Brifing / Konuşma Notu Başkan Yardımcısı Matthias Kollatz-Ahnen Yıllık Basın Toplantısı, Ankara, 14 Mart 2011 ANA MESAJ: “Türkiye için akılcı büyümenin izinde” Bayanlar ve Baylar, Geçtiğimiz yıllar içerisinde Avrupa Yatırım Bankası’nın önceki yıllardaki faaliyetlerinin yanı sıra yeni yılda kredilerimizin itici gücü olacak başlıca önceliklerimiz hakkında sizi bilgilendirmek üzere Mart yada Nisan aylarında Ankara yada İstanbul’u ziyaret etme fırsatları buldum. Bugünkü toplantımız Banka’nın yakın geçmişte Brüksel’de yapılan yıllık basın toplantısının ardından gerçekleşmektedir ve Banka’nın önceliklerini ve özellikle de Türk ekonomisine katkısını yansıtmak için iyi bir fırsat sunmaktadır. İlk olarak Banka’nın genel kredilendirme faaliyetlerini vurgulayarak sözlerime başlamama izin veriniz. Bundan sonra özellikle Türkiye’de açtığımız kredilere bakacağız. Muhtemelen bildiğiniz gibi Banka, kredilerinin büyük bölümünü Avrupa Birliği’nin Üye Devletlerine ve Türkiye gibi Potansiyel Aday ve Aday Ülkelere sağlamaktadır. Bu da Banka’nın toplam kredilendirme hacminin %92’sini temsil etmektedir. Banka, geniş Avrupa alanının yanı sıra Komşuluk ve Ortaklık Ülkeleri olarak adlandırdığımız alanda da etkindir. Bunlar arasında Akdeniz Ülkeleri, Doğu Avrupa ve Rusya ile birlikte Güney Afrika, Asya ve Latin Amerika bulunmaktadır. Bu ülkeler birlikte kredilerin kalan %8’ini almaktadırlar. 2010 yılı, Banka’nın faaliyetleri itibarıyla şüphesiz önemli bir geçiş yılı olmuştur. 2008’in üçüncü çeyreğinde başlayan uluslararası finansal krize tepki olarak AYB’nin kredilendirme faaliyetlerinde attığı olağanüstü ileri adımı son kertesine taşımaktadır. 2010 yılında verdiğimiz toplam 72 milyar EURO hacminde krediyle krizle mücadele programımızı başarıyla tamamlamış bulunuyoruz. Banka, (2008 sonbaharından 2010 sonbaharına kadar) Avrupa’da ekonomik toparlanmayı hedefleyen üç-yıllık müstesna bir katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla 2010 yılı, döngüyü engellemeye yönelik eylemlerin son yılıydı. Geniş Avrupa Birliği alanındaki düzelen ekonomik iklime uyum sağladıkça faaliyetlerimiz de kriz öncesindeki hacimlere kademeli olarak geri dönüş işaretleri vermeye başlamıştır. Burada konuştuğumuz kredilendirme hacimleri hakkında size birtakım göstergeler sunmama izin veriniz. Krizden önceki son yıl olan 2007’de AYB’nin toplam kredilendirmesi 48 milyar EURO’ya ulaşmıştır. Banka, 2008’de (2007’ye göre %20 artışla) 58 milyar EURO ve 2009’da da (2007’ye göre %65 artışla) 79 milyar EURO gibi bir tutarda kredi vermiştir. Dolayısıyla 2010’daki 72 milyar EURO tutarla artık aşağı doğru bir eğilimdeyiz ve tekrar kriz öncesindeki kredilendirme düzeylerine yaklaşıyoruz fakat 2011’deki eski düzeyin bile 10 milyar EURO yukarısında seyrediyoruz. Bu konu hakkında daha fazla bilgi isteyenleriniz için basın açıklamasıyla birlikte toplantının sonunda dağıtılacak özel bir belgemiz bulunuyor. Bu tür arkaplanların akılda tutulması önemlidir zira bundan sonra Türkiye’deki kredilendirme etkinliklerimize daha yakından bakacağız. Bildiğiniz gibi biz AB Bankasıyız. Bu nedenle Türkiye’deki kredilendirme önceliklerimiz üç farklı unsurdan kaynaklanmaktadır: kendi amaçlarımız, Avrupa Birliği’nin ve ülkenin kendisinin öncelikleri. Dolayısıyla müdahalelerimizi tartışmak ve öncelik sırasına koymak için Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı ile düzenli diyalog içindeyiz. Bu üç unsuru göz önünde bulundurarak kredilendirme önceliklerimizi yerel ihtiyaçlara adapte ediyoruz ve Türk ekonomisine en verimli ve etkin biçimde hizmet etmeye çalışıyoruz. 2 Türkiye’deki kredilendirme etkinliklerimizde de geniş Avrupa alanındaki genel kredilendirmeye benzer bir eğilim görüyoruz ve ben de burada Türkiye’de ekonomik toparlanmaya aynı, başarılı düzeyde katkı yapmış olmamızdan mutluluk duyuyorum. Şimdi de Türkiye’deki kredilendirme etkinliklerimiz hakkında daha fazla bilgi vermek istiyorum: 1. 2010 yılında Türkiye’deki toplam kredilendirmemiz 2 milyar EURO’ya yaklaşmıştır. 2008’de ve 2009’da kriz içindeki Türk ekonomisine destek olmak için hızla hareket etmemizle birlikte krediler 2.6 milyar EURO’yu bulmuştur. Bunu 2 milyar EURO’luk “normal” sınırın üzerinde yıllık 600 milyon EURO kadar ilave yıllık hacim sağlamak suretiyle başardık. Sözkonusu hacim, bu ülkenin AYB fonlarının AB dışındaki en büyük alıcı ülkesi olarak kalmasına imkan verdi. Türkiye’deki güçlü toparlanma çerçevesinde önümüzdeki yıllarda 2 milyar EURO’luk bir hacmi hedefliyoruz. 2. Türkiye’nin yanı sıra bütün olarak Avrupa Birliği’ndeki krizle mücadele programımız KOBİ sektörüne destek verilmesine odaklanmıştır. Büyüme ve istihdam yönünden arz ettikleri öneme binaen KOBİ’leri ekonominin kritik bir kesimi olarak görüyoruz. Ancak KOBİ’ler ekonomik şoklara açıktır ve ürettikleri mallara ve hizmetlere olan talep düştükçe ve bankacılık sektöründeki likidite kurudukça krizden ciddi ölçüde etkilenmişlerdir. KOBİ’lere destek olmak için giriştiğimiz eylemleri göstermek için birtakım rakamlar vermek istiyorum: 2008 ile 2009 arasında AYB, 160,000 civarında KOBİ’ye 30 milyar EURO’dan fazla kaynak sağlamıştır. 30 milyar EURO'luk bu tutarın 14 milyar EURO'ya yakın bölümü, Doğu Avrupa'daki Yeni Üye Devletlere ve Aday Ülkelere gitmiştir. Toplam 3 milyar EURO ile Türkiye, bu fonların bölgedeki en büyük miktarda alıcı ülkesi olmuş, onu 1.6 milyar EURO ile Polonya, her biri 1.3 milyar EURO dolayında tutarla Macaristan ve Çek Cumhuriyeti izlemiştir. AYB’nin KOBİ’lere yönelik eylemleri Avrupa Yatırım Fonu’nun (AYF) bu alandaki faaliyetleriyle ikiye katlanmıştır. AYF, girişimcilik ve inovasyon konusunda Avrupa’nın önde gelen risk finansmanı geliştiricisidir. Özkaynaktan (risk ve büyüme sermayesi) teminatlara ve menkul kıymetleştirmeye kadar geniş bir yelpazede KOBİ finansmanı enstrümanları sunmaktadır. 2010’da AYF, risk ve büyüme sermayesi fonları olarak 930 milyon EURO, portföy garantisi yapıları olarak da 1.9 milyar EURO taahhütte bulunmuştur. 3. Dolayısıyla 2010’da bankacılık partnerlerimizle işbirliği içinde oluşturulan KOBİ kolaylıkları da genel kredilendirme hacmimizin önemli bir bölümünü oluşturmuştur. 2010’daki değişim, genellikle Avrupa Komisyonu ile işbirliği içinde daha nitelikli kredilendirme enstrümanları geliştirilmesi, dolayısıyla ürün gamımızın KOBİ’ler lehine genişletilmesi olmuştur. Çığır açan iki faaliyetimizi devreye aldık: AB Komisyonu ile işbirliği içinde AYB kredilerinin cazip koşullarıyla ve AB’nin faizsiz fonlarıyla KOBİ’lerin borçlanma maliyetlerini daha da aşağıya çeken, KOBİ’lerin Toparlanmasına Destek amaçlı 150 milyon EURO’luk yenilikçi yapı. Bu krediler, daha küçük Türk şirketlerinin ayrıcalıklı finansmanını amaçlayan AYB fonlarıyla (%80) Avrupa Birliği yardımlarından (%20) oluşan bir bileşimi içermiştir. AYB ve yan kuruluşu Avrupa Yatırım Fonu (AYF) tarafından başlatılan, toplam 280 milyon EURO’ya ulaşan ve Türkiye Cumhuriyeti, AB Komisyonu ve başlıca Türk bankalarının ortaklığıyla geliştirilen yenilikçi bir etkinlik. Büyüyen Anadolu’ya Kredi Kolaylıkları - BAKK olarak adlandırılan bu KOBİ finansmanı enstrümanı, Türkiye’nin en az gelişmiş illerindeki, yani Ankara’nın doğusundaki küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) ve mikro-işletmeler içindir. Etkinlik, 250 milyon EURO’luk AYB kredisini ve 30 milyon EURO’luk AYF garantilerini içermektedir. AYB ortağı bankaların, kredi tutarına 3 kendi kaynaklarından karşılık bulmasıyla Türkiye’deki KOBİ'ler için toplam 500 milyon EURO hazır edilmiştir. BAKK enstrümanının temel konsepti, hem AYB üzerinden cazip finansman sağlamak hem de nihai alıcılar (KOBİ’ler) üzerindeki kredi riskini AYF üzerinden paylaşmaktır. Bu bölgelerdeki KOBİ’ler üzerindeki kredi riski yüksek olarak algılandığından risk paylaşma bileşeni, bankaların kendi defterlerinde KOBİ riski almalarını kolaylaştırmaktadır. 4. Dolayısıyla KOBİ’ler, 2010 yılındaki kredilendirme programımızın dayanak noktası olmuştur. Şimdi de hem ulusal düzeyde hem de yerel makamlar lehine altyapının finansmanında ve yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere özellikle enerji alanında kurumsal sektörün finansmanında AYB kredilerinin diğer dayanak noktalarına bakalım. Doğrudan yabancı sermayeyle ilgili olarak 2010, zorlu geçen bir yıl olmuş ve birçok şirket, uluslararası krizden ötürü yatırımlarını geciktirmiştir. 5. 2010 yılında akılcı büyümeye destek bağlamında AYB, Türkiye’deki bilgi ekonomisine 450 milyon EURO aktarmıştır. Bu fonlar, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) tarafından uygulanan bilim ve teknoloji programlarına Türkiye’nin ulusal katkısının eş-finansmanını sağlayacak ve Türkiye Araştırma alanının ortak Avrupa Araştırma Alanı ile entegrasyonunu destekleyecektir. 6. Toplam 275 milyar EURO tutarındaki AYB kredisi, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme yatırımlarına yöneltilmiştir. Bunlar, AYB’nin bu ülkedeki özel sektör bankacılık ortaklarıyla oluşturduğu ilk İklim Değişikliği kolaylıklarıdır. 7. Bu ülkedeki geniş bant sabit hat telekomünikasyon ağının geliştirilmesi için 250 milyon EURO’luk bir ilave kolaylık daha uygulamaya alınmış ve 50 milyon EURO’luk bir tutar da çevre sektörünün yararına aktarılmıştır. Bu son kredi, Bursa büyükşehir belediyesinin su ve atık su sisteminin genişletilmesini finanse ederek Banka’nın 2008’de finansmanını yaptığı başlangıç yatırım programını tamamlayacaktır. Bildiğiniz gibi Banka, 45 yıldan uzun bir süredir Türkiye’de faaliyet göstermektedir ve önümüzdeki yıllarda da hem kamu hem de özel sektörle birlikte çalışmaya devam etme kararlılığı taşımaktayız. Bu ülkede AKILCI BÜYÜME yolunda ilerlemenin en iyi stratejisini geliştirmek için hem ülke içinde hem de yabancı yatırımcılarla birlikte kamu ve özel sektör de dahil olmak üzere bütün ilgili muhataplar arasında diyalog başlatma arzusu taşıyoruz. İlk defa geçtiğimiz yıl Ekim ayında Yönetim Kurulu toplantımızı ve Bölgesel Forumumuzu Türkiye’de gerçekleştirdik. İstanbul’da yapılan “Türkiye için akılcı büyüme” başlıklı Forum etkinliği, Türkiye’nin ve diğer sözkonusu ülkelerin siyasi, akademik ve iş çevreleriyle görüş alışverişi için iyi bir platform oluşturmuştur. Gelecekte ne olacak? Banka’nın ülkeye göre kredi vermesi konusunda hiçbir katı “bütçe çizgisi” bulunmamaktadır. Banka, finanse edilmesi düşünülen projelere bağlı olarak talep esasında hareket etmektedir. Ancak Banka’nın Türkiye’deki kredi etkinliklerinin 2 milyar EURO “civarı düzeyi”nde kalmasını bekliyoruz. 2010’da Türkiye’ye yönelik sloganımız “3 S’li” büyüme desteği olarak kalmaya devam ediyor: “Smart, Swift and Strong” (“Akılcı, Hızlı ve Güçlü”). Altyapının finansmanı yönünden Türkiye’nin üstlendiği ciddi yatırımlara AYB’nin sağladığı sürekli desteğin hem İstanbul ile Ankara’yı birbirine bağlayan Yüksek Hız Hattı ile hem de Irmak Zonguldak demiryolu hattı gibi mevcut taşımacılık hatlarının geliştirilmesiyle birlikte demiryolu sektörünü güçlendireceğini görüyoruz. Ayrıca Hükümetin İklim Değişikliği alanındaki girişimlerine eşlik edecek ve özellikle de ülkenin ormanlaşma ve sel önleme programlarına fon aktaracak özel kolaylıkların oluşturulması için de iyi bir potansiyel görüyoruz. Belediyeler düzeyinde ise su, su arıtma ve katı atık yatırımlarının finansmanı için İLLER BANKASI ile birlikte ilk kolaylığın oluşturulmasını bekliyoruz. Bu aynı zamanda ülkenin, yatırım gereklilikleri itibarıyla AB çevre standartlarını karşılamada ciddi zorluklarla karşılaştığı bir alandır. 4 Altyapı finansmanındaki belirli bir alan da PPP finansmanı geliştirilmesi olacaktır. PPP kısaltmasının açılışı Public Private Partnership (Kamu Özel Ortaklığı) şeklindedir. Bu çerçevede özel sektör yatırımcıları, kamu sektörüyle kurdukları uzun vadeli ortaklıklar temelinde altyapı yatırımlarını inşa eder, finanse eder ve devam ettirir. Her ne kadar Türkiye’nin BOT (YİD) sektöründe zaten ciddi bir geçmişi olsa da İstanbul Boğazı’nda araç yolcu alt geçidinin yani Avrasya Tüneli’nin inşa edilerek ilk PPP’nin faaliyete geçmesiyle birlikte ciddi bir ilerlemenin sağlanabileceğini ümit ediyoruz. Kurumsal kredilendirme yönünden Banka, Türkiye’nin ciddi ihtiyacını göz önünde bulundurarak enerji sektörüne öncelik vermeye ve bu ülkeye yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımları desteklemeye devam edecektir. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği, Banka’nın özellikle dikkatini çekmektedir ve biz de bu alandaki ilgili bankacılık taraflarıyla işbirliğimizi geliştirebilmeyi ümit ediyoruz. Son ama hiç de önemsiz olmayan bir konu da KOBİ kredilendirmesinin, AYB'nin Türkiye'deki faaliyetlerinin uzun vadeli unsuru olarak kalmaya devam edecek olmasıdır. 2010 için öngördüğümüz başlıca değişiklik, birtakım yeni kolaylıklarımızın niteliklerini orta düzey sermayeli şirketleri de içerecek şekilde genişletecek olmamızdır. Bunlar 250 ile 3,000 arası eleman istihdam eden şirketlerdir. Bunlar, ekonominin büyüme kapasitesinin ciddi bir unsurudur ve bu nedenle dikkatimizi hak etmektedirler. Cevaplamaktan büyük memnuniyet duyacağım sorularınızı almadan önce bugün nerede bulunduğumuzu özetlemek istiyorum: Türkiye 2010’da büyürken biz de bu ülkeye yönelik krizle mücadele özel desteğimizi tamamladık ve yıllık kredilendirme hacmimizi kriz öncesindeki 2 milyar EURO “civarı” düzeyine taşıdık. Eğer 2010 yılında Türkiye’de sağladığımız başarılara bakarsak tek bir cümlede özetleyebiliriz: “Krizle mücadele misyonu başarıya ulaştı”. 2011 için odak noktamız, özellikle enerji ve Doğrudan Yabancı Yatırım sektörlerinde hem altyapı ihtiyaçlarını karşılamak hem de özel sektör yatırımlarını desteklemek için bu ülkedeki sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeye ve bankacılık partnerlerimiz yoluyla KOBİ’lere sürekli destek verilmesine vurgu yapmaktır. Genelde İklim Değişikliği hususu gündemde öncelikli bir yer tutmaktadır ve şüphesiz önümüzdeki uzun yıllarda da kilit unsur olacaktır. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı, ilgili Bakanlıklar, Ankara’daki Avrupa Delegasyonu ve bunların yanı sıra birçok bankacılık partneri ve uluslararası finans kuruluşu ile olan mükemmel işbirliğimizin altını çizmek istiyorum. Hepsine teşekkür etmek istiyorum. Onların desteği olmadan Türkiye lehine faaliyetlerimiz mümkün olmazdı. Cevaplamaktan büyük memnuniyet duyacağım sorularınızın ardından lütfen sizin için hazırlanan ve 2010 yılında AB’deki ve Türkiye’deki faaliyetlerimizi özetleyen belgenin yanı sıra yıllık basın açıklamamızdan da birer kopya alınız.