\ ANADOLU iLAH i YAT AKADEMiSi .tı.RAS TIR MA DERGiSi ...... Eskiyeni Anadolu ilahiyat Akademisi Araştl.rma Dergisi The Atıata/ian Theo/ogica/ Acadm!J Research ]o11ma/ Sayı/lmte 29 Sahibi/Publiıhtr ANADOLU İLAHİYAT AKADEMisi EGİTİM ve YAY. LTD. ŞTI. Adına Tuncer Namlı Genel Yayın Yönetmeni Edilil'!, Aıılhon!J Gü.rbüz Deniz Editör/ Edifor İhs:mTokcr Yazı ݧleri Müdürü Güz/ Aiflifmil 2014 Yayın Kurulu/Edilorial Boord Enver Arpa (DİB), Erdinç Doğru (Gıızi 0.), Gürbüz Deniz (Ankara 0.). Haldun Göktaş (Yıldınm Beyazır 0.), Hicabi Kır­ langıç (AnJc:ıra 0 .), Hüseyin Nazlıaydın (Anadolu Dahiyar Akaaemisı), İhsan Toker (Ankara 0.), Mesut 01--umuş (Hiıit 0.), Meıin Yılmaz (Anadolu İlahiyar Akademisi), Murnr Demirkol (Yıldınm Beyazır 0.), Musa Kazun Ancan (Yıldırun Beyazıt 0.), Necdet Subaşı (DİB), Ş:ırnil Öçal (Kıı:ıkkale Ü.), Tuncer Nanılı (Anadolu İJ.alı.iyar AkademisQ Edıiorial Mofla/!r Mur.ır De.mirkol ISSN: 1306-6218 Tasanm/Derit," FCR Tel: (+90 312.3~0 08 60) Basla/Printuii!J Aydan Basun ve Yaı'Wl Ltd. Şıi. Örnek Sanayi Sitesi Alınteri Bulvan 364. Sk. No: 4 Osıim/ANKARA Tel: +90 312. 354 46 27-28 Basım Tarihi/Prifllil;g Dofe 10.12.2014 Abonelik/Submipliofl Yıllık (2 Sayı) Şahıs 30,00 1L Resmi Kurumlar 40,00 1L Yurt dışı 30,00 EURO Hesap No/A((oıml No Albaraka Ankara Şb. (002) Hesap No: 2027297 Iban: TR54 0020 3000 0202 7297 0000 Ol Aclıes/Addrm Hao Bayram l\1h. Boyaalar Sk. No: 14/2 Ulus-Alo.ndağ/ANKARA Tel: (+90 312.311 88 00 pbx) Faks: (+90 312.311·47 89) e-mail: eski-yeni@hotıruıil. com Eskiyeni yılda iki kere yayınlanan bakemli bir dergidir/Eskiyeni is a refereed joumal and is published biannuallı·. D3.1U§ma Kurulu/Adıiıory Board Abbsbar Aw:ıd (Omdunnan İslam Ü.), Abdullah Kahraman (Marmara Ü.), Adnan Arslan (Süleyman Şah 0.), Alunet Yaman (Necmetıin Erbabn Ü.), Ali Bardakoğlu (29 Ma)1S Ü.), Bayram Ali Çeıinbp (İstanbul Ü.), Budwıertin Tatar (Ondokuz Ma)ıS 0.), Biinyamin Eru1 (Ankara 0.), Cclal Tü.rer (Ankara Ü.), Coşkun Çakır (İstanbul Şehir 0.), Derya Örs (Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu), Ejder 0!-'U!Iluş (Osman Gazi Ü.), Emced Korşe (Ürdün Ü.), Fuat Aydın (Sakarya Ü.), H:ıo Musa Bağcı (Dicle 0.), H:ılir Ünal (Avrupa İslam Ü.), Hayaıi Hökelekli. (Uludağ Ü.), İlharni Güler (Ankara _Ü.), Ismail Çalışkan (Yılduım Beyazır Ü.), I smail Hakkı Ünal (Ankara 0.), Kııdir Canaran {Balıkesir Ü.), Karnal Gahalla (Uluslararası Afrika Ü.), M. Yahya }.fichot (Hartford Seminary Amerika), Mahmut Aydın (Ondokuz Maps 0.), Mehmet Evl-"\\r.Ul (Hiıit 0.), Meıin Özdemir (Yıl­ dınm Beyazır Ü.), Mevlür Uyanık (Hiıit Ü.), Mohammad Jaber Thalji (Qassim Ü.), Muhammed Raypın (Ürdün Ü.), Mulwnmed Tank Nour (Harcum Ü.), Mııs­ tafa_ Enüı:k (Marmara 0.), Mustafa Köylü (Ondokuz ~.!aııs Ü.), !\.fustafa Öztürk (Çulnu:ova Ü.), Mustafa Tekin (İstanbul 0.), Ömer Özsoy (Frankfurt Ü.), Ramazan Altuntaş (Necmetıin Erbakan Ü.), Talip Özdeş (Cumhuriyet Ü.), Talip Türcan (Süleyman Demirel 0.) ' Fıkıh Usulü Mantık ilişkisinin Anatomisi* İlyas YILD:ı:IUIYl' Öz Bu -çalışma fıkıh usUlÜ ile mantık ilmi arasındaki ilişkinin genel ç.erçevesini ortaya koymayı hede~emekteclir. Bu kapsamda önce iki disiplinin ilk karşılaşma süreci tespit edilecektir. .Akabinde konunun tarihi seyri Gazz:lli merkezinde ortaya konulacaktır. Son olarak da bu iki disiplin arasındaki ilişkinin pratikte ne tür yansımalarının bulunduğu gös teı:ilecektir. 1 .A,Q_ahtar kelimeler: Fıkıh usUlü ve Mantık, tercüme hareketleri, ciınım nazariyesi, kıyas An essay on tlze relatiotıslzip betıveetz usul al-jiqlz and tlıe logic. Absttact This study aims to give an outline on the relationship between usUl al-Fiqh and logic. In this context, firstly the early encounter of the two disciplines will be exarnined. Later, the histoncal course of the subject will be evaluated focusing on Gazzili. Finally reflectioos of the rclationship between these two disciplines on practice will be discussed. Keywords: UsUl al-Fiqh and the logic, the movements of translation, the theory of de· finition, comparison ' :\3u makale henüz basılmaıruş olan doktora tezim Fıkıb Usıllii Manhk İlifkisi - Molla Feniirf Ömeği-, Atatfu:k Üniversitesi SBE, Erzurum 2014'ten yararlanmak suretiyle bazırlaomı şor. •• Yrd, Doç. Dr.,Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk-u ABD, Rize. e-posta: iyildirim53@hotmail.com · Eskiyeni 29/Güz 2014, 49-74 SO • Eskiyeni 29/Güz 2014 Giriş Kendisinden nass eksenli bir hayat istenen Müslümanlar, bu hedef muvacehesinde bir metodoloji oluşturmuş ve hukukla ilgili ilk yöntembilimi yani fı­ kıh usUlünü insanlığa armağan etmiştir.' Bu metodoloji, bir taraftan nassların anlaşılmasında yön tayin ederken diğer taraftan anlaşılan nassın muhafazası işlevini de yerine getirmiştir. Bunun yanında karşılaşılan birikimlerden de istifadeyle güncell.ik ve anlaşılabilirlik temin edilmiştir. Bu çerçevede istifade edilen birikimler arasında mantık da bulunmakta olup, onun zamanla en azından ilim dili olma bakımından önemli bir konum ibraz ettiği görülmektedir. İlerleyen başlıklarda da görüleceği üzere tercüme faaliyetleriyle başlayan fıkıh usUlü ile mantık arasındaki irtibat, bilhassa Gazzili (505/1111) ile asıl mecrasına kavuşmuştur. Bu açıdan meseleyi Gazzili merkezli okumak, şablonun netleşmesi açısından önemlidir. Biz de bu çalışmada öncelikle tercüme faaliyetleriyle başlayan mantık ilminin Müslüman ilim dünyasına dahil oluşunu; daha sonra Gazzili'ye kadar gelen süreci ve onun katk.ılannı tespit edeceğiz. Akabinde de mantık ilminden tevarüs eden bazı hususlan genel çerçevede vermek suretiyle klasik mantık ile şekillenen fıkıh usUlünün -en azından- haritasını ortaya koyacağız. İlk Karşılaşma ve Kabul \. Kısa sürede geniş bir coğrafyaya açılan Müslümanlar,2 farklı milletlerle tanışmanın yanı sıra onlara ait değer ve kültürlerle de muhat~p olmak durumunda kalmıştJ.r.3 Bu sürecin, fikri meselelerio tartışıldığı; ait olunan değerle­ rin müdafaa edildiği ortamlar doğurması, işin tabiat:ıyla ilgili bir durumdur. Bu vakıa, muhatap olunan yeni milletlerle etkili bir iletişim kurma yollarına başvurulmasını gerektirmekteydi ve bu da onlara ait argümanlann kul,lanımı gibi bir netice doğurmuştur. Burada ise karşılaşılan toplumların bir metodoloji hüviyeti yükledikleri Aristo mantığının ön plana çıktığı görülmektedir. 4 ' ve akli istidSözgelimi inançlarını savuruna gayesiyle mantık ilmini öğrenen lillere ihtiyaç duyup da bunu Yunan felsefesindeS bulan Hıristiyan zümreleri6 bu duruma misal olarak zikredebiliriz. Bu gruplar, kendi değerlerini savunmak için bir metot fonksiyonu yükledikleri mantığı, Müşlümanlarla yaptıklan tartışmalarda da kullanıyorlardı. 7 Müslümanlar, kaçınılmaz olan bu tartışmalarda muhataba onun anlayacağı bir metot ve dille cevap verebilmek için Aristo mantığına yönelmiş ve bu ihtiyaç, tercümeler yoluyla telafi edilmek istenmiştir. Emeviler döneminde baş­ layan bu tercüme faaliyetleri8 daha çok pratik ihtiyaçlan karşılama hedefi taşımaktaydı.9 Her kesimden destek gören ·esaslı tercüm~ler ise özellikle bazı İlyas Yıldmm/Fıkıh Usülü Manttk ilişkisinin Anatomisi • 51 devlet y9neticilerinin şahsi meyil ve gayretleriyletDAbl;)asiler döneminde ortaya çıkmışt;ır.ıı Abbasiler dönemi tercüme faaliyetleri, fıkıh ve felsefede mahir olanı ı Eb ıl Cafer el-Mansılr (158/775) döneminde başlamış olup (elsefe ve mantık ağır­ lıklı bir yapı göze çarpmaktadır. 1 3 Bunlan ise zamanla şerhlerinin tercümeleri takip etmiştir. 1 4 Mantıkla ilgili ilk tercümelerin Ebıl Cafer el-Mansılr'un İbnü'l-Mukaffa'ya (142/759) yaptırdığı çalışmalar olduğu söylenseıs de daha öncesinde Porphyrios'un mantığa giriş . malıiyerindeki kitabı Jsagocfnin tercüme edildiği kaynaklardat6 geçmektedir. yatan temel sıllke gelince, "dini kaygı" diyedin mensuplarına karşı savunulması ve tebliğ edilmesinin ön plana çıktığı görülmektedir.t7 Bu görev ise mütekellimin tarafindan münazaralarla veya reddiye şeklindeki teliflerle yerine getirilmeye çalı­ şılmıştır. tB Halife Mehdi'nin (169 /785) inlclrcılara karşı kelamcılara eser telif ettirmesit9 ise bu vazifeyi deıuhte eden ilim erbabını göstermesi açısından önemlidir ve bu noktada ~a bilhassa Mutezile ön plana çıkmaktadır. Zira Yunan mantığına ve diyalektiğine ait verileri diğerlerine karşı kullaruna vazi. fesini onlarlamuhatap olan bu mezhep müntesipleri yüklenmiştir.2o Bütün bu faaliyetlerin arkasında bileceğimiz inançların farklı Mutezilenin yüklendiği bu misyon, karşı tarafla mücadele edebilmek için onların verilerini kullanmayı gereki:irmiş,ıı bu da ister istemez aynı yöntemlerin içse~eştirilmesini doğurmuştur.22 Bu etkileşim, cedelde malıareili olan bu mezhep bilginlerinin, Müslüman olan diğer mezhep mensuplanyla yaptıklan tartışmalarda · felsefe ve mantık verilerini kullanmaya başlamasına da yol açmıştır.23 Zira ünsiyet kurulan bu yeni verilerin (mantık), karşı tarafa galebe çalınada ciddi bir etkisi olacağı aşikardır.24 İlk dönem Mutezili alimleri kelamıiı yanında diğer ilimlerle de ilgilenmeleri25 ise mantık cihetiyle elde edilen birikimin kullanımının sadece kelamla sınırlı kalmayıp zamanla diğer sahalara . da si,rayetini intaç etmiştir.26 Burılar arasında fıkıh ilmi de bulunmaktadır ki, işte bu noktada mantık, fıkıh ve usıllüne sirayet edebilecek mecrayı bulmaktadır ve burada mantık, en azından ıstılah bazında etkili olmuştur.27 Nitekim Özen'in şu tespiti' bu konuya ışık tutmaktadır: "Hicti iiçüncii asrın ikinciyarısın­ da tercümesi tamamlanatı Aristo mantığının bir kısmı olan cede~ kelanıcılar ve felsefeciler tarafındmı k11/lamlmaktqydı ve fikha da t!Jarlanmı[tı. '-28 Bu süreçte Mutezile'nin kullandığı felsefeye ve felsefi dile, orılarla mücadele eden Ehl-i Sünnet kelamcılan da başvurmak zorunda kalmıştır.29 Ne var ki daha önce Mutezile için ifade ettiğimiZ tek biitryede toplanan ilimierin tedahiil edeceğiJ~ realitesinin, Ehl-i Sünnet alimleri için de geçerli olduğunu belirtmeliyiz. Her ne kadar bu ilitilatı fıkıh usıllü ellieriyle İmam Şafii'ye (204/820) kadar götürenler31 ile meseleyi İmam Cüveyn.l (478/1085) ile başlatma eğilimde olanlar32 b ulunsa da söz konusu sürecin bir anda ortaya çıkmadığı/ çıkama-. 52 • Eskiyeni 29/Güz 2014 yacağı kaoaatindeyiz. Dolayısıyla kesin bir sınırlama yapma i.m1ciru bulun- mamaktadır. Fıkıh usUlü özelinde ortaya çıkan bu tedahü1, daha çok mantık terimlerini kullanma şeklinde tezahür etmektedir. Bu ise mantık ilminin bir metodoloji olarak değil de ifade ta'i} şeklinde ön plana çıktığını göstermektedir. Ancak bu bile İslam'ın ilk dönemlerinden beri eleştirilıniş, bize ait olmayan bir şeyle kendimizi ifade etmemiz bazı llimlerce uygun bulunmamıştir. Fakat genel çizgi, İslami esaslara muhalif felsefi görüşlerden soyucianan mantık ilminin kullanılmasını tasvip eden bir pozisyona sahiptir. Nitekim ilk dönemde yapı­ lan eleştirilerin de aslında meselenin bu yönüne odaklandığı görülmektedir.33 Bütün bu süreç ise asıl meşruiyetine Gazz:ill'nin tavnyla kavuşmuş ve ondan sonraki dönem, kahir ekserin kabulü ve pratikte bu ilimden İstifadesiyle şe­ killenmiştir. Bu nedenle meselenin merkezine Gazzıill'yi oturtarak aynntılara ineceğiz. GazzaJ.i Öncesi Fılah UsUlü Mantık İlişkisi Gazz:ill öncesi usul eserlerinde, her ne kadar bir bütün olarak mantık özetine yer verme durumu o~asa da özellikle tanım nazariyesi, ıstılahiarın kullanımı ve bazı mantık yöntemlerine yer verilmesi, İmam Şafii'nin Risal~sini hariç tutarsak günümüze ulaşan ilk eserlerqe dahi görülebilmektedir. Bu çerçevede ilgili dönem fıkıh usUlü eserlerinde 'kullanılan bazı mantık terimleri olarak şunlan zikredebiliriz: Araz (cevher-cisim mukabili),34 cins,3S hadd,36 hulf,37 kaziye,3B mahiyet,39 mugalata,4o tenakuz,4t zati.42 Bu kelimeler, fi:kıh usUlü eserlerinde lügat anlamlan yanında yer yer mantıktaki terim anlamlan çerçevesinde de kullanıl­ maktadırlar. Verilen dipnodar bu kelimelerin ıstılahi manada kullanıldıklan yerler olmakla birlikte biz, örnek kabilinden tenak11z (tıak~ nakli) terimini ele alacağız. · - Tenak11z kelimesinin kökü olan nakz sözlükte biikiiletı ipliğin, i111a ed#e11 binamn veya yapılan akdin boijtlnıası anlamlarına gefu.43 Mafsallardan gelen ses için Ilakiz kelimesi kullanılır ki bu, sa11ki 1/Jafta//ar boijtltnllf ve b11 es11ada böyle bir ses çıkarillaktadır/ar gibi bir manayı banndırmaktadır.44 Bir mantık terimi olarak ise tmak11z (çeli.jki), iki kaziyenin (önermenin), başka bir şeye ihtiyaç olmaksızın, bizzat kendisi veya ·başkası farketmez, icab ve selb yönünden birinin doğru diğerinin yanlış olmasıdır. Burada doğruluk ve yanlışlığın ikisinden biri hakkında mudaka geçerli olması; birinin doğru ise diğerinin mutlaka yanlış olması gerekir. Tenakuz, iki kaziyenin birbiriyle icab-selb yönüyle farklı olmakla birlikte ııievzu, mahmıil, şart, izafet, cüz', küll, kuvve, fiil, melcin ve zaman cihetleriyle. aynı olması halinde söz konusu İlyas Yıldırım/Fıkıh UsUlü Mmok ilişkisinin Anııtomis i • 53 olabilir. ·Ancak kaziye-i malısürelerde (kül, ba'z gibi\ edatla başlayanlarda) külliyyet-cüz'iyyet açısından f~klılığın bulunması şartı da aranmaktadır.45 Sözlük anlamı olan boiftlnıa/fesada rtğrama manasını terim anlamı· çerçevesinde düşündüğümüzde tenakuzun, belirli {artlar çerçevesinde nı~dana gelecek çe/ifki/ bOiftk/uk; birinin doğm/rtğrmda diğerinin zonmftl olarak yan/z{/ığı şeklinde bir kıvama bütündüğünü söylemek mümkündür. Nitekim Gazzili öncesi usul eserlerinde de bu anlamda kullaruldığını görmekteyiz. Mesela Hanefi usUlcü Cessas (370/981), bir emrin vakti gelmeden önce neshinin caiz olmadığıyla ilgili fasılda Allah Teala'run bir şeyi emretmesinin o şeyin hüsnüne, nehyetmesinin de kubhüne delalet edeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla Cessas'a göre bu durumda emredilen şey hasen olmakla birlikte terki kabilitir ve bu durum, aynı hususun tam tersi için de geçerlidir. Ona göre vakti gelmeden önce emrin neshini mümkün görmek, hüsün ve kubhun aynı anda talep edilmesi demektir. Buradan hareketle bir şeyin aynı anda hem yapılması­ nın hem de yapılmamasının talebi söz konusudur ki Cessas, bunun tenakuz olacağını belirtmektedir.46 Neticede o, b!r emrin vakti gelmeden önce neshinin caiz olacağı görüşünü, aksi takdirde tenôkrtz olllfllr gerekçesiyle reddetmektedir. Bir diğer örnek ise Bakıllaru (403/1013) olup tenakuzun kelamda lafız veya mana cihetiyle gerçekleşebileceğini ifade etmektedir. O, lafızda gerçekleşen tenakuz için Z~d canlıdır ve Z~d canlı değildir şeklinde örnek verirken diğer türe ise. Z~d diridir ve Z~d öliidiir şeklinde misal getirmektedir.47 Her ne kadar mantıkçılara göre tenakuz, mana cihetiyle söz konusu olamasa da genel çerçeve itibariyle yaklaşımdaki paralellik aşikardır. Gazzili öncesi fıkıh usUlü mantık ilişkisinin bir diğer veehesini ise cedel oluŞturmaktadır. Usılli cedelin, mantıktaki cedelin dini ilimlere uyarlanmasıy­ la örtaya çıktığı ifade edilmiş olup48 ilgili eserlerin, yaklaşık hicri dördüncü asırd.~n itibaren telif edildiği görülmekteclir.49 Aynı usUlün, ilm-i hilaj adlı disiplin vasıtasıyla da fıkha uygulandığı belirtilmiştir.SO Fıkıh usUlündeki cedelle mantıktaki cedelin ittibatını ortaya koymak için daha kapsamlı araştırmalar gerekeceğinden bu genel tasvirle yetineceğiz. Gazzaii, Fılah UsUlü ve Mantık Fıkıh usUlü ile mantık ilmi arasındaki irtibat açısından Gazzili'nin bir dönüm müsellemdir.st Bununla birlikte farklı bir coğrafya olan Endülü_ş'te yaşamış İbn Hazm (456/1064), ondan yaklaşık yanın asır önce ·bu disiplinin her ilim dalı için faydalı olduğunu söylemiş52 ve bu konuda etTakrfb li haddi'I-mantık isimli bir eser telif etmiştir. Ancak mantık ilminin fıkıh usUliiı1e dahil olması meselesinde müspet-menfi değerlendirmeler ve yapılan noktası olduğu 54 • Eskiyeni 29/Güz 2014 atıflar Gazzili merkezli olmuştur.s3 Bunda Gazzili'nln otoritesi yanında İbn Hazm'a karşı olumsuz bir tutumun etkili olduğu da ifade edilmiştir.S4 Gazzili kelam, fikıh ve usUlü, felsefe, mantık, tasavvuf gibi İslam düşüncesi­ nin temel disiplinleriyle ilgili pek çok ciddi çalışma ortaya koymuş bir İslam ilimidir. Onun bu özelliği, yüzyıllar boyu otorite olarak görülüp takip edilmesinde belirleyici ol,muştur. Konumuz cihetiyle Gazzili'yi ele aldığımızda ise son teliflerinden olan fikıh usulü konusundaki eseri Miistasf!i'ya bir mantık mukaddimesi ilave ettiğini görmekteyiz. Bu mukaddimeyi bilmeyenin il-. mine güvenilemeyeceğini belirten Gazzili, bu hususun diğer bütün ilimler için de geçerli olacağını söylemektedir.SS , Onun, bu ve benzeri meseldere karşı tavnru göstermesi açısından şu ifadeleri önemlidir: "Hakkı insanlarla tammak gerekme~ aksim insanlan hak ile tammak gerekil: İlk öi1ce hakkı öğrenip, kim hakkın yolmm takip ederse omt haklı olarak bil~ !llek gerekit: Eğer ilk önce bir fahsm haklı olduğ11 kablll edilir ve sonra da hak, ont1nla öğrenilii-se b11/ Yah11dile1i11, Hnistzjanlarm ve diğer taklitçilelifl daMletidir ki btmdan kendim ve siifn için Allah Tea/aya sığmmtll. '-56 Gazzili, mantığın esas itibariyle kelamcılar tarafından da kullanılan bir sanat olduğunu ifade etmekte; bunun sadece filozoflar tarafından bilindiği yargısını eleştirmektedir. Ona gqre mantık dediğiı:Iıiz şey, kelamcılann kitabii'n-nazar adını verdikleri bir yöntemdir ve bu, aklın işleyişi konusunu ele. alır.57 Yine ona göre mantık, dinle ilgili değildir ye bu açı_dan reddini gerektirecek bir durum da söz konusu olamaz. Kelamdarla mantıkçılar arasındaki fark ise kullanılan ıstılahlar cihetiyledir.58 Bu noktada Gazzili'nln tavı;ına baktığımızda ise aslında onun yaptığı şeyin, fıkıh usUlünü mantık eksenli yeniden inşadan ziyade bütün çıkaniniann rasyonel bir tasanma göre sağlam bir şekilde biçimlendirilebileceği tek anlamlı alet olarak mantığın gerekliliği üzerinde ısrar etmek olduğunu görürüz.59 Sözgelimi Miistasj!i'daki mantık mukaddimesine bakacak olursak Gazzili burada, önceki mantık ·eserleriiıden süzdüğü tanım ve burhan nazariyesin~ yer vermektedir.GO Kull3.nı.Ian lafiziara anlam yüklernesi yaparken ·'nelere · dikkat edilmesi gerektiğini özetleyen· hadd/tanım nazariyesi bu yönüyle, keyfiliğin önüne geçmeyi hedeflemektedir. Burh:lnla ise bu lafızlann oluşturduğu terkipierin birbiriyle irtibatı neticesinde elde edilebilecek kesin hüküm ortaya konulmaktadır. ·' Genel şablon olarak tasvir edilen bu çerçevenin, dqşündüklerimizi kelimelere söyletmenin kapısını kapatarak bir anlam kanşıklığının/ çarpıtılmasının önüne geçeceği aşikardır. Bu noktada dönemin Batınllik hareketlııin ortaya çı­ karttığı anlam kaosunu61 hatıriatmakta fayda olduğu · kanaatindeyiz. Mesela onlann, "nasslann lafızlannın zahir-batın anlamlan bulunduğu ve bu anlamıann herkese açık olmadığı" şeklindeki yaklaşımlan,62 bu anlam kargaşasını İlyas Yıldı.om/Fıkıh Usıilü Manak İlişkisinin Anatomisi • 55 göstermesi açısından yerinde bir ömek olacaktır. Nite~ Gazzili'nin metnin/ nassların, yanlış ve keyfi yorumlanmasının önüne geçilmesini şahsi ve toplumsal bir vazife olarak telıikki etmesi; bunu teminde de öz.o,ellik alanın­ dan nesnellik alanına geçişi gerekli görmesi63 yine aynı k.aygıya işaret etmektedir. Burada çok fazla temas edilmeyen bir husus da Gazzili'nin, sadece mantık ilmini fılah usUlüne sokmadığı, aynı zamanda mantık eserlerinde de bilhassa terimler ve ömekler cihetiyle fikı.h usıllü ve kelam merkezli bir örgü kurmuş olduğudur. Mesela o, hem mantık terimlerinin fıkıh usıllü ve kelamdaki muk.abilleı:ine temas etmekte ve hem de bu terimlerin ilgili disiplinler bağlamın­ da farklı şekilçle adlandırılabileceğinden bahsetmekted.ir.64 Yine o, 6.kıh usıllü eseri Şifôii'l-ğalf/'de fıkhl kıyası, mantıkf kıyasın şekilleri çerçevesinde ele alır­ ken6S mantık eseri Mihekkii'tı-nazar'da da fikhl kıyasın elde edilme yollarına yer vermekted.ir.66 Öte yandan Gazzili, bir diğer mantık eseri Miyarii'/-ilm'de ise faydası daha umUmi olsun diye ömeklerini fılahtan seçtiğini bel.irtmekted.ir.67 Dolayısıyla onun yaptığı şey, mantıktan fıkıh usUlüne aktarırndan ziyade her disiplin için istifadeli 0labilecek şeylere ayrım gözetmeksizin başvur­ maktlr. Gazzili'nin mantığa verdiği bu konum ve yüklediği işlev, bazılan tarafından eleştiriise de temel yaklaşım olarak kabul görmüştfu.68 ilerleyen satırlarda da görüleceği üzere kimi usıllcüler eserlerine mantık özeti ilave etmek suretiyle Gazzili'yi takip etmiş, kimileri kel3.mla ilgili mebdeler altında bu bilgilere yer vermiş, bazılan da usıll eserini mantığın sistemine uyariayarak telif etmiştir. Meselenin daha çok pratik yönünü yansıtan bu veçheleririe de bir sonraki başlıkta temas edeceğiz . ...... P ratikteki Yansımalanyla Fılah UsUlü Mantık ilişkisi Gazzall'nin yu~da yer verdiğimiz tavn, mantık ilminin İslami ilimlerde Bu durum, mantık merkezli bir dilin bütün ilim dallan için temel alınacağı bir tavn ortaya çıkartmıştır. Şöyle ki Gazzili'nin, İbn Sina (428 /103 7) mantığım sii:rgeçten geçirip miitekel/itJJini11 dii!J/e onrt brtlllflllmıa şeklinde açtığı yol, Fahreddin er-Razi (606/1209) tarafından kavramsal b.irlikteliğe kavuşturulmuş; Büyük Selçuklu düşünüderinden Necmeddin el-Kazvinl (675/1277) ile Konya kadısı Siraceddin el-Urmevi (682/1283) ise gerekli eleştirileri dikkate alarak bu birlikteliği orlak dilformatına sokınuş, her iki müellifin şirihi olan Kutbuddin er-Razi (766/1364) ise tesviye işini üstlenmiştir. İçlerinde Molla Fenari'nin (834/1431) de bulunduğu bir silsile ise bu dili aynntılarda gelişt.irmiştir. Fazlıoğlu'nun tespitiyle "brt dil ö~ıe ile nemmin, karpirk/ı kommılandmlıp esasma dqymm: '-IS"9 kullanımının . yaygınlaşmasını doğurmuştur. 56 • Eskiyeni 29/Güz 2014 Bu süreçte vanlan noktayı göstermesi açısından Sadrüşşeria'nın (747 /1346), Pezdevtnin (482/1 089) dilini !Jiizan/ mantık kttrallamıa göre giincellemek için meş­ hur usul eseri Tmkih'ı kaleme aldığuu ifade etmesFO önemlidir. Ancak meselenin bu yönü bir tarafa biz, mantık verilerinin fıkıh usUlü eserlerinde hangi kapsamda yer bulduğunun tespiti ile konuyu detaylandıracak, diğer aynntıla­ ra girmeyeceğiz. Bu çerçevede tespit edilen pratik yansımalar, alt başlıklar dahilinde sunulacaktır. A Eserlerin Sistemi Fıkıh u~ıllü eserlerinde temas edilen konular ve genel şabloncia bulunacaklan yerler, zaman içerisinde farklı etmenlerle değişkenlik göstermektedir. Burada ekol farklılığının bir etkisi söz konusu olsa da temel sai,k, hem ele alınan konuların sınırlannın netleşmesi hem de farklı disiplinlerden süzülen uygun yöntemlerden istifade edilmesidir. Bu noktada mantığın katkısını irdeleyecek olursak karşımıza, bazı fıkıh usıllü eserlerinde zirve yapan "iki disiplinde müşterek şablonun oluşturulması" durumu çıkmaktadır. Bu açıdan ilk önce klasik mantık eserlerinin genel sistemini özetleyecek ve akabinde usUl bağ­ lamında tespitlerde bulunacağıZ. Klasik mantık, tasa'bv11rat ve tasdikat diye temelde iki bölümden müteşekkil olup bunlardan her birisi için mebôdi ve 111akasıd kısımları söz konusudur. Tasavvurann mebacllini kiiii!J.yat-i.J;ams (bef tiimeg) makasıdını ise kavl-i falih (tamm nazar!yesi) oluştururken tascliİcitırı mebadfuıi kaifye (öiıeriJJeler) ve hiikiinJIeli malcisıdını da kryas ve kısımlan (smaat-ı hat11s/ bef sanat) oluşturmaktadır. Bunlardan önce de muka.ddime sadedinde delalet bahsine yer verilmektedir.?! Mantıktaki bu şablonla paralel bazı unsurların fıkıh usUlü eserlerinde de uyilk önce kavramsal çerçevenin sunulması; konuyla ilgili ıstılahiarın eseı:iı1 başında topluca verilmesi gibi yöntem,ler, günümüze ulaşabil~n ilk e_serlerde kısmen de olsa görülmektedir.72 Lakin'iki disiplin açısından bu benzeşmenin zirve yaptığı sirna olarak karşımıza Oşmanlı alimi Molla Fenan çıkmaktadır. Zira o, her iki salıayla ilgili eserlerinin sisteminde neredeyse aynı şablonu kullanmaktadır. Sözgelimi o, Fmtllii'l-bed!iyi adlı usul eserini fatiha ile f/latlab kısunlarına ayırmakta; flilihanın dört maksattan; matlabın da iki 1llffkaddime, iki maksat ve bir halimeden ibaret' olduğunu soylemektedir. gulandığını görmekteyiz. Mesela Fenan fatihada, bir ilmin derinliklerine dalınadan önce bilinmesi gereken şey­ ler çerçevesinde olan o ilmin 111ahf.yetin~ fqydasım) meVif111111t ve islimdadım (ten1el dtl)•anaklanm) dört mukaddime dahilinde icmıill bir şekilde vermekte ve bunlap fıkıh usıllüne uyarlamaktadır. Matlabın iki mukaddimesinin birincisinde ftkıh rm11iil1ii!ı meVif/111111 ve brmlamı tJJeVijl ol!llqya t!)gmılriğrm11; ikincisinde de ke- İlyas Yıldınm/Fıkıh Uswü Manok İlişkisinin Anatomisi • 57 lam, liigat ve ahkômla ilgili mebdele1i ele almakta. ve bu bağlamda kelfuni mebdeler altında kesbedici nazar baş_lığıyla mantık ö"zetine73 de yer vermekteclir.74 İki maksadın ilkinde Kitap, siinnet, imıa, kryôs ve diğer delilleti işleyen Fenari, ikincisinde ise teômz ve tercih konulauru ele aimaktadır. Hatiıİıenin ise ictihad ve onunla ilgili olan taklid,fetva gibi mevzulaı:dan oluşacağını belirtmekteclir_75 Mantık eseri Fevôid'in sistemini de girişte özetleyen Fenari, yine ilk önce bir i/me bajlamlmadan ö"nce bilinnıesi gerekli !f!Yinie ilgili özet sunmakta. daha sonra mantığın temel omurgasının tasawurôt ve tasdfkôttan ibaret olduğunu ifade edip, her biri için de nıebôdtve nıakôsıdın bulunduğunu belirtmekte ve aynntı­ sını yukanda verdiğimiz içeriği akta.rmaktadır_76 Bu tabloda dikkat çeken husus, ana omurgadaki benzerliktir. Şö)ile ki, giriş sadedinde olan ve her ilim için gerekli. sayılan bilgiler, iki eserde de paralelclir.77 T emel yapıya baktığımızda ise usill. eseri Fusiilii'l-bedqyi'de matlabın iki mukaddime ve iki maksat şeklindeki aynmı, mantık eseri Fevôid'in konulannın, -mebôdt ve makasıdryla- tasavvur ve tasdtk şeklindeki taksimiyle benzerclir. Zira mantıktaki yaklaşıma g~re mebaclide konuyla ilgili ta.nımlara ve mukaddirnelere yer verilir.?B Fenari de usUl eserinin mukaddimelerinde tanırnlara v_e fıkıh usUlü için gerekli olan ftkht, liigavt ve kelômt mukaddime/ere yer vermekteelir. Yine şunu da belirtmek gerekir; mantıktaki ta.savvur, taselik için bir ön hazırlıktır ve müfret yapılardan bahsetmekte; dolayısıyla hüküm ifade etmemekteclir. Zira ta.savvurda tanım nazariyesi ortaya konulmakta. ve kavramsal çerçeveyle ilgili esaslar tespit edilmektedir. Böylece lafiziarın anlamlara delaletinin tespiti pıümkün olabilmekteclir_79 Bu anlamların birbiriyle olan irtibatıyla da hüh.iimler ortaya konulabilmektedir ki bu, taselik kısmının alanına girmektedir. ..- Bu ··açıdan Fusiilii'i-bedqyi'e bakıldığında iki mukaddimesinde "konuya giriş" ve '"kavramsal çerçeve"nin oluşturulduğu görülmektedir. Zira kelam, lügat ve ahk.imla ilgili mebdeler, fıkıh usUlü cihetiyle temel mevzular için müfretlerin oluşturulması mesabesindeclir. Sözgelimi fıkıh usUlünün mevzuunu deliller olarak gören Fenfui, hiikiim kçınusuna mebadide yer vermektedir. Bunu da bir ilmin kendisinin Vf!Ya gqyesimiı mesele/etinin mahmiilletinde bulımun ff!Yieti tasavvtt1j o ilmin mebôdtindendir şeklinde gerekçelendirmekteclir. O, fıkıh usUlüne nispetle hüküm bahsinin de bu konumda olması nedeniyle mebaclide yer aldığını belirtmektedir. Hüküm konusunun tasavvur olarak (genel fikir verecek çerçevede) bilinmesini yeterli gören Fenari bunu, ahkômzn ispat Vf!Ya tıefyinde rtsiildeki maksat olan delillerin etkili olmasına bağlamaktadır. Mesela o, emir, mucibdi1j.SO mhry mucib değildir yine vitir vaciptir,· nafile, vacip deği/dir gibi Örnekler vernfekteclir.SI Molla Fenari'de zirve yapan bu çerçeve, _önceki birikimin geliştirilmiş halini yansıtmaktadır. Zira özellikle Fahredclin er-Razi'nin usUlün temel konulan 58 • Eskiyeni 29/Güı 2014 arasında yer vermediği ''hüküm" mevzuunu, mukaddime kısmında ele aldı­ ğuu görmekteyiz.B2 Bu konuda onu takip eden Beydavi (685/1286) de aynı metotla hüküm konusunu mukaddimede işlemektedir.B3 Yıne Arnidi (631/1233), İbnü'l-Hacib (646/1249) ve İbnü's-Saati (694/1295) gibi fıkıh usUlünü delillerden ibaret gören usUlciller de hüküm konusuna mebadide yer vermektedir.84 Bu çizgiye mukabil hüküm konusunun usUlün temel mevzulanrıdan sayılması gerektiğini savunan Sadrüşşeı:ia ise ilgili konuyu, mukaddimede değil de delillerle beraber ana meseleler bağlamında ele almak gerektiğine lcinidir.BS Ezcümle sonuç farklı olsa d a her iki yaklaşımda ve dolayısıyla eserlerin sistemio.i.n oluşturulmasında mııntık ilminin belirleyiciliği net bir şe­ kilde görülmektedir. Bu bağlamda ifade edilecek bir diğer husus ise fıkıh usUlü terimlerinin liigavt 111tbde/er altında ele alınmasına mukabil ilgili hü.b..-ümlerin !JJaksatta verilmesidir. Bu noktada da Fenaı:i, önceki usulcillerden ayalarak amın, hass, zahir, nass gibi Hanefi eWiz taksimindeki lafızlann tanımını lügavi mebdede vermekte, ilgili alıkama ise maksat kısmında ve kitab başlığı altında yer ayırmak­ tadır.S6 Bu yaklaşım, mantıktaki tasavvur-tasdik aynmını çağnştlmlaktadır. Şöyle ki ammın tanımı (kavramsal çerçeve/ tasavvur) mukaddimed e, hükmü (kaziye/ tasdik) maksatta verilmektedir. Bu usUl, diğer terimler için de aynı şekilde uygulanmaktadır. Mantık ile mukayese edildiğinde kavramsal çerçevenin tasavvura, hüküm koyup işlevselleştirmenin ise tasdike .tekabül ettiği söylenebilir. Molla Fenari'nin Fus11lii'l-bed4Ji adlı eserinde görüldüğü şekilde "mukaddimemaksat" tarzı bir tasnife daha önceki usw eserlerinde rastlamamaktayız. Bununla birlikte ilgili tasnifin izlerini bilhassa Fahreddin er-R.azi'de bulmak müın.h.'Ündür. Zira o, Mahsli/ü temelde m11kaddime, de/iller, istinbat yollan (terci/P) ve ictihôd şeklinde taksim etmektedir. Mukaddimede ise fıkıh usUlüyle alakah tanım, konular, ilgili terimler gibi bazı genel bilgilerin yanında hüküm konusuna da yer vermektedir. BS. Beydavi tarafından da takip edilen biı. tasrıi­ fi.n89 temelleri ise Ebü'l-Hüseyin el-Bası:i'ye (436/1044) dayanmaktadır. Zira Fahreddin er-R.azi'oin MahsıJ!deki usUl taksimini ve gerekç~lendirmesini mukaddime ilavesi ve konulann içeriğindeki farklılaşmalan hariç tutarsakneredeyse aynı ifadelerle Mıt'le1Jied'de bulmak mümkündür.90 Fahreddin er-R.azi'nin ortaya koyduğu b u sistem, Amidi, İbnü'l-Hacib ve İbnü's-Saati tarafından da takip edilmektedir. Ne var ki bu usUlcülerin sistematiğinde tercih ve ictihad yer değiştimıiştir. Bu silsilede konular, dört temel üzerine inşa edilmekte ve bunlan mebadi,. sem'i deliller, ictihad ve tercih oluşturmaktadır.9 1 Her ilmin mebadiini, o ilim için müsellem olan tasavvur ve tasdikierin oluşturacağını söyleyen Am.idi, bu başlık altında kelam, Arap dili ve şer'i hükürnlerle ilgili mebdelere yer vermektedir.n Diğer iki usıllcü de onu takiple mebadi kısmında aynı bilgileri aktarmaktadır.93 Netice itibariyle İlyas Yıldı.am/Fıkıh Usülü Man ok İlişkisinin Anatomisi • 59 bu usuleillerin "mebacli, mukaddime" tarzı yaklaşımlapnda ve buralarda ele konu tercihinde man~ esaslannın etkili olduğunu görmekteyiz. alınan Bu bağlamda soo olarak Şatl.bi'ye de kısaca temas etmek gereklı:. O kelam, oahiv, lügat, vb. ilimlerin fıkıh usUlünden sayılmasına ~şı çıktığı gibi mantık ilmioio de fıkıh usUlünde kullanımına karşı çıkmakta;94 diğer taraftan ise usUl eserine mukaddimelerle başlamaktadır.95 Gerçi onun mukadc1,4nelerde ifade ettiği hususlar fıkıh usUlü için bazı genel esaslardan ibarettir ancak eserine bu şekilde başlaması dikkat çekicidir. Fakat Şatıbi'oio, genel mantalite olarak paralel dursa da içerik olarak yukanda zikredilen usulcillerden farklı bir duruş sergilediğioi belirtmek gerekmektedir. B. Mantık Özetine Yer Verme Fıkıh mantık özetine bütünüyle yer veren ilk müellifin temas edilmişti. Onunla başlayan tl/antık ö'zetine bir biitiin olarak yer ve1711e şeklindeki uygulama İbn Kudame (620/1223), İbnü'l-Hadb, İbn Cüzey (741/1340), Molla Fenari ve İbnü'l-Hümam (861/1457) tarafından takip edilmiştir.97 usUlü eserinde GazzaJ..ı''96 olduğuna yukarıda C. İlmin Den'nlikleritıe Daimadan Önce Bı'linmesi Gereken Hususlar İbn Sfrıa'nıo (428/1037) ei-İfôrat ve't-tmbthôt adlı eserinde "her ilmin inebadii ve mesaili olması gerektiği, mebacllini de hacllerin (tanımlar) ve mukaddimelerin oluşturacağı" ifade edilmektedir.98 Nitekim sonraki dönem mantık eserle;inde de bu durum, tmij; faide, nJeVtJI ve dqya11aklar şeklinde sistemarize edilerek kendine yer bulmuştur.99 Diğer ilim dallarında da kullanılan bu şablon, ilerleyen dönemlerde. bir sisteme oturtulmuş ve bu terminolojioio, felsefemantık kökenli olduğu ifade edilmiştir.IOO Meseleoio fıkıh usulünden yer bulma sürecine baktığımızda ise burada Bakıllaru'ye kadar ulaşan bir silsile karşı.auza çıkmaktadır. İbn Sina ile de muasır olan Bakıllaru, Takrfb'e giriş maluyetiode yer verdiği bilgilerde ilk önce fıkıh ve fıkıh usUlünün tanımlanoı zikretmektedir. Akabinde ise bilinmesi gereken {eyler başlığı altında, bir ilme başlanırken "onun mahiyetini, haddini, kısımlarını ve mertebelerini" bilmek gerektiğine vurgu yapmaktadır.ıoı Aynı yöntem, bazı farklılıklada da olsa sonr~ki usUlcillerden Cüveyru, Gazzali, İbnü'l-Arabi (543/1148), A.midi, İbnü'l-Hacib, İbnü's-Saati, Sadrüşşeria, İsoevi (772/1370), Zerkeşi (794/1392), Fenari, İbnü'l-Hümam, Molla Hüsr~v (885/1481), Bilian (1225/1810) ve Şevk:ini (1250/1834) tarafından takip edilmektedir.t02 60 • Eskiyeni 29/Güz 2014 D. Ma11tıktaki Delo/et Balıislen"ni Özetleme Lafzın manaya delaleti bağlamında ele alınan bu konu, erken dönem mantık kitaplannda da yer bulmuş\03 ve genel çerçevesi muhafaza edilerek sonraki döneme aktanlmıştır. Kısaca ifade edecek olursak bir mana için vaz' edilmiş lafızlann delaleti temelde üç kısım olup bunlar !llltfabakJI, taza!JI!JJ/111 ve iltizam'd.Jr.I04 Bu delalet türleri zamanla mantıktaki içeriğiyle fikıh usulünde de yer bulmaya başlamıştır. Bu aktarım yapılırken de derç edilecek yer olarak mantık özeti, lügavi mebdeler, keiaml mebdeler gibi farklı tercihler söz konusudur. Bu delalet türleri, Gazzau ve onun takipçisi İbn Kudame tarafından mantık özeti verilen yerde ele alınmaktad.Jr.IOS Aynı konuya Fabreddin er-Razi, Am.idi, İbnü'l-H:kib, Beydavi, İbnü's-Saati, İbnü'l-Hümam, Şevlclni gibi usUlciller lügatle ilgili meselelecin ele alındığı başlıklarda;106 Molla Fenari ise delaletin tarumıru yaparken kelanu mebdelerde yer vermekteclir.107 E. Tatmn Nazan"yesitze Yer Venne Mantık özeti veren Gazzau, İbn Kudame, İbnü'l-Hacib, İbn Cüzey, Molla Fenan ve İbnü'l-HÜlr!am gibi ust1lcülerin, mantıktakine muvafi.k bir şekilde bu nazariyeyi tasavvur bölümünde ortaya koymalan konunun icabıdır. Lakin müstakil mantık özeti sunmayan diğer usUlcillerden genellikle haddii'/-hadd başlığı altında tanım nazariyesine yi!r veren pek çok ilim bulunmaktadır. Bu ust1lcülerin çoğunluğu, eserlerinin başında yaptıklan toplu tanunlamalarda hadd terimini izah sadedinde nazariyelerini ortaya koyarken bir kısmı da fark4 babisierde yeri gelmesi durumunda genel sınırlan çizmektedir. Hadd/ tamflldan bu şekilde bahseden usUlciller büyük ç~ğunlukla miitekelli111fndendir ve bu tutum da, ekol farklılığının etkisi olsa gerektir. Eserinde özet de olsa bir tanım nazariyesine yer verenler arasında Hanefilerden Lamişi (522/1128),108 Abdülaziz el-Buhan (730/1330),109 ve Sadrüş­ şeria'yı110 zikredebiliriz. Diğer usUlcillerden ise Bakılli.ni, Femi (458/1066), Baci (474/1081), Şirazi (476/1083), Cüveyni, Sem'aru (489/1096), Kelvezaru (510/1116), İbn Akil (513/1119), İbnü'l-Arabi, A.micli ve Zerkeşi tanım nazariyesine yer vermektedir.111 Burada şu hususu özellikle belirtmek gerekir ki, usUl eserlerinde sadece tanım nazariyesi verilmekle yetinilmemiş, aynca yapılan tanunlarcia da bu esaslara riayete dikkat edilmiştir. Mesela tanım yapılı.İken veya tahlil edilirken ciiiS ve fas/m tespiti; taiiiiJIIIJ hadd 111i res1JJ mi oldHğll gibi hususlana usUl eserlerinde yer bulduğu görülmektedir. Bu durum, özellikle Gazzau sonrasına denk gelen bir dönemden itibaren daha fazla ön plana çıkmakta ve yapılan tanımla­ na değerlendirilmesinde bu yöntem ciddi anlamda kullanılmaktadır. Mezkur İlras Yıldırun/Fıkıh Usıilü Manı:ık İlişlcisinin Anatomisi • 61 tutum, ısulahlann nedeşmesini ve içermesini sonuç vermiştir. yapılan tanımlana Q.aha teknik aynnular Yukanda zikrettiğirniz usUl eserlerinden.ele alınan herhangi birisinde dahi bu tespit, çok rahat görülebilmektedir. Mesela Molla Fen:!d, Gazzili'nhı hükümle ilgili tarifini _aktardıktan sonra onun temas etmediği bir çerçevede cins ve fasıl eksenli değerlendirmelere girmekte ve bu bağlamda tanımın kapsarnıyla ilgili ortaya çıkabilecek farklı hususlara değinmektedir.t12 Yine o, kıyasın tanımını yaparken İmam Matüricli'ye (333/944) ait bir tarifi zikrettikten sonra cins ve faslın tespitini yapmakta, tanımın ağyannı mani özelliğine sahip olmaması nedeniyle bazı kayıdara ihtiyaç duyacağını belirtmektedir. Sonuç olarak da bunun, resmi tarıım sayılabileceğini söylemektedir.tn F. Bazı ~/is Formlarına Y er Verme Fıkıh usUlü eserlerinde mantıkla olan benzerliklere temas etme, bilhassa Gazzili ile birlikte ön plana çıkan bir husu.stur. Bu kapsamda o, kıyas konusunda da bazı irtibadar kurarıik meseleyi somudaştırrnışt:ır. Ancak hemen belirtelim ki, bu tavnyla Gazzili, fıkıh usUlündeki bilgİyi farklı bir dil ve yöntemle ifade etmekle yetinmiştir. Mesela o, mantık ilmine göre kıyas sayılabi­ lecek bazı hususlann, fıkıh · usUlünde kıyas olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiş ve fıkıh usUlünün yaklaşımını deliller getirerek savunmuştur. Bu çerçevede tesis edilen irtibadar açısından fıkhl kıyasın çeşideri ve mantıki kı­ yastaki mukabilleri kısaca şöyledir: 1. Kıyas-ı İllet ve Kıyas-ı Delalet114 BU"iki kıyas türüyle mantıki kıyas arasında irtibat kurma eğilimi Gazz:ili'de görülmektedir.ııs O, orta terim büyük önerme için illet olduğunda bu kıyas türüne fukaha tarafından 'kıyas-ı illet', mantıkçılar tarafından 'burhan-ı ·limmi'; orta terim büyük önerme için illet olmadığında ise fakihlerin buna 'kıyas-ı delalet', mantıkçılann ise 'burhan-ı inci' dediklerini belirtmektedir. Aynca kıyas-ı iliete "bu ayn pistir; öyleyse onunla namaz salıili olmaz", kıyası delalete de ''bu kendisiyle namazın salıili olmadığı ayndır; öyleyse o pistir" şeklinde örnekler vermektedir.tt6 Nitekim benzer yaklaşımı Fenari'de de görmekteyiz.ll7 2. Tenkihü'l-Menat ve Sebr-Taksimtts Sebr-taksimin, kıyas-ı şartıyye-i munfasıla ile aynı şeyi ifade ettiğine dair tespitin de bilhassa Gazzili'yle birlikte yapıldığı görülmektedir.t19 Şöyle ki o, mantıktaki kıyas-ı şartıY)re-i mu.nfasılanın, mütekellimfn ve fukaha tarafından sebr ve taksim diye ifade edilen yöntem olduğunu belirtmektedir.12o Ancak bir yöntem olarak paralellik bulunsa da sebr ve taksim, mantık ilmi açısından 62 • Eskiyeni 29/Güz 2014 bir kıyas olarak kabul edilirken aynı şeyi fikıh usUlü içirı söylemek zordur. Bu nedenle o, bazılannca delil olarak ve bazılannca da delilin ;artı olarak değer­ lend.irilmiştir.t21 Nitekim Gazzall, sebr ve taksimin her ne kadar kıyas olmasa da şardanna riayet edildiği sürece delilin hir türü olmaya uygunluğunu ifade etınektedir.t22 3. Kıyas-ı Akst23 Aks kıyası, mantıktaki hulfi kıyasa mukabildir.t24 Hulfi kıyas ise mantıki kıyas türü olan istisnai muttasılın bir şeklidir. Bu konuya temas eden Fenan, hulfi kıyasın mantıkçılara göre "nakizin.i.n lazımını iptal etmek suretiyle sonucu ispat etmek" anlamına geldiğini belirtmekte, usillcülerin yaklaşımının farklı olduğuna temas ederek onların bu kıyas türünü "nakizirıirı lazımını değil de bizatihi sonucun nakizini iptal etmek" olarak kabul ettiklerine dikkat çekmektedir.125 Burada ortaya çıkan en belirgin farklılaşma Fenan'nirı de ifade ettiği üzere bu kıyas türünün usillcüler tarafindan istisnai kıyas, mantık.çılara göre de iktiram kıyas olarak kabul edilmesidir.t26 Hulfi kıyas, Gazzau tarafından "telazum" diye ifade-edilen kıyas şekilleri arasında zikredilmektedir.127 Gazzall'nirı bu tercihi, daha sonraki usillcülerin bu kıyas tü.rürlü te/aif"" başlığı altında değerlendirmelerinde belirleyici olmuştur. Zira ilgili bahis, genellikle istidıal başlığı altında128 ve bazı usı1lcülerce129 "telazum" şeklinde ifade edilerek ele alınmaktadır. \ G. İpi'hat İfin Mantık Bilmenin Gereklı'liği Meselenin bu yönüne bakllğımızda ka.rşımıza ilk çıka.rı sima İbn Hazm olm.aktadır. O, mantık kitapları hakkında yapt:ı.ğı bir değerlendirmede bu ilimle ilgili konuların şer'in anlaşılmasında pek çok fayda barındırclığını, müçtehit ve fakih olan kişinin bunl_ardan müstağni kalamayacağını belirtmektecfu:. 130 Her ne kadar İbn Hazm- daha önce yaşamış olsa da bu süreçte özellikle Gazzall'nin tavn kendisinden sonraki dönem için belirleyid' olmuştu.i:. O, eserinin başında yer verdiği mantık muka~dimesinirı, istismar. metotları içirı bilinmesi gereken birer mukaddime kabilinden olduğunu ifade etmekte131 ve bunların da müçtehit tarafından bilinmesi gerektiği kanaatini ortaya 'koymaktadır. . Gazzill'nin yaklaşımı, daha sonraki usclcülerce dikkate alınmış ve ilgili bahislerde onun gö.rüşü nakledilerek değerlen~melerde bulunulmuştur. Mesela Fahreddin er-Rizi, Gazz~'nirı yaklaşunını özededikten sonra temel ihtiyacın fıkıh usıllü olduğunu belirtmekte ve mantık bilmeye 111111/ak olarak kay- . clını getirerek normal bir bilgi seviyesini yeterli görmektedir. 132 Safiyyüddin el-Hindi (715/1315) de çizdiği genel şablonda Gazzall'yi takip etmekte ve İlyas Yıldırun/Fıkıh UsUlü Manok İlişkisinin Anatomisi • 63 hadd ile burharun, oormal bir seviyede bilinmesini içtihat için şart koşmak­ tadı.r.133 Beydavi müçtehitlik için llazann kryfiyetini bilmenin şart olduğunu ifade ederken t34 şarih İsoevi bunu hadd ve burham bilmek şeklinde açıklamakta­ dı.r.m Benzer yaklaşımı Zerkeşi de sergilemektedir.t36 Miiçtehit için hadd ve bttrhômn ;art/arım bii!Jlenin de gerekli olduğu şeklindeki ifadesiyle Alli.me. el-Hılli (726/1325) d.e manttk bilmeyi şart koşan usUlciller arasıoda sayılabilir. m Manttk verilerini kullanmasına rağmen Ami.di'o.in ilgili balıisierde bu şartı sarahaten ileri sürdüğünü görmemekteyiz.t38 Bunuola birlikte kendisinden müstağnl kalınamayacak derecede bu ilmin verilerine yer vermesi hasebiyle ona nispetle manttk bilmenin şart olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Benzer durum İbnü'l-Hacib için de geçerlidir. içtihat için gerekli şartlan müstakil olarak ele almayan müellif, içtihad.ı fakfhin arneliyesi olarak zikretmekte, okuyucuyu da fokthle ilgili bahse yöoleodirmektedir.l39 Bu ibareyi açıklayan İd, fıkhıo tanurunın geçtiği yere işaret etmekte ve tanımda geçen unsurların elde edilmesiyle müçtehit olunacağını belirtmektedir.140 Bu durumda fı.lah usUlünün bilinmesi şeklinde özetleyeceğimiz bu yaklaşun,t4t zunneo manttk bilmeyi de içerecektir. Necmeddin et-Tıifi (716-1316) ise manttk ilminin bilinmesini dôiıemsel bir tamr olarak gerekli görür. Zira ona göre yaşadıklan çağda kullanılan dil ve toplumun yaklaşunı, bu ilmi bilmeyi gerekli kılmaktadır. Bunuola birlikte müçtehit olmalaona rağmen ilk dönem ulemasınıo bu ilmi bilmemesinden hareketle Tıifrye göre manttk bilmek, içtihat için temel bir şart olarak ileri sürülemez.142 Sonraki Hanefiler, müçtehitlik şartlan için genel olarak Pezdevi'yi takip etmektedirler. Onun ortaya koyduğu genel çerçeveye göre Kıtr'an, sünnet ve kryami bilinmesi aranan temel unsurlarclır.t43 Daha sonraki Hanefilerio esas aldığı bu şablonda manllkla ilgili net bir kanaat zikredilmemektedir.144 Ancak her ne ~dar bu çizgiyi takip etse de Molla Feoıiri, manttk ilmini usUl için mebde kabul etmesi cihetiyle sarahaten zik:retmeset45 de içtihat etmek için manttk bilmeyi bir gereklilik olarak göreceği muhakkaktır. Sonuç İki disiplin arasındaki irtibatıo bir şablonunu ortaya koymayı hedefleyen bu çalışmadan elde edilen sonuçlar maddeler halinde şöyledir: 1. Manttk ilmi, hayatın doğal. mecrası gereği İslıim dünyasıyla taruşmış ve bu yeni dünyada kendine yer bulmuştur. Zamaola içeriğindeki felsefi görüşler­ den anndı.rılarak İslıimi ilimler için bir ifade tar.{! hüviyetioe bürünen manllk, İslam toplumu içindeki melcinsal ve fikirsel farklılıklara rağmen neredeyse 64 • Eskiyeni 29/Güz 2014 ortak bir nokta olacak konuma yükselmiştir. Bu durum onun, her akıl sahibi için genel geçer esaslardan oluşan bir mahiyet taşunasıyla yakından ilgilidir. 2. Bu süreçte karşımıza çıkan ilk simalar, elini tebliğ ve savunma misyonu yüklenmiş olan Mutezili kelamcılardır. Onlar, muhatap olunan farklı milletlere karşı bu vazifelerini yaparken İslam dünyasına da yeni bir tarz kazandır­ maktaydılar. Zira dönemin yaygın özelliği olan "tartışma/ cedel" için gayr-i müslimlerden devşirilen bir yöntemi, mantık ilmini, içerdeki İslfuni unsurlara karşı kullanmaktan çekiomemişlerclir. Bu tavulanyla onlar, diğer Müslüman ilimleri de aynı metoda başvurmaya zorlamak suretiyle yeni bir yöntemin öncüsü olıiıuşlardır. 3. İlk başlarda ıstılahiarın kullanımı şeklinde olan mantıktan istifade bilhassa Gazzili ile birlikte bu disiplinin, bütün ilimler için "zorunlu bir giriş" şeklin­ de kabulüne evrilmiştir. Bu adımın en önemli neticesi ise İslfuni ilimler için ortak bir ifade tarzı olarak mantık dilinin benimsenmesidir. Bu noktada hemen şunu da ifade edelim ki, Mutezili ai.iınler tara6.ndan önce kelamda sonra da fıkıh usUlünde kendisinden istifade edilen mantık, Gazza.J.i ile asıl meşrui­ yetini kazanmış olsa da pratikte bir ilim dili formunu özellikle Fahreddin erRazi çizgisinin yoğun emekleriyle kazannuş ve böylece bütün İslfuni ilimler için vazgeçilmez bir alet ilit11 hükmünü al.ouştır. Bu ilimler arasında fıkıh usUlü de bulunmaktadır. 4. Fıkıh usUlü özeline inilince mantık ilminin "ifade tarzı" olmanın ötesinde bazı farklı sonuçlara yol açtığı da.görülmektedir. Genel bir tasvirle ifade edecek olursak, fıkıh usUlü ile mantık ilmi arasındaki irtibat, kullanılan dil ve kanıtlama araçlan ile eserlerin sistemi ve temas edilen meseleler bağlamında tezahür etmektedir. Ancak asla taalluk etmeyen bu hususların, usUlün temel yaklaşımlarında bir değişiklik yaptığını söylemek zor olacaktır. S. Şunu da ifade edelim ki bu irtibat, -her ne kadar günümüzde usUlü anlamayı zorlaştıran bir unsur olarak dursa da- tarihi süreçte savrulmaların önüne geçmesi ve keyfiliği önlemesi açılarından önerrili kizanunlar sunmuş tur. Kaynakça Alıdülaziz el-Buhaô, Alaüddin Alıdülaziz b. Ahmed b. Muhammed, Kqfii'l-eırôr a11 Uıiili Fahri'I- İılalll ei·Bezdevi I-W, haz. Abdullah Mııhmud Muhammed Ömer, Beyrut Dirü'l-küriibi'l·ilmiyye, 1418/1997. Aceoı, Refik, e/Ma11hk. illdt'I-Ga:r<ôlift tb'adibi'I-Ariıtolfı>·e t't briJiiı!JJ•olibi'I-İıfôlllfl)'t, Beyrut D:irü'lMaşok, 1989. Ahmed Emin, Duha'I-İılô111 I-m, el-Mektebetü'l-asriyye, Beyı:ut, 1427/2006. Ahmed Emin, Ferrii'-İılô111, 11.bs, y.y: y.y. 1975. İlyas Yıldı.om/Fıkıh Usülü lvianak İlişkisinin Anatomisi • 65 Allame el-Hılli, İbnü'l-Mutahhar Cemilüddin Hasen b. Yusuf b. Ali, Mebiidiii'/-viüt/1 i/ii ilmi'l-twll, thk. Abdillbuseyn Muhammed Bakkal, 3. bs., Kum: Mektebetü'l-i'~'l-İsliı:ni; 1984. Amidl, Ebü'l-Hasao Seyfiidelin Ali b. Muhammed b. Silim, İhkô111fi llslili'l-ahkô11J I-IV, haz. İbrahim Acıiz, Beyrut: Diı:ü'l-kütübi'l-ilıniyye, 1426/2005. · Apaydın, Hacı Yunus, "Gazziti ve Fıkıh Usulü", ed. M. Cüneyt Kaya, Gazziili Konuimalan, ss. 175-221, İstanbul: Küre Yayınlan, 2012. · Bad, Ebü'l-Velid Süleyman b. Halef, İhkônıii'l-jiülilft ahkiimi'l-uslil I-Il, thk. Abdülmecid Türki, 3. bs., Beyrut: Diı:ü'l-garbi'l-İsliı:ni, 1429/2008. Bakıl.l3.ni, Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib, et-Takrib ve'l-i'fiidii's-sağir I-Ili, thk. Abdülhamid b. Ali Ebu Zenid, Beyrut: Müessesetü'r-risile, 1418/ 1998. Beydiivi, Abdullah b. Ömer, Miııhiicii'l-viis11l i/ii ii!Jıi'l-llslil, haz. Mustafa Şeyh Mustafa, Bf!yrut: Müessesetü'r-risile, 2006. Bihiiri, Muhibbullah b. ebi'l-erlcim, t.y. AbdişşeJ...-ılr, Mii!ellenıii's-siibiit .ft tmlli'l:ftkh I-Il, Beyrut: D:lıu'l-erlcim bin = Cessiis, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi, Uslllii'l:ftkb ei-Fusiil.ft'I-IISiil I-IV, thk. Uceyl Casim enNeşemi, 2. bs., Kuveyt: Vızaretü'l-evkafve'ş-şufuıi'l-İslimiyye, 1414/1994. Cürc3.ni, Ebü'l-Hasan Seyyid Şerif Ali b. Muhammed b. Ali, Hapjoe alii Şerhi'I-Kôdı Adudu'd-din ala Muhtasari'I-Miinteha /i-İbni'I-Hiidb I-Ili, thk. Muhammed Hasen İsmail, Beyrut: Diı:ü'l-kütübi'l­ ilıniyye, 1424/2003. Cüveyni, Ebü'l-Meili İmamü'l-Haiameyn Rükneddio Abdülmelik, el-Burhanfi uslili'l:ftkb I-II, haz. Salıih b. Muhammed b. Uveyza, Beyrut: Diı:ü'l-J...-ütübi'l-ilıniyye, 1418/1997. D ebiisi, Ebu Zeyd Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa, Takvimii'l-edillefi m/1/i'l:ftkh, thk. Halil Muhyiddin Meys, 2. bs., Beyrut: Diı:ü'l-kütübi'l-ilıniyye, 1428/2007. Ebii Zehre, Muhammed b. Ahmed b. Mustafa Muhamİned, Tiirihu'l-cedel, Kahire: Diı:ü'l-fikri'l­ Arabi, t.y. Ebü'l-Hüseyin Ahmed b. Faris b. Zekeriyyi, Mu'cenm mekôyisi'f.fii},a I- VI, thk. Abdüsselim Muhainmed Harun, ~eyrut: Diı:ü'l-fikr, 1399/1979. Ebü'l-Hüseyin el-Basri, Muhammed b. Ali, d-M11'temedfi ımlli'l:ftkh I-Il, haz. Halil el-Meys, 3. bs., Beyrut: Diı:ü'l-kütübü'l-ilmiyye, 1426/2005. · EöWl-Kasım Said b. Ahmed b. Abdurrahman Said el-Endelusi, Tabakôtii'l-iimem, nşr. Luvis Şeyho, Beyrut: el-Matbaatü'l-Katolikiyye, 1912. Fahriiddin er-Razi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ömer, ei-Malm/1 fi ilmi usiili'l:ftkh I-II, haz. Şuayb /unaut, İzzeddin Dalli, Beyrut: Müessesetü'r-risile, 1429/2008. Fazlıoğlu, İ., "Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri Bir Önsöz", DivAN İ/mi ArOfhmıalar, 18 (2005) 1-57: Feoiiri, Muhammed b. Hamza b . Muhammed, Fusıllt7'1-bed4Ji' fi IIIJIIi'l-w4Joi1-II, Şeyh İstanbul: Yahya Efendi Matbaası, 1289. Feniiri, Muhammed b.' Hamza b. Muhammed, Tam Kayıtlı Feniin~ İstanbul: Salah Bilici Kitabevi, t.y. Ferab.idl, Halil b. Ahmed b.Amr, Kitiibii'I·AJw: Miirettebeteu ala hunlfil-mu'cem I-W, thk. Abdülhamid el-Hindavi, Beyrut: Diı:ü'l-J...-ütübi'l-ilıniyye, 1424/2003. Ferra, Ya'la Muhammed b. Hüseyn, e/-Uddefi ımili'l:ftk!J I- V, thk. Ahmed b. Ali Seyr el-Mübareki, 3. bs., Riyad: Memleketü'l-Arabiyyeti's-Suudi, 1410/1990. Gazziili, Ebu Himid Muhammed b. Muhammed, Filozoflamı Tlltaml(jığı Mahmut Kaya, Hüseyin Sanoğlu, 3. bs., İstanbul: Klasik Yayınlan, 2009. Gazziili, Ebu Himid Muhammed b. Muhammed, ta'/il, Beyrut: Diı:ü'l-kütübi'l-ilıniyye, 1420/1993. =Tef;ajiitii'I-Feliisife, çev. fi b~iinij-{ebe!J ve'l-11m!Jil ve 1/Jesalikii't· Şifiiii'l-ğalil 66 • Eskireni 29/Güz 2014 Gazza!i, Ebu Haınid Muhammed b. Muhammed, e/-Mmhl/1 !Jiill ta'likôti'l-raiil, thk. Muhammed Hasan Heyıo, 3. bs, Dımeşk: Dirü'l-fikr, 1419/1998. Gazziili, Ebu Hiınid Muhammed b. Muhammed, ei-Miistaıfô !Jiill ilmi'I-usiii I-II, Beyrut Diru'lerlciın bin ebi'l-erk:im, t y. Gazza!i, Ebu H:irnid Muhammed b. ".Muhammed, Esôsii'l·kı)'ôs, thk. Fehd b. Muhammed Seı:han, Rirad: Şerikecü'l-Ubeykao, 1993. Gazziili, Ebu H:irnid Muhammed b. Muhammed, Hakikale Gidm Yol: el-ıvfiinkızıV!.iııe'd-Dalôl, çev. Ali Kaya, 3. bs., İstanbıil: Semerkaod Yayınlao, 2005. Gazza!i, Ebıi. H:irnid i\·fuhammed b. Muhammed, ıvii)ôrii'l-ilm fi'l·lllallhk, Beyrut D:irii'l-kücübi'l· ilnllıre, 1990/1410. Gazzaıt, Ebu Himid Muhammed b. Muhammed, Mihekkii'ıı-nazarfi'l·lllaııhk, thk. Ahmed F~rid el-Mezidi, Beyrut: Dirü'l-kücübi'l-ilıniyye, 1424/2003. Gutas, Dimitri, Yıma11ca DiiJiiııce Arapça Kiilliir. Bağdat'ta Yıma11ca- Arapça Çeviri Hareketi ve Erkeıı Abbasi Topl11m11, çev. Lütfii Şimşek, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2003. Günal~ay, M. Şemsettin, Antik Fe/sefe'ııin İslô!JI Diiı!Jasma Girifi - Girif Yollan ve Şekilleri· sad. İrfan Bayıo, Istanbul: Kaknüs Yaııınlao, 2001. Gündoğdu, H., "Gazali'oin Teolojik Hermeoötiğine Yorumlayıcı Bir Balaş", İslô!Jii AraflmJlalm; 13: 3-4 (2000) 410-419. Hallaq, W. B., "Manok, Fonnet Kanıtlar ve Kanıtiann Sünni Fıkıh İlminde Formel Hale Getirilmesi", çev. Bila! Aybakan, Mamıara Üniversitesi İloh!J•af Fokiiliesi Dergisi, 16-17, 1998-1999, 195-236. Hanunu Nikan, Mantıkii'l-kelôm !Jiine'I·!Jianhki'J.cede/1 el-ftlsefi ile'l-manhki'f·hacad el-ıwi/i, Rahat Dirü'l-eman, 1426/2005. İbn Akil, Ebü'l-Vefa Ali b. Akil b. Muhammed el-Bağdadi, ei-Vô:(!hfi usiili'lfıkh I-V, thk. Abdullah b. Alıdilmuhsin et-Türki, Beyrut Müesseserü'r-risale, 1420/1999. İbn Cüzey, Ebü'l-IGsım Muhammed b. Ahmed el-Kelbi el-Maıiki, Taknoii'l-viisril ilô ii!Jii'f.twll, thk. Muhammed Hasen İsmail, Beyrut: Dan;_.,·l-kürübi'l-ilıniyye, 1424/2003. İbn Haldun, Ebu Zeyd Veliyyüddin Abdurrahman b. Muhammed, M11koddi1J1e I-II, çev. Halil Kendir, İstanbul: Yeni Şafak, 2004. İbn Hazm, Ebü Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said ez-Zihi.rl, el-Fas/ ve'l-milel ve'l-ehvô ve'ıı-ııihal I-W, 2.bs, thk. Muhammed İbrahim Nasr, Abdurrahman Umyera, Beyrut D:irii'l-ceyl, 1996. İbn Hazm, Ebü Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said ez-Zahiıi, ei-İhkômfi rmili'l-ohkôm I-II, haz. Naci es-Süveyd, Beyrut: ei-Mektebecü'l-asriyye, 1430/2009. İbn Hazm, Ebü Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said ez-Zihiô, Takrfb li haddi'l-maniTk, Beyrut: Dirü'l-kücübi'l·ilnll~-y~. 1424/2003. İbn Kudame, Ebu Muhammed Muvaffak-uddin Abdullah b. Ahmed, Rovzatii'ıı-nô1Jr ve,cemıetii'J. IIJiiiiÔ1Jr fi miili'lfıkh alô 1/Je!(j;ebi'I-İmôm Ahmed b. Hanbel I-II, 2. bs., y.y.: . .Müesseserü'-reyyao, 1423/2002. İbn Melek, İzzeddin Abdüllatif b. Alıdilaziz b. Emineddin, Şerhu Meııôri'l-eııvôr fi m(tli'lfıkb, Bey- rut: Dirü'l-k-ücübi'l-ilnllyye, 1424/2003. İbn Rüşd, Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Ahmed el-Kurtiibi, ed-Danirf Ji usiili;lfıkh= Muhtaıarii'I·Miistasja, tlık. Gemaleddin Alevi, Beyrut: Darii'l-ğarbi'l-İslılıni, 1994. İbn Sina, Ebü Ali Avicenna Hüseyin b. Abdullah b. Ali Belhi, ei-İ1ôrôt ve't-teııbihat I-IV, thk. Süleyman Dünya, 3. bs., Kahire: Dirü'l-maarif, t.y. İbn Teymiyye, Ebü'l-.1:\bbas Takınrüddin Ahmed b. Abdilhalim, er-Rrdd ale'l·ll!aııhki.J)'ill, thk. Muhammed Haseo Muhammed İsmail, Beyrut: Daro'l-k-ürübi'l-ilmiyye, 2003. İbnü'l-Arabi, Ebü Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Meafirl, ei-Mabsiilfi rmili'lfıkh, haz. Hüseyn ali el-Yederi, Amman: Dirü'l-beyank, 1999. İlyas Y ıJclınm/Fıluh Usülü ~Ianok İlişkisi.ııin Anatomisi • 67 İbnü'l-Ekfani, Ebu Abdilialı Şemseddin M~hammed b. İbcihim, İq~dt7'1-kônd ilô mıe'l·mekôstd fi em:ai'J.uliim, thk. Abdülınün'im Muhammed ümer, Kahire: D:irii'l-fi.kri'l-Arabi, t.y. İbnü'l-Hacib, Ebu Amr Cemalüddiri Osman b. Ömer b. Ebi Bekr, M11btosom NÜintebe's-sıil vt'!emelji ilmeyJ•i'l-ıwil ve'l-cedel I-Il, thk. Nezir Hamadu, Beyrut: D:iru İbn Hazm, 1427izoo6. İbnü'n-Neclim, Ebü'l-Ferec Muhammed b. İshak, ei-Fihrist, thk. Yusu~Ali Tavil, 3. bs., Beyrut: D:irii'l-kürübi'l-ilmiyye, 201 O. İbnü's-Saati, Muzaffe~ddin Ahmed b. Ali el-BağdacU, Nihqyelii'l-viisiil ilô ilmi'l-usfil, thk. İbrahim Şemsüddin, Beyrut: D:irii't-h..iirübi'l-ilmiyye, 1425/2004. İbnü'l-Hümarn, Kemilüddin Muhammed b. Abdülv:ihid b. Abdülhamid, et-Tahrfr fi ıwili'lfikh, Mustafa el-B:ibl el-Halebi, Kahire: 1351. İbrarum MedKur, Fi'lfelseftti'I-İslôm!ıJ·e mmbu ve tatbiklth, I-II, Kahire: D:irii'l-mairif, t.y. İci, IGdi Adududin Abdurr:ıh.qıan, Şerbu Mubtosori'l-mımtehe'l-ımil I-ill, thk. Muhammed Hasen İsmail, Be)•rut: Dirü'l-kürübi'l-ilmiyye, 1424/2003. İlhan, A., ''Banniyye", DİA, İsranbul:Türkiye Diyanet Vakfi, 1992, V, 190-194. İsnevi, Ebu Muhammed Cernaleddin Abdüreahim b. el-Hasan, Niba)'elii's-s1il: Şerbu Miııbôd'l-viisiil I-IV, tak. Muhammed Haseo İsmail, Ahmed Feôd el-Mezidi, Beyrut D:irii'l-k-ürübi'l-ilmiyye, 2009. Katib Çeleb i, Mustafa Abdullah D:iru ihy:li rürasi'l-Arabi, t.y. Hacı Halife, Kelfii't{;:(Jimlıı on esômi'l-kiitiibi ve'l:flimlıı I-II, Beyrut: Kelvezaru, Ebü'l-Harrab Mahfuz b. Ahmed b. Hasan el-Hanbeli, et-Tembidji usflli'lfıkh I-W, thk.. iYiüfid Muhammed Ebu Arnşe, Cidde: D:irii'l-medeni, 1985. Köksal, A. Cüneyd, Ftkıb Usfilr711r7tı Mobfyeti ve GOJ·tıi, İstanbul: İSAM Yayınlan, 2008. Kutbüddin er-Razi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Muhammed et-Tahtini, Tohrfrii'l-kovôidi'l"'onhki.IJ·t fi Şerbi'r-Risôletij-Şems!IJ·e, 2. bs., tashih: Muhsin Bidarfur, Kum: İntişhlt-ı Bidar, 1426. Lam.işi, .~bü's-Sena garbi'l-İslaı;.u, 1995. Mahmud b. Zeyd, Kitôb ji uslili'lfıklı, thk. Abdülmecid Türki, Beyrut: Dirü'l- M ahmud :M uhammed Ali Muhammed, ei-Aiôkôt bo•ne'l-monhk ve'lfıkh inde !lıi!fokkiri.JJ•i'I-İslam: lVraefi'ljlkri'I-Ef'orf, Ayn li'd-d.iras:it ve'l-buhusi'l-insan.iyye ve'l-ictirnaiyye, Kahire: 2000. Mç.s!ıidi, Ebü'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, Murlicii'z-~beb ve llıeôdinii'l-cevher I-W, 4. bs., thk. y.y.: el-Mektebetü't-ticareti'l-k-übra, 1385/1965. Muhaı'nmed Muhyiddin Abdülharnid, Muhammed H amidullah, İslaıJı~n Hukltk İ/mine l.Vıtkı/on, ed. Vecdi Al--yüz, İstanbul: Beyan Yayınlan, 2005. · Mustafa Abdürrazık, Tembid li tôribi'lfelıeftti'I-İslôllı!JJ·e, 3. bs., y.y.: Leenet't-telif ve't-terceme, ty. Necmeddin et-Tıifi, Süleyman b. Abdüllcivi, Şer/Ht Mubtosori'r-Rovdo I-m, 3. bs., thk. Abdullah b. Abdülmuhsin ·er-Türki, y.y.: Vızar:itü'ş-şuiıoi'l-İsl:imiyye ve'l-evlcif ve'd-da've ve'l-irşad, 1419/1998. Neşşar, Ali S:irni, İslôm'da Felsefi Diifiincemiı Doğllfll I-II, çev. Osman Tunç, İstanbul: İnsan Yayınlao, 1999. . Neşşar, Ali S:irni, Mmabidi'l-bohs inde llli!fokkiri'I-İs!ôiJI, Beyrut: Dirü'n-nehdati'l-Arabiyye, 1984. O 'leary, De Lacy, İs!OIJI Diifiiııcesi ve Tarihteki Yeri, çev. Yaşar Kuduay, Hüseyin Yurdaydın, İstan­ bul: Pınar Yayınları, 2003. Ö zcan, A., "İslam", DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfi, 2001, XXIII, 27-31. Özen, Ş:, "Hilif', DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1998, XVII, 527-538. Ö zen, Ş., "İlın-i Hilif yahut Fukaha Metoduna Göre Cedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşeü'n-Nazar", Makôlat, 2 (1999), 171-198. 68 • Eskiyeni 29/Güz 2014 Pezdevi, Ebu'I-Usr Fahru'I-İslam Ebu'I-Hasen Ali b. Muhammed b. Huseyn, !Vtı'{f7'/-viirfil ilô fl!ariflti'l·ltrt/1 I-W Şerhi Kqfii'l-urôr ile birli!..-te, baz. Abdullah Mahmud Muhammed Ömer, Beyrut: Dirii'l,-kütübi'l-ilmiY)•e, 1418/1997. Sadrü§§Cria, Ubeydullah b. Mesud b. Mahmud el-Malıbubi, tt-Tav-~h ft hal/i ğavômi~'t-Tmkfh I-II, Beyrut Dirii'l-kücübi'l-ilıniyye, t.y. Safiyyüddin ei-Hindl, Ebü Abdullah Muhammed b. Abdürrahim, Nibqyetii'l-viirfilft tlirqytti'l-usll! I-IX, dık. Salih b. Süleyman el-Yusuf, Sa'd b. Salim es-Süveyh, Mekke: el-Mektebecü't-ticariyye, t.y. Sem'ani, Ebü'I-Muzaffer Mansıiı: b. Muhammed b. Abcllicebbar, Kavôtm'l-tdille ji'l-urfil I-II, thk. Muhammed Hasen İsmail, Beyrut D<iı:ü'l-kücübi'l-ilıniyye, 1418/1997. Serabsl, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed, Uıfilü'ı-Sera/11~ I-Il, thk. Ebü'l-Vera el-Efğini, Beyrut: Dirii'l-kütübi'l-ilmiyye, 1426/2005. Süyiiti, Ebü'l-Fadl Celaleddin Abdw:rahman b. Ebi Bekr, S avuii'l-nıalllık ve'l-leelallı au Jmui'l"'~'ıhk. ı:e'l-ledalll ı>eyelibi Cribdri'l-kôriho ji ltmtli'u-1/asiba, haz. Ahmed Ferid Mezidi, Beyrut: Dirü'lkücübi'l-ilmiyye, 2007. Şaobi, Ebü İshak İbcihim b. Musa b. Muhammed el-Gımati, ei-Muvôfakôtft 1mili~-wia 1-JV, Haz. İbrahim Ramazan, Beyrut: D<iı:ü'l-ma'rife, 1420/1999. Şevk:ini, Muhammed b. Ali, İrfôdii'lfuMI ila lobkiki'l-bokki miu ii11Ji'l-1mll I-II, 2. bs., thk. Şaban Muhammed İsmail, Kafı.i.re: D<iı:ü's-selam, 1427/2006. Şirazl, Ebü İshak Cemaleddin İbrahim b. Ali b. Yusuf, ei-Ui!ll'a ft 1/JIIIi'lfr/e/ı, thk. Muhyiddin Müsru, Yusuf Ali Büdeyvi, Dıına§k: D<iı:ü'l-kelimi't-tayyib, t.y. · Şirazi, Ebu İshak Cemaleddin İbcihim b. Ali b. Yusuf, et-Tebnro ft lmili'lfilelı, thk. Muhammed Hasen Heyto, Dımaşk: D<iı:i\'1-fikr, 1980. • 1 - Tagrid Zaimiyyan, ti-Arôii'lfelsefi.IJ't iude Ebi'I-Ala t!-Maam 11t Omer H'!J)'ÔIIı, K.ahire: Dirü'ssekafiyye li'n-neşr, 1423/2003. Ülken, Hilmi Ziya, Uyou11 Devirleriilde Ttrriilll~lill Ro/ii: İrlalll Medm!Jetiude Temillıtler ve Tesirleri, İs­ ıanbul: Tıiı:kiye İş Bankası Kültür Yayınlan, 2011. Watt, \Villil!ffl Montgomery, İrlôiJI Diifiillctsiuiu Teftkkiil Devri, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, 3. bs., Ankara: Sarkaç Yayınlan, 2010. Yıldırun, İlyas, F1kıh Uıliili Mantık İlifkisi -Molla Feuôrf Ömeği-,baniiiJal/llf doktora le~, Erzurum: Atarürk Üniversitesi SBE, 2014. · Zerke§i, Muhammed b. Babadır b. Abcllilah, ei-Bahrii'l-llmbftfi usfili'lfrlelı I-VI, haz. Ömer Süleyman Eşkar, Abdülkadir Abdullah Ani, 2. bs., Kuveyt Vızaretü'l-evkaf ve'ş-şuuni'l-İslimiyye, 1413/1992. Noılar lı-fuhammed Hamidullah, İılaiiJ'm Hukttle İlfllim Katktlon, ed. Vecdi Akyüz, İstanbul: Beyan Yayınlao, 2005, s. 25-26. Daha bir asır geçmeden Müslüman ülke toprakla.o Türkistan'dan Fransa'nın içlerine, Kafkasya'dan H.inclistan'a uzanan bir alandan oluşmaktaydı. Aynntılı bilgi için bkz. Azmi Özcan, "İs­ lam", DİA, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 2001, xxm. 2.7-29, Muhatap olunan bu milleder hakkında aynoolı bilgi için bkz. Wılliam Montgomery Watt, İs­ laJJI Düfiiurtıiuiu Tqtk.ktil Devri, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, 3. bs., Ankara: Sarkaç Yayınlan. 2010, s. 254-256. Mesela Emeviler döneminde FarsWar, Romalılar ve Yıınaolılarla iç içe geçen İslam toplumu, onlara ait bazı felsefi götüşlerle de muhatap _olmuşlardır. bkz. Muhammed b. Ahmed b. Mustafa Muhammed Ebu Zehre, Tôrihu'l-redt~ K.ahire: Dirü'l-fikri'l-Arabi, t.y., s. 117. İlyas Yıldu:ı.oı/Fıkıh Usülü l.Vfantık ilişkisinin Anatomisi • 69 \. 6 7 s ıo ıı ı2 ıJ ı4 ıs ı6 ı1 ıs ı9 ıo 2ı 22 23 24 25 u 27 ıs Mesela Mani dinine mensup olanlar, manaktan başka esas kabul etmemekte, onlarla konuşa­ bilmek için manağı temel zemin Ôlarak ileri sürmekteydiler. bkz. Hammıl Nikıiô, Manhk.ii'llulallt llline'l·lltatıhki'l-cedeli e/felsefi ile'I-IJtaflhki'l-bacari ei-11Iiili, Rahat: D:irü'l-eman, 1426/2005, s. 38. Miladi 8-9. asırlarda Müslüma.nlaı:ı.n ve Süryanilerin, felsefe denilince 'özellikle manağı anladık­ lanru da burada haorlarmak gerekiyor. bkz. Hilmi Ziya Ülken, Uj•amf Devirlerinde Terriimmitı Ro/ii: İI!dllt Medm!J·etinde TerriifJie!er ve Tuirleri, İstanbul: Türkiye İş Bankası Külrür Yayınlao, 2011, s. 104. Ahmed Emin, Fmii'-ii!OIIı, 11. bs. , ye.y., y.y., 1975, s. 126; M. Şemsettin Günaltay, Antik FeiIeft'nifl iiiÔtll Diit!J'aiifla Gilifi - Girif Yollan ve Şekilleri-, sad. İrfan Bayuı, İstanbul: Kaknüs Yayuılan, 2001, s. 55. Ali Siı:ni en-Neşşar, Mmôbirii'l-babi inde llliiftk.kiri'I-İI!OIIt, Beyrut: D:irü;n-nehdati'I-Arabiyye, 1984, s. 21-22. Ebü'I-Ferec Muhammed b. İshak İbnü'n-Nedim, el-Fibriii, rhk. Yusuf Ali Tavil, 3. bs., Beyrut: D:irü'l-kürübi'l-ilmiyye, 2010, s. 544. Dimitri Gutas, Ytmanca Diip7nce Arapfa Kiilliir. Ba[dat'la Y11nanca- Arapfa Çeviri Hareketi ve Erlun AbbösiToplufllfl, çev. LütfU Şimşek, İstanbul: Kitap Yayuıevi, 2003, s. 33-35. Mesela Ebu Cafer el-Mansılr'un, Rum meli.kinden tealim kitaplaorun tercüme edilerek kendisine gönderilmesi talebiyle ilgili bkz. Mustafa Abdullah Hacı Halife Katib Çelebi, Kef!ii'z-:(jiniitı an uômi'l-kiitiibi ve'lfiimltı I-II, Beyrut: Daru ihy:ii türasi'l-Arabi, t.y., I, 679-680. Yine Halife Me'mfuı'un bu konudaki gayretleri için bkz. Ebü'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali el-Mes'ıid.i, Murficii'z-zebeb ve Jmôdıiıii'l-cevber I-W, 4. bs., thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, y.y.: elMekteberü't-ticareti'l-l-übra, 1385/1965, IV, 318-319. Gutas, Ytmanca DiifrinceArapfa Kiiltiir, s. 16-18. İbclhim Medb:ur, tercümeleı:in ilk asırda yapı­ lıyor olduğu gözükse de bir tercüme hareketi olarak Abbasller döneminde başladığını ifade etmektedir. bkz. İbcihim Medkur, Fi'lfelseftti'I-İIIômfı>·e t11mbec ı·e tatbikub, I-II, Kahire: D:irü'lma:iı:if, t.y., ll, 77. Ebü'l-Kasım Said b. Ahmed b. Abdurrahman Said el-Endelılsi, Tabak.Oiii'l-iillleJII, nşr. Luvis Şeyho, Beyrut: el-Matbaatü'l-Katolikiyye, 1912, s. 48. Ali Siı:ni en-Neşşar, İI!ô!JJ'da Felsefi Diifiiı"mifl Doğllfll I-Il, çev. Osman Tunç, İstanbul: İnsan Yayuılan, 1999, I, 148-149. _.Şedılede ilgili çalışmalar hakkında bkz. De Lacy O'lea.ry, İI!ô!JJ Diifii11mi ve Taribieki Yeri, çev. Yaşar Kutluay, Hüseyin Yurdayduı, İstanbul: Pınar Yayınlan, 2003, s. 87-93. O~eary, İılô111 Diifiilfmi ve Tarihteki Yeri, s. 88. Bkz. Said el-Endelılsi, Tabak.Otii'J-iillttJJJ, s. 49. Neşş_ar, İI!ôiiJ'da Felsefi Dllfiincenifl Doğllfll, I, 149; Watt, İIIôiiJ Diifiituuinitı Tefekk.iil Devri, ' s. 257-258. Ahmed Emin, Dllba'I-İI!ô!JJ, I, 288-289. Mes'ıld.i, Mun1ri(z-zebeb, IV, 315. Ahmed Emin, Femi'I-İIIôl!l, s. 299-300; Gutas, Ymıanca Diifii11a Arapfa Kiilliir, s. 75. Watt, İIlalll Diifii11ctiiflifl Te1ekkii/ Devri, s. 347. Ebü'I-FadJ Celaleddin Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyılô, Savflii'l-fltaflhle ve'l-leelô!JJ a11 ftmıi'l­ fllallhk ve'l-ke!OIJJ ve )'e/ibi Ciibdii'i-k.Oriba .fi tecridi'tı-nôiiba, haz. Ahmed Feı:id Mezid.i, Beyrut: D:irü'l-kütübi'l-ilmiyye, 2007, s. 12; Ebü Zehı:e, Tôribll'l-cedel, s. 202. Süyılti, Savflii'l·ıllalfhk, s. 12; Tagı:id Zaimiyyan, ei-Arôii'lfelsefi.JJ•e i11de Ebi'I-Ala ei-Maam· ve Ömer Hıw·öm, Kahire: D:irü's-sekafiyye li'n-neşr, 1423/2003, s. 165. EbU Zehı:e, Tôribu'l-cedel, s. 211-212. Nit~kim Mutezili imaıniann hemen hepsi, fikıh usıllü sahasında eser vermiştir; bkz. Neşşar, İIIôfJt'da Felsefi Diif171fatıitı Doğtqu, U, 190. Ahmed Emin, Duba'I-İIIôJII, I, 213-215. Ebu Zehı:e, Tôribu'l-cedel, s. 237. Şükrü .Özen, "İlm-i Hilaf yahut Fukaha Metoduna Göre Cedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşeü'n-Nazar'', Makalôt, 2 (1999), s. 172. 70 • Eskiyeni 29/Güz 2014 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 4! 43 -ı-ı 45 Ebu Zeyd Veliııyüddin Abdurrahman b. Muhammed İbn Haldun, Mukaddime I-Il, çev. Halil Kendir, İstanbul: Yeni Şafak, 2004, Il, 645. Nitekim Mustafa Abdümizık, insan, iki ~~i kmdinde 1oplqp11ca, bmılan11 birbirille )'ardwt edeceğini söyler ve fikıh ile kehiın arasındaki ilişkiyi buna örnek verir. bkz. Mustafa Abdürrizık, Temhid li Jôrihi'lfelsefeli'I-İs!amfxye, 3. bs., y.y: Lecneru't-telif ve't-terceıne, t.y., s. 253. Bkz. Abdürr:izık, Tmıbitl, s. 245. Neşşıir, Mmôhicii'l-bahs, s. 89-90. İlk dönemden itibaren ortaya konulan eleştirileri topluca görmek için bkz. Yıldının, Fıkıh Uslilii Ma11hk İlifkisi, s. 50-59. Ebu Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said İbn Hazın ez-Zahiri, ei-İbkôm fi uslili'/-ahkôlll I-Il, haz. Nacl es-Süveyd, Beyrut: el-Mektebetü'l-asriyye, 1430/2009, I, 33, 262, 360, 445; Ebu'lUsr Fahru'I-İslam Ebu'I-Hasen Ali b. Muhammed b. Huseyn ei-Pezdevi, Ken!(ji'/-viisı11 ilô lllariftli'l-uslil I-W Şerhi Keffti'l-eırôr ile birlikle, haz. Abdullah Mahmud Muhammed Ömer, Beyrut: Datü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1418/1997, I, 257; IV, 269; Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed esSerahsi, Ust1/ii's-serahsi, I-Il, thk. Ebü'l-Vefa el-Efğiru, Beyrut: Dıirü'I-J...-ütübi'l-ilmiyye, 1426/2005, I, 156; II, 152. Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib el-Bakıllaru, ei-Takrib ve'l-iqôdii's-sağir I-m, thk. Abdülhamid b. Ali Ebu Zerud, Beyrut: Müessesetü'r-ris:ile, 1418/ 1998, I, 422; Ebü'l-:tv!eili İmamü'l­ Harameyn Rükneddin Abdülrnelik el-Cüveyni, ei-B11r!Jô11 fi rulili'/jikb I-Il, haz. Salalı b. Muhammed b. Uveyza, Beyrut: Dıirü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1418/1997, Il, 6. Bu terim, aynı zamanda tanım nazariıresi olarak da pek çok eserde yer almaktadır. Meselenin bu )'Önünü ilerleıren saorlarda ele alacağımızdan burada kaynak zikreoneıreceğiz. Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi el-Cessas, Umlii'ljikb ei-Frmil fi'l-uslil I-W, thk. Uceyl Casim en-Neşeml, 2. bs., Kuveyt Vizaretü'l-evkaf ve'ş-şulıni'l-İslimiyye, 1414/1994, I, 131, 268, 275; II, 243, 338, 359; III, 323; 4/111, 335; Cüveyni, Burhôrı, I, 36. Cessas, Fmlil, II, 340; m, 92, 389; IV, 9, 100, 228, 262; Bakılliıll, Takrib, lU, 267; İbn Hazm, İhkôm, I, 39, 342; II, 35, 204; Cüve)'nl, Br~rhôn, n, 115, 119, 131, 136. Cessas, Frulil, II, 11; Bakıllini, Takrib, I;'173, 195; Ebü'l-Hüseyin Muhammed b. Ali el-Basri, ei-Mu'tmıed fi usli/i'ljikh I-Il, haz. Halil el-Meys, 3. bs., Beyrut Dıirü'l-kütübü'l-ilrniyye, 1426/2005, I, 46; II, 168, 189; Cüveyni, Brtrbôn, İ, 39, 194; n, 3, S; Serahsi, Usril, I, 156. Cessas; Frulil, I, 53; Cüveynl, Brtrbôrı, I, 107. Cessas, Frmll, ll, 234; m, 385; Bakıllaru, Takrib, I, 338, 355; n, 317; m, 277; Ebu Zeyd Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa ed-Debusl, Takvril1ii'l-edille fi uslili'ljikb, thk. Halil Muhyiddin Meys, 2. bs., Beırrut Dıirü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1428/2007, s. 351; Ebü'l-Hüseyin elBasri, Mu'lemed, I, 53, 103; n, 53, 196, 407, 410, 448, 452, 459, 460; İbn Hazm, İbkôm, I, 63, 149, 159, 300, 310, 332, 377; II, 39, 50; Ebu Ya'la Muhammed b. Hüseyn ei-F:err~ e/-Udde fi ım1/i'ljikb I-V, thk. Ahmed b. Ali Seyr el-Mübareki, 3. bs., Riyad: Meınleketü'l-Arabiyyeci's­ Suudi, 1410/1990, U, 682; IV, 1129; Ebü'l-Velid Süleyman b. Halef el-Bad, İhkômii'l-fliJr/1fi abkôiJii'l-mlil I-Il, thk. Abdülrnecid Türki, 3. bs., Beyrut: Dıirü'l-garbi'l-İslfınıi, 1429/2008, I, 414; Ebu İshak Cemaleddin İbrahim b. Ali b. Yusuf eş-Şirazi, ei-Tebsrrafi rwfli'ljikb, thk. Muhammed Hasen He)'to, Dımaşk: Dıirü'l-fikr, 1980, s. 204; Cüveırni, Burbôn, n, 805, 1255, 1363; Pezdevi, &n:(ji'/-viisr/1, IV, 48, 460; Serahsi, Usr/1, II, 34, 68, 233; Ebü'l-Muzaffer Mansür b. Muhammed b. Abdilcebbıir es-Sem'aru, Kavôhu'l-edille fi'l-rmil I-Il, thk. Muhammed ~sen İsmail, Beyrut Dıirü'l-1-..-ütübi'l-ilmiyye, 1418/1997, I, 58, 437; n, 193, 214; Ebü;s-Sena Malımüd b. Zeyd el-Lamlşi, Kilôb ft rmlli'l-jikh1 thk. Abdülrnecid Türki, Beyrut: Dıirü'l-garbi'l­ İshimi, 1995, s. 135, 187, 203, 204. Cüveyni, Burbô11, I, 22. Halil b. Ahmed b.Amr el-Fe.rlliidi, Kitôbii'I-Ayn: lv[iirettebetm alô buriif'il-mu'cem 1-W, thk. Abdülharılld el-Hindavi, Beyrut: Dıirü'I-J...-ütübi'l-ilrniyye, 1424/2003, V, 50. Ebü'I-Hüseyin Ahmed b. Paris b. Zekeriyya, Mu'rt!Jift mekôyifi'l-liiğa I- VI, thk. Abdüsselam Muhammed Harun, Beyrut Dıirü'l-fikr, 1399/1979, V, 471. Ebu Ali Avicerına Hüseyin b. Abdullah b. Ali Belhi İbn Sina, ei-İfôrôt ı·e't-terıbibôt I-W, thk. Süleyman Dünya, 3. bs., Kahire: Dıirü'l-maarif, t.y., I, 299-305. = İlyas Yılılınm/Fıkıh Usülü Mantık İlişkisinin Anatomisi • 71 \ Cessas, Fustl/, II, 233- 234. 47 B:ikıl.taot, Tokrib, I, 338. 48 Ebu Abdiilah Şemsedclin Muhammed b. İbrahim İbnü'l-Ek.faru, İqôdii'l-kistd ilô esne'l-mekôStd .fi envôi'l-ultltll, thk. Abdülrnün'im Muhammed Ömer, Kahire: Darü'l-fikri'l-Arabi, t.y., s. 163. 49 İlgili eserler ve değerlendimıeler için bkz. Özen, "i'vfenşeü'n-nazar'', s. 172-173. . so Şükrü Özen, "Hilaf', DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1998, XVII, 528. 51 Hallaq, meselenin bu yönünü şöyle ortaya koyar: "Go~ôlt~ siitmi İslôm hovzosmdo /Jtontığı, hukuk teorisine gmif çapta dôhil eden ilk hukukçudur." bkz. Wael B. Hallaq, "Mantık, Formel Karutlar ve Karurlann Sünni Fıkıh İlminde Formel Hale Getirilmesi", çev. Bilal Aybakan, Mon!Joro Universilesi İlohfyol Fokiiliesi Dergisi, 16-17 (1998-1999); s. 198. 52 Ebu Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said İbn Hazm ez-Zah.i.ô, Tokrib li hoddi'I-!Jıontık, Beyrut: Darü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1424/2003, s. 15. 53 Örnek olarak bakılabilir: Ebü'l-Veüd Muhammed b. Ahmed b. Ahmedel-Kumibi İbn Rüşd, ed-Don/ri .fi tmili'l:ftkh= Muhlosotii'I-Mt7stosfô, thk. Cemaleddin Alevi, Beyrut: Darü'l-ğarbi'l~ İslami, 1994, s. 37-38; Necmedd.in Süleyman b. Abdüllcivi et-Tufi, Şerhu Muhtasori'r-Rovdo Illl, 3. bs., thk. Abdullah b. Abdülrnuhsin et-Türki, y.y: Vizaratü'ş-şuılni'l-İslamiyye ve'l-evkaf ve'd-da've ve'l-irşad, 1419/1998, I, 100-101. Ayn ca Gazzili'nin manoğa yüklediği fonksiyona İbn Teymiyye tarafından yöneltilen eleştiriler, daha sonrakiler tarafından da takip edilmiştir. Bkz. Ebü'l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Abdilhalim İbn Teymiyye, er-Redd ole'I-!Jıontıki.J)'İII, thk. Muhammed Hasen Muhammed İsmail, Beyrut: Darü'l-kütübi'l-ilmiyye, 2003, s. 14; Süyuci, Sovnii'l-11ıontrk, s. 13. · 54 Aynntılı bilgi için bkz. Mahmud Muhammed Ali Muhammed, ei-A/ôkôt be;we'l-montık ve'l:ftkh inde lltiifekkirfıyi'I-İslôm: Krrôe ft'l:ftkri'I-Ef'orf, Kah.ire: Ayn li'd-dirasat ve'l-buhusi'l-insaniyye ve'l-ictimaiyye, 2000, s. 114-118. 5s Bkz. EbU Hamid Muhammed b. Muhammed b. el-Gazzili, ei-Miistosfô min ii11Ji'l-usrll I-II, Beyrut: D:1ru'l-erk:1m bin ebi'l-erk:lm, t.y., I, 29. 56 Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-Gazzili, Mi)'ôtii'l-ilm ft'l·lltontık, Beyrut: Darü'l1..-iitübi'l-ilmiyye, 1990/1410, s. 170. 57 ' Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-Gazzili, Filozoflonn Tritorsı~tğt Tehojiitii'I-Felôsife, çev. Mahmut Kaya, Hüseyin Sanoğlu, 3. bs., İstanbul: Klasik Yayı.olan, 2009, s. 11. 58 Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-<rtzzili, Hakikale Giden Yol: ei-Miinkız Mine'd.-- Dolôl, çev. Ali Kaya, 3. bs., İstanbul: Semerkand Yayı.olan, 2005, s. 76. 59 ·.Hallaq, "Manok, Formel Karutlar ve Karurlann Sünni Fıkıh İlminde Formel Hale Getirilme. _ si", s. 199. 60 Gazzili, Miistosfô, I, 29. 61 Apaydın, yerinde bir tespirle meseleyi şöyle özetler: ". . .Bôtınilik df)'e çok)'qJ'!,III olon Şio'mllllf bir okt1111 ortq;·o pkf;·or ve eliuizde giiveuecek oijektifbir 71/etin brrokı!J!)'Or. Dolt!J'ıf!J'Io lllesela ok/m nani ifleyeceğini gösterm, lutorlrltğm nosrl soğla11ocoğrm göstereli ilkelerdeli bobsedeli lllalllık esas itibaT!)•Io, akıldan koyuoklonim, akıl iizeritre bina edilen, oijektifokh harekete geçiren ve okir oları herkesin buiiiJobı'/eceği bir ze111i11 tqkil ediJ·or." bkz. H. Yunus Apaydın, "Gazzili ve Fıkıh usulü", ed. M. Cüneyt Kaya, Gawli Kom!flllolon, İstanbul2012: Küre Yayınlan, s. 176-177. 62 Bkz. Avni İlhan, "B:itı.oiyye", DİA, İstanbul: Türkiye D iyanet Vakfı, 1992, V, 191. 63 Hakan Gündoğdu, "Gazali'nin Teolojik Hermenöciğine Yorumlayıcı Bir Bakış", İslô111i Araf· /ımtolor, 13: 3-4 (2000), s. 410,416. 64 Gazzıill'nin kullandığı terimlerdeki bu seyri bir tablo halinde görmek için bkz. Refik el-Acem, el-Mantık inde'I-Gazzôlt ji eb'odihi'I-Aristotfı>•e ve husiisflyôtihi'I-İslôlll[l)'e, Beyrut: Darü'l-Maşnk, 1989, s. 64-65. 65 .§.bu Hamid Muhammed b. Muhammed el-<rtzzili, Şifôii'l-ğolil .fi b~Jôni'nebeh ve'l-11111bil ve 11/esa/ikii't-lo'/r'l, Beyrut Darü'l-l..'iitübi'l-ilmiyye, 1420/1993, s. 206-215. 66 Ebu H:lmid Muhammed b. Muhammed el-Gazzıill, Mibekkii'n-nazor ji'l·lltonllk, thk. Ahmed Feôd el-Mezidi, Beyrut: Darü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1424/2003, s. 251-255. 67 Gazzili, Mi)ôtii'l-i/111, s. 27-28. 46 = 72 • Eskiyeni 29/Güz 2014 68 Neşşar, Mmôhirii'l-bahs, s. 90. Bu süreç,· mannğın bütün İshiıni ilimler için bir metod olarak benimsenmesini intaç etmiştir. Ayonnlı bilgi için bkz. A. Cüneyd Köksal, Frkıh Umliirıiin Mahfyeli ve Gayesi, İstanbul: İSAM Yayııı.lan, 2008, s. 17, 57. 69 İhsan Fazlıoğlu, "Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri Bir Önsöz", D!v.AN İl111i Araf· fırma/ar, 18 2005/1, s. 26-29. 70 Bkz. Ubeydullah b. Mesud b . .Mahmud Sadrüşşerla ei-Mahbubi, et-Tav!fjb Ji hal/i ğavôllli~'I­ Teııkfh, I-II, Beyruı: Daru'l-kütübi'l-ilmiyye, t.y., I, 14. 71 Klasik mannk eserlerindeki bu şablon için bkz. Ebu Abdiilah Kutbüddin Muhammed b. Muhammed et-Tahcini er-Razi, Tahrini'l-kavôidi'l-lllaııtıkıjye Ji Şerhi'r-Risôleli'f-Şmmj)·e, 2. bs., tashih: Muhsin Bidarfur, Kum: İntişarat-ı Bidar, 1426, s.22-25; Muhammed b. Hamza b. 1;fuhammed ei-Fenari, Tanr Kayıtlı Feııôri Fevôidti'I-FeııôriJJ·e, İstanbul: Salah Bilici Kitabevi, t.y., s. 3-5. 72 Bir örnek olarak bkz. Cessas, Fmiil, I, 40-79; I, 83-355; II, 6-19; II, 21-76. 73 Burada mannk özetinin, GazzaJi'oin daha önce aktardığı.mız yaklaşımına uygun bir şekilde keJamj mebdelerde ve "nazar" başlığı altında yer alması dikkat çekicidir. 74 Muhammed b. Hamza b. Muhammed el-Fenari, Frmilii'l-bedô)'i' Ji usiilii-w4Ji1-Il, İstanbul: Şeyh Yahya Efendi Marbaas1, 1289, I, 18-69. 75 Molla Fenari, Frmllii'f.bedô]i', I, 3. 76 MoUa Fen:iô, Fevôid, s. 3-5. n Bu durum, ilgili dönemin genel usUlü olduğu hakkında bkz. Köksal, Frkıh Usrtliiııiin Mabfyeli ve Gl!)·ui, s. 20-21. 78 İbn Sina, ei-İfôrôl ve'l·leııbfhôt, I, 475. 79 İbn Sina, ei-İjôrôl ve't·tmbfbôt, I, 138. 80 Bu örneğimiz çerçevesinde konuyu şöyle izah edebiliriz: E111ir, fikıh usUlünün temel meseleleri arasında bulunmakta'dır: "Emir mılcibdir" ifadesindeki 1111icib losıru, bu temel meselelerden olan t111ıin mahmlılünde yer almaktadır ve aynı zamanda hiikii111 bahsfyle ilgili bir 111eıeledir. Dolayısıyla bu pozisyonda bulunan hiikii111/ ahkô111 konusu fi.kıh usUlüne nispetle mebadide yer almalıdır. ··, 81 Molla Fenari, Frm71ii'l-bedô]i', I, 11. 82 Ebu Alidillah Fahrüddin Muhammed b. Ömer er-Razi, ei-Mahsril Ji il111i ruiili'ljikh I-IL haz. Şuayb Amaut, İzzeddin Dalli, Beyrut: Müessesetü'r-ris:ile, 1429/2008, I, 13-43. 83 Abdullah b. Ömer el-Beyüavi, Mirıbôcri'l-viisJi/ ilô illlli'l-rmll, haz. Mustafa Şeyh Mustafa, Beyrut: Müessesetü'r-ris:ile, 2006, s. 16-17. 84 Ebü'l-Hasan Seyfüddin Ali b. Muhammed b. S:il.im el-Amic!i, İbkô111 ji rrsr/li'l-ahkônJ I-W, haz. İbrahim Acılı, Beyrut: Daru'l-kütübi'l-ilıniyye, 1426/2005, I, 8, 72-135; Ebu Amr Cemalüddin Osman b. Ömer b. Ebi Bekr İbnü'l-Hacib, lvirrbtasam Miintebe'ı-s111 p~'l-e111el Ji ilflJ~yi'l·nsril ve'l-cedel I-II, thk. Nezir Hamadu, Beyrut: D:iru İbn Hazm, 1427/2006, I, 201, 274369; Muzafferuddin Ahmed b. Ali el-Bağdadi İbnü's-Saati, NiiJf!yetii'/-viisi/1 ilô illlli'l-rw'il, thk. İbr~ Şemsüddin, Beyrut: Daru'l-kütübi'l-ilmiyye, 1425/2004, s. 51,90-126. : 85 Konunun aynnns1 için bkz. Sadrüşşeô:i, Tav!fjh, I, 41-43; II, 253 vd 86 Tanımlar için bkz. Fenari, Fusiilii'l-bedf!)'i~ I, 81-91; hüh.lüınler için bkz. II, 6- 187. 87 Fahreddio er-Razi, bu kısmın tercihlerle al:ikalı olduğunu eserinin içeriğini tanıtnğı girişte söylemektedir. Bkz. Fahreddin er-lllii, Mabsiil, I, 45. 88 Fahreddin er-Razi, Mahsiil, I, 7-46. 89 Beydavi, Miııhôai'/-viisr/1, s. 16-17. 90 Mukayese için bkz. Ebü'l-Hüseyin el~Basô, , Mu'lmıed, I, 6-9; Fahreddin er-Iüzl, Mohsiil, I, 44~ 91 92 93 94 95 ' Amic!i, İbkô111, I, 6; İbnü'l-H:icib, Muhtasar, I, 200; İbnü's-Saati, Nihi!Jelii'/-viisi/1, s. 49-50. Amidi, İhkôllf, I, 9. . İboü'l-Hacib, Muhtasar, I, 201-202; İbnü's-Saati, Nihf!yelii'/-viisi/1, s. 51-52. bkz. Ebu İshak İbcihim b. Musa b. Muhammed ei-Gımati eş-Şanbi, ei·M11vôjakôlJi rrsiili'f-feria I-W, Haz. İbrahim Ramazan, Beyrut: Daru'l-ma'rife, 1420/1999, I, 39-41. Şanbi, i'vfrrvôfakiıt, I, 29-94. İlyas Yıldımn/Fıkıh Usülü Manck ilişkisinin Anacomisi • 73 Bkz. Gazzau, Miiftarfô, I, 29-131. Ebu Muhammed Muvaffak-uddin Abdullah b. Ahmed İbo K udame, Rovzatii'n-nô!?Jr ve mmetii'l"'iinô~r fi Hsfili'lfrkh alô IIJeifJebi'!-İIJiôtJJ AhlJied b. Hanbel I-Il, 2. bs., y.y.: Müessesetü'-reyyio, 1423/2002, I, 56-96; İbnü'l-Hacib, Muhtasar, I, 206-219; Ebü'l-Kıisım Muhammed b~ Ahmed İbn Cüzey el-Kelbi el-Mıil.iki, Takribii'l-viisril ilô illlli'l-rm/1, thk. Muha.ıhıned Haseo İsmail, Beyrut: Dıirü'l-k.ütübi'l-ilmiyye, 1424/2003, s. 141-154; Molla Fenan, Frw'ilii'l-bedôyi', I, 40-69; Kemıilüddin Muhammed b. Abdülvıihid b. Abdülhamid İbnü'l-Hümıim, et-Tahrirfi uslili'lfrkh, Mustafa el-Babi ei-Halebi, Kahire 1351, s. 7-15. 9s İbn sına, ei-İfôrôt ve't-tmbihôt, I, 474-475. 99 Örnek olarak bkz. Kutbüddin er-Rizi, Tahrir, s. 26-30; Molla Feoan, fevôid, s. 3-4. ıoo Köksal, Fıkıh Um/iiniin Mah!J•eti ve Gr:J•esi, s. 13. ıoı Bıikı.l.liol, Takrib, I, 173. 102 Cüveyni, B11rhôn, I, 83; Ebu Harnid Muhammed b. Muhammed ei-Gazzau, ei-Mmhril tJJİir ta'likôti'l-rtSfil, thk. Muhammed Hasan Heyto, 3. bs, Dımeşk: Dıirü'l-fikr, 1419/1998, s. 59-61; Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Meafi.ô İbnü'l-Arabi, ei-Mahsr/1fi usfili'lfrkh, haz. Hüseyn ali el-Yederi, Arnmio: Dıirü'l-beyaok, 1999, s. 28; Amidi, İhkôlJI, I, 7; İbnü'l­ Hacib, M11htasar, I, 201; İbnü's-Saaô, Nih4J·etii'l-vihfil, s. 51; Sadrüşşeria, Tavrfh, I, 15-45; Ebı!­ Muhammed Cemaleddin Abd ücrahim b. el-Hasan el-İsnevi, Nihôyelii's-sr11: Şerhu Mrirhôri'/-viisr/1 I-W, tak. Muhammed Hasen İsmail, Ahmed Ferid ei-Mezidi, Beyrut: Dılıü'l-k.ütübi'l-ilmiyye, 2009, I, 27-29; Muhammed b. Babadır b. Abdiilah ez-Zerkeş~ ei-Bahrii'l-tJIIIbil fi llsfili'lfıkh IVI, haz. Ömer Süleyman Eşkai, .A bdülkadir Abdullah Ani, 2. bs., Kuveyt: Vizareni'l-evkaf ve'ş-şuuni'l-İslamiyye, 1413/1992, I, 28-32; Molla Fenan, Frmilii'l-bedôyi', I, 5-15; Kemıilüddin Muhammed b. Abdülvıihid b. Abdülharnid İbnü'l-Hümıim, ei-Tahrirfi rmili'lfrkh, Mustafa elBabi el-Halebi, Kahire 1351, s. 4-16; Muhammed b. Peramuz Molla Hüsrev, Mir'ôtii'l-usfilji ferhi Mirkôti'l-viisril, İstanbul: Fazilet Neşriyat, t.y., s. 10-11; Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkiol, İqôdii'l-fuhr/1 ilô tahkiki'l-bakk lllİli i!IJii'l-usfil I-II, thk. Şa'bio Muhammed İsmail, Kahire: Dıirü's-selıim, 2006, I, 41-48; Muhib bullah b. Abdişşekllr el-Bihan, Miisellelllii's-siiblit.ft rmili'lfrkh I-Il, Beyrut Dıiru'l-erkıim bin ebi'l-erlcim, t.y., I, 15-28. 103 Örnek olarak bkz. İbo Sina, ei-İ[ôrôl ve't-lerrbibôt, I, 139. ıo.ı Aynnolı bilgi iÇin bkz. Molla Fenan, Fevôid, 8-13. ıos Gazzau, Miistarfô, I, 77; İbn Kudame, Rovzatii'n-llô!.(Jr, I, 14. ıo6 __Fahreddin er-Rizi, Mahsiil, I, 65; Amidi, İhkô111, I, 16-17; İbnü'l-Hacib, M11htasar, I, 221; , Beydavi, Minhôdi'l-viisril, s. 31; İbnü's-Saaô, Nih4J•etii'l-viisril, s. 55; İbnü'l-Hümıim, Tahrir, s. 252 _6; Şevkiol, İqôdii'l-fuhiil, I, 84. to7 Molla Fenan, Frmilii'l-bedôyi', I, 18. ıos U.mişi, Kitôb, s.32. i09 AlaÜddin Abdiliaziz b. Ahmed b. Muhammed Abd iliaziz el-Buhari, !Vf!ii'l-esrôr a11 Usrlli Fabri'I-İs!ôlJI ei-Bezdevi I-W, haz. Abdullah Mahmud Muhammed Ömer, Beyrut Dıirü'l-1.-ütübi'l­ ilmiyye, 1418/1997, I, 36-37. Bu tanım nazariyesinin etkisine güzel bir örnek olması hasebiyle ayru eserin I, 60-61 'e bakılabilir. ııo Sadrüşşeria, Tav-:ifb, I, 15. ııı Bıikı.l.liol, Takrib, I, 199-201; Ferci, Udde, I, 74-76; Baci, İhkôm, I, 174; Ebu İshak Cemaleddin İbrıihim b. Ali b. Yusuf eş-Şirlıi, ei-Liifll'a fi JISII!i'I-Jikb, thk. Muhyiddin Mü.stıi, Yusuf Ali Büdeyvi, Dımaşk: Dıirü'l-kelirni't-tayyib, t.y., s. 29; Cüveyni, B11rbôn, I, 119; Sem'iol, IVıvôtm'l­ edille, I, 33-34; Kelveziol, Telllhiil, I, 33-35; İbn Akil, Vôifb, I, 13-17; İbnü'l-Arabi, Mahsril, s. 23; Amidi, İbkô111, II, 413; III, 24; Zerkeşi, ei-Babrii'l-fllilhit, I, 91-109. ı ı ı İlgili tarum için bkz. Gazzlli, Miistarfô, I, 133; Molla Feoan, Frwilii'l-bed4J·i~ I, 178. 113 Molla Fenan, F11sfilii'l-bed4J•i~ II, 27 5. tt4 Kıyas illede ortaya konulmuşsa buna klj•ôs-r illet; iliete mülıizim bir vasıfla ortaya konulmuşsa buna da k!)•ôs-ı delôlet denilir. Bkz. Am.idi, İhkôlll, IV, 270; Kıidi Adududin Abdurrahman elİci, Şerh11 Mllhtarari'I-Miintehe'l-rwil I-lll, thk. Muharrımed Hasen İsmail, Dıirü'l-k.ütübi'l­ ilmiyye, Beyrut 1424/2003, III, 442; Molla Fcnan, Frmilii'l-bed4J•i~ II, 334. 115 Nitekim Zerkeşi, bu hususa elikkat çckmektedir. bkz. Zerkeşi, ei-İ3ahrii'l-lllllhil, V, 49. 96 97 74 • Eskiyeni 29/Güz 2014 Gazza!i, i\tfijôrii'l-illll, s. 232-233; Mtistasjô, I, 129-131; Mihek.kti'tı-nazar, s. 243-245. Bkz. Molla Feniô, Fmli/ii'l-bedô_Ji: I, 52. 118 Kıyasın bu çeşiri,- ilietin tespitinde kttllamlatı ]Önlei/Jle alakalıclır. Feniô, "kıyas fi ma'oe'l-asl" ve "tenkihü'l-ınenat" şeklinde adlandınlan bu kıyas türü için "f:iokın bulunduğunun ortaya konulınaslyla illecin illet olduğu beyan edilen" şeklinde bir çerçeve sunına1:tadır. Molla Feniô, Fuılilii'l-bedô_Ji: ll, 334. 11 9 Ali saım Neşşar, ilk dönemlerde böyle bir ircibat gayretinin bulunınadığı.na işaret eder. bkz. Neşşar, MmôhiC!/'1-babs, s. 122. 120 Gazza!i, Mijôrii'l-iiiiJ, s. 142; ı'vfibekk.ii'ıı-nazar, s. 227; Miiıtasjô, I, 102. 121 Neşşar, Menôhidi'l-babı, s. 123. 12.! Ebü Hiınid Muhammed b. Muhammed ei-Gazza!i, Esôsii'l·kı)'Js, thk. Fehd b. Muhammed Serhan, Riyad: Şeriketü'l-Ube)'kan, 1993, s. 21. 123 Kı}•iistaki fer', illet ve hül.-üın olarak aslın nakizi ise bu kıyas türüne de k[;•ô N okı denir. Molla Feniô, Fuılilii'J.bedô_yi: Il, 334. 12~ Molla Fen:iri, Fımilii'l-bedô]i: ll, 276. m Molla Feniô, Fllılilii'l-bedô)'i: I, 66-67. 126 Molla Fen :iri, F111lilii'/-bedô_yi: I, 67. 127 Bkz. Gazza!i, ıvliiılaıfô, I, 99; Mihekkii'n-na'{flr, s. 225-226. 128 Amidi, İbkô"'· IV, 361-367; İbnü'l-Hacib, ıvluhtasar, IT, 1170; Beydavi, Minbôcii'l-viiııif, s. 91; İsnevi, Nib4J·elii's-slil, IV, 16-17. 129 Bunlar arasında İbnü'J-H:icib ve Beydavi'yi zikredebiliriz. 130 Ebü Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said İbn Hazm ez-Zahiri, el-Fas/ ve'/-milel ve'/-ebvô ve'nııihôl I-W, 2.bs, thk. Muhammed İbrahim Nasr, Abdurrahman Umyera, Beyrut: Daru'l-ceyl, 1996, Il, 237-238. 131 Gazza!i, Miistasfô, IT, 515. 132 Fahreddin er-Rıizi, Mabsıif, IT, 413-415. 133 Ebu Abdullah Safiyyüddin Muhammed b. Abdürrahim el-H.indi, Ni/;4J•etii'/-viist71ft dir4J•eti'/-usıil I-IX, thk. Salih b. Süleyman el-Yusu'fi Sa'd b. Salim es-Süveyh, Mekke: el-1\{e~tebetü't­ ticirl}')'e, t.y., VIII, 3824-3831. 1:ı-ı Beydavi, Minbôai'l-viiıti/, s. 124. 135 İsneVi, Nih4J·etii'ı-sli/, IV, 510. 136 Zerkeş~ ei-Babrii'I·I/JIIhft, VI, ·201-202. 137 İbnü'l-Mutahhar Cem:ilüddin Haseo b. Yüsuf b. Ali el-Hılli, ıVIebôdiii'l-viisti/ i/ô ilmi'I·IIStt/, thk. Abdülhuseyn Muhammed Bakkal, 3. bs., Kum: .Mektebetü'l-i'l:imi'l-İsJami, 1984, s. 243. 138 İlgili bölüm için bkz. Amidi, İbkôm, IV, 396-397. Her ne kadar Hanefi olsa da İbnü's-Saaô'nin de Arnidi'yi tekrarladığını ifade etmeliyiz. bkz. İbnü's-Saaô, Nih4J·etii'l-viislil, s. 276. 139 İbnü'l-Hacib, Mııbtaıar, IT, 1204; fıkhın tarumlandığı yer için bkz. I, 201. 140 İci, Ştr/;11 Mubtasan'I-Mıiıılebe'/-ımil, m, 579. 141 Fıkhın tanımlandığı yer için bkZ. İbnü'l-Hacib, MııbtaJar, I, 201. 142 Tüfi, Şerbu i'vfublasari'r-&ıvda, m, 583. 143 Pezde\i, Kw~i'/-viisfi/, IV, 20-24. 141 Örnek olarak bakılabilir: Sadtüşşeôa, Tavifb, ll, 245; Nesefi, Kef!ii'l-esrôr, II, 302-302; İZzeddin Abdüllatif b. Alıdilaziz b. Eminedd.io İbn Melek, Şerh11 Meııôri'/-eııvôr ji llslili'l-jikh, Beyrut Ditü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1424/2003, s. 288. 145 Bkz. Molla Feniô, F11sıilii'l-brd4J•i', Il, 415-416. 116 117