ENİS Ö N C ÜO Ğ LU

advertisement
Mayıs 2017, 36.Sayı
ÖNCÜOĞLU MİMARLIK
ENİS
ÖNCÜOĞLU
90
Kentsel adalet duygusunu
güçlendirmeye odaklanmalıyız
NE YAZIK KI YOĞUNLUKLAR ANLAŞILMAZ ŞEKILDE MÜNFERIT IMAR PLANI
DEĞIŞIKLIKLERIYLE HAKSIZ REKABET EDECEK VE ADALET DUYGUSUNU
TÖRPÜLEYECEK ŞEKILDE GELIŞTI. BUNDA KAMUNUN DA ÖZEL SEKTÖRÜN
DE BIZIM DE PAYIMIZ VAR. BEN ISTERDIM KI YATAY VE DIKEYDEN ÖNCE
KENTSEL ADALET DUYGUSUNU GÜÇLENDIREBILECEK EMSAL TANIMLARI
ÜZERINE ODAKLANABILSEYDIK.
Öncelikle sizi ve ekibinizi biraz tanıyabilir miyiz?
Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir
misiniz?
Öncüoğlu Mimarlık, 1963 yılında rahmetli babam Hasan Öncüoğlu tarafından kurulmuş, Türkiye’nin köklü mimarlık ofislerinden
bir tanesi. 1996 yılında babamın vefatından sonra kardeşim
Engin Öncüoğlu, Cem Altınöz ve Önder Kaya ile birlikte faaliyetlerimizi yürütmeye devam ettik. Zaman zaman mimar olan eşim
Canan Öncüoğlu’nun da desteğini alarak bu günlere geldik.
1992’den bu yana yurtdışına da proje hizmeti vermekteyiz; 2003
yılından itibaren ise yurtdışında lisanslı proje ofislerimiz bulunmakta. Türkiye’de bizi birçok mimari firmadan ayıran özelliğimiz
yurtdışındaki ofis yapılanmamız. İlk ofisimizi Moskova’da açtık,
daha sonra Kazakistan ve Almanya ofislerimiz açıldı. Almanya
ofisi kapandıktan sonra da New York ve Dubai ofislerimiz açıldı.
Türkiye-Rusya krizinden sonra ana pazarı Rusya ve Türki Cumhuriyetler olan ofisler iş ortamının daralmasından dolayı tasfiye
oldular. Şu an aktif olarak sadece Moskova, Dubai ve Türkiye
ofislerimiz bulunmakta. Türkiye’de merkezimiz ve en büyük
ofisimiz kuruluşundan bu yana Ankara’da. İstanbul’da ise İstanbul
projelerine yönelik bir ofisimiz bulunmakta.
91
Kalabalık bir kadroyuz ve bu kadronun başka coğrafyalarda
da hizmet verdiğini düşünürsek iletişim ve organizasyonun
firmamız için önemi anlaşılır. Benzer mimarlık ofislerinin aksine
biz, iş yaptığımız ülkelerde yerel mimarları da yetiştirerek bir nevi
yerelleştik diyebilirim. Bilgisayar ve iletişimde yaşanan teknolojik
gelişmelerle bu iş çok daha hızlandı, artık projeleri akıllı telefonlarınızdan ve tabletlerinizden yönetebiliyor ve tasarım yapabiliyorsunuz.
Genellikle özel sektörde yerli ve yabancı büyük kurumsal
yatırımcılarla çalışmaktayız. Büyük bütçeli yatırımların önemli
özelliklerinden biri, uluslararası düzeyde proje hizmetine ihtiyaç
duymaları. Böyle olduğunda o yapılar belli kriterleri geçerek el
değiştirebiliyor. Biz Rusya’da çalışırken hem Avrupa hem Amerika
hem de Rus normlarından aralarında en güvenli kriterler hangileri ise onlar üzerinden hizmet vermekteyiz.
Son dönemde ise Türkiye’de konut projeleri ve karma kullanımlı
projelere yoğunlaştığımız gibi kamuda da özellikli yapılar üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. İller Bankası İstanbul Bölge
Müdürlüğü’nden sonra şimdi İzmir ve Antalya Bölge Müdürlüklerini de çalışmaktayız.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
NUROL PARK PROJESİ
92
SÜRDÜRÜLEBILIRLIKTEN BAHSEDILIYOR; AMA
SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KRITERLERINE GÖRE
PROJE YAPIYORUM DIYEN MIMARLARIN BILE
SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN ÖZÜNDEKI FELSEFEDEN NE
KADAR UZAK OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. BUNUN SEBEBI DE
YOĞUN YAPILAŞMA VE KENTLEŞME...
Yurt dışında ağırlıklı olarak yoğunlaştığınız
bir yapı fonksiyonu var mı?
Biz son on beş senemizi alışveriş merkezleri
ile geçirdik. Bu yüzden AVM’lerde uzmanlığın
da ötesinde ciddi bir birikimimiz var. Örneğin
şu anda Rusya Alışveriş Merkezleri Birliği’nin
jürisindeyim. Bu durum bizim hem verdiğimiz
hizmetler hem de bilinirliğimizle alakalı. İlk AVM
projemize 1997 yılında Migros’un Kazakistan’daki bir projesiyle başladık. Orada iyi bir
sinerji geliştirdikten sonra Migros’un Rusya,
Makedonya, Bulgaristan, Romanya gibi bir çok
projelerinde hizmet verdik. Orada oluşturduğumuz yaratıcı projeler sayesinde o bölgelerdeki yerel yabancı yatırımcıların da dikkatini
çekmeyi başardık. Daha sonra hep yerel ve
yabancı yatırımcılarla çalışmaya devam ettik.
Yabancı mimarların bizdeki teknik eğitimden
daha detaylı ve doğru bir teknik eğitim aldıklarını söyleyebilirim. Ama malzeme bilgileri ve
iletişim yetenekleri bizim mimarlarımız kadar
gelişmiş değil. Bu nedenle belli noktalarda onların katı ve güncel olmayan normlarından dolayı çok zorlandığımız durumlar oldu. Normun
tarif ettiğine ek tedbirler alınarak iyileştirmek
ve güncellemek mümkün ama bunun öğrenmek ve uygulayabilmek için deneyimlemek
gerekiyor. Biz bu yüzden yurtdışı ofislerimizi
açtık yoksa daha önce lokal ofislerle ortaklıklar
yapıyorduk. Lokal ofislerde planladığımız proje
ile ortaya çıkan proje arasında ciddi farklılıklar
oluşuyordu, bunun hem bize hem projeye
zarar verdiğini düşündük, daha hızlı ve verimli
hizmet vermeyi amaçlayarak yolumuza devam
ettik.
Hem Türk hem yabancı mimarlarla çalışıyorsunuz mimarlık eğitimi açısından
gözlemleriniz nelerdir?
Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik
boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak
isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda
Mayıs 2017, 36.Sayı
bu kavramların özümsendiğini, doğru
algılandığını ve uygulandığını düşünüyor
musunuz? Malzeme seçimlerinizde öne
çıkan kriterler neler?
Sürdürülebilirlikten bahsediliyor; ama sürdürülebilirlik kriterlerine göre proje yapıyorum
diyen mimarların bile sürdürülebilirliğin
özündeki felsefeden ne kadar uzak olduğunu
görüyoruz. Bunun sebebi de yoğun yapılaşma
ve kentleşme. Siz üç ya da beş emsalli yapılar
tasarlayan mimarlarsanız buradaki enerji
verimliliğini, farklı sistemlerin bina işletme
maliyetlerine olan yansımalarını tartışabiliriz;
ama sürdürülebilirliğin özünde olan insanın
doğayla bütünleşik hayat sürme gerekliliğindeki asgari müştereği sağlamak adına çok
da bir şey verebildiğimizi söylemek mümkün
değil. Bodrum’da yirmi beş villalık, iki dönüme
bir villanın düştüğü bir projeden bahsediyorsak sürdürülebilirliği konuşmak mümkün. Ama
İstanbul’da, Maslak’da, Levent’de, Ataşehir’de
yaptığınız bir projede yaptığınız şeyin adı
sürdürülebilirlik olmuyor. Buradaki işletme
maliyetlerini minimize etmek, daha verimli
yaşam koşulları oluşturmak oluyor.
Aslında tasarımlarımızı yaparken düşündüğümüz şeylerin en başında aramamız
gereken şey kentle, bulunduğunuz bölgeyle
kurduğunuz diyalog. Hacimleri tasarlamanın
ötesinde hacimlerin arasında kalan boşlukların ilişkilerini doğru yönde tasarlamadığımız
sürece ne kent ne doğa ne de yaşam oluyor.
Özellikle İstanbul’da gördüğümüz bir çok
prestijli projede çok içe dönük bir yaşam var.
Sadece araçla giriş çıkış yapabiliyorsunuz, bir
kompleksten diğer komplekse yaya ulaşımı
neredeyse yok. Biz bu durumu İkitelli’de Nurol
Park projemizde kırmaya çalıştık. Mahalle ile
Basın ekspres yolunu bağlayan bir vadi oluşturduk. Bu yeşil vadi bizim kentsel simgemiz
ve ana omurgamızı oluşturdu, onun üzerine
binaları şekillendirdik. Projenin ana bağlayıcı
unsuru açık alan tasarımı olduğu için de diğer
projelerin arasında farklılaştığını düşünüyorum. Etrafımızdaki bir çok proje ciddi anlamda
şekilsel kaygılar içeren projeler. Biz projeyi
farklılaşmayı cephe, malzemeden öte insanın
birebir ihtiyacını duyduğu kitleler arası ilişkiler,
ışık, manzara, rüzgâr, hava ilişkisi üzerinden
kurguladık. Bunu da bir çok projemizde model
olarak kullanmaktayız, aksi takdirde güzel bir
bina yapabilirsiniz ama çok güzel bir kentsel
çevre olmadan yalnız bir bina olarak kalır.
Bu sayımızın dosya konusu sürdürülebilir
cephe ve çatı sistemleri. Yapının kimliği olan cephe ve çatılar kent mimarisi,
dokusu ve sürdürülebilirliği açısından
önem taşımakta. Bu bağlamda cephe ve
çatı mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam
açısından önemi nedir?
Özellikle cephe malzemesi iç mekan ile dış
mekanı bağlayan bir cidar; yani hem ayraç hem
bağlaç, bu nedenle çok önemli. Bulunduğu yöreye ait binalar yapmak bizim için çok mühim.
Yaptığımız projelerde geçirgenliği optimum
ölçülerde tutmaya çalıştık; sebebi de ısı kayıp
kazancı, işletme maliyeti ve kendi kendine
temizleyebilen malzemelerle binayı daha
sağlıklı kullanabilmek. Bu nedenle doğal malzemeleri, kili, tuğlayı, terracotayı çok seviyoruz. Ankara’da Arcadium projemizin cepheleri
Türkiye’de ilk kez terracota ile kaplanan bina
özelliğini taşımaktadır. Bugün binanın cephesine baksanız yine tertemiz çünkü terracota
kendi kendini temizleyen pırıl pırıl bir malzeme.
Çok iddialı olmak için yola çıkmış projelerin
cephelerinde kullanılan malzemeler, detaylar,
formlar o kadar zorlayıcı ki ilk yapıldığında çok
harika olan şeyler bir süre sonra zamanından
çok daha eski gözükebiliyor. Doğal malzeme
kadar, doğal havalandırmayı da çok seviyoruz. Tasarladığımız çoğu projede teraslar,
balkonlar var. İnsanların bina içerisinde de bir
araya gelebilecekleri sosyal alanlar yaratmaya
çalışıyoruz.
ARCADIUM AVM
YAPTIĞIMIZ PROJELERDE GEÇIRGENLIĞI OPTIMUM
ÖLÇÜLERDE TUTMAYA ÇALIŞTIK; SEBEBI DE ISI KAYIP
KAZANCI, IŞLETME MALIYETI VE KENDI KENDINE
TEMIZLEYEBILEN MALZEMELERLE BINAYI DAHA SAĞLIKLI
KULLANABILMEK. BU NEDENLE DOĞAL MALZEMELERI, KILI,
TUĞLAYI, TERRACOTAYI ÇOK SEVIYORUZ.
NUROL PARK PROJESİ
Esenboğa Hangar, ANKARA
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
93
daha çok otopark ihtiyacı bulunduğundan,
kiralanabilir, satılabilir alanı azalıyor ve yatırımcının elinde daha realist hesaplarla karar
vereceği dokümanlar oluşuyor.
Medine Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN
Şu anda hala AVM’ler kağıt üzerinde en karlı
yatırım olarak görünüyor. Emsal konusunda
Rusya’nın bir ileri örneği de İsviçre’de var;
orada emsal metreküp üzerinden veriliyor. İşte
o zaman sizin oraya koyacağınız kitlenin tarifi
yapılmış oluyor.
NUROL PARK PROJESİ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
hazırlanan ve “İnşaat Sektörünün Anayasası” olarak tanımlanan ‘Planlı Alanlar
İmar Yönetmeliği Taslağı’na göre yapılacak değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce bu anlayış değişikliğinin sebebi
nedir? Olumlu ve olumsuz sonuçları neler
olacak?
94
AYNI YOĞUNLUĞUN
YATAYDA
DAĞITILMASININ
KENTE BIR FAYDASI
OLMADIĞI GIBI BIR DE
KENTSEL BOŞLUKLARI
DARALTTIĞI IÇIN
ORADA DOĞA ILE OLAN
BÜTÜNLEŞIK HAYATI
YA DA BOŞLUKTA
YAŞANAN ILIŞKILERI
DAHA DA ZORLAYACAK.
Mayıs 2017, 36.Sayı
Ben bu yönetmelik taslağını kısaca inceleme
fırsatı buldum. Bildiğim kadarıyla taban alanı
kat sayısı büyüyor; ama yoğunluklar aynı
kalıyor. Yüksekliğin azaltılması fikrine ben
de tamamen katılıyorum. Roma’da şehre
baktığınız zaman birkaç kilise dışında düzeni
bozan bir tane bina görmezsiniz. İstanbul’da
bu coğrafyanın Roması, müthiş hazinelerimiz,
kültürümüz var ama yoğunlukların yol açtığı
hasarı hepimiz ödüyoruz. Ne yazık ki yoğunluklar anlaşılmaz şekilde münferit imar planı
değişiklikleriyle haksız rekabet edecek ve
adalet duygusunu törpüleyecek şekilde gelişti.
Bunda kamunun da özel sektörün de bizim de
payımız var. Ben isterdim ki yatay ve dikeyden
önce kentsel adalet duygusunu güçlendirebilecek emsal tanımları üzerine odaklanabilseydik. Zemin altı ve kat bahçeleri emsal dışıdır
demek yerine örneğin Rusya’daki gibi toplam
inşaat alanı üzerinden emsal verilebilseydi.
Bizim ülkemizde bu kadar çok alışveriş merkezi
yapılmasının sebebi de budur, toplam inşaat
alanı üzerinden emsal verildiğinde kullanacağınız alan toplam alan olduğu için ve AVM’lerin
Almanya’nın uyguladığı alt yapı katılım
paylarında kullanıcı sayısı önemli, biz de ise
metrekare üzerinden altyapı katılım payı
alınıyor. AVM’ler birçok insanın ziyaret ettiği
merkezler olduğu için katılım payı bir konut
bloğuna göre çok daha fazla oluyor, dolayısıyla
maliyet artıyor kârlılık azalıyor. Bu nedenle
Almanya’nın şehir merkezlerinde çok büyük
AVM’ler göremeyiz.
Sonuç olarak aynı yoğunluğun yatayda dağıtılmasının kente bir faydası olmadığı gibi bir de
kentsel boşlukları daralttığı için orada doğa ile
olan bütünleşik hayatı ya da boşlukta yaşanan
ilişkileri daha da zorlayacak.
Bir proje hayata geçireceksiniz, bütçeniz
sınırsız, tasarımınıza hiç kimse müdahale
etmeyecek...Bu proje nerede olurdu?
Fonksiyonu ne olurdu ve ağırlıklı olarak
hangi malzemeyi kullanmayı tercih ederdiniz?
Ben yirmi senedir piyasa şartları içinde hizmet
veriyorum bu nedenle bütçesi sınırsız bir
projeyi hayal etmekte bile zorlanıyorum. Ama
sanırım benim hayalim; doğa ile kent yaşamının diyaloğunu maksimumda kurabileceğim
bir yapı arayışı olurdu. Buradaki bütçeyi pahalı
malzemeler ile tüketmek yerine büyük ölçekli
bir alan için değerlendirip, bölgenin gerçek ihtiyacı olan, yeşille en üst seviyede bütünleşik
ve çevresine de hizmet eden çarpıcı bir mimari
için kendimi sınamak isterdim. Fonksiyonu ise
çok önemli değil. Eğitim, kültür sanat, ticaret
bile olabilir.q
Sponsor İlan
Download