T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 2. NÖROŞİRÜRJİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. MUSTAFA BOZBUĞA PETROKLİVAL BÖLGE TÜMÖRLERİNDE CERRAHİ YAKLAŞIM TERCİHLERİMİZ VE KLİNİK TECRÜBELERİMİZ UZMANLIK TEZİ DR. GÖKHAN KIZILÇAY İSTANBUL, 2006 1 İÇİNDEKİLER -Giriş -Genel Bilgiler -Cerrahi Yaklaşımlar -Materyal ve Metod - Bulgular - Tartışma - Sonuç - Olgu Örnekleri 4 5 19 38 39 42 49 50 -Tablolar - Kaynaklar 54 57 2 İyi bir nöroşirürjiyen olarak yetişmem için emeklerini esirgemeyen Hocam Doç. Dr. Mustafa Bozbuğa’ya, bir aile ortamında mesleğimizi birlikte sürdürdüğümüz uzman, asistan arkadaşlarıma ve servis personeline, her zaman destek olan aileme sonsuz teşekkürlerimle… Dr.Gökhan Kızılçay 3 GİRİŞ Petroklival bölge tümörleri nadir görülen ve tanı ve teknik olarak beyin cerrahisini zorlayan patolojilerdir. 1970’lerden önce bu bölge tümörleri inoperabl olarak kabul edilmiş, opere edilen hastalarda da mortalite ve morbidite oranları oldukça yüksek olmuştur. Bunun en önemli nedenleri petroklival alanın nispi erişilmezliği, lezyonların minimal semptomlar ile şaşırtıcı büyüklüklere ulaşması, yetersiz görüntüleme teknikleri nedeniyle tümör-nörovasküler yapılar arasındaki ilişkinin yeterli değerlendirilememesi olmuştur.(62,65,77) Son iki dekat içinde görülen görüntüleme yöntemlerindeki büyük ilerlemeler bu tümörlerin anatomik genişliğinin ve ilişkilerinin daha kesin çizgilerle saptanmasına fırsat vermiştir. Kafa kaidesi cerrahisindeki ilerlemeler sayesinde bu bölge lezyonlarına yönelik farklı cerrahi yaklaşımlar geliştirilmiştır. Tümörün rezeksiyonu için daha iyi cerrahi metodlar, işlem sırasında vasküler ve nöral yapıların yaralanmasını azaltan yeni teknikler bulunmuştur. Bu faktörler sayesinde kabul edilebilir mortalite ve morbidite oranları ile bu tümörlerin cerrahi olarak tedavi edilmesi mümkün olmuştur. Bu tümörlerin idaresinde pek çok kafa tabanı yaklaşımı tanımlanmıştır. Bununla birlikte tek bir hasta için uygun yaklaşımın hangisi olduğuna karar verme bilgisi ise hala sınırlıdır. Biz bu çalışmamızda 5 yıllık bir dönemde petroklival kitle nedeniyle opere ettiğimiz 37 hastayı klinik, radyolojik, kullandığımız cerrahi yaklaşımlar, bu yaklaşımları seçme nedenlerimiz, kullandığımız cerrahi yaklaşımların avantajları ve dezavantajların, cerrahi sonuçlarımız yönünden değerlendirdik. 4 GENEL BİLGİLER CERRAHİ ANATOMİ Petroklival bölge klivusun üst 2/3’ ünden, petroklival bileşkede ve trigeminal sinirin medialine verilen isimdir. Klivusun alt 1/3 bölümündeki lezyonlar foramen magnum lezyonları olarak tanımlanır. Petroklival bölge sfenoid, temporal ve oksipital kemiklerin birbirine komşu bölgelerinin bileşimi ile oluşan kompleks ve cerrahi olarak ulaşımı zor bir bölge olup, sıklıkla birden fazla intradural ve ekstradural kompartımanı tutan ekstansif tümörlerin yerleşim yeridir. Petroklival bölgeden çıkan lezyonlar, foramen magnuma, foramen jugulareye, serebellopontin köşeye, petroz apekse, tentoryal açıklığa, temporal fossaya, kavernöz sinüse, Meckel kovuğuna ilerleyebilir. 5 Klivusun üst parçası sfenoid kemikten, alt parçası ise oksipital kemikten oluşur. Klivus basio-oksiputtan sfenoide kadar uzanır ve dorsum sellada son bulur. Posterior fossanın anterior-inferior sınırında şekillenir. Klivusun uzunluğu 37 ile 52 mm arasında (ortalama uzunluğu 45 mm) değişir. Genişliği en daralmış kısımda 11 mm ve arka-geniş kısımda 14,3 mm dir. Klivusun arka yüzünü kalın iki tabaka baziler venöz pleksusu da içeren baziler dura kaplamaktadır. Baziler dura posteriordan beyin sapı ve vertebrobaziler arter dallarına doğru uzanır. Anterior olarak superiordan inferiora doğru pituiter fossa, sfenoid sinüs, anterior servikal ve faringeal kasların yapışma yerlerini içeren nazofarenks, orofarenks, retrofaringeal alan ile bağlantılıdır. Klivus ile her bir temporal kemiğin petroz proçesi arasında petro-oksipital fissür (sfenopetrozal ve oksipitopetrozal sütür/fissür) vardır. Bu fissür aşağıya doğru olan seyrinde genişler ve 6 juguler forameni oluşturur. Juguler foramenden internal juguler ven, kranyal sinirler (IX, X, XI), inferior petrozal sinüs ve oksipital arterin meningeal dalı geçer. Klivusun komşulukları: • süperiorda: dorsum sella, sella tabanı, sfenoid sinüs • inferiorda: foramen magnum, atlas, dens • ekstrakranyal-anterior: faringeal çatının mukozal döşemesini, nazofarenx ve orofarenxin posterior duvarı • intrakranyal-posterior: intradural vertebrobaziler vasküler sistem, pons ve medulla oblongata • süperolateral: petroz apeks, temporal fossa tabanı, tentoriyal açıklık • inferolateral: Serebellopontin açı (SPA), foramen jugulare Tümörün yerini anatomik olarak tam ifade etmek, operasyon yaklaşımını planlamak, cerrahi çıkarmanın zorluğunu tayin etmek ve sonuçların karşılaştırılması için bazı parametrelere sahip olmak maksadından dolayı petroklival bölgenin sınıflandırılması çok önemlidir. Ne yazık ki bütün bu faktörleri göz önünde tuttuğumuzda günümüzde ideal bir sınıflandırma sistemi bulunmamaktadır. 7 Klivus ve üzerindeki tümörün boyut ve hacimlerini referans alarak ve anatomik lokalizasyonlarını temel alarak petroklival tümörler için bir sınıflandırma sistemi düzenlenmiştir. Bu sistem tümör invazyon alanını göz önünde tutarak operatif yaklaşımın seçiminden rasyonel kararlar almak açısından çok yararlı bulunmuştur. Klivus cerrahi bakımdan; – Üst klivus – Orta klivus – Alt klivus olarak üç bölüme ayrılır. (37,65,69,74). 8 9 Üst klivus petroz apeksin üzerinde ve orta kranyal fossa posteriorunda abdusens ve trigeminal sinirin çaprazlaşma noktasının üzerindedir. Dorsum sella ve posterior klinoidi içerir. Lateralinde kavernöz sinüs, intrakavernöz karotid arter, tentoryal çentik ve temporal lob, posteriorda baziller arter ve dalları ile mezensefalon, anteriorda sella tursika ve sfenoid sinüs bulunur. Orta klivus 6. kranyal sinirden 9, 10, 11. sinirlerin çıkış foramenlerine kadar uzanan bölgedir. Posteriorda baziler arter ve dalları, vertebrobaziler bileşke ve ponsla komşudur. Lateralde inferior petrozal sinüs, petroz apeks 7. ve 8. kranyal sinirler, anteriorda nazofarenks ve retrofaringeal doku ile ilişkilidir. Alt klivus 9, 10, 11. sinirlerin altından oksipital kondil, foramen magnum ve hipoglossal kanala doğru uzanır. Posteriorda vertebral arter ve pontomedüller bileşke, medulla, spinomedüller bileşke, lateralde hipoglossal sinir, sigmoid sinüs, juguler bulbus, önde nazofarenks ve retrofarengeal doku vardır. Cerrahi açıdan petroklival bölgenin intradural kompartımanları, petro-oksipital fisür hattı esas alınarak üç bölgeye ayrılabilir: 1. Superior petroklival aralık 2. Orta petroklival aralık 3. İnferior petroklival aralık Superior petroklival aralık • Süperior petroklival aralık orta beynin anteriorunda yer alır ve tentoriyal açıklığın anterior bölümünü oluşturur. Anterior ve anterolateral olarak sellar ve parasellar bölgeye uzanır. Bu bölgenin tavanı, üçüncü ventrikülün tabanını oluşturan diensefalik yapılardan teşekkül eder. Posterior sınırında serebral pedünküller ve posterior perfore cisim bulunur. İnferior sınır ise trigeminal sinir ve pontomezensefalik sulkus tarafından yapılır. • Tentoryumun medyal kenarı süperior petroklival aralığı infratentoriyal ve supratentoriyal kompartımanlara ayırır. İnterpedünküler sisterna bu aralığın tam merkezinde yer alır. Lilliequist membranının iki yaprağı interpedünküler sisternanın sınırlarını yapar. Lilliequist membranının üst yaprağı, diensefalik membran, interpedünküler sisternayı kiazmatik sisternadan ayırır. Lilliequist membranının alt yaprağı, mezensefalik membran, interpedünküler sisternayı prepontin sisternadan ayırır. • Her iki tarafta anterolateralde kavernöz sinüsler yer alır. 10 • Okülomotor sinir interpedünküler fossadan çıkar, posterior klinoid proçesin lateralinden ilerler ve kavernöz sinüse girer. • Troklear sinir inferior kollikulusun altından çıkar, tentoryumun medial kenarının altından seyrederek kavernöz sinüse, okülomotor trigonun lateral posterior parçasından kavernöz sinüse ulaşır. • Baziler arter (BA) genellikle posterior klinoid seviyesinde superior serebellar arter (SCA) ve posterior serebral arter (PCA)’ya ayrılır. Posterior komünikan arter, okülomotor sinirin süperomedialinden seyrederek interpedünküler sisternada PCA ile birleşir. • Pedünküller arasındaki alan posterior perfore cisim olarak adlandırılır ve buraya BA ve PCA’dan çıkan perforan dallar (posterior talamoperforan arterler) girer. • Süperior petroklival aralığın (üst klivus ve petroz apeksin süperior parçasının) durasının arterleri, intrakavernöz karotid arterin meningohipofizeal trunkusunun bir dalı olan dorsal meningeal arterden ve orta meningeal arterin posterior meningeal dalından gelir. • Süperior petroklival aralığı drene eden majör venler interpedünküler fossada yer alan pedünküler, posterior komünikan ve medial anterior pontomezensefalik venler ve pontomezensefalik sulkus venidir. Orta petroklival aralık • Orta petroklival aralık pons ve serebellumun anterolateral yüzüdür. Süperior sınırını pontomezensefalik sulkus; alt sınırını pons ve medulla arasındaki transvers sulkus oluşturur. Lateralinde petroz kemiğin posterior yüzeyi, serebellopontin sisterna ve içeriği bulunur. • Serebellopontin fissür, ponsun lateral yüzünün ve orta serebellar pedünkülün etrafında serebellumun petrozal (anterior) yüzeyinin katlanması ile oluşur ve bu fissür serebellopontin köşe denilen aralığı belirler. Serebellopontin fissürün, süperior ve inferior bacağı vardır • Fasial ve vestibülokoklear sinirler pontomedüller sulkusun lateral ucunda, serebellopontin fissürün inferior bacağının hemen önünden çıkarlar ve internal akustik meaya girerler. Sinirlerin meatus içindeki birbirlerine göre pozisyonları sabittir (VII. ant-sup, kokl. ant-inf, superior vestibüler sinir (SVN) post-sup, 11 inferior vestibüler sinir (İVN) post-inf). Flokkulus serebellopontin açıya fasial ve vestibülokoklear sinirlerin hemen arkasından girer. • Trigeminal sinir, serebellopontin fissürün süperior bacağının yanından çıkar, petroz apekse doğru anterolateral olarak seyreder ve temporal fossa tabanında trigeminal impresyonda dural katlanmaya, Meckel kovuğuna ulaşır. • Abdusens, pontomedüller sulkus düzeyinden çıkar, öne ve yukarıya doğru ilerler, durayı geçerek ekstradural alanda baziler venöz pleksus içinde yükselip petroklinoid ligamentin altında yer alan Dorello kanalından geçerek kavernöz sinüse ulaşır. • Baziler arter ponsun ön yüzünde yükselir, orta petroklival aralıkta anterior inferior serebellar arter (AICA’yı) verir. Orta petroklival aralığı drene eden venler trigeminal sinirin etrafındaki alanda toplanır ve süperior petrozal veni oluştururlar, bu ven de süperior petrozal sinüse dökülür. 12 İnferior petroklival aralık • İnferior petroklival nörovasküler aralık yapılar foramen anteriorda magnum premedüller bölgesidir. sisterna Bu içeriği, bölgedeki lateralde serebellomedüller sisterna içeriğindeki yapılardır. Bölgenin süperior sınırı pons ile medulla bileşkesidir. İnferior limit ise medulla-spinal kord bileşkesidir. PETROKLİVAL BÖLGENİN PATOLOJİLERİ • Tümörler (meningiom, nörinom, kordoma, kondrosarkoma, epidermoid, paraganglioma, karsinoma,…) • Vasküler lezyonlar (Vertebrobaziler sistem anevrizmaları, arteriyövenöz malformasyon AVM’ler,…) • Konjenital anomaliler • Dejeneratif lezyonlar • Travmatik lezyonlar PETROKLİVAL BÖLGE TÜMÖRLERİ İntradural lezyonlar : 1-) meningiom 2-) epidermoid kist 3-) nörilemmoma (başlıca V ve daha nadiren VII, IX, X) Ekstradural lezyonlar: Benign : 13 1-) meningiom 2-) nörilemmoma (IX, X) 3-) glomus jugulare 4-) kranyofaringioma 5-) kolesterol granüloma 6-) epidermoid kist Düşük grade’li : 1-) kordoma 2-) kondrosarkoma 3-) adenoid kistik karsinom 4-) invazif pituiter adenoma Yüksek grade’li : 1-) skuamoz hücreli karsinom 2-) osteojenik sarkoma 3-) adenokarsinom PETROKLiVAL MENiNGiOMLAR Petroklival meningiomlar daha çok orta yaş grubunda görülen, yavaş ve sinsi belirti veren lezyonlardır. Doğal seyir bakımından yavaş fakat progresif büyüme gösterirler ve geç dönemlere kadar klinik belirti ve bulgu vermeyebilirler. (genellikle >2,5 cm, klinik belirti-tanı süresi 2,5 yıl). Klivus, sfenoid, foramen magnumla ilişkilerine göre yayılımları, komşu nörovasküler yapılarla ilişkileri değişir. • Klival meningiomlar: Klivusun üst 2/3 bölümünü tutan meningiomlardır. Beyin sapını posteriora deplase ederler. • Petroklival meningiomlar: Klivusun üst 2/3 bölümünü ve petroklival bileşkede trigeminal sinirin medialini tutan meningiomlardır. Beyin sapını ve baziler arteri karşı-tarafa doğru deplase ederler. • Sfenopetroklival meningiomlar: Klivusun üst 2/3 bölümünü, petroklival bileşkede trigeminal sinirin medialini ve medial sfenoid kanat boyunca kavernöz sinüsün lateral duvarını tutan meningiomlardır. • Foramen magnum meningiomları: Klivusun alt 1/3 bölümünü tutan meningiomlardır. • Serebellopontin açı meningiomları: kaynaklanan meningiomlardır. 14 Trigeminal sinirin lateralinden • Ekstansif meningiomlar Petroklival meningiomların yerleşim yeri, komşu nörovasküler yapılarla ilişkisi, doğası nedeniyle cerrahisini güçleştiren faktörler mevcuttur. Bu bölgenin vital yapıları (beyinsapı, vasküler yapılar, kranyal sinirler) içermesi, lezyonun derin yerleşimi, komşulukları, tümörün büyüklüğü, dural bağlantıları, beyin sapı ile olan ilişkisi, kavernöz sinüsle ilişkisi, vaskülaritesi cerrahi rezeksiyonun derecesini etkileyen faktörlerdir. NÖRİLEMMOMA (SCHWANNOMA) Genellikle yavaş büyüyen, benign, kapsüllü tümörlerdir. Tüm primer intrakranyal tümörlerin yaklaşık % 6-8’ni oluşturur. % 80 ise SPA’da yerleşir. % 10 kadarı trigeminal sinirden çıkar, sert, iyi sınırlı tümörlerdir. Araknoid ve tümör arasında rölatif olarak iyi tanımlanmış bir cerrahi plan mevcuttur. Medialde beyin sapını iter ve foramen Luschka yolu ile 4. ventriküle girebilir. Tümör içi nisbeten yumuşaktır. Mikroskobik olarak Antoni A ve Antoni B adlı iki karakteristik hücre içerir. Sinir kılıfından kaynaklanan kollajenöz matriks içindeki schwannoma hücrelerinden köken alır. Bu tümörler glial-nörilemmal bileşkeden başlayıp area kribrozaya kadar herhangi bir noktadan kaynaklanabilir. Proksimalde oligodendroglia ve distalde schwann hücrelerinin stroması arasında santral ve periferik myelinin karşılaştığı ara yüzeyde (Obersteiner – Redlich zonu) neoplastik transformasyon olur. Tümör sinir kılıfından kaynaklandığı için komşuluğundaki siniri invaze etmekten çok komprese etme eğilimi taşır. Komşu sinirler tümör üzerine yayılarak gerilir. Yavaş büyüdüğünden klinik semptomlar oldukça geç ortaya çıkar. Tümör ve sinir arasında cerrahi diseksiyon için iyi bir araknoid plan mevcuttur. Tümör ilerlerken araknoidin içine doğru girer ve ileri dönemde tüm tümörü çevreleyen iki katlı bir araknoid kılıf izlenir. Bu da tümörün komşuluğundaki diğer yapılardan ayrılmasında önemli bir faktördür. Bu çok önemli cerrahi plan tümörün çıkarılmasında nöro-vasküler yapılara hasarı en aza indirger. KORDOMA Klivus ve omurganın primitif notokord artıklarından köken alan tümördür. Kranyal kordomaların 2/3’si klivusta görülür. Sıklıkla 35-50 yaş arasında görülür ve kadın-erkek oranı eşittir. Kordomalar normalde intervertebral diskin nükleus pulposusun diferansiye olan primitif notokord artıklarından köken almaktadır. Primer 15 olarak ekstraduraldir. Ancak ekstradural-intradural ve pür intradural yerleşenleri de mevcuttur. Histolojik olarak benign fakat nüks oranları yüksek, total çıkarımları güçtür. Geç metastaz yapabilmeleri nedeni ile lokal invazif kabul edilirler. Genellikle yumuşak ve jelatinöz kıvamdadır. Kordoid tip daha agresif seyreder. Büyük bölümü (ekstradural olanlar) klivustan çıkar ve durayı kemikten geniş bir alan boyunca ayırırlar. Nadir olgularda tümör durayı geçerek pia içersine büyür ve beynin tabanındaki arterleri ve sinirleri sarar. Pons, medulla ve 4. ventriküle basabilir. Sıklıkla kavenöz sinüs invazyonu görülür. Genellikle kranyal sinir kompresyonu 3. ve 6. sinir felciyle ortaya çıkar. Sfenopetroklival bölgeden köken alanlar oluşturdukları bulgulara göre üst yani bazisfenoidal ve alt yani bazioksipital grup olaral ikiye ayrılır. Tümör genellikle avaskülerdir. Litik kemik lezyonlarına yol açar, heterojen kontrast tutarlar ve total rezeksiyonu oldukça güçtür.(4,5,30) EPİDERMOİD KİST Epidermoid tümör keratin hücre artıklarından, başarısız embriyogenezis sonucu gelişen benign, konjenital bir tümördür. Genellikle 20- 50 yaş arasında tanı konur. Beyin tümörlerinin yaklaşık % 1’ini oluşturur. En sık görüldüğü lokalizasyon parakiazmal ve serebellopontin açıdır. İnfratentoryal alanda klivus, juguler foramen ve 4. ventrikülde yerleşir. Makroskopik olarak incimsi parlaklığa sahiptir.Tümör kitlesi lineer şekilde, sulkuslar, fisürler, ventriküller boyunca ilerleyerek subaraknoid alanı doldurur. Nörovasküler yapıları (özellikle vasküler yapıları) sarar ve zamanla yapışıklık oluşturur. Klinik belirtiler nöral ve vasküler yapıların deformasyonu, kompresyonu ya da etrafının sarılmasınına bağlı olarak ortaya çıkar. Tedavisi radikal cerrahi rezeksiyondur.Total çıkarımı etkileyen en önemli unsurlar tümörün yerleşimi, büyüklüğü uzanımı ve etraf nörovasküler yapılara yapışıklığıdır. Total rezeksiyon için hem kist döşemesinin hem de kist içeriğinin total olarak çıkarılması gereklidir. Tam olarak çıkarılmadıklarında tekrarlama eğilimine sahiptir.(84) Epidermoid tümörlerin bazal subaraknoid alan üzerinden büyümesi sonucu cerrahi bir kanal oluşur. Bu da radikal cerrahi rezeksiyon için lezyonun açığa konmasında ve yaklaşımda önemlidir. KRANYOFARİNGİOMA Yavaş büyüyen ekstraaksiyel tümördür. Benign tümör olmasına karşın, pitüiter sap boyunca skuamöz hücre artıklarından köken aldığı için sapa yapışıklığı endokrin 16 bozukluk oluşturması ve etraf nöral dokular ile komplike ilişkisi nedeni ile özellikle çocukluk çağında çıkartılması en zor tümörlerden biridir. Bütün tümörler içersinde % 2,5-4 oranında görülür. Solid ve kistik yapıları vardır. Yoğun kist içinde kolesterol, trigliserid, skuamöz keratin histolojik olarak tipiktir. Çocukluk çağında embriyonik hücre artıklarından orijin söz konusu iken erişkinde pituiter hücre metaplazisi söz konusudur. Çocukluk çağında histolojik olarak daha ziyade adamantinamatöz tip görülmektedir. Bu grupta rekürrens fazlalığı bu tipin parmak tarzında invazyon göstermesinden kaynaklanır. Erişkinde ise daha çok solid skuamöz tip görülür. 3. bir tip ise solid miks tiptir. Klinik hidrosefaliye ve hormonal yetmezliğe bağlı ortaya çıkar. Sıklıkla kalsifikasyon görülür. Tedavisi mümkünse radikal cerrahi rezeksiyondur. Ancak benign karakterli olsalar da morbiditesi ve mortalitesi yüksek tümörlerdir. KLiNiK PREZANTASYON Petroklival bölge tümörlerinin semptomlarının değişken ve çeşitli olmasından dolayı erken tanı için kuşkucu davranarak nörolojik ve radyolojik açıdan detaylı bir inceleme yapılmalıdır. Bu bölge lezyonları başlangıçta klinik bulgu vermeyebilir ya da başka patolojik proçesleri taklit eder. Yaşlı insanlarda ortaya çıkan semptomlar sıklıkla vertebrobaziler yetmezliğe atfedilir. Kafa kaidesi lezyonu şüphesi bulunan her hasta baş boyun bölgesi ağırlıkta olmak üzere tam bir fizik muayeneden geçirilmelidir. Pek çok hastada lezyona ait direkt muayene bulgularına rastlanmadığından silik belirtilerin aydınlatılmasında nörolojik muayenenin özel bir yeri vardır. Bu nedenle kognitif fonksiyonlar, serebellar testler, kranyal sinir fonksiyonları, spinal refleksler, motor ve duyu fonksiyonları incelenmelidir. Oftalmoskopi, otoskopi ile destekleyici bulgular elde edilebilir. Bütün bu fizik muayene yöntemlerine rağmen patolojik bulguya rastlanmayabilir. Bulgu olmaması kaide lezyonunu ekarte ettirmez. Bu nedenle uzun süreli ve etyolojisi açıklanamayan semptomları bulunan hastalar muayene bulguları normal olsa bile tetkik edilmelidir. (63-83) Tümörün uzanımına göre semptomlar farklılaşır. Başağrısı, yürüme ataksisi, fasial dizestezi, vertigo en sık karşılaşılan semptomlardır. Ön kaideye uzanan lezyonlarda görme bozuklukları diplopi, propitozis görülür. Orta fossa lezyonlarında 17 kavernöz sinüs invazyonuna bağlı diplopi ve göz hareketlerinde bozukluk görülür. Trigeminal ganglion veya trigeminal sinir tutulumuna bağlı paroksismal hemifasial ağrı ve his kusuru bulunabilir. İnfratemporal lezyonlarda çiğneme fonksiyonunda bozulma, trismus, östaki disfonksiyonu, effüzyonlu otitis media ait semptomlar görülebilir. Temporal kemiği tutan lezyonlarda işitme kaybı, tinnitus, dengesizlik ve fasial paralizi posterior fossa lezyonlarında dengesizliğin yanısıra alt kranyal sinirlere ait bulgular ortaya çıkabilir. Lezyon yerine göre görme alanı ve görme keskinliği, odyometrik inceleme, uyarılmış işitsel beyin sapı potansiyelleri, fasial elektromyelografi, elektronistagmografi yapılmalıdır. Bunlar hafif dereceli kranyal sinir disfonksiyonlarını tespit edebileceği gibi intraoperatif ölçümler için bazal ölçümler oluşturur. RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME DİREKT GRAFİ Direkt tanı aracı olmayıp yardımcı bulgular verir. Özelikle meningiomlarda hiperostoz olabilir. Bu bulgu kemiğin tümör dokusu ile istila sonucu olabileceği gibi tümör invazyonu olmaksızın kemiğin bir reaksiyonu olarak da ortaya çıkabilir. Tümöre ait kalsifikasyonlar globüler artmış dansite olarak görülmekte olup bazen lokal bazen de tümör sınırları boyunca uzanabilir. Paranazal sinüslere yayılım hava sinüslerinde genişleme olarak görülür. Kordomalarda klivusta litik lezyonlar görülebilir. Artmış intrakranyal basınç sonucu sella tursikanın demineralizasyonu ve kalsifiye pineal glandın yer değiştirmesi saptanabilir. BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ ve MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME Günümüzde kafa kaidesi lezyonlarının görüntülenmesi bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemleri ile yapılmaktadır. Bu yöntemler lezyonun lokalizasyonu, büyüklüğü, orta hat yapılarının şifti, kritik anatomik yapıların invazyonu konusunda detaylı bilgiler sağlamaktadır. Bu tetkiklerin her birinin önemli rolü vardır ve bu tanı yöntemlerinden hiçbiri diğerinin yerini alamaz. Aksine birbirlerinin tamamlayıcısıdır. 18 BBT ile normal kemik doku sınırları, kemik destrüksiyonu, tümör kalsifikasyonu en iyi tanımlanırken MRG ile yumuşak doku detayları, lezyonun yaygınlığı, nörovasküler yapılar ve bunların tümör ile ilişkisi, tümörün histopatolojisinin tahmini en iyi değerlendirebilir. ANJiYOGRAFi Dört yollu digital serebral anjiyografi (DSA) rutin incelemelerde temel bir uygulamadır. Lezyonun vaskülarizasyonu, komşu büyük damarlarla ilişkisi, venöz yapıların özelliklerini belirlemek amacıyla yapılır. Gerek lezyonun değerlendirilmesinde gerekse cerrahi girişimin planlamasında yol gösterici olması için anjiografinin karotid ve vertebrobaziler sistemleri bilateral görüntülemesi ve venöz incelemesininde yapılması zorunludur. Anjiyografinin bir avantajı da intraoperatif kanamayı azaltması açısından tümör besleyicilerinin selektif embolizasyonunun yapılabilmesidir. DSA ile serebral dolaşım fizyolojisi yeteri kadar aydınlatılamaz. Bu nedenle internal karotid artere komşu lezyonlarda arterin operasyonda geçici veya kalıcı oklüzyonu gerekebileceği dikkate alınarak ipsilateral serebral hemisferin hipoperfüzyon riski balon oklüzyon testi ile değerlendirilmelidir. Oklüzyon testinde kan akımı 15 dakika durdurulur. Nörolojik defisit veya elektroensefalografi (EEG) değişikliği kontrol edilir. Ancak tek başına bu da yeterli değildir. Serebral kan akımı değerlendirilmesi Xenon BT ile yapılır. Xenon gazı inhalasyonundan sonra oklüzyon testi devam ederken xenon dağılımı incelenir. Her iki hemisferde eşit xenon tutulumu oklüzyon için düşük riskli kabul edilir. Tutulumun belirgin azaldığı hastalarda revaskülarizasyon yapılamadan kalıcı karotid oklüzyonu uygulanmamalıdır. 19 CERRAHİ YAKLAŞIMLAR Petroklival bölge lezyonlarının cerrahisi, bölgenin karmaşık anatomisi, lezyonun natürü, mevcut lezyona ulaşmadaki zorluk nedeniyle oldukça problemlidir. Uzun yıllar boyunca bu lezyonlar inoperabl olarak kabul edilmiş, opere edilen hastalarda da mortbidite ve mortalite oranları yüksek olmuştur. Ancak yıllar içinde görüntüleme tekniklerinde, anestezi ve monitorizasyon alanındaki ilerlemeler, yeni cerrahi yaklaşımlar sayesinde petroklival bölgeye yapılan cerrahi müdahalelerin başarı oranı artmıştır. Petroklival lezyonların cerrahisi sırasında anestezi yönünden dikkat edilmesi gereken temel konular vardır. Bunlar hemodinamik dengenin korunması, intrakranyal basınç artışının önlenmesi, serebral perfüzyonun ve oksijenlenmenin korunması, hareketsiz bir cerrahi saha sağlanması, lezyonun ortaya çıkarılmasının kolaylaştırılması, elektrofizyolojik monitorizasyona uygun ajan kullanımı, kan kaybının karşılanması ve koagulopatilere engel olunmasıdır. Kranyal kaide cerrahisinin gelişmesinde, postoperatif morbidite oranlarının düşmesinde olumlu yönde ilerleme sağlayan en önemli nedenlerden biri beynin ve kranyal sinir fonksiyonlarının intraoperatif izlenebilmesidir. Bu özellikle petroklival bölge kitle rezeksiyonu için hiçbir yerde olmadığı kadar önemlidir. Operasyon öncesi beyin sapı uyarılmış potansiyelleri (BSER), somatosensoryel uyarılmış potansiyeller (SSEP), EEG yapılmalı ve operasyon sırasında BSER izlenmelidir. BSER genellikle karşıt kulağa konulan bir elektrod vasıtasıyla yapılır ve ipsilateral beyinsapı aktivitesinin göstergesidir. SSEP karşı bileğe takılır ve median sinir sitümülasyonunu gösterir.(38,66) Kohlear sinir fonksiyonu BSER ile monitorize edilir ve direkt sinir üzerine konulan elektrodla aksiyon potansiyelleri kaydedilir. Fasial sinir aktivitesi EMG elektrodları ile izlenir ve bunlar orbikularis oris, orbikularis okuli ve muskulus frontalis üzerine konur. Kranyal sinir 3 ve 6’nın EMG’si uygun göz kaslarına konan elektrotlarla yapılır. Anatomik olarak intakt sinirlerin fonksiyonal durumları ve kranyal sinirlerin anatomik lokalizasyonlarını direkt sinir sitümülasyonu ile değerlendirmek çok önemlidir. 20 İntraoperatif navigasyon cerrahi stratejinin saptanmasında, operasyona başlamadan önce tümörün ve önemli vasküler yapıların tam lokalizasyonunun belirlenmesinde ve operasyon sırasında tümörün komşu olduğu nörovasküler yapıların anatomik yerleşimlerinin tanımlanmasında oldukça yardımcı olmaktadır. Petroklival bölge tümörlerinde cerrahi yaklaşım seçiminde dikkat edilmesi gereken bazı detayla mevcuttur. Uygun cerrahi yaklaşımı seçerken hastanın genel durumu, yaş, nörolojik defisitler, normal vasküler anatomi, planlanan tedavi (palyatif/radikal,…), lezyonun tahmini natürü & histopatolojisi, yerleştiği kompartıman (intradural/ekstradural/intra-ekstradural), uzanımı (orta hat/lateral uzanım/ekstansif), büyüklüğü, nörovasküler yapılar ile ilişkisi ve de cerrahın deneyimi & tercihi önemlidir. Seçilen cerrahi yaklaşım tekniği öncelikle yeterli cerrahi ekspojur sağlayacak nitelikte olmalıdır. Gerekli olan ekposizyonun genişliği ve şekli genellikle preoperatif fizik muayene ve radyolojik inceleme bulgularına göre belirlenebilir. Lezyonun yakınındaki kritik anatomik yapıların tanınması, mobilizasyonu ve korunması için ekspojur sınırlarının genişletilmesine ihtiyaç duyulabilir. Beynin rahatlaması için BOS drenajı, uygun cerrahi planın bulunup izlenmesi gereklidir. Morbidite intraoperatif monitorizasyon yöntemleri ile azaltılabilir. Tümörün devaskülarizasyonu, kitlesinin küçültülmesi nörovasküler yapıların korunması gereklidir. Cerrahi rezeksiyon sırasında vital yapıların tanınması ve korunması, gereğinde rekonstrüksiyonu gerekebilir. Rekonstrüksiyonda dura su geçirmez tarzda kapatılmalı; gerekirse, fibrin yapıştırıcılarla ve uygun greftlerle desteklenmelidir. Viserokranyum ile nörokranyum arasında bütünlüğü bozulan kritik anatomik bariyerlerin restorasyonu sağlanmalıdır. İntrakranyal yapılar açılmış mukoza yüzeylerinden (nazal kavite, nazofarenks, paranazal sinüsler, mastoid hava hücreleri) korunmalıdır. Rezeksiyon sırasında açılabilecek geniş mukoza yüzeyleri (lateral ve posterior faringeal duvarlar) tamir edilmelidir. Ölü boşlukların doldurulması ile enfeksiyon için potansiyel teşkil eden kaviteler ortadan kaldırılır ve kısmen kozmetik yarar sağlanır. Vasküler yapılar septik ortamdan izole edilmelidir. Operasyon sırasında geçici olarak rezeke edilen kemik segmentler anatomik lokalizasyona yerleştirilmeli ve tespit edilmelidir. 21 CERRAHİ YAKLAŞIM TERCİHLERİ 1. Anterior Ekstradural Yaklaşımlar (Transoral, transpalatal, transservikal, transsfenoidal, transetmoidal, transmaksiller, transbazal,… yaklaşımlar) 2. Konvansiyonel İntradural Yaklaşımlar ve Kombinasyonları (Pterional, subtemporal-transtentoriyal, suboksipital,… ve kombine yaklaşımlar) 3. Lateral Yaklaşımlar (Orbitozigomatik frontotemporal, subtemporal transkavernöz transpetroz apeks, zigomatik genişletilmiş temporal fossa, petrozal (parsiyel labirentektomi petroz apisektomi yaklaşımı)(65,69), transkondiler/retrokondiler total transjuguler, infratemporal fossa, kombine yaklaşımlar 22 petrozektomi, ekstrem lateral subtemporal-preauriküler Tümörün yerleştiği anatomik alana, klivusla ilişkisine, uzandığı bölgeye göre farklı yaklaşımlar tercih edilebilir. Klivus petroklival tümörlerin merkezinde yerleşen bir anatomik yapı olup bu bölgeyi rahatlıkla açığa koyabilen yaklaşımlar tercih edilmelidir. Klivusun anatomik bölümlerine göre farklı cerrahi yaklaşım seçenekleri mevcuttur. Bölgeye Göre Yaklaşımlar ÜST KLİVUSUN AÇIĞA KONMASI •Pterional transsylvian yaklaşım •Kombine pterional transsylvian ve pre (anterior) temporal yaklaşım •Subtemporal transkavernöz transpetroz apeks yaklaşımı •Kombine pterional transsylvian ve pre (anterior) temporal + subtemporaltranskavernöz-transpetroz apeks yaklaşımı (+/- orbitozigomatik osteotomi OZO) •Orbitozigomatik frontotemporal yaklaşım •Zigomatik genişletilmiş temporal fossa yaklaşımı ÜST + ORTA KLİVUS KLİVUSUN AÇIĞA KONMASI Kombine pterional transsylvian ve pre (anterior) temporal yaklaşım • •Subtemporal transkavernöz transpetroz apeks yaklaşımı •Kombine pterional transsylvian ve pre (anterior) temporal + subtemporaltranskavernöz-transpetroz apeks yaklaşımı (+/- OZO) •Petrozal yaklaşım (Parsiyel labirentektomi petroz apisektomi –PLPA- yaklaşımı) •Kombine PLPA + Pterional transsylvian yaklaşım •Kombine PLPA + Pterional ve pre (anterior) temporal yaklaşım •Kombine PLPA + Pterional transsylvian ve pre (anterior) temporal + subtemporaltranskavernöz-transpetroz apeks yaklaşımı (+/- OZO) •Kombine PLPA + Subtemporal transkavernöz transpetroz apeks yaklaşımı •Suboksipital retrosigmoid yaklaşım ORTA KLİVUS KLİVUSUN AÇIĞA KONMASI •Petrozal yaklaşım (Parsiyel labirentektomi petroz apisektomi –PLPA-) yaklaşımı •Subtemporal transkavernöz transpetroz apeks yaklaşımı •Zigomatik genişletilmiş temporal fossa yaklaşımı 23 •Subtemporal-preauriküler infratemporal fossa yaklaşımı •Genişletilmiş frontal transbazal yaklaşım •Suboksipital retrosigmoid yaklaşım ALT KLiVUS KLiVUSUN AÇIĞA KONMASI Ekstrem lateral transkondiler/retrokondiler transjuguler yaklaşım • Genişletilmiş frontal transbazal yaklaşım • Petroklival bölgeye yönelik cerrahi müdahalelerde en geniş ekspojurla lezyona ulaşmak, total kitle rezeksiyonu yapabilmek, nörovasküler yapılara zarar vermemek için dikkat edilmesi gereken bazı cerrahi prensipler vardır. Cerrahi sırasında geniş sisternal diseksiyon ve bol miktarda BOS drenajı beyin relaksasyonu, uygun cerrahi planın bulunması ve izlenmesini sağlayacaktır. Uygun cerrahi plan bulunduktan sonra keskin diseksiyonla vital yapılar identifiye edilir ve tümörden diseke edilir. Tümör kitlesi devaskülarize edildikten sonra küçültülür. Gereken olgularda vasküler/kranyal sinir anastomozları, geçici klipleme ile serebral koruma yapılmalıdır. 24 PTERİONAL YAKLAŞIM(85,86,87) İlk kez Yaşargil tarafından anevrizma cerrahisinde kullanılan pterional yaklaşım günümüzde pek çok kranyal patolojide sıklıkla kullanılan ve çok iyi bilinen bir yaklaşımdır. Pek çok yaklaşımla kombine edilerek ön, orta ve arka fossaya ulaşımı sağlamaktadır. subfrontal bölge, Bu yaklaşımla ulaşılabilen kranyal alanlar; frontal & orbital & retro-orbital bölge, sellar, parasellar bölge, kavernöz sinüs, kiazmatik bölge, tentoryum açıklığı, interpedünküler fossa & perimezensefalik alan, prepontin bölge, üst klivus & retroklival alandır. Pterional yaklaşım anterior temporal yaklaşımla kombine edildiğinde frontal & subfrontal bölge, orbital & retro-orbital bölge, sellar-parasellar bölge, kavernöz sinüs, kiazmatik & retrokiazmatik bölge, tentoryum açıklığı, interpedünküler fossa & perimezensefalik alan, prepontin bölge, üst klivus & retroklival alana ulaşılabilir. Bu kombine yaklaşım kullanılırken temporal pol venlerinin koagülasyonu ve kesilmesi ile temporal lobun serbestleştirilmesi ve laterale-posteriora ekartasyonu sağlanır. (böylece interpedünküler ve perimezensefalik alanın daha geniş bir biçimde ortaya konması sağlanır). Gereken durumlarda ek olarak anterior klinoid-optik kanal çatısı rezeksiyonu, ICA dural ringlerinin açılması ve böylece ICA klinoidal segmentinin açığa konması, posterior klinoid-dorsum rezeksiyonu, tentoryum ensizyonu yapılabilir. Bu kombine yaklaşıma orbitozigomatik osteotomi (OZO) eklenmesi ile anterior kranyal fossa, temporal kranyal fossa, kavernöz sinüs, kiazmatik & retrokiazmatik bölge, tentoryum açıklığı, interpedünküler fossa & perimezensefalik alan ve üst klivustaki bazal lezyonlar daha iyi bir şekilde açığa konabilirler. OZO lezyona bakış açısını; subfrontal yaklaşımda %75, pterional yaklaşımda %46, subtemporal yaklaşımda %86 oranında artırır. SUBTEMPORAL TRANSKAVERNÖZ TRANSPETROZ APEKS YAKLAŞIMI Bu yaklaşım ile temporal fossa tabanı, tentoryum açıklığı, interpedünküler fossa & perimezensefalik alan, prepontin bölge, üst klivus & retroklival alan, orta klivus, petroz apeks & petroklival bölgeye ulaşılabilir. Ekstradural temporal fossa diseksiyonu ile lateralden mediale, posteriordan anteriora doğru diseksiyon yapılır. Bu yolla arkuat eminens, büyük süperior petrozal sinir (GSPN), petroz ICA’nın horizontal segmenti, foramen spinozum, middle meningeal arter (MMA), V3, V2,…)’e ulaşılır. Gerekli olgularda kemik rezeksiyonu (sfenoid kanat, temporal fossa tabanı,…), tentoryum ensizyonu, trigeminal kök ve ganglionun identifikasyonu, petroz 25 apeksin rezeksiyonu yapılır. Anteromedialde trigeminal kök ve ganglionuna, lateralde petroz ICA’nın horizontal segmentine, posteriorda internal akustik kanal ve kokleaya ulaşılabilir. TRANSFRONTAL EKSTRADURAL YAKLAŞIM Bu yaklaşım ile anterior fossada özellikle frontal etmoid sfenoid sinüsler ile optik kanallar çok iyi ortaya konur. Bikoronal insizyon ve bilateral frontal kranyotomi yapılır. TRANSFRONTAL İNTRADURAL-TRANSBAZAL YAKLAŞIM Anterior yaklaşıma benzemekle birlikte daha posteriora lokalize klivus ve sfenoid kemik gibi lezyonlar için uygun yaklaşımdır. Üst klivus meningiomalarında ve kordamalarda uygulanabilir. Bikoronal cilt insizyonu ve bifrontal kranyotomi yapılabilir. Bilateral üst orbita duvarları kaldırılır. Gerekirse optik unroofing yapılır. BOS drene edilerek beyin ekarte edildiğinde ön fossa tabanından orta bölüme kadar geniş bir açıklık sağlanır. Bu yaklaşımdaki ana sorun posterior klinoidin yeteri kadar görülememesidir. Birçok vakada durada çıkarıldığı için BOS fistülünü önlemek için kaideye flep ile rekonstrüksiyon gerekir. Fibrin yapıştırıcılar ile desteklenebilir. Kemik flepler yerleştirilmelidir. Eğer kemik defekt var ise uygun rekonstrüktif materyaller ile düzeltilir. Vaskülarize perikranyal flepler operasyonun başlangıç aşamasında hazırlanmalıdır. EKSTRAKRANYAL-İNTRAKRANYAL KOMBİNE YAKLAŞIMLAR Anterior kafa kaidesi yaklaşımları ilk kez 1960’lı yıllarda tanımlanmıştır. Değişik varyasyonlarla kombinasyonu tanımlanmış ve kullanılmıştır. Kombine yaklaşımlardaki amaç radikal rezeksiyon yapabilmek, nöral vasküler tüm vital yapılara hakim olmak gereğinde rekonsrüksiyonun yapılabilmesi için gerekli ekspozisyonu mümkün kılmaktır. Tümörün primer lokalizasyonu ve yayılım özelliğine göre operasyona öncelikle ekstrakranyal veya intrakranyal başlanacağına karar verilir. Özellikle kombine yaklaşımlarda, kafa kaidesinin eksansif rezeksiyonları söz konusu olduğundan 26 kitlenin çıkarılmasından sonra defeklerin tamiri için rekonstrüksiyon çok önemlidir. Bu nedenle vaskülarize perikranyal flepler operasyonun başlangıç safhasında hazırlanmalı ve operasyon süresince korunmalıdır. ANTERİOR SUBFRONTAL KRANYOFASİAL YAKLAŞIM Bifrontal kranyotomi ve gerektiğinde orbital osteomi ile lateral rinotomi, midfasial degloving veya diğer trasfasial yaklaşımlardan birinin kombine edilmesinden oluşur. Bu girişim, özellikle nazal kavite ve paranazal sinüslerden orijin alır. Anterior fossa kaidesini ve orbitayı invaze eden tümörler (estesinöroblastoma, squamöz hücreli karsinom, adenokarsinom) için uygundur. Bikoronal cilt insizyonunu takiben perikranyum flebi, operasyon sonunda rekonstrüksiyonda kullanılmak için kaldırılır. Frontal kemik flebi kaldırılarak frontal sinüs ve frontal loblar ekpoze edilir. Orbita tavanı ve lateral duvarının 2/3’ü birlikte kaldırılır. Ekstradural planda frontal loblar ekarte edilerek dura ve krista galli kribrifom plateden ayrılır. Bu sırada genellikle olfaktör sinir lifleri kesilir. BOS kaçağı açısından duranın sütüre edilmesi veya greft rekonstrüksiyonu ile kontrol altına alınması gerekir. Takiben her iki orbita tavanı planum sfenoidale ve anterior klinoid proçeslerin tabanı ekspoze edilir. Orbita tavanı kaldırılarak optik sinirleri korumak için görüş alanına alınması gereklidir. Lezyonun yaygınlığına göre değişen büyüklükte osteotomiler ile ön kaidedeki lezyon sağlam kemik sınırlardan nazal kaviteye indirilir. Frontal sinüsler abdominal yağ ile doldurulur. Nazal kavite ve anterior fossa arasındaki geniş defekt pediküllü perikranyal flep ile ön fossa kaidesine döşenmesi ile kapatılır. Frontal kemik flebi yerleştirilerek fikse edilir. Yaklaşımın intrakranyal kısmı tamamlanmış olur. İntrakranyal uzantısı serbestleştirilen lezyon transfasial yaklaşımlardan birisi kullanılarak rezeke edilir. TRANSFASİAL-TRANSBAZAL YAKLAŞIM Temel olarak anterior kranyofasial yaklaşıma benzemekle birlikte daha posteriorda lokalize klivus ve sfenoid kemik lezyonları için uygundur. Üst klivus ve sfenoid gövdesini tutan kitlelerde uygulanabilir. Bikoronal cilt insizyonundan sonra frontal kranyotomi flebi ve üst orbita kaldırılır. Optik unroofing yapılarak optik sinirler açığa çıkarılır böylece orta fossanın santral bölümüne kadar geniş bir ekspozisyon 27 sağlanır. Rezeksiyondan sonra aynı şekilde BOS fistülüne karşı uygun bir fleple kaide döşenir. Çıkarılan kemik flepleri uygun şekilde yerleştirilip tespit edilir. TRANSNAZAL-TRANSETMOİDAL-SFENOİDAL YAKLAŞIM Sfenoid sinüs ve hipofizer fossanın lezyonlarında özellikle kavernöz sinüsün medial duvarını infiltre eden kitlelerin rezeksiyonunda ayrıca büyük lezyonlarda biyopsi alınmasında kullanılır. LATERAL RİNOTOMİ – MEDİAL MAKSİLLEKTOMİ Anterior sfenoid, nazofarenks, pterigopalatin fossa, maksilla ve etmoid bölgeye geniş görüş açısı sağlar daha çok baş boyun cerrahları tarafından kullanılır. Sınırlı ve küçük lezyonlarda rezeksiyon yapılması mümkündür. Lateral kompartmana uzanan lezyonlarda lateral yaklaşım teknikleri ile kombine edilir. Medial kantustan başlayan insizyon paranazal sulkusta ilerletilir. Burun alasından ve filtrumdan üst dudaktan oral yüze geçilir. Gingivobukkal sulkustan mukoza insizyonu ile yanak flebi laterale ekarte edilir. Nazal kemik orbita medial duvarı ve maksilla medialinden osteotomi yapılır. Anterior ve posterior etmoidektomiyi takiben ön fossa kaidesine ulaşılır. TRANSORAL- TRANSPALATAL YAKLAŞIM Nazofarenks ve kranyovertebral bileşke ortahatta lokalize sınırlı lezyonların rezeksiyonunda kullanılır. Mandibulatomi ile kombine edildiğinde internal karotid arter bifurkasyonundan temporal kemiğe girişine kadar olan segmentin diseksiyonu mümkündür. TRANSMAKSİLLER VE LEFORT 1 OSTEOTOMİ YAKLAŞIMI MİDFASİAL DEGLOVİNG Burun ve her iki maksiller sinüsten ekspozisyon sağlaması nedeniyle büyük santral kompartman lezyonlarına müdahale için uygundur. Bilateral intranazal insizyonlar ve gingivobukal mukaza insizyonu ile cilt ve yumuşak dokular fasial iskeletten ayrılır. Flep yukarıya doğru kaldırılır. Medial maksillektomi anterior posterior etmoidektomi sfenoidetomi yapılır. Lefort 1 osteotomi yaklaşımı orta fossa 28 kaidesinin santral kompartmanına daha inferior bakış açısı sağlayan bir tekniktir. Sert ve yumuşak damağın inferior deplasmanı ile oro-nazofarenks ve klivusa ulaşımı sağlar. MİDFASİAL SPLİTİNG TEKNİĞİ Büyük klivus tümörlerinde ve bilateral transmaksiller yaklaşım gerektiğinde uygulanır. Bu teknik vertikal düzlemde anterior fossa kaidesinden 2. servikal vertebraya kadar ve her iki jugular fossa arasında kalan tüm santral kompartmana geniş ekspozisyon sağlar. Bu yöntemin temeli midfasial iskeletin her iki maksilla, orbita tabanı ve damağın kranyofasial olarak ayrılması tekniğidir. Nasion ve üst dudaktan yapılan iki horizontal insizyon orta hattan geçen bir vertikal insizyonla birleştirilir. Üst dudak ve gingivobukkal hat insizyonların eklenmesi ve nasal kartilajları içeren yumuşak doku fleplerinin yanlara açılaması ile her iki maksillanın ön duvarları açığa çıkarılır. Osteotomi yapılarak medial ve inferior orta duvarları anterior maksilla ve nasal kemikler tek parça halinde çıkarılır. Sert damağa yapılan osteotomi ile klivusa ulaşılabilir. Lezyonun rezeksiyonundan sonra çıkarılan kemik üniteler fikse edilir. İNFRATEMPORAL FOSSA YAKLAŞIMI Bu yaklaşım 3 değişik varyasyon içerir. Sigmoid sinüs ile kondiller fossa arasında ekspozisyon sağlayarak petröz apeks ve infralabirentin sahaya ulaşmayı sağlar. Bu tip yaklaşım temporal kemik kolesteatomları, meningiomlar ve glomus tümörlerinde kullanılır. Sigmoid sinüs ile petroz apeks arasındaki sahadan geçilerek horizontal internal karotid arter ve foromen ovale ekspozisyonu ile klivus lezyonlarına müdahale edilebilir. Diğer bir varyasyonda da geniş bir ekspozisyonla parasellar bölge, kavernöz sinüs, foramen rotundum ve foramen laseruma ulaşılmasını sağlar. Hatta pterogoid çıkıntının rezeksiyonuyla nazofarenkse müdahale edilebilir. Bu yaklaşım küçük nazofarenks karsinomları, adenoid kistik karsinomlarında kullanılabilir. Fisch bu yaklaşımda masteidektomi intratemporal fasial sinir diseksiyonu ve transpozisyonu östaki tüpü orta ve dış kulak yolu obliterasyonu yapmaktadır. Dolayısıyla kalıcı işitme kaybıyla sonuçlanmaktadır. Ayrıca petroz karotid arterin 29 diseksiyonu ve kontrol altında tutulması ile önde orta fossa kaidesine doğru geniş ekspozisyon sağlar. (10,29) KOMBİNE TRANSFASİAL İNFRATEMPORAL FOSSA Özellikle nazal boşluklara infiltre olup aynı anda infratemporal fossaya ve laterale uzanım gösteren tümörlerde kullanılır. İnfratemporal fossa yerleşen anjiofibrom adenoid kistik karsinom gibi malignitelerde uygulanır. Temporal kas ve zigomatik arkusun eksposize edilmesi için temporal ve preaurikular insizyon yapılır. Fasial sinirin frontal dalı cilt flebi içinde bırakılarak aşağıya devrilir. Temporal kas ekarte edilerek temporal squamadan diseke edilip aşağıya devrilir. Bu vakalarda gerektiğinde temporal kas rotasyonu ile operasyon kavitesinin obliterasyonu sağlanabilir. PREAURİKULAR SUBTEMPORAL İNFRATEMPORAL YAKLAŞIM Bu teknikle sfenoid kanadı petroz apeks orta alt klivus sfenoid sinüs superior orbital fissüre ulaşılabilir. Orta fossa kaidesinde geniş ekspozisyon sağlanır. Bikoronal veya temporal insizyon preaurikuler ve servikal bölgeye ulaşılarak temporal kas zigomatik ark parotis ve boyun üst kısmı ekspoze edilir. Temporal fossa cilt flebi ile kaldırılarak fasial sinirin frontal dalı korunur. İnsizyonun servikal uzantısı ile internal karotis arter internal juguler ven IX, X, XI. kranyal sinirler ekspoze edilir. Parotis SCM de diseke edilir. Zigomatik arkus rezeke edilir. Orbitayı invaze eden lezyonlarda lateral orbita duvarı zigoma ile birlikte çıkarılır.(13) Mandibula kondili aşağıya retrakte edililerek sfenoid kemik meningea media nervus manibularis ekspoze edilir. Temporal kranyotomiyi takiben ekstradural diseksiyon ile temporal lob orta fossa kaidesinden kaldırılır. Burada rehber yapılar olan GSPN, meningea media, V2,V3 tanınır. Gerekirse sfenoid büyük kanadı alınması ile V2 ve V3 serbestleştirilir. İnternal karotid arterin petrozal segmenti, karotid kanalın infratemporal açıklığından internal karotis arterin kavernöz sinüse girdiği foramen laserumun üst kısmına kadar ekspoze edilir. TUR ile karotid kanal açıldıktan sonra internal karotis arter kemik kanalından öne çıkarılabilir. Bu işlem klivus ve petroz kemik lezyonlarının manüplasyonları için faydalıdır. Bu yaklaşımdaki teknik aşamalar lezyonun türüne ve lokalizasyonuna göre farklılıklar gösterebilir. Tekniğin aşamaları vakanın durumuna uygulanmayabilir. 30 göre modifiye edilebilir veya hiç Lezyonun çıkartılmasını takiben dura defekti varsa otogreftler ile onarılır ve tercihen fibrin yapıştırıcılar ile desteklenir. Dura onarımına ek olarak intrakranyal boşluk ile baş boyunun viseral kompartmanları arasına fonksiyonel bir bariyer koymak gereklidir. Bunun için squamadan serbestleştirilen temporal kasın interpozisyonu genellikle yeterlidir. Geçici olarak rezeke edilen zigomatik arkus ve kemik kranyotomi segmentleri yerleştirilip tespit edilir. Bu yaklaşımın sınırlayıcı özelliği, ipsilateral SPA (VII ve VIII. kranyal sinir) ve serebellomedüller köşenin (IX ve XII. kranyal sinirler) yetersiz açılmasıdır. Ayrıca kontralateral karotid arterin kontrolünün sağlanmasındaki başarısızlıklar tümörle ilgili olabilir. Potansiyel komplikasyonlar, sfenoid sinüs veya östaki tüpünden BOS fistülü ve petröz internal karotid arter, fasyal sinir ve kohlea yaralanmalarıdır. Major avantajları orta ve alt klivusun geniş açılımı ve bunun serebellum ve beyin sapında retraksiyonu olmadan yapılabilmesidir. Beyin sapının anterolateral görünüşü sayesinde tümör diseksiyonuna daha elverişlidir. TRANSFASiAL YAKLAŞIMLAR Başlangıçta malign tümörlerin radikal rezeksiyonu için tanımlanmış olan bu cerrahi yöntemler ciddi morbidite ve mortalite ile sonuçlanmıştır. Kranyofasial ayırma tekniklerinin ve çeşitli rekonstriktif fleplerin gelişmesi ile fasyal iskeletin parçalara ayrılması, derin yerleşimli lezyonların rezeksiyonu ve daha sonra fonksiyonel rekonstriksiyon mümkün hale gelmiştir.Böyle bir teknikle visseral yapılar bir engel olmadan çıkmakta ve tüm infratemporal fossa ile birlikte sfenoid bölgeye, nazal kaviteye, nazofarenkse, pterigopalatin fossaya ulaşılabilmektedir. (13) TRANSMANDİBULAR- TRANSSERVİKAL YAKLAŞIM Orta fossa kaidesinin hem santral hem de lateral kompartmanlarına müdahale imkanı sağlar. Alt dudakta orta hattan geçen cilt insizyonu boyuna uzatıldıktan sonra orta hatta mandibulatomi yapılır. Lateralde ağız tabanından geçen mukoza insizyonuyla retromolar trigona ulaşıldıktan sonra hemipalatal mukoperiostal flep kaldırılarak yumuşak damak ve sert damak mukozası ekarte edilir. Bundan sonra sert damağın parsiyel rezeksiyonu farenks duvarınının serbestleştirilmesi nazofarenks, ve östaki kartilajının insizyonuyla santral kompartmanda klivus ve servikal vertebralara ulaşılabilir.Bu teknik özellikle karotid arterin boyundan petröz segmentinin distaline kadar ekspoze edilmesini sağlayan 31 orta fossa kaidesinde rahat manipulasyon için elverişli ve güvenli bir yöntemdir. İnternal karotid arterin medialden kontrolune imkan verdiği için güvenle uygulanabilir. Ancak mandibulanın orta hatta ayrılması gerektiğinden dış yapılarının çok iyi korunması gereklidir. Dilin ayrılması ise ancak dilin gerisine doğru uzanım gösteren ve ekarte edilemeyen tümör alanları olması durumunda kullanılması uygundur. FASİAL TRANSLOKASYON TEKNİĞİ Lateral rinotomi insizyonu ile preaurikular bölgeye uzatılan hemikoronal skalp insizyonu, zigomatik arkus üzerinden horizontal bir insizyonla birleştirilir.Bu aşamada fasyal sinirin frontal dalları diseke edilir ve operasyon sonunda anastomoz yapılmak üzere kesilir.Bu horizontal insizyonla tek bir cerrahi saha elde edilir ve kafa kaidesinin 3 boyutlu ekspozisyonu sağlanır. Yumuşak doku flepleri subperiostal olarak zigoma ve maksilladan kaldırılır. Orbita lateral, inferior ve medial duvarları kaldırılır.Temporal kemiğin zigomatik proçesi, zigomanın frontal proçesi, maksillanın alveolar ve frontal proçesleri, orbita tabanından yapılan osteotomiler ile orbitozigomatikomaksiller bölüm çıkarılır Temporal adale aşağı deplase edildikten sonra subtemporal kafa kaidesi tamamen ekspoze edilir.Bundan sonra lezyonun lokalizasyonuna göre rezeksiyon sınırları değiştirilebilir. Subtemporal, frontal ve/veya temporal kranyotomi gerekiyorsa yapılır. Pterigoid çıkıntıların ve kasların rezeksiyonu ile orta fossa kaidesinin santral bölümüne de ulaşılabilir.(14) Kitle rezeksiyonu yapıldıktan sonra rekonstrüksiyona geçilir. Dura tamiri yapılır. Eğer kemik kaide defekti varsa temporal kas rotasyonu ile örtülebilir. Kemik segmentler yerleştirilir ve tespit edilir. Diğer dokular da anatomik plana uygun olarak kapatılır. TRANS TEMPORAL YAKLAŞIMLAR Orta fossaya ulaşmayı sağlayan standart nöroşirürjikal yaklaşımdır. Temporal lob içindeki ve orta fossanın lateral bölümündeki ekstradural lezyonlara en kısa yaklaşım yoludur. Ancak orta fossa kaidesindeki lezyonlarda superolateral, inferomedial kısıtlı görüş açısı nedeniyle temporal lobun ekartasyonuna gerek vardır. Serebral dokunun bu şekilde ekartasyonu intraoperatif veya postoperatif ödem, temporal ensefalomalazi nedeniyle konuşma, hafiza, algı bozuklukları meydana gelebilir. Daha medialdeki lezyonlarda daha fazla ekartasyon gerekeceğinden riskler 32 daha da artmaktadır. Kemik kranyotomi flebinin mümkün olduğunca aşağıdan yapılması kaide ekspozisyonu için ekartasyonu biraz azaltabilir. FRONTOTEMPORAL TRANSKAVERNÖZ VE TRANSPETRÖZAL YAKLAŞIM Bu yaklaşım, medial üst klival alan ve kavernöz sinüsü kaplayan tümörlerde kullanılır.Bu operasyonunun birinci amacı intrakavernöz tümörün çıkarılmasıdır. Bir frontotemporal kranyotomi yapılır ve bunu izleyen orbitozigomatik osteotomi yapılır. Üst klival tümörlere girildiğinde supraklinoid internal karotid arter ve III. kranyal sinir arasında, III. ve IV. kranyal sinirler arasında veya IV. kranyal sinir ve V1 arasında çalışılır. Tümörün çıkarımı için ipsilateral posterior klinoid proçes ve dorsum sella çıkartılır. Bu üst klival alandan tümör rezeksiyonunu kolaylaştırır. Lateral ve medial trigeminal kökten petröz apeks kemiği intradural olarak uzaklaştırılır. Bu inferior açılım, yaklaşık VI.kranyal sinir seviyesine kadar indirilir. İntrakavernöz karotid arter, tümör rezeksiyonunun bir kısmında eksize edilirse (internal karotid arter grefti olsun ya da olmasın) sfenoid sinüse yan duvarı kaldırılarak ulaşılabilir. Sfenoid sinüs üzerinde çalışılarak klivus açılabilir ve tümör bulunabilir. Uygun rekonstrüksiyonla postoperatif BOS fistülünü önlemek açısından önemlidir. Sfenoid sinüs üzerine, perikranyal bir flep koyularak ve otolog yağlarla tıkaç yapılarak ve ayrıca duranın kenarı dairesel olarak fasya lata ile sütüre edilerek kapatılır. Bu yaklaşımın en büyük avantajı posterior temporal lob retrakisyonuna ihtiyaç olmadan orta kranyal fossa vasıtasıyla üst klivusa yaklaşılmasıdır ve tümör operasyonunun erken safhasında devaskülarize edilebilir. Yaklaşımın dezavantajı ise kavernöz sinüs içinden çalışıldığından yüksek morbiditeye sahip olmasıdır. Yaklaşımın sınırlı uygulanabilirliğinden ötürü sadece kavernöz sinüsü ilgilendiren tümörlerde kullanılır. POSTERİOR SUBTEMPORAL/TRANSZİGOMATİK VE PRESİGMOİD TRANSPETRÖZ YAKLAŞIM Bu yaklaşım Al Mefty, Hakuba, Malis ve Sami tarafından popüler hale getirilmiş ve Sekhar tarafından da modifiye edilerek kullanılmıştır. (3,8,31,32,44,54,55)Aynı ya da izleyen operasyonlarda preaurikular infratemporal yaklaşımla da kombine edilebilir. Bu yaklaşımda dural açılış, presigmoid dura ve temporal durayı içerir. Böylece Al Mefty ve arkadaşlarının tariflediği gibi sigmoid sinüs korunmuş olur. Malis, 33 internal akustik kanalın altındaki yapıları daha iyi açmak için karşıdaki sinüs yoluyla ve Labbe venlerinin kan akışını koruyarak transvers sinüsü kesmeyi yeğlemiştir. (3,4,6, 31,44,54) Bu sadece transvers sinüsdeki torkuler herofili ile dominant olmayan taraftaki kısım arasında iyi bağlantı olan hastalar arasında yapılabilir. Retrosigmoid yaklaşımla karşılaştırıldığında bu yaklaşımın avantajı daha az serebellar ve temporal lob retraksiyonu içermesi ve 3cm’e kadar olan tümörlerde operatif mesafenin kısalmasıdır. Operasyonu yapan kişi, beyin sapını anterior ve lateral görünüşü için uygun bir yola sahip olur. Bununla birlikte cerrah hala V.ve IX kranyal sinir arasında çalışır. Bu sinirler tümör yakınında uzanmadığı zaman bir dezavantaj oluşturur. Posterior temporal lob retraksiyonu Labbe’s venlerinin yaralanması olasılığını meydana getirir. Labbe’s venlerinin değişik lokalizasyonları ve temporal lobun süzen venlerinin hacmi de dezavantajlardandır. Bu yaklaşım, santral veya sentrolateral klivusu içeren tümörlerden ziyade sentrolateral orta klival ve petröz apeks lezyonları için daha uygundur. Üst klival alan, ekspozisyonu mümkün olmakla beraber önemli posterior temporal lop retraksiyonları gerekebilir. Alt klivus açılımlarında özellikle yüksekte ise sınır, jugular bulbusdur. Bu yalnızca sinüsün bölünmesi zararına veya arka taraftan çalışılıyorsa geçerlidir. V. kranyal sinir, IX. kranyal sinir kronik olarak tümör yanında uzanmıyorsa bu yaklaşım hasar açısından sinirleri önemli risklere sokacağından dikkatli olunmalıdır. Bu yaklaşım çoğunlukla kondiler fossayı kapsayan zigomatik osteotomi ile kombine edilir. Gerektiğinde petröz apeks rezeksiyonuda uygulanır. Bu gibi açılımlar için her iki insizyon da uygulanabilir ya da pinnanın bölünmesiyle birlikte bir retroaurikular insizyon yapılabilir. Labirent ve sigmoid yaklaşımda açılımın sınırıdır. İpsilateral kulakta işitme duyusu zayıf ve kontrlateral kulakta iyi ise translabirentin yaklaşım subtemporal açılım ile kombine edilir. Bu serebellopontin köşenin oldukça iyi ekspozisyonunu sağlar. TOTAL PETROZEKTOMİ YAKLAŞIMI Kohleanın kaldırılması ve infratemporal fasyal sinirin posteriora doğru yer değiştirmesini içeren lateral ekstradural yaklaşım transkohlear yaklaşım olarak adlandırılmış ve ilk olarak House ve Hitselberger tarafından uygulanmıştır.(35) Sekhar ve arkadaşları da bu yaklaşım petröz İCA’yı anteriora mobilize ederek petroklival kemiği kaldırarak modifiye etmiş ve buna total petrozektomi yaklaşımı denmiştir. (38,66) 34 Bu yaklaşım dev kompleks petroklival bölge tümörlerinde kullanılmıştır. Başlangıç olarak temporal alanda soru işareti insizyonu yapılır ve bu mastoid alanın ve kulağın arkasına doğru uzatılır. Sternomastoid alanın önünden aşağı doğru kavisleştirilerek mandibulanın köşesine gelinir. Periost altındaki subkutanöz yüzeyde deri flebi diseke edilir. Eksternal kulak kanalı, kıkırdak ve kemik parçalarının birleşme yerinden ayrılır ve sütüre edilerek kapatılır.(3,6,65) Mastoid proçese bağlı noktadan sternomastoid ve digastrik kaslar ayrılır.Splenius ve semispinalis kapitis kasları da kemikten ayrılır. Distal olarak parotis glandın içinden ve stilomastoid foramenin çıkış yerinin hemen yanından, fasyal sinir gövdesi diseke edilir. Mandibular kondil ve çevreleyen eklem kapsülü glenoid fossadan diseke edilir. Mandibulanın boyun kısmı çapraz kesilir ve kondil kaldırılır. Zigomatik arkus, glenoid fossa ile birlikte ayrılır. Prosedürün petrozektomi kısmı mastoidektomi ile başlar. Bundan sonra eksternal akustik kanalın kalan kısmı ve orta kulak içeriği kaldırılır. Fasyal sinirin içinde olduğu internal akustik kanalın açıldığı yerden labirent turlanır. Yaklaşımın aşağı sınırı jugular bulbusdur. Bu yaklaşım transkohlear yaklaşımdan daha geniş açılım sağlar. Tümör hafif bir serebellar, temporal lob ve petröz İCA retraksiyonu ile kaldırılır. Klival dura ve posterior kavernöz sinüsden tümörün bağlantısını kesmek ilk yapılacak iştir. Bu yaklaşım petroklival tümörlerde geniş olanaklı açılımlar sağlamasını sağlar. İpsilateral alt klival alana ulaşılmasında alt sınır jugular bulbus ve IX ve X. kranyal sinirlerdir. Bu operasyonda intrapetröz VII. kranyal sinirin yaralanması yaygındır ve olursa fasyal sinir rekonstrüksiyonu gerekirse greft ile müdahale edilir. Total petrozektomide komplet işitme kaybı kaçınılmaz bir sonuçtur. KOMBİNE SUPRATENTORYAL VE İNFRATENTORYAL YAKLAŞIM Petroklival alandan çıkan kitleler zaman zaman tentoryumun üzerine, kavernöz sinüse doğru genişleyebilir. Bu geniş yayılımlı tümörler tek başına subtemporal veya infratemporal yaklaşım kullanılarak total olarak rezeke edilemezler. Bu durumda kombine kafatabanı yaklaşımları uygulanmalıdır. Lateral yaklaşımlar çeşitli derecede petroz kemik rezeksiyonu ile kombine lateral oksipital ve subtemporal kranyotomileri içerir.(34,41,54,59,73,77) Çeşitli şekillerde isimlendirilirler; posterior subtemporal ve saf sigmoid transpetrozal yaklaşım, petrozal yaklaşım, kombine retroaurikuler ve preaurikuler transpetrozal trantentoryal yaklaşım, kombine 35 supratentoryal ve infratentoryal yaklaşım ve kombine supraparapetrozal ve infraparapetrozal yaklaşım gibi. Kemik çıkarılması ise basit retrolabirentin presigmoid kesimden total petrozektomi ve fasial sinir transpozisyonu arasında değişir. Basit kemik çıkarımlı yaklaşımlar bazen iki basamaklı girişimlerdir. Tümör genişlemesi göz önüne alınarak cerrahinin primer amacına göre düzenlenir. Sami tarafından tanımlanan daha basit formda ise posterior subtemporal kranyotomi lateral suboksipital kranyotomi ile genişletilir. Ayrıca petroz kemikte ekstralabirentin presigmoidal mastoidektomi ile ekstra bir alan sağlanır. (55,56,77) Cilt insizyonu temporal alana doğru yukarı ve öne eğilimli genişletilmiş basit retromastoid insizyonu şeklindedir. Kranyotominin temporal kısmı ilk olarak yapılır ve orta fossa tabanına doğru transvers sinüsün altına kadar uzatılır. Arkasından kesici havalı dril ile suboksipital kranyotomi yapılır. Sigmoid sinüs üstündeki son kemikte kaldırılarak presigmoid dura sinodural açıklık ortaya çıkarılır. Turlama piramid boyunca apekse kadar devam ettirilir. Daha sonra dura açılır temporal lobda Labbe veni eleve edilir. Sonrasında petrozal sinüse yer değiştirilir ve tentoryum petroz hatta yapıştığı yere yakın kesilir. Bu alanda Labbe veni sinüs sistemine dökülür ve korunmasına çok özen gösterilmelidir. Daha sonra dural insizyon sigmoid sinüs ön kenarı boyunca aşağıya doğru uzatılır ve süperior petrozal sinüsü çaprazlar. Temporal lobun posterior kısmı ekartör ile retrakte edilir. Bundan sonra tentoryum lateralden mediale doğru petroz sırta paralel kesilir. Tentoryumun kesilmesi üst klivus, beyin sapının anterior ve lateralinin, baziller arterin III, IV. ve V. kranyal sinirlerin çok güzel bir şekilde görüntülenmesini sağlar. Serebellar retraksiyon hafif olabilir. Zira tentoryumun kesilmesi ile serebellum piramitden kendi kendine bir miktar uzaklaşır. Bu açıklıklardan cerrah V. ile IX. kranyal sinirler ile orta ve alt klivusun iyi bir görüntüsünü yakalar. Bu yaklaşım cerraha tümöre 2 cm’e kadar yakın çalışmaya imkan verir. Tentoryumun kesilmesi serebellum ve temporal lob retraksiyonunu azaltmakta Labbe venini korumakta ve mükemmel bir görüş sağlamaktadır. Sinüs kesilmesi olmadan kombine posterior subtemporal suboksipital presigmod transpetroz yaklaşım kafa tabanının alt klivustan parasellar alanan kadar olan çok geniş bir kısmını tutmuş klivus tümörlerine ulaşım ve rezeksiyon sağlamak için en seçkin ve en az tehlikeli yoldur. Bu yaklaşım Labbe veninin lateralinden transvers sinüsün bağlanması ve kesilmesi ile genişletilebilir. Bu santral klival tümörler için en basit yaklaşımdır. Bu yaklaşımın avantajı cerrahın kısa 36 bir sürede tümör üzerinde çalışmaya başlıyabilmesi ve hafif serebellar tentoryal retraksiyonun iyi tolere edilmesidir. Translabirentin ve total petrozektomi yaklaşımı petroklival alanın geniş bir şekilde ortaya çıkmasını sağlar. Ancak duyma kaybı değişen derecelerden fasial paralizi ve cerrah tarafından bakılacak olursa da yüksek oranda kemik işi ve rekonstrüksiyon gerektirir. RETROSİGMOİD YAKLAŞIM Genelde hastaya yarı oturur pozisyonda hafif fleksiyonda ve lezyon tarafına dönük şekilde pozisyon verilir. Kemiğin kesilmesinde yukarı ve laterale doğru sigmoid ve transvers sinüslere ulaşılacak şekilde dikkat edilmelidir. Uygun sisternal BOS drenajı ile birlikte önemsenmeyecek düzeyde serebellar retraksiyon olur. Bu yapıldıktan sonra insize edilen dura yukarı ve kenarlara doğru suture edilerek tutturulur.Kranyal sinirler beyin sapı ve arterlerin yanında bulunan araknoid tabakaların tanımlanması ve korunmasına çok dikkat edilmelidir. İşlemin bu aşamasında koagülasyon yapılmamalı ve sürekli irrigasyon yapılmalıdır.(62,65,82) SPA tümöründen tamamen kurtarıldığı zaman beyin sapı ve tentoryumun serbest kenarı arasında supratentoral alana ulaşılabilecek bir boşluk kalır. Bu boşluk sayesinde tümörün orta kranyal fossa ve parasellar alana doğru olan projeksiyonlarına ulaşılarak tümörü III. ve IV. kranyal sinirler ve willis poligonu arterlerinden diseke edebilir. Tümör tentoryal hiatusa lokalize olduğunda tentoryal flebin rezeksiyonu ile genişletilebilir. Bu durumda tümör üst kutbu eğer parasellar duraya yapışık değilse aşağıya doğru yer değiştirilebilir ve interpedünküler karotid ve kiazmatik sisterna araknoid tabakasından ayrılarak uzaklaştırılabilir. Hatta bazı olgularda tentoryum orta kranyal fossa tabanına doğru yönlendirilebilir. Çalışma sahası serebellopontin köşeyi çaprazlayan kranyal sinirlerden dolayı dar koridorlara bölünür. Tümörün büyük parçası tentoryum tirigeminal sinir ve vestibulokohlear sinir arasındaki alt açıklıktan çıkarılır. Orta klivusa VII, VIII ve alt kranyal sinirler arasındaki açıklıktan ulaşılabilirken alt klivusa alt kranyal sinirlerin altından çalışılırak ulaşılabilir. Tümör beyin sapı ve piramid arasındaki boşluğu laterale doğru tentoryumu süperiora doğru genişletir. Ve serebellumun intolerabl retraksiyonu olmadan klival alana giriş imkanı, tentoryumun tümör tarafından elevasyonu tentoryal boşluğa ulaşmak için kullanılabilecek yeterli bir alan sağlar. 37 Lateral suboksipital yaklaşımın açıklığı tentoryumu tentoryal hat boyunca laterale ve aşağıya doğru açarak ve transkondiller ve C1 laminektomi eklenerek genişletilebilir. Alt klivus ve foramen magnumu tutan tümörlerde retrosigmoid kranyektomiden sonra mastoid proçesin medial 2/3’ü ve oksipital kondilin posterior yarısıda çıkarılır. Sonrasında sigmoid sinüs tamaman açıkta bırakılır ve C1 laminası çıkarılır. Bu yaklaşım beyin sapının anteriorunda yerleşen tümörlere ulaşım için yeterli lateral açıklık sağlarken nöral yapıları retraksiyonuna gerek olmaz. Ayrıca stabilite etkilenmediğinden füzyon presedürlerine gerek yoktur. Retrosigmoid yaklaşım yandan sfenoid sinüs üzerinde uygun kemik kaldırmaya imkan verir. Duradaki sigmoid sinüsün lateral rotasyonuna imkan verir. Bu yaklaşımın avantajı nisbeten kolay olması ve hafiften ortaya doğru olan serebellar retraksiyonun genellikle iyi tolere edilmesidir. Bu yaklaşımın dezavantajı serebellopontin köşedeki kan damarları ve kranyal sinirler arasında çalışma gerekliliği olması ve özellikle tümörün şiddetli distorsiyonu olduğu zaman beyin sapının zayıf bir şekilde gözlenebilmesidir. Bu yaklaşım daha medialdeki lezyonların açılması için uygun değildir. Lezyonlar kontralateral uzanmadıkça tümör için geniş bir lateral pencere açılabilir. Bu operasyon sırasında en büyük risk anterior inferior serebellar arter ve VIII, IX, X. kranyal sinirlerin zedelenebilmesidir. 38 MATERYAL VE METOD Bu çalışmada, Ekim 2000 – Aralık 2005 tarihleri arasında kliniğimizde kafa tabanı lezyonu nedeniyle opere edilmiş 153 hasta içinden petroklival bölge lezyonu bulunan 37 hasta retrospektif olarak incelenmiştir. Tüm hastalar klinik prezantasyon, mevcut lezyonun lokalizasyonu, cerrahi yaklaşım tercihi, cerrahi sonuçlar yönünden irdelenmiştir. Hastaların preoperatif ve postoperatif dönemde standart sistemik, nörolojik muayeneleri ve Karnofsky Performans Skala Skoru (KPSS)’na göre puanlamaları, preoperatif dönemde rutin olarak multiplanda BBT, MRG, seçilmiş hastalarda 4 yollu serebral anjiyografi incelemeleri yapıldı. Radyolojik olarak lezyonlar yayıldıkları fossa, büyüklük, beyin sapı kompresyonu, internal akustik meatus (IAM) ile ilişkisi, kavernöz sinüs tutulumu yönünden incelendi (Tablo 1). Tümör boyutları aksiyel, koronal ve sagital plandaki MRG imajlarına göre hesaplandı.(Tablo 2) İntraoperatif somatosensorial ve beyin sapı uyarılmış potansiyeller, fasial sinir monitorizasyonu uygun donanım bulunmadığı için hiçbir hastada uygulanmadı. Postoperatif erken dönemde olgularda kranyal MRG, geç dönemde belirli periyotlarla sistemik, nörolojik ve radyolojik değerlendirmeler yapılarak takip süreleri tespit edildi. Olgulardan elde edilen materyallerin tümü, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Nöropatoloji Bölümü’nde Prof. Dr. Çiçek Bayındır tarafından histopatolojik olarak incelendi. Tüm hastalarda preoperatif nörolojik, erken (postoperatif ilk 30 gün) ve geç (postoperatif ilk 30 günden sonra) dönem nörolojik değerlendirme yapıldı. Hastaların uzun dönem takipleri ilk 1 yıl 3 ay, ardından da 1 yıl ara ile nörolojik ve radyolojik tetkikler ile yapıldı. 39 BULGULAR Hastaların 25’İ kadın 12’si erkek olup ortalama hasta yaşı 47(14,71) idi. Semptomların başlaması ve teşhisi arasındaki süre 1 ay – 7 yıl olarak (ortalama 1,9 yıl) saptandı. Hastaların başvuru şikayetleri Tablo 3’te, nörolojik muayeneleri Tablo 4’de gösterilmiştir. 37 hastada 41 operasyon yapıldı. Hastaların patolojilerine göre dağılımı Tablo 5’de gösterilmiştir. Tercih edilen yaklaşımlar ve hangi patolojilerde kullanıldığı Tablo 6’da gösterilmiştir. Total kitle rezeksiyonu 31 hastada (%83.7), subtotal kitle rezeksiyonu 6 hastada (%16.3) gerçekleştirildi. Subtotal tümör rezeksiyonunun en sık nedeni beyin sapı pia materinin tümörle infiltrasyonu, damarların (PICA, ICA, vertebral ve baziler arterler) adventisyasının tutulumudur. Postoperatif erken dönem (ilk 30 gün) komplikasyonlar Tablo 7’de gösterilmiştir. En sık görülen komplikasyon 7. kranyal sinir paralizisidir. 5 hastada kalıcı tarsorafi yapılmış olup tarsorafi için göz kapağı içine altın plak yerleştirilmesi tercih edilmiştir. Erken dönem (postoperatif ilk 30 gün) cerrahi mortalite oranı %10.8’dir. Postoperatif dönemde hastaların ortalama taburcu süresi 15 (7-31 gün) gün olup taburcu olurken ortalama KPSS’u 75 idi. Bilateral posterior fossa epidermoid kitlesi olan hastamız da retrosigmoid yaklaşım kullanılarak iki seansta total kitle rezeksiyonu yapıldı. 2 hasta rezidü, bir hasta nüks kitle nedeni ile ikinci kez opere edildi. Reoperasyonlarda sadece bir hastada subtotal diğer 3 hastada total kitle eksizyonu yapıldı. Orta ve posterior fossa uzanımlı petroklival meningiomu olan bir hastada kombine transsilviyan yaklaşım-anterior temporal +OZO uygulandı. İlk operasyonda mevcut lezyonun sert ve çevre dokulara yapışık olması nedeniyle subtotal kitle rezeksiyonu yapıldı. 1 ay sonra aynı yaklaşım kullanılarak yeni bir operasyon yapıldı. Ancak bu seansta lezyonun çok sert ve çevre dokulara yapışık olmasından dolayı subtotal kitle rezeksiyonu yapılabildi. İlk ameliyattan sonraki nörolojik durumu bozuk olan hasta ikinci ameliyatından 20 gün sonra 40 eks oldu. İntradural klivus kordoması nedeniyle sağ anterior temporal- transsilviyan yaklaşım+ OZO yapılan hastamızda total kitle rezeksiyonu yapıldı. Takipler sırasında ilk operasyondan 3 yıl sonra nüks kitle nedeniyle aynı yaklaşım kullanılarak total kitle eksizyonu gerçekleştirildi. 41 Ad Yaş C Şikayeti Soyad Patoloji Yaklaşım Tümör boyutu 1 GB. 35 K Başağrısı Meningiom 31x22x24 Total 2 NK 33 K Başağrısı , işitme kaybı Meningiom 3 DZ 39 E Schwannom 4 FK 50 K Yüzünde uyuşma, başağrısı Yüzünde uyuşma, başağrısı 5 NA 49 E Başağrısı , bulanık görme Schwannom Pteryonel transsilvian anterior temporal + OZO Subtemporal transpetroz apeks- transkavernoz yaklaşım Retrosigmoid transmeatal yaklaşım Subtemporal transpetroz apeks- transkavernoz yaklaşım Retrosigmoid yaklaşım 6 GK 52 K Başağrısı , işitme kaybı Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 7 FÖ 46 K Başağrısı , işitme kaybı Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 8 ŞC 40 K Başağrısı , bulantı Meningiom 9 KC 44 E Sağ gözde ağrı , yanma Trigeminal nörinom 10 MY 60 E Yüzde uyuşukluk Schwannom Subtemporal transpetroz apeks- transkavernoz yaklaşım Sağ pteryonal kranyotomi + OZO +anterolateral subtemporal yaklaşım Retrosigmoid yaklaşım 35x30x35 Total 25x10x15 Total 35x40x45 Total 11 ZG 33 k İşitme kaybı Nörinom 12 FÇ 65 K Başağrısı , baş dönmesi meningiom 13 HT 58 K Çift görme, görme bulanıklığı Meningiom 14 FA 58 K Sağ yüz ağrısı Meningiom Retrosigmoid yaklaşım 2 operasyon Subtemporal transpetroz apeks- transkavernoz yaklaşım Sağ pteryonal kranyotomi + kliniod rezeksiyonu + optik unroofing Retrosigmoid yaklaşım 15 EK 47 K Başağrısı, uyuşma Meningiom Retrosigmoid yaklaşım 16 HE 54 E Başağrısı , işitme kaybı Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 17 ŞS 67 E LY 67 K Anaplastik glial kitle Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 18 Yürümebozukluğu,işitme kaybı Baş dönmesi 19 SB 49y K Başağrısı Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 20 NŞ 33 K Başağrısı , işitme kaybı Schwannom Retrosigmoid yaklaşım Meningiom 42 Retrosigmoid yaklaşım 50x50x40 Total 40x30x50 Total 30x35x30 Subtotal 40x40x30 Total 50x20x25 Total 20x20x15 Total 20x30x30 Total 48x40x38 Total 25x20x20 Total 20x30x40 Total 30x32x26 Total 20x20x20 Total 30x20x20 Total 40x40x40 Total 20x20x20 Total 18x15x14 Total 43 Ad Soyadı Yaş C Şikayeti Patoloji Yaklaşım Tümör boyutu 21 NT 27 K Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 22 CC 62 E Astrositom grade 2 Retrosigmoid yaklaşım 50x40x40 Total 30x40x40 Total 23 Sİ 55 K Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 24 MÖ 49 K Akustik nörinom Retrosigmoid yaklaşım 25 SB 37 E Başağrısı, işitme kaybı Yürüme bozukluğu, yutma güçlüğü Başağrısı, yutma güçlüğü Başağrısı, işitme kaybı Baş ağrısı 2 operasyon Meningiom 26 MT 28 K Başağrısı, görme bozukluğu Adenoid kistik karsinom 27 KÖ 33 K Schwannom 28 KK 47 K 29 15 K 30 MMT 2 operasyo n AG Baş ve kulak ağrısı Başağrısı, çift görme Başağrısı, görme bozukluğu Posteriora genişletilmiş pteryonal kranyotomi OZO +anterolateral subtemporal yaklaşım Posteriora genişletilmiş pteryonal kranyotomi + anterolateral subtemporal yaklaşım Transpetrozal yaklaşım 34 E İnsidental Kranyofaringiom Retrosigmoid yaklaşım 2 operasyon Posteriora genişletilmiş pteryonal kranyotomi OZO +anterolateral subtemporal yaklaşım Retrosigmoid yaklaşım 31 JT 46 K Schwannom Retrosigmoid yaklaşım 32 MY 45 E Başağrısı, denge kaybı, işitme azlığı Görme kaybı Meningiom Pterional 33 MA 21 E Başağrısı, denge bozukluğu Epidermoid 34 MT 72 E Epidermoid 35 PO 49 K 36 HK 41 K Başdönmesi, yürüyüş dengesizliği Başağrısı, yürüme bozukluğu Başağrısı, görme bozukluğu Posteriora genişletilmiş pteryonal kranyotomi + OZO +anterolateral subtemporal yaklaşım 2 operasyon Genişletilmiş pteryonel kranyotomi + transsylvian dis. Pterional kranyotomi Meningiom Sağ frontotemporal kranyotomi, sağ OZO ( orbitozigomatik osteotomi) , sfenoid kanat rezeksiyonu, anterior klinoid rezeksiyonu, transylvian yaklaşımla total kitle eksizyonu 40x20x25 Total 37 İK 59 E Başağrısı, solda işitme azlığı, yüzde uyuşukluk Meningiom Retrosigmoid yaklaşım 40x50x40 Total Epidermoid kist Kordoma meningiom 44 50x48x46 Subtotal 42x35x40 Total 60x60x60 Subtotal 90x70x40 Subtotal 30x30x20 60x40x20 Subtotal 25x35x17 Total 18x21x20 Total 20x13x12 Total 32x26x31 Total 60x50x50 Subtotal 40x50x40 Total 20x20x20 Total TARTIŞMA Petroklival ve sfenopetroklival tümörlerin cerrahi tedavisinde morbidite ve mortalite hızı geçmişte yüksek idi. Bunun en önemli nedeni bu bölgenin karmaşık anatomisi, lezyon çeşitliliği ve cerrahi rezeksiyondaki zorluklar idi. Ancak gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde tümör ve çevre nörovasküler yapıların anatomisi daha anlaşılabilir hale gelmiş, yeni cerrahi teknikler geliştirilmiş, intraoperatif monitorizasyon sayesinde postoperatif morbidite ve mortalite oranlarında düşüş sağlanmıştır.(5,6,21) Petroklival bölgeye ulaşmak için pek çok kafa tabanı yaklaşımı alternatifi mevcuttur. İhtiyaca uygun olarak klasik yaklaşımlar modifiye edilmiş ya da birkaç kafa tabanı yaklaşımı kombine edilerek kullanılmıştır. Ancak bu yaklaşımlardan hangisinin uygun olduğuna karar vermek için pek çok faktörü göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Mevcut lezyonun yerleştiği kompartımanlar, lezyonun komşu nörovasküler yapılarla ilişkisi, tahmini histopatolojisi seçilecek cerrahi yaklaşım ile bire bir ilişkilidir. 1928 yılında ilk kez Dandy tarafından tanımlanan lateral suboksipital yaklaşım, SPA tümörlerine ulaşmak için en sık kullanılan cerrahi yoldur. SPA ve lateral klivusa en kolay ulaşım yolu olan bu yaklaşımı kullanarak derin petroklival bölgedeki lezyonları fizyolojik bir yoldan radikal olarak rezeke edebilmekteyiz. Bu yaklaşım SPA’ya rahat bir giriş yolu olup tentoryumun petrozal hat ile yaptığı yapışma açısına kadar ulaşım sağlamaktadır. Petroklival lezyonların rezeksiyonu sırasında ilk olarak petroz kemiğin posteriorunda daha sonra da klivus üstündeki dural bağlantıların açılması ile tümöre ulaşılır. Takiben tentoryum ve V, VII, VIII, IX, X. kranyal sinirler ve vasküler yapılar arasından tümör rezeke edilerek kranyal sinir ve beyin sapı dekomprese edilir. Son olarakta petroz apeks, tentoryum ve üst klivustaki bağlantı yerleri ayrılır. Bu rotanın ana dezavantajı tümör tarafından invaze edilmiş dural ve ekstradural yapıların kranyal sinirler tarafından çevrilmiş bir alandan çıkarılmasıdır. Bu anatomik ilişki, postoperatif dönemde kranyal sinir defisitlerinin sık görülmesine neden olmaktadır. Büyük SPA kitleleri için retrosigmoid yaklaşım petrozal yaklaşım, subtemporal yaklaşım, transkohlear–translabirentin yaklaşım ile 45 kombine edilebilir.(26,30,31) Bu kombine yaklaşımların avantajı büyük tümörlerde medialde beyin sapının ve fasial sinirin minimal beyin retraksiyonu ile lateralden daha iyi görüntülenmesini sağlamalarıdır. (3,4,6,54) Serimizde 20 hasta (schwannom (12), meningiom (4), kondrosarkom (1), glial tümör (2), kraniofaringioma (1), bilateral epidermoid (1) retrosigmoid yaklaşımla opere edilmiştir. Bu seride en sık kullandığımız yaklaşım olan regrosigmoid yaklaşım tamamen posterior fossada yerleşmiş lezyonlar için uygun olup orta fossa veya anterior fossa uzanımı olan lezyonlarda total tümör rezeksiyonu için yetersiz kalmaktadır. Bizim serimizde de sadece posterior fossada sınırlı, petroklival bölgede, IAM medialine uzanımı olan vakalarda kullanılmış olup tüm olgularda total kitle rezeksiyonu sağlanmıştır. Peroperatif gözlemde fasial sinir intakt olmasına rağmen postoperatif dönemde fasial parezi ve paralizi sık rastlanan bir komplikasyon olmuş ve 5 hastada kalıcı tarsorafi yapılmıştır. Retrosigmoid yaklaşım sadece infratentoryal kompartmanda sınırlı, SPA uzantısı olan petroklival lezyonlarda oldukça avantajlı bir yaklaşımdır. Özellikle IAM medialine uzanan büyük petroklival kitleler için fizyolojik bir yol sağlayan bu yaklaşımın nöroşirürjiyenler tarafından iyi bilinmesi ve sık kullanılıyor olması diğer bir avantajıdır. Bu serideki schwannom olgu sayısı yüksek bulunabilir. Ancak bu seriye dahil ettiğimiz schwannom olguları kliniğimizde opere edilen SPA kitlelerinin küçük bir bölümünü oluşturmakta olup tamamen İAM medialine uzanımı olan büyük lezyonlardır. Pterional yaklaşım ilk kez Yaşargil tarafından anevrizma cerrahisi için tarif edilmiş olup o günden bu güne kadar pek çok kranyal patolojinin tedavisi için tercih edilen, tek başına veya başka kafa tabanı yaklaşımları ile kombine edildiğinde anterior, orta ve posterior fossa lezyonlarının cerrahi rezeksiyonunu sağlayan bir yaklaşım olmuştur.(85,86,87) Bu yaklaşımın başka kafa tabanı yaklaşımları ile kombine edilmesi sayesinde tentoryal açıklığa, beyin sapına, SPA’ya, basiona kadar tüm klivusa, komşu nörovasküler yapılara yeterli ekspojur sağlanabilir. Subtemporal yaklaşım tentoryal açıklık, üst ve orta klivusa, anterior temporal yaklaşım ise aşırı temporal lob retraksiyonuna ihtiyaç duymadan tentoryal çentik, üst klivus ve kavernöz sinüse ulaşımı sağlar.(59,73,74) Posterior subtemporal yaklaşım, temporal lob retraksiyonuna bağlı potansiyel Labbe ven hasarı ve serebral ödem açısından büyük risk altında olduğundan yüksek morbidite ile birlikte olabilir. Ancak, anterior temporal yaklaşım özellikle transsylvian yaklaşımı ile kombine edildiğinde ve geniş sylvian diseksiyonu yapıldığında temporal lop retraksiyonu minimale indiğinden subtemporal 46 yaklaşıma göre daha avantajlıdır. Anterior temporal yaklaşım transslyvian yaklaşımla kombine edildiğinde üst–orta klivus ve tentoryal çentik tümörlerinin rezeksiyonu için mükemmel bir açılım sağlanır. Seçilmiş vakalarda zigomatik veya orbitozigomatik osteotomi eklenerek kavernöz sinüs, parasellar alan, baziona kadar uzanan bir klival ekspojur sağlanabilir. OZO eklenmesi ile yapılan orbitokranyal yaklaşım ile üst ve orta klivus lezyonları için minimal posterior beyin ekartasyonu, kavernöz sinüs, trigeminal sinir, petroz apekse maksimum mikroskobik ekpojurla kısa bir çalışma alanı sağlar.(2,8,31) Transsilviyan yaklaşım sırasında silvian fissür proksimalden distale yöne doğru geniş bir şekilde açılır. Bu yaklaşım, üst klivusun ipsilateral tarafı ve anterior temporal çentiğin açılması için de uygundur. SPA ve orta klivus tentoriumun kesilmesi veya sütürle laterale ekarte edilmesi ile rahat bir şekilde görülebilir. (32,33). Serimizde kombine trans-sylvian ve anterior temporal yaklaşım OZO ile veya OZO olmaksızın intradural klival kordoma (1), sfenopetroklival meningiomlarda (7), trigeminal nörinom (1), epidermoid kitle (3) rezeksiyonunda kullanılmıştır. Biz bu kombine yaklaşımı kullandığımızda cerrahi sırasında önce rutin olarak slyvian ve tüm komşu sisterleri açarak BOS drenajı yapıyoruz ve maksimal beyin relaksasyonu sağlıyoruz. Ardından sylvian diseksiyonu distale doğru ilerletilerek frontal lop süperomediale, temporal lopta posterolaterale doğru ekarte ediyoruz. Geniş ekspojur sağlandıktan sonra tentoryal açıklıktan posterior fossaya ulaşılır. Bazı yazarlar bu işlemler ardından okülomotor sinirin lateralinden daha iyi bir ekspojur sağlamak amacıyla tentoryuma bir dikiş atarak laterale ekarte etmektedirler. (34) Ancak biz hiçbir olgumuzda böyle bir uygulama yapmadık. Klivus lezyonlarında lezyonun etyolojisi (tümör veya vasküler, kemik veya yumuşak doku), nöral yapılarla ilişkisi, mevcut kemik ve nöral yapı anomalileri kullanılacak yaklaşımı seçmede etkilidir. Bu faktörler göz önüne alınarak klivus lezyonlarının rezeksiyonu için transbazal, lateral infratemporal, subtemporal transzigomatik, transpetrozal, posterolateral, far lateral transkondiler, transoral yaklaşımlar kullanılabilir. Kordomaların büyük bir bölümü ekstradural yerleşimli olmasına rağmen ekstradural-intradural veya tamamen intradural yerleşimli olgular da bildirilmiştir. (4,65) Bizim serimizdeki klivus kordoması tamamen intradural yerleşimli olup cerrahi rezeksiyon için kombine trans-sylvian-anterior temporal yaklaşım (+OZO) seçilmiştir. Bu yaklaşımda sylvian fisür geniş bir şekilde açılarak tentoriyal insisuraya ulaşılmış, temporal polde köprü venler koagüle edilip kesilerek orta fossa dışına temporal lop hareketi sağlandığı için geniş bir ekspojur sağlanmıştır. 47 Tentoriyal açıklıktan posterior fossaya ve klivusa ulaşılmış, baziler arter rahatlıkla identifiye edilmiş, baziona kadar uzanan ekspojur sayesinde lezyon total olarak çıkarılmıştır. Tentoryumdan kaynaklanan meningiomlarda ise genellikle supratentoryal ve infratentoryal komponenti bulunmakta olup tümörün medial, paramedian, lateral uzanımına göre uygulanacak cerrahi yaklaşım seçilmektedir. Orta fossada yerleşen ve posterior fossaya uzanımı bulunan tentoriyal sfenopetroklival meningiom olgularımızda da bu kombine yaklaşım kullanılarak tek seansta kitle eksizyonu yapılmıştır. Trigeminal nörinomlarda, SPA, kavernöz sinüs, petroz apeks ve diğer anotomik yapılarla tümör arasındaki ilişki cerrahi rezeksiyon sırasında karşılaşılan problemlerin en önemli nedenidir. süperiorundaki bölüm için (58) Dumbbell trigeminal nörinomlarda tentoryum anterior temporal, infratentoryal bölüm için lateral suboksipital yaklaşım kombine edilebilir. Ancak özellikle kavernöz sinüse uzanan komponenti bulunan olgularda kombine trans-sylvian- anterior temporal yaklaşım tek seansta total kitle rezeksiyonu sağlamaktadır. trigeminal nörinom olgularımızda, yapılan Bu yaklaşımı kullandığımız sylvian diseksiyon parakiazmatik, lamina terminalis, ambient sistern açılarak sayesinde sağlanan beyin rahatlaması sayesinde orta fossa, Meckel kovuğu tentorial açıklıktan da posterior fossa ekspojuru sağlanarak total kitle rezeksiyonu sağlanabilmiştir. Pür SPA yerleşimli epidermoid kitlelerde suboksipital retrosigmoid yaklaşım, supratentoryal uzanımı olan olgularda ise suboksipital retrosigmoid ve subtemporal yaklaşım önerilmektedir. (42,47,84). Ancak biz serimizde supratentoryal ve infratentoryal kompartımanı olan ve sadece infratentoryal yerleşimli iki epidermoid kist olgusunda kombine anterior temporal ve trans-sylvian yaklaşım kullandık. Her iki olguda da transsylviyan yaklaşımla fizyolojik yol kullanarak önce beyin relaksasyonu sağlanmış, tentoryal açıklıktan beyin sapı, SPA’ya ulaşılmıştır. Epidermoid kitleler için subtemporal yaklaşımda tentoryal ensizyon kullanılmışsa da biz bu grup hastada subaraknoid diseksiyon sayesinde yaptığımız BOS drenajı sayesinde tentoryum ensizyonuna gerek duymadık .(42) Bu kombine yaklaşım sayesinde supratentoryal ve infratentoryal yerleşimli hastada tek seansta kitle eksizyonu yapılmış olup sadece infratentoryal yerleşim gösteren olguda ise supratentoryal bir yaklaşımla fizyolojik bir yol kullanılarak tek seansta kitle rezeksiyonu yapılmıştır. Kombine transsylviananterior temporal yaklaşım kullandığımız bir yaklaşım bizim farklı pek çok patolojide tercih ettiğimiz ve olup literatürde 48 baziler arter anevrizmaları, kraniofaringiom, Gasserian ganglion nörinomu, tentoryal açı ve üst petroklival alan meningiomlarında kullanılmıştır. Petrozal yaklaşım üst ve orta klivusa direkt ulaşmayı sağlayan, pek çok yazar tarafından başka yaklaşımlar ile de kombine edilerek kullanılmış popüler bir yaklaşımdır. Supratentoryal ve infratentoryal kompartımana uzanımı olan tümörlere direkt ulaşım sağlamasına rağmen morbiditesi oldukça yüksektir. Anterior transpetrozal yaklaşım ilk kez Kawase tarafından 5. sinire komşu sfenopetroklival meningiomlarda kullanılmış, orta klivus ve kavernöz sinüse ulaşımı sağlamıştır. Bu yaklaşımdaki petrozal kemiğin rezeksiyonu beyin sapı ve petroklival oluk lateralden açığa konmasına izin vermesiyle petroklival alanın cerrahi ekspojurunu artırır. (37,38) Tümörün yayılımına göre anterior, posterior veya kombine petrozal yaklaşım kullanılabilir. Bu yaklaşımlardan hangisinin seçileceğine karar verirken tümör lokalizasyonu iyi değerlendirilmeli, kavernöz sinüs tutulumu, petroklival oluk (İAM mediali ve laterali) boyunca uzanımı, tümörün klivus boyunca orta hattı geçip geçmediği dikkate alınır. Posterior fossada İAM’ye lateral, Meckel kovuğunda posterior kavernöz sinüse uzanan tümörlerde posterior petrozal yaklaşım, anterior kavernöz sinüsün tutulduğu, orta hatta ve kontralateral alana uzanan yada IAM üzerine lokalize tümörler için ise anterior petrozal yaklaşım uygundur. IAM altına uzanan lezyonlarda posterior petrozal, kombine petrozal veya komplet petrozektomi gereklidir. Büyük tümörlü ve işitme kaybı olan hastalarda komplet petrozektomi en geniş cerrahi ekspojuru sağlar ve petroklival alana anterior, posterior ve lateral yaklaşıma izin verir. Bu yaklaşımın dezavantajı petroz kemik drillenmesi için geçen süredir. Sekhar bu yaklaşımı kullanacaksa petrozektomiyi bir günde, takip eden günde de tümör rezeksiyonu yapmayı uygun bulduğunu belirtmektedir. Komplet petrozektomi yapılan vakalarda postoperatif işitme kaybı kaçınılmaz olduğundan işitme kaybı olmayan hastalarda tercih edilmez. Bu yaklaşımda ayrıca fasial sinir zedelenmesi riski var. Bu riski azaltmak için de petrozektomi sırasında sinir etrafında ince bir kemik kılıf bırakılır. (3,37,65) Özellikle orta fossa ve posterior fossa uzanımı olan büyük meningiom olgularında total kitle rezeksiyonu için en çok tercih edilen yaklaşım petrozal yaklaşımdır. Büyük petroklival meningiomlar komplet petrozektomi sonrasında bile total çıkarılamamakta ve rezidü veya nüks lezyonlar için reoperasyon gerekmektedir. Meningiomlar için petrozal yaklaşım yapılan major cerrahi serilerinde total kitle eksizyon oranı %25 ila %100 oranındadır. Bu bilgiler ışığında total kitle eksizyon 49 oranı ortalama %60’larda, morbidite oranları %50’lerdedir. Vakaların yarısında değişen oranlarda kalıcı morbidite görülmekte olup ciddi komplikasyonlar göz ardı edilebilir bir oranda değildir (%15 ila %20). Bu nedenle de petroklival meningiomlar için yapılan petrozal yaklaşımlarda son 10 yıldaki ilerlemeleri şu şekilde açıklayabiliriz: kompleks yaklaşımda hafif artış, total rezeksiyon oranında azalma, cerrahi morbiditede anlamlı azalma. Bu durumda şu düşünülebilir: nörocerrahlar tutulmuş nörovasküler yapılardaki yaralanmayı önlemek için tümör rezeksiyonunda daha az agresif davranmışlar ya da tümörü birden fazla seansta çıkarmışlardır. Başkaları tarafından da paylaşılan bu düşünce bugünkü teknik kapasite temelinde daha iyi klinik sonuçlar sağlamaktadır. (6,28,62) Bizim serimizde ise sadece bir schwannom olgusunda KBB ile işbirliği yapılarak petrozal yaklaşım kullanıldı. Bu olguda petrozal yaklaşımı seçme nedenimiz mevcut lezyonun İAM’den orta kulak içine uzanan büyük bir kompartımanının olması idi. Bu yaklaşımı çok tercih etmememizin nedeni postoperatif morbidite riskinin yüksek olması ve bu yaklaşıma göre retrosigmoid ve kombine transsilviyan-anterior temporal yaklaşımın çok daha fizyolojik bir yol olmasıdır.(3,6,50) Ancak fizyolojik bir yol olmasına rağmen kombine anterior temporal transsylvian yaklaşım büyük, sert, vaskülarize meningiomlarda yetersiz kalabilmektedir. Bizim olgularımızdan büyük meningiomu olan iki hastada kombine anterior temporal transsilviyan yaklaşım yetersiz kalmış, reopere ettiğimiz bir hastada ikinci operasyonda da total kitle rezeksiyonu yapılamamıştır. Subtemporal transkavernöz transpetroz apeks yaklaşımı kavernöz sinüs içine uzanım gösteren üst klivus ve petroz apeks bölgesindeki intradural lezyonlar için kullanılır . Bu yaklaşım, serimizde üç petroklival meningiom olgusunda petrozal yaklaşım ile kombine edilerek kullanılmıştır . Bu kombine yaklaşım ile petroklival bölge ve üst klivusun yanı sıra temporal fossa tabanı, kavernöz sinüs ve parasellar bölge de cerrahi ekspojur içine alınarak, kafa tabanında son derece geniş bir alana ulaşmak mümkün hale gelmiştir. Bu kombine yaklaşım, ancak çok büyük ve/ya da hem temporal fossa hem de posterior fossa olmak üzere birden fazla kompartımanı dolduran kitleler için uygun bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Tecrübelerimize dayanarak söyleyebiliz ki, lezyon patolojisi tedavi sonuçlarını etkileyen en önemli faktör olup seçilecek cerrahi yaklaşım lezyonun yerleştiği anatomi ile bire bir ilişkili olsa da lezyonun patolojisi de cerrahi yaklaşım tercihini etkilemektedir. Örneğin orta ve posterior fossa uzanımı olan geniş tabanlı bir 50 meningiom için en uygun yaklaşım petrozektemi ile kombine edilen girişimler olmasına rağmen tamamen posterior fossada yerleşmiş bir epidermoid tümör retrosigmoid veya kombine trans-silviyan anterior temporal yaklaşımla (+/- OZO) rezeke edilebilir. Biz serimizde en çok retrosigmoid ve kombine anterior temporaltransslyvian yaklaşımı tercih ettik. Bu iki yaklaşımın en önemli özelliği fizyolojik bir yol kullanarak lezyona ulaşılmasını sağlaması, pratikte çok kullanılan ve başka yaklaşımlarla kolayca kombine edilebilmesidir. 51 SONUÇ Petroklival bölge karmaşık bir anatomiye sahip, önemli nörovasküler yapıları barındıran, cerrahi olarak ulaşımı zor bir bölgedir. Bu nedenle de bu bölge lezyonlarının değerlendirilmesi ve cerrahi rezeksiyonu her dönemde büyük problemler ile birlikte olmuştur. Nörogörüntüleme, mikrocerrahi ve kafa tabanı yaklaşımları ile ilgili gelişmeler, daha iyi bir preoperatif tanımlama yapılmasını sağlarken bu tümörlerin çıkarılmasını kolaylaştırmış ve iatrojenik hasar oluşumunu azaltmıştır. Mikrocerrahi tekniklerindeki ve ilgili kafa tabanı yaklaşımlarındaki gelişmeler bu tümörlerin total rezeksiyonuna imkan verirken mortalite ve morbidite oranlarında düşüşe neden olmuştur. Bu bölge lezyonlarının cerrahisinde esas olan tümörü gözünde canlandırma ve bu tümöre komşu nöral ve vasküler yapıların kompresyonu, bu yapıların tümör tarafından infiltre edilip edilmediğidir. Çünkü tümörün yayılımı ve kafa tabanı yapıları ile ilişkisine göre mevcut kafa tabanı yaklaşımlarından biri veya birkaçının kombinasyonu gerekebilmektedir. Petroklival bölge tümör cerrahisi hala morbiditesi ve mortalitesi yüksek bir patoloji olduğundan hasta idaresindeki en önemli hedef maksimum tümör rezeksiyonu ve minimum komplikasyon oranı sağlayacak uygun cerrahi yaklaşımı seçmektir. Kliniğimizde petroklival lezyonların cerrahisinde en çok kullandığımız yaklaşımlar retrosigmoid ve kombine transslyvian – anterior temporal (+/- OZO) yaklaşım olmuştur. Bu iki yaklaşımın en önemli özelliği fizyolojik bir yoldan lezyona ulaşmayı sağlıyor olmalarıdır. Kliniğimizde petroklival kitlelerde cerrahi yaklaşım seçimindeki prensibimiz tümöre en kısa yoldan değil en fizyolojik yoldan ulaşmaktır. 52 OLGU ÖRNEKLERİ 53 Olgu 1: 14 yaşında bayan hasta. Kranyal MRG’de klivusta lobüle konturlu, baziler arter internal karotid arterlerin supraklinoid parçası, beyin sapı oluşumlarına optik sinirlere bası oluşturan suprasellar sisterni tamamen dolduran kitle saptandı (solda).Hastada OZO + sağ pterional kranyotomi kullanılarak trans-sylvian ve anterior temporal yaklaşım ile intradural yerleşimli klival kitle total olarak rezeke edildi. (ortada) Postoperatif olarak geçici III. kranyal sinir parezisi gelişti. Histopatolojik tanı: Kordoma İlk rezeksiyondan 3 yıl sonra nüks kitle (sağda) saptanan hasta aynı yaklaşımla tekrar opere edildi ve total kitle eksizyonu yapıldı. Olgu 2: 22 yaşında bayan hasta. Bir yıldır ses kısıklığı, yüzünde ve sol beden yarısında uyuşukluk şikayeti mevcut. Nörolojik muayenede sol VI. sinir parezisi, sol 54 trigeminal sinir alanında hipoestezi, sol kulakta sensorinöral işitme kaybı, öğürme refleksi ↓, solda XII. sinir paralizisi mevcut. Sol paramedian suboksipital retrosigmoid yaklaşım yapılan hastada total kitle eksizyonu yapıldı. Postoperatif dönemde VII. sinir paralizisi (grade 5) gelişti. 20 günlük nazogastrikle besleme süreci sonunda gag rekleksi normale döndü, sol göz kapağına altın plak yerleştirilerek kalıcı tarsorafi yapıldı. Histopatolojik tanı kondrosarkom olarak değerlendirildi. Olgu 3: 70 yaşında erkek hasta. Bir aydır baş dönmesi, dengesizlik, kusma şikayetleri mevcut. Nörolojik muayenede sağda VI. kranyal sinir paralizisi ve ataksi saptandı. Kombine transsylvian–anterior temporal yaklaşım kullanılarak total kitle eksizyonu yapıldı. Postoperatif dönemde gelişti. Histopatolojik tanı epidermoid kist. 55 geçici sağda III. kranyal sinir paralizisi Olgu 4: 59 yaşında bayan hasta. 3 yıldır baş ve bir yüz yarısında ağrı mevcut. Nörolojik muayenesi normal olan hastada sağ retrosigmoid yaklaşımla total eksizyon yapıldı. Postoperatif dönemde sağ alt kranyal sinir paralizilerine bağlı minimal yutma güçlüğü ve SCM ve trapezius kaslarında hafif parezi, sağ VII. sinir paralizisi gelişti ve 56 göz kapağına altın plak konarak tarsorafi yapıldı. Histopatolojik tanı transizyonel meningiom Tablo 1: Patolojilere göre lezyonların yayılımı Kavernöz sinüs Beyin sapı basısı İnternal akustik tutulumu Meningiom Schwannom Trigeminal nörinom Epidermoid meatus tutulumu 6 8 4 1 7 2 3 Tablo 2: MRG’ ye göre tümör boyutları ( 37 hasta) Kitle Boyutu 0-3cm 3-6cm 6cm ve üzeri Hasta sayısı 9 24 4 Yüzde % 24.3 % 64.8 %10.8 Tablo 3 : Hastaların başvuru şikayetleri (Hasta sayısı 37) Klinik prezentasyon Sayı % Başağrısı 23 63,8 İşitme kaybı 10 27,7 Bulantı 8 22,2 Görme bozukluğu 6 16,6 Yürüme bozukluğu 4 11,1 Mental değişiklik 3 8,3 Yüzünde uyuşukluk 3 8,3 Nöbet 2 5,5 Yutma güçlüğü 2 5,5 Kuvvetsizlik 2 5,5 Belirtiler/Bulgular 57 Tablo 4 : Nörolojik muayene bulguları (37 hasta) Bulgular Kranyal sinir defisiti Serebellar bulgular Anormal duyu Anormal mental durum Hemiparezi Sayı 14 10 6 3 2 % 38,8 27,7 16,6 8,3 5,5 Tablo 5 : Patolojilere göre dağılımı (37 hasta) Patoloji Meningiom Schwannom Epidermoid tümör Trigeminal nörinom Anaplastik glial kitle Kordoma Kranyofaringiom Adenoid kistik karsinom Sayı 14 13 3 2 2 1 1 1 58 % 37,8 35,1 8,1 5,4 5,4 2,7 2,7 2,7 Tablo 6 : Patolojilere göre uygulanan cerrahi yaklaşımlar (37 hasta) Retrosigmoid Transsilvian Transsilvian Subtemporal anterior anterior transpetroz temporal + temporal apeks- OZO Meningiom Schwannom Trigeminal 4 12 1 4 nörinom Epidermoid kist Anaplastik glial 1 2 1 kitle Kordoma Kranyofaringiom 1 Adenoid kistik 1 Transpetroz transkavernoz 3 3 1 1 1 1 karsinom Tablo 7 : Patolojilere göre komplikasyonlar ve sonuçları (37 hasta) PATOLOJİK KOMPLİKASYON SEYİR, MORBİDİTE VE LEZYON Benign tümör (34 hasta) MORTALİTE Hemiparezi(5) 4’ünde tam 1’sinde parsiyel iyileşme Pnömoni(1) Tedavi ile iyileşti (1) Diabetes insipidus(1) Spontan düzelme (1) Derin ven trombozu(1) Tedavi ile iyileşme(1) Kranyal sinir paralizisi (20) Spontan iyileşme(15), kalıcı tarsorafi (5) BOS fistülü (3) Tedavi ile iyileşme (3), (eksternal lomber Postoperatif koma (4) drenaj) Malign tümör Hemiparezi (1) Eksitus(4) Tedavi ile iyileşti (1) (3 hasta) BOS fistülü (1) Tedavi ile iyileşti(1) (eksternal lomber drenaj) Kranyal sinir paralizisi (1) Tedavi ile iyileşti (1) Postoperatif koma (0) Eksitus (0) 59 KAYNAKLAR 1. Alaywan M, Sindou M: Fronto-tomporal approach with orbita-zygomatic removal. Surgical anatomy. Acta Neurochir (Wien) 104(3-4):79-83, 1990. 2. Al-Mefty O, Anand VK: Zygomatic approach to skull-base lesions. J Neurosurg 73(5): 668-675,1990 3. Al-Mefty O, Ayoubi S, Smith RR: The petrosal approach: indications, technique, and results. Acta Neurochir Suppl (Wien) 53:166-170,1991 4. Al-Mefty O, Borba LA. Skull base chordomas: a management challenge. J Neurosurg Feb;86(2):182-189, 1997 5. Al-Mefty O,Demonte F:Cavernous sinus meningioma management with carotid preservation.The Cavernous Sinus,Lippincott Williams&Wilkins,2000 6. Al-Mefty O, Fox JL, Smith RR: Petrosal approach for petroclival meningiomas. Neurosurgery 22(3):510-517, 1988 7. Al-Mefty O, Holoubi A, Rifai A, Fox JL: Microsurgical removal of suprasellar meningiomas. Neurosurgery 16(3):364-372,1985 8. Al-Mefty O:The cranio-orbital zygomatic approach for intracranial lesions.Contemporary Neurosurgery 14(9)1992 9. Al-Mefty O: Supraorbital-pterional approach to skull base lesions. Neurosurgery 21:474-477,1987 10. Andrews JC, Fisch U, Valavanis A, Aeppli U, Makek MS: The surgical management of extensive nasopharyngeal angiofibroma with infratemporal fossa approach. Laryngoscope 99(4):429-437, 1989 11. Australas Radiol. 1993 Aug;37(3):259-64. Clival chordomas. Schamschula RG, Soo MY. Nepean Hospital, Penrith, NSW, Australia 12. Bambakidis NC, Gonzalez LF, Amin-Hanjani S, Deshmukh VR, Porter RW, Daspit PC, Spetzler RF. Combined skull base approaches to the posterior fossa. Technical note. eurosurg Focus. 2005 Aug 15;19(2):E8. 60 13. Bochenek Z, Kukwa A: An extended approach through the middle cranial fossa to the internal auditory meatus and the cerebello-pontine angle. Acta Otolaryngol 80:410-414,1975 14. Bozbuga M: Total-removal of giants juvenile nasopharyngeal angiofibroma using the combination of the subtemporal-preauricular infratemporal fossa approach and the facial translocation approach: A technical note. Med Bull İstanbul 31:88 1998 15. Bozbuga M, Polat G, Celikoglu E, Diriker K, Gürel I: Travmatik lezyonlar için kafa tabanı yaklaşımları (26 olguda klinik deneyim) Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirürji Kliniği, İstanbul; Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi, Cilt:4 Sayı:1 45-52 1998 16. Bozbuğa M, Bayındır Ç, Polat G, Çelikoğlu E, Diriker K, Gürel I: Kafa tabanı cerrahisi (91 olguda klinik deneyim); Klinik Gelişim Dergisi Cilt:11 No:5-6, Mayıs-Haziran 1998 İstanbul 17. Bozbuga M, Polat G, Diriker K, Gürel I: Cranial base approaches to intracranial complex aneurysms (Clinical experience in 18 consecutive patients) Med.Bull. İstanbul 32:1 1999 18. Catalano PJ, Biler HE:Extended osteoplastic maxillotomy. A versatile new procedure for wide access to the central skull base and infratemporal fossa. Arch Otolaryngol Head Surg 119(4): 394-400, 1993 19. Cho CW, Al-Mefty O: Combined petrosal approach to petroclival meningiomas. Neurosurgery 51:708-718, 2002 20. Conley JJ: Tomors of the infratemporal fossa. Arch Otolaryngol; 79:498-504,1964 21. Couldwell WT, Fukushima T, Giannotta SL, Weiss MH. Petroclival meningiomas: surgical experience in 109 cases. J Neurosurg Jan;84(1):20-28, 1998 22. Darrouzet V, Guerin J, Aouad N, Dutkiewicz J, Blayney AW, Bebear JP. The widened retrolabyrinthe approach: a new concept in acoustic neuromasurgery. J Neurosurg 86(5):812-821, 1997 23. Davies HT, Neil-Dwyer G, Evans BT, Lees PD. The zygomaticotemporal approach to the skull base: a critical review of 11 patients. Br J Neurosurg 6(4):305-312, 1992 61 24. Day JD, Giannotta SL, Fukushima T: Extradural temporopolar approach to lesions of the upper basiler artery and infrachiasmatic region. J. Neurosurg 81(2):230-235, 1994 25. Day JD, Kellogg JX, Tschabitscher M, Fukushima T. Surface and superficial surgical anatomy of the posterolateral cranial base: significance for surgical planning and approach. Neurosurgery 38(6):1079-1083, 1996 26. Drake CG:Bleeding aneurysms of the basiler artery.Direct surgical management in four cases.J. Neurosurgery 18:230-238,1961 27. Drake CG:Microsurgical evaluation of the pterional approach to aneuryms of the distal basiler circulation.Neurosurgery 3:140- 141,1978(comment) 28. Erkmen K, Pravdenkova S, Al-Mefty O. Surgical management of petroclival meningiomas: factors determining the choice of approach. Neurosurg Focus. 2005 Aug 15;19(2):E7 29. Fisch U,Pillsbury HC,SasakiT:İnfratemporal approach to the skull base ;Surgery of skull base ,Lippincott,Phıladelphia,1984 30. Gay E, Sekhar LN, Rubinstein E, Wright DC, Sen C, Janecka IP, Snyderman CH. Chordomas and chondrosarcomas of the cranial base: results and follow-up of 60patients. Neurosurgery 36(5):887-896, 1995 31. Hakuba A,Liu S,Nishimura S:The orbitozygomatic infratemporal approach:A new surgical technique.Surg. Neurol 26(3):271-276,1986 32. Hakuba A, Nishimura S,Jang BJ:A combined retroauricular and preauricular transpetrosal transtentorial approach to clivus meningiomas. Surg Neurol 30(2):108-116,1988 33. Harsh IV GR,Sekhar LN:The subtemporal,transcavernous,anterior transpetrosal approach to the upper brain stem and clivus.J Neurosurg 77(2):709-717,1992 34. Heros RC,Lee SH:The combined pterional/anterior temporal approach for aneurysms of the upper basiler complex.Technical report. Neurosurgery 33(2):244-250;1993 35. House WF, Hitselberger WE: The transcochlear approach to the skull base. Arch Otolaryngol 102:334-342,1976 62 36. Ikeda K,Yamashita J,Hashimoto M,Futami K:Orbitozygomatic temporopolar approach for a high basiler tip aneurysm associated with a short intracranial internal carotid artery: A new surgical approach. Neurosurgery 28(1):105-110,1991 37. Janecka IP,Sen CN,Sekhar LN,Arriaga M:Facial translocation:A new approach to the cranial base. Otolaryngol Head Neck Surg 103(3):413419,1990 38. Jung HW, Yoo H, Paek SH, Choi KS. Long-term outcome and growth rate of subtotally resected petroclival meningiomas: experience with 38 cases. Neurosurgery 6(3):567-574, 2000 39. Kaston DL,Stein BM:Combined supratentorial and infratentorial exposure for low-lying basiler aneurysms.Neurosurgery 4(5):422426,1979 40. Kawase T, Shiobara R, Toya S. Middle fossa transpetrosaltranstentorial approaches for petroclival meningiomas. Selective pyramid resection and radicality. Acta Neurochir (Wien) 129(3-4):113120, 1994 41. Kawase T, Shiobara R, Toya S: Anterior transpetrosal-transtentorial approach for sphenopetroclival meningiomas: Surgical method and results in 10 patients. Neurosurgery 28(6): 869-875, 1991 42. Kobata H, Kondo A, Iwasaki K. Cerebellopontine angle epidermoids presenting with cranial nerve hyperactive dysfunction: pathogenesis and long-term surgical results in 30 patients. Neurosurgery 50(2):276285, 2002 43. Leonetti JP, Reichman OH, al-Mefty O, Li J, Smith PG. Neurotologic considerations in the treatment of advanced clival tumors. Otolaryngol Head Neck Surg 107(1):49-56, 1992 44. Malis LI: Surgical resection of tumors of the skull base, in Wilkins RH, Rengachary SS (eds): Neurosurgery. New York: McGraw-Hill, 1985, Vol 1, pp 1011-1021 45. McDermott MW, Durity FA, Rootman J, Woodhurst WB. Combined frontotemporal-orbitozygomatic approach for tumors of the sphenoid wing and orbit. Neurosurgery 26(1):107-116, 1990 63 46. Miller CG;Loveren JM:Transpetrosal HR,Keller JT, Pensak approach:surgical M,El-Kalliny,Tew anatomy and technique.Neurosurgery 33(3):461-469,1993 47. Mohanty A, Venkatrama SK, Rao BR, Chandramouli BA, Jayakumar PN, Das BS. Experience with cerebellopontine angle epidermoids.Neurosurgery 40(1):24-29, 1997 48. Morrison AW, King TT: Experiences with a translabyrinthine- transtentorial approach to the cerebellopontine angle. Technical note. J Neurosurgery 38:382-390,1973 49. Ohata K, Haque M, Morino M, Nagai K, Nishio A, Nishijima Y, Hakuba A. Occlusion of the sigmoid sinus after surgery via the presigmoidaltranspetrosal approach. J Neurosurg 89(4):575-584, 1998 50. Öner K, Övül İ, KirazlıT: Petrozektomi ve transpetorzal girişim.Türk Nöroşirürji Derg. 6:107,1996 51. Pomeranz S, Umansky F, Elidan Y, Shalit M. [Cranial base surgery] Harefuah ;131(10):377-81 1996 52. Raveh J,Laedrach K,Speiser M,Chen J,Vuillemin T,Seiler R,Ebeling U,Leibinger K:The anteroposterior subcranial skull-base approach tumors.Arch for fronto-orbital Otolaryngol Head and Neck Surg119(49):385-393,1993 53. Raveh J, Turk JB, Ladrach K, Seiler R, Godoy N, Chen J, Paladino J, Virag M,Leibinger K. Extended anterior subcranial approach for skull base tumors: long-term results. J Neurosurg 82(6):1002-1010,1995 54. Sami M, Tatagiba M: Experience with 36 surgical cases of petroclival meningiomas. Acta Neurochir (Wien) 118:27-32, 1992 55. Samii M, Ammirati M, Mahran A, Bini W, Sepehrnia A. Surgery of petroclival meningiomas: report of 24 cases. Neurosurgery 24(1):12-17, 1989 56. Samii M, Ammirati M. The combined supra-infratentorial pre-sigmoid sinus avenue to the petro-clival region. Surgical technique and clinical applications. Acta Neurochir (Wien) 95(1-2): 6-12, 1988 57. Samii M, Carvalho GA, Tatagiba M, Matthies C. Surgical management of meningiomas originating in Meckel's cave. Neurosurgery 41(4):767774, 1997 64 58. Samii M, Migliori MM, Tatagiba M, Babu R. Surgical treatment of trigeminal schwannomas. J Neurosurg 82(5):711-718, 1995 59. Sano K: Temporopolar approach to aneurysms of the basiler artery at and around the distal bifurcation: Technical note. Neurol Res 2:361367,1980 60. Sano K,Shiokawa Y:The temporopolar approach to basiler aneurysms with or without zygomatic arch translocation.Acta Neurochir(Wien) 30(14):14-19,1994 61. Schuller DE,Goodman JH,Brown BL,Frank JE,Erwin-Miller KJ:Maxillary removal and reinsertion for improved Access to anterior cranial base tumors.Laryngoscope 102(2):203-212,1992 62. Schmidek&Sweet Operative Neurosurgical Techniques İndications,Methods, and results W.B.Saunders Company 2000 63. Seifert V, Dietz H. Combined orbito-frontal, sub- and infratemporal fossa approach to skull base neoplasms. Surgical technique and clinical application. Acta Neurochir (Wien) 114(3-4):139-144, 1998 64. Sekhar LN, Estonillo R. Transtemporal approach to the skull base: an anatomical study. Neurosurgery 19(5):799-808, 1989 65. Sekhar LN, Janecka IP (Eds): Surgery of Cranial Base Tumors. Raven Press, NY, 1993 66. Sekhar LN,Kalia KK,Yonas H,Wright DC,Ching H:Cranial base approaches to intracranial aneurysms in the subarachnoid space.Neurosurgery 35(39):472-481,1994 67. Sekhar LN,Nanda A,Sen CN,Snyderman CN,Janecka IP:The extended frontal approach to tumors of the anterior,middle, and posterior skull base.J Neurosurg 76(2):198-206,1992 68. Sekhar LN,Narayana KS Swamy,Vıswadarshı J,Rubinstein E,Hisch WE,Wright DC:Surgical excision of meningiomas involving the clivus:preoperative and intraoperative features as predictors of postoperative functional deterioration.J Neurosurg 81:860-868,1994 69. Sekhar LN, Oliviera E: Cranial Microsurgical Techniques and Approaches. Thieme Medical Publishers, April 1998. 70. Sekhar LN, Pomeranz S, Sen CN: Extradural petrous bone and petroclival neoplasms. Acta Neurochir Suppl (Wien) 53:183-192, 1998 65 71. Sekhar LN,Schramm VL,Jones NF:Subtemporal-preauricular infratemporal fossa approach to large lateral and posterior cranial base neoplasm.J neurosurg 67(4):488-499,1987 72. Sekhar LN, Sen CN:Anterior&Lateral basal approaches to the clivus. Contemporary Neurosurgery 24(1)1-7,1989 73. Sen CN,Sekhar LN:The subtemporal and preauricular infratemporal approach to intradural structures ventral to the brainstem.J Neurosurg 73(3):345-354,1990 74. Shiokawa Y,Saito I,Aoki N,Mizutani H:Zygomatic temporopolar approach for basiler artery aneurysms. Neurosurgery 25(5):793797,1989 75. Siwanuwatn R,Deshmukh P,Figueiredo EG,Crawford NR,Spetzler RF,Preul MC:Quantitative analysis of the working area and angle of attack for the retrosigmoid,combined petrosal,and transcochlear approaches to the petroclivalregion.J Neurosurg 104(1):137-142,2006 76. Smith KA, Spetzler RF. Supratentorial-infraoccipital approach for posteromedial temporal lobe lesions. J Neurosurg. 1995 Jun;82(6):9404. 77. Spetzler RF, Daspıt CP, Pappas CT: The combined supra- and infratentorial approach for lesions of the petrous and clival regions: experience with 46 cases. J Neurosurg 76:588-599, 1992 78. Swearingen B, Joseph M, Cheney M, Ojemann RG. A modified transfacial approach to the clivus. Neurosurgery 36(1):101-4, 1995 79. Taha JM, Tew JM Jr, van Loveren HR, Keller JT, el-Kalliny M. Comparison of conventional and skull base surgical approaches for the excision of trigeminal neurinomas. J Neurosurg 82(5):719-725, 1995 80. Taniguchi M, Perneczky A. Subtemporal keyhole approach to the suprasellar and petroclival region: microanatomic considerations and clinical application. Neurosurgery 41(3):592-601, 1997 81. Tedeschi H, Rhoton AL Jr Surg Neurol. 1994 Mar;41(3):180-216. Lateral approaches to the petroclival region. Department of Neurological Surgery, University of Florida, Gainesville 82. Temel Nöroşirürji :Aksoy K,Palaoğlu S,Pamir N,Tuncer R;Türk Nöroşirürji Derneği(TND) yayınları 2005 66 83. Uttley D,Archer DJ,Marsh HT,Bell BA:İmproved Access to lesions of the central skull base by mobilization of the zygoma.Experience with 54 cases.Nurosurgery 28(1):99-103,1991 84. Vinchon M, Pertuzon B, Lejeune JP, Assakar R, Pruvo JP, Christiaens JL: Intradural epidermoid cysts of the cerebellopontine angle: diagnosis and surgery. Neurosurgery, 36 (1): 52-57, 1995. 85. Yasargil MG, Antic J, Laciga R: Microsurgical pterional approach to aneurysms of the basilar bifurcation. Surg Neurol 6:83-91, 1976. 86. Yasargil MG: Aneurysms, Arteriovenous Malformations and Fistulae. Microsurgery Applied to Neurosurgery. Stuttgart, Georg Thieme Verlag, 1969, pp 119-150 87. Yaşargil MG Intracranial microsurgery. Clin Neurosurg. 1970;17: 250-6. Review 67