27.01.2017 َّ ص ٰلوةَ َو ٰات َُوا الز ٰكوةَ َواَ َم ُروا َّ ض اَقَا ُموا ال ِ اَلَّذ۪ ينَ ا ِْن َم َّكنَّا ُه ْم فِي ْاْلَ ْر ﴾ الحج٤١﴿ ور ِ بِ ْال َم ْع ُر ِ وف َو َن َه ْوا َع ِن ْال ُم ْنك ِۜ َِر َو ِ هّلِلِ َعاقِبَةُ ْاْلُ ُم من راى منكم منكرا فليغيره بيده فان لم يستطع:قال رسول هللاﷺ فبلسانه فان لم يستطع فبقلبه وذلك اضعف اْليمان Cumanız Mübarek Olsun Değerli Kardeşlerim! Okuduğum âyet-i kerîme’de yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: ‘Onlar öyle kimselerdir ki, kendilerine bir yerde egemenlik versek, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten alıkoymaya çalışırlar. İşlerin sonu Allah’a varır.’ (el-Hacc 22/41) Okuduğum hadîs-i şerif’te ise Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyuruyor: ‘Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle; ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin. İmanın en zayıfı da budur.’ (Müslim, Îmân, 78.) Kardeşlerim! İnsanlıkla yaşıt olan hak batıl mücadelesi, bu güne kadar hem fertler hem de cemiyetler bazında yapılagelmiştir ve kıyamete kadar devam edecektir. Bu mücadelede tarihe mal olmuş abide şahsiyetler bulunduğu gibi abide cemiyetler-devletler de olmuştur. Bunlar içerisinde Osmanlı Devleti zirveyi teşkil eder. Zirveyi yakalamak ise tesadüf değildir. Çünkü bu başarı ancak devlet ve millet olarak en üstün meziyetlere sahip olmakla mümkün olur. Modern zamanların kapitalizminde herkes gücünün yettiğini ezerken, Osmanlı’nın âhîlik teşkilatı tamamen dayanışma kültürü üzerine kuruluydu. Bir esnaf müşterisine ‘istediğiniz ürünler bende mevcut fakat komşum siftah yapmadı, lütfen ondan alınız’ diyebilirdi. Muhteşem adaletiyle bir Osmanlı kadısı cihan padişahına el kesme cezası verebilirdi. Modern zamanların metropolleri evsizlerle doluyken Osmanlı’nın fütüvvet sistemi bir yolcuyu ya da evsizi sokakta bırakmaz, onun iaşe ve ibatesini sağladığı gibi bindiği hayvanın yemini bile te’min ederdi; hem de hiçbir ücret almadan. Sahipsiz sokak hayvanlarının, kedilerin, köpeklerin, kuşların bakımı için kurulmuş vakıflar da ayrıca anılmaya değer müesseselerdir. Kardeşlerim! Osmanlı Devleti, egemen olduğu her yeri imar etmiş, en ileri seviyede donatmıştır. Yemen’den Avusturya’ya, Mısır’dan Kırım’a kadar on binlerce eser inşa etmiştir. Adım attığı her yeri hanlar, hamamlar, köprüler, yollar, kemerler, sarnıçlar, kervansaraylar, bedestanlar, medreseler ve camilerle donatmıştır. Egemenliği altındaki hiçbir milleti hiçbir zaman sömürmediği gibi, tarihi boyunca dünya çapındaki bütün mağdur ve mazlumların koruyucusu olmuş, yüzyıllarca süren amansız haçlı akınlarına karşı bütün Müslümanları cansiperane müdafaa etmiştir. 400-500 sene Osmanlı hâkimiyetinde kalmış toplumların dini ve milli bütün hasletlerini muhafaza edebilmiş olmaları, mimarilerini, musikilerini ve sair folklorik unsurlarını koruyabilmiş olmaları Osmanlı’nın asla bir asimilasyon uygulamadığını; barbar devletler gibi kültürel soykırım yapmadığını göstermektedir. Kardeşlerim! Osmanlı Devleti bazı çarpık ideolojilerin ve ahlaksız neşriyatın göstermeye çalıştığı sefahet ve gafletin fersah fersah ötesinde bir devlettir. Padişahların bir kısmı at sırtında kıtalar dolaşmış, çadırda konaklamış, savaş meydanında ölmüştür. Hiçbir padişah istediği bir kadınla evlenme hakkına sahip olamamış; üç kıtada uçsuz bucaksız karalara ve denizlere hükmetse de kendisine 12m²’den daha büyük bir oda verilmemiş; üstüne üstlük kapısına ‘mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var’ diye ihtar etmekle görevli alkış alayları dikilmiştir. İşte bu sebeple ilim ve insaf ehli münevverlerimiz: ‘Osmanlı padişahları bir melik, bir kral değil; olsa olsa bir derviştir’ demişlerdir. Bununla birlikte, üç kıtaya yüzyıllarca hükmetmiş bir devletin, 10 asır İslam’ın bayraktarlığını yapmış necip bir milletin meziyetleri 3-5 cümleyle özetlenemez. Kardeşlerim! Bir şeyin hakiki değeri ancak o şeyin yokluğunda anlaşılır. Bugün Osmalı’yı Halep’e baktığımızda daha iyi anlayabiliriz. Bugün Osmalı’yı Yemen’e, Sudan’a, Somali’ye, Filistin’e, Bosna’ya, Kırcaali’ye, Dobruca’ya baktığımızda daha iyi anlayabiliriz. Osmanlı, ümmetin birliğinin, dirliğinin sembolüdür. İslam’ın gür sedası ve keskin kılıcıdır. İpi kopmuş tesbih gibi darmadağın olmuş İslam toplumuna yön vermenin ve gelecek tasarlamanın yegâne ilham kaynağıdır. Betül YALÇIN Drammen-DTİC Bayan Din Görevlisi