üst çene darlıklarında genişletme yöntemleri

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi
Ortodonti Anabilim Dalı
ÜST ÇENE DARLIKLARINDA GENİŞLETME
YÖNTEMLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Şive ERCAN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Özlem SEÇKİN
İZMİR-2008
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
1.) GİRİŞ……………………………………………………………… 1
2.)ÜST ÇENE DARLIĞININ TEDAVİ MEKANİZMASI VE
ANATOMİ………………………………………………………………6
2.1.)Anatomi……………………………………………………..7
2.2.)Suturlar……………………………………………………...8
3.)ÜST ÇENE GENİŞLETME YÖNTEMLERİ…………………….11
3.1.)Hızlı Palatal Genişletme(RPE)……………………….…...11
3.1.1.)RPE Aperey Çeşitleri……………………………..14
3.2.)Yavaş Maksiler Genişletme(SME)………………………..16
3.3.)Cerrahi Yardımlı Hızlı Palatal Genişletme(SARPE)…....21
4.)SONUÇ……………………………………………………………...33
4.1.)Tedavi Şekillerinin Karşılaştırılması……………………..33
KAYNAKLAR………………………………………………………...36
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………....40
ÖNSÖZ
Tez çalışmamda bana yardımlarını esirgemeyen sayın hocam
Prof. Dr. Özlem SEÇKİN’e, uzun ve zorlu okul yaşantım boyunca bana her
türlü desteği veren aileme teşekkür ederim.
Stj. Dt. Şive ERCAN
İzmir - 2008
1.) GİRİŞ
Sindirim sürecinin ilk öğesi, çiğneme hareketidir. Insan aldığı besinleri çiğneme
kaslarının çenelerin ve dişlerin yardımı ile öğüterek daha küçük parçalara dönüştürür ve
yutar. Çiğneme ve yutma dental okluzyon tarafından etkilenen, insan fizyolojisinin
dengede kalmasında çok önemli iki unsurdur.
Dişsel okluzyon tanımı; çiğneme sistemindeki dental ve fonksiyonel unsurların
birbirleriyle olan ilişkisidir. Alt üst dental arklar, maksilla, mandibula, hyoid kemik, dil,
yanaklar, dudaklar ve kaslar tüm bu sistemin parçalarıdır. Sayılan öğelerin çiğneme ve
yutma hareketine direk etkisi olduğu gibi, konuşma ve solunuma da indirekt etkileri
bulunmaktadır.(1)
Dişhekimliği bu okluzal düzenin devamını ilke edinmiş bir meslektir.
Stomatognatik sistemdeki büyüme ve gelişme süreci içinde oluşabilecek deviasyonları
engelleme ve geri döndürme hedefi vardır. Bu denge sağlanamadığında fiziksel
değişiklikler kaçınılmaz hale gelir ve malokluzyonlar oluşur.
Malokluzyonlar herediter ve çevresel faktörlerden kaynaklanabilir. Herediter
nedenleri ne kadar az engelleyebilse de, dişhekimi çevresel faktörleri engellemede ve
tedavide başarılı olmak zorundadır. Malokluzyonların tedavisinde ortodontik, mekanik
ortopedik, fonksiyonel ortopedik, cerrahi veya kombine tedaviler düşünülebilir.
Maksilla’daki yer darlığı binlerce yıl once tanımlanmış ve Hippocrates
metinlerinde kendine yer bulmuştur ancak eldeki bilimsel verilerin azlığı nedeniyle
herhangi bir tedavi girişimi uygulanamamıştır.
Tedavi yöntemi olarak uygulanan yavaş üst çene genişletmesi tarih içinde çok
sayıda hekim tarafından uygulanmıştır. Ilk hızlı üst çene genişletmesi ise 1860 yılında
Emerson G. Angell tarafından San Fransisko’da uygulanmıştır. (2,3)
Normal bir kapanışta üst diş kavsi alt diş kavsinden hem sagittal hem de
transversal yönde daha geniştir. Üst diş kavsi alt diş kavsini çevreler. Yatay yönde üst
diş kavsi alt diş kavsinden daha dar olduğunda arka dişler bölgesinde tek yada çift
taraflı çapraz kapanış görülmektedir.(4)
“Genişletme” terimi genellikle dental ark genişliğinin bütünsel olarak
arttırılması anlamında kullanılır. Posterior bölgedeki dişlerin bukkal yönde yapacağı
hareketi, keser ve kanin dişlerin labial yönde yapacakları hareket izler. Genişletme
tedavisi sırasında bukkal ve labial bölgelerin farklı hareket edecekleri her zaman göz
önünde tutulmalıdır. Genişletme tedavisinde ankraj sorunu yoktur, genellikle her iki
tarafa da eşit miktarda kuvvet uygulanır.
Posteriorda görülen çapraz kapanışlar dişsel kökenli ve iskeletsel kökenli
olabilir. Aynı zamanda tek taraflı (unilateral) veya çift taraflı (bilateral) olabilir. Dişsel
çapraz kapanış çenenin apikal kemik kaidesinin boyut ve biçimini etkilemeden bir veya
2
birden daha fazla dişte lokalize devrilme ile kendini gösterir. Iskeletsel çapraz kapanış
ise kemiksel displazi nedeniyle oluşur. Kemikteki morfolojik sapmalar ya maksilla ve
mandibulanın apikal kaide genişliklerinde uyumsuzluğa neden olurlar veya maksillamandibulada asimetrik büyüme gösterirler.(5)
Posterior çapraz kapanışın etiyolojisi olarak;

Ağız solunumu

Parmak-Emzik emme

Alçak dil konumu

Süt dişlerinin geç değişmesi

Süt-Daimi dişlerdeki premature kontaktlar

Dental arklar arasındaki transversal uyumsuzluk

Çapraşıklık

Damak yarıkları sayılabilir.(5)
Yüzün simetrisi habitüel oklüzyonda iken glabelledan geçen hayali çizgi belirgin
bir septum deviasyonu olmadığı varsayılırsa, burun ve filtrumu ikiye bölerek yumuşak
doku pogonionundan geçmelidir. Ağız açıkken fasiyal simetri mevcutsa ancak
kapatıldığında primer kontakt noktaları nedeniyle, yeni bir interküspal konuma
uyuncaya kadar alt çene yana doğru kayarak çapraz kapanışş oluşturuyorsa buna
fonksiyonel posterior çapraz kapanış adı verilir.
Fonksiyonel çapraz kapanışlar tek taraflıdır ve tek taraflı çapraz kapanışların büyük
çoğunluğunu oluştururlar.
3
Morfolojik tek taraflı çapraz kapanışta ise alt çene istirahat ve kapanışta aynı
konumdadır. Yani alt çenenin istirahat konumundan kapanışa geçerken yana kayması
söz konusu olmadan tek ya da çift taraflı çapraz kapanış olabilmektedir. Morfolojik tek
taraflı çapraz kapanışta parmak emme alışkanlığı, septum deviasyonu, uyku konumu
gibi çeşitli etmenere bağlı palatal asimetri mevcuttur. (5)
Çift taraflı çapraz kapanışlar sadece morfolojiktir veya morfolojik ve fonksiyonel
her ikisinin kombinasyonudurlar. Çapraz kapanışın fonksiyonel mi ya da morfolojik mi
olduğu tanısından sonar dişsel mi iskeletsel kökenli mi olduğuna bakılarak tedavi
planlaması yapılmalıdır.
4
Maksiller Transversal Darlığın Etiyolojisi
Habitüel – parmak emme…
Obstrüktif uyku apnesi
Iatrojenik – yarık damak tedavisi
Çene boyutu ve kalıtım
Kassal
Sendromlar

Klippel – Feil Sendromu

Yarık damak – dudak

Konjenital apertura priformis stenozu

Marfan sendromu

Craniosynostosis (Apert, Crouzon, Carpenter)

Osteopatia striata

Treacher Collins

Duchenne musküler distrofi
Nonsendromik palatal syntosis
Multifaktöriyel (6)
5
2.) ÜST ÇENE DARLIĞININ TEDAVİ MEKANİZMASI VE
ANATOMİ
Üst diş kavsi alt diş kavsinden transversal yönde darsa ve yan çapraz kapanış
varsa üst diş kavsinin genişletilmesi gerekir. Gerekli genişletme ya iskeletsel ya da
dişsel olur.
1. Üst çene apikal kemik kaidesinin geniş ve arka dişlerin eksen eğimlerinin
kron bölgesinde orta çizgiye yaklaştığı, apeks bölgesinde ise orta çigiden uzaklaştığı,
diğer bir deyişle dişlerin palatinale eğimli olduğu vakalarda sadece diş kavsi
genişletilir. Bu tür genişletme hareketli veya sabit apereyler ile üst dişlere bukkal yönde
devirme hareketi yaptırılarak sağlanır. Mandibuler arktaki dişlerin de malpozisyonu söz
konusu ise çeneler arası elastikler ile üst dişlere bukkal, alt dişlere lingual yönde
devrilme hareketi yaptırılabilir.
2. Apikal kemik kaidesinin dar, damağın derin, arka dişlerin bukkale eğimli ve
çapraz kapanışta olduğu durumlarda sadece diş kavsinin genişletilmesi uygun değildir.
Bu durumda apikal kemik kaidesinin yani sutura palatina media’nın ortopedik
kuvvetler ile genişletilmesi gerekmektedir. Böylece apikal kemik kaidesi dolayısıyla
onunla birlikte diş kavsi de genişleyerek çapraz kapanış düzelmektedir.
Tedavi seçenekleri değerlendirilirken birkaç faktör değerlendirilmelidir;
1. darlığın tipi ve miktarı
2. hastanın yaşı
6
3. hastanın kassal ve iskeletsel patterni
4. hastanın kooperasyon yeteneği göz önünde bulundurulmalıdır. (5)
2.1) Anatomi
Mandibuladan sonra maksilla yüz kemiklerinin en büyüğüdür. Karşı ikizi ile
birlikte üst çenenin hepsini oluşturur ve nasal kavitenin tabanı ile lateral duvarlarını
meydana getirir.
Maksilla ile şu kemikler eklem oluşturur;
Kraniyal
1.Frontal
2.Ethmoid
Fasiyal
1.Nazal
2.Lacrimal
3.Inferior Nasal Concha
4.Vomer
5.Zygomatik
6.Palatinal
7.Karşı Maksilla
7
Sayılan kemiklerin çoğu maksillaya posterior bölgeden veya superior bölgeden
suturlar yardımı ile eklem oluşturmakla anterior ve inferior bölgelerin açıkta kalmasını
sağlar. Iki maksilla palatinal kemik ile damakta ve alveolar process ile eklem oluşturur.
Palatinal kemikler aynı zamanda maksilla ile özel bir anatomik ilişkiye sahiptir, beraber
sert damağı, burun tabanını ve nasal kavitenin lateral duvarlarının büyük çoğunluğunu
meydana getirirler. Anterior yönde yaptıkları eklem damak boyunca ilerleyen ve nasal
kavitenin lateral duvarında sonlanan sutur ile olur. Posterior bölgede ise sphenoid
kemiğin pterygoid çıkıntıları ile eklem yapar. Teorik olarak interpalatinal sutura
premaksillae, maksillae ve palatinal kemikleri birleştirse de, tedavi açısından hepsi tek
kemik olarak ele alınır. (5)
2.2) Suturlar
Midpalatal suture üst çene genişletmesinde anahtar rolu oynadığından detaylı
olarak incelenmelidir. Melsen 1975 yılında midpalatal suturun gelişmini kadavralar
üstünde yaptığı çalışma ile doğumdan yetişkinliğe kadar incelemiştir. Infant dönemde
sutur koronal kesitlerde “Y” şeklinde görülmekte ve vomer ile palatinal process
yardımıyla birleşmektedir. Juvenile dönemde daha çok “T” şeklini almakta, üç kemik
arasında birleşme alanı artmakta ve interpalatinal bölüm yılan şeklinde kıvrılmaktadır.
Adolesan dönemde kemikleşme tamamlanmakta ve suture yap-boz parçası gibi
birbirinin içinde kilitlenmektedir. Melsenyaptığı çalışmada bu formda bir birleşmenin
sadece insanlara özgü olduğunu ve bu konuda yapılacak hayvan çalışmalarının doğru
sonuçlar veremeyeceğini de vurgulamıştır.(5)
8
Sutursal yapı üst
çene
genişletmesi,
özellikle Hızlı üst çene
genişletmesi için hayati
önem taşıdığından, cerrahi
yardımı söz konusu olduğu
Çizim A. Infant dönem
durumlarda
karar
verebilmek
için
bu
synostosis
yapısının
ne
zaman oluştuğu hakkında
detaylı
bilgiye
ihtiyaç
vardır. Yanıt yine insan
otopsi
materyali
bulunabilir.
Çizim B. Juvenil dönem
ile
Persson’un
yaptığı detaylı çalışmalar
kemikleşmenin derecesini
ve yaş aralığını ortalama
olarak vermektedir.
Çizim C. Erişkin Dönem
9
Yapılan çalışmalarda;
1. En erken ossifikasyon 15 yaşındaki bir kızda görülürken, en geç görülen
ossifiye olmamış sutur ise 27 yaşındaki kadında görülmüştür.
2. Genellikle ossifikasyonu sağlayan ilk kemik çıkıntıları 15-19 yaşlarında ortaya
çıksa da; fizyolojik nedenlerle bu erken köprülerin osteoklastlar tarafından
yıkılabildiği görülmüştür.
3. Posteriorda, anteroira oranla daha fazla birleşme görülmüştür.
4. Ortalama olarak; suturun %5’i 25 yaşında kapanır.
Araştırmada görülen 15 yaşındaki ossifikasyon ve 27 yaşındaki ossifiye olmamış
suture, üst çene genişletmesinin tipine karar verilirken dogmatic olmamanın önemini
bir kez daha göstermektedir. Hastanın kemiksel yapısı tespit edilmeden tedavi
seçeneğine karar verilmemelidir. Genel kural olarak %5’lik kapanma cerrahi yardımı
olmadan mekanik apereylerle kırılabilirken; erken ossifikasyon seçeneği daima göz
önünde tutulmalıdır.
Suturun posteriordan ossifikasyona başladığı ve her zaman anteriora gore
posteriorda daha fazla birleşme gösterdiği gerçeği, geç yaşlarda uygulanacak
genişletme olgularındaki cerrahi girişimlerde planlama açısından çok önemlidir. Bazı
patolojik koşulların; örneğin akrosefali, D Vit. Eksikliği, kalsifikasyonu bozabildiği de
düşünülmelidir.
10
3.) ÜST ÇENE GENİŞLETME YÖNTEMLERİ
3.1) Hızlı Palatal Genişletme (Rapid Palatal Expansion – RPE)
RPE hekimin malokluzyon tedavisinde kullanabileceği önemli bir araçtır. Bu
işlemde uygulanan kuvvete bağlı olarak periodontal dokuların verdiği yanıt sonucu az
miktarda dişsel tipping hareketi gözlendiği rapor edilmiştir. Bell’in de belirttiği gibi
uygulanan transversal kuvvet, suturu bir arada tutan bioelastik kuvvetten fazla olduğu
taktirde maksiller segmentlerde ortopedik aralanma oluşacaktır. Daha önceki
çalışmalarda da midpalatal suturun anterior kısmının posterior kısmından daha az
ayrıldığı gösterilmiştir. RPE özellikle genç hastalarda sıklıkla kullanılmaktadır.
Suturların kısmen veya tamamen ossifiye olduğu adolesan erişkin hastalarda RPE daha
zor bir tedavi olarak gözükmektedir. (1, 4)
Pek çok çalışmada RPE’nin çene kemiklerine etkisi incelenmiştir ancak
sonuçlar tek bir karara varmamaktadır. Haas, Davis ve Kronman yaptıkları çalışmada
bantlı Haas tipi genişleticiye yaptıkları RPE sonucu maksillanın aşağı-öne doğru
hareket ettiklerini bulgularken, Silve Filho ve ark.’ları RPE sonucu maksillanın sagittal
düzlemde hareket etmediğini, palatal düzlemde aşağı ve geriye doğru rotasyon hareketi
yaptığını savunmuşlardır. Wertz ve Dreskin yaptıkları çalışmalarda bazı hastalarda RPE
sonrası aşağı-geri rotasyon tespit ederken bazı hastalarda aşağı-öne doğru rotasyon
saptamışlardır. Wertz ayrıca yaptığı başka bir çalışmada maksiller keserlerin geriye
11
doğru yattığını rapor etmiştir. Sandıkçıoğlu ve Hazar ise yaptıkları çalışmada RPE
sonrası maksiller keserlerin öne yattığını rapor etmişlerdir. RPE hareketine mandibuler
yanıt incelendiğinde; bantlı tip RPE genişletici kullanıldığında mandibulanın geriye
doğru rotasyon yaptığını ve alt yüz yüksekliğinin arttığı savunulmuştur. (1, 4, 6, 7, 11)
Yapıştırılan RPE genişleticisi kullanılarak yapılan çalışmada Akkaya ve
ark.’ları maksillanın öne, mandibulanın geriye hareket ettiğini bulmuştur. Böylece
ANB ve mandibuler düzlem açısı genişletme sonrası gözle görülür şekilde artmıştır.
Benzer sonuçlar Başçiftçi ve Karaman tarafından da elde edilmiştir. Ayrıca, Sarver ve
Johnston yaptıkları çalışmada bant kullanılan genişleticilerde, yapıştırılan apereye gore
maksillanın daha fazla öne hareket ettiğini bulmuşladır. Hatta bazı yapıştırılan
apereylerde maksillanın geri hareketi gözlenmiştir. (4, 6, 7)
Derischweiler’in yaptığı temel ve detaylı araştırmalardan sonra RPE’nin
çocuklarda ve adolesent dönemdeki bireylerde ciddi maksiller yer darlığını tedavi
etmekte etkili bir yöntem olduğu anlaşılmıştır.yetişkinlerde ise bu yöntem genellikle
bukkla tipping, ekstüzyon, kök rezorpsiyonu ve alveolar processte fenestrasyonlar gibi
komplikasyonlar görülmektedir. Bu yüzden yetişkinlerde cerrahi yardımı ile RPE
yapılması önerilmektedir, ileride bu konuya değinilecektir. (1, 5, 11)
RPE 20. yüzyılın ilk yıllarında nasal solunumu ve canlılığı arttırdığı
düşüncesiyle çok populer olsa da, yüzyılın ortalarına doğru, özellikle ABD’de çekimli
ortodontik tedavinin yaygınlaşması üzerine unutulmuştur. Yakın geçmişte konservatif
12
tedavilerin yaygınlaşması ile RPE de çekimli tedavilerin yerine bir umut ışığı olarak
kullanılmaya başlanmıştır. (11, 12)
Palatal genişletme genellikle süt veya karışık dişlenme döneminde çapraz
kapanışları düzeltmek veya ark uzunluğunu arttırmak ve böylece çapraşıklığı düzeltmek
için kullanılmaktadır. RPE; maksiller ve mandibuler dentoalveolar kavisleri, ortopedik
çene hareketini maksimize ederken, ortodontik diş hareketini minimuma indirmeyi
hedefleyen tedavi şeklidir. Bu hareket genellikle 4 noktalı apereyler yardımı ile yapılsa
da son zamanlarda 2 noktalı apereyler de kullanılmaya başlanmıştır. (12)
Süt dişlenmenin daimi dişlenmeyi de etkileyeceği gerçeğinden yola çıkarak;
lateral çapraz kapanışın birçok olduda süt’ten daimiye taşındığı düşünülmektedir.
Özellikle fonksiyonel tip çapraz kapanışlar erken tedavi edilmzlerde fasiyal asimetrilere
yol açabilirler. Temporomandibuler eklem sorunlarının görülme riski de o derece artar.
Bu nedenle çapraz kapanışlara müdahale etmek için hastanın daimi dişlenmesi
beklenmemeli, tespit edilir edilmez tedaviye başlanmalıdır.
RPE için yazarlar çeşitli tiplerde apereyler dizayn etmişler ve kullnmışlardır. En
sık kullanılanları; Haas, Hyrax, ve Mahony’dir.
13
3.1.1) RPE Aperey Çeşitleri
Resim 1.Bantlı Haas
Resim 2.Bantlı Hyrax
Resim 3.Yapıştırılan Hyrax
Resim 4.Haas
14
Resim 5.Yapıştırılan Hyrax
Resim 6.Tel bükümlü Hyrax
Resim 7.Mahony
Resim 8.Titanyum RPE apereyi
15
3.2) Yavaş Maksiller Genişletme (Slow Maxillary Expansion – SME)
Yaygın olarak kullanılan RME’nin; kapanışın açılması, relaps, TME’in ve
midpalatal suturun mikrotravması, kemik rezorbsiyonu, doku bütünlüğünün bozulması,
ankraj alınan dişin aşırı tippingi ve ağrı gibi bazı yan etkileri ve sınırları bulunmaktadır.
SME, RME’ye gore daha az doku dirençi yaratmakla intermaksiller sutured yeni kemik
oluşumunu
active
etmekte
ve
böylece
RME’nin
yarattığı
etkileri
ortadan
kaldırmaktadır. SME’de 10-20 newtonluk güç uygulanırken, RME’de 15-50 newtonluk
yük uygulanmaktadır. En sık kullanılan SME apereyleri mine-genişleticisi , nitanium
genişleticiler ve quad helix apereyleridir. (2, 3, 8)
Resim 9.Quad Helix Apereyi
16
Resim 10.Nitanium Palatal Genişletici
Her iki apereyin de amaçları
fizyolojik olarak intermaksiller suturun
genişletilmesi olsa da, dizaynları ve aktivasyon metotları farklıdır. Hekim her iki
apereyin de farklı etkilere neden olduğunu bilmeli ve tedavi planlamasını buna gore
oluşturmalıdır.
SME’de yaklaşık 4 aylık aktif genişletme uygulanmaktadır. Minne apereyi yaylı
bir sistemdir, quad helix apereyi ise büküm tellerden oluşmaktadır. (2, 3)
Quad helix apereyi ile yapılan genişletme incelendiğinde; Boysen ve ark.’ları
oluşan genişlemenin az bir miktarının iskeletsel genişleme olduğunu, büyük
çoğunluğun ise dental genişleme ve tipping nedeniyle gerçekleştiğini bulmuşlardır.
Sandıkçıoğlu ve Hazar, RPE (Hyrax apereyi), Yarı Hızlı Genişletme ( Hareketli Plak)
ve SME (Quad Helix Apereyi) ‘yi karşılaştırdıkları çalışmada benzer sonuçlar elde
etmişlerdir. Her üç genişletme tipinde de transversal yönde oluşan hareket en fazladır.
(3, 8)
17
Chaconas ve Caputo yaptıkları çalışmada quad helix apereyinin oluşturacağı
etkinin hastanın yaşıyla ilgili olduğunu bulmuşlardır. 7-9 yaşındaki çocuklarda
görüldüğü gibi, midpalatal suturun henüz ossifiye olmadığı durumlarda; quad helix
apereyiyle yapılan genişletme gücünün göreceği direnç minimumdur. Buna karşın
yetişkinlerde suture kapanmış ve ossifiye olmuş durumda bulunduğundan ortopedik
kuvvetlere yanıt olmak son derece güçtür. Yetişkinlerde quad-helix apereyi
kullanıldığında genellikle dentoalveolar genişlik; destek dişlerin aşırı tipping yapması
sonucu elde edilmektedir. Quad helix apereyinin aşırı active edildiği durumlarda bile,
yetişkinlerde palatal ayrılma minimum olmakta, posterior dişlerin aşırı tippingi daha da
artmaktadır. (3, 8)
Pek çok çalışma Minne genişleticisinin maksiller genişletmede kullanıldığını
rapor etse de; iskeletsel oranlar değişiklik göstermektedir. Hicks; elde edilen
genişletmenin %28’inin iskeletsel olduğunu savunurken, Mossaz-Joeslson ve Mossaz
%50’sinin iskeletsel olduğunu iddia etmişlerdir. Her iki çalışma da adolesent hastaları
içermekte
olsa
da,
Mossaz-Joeslson
ve
Mossaz’sin
çalışmasındaki
bireyler
Hicks’inkilere gore daha gençtirler. Ayrıca her iki çalışmada kullanılan apereyler yaylı
sistemlerden oluşsa da; Mossaz-Joeslson ve Mossaz’da kullanılan tip daha rijit bir
formdur. Ayrıca aynı çalışmada bantlı ve yapıştırılan tipteki Minne genişleticiler
arasında genişletme oranı bakımından bir fark bulunamamıştır. (2, 3)
18
SME tedavisinde kullanılan başka bir aperey de nitanium maksiller
genişleticilerdir. Quad helix apereyine benzeyen bu genişletici yaklaşık 5N’luk kuvvet
uygulamaktadır. Ağız ısısı ile aktive olan bu aperey ayrıca bir aktivasyona gerek
göstermese de; dental-iskeletsel genişletme oranı bakımından quad helix apereyine
benzer sonuçlar oluşturmaktadır. Karaman’ın yaptığı bir çalışmada genişletme sonrası
bukkal kron tippingi rapor edilmiştir. (2)
SME uygulanan hastalarda, RME’ye gore daha az relaps görülmektedir. Bunun
da daha uzun süre uygulanan kuvvetler sonucu iskeletsel ve dental değişikliklere çevre
dokuların sağladığı uyum nedeniyle gerçekleştiği savunulmaktadır.
Story ve Ekstrom yaptıkları çalışmada, SME’nin yaklaşık 30 günde sutur ve
çevresinde fizyolojik değişime ve rekonstrüksiyona neden olduğunu bildirmişlerdir. Mc
Andrew, periostal büyüme alanlarına uygulanan az ve devamlı kuvvetlerin, yaşa
bağımlı olmaksızın normal ark boyutları kazanılmasında yardımcı olduğunu
göstermiştir. Maksilla yavaş olarak genişletildiğinde, osteoklastik, osteoblastik ve
fibroblastic aktivitenin arttığı kanıtlanmıştır. Yavaş genişletme sonrası daha once de
değinildiği gibi fizyolojik stabilite sağlanmakta ve relaps oluşma riski azaltılmaktadır.
Mandibulanın ve maksillanın nöromuskuler adaptasyonu da normal vertikal kapanışa
neden olmaktadır. (2, 3, 8)
1993’te Arndt sabit-hareketli devamli loop’lu nikel-titanyum genişletici
tasarlamıştır. Nitanyum maksiller genişletici ark genişletme, molar distalizasyonu,
19
molar rotasyonu ve maksiller genişletmeye neden olacak yavaş devamlı kuvvet
yaratabilmektedir. Bu aperey kemikte ve dişte hareket sağlarken, çevre dokularda
remodelasyon
ve
repozisyona imkan verecek
ölçüde
ortopedik
uygular.
güç
NME’nin
aktivasyonu,
nitanyumun
şekil hafızası ve hareketini
sağlayan ısı mekanizması
yardımı ile yapılır.
hafızası,
Şekil
deformasyondan
sonra maddenin ilk verilen
şekle dönmesidir. Nikel ve
titanyum alaşım oluşturuken
84
F’lik
genleşme
belli
bir
ısıl
derecesi
oluştururlar. Bu genleşme derecesinin üstündeki sıcaklıklarda atomlar daha sıkı bir
araya gelir ve daha sert bir metal oluşturur. Daha düşük sıcaklıklarda metal daha
yumuşak hale gelir. (2, 3)
NME apereyi 3mm’lik sıkıştırma sonucu 350g’lık kuvvet uygular. 4mm’lik
sıkıştırma yapıldığında ilk uygulanacak genişletme kuvveti yüksek olacak ancak
3mm’lik genişletmeye ulaşıldığında yine 350g’lık kuvvete dönülecektir. Güç
20
uygulaması aperey yapılırken planlandığından, genişletme kendini sınırlayacak şekilde
yapılmaktadır. Bununla beraber hekim tarafından küçük düzeltmeler yapmaya da
olanak sağlar. Genişleticiler 26mm-47mm arasında değişen 8 intermolar genişlik
seçeneği ile üretilmektedir. (2)
3.3) Cerrahi Yardımlı Hızlı Palatal Genişletme (Surgically Assisted
Rapid Palatal Expansion – SARPE)
Ortopedik kuvvetler uygulanarak
yapılan maksiller genişletme ilk olarak
yaklaşık 150 yıl once Angell tarafından bir vaka sunumu yoluyla tanıtılmıştır. Aynı
zamanlarda yayınlanan başka bir makale bu yöntemi “aşırı şüpheyle yaklaşılması
gereken bir yol” olarak nitelemekteydi. Ilk zamanlarında yaygınlaşmasa da, geçen
yüzyılın ortalarında bu yöntem Andrew Haas tarafından tekrar literature sokulmuştur.
Günümüzde RPE transversal yönlü maksillar yer darlıkları bulunan genç hastalarda
rutin bir tedavi yöntemi olarak hekimler tarafından kullanılmaktadır. Ancak RPE
yetişkin hasta kullanıldığında posterior dişlerin lateral tippingi, ekstrüzyon, periodontal
membranda sıkışma, bukkal kök rezorpsiyonu, alveolar kemik deformasyonu, bukkal
kortekste fenestrasyon, palatinal doku nekrozu, midpalatal suturun açılmaması, ağrı ve
relaps gibi pek çok istenmeyen etkiye de yolaçabilmektedir. Ayrıca yaşla birlikte
değişen hastanın ossifikasyon derecesi de ortopedik hareketi sınırlandıran başka bir
etkendir. Literatürde yetişkinlere uygulanan RPE’nin başarılı olduğunu savunan birkaç
21
yayın bulunsa da, genel kanı RPE’nin adolescent-çocukluk döneminde uygulanması
gereken bir tedavi olduğudur. (5, 9, 10, 12)
Ortodontik şikayetle kliniğe başvuran süt ve karışık dişlenme dönemindeki
hastaların yaklaşık %8-18’inde üst çene yer darlığı bulunmaktadır. Yetişkinler için
ortalama değer verebilecek bir çalışma bulunamamıştır. Yaş ilerledikçe RPE tedavisi ile
görülen komplikasyonlar, cerrahi müdahale sonucu genişletme yapılması fikrini
doğurmuştur. Cerrahi olarak iki tip müdahale vardır; LeFort osteotomisi yapılırken
maksillayı iki segmente ayırarak transversal yönde daha geniş bir konumda repose
etmek ve cerrahi yardımı ile yapılan hızlı palatal genişletme. (5, 9)
Her iki tip girişimin seçim kriterleri çok net değildir, hekimin ve cerrahın kişisel
görüşlerine ve deneyimlerine gore tedavi seçeneğine karar verilmektedir.
SARPE’nin
iskeletsel
olarak
uygulanmış
bir
hastaya
uygulanmasının
endikasyonları şunlardır;
1. maksiller ark genişliğini arttırmak, posterior çapraz kapanışı düzeltmek
2. uygulanması planlanan ek ortognatik cerrahi öncesi maksiller ark genişliğini
arttırmak, böylece oluşabilecek stabilizasyon sorunlarını en aza indirmek
3. çekimli tedavinin endike olmadığı durumlarda, maksiler yer darlığını açmak
4. yarık damak durumunda maksiller hipoplaziyi genişletmek
5. gülümsemede ortaya çıkan bukkal bölgedeki siyah koridorları engellemek
6. RPE’yi başarısız kılan suturlar bölgesindeki dirençin önüne geçmek.,
22
SARPE uygulanması düşünülen hastada ilk basamak uygun tanıdır. Maksiller
transversal yetersizliğin tanısı klinik değerlendirme, model analizi, okluzogramlar ve
radyografik değerlendirme ile yapılmaktadır.
Klinik değerlendirmede maksiller arkın formu ve simetrisi, palatal derinlik,
gülümseme sırasında oluşan bukkal boşlukların derinliği, okluzyon, nefes alma şekli
göz önünde bulundurulur. Aşırı geniş bukkal koridorlar, parranasal boşluklar veya dar
alar tabanlar genellikle maksiller transversal yetersizliğe işaret eder. Yumuşak doku
kalınlıkları ölçülmelidir. Tek veya çift taraflı çapraz kapanış, aşırı çapraşıklık, V şekilli
veya kum saati şekilli okluzyon ve derin damak tanı için klinisyene yardımcı olacak
bulgulardır. Kapanış sırasında mandibulanın yaptığı hareket de tanıyı koymada
yardımcı bir etkendir. (5, 9, 10)
Maksiller transversal yetersizlikte değerlendirilecek başka bir factor de kesin
veya rölatif olduğudur. Bu özellikle sagittal yöndeki uyumsuzlukları belirlemekte
gereklidir. Modelleri Angle Sınıf I’e gore konumlandırmaya çalışmak geçerli bir
yöntemdir. Rölatif yetersizlikte, maksilla ve mandibulanın sagital düzlemdeki
uyumsuzluğu söz konusuyken, kesin yetersizlikte gerçek horizontal genişlik yetersizliği
söz konusudur.
Lateral uyumsuzlukları değerlendirmek için tanı modelleri üstünde çalışılacak
pek çok indeks bulunmaktadır; en sıklıkla kullanılanları Pont, Linder-Harth ve
Korkhaus’tur. Bu indeksler tanı koymada yardımcı olsa da, popülasyon temellidir ve
23
tamamen güvenilir değillerdir. Posterior dişlerin bukkolingual eğimlerini ölçümü de
tanıya yardımcı olabilir. Bu yolla iskeletsel yetersizlik durumlarında, dental ve apikal
temellerin farklılıkları gösterilebilir. (5)
Lehman ve ark.’ları, okluzal grafilerin, midpalatal suturun ossifikasyonu
hakkında gerekli bir yöntem olduğunu savunmaktadırlar. Ancak bu yöntemde, diğer
kemik yapılarının superpozisyonu ve posterior bölge hakkında yeterli bilgi sahibi
olunamamsı dezavantajlardandır. Posterior bölgenin izlenmesinin önemi; en büyük
kapanmanın bu alanda olduğunu gösteren bilimsel çalışmalardan sonra daha da
artmıştır. Midpalatal suturun, genişletme hareketine kaşı yarattığı dirençin azlığı da,
okluzal grafinin gerekliliği hakkında soru işaretleri uyandırmaktadır. (5)
Betts ve ark.’ları, posteroanterior sefalogramların, transversal yöndeki iskeletsel
uyumsuzlukların tanısında en uygun ve en kolay yöntem olduğunu savunmuşlardır.
Ancak bu yöntemde de; dentisyondan ve apikal temelden oldukça uzak olan iskeletsel
noktalarda yapılan incelemenin çok da tutarlı olmayacağını belirten araştırmalar
bulunmaktadır.(5)
Günümüzde en genlişmiş teknik 3 boyutlu görüntüleme yöntemleridir. Bu
yöntemlerle hem yumuşak doku kalınlıkları, yerleşimleri ve birbirleriyle olan ilişkileri
değerlendirilirken, diş, kemik veya sutur gibi sert dokular hakkında da detaylı ve kesin
bilgi almak mümkün olmuştur. Horizontal, transversal veya sagital yönde alınan
24
kesitlerle hasta hakkında her türlü inceleme yapılabilmekte ve tedavi planlaması
oluşturulabilmektedir. (5)
Tedavi planlaması için göz önünde bulundurulması gereken en önemli
faktörlerden biri de yaştır. Bu konuyla ilgili değişik firikler ortaya atılmaktadır. Epker
ve Wolforf cerrahi girişimi 16 yaşından büyük tüm hastalar için önerirken, Timms ve
Vero üst RPE için üst limiti 25 yaş olarak belirlemişlerdir. Mossaz ve ark.’ları “hayatın
ikinci dekadından sonra” cerrahi girişimi önermektedirler. Mommaerts RPE’nin 12
yaşından küçük hastalarda endike olduğunu ve 14 yaşından büyük hastalarda
kortikotomilerin gerekliliğini vurgulamıştır. Alpern ve Yurusko cinsiyetin de belirleyici
bir factor olduğunu söylemişlerdir. 25 yaşın üstündeki erkeklerde ve 20 yaşın üstündeki
kadınlarda cerrahi girişim önermişlerdir. (5, 9)
Yaş konusuyla iligli karşıt görüşte vaka sonunları da vardır. Erişkin hastalarda
uygulanan RPE tedavisinin başarılı olduğunu söyleyen birkaç araştırıcı da vardır.
Ancak bu vakalar incelendiğinde, ortopedik çene hareketi gözlenmemekte, suturda
oluşan gerilme, kemikteki membranöz yer değişikliği istenilen sonucu yaratmıştır.
Hastanın iskeletsel yaşının tespiti de seçim için gereklidir. Erişkin hastaların
RPE’deki başarıları düşünüldüğünde, bu bireylerin iskeletsel olarak olgunlaşmamış
olması muhtemeldir.
25
Genişletme miktarı düşünüldüğünde; Betts ve ark. Ve diğer başka araştırıcılar
arzu edilen genişletme miktarının tedavi yöntemi seçimi konusudna önemli bir faktör
olduğunu savunmuşlardır. Genellikle ortodontist, 5mm’den az maksillomanibular
uyumsuzluğu sadece ortodontik ve ortopedik güçler ile kamufle edebilir. 5mm’den
fazla genişletmeler için cerrahi girişim gereklidir. SARPE ve segmental osteotomiler bu
işlem için önerilse de; segmental osteotomilerin özllikle 8mm’den fazla genişletme
istenilen vakalarda stabil sonuçlar vermemesi düşündürücüdür. (9, 11)
Cerrahi girişim daha once de belirtlidiği gibi segmental osteotomiler veya
SARPE yardımı ile yapılabilir.segmental osteotomi ile, tek cerrahi girişimde bütün
maksillomandibular uyumsuzluklar düzeltilebilir. Hem transversal yönde hareket
sağlanırken hem de vertikal ve sagital konumlandırma yapılabilir. SARPE’de ise sadece
transversal yönde uyumsuzluklar düzeltilmekte, diğer boyutlardaki bozukluklar için
gerekirse ek cerrahi girişime ihtiyaç duyulmaktadır. Bailey ve ark.’ları, SARPE’nin
sadece izole transversal yönde uyumsuluğu olan veya unilateral/asimetrik üst çene
darlığı gösteren hastalarda uygulanmasını önermişlerdir.SARPE’yi savunan yazarlar,
teorik olarak serbest kalmış maksillaya transversal düzensizlikten sonra sagital ve
vertikal güçlerin de uygulanabileceğini ileri sürse de; prognozun kesin olmaması
nedeniyle klinikte uygulama olanağı bulamamışlardır. (9)
SARPE uygulamasında sabit apereyler kullanılır. Hareketli apereyler mikst veya
süt dişlenmesinde etkilidir. Hareketli apereylerin ayrıca preoperative ve postoperative
kullanım için yeterli stabiliteye ve retansiyon sahip olmadıkları bilinmektedir. SARPE
26
için sıklıkla Haas, Hyrax veya yapıştırılan palatal genişletici kullanılır. Minne, quad
helix veya magnetler gibi SME gereçleri SARPE’de kullanılmaz.
Sayılan apereylerin hepsi diş destekli gereçlerdir.
Mommaerts ve ark.’ları, kemik destekli titanyum apereylerin kullanılmasını
önermişlerdir. Yazara gore konvansiyonel diş destekli apereylerde ankraj kaybı
görülmekte ve genişletme sırasında/sonrasında relapse neden olmaktadır. Kemik
destekli apereylerde, diş desteklilere gore daha az kortikal fenestrasyon ve bukkal kök
rezorpsiyonu görülmektedir. Kemik destekli apereylerde ortodontik tedavi daha erken
başlatılabildiği gibi, apereyin uygulanması tam dişlenmeye de bağlı değildir. (5, 9)
Son yıllarda kemik destekli aperey sayısı artmıştır. Transpalatal distraktör,
Magdenburg palatal distraktör, MDO_R apereyi ve Rotterdam palatal distraktörü gibi
apereyler kullanıma sunulmuştur. Kemik destekli apereylere gore ortopedik kuvvetler
üzerinde daha fazla kontrole sahiptirler. Her apereyin genilteme paterni ve şekli
farklıdır. Bazılarının inisiyal kuvvetleri fazlayken, bazıları zaman geçtikçe uyguladığı
kuvveti arttırmaktadır. Sığ damağı bulunan hastalarda kontrendikedirler çünkü
yerleştirici abudmentleri kolaylıkla yerinden oynayabilmekte ve satabilitelerini
kaybetmektedirler.
Radyoterapi
almış
ve
immunosuppressant
hastalarda
da
kontrendikedirler. (9)
Ilk defa 1938’de tarif edilen SARPE cerrahi tekniği 20. yüzyılın ikinci yarısına
kadar ciddi bir değişiklik göstermemiştir. Enfeksiyon kontrolünün giderek daha
27
mükemmel hale gelmesi çeşitli iskeletsel deformitelerin cerrahi girişim yoluyla
düzeltilmesine imkan tanımıştır. 1958’da Kole; seçilmiş ndeotalveolar osteotomiler
yapılması yöntemiyle kortikal kemikte segmentler oluşturulmasını ve ortodontik
hareketin kolaylaştırılmasını önermiştir. Converse ve Horotiwtz 1969’da hem labial
hem palatinal kortikal osteotomiler yapılmasını önermişlerdir. LeFortI osteotomisini
takip eden maksillanın segmental spliti ve üçgensel nuikortikal iliak greft uygulanması
ilk defa 1972’de Steinhauser tarafından tanımlanmıştır. (9)
Orta yüzün lateral genişletilmesinde direnç yaratan noktalar üzerinde pek çok
cerrahi modeli yaratılmıştır. Direnç noktaları dörde ayrılır; ön direnci piriform aperture
birleşimi oluşturur, yan direnç noktaları zigomatik birleşim noktasıdır, posterior direnci
pterygoid birleşim oluşturur, orta direnci ise midpalatal birleşim oluşturur.
Konuda yapılan erken çalışmalarda en önemli direnç noktası olarak midpalatal
sutur gösterilirken, zaman içinde yapılan detaylı incelemelerde zygomatik birleşim ve
pterygomaksiller birleşimin aslı direnç noktaları olduğu gösterilmiştir.Keneddy ve
ark.’larının yetişkin rhesus maymunlarında yaptığı çalışmalarda; lateral maksiller ve
pterygomaksiller osteotomilerin çenenin lateral hareketini kolaylaştırdığı ve direnci
ciddi ölçüde azalttığını kanıtlamışlardır.
Timms ve Vero ve Timms yaptıkları çalışmada hastanın yaşına gore 3 değişik
operasyon modeli saptamışlardır. Birinci aşamada 25 yaş civarındaki hastalarda median
osteotomi önerilmiştir. 30 yaş ve daha yaşlı hastalarda median ve lateral osteotomiler
28
önerilirken; 40 yaşından daha yaşlı hastaların oluşturduğu üçüncü aşama hastalarında
ise lateral maksiller, median ve anterior maksiller osteotomiler önerilmiştir. (9)
Çeşitli yazarlar tarafından anteriordan başlayan ve pterygomaksiller bağlantıyı
da içine alan, midpatala suturun de ayrıldığı osteotomiler önerilmiştir. Lehman ve
ark.’ları ise, daha sonra başka yazarlar tarafından da desteklendiği gibi, zygomatik
bağlantının osteotomi ile ayrılmasının yeterli olduğunu savunmuşlardır. Bays ve Greco
ile Northway ve Meade, pterygomaksiller alana girilmemesini bu alnda yapılacak
osteotomilerin prognozunun iyi olmadığından bahsetmişlerdir.
Cerrahi teknikte, hastanın yaşı, latalinal torus varlığı, eksik diş, anterior open
bite yatkınlığı, ikinci bir LeFot osteotomi gereksinimi, aşırı eğimli ark formu veya tek
taraflı genişletmeye ihtiyaç duyulaması gibi nedenlerle çeşitli modifikasyonlar
yapılabilmektedir. Yakın geçmişte endoskop yardımı ile yapılan operasyonlar ile
morbidite düşürülmüştür. (5, 9, 11)
Diğer ortognatik girişimlerle kıyaslandığında; SARPE’nin morbiditesi oldukça
düşük gözükmektedir. Bununla beraber bazı komplikasyonlar görülebilmektedir ve
cerrah ile ortodontistin SARPE kararı alırken bunları da göz önünde bulundurması
gerekmektedir. SARPE komplikasyonları olarak ciddi hemoraji, dişeti çekilmesi, kök
rezorpsiyonu, maksiller sinire gelecek hasarlar, enfeksiyon, ağrı, dişlerin devital olması,
periodontal hastalık, sinus enfeksiyonları, apereyin yerleştirildiği dişin ekstrüzyonu,
relaps ve tek taraflı genişleme sayılabilir. Bunların dışında apereyle ilgili olarak da;
29
yumuşak dokuda açılmalar, apereyin yerinden oynaması, kırılması, kilitlenmesi veya
vidanın kırılması sayılabilir.
Palatinal doku iritasyonu SARPE’de sıklıkla görülen bir komplikasyondur. Bu
apereyden kaynaklanabildiği gibi, hızlı genişletmeye dokuların yeterli histogenezisler
yanıt verememesinden kaynaklanabilmektedir. Hastaların %5’inde palatinal mukoza
ülserasyonları görülse de, %1.8’inde doku nekrozuna rastlanmaktadır. Hemoraji bazı
durumlarda hayati önemde olabilmekte ve kan transfüzyonuna veya hospitaliazasyona
ol açabilmektedir. (9)
Bazı nadir komplikasyonlar arasında da; orbital kompartman sendromuna bağlı
kalıcı körlük, bilateral lingual anestezi ve nazopalatinal kanal kisti sayılabilir. Bütün
diğer cerrahi girişimler gibi; SARPE risksiz değildir, dikkatli planlama ve tedavi
uygulaması ile başarılı olur.
Sonuç
olarak
SARPE
iskeletsel
olarak
olgun
hastalarda
yaygınlıkla
kullanılmaktadır. Bununla beraber üstünde daha çok araştırma yapılmalıdır.
Günümüzde hala yaygın cerrahi ile elde edilen yeterli mobilizasyon ve konservatif
cerrahi ile elde edilen minimum komplikasyon riski arasında denge kurulamamıştır.
Görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeler cerrahi müdahaleyi daha kolay kılsa da,
ortodontik tedavinin de dikkatli şekilde planlanması gerekmektedir.
30
Resim 12. İnsizal osteotomi
Resim
13.
Lateral
osteotominin
geçeceği noktalar
Resim 14. Lateral ostotomiye izin veren ilk Resim
insizyon
15.
osteotomisi
31
Pterygoid
çıkıntının
Resim 16. SARPE Genişletme Süreci
32
4.) SONUÇ
4.1) Tedavi şekillerinin karşılaştırılması
Pekçok yazar maksillanın anterior hareketinin RME ile daha belirgin olduğunu
savunmaktadır. (Krebs, 1959; Cleall, 1974; Wertz, 1970; Davis ve Kronman, 1969;
Linder-Aronson ve Lindgren, 1979). Ayrıca Minne apereyinin maksillaya sagital
düzlemde de etki ettiği gösterilmiştir. (Hicks, 1978; Mossaz ve Mossaz-Joelson, 1989).
Gardner ve Kronman 1971’de yaptıkları çalışmada, spheno-oksipital synchondrosisteki
açılmanın maksillanın ileri hareketinden sorumlu olabileceğini öne sürmüşlerdir. SNA
açısı, tedavi sonrası hem RPE’de hem SME’de artış göstermektedir. Sarver ve
Johnston, maksillanın anteriror hareketinin, bantlı apereylerde, yapıştırılan apereylere
gore daha fazla olduğunu göstermiştir. Tedavi sonrası SNA açısı azalsa da, genellikle
SME hastalarında istatistiksel olarak anlamlı bir azalma görülmektedir. Bazı
çalışmalarda (Haas, 1970; Wertz, 1970) maksillanın kısmen veya tamamen eski
konumuna döndüğü gösterilmiştir. Haas, yüzdeki suturların ve kemiklerin maksillayı
eski konumuna döndürmek için gerekli gücü oluşturduğunu savunmaktadır. Mossaz ve
Mossaz-Joelson, Minne genişleticisi kullanılan hastalarda SNA açısının azaldığını
göstermişlerdir. RME tedavisi uygulanan hastaların N-Pg-A, konvekslik açısındaki
artma Haas ve Gabriel da Silve tarafından gösterilmiştir. Mandibular plane açısında
görülebilecek artmalar da, maksillanın aşağı hareketi sonucu üst-alt dişlerin premature
kontakları nedeniyle olabilmektedir. (Haas, 1965; Wertz, 1970; Wertz ve Dreskin,
33
1977; Sarver ve Johnston, 1989) Gabriel da Silva ve ark.’ları 1991’de yaptıkları
çalışmada bu artışın molar ekstrüzyonu ve maksiller rotasyon nedeniyle oluştuğunu
savunmuşlardır. Mossaz ve Mossaz-Joelson Minne genişleticisi kullanılarak SME
uygulanan hastalarda da mandibular plane açısında artma eğilimi olduğunu
söylemişlerdir. Buna karşın Hicks herhangi bir değişim saptamamıştır. (9, 11,12)
RME uygulanan hastalarda, SME uygulanan hastalara oranla belirgin bir ANB
açısı artışı görülmektedir. Haas ve Wertz buna RMe uygulanan hastalarda
mandibulanın posterior rotasyonunun yol açtığını savunmuşlardır.
RME uygulanan hastalarda, Wertz 1970’de yaptığı çalışmada üst keserlerin posterior
tippinge uğradığını göstermişlerdir. Bu bulgu Sarver ve Jonhston tarafından
doğrulanmıştır.
SME veye RPE uygulanan hastalarda görülen overjet artışı pek çok yazar
tarafından gösterilmiştir (Davis ve Kronman, 1969; Gardner ve Kronman, 1971; Timms
ve ark., 1982). Bununla beraber bazı yazarlar da overjette anlamlı bir değişiklik
bulamamışlardır. Haas, 1961’de yaptığı bir çalışmada overbite azalması görüldüğünü
ve bunun okluzal kontaktlar nedeniyle olabileceğini savunmuştur. (9, 11, 12)
Sonuç olarak RME ve SME kıyaslandığında; her iki tedavi şeklinde de maksilla
bütünsel olarak ileri hareket eder, sadece RME hastalarında mandibula aşağı ve geriye
rotasyon yapar. Her iki tedavi şeklinde de kesiciler arasındaki açı ve overjet artar.
34
Ancak her iki grupta da vertikal ve sagital değişiklikleri inceleyen bir çalışma
bulunmamaktadır.
35
KAYNAKLAR
1. Braun S, Bottrel JA, Lee, KG, Lunazzi JJ, Legan HL. The biomechanics of
rapid maxillary expansion. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2000; 118: 257 –
261.
2. Karaman AI. The Effects of Nitanium Maxillary Expander Appliances on
Dentofacial Structures. Angle Orthod 2002; 72:344-354.
3. Lagravére MO., Major PW., Flores-Mir C. Skeletal and dental changes with
fixed slow maxillary expansion treatment: A systematic review. J Am Dent
Assoc 2005; 136:194-199.
4. Lagravére MO., Heo G., Major PW., Flores-Mir C. Meta-analysis of immediate
changes with rapid maxillary expansion treatment. J Am Dent Assoc 2006; 137;
44-53.
5. Timms DJ; “Rapid Maxillary Expansion” New York:
1981, s.10-66
36
Quinttessence Pub.,
6. Lagravére MO., Major PW., Flores-Mir. Dental and skeletal changes following
surgically assisted rapid maxillary expansion. Int. J. Oral Maxillofacial Surg.
2006; 35: 481-487
7. Reed N., Ghosh J., Nanda RS.. Comparison of treatment outcomes with banded
and bonded RPE appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1999;116:31-40
8. Akkaya S., Lorenzon S.. Üçem T. A comparison of sagittal and vertical effects
between bonded rapid and slow maxillary expansion procedures. European
Journal of Orthodontics 1999;21: 175-180
9. Suri L., Taneja P.Surgically assisted rapid palatal expansion: A literature
review. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008;133:290-302
10. Koudstall M.J., Poort L.J., van der Wal K.G.H. ,Wolvius E.B., Prahl-Andersen
B., Schulten A.J.M. Surgically assisted rapid maxillary expansion (SARME): a
review of literature. International Journal of Oral Maxillofacial Surgery 2005;
34: 709-714
11. Chung Chun-His, Font B. Skeletal and dental changes in the sagittal, vertical,
and transverse dimensions after rapid palatal expansion. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 2004; 126:569-575.
37
12. Lamparski Don.G., Rinchuse Daniel J., Close John M., Sciote James
Comparison of skeletal and dental changes between 2-point and 4-point rapid
palatal expanders. J. Am J Orhod Dentofacial Orthop 2003; 123: 321-328.
13. Byloff Friedrich K., Mossaz Claude F. Skeletal and dental changes following
surgically assisted rapid palatal expansion. European Journal of Orhodontics
2004; 26: 403-409.
14. Sandıkçıoğlu M., Hazar S. Skeletal and dental changes after maxillary
expansion in the mixed dentition. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1997; 111:
321- 327.
15. Ciambotti C., Ngan P, Durkee M, Kohli K, Kim H. A comparison of dental and
dentoalveolar changes between rapid palatal expansion and nickel-titanium
palatal expansion appliances. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2001; 119: 1120
16. Antilla A., Finne K, Keski-Nisula K, Somppi M, Panula K, Peltomaki T.
Feasibility and long-term stability of surgically assisted rapid maxillary
expansion with lateral osteotomy. Eur J Orthod 2004; 26: 391-395.
38
17. Baccetti T, Franchi L, Cameron CG, McNamara Jr J. Treatment timing for rapid
maxillary expansion. Angle Orthod 2001; 71: 343-350.
18. Erdinç Aslıhan Ertan, Uğur T, Erbay E. A comparison of different treatment
techniques for posterior crossbite in the mixed dentition.. Am J Orthod
Dentofacial Orthop 1999; 116: 287-300.
19. Cureton Steven L, Cuenin Michael. Surgically assisted rapid palatal expansion:
Orhodontic preparation for clinical success. Am J Orhod Dentofacial Orthop
1999; 116: 46-59.
20. Gerlach K., Zahl C. Transversal palatal expansion using a palatal distractor.
Journal of Orofacial Orthopedics 2003; 64: 443-449.
21. Vaughn G., Mason B, Moon H, Turley P. The effects of maxillary protraction
therapty with or without rapid mpalatal expansion: A prospective, randomized
clinical trial. Am J Orthod Dentofacial ORthop 2005; 128: 299-309.
39
ÖZGEÇMİŞ
1985 yılında Muğla’da doğdum. 1996’da Muğla Anadolu Lisesi’ne, 2000
yılında Muğla 75. Yıl Fen Lisesi’ne devam ettim. 2003 yılında Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi’ni kazandım.
40
Download