ücret ve verimlilik

advertisement
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖNSÖZ....................................................................................................................................... 2
GİRİŞ ......................................................................................................................................... 3
1.1. ÜCRET ............................................................................................................................ 4
1.1.1. Ücretin Tanımı ......................................................................................................... 4
1.1.2. Ücretin Önemi .......................................................................................................... 4
1.1.3. Ücret Tespitinde Başlıca Kriterler ............................................................................ 6
1.2. ÜCRETLENDIRME ....................................................................................................... 6
1.2.1. Ücretleri Belirleme ................................................................................................... 6
1.2.2. İşleri Gruplandırma .................................................................................................. 7
1.3. ÜCRETİ ETKİLEYEN ETMENLER ............................................................................. 7
1.3. PSİKOLOJİK AÇIDAN ÜCRET.................................................................................... 8
1.4. PERFORMANS DEĞERLENDİRME VE ÜCRET İLİŞKİSİ .................................... 11
1.4.1. Performansa Dayalı Ücret Sistemi ......................................................................... 11
1.4.2. PDÜ’NÜN ÇEŞİTLİ TARAFLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ....... 13
1.4.3. PDÜ SİSTEMİ BİR DEMOTİVASYON ARACI MIDIR? .................................. 15
2.1. VERİMLİLİK NEDİR? ................................................................................................. 17
2.2. İNSAN KAYNAĞI'NIN ETKİLİ YÖNETİMİ ve VERİMLİLİK ARTIRMA
ÇABALARI ......................................................................................................................... 20
2.2.1. İnsan Yönetimi ....................................................................................................... 20
2.2.2. İş Gücünün Güdülenmesi ....................................................................................... 22
3.1. Verimlilik - Ücret ilişkisi Kavramı ............................................................................... 34
3.2. Verimlilik - Ücret İlişkisinin Kurulmasının Faydaları .................................................. 35
3.3. Anket Bulgularının Değerlendirilmesi .......................................................................... 36
SONUÇ .................................................................................................................................... 38
KAYNAKLAR ......................................................................................................................... 39
ÖNSÖZ
İşletmelerde ücret, işgörenin geçim kaynağı, işveren için ise bir maliyet unsuru
olduğundan en önemli sorunlardan biridir. Adil bir ücret sistemi, gerek işletme içi ve gerekse
işletme dışı ücretler arasında denge sağlayacak nitelikte olmalıdır. Ücret dengesi, işgörenin
işgücü verimliliğine direkt etki etmesi nedeniyle işletme yönetiminin hassaslık göstermesini
gerektirmektedir.
Ücret primi işgörenin verimliliğine olumlu katkılar sağlamaktadır.İşgörenin
değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesi bakımından ücret primi çok önemlidir. İş yapanla
yapmayanın birbirinden ayrılmasını, daha çok çalışan işgörenin motive edilmesini ve
işletmeye olan güveninin artmasını sağlar.
Bu çalışmanın gerçekleştirilmesine vesile olan ve bilimsel araştırmanın temellerini bana
aşılayan değerli hocam Gülten GÜMÜŞTEKİN ‘e teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Nurcan DEMİRELLİ
İşletme Bölümü
Öğrencisi
2
GİRİŞ
İnsan Kaynakları Yönetimi’nde önemli bir işlevi olan ücret ve maaş yönetimi,
çalışanların ücretlerinin hem örgüt içinde hem de örgüt dışında tutarlılığını sağlamaya
çalışmayı ifade etmektedir. Ücret konusu farklı açılardan ele alınabilmektedir. Çalışanlar için
ücret, gelir ve yaşam standardını belirleyen bir öğe olarak karşımıza çıkarken; sanayinin
gelişmesi için önemli bir maliyet faktörü ve toplumdaki sosyal adaletin ortaya çıkma oranını
belirleyen
önemli
bir
unsurdur.
(Dursun,
1997,
339)
Bu çalışmada, ücret konusunu psikolojik açıdan ele alarak ücretin örgüt içinde ve dışında
adaletli olmasını en iyi şekilde sağlamaya yönelik Performansa Dayalı Ücret sistemlerinden
bahsedilecektir
3
1. BÖLÜM
ÜCRET VE ÜCRETLENDİRME
1.1. ÜCRET
1.1.1. Ücretin Tanımı
Herkesçe ve her dönemde benimsenecek genel bir ücret tanıma ulaşmak kolay değildir. Genel
olarak çalışanların, bedensel ve düşünsel emeklerinin karşılığı olarak ifade edebileceğimiz ücret, farklı
kesimlerde değişik bir biçimde tanımlanmıştır.1
Ücret, bir iş karşılığında işveren tarafından işçiye belirli bir zaman dilimi esas alınarak ödenen para
ve para ile belirlenebilen malların oluşturduğu bir gelirdir, işçilerin teknik bilgilerini vs emek güçlerini
işverenin emrine vermelerine karşılık elde ettikleri her türlü kazanç ücreti oluşturur.2
İşletme açısından ücret, işçiye ödenen para ve parayla ifade edilen değerler toplamıdır. Emeğin
birim fiyatıdır, yani maliyet unsurudur. İşçi açısından ailesi ve kendisinin tek gelir kaynağı, emeği kiralaması
sonucu aldığı gelirdir. Ekonomik açıdan işe mal ve hizmet üretimi için gerekli olan emeğin fiyatıdır. Arz ve
talebin kesişmesine göre piyasada belirlenir.
İş Kanunun 26. Maddesi ücreti "genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya
üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve nakden ödenen meblağı kapsar." şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma
göre ücret şu üç özelliği kapsamaktadır: Ücret bir iş karşılığıdır, ücret nakden ödenen meblağı kapsar, ücret,
işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanabilir.3
1.1.2. Ücretin Önemi
C. Necat BERBEROĞLU, Çalışma Ekonomisi, ESKİŞEHİR, 1992, s. 133
Cahit TALAS, Sosyal Ekonomi, Sevinç Matbaası, ANKARA, 1979, s. 6
3
Ercan GÜVEN – Zühtü ALTAN – Nüvit GEREN, İş ve Soysal Güvenlik Hukuku, Fasikül 1, T.C.
Anadolu Üni. Ya. No. 79, ESKİŞEHİR, 1994, s. 90
1
2
4
Ücret, ülkelerin gelişim derecesine göre ekonomik yaşamında yeni farklılıklar gösterdiğinden,
günümüzde sosyal politikanın en önemli sorunlarından birisidir. Toplum içinde giderek daha fazla sayıya
ulaşan ve sanayileşme içinde daha fazla önem kazanan işgücü sahibinin tek gelir kaynağı olan ücret ve
ücret düzeyleri ile ilgili politikalar, ülkelerin sosyal ve ekonomik yapısında önemli görevler
üstlenmektedir.4
Fiyat düzeylerini, istihdam hacmini, ekonominin gelişme hızını, yatırım ve tasarruflarını ve gelir
dağılımını doğrudan etkileyen ücret, milli ekonomi bakımından da önemli bir ekonomik etkendir. "Gelişmiş
ülkelerin bir çoğunda milli gelirin % 40'dan fazlası emeğe ödenen meblağ teşkil etmektedir. Bu bakımdan
ücret, ekonomik ve sosyal hayatta daima önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca ücret, milli gelirin değişik gelir
grupları arasındaki dağılış tarzını ve toplumdaki sosyal adaletin gerçekleşmesine işaret eden bir gösterge
olarak da önem arz eder.
Ücret makro ve mikro açıdan pek çok fonksiyona sahiptir. Genel olarak bu fonksiyonları incelediğimizde
ücretin ekonomiler için önemi bir kez daha ortaya çıkar. Birey açısından ücret onun geliridir, onun
ihtiyaçlarını tatmin aracıdır. Kişinin tüketim seviyesini, hayat standardı, hatta tasarruf gücünü tayin eder.
Üretim açısından ücret, emeğin üretime katkısını yansıtır. Dolayısıyla üretimdeki emek payı ile aldığı ücret
arasındaki ilişki çok kuvvetlidir. Firma açısından önemli bir maliyet unsurudur. Aynı zamanda bir sosyal
varlık olan işçinin de tek gelir ve geçim kaynağıdır. Bu açıdan ödediği ücret işçisinin iş performansında
doğrudan etkiler. Milli ekonomi açısından, emek arzı ve toplam talebi, diğer yönden emek talebini ve
toplam arzı tayin eder. Ücretlerin kullanılması milli ekonomideki toplam tüketim, tasarruf ve yatırımları da
etkiler. Ücret seviyesindeki değişmeler iktisadi konjonktürü, büyüme hızını, iktisadi ve refah dağılımda
doğrudan doğruya etkiler. Çalışan kesimin Milli Gelirden aldığı payı gösterir. Günümüz toplu pazarlık
sisteminde de ücretler en önemli konulardan birisidir. İşçi ve işveren kesimi pazarlığın büyük bir bölümünü
ücretler üzerinde yapmaktadır.
Sonuçta ücretlerin bu büyük önemi nedeniyle, ücretlerin düzenlenmesi devletlerin en önemli
ekonomik ve sosyal görevleri haline gelmiş, iş hukukunun büyük bir bölümü ücretlere ayrılmıştır.
4
BERBEROĞLU, s. 133
5
1.1.3. Ücret Tespitinde Başlıca Kriterler
Toplu Pazarlıkta taraflar ücret müzakerelerinde bazı kriterler kullanılır. Ancak hiçbir kriter tek
başına yeterli olmaz ve taraflar objektif olarak belirli bir kriter üzerinde anlaşamazlar. İşçi sendikaları ücret
artış taleplerini örneğin, enflasyona, artan verimlilikten işçilerinde yararlanılmasına, yüksek kardan pay alma
vb. gibi faktörlere dayandırırlar. Aynı zamanda işverenler işe ücret müzakerelerinde, düşük verimliliği,
maliyet artışını, düşük kar vb. gibi faktörleri kullanırlar. Ayrıca ücretlerinin tespitinde kullanılan kriterlerin
yanında tarafların pazarlık gücü, toplu pazarlık strateji ve taktikleri de ücret tespitinde önemlidir.
Toplu pazarlıkla taraflar genellikle şu kriterleri kullanırlar; Hayat Pahalılığı, enflasyon, işgücünün
verimliliği, işverenin ödeme kapasitesi, ücret farklılıkları, iktisadi konjonktür ve ekonomik durum,
ücretlerin genel düzeyi, karlılık, fiyat endeksleri vb.
1.2. ÜCRETLENDIRME
İşleri ücretleme işlevi iki aşamadan oluşur. Birinci aşamada, her işe ödenecek ücret miktarları
bulunur. İkinci aşamada ise, belirlenen bu ücret miktarları birtakım kriterlere göre gruplandırılır.
1.2.1. Ücretleri Belirleme
Bir işe ne kadar ücret vermek gerekir? Bu sorunun yanıtı, o işin işletme içinde yapılan diğer işler
arasındaki yerine (nispi değerine) ve piyasada o işe verilen ücret düzeyine (piyasa değerine) göre değişir.
İşletme içinde adil bir ücret sistemi oluşturmak için her işin nispi değeri ile piyasa değerini birleştirmek
gerekir.
Temel nitelikteki işlere verilecek ücretlerin belirlenmesi sorunu çözmez. İşletme içinde temel
nitelikte olmayan işler de vardır. Bu işlere verilecek ücretlerin de belirlenmesi gerekir.
6
1.2.2. İşleri Gruplandırma
İki bine yakın personel çalıştıran, 300 farklı işin yapıldığı orta büyüklükte bir işletme düşünelim.
Böyle bir işletmede işler ücretlendirilirken yukarıda belirtilen birleştirme işlemi 300 kez tekrarlanacaktır. Bu
oldukça karmaşık ve zaman alıcı bir işlevdir. Üstelik söz konusu işler için saptanan ücretler birbiri ile
kıyaslandığında büyük bir kısmının aralarındaki saatlik ücret farkının bir-iki kat arasında değiştiği görülür.
Bu nedenle ücret analistleri işleri belirli gruplar altında toplamayı tercih ederler. Şayet iş değerlemesi
yapılırken "sınıflandırma yöntemi" kullanılmışsa böyle bir gruplandırma çabasına gerek olmayacaktır.
Ancak diğer iş değerleme yöntemleri kullanılmışsa, 300 farklı iş sıra, ödeme veya puan kriterine göre
gruplandırılacaktır. Örneğin, puanlama sisteminde gruplandırma, işlere verilen puanlara göre yapılır (0100,101 -150,151 -200 gibi). Bunun anlamı aynı grup içinde yer alan tüm işlere aynı ücretin verilmesidir.
Örneğin 105 puanlık bir iş, aynı grupta yer alan 145 puanlık bir işle aynı ücreti alacaktır. Sistemde
gereğinden fazla sayıda iş grubunun bulunması karışıklık yaratır. Gereğinden az sayıda iş grubunun yer
alması ise çok sayıda kişinin aynı ücreti almasına yol açar.
1.3. ÜCRETİ ETKİLEYEN ETMENLER
Hangi işe, ne kadar ücret verilmesi gerektiği konusuna ne kadar rasyonel çözümler
bulunursa bulunsun, baz kısıtlayıcılar sistemin mantığını bozacaktır. Bu kısıtlayıcılardan biri
işgücü pazarı koşullandır. Bazı işlerde işgücü arzı yetersiz olabilir. İşgücü arzı yetersiz olan
işlere eleman temini işletme içi ücret dengelerini bozar. Bilgisayar uzmanlığı buna güzel bir
örnektir. Ülkemizde, özellikle 1980li yıllarda bilgisayar konusunda gerekli eğitimi almış
eleman sıkıntısı önemli boyutlardaydı. İşletmelerin yaptıkları iş değerlemesi sonucu
oluşturdukları ücret doğrularının bu işe saptadıkları ücret, piyasa koşullarının altında
kalıyordu. Söz konusu dönemde işletmeler, sistem uzmanlarını işe alırken bu işe ödenmesi
gereken nispi değerin çok üzerinde ödemeler yapmak zorunda kalmışlardı. Bu türden işler,
ücret grafikleri üzerinde gösterilen kırmızı bir daire içine alınır. İşletme içi ücret dengesini
bozan bu ücretlere "kırmızı daireli ücret'' adı verilir.n
İşletme içi ücret dengelerini bozan bir diğer etmen de sendikalardır. Sendikaların, pek
çok işe o işlerin nispi değerinden çok daha fazla ücret istedikleri bilinen bir durumdur. Şayet,
ücretleme çalışmaları sonucu bir işletme kamyon şoförlerinin saatlik ücretlerini 20.000 TL
7
olarak belirlemişse, sendikanın bir işe saatte 40.000 TL istemesi işletme içi ücret dengelerini
bozacaktır.
İşletmenin izlediği ücret politikası da, işletme içi ücret dengelerini bozabilir. Bazı
işletmeler piyasadaki kaliteli personeli işletmelerine çekmek yada yüksek olan personel devir
oranlarını düşürebilmek amacıyla yaptıktan cari ücret ödemelerine ilave olarak personele
belirli bir prim ödemesi yaparlar. Yine bazı işletmeler asgari geçim düzeyini esas alarak tüm
ücretlere periyodik artışlar yaparlar. Bu durumda söz konusu işletmelerin ücret ortalamaları
daha yukarılara çıkar.
1.3. PSİKOLOJİK AÇIDAN ÜCRET
Yapılan bir araştırmada ücretin motivasyon aracı olarak ve iş memnuniyetsizliğine neden olan
bir faktör olarak görülmesinin nedenleri araştırılmış ve ortaya çıkan tablo aşağıda
gösterilmiştir
(Bkz. Grafik 1 ve 2) (Myers, 1972, 41,64)
Görüldüğü gibi, ücretin olumlu olarak bir motivasyon aracı olarak belirlenmiş olması
çalışanların en çok tanınmaya (% 39) veya belli bir statü elde etmiş olmalarının simgeleniyor
olmasına önem verdiklerini göstermektedir. Diğer taraftan, ücretin olumsuz olarak iş
8
memnuniyetsizliğine neden olması da çalışanlar açısından, örgüt içinde veya dışında ücret
adaletinin (% 40) sağlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Tüm koşulların olumlu olması durumunda ücretin bir motivatör olması, ancak adil bir
dağılım olmaması durumunda da yine aynı ücretin iş memnuniyetsizliğine neden oluyor
olması ücretin psikolojik açıdan oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
Ücretin psikolojik açıdan işlevlerinden söz etmek gerekirse;
* Ücret, genellikle arzu edilen sonuçlara erişmede bir araç olarak görülmekte ve bu sonuçlara
ulaşmayı sağladığı sürece de giderek önemi artan bir faktör olarak kendini göstermektedir.
* Ücret, çalışanların örgüt içindeki göreli pozisyonunu ve yaptığı işin diğer işler ile
kıyaslanınca örgüt amaçlarına ulaşmada ne derecede başarılı olduğunu belirleyen bir
göstergedir. Çalışanların çaba ve katkılarının ödüllendirilmesi ile kendilerine sağlanmış olan
bir geribildirim mekanizması olması özelliği sayesinde de çalışanların yaptıkları hataları
düzeltmeleri
için
bir
olanaktır.
* Ücretin örgüt içindeki yüksekliği, dolaylı olarak, çalışanların ve bağlı bulundukları
bölümlerin çalışma koşulları ve diğer bölümler üzerinde ne derecede denetim sahibi oldukları
hakkında
bir
fikir
verir.
(Tınar,
1996,
63)
Ücretin böylesi önemli psikolojik işlevlerinin bulunması konunun hassasiyetini gözler önüne
sermektedir. Önceki paragraflarda, ücretin adil olmaması durumunda iş memnuniyetsizliğine
yol açabileceğinden bahsedilmişti. Ücretten memnun olmama durumunda çalışanları
bekleyecek olan durumlar aşağıdaki şekilde bir model halinde belirtilmiştir. (Lawler, 1973,
142)
9
Modelden de anlaşılacağı üzere, çalışanların emekleri karşılığında aldıkları ücretten
memnun olmama durumu sonrasında giderek ciddiyeti artan işten soğuma ve bunun
sonucunda da hem psikolojik hem de fiziksel rahatsızlıklar görülebilmektedir. Modelde, ücret
memnuniyetsizliği bölümü açıklanmamakla beraber aslında, Grafik 2’de görülen ücretin
“adaletsiz” olması ile birlikte iş memnuniyetsizliğinin önemli bir unsurunu oluşturması,
ücrette “adalet” sağlanmasının gerekli olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Bu anlamda,
çalışan bireylerin örgütün amaçlarına ulaşmada işlerini birbirleri ile kıyaslayarak örgüt içinde
kendi pozisyonlarını belirlemeleri, gösterdikleri performansa bağlı olarak alacakları ücretin de
değişebileceğini düşünmeleri gerekmektedir. Önemli olan, örgüt içinde bulunan tüm
çalışanların performans-ücret ilişkisini anlamasıdır. (Thierry, 1992, 163-184) Aşağıdaki
bölümde detaylı bir şekilde açıklanacak olan Performansa Dayalı Ücret sistemleri bu ilişkiyi
en iyi şekilde sağlayarak örgüt içinde adaleti sağlayabilecek ve böylece de iş
memnuniyetsizliğinde önemli bir faktörü oluşturan ücret adaletsizliğine bir çözüm
getirebilecektir.
10
1.4. PERFORMANS DEĞERLENDİRME VE ÜCRET İLİŞKİSİ
Performans değerlendirme sonuçlarının ücrete yansıtılması performans değerlendirme
sisteminin en kritik noktalarından birisi olarak görülmektedir. Bireysel performanstaki
farklılıkların ücret sistemine yansıtılması örgütlerin temel amaçlarından biri haline gelmiş
olmakla birlikte uygulamada sorunlar ile karşılaşılması da kaçınılmazdır.
1.4.1. Performansa Dayalı Ücret Sistemi
1.4.1.1 Tanımı
Performansa dayalı ücret sistemleri (PDÜ) (Performance Based Pay Systems), ücret
ile performans arasında ilişki kurularak oluşturulan ücret sistemlerini içerir. (Uyargil, 1994,
125) PDÜ’nün belirlenmesinde aşağıda belirtilecek noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:
PDÜ’nün kriterleri;
*
*
Objektif
ve
Ölçülebilir
önemli
olmalıdır,
olanı
ölçer
olmalıdır,
* Performansı doğru bir şekilde ölçebilecek bir değerlendirme sistemi ile birlikte işlemelidir,
* Sadece yönetime değil, çalışanlara da geri bildirim yapılacak şekilde düzenlenmelidir,
*
Kolay
anlaşılabilir
olmalıdır,
* Kontrol edilebilir olan ile ilgili olmalı, çalışanların kontrolü dışında olan olayları hesaba
katmamalıdır. (Silva, 1998)
1.4.1.2 PDÜ’NÜN ÇEŞİTLERİ
a) Liyakata Dayalı Ücret Sistemleri
Ücret artışlarında uzun zamandır uygulanan genel bir yöntem olan ve bireysel performansa
dayalı bir artış gösteren liyakata dayalı ücret sistemlerinin uygulanabilirliği ve etkinliği uygun
11
bir performans değerlendirme sisteminin olmasına bağlıdır. Liyakata dayalı ücret
sistemlerinde amaç, kişinin bulunduğu ücret sınıfı içinde, ücret yapısını bozmadan, belirli bir
değişiklik yapmaktır. Ancak, düşük performans gösterildiğinde bu ücret sisteminde değişiklik
yapılmadığı için ücretin özendiriciliği ortadan kalkmaktadır. (Silva, 1998)
b) Özendirici Ücret Sistemleri
Liyakata dayalı ücret sistemlerinde kullanılan bireysel performansa göre daha somut (satış
hacmi gibi...) bir ölçüm kullanan özendirici ücret sistemlerinde, alınan ek ücret kök ücrete
dahil edilmez ve alınacak olan komisyon daha önceden çalışan tarafından bilinir ve dönemsel
olarak performanstaki değişikliklere göre dalgalanmalar gösterebilir. (Uyargil, 125) Satış
komisyonlarındaki değişikliğin çalışanın performansına göre değil de daha çok ürünün
kalitesi, markası ve ürünün fiyatına göre değişiklik göstermesi bu ücret sisteminin eleştirilen
tarafıdır.
c) Kar Paylaşımı
Bu sistem, çalışanın bireysel performansına göre değil, örgütün karlarına bağlı olarak
değişiklik gösterir ve çalışana prim adı altında nakit olarak veya sonradan ödenmek üzere
belli bir süreliğine fonda tutularak ödenir.
d) Uzun Dönemli Özendirici Ücret Sistemleri
Bu sistemler genellikle yöneticilere örgütün performansını artırmaları ve/veya sabit giderleri
düşürmeleri halinde verilen ek ücretlerdir.
e) Performans Primi
Bu tip bir prim bireysel veya grup performansını baz alarak verilmektedir. Bireysel
bazlı olduğunda bu ücret artışı performans ölçülerine dayandırılmaktadır. 1980 yılından beri,
A.B.D’de toplu sözleşmeler ile gerçekleşen geleneksel maaş artışlarının yerini performans
primlerinin aldığı ve büyük ölçekli şirketlerin % 97’sinin, orta ölçeklilerin ise % 86’sının
yöneticilerinin
ücretlerini
bu
şekilde
belirledikleri
tahmin
edilmektedir.
Performansa bağlı olarak belirlenen ücretlerde bu kadar çok artış yaşanmasının sebepleri hem
çalışanların hem de örgütlerin bundan yarar sağladıkları şeklinde değerlendirilmektedir. Bu
12
açıdan bakıldığında, PDÜ’nün hem çalışan hem de örgüt için sağladığı avantajlara kısaca
değinilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
1.4.2. PDÜ’NÜN ÇEŞİTLİ TARAFLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
PDÜ sisteminin olumlu ve olumsuz yanlarını tam olarak kavrayabilmek için bu
sistemin çeşitli taraflarca nasıl algılandığı üzerinde durulması gerekmektedir. Bu bölümde,
çalışan kesim, örgütsel yönetim ve örgüte karşı çalışanların haklarını koruyan işçi
sendikalarının bu sisteme olan bakış açıları incelenecektir.
1.4.2.1. ÇALIŞANLAR AÇISINDAN PDÜ SİSTEMİ
Adaleti Sağlar: PDÜ ile başarılı kişilerin ödüllendirilmesi hedeflenmektedir ve
çalışanlar da başarılarının karşılığını görmek isterler. Tüm iyi niyet ve çalışma gücünü ortaya
koyan bir çalışan kendisinden daha az ve ilgisiz çalışan biriyle aynı ücreti alırsa bu durum
kendisinin motivasyonunu olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Adalet anlayışına göre, kişiler
kendi katkılarını (nitelik, çaba, deneyim, eğitim) ve sağladıkları sonuçları diğer kişilerin katkı
ve çıktıları ile karşılaştıracaklardır. Dolayısıyla, PDÜ sistemi kişideki eşitsizlik duygusunu
kaldırarak tatmin ve adalet sağlamış olmaktadır.
Motivasyon ve Teşvik Aracıdır: Çalışanların çalışmaları karşılığında takdir edilmesi
de bir motivasyon aracıdır. PDÜ sistemi performans değerlendirme ile birlikte
uygulanıldığından düşük performansın artırılması yönünde teşvik sağlamaktadır. Bu konuda
yapılan araştırmalarda, PDÜ sistemlerinin uygulandığı örgütlerde uygulamayanlara oranla
performans yaklaşık % 30 daha yüksektir. (Karşıt görüş için bakınız PDÜ bir Demotivasyon
Aracı mıdır?)
İşgücü Devri ve İşe Devamsızlığı Azaltır: Adaletli ve yüksek artışlar çalışanın işine ve
örgüte bağlanmasını sağlayarak maliyeti örgüt için yüksek olan hem işgücü devrini hem de işe
devamsızlığı azaltır.
13
1.4.2.2. ÖRGÜT AÇISINDAN PDÜ SİSTEMİ
Rekabet Gücünü Arttırır: PDÜ, çalışanların bireysel performanslarına yaptığı olumlu
etki ile örgütün toplam performansını artırmaktadır. Bu da kaliteyi artırarak örgütün rekabet
gücünü devam ettirmesini sağlamaktadır.
Karlılık ve Verimliliği Arttırır: PDÜ sistemlerinin kar ve kazanç paylaşımı gibi bir
takım uygulamaları örgütte verimlilik ve karlılık artışını teşvik ettiği için tercih edilen bir
uygulamadır.
Yeni Yönetim Teknikleri ile Uyumludur: Toplam Kalite gibi yeni yönetim
tekniklerinde ödüllendirme yöntemi olarak PDÜ sistemleri uygulanmaktadır. Gerçekten de
kalite programlarını uygulayan örgütler ücret planlarının kaliteyi ödüllendirmek zorunda
olduğunu görmektedirler.
Ücret açısından Örgüte Esneklik Kazandırır: Bireysel performansın önemli
olmasından dolayı örgüt içi çalışanlar arası rekabet artmakta ve dolayısıyla grup dayanışması
azalmakta ve çalışanların sendikalaşma istekleri kırılmaktadır. Toplu sözleşmenin kolektif
boyutundan giderek uzaklaşan ücret anlaşmaları bireysel sözleşmeler ile işverenlerin etkilerini
artırmakta ve sendikaların varlığını tehdit etmektedirler. Bu durumda, biraz da sendikaların
PDÜ sistemlerine olan bakışlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. (Ünal, 1999, 3)
1.4.2.3. İŞÇİ SENDİKALARI AÇISINDAN PDÜ SİSTEMİ
İşçi sendikaları, PDÜ ile ücretin bireyselleştirildiği ve böylece işçi-işveren
sendikalarının kolektif ilişkiler yoluyla belirlediği ücret standartlarından uzaklaşıldığı
endişesiyle sisteme karşı çıkmaktadırlar. Gerçekten de işverenler, bireysel iş sözleşmeleri ile
ve PDÜ sistemi ile ücretin belirlenmesi konusunda esneklik kazanarak sendikaları devreden
çıkarma yolunu bulmakta ve bu da işçi sendikalarının varlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle
PDÜ daha çok sendikalaşmanın görülmediği örgütlerde kullanılmaktadır. Ancak, sendikaların
karşı çıktıkları nokta bireyselliğe giden yol olduğu için bireysel PDÜ sistemleridir ve
sendikalar, kar-kazanç paylaşımı gibi planlara daha ılımlı yaklaşmaktadırlar. (Ünal,1999,4-5)
14
Benzer görüşler, Greenfield Alanları’nda endüstri ilişkilerini incelemek amacıyla
yapılan çalışmalarda (Gunnigle-Turner-D'Art, 1998, 570) da bulunmuştur. Sendikalaşmış ve
sendikalaşmamış örgütler açısından PDÜ sistemlerinin varlığını inceleyecek olursak aşağıdaki
tablo olayı açıklamaktadır:
Tablo 1. Greenfield Alanı’nda Sendikalaşma ile PDÜ Sistemlerinin Etkileşimi
Endüstri ilişkilerinde kolektif geleneği benimseyen sendikalara göre, çalışanların
ücretlerindeki artış toplu sözleşmeler ile belirlenmeli ve bir kere kabul edildiğinde tüm çalışan
kategorilerine uygulanmalıdır. Tam tersi olarak da performans değerlendirmeye bağlı olarak
uygulanan PDÜ sistemleri örgütün yönetiminin inisiyatifindedir ve toplu sözleşmeden ayrı
tutularak bireysel performansın ödüllendirilme- sini amaçlamaktadır ve bu nedenle de kolektif
tutum sergileyen sendikalardan bağımsız örgütlerde kendini daha çok göstermektedir.
Sendikalaşmanın olumsuz etkilediği PDÜ sistemlerinin bir diğer eleştiri alan yönü ise bu
sistemin bir demotivasyon aracı olarak görülmesidir.
1.4.3. PDÜ SİSTEMİ BİR DEMOTİVASYON ARACI MIDIR?
Bu bölüme kadar, PDÜ sistemlerinin hem çalışan hem de örgüt açısından olumlu
olduğundan ve performansı artırıcı bir etken olduğundan bahsedilmiştir. Ancak, bu sistemin
demotivasyon aracı da olabileceğine dair görüşler bulunmaktadır. Taylor’un geleneksel
motivasyon kuramının artık işlemediğini iddia eden modern kuramlara göre, PDÜ
motivasyonu düşürmektedir. Bu kuramlara göre, performansın çok yakından izlenmesi ve
denetlenmesi çalışanlarda olumsuz duygular uyandırmakta ve bu da motivasyonu negatif
olarak etkilemektedir. Çalışanların performans kriterlerine odaklanarak yaratıcılıklarını ve
inisiyatif kullanma yeteneklerini kaybettikleri üzerinde duran bu kuramları araştırmak için
yapılan çalışmalarda bulunan sonuca göre; PDÜ sistemi nitelik ve yetkinlik düzeyi düşük
15
çalışanlara uygulandığında onları motive etmekte ve performanslarını artırmaktadır ancak bu
sistem nitelik ve yetkinlik düzeyi yüksek olan çalışanlara uygulandığında, motivasyon ve
dolayısıyla da performans düşmektedir. (İncir, 2000, 5)
Teoride bu kadar olumlu olarak bahsedilen PDÜ sistemlerinin pratikte Demotivasyon
aracına dönüşmesine neden olan olumsuz koşulların iyileştirilmesi durumunda teoride olduğu
gibi pratikte de bu sistemden başarılı sonuçlar alınacak olması kaçınılmazdır. Bu sistemin
uygulanması aşamasındaki olumsuz koşullar aşağıda belirtilmiştir:

Performansın nesnel ölçümünün olanaksız olduğu durumlarda bu sistemi uygulamaya
koymak,
*
Performans
gerçekleştikten
sonra
hedefleri
koymak,
* Belirlenen performans hedefleri çalışanın kolaylıkla başarabileceği ya da asla
başaramayacağı
zorluk
düzeyinde
olduğunda,
* Performans hedefleri belirlenirken çalışanların katkısı ve görüşleri alınmadığında ve bu
hedefler
çalışanlar
tarafından
benimsenmediğinde,
* Amaç çalışanların geliştirilmesi yerine ödüllendirme ve cezalandırma olarak belirlenirse,
* Çalışanlara gerçekleştirdikleri performans hakkında doğru ve yeterli geribildirim
verilmediğinde,
Tüm bu noktalarda dikkatli davranıp bu koşulların iyileştirildiği durumda, PDÜ
sistemlerinin başarılı olacağı ve motivasyon arttırıcı bir etkiye sahip olacağı kaçınılmazdır.
16
2. BÖLÜM
VERİMLİK
2.1. VERİMLİLİK NEDİR?
Genel bir tanımlama yapılırsa verimlilik, bir üretim yada hizmet sisteminin ürettiği çıktı ile, bu
çıktıyı yaratmak için kullanılan girdi arasındaki ilişkidir. Bu nedenle verimlilik, çeşitli mal ve hizmetlerin
üretimindeki kaynakların (emek, sermaye, arazi, malzeme, enerji, bilgi) etken kullanımıdır12 diye
tanımlanır.
Yüksek verimlilik, aynı miktar kaynakla daha çok üretmek yada aynı girdiyle daha çok çıktı elde
etmektir. Bu ilişki, genellikle aşağıdaki gibi ifade edilir:
Verimlilik aynı zamanda sonuçlarla, bu sonucu elde etmek için harcanan zaman arasındaki ilişki
olarak da tanımlanabilir. Zaman çoğu kez, evrensel bir ölçü olduğu ve insan denetimi dışında kaldığından,
iyi bir paydadır, istenen sonucu sağlamak için harcanan zaman azaldıkça, sistemin verimliliği artar.
Üretim tipi, politik yada ekonomik sistem ne olursa olsun, verimlilik tanımı değişmez. Bu nedenle,
verimlilik farklı kişiler için farklı anlamlara gelse de temel kavram daima, üretilen mal ve hizmetlerin
miktar ve kalitesi ile bunları üretmek için kullanılan kaynaklar arasındaki ilişki olarak kalır.
Verimlilik, yöneticiler, endüstri mühendisleri, iktisatçı ve politikacılar için bir karşılaştırma
aracıdır. Ekonomik-sistemin çeşitli düzeylerindeki (birey ve atölye, kurum, sektör ve ulusal ekonomi)
üretimi tüketilen kaynaklarla karşılaştırır.
Bazen verimlilik emek ve makine gibi kaynakların daha yoğun kullanımı olarak görülür. Oysa,
doğru biçimde ölçülebilmesi durumunda bunlar performans veya verimi gösterir. Ayrıca, emek verimliliği,
emeğin yararlı sonuçlarını yansıttığı; yoğunluğu ise, hızlandırılmasına dayanan aşırı çaba olduğu için
verimliliği emek yoğunluğundan ayırmak gerekir. Verimlilik artışına temeli daha çok çalışmak değil, daha
akılcı çalışmaktır. Gerçek verimlilik artışı daha çok çalışarak sağlanamaz, insanın fiziki kısıtlılığı nedeniyle,
daha çok çalışmak ancak sınırlı ölçüde bir verimlilik artışı sağlar.
ILO yıllardır, emeğe ek olarak tüm kaynakların, sermaye, arazi, "malzeme, enerji ve bilginin etkili
ve verimli kullanımına dayanan bir verimlilik anlayışının benimsetilmesine çalışmaktadır.13 Böyle bir
17
verimlilik anlayışı yerleştirmeye çalışırken, verimlilik konusundaki bazı yanlış anlamalarla savaşılması
gerekir.
İlk olarak emek verimlilik istatistiklerinin politika belirlemede hala kullanılan yararlı veriler
olmasına karşın, verimlilik yalnızca emek etkenliği yada "emek verimliliği" demek değildir.
Tek faktöre dayalı verimlilik analizinden nasıl hatalı sonuçlar çıkabileceği İngiltere tarımında
yaşanan büyük verimlilik artışı öyküsünde görülebilir. Yetiştirme biçiminde, gübre ye püskürtücülerde,
arazi ve teknolojideki iyileşmeler sonucu, 1976-1982 yılları arasında İngiltere tarımındaki emek verimliliği,
hektar başına % 60 arttı. Oysa, 1983'de bir birim enerjiyle (gübre dahil), 1963'e göre daha az buğday
üretilmişti.14
Harcanan para birimi başına alınan ürün, daha uygun bir verim ölçütüdür. Bu nedenle, çoklu
faktör verimliliğinin (toplam olmadığı takdirde) önemi artmıştır. Bugün verimlilik yalnızca emek
verimliliğinden ibaret olmayıp onun çok ötesine gitmiştir; bu nedenle enerji ve hammadde maliyetlerindeki
artışı olduğu kadar, işsizlik ve çalışma yaşamı kalitesi konusunda artan ilgiyi de dikkate almak zorundadır.
İkinci yanlış anlama ise, performansı yalnız çıktı ile değerlendirmemin mümkün olduğu
biçimindedir. Oysa çıktı, verimlilik artışı olmadan, yalnız girdi fiyatlarındaki orantısız artışlar nedeniyle de
yükselebilir. Ayrıca,çıktılardaki artışların önceki yıllarla karşılaştırılmasında, fiyat artışları ve enflasyonun
dikkate alınması gerekir. Bu tür bir yaklaşım, sonuçları dikkate almayan, sürece yönelik düşünme biçiminin
bir sonucudur. Tüm bürokratik sistemlerde bu tutum yaygındır.
Üçüncül sorun, karlılıkla verimliliğin birbirine karıştırılmasıdır. Gerçek yasamda, verimlilikte
düşme olmasına karşın, fiyatların yükselmesi nedeniyle kar elde edilebilir. Öte yandan, verimli üretilen her
mala mutlaka talep olmayacağından, yüksek verimlilik, yüksek kar demek değildir.
Bir yanlış anlama daha vardır. Verimliliği verimle karıştırma. Verim, yüksek kaliteli mallan,
mümkün olan on kısa sürede üretmektir. Oysa bu mallara gereksinme olup olmadığını da dikkate almak
zorundayız.15
Beşinci yanlış, maliyetlerdeki düşüşün daima verimliliği artıracağı inancıdır. Herhangi bir ayrım
yapmadan, maliyetleri düşürmeye kalkmak, uzun dönemde daha kötü sonuçlara neden olabilir.
18
Zarara yol açan bir başka mit ise, verimliliğin yalnızca üretimde uygulanabileceğidir. Gerçekte
verimlilik, hizmetler, özellikle bilgi dahil herhangi bir örgüt yada sistem içinde söz konusudur. Mesleklerin
yapısındaki değimimle birlikte, bilgi uzmanları, verimlilik kampanyalarının yeni hedefleri durumuna
gelmişlerdir. Bilgi teknolojisi, verimlilik kavramları ve verimlilik ölçümüne yeni boyutlar
kazandırmaktadır. Esnek otomasyon, mikroişlemciler, tam zamanında üretim ve dağıtım sistemleri, karışıkakış üretim sistemlerinin kullanıldığı günümüzde, bir etkililik ölçüsü olarak iş saatleri geçmişe kıyasla
geçerliliğini yitirmektedir, Çelik yakalı yada robotların mavi yakalı işçilerin yerini almaya başladığı
endüstriler ve alanlarda, sermaye veya hammadde gibi pahalı ve kıt kaynakların verimliliği, emek
verimliliğinden daha çok ilgi çekmektedir.
Verimlilik kavramı her gün artan biçimde kaliteye (çıktının, girdinin ve sürecin kalitesi)
bağlanmaktadır.Kilit önemde bir öğe de işgücünün, yönetiminin ve çalışma koşullarının kalitesidir.
Genellikle, verimlilik artışı ile çalışma yaşamı kalitesindeki iyileşmenin el ele gittiği kabul edilmektedir.
Bu bağlamda, verimlilik sosyal ve ekonomik kavramlarla birlikte ele alınmalıdır. Çalışanların işe
karşı tutumları, ve başarıları, amaçların planlanması, süreçlerin uygulanmasına katılımların sağlanması ve
verimlilikten doğan kazanımların paylaşılmasıyla iyileştirilebilir.
Verimliliğin sosyal yönünün önemi her gecen gün artmaktadır. Bazı Amerikan firmalarındaki
yöneticiler ve sendikalar arasında yapılan bir araştirma16, yöneticilerin (%78) ve sendika liderlerinin (%70)
büyük çoğunluğunun yalnızca nicel değerlendirmeye dayanan bir verimlilik tanımı kullanmadıklarını
ortaya koymaktadır. Bunlar işletmelerinde daha geniş, daha nitel bir verimlilik tanımını tercih ediyorlar.
Yönetim ve sendikaların politika koyucuları, verimlilik dendiğinde tüm kuruluşun etkililik ve performans
düzeyini anlıyorlar. Buna, emek spotajlarının, işçi devir hızının, devamsızlığın kalkması ve hatta müşteri
doyumu gibi pek de somut olmayan özellikler de dahildir. Politika koyucuların, verimliliğin bu kapsamlı
tanımıyla işçi doyumu, müşteri doyumu ve verimlilik arasında bağlantı kurdukları anlaşılmaktadır.
Bu nedenle etkililiği, amaçları gerçekleştirme derecesi olarak tanımlamak gerekir. Sosyal ve
ekonomik kalkınmaya sistematik ve kapsamlı bir yaklaşıma dayanan bu kavram, herhangi bir işleme,
sektör yada ulus için verimlilik tanımı yapmamızı mümkün kılar. Ancak; etkililik karşılaştırmalarının, bir
ülke yada sektörün siyasi, sosyal ve ekonomik hedefleri ve kurumsal yapı gibi kimi özelliklerini yansıtan
pay ve paydası farklı olabileceğinden, sorun çıkabilir.
19
Bu nedenle, verimlilik tanımı karmaşıktır ve yalnızca bir teknik veya yönetsel sorun değildir.
Devlet daireleri, sendikalar ve diğer sosyal kurumlan ilgilendirmektedir. Bunların amaçları farklılaştıkça,
verimlilik tanımları da farklılaşacaktır. Ancak, tüm sosyal grupların az ya da çok ortak amaçlar etrafında
birleşmeleri durumunda, ülke ve hatta ekonominin farklı sektörleri için yapılacak verimlilik tanımları çok
daha fazla ortak özellikler taşıyacaktır. Bu nedenle, verimlilik artışının temel göstergesi, girdinin, sabit ya da
geliştirilmiş kalitedeki çıktıya oranındaki düşmesidir. Bir işçi için verimlilik, yapılan belli bir iş miktarı ile,
işçinin (sayısal olarak, maliyetle yada zamanla ifade edilen) potansiyel kapasitesi arasındaki ilişki olarak
tanımlanırsa, işletme yada sektör için de katma değerle tüm girdi maliyetleri arasındaki ilişki olarak ifade
edilebilir, örneğin, homojen mallar üreten bir işletme yada atölyede verimlilik, fiziki (üretilen malların
ağırlığı yada sayısı) olarak ölçülen çıktı ile, iş saatleriyle ölçülen girdi arasındaki ilişkidir. Ulusal düzeyde
verimlilik, Milli gelirle toplam harcama (yalnızca emek verimliliği ile ilgileniyorsak, emek maliyetleri)
arasındaki ilişkidir. 17
Genel anlatımla verimlilik, kuruluşun aşağıdaki ölçütlere ne kadar yaklaşabildiğinin
kapsamlı bir ölçüsüdür:
• Amaçlar: Bunların gerçekleşme derecesi.
• Etkenlik: Yararlı çıktı sağlamak için kaynakların ne ölçüde etkili kullanıldığı.
• Etkililik: Gerçekleşmesi mümkün olana kıyasla gerçekleşen.
• Karşılaştırılabilirlik : Verimlilik performansının zaman içinde gerçekleşme durumu.
Verimliliğin çok farklı tanımları olmakla birlikte, bir verimlilik modeli tasarımlanmasında en genel
yaklaşım (tanım değil) işletme, sektör ve ülkenin uzun, orta ve kısa dönemli kalkınma amaçlarına uygun,
doğru girdi ve çıktı bileşenlerini belirtmektedir.
2.2.
İNSAN
KAYNAĞI'NIN
ETKİLİ
YÖNETİMİ
ve
VERİMLİLİK
ARTIRMA ÇABALARI
2.2.1. İnsan Yönetimi
insan, verimliliği artırmanın en önemli ve ümit verici alanıdır. Sosyal ve ekonomik gelişme
sırasında,çok az şey verimliliğin artırılmasından daha önemlidir. Tüm örgütler, teknik ve insani olmak üzere
20
iki alt sistem içerdiklerinden, etkili bir işlev yapabilmeleri i?in bu alt sistemler dengelenmeli ve
düzenlenmelidirler. Karar-alıcılar bunu gerçekleştirirken genelde üç yanlış yaparlar:
• Verilerin ölçülmesi, toplanması ve rapor edilmesi için çok fazla çaba harcanırken, performans
geliştirme için gerekli uygulamalı çalışmalar konusunda çaba gösterilmez.
• Yeni teknoloji, özendirici planlar ve kalite kontrol gibi uygun bir biçimde uygulandığında etkili
olan; ancak uygun bir biçimde uygulanmadığında veya kararlı bir şekilde
benimsenmediğinde, kaynaklan verimli olmayan kullanım biçimlerine yönlendiren kestirme
çözümlere çok fazla güven duyulur.
•
Bir9ok insan için verimlilik hala. geleneksel maliyet düşürme veya daha fazla çalışma ile eş
anlamlı gibi tanımlanıyorsa da bu gerçekte akılcı bir yaklaşım değildir. Bu tutum çoğunlukla,
kötü iş ilişkilerinin oluşmasına, en iyi insanların işten uzaklaşmasına, kalite teslimat ve
hizmetlerde bazı ödünlerin verilmesine ve kısa vadeli kar artırma uğruna, gelecekteki
fırsatlardan da ödün verilmesine neden olabilecektir.
Bunlar ve diğer "teknokratik" yanlışlar, verimlilikte insan faktörünün, bir şekilde toplam
görüntüsünün dışında bırakılmasına önderlik ederler.18
Bütün bunlara rağmen, alet ve teknoloji insan aklının ürünleridirler ve sadece insanlar tarafından
verimli kullanılabilirler. Herhangi bir verimlilik programının başarısı, insanların yeni fikirler ortaya
atmalarına, ve yaratıcıklarına dayanmaktadır. Böylece, insan faktörünü daha yakından araştırmak ve onun
verimliliği artırmadaki katkısını dikkate almak ivedi bir gereksinimdir. Çıktı, girdi, emek, sermaye,
teknoloji ve yönetsel girdi gibi temel verimlilik faktörlerinin biçimsel analizi, bu faktörlerin yarısından
fazlasının işgücü kalitesi ile ilgili olduğunu hemen ortaya koymaktadır. Diğer teknik faktörlere daha
yakından bakıldığında, onların kalitesinin de insan girdisi kalitesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu
görüyoruz.
Yüksek kaliteli insan gücünün özelliklerini tanımlamak için bir çok girişimde bulunulmuştur. En
sik söz edilen özellikler şunlardır: Kuruma babağlılık, kendini adama ve sadakat duygusu; başarının
yönlendirilmesi; iyi iletişim kurma becerişi; katılım yeteneği; sosyal uyumluluk; profesyonel beceriler ve
değişime uyum sağlama. şimdi bu soruya daha sistemli bir şekilde bakalım.
Öncelikle, yüksek kaliteli işgücü üretken davranış ile belirlenir. Yalnızca, operatörün, mühendisin
veya yöneticinin iş sırasındaki davranışı, ürünlerin daha fazla veya daha az verimli bir yolla üretilmesini
21
sağlar. Kendi i?inde bu davranış, karmaşık fakat yeterince ayırt edilebilen aşağıdaki kişisel ve örgütsel
özelliklerin birleşimlerinin bir sonucudur;
• iş tutumları
• bilgi ve beceriler
• fırsatlar
Böylece; işgücünün davranışın daha üretken yapabilmek için bu uç özelliği uyumlu ve dengeli bir
biçimde etkilemeliyiz.
Verimliliğin anahtarı, beraber çalışan insanların birbirlerine karsı olan tutumlarıdır.
Uyumsuzluğun, verimliliğin gelişmesinde çok ciddi bir engel olduğu ortadadır. Kendi başlarına tutumlar,
motivasyon, kültür, yönetim sistemleri, işin niteliği ve kişisel değer sistemleri ve yasam beklentileri gibi çok
bireysel ve hassas şeyleri içeren, uzun vadeli ve kısa vadeli etmenlerin etkileşimini yansıtır.19
Birçok yönetici, tutumları yönetmenin önemli ve hatta mümkün olabileceği fikrini reddeder; "Ben
tutumları değil, sonuçları yönetirim" veya "Ben tutumları değil, davranıştan yönetirim" cümlelerine sıkça
rastlanır: Hatta bazı yöneticiler tutumların varlığını bile göz ardı ederler, "Tutumları göremezsiniz,
davranışları görebilirsiniz". Bazıları, kişinin tutumunun kendi inisiyatifinde olduğu ve bunu etkilemeye
çalışmanın kişilik haklarının ihlali anlamına geleceği kanısındadırlar.
Tutumlar, büyük bir oranda sosyal standartlar olarak tanımlanan kişisel değerlerde veya ortak
düğer sistemleri ile biçimlendirilirler.
İş tutumlarını etkileyen önemli bir etmen, herhangi bir insan etkinliğini çevreleyen ve şekillendiren
(ulusal, sosyal, örgütsel, vb.) geniş anlamlı kültürdür, fakat unutulmaması gereken nokta, söz konusu
kültürün, değerler sistemini içerdiği ve bu değerlerin de kültürün yapıtaşları arasında olduğudur; kültür ye
değerler sürekli bir etkileşim halindedirler.
2.2.2. İş Gücünün Güdülenmesi
Emek gücünün etkili kullanımında önemli bir konu güdülemedir ve güdüleme, davranışın işlenen
yönde değişimini sağlayacak olumlu bir zorlamadır. insanlar, doğru tutumu geliştirebilmek için işlerini,
22
mesleki bilgi ve kariyerlerini zenginleştiren ve kendilerini doyuma ulaştıran anlamlı bir etkinlik olarak
görme ihtiyacındadır. Örgüte karşı bir ciddiyet duygusu geliştirmelidirler. Uygun tutum ve davranışlar,
işçilerin değerler sistemi, çalışma koşullan ve aldıkları güdüleme ile belirlenir. Bazı Asya ülkelerinde
yapılan bir araştırma küçük ve orta boy işletmelerde verimliliğin, işçilerin uygun biçimde güdülenmesi ile
kolayca %90'lara kadar yükseltilebileceğini göstermiştir.İşçilerin işbirliğini garanti edecek tek yol, verimlilik
sonucunda,elde edilen ve parasal olan veya olmayan her şeyi onlarla paylaşmaktır. Takdir ve ortaya koyma
veya başarı duygusu parasal ödüllendirmeyi tamamlar. Bununla beraber, tek başlarına her ikisi de yeterli
değildir. Bu uygulama, ancak kişisel veya ortak kazançlar ile verimlilik artışı arasında algılanabilir,
doğrudan bir bağ olması durumunda işe yarar: işçiler çabalarının kendilerine maddi kazanç sağladığını
görmek iştenler.
Böylece işletme düzeyinde bir güdüleme sistemi genel olarak bazı önemli ilkelere
dayandırılmıştır:
• Bir güven ortamı yaratmalı; yönetim ve işçiler arasında her iki tarafın da kaygı ve düşüncelerini
özgürce açıklayabileceği iki yönlü iletişimi sağlamalı; işçilerin önerilerine ve sorunlarına
olumlu yanıt vermelidir.
• Verimliliği artırma planlan adi altında bütün işçilere güven vermelidir.
•
Performansı temel ölçüt olarak alıp, ayrım yapmaksızın işçileri terfi ettirerek istihdam ve
ilerleme sağlayacak eşit fırsatlar yaratmalıdır.
•
İşçilere performanslarının karşılığını vermeli ve örgütün başarısına olan katkılarını takdir
etmelidir; bu da verimlilik kazançlarının eşit olarak paylaşımı demektir.
•
Temiz ve güvenli çalışma koşulları ve uygun mesleki sağlık hizmetleri sağlayarak, tüm
işçilerin sağlık, güvenlik ve refahlarını korumalıdır.
•
İşbaşı eğitim olanakları ve mesleki gelişme programları sağlayarak, işçilerin beceri ve
yeteneklerini artırmalıdır.
Bu liste daha da uzatılabilir. Bu prensipleri kolayca iki ana gruba ayırmak mümkündür: Parasal
güdüleme ve parasal olmayan güdüleme.
Her iki grup harcama gerektirir ve parayı attırmanın en iyi yolu verimliliği artırmak ve ondan sonra
verimlilik kazançlarının paylaşımı planlarına girişmektir.
2.2.2.1. Kazançların Paylaşımı Yolu ile Parasal Özendirmeler
Başarılı verimlilik artırma programlan, öncelikle mali ve diğer kazançların tüm örgütte en geniş.
boyutlarda paylaşımı ile belirlenir. Artan verimlilikten sağlanan kazançlar, ilgili tüm gruplar (işçiler,
işverenler, tüketiciler, hükümet) arasında adil olarak paylaşılmalıdır. Bu kazançlar, yaşam standardını
23
artırmak veya hiç olmazsa bu standart kalırken yaşam kalitesini yükseltmek için ulusal düzeyde
yatırılabilirler. Artan ulusal hasıla, örneğin cevre veya kamu hizmetlerini iyileştirmede kullanılabilir.
Artan verimlilikten sağlanan kazançlar tüm "ekonomik birimler" arasında paylaşılmalıdır.
Örneğin:
• işçiler daha iyi ücretler, daha iyi çalışma koşulları, daha yüksek yaşam . standardı ve daha
rekabetçi bir endüstri veya ulusal ekonomiden kaynaklanan iş güvencesi yolu ile kazançtan pay
alabilirler.
• işverenler sermaye yatırımlarından daha iyi getiri elde etme ve sektördeki rekabeti artıracak
teknik kapasiteyi yükseltme yolu ile kazançtan pay alabilirler.
• Hükümetler, daha iyi altyapı kurma, daha iyi hizmetler sunma, daha fazla iş. sahası yaratma ve
sosyal eşitsizlikleri azaltma yolu ile kazançtan değerlendirebilirler.
• Tüketiciler işe, daha kaliteli ve daha fazla mal ve hizmeti daha düşük fiyatla alarak kazançtan
pay alabilirler.
Tüm işletmeler satış için ürettikleri tüm mal ve hizmetlere yaptıkları harcamaların kayıtlarını
tuttuklarından, bir işletme bünyesinde verimlilik kazançlarının planlandığı şekilde dağıtımı mümkündür.
Muhasebe prosedürleri mevcuttur.
Başlangıç olarak, ücretlerin verimlilik ile oldukça-farklı iki yoldan ilişkilendirilebileceğine dikkati
çekmek yararlı olabilir. Birincisi, ücretin tümü veya bir kısmı, performansta ölçülebilen değişmelere bağlı
olarak değiştirilir, ikincisi, genel ücret düzeylerindeki periyodik yükselmelerin boyutu, ulusal, endüstri
veya işletme
düzeyindeki verimlilik değişimlerinin en azından bir bölümüne dayandırılabilir. Karışıklığı
önleyebilmek için, ücret ve verimliliği birleştiren bu iki yolun ayrı ele alınması önemlidir.
İlk sistemde, toplu sözleşmelerdeki hükümler genellikle sonuçlara göre yapılan ödeme planlarının
veya diğer özendirici ödemelerin ayrıntılarını düzenlemeye yönelmezler. Genellikle sözleşmeler yalnızca
bu gibi ödeme planlarının temel hükümlerini veya işçiler için garanti edilen asgari çalışma ücretlerini
belirtir. Yeni üretim standartlarının oluşturulduğu veya eksiklerinin geliştirildiği durumlarda, izlenmesi
gereken prosedürlerin spesifikasyonların belirlenmesi söz konusu olabilir.
Genel ücret düzeyindeki artışları verimlilik ile bağdaştıran ikinci yöntem, birçok çözümü güç
analitik sorunu da beraberinde getirir. Konuların karmaşıklığı ve karışıklığı ve kaçınılmaz olarak ortaya
24
çıkacak görüş ayrılıkları nedeniyle, daha pratik olan ve ücretleri doğrudan verimlilik ile ilişkilendiren
performansa dayalı yöntemden yanayız.
Ücret düzeylerindeki artışları verimlilik artışlarına bağlayan toplu sözleşmeler halen çok ender
rastlanan şeylerdir, işletme veya endüstri düzeyinde verimlilik, ücret pazarlığında çoğunlukla kullanılan
örgütlerden birini oluştururken, ücret düzenlemelerini verimlilikteki değişimlere açıkça bağlayan basit
formüller tüketilmesinin uygulanabilir olduğu kanıtlanamamıştır. Bu kalıbın istisnalarından biri
İngiltere’deki "verimlilik sözleşmesi" olgusudur. Bu sözleşmeler başlangıçta, daha yüksek ücretler
yardımıyla, verimli olmayan çalışmalar da (örn. gereğinden fazla işçi istihdamı) temel değişimlerin,
yapılabilmesi için kullanılırlardı. Daha sonra, çıktıda ortalamanın üzerinde artışlara ulaşma vaadi, çeşitli
gelir politikası önlemleri sonucunda oluşan aşırı ücret artışlarının meşrulaştırılması olarak kabul edildi.
Bununla beraber, gittikçe artan sayıda firma, performansa dayalı verimlilik kazançları paylaşım
planlanın uygulamaya koyma çabasındadır. Bu girişimler bir ölçüde başarılı oluyor, örneğin ABD'de bin
dolayında büyük firmanın verimlilik kazançları paylaşım planlarını kullanmakta oldukları zannediliyor.
ABD'deki 9ok uluslu
Clevpngk Şirketi’nin bünyesindeki Hart & Cooley, saat başı çalışmaya göre ücret ödenen 550 işçi çalıştıran
bir imalatçıdır. Firma son zamanlarda kazançlarının paylaşım sistemini uygulamaya başlamış ve kullanılan
ölçüye bağlı olarak, fabrikanın verimliliği bir yıl içinde % 22 ile 28 arasında artmıştır.
Etkili bir güdüleme sağlayabilmesi için, ödül sisteminin mümkün olduğunca basit bir biçimde,
doğrudan başarı ile ilişkilendirilmesi gerekir ki ödül alanlar çabalarının sonucunda neler kazandıklarını
derhal görebilsinler. Performansa dayalı ödül sisteminin en doğurgan biçimi, başarılı bir çalışmanın derhal
uygun miktarda Ödül ile Ödüllendirilmesi biçiminde uygulanan, proje sonucu ödül ödenmesidir. Bu
yöntem, "herkes alıyor" havasının çalışanlar üzerindeki, tüm güdüsel etkiyi yok ettiği yıl sonundaki prim
ödemelerine kadar somut hiç bir şey almaksızın aylarca beklemekten çok daha etkilidir.
Kazançların paylaşımı için yapılabilecek özendirici planların ana çeşitlerini gözden geçirelim.
Prim ödeme planlan. Daha çok, arzu edilen basan standardına ulaşabilmek için işçilerin
güdülenmesinde kullanılır. Bu durumda, ödenecek miktar günlük iş çıktısı baz alınarak, aylık olarak
hesaplanır.
Performans değerlendirme planlan. işçilerin onlardan beklenen ve arzu edilen davranışlarını
kapsayan bir etmenler dizişi seçilir. Her etmen iğin bir puan aralığı belirlenir ve değerlendirmeye rehberlik
25
etmek için değişik düzeylerde standartlar saptanır. Periyodik olarak her bir işçinin performans
değerlendirmesi yapılır ve bu planlar temel ücretin dışında ödenecek ekstra ödemenin düzeyini belirlemek
için kullanılır.
Verimlilik paylaşım planları. Bu planlar ilkesi gelirin, örneğin katma değer gibi belirli bir
miktarının, ücret ve maaşlara "hak edilmiş" bir miktar olarak tahsis edilebileceğidir. Maaş ve ücretler
ödendikten sonra geriye kalan fazlalık, maaşlı ve ücretlileri: planlanan koşullar dahilinde dağıtılır.
Verimlilik paylaşımının ana amacı, Tüm emek gücünün verimliliği arttırma hareketine katılımını
sağlamaktır.28
Verimlilik paylaşım planlarının en çok bilinenleri şunlardır: Scanlon planı, Zlobin yöntemi, EddyRucker-Nickels planları, Scanlon planının Hurter uyarlaması, Fein planı ve Tanner planı. Bu planlar,
sonuçta uygulanabilecek gelişmeleri bilinçli bir şekilde arayan ve rapor eden işçi ve yöneticilerin
istekliliklerine dayanır. Karşılık olarak elemanlar genellikte kazançlarının % 40 veya 50'sini bir pay olarak
alırlar. Geriye kalan % 50-60, sermaye değişimi, bakim onarım ve işletmenin büyütülmesi için ayrılır.
Standartlardaki değişimler sırasında, işçilere %67, değişimler ve gelişmeler için öneride bulunan kişiye
%33 ödül ödenmesi önerilir.
Grup teşvikleri, Bazen işçileri tek tek ödüllendirmek mümkün olmaz; bunun yerine bir gruba ödül
verilir: "Grubun alacağı ödül miktarı x'tir ve bu temel ücretler oranında paylaştılar". Bu yaklaşımın avantajı,
grup içinden gelen baskılar nedeniyle sarf edilen çabanın dengeli bir biçimde dağılımını sağlamaktır.
Bu planların ana bölümleri kullanılarak oluşturulmuş daha ileri düzeyde bir yaklaşım, Sovyetler
Birliğinde N. Zlobin'in başkanlığındaki bir inşaatçılar grubunun ortaklığı ile tanıtıldı ve sonuçta ülkedeki
inşaat örgütlerine mümkün olduğunca dağıtıldı. Yaklaşımın en önemli yanı, inşaat ekibinin tamamının,
bütün iş için bir kontrat yapmasıdır. Eğer ekip işi planlanan zamanda veya daha önce bitirirse başta tahmin
edilen maliyet ile karşılaştırılarak, tasarruf edilen miktar Ödül olarak ekibe dağıtılır.
Bu denemenin başarılı olmasında hiççe küçümsenmeyecek bir gerçek vardı ki o da ekibin tüm
üyelerinin sözleşmenin hükümlerini bilmeleri, birey olarak rollerinin ve bu işi başarmada taşıdıktan
sorumluluğun önemini anlamaları ve çalışmalarının sonuçları ile ücretleri arasındaki doğru orantının
farkında olmalarıydı. Bu koşullarda ekibin tüm üyeleri üretimin ana etmenlerinin (işgücü, ekipman ve
malzeme) kullanımında dikkatli davranmaktaydılar.
26
Sonuçlara göre ödeme. Burada, her birim çıktı için veya verilen işlerin performansına göre, daha
önceden belirlenmiş miktarda ödeme yapılır. (Çok sayıda
Sonuçlara göre ödeme planlan vardır: Bu planlar, kişiye yada gruba uygulanabilirler. Bazıları parça başı işe,
zamana bağlı ödüllere veya diğer çalışma sonuçlarına, dayandırılırlar. Planlar, işin her bir parçası için ödeme
yapmayı içerdiklerinden, işçiler için kazanç hedefleri oluşturmakla ve daha fazla işe karşılık daha fazla
kazanç biçiminde teşvikler sağlamaktadırlar.
Buna ek olarak, verimlilik kazançlarının bölüşümündü daha yaratıcı bir yaklaşım, hisse
senetlerinin dağıtımı üzerinde odaklanır. Örneğin ABD'deki çalışanları Ortak Etme Planları, çalışanları
çalıştıkları firmalardan hisse satın almaya teşvik etmektedir. Bu yolla işçiler vergiden de bir miktar kazanç
sağlamış. olurlar. Böylece işçiler, ellerindeki hisse, senetlerinden dolayı ikinci bir gelir elde ederler. Buna
benzer başka bir plan, İşleç sendika örgütü LO tarafından önerilmiştir. Bu plan, ortaklarca sahiplenilen ve
yönetilen şirketlerin menkul kıymetlerinin alınabilmesini sağlayacak fonların birikimi için İsveç’in 24
yönetim biriminden her birinin özel idareleri tarafından hem ücretlere, hem de kara vergi uygulamayı
içermektedir. Özel idare kurulu seçilecek ve hisselerden sağlanan karlar emekli sandığı fonlarını artıracaktır.
Görüldüğü gibi ödüllerle performans arasında bağ kurulması yöneticiler için bir ana görevdir.
Ödüllendirmenin yönetimi, beklentilere dayalı bir yönetim anlayışını gerektirir. Bu yöntem, ödüllendirme
politikası ve kararlarını etkileyen teknik, ekonomik, politik ve sosyal süreçlerin gelişmesine koşut olacak
esnek yapılan ve prosedürleri geliştirmelidir.
Bir ödüllendirme politikası aşağıdaki hedefleri içermelidir:
- Verimlilik artışının güdülenmesi,
Etkili personelin cezbe dilmesi, işe alınması ve korunması.
Ödüllendirmenin temel olarak performans bazında uygulanabileceği süreç, şekil 3.1'de bir taslak
olarak verilmiştir.
Bu modelin çekirdeği, ödüllendirme düzeyleri ile işletme performansı arasındaki ilişkidir.Bu
karşılıklı bağımlılık işçilerin tüketiciye yönlendirmesi,
işverenlerin işçilerin işbirliğini garanti
edecek tek yol, verimlilik sonucunda,elde edilen ve parasal olan veya olmayan her şeyi onlarla
paylaşmaktır. Takdir ve ortaya koyma veya başarı duygusu parasal ödüllendirmeyi tamamlar.
Bununla beraber, tek başlarına her ikisi de yeterli değildir. Bu uygulama, ancak kişisel veya ortak
27
kazançlar ile verimlilik artışı arasında algılanabilir, doğrudan bir bağ olması durumunda işe yarar:
işçiler çabalarının kendilerine maddi kazanç sağladığını görmek iştenler.
Böylece işletme düzeyinde bir güdüleme sistemi genel olarak bazı önemli ilkelere
dayandırılmıştır:
• Bir güven ortamı yaratmalı; yönetim ve işçiler arasında her iki tarafın da kaygı ve düşüncelerini
özgürce açıklayabileceği iki yönlü iletişimi sağlamalı; işçilerin önerilerine ve sorunlarına
olumlu yanıt vermelidir.
• Verimliliği artırma planlan adi altında bütün işçilere güven vermelidir.
•
Performansı temel ölçüt olarak alıp, ayrım yapmaksızın işçileri terfi ettirerek istihdam ve
ilerleme sağlayacak eşit fırsatlar yaratmalıdır.
•
İşçilere performanslarının karşılığını vermeli ve örgütün başarısına olan katkılarını takdir
etmelidir; bu da verimlilik kazançlarının eşit olarak paylaşımı demektir.
•
Temiz ve güvenli çalışma koşulları ve uygun mesleki sağlık hizmetleri sağlayarak, tüm
işçilerin sağlık, güvenlik ve refahlarını korumalıdır.
•
İşbaşı eğitim olanakları ve mesleki gelişme programları sağlayarak, işçilerin beceri ve
yeteneklerini artırmalıdır.
Bu liste daha da uzatılabilir. Bu prensipleri kolayca iki ana gruba ayırmak mümkündür: Parasal
güdüleme ve parasal olmayan güdüleme.
Her iki grup harcama gerektirir ve parayı attırmanın en iyi yolu verimliliği artırmak ve ondan sonra
verimlilik kazançlarının paylaşımı planlarına girişmektir.
2.2.2.2. Kazançların Paylaşımı Yolu ile Parasal Özendirmeler
Başarılı verimlilik artırma programlan, öncelikle mali ve diğer kazançların tüm örgütte en geniş.
boyutlarda paylaşımı ile belirlenir. Artan verimlilikten sağlanan kazançlar, ilgili tüm gruplar (işçiler,
işverenler, tüketiciler, hükümet) arasında adil olarak paylaşılmalıdır. Bu kazançlar, yaşam standardını
artırmak veya hiç olmazsa bu standart kalırken yaşam kalitesini yükseltmek için ulusal düzeyde
yatırılabilirler. Artan ulusal hasıla, örneğin cevre veya kamu hizmetlerini iyileştirmede kullanılabilir.
28
Artan verimlilikten sağlanan kazançlar tüm "ekonomik birimler" arasında paylaşılmalıdır.
Örneğin:
• işçiler daha iyi ücretler, daha iyi çalışma koşulları, daha yüksek yaşam . standardı ve daha
rekabetçi bir endüstri veya ulusal ekonomiden kaynaklanan iş güvencesi yolu ile kazançtan pay
alabilirler.
• işverenler sermaye yatırımlarından daha iyi getiri elde etme ve sektördeki rekabeti artıracak
teknik kapasiteyi yükseltme yolu ile kazançtan pay alabilirler.
• Hükümetler, daha iyi altyapı kurma, daha iyi hizmetler sunma, daha fazla iş. sahası yaratma ve
sosyal eşitsizlikleri azaltma yolu ile kazançtan değerlendirebilirler.
• Tüketiciler işe, daha kaliteli ve daha fazla mal ve hizmeti daha düşük fiyatla alarak kazançtan
pay alabilirler.
Tüm işletmeler satış için ürettikleri tüm mal ve hizmetlere yaptıkları harcamaların kayıtlarını
tuttuklarından, bir işletme bünyesinde verimlilik kazançlarının planlandığı şekilde dağıtımı mümkündür.
Muhasebe prosedürleri mevcuttur.
Başlangıç olarak, ücretlerin verimlilik ile oldukça-farklı iki yoldan ilişkilendirilebileceğine dikkati
çekmek yararlı olabilir. Birincisi, ücretin tümü veya bir kısmı, performansta ölçülebilen değişmelere bağlı
olarak değiştirilir, ikincisi, genel ücret düzeylerindeki periyodik yükselmelerin boyutu, ulusal, endüstri
veya işletme düzeyindeki verimlilik değişimlerinin en azından bir bölümüne dayandırılabilir. Karışıklığı
önleyebilmek için, ücret ve verimliliği birleştiren bu iki yolun ayrı ayrı ele alınması önemlidir.
İlk sistemde, toplu sözleşmelerdeki hükümler genellikle sonuçlara göre yapılan ödeme planlarının
veya diğer özendirici ödemelerin ayrıntılarını düzenlemeye yönelmezler. Genellikle sözleşmeler yalnızca
bu gibi ödeme planlarının temel hükümlerini veya işçiler için garanti edilen asgari çalışma ücretlerini
belirtir. Yeni üretim standartlarının oluşturulduğu veya eksiklerinin geliştirildiği durumlarda, izlenmesi
gereken prosedürlerin spesifikasyonların belirlenmesi söz konusu olabilir.
Genel ücret düzeyindeki artışları verimlilik ile bağdaştıran ikinci yöntem, birçok çözümü güç
analitik sorunu da beraberinde getirir. Konuların karmaşıklığı ve karışıklığı ve kaçınılmaz olarak ortaya
çıkacak görüş ayrılıkları nedeniyle, daha pratik olan ve ücretleri doğrudan verimlilik ile ilişkilendiren
performansa dayalı yöntemden yanayız.
29
Ücret düzeylerindeki artışları verimlilik artışlarına bağlayan toplu sözleşmeler halen çok ender
rastlanan şeylerdir, işletme veya endüstri düzeyinde verimlilik, ücret pazarlığında çoğunlukla kullanılan
örgütlerden birini oluştururken, ücret düzenlemelerini verimlilikteki değişimlere açıkça bağlayan basit
formüller tüketilmesinin uygulanabilir olduğu kanıtlanamamıştır. Bu kalıbın istisnalarından biri
İngiltere’deki "verimlilik sözleşmesi" olgusudur. Bu sözleşmeler başlangıçta, daha yüksek ücretler
yardımıyla, verimli olmayan çalışmalar da (örn. gereğinden fazla işçi istihdamı) temel değişimlerin,
yapılabilmesi için kullanılırlardı. Daha sonra, çıktıda ortalamanın üzerinde artışlara ulaşma vaadi, çeşitli
gelir politikası önlemleri sonucunda oluşan aşırı ücret artışlarının meşrulaştırılması olarak kabul edildi.
Bununla beraber, gittikçe artan sayıda firma, performansa dayalı verimlilik kazançları paylaşım
planlanın uygulamaya koyma çabasındadır. Bu girişimler bir ölçüde başarılı oluyor, örneğin ABD'de bin
dolayında büyük firmanın verimlilik kazançları paylaşım planlarını kullanmakta oldukları zannediliyor.
ABD'deki 9ok uluslu
Clevpngk Şirketi’nin bünyesindeki Hart & Cooley, saat başı çalışmaya göre ücret ödenen 550 işçi çalıştıran
bir imalatçıdır. Firma son zamanlarda kazançlarının paylaşım sistemini uygulamaya başlamış ve kullanılan
ölçüye bağlı olarak, fabrikanın verimliliği bir yıl içinde % 22 ile 28 arasında artmıştır.
Etkili bir güdüleme sağlayabilmesi için, ödül sisteminin mümkün olduğunca basit bir biçimde,
doğrudan başarı ile ilişkilendirilmesi gerekir ki ödül alanlar çabalarının sonucunda neler kazandıklarını
derhal görebilsinler. Performansa dayalı ödül sisteminin en doğurgan biçimi, başarılı bir çalışmanın derhal
uygun miktarda Ödül ile Ödüllendirilmesi biçiminde uygulanan, proje sonucu ödül ödenmesidir. Bu
yöntem, "herkes alıyor" havasının çalışanlar üzerindeki, tüm güdüsel etkiyi yok ettiği yıl sonundaki prim
ödemelerine kadar somut hiç bir şey almaksızın aylarca beklemekten çok daha etkilidir.
Kazançların paylaşımı için yapılabilecek özendirici planların ana çeşitlerini gözden geçirelim.
Prim ödeme planlan. Daha çok, arzu edilen basan standardına ulaşabilmek için işçilerin
güdülenmesinde kullanılır. Bu durumda, ödenecek miktar günlük iş çıktısı baz alınarak, aylık olarak
hesaplanır.
Performans değerlendirme planlan. işçilerin onlardan beklenen ve arzu edilen davranışlarını
kapsayan bir etmenler dizişi seçilir. Her etmen iğin bir puan aralığı belirlenir ve değerlendirmeye rehberlik
etmek için değişik düzeylerde standartlar saptanır. Periyodik olarak her bir işçinin performans
değerlendirmesi yapılır ve bu planlar temel ücretin dışında ödenecek ekstra ödemenin düzeyini belirlemek
için kullanılır.
30
Verimlilik paylaşım planları. Bu planlar ilkesi gelirin, örneğin katma değer gibi belirli bir
miktarının, ücret ve maaşlara "hak edilmiş" bir miktar olarak tahsis edilebileceğidir. Maaş ve ücretler
ödendikten sonra geriye kalan fazlalık, maaşlı ve ücretlileri: planlanan koşullar dahilinde dağıtılır.
Verimlilik paylaşımının ana amacı, Tüm emek gücünün verimliliği arttırma hareketine katılımını
sağlamaktır.
Verimlilik paylaşım planlarının en çok bilinenleri şunlardır: Scanlon planı, Zlobin yöntemi, EddyRucker-Nickels planları, Scanlon planının Hurter uyarlaması, Fein planı ve Tanner planı. Bu planlar,
sonuçta uygulanabilecek gelişmeleri bilinçli bir şekilde arayan ve rapor eden işçi ve yöneticilerin
istekliliklerine dayanır. Karşılık olarak elemanlar genellikte kazançlarının % 40 veya 50'sini bir pay olarak
alırlar. Geriye kalan % 50-60, sermaye değişimi, bakim onarım ve işletmenin büyütülmesi için ayrılır.
Standartlardaki değişimler sırasında, işçilere %67, değişimler ve gelişmeler için öneride bulunan kişiye
%33 ödül ödenmesi önerilir.
Grup teşvikleri, Bazen işçileri tek tek ödüllendirmek mümkün olmaz; bunun yerine bir gruba ödül
verilir: "Grubun alacağı ödül miktarı x'tir ve bu temel ücretler oranında paylaştılar". Bu yaklaşımın avantajı,
grup içinden gelen baskılar nedeniyle sarf edilen çabanın dengeli bir biçimde dağılımını sağlamaktır.
Bu planların ana bölümleri kullanılarak oluşturulmuş daha ileri düzeyde bir yaklaşım, Sovyetler
Birliğinde N. Zlobin'in başkanlığındaki bir inşaatçılar grubunun ortaklığı ile tanıtıldı ve sonuçta ülkedeki
inşaat örgütlerine mümkün olduğunca dağıtıldı. Yaklaşımın en önemli yanı, inşaat ekibinin tamamının,
bütün iş için bir kontrat yapmasıdır. Eğer ekip işi planlanan zamanda veya daha önce bitirirse başta tahmin
edilen maliyet ile karşılaştırılarak, tasarruf edilen miktar Ödül olarak ekibe dağıtılır.
Bu denemenin başarılı olmasında hiççe küçümsenmeyecek bir gerçek vardı ki o da ekibin tüm
üyelerinin sözleşmenin hükümlerini bilmeleri, birey olarak rollerinin ve bu işi başarmada taşıdıktan
sorumluluğun önemini anlamaları ve çalışmalarının sonuçları ile ücretleri arasındaki doğru orantının
farkında olmalarıydı. Bu koşullarda ekibin tüm üyeleri üretimin ana etmenlerinin (işgücü, ekipman ve
malzeme) kullanımında dikkatli davranmaktaydılar.
Sonuçlara göre ödeme. Burada, her birim çıktı için veya verilen işlerin performansına göre, daha
önceden belirlenmiş miktarda ödeme yapılır. (Çok sayıda
Sonuçlara göre ödeme planlan vardır: Bu planlar, kişiye yada gruba uygulanabilirler.
31
Bazıları parça başı işe, zamana bağlı ödüllere veya diğer çalışma sonuçlarına, dayandırılırlar. Planlar, işin
her bir parçası için ödeme yapmayı içerdiklerinden, işçiler için kazanç hedefleri oluşturmakla ve daha fazla
işe karşılık daha fazla kazanç biçiminde teşvikler sağlamaktadırlar.
Buna ek olarak, verimlilik kazançlarının bölüşümündü daha yaratıcı bir yaklaşım, hisse
senetlerinin dağıtımı üzerinde odaklanır. Örneğin ABD'deki çalışanları Ortak Etme Planları, çalışanları
çalıştıkları firmalardan hisse satın almaya teşvik etmektedir. Bu yolla işçiler vergiden de bir miktar kazanç
sağlamış. olurlar. Böylece işçiler, ellerindeki hisse, senetlerinden dolayı ikinci bir gelir elde ederler. Buna
benzer başka bir plan, İşleç sendika örgütü LO tarafından önerilmiştir. Bu plan, ortaklarca sahiplenilen ve
yönetilen şirketlerin menkul kıymetlerinin alınabilmesini sağlayacak fonların birikimi için İsveç’in 24
yönetim biriminden her birinin özel idareleri tarafından hem ücretlere, hem de kara vergi uygulamayı
içermektedir. Özel idare kurulu seçilecek ve hisselerden sağlanan karlar emekli sandığı fonlarını artıracaktır.
Görüldüğü gibi ödüllerle performans arasında bağ kurulması yöneticiler için bir ana görevdir.
Ödüllendirmenin yönetimi, beklentilere dayalı bir yönetim anlayışını gerektirir. Bu yöntem, ödüllendirme
politikası ve kararlarını etkileyen teknik, ekonomik, politik ve sosyal süreçlerin gelişmesine koşut olacak
esnek yapılan ve prosedürleri geliştirmelidir.
Bir ödüllendirme politikası aşağıdaki hedefleri içermelidir:
- Verimlilik artışının güdülenmesi,
Etkili personelin cezbe dilmesi, işe alınması ve korunması.
Ödüllendirmenin temel olarak performans bazında uygulanabileceği süreç, şekil 3.1'de bir taslak
olarak verilmiştir.
Bu modelin çekirdeği, ödüllendirme düzeyleri ile işletme performansı arasındaki ilişkidir.Bu
karşılıklı bağımlılık işçilerin tüketiciye yönlendirmesi, işverenleri performansa yönlendirmesi ve
müşterilerin ihtiyaçlarının tanımı (rekabet fiyatlan açışından) ve sağlıklı bir ekonomi için destek
sağlar. Bu model ideal bir durum olarak sunulur. Bir ödüllendirme politikasını geliştirirken,
yöneticiler, yon, uygunluk ve esnekliği sağlayabilmek için, böyle bir modele eğilimli olabilirler.
Daha açık bir dille, iyi bir verimlilik kazançları paylaşım planı, sadece işletme bünyesindeki
yönetim ve sendika tarafından tasarlanır, ortaya çıkarılır ve yürütülür. Üçüncü konumdaki başka
gruplara danışabilir. Ancak planın son biçimi ve özü konusunda emek ve yönetim birlikle karar
vermelidir.
32
Şekil .Performansa Dayalı Ödüllendirme
33
BÖLÜM3
VERMLILIK - ÜCRET ILIŞKISININ KURULMASI
3.1. Verimlilik - Ücret ilişkisi Kavramı
Günümüzde ücret artışlarının düzeyini saptamada yararlı optimal bir yöntemin bulunması konusu
çok önem kazanmıştır. Bu bakımdan verimlilik-ücret ilişmişinin kurulması, verimlilik
ölçme ve analizi
konularımdaki çalışmalarda gün geçtikse artmıştır.
Bu konudaki yoğun çalışmalar savaş sonrası enflasyonist basıkların doğurduğu sorunlarda ve bazı
ülkelerde elde edilen yüksek verimlilik artışı nedeniyle özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
başlamıştır. Bu sorunların nedeni, işçi sendikalarının yaptığı baskılar, piyasa mekanizmasının işlevindeki
aksaklıklar, verimlilikte meydana gelen artışların bölümünde uygulanan değişik yöntemler ve uygulanan
ücret politikalarıdır. Bir yöndeki çalışmalar, genel olarak, ücretlerdeki ortalama artışın ekonominin genel
verimliliğindeki ortalama artıştan yüksek çalışmasını sağlamaya yönelik olmuştur.21
Verimlilik ve Ücret ilişkisini uygulamaya yönelik çalışmalar ilk olarak ABD'de Clark Kerr,
Leifmann Keil ve Holnen Balkan gibi bir grup ekonomistin saat başına genel ekonomide verimlilik
değişmelerini toplu sözleşme için bir ölçü olarak kullanılmasını teklif etmesiyle başlamıştır.
Verimlilik-ücret ilişmişi ücret artışlarına bir üst sınır çizme amacına yöneliktir. Buradaki temel
görüş üretilenden fazlasının dağıtılamayacağıdır. Verimlilik-ücret ilişmişi iki normdan hareket etmektedir.
Bunlar ş6yle ifade edilebilir:
Ekonomide gelirlere paralel olarak mal ve hizmet arzı da artarsa, oluşturularak ele satın alma gücü
fiyatlarda artışa neden olmayacaktır
Ücret artışlarıyla orantılı şekilde üretimde bir artış, hasıl olursa, müteşebbisler malların fiyatlarını
arttıramayabilirler.
34
Daha acık bir şekilde ifade etmek gerekirse,verimlilik artışlarına uygun ücret artışları hiçbir zarar
görmez, hatta genel fiyat düzeyi de bundan etkilenmez. Özellikle işgücü verimliliğinin arttığı ve tam
istihdam bulunan ekonomilerde ücret artışları verimlilik artışlarının üzerine çıkmamaktadır.
3.2. Verimlilik - Ücret İlişkisinin Kurulmasının Faydaları
Verimlilik-ücret ilişkisinin kurulması işçi ve işverenin verimlilik etrafında birleşmeleri demektir.
Bu ilişkilerin kurulması özellikle emek-yoğun endüstrilerde kısa sürede sonuç verir. Çünkü bu tip
endüstrilerde işgücü maliyetinin yüksek oluşu ve bu maliyetlerden tasarruf sağlama nedeniyle kolaylıkla
kurulabilir.
Verimlilik-ücret ilişkisi kurulması işçi, işveren ve genel ekonomiye çeşitli şekilde fayda sağlar.
İşçiler için, verimlilik-ücret ilişkisi kurulmasıyla sağlanan ücret artışları, onun hayat
standardını yükselterek ve iş verimine olumlu katkıda bulunmasını sağlayacaktır. Yine daha fazla ücret
artışı daha fazla iş. güvenliğinin, daha az istikrarlı bir ücretin daha fazla sosyal yardımın, daha rahat ve
huzurlu bir çalışma ortamının sağlanması demektir. Ayrıca maliyet düşüşleriyle sağlanacak fiyat
indirimlerinde bir tüketici olarak yararlanabilirler.
İşverenler için artan verimlilikten pay alma daha düşük maliyet,, daha fazla çıktı elde etmek, fazla
mesainin azalması, daha az grev, daha etkin bir ücret yapışı, işçilerin verimlilik şuuru kazanmaları,
teknolojik değişime karşı direncin azalması, işçilerin düşüşleriyle sağlanacak rekabet gücünün artması gibi
nedenler sayılabilir. Ayrıca artan verimlilik işçilerin paya alacağını bilmeleri onların makine ve teçhizatı
daha ekonomik şekilde kullanmaya itecektir. Firma, bu ücret politikası sayesinde endüstriyel değişmelere
daha kısa sürede uyum sağlayacaktır. Böylece teknolojik değişim ile değişen üretim planlaması içinde
işçilerin yer değiştirmesi ve pahalı ve hassas makine teçhizatın daha iyi kontrolü ve kullanımında
sağlayacaktır. Genel ekonomi açısından, verimlilik-ücret ilişmişinin kurulması ekonomik büyümeyi
hızlandırır. Ekonomik büyüme işe kıt olan üretim kaynaklarının daha etkin kullanılması demektir. Böylece
kıt olan işgücünden de daha etkin yararlanma sağlanır. Verimlilik-ücret ilişmişinin kurulması, verimlilikte
artışlar meydana getirerek fiyatlarda, tedrici düşmelere yol acar. Tam rekabetin söz konusu olduğu hallerde
verimlilikte artışlar maliyeti düşürür. Bu da arzın dolayısıyla istihdamın artması demektir.
35
3.3. Anket Bulgularının Değerlendirilmesi
Doğru Ücret Yönetimi. ile Sürdürülebilir Basan
Şengül Arslan ( Ernst & Young İnsan Kaynakları Danışmanlığı Müdürlüğü)
1 ) Şirketlerin doğru bir ücret yönetimi sistemine sahip olması işletmeye ne gibi faydalar sağlar ?
İnsan kaynaklan yönetimini bir bütün olarak ele aldığımızda, şirketlerin doğru bir ücret yönetimi
sistemine sahip olması, hem diğer insan kaynaklan sistemlerini basarili bir şekilde uygulanmasında, hem
de insan kaynaklan yönetiminin şirket hedefleri doğrultusunda sonuç üretme etkiri liginin sağlanmasında
kritik önem taşımaktadır. Özellikle stratejik insan kaynaklan yönetimi dediğimizde, şirketin insan
kaynağının iç ve diş çevredeki konumunu, güçlü ve zayıf yönlerini bugün için net olarak tarif eden,
gelecek içinse doğru temellere oturan varsayımlarla öngören (şirketin faaliyet alanını. rakiplerini,
hedeflerini, işleyişini, iş gücü piyasasının ve iş mevzuatının bugününü ve geleceğini bilerek yapılan
varsayımlarla); şirketin sadece bugününü değil. geleceğini de güvence altına alan adımları atan veya
atılmasını sağlayan bir insan kaynakları yönetimi yaklaşımından bahsetmekteyiz.
2 ) Bir şirketin ayakta kalabilmesi için neler yapılması gerekir ?
Kar amacı gütsün yada gütmesin bir organizasyonun uzun vadede ayakta kalabilmesi,
kaynakların sonsuz olmadığı göz önüne alındığında , maliyet etkin çalışmasına , sürdürülebilir başarıyı
yakalması ise diğer kaynaklarla birlikte insan kaynağını da doğru ve etkin kullanılmasına bağlıdır.
3 ) Bir şirketin doğru ücret politikası belirlemesi için nasıl bir yol izlenmesi gerekir ?
4 ) Sizin ile çalışmak için bizi ikna etmeniz gerekse şirketinizi nasıl tanımlardınız ?
5 ) Firma olarak ücret bileşenlerinin tutarını nasıl belirliyorsunuz ?
Bu noktada bizim ile çalışmanın sağlayacağı avantaj , sektör ve çalışan grubu spesifik olarak
kullanılabilecek farklı ücret bileşenleri bu bileşenlerin uygulanmasına ilişkin mekanizmalar
konusunda farklı alternatifler sunulması , değerlendirilmesi ve seçilen alternatifin modellenmesinden
tutunda uygulamaya alınmasına kadar tüm iletişim ve eğitim sürecinin aynı bütünlük içerisinde
yürütülmesidir.
36
Birbiriyle gelişir gibi görünen bu iki hedefin aynı anda tutturulması halinde, uzun vadeli
sürdürülebilir başarıdan söz etmek mümkün olmaktadır. İnsan kaynağının doğru ve etkin kullanımı yani
doğru işe-doğru işleri yapan-doğru insanların temin edilmesi, elde tutulması ve motive edilmesi ve tüm
bunların maliyet etkin biçimde yapılması dediğimizde işe, insan kaynaklan stratejileri özellikle de ücret
stratejisi belirleyici unsur olarak karsımıza çıkmaktadır.
Şirket için doğru ücret stratejici ve politikalarının belirlenmesinde, ücret yönetimi sisteminin
bütün içerişindeki yerinin ve alt unsurları arasındaki etkileşimlerin tam olarak tarif edilmesi
/
gerekmektedir. Öncelikle, şirketin ne amaçla var olduğunun, hayatta kalması ve başarılı olması
için nelerin kritik olduğunun net bir biçimde tarif edilmesi ile işe başlanmalıdır. Bu noktada
doğru tespitlerin yapılabilmesi için, şirketin işleyiş modelinin ve içinde bulunduğu sektörün
özelliklerinin işaretli bir biçimde değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. şirketin iç ve dış
dinamiklerinin incelenmesi ve şirket stratejilerinin özümsenmesinin ardından, şirketin insan
kaynakları alanındaki stratejik hedeflerinin, buna bağlı olarak da ücret politikalarının doğru
olarak belirlenmesi mümkün olabilecektir.
Şirketin ücret yönetimi politikası dediğimizde işe bu, akla ilk gelen sınırlı tanımdan çok daha
fazlasını ifade etmekte, daha bütünsel düşünmeyi gerektirmektedir. Özellikle maddi karşılığı
hesaplanabilen unsurlara dışında, iş yasamı kalitesi, gelişim fırsatları ve aidiyet duygusu gibi maddi
olmayan ancak bazen çok daha önemli hale gelen unsurlar, şirketin ücret politikalarının belirlenmesinde
kritik önem taşımaktadır. Bu noktada, insan kaynaklan sistemlerini ve kurum kültürünü bir bütün olarak
değerlendirmek, çalışanların şirkete bağlılık düzeylerini ve bu konuda etken faktörleri ilişkisel olarak
irdelemek gerekmektedir. İnsan kaynaklan sistemlerinin başarışı, her bir sistem arasında doğru
entegrasyonun kurulmamsa ve kurum
37
SONUÇ
İnsan Kaynakları Yönetiminin önemli bir işlevi olan ücret yönetimi, ülkemizde % 97
gibi çok önemli bir oranla enflasyon ile şekillenirken, % 86’lık bir oranda da örgüt içinde
çalışanların bireysel performanslarına göre belirlenmektedir. (Arthur Andersen, 1999) Ücretin
çok yönlü karakterinin bir bölümünü oluşturan psikolojik tarafı, yukarıda da bahsedildiği
üzere, çalışanların işlerindeki motivasyonunu olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir.
Oldukça hassas bir dengeye sahip olan ücret yönetiminde, ideal olan çalışanların örgüt içinde
bu konudaki adaletin sağlanıyor olmasını hissetmeleridir. Özellikle Adams’ın Eşitlik
Kuramı’ndan
hareketle;
çalışanların
kendilerinin
katkıları
ve
örgütün
kendilerine
sağladıklarını, diğer çalışanların katkı ve onlara sağlananlar ile karşılaştırdıkları bilinmektedir.
Yapılan kıyaslamada, eğer bir eşitsizlik hali görülüyorsa, çalışanın morali olumsuz olarak
etkilenecek ve bu da motivasyonunu düşürecek, en son çare olarak (eşitsizliğin devam etmesi
durumunda) işten ayrılmaya kadar bile süren olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. (Eren, 1998,
440-441) Ücret adaletinin böylesi önemli olduğu bu durumda, eşitliği en iyi şekilde
sağlayabileceği
düşünülen
PDÜ
sistemlerinin,
demotivasyon
aracına
dönüşmesini
engelleyecek tedbirler alındıktan sonra, hem çalışan hem de örgüt için en uygun ücret
yönetimi sistemi olması kaçınılmazdır.
38
KAYNAKLAR

Bingöl, Dursun (1997). Personel Yönetimi. 3. Baskı. İstanbul: Beta Basın A. Ş.

Myers, Scott M. (1972). Who Are Your Motivated Workers? Hampton, David R. (Yay.
Haz.): Behavioral Conceps In Management. California: Dickenson Pub. Com., Inc

Tınar, Mustafa Y. (1996). Çalışma Psikolojisi. İzmir: Necdet Bükey A.Ş

Lawler, Edward E. (1973). Motivation In Work Organizations. California: Brooks/Cole
Pub. Com

Thierry, Henk. (1992). Pay and Payment Systems. Hartley, Jean F. ve Stephenson, M.
Geoffrey (Yay. Haz.): Employment Relations. Oxford: Blackwell Publishers.

Uyargil, Cavide. (1994). İşletmelerde Performans Yönetim i Sistemi. İstanbul:
Şahinkaya Matbacılık

Silva, Sriyan. An Introduction to Performance and Skill-Based Pay Systems.
http://www.ilo.org/public/english/dialogue/actemp/papers/1998/srspaysy.htm

Ünal, Ayşe. (1999). Performansa Dayalı Ücret ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar.
Kamu-İş İş Hukuku ve İktisat Dergisi. Cilt 5. Temmuz 1999

Gunnigle, Patrick; Turner, Thomas; D’Art Darly. (1998). Counterpoising Collectivism:
Performance Related Pay and Industrial Relations in Greenfield Sites. British Journal of
Industrial Relations. December 98

İncir, Gülten. (2000). Performansa Dayalı Ücret Sistemi bir Demotivasyon Aracı mıdır?
MPM Anahtar Dergisi. Şubat 2000

2000’e Doğru İnsan Kaynakları Araştırması. (1999). Arthur Andersen-Hürriyet İnsan
Kaynakları Gazetesi. İstanbul: Doğan Ofset Yayıncılık ve Matbaacılık

Eren, Erol (1998). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. 5. Baskı. İstanbul: Beta
Basın Yayın Dağıtım A.Ş.
39
Download