İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ KONU: MAASTRİCHT KRİTERLERİ: TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI AVRUPA BİRLİGİ MALİ İLİŞKİLER YRD.DOC.DR. ÖZGÜR EMRE KOÇ MALİYE 4 1 İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ.................................................................................................................................................3 2. MAASRİCHT KRİTERLERİ DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE’DE MALİ DİSİPLİN ve MALİ DİSİPLİNİN SAĞLANMASINDA UYGULANAN KURALLAR...................................3 2.1. Mali Disiplin Tanımı ve Önemi.....................................................................................................3 2.2. Mali Kural Tanımı ve Önemi........................................................................................................4 2.3. Maasricht Kriterleri Çerçevesinde Türkiye’deki Mali Kuralın Değerlendirilmesi.................4 3. MAASTRİCHT ANTLAŞMASI....................................................................................................5 4. MAASTRİCHT KRİTERLERİ.....................................................................................................5 4.1. Maastricht Yakınlaşma Kriterleri ve Türkiye............................................................................6 5. MAASTRİCHT EKONOMİK KRİTERİ......................................................................................6 5.1. FİYAT İSTİKRARI KRİTERİ(ENFLASYON)......................................................................................6 5.2. FAİZ ORANI KRİTERİ..................................................................................................................7 5.3. MALİ DURUM KRİTERİ..............................................................................................................8 5.4. DÖVİZ KURU KRİTERİ...............................................................................................................10 6. MALİ KURALLAR ÇERÇEVESİNDE MALİ DİSİPLİNİN SAĞLANMASI AÇISINDAN AB – ABD YAKLAŞIMLARININ KARŞILAŞTIRMASI............................................................10 7. SONUÇ..............................................................................................................................................11 KAYNAKÇA........................................................................................................................................13 2 1. GİRİŞ Günümüzde ekonomik bütünleşme hareketlerini en ileri seviyeye taşıyan kuşkusuz Avrupa Birliği’dir (AB). Özellikle doksanlı yıllarda yaşanan yoğun bütünleşme çabaları, 1999’da nihayete erdirilmiş ve en ileri aşama olan parasal birlik sağlanmıştır. Kısa bir zaman diliminde gerçekleştirilen ekonomik bütünleşme, AB’nin uluslararası bir ekonomik güç haline gelmesini sağlamıştır. Ülkelerde ekonomik istikrarsızlıkların giderilmesi ve mali disiplinin sağlanması için mali kurallar uygulanmaktadır. Gelişmekte olan bir ülkede mali disiplinin olmayışı özellikle uluslararası sermaye yatırımlarının ülkeye girişini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla da bu durum, ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. 21. yy’dan itibaren birçok gelişmiş ülke, bütçe açıklarını azaltmak, mali disiplini ve mali istikrarı sağlamak için çeşitli mali kuralları uygulamaya koymaktadır. Mali kuralların uygulamaya konulmasının nedeni, büyük boyutlara ulaşan bütçe açıkları ve artan borç stokunun GSYH içindeki payıdır. Mali kuralların en önemli görevi, mali disiplini sağlayıp sürdürülebilir bir mali politika izleyerek makroekonomik istikrarı ve büyümeyi sağlamaktır.Bu çalışmada öncelikle mali disiplin ve mali kuralın tanımlamaları yapılacak ve önemleri belirtilecektir. Ardından mali disiplinmali kural ilişkisi anlatılacak ve dünya literatüründeki mali kural uygulamaları hakkında bilgiler verilecektir. Daha sonra Türkiye’deki mali kural uygulamaları anlatılıp,Maastricht kriterleri çerçevesinde mali kuralın Türkiye’deki değerlendirmesi yapılıp, uygulanan mali kuralın başarısının ülkedeki makro ekonomik göstergelere nasıl yansıdığı üzerinde durularak çalışma tamamlanacaktır. AB’nin başarılı sayılabilecek bir bütünleşme sürecini sağlaması, ülkeler için AB’nin önemini arttırmıştır. Nitekim AB, altı genişleme süreci yaşayarak 27 ülkeli dev bir blok haline gelmiştir. Birliğe üyelik başvurusunda bulunan ülkeler, yabancı sermaye çekimini teşvik etmek, geniş piyasalara ulaşmak, rekabet güçlerini arttırmak ve teknolojiye erişim sağlayabilmek için birlik içerisinde yer almak istemişlerdir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri 31 Temmuz 1959 yılında, Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurusu ile başlamış, 12 Eylül 1963’de imzalanan Ankara Anlaşması ile bu ilişkinin kapsamı düzenlenmiştir. 1982 yılında AB’nin Türkiye ile ilişkilerini dondurma kararı alması ile aksayan entegrasyon süreci, 1987 yılında Türkiye’nin üyelik müracaatı ile yeniden başlamıştır. 1999 yılı Aralık ayında Helsinki’de gerçekleştirilen Zirve Toplantısın- da Türkiye’ye adaylık statüsü tanınmıştır. AB tarafından, AB bölgesel blokuna dahil olmak isteyen ülkelerin ge- rek ekonomik gerek siyasi ideoloji olarak AB’nin halihazırdaki üye ülkeleri ile benzer ideolojik yapıya sahip ol- maları beklenmektedir. Bu doğrultuda siyasi ve ekonomik olarak bazı kriterler belirlenerek, adaylık statüsü verilmiş ülkelerin bu kriterlere göre değerlendirilmesi yapılmaktadır. Bu kriterlerin bazıları AB’ye tam üye olabilmek için yerine getirilmesi gereken kriterler iken, bazıları üye olduktan sonra Ekonomik Parasal Birlik Alanına dahil olabilmek için gereken kriterlerdir. (Akçay, 2008:11). 2. MAASRİCHT KRİTERLERİ DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE’DE MALİ DİSİPLİN ve MALİ DİSİPLİNİN SAĞLANMASINDA UYGULANAN KURALLAR 2.1. Mali Disiplin Tanımı ve Önemi 3 Bir ülke ekonomisinde istikrarın var olabilmesi için öncelikle mali disiplinin mevcut olması gerekir. Mali disiplin, kamu gelirleri ve giderleri arasındaki mali denge için uzun vadeli olarak bütçe disiplininin sağlanması için borç ödeme kapasitesini aşan borçlanmadan enflasyona, dış açığa, rekabet gücü kaybına ve eksik istihdama neden olabilecek uygulamalardan kaçınılması şeklinde tanımlan maktadır (Hemming, 2003:2). Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamu borçlarında çok hızlı yükselmeler meydana gelmektedir. Bu artışla paralel bir şekilde borçların GSYH’ya oranı da hızla yükselmektedir. Artan sürdürülemez borç yükleri ülke ekonomilerinde mali disiplinin gündeme gelmesini sağlamıştır. Ekonominin istikrara kavuşması için öncelikle mali disiplinin olması gerekir.Mali disiplin için ise bilinçli harcamaların yapılması gerekir (Aktan, 2002:460). Ayrıca bir ülkede mali disiplin sağlanırsa maliye politikası araçları daha etkin kullanılır.Kullanılan bu araçlarla maliye politikasının amaçlarından kaynak dağılımının etkinliği, ödemeler bilançosu dengesi, ekonomik istikrar, iktisadi büyüme ve kalkınma sağlanmış olur. Bu amaçların gerçekleşmesi için mali disiplinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. 2.2. Mali Kural Tanımı ve Önemi Mali kural, ekonomideki temel mali değişkenler üzerine konulan sayısal kriterler şeklinde tanımlanmaktadır. Daha geniş bir şekilde mali kural, kamu bütçe açığı, borçlanma, borç veya temel bileşenleri gibi mali göstergeler üzerine getirilen miktarsal bir seviye veya oran şeklindeki sınırlamalar olarak tanımlanmaktadır (Kopits ve Symansky,1998:2). 2.3. Maasricht Kriterleri Çerçevesinde Türkiye’deki Mali Kuralın Değerlendirilmesi Maastricht Antlaşması 1 Kasım 1993 tarihinde kabul edilmiş ve bu antlaşma ile, Avrupa Birliği ile ekonomik birliğin hangi politikalarla uygulanacağı belirlenmiştir. Maastricht Antlaşması, ekonomik faaliyetlerin istikrarlı bir şekilde yürütülmesini öngörmektedir. Maasricht kriterleri ile ülkeler arasında eko AB üyesi ülkelerde Maastricht kriterleri çerçevesinde maliye politikalarının uygulanmasına ilişkin sınırlandırmalar bulunmaktadır. Maastricht kriterlerine uyum açısından ortaya konan bu sınırlamalar Türkiye açısından henüz resmen bağlayıcı bir mali kural olarak adlandırılmamakla birlikte, özünde, Türkiye için de bağlayıcı bir mali kural işlevi görmektedir.Maastricht kriterleri temel olarak enflasyon oranı, bütçe açığı, faiz oranı, kamu borçları ve döviz kurları kurallarından oluşmaktadır. (Işık ve Meriç, 2009:1595). Kamu açığı ve kamu borcu ile ilgili uygulamalar mali disiplinle ilgilidir. Enflasyon, döviz kuru ve faiz oranı fiyat istikrarını sağlamaktadır.Dolayısıyla Maastricht kriterleri olarak belirlenen mali disiplini sağlamaya yönelik kurallar; Bütçe açığı/ GSYH’ya oranı en fazla %3 olması gerekir Borç Stoku/ GSYH’ya oranının en fazla %60 olması gerekir şeklindedir (Dilekli ve Yeşilkaya, 2002:2-3). Tam bu noktada, Türkiye’deki 2002–2012 genişleme döneminde, Bütçe açığının (Kamu Açığının) GSYH’ya oranı ve Borç Stokunun GSYH’ya oranının Maastricht kriterleri doğrultusunda olması beklenmektedir. Bu çalışmada söz konusu rakamların hedeflenen mali kurallar çerçevesinde beklentiyi karşılayıp karşılamadığı ele alınmaktadır. Bu amaç için öncelikle bütçe açığının GSYH’ya oranı ve daha sonra da Borç Stokunun GSYH’ya oranı grafikleri yardımıyla Maastricht kriterlerini sağlayıp 4 sağlamadığı incelenecektir. Kriterler sağlanırsa ekonomide mali disiplinin sağlandığını ve etkin mali kuralın uygulandığını söyleyebiliriz. nomik, sosyal ve siyasi birlik sağlanması amaçlanmıştır. 3. MAASTRİCHT ANTLAŞMASI Avrupa Birliği Antlaşması olarak da adlandırılır. 7 Şubat 1992’de Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalandı. 1 Kasım 1993’de yürürlüğe girdi. 200 madde, 17 ek protokol ve 33 ekten oluşmuştur. Maastricht Antlaşması, Avrupa Birliği’nin gelecekte alacağı şeklin zeminini oluşturmaktadır. Antlaşmaya göre Avrupa Birliği üç sütun üzerine oturmaktadır. Bunlardan birincisi, ulus üstü nitelikteki Topluluklar sütunudur. İkinci sütunu Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası, Üçüncü sütun ise Adalet ve İçişlerinde İşbirliği’dir. Maastricht Antlaşmasına göre Avrupa Birliği; Tek kurumsal çerçeveye sahiptir. Uluslararası hukuk süjeliği yoktur. Antlaşma imzalama gibi bağlayıcı taahhütler altına girememektedir. Ekonomik ve siyasal bütünleşme çerçevesinde, ekonomik ve parasal birlik hedefini öngörmüştür. 4. MAASTRİCHT KRİTERLERİ Avrupa Birliğinin ekonomik vizyonunun anlaşılmasında önemli bir belge olan Maastricht Kriterleri fiyat istikrarını ve bütçe disiplinini ön plana çıkaran beş maddelik bir belgedir. Maastricht Kriterlerinin kabul edildiği anlaşmanın metninde her ne kadar serbest piyasa ekonomisinin tesisi ve korunmasına yönelik çok sayıda ibare varsa da, kriterler böyle birekonominin gereklerine özellikle vurgu yapmamaktadır. Esas vurgu fiyat istikrarı ve bütçe disiplinine verilmiştir (İnan, 2005:85). 9-10 Aralık 1991 tarihinde kabul edilmiş beş tane kriterdir. Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir. Üye ülke devlet borçlarının GSYİH’sına oranı yüzde 60’ı geçmemelidir. 5 Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı yüzde 3’ü geçmemelidir. Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır. Son 2 yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır. (İnan, 2005:74). 4.1. Maastricht Yakınlaşma Kriterleri ve Türkiye AB’nin, ülke ekonomilerini değerlendirirken dikkate aldığı ikinci gruptaki ekonomik kriterler olan Maastricht kriterleri (yakınlaşma kriterleri), AB’nin hali hazırdaki üye ülkelerinin EPB alanına katılımı aşamasında dikkate alınmakta ve fiyat istikrarı kriteri, döviz kuru kriteri, faiz kriteri ve devletin mali durumunu gösteren kriterden (kamu borcu ve bütçe kriterleri) oluşmaktadır. Bu kriterlerden fiyat istikrarı, döviz kuru ve faiz kriterleri parasal kriterler, diğer kriterler ise mali kriterler başlığı altında toplanmaktadır. AB üyesi ülkelerin EPB alanına dahil olabilmeleri için gerekli koşulları yerine getirmelerine ilişkin değerlendirme ve EPB alanında yer alan ülkelerin de bu kriterleri sürdürmede gösterdikleri başarının analizi, Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması’nın (ATKA) 122(2). maddesi uyarınca Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası6 tarafından hazırlanan raporlar uyarınca yapılmaktadır. Bu maddeye göre, “Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası’nın, Konsey’e üye devletlerin 121(1). maddesindeki koşulları yerine getirmede gösterdikleri ilerlemeyi değerlendirmek amacıyla en az iki yılda bir veya derogasyon almış bir ülkenin talebi üzerine rapor hazırlaması gerekmektedir”. Hazırlanan bu rapor, “Yakınlaşma Raporu (Convergence Raporu)” başlığını taşımaktadır. Türkiye ekonomisininMaastriht kriterleri bağlamında değerlendirilmesi, EPB alanın oluşturulmasında baz teşkil eden 1998 Yakınlaşma Raporundan itibaren bugüne kadar hazırlanan Yakınlaşma Raporlarının yılları ve bu yıllara ait veriler dikkate alınarak yapılacaktır (Akçay, 2008:23). 5. MAASTRİCHT EKONOMİK KRİTERİ 1. 2. 3. 4. Fiyat istikrarı, Faiz oranı, Devletin mali durumu (bütçe ve borç kriteri), Döviz kuru kriteri, olmak üzere dört kriterden oluşmaktadır. Bu kriterlerin üçü (enflasyon, faiz, döviz kuru kriterleri) parasal disiplini, diğer kriter (devletin mali durumu) mali disiplini sağlamaya yöneliktir. Bukriterlerin belirlenmesinde, büyük ölçüde “Almanya etkili olmuştur. Örneğin,‘aşırı açık prosedürü’ Almanya tarafından sunulan bir görüştür.”(Baldwin veWyplotz, 2005:8). 5.1. FİYAT İSTİKRARI KRİTERİ(ENFLASYON) Fiyat istikrarı kriteri, bir üye ülkenin, sürdürülebilir fiyat istikrarına sahip olması ve inceleme öncesindeki bir yıllık dönemde, en iyi performans gösteren üç üye ülkenin yıllık enflasyon ortalamalarının %1,5’ini aşmayan bir enflasyon oranına sahip olması demektir. 6 2008 yılında yüksek seyreden enflasyonun, 2009 yılında Euro Bölgesi’nde neredeyse sıfıra indiği görülmektedir. Küresel kriz ile birlikte iç talep azalması buna en büyük etken olmuştur. 2008 2009 2010 2011 2012 ALMANYA 2.8 0.2 1.2 2.5 2.1 FRANSA 3.2 0.1 1.7 2.3 2.2 İTALYA 3.5 0.8 1,6 2.9 3.3 İSPANYA 4.1 -0.2 2.0 2.4 3.1 EURO BÖLGESİ 3.3 0.3 1.6 2.7 2.5 TÜRKİYE 10.4 6.3 8.6 6.5 9.0 ÜLKE Kaynak: Eurostat HICP- inflation rate % Türkiye ekonomisi uzun yıllardan beri yüksek enflasyon sıkıntısı yaşamaktadır. Siyasi iktidarlar, bütçe açıklarını kapatmak için sürekli karşılıksız para bastırmış ve sonucunda da sürekli yüksek enflasyon yaratmışlardır. T.C. Merkez Bankası’nın giderek bağımsızlaşması sonucu bu sorun giderek azalmıştır fakat Maastricht Kriterleri açısından değerlendirdiğimizde Türkiye hala %2 bandının çok yükseğindedir. 5.2. FAİZ ORANI KRİTERİ AB üyelerinin EPB’ye dahil olabilmek için değerlendirilen bir kriter de uzun vadeli faiz oranıdır. Faiz kriteri “üye ülkelerde nominal yakınlaşmanın sağlamlığı ve döviz kuru istikrarının, uzun vadeli faiz oranına ilişkin referans değere göre değerlendirilmesi gerekli görülmektedir. UZUN DÖNEM FAİZ ORANLARI 2008 2009 2010 2011 2012 ALMANYA 4.0 3.2 2.7 2.6 1.5 FRANSA 4.2 3.7 3.1 3.3 2.5 İTALYA 4.7 4.3 4.0 5.4 5.4 ÜLKE 7 İSPANYA 4.4 4.0 4.3 5.4 5.8 EURO BÖLGESİ 4.3 3.8 3.6 4.4 4.0 TÜRKİYE 18.9 12.9 9.6 * 7.5 Kaynak: Eurostat Türkiye’de enflasyon oranında olduğu gibi uzun dönem faiz oranlarında da, Euro Bölgesi ülkelerinin çok uzağındadır. Çok yüksek faizlerden bugün ancak %7.5 seviyelerine inilmiştir. Dünya ekonomi piyasalarında %6’lık bant, kritik eşik olarak görülmektedir. 5.3. MALİ DURUM KRİTERİ Mali durum kriterleri iki alt başlıkta incelenmektedir. Bunlar kamu borcu ve bütçe açığıdır. KAMU BORCU ÜLKE 2008 2009 2010 2011 2012 ALMANYA 66.7 74.4 83 81.2 82.2 FRANSA 68.2 79.2 82.2 85.8 90.5 İTALYA 105.5 116 118.6 120.1 123.5 İSPANYA 40.2 53.9 61.2 68.5 80.9 EURO BÖLGESİ 70.1 79.9 85.6 88.0 91.8 TÜRKİYE 39.5 45.5 39.4 37.9 36.6 Kaynak: Eurostat Bu kriterler, ülkelerin maliye politikalarındaki yetkilerini sınırlandırmak ve bütçe disiplinini sağlayabilmek için belirlenmiştir. Bunlar, üye devletlerin bütçe açıklarının GSYH’nın %3’ünü geçmemesi ve kamu borçlarının GSYH’nın %60’ını aşmaması gerekliliğidir. Kamu borcu oranlarında sağlanması gereken %60 kriteri, yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere neredeyse hiçbir Euro Bölgesi ülkesi tarafından karşılanamamaktadır. Euro Bölgesi’nin aksine ise Türkiye’nin kamu borcunda sürekli bir düşüş sağlanmaktadır. 2012 yılında Türkiye’nin kamu borcu %36.6, EPB alanı ortalamasının %91.8’in oldukça altındadır. Türkiye, kamu borcu kriteri açısından oldukça iyi bir durumdadır. 8 BÜTÇE AÇIĞI ÜLKE 2008 ALMANYA -0.1 FRANSA -3.3 İTALYA 2009 2010 2011 2012 -4.3 -1.0 -0.9 -7.5 -7.1 -5.2 -4.5 -2.7 -5.4 -4.6 -3.9 -2.0 İSPANYA -4.5 -11.2 -9.3 -8.5 -6.4 EURO BÖLGESİ -2.1 -6.4 -6.2 -4.1 -3.2 TÜRKİYE -2.8 -6.9 -2.6 -1.4 -1.6 -3.2 Kaynak: Eurostat 2000’li yıllarda iki haneli rakamlara ulaşan bütçe açığı ise, referans değeri olan %3’lük değerin altına düşürülmüştür. Türkiye’nin bütçe açığı 2008 yılından 2012 yılına, sırayla -2.8, -6.9, -2.6, 1.4, -1.6 olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılından itibaren de EPB ortalamasının altına düşülmüştür. Genel olarak kriterler şu konulara değinmektedir; Kriterler, bir yandan kamu kesiminin borç stokuna ve bütçe açığına belli bir kısıt getirirken, diğer yandan enflasyon, uzun vadeli faiz oranları ve yerel paranın değer kaybına bir sınır çizmektedir. Milli gelir artışı, istihdam ya da bölüşüm hedefleri gibi sosyal içerikli veya kamu kesiminin düzenleyici rolünün vurgulanması gibi uzun vadeli planlamalarda oldukça sık kullanılan makro politika hedeflerine herhangi bir atıf Maastricht Kriterlerinde mevcut değildir. Fiyatların serbest piyasa mekanizmaları içinde oluşması ve böylece bilgi taşıma yeteneğinin yüksek olması, toplam ekonomik faaliyet içinde kamu kesiminin payının düşürülmesi/ düşük olması ve kamu kesiminin müdahalelerinin azaltılması gibi serbest piyasa mantığına uygun kısıtlamalar da Maastricht Kriterlerinde yer almaz. Kişi başına milli gelirin en az ne kadar olması gerektiği ya da finansal sistemin milli gelire oranının ne olması gerektiği gibi maddi refah veya ekonomik/finansal gelişmişlikle ilgili bir kriter de getirmemektedir. Bu iki kısıtlamanın, yani para ve maliye politikası gibi iki temel iktisadi aracın kısıtlanmasının nedeni bütçe ve fiyat istikrarıdır. Maastricht Kriterlerinin tek amacı bu iki alanda istikrarı sağlamaktadır. Hatta Maastricht Kriterlerinde dış ekonomik ilişkilerle ilgili değişkenlere ilişkin istikrar kriterleri dahi yoktur. Uluslararası rezervlerin ithalatı karşılama oranı, cari işlemler açığının milli gelire oranı gibi en temel ‘dış’ ekonomik istikrar unsurlarına dahi yer verilmemiştir. 9 Maastricht Kriterlerini teorik olarak sadece emredici planlamaya dayalı bir ekonomi, dışa kapalı, anakronik bir ekonomi, hatta gelir düzeyi çok düşük ve gerek finansal alanda, gerekse kamu özel sektör ilişkilerinde çok ciddi sorunlar bulunan ekonomiler dahi rahatlıkla yerine getirebilir. Sonuç olarak, Maastricht Kriterlerinin söylediği tek şey, bütçe ve fiyat istikrarlarının sağlanmasını mümkün kılacak şekilde iki temel politika aracının para ve maliye politikası araçlarının kullanımının belli ölçüde kısıtlanmasıdır. 5.4. DÖVİZ KURU KRİTERİ Döviz kuru kriteri, bir üye ülkenin parasının son iki yıl devalüe edilmemiş olması ve Avrupa Para Sistemi’nin (APS) Döviz Kuru Mekanizması (ERM-II) içinde belirlenen dalgalanma marjları içerisinde kalması olarak tanımlanmıştır. Döviz kuru kriteri aslında APS’nin ERM-II’ye katılımına ilişkin bir kriterdir. Mekanizmaya katılan üye ülkelerin ulusal paraları arasında, döviz kuru istikrarının sağlanması ana hedeftir. Bu mekanizma sayesinde, EPB dışındaki ülkelerin paraları Euro’ya bağlanmış olmaktadır. Mekanizmaya katılan her ülke ulusal para için Euro karşısında merkezi bir kur belirlenmiştir ve dalgalanma marjı ±%15 olarak belirlenmiştir. Türkiye’de yaşanan 2001 krizi, ekonomiyi ciddi anlamda kötüleştirmiştir. Krizin olumsuz etkilerinden kurtulmak ve krizin tekrarlanmasını önleyebilmek için yine 2001 yılında “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” uygulamaya sokulmuştur. Program ile kur politikasının özellikleri, kur sepetinin bir yıl süreyi kapsayacak şekilde günlük olarak açıklanması ve kur sepetinin 1 dolar +0.77 Euro olarak devam ettirilmesidir. 2002-2004 yıllarında 2001 krizinden sonra yenilenen stand-by anlaşması ile dalgalı kur rejimine geçiş yapılmıştır. MAASTRİCHT KRİTERLERİ AÇISINDAN AB-TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI-2009 SONU MAASTRİCHT KRİTERİ AB ORTALAMASI ENFLASYON ORANI 2.93 FAİZ ORANI 6.84 BÜTÇE AÇIĞI/GSYİH3.0 KAMU BORCU/GSYİH 60.0 TÜRKİYE 2.1 10.44 4.92 25.04 -1.9 11.0 62.3 71 Kaynak: Sakarya Valiliği AB’nin Maastricht kriterlere uyduğu gözlemlenirken Türkiye’nin bu kriterlere uyamadığı açıkça ortada olmakla birlikte kamu borcunda iyileşmeye gidildiği görülmektedir.6. MALİ KURALLAR 10 ÇERÇEVESİNDE MALİ DİSİPLİNİN SAĞLANMASI AÇISINDAN YAKLAŞIMLARININ KARŞILAŞTIRMASI AB – ABD Maastricht Anlaşması ile getirilen sınırlamalar ile Amerikan yaklaşımını mukayese edecek olursak şu şekilde bir sonuç ortaya çıkmaktadır: 1. Maastricht kriterleri ABD yaklaşımı ile karşılaştırıldığında, Maastricht yaklaşımının bir çok alanda daha esnek olduğu ifade edilebilir.Maastricht Antlaşması, Amerikan yaklaşımının savunduğu denk bütçe kriteri ile karşılaştırıldığında, bütçe açıklarının GSYİH’nın %3’ü ile sınırlandırılmasına izin vermektedir (Corsetti-Roubini, 1996; 489). Buna göre Maastricht Antlaşması katı denk bütçeyi öngörmemektedir. Aksine sürdürülebilir bir kamu maliyesi kriteri saptayarak bunlara uyum gösterilmesi gerekmektedir. ABD yaklaşımı ise katı bir denklik taraftarıdır. ABD’yi Maastricht Antlaşması kriterleri açısından değerlendirirsek, GSYİH’nın %2’ler seviyesinde bir mali fazla ve 2000 yılı itibariyle %59 civarında bulunan bir toplam borç düzeyi ile bu kriterlere uyum sağladığını ifade edebiliriz. 2. Maastricht Antlaşması’na göre borçlanmak mümkün görülmektedir. Ancak bunun sınırları bulunmaktadır. ABD’deki hazırlanan anayasa değişikliğitasarılarında borçlanmaya ilişkin bir hüküm ve sınırlamayla karşılaşılmamaktadır. Maastricht Antlaşması ile Borç/GSYİH oranı da belirlenmiştir, ancak bu oranın bazı durumlarda aşılması mümkün olmaktadır. Antlaşmaya göre, bir devletin toplam borcunun GSYİH’ya oranı, bu oran seviyesinde olmasa da, gittikçe azalan bir değer taşıyorsa, aşırı olarak ifade edilmemektedir. Kriterin bu şekilde belirlenmesinin sebebi, AB’ne üye ülkelerin kamu borçlarının GSYİH’ya oranının %60’dan fazla olması olup, hatta bu oran Belçika, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde %100’ün üzerinde gerçekleşmiştir. Basit hesaplamalar dahi, zorunlu kamu harcamaları kısılsa bile, bu ülkelerde kamu borçlarının GSYİH’ya oranını 1999 yılına kadar %60’a inmeyeceğini göstermektedir. Bu bağlamda, 1995 yılında AB Komisyonu tarafından onaylanan “Avrupa Yaklaşım Raporu”, yüksek düzeyde borçlu ülkelerin, toplam borçlar azaltıldığı sürece Avrupa Para Birliği’ne katılmalarına izin verileceğini ifade etmektedir. 3. Amerikan yaklaşımında sorun yasa ile değil anayasa ile çözümlenmek istenmektedir. Maastricht Antaşmasını da bir tür anayasa olarak kabul etmek mümkündür (Sakal, 2000; 74). ABD’de federe devlet anayasalarının çoğunda ise denk bütçe ilkesi hüküm olarak yer almakta ve uygulanmaktadır. 7. SONUÇ Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin 1959 yılında Avrupa Ekonomi Topluluğu’na (AET) başvurusuyla başlamış ve süreç 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile düzenlenmiştir. Türkiye’nin 1987 yılında tam üyelik için yaptığı başvuru, uzun yıllar süren müzakereler sonucunda 1999 Helsinki Zirvesi’nde sonuç bulmuş ve Türkiye resmen aday ülke ilan edilmiştir. 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan üyelik müzakereleri ise halen devam etmektedir. Türkiye-AB ilişkilerinin temeli olan Ankara Antlaşması, Türkiye’nin AET ile ekonomik olarak bütünleşmesini sağlamak için hazırlık, geçiş ve nihai dönem olarak üç aşamalı bir süreç öngörmüştür. 1973 yılında Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile geçiş dönemine geçilmiş ve nihayetinde 1996’da Türkiye, Gümrük Birliği’ne dâhil olarak nihai dönemi sonlandırmıştır. 11 Ekonomik bütünleşmede sağlanan ilerlemeler, Türkiye ile AB arasında güçlü bir ekonomik ilişki kurulmasını sağlamıştır. Bu ilişkiler AB’yi, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumuna getirmiştir. Nitekim 2013 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı 15,3 milyar dolar, AB’den ithalatı ise 21,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, AB’nin Türkiye’nin toplam ticaret hacmi içerisindeki payı 36,8 milyar dolar ile %41,2 olmuştur. 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinin Türkiye ekonomisini ciddi anlamda daraltmasına rağmen, Türkiye önemli ilerlemeler kaydederek 1980’lerde başladığı piyasa ekonomisine geçişi büyük ölçüde sağlamıştır. Türkiye ekonomisi, fiyatların serbest piyasa koşullarında oluştuğu, devletin ekonomik faaliyetlerde rolünün önemli ölçüde azaldığı bir ekonomi olmuş ve rekabetçiliği ciddi anlamda artmıştır. 2001 Krizinde oluşturulan “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” siyasi iktidarlar tarafından istikrarlı bir şekilde takip edilmiş ve yüksek büyüme ve makro ekonomik istikrar yeterli ölçüde sağlanmıştır. Türkiye ekonomisi yapısal bazı sorunlara rağmen serbest piyasa ekonomisinin işleyişi ile sağlanan olumlu gelişmeler, makroekonomik göstergeleri de iyileştirmiştir. Maastricht Yakınlaşma Kriterleri’nden bütçe ve kamu borcu kriterlerinde, Türkiye pek çok AB üyesi ülkeye ve EPB ortalamasına göre daha iyi durumda bulunmaktadır. Enflasyon ve faiz kriterleri ise halen AB üyelerine göre yüksek bir bantta seyretse de kısa zamanda çok büyük iyileştirmeler sağlanmıştır. Yaygınlaşan sosyal devlet anlayışı ile birlikte kamusal hizmetlere olan talep artmıştır. Bu durum kamu harcamalarının da artmasına sebep olurken bu artışla birlikte siyasi ve politik çıkarlar arttırılamamıştır. Ayrıca Türkiye ekonomisindeki gelir ve gider dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle aşırı şekilde bütçe açıkları artmıştır. 2001 krizi sonrasında ekonomide ciddi ölçüde bütçe açıkları oluşmuş ve oluşan bu bütçe açıkları ülkede ağır hasarlara neden olmuştur. Ayrıca artan borç yükü, yüksek faiz oranları ve yaşanan krizler sonucunda derinleşerek ekonomide ekonomik istikrarsızlığı ortaya çıkarmıştır. Oluşan bu senaryo ekonomik yapıyı düzeltmek için mali disiplinin gerekliliğini göstermiştir. Mali disiplinin sağlanmasında kurallı uygulanan maliye politikası, son derece önemli ve bir o kadar da etkilidir. Türkiye’de yıllardır süren büyük çaptaki bütçe açıkları, sürdürülemez borçlanma politikası ve mali istikrarsızlıklar mali disiplinsizlik sorununu getirmiştir. Mali disiplini sağlamak için uygulamaya konulan mali reformların temelinde mali kurallar yer almaktadır. Mali kural uygulaması ve alınan diğer tedbirlerle birlikte 2002 sonrasında bütçe açığının hızla kapandığı gözlenmektedir. Bu eğilim bütçe açığının GSYH içindeki payı dikkate alındığında daha açık bir biçimde görülmektedir. Mali disiplinin sağlanmasında uygulanan mali kurallar ile ülkenin mali yapısında başarı sağlanmıştır. Son 10 yılda sürdürülen mali disiplin ve etkin borç yönetimi ile bütçe açıkları ve kamu borç stoku AB ortalamasının altında seyir etmiştir. Bütçe açığı/GSYH ve borç stoku/GSYH oranında önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Ayrıca politik konjonktür süreçte siyasal istikrar sağlanmış ve bu istikrar mali istikrarın sağlanmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Yaşanan ulusal ekonomik kriz döneminden sonra alınan maliye ve para politikası önlemlerinin devam ettirilip istikrarlı bir biçimde sürdürülmesi kamu maliyesinin göstergelerinden olan Bütçe açığı/GSYH ve borç stoku/GSYH oranlarını da olumlu etkilemiştir. Özellikle izlenen bu istikrarlı politikalar sayesinde Türkiye borç alan ülke konumundan borç veren ülke konumuna gelmiştir. Yakalanan bu mali başarı ülke ekonomisinin temel göstergelerinden olan GSYH reel büyüme oranı, tüketici fiyatları enflasyon oranı, işsizlik oranı ve cari işlemler açığının GSYH’ya oranına yansımıştır.Ülkenin makro ekonomik göstergelerindeki olumlu artışlar ile birlikte mali 12 yapıda sağlanan başarı ülke ekonomine de yansımıştır. Sonuç olarak mali kuralla sağlanan mali başarı ülkenin makro ekonomik göstergelerini de olumlu etkilemiştir. 13 KAYNAKÇA -BALDVİN, R. ve WYPlOSZ, C. (2005), The Economics of European Integration, Second Edition, The McGraw-Hill Companies. -BELGİN, Akçay (2008), Avrupa Birliğinin Ekonomik Kriteri ve Türkiye, Maliye Dergisi, Ankara. -İNAN, Alpan (2015), Avrupa Birliği Ekonomik Yaklaşımı: Lizbon Stratejisi ve Maastricht Kriterleri, Bankacılar Dergisi. -KOPITS, G. ve S. SYMANSKY, “Fiscal Policy Rules”, IMF Occasionel Paper, Sayı:162. 1998. -SAKAL, Mustafa; “Avrupa Para Birliği’ndeki Gelişmeler ve Türkiye’de Mali Politikalar”, Yeni Türkiye Dergisi, Kasım-Aralık 2000, Yıl:6 -IŞIK Abdulkadır, Metin Meriç,''AB’de Kamu Yatırımlarının Finansmanında “Altın Kural”, Ege Akademik Bakış/ Ege Academic Review 9 (4), ss. 1591-1603. 2009. -CORSETTİ, Giancarlo – Nouriel Roubini (1996); European vesus American Perspectives on Balanced Budget Rules”, The American Economic Review, Papers and Proceedings, May, Vol.86, No.2. -HEMMING Richard, “Policies to promote Fiscal Discipline” , Fiscal Affairs Department International Monetary Fund, 24 March 2003. -DİLEKLİ, Selin, YEŞİLKAYA Kadriye; “Maastricht Kriterleri”, Ankara, DPT, 2002. -AKTAN Coşkun Can,(2002), “Devlette Mali Disiplinsizlik Sorunu ve Ekonomik Anayasa”, Anayasal İktisat, Ankara, Siyasal Kitapevi -http://politikaakademisi .org/wp-cantent/uploads/maast-ekon.jpg -http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/eurostat/home/ -tr.wikipedia.org/wiki/ Maastrich_ Kriterleri -www.alomaliye.com/kopenhan.htm -abmerkezi.istanbul.edu.tr -sakarya.edu.tr 14 15