Hz. Muhammed`in Çocukluk ve Gençlik Yıllarında

advertisement
ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU
2011 – 2012 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI
6 – B DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
YILLIK PROJE
HZ. MUHAMMED’İN ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARINDA
GÖRÜLEN MUCİZELERİ
DANIŞMAN ÖĞRETMEN
TOLGA DUMAN
PROJEYİ HAZIRLAYANLAR
TOLGA ÇÖKMEZ 356
FIRAT DİNÇARSLAN 367
MERT ARABACI 386
CANBERK KAVUK 781
MAYIS 2012
İZMİR
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………..
2
1. MUCİZENİN ANLAMI……………………………………………………………..
3
2. HZ. MUHAMMED’İN DOĞUMU VE ÇOCUKLUK YILLARINDA GÖRÜLEN
MUCİZELERİNE ÖRNEKLER………………………………………………………. 3
2.1. HZ. MUHAMMED’İN DOĞUMU…………………………………………… 3
2.2. HZ. MUHAMMED’İN DOĞDUĞU SIRADA VE DOĞDUKTAN
SONRA GÖRÜLEN MUCİZELER…………………………………………………..
5
SONUÇ………………………………………………………………………………… 8
KAYNAKLAR………………………………………………………………………….. 9
1
ÖNSÖZ
Biz bu projemizde peygamberimizin mucizelerini araştırdık. Aynı zamanda hayatını da
öğrenmiş olduk.
2
1. MUCİZENİN ANLAMI
Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla
Allah'ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller, tansık.
2. HZ. MUHAMMED’İN DOĞUMU VE ÇOCUKLUK YILLARINDA
GÖRÜLEN MUCİZELERİNE ÖRNEKLER
2.1. HZ. MUHAMMED’İN DOĞUMU
Muhammed aleyhisselâm Hicret’ten 53 sene evvel Rebîulevvel ayının on ikinci Pazartesi
gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safâ Tepesi yakınında bir evde
doğdu. Bu gün, Mîlâdî 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. O gün henüz
güneş doğmadan âlem nûr ile doldu. Âdem aleyhisselâmdan beri babadan evlâda intikal ede
gelen nûr asıl sahibine ulaştı.
O’nun doğumunu annesi hazret-i Âmine şöyle anlatıyor:
“Doğum
ânı
geldiğinde
heybetli
bir
ses
işittim.
Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm,
gelip kanadı ile beni sığadı. O andan sonra bendeki
korku ve ürpertiden eser kalmadı. Yanımda süt gibi
beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler.
O anda çok susamış idim. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez
susuzluğum gitti. Sonra büyük bir nûr gördüm, Evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir
şey görmüyordum. O sırada çok hâtun gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu.
Etrafımı sarıp, bana hizmet eden bu hâtunlar,
Abdü Menâf kabîlesinin kızlarına benzerlerdi.”
Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere
uzanmış ipek bir kumaş gördüm. Dediler ki:
O’nu insanların gözünden örtün. O anda bir
grup kuş peydâ oldu. Ağızları zümrütten,
kanatları yâkuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana korku gelip
terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu. O halde iken gözümden perdeyi
kaldırdılar. Doğudan batıya kadar bütün yeryüzünü gördüm. Üç alem (bayrak) dikildi. Onların
biri meşrik (doğu), biri mağrip (batı) biri de Kâbe’nin üstünde idi. Etrafımda çok sayıda
3
melekler toplandı. Muhammed doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet
parmağını kaldırdı. O anda gökten bir parça beyaz bulut indi.
O’nu kapladı. Bir ses işittim; “Onu mağripden meşrıka kadar her yerde gezdirin. Tâ ki cümle
âlem onu, ismiyle, cismiyle ve sıfatıyla görsünler.” diyordu. “Sonra o bulut gözden kayboldu
ve Muhammed’i bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada yüzleri güneş gibi
parlayan üç kişi gördüm. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen,
birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki misk damlıyordu. Muhammed’i o leğenin içine
koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübârek başına güzel
koku sürüp, mübârek gözlerine sürme
çektiler ve gözden kayboldular.”
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu
sırada
hazret-i
Âmine’nin
yanında
Abdurrahman bin Avf’ın annesi Şifâ
Hâtun, Osman bin Ebü’l-Âs’ın annesi
Fâtımâ
Hâtun
ve
Peygamberimizin
halası Safiyye Hâtun vardı. Bunlar da
gördükleri nûru ve diğer hâdiseleri
haber verdiler. Şifâ Hâtun şöyle anlatıyor: “Ben, o gece Âmine’nin yanında idim. Muhammed
aleyhisselâmın doğar doğmaz duâ ve niyâz ettiğini işittim. Gâibden; “Yerhamüke Rabbüke”
diye söylendi. Sonra bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ki, doğudan batıya kadar her yer
göründü...” Bundan başka birçok hâdiseye şâhit olan Şifâ Hâtun; “Ne zaman ki, O’na
peygamberlik verildi; hiç tereddüt etmeden ilk îmân edenlerden biri de ben oldum.” dedi.
Safiyye Hâtun da şöyle anlatmıştır:
“Muhammed
aleyhisselâm
doğduğu
sırada her tarafı bir nûr kapladı. Doğar
doğmaz secde etti, mübârek başını
kaldırıp açık bir dille “Lâ ilâhe illallah,
innî
resûlullah” dedi.
O’nu
yıkamak
istediğimde, biz O’nu yıkanmış olarak
gönderdik.” denildi. O sünnet olmuş ve
göbeği kesilmiş görüldü. O’nu kundağa sarmak istediğimde sırtında bir mühür gördüm,
mühürün üzerinde (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) yazılı idi. Doğar doğmaz secde
ettiği
sırada
hafif
sesle
bir
şeyler
söylüyordu,
kulağımı
yaklaştırdım; “Ümmetî, Ümmetî” (Ümmetim, ümmetim) diyordu...”
4
mübârek
ağzına
Resûl-i ekrem efendimizin doğduğunu dedesi Abdülmuttalib’e Kâbe’de Allah’a yalvarıp duâ
etmekteyken müjdelediler. Abdülmuttalib bu müjdeyi alınca çok sevinip O’nu görmeye giti ve;
“Bu oğlumun şânı, şerefi çok yüce olacaktır” dedi. Sonra da O’nun doğumunu kutlamak için
doğumun yedinci gününde Mekke halkına üç gün ziyâfet verdi. Ayrıca şehrin her
mahallesinde develer keserek insan ve hayvanların istifâde etmesi için bıraktı. Ziyâfet
sırasında çocuğa hangi ismi koydun diyenlere Muhammed ismini verdim dedi. Neden
atalarından birinin ismini vermedin diyenlere; “Allah’ın ve insanların O’nu medh etmelerini,
övmelerini istediğim için.” cevabını verdi. Annesi de Ahmed ismini koydu.
2.2. HZ. MUHAMMED’İN DOĞDUĞU SIRADA VE DOĞDUKTAN SONRA
GÖRÜLEN MUCİZELER
Muhammed aleyhisselâmın dünyâya geldiği gece bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahûdî
bilginleri Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anladılar. Eshâb-ı kirâmdan Hassân bin
Sâbit anlatır: “Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahûdînin biri, hey Yahûdîler! diye
çığlık atarak koşuyordu. Yahûdîler ne var, ne yırtınıyorsun diyerek yanına toplanınca şöyle
söyledi: “Haberiniz olsun Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi...”
Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece Kâbe’deki putlar yüz üstü yere yıkıldı. Urvetübni
Zübeyr rivâyet eder: “Kureyşten bir cemâatin bir putu vardı. Yılda bir defâ onu tavâf ederler,
develer kesip şarap içerlerdi. Yine öyle bir günde putun yanına vardıklarında onu yüzüstü
yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hal üç defâ tekrarlandı. Bunun üzerine
etrâfına iyice destek verip diktikleri sırada şöyle bir ses işitildi: “Bir kimse doğdu yer yüzünde
her yer harekete geldi. Ne kadar put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalbleri titredi.” Bu
hâdise tam Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu.
Medâyin şehrindeki İran Kisrâsının sarayının on dört kulesi (burcu) yıkıldı. O gece gürültüyle
ve dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı yine kendilerinden bâzı ileri gelenlerin gördükleri korkunç
rüyaları tâbir ettirdiklerinde bunun büyük bir şeye alâmet olduğunu anladılar.
Yine o gece Mecûsîlerin yâni ateşe tapanların bin yıldan beri yanmakta olan kocaman ateş
yığınları âniden söndü. Ateşin söndüğü târihi not ettiler. Kisrânın sarayından burçların
yıkıldığı geceye isâbet ediyordu.
O zaman insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü de yine o gece bir anda suyu çekilip,
kuruyuverdi.
Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave Nehrinin vâdisi de, o
gece, su ile dolup taşarak akmaya başladı.
5
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceden îtibâren şeytan artık Kureyş kâhinlerine vukû
bulacak hâdiselerden haber veremez oldu. Kehânet sona erdi...
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece ve daha sonra o zamâna kadar görülmemiş bu
hâdiselerden başka pekçok hâdise vukû buldu, bunların hepsi son Peygamber Muhammed
aleyhisselâmın dünyâyı teşrif ettiğine işâret olmuştur.
Mekke deki sıcaklık ve kuraklıktan dolayı Peygamber Efendimiz’in annesinde süt kalmamıştı.
Mekke’ye sütannelik yapmak isteyenler gelmişti fakat hiç kimse peygamberimizi yetim
olduğundan kabul etmiyordu. Bu sırada Hz.Amine Mekke’ye sütannelik yapmak için Hiç süt
bulunmayan göğüsleri süt ile
dolup taşmıştı. Ertesi sabah
Mekke’deki işleri bittiğinden
dolayı peygamberimizi alıp
Mekke’den
kendi
yaşadığı
şehre götürmekteydi. O anda
bindikleri
deve
bir
anda
hızlanmaya başladı ve diğer
arkadaşlarına yetiştiler.
Günlerden bir gün sütkardeşi
Abdullah,
koşarak
nefes
anne
nefese
Halime’nin
yanına geldi. Heyecanla:
-Şu Kureyşli kardeşim var ya, O’nu beyaz elbiseli iki adam aldı ve yere yatırarak karnını
yardı, sonrada üst üste koyarak kapattılar, diyordu. Gelenlerden biri Cibril olmak üzere iki
melekten ibaretti ve mesajı tüm insalığı kucaklayacak olan Allah Resulü’nün kalbini açarak
onu zemzemle yıkayacaklardı.
Anne-babayı ciddi bir endişe kaplamıştı. Koşarak tarif edilen yere geldiler. Gerçekten de
küçük Muhammed, yüzünün rengü solmuş bir vaziyette ayakta bekliyordu. Yüreği ağzına
gelmişti Halime ve Haris’in. Önce anne Halime, ardından da Haris kucaklayıp sinesine sardı
ve:
-Sana ne oldu ey oğulcuğum, dediler.
6
-Beyaz elbiseli iki adam geldi. Birisinin elinde içi kar dolu altından bir tas vardı. Sonra beni
alıp yere yatırdılar. Göğsümü açarak kalbimi çıkarıp ikiye ayırdılar. İçinden siyah bir nesne
çıkarıp onu attılar ve kalbim tertemiz oluncaya kadar karnımı buzlu karla yıkadılar. Sonra
onlardan birisi diğerine:-Bunu ümmetinden bin kişiyle tart, diyordu. On kişiyle tarttılar ağır
geldim.100 kişiyle tarttılar yine ben ağır geldim dedi.1000 kişiyle tarttılar yine ben ağır geldim
dedi.
7
SONUÇ
Hz.
Muhammed’in
peygamberlik
mucizeleri
doğumuyla
başlamıştır.
Mucizeler
peygamberlerin gösterdiği olağanüstü olaylardır. Hz. Muhammed gösterdiği birçok mucizeye
rağmen Ona inanmayanlar da olmuştur. Önemli olan inanmayı istemektir. Allah bir insana bu
isteği nasip ederse hidayete doğru yola kavuşur. Mucizeler bu isteğin ateşleyicileridir.
8
KAYNAKLAR
1. Sevgili Peygamberim, Rahim ER, İstanbul 2011
2. Resimler, Sevgili Peygamberim, Rahim Er, İstanbul 2011
9
Download