anksiyete bozuklukları

advertisement
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
AYRILMA ANKSİYETESİ
1-Tanısal Özellikler: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğunun temel özelliği evden ya da
evde bağlandığı kişiden ayrılmaya bağlı aşırı anksiyetenin olmasıdır. Bu anksiyete,
bireyin gelişim düzeyine göre beklenenden fazladır. Bozukluk bir dönem için en az 4
hafta sürmelidir, 18 yaşından önce başlamalıdır ve klinik açıdan önemli bir sıkıntıya ya
da toplumsal, okulda (mesleki) ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya
neden olmalıdır. Bu sıkıntı Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da diğer Psikotik
bir Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkarsa ya da Agorafobi ile giden Panik
Bozukluğu ile daha iyi açıklanabiliyorsa, ergenlere ve erişkinlere bu tanı konmamalıdır.
Bu bozukluğu olan bireyler her evden ya da bağlandıkları kişilerden ayrıldıklarında
yineleyici bir biçimde aşırı sıkıntı ve kaygı yaşarlar. Bağlandıkları başlıca kişilerden
ayrıldıklarında bu kişilerin nerede olduklarını bilmeye ve onlarla ilişki içinde olmaya
(örn. telefon ile görüşmeler) gereksinim duyarlar. Bazıları evden uzaklaştıklarında huzursuzluk ve sıkıntı derecesinde aşırı sıla özlemi çekerler. Eve dönme özlemi içindedirler ve
sürekli yeniden birleşme düşleri kurarlar. Bağlandıkları kişilerden ayrıldıklarında
kendilerinin ya da bağlandıkları kişilerin bir kaza geçirecekleri ya da hastalanacaklarına
ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı yaşarlar. Bu bozukluğu olan çocuklar sıklıkla kaybolma
ve ana-babasına bir daha kavuşamama korkusu yaşarlar. Tek başına evden ya da bildik
çevrelerden uzağa bir yolculuğa çıktıklarında huzursuzlanırlar ve tek başlarına bir yere
gitmekten kaçınırlar. Okul ya da kampa katılmaya karşı çıkarlar, arkadaşlarının evlerine
ziyarete gitmez ya da orada uyumazlar, ufak tefek işler için bile evden çıkmazlar. Bu
çocuklar odada tek başına oturamazlar, "yapışkan" davranışlar gösterirler, evde anababalarının çevresinde dolaşırlar ya da onları "bir gölge gibi" izlerler ya da evde diğer
odaya geçerken birine ihtiyaç duyarlar.
Bu bozukluğu olan çocuklar uyku zamanı zorlanırlar ve uyuyana kadar yanlarında,
birinin olmasını isterler. Gece boyunca kendi yollarını bir şekilde ana-babalarının (ya da
kardeşleri gibi, önemli başka bir kişi) yatağına göre ayarlar; ana-babanın yatak odasına
girmeleri yasaklanmışsa, oda kapısının önünde uyuyabilirler. Korkularını yansıtan (örn.
bir yangında, cinayette ya da başka bir büyük felâkette ailenin zarar görmesi) gece
kâbusları görebilirler. Ayrılıkta ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde karın ağrıları, baş
ağrıları, bulantı ve kusma gibi bedensel yakınmaları olur. Çarpıntı, baş dönmesi ve
1
halsizlik hissi gibi kardiyovasküler belirtiler küçük çocuklarda nadir olmakla birlikte
daha ileri yaştaki bireylerde yaygın olarak gözlenebilir.
2-Bu Bozukluğa Eşlik Eden Bozukluklar: Bu bireylerin, yaşlarına bağlı olarak,
hayvanlar, canavarlar ya da karanlık korkulan olur, hırsızlardan, dolandırıcılardan,
fidyecilerden, araba kazası olasılığından, uçak yolculukları gibi ailelerini ve kendi
bütünlüklerini tehlikeye sokan durumlardan aşırı korkulan vardır. Ölüm ve ölme ile ilgili
belirgin takıntıları vardır. Okul reddi, okul başarısızlığına ya da toplumsal kaçınmaya
neden
olabilir.
Kendilerini
kimsenin
sevmediğinden
ve
kimsenin
onlarla
ilgilenmediğinden yakınırlar ve zaman zaman ölmüş olma dileklerini dile getirirler.
Ayrılık anında aşırı bir düş kırıklığı oluştuğundan öfke gösterebilirler ve bazen de
ayrılığı gerçekleştiren ya da zorlayan kişiye vurabilirler. Küçük çocuklar, özellikle
akşamları yalnız olduklarında olağan olmayan algısal yaşantılarından (örn. birilerinin
odalarına girdiğini görmek, korkunç yaratıkların kendilerine yaklaştığını ya da
kendilerine yaklaşan gözler olması gibi) söz edebilirler. Bu çocukların, fizik muayeneler
ve tıbbi işlemlerle sonuçlanabilecek somatik yakınmaları olabilir. Sıklıkla depresif bir
duygudurum sergilerler, zamanla daha da kalıcı olarak Distimik Bozukluk ya da Majör
Depresif Bozukluk ek tanıları da konabilir. Bu bozukluk Agorafobinin eşlik ettiği Panik
Bozukluğunun öncüsü olabilir. Özellikle klinik ortamda diğer Anksiye- te Bozuklukları
ile komorbidite yaygın olabilir.
3-Hastalığı Hazırlayıcı Etkenler: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu bazı yaşam zorluklarından sonra
(örn. bir yakınının ya da evcil hayvanın ölümünden sonra, bir çocuğun ya da akrabanın hastalığı
sırasında ya da okul değiştirme, yeni komşuların olduğu bir yere taşınma ya da göç ile) gelişebilir.
4-Hastalığın Yaygınlığı: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu nadir değildir; çocukların ve
genç ergenlerin ortalama % 4'ünde bu bozukluğa rastlanmaktadır. Çocukluktan ergenliğe
doğru Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğunun sıklığı azalır. Epidemiyolojik örneklemlerde
ise bozukluk kızlarda daha fazladır.
5-Hastalığın Başlangıcı: Başlangıcı okul öncesi yaşlardan da önce olacak kadar erkendir ya da 18
yaş öncesi herhangi bir yaşta başlar, bazen ergenlik dönemine kadar sarkabilir. Tipik olarak alevlenme
ve iyileşmelerle seyreder.
6-Ailesel Özellikler: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu olan çocuklar aile ilişkileri çok yakın olan
ailelerden gelme eğilimindedirler.
2
7-Ayırıcı Tanı Ayrılma anksiyetesi, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar, Şizofreni ya
da diğer Psikotik Bozuklukların bir parçası olabilir. Bu bozukluklardan herhangi
birinin gidişi sırasında Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğunun belirtileri ortaya çıkarsa,
ayrı bir Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu tanısı konmaz. Ayrılma Anksiyetesi
Bozukluğu, Yaygın Anksiyete Bozukluğundan anksiyetenin temel olarak evden ya da
bağlandığı kişilerden ayrılmayla ilgili olmasıyla ayırt edilir. Ayrılma Anksiyetesi
Bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ayrılık tehdidi aşırı anksiyeteye, hatta Panik
Atağına yol açabilir. Panik Bozukluğunun tersine anksiyete, beklenmeyen bir Panik
Atağının oluşturduğu güçsüzlükten çok, evden ya da bağlanılan başlıca kişilerden
ayrılma ile ilgilidir. Yetişkinlerde Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu nadirdir ve ayrılma
korkulan, Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğu ya da Panik Bozukluğu Öyküsü
Olmadan Agorafobi ile daha iyi açıklanabiliyorsa, ek bir tanı olarak verilmemelidir.
Davranım Bozukluğunda okuldan kaçma sık görülür, ancak nedeni ayrılma kaygısı
değildir ve çocuk eve dönme yerine evden uzak durma eğilimindedir. Bazı okul reddi
olgularında, özellikle ergenlikte, neden Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu değil Sosyal
Fobi ya da Duygudurum Bozukluklarıdır. Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu olan çocuklar
bağlanma figürlerinden ayrılığa zorlandıkları durumlarda karşı gelme davranışı
gösterebilirler. Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu tanısı yalnızca karşı gelme
davranışı, ayrılma beklentisi ya da ayrılma zamanları dışında da olursa konmalıdır.
Benzer şekilde Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu olan çocuklar ayrılma ya da ayrılma
beklentisinde olduklarında depresif olabilirler. Bir depresif bozukluk tanısı ancak
depresyonun diğer zamanlarda da olması ile konmalıdır.
Psikotik Bozukluklardaki hallüsinasyonlardan farklı olarak, Ayrılma Anksiyetesi
Bozukluğunda yaşanan olağan olmayan algısal yaşantılar gerçek bir uyaranın yanlış
algılanmasına dayanır ve sadece belli durumlarda (örn. gece vakti) ortaya çıkar ve
bağlandığı başlıca kişiler geri geldiğinde bu algılama kaybolur. Klinik değerlendirmede
çocuğun normal gelişimine uygun ayrılma anksiyetesinin, Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğundan ayrımında, klinik olarak belirgin olan ayrılık anksiyetesi kullanılmalıdır.
3
Ayrılma anksiyetesi İçin Tanı Ölçütleri
A. Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli,
kişinin evden ya da bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili,
gelişimsel olarak uygunsuz ve aşırı anksiyetesinin olması:
1. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da
böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici bir biçimde aşırı sıkıntı
duyma
2. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş
geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma
3. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişiden ayrılmasına yol
açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma (örn.
kaybolacağı ya da kaçırılacağı)
4. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir
yere gitmek istememe ya da gitmeyi reddetme
5. Tek başına kalma, evde bağlandığı başlıca kişiler olmaksızın
kalma ya da kendisi için önemli erişkin insanlar olmadan diğer
ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu
konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma
6. Bağlandığı başlıca kişinin yakınında olmadan ya da evin dışında
uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik gösterme ya da uyumayı
reddetme
7. Ayrılma konusunda sürekli kâbus görme
8. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık
beklendiğinde yineleyici bir biçimde fiziksel belirti yakınmaları
getirme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)
9. Bu bozukluğun süresi en az 4 haftadır.
10. Başlangıcı 18 yaşından önce olur.
11. Bu bozukluk klinik açıdan önemli bir sıkıntıya ya da toplumsal, okulda
(mesleki) ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden
olur.
12. Bu bozukluk sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da
diğer bir Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve
Agorafobi ile giden Panik Bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz
Erken Başlangıçtı: Başlangıcı 6 yaşından önce olursa
4
Ayrılma anksiyetesi İçin Örnek Vaka
Furkan 7 yaşında annesinin eteğinden ayrılmayan bir çocuktur. Annesi ondan habersiz bir
komşuya gittiği zaman, anne eve dönene kadar sürekli ağlamaktadır. Onun olmadığı bir yere
gitmek istememekte, 7 yaşında olduğu halde Annesiyle yatmak istemektedir. Okul hayatında
da ailesine zorluk çıkaran Furkan Annesi olmadan okula gitmemekte, bazen annesiyle birlikte
derse girmek istemektedir. Furkan’ın gösterdiği en büyük tolerans annesinden bir ders saati
süresince ayrı kalmaktır. Ancak teneffüs olur olmaz annesini aramaktadır. Teneffüste annesini
bulamadığında ağlamakta ya karnını ya da başını tutarak ağrılardan şikâyet etmektedir.
AYRILMA ANKSİYETESİ İÇİN BOZUKLUĞU BELİRLEME FORMU
Uygulama tarihi:
Aşağıdaki maddeleri dikkatli bir şekilde okuyunuz ve size/çocuğunuza uygun olduğunu
düşündüğünüz maddeler için VAR kısmını uygun olmadığını düşündüğünüz maddeler
için YOK kısmını işaretleyiniz.
1-Çocuğunuzun siz ya da bağlandığı kişinin yanından ayrılmaması
2-Çocuğunuz ondan habersiz bir yerlere gittiğinizde korkması, ağlaması
3-Çocuğunuzun evde yalnız kalamaması
4-Çocuğunuzun sık sık kâbuslar görmesi
5-Çocuğunuzun yabancı yerlere gitmek istememesi
6-Çocuğunuzdan zorunlu olarak ayrıldığınızda bazı fiziksel
rahatsızlıkların ortaya çıkması(karın- baş ağrısı,)
7-Bu durumun 4 haftadan daha uzun sürmesi
8-Bu durumun yakın bir zamanda yaşadığınız trajik bir durum
sonucu oluşması
DEĞERLENDİRME
VAR
( )
( )
( )
( )
( )
YOK
( )
( )
( )
( )
( )
(
(
)
)
(
(
)
)
(
)
(
)
1. 2., 3., 4., 5., 6. VE 7 Maddeye ‘VAR’ denmişse
8.maddeye ‘YOK’ denmişse tanı düşünülebilir.
Kaynak: Köroğlu, E., (Çeviri Editörü), (2007), DSM IV-TR Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve
Sayımsal El Kitabı, Ankara, HYB Basım Yayın,
5
SEÇİCİ KONUŞMAMAZLIK
1-Tanısal Özellikler: Seçici Konuşmamazlığın en önemli özelliği, kişinin başka
durumlarda konuşuyor olmasına karşın konuşması beklenen özgül birtakım toplumsal
durumlarda (örn. okul ya da oyun arkadaşları ile) sürekli bir konuşmamazlık
göstermesidir. Bu bozukluk eğitimle ilgili ya da mesleki başarıyı ya da toplumsal
iletişimi bozabilir. Bozukluk en az 1 ay sürmelidir ve okula başladıktan sonraki ilk ayla
(okulun ilk ayında birçok çocuk utangaçtır ve konuşmaktan kaçınır) sınırlı değildir. Bu
konuşamama, söz konusu toplumsal durumda konuşması beklenen dili bilmeme ya da o
dili rahat konuşamamaya bağlıysa Seçici Konuşmamazlık tanısı konmamalıdır. Bu
bozukluk bir iletişim Bozukluğu ile (örn. Kekeleme) daha iyi açıklanabiliyorsa ya da bir
Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da diğer bir Psikotik Bozukluğun gidişi
sırasında ortaya çıkıyorsa bu tanı konmamalıdır. Bu bozukluğu olan çocuklar, bilinen
olağan ve dili kullanarak kurulan iletişim yerine, el-kol hareketi-mimikler, kafa sallama
ya da oynatma ya da itme ve çekme ile bazen de tek heceli kısa, monoton ses çıkararak ya
da değişmiş ses tonu kullanarak iletişim kurarlar.
2-Bu Bozukluğa Eşlik Eden Bozukluklar: Seçici Konuşmamazlığa eşlik eden
özellikler, aşırı utangaçlık, toplumsal başarısızlık korkusu, toplumdan uzaklaşma,
yapışma, kompulsif özellikler, negativizm, öfke atakları, özellikle evde kontrol edici ya
da karşıt olma davranışlarını içerebilir. Toplumsal işlevsellikte ya da okul işlevselliğinde
ileri derecede bir bozukluk olabilir. Arkadaşları tarafından takılma ya da şamar oğlanı
haline getirilme sık görülür. Bu bozukluğu olan çocuklarda normal dil gelişimi vardır,
ancak nadiren ilişkili bir İletişim Bozukluğu (örn. Fonolojik Bozukluk, Sözel Anlatım
Bozukluğu ya da Karışık Dili Algılama-Sözel Anlatım Bozukluğu) ya da nadiren
anlatımı bozan diğer tıbbi bir durum olabilir. Mental Retardasyon, hastaneye yatırılma ya
da aşırı psikososyal zorluklar da bu bozuklukla ilişkili olabilir. Ayrıca klinik uygulamada
Seçici Konuşmamazlığı olan çocuklara hemen her zaman ek bir Anksiyete Bozukluğu
(özellikle Sosyal Fobi) tanısı konmaktadır.
6
3-Hastalığı Hazırlayıcı Etkenler:
4-Hastalığın Yaygınlığı: Seçici Konuşmamazlık belirgin olarak nadirdir ve psikiyatri
kurumlarında
görülen
bireylerin
% l'den
daha
azında
görülmektedir.
Seçici
Konuşmamazlık az farkla kızlarda erkeklerden daha sık görülür.
5-Hastalığın Başlangıcı: Seçici Konuşmamazlığın başlangıcı genel olarak 5 yaşından
öncedir, ancak okula başlayana kadar klinik olarak dikkat çekmeyebilir. Bozukluğun
sürekliliği değişebilir. Sadece birkaç ay sürebildiği gibi yıllarca da devam edebilir.
Özellikle şiddetli Sosyal Fobinin olduğu bazı olgularda anksiyete semptomları
kronikleşebilir.
6-Ailesel Özellikler: Belirtilmemiştir.
7-Ayırıcı Tanı: Seçici Konuşmazlık, Fonolojik Bozukluk, Sözel Anlatım Bozukluğu,
Karışık Dili Algılama-Sözel Anlatım Bozukluğu ya da Kekeleme gibi bir İletişim
Bozukluğunda
görülen
konuşma
bozukluklarından
ayrılmalıdır.
Seçici
Konuşmamazlıktaki durumun tersine İletişim Bozukluklarında konuşma bozukluğu
belirli toplumsal durumlarla sınırlan- dırılmamıştır. Farklı bir dilin konuşulduğu ülkeye
göç eden ailelerdeki çocuklar, bu dili bilmelerindeki eksiklikten dolayı yeni dili
konuşmayı reddedebilirler. Bu yeni dilin anlaşılması yeterli ise, ancak konuşmanın reddi
sürüyorsa ancak o zaman Seçici Konuşmamazlık tanısı konulabilir. Yaygın Gelişimsel
Bozukluk, Şizofreni ya da diğer bir Fsikotik Bozukluk ile Ağır Mental Retardasyonu
olan bireylerde toplumsal iletişimde ve sosyal durumlarda uygun konuşabilmede sorunlar
olabilir. Seçici Konuşmamazlık tanısı ise tersine, çocuk istediği toplumsal durumlarda
(örn. tipik olarak evde) konuşma becerisine sahipse konmalıdır. Sosyal Fobideki sosyal
anksiyete ve toplumdan kaçınma Seçici Konuşmamazlık ile de ilişkili olabilir. Böylesi
durumlarda, her iki tanı birlikte konabilir.
7
Seçici Konuşmazlık İçin Tanı Ölçütleri
A. Başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın özgül birtakım
toplumsal durumlarda sürekli bir konuşmamazlık gösterme
(konuşması beklentisi olduğunda, örn. okulda).
B. Bu bozukluk eğitimle ilgili ya da mesleki başarıyı ya da toplumsal
iletişimi bozar.
C. Bu bozukluğun süresi en az 1 aydır (okula başladıktan sonraki ilk
ayla sınırlı değildir).
D. Konuşamama, söz konusu toplumsal durumda konuşulması beklenen
dili bilmeme ya da o dilde rahat konuşamamaya bağlı değildir.
E. Bu bozukluk bir iletişim Bozukluğuyla (örn. Kekeleme) daha iyi
açıklanamaz ve sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni ya da
diğer bir Psikotik Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır.
Seçici Konuşmazlık İçin Örnek Vaka
Rüştü ilköğretim 3. Sınıf öğrencisidir. Günlük hayatta konuşma problemi olmamasına
rağmen, sınıfta misafirlikte konuşmamaktadır. İlk zamanlar bu durum okul korkusuna
bağlanmasına rağmen konuşmazlığın 3. Sınıfta ve sadece sınıfta devam etmesi bu
şüpheyi ortadan kaldırmıştır. Rüştü’nün öyküsüne bakıldığı zaman herhangi bir
fizyolojik rahatsızlık ya da travma tik bir olayla bağlantısı olmadığı görülmüştür.
8
SEÇİCİ KONUŞMAMAZLIK, İÇİN BOZUKLUĞU BELİRLEME ÖLÇEĞİ
Uygulama tarihi:
Aşağıdaki maddeleri dikkatli bir şekilde okuyunuz ve size/çocuğunuza uygun olduğunu
düşündüğünüz maddeler için VAR kısmını uygun olmadığını düşündüğünüz maddeler
için YOK kısmını işaretleyiniz.
VAR
YOK
1-Çocuğunuzun konuşma ile ilgili bir probleminin olmaması
(
)
(
)
2-Çocuğunuzun belli ortamlarda konuşmaması
(
)
(
)
3-Çocuğunuzun geçirdiği bir rahatsızlık sonucu bu durumu yaşaması
(
)
(
)
4-Çocuğunuzun bu durumunun okul başarısını etkilemesi
(
)
(
)
5-Çocuğunuzun bu durumunun en az 1 aydır sürüyor olması
(
)
(
)
DEĞERLENDİRME
1.ve 2. Maddelere ‘VAR’ denmişse
3.maddeye ‘YOK’ denmişse
4.ve 5. Maddelere ‘VAR’ denmişse tanı düşünülebilir.
9
ÖZGÜL FOBİ
Tanısal Özellikler:
A Tanı Ölçütü: Açık, görülen, çerçevesi belirli nesne ya da durumlardan belirgin ve
sürekli korku duymadır.
B Tanı Ölçütü: Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birden başlayan bir
anksiyete tepkisi doğurur. Bu tepki duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösteren bir
panik atağı biçimini alabilir.
C Tanı Ölçütü: Ergenler yetişkinler korkularının aşırı ya da anlamsız bilirlerse de
çocuklar için durum böyle olmayabilir.
D Tanı Ölçütü: Bazen korkuyla buna katlanılıyor olsa da çoğu zaman fobik
uyarandan kaçınılır.
E Tanı Ölçütü: Fobik uyaranla karşılaşmayla ilgili kaçınma, korku ya da anksiyöz
beklenti kişinin olağan günlük işlerini, mesleki işlevselliğini ya da toplumsal yaşamını
belirgin olarak bozuyorsa ya da kişi fobisi olacağı konusunda aşırı bir sıkıntı duyuyorsa ancak
bu tanı konur.
F tanı ölçütü: 18 yaşının altındaki kişilere özgül fobi tanısı konabilmesi için
semptomlar en az 6 ay sürmüş olmalıdır.
G Tanı Ölçütü: Diğer Bozukluklarla daha iyi açıklanamamalıdır.
Korku odağı, söz konusu nesne ya da durumun bir yönünden zarar görme beklentisi
olabilir. Korkulan nesneyle karşılaşma sonucu ortaya çıkabilecek, kontrolünü kaybetme,
paniğe girme ve bayılmayla ilgili kaygıları da içerebilir. Çocuklarda anksiyete ağlama,
huzursuzluk gösterme, donakalma, sıkıca sarılma olarak dışavurur.
Alt Tipleri:
Hayvan Tipi:
Korkuyu hayvanlar ya da böçekler başlatıyorsa. Genellikle
çocuklukta başlar.
Doğal Çevre Tipi: Korkuyu, fırtına, yüksek yerler ya da su gibi doğal çevredeki
nesneler başlatıyorsa. Genellikle çocuklukta başlar.
Kan-Enjeksiyon-Yara Tipi: Korkuya, kan, yara görme ya da enjeksiyon, diğer bir
invaziv tıbbi işlem yapılması başlatıyorsa. İleri derecede aileseldir ve çoğu zaman güçlü bir
vazovagal tepki ile belirlidir.
10
Durumsal Tip: Toplu taşıma araçlarında bulunma, tüneller, köprüler, asansörler,
uçaklar… vs. Başlangıç yaşı dağılımı çocuklukta ve 20’li yaşlarda olmak üzere iki kez doruğa
ulaşır. Cinsiyetler arasındaki oran, bazı erkeklerde çok daha fazla görülme ve başlangıç yaşı
özellikleriyle Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğuna benzer.
Diğer Tip: Korkuyu diğer uyaranlar başlatır. Boşluk fobisi (kişi bir yere
yaslanmazsa kendisini düşecekmiş gibi hisseder) ve çocukların yüksek seslerden ya da özel
giysili masal kahramanlarından korkması gibi.
Özgül fobinin en çok görülenden en az görülene doğru sıralanması da şöyledir:
Durumsal, Doğal çevre, Kan-enjeksiyon-yara ve hayvan tipi.
Eşlik Eden Özellikler ve Bozukluklar:
Anksiyete bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve madde kullanımına bağlı
bozukluklar ile birlikte sık görülür. Yaşam biçiminin kısıtlanmasına yol açabilir. Vasovagal
bayılma (kan-enjeksiyon-yara tipi), kalp hızında başlangıçta kısa süreli hızlanma ardından
yavaşlama ve düşme olur.
Kültüre Yaşa Cinsiyete Bağlı Özellikler:
Düşük sosyo-ekonomik sınıfta daha sık olabilir. Toplamda kadın- erkek oranı 2:1.
Doğal çevre ya da hayvan tipinde % 75-90’ı kadınlar ( Kadınlar için yüksek yerlerden korkma
dışında oran %55-70’dir). Durumsal tip olanların yaklaşık %75-90’ı kadındır. Kanenjeksiyon-yara tipi olanların %55-70’i kadındır.
Prevalans:
Toplum örnekleminde %4 ile %8.8 arasında değişir. Yaşam boyu Prevalans oranı ise
%7.2 den %11.3’e kadar değişmektedir. Oran yaşlılarda düşmektedir.
Gidiş:
Özgül fobinin ilk semptomları çocukluk ya da erken adölesan döneminde olmaktadır
ve kadınlarda erkeklerden daha geç yaşta görülmektedir. Ortalama başlangıç yaşı türüne göre
değişiklik göstermektedir. Durumsal tipi için başlangıç yaşı 2 kere doruğa ulaşır; birincisi
çocuklukta, diğeri yirmili yaşların ortalarında görülür. Doğal çevre tipi (yüksek yer fobidi
gibi) daha çok çocuklukta başlama eğilimi gösterse de yüksek yer fobisi olan birçok yeni olgu
da genç erişkinlik döneminde başlar. Hayvan tipi ve Kan-enjeksiyon-Yara tipi için başlangıç
yaşları genlikle çocukluktadır.
11
Özgül fobilerin başlaması için hazırlayıcı etkenler arasında travmatik olaylar (bir
hayvanın saldırısına uğrama ya da küçük bir odada kapalı kalma gibi) korkulacak durumlarda
ortaya çıkan beklenmedik Panik atakları, başkalarının travmayla karşılaşması ya da
korktuklarını göstermeleri (başkalarının yüksek bir yerden düşmelerini ya da belirli
hayvanlardan korktuklarını gözleme gibi) ve bilgi aktarımı ( belirli hayvanların tehlikeli
olduğu konusunda ana babanın yaptığı sürekli uyarılar gibi) vardır.
Travmatik olaylardan ya da beklenmedik Panik ataklarından kaynaklanan fobiler,
gelişmeleri açısından özellikle akut olma özelliği gösterirler. Travmatik kökenli fobilerin
belirli bir başlangıç yaşı yoktur.
Ailesel yapı
Özgül fobisi olanların aile üyelerinde de Özgül fobi için artmış bir risk
bulunmaktadır. Yapılan ön çalışmalarda elde edilen bulgular ailede fobinin tipine göre bir
yığılma olabileceğini düşündürmektedir ( Hayvan tipi Özgül fobileri ve Durumsal tip özgül
fobileri olanların birincil derecede biyolojik akrabalarında aynı tip fobi görülmektedir).
Özellikle kan ve yaralanma korkuları için güçlü ailesel yatkınlık vardır.
Ayrıcı Tanı
Özgül fobiler diğer birçok anksiyete bozukluğundan, ara dönemlerdeki anksiyete
düzeyleri ile ayırt edilir. Özgül fobi olan kişiler, Agorafobi ile birlikte Panik bozukluğu olan
kişilerden farklı olarak yaygın bir anksiyete göstermezler. Bununla birlikte, fobik uyaranla
karşılaşma olasılığının arttığı durumlarda (örn, yılanlardan korkan bir kişi çöl bölgesine doğru
gittiği zaman) ya da yaşam olayları fobik uyaranla hemen karşılaşmaya zorlandığında (örn.
Uçakla yolculuk etmekten korkan bir kişinin içinde bulunduğu koşullar onu uçakla yolculuk
etmeye zorladığında) yaygın anksiyöz bir belirti ortaya çıkabilir.
12
Tanı Ölçütleri
A. Özgül bir nesne ya da durumun (örn. Uçakla seyahat etme, yüksek yerler, hayvanlar,
enjeksiyon yapılması, kan görme) varlığı ya da böyle bir durumla karşılacak olma
beklentisi ile başlayan, aşırı ya da anlamsız, belirgin ve sürekli korku
B. Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birden başlayan bir anksiyete tepkisi
doğurur, bu da duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösterilen bir panik
atağı biçimini alabilir. Not: çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk gösterme,
donakalma, sıkıca sarılma olarak dışavurabilir.
C. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Not: Çocuklarda bu özellik
bulunmayabilir.
D. Fobik durum(lar)dan kaçınılır ya da yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla bun(lar)a
katlanılır.
E. Kaçınma, anksiyöz beklenti ya da korkulan durum(lar)da sıkıntı duyma, kişinin
olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal
beklentilerini ya da ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı
vardır.
F. 18 yaşın altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır.
G. Başka bir mental bozuklukla açıklanmaz.
13
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobisi olan kişiler, korktukları toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdikleri
durumlarda utanç duyacaklarına ilişkin kaygılar yaşarlar ve başkalarının kendileri ile ilgili
olarak anksiyöz, zayıf, “kaçık” ya da aptal gibi yargılardan bulunacağından korkarlar.
Başkalarının ellerinin ya da seslerinin titrediğinin farkına varacaklarıyla ilgili kaygılarından
ötürü toplum önünde konuşmaktan korkabilirler ya da düzgün bir biçimde konuşamıyor gibi
görünmekten korktukları için başkalarıyla karşılıklı konuşurken aşırı anksiyete duyabilirler.
Sosyal fobisi olan kişiler korku duydukları toplumsal durumlarda hemen her zaman
anksiyete semptomları (çarpıntı, terleme, diyare, kas gerginliği, yüz kızarması, konfüzyon
gibi) yaşarlar ve ağır olgularda bu semptomlar Panik atağı için tanı ölçütlerini karşılayabilir.
Daha sonra sosyal fobiye özgü bir belirti olarak yüz kızarması ortaya çıkabilir.
Korku ya da kaçınma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki ya da eğitim ile ilgili
işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini önemli ölçüde bozmalıdır ya da kişi fobi olacağına
ilişkin belirgin bir sıkıntı duymalıdır.
Eşlik Eden Özellikler ve Bozukluklar
Fobiye sıklıkla eşlik eden özellikler arasında eleştirilmeye, olumsuz bir biçimde
değerlendirilmeye ya da reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık, haklarını savunmada güçlük
çekme ve benlik saygısında düşüklük ya da aşağılık duygusu vardır. Sosyal fobisi olan kişiler,
sınava girme gibi başkalarınca dolaylı olarak değerlendirilecek oldukları durumlardan da çoğu
zaman korkarlar. Toplumsal becerilerde yetersizlik gösterebilirler ya da anksiyetenin
gözlenebilir bulgularını sergileyebilirler. Bir grubun önünde, toplum önünde ya da
meslektaşlarıyla konuşurken anksiyete duydukları ya da konuşamadıkları için işlerinde yeterli
bir başarı gösteremeyebilirler.
Özgül Kültürel, Yaşa ve Cinsiyete Bağlı Özellikler
Toplumsal gereksinimlere bağlı olarak klinik görünüm ve bunun sonucu olarak
ortaya çıkan işlevsellikte bozulma kültürler arası değişkenlik gösterebilir. Sosyal fobisi olan
kişiler belirli kültürlerde toplumsal durumlarda utanacak olmalarından korkmaktan çok
başkalarını gücenilecek olmaktan sürekli ve aşırı bir korku duyabilirler. Bu korku öyle aşırı
düzeyde bir anksiyete duyma biçimini alabilir ki yüz kızarmasının, göz göze gelmenin ya da
kişinin vücut kokusunun başkalarına iğrenç geldiğine inanılabilir.
14
Çocuklarda ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma, sıkıca sarılma ya da yakın
durma ve etkileşimler mutizm noktasına gelecek derecede bir ketleme olabilir. Birlikte
oynanan oyunlara katılmak istemezler, toplumsal etkinliklerin çevresinde dururlar, tanıdık
erişkinlere yakın durmaya çaba gösterirler. Çocuklara böyle bir tanı konabilmesi için tanıdık
insanlarla toplumsal ilişkilere girebilme becerilerinin olduğuna ilişkin kanıtlar olmalı ve
sadece erişkinlerle olan ilişkilerinde değil yaşıtlarıyla olan ilişkilerinde de toplumsal anksiyete
ortaya çıkmalıdır.
Epidemiyolojik ve toplumsal çalışmalar Sosyal fobinin kadınlarda sık görüldüğünü
düşündürmektedir. Bununla birlikte klinik çalışmalarda cinsiyetler arası oran ya eşit ya da
çoğunluğun erkek olduğu görülmektedir.
Prevalans
Epidemiyolojik ve topluma dayalı çalışmalarda Sosyal fobinin yaşam boyu
prevalansının %3 ile %13 arasında değiştiği bildirilmektedir. Yapılan bir çalışmada olguların
%20 si toplum önünde konuşmaya ve bir eylemi başkalarının yanında gerçekleştirmeye ilişkin
aşırı düzeyde korku duyduğunu belirtirken ancak yaklaşık %2 sinin sosyal fobi tanısı
koyduracak düzeyde işlevsellikte bozulma gösterdiği ya da sıkıntı duyduğu görülmüştür.
Sosyal fobi hastaneye yatırılmayı nadiren gerektiren bir surumdur. Ayakta hasta
izlenen kliniklerde Sosyal fobi oranlarının Anksiyete bozuklukları olan bireylerin %10 la %20
si arasındadır, ancak bu oranlar yerine göre büyük ölçüde değişmektedir.
Gidiş
Sosyal fobi genellikle 13 ile 19 yaşları arsında başlar. Bazen, çocukluk çağında
toplumsal ketlenme ya da utangaçlık olduğu öyküsünün alındığı kişilerde başladığı görülür.
Sosyal fobi çoğu zaman sürekli bir gidiş gösterir. Sıklıkla yaşam boyu sürerse de erişkinlik
döneminde şiddetlendiği ya da resmiyona girdiği de görülür.
Ailesel Yapı
Sosyal fobi, böyle bir bozukluğu olanların birinci derecede biyolojik akrabaları
arasında genel topluma oranla daha sık ortaya çıkmaktadır.
Ayırıcı Tanı
Hem Panik atakları, hem de toplumsal kaçınması olan kişiler bazen çözülmesi zor
bir tanısal sorun yaratabilir. Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğu, başlangıçta beklenmedik
15
panik ataklarının ortaya çıkması, daha sonra Panik ataklarını tetikleyebileceği düşünülen
birçok durumdan kaçınılması ile belirtilidir.
Sosyal fobi yineleyen beklemedik Panik atakları olmadan toplumsal durumlardan
kaçınma ile belirlidir. Panik atakları ortaya çıktığında duruma bağlı ya da durumsal yatkınlık
gösteren panik atakları biçimini alabilir.
Sosyal fobide kaçınılan bazı durumlar başka insanların gözünün üzerinde olma
olasılığının olduğu durumlarla sınırlıdır. Panik bozukluğu olmadan Agorafobi de korkular,
başkalarının gözü üzerinde olsun ya da olmasın belirli birtakım durumları kapsar.
Ayrılma anksiyetesi bozukluğu olan çocukların yerine getirdikleri eylemin niteliği
ile ilgili olarak aşırı düzeyde kaygılar olur, ancak bu başkalarınca değerlendirilmedikleri
zaman bile ortaya çıkar. Oysa Sosyal fobide anksiyetenin ortaya çıkabilmesi için, başkalarınca
değerlendirilme olasılığının olması gerekir.
Tanı Ölçütleri
A. Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği,
bir ya da birden fazla toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin
ve sürekli korku duyma. Kişi, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir
biçimde davranacağından korkar (ya da anksiyete belirtileri gösterir). Not:
Çocuklarda, tanıdık kişilerle yaşına uygun toplumsal ilişkilere girebilme becerisi
olmalı ve anksiyete, sadece erişkinlerle iletişimde değil, yaşıtlarıyla karşılaştığı
ortamlarda da ortaya çıkmalıdır.
B. Korkulan toplumsal durumlarla karşılaşma hemen her zaman anksiyete doğurur,
buda duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösterilen bir Panik atağı
biçimini alır. Not: Çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma,
sıkıca sarılma olarak dışavurabilir.
C. Kişi, korkusunun anlamsız ya da aşırı olduğunu bilir. Not: Çocuklarda bu özellik
olmayabilir.
D. Korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınılır ya da
yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla bunlara katlanılır.
E. Kaçınma, anksiyöz beklenti ya da korkulan toplumsal ya da bir eylemin
gerçekleştirildiği durumlarda sıkıntı duyma, kişinin günlük olağan işlerini, mesleki
16
(ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar
ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı vardır.
F. 18 yaşından altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır.
G. Korku ya da kaçınma bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için
kullanılan ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı
değildir ve başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
H. Genel bir tıbbi durum ya da başka bir mental bozukluk varsa bile A tanı ölçütünde
sözü edilen korku bununla ilişkisizdir, örn korku, Kekemelik, Parkinson
hastalığındaki titreme ya da Anoreksiya Nevroza ya da Bulimia Nervozadaki yemek
yeme davranışı ile ilişkili değildir.
17
PANİK BOZUKLUĞU
Panik bozukluğun başlıca özelliği, yineleyen beklenmedik panik ataklarından sonra
en az 1 ay süreyle başka bir panik atağı olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma.
Tanı Ölçütleri:
Tanı konabilmesi için en az iki beklenmedik panik atağının olması gerekir. Bireyler
panik ataklarının yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla ilgili olarak kaygılanırlar ya da bunlara
yüklemeler yaparlar.
A Tanı Ölçütü: Panik ataklarının yol açabilecekleri ya da olası sonuçlarıyla ilgili
olarak üzüntü duyma ya da ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği
göstermedir.
C Tanı Ölçütü: Panik atakları, bir maddenin ya da genel tıbbi durumun doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D Tanı Ölçütü: Panik ataklarının başka bir mental bozuklukla açıklanamaması.
B Tanı Ölçütü: Ağorafobi içinde tanı ölçütlerinin karşılanıp karşılanmadığına göre
Ağorafobi ile birlikte panik bozukluğu ya da Agorafobi olmadan panik bozukluğu konur.
Eşlik Eden Özellikler ve Bozukluklar:
1.
Eşilik Eden Tanılayıcı Özellikler ve Mental Bozukluklar:
Herhangi bir özgül durum ya da olay üzerinde odaklanmayan sürekli ya da arada bir
ortaya çıkan anksiyete
Sağlık durumlarıyla ya da sevdikleri kişilerden ayrı düşecekleriyle ilişkili olmak
üzere, yaşantıları ve günlük etkinliklerinin sonuçları hakkında aşırı endişeli hale gelirler.
Hafif bir fiziksel semptomun ya da ilaç yan etkisinin bir felaketle sonuçlanacağını
beklerler. İlaç kullanma konusunda sürekli bir güvence beklerler.
Yılgınlık
%10-65 major depresif bozukluk ortaya çıkar.
Panik bozukluğu olan bireylerde % 15-30’unda sosyal fobi ve yaygın anksiyete
bozukluğu, %2-20 sinde özgül fobi, %10 kadarında obsesif-kompülsif bozukluk, %2-20 sinde
posttravmatik stres bozukluğu görülür.
18
Kültüre ve Cinsiyete Bağlı Özellikler:
Büyücülük ya da büyüden yoğun bir korkuyu duymayı kapsayabilir.
Ağorafobi olmadan panik bozukluğu tanısı kadınlara iki kat daha fazla, Agorafobi
ile birlikte panik bozukluğu tanısı ise kadınlara üç kat daha fazla konmaktadır.
Prevalans:
Toplum örnekleminde %3.5, diğer birçok çalışmada %1 ile %2 arasında değişen
oranlarda görülmektedir. Bir yıllık prevalans oranları ise % 0.5 ile % 1.5 arası ruh sağlığı
konsültasyonuna gönderilenlerin % 10’unda, genel tıbbi bölümler, denge ile ilgili, solunum ve
nöroloji kliniklerinde prevalans oranı %10 ile %30 arasında değişirken, kardiyoloji
kliniklerinde % 60’a kadar çıkar. Toplum örneklemlerinde panik bozukluğu tanısı alan
bireylerin üçte biri ile yarısında Agorafobiye rastlanmaktadır.
Gidiş:
Başlangıç yaşı önemli ölçüde değişir. En çok genç ergenlik yıllarında ya da 30’lu
yaşların ortalarında başlar. Daha düşük düzeyde çocukluk yıllarında başlar. 45 yaşından sonra
başlaması olağandışıdır. Ancak ilk defa da bu yaşlarda çıkabilir. Bozukluğun olağan gidişi
kroniktir. Ancak azalıp çoğalmalar göstermektedir. Agorafobi herhangi bir aşamada
gelişebilirse de genellikle başlangıcı rekürran panik ataklarının ortaya çıkmasından sonraki ilk
yıl içinde olur.
Ailesel Yapı:
Panik bozukluğu olan bireylerin, birinci derece akrabalarında panik bozukluğun
gelişme olasılığı 8 kat fazla başlangıç yaşı 20 den önceyse bu oran 20 kata çıkar.
Ayırıcı Tanı:
Panik atağın genel tıbbi bir durumun sonucu olduğu yargısına varılırsa bu durumda
panik bozukluk yerine Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu tanısı konur.
Bir maddenin sebep olduğu fizyolojik sonucu olduğuna varılırsa. Madde
kullanımının yol açtığı Anksiyete Bozukluğu tanısı konur.
Panik bozukluğu, eşlik eden bir özellik olarak Panik Ataklarının olduğu diğer mental
bozukluklardan ayırt edilmelidir.
19
Panik Ataklı Hasta Öyküsü:
Hasta, 25 yaşında, kadın, lise mezunu, ev hanımı, bekar, babası ile yaşıyor. Hasta
29 Mart 2006 günü evde yalnız olarak televizyon izleyip, elişi yaptığı sırada güneş
tutulmasının gerçekleştiği dakikalarda aniden ortaya çıkan kalp çarpıntısı, terleme, sıkıntı,
nefes alamama, göğüste sıkışma hissi ve ölüm korkusu yakınmaları nedeni ile komşuları
tarafından Hastanemizin Acil Servisine getirilmiş. Acil Servisteki ilk tıbbi değerlendirilmesi
sonrası gerçekleştirilen psikiyatrik konsültasyonu sonucu panik atak tanısı konulan hasta
ayrıntılı görüşme için yakını eşliğinde Psikiyatri Polikliniğimize çağrıldı. İkinci gün ablası ile
Psikiyatri Polikliniğine başvuran hastanın daha önce herhangi bir psikiyatrik hastalık ve
tedavi görme öyküsünün olmadığı, 2 yıl önce annesini beyin kanaması sonucu kaybettiği ve o
tarihten bu yana babası ile yaşadığı, uzun süre ÖSS’ye hazırlanıp başarılı olamadığı, çok
istediği halde uygun bir iş bulup çalışamadığı öğrenildi. Ablası ise, hastanın annesinin
ölümüne tanık olduğunu, bu olay sonrası son 2 yıldır en ufak bir olaya aşırı tepkiler verdiğini,
çok sinirli, gergin olduğunu, uyku düzensizliğinin olduğunu, 6 ay önce eşinden boşanan 3.
sıradaki ablasının çocuğu ile birlikte baba evine dönmesi ile birlikte yaşamaya
başlamalarından olumsuz etkilendiğini belirtti. Hasta güneş tutulması sırasındaki yaşadıklarını
“kıyamet koptu sandım, o an dua etmeye başladım, ancak kalbimin çarpıntısını durdurmak
mümkün olmadı, güneşi bir daha göremeyecekmişim gibi geldi, şimdilerde geceleri uyumakta
zorlanıyorum, hiç gece olsun istemiyorum, sabah uyanınca ilk işim güneşe bakmak... Ya
tekrar aynı şeyler olursa...” Ablası hastanın olay öncesi günlerde sürekli güneş tutulması ile
ilgili haberleri okuduğunu, izlediğini ve bu konu ile ilgili endişelerini dile getirdiğini ifade
etti. Gelişim ve sosyal öykü: 6 çocuklu ailenin son çocuğu olarak Trabzon’a bağlı bir ilçede
evde normal doğumla doğmuş. Zor doğum öyküsü yok. Annenin gebelik döneminde yaşadığı
herhangi bir sağlık sorunu olmamış. Bebeklik döneminde hastalık öyküsü yok. Yürüme ve
konuşma zamanındaymış. Annesi okur-yazar, ev hanımı, 57 yaşında iken 2 yıl önce beyin
kanaması nedeni ile vefat etmiş. Babası 63 yaşında ilkokul mezunu, emekli. Anne ve baba
teyze çocukları, aile önemli bir ekonomik sıkıntı yaşamamış. Ailede nörolojik ya da
psikiyatrik hastalık öyküsü yok. Hasta ilk ve ortaokulu aynı ilçede, liseyi ise amcasının
yanında il merkezinde bitirmiş. Başarılı bir öğrencilik geçiren hasta aynı yıl üniversite
sınavına girmiş, ancak kazanamamış. Daha sonra 2 yıl dershaneye devam edip sınavlara
girdiği halde başarılı olamamış. Bir süre bilgisayar kursuna devam etmiş. Hastalık öncesi
herhangi bir tıbbi sorun, hastalık geçirmeyen hastanın son 5 yıldır 3 günde bir paket sigara
20
kullanımı mevcut ancak, annesinin ölümü sonrası sigara kullanımını artırmış. Bu nedenle
babası ile yakın akrabaları ile sık sık tartışma yaşamış. Hastalık öncesi uyku, iştah sorunu
olmayan hastanın son 2 yıldır belirgin uyku ve beslenme sorunları olmuş. Sosyal durum:
Yalnız kalmak istemiyormuş, sürekli kalabalık ortamlarda bulunmak istiyormuş. Gezmekten
eğlenmekten önceden çok zevk alırken son zamanlarda hiç zevk almıyormuş. Hastalık öncesi
kişilik: İyiliksever, dışa dönük, konuşkan, neşeli, paylaşımcı bir insanmış. Herkesin derdine
koşar, her konuda insanlara yardımcı olurmuş.
Panik Atak: Çoğu zaman kişinin sonunun geldiği duygusunun da eşlik ettiği, yoğun endişe,
korku ya da dehşete düşme duygularının birden başladığı ayrı bir dönemdir. Başlıca özelliği;
somatik ya da kognitif 13 semptomdan en az 4’ünün eşlik ettiği ayrı bir yoğun korku ya da
rahatsızlık duyma döneminin olmasıdır.
Panik atağın ayırıcı tanısı açısından anlamlılığını belirlemek için panik atağın hangi bağlamda
oluştuğunu dikkate almak gerek. Panik bozukluğun tanısı için beklenmedik ve yineleyen
panik atakları olması gerekir. Bu nedenle, beklenmedik panik ataklarıyla duruma bağlı ve
durumsal olma eğilimindeki panik ataklarının ayırımını yapmak belirleyici olur.
1) Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması
2) Terleme
3) Titreme ya da sarsılma
4) Nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma duyumları
5) Soluğun kesilmesi
6) Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma
7) Bulantı ya da karın ağrısı
8) Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
9) Derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış
olma)
10) Denetimini yitireceği ya da çıldıracağı korkusu
11) Ölüm korkusu
12) Paresteziler (uyuşma ya da karıncalanma duyumları)
13) Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
21
AGORAFOBİ
Tanısal özellikler
1.
Bir panik atağının ya da panik benzeri semptomların (birden bir baş
dönmesi atağı ya da birden bir diyare atağı olacağı korkusu gibi) çıkması durumunda
yardım sağlanamayabileceği ya da kaçmanın zor olabileceği (ya da sıkıntı
doğurabileceği) yerlerden ya da durumlarda bulunmaktan ötürü anksiyete duyma.
Agorafobik korkular arasında özel bir takım belirli durumlar vardır ki bunlar arasında
tek başına evin dışında olma, kalabalık bir ortamda bulunma ya da sırada bekleme,
köprü üzerinde olma ve otobüs, tren ya da otomobille geziye çıkma sayılabilir.
2.
Bu durumlardan kaçınılır (örn, geziler kısıtlanır) ya da Panik Atağı ya
da panik benzeri semptomlar olacak anksiyetisi ile ya da daha yoğun bir sıkıntıyla bu
durumlara katlanılır ya da eşlik eden birinin varlığına gereksinilir.
3.
Bu anksiyete ya da fobik kaçınma, Sosyal Sobi (utanacak olma korkusu
ile giden durumlarla sınırlı kaçınma), Özgül Fobi (asansör gibi tek bir durumla
kaçınma), Obsesif-Kompulsif Bozukluk (kir ve pislikten kaçınma), Travma Sonrası
Stres Bozukluğu (ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlardan kaçınma) ya da
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (evden ya da akrabalardan ayrılmaktan kaçınma) gibi
başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
Agorafobi Olmadan Panik Bozukluğu İçin Tanı Ölçütleri:
A Tanı Ölçütü: Aşağıdakilerden hem (1), hem de (2) vardır:
(1) Yineleyen beklenmedik Panik Atakları
(2) Ataklardan en az birini, 1 ay süreyle (ya da daha uzun bir süre)
aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası) izler:
(a) Başka atakların da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı
(b) Atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla (örn. kontrolünü
kaybetme, kalp krizi geçirme, “çıldırma”) ilgili olarak üzüntü duyma
(c) Ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği
gösterme
B Tanı Ölçütü: Agorafobinin olmaması.
22
C Tanı Ölçütü: Panik atakları bir maddenin (kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi
için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. hipertiroidizm) doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D Tanı Ölçütü: Panik Atakları, Sosyal Fobi (örn. korkulan toplumsal durumlarla
karşılaşma üzerine ortaya çıkan), Özgül Fobi (örn. özgül bir fobik durumla karşılaşma),
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (örn. bulaşma üzerine obsesyonu olan birinin kir ve pislikle
karşılaşması), Travma sonrası Stres Bozukluğu (örn. ağır bir stres etkenine eşlik eden
uyaranlara tepki olarak) ya da ayrılma anksiyetesi bozukluğu (örn. evden ya da yakın
akrabalardan uzak kalmaya tepki olarak) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi
açıklanamaz.
Agorafobi Olan Panik Bozukluğu İçin Tanı Ölçütleri:
A Tanı Ölçütü: Aşağıdakilerden hem (1), hem (2) vardır:
(1) Yineleyen beklenmedik Panik Atakları
(2) Ataklardan en az birini, 1 ay süreyle (ya da daha uzun bir süre)
aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası) izler:
(a)
Başka atakların da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı
(b)
Atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla (örn. kontrolünü
kaybetme, kalp krizi geçirme, “çıldırma”) ilgili olarak üzüntü duyma
(c) Ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği
gösterme
B Tanı Ölçütü: Agorafobinin olması.
C Tanı Ölçütü: Panik atakları bir maddenin (kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi
için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. hipertiroidizm) doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D Tanı Ölçütü: Panik Atakları, Sosyal Fobi (örn. korkulan toplumsal durumlarla
karşılaşma üzerine ortaya çıkan), Özgül Fobi (örn. özgül bir fobik durumla karşılaşma),
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (örn. bulaşma üzerine obsesyonu olan birinin kir ve pislikle
karşılaşması), Travma sonrası Stres Bozukluğu (örn. ağır bir stres etkenine eşlik eden
uyaranlara tepki olarak) ya da ayrılma anksiyetesi bozukluğu (örn. evden ya da yakın
23
akrabalardan uzak kalmaya tepki olarak) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi
açıklanamaz.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Baslıca özelliği en az 6 ay sureyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da
etkinlik hakkında aşırı kaygı, endişe, evham ya da huzursuzca bir beklenti içinde olmaktır.
Kişi gerilimini ve kaygısını kontrol etmekte zorlanır. Bu kaygı durumuna huzursuzluk, kolay
yorulma, düşüncelerini yoğunlaştırmada güçlük çekme, kaslarda gerginlik hissi ve uyku
bozukluğu belirtilerinden en az 3 u de eslik etmektedir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu kişiler üzüntülerini her zaman “aşırı” olarak
tanımlamasalar da sürekli üzüntü çekmelerinden ötürü sıkıntı duyduklarını, üzüntülerini
kontrol etmeyi zor bulduklarını ya da toplumsal, mesleki alanlarda işlevselliğin önemli diğer
alanlarında bununla ilişkili olarak bir bozulma yaşadıklarını söylerler.
Eşlik Eden Özellikler
Eşlik eden kas gerginliğine bağlı olarak titreme, seyirme, kendini sarsak hissetme ve
kaslarda ağrı ve sızı olabilir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan çoğu kişinin somatik
semptomları ve abartılı irkilme tepkileri de vardır. Depresif semptomlarda sık görülür.
Özgül Kültürel, Yaşa ve Cinsiyete Bağlı Özellikler
Anksiyetenin dışavurumunda önemli ölçüde kültürel değişkenlikler vardır
(sözgelimi bazı kültürlerde anksiyete daha çok somatik semptomlar aracılığıyla, diğer bazı
kültürlerde bilişsel semptomlar aracılığıyla dışarı vurulur). Belirli birtakım durumlar için
duyulan endişenin aşırı olup olmadığını belirlerken kültürel değerleri göz önünde
bulundurmak önemlidir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan çocuklarda ve ergenlerde anksiyete ve üzüntü
kaynağı gösterdikleri başarı başkalarınca değerlendirilmiyor olsa bile çoğu zaman bu kişilerin
okulda ya da spor etkinliklerinde gösterdikleri başarıların derecesi ya da bu kişilerin okuldaki
ya da spor etkinliklerindeki yeterlikleriyle ilgilidir. Dakiklik üzerine aşırı kaygıları olabilir.
Deprem ya da nükleer savaş hakkında da endişelenebilirler.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu, çocuklarda gerçekten olduğundan fazla tanı alabilir.
Çocuklarda bu tanıyı değerlendirirken, başka bir çocukluk anksiyete bozukluğunun, ve
24
sıkıntıların bu bozukluklardan biri ile daha açıklanıp açıklanmadığı açısından etraflıca
değerlendirme yapılmalıdır.
Klinik ortamlarda bu bozukluğun tanısı kadınlara biraz daha fazla konur.
Epidemiyolojik çalışmalarda olguların yaklaşık 3 te 2 si kadındır.
Prevalans
Bir toplum örnekleminde Yaygın Anksiyete Bozukluğunun bir yıllık Prevalans hızı
yaklaşık %3, yaşam boyu Prevalans hızı %5 olarak bulunmuştur.
Gidiş
Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan birçok kişi kendisini bütün yaşamı boyunca
anksiyoz ve sinirli olarak hissettiğini bildirmektedir. Tedavi olmak için başvuranların
yarısında çoğu bu bozukluğun çocukluk ya da ergenlik döneminde başladığını bildirirse de 20
yaşından sonra başladığı da görülür. Kronik ancak dalgalanan bir gidiş gösterir ve çoğu
zaman stresle karşılaşıldığı zamanlarda kötüleşir.
Ailesel Yapı
Bir tutum olarak anksiyetenin ailsel bir bağlantısı vardır. Bunun yanında, yaygın
anksiyete bozukluğu riski etkileyen genetik etkenler Majör Depresif bozukluğununkilerle
yakından ilişkili olabilir.
Ayırıcı Tanı
Sosyal fobide görülen anksiyete, kişinin bir eylemi yerine getireceği ya da
başkalarınca da değerlendirileceği, yaklaşan toplumsal durumlar üzerine odaklanmışken
Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişiler başkalarınca değerlendiriliyor olsalar da, olmasalar
da anksiyete yaşarlar.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunda her zaman anksiyete vardır. Anksiyete sadece
Travma Sonrası Stres Bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkıyorsa Yaygın Anksiyete
Bozukluğu tanısı konmaz. Uyum Bozukluğunda da anksiyete bulunabilir; bununla birlikte
herhangi bir başka bir anksiyete bozukluğu için tanı ölçütleri karşılanmıyorsa ancak geriye
kalan bu kategori kullanılmalıdır. Birçok özellik Yaygın Anksiyete Bozukluğunun patolojik
olmayan anksiyeteden ayırt ettirir. Birincisi: Yaygın Anksiyete Bozukluğuna eşlik eden
endişeleri kontrol etmek zordur ve bunlar işlevselliği genellikle önemli ölçüde bozar; oysa
günlük yaşamda duyulan endişeler daha kontrol altında tutulabilir gibi algılanır ve
25
ertelenebilir. İkincisi: Yaygın Anksiyete Bozukluğuna eşlik eden endişeler daha yaygındır,
daha belirgindir daha çok sıkıntı verir, daha uzun sürelidir ve sıklıkla hazırlayıcı bir etken
olmazsızın ortaya çıkar. Kişinin aşırı bir düzeyde endişelendiği yaşam koşulları nedenli çok
olursa tanı konması o denli olanaklı olur. Üçüncüsü: Günlük yaşamda duyulan endişelere fizik
semptomların )aşırı yorgunluk, huzursuzluk, heyecanlanma ya da sabırsızlanma, irritabilite
gibi) eşlik etme olasılığı çok daha düşüktür. Ancak bu çocuklar için daha az geçerli olan bir
durumdur.
Tanı Ölçütleri:
A.
En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik
hakkında ( işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler)
duyma.
B.
Kişi, üzüntüsünü kontrol etmeyi zor bulur.
C.
Anksiyete ve üzüntü, aşağıdaki altı semptomdan üçüne (ya da daha fazlasına)
eşlik eder (son 6 ay boyunca hemen her zaman en azından bazı semptomlar bulunur). NOT:
Çocuklarda sadece bir maddenin bulunması yeterlidir.
(1) Huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe
(2) Kolay yorulma
(3) Düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme ya da zihnin boşalmış gibi olması
(4) irritabilite
(5) Kas gerginliği
(6) Uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da sürdürmekte güçlük çekme ya da
huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)
D. Anksiyete ve üzüntü odağı, bir Eksen I bozukluğunun özellikleri ile sınırlı değildir,
örn; anksiyete ya da üzüntü bir Panik Atağı olacağı (Panik Bozukluğunda olduğu gibi ),
genel bir yerde utanç duyacağı (Sosyal Fobide olduğu gibi), hastalık bulaşmış olma
(Obsesif-Kompulsif Bozuklukta olduğu gibi), evden ya da yakın akrabalarından uzak kalma
(Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğunda olduğu gibi), kilo alma (Anoreksiya Nervozada
olduğu gibi ), birçok fizik yakınmanın olması (Somatizasyon Bozukluğunda olduğu gibi )
ya da ciddi bir hastalığının olması (Hipokondriyaziste olduğu gibi), ile ilgili değildir ve
anksiyete ve üzüntü sadece Posttravmatik Stres Bozukluğu sırasında ortaya çıkmamaktadır.
26
E. Anksiyete, üzüntü ya da fizik yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ya da
toplumsal, mesleki ya da önemli diğer işlevsel alanlarda bozulmaya neden olur.
F. Bu bozukluk bir maddenin (örn; kötüye kullanılan bir ilaç, tedavi için kullanılan
bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn; hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine
bağlı değildir ve sadece bir Duygudurum Bozukluğu, Psikotik bir bozukluk ya da bir
Yaygın Gelişimsel Bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.
27
Download