Restorasyonda Geri Döndürülebilirlik Üzerine Sagunto Tiyatrosu

advertisement
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Restorasyonda Geri Döndürülebilirlik Üzerine
Sagunto Tiyatrosu Örneği
Zeynep Aktüre (PhD)
İYTE Mimarlık Bölümü, Gülbahçe Kampusü, Urla 35430 İzmir
E-Posta: zeynepakture@iyte.edu.tr
Özet
Yapılan müdahalenin özgün malzemeye zarar vermeden geri döndürülebilir olması,
özellikle arkeolojik alanlardaki çağdaş restorasyon uygulamalarında gözetilen en önemli
ilkelerden biridir. 1950lerde, İtalyan restorasyon mimarı Franco Minissi (1919-1996)
tarafından, ilkenin savunucularından İtalyan koruma-restorasyon kuramcısı Cesare
Brandi (1906-1988) danışmanlığında, Sicilya’da, Piazza Armerina’daki antik Roma
döneminden kalma Villa del Casale ve Heraclea Minoa Antik Tiyatrosu’nda yapılan
restorasyonların geçtiğimiz on yıl içinde farklı projeler için geri döndürülebilmiş
olması, ilkenin teknik açıdan uygulanabilirliğini örnekler. Ancak, teknik açıdan
uygulanabilirlik yasal koşul ise de, İspanya’nın Valensiya Özerk Bölgesi’ndeki Sagunto
kentinde yer alan Antik Roma Tiyatrosu müdahalesinde olduğu gibi, yasalara
aykırılığının mahkemece karara bağlandığı durumda bile, bir restorasyonun yerine
başka bir proje önerilmeksizin geri döndürülmesini kamu gözünde meşru kılmakta
yeterli olmayabilir.
Belgelenmemiş sistemsiz onarımların ardından, ünlü İtalyan mimar Giorgio Grassi’nin
Valensiyalı Manuel Portaceli ile birlikte Sosyalist İşçi Partisi’nin yerel yönetimde
olduğu 1980lerde gerçekleştirdiği Sagunto Tiyatrosu projesi, 1990’da muhalefetteki
Halkçı Parti tarafından, İspanya yasalarında öngörülenden daha fazla tamamlama
içerdiği gerekçesiyle mahkemeye verilmiş ve mahkeme 1993’te yıkım kararı ile
sonuçlanmıştı. Kararı izleyen sokak gösterileri, basın açıklamaları ve mahkemeye
verilen itiraz dilekçelerinde Grassi-Portaceli projesinin uygulanmasının ardından
yapının kazandığı sosyo-ekonomik değer, proje müelliflerinin fikir ve sanat eserleri
yasası tarafından korunan hakları ve yıkımın yüksek maliyeti dile getirildi. Bilirkişiler
ise önceki uygulamalardaki tutarsızlıklar nedeniyle yıkım kararının uygulanmasının
teknik olanaksızlığı yönünde rapor verdiler ve bu raporlar 2009’da mahkemenin kendi
yıkım kararının uygulanamayacağı hükmüne dayanak oldu.
Bu bildiride, Sagunto Tiyatrosu davası, Türkiye’deki benzer davalı uygulamalar için bir
karşılaştırma örneği olarak sunuluyor.
Anahtar sözcükler: Restorasyonda geri döndürülebilirlik ilkesi, Villa del Casale,
Heraclea Minoa Antik Tiyatrosu, Sagunto Antik Tiyatrosu, Meşruiyet.
Giriş
549
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Giriş
Restorasyonda Geri Döndürülebilirlik İlkesi ve Örnekleri
İtalyan koruma-restorasyon kuramcısı Cesare Brandi, 1963’te yayımladığı Teoria del
Restauro (Restorasyon Kuramı) ile, çağdaş restorasyon ilkelerinin oluşumuna büyük
katkı sağlamış uzmanlardan biridir. Dönemin idealist felsefeci ve tarihçisi Benedetto
Croce (1866-1952) etkisinde yazan Brandi, en ustalıklı restorasyon uygulamasının bile
kendi döneminin kültürel iklimini yansıttığı ve performansı denenmemiş yöntemlerden
kaynaklı bir yıkım potansiyeli taşıdığı görüşündedir. Bu nedenle, çağdaş müdahaleler,
mevcudun bütünlüğünü kaybetmemesi için gereken en az ile sınırlı olmalıdır ve hiç iz
bırakmadan geri döndürülebilirlik idealine mümkün olduğunca yaklaşarak, izleyen
dönemlerde yapılması gerekebilecek müdahaleleri engellememelidir. Brandi’nin
yaklaşımına göre, çağdaş restorasyon bir eserin varoluş sürekliliği içinde kültürel ve
estetik işlevini sürdürerek kullanımda kalmasını sağlayacak bir müdahale anından
ibarettir. Dolayısıyla, teknik bir yan uygulama değil, eserin değerini kavramaya yönelik
eleştirel bir değerlendirmedir. Restorasyon sırasında zamanın bıraktığı izler
silinmemeli, ancak yanlış tamamlamalar veya eserin özüne uygun olmayan değişiklikler
geri döndürülerek eserin kaybettiği bütünlük yeniden kazanılmalıdır. Brandi’nin
“harabe” tanımına göre, özgün işlev ve estetik niteliğini tümden kaybetmiş kalıntılar ise
restore edilemez, çünkü kayıp bütünlüklerini geri kazandırmak olanaksızdır. Bu nedenle
de arkeolojik kalıntılar için tek seçenek, izleme, bakım ve sağlamlaştırma yoluyla
mevcut durumun korunmasıdır. (Stanley Price ve diğ., 1996)
Stanley Price, Talley Jr ve Melucco Vaccaro (1996), kültürel mirasın korunmasına
ilişkin tarihsel ve felsefi konuları tartışan ana metinleri bir araya getirdikleri seçkide,
Brandi’nin kuramsal yaklaşımının özellikle mimari mirasa getirdiği açılımın resim
korumasına getirdiğine oranla çok sınırlı kaldığının altını birkaç kez çiziyorlar. Ancak
1964’te imzalanmasıyla arkeolojik alanlardakiler dâhil tüm mimari restorasyon
uygulamaları için ana referans hâline gelen Venedik Tüzüğü’nün Brandi’nin ilkeleri
üzerinde şekillendiğini unutmamak gerekiyor. Brandi’nin kuramsal yaklaşımının
1939’da ilk yöneticisi olduğu Roma’daki Istituto Centrale per il Restauro (Restorasyon
Merkez Enstitüsü, günümüzde Istituto Superiore per la Conservazione ed il Restauro)
öncülüğünde ve Franco Minissi (1919-1996) gibi üretken mimarların eliyle yapılan
uygulamalarla hayata geçtiğini biliyoruz. Arkeolojik alan bütününü bir müze olarak
yorumlayan Minissi, buluntuların yerinde korunması yoluyla yöre halkının kültürel
miras ile özdeşlik bağını güçlendirmeye çalışıyordu. Bu doğrultuda İtalya ve dışındaki
pek çok önemli arkeolojik alan için müze ve koruyucu üst örtü projelerinde, dönemin
kültürel iklimini yansıtan hafif ve geri döndürülebilir malzemeler kullanarak, teknik
performansı yüksek öneriler geliştirdi (Museo Archeologico, n.d.). Bu uygulamalarla,
kalıntıların kayıp bütünlüklerini geri kazanmaya çalışmak yerine, Brandi’nin önerdiği
gibi, izleme ve bakım yoluyla mevcut durumlarını korumayı amaçlıyordu.
Minissi’nin en bilinen uygulaması, Sicilya’daki Piazza Armerina yapı grubu içindeki
Geç Roma dönemi Villa del Casale mozaikleri için, yapının özgün malzemesinden
kolayca ayırt edilebilen paslanmaz çelik ve saydam plastikten tasarladığı, hafif ve geri
döndürülebilir üst örtüdür. Mozaikleri yerinde korumak ve gezilebilir hale getirmek
üzere 1941’de Piero Gazzola tarafından başlanan müdahaleler, iç duvar kalıntıları
üzerine yerleştirilen dolaşım platformları, doğal havalandırma sağlamak ve mozaikler
üzerindeki yansımayı önlemek için bazı hacimler üzerine yerleştirilen saydam olmayan
550
2
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
plastik asma tavanlar ve gölgelik işlevi gören yan yüzeyler ile düşey taşıyıcılardan
ibaretti (Şekil 1). (Mallouchou-Tufano, 2007; Bardeschi, 2006/2007)
Şekil 1. Villa del Casale (Sicilya, İtalya), Minissi tarafından tasarlanan üst örtü (1957)
Şekil 2. Villa del Casale (Sicilya, İtalya), Meli projesine göre yapılan uygulama (2006)
551
3
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Uygulama 1957’de tamamlandıktan sonra, bakım eksikliğinden paslanmalar başladığı
gibi, saydam olmayan tavan panelleri kaldırıldığı için, doğal ışık ve yansımalar
mozaiklerin korunma ve izlenmesini güçleştirmeye, gölgelik işlevli yan yüzeyler sabit
cam ile değiştirildiği için ise sera etkisi gözlenmeye başlandı. 1991’deki su baskını
nedeniyle bozulma hızı artan mozaikleri korumak için, uzmanlarca başlatılan tüm karşı
kampanyalara rağmen (örneğin: Mallouchou-Tufano, 2007; Bardeschi, 2006/2007),
bilimsel araştırmalarda önerilen plan, geometri ve hacim özelliklerinin ipuçlarını
vermenin ötesinde bir tamamlama içermeyen Minissi tasarımı üst örtü sökülerek, yerine
çok farklı bir yaklaşımın ürünü olan Guido Meli imzalı proje (2006) uygulandı (Şekil 2).
Şekil 3. Heraclea Minoa Tiyatrosu (Sicilya, İtalya), Minissi tarafından tasarlanan
koruma projesi (1960-63, http://www.laterra.it/archivio/pacchetti/613.jpg)
Şekil 4. Heraclea Minoa Tiyatrosu (Sicilya, İtalya), mevcut koruma örtüsü (http://
upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/bf/Eraclea-Minoa-Theatre-flickr.jpg)
552
4
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Şekil 5. Gela Surları (Sicilya, İtalya), Minissi tarafından tasarlanan üst örtü (1952,
http://www.unipa.it/monumentodocumento/)
Şekil 6. Gela Surları (Sicilya, İtalya), Motta projesine göre yapılan uygulama (2008,
http://www.canobbio.com/architettura_tessile_eng.php)
553
5
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Minissi’nin Sicilya’daki Heraclea Minoa Tiyatrosu (Şekil 3, 4) ve Gela Surları (Şekil 5,
6) projeleri de, sera etkisi gibi sorunlar gerekçesiyle sökülerek, çok farklı anlayışta
uygulamalarla değiştirildi. Böylelikle de, Brandi’nin en ustalıklı restorasyon
uygulamasının bile kendi döneminin kültürel iklimini yansıttığı ve performansı
denenmemiş yöntemlerden kaynaklı bir yıkım potansiyeli taşıdığı saptamasını
doğrulamış oldular. Minissi’nin koruma kuramı ve tarihi bakımından önemleri
nedeniyle araştırma konusu olmaya devam eden bu üç projesi (Vivio, 2015), Brandi’nin
arkeolojik kalıntılar için önerdiği gibi, izleme ve bakıma yönelik olduklarından, iz
bırakmadan geri döndürülüp kendilerinden sonraki çok farklı uygulamalara olanak
tanıyarak, geri döndürülebilirliğin uygulanabilir bir ilke olduğunu gösterdi. Bu yazının
ana odağı olan Sagunto Roma Tiyatrosu’nun koruma öyküsü ise, geri döndürülebilirlik
ilkesinin uygulanmasının olanaksız olduğu durumları örnekliyor.
Sagunto Roma Tiyatrosu Örneği (Valensiya, İspanya)
İspanya’nın Valensiya Özerk Bölgesi’nde yer alan Sagunto’nun kentsel tarihi, İber
yerleşimi Arse’ye kadar uzanıyor. Bazı kaynaklara göre, Arse’nin İ.Ö. 219’da Kartacalı
General Hannibal tarafından işgali, Roma ile Kartaca arasındaki 2. Pön Savaşı’nın
başlangıç nedenidir. Savaşın galibi Romalıların kentin kale tepesinin yamacında inşa
ettiği tiyatro, İspanya’daki en iyi korunmuş ve belgelenmiş antik tiyatro olduğu halde,
1811’de İspanya’yı işgal eden Napoleon ordularının yukarıdaki kaleye ulaşımına
basamak olmasını önlemek amacıyla havaya uçurulmuştur.
Şekil 7. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), 1860lar
(http://traianvsnet.blogspot.fr/2013/01/fotos-antiguas-de-monumentos-romanos.html)
554
6
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Anton van der Wingaerde (1525-1571) gibi tanınmış gezginler tarafından ayrıntılı
resmedilen ve 18. yüzyıl sonunda ahşap ve mantardan bugüne ulaşmayan üç boyutlu bir
modeli yapıldıktan sonra kapsamlı temizlik ve onarımdan geçecek kadar önemsenen
yapının 1811’de İspanya’daki ilk ulusal anıt ilan edilmesi (Fletcher, 1959), tiyatronun
savunma amacıyla havaya uçurulmasını ve malzemesinin kalenin güçlendirilmesinde
kullanılmasını önleyememiştir (Lara, 1991). Fransız işgali son bulduktan sonra Sagunto
Kalesi askeri bölgesinden ayrılarak 1858’de Kraliyet Tarih Akademisi yetki alanına
dâhil edilen Sagunto Tiyatrosu, 1860’da maliyeti Belediye Meclisi tarafından karşılanan
bir parapetle çevrelenmiş (Şekil 7) ve 1896’da İspanya’da ulusal miras olarak
tescillenen ilk anıtsal yapı olmuştur. Bu kararı izleyen yaklaşık yüz yıllık dönemde
yapının gördüğü çoğu belgelenmemiş müdahaleler, 1985 yılında ünlü İtalyan mimar
Giorgio Grassi’nin Valensiyalı Manuel Portaceli ile birlikte geliştirdiği projeye göre
yapılan uygulamanın geri döndürülememesinin başlıca nedenidir.
Sagunto Tiyatrosu’na Parçacı Müdahaleler (1930-1974)
Sagunto Tiyatrosu’nun kapsamlı onarımına yönelik mimar Luis Ferreres Soler (18521926) tarafından hazırlanan ilk proje, İspanya Bayındırlık Bakanlığı onayına sunulmuş ve
mimar Repullés y Vargas (1845-1922) ile arkeolog Mélida y Alinari (1856-1933) imzalı
1917 tarihli bir raporda değerlendirilmiştir. Söz konusu raporda, projenin zaman içinde
yok olmuş kısımlarının tamamlanarak tiyatroya kaybettiği bütünlüğü yeniden kazandırma
çabası eleştirilmiş, özgün kısımların oldukları durumda muhafazasının ve zamanın
bıraktığı izlerin silinmemesinin önemine, ayrıca çağdaş müdahalelerin sağlamlaştırma
için gerekli olan en azla sınırlı olması gereğine işaret edilmiştir. Brandi’nin restorasyon
kuramının yayımlanmasından yarım yüzyıl önce dile getirilen bu yaklaşım, İspanya’nın
ulusal sanat hazinelerini korumaya yönelik 1933 tarihli ilk yasada da benimsenmiştir.
Yasadaki Madde 19, Venedik Tüzüğü’nden 30 yıl kadar önce, her türden tamamlamayı
yapının korunması için kesinlikle vazgeçilmez olanla sınırlayarak yeni müdahalelerin
özgün durumdan her zaman ayırt edilebilir olması koşulunu getirmiştir.
Repullés ve Mélida’nın sağlamlaştırma için özgün olanla aynı malzeme ve tekniklerin
uygulanması önerisi, bu son ilkeden uzaklaşarak, Petzet (n.d.) tarafından tanımlandığı
şekliyle Almanca reversibilität kavramına yaklaşır. Her ayrıntısıyla geri döndürülebilir
bir süreci anlatan reversibilität, onarılabilir olma durumunun korunması (tekrar tekrar
onarılabilirlik) olarak tanımlanır. Bu bakış açısından, örneğin bir katedralin taşlarının
yapının taş ustasının atölyesinde değiştirilmesi “sürekli onarım” olarak görülerek,
malzeme kaybı geri döndürülemez olduğu halde (mevcut form, malzeme ve işçiliğe sadık
kalındığı sürece) geri döndürülebilir bir koruma önlemi olarak değerlendirilir. Sagunto
Tiyatrosu için 1930’da Martorell tarafından benimsenen yaklaşım ise, sağlamlaştırmalarda
çok az harçla dönemin yeni ve gelecek vaat eden malzemesi betondan, büyük boy
agregalı ve renk tonu ile özgün yapı taşından farklılaşan blokların kullanılması yoluyla,
1933 yasasındaki yeni müdahalelerin eskiden her zaman ayırt edilebilir olması koşulunu
yerine getirmektedir (Lara, 1991). 1955’te, dönemin Sagunto Belediye Başkanının
girişimiyle, Roma dönemindeki tür, büyüklük ve kalitede harç ve taş kullanılarak özgün
malzeme dokusunun görünüş özelliklerinin devamını sağlayan sağlamlaştırmalar
(Fletcher, 1959), Sagunto Tiyatrosu’nun farklı onarım dönemlerinde malzeme ölçeğinde
benimsenen yaklaşımların kuramsal tutarsızlığını tescillemektedir. Bunlara ek olarak,
1952’de tiyatronun doğu ucundaki oturma grubunun taşıyıcı altyapı tonozları, yapıdan
çıkan süslemeli malzemenin sergilendiği bir arkeoloji müzesine dönüştürülmüş ve yapı
Belediye tarafından düzenlenen sahne gösterilerinde kullanılmaya başlanmıştır.
555
7
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Çağdaş gösteriler için kullanım kararı, zamanla genişletilecek bir sahne platformu
oluşturulmasına ve, bir prova sırasında batı girişi üzerindeki oturma sıralarını taşıyan
tonozun çökmesinin ardından, izleyicilerin geçici olarak sahne binası tarafında kurulup
kaldırılan oturma yerlerine alınmasına neden olmuştur (Lara, 1991). Merkezdeki özgün
oturma yerlerinin kullanımını kolaylaştırmak amacıyla üst oturma grubunu alttakine
bağlayan tünelin yapımı, yeni bir dizi onarım ve tamamlamayı başlatmıştır. 1956-74
döneminde Madridli mimar Ferrant tarafından mevcut durum yerinde belgelenmeden
hazırlanan, oturma sıralarına ve 1811 bombardımanında yok olan tonozlu geçişlere
odaklı projeye göre yapılan geniş kapsamlı uygulamalarda, 5,400 m3 kazının ardından,
4,000 m3 beton dökülmüştür. Sagunto Tiyatrosu’nun bu onarımlardan sonraki durumu,
mimar Almagro Gorbea (1979) tarafından fotogrametrik yöntemlerle belgelenmiştir. İki
yüzyıldan uzun süredir kazılmakta ve onarılmakta olan yapının ilk eksiksiz ölçülü
belgeleme seti, Almagro’nun çizimleridir. Almagro, çalışma sırasında özgün yapı
kalıntılarını sonradan yapılan uygulamalardan ayırmakta çektiği güçlüğü anlatarak, yapı
üzerine bilimsel çalışmalar yürütmenin zorluklarına dikkati çeker. 1991 yılında
yayımlanan doktora çalışması için Sagunto Tiyatrosu’nda yapılan onarımlar üzerine en
kapsamlı belgelemeyi yapan Lara da, yağmurun harçların renginde oluşturduğu
farklılıkların uygulama dönemlerini ayırmadaki tek ipucu olduğunu belirterek, sahne
olarak kullanılan platformun özgün sahneden farklı konumu ve üst oturma sıralarına
betonla yapılan müdahalenin çağdaş bir anıta benzemesi gibi farklı nitelikte sorunları
dile getirir. Bu nedenlerle, Almagro’nun ekibi tarafından ölçümün tamamlanmasının
ardından yapılan tamamı belgelenmiş uygulama, mevcut oturma sıralarının uyumlu
renkte bir harçla sağlamlaştırılması, en üst galerideki beton tonozun tamamlanmamış
inşaat görünümünü yumuşatacak şekilde taşla kaplanması ve izinsiz geçişlerin
önlenmesi amacıyla çeperde yapılan çalışmalarla sınırlı tutulmuştur.
Şekil 8. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), 1970ler
(http://nostravalencia.com/cultural/castillodesagunto/saguntocastillo03.jpg)
556
8
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Grassi ve Portaceli’nin Sagunto Tiyatrosu Proje ve Uygulaması (1985)
Sagunto Tiyatrosu’na 1980lere kadar yapılan müdahalelerin ortak bir özelliği, mekâna
ilişkin bütüncül bir kavramsal yaklaşıma dayalı mimari tasarım kararları yerine,
mevcudun korunması ve gösteri amaçlı olanlar dâhil çağdaş kullanım olanaklarının
zenginleştirilmesi amacıyla, özgün malzeme ve yapım tekniğini referans alan parçacı
uygulama kararlarına dayanmış olmalarıdır. 1982 yerel seçimlerinde Felipe Gonzalez
önderliğinde büyük başarı sağlayan İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) döneminde,
Milanolu ünlü mimar Giorgio Grassi ve Valensiyalı Manuel Portaceli imzalı projeye
göre yapılan uygulama, dayandığı bütüncül kavramsal yaklaşım bakımından önceki
uygulamalardan çok farklıdır. 1985’te tamamlanan projeye göre yapılan uygulama
yoluyla hayata geçen mimari fikrin özgünlüğü ve gücü, aksi yöndeki ilk mahkeme
kararlarına rağmen, yargı sürecinin müdahalenin geri döndürülmemesi kararı ile
sonuçlanmasını sağlayan etkenler arasındadır.
1984’te projeye başlarken Sagunto Tiyatrosu’nun durumunu çoğu belgelenmemiş
onarımlar sonucu oluşmuş bir “yapay harabe” olarak tanımlayan Grassi (1985),
Almagro önderliğinde sağlamlaştırma amacıyla yapılanlar gibi uygulamaları, yapının
yamaca yaslanmış oturma sıralarını öne çıkararak, Roma tiyatrosunun mimari özüyle
örtüşmeyen bir Yunan tiyatrosu algısına neden olmakla eleştirdi. Grassi’ye göre, Roma
döneminde inşa edilen tiyatrolara özgü mimari mekânsal bütünlük ve simetri özellikleri,
tüm çağdaş müdahalelerin gerisinde, değişmeden durmaktaydı. Ancak, sahne binasının
yok olmuşluğu karşısında oturma sıralarının algısını güçlendiren sağlamlaştırmalar ve
sahne binası ile süreklilik içinde olmayan çevre duvarı, sahne ve oturma kısımlarının
mimari bir bütün olarak algılanmasını engelliyordu. Sahnenin iki yanındaki kulelerden
doğudakinin, bitişik oturma sıralarını taşıyan tonozlarla birlikte, arkeoloji müzesi olarak
yeniden inşa edilmesi ise simetri algısını zedelemişti. Grassi-Portaceli projesi, bu iki
özelliğin restorasyonu amacıyla, mimari mekân bütününü Roma döneminde olduğu gibi
tüm unsurlarıyla gösteriye katılan bir “sabit sahne” olarak yeniden yaratarak, “antik
Romalıların tarzında” bir tiyatro tasarlama fikrinden yola çıktı.
Mimarların çözümlemesine göre, mekân bütününde “sabit sahne” etkisini yaratan,
kapılar ve oturma sıralarını taşıyan tonozlar gibi işlevsel olanların dışındaki, süsleme
gibi gözüken tüm mimari unsurlardı. Sagunto Tiyatrosu’nda bu türden unsurların
yoğunlaştığı anıtsal sahne cephesinin yeniden inşa edilmesi mümkün olmayacak
düzeyde yok olmuşluğu nedeniyle, cephenin “varlığının yokluğuyla temsili” ve kulisin
orta kısmının arkeoloji müzesine dönüştürülüp sergilenmesiyle oluşacak “gösteri içinde
gösteri” etkisi hedefleniyordu (Şekil 9).
Şekil 9. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), Grassi-Portaceli sahne binası
557
9
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Şekil 10. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), 1870ler
(http://es.wikipedia.org/wiki/Teatro_romano_de_Sagunto#mediaviewer/File:1870._Vist
a_general_de_las_ruinas_del_Teatro_Romano.jpg)
Şekil 11. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), Şekil 10 ile aynı açıdan GrassiPortaceli projesine göre yapılan uygulama (http://castillodesagunto.blogspot.fr/)
558
10
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
“Gösteri içinde gösteri” etkisinin yapının dışından da algılanabilmesi için, en alt
seviyede sahne binasından boşalan alan Roma’dan sonraki dönemlerden kalmış tüm
yapılaşmadan temizlenerek, müze ziyaretçileri ve yapıda sergilenecek gösterilerin
izleyicileri için ayrı girişler tasarlandı. Sahne binası hacmini tanımlayan dış yüzey ise,
mimari mekânsal bütünlük algısını güçlendirecek şekilde, oturma kısmını sınırlayan
duvarla süreklilik içinde tasarlandı. Gösterilerde kullanılmak üzere oturma
basamaklarının sahneyi en iyi gören orta kısmı yeniden düzenlenirken, yanlarda kalan
kısımlar ”yapay harabe” halinde bırakıldı (Şekil 10, 11).
Sagunto Tiyatrosu Dava Süreci (1990-2009)1
Uygulama süresince, sosyalist yerel yönetimin hedeflediği gibi, yerel halka iş olanakları
sunan Sagunto Tiyatrosu projesi, tamamlanmasının ardından, müze ve gösteri amaçlı
kullanım yoluyla, yerel ekonomiye beklenen katkıyı sunan bir yatırım oldu. Ancak,
sağlanan toplumsal fayda, muhalefetteki Halkçı Parti’nin (PP) uygulamanın yasada
öngörülen yeniden inşa sınırını aştığı gerekçesiyle dava açmasına engel olmadı. Davaya
esas olan, 1933 tarihli Ulusal Sanat Hazinelerini Koruma Kanunu yerine geçen, 16/1985
tarihli İspanyol Tarihsel Miras Kanunuydu. PP milletvekili Juan Marco Molinés’in
Valencia Özerk Bölgesi Kültür Eğitim ve Bilim Bakanlığı (KEBB) aleyhine Eylül
1990’da açtığı dava, Sagunto Tiyatrosu’nda yapılan 6 milyon ABD doları maliyetindeki
uygulamanın, özgünlüğü kanıtlanabilen parçalarla, sağlamlaştırma ve koruma amacıyla
yapılanlar dışındaki tamamlamalara getirilen yasağı çiğnediği savına dayanıyordu.
Yüksek Mahkeme, Nisan 1993’te, yapılan uygulamanın bu gerekçe üzerinden yasaya
aykırılığı nedeniyle iptaline karar verirken yeni oturma bloklarının yapıdan arta kalan
sınırlı özgün malzemenin ziyaretçilerce algılanmasını engellediğini vurguladı. Molinés
Mayıs 1993 tarihli dilekçesiyle yargı kararının hemen uygulanmasını istediğinde
mahkeme kısmi yıkım kararı aldı ancak bu karara yıkımın bütüncül olması gerektiği
yönünde itiraz eden Molinés, yıkım maliyetini karşılamak üzere 109 milyon peseta
(yaklaşık 850 bin ABD doları) hibe etti. Haziran 1993’te uygulamayı durduran Özerk
Yönetim ve Belediye Meclisi, yıkım kararının iptali için iki ayrı dava açtıysa da Yüksek
Mahkeme Ekim 2000’de, uygulamanın %20 özgün malzeme karşısında %50-70
yeniden inşa içerdiğine hükmederek, yıkım kararını onadı. Kararın uygulanmasından
KEBB sorumlu olacak ve yıkımı Sagunto Belediyesi gerçekleştirecekti.
Şekil 12. Sagunto Antik Tiyatrosu (Valensiya, İspanya), mevcut durum
1
Bu bölümde özetlenen yasal süreç, Avui, El País, Las Provincias ve Levante gazetelerinde çıkan haberlerden derlenmiş,
yayının genel okur kitlesi düşünülerek, haberlerin kaynakçada listelenmesine gerek görülmemiştir.
559
11
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Kararın uygulanmasına yönelik teknik çalışma için mahkemece tanınan sürenin
başlangıcında, Sagunto’nun sosyalist Belediye Başkanı Gloria Calero’nun, uygulamanın
özgün kalıntılara zarar vermeden geri döndürülebilir olup olmadığındaki belirsizliğe
dayanarak yaptığı itiraz, davanın seyrinde bir dönüm noktası oldu. İtiraz, yıkımın
yüksek maliyeti, yapının yoğun kültürel kullanımını olanaksız hale getireceği ve bunun
da Sagunto’nun kültürel ortamına ve ekonomik yaşantısına yansıyarak, kent halkının
yaşam kalitesinde bir düşüşe neden olacağı görüşlerine dayanıyordu. Ancak Mayıs
2002’de Üst Mahkeme, Yüksek Mahkeme’nin yıkım kararını onadı ve PP yönetiminde
olan KEBB, kararın ertesi günü, tarih ve yönteme ilişkin herhangi bir ayrıntı
vermeksizin, mahkeme kararının uygulanacağını açıkladı. Bu arada Yüksek Mahkeme,
Molinés’in yıkım kararının hemen ve tam uygulanmasına yönelik başvurusuna cevaben,
talep ettiği yıkım kapsamını açıklamasını istedi. Mimar değil avukat olduğundan,
istenen ayrıntıda bir teknik raporu kendisinin hazırlayamayacağını mahkemeye bildiren
Molinés, bu konuda bilirkişilik yapmak üzere (Lara dâhil) üç mimar adı önerdi.
Lara’nın Ekim 2002’de teslim ettiği raporda yıkımın büyük ölçüde mümkün olduğu
görüşü yönünde harekete geçmek üzere mahkemece 15 gün süre tanınan KEBB, yıkımın
nasıl gerçekleşeceği üzerine uzman mimar ve müdahalenin özgün kalıntılara olası
etkileri üzerine de uzman arkeolog görüşü alınmasını istedi. Kasım 2002’de Mimarlar
Odası uzman listesinden atanan Angel Abad Melis, Şubat 2003 tarihli raporunda, dava
konusu uygulamanın teknik olarak geri döndürülebilir olduğunu belirttikten sonra,
projenin talan edilmiş bir anıta çağdaş kullanımlar kazandırmanın yanı sıra; hacimsel,
mekânsal, morfolojik ve sanatsal niteliklerini zenginleştirerek, tarihinin parçası haline
geldiğini vurguladı ve yıkım kararından vazgeçilmesi yönünde görüş bildirdi.
Mahkemede de, uygulama kazılarında çıkarılan malzeme nedeniyle, yapıyı uygulama
öncesi haline geri döndürmenin olanaksızlığına ve oturma bloklarının kaldırılmasıyla
çıkabilecek yükselen nem gibi sorunlara işaret eden Ángel, tamamlamaların başladığı
+1,20 m kotu üzeri haricinde yıkım yapılmamasını önerdi. Mahkemenin kararı ise, yeni
oturma bloklarının ve +1,20 m kotu üzerindeki tamamlamaların kaldırılması yönünde
oldu. Yıkım için verilen 6 aylık süre, KEBB’nin talebi üzerine 18 aya çıkarıldı.
2003 seçimleriyle belediye yönetime gelen sol koalisyon, yapının kültürel kullanımının
güvence altına alınması ve yıkımın olumsuz ekonomik ve sosyal sonuçlarının önlenmesi
amacıyla, kararın uygulamasının, benzer örneklerdeki normal süreç izlenerek, 3 veya 5
yıl ertelenmesi başvurusunda bulundu. Bu arada PP’den yeniden sosyalistlere geçen
KEBB, 5/2007 sayılı yasayla gelen değişiklikle uygulamanın 4/1998 sayılı Valensiya
Kültürel Miras Kanunu’na aykırı olmaktan çıktığı gerekçesiyle, yıkım kararının iptali
yönünde dava açtı. Yüksek Mahkeme’nin yıkım kararına esas olan 16/1985 tarihli
İspanyol Tarihsel Miras Kanunu, İspanya’nın merkezden yönetildiği dönemde koruma
uygulamalarının yasal çerçevesini belirlemekteydi. Eğitim ve kültür alanlarında yetki ve
sorumluluğun özerk bölge yönetimlerine devrinden sonra, her bölge kendi mevzuatını
oluşturdu. Valensiya Özerk Bölgesi’nde kültürel mirasa ilişkin ilk yasal çerçeve olan
4/1998 sayılı kanunda yapılan değişiklik, anıtların özgün mimari elemanlar ve belgelere
dayanarak yeniden inşasını olanaklı kıldı. Yasanın geriye dönük uygulanması, Sagunto
Tiyatrosu’na yıkım kararını getiren yeni kısımları yasaya aykırı olmaktan çıkaracaktı.
Ancak, Aralık 2007’de Yüksek Mahkeme, özgün malzeme ve çağdaş gösteri mekanı
işlevine en az zararla geri döndürülebilir olan tamamlamalara ilişkin uzman raporuna
dayanarak, oturma yeri bloklarının kaldırılmasına ve sahne binası arka duvarının +1,20
m yüksekliğine indirilmesine karar verdi. Belediye’nin itirazına cevaben Üst Mahkeme
bu kararı Ocak 2008’de onadı.
560
12
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
2007 seçimlerinde PP’ye geçen Belediye yönetimi, uygulamanın geri döndürülebilir,
dolayısıyla mahkemece verilen yıkım kararının uygulanabilir olduğu yönünde görüş
değiştirdi. Şubat 2008’de Molinés mahkemeden kararın ivedilikle uygulanmasını talep
etti ve Mart 2008’de mahkeme KEBB’den 3 ay içinde kararın uygulanması yönündeki
çalışmalar üzerine rapor istedi. Ancak KEBB; hukuk, mimarlık ve arkeoloji alanından
uzmanların raporlarına dayanarak; yasal ve maddi olanaksızlıkların yanı sıra, yıkımın
ekonomik maliyeti ve oturma bloklarının kaldırılmasının yapının kültürel kullanımını
engelleyeceği yönünde aldığı çoğunluk kararı doğrultusunda, yıkım kararının
uygulanmaması yönünde başvuruda bulundu. Başvuruda, 5/2007 sayılı kanunla 4/1998
sayılı kanunda yapılan değişiklik uyarınca, Sagunto Tiyatrosu’nda Grassi-Portaceli
projesine göre yapılan uygulamanın yasal ilan edilmesi isteniyordu. Nisan 2009’da
Yüksek Mahkeme’nin istenen doğrultuda aldığı kararı Üst Mahkemeye götüren
Molinés, kararın Ekim 2009’da onanmasıyla 19 yıl süren davayı kaybetmiş oldu.
Sonuç Olarak
Bu uzun dava süreci, restorasyonda geri döndürülebilirliğin yalnızca kuramsal ve teknik
boyutta tartışılabilecek bir konu olmadığını gösteriyor. Siyasal düzlemde, Sagunto
Tiyatrosu’nda Grassi-Portaceli projesine göre yapılan uygulamanın partiler-arası
rekabet nedeniyle mahkemeye taşındığı ve davanın gidişatının belediye ve özerk bölge
yönetimlerini belirleyen yerel ve genel seçim sonuçlarından etkilendiği anlaşılıyor.
1982’de başlayan PSOE yönetimi ile birlikte, İspanya’da kültür varlıklarının korunması
ve kullanımına ilişkin politikalar, turizm yoluyla iş olanakları yaratan ekonomik
kaynaklar olarak görülmeleri sonucu, önemli değişikliğe uğradı (Leguina & Baquedano,
2000). Sosyalistleri iktidara taşıyan işsizlik ve ekonomik buhran ortamında, kültür
varlıklarının zarar görmesine neden olmadığı sürece, kitle turizmine sıcak bakıldı. Bu
amaçla yapılacak müdahaleler için nitelikli işgücü yetiştirmek üzere sosyalist özerk
yönetimlerce kurulan restorasyon atölyeleri ve okulları ile, ülke tarihinde ilk kez,
kültürel miras sektöründe geniş istihdam sağlandı. Müdahaleler, Sagunto Tiyatrosu’nda
olduğu gibi, sorunlara ve çözümlerine en yakın kurumlar olarak görülen sosyalist
belediyelerle birlikte planlanarak uygulandı. Sosyo-ekonomik düzlemde, liberal PP ne
kitle turizmine ne de anıtların turizme yönelik onarımına karşı olduğu halde, partinin
PSOE ile rekabeti Sagunto Tiyatrosu projesini mahkemeye taşıdı.
Kurumsal düzlemde, kararın uygulanmasından sorumlu Valensiya Özerk Yönetimi ve
yıkımı gerçekleştirmekle yükümlü Sagunto Belediyesi sosyalistlerde olduğundan, dava
sürecinin başında alınan yıkım kararı hemen uygulanmadı ve iki kurumun itirazları
sonucu, 19 yıl sonra kararın uygulanmasından vazgeçildi. Bu uzun dönemde yapılan
yerel ve genel seçimlerde PP özerk ve yerel yönetimlerde iktidar olduysa da, her
ikisinde birden yıkım kararının uygulanma koşullarını oluşturacak süre kalamadı. Yıkım
kararının hemen uygulanması yönündeki ısrarlı dilekçeleri, hukukun işleyişini çok iyi
bilen PP vekili avukat Molinés’in bu olasılığı ortadan kaldırma yönündeki adımları
olarak yorumlanabilir. Gerçekten de 1993’de alınan yıkım kararının uygulanmasındaki
gecikme sonucu, Valensiya Özerk Bölgesi’ndeki kültürel mirasın korunmasına yönelik
1998’de yürürlüğe giren yasa tamamlamalara herhangi bir yasak getirmediğinden,
Sagunto Tiyatrosu’nda yapılan uygulama yasaya aykırı olmaktan çıktı ve yıkımın kamu
gözündeki meşruiyeti iyice zayıfladı.
561
13
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Yasal düzlemde, İspanya’nın tamamlamaların özgün kalıntıların bütünlüğünü korumak
için gereken en azla sınırlı olmasını tavsiye eden Venedik Tüzüğü’nü imzalayan ülkeler
arasında olduğunu düşünürsek, Sagunto Tiyatrosu davasının, uygulamada ulusal
mevzuatın bu türden uluslararası tavsiye kararlarına üstünlüğünü örneklediği sonucuna
varabiliriz. Sicilya’daki Villa del Casale örneğinde de, Minissi’nin projesine göre
yapılan uygulamanın geri döndürülmesi söz konusu olduğunda, projenin koruma tarihi
açısından önemine inanan uluslararası koruma camiası, yıkım kararına esas olan koruma
sorunlarının düzenli bakım eksikliği ve projenin özgün unsurlarının yok edilmesinden
kaynaklandığı gerekçeleriyle yıkıma karşı kampanyalar başlattıysa da, İtalya
mevzuatına dayanarak gerçekleştirilen yıkıma engel olamamışlardı.
Toplumsal düzlemdeki meşruiyet tartışmalarıyla ilgili olarak, Sagunto örneğinin önemli
bir farkı, yerel halk ve sivil toplum kuruluşlarının yıkım karşıtı örgütlenmeleriydi. Dava
sürecinde Sagunto halkı, Grassi-Portaceli projesine göre yapılan uygulamanın kent
siluetindeki varlığı ve gösteri kullanımları yoluyla yaşamlarının bir parçası haline
geldiğini belirterek, yıkıma karşı gösteriler düzenledi ve imza kampanyaları başlattı.
Mimarlar Odası da, yıkılması söz konusu olanın kendi üyesi bir mimarın projesine göre
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından korunan bir uygulama olduğu gerekçesiyle,
yıkıma karşı kampanya başlatarak mahkemeye itiraz dilekçesi verdi.
Dava sürecinde yerel yönetimin itiraz dilekçelerinde dile getirdiği, yıkımın ekonomik ve
toplumsal maliyeti konusu ise, turizmin ana ekonomik etkinliklerden birine dönüştüğü
günümüzde, Brandi’nin özgün işlev ve estetik niteliğini kaybetmiş harabeler olarak
tanımladığı arkeolojik kalıntıların Akdeniz gibi bölgelerde mevcut halleriyle “bütün”
olarak algılandıklarına ve gördükleri her türden müdahalenin tarihlerinin bir parçası
olarak kabul edildiğine işaret ediyor. Sagunto Tiyatrosu’nda yapılan uygulamaya yerel
halkın güçlü desteğini sağlayan önemli bir etken, kalıntılara yeniden kazandırdığı
gösterilerde kullanım olanağı olsa gerektir. Tiyatrolar, özgün işlevini sürdürebilen nadir
antik dönem yapılarındandır. Sagunto’daki gibi günümüzde yoğun kullanılan örneklerin
yüksek sosyo-ekonomik değeri, bu kullanım potansiyelinden kaynaklanır. Bu yazının
başında söz edilen Heraklea Minoa Tiyatrosu da, bir ören yeri içinde yer alması dışında,
benzer kullanım değeri taşıyan bir kalıntıdır. Minissi’nin yapı için geliştirdiği proje, bu
değeri zenginleştirecek şekilde, oturma sıralarına özgün form ve işlevini yeniden
kazandıran bir öneri içeriyordu. Ancak uygulamada kullanılan saydam malzemenin sera
etkisi yaratarak özgün kalıntılar üzerinde bitkilenme ve bozulmalara neden olması,
uygulamanın geri döndürülmesinin başlıca nedeni oldu.
Minissi, gerek Heraklea Minoa gerekse Villa del Casale ve Gela Surları’nda, arkeolojik
kazının tamamlanmasından sonra, alanda uygulama yapan ilk korumacıydı. O
çalışmalarına başlamadan müdahale edeceği anıtlar, müdahale sırasında da yapılmakta
olan uygulamalar ayrıntılı olarak tartışılmış ve aşama aşama belgelenmişti. Sagunto
Tiyatrosu örneğinde ise, Grassi-Portaceli projesine göre yapılan uygulamanın tam
anlamıyla geri döndürülebilir olup olmadığını inceleyen uzmanların raporlarında da
belirtildiği gibi, yıkım kararı “teknik olarak” uygulanabilir olmakla birlikte, yapının
uzun koruma tarihi boyunca çoğu belgelenmeden yapılmış uygulamalar nedeniyle,
yıkım sayesinde geri dönülüp baştan başlanacak bir özgün durum bulunmuyordu. Bu
yazı, Sagunto Tiyatrosu örneğinin restorasyonda geri döndürülebilirlik tartışmalarının
siyasal, ekonomik, kurumsal, yasal ve toplumsal boyutlarına getirdiği açılıma ek olarak,
geçmiş onarımlara ilişkin benzer bir saptamanın Türkiye’deki pek çok arkeolojik anıt
için de geçerli olabileceğinden hareketle kaleme alınmıştır.
562
14
5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu
Kaynaklar
Almagro Gorbea, A. (1979) Estudio fotogramétrico del teatro de Sagunto, Saguntum 14,
s. 165-79.
Fletcher Valls, D. (1959) Las obras de restauración en el Teatro Romano de Sagunto,
Notas sobre el Teatro Romano de Sagunto, Arse, IV, ss. 5-14.
Grassi, G. (1985) Fixed stage - Project for the Roman Theatre of Sagunto, Lotus
International 46, s. 7-21.
Lara Ortega, S. (1991) El Teatro Romano de Sagunto: Génesis y Construcción,
Universidad Politécnica de Valencia, Valencia.
Leguina, J. & Baquedano, E. (2000) Un Futuro para la Memoria - Sobre la
Administración y el disfrute del Patrimonio Histórico Español. PSOE, Madrid.
Repullés y Vargas, E.M. & Mélida y Alinari, J.R. (1917) Proyecto de obras de
reparación y consolidación de los restos del Teatro Romano de Sagunto (Valencia).
Boletín de la Real Academia de Bellas Artes de San Fernando, 42-43, s. 91-93.
Stanley Price, N., Talley Jr, M.K. & Melucco Vaccaro, A. (der.) (1996) Historical and
Philosophical Issues in the Conservation of Cultural Heritage, The Getty Conservation
Institute, Los Angeles.
Dezzi Bardeschi, M. (2006/2007) The work of Franco Minissi at the Roman Villa in
Piazza Armerina in danger, Heritage at Risk 2006/2007, s. 99-101,
http://www.international.icomos.org/risk/world_report/2006-2007/pdf/H@R_20062007_25_National_Report_Italy.pdf, son erişim: 12 Temmuz 2015.
Mallouchou-Tufano, F. (2007) The shelter / monument of the villa in Piazza Armerina
is
in
danger!,
Monumenta
05:
Transportations,
http://www.monumenta.org/article.php?perm=1&IssueID=6&lang=en&CategoryID=19
&ArticleID=129, son erişim: 12 Temmuz 2015.
Museo Archeologico Regionale Paolo Orsi Siracusa (n.d.) Franco Minissi,
http://www.regione.sicilia.it/beniculturali/museopaoloorsi/museo/minissiENG.htm, son
erişim: 12 Temmuz 2015.
Petzet, M. (n.d.) Principles of conservation, http://icomos.de/poc.php, son erişim: 31
Temmuz 2015.
Servizio Museo Regionale della Villa Romana del Casale a Piazza Armerina (n.d.) Villa
Romana del Casale, http://www.villaromanadelcasale.it/, son erişim: 31 Temmuz 2015.
Vivio, B.A. (2015) The “narrative sincerity” in museums, architectural and
archaeological restoration of Franco Minissi, Frontiers of Architectural Research,
http://dx.doi.org/10.1016/j.foar.2015.06.002, son erişim: 31 Temmuz 2015.
563
15
Download