islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı: 2, 2003, s.185-205 islAM HUKUKU UTERATÜRÜNDE EŞYA HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI VE KONU VE KAPSAM AÇlSlNDAN IIMiLK" TERiMi* Dr. Halit ÇAUş·· Fundemantal Concepts of Real Law in the lslamic Law Literature and the Term of "Mi/k" from the Perspective of Subject and Content In this study, it has been attempted to find out the fundemantal concepts of Real Law in the lslamic Jurisprudence literature and it has been also discussed the term of "Mil k" from the perspective of subject and content. The Muslim jurists have mainly referred to three concepts in order to present the rigths about objects in accordance with the power of right and its quality. These are "milk" _which means the strongest right, "ibaha" which means the weakest right and "hukuk" means the rights between "milk" and "ibaha". Although the subject of ownership consists of property in general, it is controversial what might be considered as property in the lslamic jurisprudence. Taking into consideration the data related to the subject and doctrinaire discussions, it is possible to say that everything which has material value among people and usable in religion are considered to be property according to the law. That's why this is the subject of "mil k". From the perspective of vertical content, ownership requires possessing the extending parts of property which are on ground and under gr~und. Nevertheless, conceming this matter the criteria is possibility of benefitinglfrom this property in the light of economic conditions of society and technical developments. GiRiŞ Şahısların eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyetlerinden doğan meseleleri düzenleyen hukuk dalı olarak eşya hukukunun ana konusunu ayni haklar oluştu­ rur. Hukuk! anlamda eşya, "üzerindefirdf hakim(yet sağlanabilecek, iktisadf bir değer taşlJlan, şahıs dışı dsmanf varlıklardır"ı şeklinde tanımlanmakta ve sadece maddi • Bu makale, yazann, "İs/ilm Hukuku11da Özel Mülkiyete Getirileıı Sınırlamalar" konulu doktora tezinin bir bölümünün, makale formatında yeniden düzenlenmi§ §eklidir •· Selçuk Üniversitesi İl~hiyat Fakültesi, haİitcalis@hotmail.com ı Oğuzman-Seliçi, M.Kemal-Özer, Eşya Hukuku, altıncı baskı, İstanbul 1992, s.6. 186 Halit Çalış mallar eşya kapsamına alınmış olmaktadır. Ayni sağlayan ve n'nde doğrudan doğruya hakim(yet edilebilen hak/ardır. "2 haklar ise, "bir kimseye bir şey üzebu sebeple herkese karşı denneyan Ayni haklar çeşitli açılardan tasnife tabi tutuluyorsa da3 en çok kullanılan tasnif, hakkın sağladığı yetkiye göre yapılanıdır. Buna göre ayni haklar "mülk(yet hakkı" ve "sınırlı aynt haklar" olmak üzere iki temel gruba ayrılır. Eşya üzerinde tam bir hakimiyet ve en geniş yetkileri sağlayan ayni hak olarak tarif edilen mülkiyet, sahibine, hak konusu üzerinde tam bir tasarruf yetkisi verir ki bu da, hak konusu olan nesneyi kullanma (usus). semerelerinden istifade etme (fructus) ve tasarruf (abusus) yetkilerini içermektedir. Sınırlı ayni haklar ise, sahibine. mülkiyette bulunan yetkilerden birini veya ikisini sağlar. Bunlar da irtifak hakkı, rehin hakkı ve 'gayr-i menkul mükellefiyetidir. 4 Oldukça özet olarak takdim ettiğimiz modern eşya hukukunda eşya üzerindeki yetkilere ait bu temel kavramları verdikten sonra islam hukukundaki duruma bakabiliriz. islam hukukçuları eşya üzerindeki yetkileri temelde iki kavramla ifade ederler: "Milk" ve "ibaha". Milk ve ibaha ayırımı, sağlanan yetkinin gücü ve niteliğine göre yapılmıştır. Mil k. eşya üzerindeki en güçlü yetkileri n. ibaha ise zayıf yetkilerin ifadesi olmuştur. Kaynaklarda net bir şekilde görülebilen bu ayırım, özellikle Hanbeit hukukçu İbn Receb (795/1392) tarafındangeliştirilen bir tasnifle üçlü hale getirilmiştir. 5 Bu hukukçu eşya üzerinde milkten zayıf ve ibahadan güçlü-yetkiler veren bir takım hakları, "hukUk" kavramı ile ifade ederek, bunları ibaha ve milkten özenle ayırmıştır. o halde islam hukukunda eşya üzerindeki yetkileri, bu yetkinin nitelik ve gücüne göre üç gruba ayırmak mümkündür. Bunlar, eşya üzerindeki en güçlü yetk(yi ifade eden "milk", en zayJ!yetkiten· ifade eden "ibaha" ve bu ikisi mz7kten zayJ!yetkiler veren "hukuk" denzlen hak/ardır. 6 Bu genel girişten arasında, iMhadan güçlü, sonra her bir kavrama biraz daha yakından bakmaya çalışa- lım. 1. TEMEL KAVRAMLAR A. Milk Az önce de ifade edildiği gibi fıkıh literatüründe eşya hukukunun temel kav- ramını milk oluşturmaktadır. insanla eşya arasındaki hukuki ilişkiyi ifade etmek için İslam hukukçuları, "el-malik(yye", "el-memluk(yye", "el-milk(yye" kavramlarını kullanınakla birlikte "mz7k"8 kavramının kullanımı daha yaygındır. Nitekim klasik fıkıh Oğuzınan-Seliçi, a.g.e., 4. Bkz. Oğuzınan-Seliçi, a.g.e., 20-22. 4 Oğuzman-Seliçi, a.g.e., 20; Köprülü-Kaneti, Bülent-Selim, Smrrlr Ayırt Haklar, İstanbul1972, s.3. 5 İbn Receb, ei-Ktıvdid fi'I-Frklıi'!-İsMmF, Daru'l-kütübi'l-ilıniyye, Beyrut, tsz., s.181. 6 Hacak Hasan, İs/dm Hukukunda irtifak Hak!arr ve İlgili Kavramlarm Gelişimi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlammamı§ yüksek lisans. tezi, İstanbul1993, s.12. 7 Bu tür kullanımlar için bkz. Serahsi, ei-Mebsfit, Beyrut 1414/1993, XIII,122; XIV,116; XVII,122. 8 Mlik, sözlükte 11Sa!ıi'p olduğuır lter şey" §eklinde tarif edilmektedir. FirCızabadi, ei-K.Amfisu'l-mulıit, Beyrut 1415/1995, s.954. ''Mi/k" ve "mülk" kavramlan arasında kullanım açısından farklılık olduğunu; birincisinin be§eriyetin e§Yaya hakimiyeti anlamında insan için, ikincisinin ise e§ya ve insan da dahil tüm kaina ta hakimiyet ve sahiplik anlamında Allah Teala için kullanıldığını söyleyenler yanında, iki kullanı­ rnın da aynı anlama geldiğini ifade edenler de vardır. Geniş bilgi için bkz. Rağıb el-İsfehlİll, ei-Müfreddt fi ğaribi'I-Kur'dır, İstanbul 1986, s.718; FtrCızabadi, ei-K.Amfisu'l-mulrit, 858; Ebu'l-Beka, e!-Külliyydt: 2 3 -? ·-~·---··- -····-ı ·. -· ,. ·~ . . -. : -,~ .. E~ya Hukukunun Temel Kavramları ve uM ilk* Terimi 187 kitaplarında mülkiyet genellikle milk kelimesi ile ifade edilmiştir. 9 Milk kavramı fıkıh­ üzerinde en geniş yetkileri bahşeden mülkiyet hakkı, irtifak hakkı, rehin hakkı gibi hakları ifade eden bir kavramdır. Bu kavram her ne kadar bazen eşya dı­ şındaki şeyler üzerinde kurulan hakları ifade için de kullanılırsa da (mz1kü'l-kzsas, mz?kü 'n-nikah) ". teknik anlamda milk sadece eşya üzerindeki hakları ifade eder. ıı Eşya ile şahıs arasındaki en güçlü hakimiyet bağının hukuk! tasviri olan milk kavramını ıJ tanımlarken, islam hukukçularının bir kısmı onun hukuk! bir gerçeklik olduğunu hareket noktası edinmiş, bir kısmı konusunu belirlemeyi esas. almış. bir üçüncü kesim ise, onun şahıs ile eşya arasında bir ilişki olduğuna dikkat çekmiştir. Söz gelimi Malik! hukukçu Karafi (684/1285) milk kavramını şöyle tarif eder: "Birayn ya da menfaatte takdir olunan, nisbet edildiği şahsa ondan yararlanma ve feragat ettiği taktirde karşılığını (ıvaz) alma yetkisi veren hukuk! bir hükümdür."ı 4 Şafıt hukukçu Suyfttt (911/1505) de, ibnü's-Sübki'den naklen aynı tanımı tekrarlamaktadır.ıs Furı1k'u şerheden ibnü'ş-Şat (723/1323) ise bu tanımı yeterli görmemekte ve tarife "doğrudan doğruya veya vekili vasıtasıyla ayn veya menfaatten faydalanma" kaydının eklenmesi gerektiğini belirtmektedir.ı 6 .Diğer yandan Hanefi hukukçulardan Serahst (483/1090), milk için "milk, mutlak tasarruf yetkisidir"ır derken; Kasani (587/1191) milki, "mülkiyete konu olan şey üzerinde, tasarruf hakkının yalnız malike ait olması veya mülkiyete konu olan nesnede tasarrufta bulunabilmek için hukukça milk sahibine tanınan yetkidir"ıs şeklinde daha açık ve teferruatlı bir tarif yapmaktadır. Diğer bir Hanefi fakihi ibnü'l-Hümam (861/1456) ise, "miık, milk konusu nesnede tasarrufta bulunma hususunda başlan­ gıçtan Şari' tarafından tanınan yetkidir"ı 9 şeklinde bir tanım yapmış, İbn Nüceym (970/1562) ve Ebu'l-Beka (1094/1683) da "bir engel olmadıkça" ilavesiyle bu tanımı benimsemişlerdiL Zira malik olup da tasarruf yetkisine sahip olmama hali de söz konusu olabilmektedir. Nitekim hukuken kısıtlı (mahcıir) olanların, mülk edinmeleri mümkündür fakat tasarruf yetkileri yoktur. Aynı şekilde satım sözleşmesinde, akdin konusunun (mebi') mülkiyeti, mücerred akidle alıcıya (müşteri) geçmekte fakat, teslim-tesellüm (kabz) gerçekleşmediği sürece müşteri tasarrufta bulunamamaktadır. Şu ta, eşyaıo --7 fi'l-mustalalıdt ve'l-furftk el-luğaviyye, thk: Adnan Dervi§-Muhammed e~Masri, Beyrut l 1412/1992, 5.853. 9 Zeydan Abdülkerirn, el-Kuytıdu'l-varide ale'l-milkiyyeti'l-ferdiyye li'l-maslahati'l-amme fi'§-Şeriati'l­ İslamiyye, Uman 1402/1982, s. ll. ıo E§ya "şey"in çoğuludur. Dı§ alemi meydana getiren, insandan ba§ka her türlü maddi ve manevi varlıkla­ ra "şey" denir. Bkz. Ali el-Hafif, ei-Milkiyye fi'ş-Şerlati'I-İsldmiyye, Beyrut 1990, s.18; Cin-Akgündüz, Halil-Ahmet, Türk-İs/dm Hukuk Tarihi, İstanbul1990, II,242. 11 İbn Receb nikah için milk kelimesinin kullanılınasını kritik ederken, nikahın "m ilk" yerine "lıill" (helallik) doğurduğunu, nikah akdinin izdivac olduğunu; bu sebeple -kendisi için milk söz konusu olmaması­ na rağmen- kadının da kocasından istifade ettiğini söyler. Bkz. el- Kavdid, s.189. ıı Hacak, irtifak Hakları, s.13. ıJ Hacak, a.g.e., s.13. Kr§. Bardakoğlu Ali, "Hak", DİA, İstanbul1997, XV,144. ı 4 Karafi, ei-Furlik, tah: Halil el-MansQr, Beyrut 1418/1998, III,364. ıs Suytıti, el-E§bah ve'n-nezair fi kavaidi ve furQi Fıkhi'§-Şafiiyye, Beyrut 1413/1983, s.316. ı 6 İbnu'§-Şat, İdrdru'ş-şurlik ald envdri'!-furftk, tah: Halil el-MansQr, Beyrut 1418/1998, III,364-365. ır Serahsi, ei-MebsCtt, XIII,8,9. ıs Kasani, Beda'iu's-sana'i fi tertibi'§-§erai', Beyrut 1974, VII,128. ı9 İbnu'l-Hümam, Fetlıu'l-kadlr, Kahire 1389/1970, VI,248. Mu'cem · 188 Halit Çalış haldemilk tanırnma "bir engel olmadıkça" ilavesi zorunludur. 20 Hanefi usulcü ve fakihlerden Alıdülaziz el-Buhan (730/1329) milk kavramını, "milk, şahsa mutlak tasarruf yetkisi veren ve başkasının tasarrufunu engelleyen şeydir" 21 şeklinde tanımlarken; Cürcani (816/1413) "milk, şahsa mutlak tasarruf yetkisi veren ve başkasının tasarrufunu engelleyen insanla eşya arasındaki hukuki bağ­ dır" şeklinde bir tanım yapmaktadır. 22 İbn Teymiyye (728/1327) ise milkin "eşya üzerinde hukuki tasarruf yetkisi" olduğunu belietmekle yetinmiştir. 23 Diğer İslam hukukçularının milk tarifleri de cümle terkibi ve sonuca etki etmeyen farklı bazı kelimeler seçimi dışında yukarıda zikredilen hukukçuların tarifleriyle paralellik arz etmektedir. : Yukarıdaki tanımlar dikkatle incelendiğinde Karafi, İbn Teymiyye, Cürcani ve İbnü'l-Hümam milkin "hukuk! ilişki" olma özeliJğini ağırlıklı olarak ön planda tutmuşlar; Kasani ve Abdülaziz el-BuMri ise milkin "yetki unsuru"na yani, şahsa sağ­ ladığı yetkiye (tasarruf yetkisi) vurgu yapmışlardır. Diğer yandan ı<asani, milkin konusunu belirlemeksizin "mahat" demekle yetinirken, Karafi ve İbnü'ş-Şat, tariflerinde milkin konusuna yer vermişler ve bunu "qyn ve me!Jiaat" olarak tayin etmişler, Cürcani ise bunu "eşya" şeklinde genelleştirmiştir. Bu arada mil kin, şahsa mil k konusu eşya üzerinde tasarruf yetkisi (aktif yetki) verme yanında, başkasının her türlü tasarruf ve müdahalesine engel olma hakkı (koruyucu yetki) da tanımasına Abdülaziz el-Buhart ve Cürcani dikkat çekmişlerdir. ibnü'lHümam·ın milk tanımına, İbn Nüceym ve Ebu'l-Beka'nın, ilave ettikleri "bir engelin bulunmaması" şartı ise, özellikle mülkiyet sınırlamaları bakımından önemlidir. Zira bu kayıt, milkin en önemli unsurunu oluşturan "tasarruJyetkisi"nde, herhangi bir engelin bulunmaması şartına bağlamaktadır. 24 Tariflerde "ihtisas", "haciz" gibi kavramlar kullanılmakla milkin sırf sahibine münhasır bir hak olduğuna; "intjfa", "tasarruf' gibi kavramlarla da milkin, sahibine milk konusu nesne üzerinde her türlü yetkiyi verdiğine dikkat çekilmek istenmiştir. Mülkiyet hakkından güdülen temel amaç, kişinin, özel her türlü ihtiyacını herhangi bir engelle karşılaşmaksızın giderebilecek şekilde bir nesneye sahip olmasıdır (mı1kin inhisarilik!ihtisasJonks{yonu). Diğer bir ifadeyle özel ihtiyaçlarını karşılamak istediği nesne üzerinde kendisinden başka hiç kimsenin hak iddiasında bulunamaması, SÖZ konusu nesnenin sırf kendisine özgü olmasıdır. Zira bu özellikte olmayan herhangi bir intifa biçimi her zaman sözü edilen amacı sağlayamayabilir. Mesela insan mübah mallardan da yararlanma (intifa) hakkına sahiptir ama bu hak, "sırf sahibine ait inhisari özellikte" bir hak olmadığından bu tür haklarda, mülkiyet hakkından beklenen faydanın temini mümkün değildir. İbn Nüceyrn, ei-Eşbalı ve'n-nezdir, Beyrut 1405/1985, s.346; Ebu'l-Beka, ei-Külliyydı, s.853. Aynca bkz. Ali el-Hafif, ei-Milkiyye, s.24. 21 Buhari, Keşfu'l-esrdr, Beyrut 1418/1997, IV,516. 22 Cürcani, Kitdbu'ı-Ta'rf{dt, Beyrut 1403/1983, s.229. 23 İbn Teyrniyye, ei-Kavdidu'u-ııürdniyye e/-Fıklıiyye, tah: Abdüsselam Muhammed Ali Şahin, Beyrut 1414/1994, s.151. 24 İslam hukukçulannın milk tanımı ve bunların tahlil ve tenkidi için bkz. Ali Hafif, ei-Mi/kiyye, s.25-33; Muslıh Abdullah b. Abdülazlz, Kuyüdü'l-mi/kiyyeıi'I-Jıdssa, Beyrut 1408/1988, s.29-39; Abbadi Abdüsselam Davfıd, ei-Milkiyye fi'ş-Şerfati'/-İsldmiyye, tabfatu/ıd ve vazifetu/ıd ve kuyüdulıd, Arnman 1974, 1,138 vd.; Debs-Ziadeh-Dilger, RichardA-Farhat J.-Konrad, uİsldm Hukukuııda Mülkiyet Kavramın, İslam Hukuku Üzerine Ara§tırmalar, tre: Halit Ünal, Kayseri 1994, s.98. 20 Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve "Mil k" Terimi 189 · öte yandan, söz gelimi kiracının kiraladığı şeyde ve istiğlal hakkı sahibinin akarda alt icare veya iare gibi tasarruflarda bulunabilmesi bile bu ihtisas özellikli hak sayesinde mümkün olmaktadır. Yoksa üzerinde tasarruf edilen bu şeyler, yani kira konusu nesne (me'cur) ve vakıf akar -vakıf akarın rakabe mülkiyeti konusunda bir takım ihtilaflar bulunmakla birlikte- tasarruf edenin mülkiyetinde değildir. o halde "tasarruf' mülkiyetin mutlak karinesi değildir. 25 Aynı şekilde bir kimsenin malik sayılabilmesi için mülkünde mutlaka bilfiil tasarruf etmesi, hatta edebilir olması da şart değildir. Nitekim bazı milk tariflerinde geçen "bir engel bulunmadıkça" kaydı da bu durumu ifade etmektedir. Ehliyetsizler, eksik ehliyetliler ya da mülkiyetine başkasının hakkı taalluk eden şahıslar. malik olmalarına rağmen tasarruf yetkilerini kısmen veya tamamen kullanamamaktadırlar. Muasır islam hukukçularının milk tanımları ise, ya klasik dönem islam hukukçularından birinin tanımını tercih ve onu olduğu gibi alma veya yeni bir cümle kalıbına dökme, ya da yeni unsur/lar ekleme şeklinde olmuştur. Söz gelimi Ali el. Hafif mil ki tanımlarken "ihtisas, zi{yedlik (hıyaze)" unsurundan hareket etmi§ 26 ; Muhammed el-Mübarek (1981), KAsani (58 7/1191 )'nin tanımını aynen alıp kendine ait yeni bir terkiple ifade etmi§27 ; M. Ebu Zelıra (1974), Muhammed Ali es-Sayis ve AbbMt ise, KAsant'nin tarifi ile ibnü'l-Hümam (861/1456)'ın tarifine İbn Nüceym (970/1562) ve Ebu'I-BeM (1094/1683)'nın ilavesinden oluşan karma bir tarif yapmış­ lardır. Buna göre milk, "bir nesnenin belirli bir şahsa ait olup, başkasının müdahalelerini engelleyen ve malike, şer'i engel olmadıkça milk konusu eşyada başlangıçtan tasarruJ yetkisi veren aid{yet bağıdır. "28 Abdülkertın Zeydan ise Cürcani (816/1413) 'nin tarifini aynen tekrarlamakla yetinmektedir. 29 Çağdaş islam hukukçularından milk tanımı en fazla kabul gören hukukçu Mustafa ez-Zerka (1999) olmuştur. O, milki şöyle tarif etmektedir: ''Milk, bir engel olmadığı sürece, şer'an, sahibine tasarruJ yetkisi veren ve başkasının tasarrufonu engelleyen bir aid{yet bağıdır. '130 Gerçekten de bu tarif, bütün milk çeşitlerini kapsadı­ ğı gibi oldukça da vedzdir. Zerka'nın bu tanımı oldukça önemli ve orijinaldir. Milk kavramının tanımı vesilesiyle bir hususu daha belirtmek gerekir. Milk tanımlarının bir kısmında tasarruf yetkisi unsurun un, "başkasına zarar vermeme" şartı ile sınırlandırıldığına şahit olunmaktadır. Bu tanım sahiplerine göre bu h~. hukuk ve yargının ulaştığı son merhaleyi ifade etmektedir. Çünkü her ne kadar dikk'ate alınma­ sı gereken zararın, miktar ve çerçevesinin belirlenmesi münakaşa konusu ise de, mülkiyet hakkı/yetkisi başkasına zarar vermemekle sınırlandırılmıştır. Bunun anlamı, şayet mülkiyetin kişiye sağladığı yetkilerin kullanımı başkalarına zarar verirse, bu eylemlerin mülkiyet hakkının tabii sonuçlarından sayılmamasıdır. Mülkiyetin niteliği konusunda benimsenen bu anlayış, zaman unsuru, bölge ve anlayış farklılıkvakıf Bkz. Demir Fahri, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Ankara 1988, s.106. tanımın eleştirisi için bkz. Abbadi, ei-Milkiyye, 1,151. 27 Mübarek Muhammed, Niziimu'I-İsliim, ei-İktisiid, Beyrut 1392/1972, s.68. 28 Ebu Zelıra Muhammed, ei-Mi/kiyye ve nazariyyetü'l-akd fi'ş-Şeriati'I-İsliimiyye, Daru'l-Fikri'l-Arabi, yy., 1977, s.71-72; Abbadi, a.g.e, 1,150; Sayis Muhammed Ali, uMi/kiyyetu'l-erfiid li'I-ard ve meniifiu/ıii fi'Iİsliim", et-Tevcihu't-Teşrü fi'l-İslam min buhfıs mu'temerati Mecmai'l-Buhfısi'l-İslamiyye, c.1, Kahire 1391/1971, s.122-123. Tanım Sayis'e aittir. 29 Zeydan, el-Kuyfıdü'l-varide ale'l-milkiyyeti'l-ferdiyye, s.11. 30 Zerk§ Mustafa Ahmed, e/-Med/ıalü'l-frklıiyyü'l-iim: ei-Fık/ıu'I-İsliimi (ı sevbilıi'l-cedid, dokuzuncu baskı, Beyrut 1968, 1,241. Krş. Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İstanbul 1987, III,29; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.108. 25 26 Ali el-Hafif, Alıkiimu'l-muiimeliit, s.37. Bu · 190 Halit Çalış ları ve hukukun ulaştığı açıklık ve netlik gibi bir dizi faktör sonucu oluşmuştur. 31 Mülkiyet hakkının şahsa mutlak tasarruf yetkisi vermediği, tasarruflarının başka kayıtlar yanında, fert/ler ya da topluma zarar vermeme şartıyla da sınırlı olduğunu vurgulama açısından milk kavramının tarifinde böyle bir ifadenin (zarar vermeme) bulunması faydalı ve isabetli ise de, bizce bu kayıt. zorunlu olmadığı gibi buna gerek de yoktur. Zira "bir engel olmadığı sürece" ifadesi zarar vermeme unsurunu da içermektedir. Bu ifade, ehliyet yokluğu veya kısıtlılığı. başkasının hakkının taalluk etmesi, üçüncü şahısların hakkının korunması yanında; emredici ya da yasaklayıcı bir nassa açık muhalefet ve daha genel anlamda o hükmün konulması ile gerçekleştirilmesi· amaçlanan gayeye (mekasıdü ·ş-şeria) aykırılık unsurunu da: ihtiva etmektedir. "Zarar vermeme", bu sayılanların dışında bir özellik değildir ki. ayrıca belirtilmesinde bir fayda mülahaza edilsin. Bu arada bazı yazarların tanımlarında dikkat çeken bir diğer husus. ise, muhtemelen ülkelerinde mer'i pozitif hukukun etkisiyle32 , mülkiyetİn unsurları olarak ifade edilen, milk konusu eşyayı kullanma (usus), semerelerinden istifade etme (fructus) ve tasarruf (abusus) yetkilerinin tek tek sayılmış olmasıdır. 33 Halbuki klasik dönem İslam hukukçuları tasarruf kelimesine genel ve geniş bir anlam yüklemişler; bu kelimeyi. mil k- konusu nesneyi sadece kullanma ya da yararlanma yetkisini ifade etmek üzere kullandıkları gibi. bu üç yetkiyi kapsayacak şekilde de kullanmışlardır. Nitekim tasarruf kavramının bu özelliği sebebiyle bazı İslam hukukçuları milki tanımlarken. yalnızca "tasarruJ yetkisi" demekle yetinmişler, kullanma, yararlanma gibi yetkileri ayrıca söz konusu etmemişlerdir. Bu noktada Maliki fakih Tesftli (1258/1842), zihinlerde herhangi bir şüpheye yer kalmayacak şekilde tasarruf kelimesine açıklık getirmektedir: "TasarruJ kelimesi anlam genişliği açısından "cins" kelimesine benzemektedir. Nasıl cins kelimesi tek tek sqymqya gerek kalmaksızın cins mf!Jhumuna dahil olabz7ecek her şeyi içenyorsa; qynz şekı7de tasarruJ kelimesi deJqydalanma, tüketme,yok etme (itlqj) gi~iyetkz7en·n tamamını kapsamaktadır. "34 Şu halde tasarruf kavramı, bu yetkilerin tamamını içeren geniş anlamlı genel bir çerçeve oluşturması sebebiyle, tanımda bu unsurların tek tek sayılması doğru değildir. Buraya kadar arz edilen verilerden sonra Roma hukukunda mülkiyetİn tanı­ hukukçulara atfedilen tariflerin, gerçekte, Ortaçağ hukukçularına ait olduğu35 gerçeğinden hareketle Tahiroğlu'nun "Her tarjf, hukuk ilminin belirli aşamasına uyan mücerred düşüncelerin mahsulüdür. Mülk(yet hakkını tarjf etmek teşebbüsü, modem hukuk düşüncesinin esenair''36 iddiasının islam hukuku mının yapılmadığı, Romalı Kr§. Ali el-Hafif, "el-Milkiyyetu'l-ferdiyye ve tahdiduha fi'l-İslam•, s.lOO. Mısır (md.802), Suriye (md.768), Irak (md.1048) ve libya (md.811) Medeni Kanunlan mülkiyeti tarif ederken yukarıda sayılan yetkilerden söz etmekte ve bu yetkileri aynı kelimelerle ifade etmektedir. Bkz. Ali el-Hafif, ei-Milkiyye, s.lOO; 33 Örnek olarak bkz. Abbadi, e/-Milkiyye, !,141; Hanbule Muhammed Ali, ei-Vazifetü'l-ictimdiyye li'/milkiyyeti'l-lıdssa, Kahice 1974, s.496; Mübarek, el-İktisat, s.68; Me§hfır Emire Abdüllatif, ei-İstismdr fi'liktisddi'I-İsldmi, Kahice 1991, s.92; Mursf Bey Muhammed Kamil, e/-Emvdl, üçüncü baskı, Kahire 1362/1943, s.89; Muhammed b. Ma'cCız, ei-Hukiiku'l-ayııiyye fi'l-Fıklıi'/-İsldmi ve't-takııini'I-Mağribi, yy., 1410/1990, s.61. 34 TesCıli, el-Be/ıçe fi şerlıi't- Tulıfe, Daru'r-re§adi'l-hadise, yy., 1991, II,654. 35 Koschaker Paul, Roma Özel Efukukuııun Ana Hatları, tre: Kudret Ayiter, Ankara 1977, s.114; Tahiroğlu Bülent, Roma Hukuku11da Mülkiyet Hakkıımı Smırları, İstanbul 1981, s.10,151. 36 Tahiroğlu, a.g.e., s.151. 31 32 . ·~ ... - --···. ---· . --- --··- -··---, Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve »Milkw Terimi 191 · açısından geçerli olmadığı açıktır. Zira islam hukukçuları, ilk dönemlerden itibaren mülkiyeti tarif etme yoluna gitmişler ve yaptıkları tanımlar da, modern eşya hukukundaki tanımların ihtiva ettiği tüm özellikleri içermesi noktasında çaba sarfetmişlerdiL Bu arada islam naşzmz hukukçuları "eşya üzen'nde mı1k nitelikli haklar, terk ve zamaşeklinde genel bir prensip vaz etmek suretiyle, bireyle (mülkiyet ilişkisi) bir kere teşekkül ettikten sonra, bu ilişkinin sona erdiğini gösteren bir delil olmadığı sürece mülkiyet ilişkisinin devamı­ na hükmedileceğini belirtmişlerdir. Fakat genel ilke bu olmakla birlikte iktisadi değe­ rinden söz edilmeyen, basit, önemsiz nesneler sahibinin onu terkedip ilgilenmemesiyle sakıt olur, yani mülkiyet ilişkisi sona erer. Aynı şekilde buluntu mal (lukata), ilan edilip belirli bir süre geçtikten sonra sahibinin peşine düşüp aramadığı kanaatine varılırsa söz konusu nesne mülkiyete geçirilebilir. 38 Şahıslara eşya üzerinde tanınan en güçlü hakimiyetin ifadesi olan "milk" kavramının, bu teknik anlamıyla düşünüldüğü zaman modern hukuktaki "qyni hak" mefuumuna oldukça benzediği görülür. Zira ayni hak da eşya üzerindeki en güçlü hakların ifadesidir. İki kavram arasındaki bu yakınlık sebebiyle bazı muasır İslam hukukçuları milk ile ayni hak kavramını genel hatlarıyla birbirine denk tutarlar. Kapsamları birbirine bu denli yakın olan iki kavramın, unsurları da birbirine benzemektedir. 39 Klasik fıkıh literatüründe milk, konusunun ayn ya da menfaat oluşuna göre tasnife tabi tutularak işlenmiş, özellikle konuı;u ve kapsamı üzerinde derinlemesine tahliller yapılmıştır. Bu çalışmada konu, temel kavramlar düzeyinde ele alındığı için, milkin özellikleri, malike sağladığı yetkiler, çeşitleri, fonksiyonu gibi hususlara girilmeyecek; sadece konu ve kapsam açısından milk meselesi makalenin ikinci kısmında ele alınacaktır. Eşya üzerindeki yetkiler, kuvvetli olandan zayıf olana doğru sıralandığında milk nitelikli olanları, hukuk nitelikli olanlar izlemektedir. B. Hukuk Eşya üzerindeki yetkilerden milkten zayıf, iMhadan kuvvetli olanları ifade eden "hukuk" kavramı milkten de iMhadan da farklıdır. Milkten farklıdır;\Zira, şahsa sağladığı yetkiler açısından ondan daha zayıftır. iMhanın ise, kazandırdığı yetki teknik anlamda bir hak değildir. Zira iMha nitelikli haklar iptal ile bdtzl olur; halbuki teknik anlamda hak iptal ile bdtzl olmaz. 40 Bu özelliği sebebiyle hukuk, ibahadan da ile sakzt olmazlar"37 eşya arasında hukuk! ilişki ayrılmaktadır. Milk ile iMha arasında orta seviyede yetkiler içeren "hukuk" terimi her ne kadar açık bir şekilde ve diğer iki kavramdan farklı olarak Hanbeli hukukçu İbn Receb (795/1393) tarafından kullanılmış ise de, başka bazı hukukçuların da aynı kavramı dikkatle ve diğer iki kavramdan farklı anlamda kullandıklarını görmekteyiz. Mesela Hanefi hukukçulardan Serahsi (483/1090) "milk" ile "hakku'l-milk" terimlerini dik37 Kasani, ei-Beddi, VI, 193. Zerke§i, ei-Mensar fi'l-kavdid, tah: Teysir Faik Ahmed Mahmud-Abdüssettar Ebu Gudde, ikinci baskı, Vizaratü'l-Evkaf ve'§-ŞuCın, yy. 1982, !,186. 39 SenhCıri, Mesddiru'l-!ıak fi'I-Fıklıi'I-İsldmf, dirdse mukdrene bi'I-Fıklıi'I-Garbi, Daru'l-fikr, Beyrut, tsz,. !,30; Zerka, ei-Medlıal, III,32. Böyle bir kar§ıla§tırma için bkz. Hacak, irtifak Hakları, s.14. 40 Ali Haydar Efendi, Düraru'l-lwkkdm şer/ı Mecelleti'l-alıkdm, İstanbul1330, III,506. 38 192 · Halit Çalış farklı kullanırken 41 ; Maliki usulcü ve fakih Karatı (684/1285), niteliğinde olup olmadığının Malik! hukukçular tarafından tartışıldığından söz etmekte ve bu tartışmanın oldukça çirkin olduğunu, böyle bir durumun gerçekliğinin olmadığını/olamayacağını ifade ile ciddiye alıp üzerinde durolmaya değer bulmadığını belirtmektedir. 42 Bir diğer usulcü ve fakih Zerkeşi (794/1392) de "hakku't-temellük" ve "hakku'l-ihtisas" tabirlerinin milkten farklı bir nitelik ve seviyedeki hakları gösterdiğini ifade eder. 43 Bu arada hakların milkle sınırlı olmadığını söyleyen Molla Hüsrev (885/1480}, "hakku 't-temellük "ün de milk olmamakla birlikte bir "hak" olduğunu ifade eder. 44 Bütün bu. bilgiler bize, eşya üzerindeki farklı güç ve seviyedeki yetkileri ifade eden "mi/k", "hukuk" ve "iMha" ayırımını, tespit edebildiğimiz kadarıyla her ne kadar İbn Receb (795/1393) sistemleştirmişse de, bu sınıflandırmanın Hanbeli mezhebi ile sınırlı olmayıp, zımnen de olsa diğer fıkıh mezhepleri tarafından da benimsendiği­ ni göstermektedir. o halde İslam hukukunda eşya üzerindeki hakların milk, hukuk ve ibaha olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim çağdaş ·hukukçulardan SenhO.ri (1971) ve Zerka (1999) milkle ibaha arasında "el-menziletü'l-vusta" dedikleri bir yetkiden söz etmektedirler. 45 Sözü edilen yetkileri sistemleştiren Hanbell hukukçu İbn R,eceb (795/1393), hukuk nitelikli yetkileri beş gruba ayırarak incelemektedir: 1. Hakku milk46 Efendisinin kitabet anlaşması yaptığı (mükatebe) kölesinin malı üzerindeki hakkı, mutisin kurduğu ağdaki av üzerinde henüz ihramda olan varisin hakkı bu grubun örneklerindendiL 2. Hakku temellük47 Küçük çocuğun malında babasının hakkı, mudaribin, oluşan kar üzerinde paylaşım öncesi hakkı, şuf'a hakkı kullanılarak malik olunacak nesne üzerinde şefi'in kendine düŞecek kısım üzerindeki hakkı vb. bu tür haklardandır. Birbirine çok yakın olan bu iki kavram (hakku milk ve hakku temellük) hak sahibi açısından mülkiyet hakkı ile sonuçlanacak bir takım durumları ifade etmektedir. Burada belirli bir mal üzerinde hak oluşmakta fakat; o nesnenin henüz taksim edilmemiş olması (şefi' ve mudarib misalindeki gibi) ya da hak sahibinin içinde bulunduğu özel bir durum (ihramda avın yasak olması gibi) mülkiyetin oluşmasını engellemektedir. Fakat bu iki hak türü geçicidir ve sonuçta mülkiyetle sonuçlanmakkatle birbirinden "hakku't-temellük" denilen yetkinin, milk tadır.48 3. Hakku'l-intifa 49 Bu kavram, komşusunun duvarına zarar içermernek kaydıyla kiriş koyma, za- 41 Serahsi, el-Mebsut, XXVII,178. 42 Kar.ifi, el-Furuk, III,367. 43 Zerke§i, e/-Meıısur fi'l-kavaid, III,234. Aynca bkz. Hacak, irtifak Hak/art, s.18. 44 Zerka, el-Med/ral, III,48 (Molla Hüsrev, Dürer, II,144). Senhiıri,Mesddiru'l-lrak, 1,10-11; Zerka, a.g.e., III,47-48. 46 İbn Receb, e/-Ktıvaid, s.181. Bu kavramı Hanefi hukukçular da kullanmaktadır. Bkz. Serahsi, e/-Mebsut, XXVII,178; Kasani, el-Bedai', VI,190. 47 İbn Receb, el-Ktıvaid, s.181. Bu kavramı Kar§.fi de kullanır. Bkz. el-Furuk, III,367. Hacak, bu kavramın tüm mezheplerde mevcut olduğunu söyler. Bkz. İrtifak Hak/art, s.20. 48 Hacak, irtifak Haklan, s.20. 49 İbn Receb, el-Ktıvaid, s.183. 45 . ·~--.- ·--·· .· ---· --~- .. ------ -··---, ··--- Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve u Mi lk" Terimi 193 ruret halinde komşusunun arazisindeki su mecrasından atık suları akıtma... gibi mülkü üzerinde arada hukukt bir işlem olmaksızın doğrudan kanundan doğan hakları ifade eder. 4. Hakku '1-ihtisasso Hiçbir özel şahsın mülkü olmayan bir nesneden hak sahibinin sadece istifade (intifa) etmesini mümkün kılan, muavaza yollu akidlerle devri mümkün olmayan haklardır. Bu tür haklarda hak sahibi milk· yetkisine değil de bir ihtisasa sahiptir. Avcılıkta kullanılan eğitilmiş av köpeği üzerinde sahibinin yetkisi, aydınlatma ve tutuşturma gibi işlerde kullanılan kirli yağlardan istifade yetkisi, meytenin tabaklanmış derisi üzerindeki yetki ihtisas haklarındandır. Yine kamuya ait yol, park, cadde ve kaldırımlar ile mescidlerdensı istifade hakkı da böyledir. Bu gibi yerlere önce gelenin ihtisas hakkı vardır. Verilen örneklerden eğitilmiş av köpeği, aydınlatmada kullanılan kirli yağ ve tabaklanmış meyte derisinin, üzerinde mülkiyet kurulmaya elverişli olmadığı kabul edildiğinde "hakku'l-ihtisas" grubuna örnek olmaları mümkündür. Ancak herhangi bir şeyin mal sayılıp sayılrnama ve dolayısıyla mülkiyete konu olmasının yasaklayıcı birnass bulunmasıyla olduğu kadar, insanların o nesneyi hukuken ve tab'an muteber ve bir ihtiyaçlarını karşılama amacıyla kullanmaları ve ona iktisadi bir değer vermeleriyle de yakın ilgisi vardır. Diğer bir ifade ile nassların mülkiyet kurulmaya elverişli olmadığını ifade ettiği malları bu bakış açısıyla da ele almak gerekir. Nitekim teknik sahada görülen gelişmeler bir takım kimyasal işlemlere tabi tutulmak suretiyle esasen şer'an necis olan şeylerdefl:, insanlığa faydalı ve kullanım açısından hukukt bir sakınca içermeyen ürünler ortaya koymanın mümkün olduğunu göstermektedir. Çöplüklerden ve hayvan atıklarından elektrik ve gaz üretme böyledir. Kaldı ki tedavide kullanılan bir çok ilacın terkibinde haşere ve mikropların kullanıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla bu durum dikkate alındığında sözü edilen nesnelerin, şer'an faydalanılması mübah bazı malların hammaddesi konumunda olduklarını söyleyebiliriz. şu halde konuya bu noktadan yaklaşıldığında her üç örneğin de (av köpeği, aydınlatmada kullanılan kirli (necis) yağ, tabaklanmış deri) üzerinde mülkiyet kurulmaya elverişli ve dolayısıyla bunlar üzerindeki yetkinin "hakku'l-ihtisas" değil, "milk" yetkisi olduğunu söylemek mümkündür. Kaldı ki, sürüye bakmak, avda kullanılmak ve ekin beklemek amacıyla köpek edinmenin caiz olduğunu ve h~kukt işlem­ lere konu olabileceğini, semeninin de mübah olduğunu ifade eden nasslar bulunmakbaşkasının tadır. sı Mevcut nasslardan da hareketle Hanbeit hukukçu İbn Kudame (620/1223), hadiste zikredilen üç amaçla köpek edinmenin caiz olduğunu belirtmekte; ancak, satım, kira gibi hukukt işlemlere konu edilmesinin caiz olmadığını, vasiyetinin ise geçerli olduğunu söylemektedir.s3 Aynı şekilde sözü edilen köpeğin haksız fiile (gasb) so İbn Receb, a.g.e., s.184. Bu kavram Maliki ve özellikle Şafii literatüründe de mevcuttur. Bkz. Zerke§i, e/Mellsiir fi'l-kavdid, !,186. Diğer kaynaklar için bkz: Hacak, irtifak Hakları, s.18 (45. dipnot). sı İbn Receb, mescidlerde yer tutma konusunda hiç kimsenin oturduğu yerden kaldırılamayacağıru, bunun bir ihtisas hakkı olduğunu belirtir. Ancak çocuklar, ön saflarda (saf fadıl) ya da sa&n ortasında bulunursa yerlerinin deği§tirilebileceğini söyler. Bkz. ei-Kavdid, s.185. Kanaatirnizce bu hususu, hukuk zaviyesinden ziyade din eğitimi açısından ele almak ve söz konusu davranı§ın, çocukların ruh dünyasında meydana getirdiği etkiyi dikkate almak gerekir. sı Bkz. Nesai, "Sayd ve'z-zebaih", 12,13,14,16. sJ İbn Kudame'nin bu i§lernler arasında ayırım yapmasının kabul edilebilir hukuki bir dayanağı yoktur. -7 ....~ : :;:-iı . 194 Halit Çalış maruz kalması durumunda, gasıbın tazminle mükellef olmayacağını belirtir. Meytenin tabaklanmış derisinin temiz olup olmadığı hususunda da mezhep içi bazı ihtilaflar mevcuttur. Fakat tabaklanmış meyte derisinin alım-satımı, kiralanması ve yeme dışında her türlü faydalanma caizdir. 54 Bir Hanbel1 hukukçu olan İbn Kudame'nin verdiği bu bilgilerden, eğitilmiş av köpeği ve tabaklanmış deri üzerinde hak sahibinin yetkisinin "mi/k" nitelikli olduğu ve bunların özel mülkiyete konu olabilecekleri; ancak malike sınırlı tasarruf yetkisi tanıdıkları anlaşılmaktadır. Yenilemeyecek durumda olup aydınlatma ve tutuşturma­ da kullanılan yağ da mahiyeti itibariyle aynı değerlendirmeye dahildir. Durum böyle olunca İbn Receb (795/1393)'in bu üç sınıf üzerinde hak sahibinin yetkisinin "hakku'l-ihtisds" özelliğinde bir "hukuk" yetkisi olduğunu söylemesini, Hanbeit mezhebinde çokça görülen, herhangi bir meselede birden fazla rivayetten/görüşten birini tercih veya kendi ictihadı olarak değerlendirmek gerekmektedir. 55 Bu arada şam hukukçulardan Zerkeşi (794/1392), içki, leş hayvan derisi gibi şeyler üzerinde şahsın hakkının, milk değil ihtisas hakkı niteliğinde olduğunu söyler. Dolayısıyla şahıs bunları terkeder, ya da bir kenara atar ve birisi alıp, şarap sirke haline dönüşür, deriyi de tabaklarsa bunlara malik olur. Bu durumda ilk şahsın istirdact hakkı yoktur; zira mücerred ihtisas hakkı, terk veyüz çevirme ile zqyJflar. 56 5. Hakku't-tealluk57 Bu tür haklarda hak sahibi, nesnenin aynına da menfaatine de o anda malik değildir. Sadece herhangi bir sebeple doğmuş bulunan bir hakkın elde edilmesi bu nesneye bağlı kılınmıştır. Söz gelişi rehin alanın (mürtehin), hakkını tamamen tahsil edinceye kadar rehin üzerindeki hapis hakkı58 , mahcı1r müflis ve borçlunun malı üzerinde alacaklıların. hakkı, tasarruf yetkisi verilen şahsın malında alacaklıların hakkı... bu tip haklardandır. Bu hak çeşidi, kavram düzeyinde olmasa bile bütün fıkıh ekallerince benimsenmiştir. Hukuk nitelikli yetkilerin bu son şekli, özellikle mülkiyet sınırlamaları açısın­ dan büyük önem arz etmektedir. Zira bu tür haklarla güdülen amaç, mülk sahiplerinin tasarruflarından üçüncü şahısların olumsuz etkilenmemesini sağlamaktır. Diğer bir ifadeyle başkalarına zararı dokunan ve hakların zayi olması sonucunu doğuran tasarrufların hukuken sınırlandırılmasıdır. Bu da özel mülkiyetin fert/ler yararına ~ Milke konu kabul edilen bir §eyin, hukuki i§lemlere konu_olması noktasında -hususiyet arz eden bir hukuki i§lem değilse- bir ayınma tabi tutulmaması gerekir. Özellikle ilk dönem müctehidlerinin bu konudaki görü§leri için bkz. Cassas, Muhtasar ilıtildfıı'l-ulemd, thk: Abdullah Nezir Ahmed, Beyrut 1416/1995, III,94-95. 54 İbn Kudame, el-Muğni, Beyrut 1405,1984, 1,54-55; IV,171-173. 55 Köpek edinme ve köpeği hukuki i§lemlere konu etme, tabaklanmı§ deriden ve kirli yağlardan faydalanma konularındaki rivayetlerin değerlendirilmesi ve fıkhi hükümler için bkz. İbn Dakik el-id, İlıktlmu'/-alıktlm şer/ı Umdeti'/-alıktlm, Daru'l-kitabi'I-Arabi, Beyrut, tsz., III,134-136; Zeylai, Nasbu'r-rdye (ı talıric elıddisi'I-Hiddye, üçüncü baskı, Beyrut 1407/1987, IV,53-54; Kevseri Muhammed Z.ihid, enNüketü't-tarife fi't-telıaddüs an rudüd İbn Ebi Şeybe ald Ebi Hanifo, Kahire 1365, s.110-114,126-127,199200; Vefa Muhammed, Bey'u'l-a'ydni'l-mulıarrame fi'I-Fıklıi'/-İsldmi ve'/-Kdııüııi'/-vad'i, Daru'I-Fikri'IArabi, Kahire, tsz, s.19-33; Dalgın Nihat, "İs/dm Hukukuna Göre Satım Sözleşmesi Açısmdan Mal Kavramı", Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy:ll, Samsun 1999, s.120-122. 56 Zerke§i, el-MensCır fi'l-kavaid, 1,186. 57 İbn Receb, ei-Kavdid, s.185. 58 Hanefiler rehin. hakkının "mi/k" nitelikli bir hak olduğunu söylüyorlarsa da (bkz. Kasani, e/-Beddi', VI,145) kanaatimizce "lıakku't-teal/uk" değerlendirmesi daha isabetlidir. Eşya sınırlandırılmasından başka Hukukunun Temel Kavramları ve nMilk" Terimi 195 bir şey değildir. 59 c. ibaha Eşya üzerindeki yetkilerin en zayıfı olan ibaha kavramını islam hukukçuları özenle milkten- farklı anlamda kullanmaktadırlar. 60 Şafii hukukçu Zerkeşi (794/1392)'nin tarifıyle, "İbdha, bir qynz tüketmek ya da meTJfaatten yararlanmak üzere nesne sahibinin verdiği milk nitelikli olmqyan bir yetki ve ruhsattzr. "61 Son dönem islam hukukçularından ve aynı zamanda Mecelle şarihi Ali Haydar (1936) ise ibahayı, "bıld zvaz kendi malı ıleintjfa etmek üzere ahara ruhsat vermektir" şeklinde tanımlamıştır. 62 Çağdaş İslam hukukçularından Mustafa ez-Zerka da ibahayı aynen Zerkeşi gibi tarif etmiştir. "İbdha, bir nesneyi tüketmek veya me!Jiaattenyararlanmak üzere tanman ve milk nitelikli olmqyanyetkidir. "63 Bu üç hukukçuya ait ibaha tariflerinin ortak özelliği ibahanın, özel mülkte tanınan yetki açısından değerlendirilmesidir ki, teknik anlamda ibaha denilince de bu anlaşılmaktadır. Fakat İslam hukukçularının, bütün bireylerin serbestçe ve başkasına zarar vermeden serbest (mübah) mallardan ve kamu mallarından eşit seviyede yararlanma yetkisini ifade etmek üzere de ibaha kavramını kullandıkları görülmektedir.C•4 O halde islam kukukçuları ibaha kavramını hem özel mülkiyet üzerinde malikin izni ile kurulan yetkiler için, hem de genel anlamda serbest (mübah) mallar ile kamu mallarından genel istifade yetkisi anlamında kullanmaktadırlar. Ancak ibaha türü bir yetki, özel mülkiyet üzerinde söz konusu olduğunda yetkinin kaynağı, malikin izni; mübah mallar ve kamu malları üzerinde söz konusu olduğunda ise, doğru­ dan kanun (o konu ile ilgili kanun maddesi/hükmü) olmaktadır. 65 Diger yandan kamu mallarından yararlanma hususunda bütün fertler eşit hakka sahiptir ve devlet bu alanda ancak söz konusu yetkiden herkesin serbestçe ve başkasına zarar vermeden yararlanabilmesi amacıyla düzenlernede bulunabilir. şu halde ibaha iki temel gruba ayrılabilir: a) özel mülkiyete konu olan bir nesne üzerinde malikin izni ile kurulan yetkiler (ibdha hdssa). Kişinin arabasına binmesi, evinde yatması, arazisinden geçmesi, yemeğinden yemesi vb. hususlarda bir başkasına verdiği yetki hep bu tür ibaha nitelikli yetkilerdendir. Bu yetki, mülkiyete konu nesneyi yalnızca kullanma (arabaya binme, elbiseyi giyme) şeklinde olabileceği gibi, tüketme/istihlak (yemeği ~erne) şek­ linde de olabilir. Ancak her halükarda ibaha ile malikin mülkiyet hakkı sona ermemekte, yetki verilen kişi ise, sadece faydalanma hakkı elde etmiş olmaktadır. 66 Bu tür mülkiyet sınırlamaları için bkz. Çalış Halit, İslam Hukukuuda Özel Mülkiyete Getirifeli Sm ır/ama­ lar, (Yayımlanmamış doktora tezi) Konya 2001, s.176 vd. 60 Karari, ef-Furuk, III,366,367,368; İbn Receb, el-Ktıvitid, s.189; Ali Haydar, Düraru'f-lıukkitm, III,505. 61 Zerkeşi, el-Kavitid, 1,73. Hanefi hukukçu Debfısi de ibahayı bu anlamda kullanmaktadır. Bkz. Te'sisü'ır­ uazar, thk: Mustafa Muhammedel-Bakkani ed-Dımaşki, Dar İbn Zeydfın, Beyrut, tsz, s.142. 62 Ali Haydar, Düraru'f-/ıukkitm, III,505. Ali Haydar, Mecelle'nin "İbdlıa, bir şeyi bi/it rvaz ek! ve teıritvtil etmek üzre alıara iziu ve ruhsat vermektir" (md:836) şeklindeki tanımını yeterli bulmamış ve yukarıdaki tanımı yapmıştır. Ayrıca bkz. Zerka, el-Med/ıal, 1,283; Ali el-Hafif, el-Milkiyye, s.70; Muslıh, Kuyudü'lmilkiyyeti'l-fritssa, s.152; Abbadi, el-Milkiyye, 1,154; Dirini, el-Hak ve meda sultitıri'd-devle f/ takyidilr, ikinci baskı, Beyrut 1404/1984, s.206. 63 Zerka, el-Med/ıal, 1,283. 64 Bkz. Serahsi, el-Mebsut, XXIII,178; Kasani, el-Bediti, VI,193. 65 Nitekim Ali el-Hafif, "bazeır bu yetkiliili (iziu) kayıtağı doğrudau kaııuır olur" demek suretiyle bu noktaya dikkat çekmiştir. Bkz. el-Milkiyye, s.70. 66 Zerkeşi, el-Meusur fi'l-kavitid, 1,73-74; Zerk§, el-Med/ral, 1,283; Ali el-Hafif, ef-Milkiyye, s.70; Muslıh, 59 ~ :::-;ı , · 196 Halit Çalış iMha hakkı sahibinin (iMha lehdarı), nesnenin menfaati üzerindeki hakkının yine ibaha mı yoksa milk nitelikli mi olduğunda islam hukukçuları arasında farklı görüşler vardır. Şayet milk nitelikli olduğu kabul edilirse, şahıs, nesneden bizzat kendisi istifade edebileceği gibi, konusunu menfaatin oluşturduğu hukuki iŞlemler de yapabilir. Ancak islam hukukçularının genel eğilimi bu hakkın milk nitelikli olmadığı yönündedir. Durum böyle olunca ibaha lehdarı, nesneden ancak kendisi istifade edebilir; satım, ariyet gibi işlemlerde bulunamaZ. 67 Nitekim Mecelle'de de (md.875), ibahada bulunulan kişinin sahip olduğu yetkinin milk nitelikli olmadığı görüşü benimsenmiştir. Diğer taraftan ibaha yetkisine dayalı yararlanmalar karşılığında herhangi bir şey taleb edilemez (Mecelle, md.875). İzin devam ettiği sürece ibaha yetkisi de devam eder. izin özelliğinde olan bu iMhanın karineler sebebiyle bağiş (hibe) ya da ödünç (ariyet) gayesiyle olduğuna hükmedilebiliyorsa, buradaki hakkı, milk olarak değer­ lendirmek mümkündür. Fakat mücerred bir izin ise bu yetki ibahadır, hak değildir. 68 Bu arada ariyet akdi, Hanefi ve MalikHere göre "mz1kü'l-meifaa" doğurduğu halde, Şafıi ve Hanbel1lerle, Hanefilerden Kerhl (340/952) 'ye göre ise ariyet, mücerred bir izin olup ibaha niteliğinde bir yetki doğurur. 69 öte yandan Şafıi hukukçu Zerkeşi (794/1392), faydalanılması mümkün olan bütün mallar üzerinde iMhanın ittifakla caiz, ancak şer'! bir maksat olmaksızın malın itiMını içeren iMhaların ise yine ittifakla geçersiz olduğunu söyler. 70 Şu halde ibaha, hukuki bir maslahatın teminine yönelik olmak durumundadır. b) Kamu malları ile umumi nehirlerdeki su ve av hayvanları gibi aslen mübah mallar üzerindeki haklar (iMha amme) daha önce de ifade edildiği gibi bunlar üzerindeki istifade yetkisi doğrudan kanundan doğar. Herkes özel mülkiyete konu olmayan umuma ait bu yerler üzerinde ibaha niteliğinde bir yetkiye sahiptir. Ancak bu yetkinin kullanımı başkalarına zarar vermeme şartıyla sınırlandırılmıştır. 71 Bu tür ibahalarla şahıslara tanınan yetki, yalnızca kullanma veya semerelerden istifade etme şeklinde olabildiği gibi; mülkiyetine geçirme şeklinde de olabilir. Ormanlardan odun toplama, avlanma gibi kimsenin özel mülkünde olmayan mübah şeyleri ihraz böyledir. o halde bu iki grup iMha arasındaki önemliJark; teknik (özel) anlamdaki ib'aha asla milk sebebi olamazken, genel anlamlı iMhanın nesneyi tüketme veya menfaatinden yararlanma yetkisi yanınd? bazen milk sebebi de olabilmesiKuytıdü'l-milkiyyeti'l-lıi1ssa, s.152; Abbadi, el-Milkiyye, I,154. Zerke§i, a.g.e., !,73-74; Zerka, a.g.e., !,283; Ali el-Hafif, a.g.e., s.70. 68 Zerka, a.g.e., 1,283. 69 Merğinani, el-Hidi1ye şer/ı Bidi1yeti'l-mübtedi, Ta'lik-Tahric: Muhammed Adnan Dervi§, Daru'l-erkam, Beyrut, tsz., III,213; İbn Kudame, el-Muğni, V,128; Nevevt, Talıriru't-tenbilı (mu'cemlüğavi), tah: Fayıd ed-Daye-Muhammed Rıdvan ed-Daye, Dıma§k 1410/1990, s.233; Ebu'l-Beka, el-Külliyyi1t, 48. Kethi'nin görü§ü için bkz. Ali el-Kart, Fet/w bi1bi'l-Jui1ye bi şerlıi'n-Nuki1ye, tah: Muhammed Nezzar TemimHeysem NezzarTemim, Beyrut 1418/1997, II,448. 70 Zerke§i, el-Meııstır fi'l-kavi1id, 1,177-180. Malla ilgili ve teknik anlamda olmamakla birlikte Zerke§i, ırz ve namusun ibaha konusu olamayacağını ve bunun haddi de iskat etmeyeceğini ifade eder. "Irz ve namusta aslolanlıaram olmak/Ir." A.g.e., 1,177. "Irz ve uamus ibi1/ıa ile mübi1/ı olmaz." A.g.e., 1,80 Aynı §ekilde Zerke§i, cana kıyma konusunda da ibahanın geçerli olmadığını söyler. Ag.e., 1,79-80. 71 Zerka, el-Medlıal, !,284; Ali el-Hafif, el-Milkiyye, s.70 ; Abbadt, el-Milkiyye, I,155; Hacak, irtifak Hakları, s.21. 67 Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve MMilk• Terimi 197 dir. 72 Eşya kavramı genel anlarnda düşünüldüğünde, eşyadan yararlanma bakırnın­ dan ibahayı bu şekilde iki gruba ayırmak yerinde olmakla birlikte, tekrar ifade etmek isteriz ki, Eşya Hukuku terimi olarak iMha, bir nesneyi tüketrnek veya rnenfaatten yararlanmak üzere tanınan ve rnilk nitelikli olmayan yetki anlarnındadır. Buraya kadar İslam hukukunda eşya üzerindeki yetkileri ele almaya çalıştık. Bundan sonra ise mülkiyetİn konu ve kapsarnıyla ilgili tartışmaları ele alacağız. özellikle hak ve rnenfaatlerin mal sayılıp sayılrnadığı. dolayısıyla rnilk konusu olup olamayacağı Hanefi hukukçulada cumhur arasında tartışmalı bir husustur. öte yandan bilhassa arazi mülkiyetinin dikey kapsamı, -yatay kapsam sınırlada belirlenir- yani mülkiyet ilişkisinin, toprağın üstündeki hava boşluğu ve altındaki toprak tabakasını içerip içermediği hususu, bir yandan. mülkiyetİn "aktjf yetki" ve "koruyucu yet_ki" özellikleri, diğer yandan da "iktisadiyarar" unsuru bakırnından önemlidir. ll. KONU VE KAPSAM AÇlSlNDAN Mi LK Hemen belirtilmelidir ki, İslam hukukçularının ittifakla benimsediği görüşe göre mülkiyet, eşyanın tabiatında mevcut bir şey olmayıp hukuk düzeninin meşru sebeplere bağlı izin ve benimsernesinden doğan bir haktır. Dolayısıyla mülk{yet, eşyada asli bir unsur değz7, hukukun kabul edip etmemesine bağlı izqfi bir unsurdur. Bunun bir sonucu olmak üzere faiz, rüşvet gibi yollarla elde edilen mal, hukuk düzenince kabul edilen rnülkiyeti kazanma sebeplerinden olmarnası dolayısıyla; kan, leş, domuz gibi nesneler, hukukça rnuteber mal sayılrnamaları sebebiyle bunlarla şahıs arasın­ daki ilişki mülkiyet ilişkisi değildir. Buna mukabil ev, araba, sebze-meyve gibi nesneler, üzerinde mülkiyet ilişkisi kurmaya uygun mal (rnütekavvirn) olduklarından dolayı, iktisap ediliş açısından hukukt sebeplere ·bağlı kalınmak şartıyla bunlarla şahıs arasındaki ilişki mülkiyet ilişkisidir. Mülkiyetİn tarif edilirken "şer'f bir aid{yetbağz" denilmesi de bu durumu vurgulama arnacı taşır. Bu noktaya :işaret ettikten sonra eşya üzerindeki en kuvvetli yetkinin ifadesi olan milkin konusunu nelerin oluşturduğuna geçebiliriz. A. Konusu Eşya hukuku eserlerinde milkin konusunun eşya olduğu belirtilrnekt,edir. Eşya dil kökeni itibariyle "şzy" kelimesinin çoğuludur ve dış alemi meydana getiren, insandan başka her türlü rnaddt ve manevi varlıklara "şzy" denir. 73 Şey kavramının ifade ettiği anlam bu denli geniş olmakla birlikte hukuk düzeninin eşya kavramı ile fiziki eşya kavramı her zaman birbirine uyrnarnakta ve bu, çeşitli hukuk sisternlerinde farklı şekillerde tespit edilmiş bulunrnaktadır. 74 Modern hukukta eşya kavramı ile karşılarran bu konu İslam hukukunda "mal" terimi ile ifade edilir ve Mecelle'nin ifadesiyle (rnd.125) malın rnuhtevasını "ayan ve meniji'" oluşturmaktadır. "MuCfY.Yen ve müşahhas olan şzyler" diye tarif edilen a'yan (Mecelle, rnd.159), menkul ve gayr-i menkul bütün eşyayı içine alrnaktadır. 75 Dolayı­ sıyla Türk-İsviçre doktrininde yerleşik "eşya" kavramı, İslam hukukundaki "mal"ın Abb~dl, a.g.e., 1,155. Ali el-Hafif, ei-Milkiyye, s.18; Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tari/ıi, II,266. 74 Oğuzman-Seliçi, Eşya Hukuku, s.5-6. Mesela Türk-İsviçre Medeni Kanunlannın kabul ettiği hukuki anlamda e§Ya, "üzerinde ferdf /ıdkimiyet sağlanabi/ecek, iktisadi değer taşıyan, şa/ııs dışı cismdnf varlık/ardır" §eklinde tarif edilerek maddi mallar e§ya kapsamına alınmı§tır. Bkz. Oğuzman-Seliçi, a.g.e., s.6. 75 Ali Haydar, Düraru'l-lıukkdm, 1,244-246. 72 73 198 Halit Çalış sadece bir bölümünü, yani "ayan"ı karşılamış olmaktadır. 76 şu halde İslam hukukunda mülkiyetin konusunu bu genel çerçevede mal oluş­ turmaktadır. Arap dili lügatiarının genellikle "maruflur" demekle yetindikleri mal 77 kelimesi, sözlük anlamı itibariyle a'yan (cismani şeyler) olsun, menafı' (menfaatlar) olsun edinmeye konu olabilen her şeyi kapsamaktadır. 78 Arıcak mal kelimesi zamanla dilbilimciler tarafından tarif edilmeye başlanmış, mesela Firtlzaba.di (817/1414) "mal, kişinin malik olduğu nesneye denir" 79 derken; ibnu'l-Esir (606/1209), mal kelimesinin sözlük anlamına açıklama getirmekte ve şöyle demektedir: "Mal d{ye aslında altın ve gümüşten malik olduğun şeylere denirken, sonradan, elde edz7en ve malik olunari her türlü ayan'a (maddi eşya) mal adı verilmiştır. Bu adı Araplar en çok develer için kullanmışlardır. Zira mallannın büyük bir kısmı develerden oluşl{Yordu. "BO ibnu'l-Esir'in, kelimenin sözlük anlamına yaptığı bu açıklama, biraz sonra göreceğimiz malın terim anlamının belirlenmesi ve mal-menfaat ilişkisi konularındaki tartışmalarda bize ışık tutacak özelliktedir. "Mal" kelimesi ayet ve hadislerde çokça geçmiş olmasına rağmen, -ki bu kullanımların bir çoğunda hukuki işlemlerin konusu olarak geçmektedir- başka bir takım kavramlarda (namaz, zekat, nikah, riba gibi) görülenin aksine kelimeye, sözlük anlamının dışında dini ve hukuki özel bir muhteva verilmemiştir. Bunun yanında kelimenin sözlük anlamının (maruftur) da etkisi ile islam hukuk sisteminin temel kaynaklarında mal tarif edilmemiş, sadece bazı mallar hakkında hükümler sevk edilmekle yetinilmiştir. işte bu durum kelimenin sözlük anlamıyla islam hukukçularının malı tarifleri arasında yakın bir ilginin olması sonucunu doğurmuştur. 81 Hanefi hukukçular malı, "insan tabiatının kendisine meylettiği ve iht{yaç vakti için biriktı"n1mesi/saklanabilmesi mümkün olan şeydir" şeklinde tarif etmişlerdir. 82 Bu tarifın en önemli hukuki sonucu, hak ve menfaatlerin başlı başına bir mal sayılma­ ması ve dolayısıyla hukuki muamelelere konu olamamalarıdır. Bu görüşe göre hak ve menfaatler kendiliğinden değerli olmayıp, değer kazanabilmesi için akde ihtiyaç vardır ve yalnızca akde konu olmalarının mümkün olması açısından ayn gibidirler. 83 Durum böyle olunca hak ve menfaatler haksız fiiliere maruz kaldıklarında hukuk düzeni tarafından korunmazlar. Dolayısıyla bir malın gasbedilmesi ve gasıb tarafınDemir, Mülkiyet Hakkı, s.15; Günay, Kamu Malları, s.18. Cevheri, es-Sı/ıd/ı: Til.cu'l-lüğa ve srlıil./ıu'l-Arabiyye, Kahire 1376-77/1956-57, V,1821; İbn Manzür, Lisdıru'l-arab, Daru Sadır, Beyrut, tsz, XI,635. 78 Ebu Zehra, el-Milkiyye ve nazariyyetü'l-akd, s.51. 79 Bkz. Asım Efendi, el-Okyanüsu'l-basit fi tercemeti'l-Kamüsi'l-muhit, İstanbul1305, IV,97. BO İbnu'l-Esir, e11-Nilıdye fi ğaribi'l-/ıadis ve'l-eser, tah: Tahir Ahmed ez-zavi-Mahmud Muhammed etTanahi, Daru ihyai'l-kütübi'l-Arabiyye, Beyrut. tsz., IV,373. 81 Ebu Zehra, el-Milkiyye ve nazariyyetü'l-akd, s.51; Abbadi, el-Milkiyye, 1,172; Alim Yusuf Hamid, el-Mekasıdu'l-amme li'§-Şeriati'l-İslamiyye, ikinci baskı, Hemdon 1415/1994, s.468; Debü İbrahim Fadıl, Damanu'l-menafi', dirase mukarene fi'l-Fıkhi'l-İslami ve'l-Kanüni'l-Medeni, Arnman 1417/1997, s.22122; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.19. 82 İbn Abidin, Hil.şiye Raddi'l-mulıtdr ale'd-Dürri'l-mulıtdr şer/ı Teırviri'l-ebsdr, tah: Muhammed Subhi Hasen Hallak-Amir Huseyn, Beyrut 1419/1998, VII,7,171. Mecelle'de (md.126) İbn Abidin'in bu tanımı olduğu gibi benimsenmi§; Kadri Pa§a ise, "mal, ihtiyaç vakti için biriktirilmesi mümkü11 o/aıt şeydir" §eklinde daha kısa bir tanım yapmı§tır. Bkz. Mürşidü'l-lrayrilll, md.l. 83 Debüsi, Te'slsü'u-uazar, s.128; Serahsi, el-Mebsüt, VII,83;XI,79; Güzelhisari, Menil.fiu'd-dekil.ik fişerit mecdmiu'l-lıakdik, İstanbul1308, s.329; Kırkağaci, Şer/ı Hiltimeti Kavil.idi'l-usül ve'l-furü', y.y., tsz., s.71. 76 71 Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve uMilk" Terimi 199 dan uzun veya kısa süreli olarak kullanılması durumunda Hanefi hukukçular, malın iade edilmesi gereğini, şayet mal telef olmuşsa tazmin yükümlülüğünü kabul ederler. Ancak kullanılan veya kullanılınasa bile sahibinin kullanmasına engel olunan süre için piyasa fıyatının (ecr-i misil) ödenmesi gereğini kabul etmezler. 84 Aynı şekilde bir kimse, akid yapmadan ve bir hakkı da olmadığı halde birinin evinde bir müddet otursa veya vasıtasını kullansa, evde oturmaktan ve vasıtasına binrnekten sağladığı menfaatieri tazminle mükellef olmayacaktır. 85 Zira Hanefilere göre menfaatler başlı başı­ na bir kıymeti haiz değildir. 86 Durum böyle olunca söz gelimi gasbedilen malın ya da hukuki bir sebebe dayanmaksızın oturulan evin menfaati şahsın elinde ~manet hükmündedir. Emanetlerde ise şahsın herhangi bir taksiri olmadığı sürece tazmin söz konusu değildir. 87 Hanefi mezhebinde mal-menfaat ilişkisi konusunda genel anlayış bu şekilde olmasına rağmen, mezhebin önde gelen hukukçulanndan KAsant (587/1191) bir çok yerde menfaati mal olarak zikretmektedir. "... malın C{)ln. deyn ya da meTJfaat olması arasmda birJark yoktur"; "mal, bazen C{)ln bazen de meTJfaat şeklinde olur. "88 Bu ifadeler, bir Hanefi hukukçunun kaleminden çıkmış olması bakımından önemlidir. Hanefilerin mal tarifinde yer alan "insan tabiatının meylettıği" ifadesi, malın en önemli unsuru olan "iktisadi değer" özelliğini; "ihtzyaç vaktz' için biriktin1me" şartı ise 'fiziki varlık" unsurunu içermektedir. Buna göre hür insan, bir tek buğday tanesi, leş, akmış kan İslam hukukuna göre iktisadi bir değer taşımadıklanndan; alacak hakkı. sükna hakkı. fikri haklar ve menfaatler de fiziki bir varlıklan olmadığı için mal sayılmazlar. Ancak Hanefiler diyet hakkı gibi ileride mala dönüşebilecek hakları diğer haklardan farklı değerlendirmektedirler. 89 Yine Hanefilerin bu mal tarifine göre acı ilaçlar gibi insan tabiatının meyletmediği; bazı sebze ve meyveler gibi ihtiyaç zamanı için biriktirilmesi mümkün olmayan şeyler de mal sayılmamaktadır. Zira Hanefilere göre bir şeyin mal sayılabilmesi için; a. Biriktirilebilecek/saklanacak şekilde maddi bir varlığının olması b. Normal (mu'tad) olarak faydalanılabilir olması gerekir.90 Hanefilerin bu yaklaşımının sosyal hayatta büyük sıkıntılara yol açacağı aşi­ kardır. Nitekim bunu hisseden Hanefi hukukçular, mal kavramıyla ilgili t~mel yaklaşımlarını muhafaza etmekle birlikte, bir taraftan ihtiyaç ve zamret sebeplerine, diğer taraftan da nassa dayandırılan bir istihsan91 düşüncesinden hareketle kira akdine konu olan menfaatleri istisna etmişler. bilahare yetim ve vakıf malları ile gelir getirGüzelhisari, Meııil.fiu'd-dekdik, s.329; Aydın Mehmet Aki.f, Türk Hukuk Tarihi, üçüncü baskı, İstanbul 1999, 5.348. . 85 Debfisi, Te'sfsü'n-nazar, s.128; Serahsi, ei-Mebsut, XI,78. 86 Hadirni, Mecamiu'l-hakaik, s.45. 87 Güzelhisari, Meııil.fiu'd-dekdik, 5.329. 88 Kasani, ei-Bedil.i', VI,42; VI1,385. 89 Ali Haydar, Düraru'l-hükkdm, 1,343,949 vd.; Kadri Pa§a, Mürşidü'l-hayril.n, md.l-4; Ebu Zehra, eiMilkiyye ve ııazariyyetü'/-akd, s.52 vd.; Ali el-Hafif, e/-Mi/kiyye, 5.17; Zerka, ei-Medhal, III,116-117; Karaman, Mukayeseli İsiilm Hukuku, III,12-13; Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.347. 90 Zeydan, ei-Medhal li diraseti'§-Şeriati'l-İslamiyye, Beyrut 1411/1990, s.183; Deba, Damanu'l-menafi', s.223; Abbadi, el-Milkiyye, 1,174. Kr§. Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, III,12. 91 Ali Haydar, Düraru'l-hukkam, 1,228; Ebu Zehra, el-Milkiyye ve nazariyyetü'l-akd, s.54; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.16; Günay, Kamu Mallan, s.20. 84 200 Halit Çalış amacıyla edinilmiş (muaddü'n li'l-istiğlal) mallarla istisnanın kapsamını geniş­ Ietmişlerdir (Mecelle, md.596-599). Böylece Hanefi mezhebinde menfaati mal kapsamına dahil etme noktasında bir kapı aralanmış olmaktadır. Bu yaklaşım farklılaşma­ rnek sında, uygulamanın baskısı 92 yanında, genel ahiakın bozulması karşısında ortaya yeni durumlardan biri olarak "mezhep/er arası görüş alış-verişi" unsurunun da söylenebilir. Zira iktisadi refah düzeyinin artması, sosyal bunalımların artmasına, sosyal kutuplaşmaların meydana gelmesine sebep olduğu gibi, geleneksel İslam ahlak ve hayat tarzında değişmeler de görülmeye başlanmıştır. 93 Halbuki toplurnlara şekil veren, o toplumu oluşturan fertlerdir. Fertlerin davranışlarını ise ahlaki tutumları belirlediğine göre, ahlaki bozulmanın örf ve Mete tesiri ve bımun toplum telakkilerini etkilernesi kaçınılmazdır. Elbette bu durumun hukuki düzenlemelere de yansıması olacaktır. İşte bu noktada Şafii hukukçu İbn Abdisselam (660/l262)'ın şu sözü bu gerçeğin en vectz ifadesidir: "Yüce Allah 'zn öyle hüküm/en· vardır kı: sebepleri, çıkan etkili olduğu ılk dönem toplumlannda oluşmadığı için zuhur etmemiştir;· ancak sebepleri görüldükçe ortC{)la çıkacaktır. "94 Genel terli ahiakın bozulmasının görolmemiş da etkisi ile yukarıda zikredilen istisnalar da yeye sonunda 1916 yılında oluşturulan Mecelle Tadz7 Komisyonu, "Me!Jiaatler ayan gıöi mütekavvimdir. Buna göre bir kimse dfğennin taşımr vrya bir malını kullansa vrya kullamlmasına engel olsa, emsal ücretzni vennesi gerekir... "95 şeklinde mala ayrı bir tanım getirmişse de, bu tadilat gerçekleşmemiŞ 96 ; Mecelle'den kısa bir süre sonra kabul edilen Usul-i Muhakeme-i Hukuk(ye Kanunu taşznmaz ve kapsamını değiştirmiş, hak ve menfaatleri de mal kapsaSöz konusu madde malı, "gerek ayan, gerek meniji', gerek hukuk olsun, halk arasmda tedavül edilegelen şryler alelztlak mal sC{)lılzr" şeklinde tarif et(md.64) malın tanımını mına almıştır. miştir. Bazı çağdaş İslam hukukçularının, bireysel ve toplumsal hayatta inancın zayıf­ laması ve ahiakın bozulmasıyla (fesadü'z-zeman) izah ettikleri97 Hanefi mezhebi içindeki bu gelişim süreci sonunda, cumhuru teşkil eden İslam hukukçularının görüşüne paralel bir noktaya ulaşılmıştır. İslam hukukçularının çoğunluğunu oluşturan Malikt, şafii ve Hanbeli hukukçulara göre ise mal, "ınsanlar arasmda iktz:Sadl bir değen· olan ve nonnal şartlarda ve iradi olarakJC{Jldalamlması şer'an mümkün olan her ştydir. "98 Bu tarife göre bir şeyin mal sayılabilmesi için insanların o şeye iktisadi bir değer vermeleri "iktı:Sddl unsur" ve bu değerin hukukça benimsenmiş olması "hukukf unsur" gerekir. Ayrıca bu görüşü benimseyen cumhur hukukçulara göre mal edinmeden asıl amaç, onun sağladığı Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tari/ı i, II,266. Erdoğan Mehmet, İslam Hukukunda Alıkdmm Değişmesi, İstanbul1990, s.231. 94 İbn Abdisselam, el-Fetava, s.298. 95 Erdoğan, Alıkdmm Değişmesi, s.195 (Ali Haydar, el-Mecmüatü'l-cedide, 138). Ancak Osman Öztürk, Mecelle'nin malı tarif eden 126. maddesinin Mecelle Tadil Komisyonu tarafından "Mal, anda müna(ese ve bez/ cari olan şeydir" §eklinde deği§tirildiğini söylemektedir. Bkz. Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, İstanbul1973, s.100. 96 Aydın, Türk Hukuk Tarilıi, s.384 (Osman Ka§ıkçı, İslam ve Osmanlı Hukukunda Mecelle, İstanbul 1997, s.353'den). 97 Genel ahiakın bozulması ve bunun İslam hukukunda alıkama tesiri için bkz. Erdoğan, Alıkdmm Değiş­ . mesi, s.165-198. 98 Abbadi, el-Mi/kiyye, 1,179. Kr§. Yusuf Musa, el-Emval ve Nazariyyetu'l-akd fi'l-Fıklıi'l-İslami, Daru'lFikri'l-Arabi, yy.,1987, s.162. 92 93 Eşya menfaattir; Hukukunun Temel Kavramları ve uMilk" Terimi 201 · dolayısıyla değeri de bu menfaate göre belirlenmektedir. gibi cumhur fukahaya göre menfaatler de başlı başına mal sayıl­ maktadır. Bunun sonucu olarak tek başına hukuki işlemlere konu olabilir ve telef edilmesi halinde tazmini gerekir. 99 Öyle ki menfaat, eşyanın değerini tayin eden en önemli unsurdur. Hatta şer'an mülk edinmeden maksat, eşyanın meTJfaatlen'ne sahip Görüldüğü olmaktzr100 ve bir nesnenın mal(yet vaşfi, qym z7e değil meTJfaati ile birlikte vardır ya da yoktur. Hatta bu noktada son dönem Hanefi hukukçularından İbn Abidin (1252/1836), eşyada maliyet vasfının, insanların tamamı ya da çoğunluğu tarafından bir şeyin mal edinilmesi ve o şeyden faydalanmanın şer'an mübah olması ile tayin edileceğini ifade etmektedir. 101 Durum böyle olunca fiziki anlamda malı değerli kabul edip menfaati devre dışı bırakmak doğru olmaz. Ayet ve hadislerde çokça geçmesine rağmen mal kavramına sözlük anlamı dı­ şında hukuki bir anlamın yüklenınemiş olması, filologlann mal kelimesi için "maru.f tur" demekle yetinmeleri ve klasik dönem islam hukukçularının da teknik bir mal tanımı yapmamış olmaları bizi, bir şeyin hukuken mal sayılıp sayılamayacağını belirleyen unsurun "ör/'' olduğu sonucuna götürmektedir. İbnu'l-Esir (606/1209)'in, mal kelimesinin uğradığı açılım ve genişlemeye dikkat çekmesi ve İbn Abidin 'in eşyanın maliyetini belirlemede örfe vurgu yapması da bu tespiti destekler niteliktedir. Nitekim bazı çağdaş yazarlar da bu noktaya dikkat çekmişlerdir. 102 Hanefilerin menfaati mal kabul etmemeleri karşısında Şafii usulcü Zencaru (656/1258)'nin söyledikleri oldukça önemlidir: "Şer'i hükümler akll gerçekiere değil, örfı inanışiara mebnidir. Sizin (Hanefıler) ma 'düm dediğiniz şey (menfaat) örfen ve şer'an maldır. Kaldı ki hükümlerde hukukun (şer') ve örfün hakimiyeti baskın unsurdur. "103 Nitekim islam hukukunda örf, bir nassa veya yerleşik temel kaidelere açıkça aykırılık arz etmediği sürece muteber bir kaynak kabul edilir. Tarihi süreç içerisinde nelerin mülkiyet konusu olup olmadığına bakacak olursak, bunu tayin eden kriterin yine örf olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Zira mal telakkisi toplumların iktisadi, teknik, sosyal gelişmelerine paralel bir seyir takip etmektedir. Patent hakkı, ticari unvan. ticari plaka, güneş ışığı ve ısısı, hava, bazı gazlar vb. hususların mal sayılıp sayıl­ maması ve dolayısıyla hukuki işlemlere konu olup olamayacağı hep bu tılrden geliş1 melerin sonucudur. Bu bakımdan islam hukukuna göre her devirde, değişen zaman ve gelişen tekniğe bağlı olarak yararlanma ve edinme konusu olabilecek her yeni şey, ictihad yoluyla hukuki işlemlerin konusu olabilecektir. 104 Bu hakikatten hareketle sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İnsanlar arasmda maddf bir değere sahip ve şer'anJqydalamlmaAli Hafif, e/-Milkiyye, s.17; Zerka, e/-Medlıal, III,205; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.17-18. Menfaatin mal ve tazınini konusunda geni§ bilgi için bkz. Debu, Damdııu'l-meıulfi', s.249-298. 100 Şatıbi, ei-Muvdfakdt, tah: Abdullah Dıraz, üçüncü baskı, Beyrut 1417/1997, III,153. 101 İbn Abidin, Raddu'l-mulıtdr, VII,?. 102 Bkz. Ebu Zehra, ei-Mi/kiyye ve nazariyyetü'l-akd, s.52; Ali Hafif, ei-Milkiyye, s.24; Ebu Sünne Ahmed Fehmi, el-Ör( ve'l-ddelı (ı re'yi'l-fukalıd, Arz nazariyye fi't-teşrii'I-İsldmi, ikinci baskı, yy., 1412/1992, s.180181; Alim, Mekdsıd dmme, s.468; Hammad Nezih, İktisadi Fıkıh Terimleri, Çev: Recep Ulusoy, İstanbul 1996, s.217; Karaman, Mukayeseli İs/dm Hukuku, III,12. 103 Zendini, Talırfcü'l-furü' a/e'/-usül, tah: Muhammed Edib Salih; dördüncü baskı, Beyrut 1402/1982, s.226. 104 Kr§. Ali el-Hafif, ei-Mi/kiyye, s.17; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.20. 99 sayılıp sayılmaması ·~:. '". -.·.· -.-.,.. 202 sı Halit Çalış mümkün olan her şey hukukf anlamda ma/dır. Dolayısıyla bu özellikteki her şey milkin konusunu oluşturur. B. Kapsamı Milk kavramını, "bir engel olmadığı sürece, şer'an, sahibine tasarruJyetkisi veren ve başkasının tasarritJunu engelleyen bir aid(yet bağıdır" şeklinde tarif etmiştik. Tanımdan da anlaşılacağı gibi İslam hukukunda mülkiyet ilişkisi, sadece fiziki varlık­ lara, nesnelere hasrediimiş değildir. İslam hukukçularınagöre, nesneler milke konu olduğu gibi, bu nesnelerden yararlanma hakkı, klasik fıkıh terminolojisindeki ifadeyle menfaatler üzerinde de milk nitelikli haklar kurulabilir. Dolayısıyla her hangi bir taşınınazı kiralayan kimse bunun yararlanma hakkına, diğer bir ifad~yle manfaat mülkiyetine sahip olur. Nitekim bütün maddf mallar (ayan) ve me!Jiaatlenn mülk(ye- dn kapsamına dahil, tamamen şahsf olup malta bir z1gisi bulunmqyan hadane ve velt{yet hakkı gibi hakiann ise mülk(yet hakkı o(madığmda islam hukukçu/im arasmda ittjfak vardır. Bunun yanında alacak hakkı (deyn), irtifak hakkı 105 gibi haklar da, aksi görüşte olan hukukçular bulunmakla birlikte, milk kapsamına dahildir. 106 Konusu hizmet sözleşmesi olan ilişkiler ise, temelde ayni değil tamamen şahsi bir hak olması dolayısıyla milk ilişkisi değildir. Ancak bu şahsi ilişki sonunda akde konu olan hizmetten doğan menfaat üzerinde bir mülkiyet hakkı söz konusu olabilmektedir. Bu duruma göre milkin kapsamı, maldan daha geniş olmakta ve şunları içine almaktadır: · l.Nesneler 2.Menfaatler 3.Haklar Burada nesnelerin kapsamına İslam hukukunda "zevaid" diye isimlendirilen tabii semereler ile mütemmim cüzler de girmektedir.' 07 Bu noktada mülkiyetİn kapsamını belirleme açısından Türk Medeni Kanunu ile İslam hukuku arasında bir paralellik söz konusudur. TMK'na göre de bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmin cüzlerine (md.619) ve tabii semerelerine de malik olur (md.620). Konusu açısından kapsamını nesneler, menfaatler ve haklar olarak belirlediğimiz mülkiyetin bir deyatqy ve dikey kapsam açısından ele alınması gerekmektedir. Menkul mülkiyeti ile gayri menkul mülkiyetinin bir kısmının (ev gibi) kapsamını tayin kolaydır. Zira bunların neleri kapsadığı irade beyanı ya da örf karinesi ile bilinmektedir. Halbuki aynı durum arazi mülkiyeti için bu kadar kolay değildir. Onun için burada özellikle arazi mülkiyeti dikey kapsam açısından tayin edilmeye çalışıla­ caktır. Arazinin yatay kapsamı ise sınırlada belirlenir. Prensip olarak bir şeye malik olmak, o şeyın zaruri unsur/anna da sahip olmayı gerekdnr. 108 Bu da öncelikle malik olunan nesnenin, örneğin toprak mülkiyetinde, Hacak, irtifakın milk niteliğinde bir hak olduğunda İslam hukukçulan arasında bir ihtilafın olmadığını söylemektedir. Bkz. İrtifak Haklarr, s.17. 106 Malımasani Subhi, eıı-Nazariyyetu'l-dmme /i'I-mficebdt ve'l-ukiid fi'ş-Şeriati'I-İsldmiyye, ikinci baskı, Beyrut 1972, !,22. Hakların gruplandınlması ve mülkiyet kapsamına dahil haklar konusunda geni§ bilgi için bkz. Ali el-Hafif, el-Mi/kiyye, 72-74; Demir, Mülkiyet Hakkı, s.107 vd. · 107 Aydın, Türk Hukuk Tari/ı i, s.353. 108 Kırkağad, el-Kavdid, s.81. 105 Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve MMilk" Terimi 203 · toprağın üstündeki hava boşluğuna ve altındaki toprak tabakasına da malik olmak demektir (dikey kapsam). '09 Bu genel ilkeye göre malik, sahip olduğu toprağın altında istediği derinliğe kadar kazı yapabilir, hava boşluğu itibariyle de binasını istediği kadar yükseltebilir (aktifyetki). Yine mülkiyet hakkının malike tanıdığı "başkasının tasarrufona engel olma" yetkisi gereği, toprağın alt ve üstüne başkalarınca yapılacak tecavüzleri engelleyebilir (koruyucuyetki}." 0 Bu cümleden olmak üzere malikin, hava boşluğuna tecavüz eden (taşkın inşaat) kısımları ve bahçesine uzanan ağaç dailarını kaldırtma hakkı vardır (Mecelle, md.1195, 1196). Temel prensip bu şekilde olmakla birlikte bazı İslam hukukçularının, mülkiyetİn dikey kapsam açısından yer altı kısmını ve hava sahasını kapsamadığı görüşünde oldukları görülmektedir. Bu görüşü açıkça seslendiren fakibierin başında Şam (204/819) gelmektedir. Söz gelimi bir kimsenin kendi evinden açmak istediği kapı ya da pencerenin baktığı yer, tek bir şansa veya bir topluluğa ait özel yol (tarik gayru natlz) ise, Şafii bu faaliyetin engellenmemesi karşılığında yapılacak sulhun batı! olduğunu söylemekte ve gerekçesini şöyle açıklamaktadır: "Zira bu şahıs kapı veya pencereyi kendi öz mülkünde açmıştır. Sokak ve hava baştuğuna malik değı1dir. ""' sahıöi!len" ise sokağın yer altı kısmına Ancak dikey kapsam açısından mülkiyetin yer altı kısmı ve hava boşluğu itibariyle sınırlı da olsa bir alanı içermesi zorunludur. Aksi takdirde özellikle gayri menkullerde, mülkiyet edinmenin amacı tahakkuk edemez. İşte bu hususu da dikkate almak suretiyle hukuk sistemlerinin, mülkiyetin dikey kapsam açısından belirli bir alanı kapsadığını, ancak bu kapsarnın sıiurlandırılmış olduğunu kabul ettiklerini görmekteyiz. Buna göre malikin, mülkiyet hakkının kuilanılmasından doğan iktisadi bir menfaati ihlal edilmeyeceği için, belirli bir yüksekliğin üzerinde hakimiyeti söz konusu olamaz. Aynı durum arazi yüzeyinin altı için de geçerlidir. Bu sınırlamanın kriterini ise, toplumun iktisadi şartları ve teknik gelişmeler ışığında 'Jqydalı olma" oluşturacaktır. Binaenaleyh malik, mülkiyet hakkını kuilanmakta faydalı olacak dereceyi aşan inşaatta ve kazıda bulunamaz. 112 Dikey kapsam açısından mülkiyet konusunu Şafıt hukukçu Zerkeşi (794/1392), büyük bir dirayetle ele almaktadır. Onun şu vectz ifadeleri başka söze ihtiyaç bırakmayacak niteliktedir. "Herhangi bir araz{ye sahip olan şahıs, onun hava boşluğuna da malik olur ve ava ok atma gibi zarar içenneyenfiı1ler h'anç, o hava tasarruJ ve tecavüzlenne engel olabilir... Ancak arazi üzen"ndeki hava boşluğunda malikin yetkisinın, malik açısından ihtıyaç olmqyan şeylen" de kapsqyacak boyutta olmaması gerekir; zira kiş{ye iktisadlJqyda sağlamqyan hususlar ıÇin mülk{yet ilişkisinden söz etmenin bir anlamı yoktur. Aynı durum araziyüzeyinin altında tasarruJıÇın de geçerlidir. Arazide mülk{yet hakkınınyedi katyen" kapsadığını söylemek anlamsızdır,· zira bunda malik için birJqyda söz konusu değildir. ""3 boşluğunda başkasının Böylece Zerkeşi. Şafii'nin mutlak bir ifadeyle belirlediği mülkiyetin dikey kapbir açılım getirmiş ve her dönem için uygulanabilecek bir kritere bağlamıştır samına (iktısadlyarar kn"ten). Kr§. Mecelle, md.49. Mecelle'nin 1194. maddesi §öyledir: "Kim ki, bir yere malik olursa mafevkına ve ma tahtına dahi malik olur." 110 Zerk§, e/-Medlıal, II,1018; Oğuzman-Seliçi, Eşya Hukuku, s.435. 111 Şafü, el-Üm, Tahric-Ta'lik: Mahmud Mataraci, Beyrut 1413/1993, III, 255. 112 Oğuzman-Seliçi, E§ya Hukuku, s.435; Tahiroğlu, Roma Hukukunda Mülkiyet Hakkının Sınırlan, s.54. 113 Zerke§i, e/-Me11sur fi'l-kavaid, III,225. Kr§. Abbadi, e/-Milkiyye, !,214. 109 204 Halit Çalış . Türk Medeni Kanunu da mülkiyetin dikey kapsamını "kullanmakta faydalı olma" ölçüsüne bağlamıştır. "Bir arza malik olmak onu kullanmakta faydalı olacak derecede altına ve üstüne malik olmayı da tazammun eder." (md.664) şu halde mülkiyetin dikey kapsamı, malikin gerçek yararı ile sınırlandırılmış olmaktadır ki, bu da, iktisadi fayda kriterine göre belirlenecektir. Bu yararın derecesi ise, taşınmaz malın tahsis olunduğu gayeye uygunluk derecesine bağlıdır. Bunun bir gereği olarak taşınmaz mal mülkiyeti, malikin menfaatlerinin icabını aşamaz; malikin menfaati kapsamında bulunan her şeyi de içerir. Elbette ki bu söylenenler teknik gelişmelerin katettiği seviyeye bağlıdır. Nasıl ki ihraz ö;?;elliği ormadığı için güneş ısı ve enerjisi, hava ve bazı gazlar mal sayılma­ dığından hukuki işlemlere konu olamazken, günümüzde bu özelliği kazanmışlarsa; aynı şekilde teknik gelişmeler, mülkiyetin dikey kapsamının genişlemesi sonucunu doğuracak gelişmeler gösterebilir. Elbette böyle bir durumda "faydalı olma" kriterine bağlı olarak yeni bir dikey kapsam değerlendirmesi kaçınılmaz olacaktır. · Mülkiyetin dikey kapsamının iktisadi yarar ölçüsüne bağlanmış olmasının, özel mülkiyet tasarruflarının özellikle komşuluk ilişkileri sebebiyle kanuni sınırlarna­ larına bir takım yansımalarının olması kaçınılmazdır. Dikey kapsam açısından mülkiyetİn kapsamının belirlenmesi, bir taraftan mülkiyetin aktif yetki unsurunu teşkil eden tasarruf yetkisinin kullanımı, diğer yandan da koruyucu yetki unsuru çerçevesinde başkalarının müdahalelerine mani olma bakımından önemlidir. Şu halde bir gayri menkulün kullanımı ve onda tasarruf, diğer gayri menkullerin, sahipler( açısın­ dan iktisadi yarar kapsamında bulunan yer altı ve yer üstü kısmına tecavüz etmeyecek şekilde olmak zorundadır. Binaenaleyh bir gayr-i menkulün, iktisadi yarar kapsamındaki alanlara tecavüz niteliğindeki faaliyetler, taşkın yapı hükümleri gereği engellenir. SONUÇ Bu çalışmanın ortaya koyduğu sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz: ı. İslam hukukçuları eşya üzerindeki yetkileri, yetkinin gücü ve niteliğine göre temelde üç kavramla ifade etmişlerdir. Bunlar; eşya üzerindeki en güçlü yetkiyi ifade eden "mı1k", en zayıf yetkileri ifade eden "iMha" ve bu ikisi arasında, iMhadan güçlü, milkten zayıf yetkiler veren "hukuk" denilen haklardır. 2. Eşya ile şahıs arasındaki en güçlü hakimiyet bağının hukuki tasviri olan milk kavramını tanımlarken, ·İslam hukukçularının bir kısmı onun "hukuki ilişki" niteliğini ön plana çıkarmış, bir kısmı. konusunu belirlemeyi esas almış, bir üçüncü kesim ise, milkin, "yetki unsuru"na dikkat çekmiştir. Tahımiarın tamamının tahlili sonucu milk, şu şekilde tarif edilebilir: Mı1k, bir engel olmadığı sürece, şer'an, sahibine tasarruJyetkisi veren ve başkasının tasarrufonu engelleyen bir aid{yet bağzdzr. · Şahıslara eşya üzerinde tanınan en güçlü hakimiyetin ifadesi olan "mı1k" kavramı, bu teknik anlamıyla düşünüldüğü zaman modern hukuktaki "qynf hak" mefhumuna oldukça benzediği görülür. Zira ayni hak da eşya üzerindeki en güçlü hakların ifadesidir. İki kavram arasındaki bu yakınlık sebebiyle bazı muasır İslam hukukçuları milk ile ayn1 hak kavramını genel hatlarıyla birbirine denk tutarlar. Kapsamları birbirine bu denli yakın olan iki kavramın, unsurları da birbirine benzemektedir. 3. Eşya üzerindeki yetkilerden milkten zayıf, iMhadan kuvvetli olanları ifade eden "hukuk" kavramı milkten de iMhadan da farklıdır. Milkten farklıdır; zira, şahsa sağladığı yetkiler açısından ondan daha zayıftır. iMhanın ise, kazandırdığı yetki teknik anlamda bir hak değildir. Zira ibaha nitelikli haklar iptal ile batı! olur; halbuki teknik anlamda hak iptal ile batı! olmaz. Bu özelliği sebebiyle hukuk, iMhadan da ayrıl mak ta dır. Milk ile ibaha arasında orta seviyede yetkiler içeren hukuk nitelikli yetkiler beş Eşya Hukukunun Temel Kavramları ve "Mil k" Terimi 205 · grubda ele alınmaktadır: Hakku'l-milk, hakku't-temellük (bu iki hak genellikle mülkiyede sonuçlanmaktadır; ancak, ya nesnenin durumu, ya da hak sahibinin içinde bulunduğu özel hal mülkiyetin oluşmasına engel teşkil etmektedir), hakku'l-intifa, hakku'l-ihtisas ve hakku't-tealluk. 4. İbaha, bir nesneyi tüketmek veya menfaatten yararlanmak üzere nesne sahibinin verdiği milk nitelikli olmayan yetki ve ruhsattır. İslam kukukçuiarı ibaha kavramını hem özel mülkiyet üzerinde malikin izni ile kurulan yetkiler (ibaha hassa) için, hem de genel anlamda serbest (mübah) mallar ile kamu mallarından genel istifade yetkisi (ibaha amme) anlamında kullanmaktadır­ lar. Eşya kavramı genel anlamda düşünüldüğünde, eşyadan yararlanma bakımından ibahayı bu şekilde iki gruba ayırmak yerinde olmakla birlikte, belirtilmelidir ki, Eşya Hukuku terimi olarak teknik anlamda ibaha, bir nesneyi tüketmek veya menfaatten yararlanmak üzere nesne sahibinin verdiği milk nitelikli olmayan yetkileri ifade eder. 5. İslam hukukunda mülkiyetin konusunu genel anlamda mal oluşturmakla birlikte, nelerin mal sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Ayet ve hadislerde çokça geçmesine rağmen mal kavramına sözlük anlamı dı­ şında hukuk! bir anlamın yüklenınemiş olması, fılologların mal kelimesi için "maruJtur" demekle yetinmeleri ve klasik dönem islam hukukçularının da teknik bir mal tanımı yapmamış olmaları bizi, bir şeyin hukuken mal sayılıp sayılamayacağını belirleyen unsurun "ör/" olduğu sonucuna götürmektedir. Kaldı ki, şer'f hükümler aklf gerçekiere değil, örfi inanışiara mebnfdir ve hükümlerde hukukun (şer') ve örfiin hakim{yeti baskın unsurdur. Dolayısıyla her devirde, değişen zaman ve gelişen tekniğe bağlı olarak yararlanma ve edinme konusu olabilecek her yeni şey, hukuk1 işlemlerin . konusu olabilecektir. şu halde insanlar arasmda maddf bir değere sahip ve şer'an Jaydalamlmasz mümkün olan her şey, hukukf anlamda maldır ve milkin konusunu oluşturur. 6. Konusu açısından kapsamını nesneler, menfaatler ve hakların oluşturduğu mülkiyetin, bir de yatay ve dikey kapsam açısından ele alınması gerekmektedir. Menkul mülkiyeti ile gayri menkul mülkiyetinin bir kısmının (ev gibi) kapsamını tayin kolay olmakla birlikte, özellikle arazi mülkiyetinin dikey kapsamının belirlenmesi, mülk edinmeden beklenen amaç ve bu amacın gelişen teknik doğrultusunda tespiti bakımından önemlidir. Dikey kapsam açısından mülkiyetin yer altı kısmı ve hava boşluiu itibariyle sınırlı da olsa bir alanı içermesi zorunludur. Aksi takdirde özellikle gayri menkullerde, mülkiyet edinmenin amacı tahakkuk edemez. Aynı gerekçeden hareket edildiğinde dikey kapsarnın sınırsız olduğunu söylemek de anlamsızdır. Zira malikin, mülkiyet hakkının kullanılmasından doğan iktisadi bir menfaatinin ihlal edilmediği belidi bir yüksekliğin üzerinde hakimiyeti söz konusu olamamalıdır. Aynı durum arazi yüzeyinin altı için de geçerlidir. Meselenin her iki boyutu da dikkate alındığında dikey kapsam tayini hususunda kriterin, toplumun iktisadi şartları ve teknik gelişmeler ışığın­ da ':faydalı olma" ölçüsü olduğunu söylemek mümkündür. şu halde mülkiyetin dikey kapsamı, malikin gerçek yararı ile sınırlandırılmış olmaktadır ki, bu da, iktisadi fayda kriterine göre belirlenecektir. Bu yararın derecesi ise, taşınmaz malın tahsis olunduğu gayeye uygunluk derecesine bağlıdır. Bunun bir gereği olarak taşınmaz mal mülkiyeti, malikin menfaatlerinin icabını aşamaz; malikin menfaati kapsamında bulunan her şeyi de içerir. Faydalı olma kriteri, uygulama aşamasında, toplumun teknik sahada gösterdiği gelişmeler doğrultusunda değerlendirilmek durumundadır. Zira teknik ilerlemeler, mülkiyetin dikey kapsamının genişlemesi sonucunu doğuracak gelişmeler gösterebilir. ::::-:ı ,.