gelişim psikolojisi gelişim psikolojisinde temel kavramlar ve gelişimi

advertisement
GELİŞİM
PSİKOLOJİSİ
GELİŞİM PSİKOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR VE
GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
GRUP AYYILDIZ
NESLİHAN ELİK
ÖZGE ALAŞ
BERNA AKGÜN
GELİŞİM PSİKOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
Gelişimle İlgili Temel Kavramalar
Gelişim:
Döllenmeden ölüme kadar süren yaşam dönemi içinde organizmada gözlenen hem nicelik
hem de niteliksel yönden meydana gelen düzenli ve sürekli değişiklikler olarak ifade
edilir. Bir diğer ifadeyle büyüme, olgunlaşma ve öğrenme süreçleri açısından gözlenen
değişiklikler bütünüdür.
Büyüme:
Organizmada meydana gelen niceliksel artışa büyüme denir.
Olgunlaşma:
Organizmanın fonksiyonda bulunan kapasitedeki artışı ifade eder ve genetik olarak
kontrol edilir. Sadece niceliksel artışın söz konusu olduğu büyümeden daha kapsamlı bir
kavramdır. Hastalık, yaralanmalar ya da öğrenme de dahil bireyin yaşantılarından
kaynaklanmayan tüm gelişimsel değişiklikleri ifade eder ve yetişkinlerin müdahaleleri ile
hızlandırılamaz.
Öğrenme:
Yaşam boyu gerçekleşen bir süreç olarak öğrenme eski çağlardan beri araştırmacıların
farklı biçimlerde tanımladıkları ve üzerinde çok çeşitli çalışmaların yapıldığı bir
kavramdır. İnsanlar çevre ile kurdukları etkileşim sonucunda bilgi, beceri, tutum ve
değerler kazanmaktadır. Kişi sürekli bir şekilde bir etkileşim sayesinde çevresinden bir
şeyler alıp vermekte, duyuşsal veya davranışsal tepkilerde bulunmaktadır. Psikolog ve
eğitimciler, genel anlamda öğrenmeyi çevre ile kurulan etkileşim sonucunda bireyden
oluşan düşünce, duyuş ve davranış değişikliği olarak tanımlamışlardır. Dolayısıyla öğrenme
süreci dinamik bir süreçtir ve birey yaşamı boyunca sürekli bir şeyler öğrenmektedir.
Hazırbulunuşluk:
Hazırbulunuşluk olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli davranışları yapmaya hazır
olma durumudur. Bu hazır olma durumu ‘’bireyin önceki öğrenmelerini, ilgilerini,
tutumlarını, güdülenmişlik düzeyini, yeteneklerini ve genel sağlık durumlarını kapsar.’’
Kritik Dönem:
Bireyin çeşitli gelişim dönemlerinde öğrenmeye ya da gelişmeye en çok eğilimli, istekli
ve çevre uyaranlarına en açık olduğu dönemi ifade eden bir kavramdır. ‘’Ağaç yaş iken
eğilir’’ atasözümüz bu ilkeyi daha iyi açıklamaktadır.
GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İnsan gelişiminde kalıtım mı yoksa çevre faktörünün mü etkili olduğu tartışmaları
oldukça eskidir. İnsan gelişimini kalıtım ve çevre arasındaki ilişkiler belirler ve
yönlendirir. Bu nedenle gelişim tek boyutlu ya da tek yönlü düşünülemez. Kalıtım mı çevre
mi tartışması yerine, gelişim hangi boyutlarıyla kalıtımdan hangi boyutlarıyla çevreden ne
kadar ve nasıl etkileniyor sorusunu ve her ikisi arasındaki etkileşimi anlamak çok daha
önemlidir.Çünkü gelişim, karşılıklı olarak birbirini etkileyen kalıtım ve çevrenin bir
ürünüdür.
Gelişimi etkileyen faktörler üç ana başlık altında incelenmektedir:
1) Kalıtım
2) Çevre
3) Hormonlar
Genetik Kalıtım
Kalıtıma bir diğer deyişle, ana- baba özelliklerinin çocuklara biyolojik aktarımına ilişkin
bilgiler genetik biliminin bulgularına dayanır. Genetik biliminin temel analiz ünitesi gendir.
Hücre çekirdeğindeki kromozomların yapısında bulnan genler, canlılığın ve sağlıklı
yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan çeşitli kimyasal maddelerin üretimi ile ilgili
bilgileri yaşıyan aktif moleküllerdir. Genler, özelliklerin nesilden nesile taşıyıcılarıdır
denebilir. Bir insandaki toplam gen sayısı 10 milyara kadar ulaşabilir. Bu büyük gen
sayısına hem anna hem de babanın katkı yapması nedeniyle, bireyin genetik yapısı çok
farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Özdeş ikizler dışında her bireyin genetik yapısı
eşsizdir. Genler DNA adı verilen organik amino asitlerden oluşmaktadır. DNA
organizmadaki çeşitli fonksiyonlarını yerine getirmek için gerekli proteinleri nasıl
oluşturacaklarını anlatan biyo-kimyasal yönergeleri taşır. Genler fonksiyonlarına göre
belirli pozisyonlarda ve belirli kromozomlarda yer alır.
Genetikçilerin son yıllardaki
temel çalışma alanı, bu dizilişin sistemini ortaya koymak, başka bir deyişle gen haritasını
çıkarmaktır. Genlerin üzerinde yer aldığı kromozomlar, her bir insan hücresinde (üreme
hücreleri hariç)46’dır. Erkeklerde sperm, kadınlarda iseyumurta(ovum) adı verilen üreme
hücrelerinde ise kromozom sayısı 23’tür.Döllenme sonucunda oluşan döllenmiş
yumurtaların kromozom sayısı 23’ü spermden 23’ü ise yumurtadan gelen kromozomlarla
yine 46’ya ulaşır. Bu durumda doğacak bebeğin genetik yapısının yarısı anneden yarısı
babadan gelecektir. Cinsiyetin ne olacağı sorusunun cevabı ise 23.çift kromozomun
oluşumu ile ilgilidir. Kadın hücrelerindeki 23.çift kromozom XX biçiminde oluşmuştur.
Yumurta hücrelerinde de 23.çift XY biçimindedir. Bu durumda sperm hücrelerinin 23.
kromozomu X kromozomu da Y kromozomu da olabilir.Bu durumda anneden gelen ve X
kromozomunu taşıyan yumurtayı, X kromozomunu taşıyan sperm döllerse çocuk kız, Y
kromozomunu taşıyan sperm döllerse çocuk erkek olacaktır.
Cinsiyet dışındaki özelliklerin aktarılmasında ise baskın (dominat) gen ve çekinik
(recesive) gen kavramlarından söz etmek gerekir.
Baskın ve Çekinik Genler
Bazen anne babadan çocuğa geçen bazı özellikler baskın (dominant) bazıları da çekinik
(resesif) olmaktadır. Babanın spermleri ile annenin yumurta hücresini taşıyan
kromozomlar eşleşerek birleşirler. Bu eşleşme sırasında kromozomlarda bulunan kadın ve
erkek genleri de karşılıklı olarak etkileşime geçerler. İşte bu karşılıklı gen alış-verişi ya
da yer değiştirme sırasında bazı genler çekiniktirler. İnsanın tüm özelliğini taşıyan bu
genlerden hangilerini baskın hangilerinin çekinik olmalarına göre annemize, babamıza ya
da her ikisine (ya da onların anne-babasına) benzeriz.
Yapılan araştırmalarda kısa boyun uzun boya, kahverengi gözün mavi göze, esmer tenin
beyaz tene baskın olduğu ileri sürülmektedir. Baskın nitelikler fenotipte kendisini
gösterir. Çekinik nitelikler ise gizli kalıp, daha sonraki kuşaklarda ortaya çıkabilir.
Kahverengi, elâ göz, A, AB, B kan grupları, yüksek tansiyon baskın; mavi göz, sarı saç, düz
saç çekinik özelliklere örnek gösterilebilir.
Genotip ve Fenotip Kavramları
Genotip:
Bir canlının sahip olduğu bütün genler toplulığuna, yani anne ve babadan alınan bütün
genetik yapıya genotip denir.
Fenotip:
Bir canlının gözle görülebilen, dış görünüş ile ilgili tüm özelliklerine fenotip denir.
Genotip kavramına bir kişinin kalıtımsal yapısını meydana getiren bütün elemanlar yani
tüm genetik donanım girer. Fenotip ise kişinin açığa vurulmuş nitelik ve özelliklerini
kapsar (sözcük olarak gösteren, görünen, açık anlamına gelir) ve kişinin kalıtımsal
güçlerinin hangi ölçüde ve ne dereceye kadar gerçekleşeceğini ya da açığa çıkacağını
belirtir.
Kişinin fenotipi şunların bir ürünüdür:
1) Sperm hücresi ile yumurta hücresinin birleşmesiyle belli kromozom, gen genlerin
dizilmeleri,
2) Kromozom ve genler arasındaki etkileşim. Meselâ hâkim genlerin zayıf genler
üzerindeki baskısı ya da birden çok gen faktörünün işe karışması,
3) Doğumdan önce ve sonra çevrenin etkisi.
Genotip ve Fenotip Farklılığı
Bireyin genetik yapısında (genotip) varolan bir özelliğin fenotip (gözle görünen, dış
görünüş) olarak görünmesine genotip ve fenotip farklılığı denir. Sperm hücresi ve
yumurta hücresinin birleşmesiyle bu iki hücrede bulunan kromozomlar ve genler karşılıklı
olarak etkileşime geçerek dizilirler. Kromozom ve genlerin bu dizilişleri sırasında zayıf
genlerin bulunması genotip ve fenotip farklılığına yol açar. Bu farklılığın bir diğer nedeni
de, çevre etkenidir. Genetik olarak bir sorun olmamasına rağmen doğum öncesinde,
doğum anında ve doğum sonrasında meydana gelen çevresel etkenler (beslenme, kazalar,
ilâç vs.) genotip ve fenotip farklılığına yol açar.
Genotip ve Fenotip farklılığına Morgan şu örneği vermektedir: kişinin genetik yönden
uzun boylu olma gizilgücü bebeklik döneminde eksik beslenme gibi çevresel nedenlerle
gerçekleşmeyebilir. Kişinin uzun boylu olma genotipi vardır, fakat çevresel etkenler
genotip ile fenotipi arasında farkılığa neden olmuştur.
Kısaca, canlının oluşum ve gelişim bütününü ifade eden genotip ve fenotipin gelişim
sürecine etkisini şu şekilde formüle edebiliriz: (FENOTİP = GENOTİP + ÇEVRE).
Çevre
Genetik olarak getirilmeyen başka bir deyişle soyaçekim ya da kalıtımın dışında kalan
her şey çevresel faktörlerin içinde düşünülür. Çevresel faktörler üç başlık altında
incelenebilir:
1) Doğum Öncesi Çevresel Faktörler
2) Doğum Sırası Faktörler
3) Doğum Sonrası Faktörler
Doğum
1) Öncesi Çevresel Faktörler
a)Beslenme
b)İlâç kullanımı
c)Âlkol kullanımı
d)Sigara kullanımı
e)Uyuşturucu kullanımı
f)Hastalıklar
g)Kan uyuşmazlığı
ğ)Annenin duygusal durumu
h)Çevre kirliliği
2) Doğum Sırası Faktörler
a)Doğum travmaları
b)Postmaturedoğum (geç doğum)
c)Premature doğum (düşük doğum ağırlıklı doğum)
3) Doğum Sonrası Faktörler
Doğum sonrası çocuğun gelişimine birçok değişen etki etmektedir. Bunlar:
a)Ekonomik düzey
b)Beslenme
c)İlk yaşantılar
d)Anne-baba tutumları
e)Çocukların doğuş sırası
f)Parçalanmış aileler
g)Hastalık ve Kazalar
ğ)İletişim araçları
h)Akran çevresi
ı)Tarihsel zaman
Ekonomik Düzey
Bireyin gelişim sürecinde ekonomik düzey, doğum sonrası etkenler içinde diğerlerine
oranla daha merkezde yer almaktadır. Ekonomik düzey, çocuğun beslenmesini, içinde
bulunduğu sosyo-kültürel çevreyi, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma oranını
belirler. Yoksul ailelerde çocuklar, nitelikli sosyak uyaranlardan yeterince
yararlanamazlar. Yoksulluk, çocukların gelişimlerinde onları olumsuz çevre koşullarına
karşı açık hâle getirmektedir.
Yoksulluğun olumsuz etkileriyle ilgili yapılan araştırmalara göre de yoksul ailelerin
çocuklarında “saldırganlık”, “hiperaktivite” ve “huzursuzluk” sık görülen özelliklerdir. Bu
çocukların huzursuz ruh hâlleri ve yorgunlukları nedeniyle başka çocuklarla birlikte
olmakta güçlük çekmeleri onların sosyal gelişimlerini de olumsuz etkilemektedir.
Beslenme
Beslenme, henüz gelişim evrelerinin tamamlanamadığı çocukluğun ilk yıllarında daha
etkilidir.Vücudun gereksinimi olan besin ögelerinden bir veya bir kaçı vücuda yetersiz
alınırsa büyüme, gelişme ve vücudun normal çalışmasını bozacak, büyüme yavaşlayacak,
ileri derece de yetersizlikte ise büyüme duracaktır. Dengeli, yeterli ve zamanında
beslenme çocuğun bedensel büyümesinin yanı sıra psiko-motor gelişimini de etkiler.
Ayrıca ilk yıl bebeğin karnının zamanında doyurulması onun temel güven duygusunun
gelişmesine de katkı sağlayacaktır.İlk yıllarda edinilen beslenme ve yeme alışkanlıklarının
yol açtığı şişmanlık hastalığı da gelişim ile ilgili başka bir sorundur.
Dengeli ve yeterli beslenmenin iyi bilinen etkilerinden birisi de çeşitli psikososyal
sorunlara yol açmasının yanı sıra zihinsel gelişmeyi de olumsuz etkilemesidir.
Güney Afrika’da beslenme yetersizliği olan çocukların MRI görüntülerinde, açlığa bağlı
olarak beyin dokularının küçüldüğü görülmüştür.
Beslenme yetersizliğinin yaşamı tehdit eden en önemli etkisi ise, vücudun savunma
sistemini bozması ve dolayısıyla ishal, pnömoni gibi öldürücü hastalıklara zemin
hazırlamasıdır. Kötü beslenen çocukların menenjit, orta kulak enfeksiyonları, soğuk
algınlığı, idrar yolu enfeksiyonu, çeşitli parazit hastalıkları gibi enfeksiyonlara daha sık
yakalandıkları bilinmektedir.
İlk Yaşantılar
Doğumdan sonraki ilk yıllar birçok alanda gelişimin çok hızlı olduğu dönemlerdir.
Çocuğun temel gereksinimlerinin zamanında ve yeterli karşılanması, sevgi ve ilgi
gösterilmesi onun bedensel, psikolojik, zihinsel ve sosyal olarak sağlıklı gelişmesine de
etki edecektir, Aksi durumlar için gelişimin bu alanlarının olumsuz etkileneceğini
söyleyebiliriz.
Anne-baba Tutumları
Çocuğun ilk yakın insan ilişkisi ve etkileşimi anne babasıyla olmaktadır. Bu açıdan anne
baba tutumları çocukların özellikle kişilik ve sosyal ilişki kalıplarının gelişmesinde ve
onların dengeli ve mutlu olmalarında etkilidir. Her şeyden önce anne ve babanın
arasındaki ilişki, çocuk eğitimi anlayışları ve bu konudaki görüş birliği önemlidir.
Bazı temel anne-baba tutumları ve çocuğun gelişimi üzerindeki olasısonuçlar şunlardır:
a)Demokratik Tutum: Bu tutumda çocuklar hem denetlenir hem de ihtiyaçlarına karşı
duyarlılık vardır. Anne baba çocuğa karşı duyarlı, kararlı, tutarlı, hoşgörülü, güven verici
ve destekleyici bir tutum içindedir. Çocuğun uymasıgereken kurallar önceden belirlidir.
Çocuğun görüş ve düşünceleri önemlidir. Uyulmayan kurallara karşı yaptırımlar vardır.
Çatışmalar dayatma yerine ortak çözülmeye çalışılır.Çocuğun bağımsız, özdenetimli kişilik
geliştirmesine zemin hazırlanır ve bu amaçla çocuğun girişimleri desteklenir. Demokratik
tutumda anne babalarçocuklarını koşulsuz severler ve onlara her konuda iyi birer model
olurlar.
b)İtici Tutum: Anne-baba çocuktan hoşlanmaz ve ona karşı itici davranır. Nedenleri ise,
çocuğun evlilik dışı bir ilişkiden ya da istenmeyen bir evlilikten olması, istenmeyen bir
evliliğin devamını zorunlu hâle getirmesi, istenmeyen bir zamanda dünyaya gelmesi,
çocuğun ailede sevilmeyen birine benzemesi, anne babanın kendilerinin de itici bir
tutumla yetişmiş olmaları ve çocuğun engelli olmasıdır. Bu tutumdaki anne babalar her
zaman çocuğun olumsuz yönlerini görme eğilimindedirler. Çocuğa karşı ön yargılıdırlar.
Çocuğa itici davranmaların belirtileri; azar, dayak, ilgisizlik, terk etme, ya da başka bir
yere gönderme tehtidi, aç bırakma ve çocuğa kötü lakaplar takmadır. Olası sonuçları
Çocuklara değersiz ve kötü oldukları mesajının verilmesi, onların olumlu benlik saygısı
geliştirmelerini engeller.Başkalarının ilgilerine kuşkuyla yaklaşırlar ve sevmekte güçlük
çekerler. Zaten itildikleri için daha rahat kural dışı davranabilirler.
c)Aşırı Koruyucu Tutum: Anne babanın çevreyi düşmanca ve tehlikeli algılamalarından
dolayı çocuğu gereğinden fazla kontrol etmesidir. Nedenleri;ilk çocuğun ölmesi, zor
hamilelik, uzun süre çocuk sahibi olamama,annenin kendi çocukluğunda ilgisiz büyümesi,
annenin eşinden beklediği ilgiyi bulamaması ve annenin çocuğa karşı bilinç dışı düşmanlığı
sayılabilir. Olası sonuçlrı; Bu çocuklar her zaman bağımlı olacakları birilerini bulurlar ve
kendi kendilerine karar veremezler.
d)Aşırı Hoşğörülü ve Şımartıcı Tutum: Çocuğa karşı hiçbir sınırlama getirmeyen, çok
hatalı davranışları bile hoşgörülü karşılayan ve sınırsız özgürlükçü yaklaşımdır. Bu
davranışın sonucunda ise; çocuk, doyumsuz, bencil bir kişilik geliştirirken dürtülerini de
denetleyemez. Bu engellenme durumunda ise; çocuk saldırgan davranışlar gösterir ve
olumlu davranışlar geliştiremez.
e)Yetkinci Tutum: Anne babanın çocuğa karşı aşırı beklenti içinde olmasıdır. Anne baba
çocuğun başardıklarıyla yetinmez, onu sürekli başkalarıyla kıyaslar. Çocuktan beklentiler
çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve yeteneklerine uygun değildir. Çocuklar başarılı
oldukları oranda sevilirler. Bunun sonucunda ise; eğer çocuk anne babanın beklentilerini
karşılayabilecek kapasitedeyse sorun olmaz ancak; değilse “ben yetersizim, ben
başarısızım, beceriksizim “ gibi algılayacak bu da onun düşük benlik saygısı ve düşük öz
güven duygusu geliştirmesine sebep olacaktır.
f)Tutarsız Tutum: Tutarsız tutum, anne babanın çocuk eğitimindeki görüş ayrılığı,
çocuğun davranışları karşısında ikilik ve çocuğun benzer bir davranışına anne babanın
farklı zamanlarda farklı davranışlar sergilemesidir. Tutarsız tutumda kurallar vardır,
fakat ne zaman ve nasıl uygulanacağı belli değildir. Çocuk aşırı hoşgörülü ve otoriter
tutum arasında gidip gelir. Olası sonuçları:Çocuk neye göre nasıl davranması gerektiğini
kestiremez. Bu çocukta iç çatışmalara ve huzursuzluğa neden olurken, çocuğun kafasında
bir değerler sistemi oluşmasını dolayısıyla sosyalleşmesini de engeller.
Çocukların Doğuş Sırası: Çocukların doğuş sırası kişilik ve sosyal gelişim yönünden
kardeşler arasında farklılığa neden olabilmektedir.İlk çocuklar; onlardan büyük olması
beklenir. Bu onları çabuk olgunlaştırır. Kardeşlerine bakma ve diğer konularda verilen
sorumluluklar onların organize etme yetilerini geliştirir. Anne babanın yüksek beklentileri
onu başarılı kılabilir. Ortanca çocuklar; eğer cinsiyet farkı gibi istenilen özellikleri yoksa
ilgi odağı olamazlar. Çok fazla ilgi görmediklerinden, daha bağımsızdırlar. Akranlarıyla
daha iyi ilişkiler kurarlar. Daha kolay mutlu olurlar. Nazik ve kaygısızdırlar. Başarı ile çok
ilgili değildirler. Sonuncu çocuklar; her istediği yapılmaya çalışılır ve bu çocukların
büyümelerine bir türlü izin verilmez.
Boşanmış Aileler: Anne babanın boşanmasının çocuklar üzerindeki etki dereceleri
çocuğun yaşına, cinsiyetine, anne ya da baba yanında kalmasına kısa ya da uzun vadede
etki farkı var mıdır? Bu sorulara araştırmacılar yanıt aramışlardır. Beş yaşın altındaki
çocuklarda boşanmadan hemen sonra belirgin davranış bozuklukları gösterdiğini
kanıtlamıştır. Cinsiyet açısından boşanmalarda çocuk daha çok anne de kaldığından, bu
durumdan baba gereksinimi karşılanmayan erkek çocuklar etkilenmektedir. Bunların yanı
sıra anne babanın ayrılma biçimleri, çocuğun belli aralıklarla görülüp görülmediği gibi
nedenlerde çocuğun gelişimini etkileyecektir.
Hastalık ve Kazalar: Çocukluk devresinde bulaşıcı, döküntülü çocuk hastalıkları,
sindirim bozuklukları ve bağırsak kurtları en çok rastlanan hastalıklardır. Günümüzde
yaygın olan trafik kazalarının yanı sıra çocukların yürümeye başlayarak özerkleştirdikleri
1-3 yaş dönemlerinde ev içi kazalar da gelişimi etkileyen unsurlardır.
İletişim Araçları: Bilimsel gelişmeler iletişim teknolojisinin hızla gelişmesine yol
açmıştır. Yakın tarihe kadar en yaygın iletişim aracı televizyonken, onun yerini almaya
aday bilgisayar ve internet günlük yaşamımıza hızla girmiştir. Kitle iletişim araçları çok
para kazanma amacı güttüklerinden şiddeti ve cinselliği öne çıkarmakta ve hedef kitle
olarak da çocuklara ve gençlere yönelmektedir. Bunda en fazla payı psikoloji ve sosyal
gelişimlerini henüz tamamlamayan çocuklar ve gençler almaktadır. Televizyonda
gördüklerini gerçek sanmaları çocukları birçok tehlikeye karşı açık hâle getirirken; kimlik
arayışı içinde olan ergen ise televizyonda gördüğü olumsuz modellerle özdeşleşmesi onun
kişilik ve sosyal gelişimine olumsuz etki yapmaktadır.
Akran Çevresi: Oyun ve akran grupları çocuğun toplumsallaşmasında, kuralları
anlaması ve benimsemesinde ve öz denetim geliştirilmesinde etkilidir. Akran çevresi
çocuğa, kendisini tanıması sınırları öğrenmesine katkı sağlar.
Tarihsel Zaman: Gelişim sürecinde meydana gelen teknolojik yenilikler, doğal
afetler, nükleer kazalar, ekonomik krizler ve hızlı toplumsal değişmelerin yaşandığı belli
dönemleri ifade eden bir kavramdır. Belli dönemlerde meydana gelen bu etkenler bireyin
gelişimlerini etkilemektedir. Irak’ın işgali ile başlayan savaş döneminin Iraklı çocukların
fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimlerine olan etkisi; ekonomik kriz dönemlerinde
boşanma oranlarının artmasından dolayı çocukların gelişimlerinin olumsuz etkilenmesi;
yaygınlaşan bilgisayar ve internet kullanımının kişilik ve sosyal gelişim üzerine etkileri
tarihsel zaman kavramına örnek olarak gösterilebilir.
Hormonlar
Gelişimde hormonların da önemli işlecleri vardır. Salgılarını doğrudan kana akıtan bezlere
iç salgı bezleri adı verilir. İç salgı bezlerinin salgılarına da hormon denir. İç salgı
bezlerinin salgıları organizmanın dengeli bir şekilde büyüme, gelişme ve çalışmasını
sağlar. Herhangi birinin salgısındaki yetersizlik ya da fazlalık diğer iç salgı bezlerini de
etkileyebilir. Organizmanın dengesinin bozulmasına neden olur. İç salgı bezleri, timüs ve
cinsiyet salgı bezleridir. Hormonların gelişime ne yönde ve nasıl etki ettiklerine yönelik
birkaç örnek, onların insan gelişiminde ne denli önemli oldugunu vurgulamak bakımından
yararlı olacaktır.
Hipofiz:
Kafatasında bulunur, tüm salgı bezlerinin çalişmasını düzenler. Hemen bütün organların
çalışmasını etkiler. Vücudun düzenli olarak çalışması ve büyümesinde önemli rol oynar.
Fazla salgılanması devliğe, yetersizliği cüceliğe neden olur.
Troid Salgı Bezi:
Boğazın ön kısmında gırtlağın iki yanındadır. Troksin adında bir hormon salgılar. Troksin,
kemiklerin, kasların büyümesine, sinir sisteminin, kan dolaşımının çalışmasına etki eder.
Troksinin fazlalığı vücudun etkinliğini artırır, azlığı ise yavaşlatır. Krentenizm adı verilen
beden ve zihin gelişimi geriliğine neden olur.
Paratroid Salgı Bezi:
Troid salgı bezine bitişik dört küçük bezden oluşur. Bu bezin salgısı, vücudun kalsiyum ve
fosfor dengesini sağlar. Kemiklerin gelişimini, sinir sistemini, kaslasın çalışmasını, kalp
atışlarını, kanın pıhtılaşmasını etkiler. Bu bezin az çalışması, kas ağrılarına, kemiklerin
bozulmasına; fazla çalışması ise sinirlerin körleşmesine neden olur.
Pankreas Bezi:
İki türlü salgı salgılar. Birisi mideye gönderilir. Kandaki şeker miktarını ayarlar.
Dolayısıyla gelişime etki eder.
Böbrek Üstü Salgı Bezleri:
Her iki böbreğin üstünde bulunur. Salgıları, büyümeye, cinsiyete etki eder. Vücudun
duyguların yoğunluğundan korunmasını sağlar. Duygusal gelişimle yakından ilişkilidir.
Cinsiyet Salgı Bezleri:
Kadın ve erkekte cinsel gelişimi sağlar ve cinsel yaşamı sürdürmeye etkide bulunur.
Sonuç olarak; hormonları salgılayan iç salgı bezlerinin çalışması, organizmanın büyümesi,
gelişmesi, bir başka deyişle, bireyin dengeli olarak yaşayabilmesinde etkilidir. İç salgı
bezlerinin çalışması gerek kalıtım, gerekse beslenme, yaşama biçimi, stres vb. gibi
çevresel faktörlerden etkilenmektedir.
KAYNAKLAR
Eğitim Psikolojisi
Ahmet Akbaba, Ahmet Öztürk, Arif Özer, Emine Arzu Oral, Filiz Dinç Yurtal- Anı
Yayıncılık-Ankara-2010
Eğitim Psikolojisi
Sırrı Akbaba, Esra Ceyhan, Tuncay Ergene, Mehmet Güven, Zeynep HamamcıApegem Yayıncılık-Ankara-2009
23 MART 2010-ERZURUM
Download