2. Etik: • etik, ahlaki davranış, eylem ve yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli bir parçası ve sistematik bir çalışma alanı olmuştur. Ahlak yanlış-doğru, iyi-kötü, erdem ve kusur ile, davranışları ve davranışların sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Ahlak felsefesi ya da etik, ahlakı konu edinen felsefe dalıdır. Kullanılan ahlak terimlerini ve ahlaki yargıların statüsünü analiz eden etik, takınılan ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele alır. • Türkçe’de ahlak kavramı, Latince moral sözcüğünün karşılığıdır. Bu anlamda ahlak görelidir ve toplumdan topluma değişebildiği gibi, aynı toplum içindeki farklı grupların benimsediği ahlak kuralları arasında bile farklılıklar vardır (Mengüşoğlu, 1965, s.14). Ahlak (aktöre - morality), huy, mizaç, yaratılış anlamına gelen “ hulk “ sözcüğünün çoğulu olup, insanlar arası ilişkilerde uyulması gereken tinsel (manevi) ilke ve kuralları içerir. Ahlakın etkisi, yaptırımı, zorlayıcı gücü, insanın vicdanıdır. İnsan, duygusunu, düşüncesini, davranışını, tutumunu, eylemini “vicdanının sesine” kulak vererek doğru-yanlış, iyi-kötü, olumlu-olumsuz olarak değerlendirir. Böylece birey, kendisi ile başkaları arasındaki ilişkilerde denge, düzen, denetim ve uyum sağlar. • Etik olgusu, son yıllarda dünyada ve ülkemizde neredeyse her alanda sıkça gündeme gelmektedir. Etik en genel anlamda ahlaki açıdan doğru - yanlış ya da iyi - kötü ile ilgilidir. Bu noktadan hareketle etik kavramı genel olarak, yarar, iyi, kötü, doğru ve yanlış gibi kavramları inceleyen, bireysel ve grupsal davranış ilişkilerinde neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen ahlaki ilkeler, değerler ve standartlar sistemi olarak tanımlanmaktadır (Hatcher, 2004:358). • Diğer bir tanıma göre etik, günlük yaşamımıza uygulanabilen, hangi davranışların doğru, hangilerinin yanlış olduğu sorusuna cevap veren kurallar bütünüdür ve etik davranışlar kişisel kararların ve tercihlerin bir ürünüdür (Needles et al, 2002:27; Fırat ve Üçoğlu, 2009:52). Daha kısa ve genel tanımla etik; Bir kişinin veya toplumun ahlak standartlarını araştıran disiplindir(Velasquez, 2002:11). Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, etiğin özünde doğru ve yanlış ölçütleri yatmaktadır. Bu nedenle etik değerler, medeni toplumların üzerinde yükseldiği temeli oluşturlar. • Etik sözcüğü, Yunanca “karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Ethos’tan türetilen “ethics” kavramı da, ideal ve soyut olana işaret ederek, ahlak kurallarının ve değerlerin incelenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda etik, toplumda yaygın olan ahlak kurallarından daha özel ve felsefidir (Fromm, 1995, XXVI). Etiğin ilgi alanı, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelinin araştırılmasıdır (Mengüşoğlu, 1965, s.15). • Ahlak, kültürel değerler ve ideallerle ilgili doğru ve yanlışları ve bunlara uygun olarak nasıl davranılması gerektiğini belirler. Ahlak geniş tabanlı ve nasıl davranılması gerektiğine ilişkin yazılı olmayan standartları içerir. Etik ise, hem daha soyut kavramlara dayalıdır hem de bu soyut kavramlardan ne anlaşılması gerektiğini tanımlamaya çalışır.Etik kuralların açık ve belirli bir alana ilişkin yazılı kuralları içermesi beklenir.Örneğin, sanat etiği, siyaset etiği, tıp etiği, hukuk etiği, eğitim etiği, çevre etiği, biyoetik, medya etiği v.b. alanlar için ortak ilkeler söz konusu olmakla birlikte, daha çok kendilerine özgü ilkeleri içerirler. Bu ilkeler, uyması beklenen bireylerin özelliklerine göre değil evrensel kabul gören kavramlara dayalı olarak geliştirilirler (Lamberton ve Minor,1995,s. 326). • Ahlak kavramına değişik açılardan bakıldığında, çeşitli gruplarda geçerli olan değer yargılarının değişik nitelikler taşıdığı, hatta aynı gruplar içinde de bu değer yargılarının değiştiği görülmektedir. Değişen zaman ve koşullara bağlı olarak, eskiden yasaklanmış davranışlar, zaman içinde teşvik edilen davranışlara dönüşebilmektedir. Aynı eylemin, farklı ahlak anlayışları açısından farklı yorumlandığı da bilinmektedir (Kuçuradi,1988, s.22). Ancak özellikle meslek etiğine ilişkin ilkelerin evrensel olma arayışı vardır ve kolay kolay değişmemektedir. • Etik kavramını tanımlamak kolay değildir. Buna karşılık literatürde bir çok etik tanımı yapılmıştır. Solomon ve Hanson, Sokrat’tan esinlenerek , etik kavramını aşağıdaki gibi tanımlamışlardır (Hitt,1990,s.98): • Etik kavramı Oxford sözlüğünde, değer yargıları bilimi, insan yaşamının belirli sınırları bölümünde söz konusu olan kabul görmüş kurallar ve insanlara ait en geniş anlamdaki görevlerin bilimi, sivil, politik ve uluslararası yasa bilimi olarak tanımlanmıştır(Kutlu, 2008, s.146). • Etik, her şeyden önce istenilecek bir yaşamın araştırılması ve anlaşılmasıdır. Daha geniş bir bakış açısı ile, bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da yapılamayacağının; neyin isteneceği ya da istenemeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir. Kısacası etik, insan tutum ve davranışlarının iyi-kötü, doğru-yanlış açısından değerlendirilmesidir (Aydın, 2003). • Etik, bir insanın davranışları esnasında kullandığı ahlaki ilkeler bütünüdür(Başpınar ve Çakıroğlu, 2012, s.2). Etik, bir kişinin veya toplumun ahlak standartlarını araştıran disiplindir. Başka bir tanımla; etik, bir insanın doğru ile yanlışı ayırt ederken kullandığı kişisel kriterlerdir(Onyebuchi, 2011, s. 275; Uşurelu vd., 2010, s.349; Kutlu, 2008, s.146). Birey veya grubun doğru veya yanlış davranışlarını yöneten değerleri olarak görülen etik, yasal gerekleri aşan ölçüde kendini kontrol edebilme gücüne sahip olan ideal bir insanı örneklemektedir(Selçuk, 2011, s.48; Aymankuy ve Sarıoğlan, 2005, s.27-28). • Kişilerin nasıl davranması gerektiğini gösteren etik, ödev ve yükümlülükleri temel alan bir davranış kuralı ya da disipline işaret etmekte ve bir kişinin neyi yapıp neyi yapmaması gerektiği konusunda davranış biçimini tanımlayan kuralları konu edinmektedir. • Etik, genelde işletmecilik, iş ve işçi piyasaları ve endüstriyel konular gibi alanlardaki ahlaki konularla ilgilenen sistematik bir çalışma alanıdır. Bugün etik, eşit şartlar altında eşit fırsatların sağlanması, müşteri ilişkileri, bilgisayar verilerinin korunması, çevresel etkiler gibi pek çok konuyla ilgilenmektedir. Etik teorideki son gelişmeler, etik teoriyi fazilet ve dürüstlük odaklı bir teori haline getirmiştir(Aymankuy ve Sarıoğlan, 2005: 26; Yıldız, 2002, s.23). • İşletmeler belirli çevre koşullarında faaliyet gösteren kurumlardır ve aldıkları kararlarda hem çevreden etkilenir hem de çevrelerini etkilerler. Bu karşılıklı etkileşimde meslek ahlakı şirkete, personele, hissedarlara ve çevreye olan sorumlulukları içerir. Yani meslek ahlakı mikro çevre içerisindeki tüm etmenlerin birbirine karşı olan sorumluluklarından oluşur. Kısaca firma içi disiplini ifade eder ve bu nedenle istemler ile uyulması gereken kurallar oldukça açık ve nettir. O halde meslek ahlakı şöyle tanımlanabilir (1): • • “Mesleki davranışla ilgili neyin doğru, neyin yanlış, neyin haklı, neyin haksız olduğu hakkında inançlara dayalı ilkeler ve kurallar topluluğudur”. • • Meslek ahlakı denildiğinde iş yaşamıyla ilgili iyi-kötü, doğru-yanlış ve haklı-haksız uygulamaların incelenmesi akla gelmektedir. Ahlakın incelenmesinde kullanılan araçlar “ne yapılması” ile ilgili bir dizi ilkeler, kurallar, değerler ve düşüncelerdir. Ahlaki davranışlarla ilgili ilkelere ve standartlara dayalı yargılar genellikle din ve felsefi düşünceden, kültürel değerlerden, yasalardan ve insan vicdanından kaynaklanmaktadır meslek ahlakı, sosyal çevre, kişisel ahlak ve işletme özelliklerinin oluşturduğu bir bütündür • Kişilerin bir örgüt içinde ahlaki ya da ahlaki olmayan davranışları, yaşamını sürdürdüğü sosyal çevrenin, aileden aldığı eğitimin, dinin ve çalıştığı firmanın örgüt kültürünün etkisiyle ortaya çıkar. Diğer bir ifadeyle, meslek ahlakının temelini bireysel ahlak işletme ahlakı ve toplumsal ahlak oluştururken; toplum, müşteriler, rakipler, hissedarlar, yasal ve siyasal çevreyi oluşturan kurumlar da meslek ahlakını etkileyen dış çevre etkenleri olarak ortaya çıkmaktadırlar. 3. Etik ve Ahlak: • Sözlüğe bakıldığında ahlak kelimesinin etik, etik kelimesinin de ahlak olarak açıklandığı görülmesine ve günlük hayatta da etik kavramı, ahlak kavramı ile aynı anlamda kullanılmakla birlikte(Bostan vd. 2011,s.48; Özlem, 2010, s.209; Yıldız, 2002, s.17), bu kelimeler ifade ettikleri anlam bakımından farklıdır ve birbirleri ile tam olarak örtüşmemektedir(Selçuk, 2011, s. 48; Kutlu, 2008,s.146; Aymankuy ve Sarıoğlan, 2005,s. 26; Mele, 2005, s.103). • • Ahlak’ın kelime anlamına bakıldığında, Arap dilindeki “hulk” kelimesinin çoğulu olduğu görülür. “Hulk” kelimesi, karakter yapısı, huy ve mizaç gibi anlamlar taşımaktadır. Genel olarak ahlak, insanların gerek birbirlerine ve gerekse de topluma karşı yükümlülüklerini belirleyen insan davranışları ile bir arada yaşama kural ve standartlarının bütünü olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle ahlak, insan davranışlarının doğruluğu ya da yanlışlığına ilişkin toplumsal uzlaşma ya da belli bir toplumun geliştirdiği fikir birliğidir. Genel olarak bir kişinin ahlak standartları bir çocuk olarak öncelikle aile, arkadaşlar ve cami/kilise, okul, televizyon, basın, müzik gibi toplumsal etkiler ve kurumlardan elde edilir. Bu süreçte edinilen ahlaki standartların bir kısmı yazılı kaynaklara, bir kısmı da gözlemler, uygulamalar ve vicdani kanaatlere dayanabilir. • Ahlak, nasıl davranılacağına ilişkin yazılı olmayan standartlar içerirken, etik ise daha soyut kavramlara dayalıdır ve bu kavramlardan neler çıkarılabileceğine çalışarak yazılı kurallar içermesi beklenir(Kutlu, 2008, s.146). Etik, bir insanın tüm davranışlarında yol göstermesi açısından belirlenen kuralları, ahlak ise bu kuralların uygulanmasını içermektedir(Başpınar ve Çakıroğlu, 2012,s. 3; Ayboğa, 2001, s.29). Etik, ahlaki görevler ve zorunluluklar ile ilgili olarak neyin doğru, neyin yanlış olduğu ile ilgilenen bir disiplindir. Ahlak ise, iyi ve kötüyü ayırt etmek amacıyla insan davranışları ve karakterinin iyiliği ve kötülüğü hakkında yapılan değerlendirmelerdir. Böylece, iyi ve kötü, doğru veya yanlış, neyin iyi veya kötü olduğunun üzerinde düşünülmesi ise etik olarak kabul edilmektedir(Selçuk, 2011: 49; Aymankuy ve Sarıoğlan, 2005: 26; Yıldız, 2002, s.17). Bireylerin ahlak anlayışlarında dış etkenlerin mutlak bir belirleyiciliği bulunmaktadır, neyin doğru neyin yanlış olduğu toplumdan topluma farklılıklar göstermektedir. • Türk Ticaret Kanunu’nun 2. maddesinde de bu konu hakkında: herhangi bir ihtilaf halinde ilgili kanunda ya da anlaşmada aksine bir hüküm bulunmadıkça genel olanların değil de bir bölgeye ya da ticaret şubesine mahsus olan ticari örf ve adetlerin uygulanacağı belirtilmiştir(Ayboğa, 2001, s.29). Yakın ilişkileri olan etik ve ahlak kavramları arasındaki temel fark, etik kavramının genel olarak ahlakı konu alarak insan davranışlarını değerlendiren, ahlak felsefesi yapan disiplini belirtmesidir. • Görüldüğü üzere, kökleri itibariyle etik, moral ve ahlâk sözcükleri, temel olarak ikili bir anlama sahiptir ve bu şekilde ele alındıklarında neredeyse eş anlamlı olarak da kabul edilebilirler. Bununla birlikte, zaman içerisinde konuya ilişkin literatürde bu sözcüklerin daha belirgin içerikleri olan terimler haline getirilmesine yönelik tartışma ve çabalara da tanık oluruz. Bu bağlamda, etik sözcüğünün, ‘ahlâk felsefesi’ anlamına gelmek üzere kullanılmasının uygun olduğu söylenebilir. • Ahlâk, eylem taleplerini kişilere yöneltmiş görünüyorsa da, hepimizin, ahlâkı bir kurum olarak hazır bulduğumuzu belirtmiştik. Ne var ki, ahlâk ve diğer toplumsal normların bizim varlığımızı önceleyişi, bireyler olarak eylemde bulunurken, bu eylemlerin doğru veya yanlış olduğu konusunda değerlendirme yapmamızı engellemez. • Böyle bir değerlendirme, tam da yukarıdaki tanıma uygun şekliyle, ahlâk felsefesi alanı na girmek veya etik eylemde bulunmak demektir. Bütün bir etik tarihi, bir eyleme ne zaman doğru ne zaman yanlış demek gerektiği sorunuyla biçimlenmiştir. Öyleyse, etiğin temel sorununun, “Ne yapmalıyım?” sorusunun cevabını vermek olduğunu söyleyebiliriz. Etik tarihi demekle, her ne kadar nispeten kurumlaşmış ve somutlaşmış felsefi bir disipline gönderme yapıyor gözüksek de, esasen, eylem öncesinde eyleminin doğruluğu konusunda yetkin düşünceye yönelen ve böylece ahlâkî özne olan her bir birey, bu konudaki tefekkürüyle etik bir eylem gerçekleştirmiş olur. • Bu belirlemenin açıkça gösterdiği bir nokta, etik eylemin bir felsefe uzmanlığına bağlanmış olmadığı dır. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, buraya kadar yaptığımız tartışma, felsefe tarihine geçecek, halis bir felsefi düşünme pratiği olmayabilir; ama yaptığımız, etiktir. Sadece burada değil, zaman zaman gündelik hayatımızda ahlâkın ne olduğunu sorguladığımız, ahlâkî yargılarımızın nasıl doğru olabileceğini gelişigüzel değil, ciddi argümanlarla tartıştığımız, başkalarının ahlâkî tutum veya görüşlerini bir ahlâk sistemi açısından eleştirdiğimiz her an yapılan, etik düşünme faaliyetidir. Filozoşar ve felsefecilerin farkı, bu pratiği daha fazla argümanla, daha sistematik bir şekilde yapmaları; argümanlarını çoğunca yazıya geçirmeleridir. • Kısaca özetlemek gerekirse etik, doğru ve yanlış davranış teorisi; ahlâk ise onun pratiğidir. Etik bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgilidir. Ahlâk ise, bunu hayata geçirme tarzıdır.