complement current legislation by triggering, on a voluntary basis, further improvements in those products whose characteristics do not necessarily require legislation. When putting the present Communication into operation, full account will be taken of the Community’s obligations under international law, in particular as regards trade, as well as the principles governing other EC policies. In addition, any new legal proposals from the Commission will also be subject to the Commission’s rules on Impact Assessment 1. This will ensure that they represent a balanced approach towards the three pillars of sustainable development. The development of IPP will also build on experiences with existing environmental tools, such as environmental management systems and environmental labeling. To achieve its objective, the policy will perform three key roles. Firstly it will contribute to addressing the environmental challenges identified in both the Sustainable Development Strategy and the Sixth Environment Action Programme. Without a product dimension the chances of meeting them will be smaller. IPP will also be a key part of the implementing measures for the forthcoming Thematic Strategy on the Sustainable Use of Resources and that on Prevention and Recycling of Waste. It is also closely linked to the forthcoming Environmental Technologies Action Programme. Internationally, IPP will also constitute a major input to the ten-year framework of programmes on sustainable production and consumption agreed at the World Summit on Sustainable Development in Johannesburg in September 2002 2. Secondly, it will supplement existing product-related policies, by providing a wider, “lifecycle”, conceptual framework in which the ramifications for any other environmental problems can be considered. In doing so it will take account of the fact that we are not starting with a blank slate, as some product-related policy areas have already integrated lifecycle thinking to some degree, such as the Farm to Fork concept in the field of agriculture and food safety. Thirdly, and most importantly, it will strengthen the co-ordination and coherence between existing and future environment-related product policy instruments. This will help to exploit the potential synergies between them fully and to encourage their integrated development. In addition, through integrating the life-cycle approach, it will make product-related environmental policy measures more effective by highlighting the necessary trade-offs and, 1 As set down in COM(2002) 276 final of 5.6.2002, the Communication from the Commission on Impact Assessment Paragraph 14 of the WSSD – Johannesburg Plan of Implementation and paragraph 8 of the General Affairs and External Relations Council’s conclusions of 30.10.2002 2 149 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi once political decisions are taken, coordinating their implementation. This strengthened coordination will benefit both business competitiveness and the environment. Achieving this objective will take time. The Commission will focus on two, interrelated, actions to move towards it: – establishing the framework conditions for the continuous environmental improvement of all products throughout the production, use and disposal phases of their life-cycle; – developing a focus on products with the greatest potential for environmental improvement. This Communication outlines the steps that the Commission will take to implement these actions. However, the active co-operation of all other stakeholders, through looking to improve their environmental performance, is essential for IPP to succeed. For this reason the policy will continue to be developed in co-operation with stakeholders. An indicative list of what the Commission considers to be the roles and responsibilities of Member States 1 and other stakeholders can be found in Annex II. To get IPP started, the Commission will begin by focusing on products 2, rather than services. This does not mean that services are excluded from the scope of IPP. It is just a reflection of the fact that life-cycle thinking is more advanced for products than for services and that there is a more developed body of Community legislation. It will therefore be easier for the Commission to bring the policy to life in this area. 5. ESTABLISHING THE FRAMEWORK CONDITIONS FOR CONTINUOUS ENVIRONMENTAL IMPROVEMENT Many different policy tools already exist that are either already being used, not least by industry, to green products or could be re-focused to do so. It is obvious that not all of them are suitable for all products.. These tools will be examined in the following section. 5.1. Tools for Creating the Right Economic and Legal Framework Continual environmental improvement requires incentives for producers to make new product generations greener than their predecessors on the basis of life-cycle thinking and taking into account the parameters set by the market. It also requires incentives for consumers to buy these. An effective IPP requires the economic and legal framework to be conducive to greening products and to their purchase, ideally with minimum government intervention. The Commission’s role here is to ensure that the instruments for which it is competent promote movement in this direction. Policy tools that are suitable for this purpose are described in Box 1. Box 1 a) Taxes and Subsidies Getting the prices right 3, through internalising environmental externalities into the price of a product so that its environmental impacts are accurately reflected in the price, is the Commission’s long-term goal. Price signals give incentives for the continuous environmental improvement of products throughout the life-cycle. They facilitate and reinforce measures, such as greener public procurement and product design obligations, by improving the 1 Where Member States are referred to in this paper it should also be understood to apply to Acceding and Candidate Countries. This Communication does not seek to alter any of the existing legal definitions of what constitutes a product, a producer, a type of product or such like. 3 This means trying to ensure that the price paid by a consumer for a product includes the costs of all the environmental impacts that it creates. 2 150 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi economic rewards for green design and production. They also provide consumers with important information and encourage them to buy products with lower environmental impacts. The Commission has already made several proposals on energy-related taxes at the European level 117. The 1997 proposal to restructure the Community framework for the taxation of energy products has now obtained unanimous political support in the Council. It will extend the EU minimum tax rates to all energy products and thus provide the Member States with a more coherent framework for using energy taxation as an instrument for pursuing their environmental and other policy objectives. The Commission will continue to promote and encourage the use of fiscal measures, such as environmentally-related taxes and incentives, at the appropriate local, national or Community level 2. However, in the light of the stakeholder comments received, in particular from Member States, the Commission will not develop initiatives to apply reduced VAT rates to products bearing the EU eco-label for the time being 3. For other types of tax, Member States, where appropriate, should promote and encourage the use of the aforementioned fiscal measures to favour greener products. Additionally, in the framework of the Sixth Environmental Action Programme, the Commission will work on a list of criteria which allow environmentally negative subsidies to be recorded 4. This will provide a reliable basis for their elimination. The Commission has also established guidelines on state aid for environmental purposes, such as to support technological change in favour of more environmentally friendly products and services 5. b) Voluntary Agreements and Standardisation To green products effectively, non-legislative solutions, such as environmental agreements and the standardisation process, need to be considered in addition to legislation. The framework for environmental agreements at the Community level is currently being considered following a Commission communication on the subject 6. On standardisation, the Commission will continue to use International Standardisation, wherever possible. At the European level the Commission will address some key issues concerning European standardisation and environmental protection in a Communication in 2003. The Commission has also awarded a service contract to ECOS 7, a consortium of European environmental non-governmental organisations, to contribute to the integration of environmental aspects into the European standardisation process. c) Public Procurement Legislation Public procurement constitutes around 16 % of Community Gross Domestic Product.This is a vast section of the market that public authorities can use to drive the greening of products. Detailed Community rules exist setting down the procedures to be followed in public 1 The Commission proposal of 2002 to amend Directives 92/81/EEC and 92/82/EEC to introduce special tax arrangements for diesel fuel used for commercial purposes and to align the excise duties on petrol and diesel fuel is still being negotiated in Council. 2 As required by Article 3(4), third indent of Decision 1600/2002/EC of the European Parliament and Council of 22nd July 2002 laying down the Sixth Community Environment Action Programme, OJ L 242, 10.9.2002, p1-15. Naturally this must be done in accordance with the relevant internal market legislation. 3 This analysis will also take account of the results of the experiment of applying reduced VAT rates to labour intensive services. 4 Related work has started in the framework of the OECD International Energy Agency 5 Community Guidelines on State Aid for Environmental Protection, OJ C 37, 3.2.2001, pp. 3-15 6 Communication from the Commission to the European Parliament, The Council, The Economic and Social Committee and the Committee of the Regions on Environmental Agreements at Community Level within the framework of the Action Plan on the Simplification and Improvement of the Regulatory Environment, COM(2002) 412 final, 17.7.2002 7 The European Environmental Citizens Organisation for Standardisation 151 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi procurement within the internal market. The Commission’s Interpretative Communication on Public Procurement and the Environment 1 explains the legal situation 2 and shows that there are ample possibilities for taking into account environmental considerations in the tendering of contracts covered by these rules, a situation that will not be altered by the ongoing revision of the public procurement directives. The real tasks for greener public procurement are to ensure that existing possibilities are used by public purchasers. d) Other Legislation Community legislation for any product-related measure may be necessary to resolve environmental problems particularly if market failures are not corrected or if the Single Market could be affected without Community action. This is the case, for example, with the Restriction of Hazardous Substances in Electrical and Electronic Equipment directive 3 and will be for the follow up to the Commission’s White Paper on Chemicals 4. It is also the case for the forthcoming Commission proposal for a Directive establishing a framework for the eco-design of energy using products (EuP), which will, in addition, enshrine the IPP principles, such as life-cycle thinking, stakeholder involvement and continuous improvement in a legislative framework. Legislation is also necessary where extended producer responsibility measures or deposit schemes are considered to be the most effective way to reduce the life-cycle environmental impacts. Such initiatives also have a particular value at the Community level where individual Member States have developed, or are in the process of developing, their own initiatives in this area. The Commission will develop these points further in its Thematic Strategy on the Recycling and Prevention of Waste. 5.2. Promoting the Application of Life-Cycle Thinking For IPP to be effective life-cycle thinking needs to become second-nature for all those who come into contact with products. Educational and awareness-raising measures are best undertaken closest to the citizen, i.e. on a national and regional level. On a Community level three distinct sets of actions are required (Box 2). Box 2 a) Making Life-Cycle Information and Interpretative Tools Available Life-cycle data on which to base assessments – whether for design or labelling purposes need to be collected systematically. Several Member States and industries have developed databases to help with this. The Commission will provide a platform to facilitate communication and exchanges. This will include regular meetings supported by the Commission and a directory of LCA databases to be updated at regular intervals. Life-cycle data also needs to be made more accessible. To this end the Commission will launch a co-ordination initiative involving both ongoing data collection efforts in the EU and existing harmonisation initiatives. This initiative will act as a European link to the ongoing United Nations Environmental Programme Life-Cycle Initiative. The Commission will begin by initiating a study to examine the existing situation, and possible future directions. 1 Commission of the European Communities (2001) Commission Interpretative Communication on the Community law applicable to public procurement and the possibilities for integrating environmental considerations into public procurement, COM(2001) 274 final, 4.7.2001. This can be found at http://simap.eu.int/EN/pub/src/welcome.htm 2 See website in footnote 24. 3 Directive 2002/95/EC of the European Parliament and of the Council on the restriction of the use of certain hazardous substances in electrical and electronic equipment, OJ L 37, 13.2.2003, p. 19-23 4 White Paper on the Strategy for a future Chemicals Policy, COM(2001) 88 final 152 Ek-1. (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi LCAs provide the best framework for assessing the potential environmental impacts of products currently available. They are therefore an important support tool for IPP. However, the debate is ongoing about good practice in LCA use and interpretation. Through a series of studies and workshops, the Commission will further this discussion, with the aim of producing a handbook within two years on best practice, based on the best possible consensus attainable among stakeholders. The Commission is also continuing its research and development support towards the implementation of this part of the IPP approach. The Fifth 1 and Sixth 2 Community Research Framework Programmes will contribute to this by enhancing knowledge of environmental processes, providing base data and measuring systems and developing feasible solutions for greener products. IPP projects are already a significant part of the scope of the Commission’s LIFE programme 3. b) Environmental Management Systems Environmental management systems (EMS) provide a good framework for integrating lifecycle thinking within an organisation’s operations and for achieving continuous Improvement. The revision of EMAS in 2001 began the re-orientation from the process dimensions towards products. Products are now clearly within the scope of the EMAS Regulation in the same way as activities and services, i.e. their significant environmental impacts have to be included in the environmental review, management and audit system; their impacts have also to be verified by an EMAS verifier, information about them has to be included in the environmental statement and their environmental performance has to be continuously improved. Since EMAS focussed in the past more on industrial activities, the Commission will develop guidelines on how to deal with product issues within EMAS by the end of 2004. EMS are relevant for all types of organisations - public or private - and can be used to provide a framework for all types of tools, from the greening of the organisations procurement to validating green information. An EMS certification by itself does not guarantee a specific environmental product performance but in the case of EMAS it provides a framework for validating information about such performance by the EMAS verifier. The Commission will also monitor and evaluate the implementation of the product dimension in EMAS so that it can feed into the next revision of the Regulation, which is due by 2006. The Commission will decide in 2004 whether to attain EMAS II registration; a pilot exercise has already begun with three directorates-general participating. c) Product Design Obligations The two elements outlined above should stimulate front-runners to develop greener products. In addition, the Commission will come forward with a discussion document in 2005 that will consider ways to promote implementation of the IPP approach in companies, including if appropriate general obligations for specific products. This will build on discussions on the application of the New Approach in the environmental field following the publication of the 1 Decision No 182/1999/EC of the European Parliament and of the Council of 22 December 1998 concerning the fifth framework programme of the European Community for research, technological development and demonstration activities (1998 to 2002), OJ L 26, 1.2.1999, p. 1-31 2 Decision 1513/2002/EC of the European Parliament and of the Council of 27 June 2002 concerning the Sixth Framework Programme of the European Community for Research, Technological Development and Demonstration Activities contributing to the creation of the European Research Area and to innovation (2002-2006), OJ L 232, p. 1-33 3 Regulation (EC) No. 1655/2000 of the European Parliament and of the Council concerning the Financial Instrument for the Environment (LIFE), OJ L 192, 27.7.2000, p. 1-9 153 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi IPP Green Paper 1. The reactions to the published drafts of a Directive on the eco-design of end-use equipment and of a Directive on the environmental design of electrical and electronic equipment (EEE) will also be taken into account. The experiences from the negotiations on the forthcoming proposal for a directive establishing a framework for the setting of Eco-design requirements for Energy Using Products (EuP) will also be considered. Issues to be addressed will be, inter alia, the appropriate legal base; internal market considerations; international treaty obligations; the scope of such actions; suitable products or product groups; the required level of detail of the design requirements; the role of minimum product standards; the appropriate means of enforcement and reporting; the costs and benefits of such an approach; its likely environmental effects; and how it should be integrated with policies and measures affecting the environmental dimensions of products, including IPP tools. In the case of energy-using products sufficient experience was already available, and the growing environmental impact clear, for the Commission to consider and EuP-style framework for these products. This framework, which will allow product-specific legislative measures to be taken, where justified, will also allow room for selfregulation by the industry where this would reduce environmental impacts faster and/or with greater cost-effectiveness than legislation. In addition, the Commission will consider how best to ensure that information on a product’s environmental performance and design is communicated to the public. Such information could significantly strengthen companies’ public documents, such as environmental statements 5.3. Giving Consumers the Information to Decide Consumers, whether private, public or individual, decide whether or not they purchase greener products and once bought, how they are used. The Community’s role here is to provide and encourage EU-wide tools and frameworks to provide consumers with product information. It is for the Member States to decide on what is required to achieve the level of consumer awareness necessary for them to play their full part in greening products. A number of suitable policy instruments are discussed in Box 3. However, other factors relevant when purchasing products, like safety and health aspects, cost and effectiveness have clearly to play their role as well. Box 3 a) Greening Public Procurement Positive action is needed to encourage public authorities to use the possibilities in existing public procurement legislation. For this reason the Commission will initiate several actions. It will seek to determine the extent of greener public procurement because, at the present time, only limited information is available on the extent to which greener public procurement is practised in the Member States. By the end of 2003 the Commission will have undertaken a survey to assess the extent to which greener public procurement is practised by public authorities. It is also co-financing a research project to assess the potential impact on the environment and on the markets of greener public procurement. It therefore encourages Member States to draw up publicly available action plans for greening their public procurement. These should contain an assessment of the existing 1 See www.europa.eu.int/comm/environment/ipp/standard.pdf and Godenman, G., Hart, J. W., Sanz Levia, L. (2002) The New Approach in Setting Product Standards for Safety, Environmental Protection and Human Health: Directions for the Future, Environmental News No. 66, Danish Environmental Protection Agency. 154 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi situation and ambitious targets for the situation in three years time. The action plans should also state clearly what measures will be taken to achieve this. They should be drawn up for the first time by the end of 2006 and then revised every three years. The action plans will not be legally-binding but will provide political impetus to the process of implementing and raising awareness of greener public procurement. They will allow Member States to choose the options that best suit their political framework and the level they have reached, while at the same time enabling an exchange of best practice in facilitating greener public procurement. The Commission too, will draw up an action programme by the end of 2006 which brings together its objectives and actions for its own procurement. It invites the other Community institutions and offices to do likewise and is prepared to share its expertise in this area with them to facilitate this. In addition, it is also elaborating information measures for public authorities to assist them in greening their purchasing policies. These are: – a practical handbook for public authorities which will explain the possibilities for greener procurement in clear, simple and non-legal language. The first draft is planned for mid- 2003. It will be revised, if necessary, in the light of further developments and practical experience with its use; – a product group database This will gather together in one web-site information on the existing product criteria, such as those used by eco-labelling and environmental product declaration schemes, in order to provide corporate and public purchasers with background information on what criteria are relevant for a particular product. The first prototype is expected in 2003; – a “greening public procurement” web site which will gather together the handbook, the product database and the relevant legislation. This will be in place by the end of2004. b) Greener Corporate Purchasing The private sector can demand greener products and greener production processes from their suppliers. They have considerable potential to influence the market for greener products, should they choose to do so, through, for example, demanding a certified environmental management system, such as EMAS. The tools being developed for greening public procurement and listed above should also facilitate greener corporate purchasing. In addition, the different types of labeling mentioned below will also be of use. The Commission has also begun working to stimulate the large corporate purchasing market by pushing for corporate purchasing practices to be more transparent through reporting 1. c) Environmental Labelling In the labelling field the Commission is already running several important labeling schemes that provide consumers with reliable and easily understandable information on which to make their product choice. These fit well within an IPP framework. 1 The Commission has invited all publicly-quoted companies with at least 500 staff to publish a “triple bottom line” in their annual reports to shareholders that measures their performance against economic, environmental and social criteria (Communication from the Commission: A sustainable Europe for a better world: A European strategy for sustainable development, COM (2001) 264, 15.5.2001). To assist this process the Commission has produced a Recommendation on how environmental issues should be disclosed (Commission Recommendation of 30 May 2001 on the recognition, measurement and disclosure of environmental issues in the annual accounts and annual reports of companies (2001/453/EC), OJ L 156, 13.6.2001, p33.). It has also called for the development of commonly agreed guidelines and criteria for measurement, reporting and assurance by mid-2004. (Communication from the Commission concerning Corporate Social Responsibility: A Business Contribution to Sustainable Development, COM (2002) 347, 2.7.2002, page 15). 155 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi The presence of the EU Eco-label 1 on a product tells the consumer that that product is certified to be more environmentally-friendly than most other like products across thewhole of its life-cycle. As there are currently no other comparable labels covering the whole EU market, it is the best available label from the perspective of an EU IPP 2. The EU energy label 3 is now attached to many products, particularly in the white goods sector, where energy use usually represents the most significant environmental impact across the product’s life-cycle. It has a particularly high recognition, largely due to its mandatory presence on products. The European car-labelling scheme 4 is also providing the consumer with important information on the CO2 emissions of new vehicles. The scope of all of these labels will be gradually expanded to provide consumers with more choice. At the same time the Commission will pursue enforcement of the Misleading Advertising directive 5 by Member States and bring to a conclusion its work on green claims 6 guidelines. This should go some way to ensuring that misleading green claims do not reduce the overall level of confidence in environmental product information. The Commission will investigate the possibilities for such claims to be independently verified through the EMAS scheme. In addition, in the framework of the current Consumer Policy Strategy 7, the effectiveness of private labeling measures and the need for further measures will be assessed. The comparatively new tool of environmental product declarations (EPDs) 8 may need to be developed within a European framework. EPDs are a means of presenting quantified, lifecycle based information – such as on CO2 or NOx emissions - about a product in a standardised way. No judgement is made about how “environmental” the product itself is, instead the quantified information can be used by a potential purchaser to make their own judgement, or to feed into a LCA. The Commission financed a study 9 to examine the existing EPD type schemes (and those which have similar characteristics) and to look at the possible options for development 10. Stakeholders were invited to comment on these results 11 and, by the end of 2005, the Commission will take a decision on whether any action needs to be taken at Community level to stimulate the development of this potentially important instrument. This will take into account the ongoing development of an International Standard for EPD schemes. 1 This, as with national EU labels, is also known as an ISO Type I label. This does not preclude, however, that other labels may, in the future, through equivalence arrangements or new developments, play a significant role in providing such consumer information. 3 Council Directive 92/75/EEC of 22 September 1992 on the indication by labelling and standard product information of the consumption of energy and other resources by household appliances, OJ L 297, 13.10.1992, p16 4 Directive 1999/94/EC of the European Parliament and of the Council of 13 December 1999 relating to the availability of consumer information on fuel economy and CO2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars, OJ L 12, 18.1.2000, pp 16-19 5 Council Directive 84/450/EEC of 10 September 1984 relating to the approximation of the laws, regulations and administrative provisions of the Member States concerning misleading advertising, OJ L 250, 19.09.1984 p. 17-20. The Commission will adopt, during 2003, a proposal for a framework directive on unfair commercial practices. If agreed by the Council and Parliament this will partially replace some of the provisions of this existing Directive. 6 Green claims are also sometimes referred to as ISO Type II. They are statements about the environmental characteristics of a product that are generally not subject to any form of third-party verification. 7 Communication from the Commission to the European Parliament, the Council, the Economic and Social Committee and the Committee of the Regions on Consumer Policy Strategy 2002-2006, COM(2002)208 final of 7.5.2002 8 These are also often referred to as ISO Type III. 9 The final report from this study is available on http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/epds.htm 10 A parallel study, focusing on LCA/EPD tools in the construction sector has also been financed by the Commission. This can be found on http://europa.eu.int/comm/enterprise/construction/internal/essreq/lcarep/lcafinrep.htm 11 These can also be found on the website in footnote 44. 2 156 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi 6. DEVELOPING A FOCUS ON PARTICULAR PRODUCTS 6.1. Voluntary Pilot Projects Life-cycle thinking has already been widespread practice for many businesses for some time now. Nevertheless, for others more remains to be done to make life-cycle thinking operational. Given the importance of life-cycle thinking for a successful product policy, this challenge has to be addressed as a matter of priority. The best way to demonstrate the advantage of this concept is by demonstrating its practical application. The Commission therefore considers that the concept can best be brought to life by applying it to a number of products individually in a pilot project exercise. For this purpose the Commission will carry out a number of pilot projects to demonstrate the potential benefits of IPP in a practical way. Stakeholders will then be able to apply this thinking to their everyday activities and to the products with which they come into contact. Stakeholders’ participation in such pilot projects is crucial to their success and all parties concerned with a particular product – all along the life-cycle – will be welcome to participate on a voluntary basis. Stakeholders who volunteer to be pioneers will benefit from enhanced visibility that they will be given across Europe. The Commission invites all stakeholders to submit their suggestions for these pilot products. These should arrive by the end of October 2003. The Commission will then analyse these suggestions on the basis of practical factors such as their feasibility and the willingness of all stakeholders to participate. Given the demonstration character of these projects, issues such as whether the product has a high environmental impact, or whether it has the greatest potential for improvement will not be the determining factor. As a result the choice of the product or products for a pilot exercise will in no way be a judgement of either of these attributes. The Commission envisages that each project will last around 12 months. It will start on the basis of a common understanding of the work to be undertaken with all stakeholders. The Commission envisages that each pilot product could follow the same basic path to a solution, namely: (1) document and analyse all the environmental impacts of the product throughout its life cycle; (2) analyse the potential environmental, social and economic effects of all possible options to reduce the environmental impacts, including examining the effectiveness of existing policy tools; (3) identify, with stakeholders, the most feasible options for improvement; (4) agree on implementation plans, identifying the responsibilities of different stakeholder groups; (5) implementation. An indicative worked example is given in the box below. Example of the Car Tyre (1) Existing life-cycle inventory and LCA data, ideally provided by industry, will first be collected and analysed to obtain a picture of the whole life-cycle of the tyre. Any assessment will follow the relevant rules, standards and norms. (2) For tyres it is clear that there are impacts in all phases of the life-cycle. For the purposes of this example though, it will be assumed that these are concentrated in the use phase. Here, the tyre’s rolling resistance contributes to CO2 emissions through fuel consumption and to the pollution of soil, waters and air through abraded rubber particles and chemicals attached 157 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi to them. As, on an EU level, the emissions of CO2 are likely to be most significant the remainder of this example will concentrate on this. (3) It is then possible to attempt to identify the measures needed to reduce CO2. Here one has to consider all the tools potentially available, including any instruments or measures that are already applied under the existing Community policies. Reducing the rolling resistance through innovations in tyre design could be one option. For example new materials could help, as was shown in the case of silica compounds. Re-treading might be another issue to be addressed. These are of course only examples and additional possibilities might be found. Before deciding on any particular action one would assess its potential impact along the whole life cycle, so that any adverse effects would not outweigh the sought improvement. Clearly, in an integrated approach, any options would have to be assessed for their consistency with measures under other Community policies. They would also have to take account of cost and functionality and, in the present example, transport policy and road safety. (4) The next stage will be to agree on who undertakes the different measures – and how to implement them. For example, if tyre design were to be tackled, industry would need to take the lead in designing new tyres. Public authorities might, for example, have to address issues like harmonized certification. (5) The final stage will be the implementation of the measures and monitoring and reporting on progress. While it is clear that some of the lessons learned from the pilot products exercise are likely to be product-specific, the Commission believes that, as this is practically the first time such an exercise has been attempted at the European level, much will be learned about the dynamics and organisation of such an exercise. Should this exercise, on the basis of pilot projects and sufficient additional evidence, reveal important policy inconsistencies that hamper a balanced integration of economic, social and environmental objectives, the Commission will examine what actions may be necessary to enhance the coherence of existing legal and other instruments. 6.2. Identifying which products have the greatest potential for environmental improvement At the same time as raising the general awareness of IPP through pilot projects, the Commission will also seek to identify and stimulate action on those products with the greatest potential for environmental improvement. In assessing this improvement potential the likely socio-economic effects of any such change will be taken into account. However, as yet, there is no analytically-based consensus on which products have the greatest environmental impact, nor therefore on those which have the greatest potential for environmental improvement. The Commission will therefore initiate the development of a methodology for identifying these products at the European level. This will build on existing experiences, such as those in Belgium 1. This methodology will then be discussed with stakeholders with the aim of achieving a broad level of consensus. Following this a further study will be conducted that will apply this methodology and identify the products with the greatest environmental impact. Once this has been done, for those that are towards the top of the list, further analysis will be undertaken to identify all possible ways in which the environmental impacts can be 1 Institut Wallon de Développement Économique et Social et d’Aménagement du Territoire et Vlaamse Instelling voor Technologisch Onderzoek (2002) Identifying Key Products for the Federal Product and Environment Policy, Draft Final Report, November 2002 158 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi reduced. For each of these possible ways the potential socio-economic impacts of each measure will be assessed. This whole exercise is likely to take three to four years. Once this exercise has been completed, the Commission will seek to address some of the products with the greatest potential for environmental improvement at least socio-economic cost individually. The experiences in the pilot project exercise will be a valuable input to this process. 7. CO-ORDINATION AND INTEGRATION The IPP approach requires that the synergies between the different tools are exploited. To do this there is a need to ensure that “IPP thinking” permeates all aspects of the management of these tools. At the same time there is a need for IPP thinking to be integrated further into other policy areas than environment. To this end the Commission will encourage individual sectors, in their reports pursuant to the Cardiff Process 1, to be more explicit in how they intend to integrate the IPP approach into their work. In addition, the Commission will initiate a number of processes to facilitate coordination and monitor progress. It will develop suitable indicators, in co-operation with Member States and the European Environment Agency, to measure the environmental improvements induced by the IPP approach. It will also prepare a report on progress being made in implementing IPP and submit it to the European Parliament and Council. This will be based on reports which Member States should submit to the Commission every three years, beginning at the end of 2006, detailing the measures taken and progress made in implementing the IPP approach. Industry sectors and consumer organisations are also asked to do likewise. In addition, it will also chair regular meetings where both Member States’ and Stakeholders’ representatives attend. These will assist the Commission in its development and implementation of IPP, as well as monitoring progress in the Member States. Where particular areas merit closer attention, such as on reporting formats, the Commission may initiate working groups or utilise existing structures. The Commission would suggest that the IPP Informal Network, established by Member States on their initiative 2, continues with its parallel task of information sharing under the Chair of the Council Presidency. It also suggests that its membership be extended to Acceding and Candidate Countries. It will seek to promote the IPP approach on the international level by explaining its potential benefits of the IPP approach for the environment and sustainable development. A common understanding of the IPP approach, taking into account the particular needs of developing countries, will further the development of IPP and assist in responding to global environmental challenges. The Commission will inform stakeholders of all developments, including consultation exercises, via its website – www.europa.eu.int/comm/environment/ipp – and its mailing list service. 1 At the 1998 European Council meeting in Cardiff several other sectors were asked to develop integration strategies, including indicators (transport, energy, agriculture), with a view to help solve the climate change problem and advance environmental concerns in the Agenda 2000 process. This process has subsequently been extended to other sectors. 2 And which the Commission attends as an observer. 159 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi Annex I: Stakeholder Consultations following the adoption of the IPP Green Paper The Green Paper contained several questions on how IPP should be developed, both in terms of the overall approach and different instruments. Stakeholders were invited to submit written comments to the Commission by the end of June 2001. 133 stakeholder groups did so. Many of these comments can be accessed via the Commission’s IPP webpages 1. Of the 133 contributions, 78 were from industry, 30 from governmental organizations (including other European Institutions), 10 from individuals, 6 from consumer organisations, 4 from academia, 3 from environmental NGOs and 2 from standardisation bodies. Most stakeholders welcomed the Green Paper and endorsed the new policy logic set out in IPP. The opinions on the merits of the various instruments were, however,more divergent. While many stakeholders were in favour of a market-oriented approach, their enthusiasm often did not extend to using differentiated taxation. The idea of applying a reduced VAT rate to products bearing the EU Eco-label was opposed by most industrial and governmental stakeholders, while environmental NGOs were more welcoming. The balance between voluntary and mandatory instruments was also the subject of divergent opinions. Industry generally favoured a more voluntary approach, while other stakeholders underlined the importance of legislation as a necessary tool. On the subject of life-cycle assessment, several stakeholders pointed to the limitations of the methodology, while others expressed support for the development of life-cycle information databases and awareness-raising measures to support good practice. As far as using the New Approach is concerned, all stakeholders expressed considerable concerns about its use for environmental goals. For greening public procurement there was general support for awareness-raising measures. Environmental labelling was held to be important, however different stakeholders supported different types. It was generally agreed that environmental management systems (EMAS, ISO 14001 or even POEMS (Product-Oriented Environmental Management Systems)) could be a useful tool. The product panels idea was found interesting, although several stakeholders had doubts about their likely success at the European level. In addition, to the written comments from stakeholders, the European Parliament and the Council of Ministers also produced opinions on the Green Paper. The Council of Ministers was generally supportive of the approach but the European Parliament as guarded in its welcome, calling for clarification of how IPP would be applied in practice. The decision to organise a pilot project exercise was taken partly in response to this call. In addition to the written comments and opinions the Commission’s services also organised several expert meetings and a stakeholder conference to discuss the paper. It also held numerous bilateral meetings with interested stakeholders. This Communication builds on these consultations and attempts to strike the balance between the different opinions expressed during them. 1 http://europa.eu.int/comm/environment/ipp/tablelisting.htm 160 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi Annex II: Possible Roles and Responsibilities of Stakeholders 1 1. MEMBER STATES Establish framework for national voluntary agreements Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies Removal of impediments to greening public procurement in national laws Promote and encourage, where appropriate, the use of fiscal measures, such as environmentally-related taxes and incentives, in order to promote greener products Elimination of environmentally negative subsidies Provide public funding to support technological change in favour of more environmentally friendly products and services Education, training and awareness-raising measures on life-cycle thinking Contribute to Community efforts on life-cycle databases Promoting the uptake of eco-design and LCA Directing national research programmes towards IPP related research Promoting uptake of EMS, including in national administrations Drawing up publicly available plans for greening public procurement Encouraging uptake of information measures for public authorities for public procurement Promoting the development and use of the European Eco-label Ensuring implementation of the Misleading Advertising Directive Ensuring the integration of IPP thinking into non-environment policy areas Assisting with the development of indicators Reporting on the implementation of IPP Information sharing on IPP implementation with Member States Promotion of IPP on the international level 2. INDUSTRY (INCLUDING EXTRACTORS, DESIGNERS, MANUFACTURERS, DISTRIBUTORS, RETAILERS AND RECYCLERS) 2 Proposing environmental agreements Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies Employee education, training and awareness-raising measures on life-cycle thinking and environmental information tools Contribute to Community efforts on life-cycle databases Promoting the uptake of eco-design and LCA Integrating IPP thinking into company RTD programmes Using EMS, including the product dimension Practising corporate green purchasing Applying for and supporting the development of the European Eco-label Following guidelines on green claims 1 2 The Commission is not included in this list, because the main body of the text sets out what it considers it should do. This applies to industry outside the EU too, where appropriate 161 Ek-1 (Devam) Avrupa Birliği’nin Bütünleşik Ürün Politikası hakkında Bildirimi Customer and supplier education and training /information on life-cycle thinking Participating in pilot products projects Reporting on the implementation of IPP, including in company environmental reports Information sharing on IPP implementation with other companies and stakeholders 3. CONSUMER ORGANISATIONS Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies Education and awareness-raising measures on life-cycle thinking and environmental information sources Promoting the development and use of the European Eco-label Purchasing greener products Reporting on the implementation of IPP Information sharing on IPP implementation with Member States 4. ENVIRONMENTAL ORGANISATIONS Promote integration of environmental considerations into national standardization bodies Education and awareness-raising measures on life-cycle thinking Promoting uptake of EMS, including in national administrations Commenting on publicly available plans for greening public procurement Encouraging uptake of information measures for public authorities for public procurement Promoting corporate green purchasing Promoting the development and use of the European Eco-label Ensuring the integration of IPP thinking into non-environment policy areas Assisting with the development of indicators Reporting on the implementation of IPP 5. CONSUMERS Purchasing greener products Using and maintaining products so as to minimise environmental impacts Disposing of products correctly 162 Ek-2 Madde mamul standartlarındaki hükümler ve Madde - mamulün yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki [TS ISO Kılavuz 64, 1997] Şekil 2.1. Madde mamul standartlarındaki hükümler ve Madde - mamulün yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan çevresel etkiler arasındaki ilişki [TS ISO Kılavuz 64, 1997] Temel/taban ve döşeme malzemeleri Strüktürel sistem (kolon kiriş) ve duvarlar. Çatı malzemeleri Diğer malzemeler Malzeme kaynağının harcanmasını ve tükenmesini en aza indirgeyecek malzemelerin kullanımı Dolgu ve temelde kullanılan malzemelerin kirletici olmayan moloz olması Projedeki bileşenlerin yeniden kullanımı için strateji oluşturmak Dayanımı yüksek ve az bakım gerektiren malzemelerin kullanımı. Yapı sistemi ve malzemelerin yenilenebilir kaynaklardan elde edilen materyaller içermesi Yerel üretim malzemelerin kullanılması Tropik sert ağaç kullanımının önlenmesi ve sertifikalı /sürdürülebilir kaynaklı malzeme kullanımı D 1.1. D 1.2. D 1.3. D 1.4. D 2.2. D 2.3. D 2.4. D 2.5. D 2.1. Yaşam döngüsü boyunca çevresel etkileri düşük olan malzeme ve sistemlerin entegrasyonu Aşağıdakilerin gizil enerji ve çevresel etkilerinin karşılaştırılabilmesi için bir yaşam döngüsü değerlendirmesinin (LCA) yapılması D.1. D. KAYNAKLAR BREEAM/GREEN LEAF Dönüştürülmüş içerik, %50 Çabuk yenilenebilir malzemeler Yerel /Bölgesel malzemeler %20 yerel üretim Yerel /Bölgesel malzemeler %50 yapım bölgesinde çıkarılmış/iyileştirilmiş/kesilmiş Sertifikalı ahşap kullanımı MR 4.2. MR 6. MR 5.1. MR 5.2. MR 7. Dönüştürülmüş içerik, %25 Kaynakların yeniden kullanımı , %10 MR 3.2. MR 4.1. Kaynakların yeniden kullanımı , %5 MR 3.1. LEEDTM B 5.6. B 5.4. B 5.3. B 5.2. Yerel üretim malzemelerin planlı kullanımı. Sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş biyolojik bazlı malzemelerin planlı kullanımı Şantiye dışı kaynaklardan sağlanan dönüştürülmüş malzemelerin planlı olarak kullanımı Kurtarılmış malzemelerin planlı olarak yeniden kullanımı, Yapının kullanımı boyunca fotooksidanlara yol açan maddelerin emisyonunun minimizasyonu için tasarım ilkeleri Yapının kullanımı boyunca asidik etkili maddelerin emisyonunun minimizasyonu için tasarım ilkeleri C 2.2. C 2.3. Yapının kullanımı boyunca ozon tüketici maddelerin emisyonunun minimizasyonu için tasarım ilkeleri C 2.1. GB Tool Çizelge 3.1. Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri 163 Ek-3 Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı nnnnnaltında yer alan değerlendirme kriterleri Mevcut yapıların yeniden kullanımı Mevcut kabuğun en az %50si Mevcut kabuğun en az %75’i Mevcut kabuğun %100’ü Duvar döşeme ve tavanların %50’si Yapının başka amaçlar için kullanılabilir olabilmesi için tasarım stratejileri Yapının demontajı (sökümü) için tasarım stratejileri Yıkım atıklarının yeniden kullanımı veya dönüştürülmesi için stratejiler Dönüştürme ve saklama için düzeneklerin entegrasyonu D.3. D 3.1. D 3.2. D 3.3. D 3.4. D.4. D.5. D.6. D.7. İnşaat atık yönetimi Kurtarılan/dönüştürülebilir=%75 Dönüştürülebilir malzemelerin depolanması ve toplanması MR 2.2. MR önşart İnşaat atık yönetimi Kurtarılan/dönüştürülebilir=%50 Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %100’ü ve kabuk dışı kısmın %50’sinin korunması Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %100’ü Yapı yeniden kullanımı mevcut kabuğun %75’i MR 2.1. MR 1.3. MR 1.2. MR 1.1. B 5.7. B 5.1. Mevcut strüktürlerin planlı olarak yeniden kullanımı Çizelge 3.1. (Devam) Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” başlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri 164 Ek-3 (Devam) Üç Farklı Çevresel Yapı Değerlendirme Sisteminde “Yapı Ürünü” nnnnnbaşlığı altında yer alan değerlendirme kriterleri 165 Ek-4 Ulusal Çevre Stratejisinin Temel İlkeleri [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006] Sağlıklı ve Dengeli bir Çevrede Yasama Hakkı: T.C. Anayasasına göre “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yasama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir”. Çevreyle ilişkili bütün faaliyetlerde bu ilkeye uyulacaktır. Sektörler Arası Entegrasyon: Çevre koruma ekonomik ve sosyal kalkınmanın vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir. Bu ilke ile endüstri, tarım, enerji, ulaştırma eğitim vb. sektörel politikalarda çevre korumayla ilgili hususlar dikkate alınacaktır. Tüm sektörel politikalar ile çevrenin iyileştirilmesi ve korunması politikalarının birbiri ile ilişkilendirilmesi için tüm kamu kuruluşlarının, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çevrelerin yakın işbirliği içinde olması gerekmektedir. Kullanan-Kirleten Öder: Kirleten öder ilkesi Ulusal Çevre Stratejisinin hazırlanmasında dikkate alınan temel ilkelerden biridir. Çevreye zarar veren maddelerin azaltılması ya da çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi için yatırıma ihtiyaç duyulmaktadır. Çevresel kirliliğin önlenmesi ve azaltılmasında ekonomik araçların oluşturulması ve kullanılması çok önemlidir. Ayrıca, çevre koruma hizmetlerine yönelik yatırımlara kaynak sağlanabilmesi amacıyla verilen hizmetlerin karşılığının alınması gerekmektedir. Kirliliği Önleyici Tedbirlerin Alınması: Çevre kirliliğinin önlenmesi önleyici tedbirlerin alınması ile daha ekonomik şekilde sağlanabilir. Kirliliğin kaynağında önlenmesi kirlilik oluştuktan sonra giderilmesinden daha ekonomik ve etkin bir faaliyettir. Bu nedenle faaliyetlerin çevrede en az değişikliğe sebep olacak, insan sağlığına ve çevreye en az risk oluşturacak, havayı en az kirletecek ve kullanılan ürünleri yeniden kullanılabilecek şekilde olmasana dikkat edilecektir. Doğal Kaynakların Korunması: Yeraltından çıkan su, petrol ve maden gibi kaynaklar sınırsız kaynaklar değildir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel şartlarından biri de doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılmasıdır. Doğal kaynaklar kullanılırken jeolojik yapıyı tahrip etmeyecek, biyoçeşitliliği koruyacak ve kaynaklardan sürdürülebilir şekilde faydalanılması gerekmektedir. Yenilenemez enerji kaynaklarının ve yeraltı su kaynaklarının ülkemizin ihtiyaçlarını uzun dönemde karşılayacak şekilde kullanılmasına dikkat edilecektir. Sürdürülebilir Kalkınma: Sürdürülebilir kalkınma ilkesi Birleşmiş Milletler tarafından 1992 Yılında Rio De Janeiro’da düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansında tanımlanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma bu günkü ve gelecekteki nesiller için çevre kalitesini iyileştirmek ve korumak amacıyla ekonomik, sosyal ve teknolojik faaliyetlerin çevre korumayı dikkate alacak şekilde koordineli bir şekilde sürdürülmesidir. Ulusal çevre stratejisi ülkemizin ulusal çevre problemlerinin ekonomik ve sosyal kalkınma ile uyum içinde çözülmesi için bir yol haritası olacaktır. Kamu-Özel Sektör İşbirliği: Çevre altyapı tesislerinin finansmanı, yapımı ve isletilmesinde teknik ve finansal güçlükleri asmak, halka ekonomik ve kaliteli hizmet sunabilmek amacıyla kamu-özel sektör işbirliği geliştirilecektir. Özelleştirmede kamu yararının gözetilmesi ve hizmet bedelinin ödenebilirliğini sağlamak için Belediyelerin teknik, idari ve denetim kapasitesi artırılacaktır. Kamuoyunda Çevre Bilincinin Artırılması ve Halkın Katılımı: Çevre korumanın etkin olarak sağlanabilmesi için kamuoyunda çevre koruma bilincinin yerleştirilmesi gerekmektedir. Tüm toplumun aktif bir şekilde katkısı olmaksızın çevre korumanın etkin bir şekilde sağlanması mümkün görülmemektedir. Bu çerçevede kamuoyunun bilgilendirilmesine ve karar mekanizmasına katılımına önem verilecektir. 166 EK-5 Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006] 1.Başbakanlık: Uyumlaştırma süreci ve/veya çevrenin korunması ile doğrudan ilgilidir. 2.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT): Başbakanlığa bağlı DPT Müsteşarlığı Beş Yıllık Kalkınma Planları ve yıllık yatırım planları hazırlamaktadır. DPT ayrıca makro-çevre politikası konularına özel önem vererek, sektörel planlar hazırlamaktadır. DPT yerel idarelere direk etkisi olan yıllık yatırım programlarının hazırlanmasında ve hayata geçirilmesinde gerekli koordinasyonu sağlamaktan sorumludur. Ayrıca, finansman ya da dış borç gerektiren projeleri de dahil olmak üzere, kamu sektörü yatırımları DPT’nin onayını gerektirmektedir. 3.Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı: Dış kaynak ve borçlara erişimi nedeniyle, çevre ile ilgili projelerin finansmanı yönünden önemli bir işlev yürütür. 4.Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı: Denizcilik sistem ve hizmetlerinin ülkenin deniz ilgi ve çıkarlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak tahsisi ve geliştirilmesinden sorumludur. Deniz ortamının gördüğü zararın ve kirlenmesinin önlenmesi amacıyla her türlü tedbiri almak, izlenmesini ve denetlenmesini sağlamak ve konu ile ilgili diğer kuruluşlar ile işbirliği yapmak Denizcilik Müsteşarlığı’nın görevidir. 5.Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS): AB'ne katılımdan sorumlu olan, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin 2003 Yılı Ulusal Programı ile ilgili uyumlaştırma faaliyetlerinde değişik hükümet birimleri arasındaki koordinasyonu sağlamakla yükümlüdür. 6.Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK): Çevre verileri dahil veri ve bilgileri toplar, isler ve analiz eder. 7.Dışişleri Bakanlığı, 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu hakkındaki Kanun uyarınca yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla, bunların temsilcilikleri ve temsilcileri ile temas ve müzakereleri Dışişleri Bakanlığı, ilgili Bakanlıklarla işbirliği yapmak suretiyle yürütmekte ve uluslar arası antlaşmalar da yine diğer Bakanlıklarla işbirliği dâhilinde Dışişleri Bakanlığınca yapılmaktadır. Dışişleri Bakanlığı’nın çevre ve sınır asan sular konularında izlenecek dış politikanın; diğer ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile eşgüdüm halinde belirlenmesinde ve uluslararası ve bölgesel örgütlerde savunulmasında üstlendiği görev ve sorumlulukları mevcuttur. 8.İçişleri Bakanlığı’nın, illerin yönetimi vasıtasıyla, yerel yönetimler üzerinde sorumlulukları bulunmaktadır. Valiler Bakanlar Kurulu tarafından atanmakta olup, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. Maddesine göre illerde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Ayrıca yerel yönetimler üzerinde İçişleri Bakanlığı ve valilerin vesayet yetkisi olup, bunlardan İl Özel İdaresi’nin bası ve yürütme mercii validir. 9.Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (BİB): Ülkenin alt yapı ihtiyacını karşılamak üzere; kamu yapıları kara yolları, demiryolları, limanlar ve kıyı yapıları, hava meydanları, akaryakıt ve doğalgaz boru hatları ve tesisleri inşaatı ile esaslı onarımlarının yapılması ve yaptırılması, yapı malzemesi, deprem araştırması, afet uygulaması hizmetlerinin etkili, düzenli ve süratli olarak görülebilmesi çerçevesinde iş ve işlem yapmakla yükümlüdür. 10.Bayındırlık ve İskân Bakanlığı- İller Bankası Genel Müdürlüğü: Belediyelere altyapı yatırımlarının götürülmesinde etkili kurumlardandır. Banka, belediyelerin her türlü finans ihtiyacını ve içme suyu, kanalizasyon, arıtma gibi çeşitli çevre konularında belediyelerimizin istekleri dâhilinde yatırım hizmetlerini vermektedir. 167 Ek-5 (Devam) Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006] 11.Sağlık Bakanlığı: 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili hükümleri doğrultusunda çevre sağlığı ile ilgili her türlü tedbirleri almak ve aldırmak ile Gayri Sıhhi Müesseslerinin halkın sağlığına zarar vermesini engellemek ve gerekli denetimleri yapmaktan sorumludur. Gayri Sıhhi Müesseslerinin ruhsat ve izin işlemleri, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik hükümleri doğrultusunda yürütülmektedir. 12.Ulaştırma Bakanlığı: Ülkenin ulaştırma ve haberleşme sistem ve hizmetlerinin ülkenin ihtiyaçlarına uygun olarak tesisi ve geliştirilmesinden sorumludur. 13.Tarım ve Köy İsleri Bakanlığı: 1380 sayılı su ürünleri kanunu ve yönetmeli hükümleri gereğince bütün denizler ve içsular su ürünleri üretim ve istihsal sahaları ilan edildiğinden bu sahalarda su kalitesi, izleme, koruma ve uygulamalardan sorumlu kurumdur. Diğer yandan, kırsal alanlardaki arazi kullanımı ile su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumludur. Bakanlık, tarım arazilerindeki yüzey sularını nitrat ve haşere ilaçlarının suya karışması ile ortaya çıkan kirlilik yönünden izler. Bakanlığın ayrıca, balık çiftlikleri, su ürünleri ve haşere ilacı kontrolü ile ilgili sorumlulukları ile Genetik Olarak Değişikliğe Uğramış Organizmalar ile ilgili yükümlülükleri bulunmaktadır. 14.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB): Endüstri tesislerinin üretimi sonucu iç ortamda oluşan ve çalışanların sağlığını tehdit eden hava, gürültü ve endüstriyel kazalar konusundaki çalışmaları yürütmek ve denetlemekle yükümlüdür. 15.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (STB): Ekonomik ve teknik şartlara göre Türkiye’nin sanayi politikalarının oluşturulması ve yönetimi, büyük ve küçük ölçekli endüstrilerin kurulusuna ilişkin tüm faaliyetlerin desteklenmesi ve denetlenmesi, endüstriyel ürünler için standartlar hazırlamak veya hazırlanmış standartları yayımlamak, endüstriyel malların kalitesinin denetimini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. 16.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB): Enerji sektörüyle ilgili politikaları ve enerjinin çevresel sürdürülebilir kullanımı, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarını içeren temel hedefleri belirlemekle yükümlüdür. 17.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı- Devlet Su İsleri Genel Müdürlüğü (DSİ): Yerüstü ve yeraltı sularının tahsisinden ve su kaynakları yönetiminden sorumlu kuruluş olarak içme ve kullanma, sulama ve endüstri suyu sağlanması, hidroelektrik enerji üretimi ve taşkın koruma amacıyla projeler geliştiren DSİ Genel Müdürlüğü’nün su kalitesi izleme konusunda kuruluş kanunu ile tanımlanmış görevleri bulunmaktadır. 18.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı- Elektrik Üretim AŞ Genel Müdürlüğü (EÜAŞ), kamunun elindeki termik ve hidrolik santrallerin isletilmesi, bakımı, gerekirse yeni üretim tesislerinin kurulmasından sorumludur. 19.Kültür ve Turizm Bakanlığı, turistik bölgeler belirleyebilmekte ve bu bölgelerde içme suyu, kentsel atık su ve katı atık bertarafı ile ilgili uygulamalardaki önlemlerde önemli sorumluluk yüklenmektedir. 20.Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB): AB çevre müktesebatının uyumlaştırılması da dâhil olmak üzere, çevre hizmetlerinin sağlıklı olarak yerine getirilmesi amacıyla 4856 sayılı Çevre Orman Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilat Kanunu gereği; Türkiye'deki çevre politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması için genel bir koordinasyon sağlamak amacıyla kurulmuştur. ÇOB’un baslıca görevi çok genel olarak çevreyi korumaya ve kirliliği 168 Ek-5 (Devam) Çevre ile İlgili Kurum ve Kuruluşlar [Ulusal Çevre Stratejisi, 2006] önlemeye ve azaltmaya ilişkin politika ve esasları belirlemek, ilgili mevzuatı düzenlemek ve uygulanmasını sağlamaktır. 21. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı: İlan edilmiş bulunan Özel Çevre Koruma Bölgeleri'nde doğal güzelliklerin, tarihi ve kültürel kaynakların, biyolojik çeşitliliğin, sualtı, suüstü canlı ve cansız varlıkların korunmasını ve bu değerlerin gelecek nesillere aktarılmasını, sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde bölgelerin ekonomik kalkınmalarını sağlamak ve çevre bilincini arttırmakla sorumludur. 22.Türk Standartları Enstitüsü (TSE): Atık, hava kalitesi, su kalitesi, ormanların korunması, toprak ve erozyon kontrolünü kapsayan belirli teknik standartları oluşturmakla sorumludur. 23.Yerel Yönetimler: Çevre kalitesinin korunması ile ilgili en önemli görev yerel yönetimlere verilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun çevre korunması ile ilgili olarak görevlendirilen belediyeler, belediye sınırları içinde yukarıdaki kanun ve yönetmeliklerin uygulanması ve vatandaşların sağlıklı bir çevrede yasaması için gerekli tedbirleri almak zorundadır. 24.Sektör Birlikleri: Türkiye Odalar Borsalar Birliği, Sanayi Odaları, Ticaret Odaları ve sektörel olarak kurulmuş Çimento Müstahsilleri Birliği, Kireç Üreticileri birliği gibi birimler mevzuat ile ilgili uygulamalarda sektörel yaklaşımlar vb konularda bilgilendirme, yaptırım ve denetim konularında çalışmalar yürütmekle sorumludur. 25.Araştırma Grupları: TÜBİTAK, TTGV, Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Üniversitelerin enstitüleri ve araştırma merkezleri ve diğer araştırma amaçlı kurumlar çevre kirliliği ve kontrolü konularında teknolojileri ve gelişmeleri takip edip danışmanlık hizmetleri vermekle yükümlüdürler. 26.Çevre Sivil Toplum Kuruluşları: Bu kuruluşlar; sivil inisiyatifle oluşan, halk tarafından finanse edilen ve kar amacı gütmeyen müesseselerdir. TEMA, ÇEVKO, Deniz Temiz (TURMEPA), DHKD, BÇM vb kuruluşlar olarak sıralanabilirler. 169 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : ŞENTÜRK, Hülya Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 14.12.1972, Almanya Medeni hali : Evli Telefon : 0 (312) 4800810/250 Faks :- e-mail : huyla.senturk@yigm.gov.tr Eğitim Derece Eğitim Birimi Lisans Selçuk Üniversitesi/ Mimarlık Bölümü 1995 Lise Salihli Lisesi 1989 İş Deneyimi Yıl Yer Görevi 2002-2008 Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Mimar 2000-2002 Kütahya Bayındırlık İl Müdürlüğü Mimar 1998-2000 Sinop Bayındırlık İl Müdürlüğü Mimar Mezuniyet tarihi 1994-1998………….. Ermaş Mutfak, Doğtaş Mobilya, Kondeksan Mobilya…………………..Mimar/Satış sorumlusu Yabancı Dil Almanca (KPDS-B), İngilizce(KPDS-C) Yayınlar 1. 2007, Yapı Malzemelerinin Çevresel Etkilerinin Bazı Normlar Bağlamında İrdelenmesi, Tasarım Dergisi, Sayı:170, 120-124. G.ÇELEBİ ve A.B.AYDIN ile. 2. 2006,Yapı malzemeleri için çevresel ürün beyanları, Avrupa Birliği’ndeki gelişimi ve ülkemizdeki gelişme potansiyeli, 3. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi, 15-17 Kasım, İTÜ, İstanbul, 516-527 G.ÇELEBİ ile. Hobiler Zeka Oyunları, Fitness,