Bir dua ve niyaz "Allâhümme Bârik Alâ Muhammedin" Prof. Dr. Zekeriya Güler S.Ü. İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Başkanı Medineli sahâbî Ka'b b. Ucre (v. 52/33672), bir gün öğrencisi Abdurrahman b. EbLeyla (v. 83/702) ile karşılaşır ve ona, "Sana bir hediye vereyim mi?" der. Ka'b b. Ucre, "Yâ Raslallah! Sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Fakat sana nasıl salât edeceğiz?" suâline cevaben Rasi Ekrem'den öğrendiği şu duayı öğrencisine hediye ederİbrâhîme ve alâ) âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhîme (ve alâ âli İbrâhîm). İnneke hamîdün mecîd. (Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in yakınlarına, İbrahim'in yakınlarına rahmet eylediğin gibi rahmet eyle. Şüphesiz, Senin hamd ve şerefinin sınırı yoktur. Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in yakınlarına, İbrahim'in yakınlarına bereket verdiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz, Senin hamd ve şerefinin sınırı yoktur)" (Buhârî, Enbiyâ, 10, Daavât, 32; Müslim, Salât, 65-69; EbDâvud, Salât, 179) Hadis metninde geçen, "Allâhümme bârik alâ Muhammedin" cümlesinin çağrıştırdığı noktalara değinmeden önce, bereket kelimesinin anlam ve esprisine işaret etmek istiyoruz. Bereket Arapça bir kelime olan bereket, ziyâde, nemâ, rağbet, devam, genişlik, hayır, felâh, saadet ve kesintisiz nimet demektir. (Bereket için bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "brk" md.; İbn Manzr, Lisânü'l-Arab, "brk" md.; Hüseyin Kâzım Kadri, Türk Lugatı, I, 691-692; Günay Tümer, "Bereket", DİA, V, 487-489). Bereket, dilimizdeki birikmek/birikim kelimesini de hatırlatır. Aslında bereket kelimesinin masdarı olan bür, devenin bir yerde çöküp durması, oradan ayrılmaması anlamına gelir. Buna bağlı olarak iyi ve hoş görülen maddî veya manevî bir şeyin süreklilik ve kalıcılık arz etmesi bereket adını almıştır. Nitekim Basralı Arap dili ve edebiyatı âlimi el-Müberred (v. 286/900), "Bereket, sabit/kalıcı bir hayır ve ayrılmaz/sürekli bir sürurdur. (hayrun mukîmun ve sürlâzimun)" der. "Bereket harekettedir" ve "Bereket içinde" gibi sözler birer meşhur darb-ı meseldir. "Allah bereket versin!" cümlesi, bir şeyin artmasını temenni yerinde kullanılır. Bereketli, "çok, mebz, ziyade hâsılat veren şeyler" demektir. Dilimizdeki tebrik, teberrük ve mübârek kelimeleri de aynı kökten gelir. Yaratıcı Kudret'in kullarına bir lütuf ve ihsanı olarak bereket, sadece maddî imkan ve nimetlerle sınırlı değil, hayatın her alanını ilgilendiren değerler bütünüdür. "Falan mübârek bir zâttır" cümlesinde sıfat olarak geçen mübârek kelimesi, esasen ilim ve irfan yüklü, kendisinden çok istifade edilmesi gereken ahlâk-ı hamîde sahibi ve rabbânî âlim fotoğrafını resmeder. Kökü bereket olan bâreke veya tebâreke fiili, hükümranlığın sahibi olan Allah'a nisbet edilir. (A'râf, 54, 137; Mü'min, 14; Mülk 1) Bu demektir ki, bereketin kaynağı Yüce Allah'tır. Bereket, ilâhî rahmet ve ilâhî esintidir. Bereketli, uğurlu, kuvvetli, hayırlı ve mukaddes anlamında mübârek kelimesi, yeryüzünde ilk inşa edilen mâbed (Kâbe) için kullanılır. Âl-i İmrân, 96) Mübârek, hem Kur'an-ı Kerim'in hem de onun nâzil olduğu Kadir gecesinin sıfatı olarak zikredilirşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik." (Sâd, 29) ve "Biz o Kur'an'ı mübârek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır." (Duhân, 3) Şüphesiz, Yüce Kur'an kendisini saygıyla eline alan ve istifade amaçlı okuyan muhatabını sarar, eğitir, dönüştürür ve günceller. Zira "acâibi ve garâibi nâmütenâhi" bir kaynak olarak Kur'an, mütemâdiyen kemâle erdirici bir fonksiyon icra eder. Şahsiyetin gelişmesi ve bereket kazanması demek olan bu durum, bir ayette ifadesini şöyle bulurği) ülkelerin halkı iman etseler ve sorumluluklarının farkına vararak günah ve kötülüklerden sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık ..." (A'raf, 96) Öte yandan gökten inen su ile yerden biten zeytin ağacı da mübârektir. (Kâf, 9; N, 35) Şu hadis-i şerifler, Rasi Ekrem'in muhtelif vesilelerle zikrettiği bereket alanları için birer örnek teşkil ederşaban aylarını bizim için bereketli eyle ve bizi ramazan ayına kavuştur.", "Sahur yapınız! Çünkü sahurda bereket vardır.", "Allahım, ümmetimden sabah erken davrananların işlerine bereket ver.", Enes'e seslenerek, "Yavrucuğum, ailenin yanına girdiğin zaman selam ver ki, hem senin üzerine hem de aile efradına bereket olsun!" ve evlenen kimseye hitaben, "Allah mübârek eylesin, üzerine bereket indirsin, dirlik-düzenlik versin, ikinizin arasını iyilik ve güzellikte birleştirsin!" "Allâhümme Bârik Alâ Muhammedin" İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.) Kâbe'nin temellerini yükseltirken, "Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara senin mesajlarını iletecek, vahyi ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp temiz kılacak bir elçi gönder. Zira kudret ve hikmet sahibi yalnız sensin!" (Bakara, 129; ayetin tefsiri için bk. Elmalılı, Hak Dini, I, 496-497.) diyerek Muhammed'in (s.a.s.) zuhuru için ikisi birden yaptıkları dua ve niyaza bir vefa ve şükran olmak üzere Ras(s.a.s.), "Allâhümme salli" ve "Allâhümme bârik" dualarıyla ümmetine onları namazlarında yâd etmeleri gerektiğini öğretmişti. Şüphesiz bu ithaf, "Ben, babam İbrahim'in duası, kardeşim İsa'nın müjdesi ve annemin rüyasıyım." (Ahmed b. Hanbel, V, 262) diyen Rasi Ekrem'in, büyük babası için mübarek bir hediyedir. Onun yoluna baş koyan Ka'b b. Ucre de Rasi Ekrem'den öğrendiği salâtı, öğrencisi Abdurrahman b. EbLeyla'ya hediye etmişti. "Allâhümme bârik alâ Muhammedin" (Allah'ım, Muhammed'e bereket ihsan eyle!)" cümlesi, hadis şârihleri ve Arap filologlarına göre şu mânaya gelirşini), davetini (evrensel çağrısını) ve şeriatını (dinini ve üstün ahlâkını) pâyidar/devamlı kıl. Onun yolunu takip edenleri ve ona taraf olanları çoğalt!" O hâlde bu mananın ve filolojik tahlilin, Müslümanlar tarafından ciddiye alınması gerekir. Günümüz dünyasında İslamiyet'e gösterilen yoğun ilgiden endişe duymak, dinî ve ahlakî olumlu gelişmeleri istenmeyen bir savrulma gibi algılamak doğru değildir. Bilerek veya bilmeyerek dile getirilen böyle bir algı ve dünya görüşü, "Allah'ım, Muhammed'e bereket ihsan eyle!" duasının anlam ve esprisi çerçevesinde yeniden düşünülmeli ve düzeltilmelidir.