PİRAZOL/PİRAZOLON TEMELLİ YENİ FLORESANS İNTERKELATÖRLERİN SENTEZİ, DNA/RNA İLE ETKİLEŞİMLERİNİN VE YENİ NESİL ANTİ-KANSER İLACI OLARAK KULLANILMA POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI Artan kanser vakalarıyla beraber son yıllarda, antitümör (antipiroliferatif) aktiviteye sahip seçiciliği yüksek yeni moleküllerin sentezi organik ve medisinal kimyanın en önemli hedefi olmuştur. Bugüne kadar yaklaşık 130 adet antitümör ilacı kanser tedavisinde kullanılmak üzere Gıda ve İlaç İdaresinden (FDA) onay almıştır. Bu ilaçlar; platin temelli ilaçlar (cis platin, oksaliplatin ve karbopiatin), poliaromatikler (daunorubisin ve doksorubisin) ve mustardlardır (DNA bazlarını alkilleyiciler ve urasil mustard). Kemoterapi ilacı olarak kanser tedavisinde kullanılan bu ilaçlar DNA ile farklı mekanizmalar üzerinden etkileşime girerler. Platin temelli olanlar, DNA'nın pürin bazlarıyla koordine kovalent bağ yaparlar; mustardlar DNA bazlarını alkillerler; poliaromatikler ise DNA’nın çift sarmal yapısının içine kovalent olmayan etkileşimlerle yerleşip (interkelasyon) çift sarmal yapıyla kararlı kompleks oluşturur ve böylece DNA’nın kendini yenilemesini engellerler. 1961 yılında Lerman tarafından önerilen ve günümüzde de geçerliliğini koruyan öneriye göre; interkelasyonda düzlemsel yapıya sahip aromatik moleküller nükleik asit/baz çiftleri arasına yerleşerek nükleik asitlerin yapılarında değişikliğe sebep olurlar. Aromatik düzlemsel molekül ve baz çiftleri arasında van der Waals kuvvetleri, π-π düzenlenmesi ve hidrofobik etkileşimler etkindir. İnterkelasyon sonucunda DNA sarmalında genişleme ve küçük yapısal değişimler meydana gelir. Özellikle polisiklik aromatik yapıya sahip DNA interkelatörleri yüksek sitotoksik etkilerinden dolayı önemli anti-tümör ilaçlarıdır ve kanser tedavisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. İnterkelatörlerin sitotoksik aktiviteleri, DNA zincirinin kırılması ve yeniden oluşmasında görev alan Topoisomeraz enzimlerinin aktivitesini inhibe etmelerinden (toksik etkisi) ileri gelmektedir. Genellikle DNA’ya karşı yüksek ilgiye sahip (yüksek bağlanma sabiti) ligandların yüksek sitotoksik etkisi bulunmaktadır fakat sitotoksik aktivite ile interkelasyon bağlanma sabitleri arasında doğrusal bir ilişki yoktur. Bu yüzden bazı interkelatörlerin sitotoksik aktivitesi düşüktür. Sitotoksik aktivitede önemli olan Topoisomeraz enzimlerinin aktivitesinin durdurulması iken; interkelasyonda önemli olan DNA’nın çift sarmal (ds) yapısındaki bozunmadır. Son yıllarda antitümör etkisi gösteren bir çok interkelatör sentezlenmiş, ancak çok az sayıdaki interkelatör kemoterapi ilacı olarak kullanılmaktadır. Günümüzde Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onay alınan ve kanser tedavisinde kemoterapi ilacı olarak da kullanılan dört interkelatör bulunmaktadır. Bunlar; Daunorubisin, Doksorubisin, Mitoksantaron ve Amsakrindir. Potansiyel kemoterapi ilacı olarak sentezlenen interkelatörlerin en önemli dezavantajı seçici olmamalarıdır. Bu interkelatörler tümör hücrelerinin yanında sağlam hücrelerin DNA yapısını da bozar ve bazen sağlam hücrelerde tamiri mümkün olmayan yan etkilere sebep olurlar. Yeni sentezlenen moleküllerdeki temel hedef sadece tümör hücrelerine karşı yüksek seçicilik sonucu düşük toksik etkidir. Bundan dolayı günümüzde kanser hücrelerininin ölümünü sağlayan (antipiroliferatif etki) yeni ilaçların arayışı içinde olan bir çok araştırıcı geleneksel kemoterapi ilaçlarından daha seçici (toksik etkisi düşük) alternatif tedavi edici ilaçlar veya yöntemler geliştirme çabası içindedirler. Son on yılda yeni sentezlenen interkelatörler, kemoterapide kullanılan geleneksel interkelatörlerin ana iskeletine bir takım yan zincirler (halkalı veya düz zincirli aminoalkil grupları) takılması veya yapıya aromatik hetero/karbosiklik yapıların bitiştirilmesiyle elde edilmiştir. Uygulamalı bir organik kimya çalışması olan projemizdeki ana hedefimiz, şimdiye kadar sentezlenen Organik İnterkelatörlerin temel dezavantajlarını içermeyen yeni interkelatörleri yüksek verimle sentezlemek ve antitümör etkisini incelemektir. Önerilen proje çerçevesinde anti-tümör ilacı olarak tasarlanan ve sentezlenen interkelatörlerin sitotoksik ve antipiroliferatif etkileri araştırılmadan önce çift sarmal DNA/RNA ve tek sarmal RNA ile etkileşimleri incelenecektir. Sentezlenecek olan bileşiklerin ana iskeletini biyolojik aktivitesi yüksek olan ve anti-tümör özelliğe sahip pirazol ve pirazolon oluşturmaktadır. Tetra-sübstitüe pirazol ve tri-sübstitüe pirazolon türevlerinde, ana iskelete farmakolojik açıdan önemli özelliklere ve düzlemsel konjuge π-sistemine sahip kumarin, indol, karbazol, naftalin, antrasen, piridin, benzotiyazol ve türevleri gibi aromatik bileşikler takılacaktır. Bu bileşiklerin biyololjik moleküllere (özellikle DNA/RNA) karşı yüksek ilgisi olduğu bilinmektedir ayrıca bu yapılar DNA’ya karşı interkelatör olarak davranmaktadırlar. Tetra ve tri sübstitüe pirazol/pirazolon sentezi ile aynı molekülde birden fazla interkelatör fonksiyonuna sahip bileşiğin bulunması hedeflenmiştir. Böylece, bu ligandların özellikle DNA’nın interkelasyon bölgesinde bulunma zamanı ve anti-tümör ilacı olarak kullanılma potansiyelleri artacaktır. Proje kapsamında pirazol temelli interkelatörlere 4 konumundan sitiril köprüsü ile katyonik merkeze sahip heterosiklik bileşikler takılacaktır. Sentezlenen pirazolon interkelatörlerinden uygun yapıda olanlar (piridin, benzotiyazol gibi heterohalkalar içerenler) kuarternize edilerek molekül içinde kuarterner amonyum (-N+, sperminelike groups) grupları oluşturulacaktır. Bu gruplar ligandın DNA ile olan etkileşimini ve uygulama esnasında ligantın çözünürlüğünü arttıracağını düşünmekteyiz. Ayrıca, sentezlenecek bileşiklerde ana iskeletlerin 3-konumunda kumarin türevleri olması ile hedef bileşiklerimize ve ara basamaklarda elde edeceğimiz bileşiklere floresans özellik kazandırılacaktır. Son yılların önemli dergilerindeki makalelere ve patentlere bakıldığında interkelatör özelliğe sahip floresans ligandlar kanser tedavisinde kemoterapi ilacı, DNA-bozunma reaksiyonlarında fotosensetizer, biyolojide ve tıpta floresans uç olarak kullanılmaktadır. Floresans interkelatörler ile DNA etkileşimleri floresans sönüm veya artması çalışmaları ile çok düşük konsantrasyonlarda hızlı, ucuz ve doğru bir şekilde belirlenebilmektedir. Bu bileşikler teşhis amaçlı kullanılabilmekte ve ayrıca biyomoleküllerin yapı ve fonksiyonlarının incelenmesine, izlenmesine yönelik çalışmalarda geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Seçimli, toksik etkisi az, uygulanabilirliği yüksek ve maliyeti düşük floresans interkelatörlerin sentezi, kanserin tanısı ve tedavisi için büyük bir umut olacaktır. Sentezlediğimiz floresans interkelatörlerin de bu amaçla kullanılabilme potansiyeli olacağını düşünmekteyiz. Sonuç olarak önerilen çalışma kapsamında biyomoleküllere karşı (özellikle DNA/RNA) yüksek ilgiye, floresans ve biyolojik aktifliğe sahip seçici, çok fonksiyonlu, potansiyel antitümör özelliği olacak interkelatörler sentezlenecek ve çift sarmal DNA/RNA ve tek sarmal RNA ile etkileşimlerinin incelenmesinin yanısıra antipiroliferatif ve sitotoksik etkileride araştırılacaktır. Sentezlenen ligandların çift sarmal DNA/RNA ile oluşturdukları komplekslerin kararlılık ve seçicilik çalışmaları ısısal bozunma (Td), spektrofotometrik, spektroflorimetrik, vizkozimetrik titrasyon ve sirküler dikroizm (CD) yöntemleri ile yapılacaktır.