Hafta 12-13: İnsan Nasıl Evrimleşti? Prof. Dr. Mustafa SÖZEN ZKÜ Fen-Ed. Fak. Biyoloji Bölümü Dünyadaki yaşamın tarihi • Kitlesel Yokolmalar Dünya Tarihinde Hangi Rolü Oynadı • Dünya zaman içinde nasıl değişti? • Fosil kayıtlar • Uzak geçmişteki yaşam • Evrimsel değişimin oranları • Evrimsel değişimin kalıpları • Evrimin geleceği • İnsan Nasıl Evrimleşti? • İnsanlar yoğun bir şekilde kökenlerini ve evrimlerini araştırmakta ve özellikle de dev insan beyninin evrimine uzanan şartların ne olduğunu belirlemeye çalışmaktadırlar. • Bu da fosil kayıtlarının yetersizliğine rağmen bir çok spekülasyonu beraberinde getirmiştir. • Paleontologlar fosillerin yorumlanması konusunda fikir birliğine varamamışlardır ve yeni fosillerin bulunmasıyla daha pek çok yeni fikir ortaya atılacaktır. • Primat evrimi kavrayıcı eller, binoküler görüş ve büyük beyinle bağlantılıdır • Primatların (lemur, maymun, kuyruksuz maymun ve insan) fosilleri diğer memeli hayvanlara göre nispeten nadirdir. • Primatların böcekle beslenen ve ağaçlarda yaşayan atalarının fosillerine yaklaşık 80 milyon yaşındaki kayaçlarda rastlanmıştır. Bu ağaç böcekçilleri oldukça küçük, çevik ve muhtemelen gececil hayvanlardı. • Bunu takip eden 50 milyon yıl süresince bu atasal primatlar evrimleşerek bugünkü tarsier, lemur ve maymunları meydana getirmişlerdir (Şekil). • Primat evrimi kavrayıcı eller, binoküler görüş ve büyük beyinle bağlantılıdır • İlk primatlar muhtemelen meyva ve bitki yapraklarıyla besleniyorlardı, ağaçlarda yaşam için çeşitli adaptasyonlar geliştirmişlerdir. • Bir çok modern primat atasal özelliklerine bağlı kalarak ağaçta yaşamlarını sürdürmektedirler. Bazı türler gececildir, fakat bir çoğu gün boyu aktivitesini sürdürmektedir. • İlkin primatlardaki kavrayıcı eller, tutmada güç ve kesinlik sağlıyordu • Ağaç böcekçilleri küçük dallara tutunmak için el benzeri pençelere sahipti ve primatlarda bu organ daha da bir incelik kazandı. • Primatların çoğu ağaç böcekçillerinden oldukça büyüktür ve sadece daha büyük olan ağaç dalları bunların ağırlığını taşıyabilmektedir. Uzun ve kavrayıcı parmaklar daha büyük dalları tutup kavrayarak ağaçtaki yaşamı daha güvenli hale getirmiştir. • İnsanlara ulaşan primat hattı küçük objeleri tutmak, yazı yazmak, mızrak kullanmak gibi çok ince ayarlanmış veya güçlü manevraları yapabilecek eller geliştirdi. • Binoküler görüş derinliğin doğru bir şekilde algılanmasını sağladı • İlkin primat adaptasyonlarından birisi de büyük ve öne doğru bakan gözlerdi. Daldan dala atlamak, tutulacak dalın yeri tam belirlenemediği taktirde riskli bir iştir. • Doğru derinlik tahmini binoküler gözle mümkün hale geldi, öne doğru bakan gözlerin görüş alanlarının çakışması bunu mümkün kıldı. • Diğer bir anahtar adaptasyon da renk görmedir. • Fosillerden tabi ki onların renk görüp görmediğini anlayamayız, ancak modern primatlar renk görmede çok iyidir ve muhtemelen ilkin primatlar da bunu yapabiliyordu. • Büyük bir beyin el-göz koordinasyonu ve kompleks sosyal etkileşimleri kolaylaştırdı • Diğer bütün hayvanlarla karşılaştırıldığında primatlar vücut büyüklüğüne oranla daha büyük beyinlere sahiplerdir. • Ancak hangi çevresel faktörlerin büyük beyinlerin evrimini sağladığını gerçekte kimse bilmemektedir. Ancak artan beyin gücüyle binoküler ve renkli görüşün kontrol ve koordinasyonunun; ağaçtan ağaca hızlı hareketin; ellerin ustaca hareketlerinin kolaylaştırıldığı açıktır. • Ayrıca primatların çoğu muhtemelen nispeten yüksek bir zeka gerektiren kompleks bir sosyal sisteme sahiplerdir. Şayet sosyalite hayatta kalma ve üreme şansını artırıyorsa daha büyük beyinlerin evrimi için çevresel bir baskı oluşturmuş olabilir. • Hominidler dryotiphecin primatlardan evrimleşti • 20-30 milyon yıl önceleri arasında Afrika’nın nemli tropikal ormanlarında Dryopithecin adı verilen bir primat grubu maymun hattından ayrıldı. Bu grup hominidler (insan ve onların fosil akrabaları) ve kuyruksuz maymunların ataları olarak görülmektedirler. • Yaklaşık 18 milyon yıl önce global iklim soğumaya başladı ve bu da orman alanlarının daralmasına neden olarak ormanları büyük çayırlar içinde adalar haline getirdi. • Habitat farklılaşması ve küçük populasyonların izolasyonu Dryopithecinler’nin farklılaşmasına yol açtı. Bu primat gruplarından biri daha sonra hominidleri ve kuyruksuz maymunları oluşturdu. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Hominid hattının 5 ila 10 milyon yıl öncesi arasındaki bir zamanda kuyruksuz maymun hattından köken aldığına inanılmaktadır, fakat bu geçişle ilgili doğrudan fosil kanıtları yoktur. • Hominid ataların ilk izi Etiyopya’da 4,4 milyon yıl yaşındaki kayaçlarda bulundu. Buradaki kazılar Ardipithecus ramidus’un kalıntılarını açığa çıkartmıştır. • Ardipithecus açık bir şekilde hominid idi, bu grubun sonraki üyelerinde daha iyi bilinen çeşitli anatomik özelliklere sahipti. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Ancak Hominidae familyasının bu bilinen en eski üyesi maymunlar için daha karakteristik olan diğer bazı özellikleri (ince diş minesi ve kalın kol kemiği gibi) taşıyordu, dolayısıyla Ardipithecus muhtemelen soy ağacında maymunlardan ayrılma noktasına yakın bir noktayı temsil etmektedir. • Ardipithecus bir kaç kemik ve dişlerden teşhis edilmiştir. İlkin hominid evrimiyle ilgili yoğun kayıtlar yaklaşık 4 milyon yıl öncesine kadar başlamamaktadır. Bu tarih Australopithecus cinsinin fosil kayıtlarının başlangıcını • işaret etmektedir (Şekil). Audesirk et al. 2002 • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Bu cinsin beyinleri muhtemelen büyüktü, fakat hala modern insan beyninden oldukça küçüktü. Boyları ve bacakları modern insanınkinden kısaydı. • Bu gruba ait 4 milyon yaşındaki ayak izleri Tanzanya’da bulundu. Bunlar dik yürüyebiliyorlardı. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Dik yürüme hominidler için önemli bir özellikti. Çünkü bunlar elleri üstünde yürümüyorlardı ve bu nedenle serbest kalan elleriyle silah taşıyabiliyorlar, araçları manipule edebiliyorlardı ve sonuçta modern Homo sapiens tarafından üretilen kültür devrimine ulaşıldı. • Nasıl bir çevresel baskı iki ayak üstünde yürümeyi ortaya çıkardı? Cevap kısadır; hiçbir kimse bunu bilmiyor. • Fakat İngiliz bilim adamı Peter Wheeler’in teorisine göre bizim atalarımız dik yürüme yeteneğini geliştirdiler, çünkü bu duruş şekli savana güneşinden korunmak için yüzey alanını küçültüyordu. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Wheeler, eski australopithecinler için iki ayaklı ve dört ayaklı yürüyen iki model oluşturarak güneşin izlediği yolu takip edip seri fotoğraflar çekti ve bunları incelediğinde 4 ayaklı yürüyenin % 60 daha fazla güneş radyasyonuna maruz kaldığını belirledi. • Ayrıca ayakta durmak vücudun daha fazla yükselmesini sağladığından vücudun serin rüzgara daha fazla maruz kalmasını sağlıyordu. • Bu faktörler birlikte etki ettiğinde güneş altında besin arama süresini uzatıyor ve bireyin besin bulma şansını artırıyordu. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • En eski Australopithecus türüne ait fosilleşmiş diş, kol ve kafatası kemik kalıntıları Kenya’da eski bir gölün kıyısında bulundu ve yapılan yaş tayininde 3.9 ile 4.1 milyon yaşında olduğu tespit edildi. • Buna Australopithecus anamensis (Etyopya dilinde anam göl anlamındadır) adı verildi. • İkinci en eski tür ise1974 yılında Etyopya’da • Afar bölgesinde bulunan ve 3.9 milyon yıl • yaşında olan Australopithecus afarensis’tir. • Eski hominidler ayağa kalkıp dik yürüyebiliyordu • Daha sonra bu tür iki farklı formu meydana getirdi: Bunlar küçük omnivor Australopithecus africanus, diğer formlar ise büyük herbivor Australopithecus robostus ve Australopithecus boisei’dir. • Bu australopithecin türlerinin hepsi de 1,2 milyon yıl öncesine kadar yok oldular. • Ancak bunlardan bir tanesi (muhtemelen A. aferensis veya A. africanus) ise hominid aile ağacının yeni bir dalı olan Homo cinsini meydana getirdi. • Homo cinsi 2,5 milyon yıl önce Australopithecus’lardan köken aldı • Hominidler sonraki gelişim sürecinde modern Homo cinsini oluşturacak kadar modern insanlara benzemekteydi, bunların fosilleri Afrika’da bulundu. Bunların ilk ortaya çıktığı zaman yaklaşık 2,5 milyon yıl öncesine uzanmaktadır. Homo fosilleri iki türün varlığını ortaya koymuştur. En eski Homo fosilleri H. rudolfensis ve H. habilis’ tir. • Vücut ve beyinleri bir önceki cinsinkinden daha büyüktü, ancak maymun benzeri uzun kollar ve kısa ayakları korudular. Bunların tersine H. ergaster ilk kez 2 milyon yıl önce ortaya çıktı ve iskelet yapısı modern insanınkine daha çok benzemekteydi. Audesirk et al. 2002 • Homo cinsi 2,5 milyon yıl önce Australopithecus’lardan köken aldı • Pek çok paleoantropolog H. ergaster’in H. sapiens yani bizim türümüzü meydana getiren evrimsel dalda yer aldığına inanmaktadır. Buna göre H. ergaster hominidlerin iki farklı dalının ortak atasıydı. İlk dal H. erectus’a farklılaşmıştır ve bu tür Afrika’yı ilk terk eden hominid türü olmuştur. Ortalama beyin hacmi en küçük modern yetişkin insan beyni kadardı (yaklaşık 1000 cc). Bunların kaş kemeri geniş ve çıkıntılı, yüz öne doğru çıkıntı yapmış ve altçene gerideydi. • H. ergaster’den köken alan ikinci dal H. heildelbergensis’i meydana getirdi. Bu tür Avrupa’ya göç ettikten sonra H. neanderthalensis’i oluşturdu. Bu arada Afrika’da kalan grup H. heildelbergensis hattından koptu. Bu dal sonunda modern insan H. sapiens oldu. • Homo’nun evrimi alet teknolojisindeki gelişimi beraberinde getirdi • Hominid evrimi sıkı bir şekilde aletlerin gelişimine bağlı kalmıştır. Bu da davranışlarını şekillendirmiştir. Keşfedilen ilk alet yaklaşık 2,5 milyon yaşındadır. • Hominidler ilk aletleri kayaları birbirlerine sürterek elde ettiler, bu şekilde taşın bir tarafında keski bir yüzey elde ediliyorlardı. 1,7 milyon yıl öncesine kadar aletler daha kompleks hale gelmişti, bunlar el baltalarından mızrak uçlarına kadar iki tarafı da simetrik bir şekilde keskinleştirilmiş aletlere kadar değişmekteydi (Şekil a,b). • Homonitler tarafından yapılan çeşitli aletler • Audesirk et al. 2002 • Homo’nun evrimi alet teknolojisindeki gelişimi beraberinde getirdi • Homo ergaster ve bu silahları taşıyan diğerleri muhtemelen avladıkları veya diğer predatörlerden arta kalan etleri toplayarak et yiyorlardı. • İki taraflı araçlar en az 600.000 yıl önce buraya göç eden H. heilderbergensis’ler tarafından Avrupa’ya taşındı ve bu göçmenlerin neandarhal torunları araç yapımını daha da geliştirdiler (Şekil c). • Neanderthallerin daha büyük beyinleri ve dinsel davranışları vardı • Neanderthaller Avrupa’daki fosillerde ilk kez 150 bin yıl önce ortaya çıkmışlardır. Yaklaşık 70 bin yıl öncesine kadar bütün Avrupa ve Batı Asya’ya yayılmış, ancak daha sonra 30 bin yıl öncesine kadar yok olmuşlardır. • Bunlar hantal, kambur sırtlı “mağara adamı” imajının tersine her yönden modern insanlara çok benziyorlardı. Ağır kaslara sahiptiler ve tam olarak dik yürümekteydiler, hünerli bir şekilde üretilmiş taş araçlar yapabilecek kadar becerikliydiler, ortalama olarak modern insanlarınkinden biraz daha büyük olan bir beyinleri vardı. • Neanderthallerin daha büyük beyinleri ve dinsel davranışları vardı • Avrupa fosillerinin çoğu kalın çıkıntılı bir kaşa ve geniş ve düz bir fakatasına sahip olmasına rağmen özellikle Akdeniz’in doğu sahillerinde bulunanlar bize benzemekteydi. Neanderthaller ayrıca cenaze törenleri gibi dinsel modern davranış özellikleri göstermekteydi (Şekil). • Açık bir şekilde belirlenmiş olan mezarlık alanlarından neanderthal iskeletleri bulunmuştur, bu mezarların etrafına taşlar sıralanmış ve mezara tipik olarak çiçekler, ayı kafatasları ve besin konulmuştu. • Neanderthal mezarı. Bir Neanderthal mezar bölgesinin temsili olarak canlandırılması. Neanderhallerden bazıları atalarının mezarına yerleştirilen ayı kafataslarını da içeren ayrıntılı törenlerle gömülmekteydi • Audesirk et al. 2002 • Neanderthallerin daha büyük beyinleri ve dinsel davranışları vardı • Yakın zamana kadar bir çok araştırıcı neaderthallerin H. sapiens’in sadece eski bir varyetesi olduğuna inanmaktaydı. Buna karşın son veriler H. neanderthalensis’in açık bir şekilde ayrı bir tür olduğunu ortaya koymuştur. • Araştırıcılar 1997 yılına 30 bin yıl yaşındaki Neaderthal kemiklerinden DNA izolasyonunu başardılar ve bir Neaderthal geninin nükleotid dizisini belirlediler ve bu diziyi dünyanın değişik bölgelerinden çok sayıdaki modern insanın aynı geniyle karşılaştırdılar. • Neaderthal geninin modern insan geninden oldukça farklı olduğu ve Neaderthal’e uzanan evrimsel hattın atasal insan hattından modern H. sapiens ortaya çıkmadan yüz binlerce yıl önce ayrıldığı ortaya çıkarıldı. • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Nihayet yaklaşık 150 bin yıl önce anatomik olarak modern insan Afrika fosillerinde görülmektedir. • Bu fosillerin lokalitelerine göre modern insan Afrika’dan köken almış olmalıdır, fakat bizim ilk tarihimiz hakkındaki bilgilerimiz kollektif olarak Cro-Magnonlar olarak bilinen Avrupa ve Ortadoğu insan fosillerinden gelmektedir. • Fosilleri yaklaşık 90 bin yıl önce görülmeye başlayan CroMagnonlar yuvarlak baş, düz kaş ve öne çıkıntılı çenelere sahiptiler (tıpkı bizim gibi). • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Bunların kullandığı aletler yakın zamana kadar dünyanın çeşitli yerlerine kullanılan taş araç-gereçlerden fazla farklı değildi. Cro-Magnonlar davranış olarak neanderthallerden çok farklı olmamakla birlikte onlardan daha sofistike idiler. • Cro-Magnonların belki de en hünerli özellikleri İspanya’daki Altamira ve Fransa’daki Lascaux’da olduğu gibi mağara duvarlarında bıraktıkları çeşitli resimler idi (Şekil). • Hiçbir kimse bu resimlerin niçin yapıldığını tam olarak bilmemektedir. Ancak bu durum onların tam olarak bizim gibi insanlar olduğunu düşündürmektedir. • Cro-Magnon halkının kültürü Mağara resimlerinden bir örnek • Audesirk et al. 2002 • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Yok olmalarından önce belki de 50 bin yıl boyunca Neanderthaller Orta Doğu ve Avrupa’da Cro-Magnonlar ile birlikte yaşamışlardı. • Bazı araştırıcılar Cro-Magnonların Neanderthallerle yoğun bir şekilde çiftleşebildiklerine, bu nedenle de Neanderthallerin insan genetik ana hattında absorbe olduklarına inanmaktadırlar. • Ancak diğer bilim adamları daha önce açıklanan ve DNA’dan elde edilenler gibi bilgilere dayanarak CroMagnonların zamanla daha az adapte olmuş Neanderthallerin yerini aldıklarına inanmaktadır. • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Ancak hiç bir hipotez bu iki tip hominidin bu kadar uzun bir zaman boyunca aynı coğrafik alanı işgal etmeyi nasıl başardıkları açıklayamamaktadır. • İki benzer fakat farklı grubun 10 binlerce yıl aynı alanda bulunmaları hem üreme hem de rekabet bakımından pek uygun görülmemektedir. • Belki de H. neanderthalensis ve H. sapiens gerçekten aralarında çiftleşme olmayan, ancak aynı habitatta birlikte bulunabilen farklı biyolojik türlerdi. • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • İnsan ağacının köklerinin bulunduğu yer Afrika’dır. Fakat hominidler Afrika’nın dışına çıkma yollarını bulmuşlardı. • Örneğin H. erectus 2 milyon yıl önce tropikal Asya’ya ulaşmış ve sonunda bütün Asya’ya yayılmıştır. Aynı şekilde H. heidelbergensis en azından 780 bin yıl önce Avrupa’ya ulaşmıştır. • Bu da şunu göstermektedir; Homo cinsi ekstremite anatomisi yeterince geliştikten kısa süre sonra bu uzun mesafeli göç yolculuklarını tekrarlamıştır. • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Bütün bu amaçsız dolaşma modern H. sapiens’in kökeni ile nasıl ilişkilendirilebilir sorusu tam olarak açık değildir. • Bir hipoteze göre (daha önce ortaya atılan senaryo) H. sapiens Afrika’da ortaya çıktılar ve en azından 150 bin yıldan kısa bir süre önce Afrika, Avrupa ve Asya’ya dağıldılar. • Bu arada bütün diğer homonitlerin yerini aldılar (Şekil a). H. sapiens’in evrimi hakkındaki hipotezler. (a) “Afrika’dan çıkış” hipotezine göre H. sapiens Afrika’ da evrimleşti, daha sonra Orta Doğu, Avrupa ve Asya’ya göç etti. • Modern insan ancak 150 bin yıl önce ortaya çıktı • Fakat bazı bilim adamları da H. sapiens populasyonlarının daha önce yaygın olan H. erectus populasyonlarından bir çok alanda aynı anda evrimleştiklerine inanmaktadırlar. • Bu hipoteze göre H. erectus populasyonları arasındaki karşılıklı üreme ve devam eden göç onların tek bir tür olarak kalmalarını ve dereceli olarak evrimleşerek H. sapiens’i oluşturmalarını sağlamıştır (Şekil b). • Modern insanlar üzerinde yapılan çok sayıda karşılaştırmalı moleküler çalışmaları bizim türümüz hakkındaki “tek Afrika kökeni”ni desteklemektedir, fakat her iki görüş de fosil kayıtlarıyla uyum içindedir. Bu soru kesin bir cevap aramaktadır. H. sapiens’in evrimi hakkındaki hipotezler. (b) “Çok bölgeli” hipotezinde H. sapiens populasyonlarının bir çok alana yayılmış olan H. erectus populasyonlarından aynı anda evrimleştiği öne sürülmektedir. • İnsan davranışlarının evrimi oldukça spekülatiftir • İnsan evrimindeki belki de en tartışmalı konu insan davranışının gelişimidir. • Neanderthal mezarları ve Cro-Magnon duvar resimleri gibi nadir durumlar hariç tarih öncesi hominidlerinin davranışları konusunda doğrudan deliller yoktur. • Biyologlar ve antropologlar modern insanlar, diğer hayvanlar ve fosil kayıtlara göre birkaç hipotez önermişlerdir. • Fosil kayıtlara göre tümüyle büyük beyinlerin gelişimi son iki milyon yıl içinde olmuştur. Büyük beyinlerin selektif avantajları nelerdi? • Bu konu paleoantropologlar arasında hala tartışılmaktadır. Beynin büyümesi el-göz koordinasyonunu artırdığı ve kompleks sosyal etkileşimleri kolaylaştırdığı için seçilmiş olabilir. • İnsan davranışlarının evrimi oldukça spekülatiftir • Australopithecus gibi ilkin hominidler ağaçlardan savanalara indiğinde dik yürümeye başladılar. İki bacaklı yürüme onların yürürken ellerinde birşeyler taşıyabilmelerini sağladı. • Hominid fosilleri güçlü fırlatma hareketi yapmayı sağlayacak omuz eklemlerine ve objeleri manipule etme yeteneğini artıran ve zıt tarafa yönelmiş durumda olan bir başparmağa sahipti. • Bu ilkin hominidler muhtemelen çok iyi görüyorlar ve binoküler görüşle derinliğe doğru bir şekilde karar verebiliyorlardı. Australopithecinlerde görülen beyin gelişimi; görme algısı ve el ve ayak hareketlerinin kontrolünün entegrasyonuyla muhtemelen en azından kısmen ilişkiliydi. • İnsan davranışlarının evrimi oldukça spekülatiftir • Homo erectus, H. ergaster ve muhtemelen H. habilis ve ondan önceki H. rudolfensis sosyaldi. Bu durumda tabi ki pek çok kuyruklu ve kuyruksuz maymun da sosyaldi. • Ancak daha sonraki hominidler yeni bir sosyal aktivite tipi geliştirmiş görünmektedirler: ortaklaşa toplama ve avlanma. • Özellikle Homo erectus avın bütün safhalarında ortaklaşa hareket için karşılıklı seslenmeyi içeren oldukça büyük bir avlanma tarzına sahip görünmektedir. • İnsan davranışlarının evrimi oldukça spekülatiftir • Bazı paleoantropoglar seleksiyonun, ortaklaşa avlanma başarısı için bir adaptasyon olarak büyük ve daha güçlü beyinleri seçtiğine inanmaktadır. • Ancak şunu da unutmamak gerekir ki; aslan ve kurt da ortaklaşa avlanırken bunların zekâsı daha düşük olmayan leopar ve kır kurdu gibi akrabaları bunu yapmamaktadır. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • İnsanlar büyük bir beyin geliştirirken özellikle konuşma yetenekleri olmak üzere davranış yeteneklerini de geliştirdiler. İnsanlar dışındaki çoğu hayvanın iletişimi sınırlı sayıda sinyal içerir. • Bunlar çoğunlukla ani durumlar ve içinde bulundukları durumun uyardığı duygularla değişen durumlarla ilgilidir. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • İnsan dili diğer bütün hayvanların kullandığı seslere göre daha zengin sembolik karakterler içermektedir. • Kullandığımız kelimeler geçmiş ve gelecek zamanlarla ve de uzak mesafelerle ilgili olabilmektedir. Binlerce kelimeyi öğrenme yeteneğimiz vardır ve bunların çoğu soyut kavramları tanımlayabilir. • Öğrendiğimiz kelimeleri karmaşık anlamlara gelecek şekilde yeniden düzenleyebiliriz. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • İnsanların gelişmiş mental yetenekleri kültürün gelişiminden sorumludur, bu işleyişle öğrenme ve gözlem kullanılarak bilgiler ve gelenekler bir nesilden diğerine aktarılır. • Kültür hızlı bir şekilde değişebilir, çünkü kültürel bir özelliğin bir topluma yayılabilmesi için genetik bir değişikliğe gerek yoktur. • Kültürün başlıca dezavantajı normlarının her jenerasyon tarafından düşünülmek zorunda olmasıdır. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • İnsan fosilleriyle birlikte bulunan ve ilk insanların yaptığı araç – gereç ve diğer aletler ile mağaralarda bulunan duvar resimleri kültürel geleneklerle ilişkilidir. • Kültürel öğrenme, evcil hayvan ve bitkilerin yayılmasını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Bu durum besinlerini avcılık ve toplayıcılıkla sağlayan toplumların pastoralizm (besin ve diğer ürünler elde etmek için evcil hayvanların yetiştirilmesi) ve tarım faaliyetlerinin hakim olduğu toplumlara dönüşmesiyle sonuçlanmıştır (Şekil b ve c). • Tarım devrimi zaman içinde hayatın gittikçe artan şekilde daha yerleşik olması, şehirlerin gelişmesi, besin kaynaklarının büyük ölçüde artması, insan populasyonunun hızla artması, esnaf ve zanaatkarlar gibi mesleki özelleşmelerin görülmesini ortaya çıkarmıştır. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • Tarım Orta Doğu’da yaklaşık 11 bin yıl önce gelişti. Oradan hızlı bir şekilde kuzeybatıya doğru Avrupa üzerinden ilerleyerek sonunda yaklaşık 4 bin yıl önce İngiliz adalarına ulaştı. • Bu ilk çiftçilerin evcilleştirdiği bitkiler buğday ve arpa gibi tahıllar, legümenler – fasulyeler, mercimekler, bezelyeler ve de üzüm ve zeytin gibi ağaçsı bitkilerdi. • Çavdar, lahana, kereviz ve havuç gibi diğer bitkiler ise çiftçiler Avrupa’ya yayılırken evcilleştirildi. Sığırlar, koyun, keçi, at, köpek ve kediler bunların en önemli evcil hayvanlarıydı. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • Tarım doğu Asya’da bağımsız olarak gelişti ve insan diyetine soya fasulyesi, pirinç, turunçgil meyveleri, mango, domuz ve tavuğun katılmasını sağladı. • Erken zamanlarda bile Eski Dünya’daki tarımsal merkezler arasında bazı değiş-tokuşlar oldu. Ancak insanlar soğuk ve çorak Bering kara köprüsünden Yeni Dünya’ya geçtiklerinde yanlarında hiç evcil bitki götürmemişlerdi. • Bu insanlar zamanla mısır, domates, çeşitli fasulyeler, yer fıstığı, patates, biber ve balkabağına dayanan zengin ve çeşitli bir tarımsal sistem geliştirdiler. • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • İnsan populasyonu başlıca üç önemli büyüme aşaması geçirdi. Araç yapımının uyardığı birincisi yaklaşık bir milyon yıl sürdü. • Bu zamanda insan sayısı yaklaşık 5 milyona çıktı. İkincisi bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi ve tarımın bulunmasıyla gerçekleşti ve 8 bin yıl içinde insan sayısı yaklaşık 500 milyona çıktı. • Bizler halen endüstri devriminin tetiklediği üçüncü artış aşamanın ortasındayız (Şekil). Sinauer Assoc. Inc. 2001 • İnsanlar dil ve kültür geliştirdi • Günümüzdeki insan populasyonu 6 milyarı bulmuştur ve gelecek 50 yılda 11 milyarı geçecektir. Populasyondaki ilk iki büyüme dalgasını nispeten stabil bir periyot izlemiştir. • Şimdiki büyüme döneminin de aynı yolu izleyip izlemeyeceği, populasyonun hangi büyüklüğe ulaşacağı, büyüme artışının çevresel etkilerinin ne olacağı soruları hala tartışılmaktadır.