Camilerimiz Almanya`nin baris ve huzuruna büyük katki yapiyor

advertisement
Abone Formu
ANASAYFA
GÜNDEM
AVRUPA HABER POLITIKA EKONOMI
ÜMIT BURCU
AILEM
AILE SAĞLIK
YORUMLAR
YAZARLAR
KÜLTÜR SANAT
RÖPO
Arşiv
VIKZ’IN YENİ GENEL BAŞKANI ALİ DEMİREZEN:
MAHMUT
Alamancı
MUHAMME
03 Ağustos 2012, Cuma / ZİVER ERMİŞ, KÖLN
0
Recommend
Tweet
0
Sünnet me
İSMAİL KU
Allah bize
İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) Ali A. Demirezen
300’ün üzerinde cami ve derneğiyle Almanya’daki en büyük İslami kuruluşlardan biri şüphesiz
İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ). Özellikle Kur’an-ı Kerim eğitimi, imam ve hafız
yetiştirmede parmakla gösterilen İslam Kültür Merkezleri Birliği‘ne, Norveç’teki başarılı
çalışmalarıyla yıldızı parlayan Ali A. Demirezen Genel Başkan seçildi.
Geçtiğimiz aylarda VIKZ Genel Başkanlığına seçilen Ali. A. Demirezen’le VIKZ, Almanya ve
Avrupa’daki Müslümanların sorunları ve bunların çözüm yolları üzerine bir ufuk turu yaptık.
Demirezen, Alman kamuoyunda bazı kişilerin iddiasının aksine İslami kuruluşların gençlere
verdikleri din eğitimiyle ülkenin barış ve huzuruna nasıl katkı yaptıklarını, dindarlığın şiddetle
bağdaşmayacağının da altını çizerek anlatıyor.
En Ço
Almanya'da
karıştığı ort
Sayın Demirezen, öncelikle sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Alman ve T
Möhnesee
2000 senesinde Norveç’te dini hizmete başladım. Bu senenin başında Almanya’ya geldim ve
İslam Kültür Merkezleri Birliği Genel Başkanlığına seçildim.
Yasaya rağm
kreş imkan
Norveç'ten gelmeniz cevabı bile VIKZ'in ne kadar büyük bir organizasyon olduğunu gösteriyor.
Bize VIKZ'in hangi ülkelerde, ne tür hizmetler verdiğini anlatabilir misiniz?
İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) öncelikle 1973 senesinde Almanya’da kurulmuş ve
Alman kanunları çerçevesinde dini, sosyal ve kültürel alanda hizmetlerini sunan bir çatı
kuruluşudur. 300’e yakın şubesi bulunan derneğimiz hususiyetle çocuk ve gençlerimizin dini
ve okul eğitimlerini desteklemektedir. Cami hizmetleriyle Müslümanların dini vazifelerini yerine
getirmeleri için imkânlar sağlanmaktadır. Hac farizasının ifa edilmesi için Hac organizasyonu
yapılmaktadır. Cenaze fonuyla İslam´a uygun bir şekilde defin işleri gerçekleştirilmektedir.
Ayrıca Merkez GmbH şirketiyle Müslümanlara helal et ürünleri sunulmaktadır. Diğer Avrupa
ülkelerine gelince VIKZ’in oralarda kardeş kuruluşları bulunmaktadır. Bu kuruluşlar da VIKZ’in
verdiği hizmetlerin aynısını kendi bulundukları devletin kanunları çerçevesinde ifa
etmektedirler.
Avrupa medyası göçmenlerle ilgili sık sık "problemli gençler, şiddet eğilimli gençler" iddialarını
gündeme getiriyor. Bu anlamda verdiğiniz hizmetler barış ve huzura katkı yapmış olmuyor
mu?
Biz dinini iyi bilen kimseden zarar gelmez diyoruz ve Almanya’da yarım asra yaklaşan hizmet
tecrübemiz bunu ispat etmektedir. Aşırılığa kayan bir arkadaşımızı bilmiyorum. İslamiyet diğer
insanlara karşı saygı ve hoşgörüyü, mahlûkata karşı merhameti emreder ve insanlara
cihanşümul olan değerler öğretir. Peygamberimiz, Müslüman’ı elinden dilinden diğer
insanların zarar görmediği kişi olarak tanımlıyor. Din insana kişilik ve kimlik kazandırır. Dinini
bilen gençler, diğer insanlarla ve çevresiyle uyum içerisinde yaşamayı bilirler. Dolayısıyla
camilerimiz, Almanya ve Avrupa’da barış ve huzur için büyük katkılarda bulunmaktadır.
Peki bu, kamuoyunca ve medya tarafından yeterince biliniyor mu? Çünkü tam aksiymiş gibi bir
tavır sergileniyor. Şiddet eğilimi ile dindarlık arasında bağlantı kurulmaya çalışılıyor?
Dindarlık konusunda farklı anlaşılmaların olduğunu görüyoruz. İslamiyet’te dindarlık sadece
namaz kılmaya, oruç tutmaya bağlı değildir, dindarlık demek aynı zamanda güzel ahlak sahibi
olmak demektir. Dolayısıyla dindarlık ve şiddet birbiriyle bağdaşmaz. İslamiyet barış ve
hoşgörü dinidir. Bunu Alman ve Avrupa kamuoyuna yeterince anlatmamız ve yanlış bilinenleri
düzeltmemiz gerekir. Burada herkese vazife düşüyor. Siyaset, sivil toplum örgütleri, devlet
kurumları ve basının el ele vererek toplumu aydınlatması gerekiyor.
Avrupa basınında maalesef sık sık İslam'la terör birlikte anılıyor. Oysa Norveç'te
76 kişiyi katleden Breivik yaptığı caniliği Avrupa değerleri ve Hıristiyanlık adına yaptığını iddia
ediyor. Ama kimse bunu dinle bağdaştırmıyor. Bu çelişkili yaklaşım nasıl giderilebilir?
Şiddet ve terörün İslam’da yeri yoktur. Şiddet ve terörün dini de olmaz, zaten. İslam zulüm ve
zalime hep karşı çıkmıştır. Şiddet ve terörün İslam ile birlikte telaffuz edilmesini ve
vasıflandırılmasını tabi ki yanlış buluyoruz. Maalesef Alman ve Avrupa kamuoyunda ve
basınında bu vasıflandırmalar yer alıyor ve İslamiyet’in kamuoyunda yanlış algılanmasına
sebep oluyor. Bu durumu, VIKZ olarak gerek kamuoyunda gerekse işbirliği yaptığımız diğer
Demokras
polisler me
uzaklaştırı
Time To He
Müslümanla
Dönüş değ
Alamancı ef
Dortmund
şüphesi
130 yıl önce
meyvesini v
[YORUM-Ş
güçler
dini ve devlet platformlarında sürekli dile getiriyoruz ve kavramlar konusunda hassas olunması
gerekliliğini vurguluyoruz. Bugün rahatlıkla herkes ‚İslamcı terör‘ tabirini kullanabiliyor, diğer
dinlere gelince bunun mukabili yok, yani kimse ‚Hıristiyanlıkçı‘ veya ‚Musevilikçi‘ gibi tabirler
kullanmıyor. Bu dinlere mensup olan aşırılara ‚fundamentalist‘ veya ‚radikal‘ tabirleri
kullanılıyor.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün Bey'le röportajımızda, "Diyalog yanlış olsaydı Peygamber
Efendimiz (sas) yapmazdı. Efendimiz, Hıristiyanlara mescidinde ibadet etmeye bile izin
vermiştir" demişti. Sizin diyalog faaliyetlerine bakışınız nedir?
Diyalog denilince herkes farklı şeyler anlıyor. Şu andaki Katolik kilisesinin lideri hakiki manada
dinler arası diyaloğun olmadığını savunuyor ve kültürel diyalogtan bahsediyor. Ona göre,
diyalog denildiği zaman kendi inancını tartışmaya açmak anlaşılıyor. Diyalog kendi
hakikatinden vazgeçmek veya kendi inanç ve hakikatini tartışılır konuma getirmek manasına
gelmemelidir. Bu anlamda diyalog olamaz. Diyalog bizce dinimizden taviz vermeden görüşme,
konuşma, tanışma ve karşılaşma demektir. Dinleri birleştirmek veya yeni bir din icat etme
şeklinde yapılan diyalog çalışmaları boşa çıkar. Peygamber Efendimiz de diğer dine mensup
insanlarla görüşmüştür ve onlara İslamiyet´i tebliğ etmiştir. İslamiyet´ten taviz vermemiştir.
Yine Avrupa medyasında Müslümanlar aile içi şiddet, zorla evlilik, namus cinayeti gibi
konularla gündeme geliyor. Müslüman bazı kişilerin bu davranışları İslam'ın hanesine
yazılıyor. VIKZ'in bu konulardaki proje veya düşünceleri nelerdir?
Müslümanlarla ilgili önyargıların toplumda yaygın olması kamuoyunda genel kültür ve
eğitimdeki eksiklikleri gösteriyor. Almanya ve Avrupa eğitim sisteminde İslamiyet´i doğru
tanıtan müfredatlar geliştirmek gerekiyor. Aynı zamanda İslam din dersi uygulamasının birçok
önyargıları kıracağını düşünüyoruz. Biz kamuoyunu çeşitli faaliyetlerimizle aydınlatmaya
çalışıyoruz, cami tanıtım günleri, hayır çarşısı faaliyetleri ve diğer programlarla. Son Alman
İslam Konferansı’nda aile içi şiddetle alakalı bir bildiri yayınladık. Umarım bu gibi konuları
bundan sonra dinden kaynaklanan sorunlar olarak değil de genel toplumsal sıkıntılar olarak
ele alırız. Araştırmalar, Almanların ve diğer Avrupa toplumlarının arasında da aile içi şiddet
bulunduğunu ortaya koyuyor.
İslami cemaatleri resmen dini cemaat olarak tanınma sürecinde çeşitli zorluklar mevcut. Siz
durumu nasıl görüyorsunuz?
İslam fıkhında bir tabir vardır: “Su gelince teyemmüm gider” derler. Anayasal haklar
Müslümanlara da tanındığı zaman bütün ara çözümler gidicidir. Aslında bu ara çözümlere
ihtiyaç olmadan doğrudan doğruya Müslümanlara anayasal haklar verilmiş olsa bu uyum
açısından daha faydalı olacaktır. Ancak siyasetin ve toplumun kısmen bu konuda henüz hazır
olmadığını görüyoruz. Anayasal hakları bize verecekler diye de beklemek durumunda değiliz.
Ayrıca hukuki yollar çok uzun sürüyor. Müslüman çocukların menfaatini gözeterek en kısa
zamanda İslam din derslerinin uygulanmasını sağlamamız gerekiyor. Bu sebepten Danışma
Kurulu çözümüyle yola çıkmış bulunuyoruz.
Müslümanların hala resmen 'Dini Cemaat' olarak tanınmaması noktasında İslami kuruluşların
da eksik ve kusurları var mı? Sizin gözünüzde KRM'nin önemi nedir? 5 yıl önce kurulan
KRM'nin neden hala bir tüzüğü yok ve bu nedenle hala tüzel kişilik değil?
Kamoyunda yanlış bir algı dolaşıyor. Almanya’da dini kurumların dini cemaat olarak tanınması
diye bir özel işlem yoktur. Dini cemaat, anayasal hakkını kullanmak istediğinde, mesela din
dersi gibi, devlet dini cemaat olup olmadığı konusunu araştırır ve bilirkişi raporuyla bunu tespit
ettirir. Aslında KRM’de bulunan bütün kuruluşlar dini cemaat statüsünü haizdir. Çünkü
hepsinin dinin yaşandığı ve yaşatıldığı camileri vardır. Cami kuruluşları ise anayasa
hukukçuları tarafından şüphesiz bir şekilde dini cemaat sayılmaktadır. Mesela Kuzey Ren
Vesfalya İçişleri Bakanlığı, İslam Kültür Merkezleri Birliği‘ni (VIKZ) ta 1998 seneli bir
mektubunda „dini cemaat“ olarak değerlendirmiştir. Aktüel tartışmalarda siyaset İslami
kuruluşların dini cemaat olup olmamasını önceden belirlemek istemiyor ve bunun için ara
çözümlere baş vuruyor. Ancak gelişmeler KRV’de İslami kuruluşların dini cemaat statüsünün
de eyalet hükümeti tarafından önümüzdeki senelerde masaya yatırılacağını gösteriyor.
KRM’ye gelince KRM 5 yaşında genç bir oluşumdur. Buna rağmen birlikte birçok faaliyet
yapılmıştır; Açık Camiler Günü, İslam din dersi gibi. KRM’nin sağlıklı ilerlemesi için aceleden
daha ziyade sağlam adımların atılmasının uygun olacağını düşünüyoruz.
İslami kuruluşlar birlik beraberlik konusunda üzerlerine düşeni yapıyor mu?
Bazıları birlikten bir olmayı anlıyorlar, yani DİTİB, VIKZ, İslam Konseyi (Islamrat) ve
Müslümanlar Merkez Konseyi’nin (ZMD) kendilerini feshedip bir dernek olmalarını istiyorlar.
Bu çatı kuruluşların hepsinin ayrı tarihçe ve kendi alanlarında bir çok çeşitli faaliyetleri var.
Farklılık ve çeşitlilik ile birlik ve beraberlik birbirine aykırı değil. Birlik demek Müslümanların
menfaatlerini beraberce korumak demektir. İslam Kültür Merkezleri’nin tarihine bakıldığında
hep bir araya gelmenin ve birlikte olmanın yanında olmuştur. İslam Kültür Merkezleri Birliği,
KRM’den önce de bir takım birlikteliklere imza atmıştır.
Geçenlerde Almanya İçişleri Bakanı Sayın Friedrich VIKZ'ı ziyaret etti. Bu özlenen bir
tabloydu. Bu gibi ziyaretlerde karşılıklı bir yumuşama, bir güven ortamı doğuyor mu?
Milletvekilleri ve bakanlar toplumun seçtikleri kişilerdir ve kendileri de toplumun içinden
geldiklerini unutmamalıdırlar. Siyasetçiler diğer kurumları eskiden beri sık sık ziyaret ederken
İslami kuruluşlara da son zamanlarda ziyaretleri çoğaldı. Bu gibi ziyaretler Müslüman topluma
yönelik önemli sinyallerdir. Siz bizdensiniz, siz toplumumuzun bir parçasısınız demektir.
Federal İçişleri Bakanı sayın Friedrich’in bizi ziyaret etmesi bu manada bizleri memnun
etmiştir.
Almanya ve Avrupa'daki Türkiye kökenli Müslümanlar artık yarım asırdır burda. Ancak
vatandaşlarımız buradaki gelişmelere, seçimlere bile gereken ilgiyi göstermiyor. Almanya
burada yaşayan Müslümanların da vatanı mıdır?
Gerek Müslümanlar, gerek Alman devleti ve toplumu Müslümanların kalıcı olduğunu 90’lı
senelerin ortasından itibaren anlamış durumdalar. Ancak bu konuda konseptler daha arzu
edilen manada gelişmemiştir. Müslümanlar bu ikinci vatanlarını şekillendirmekte aktif katkıda
bulunmaları gerekmektedir. Bunun yolu ise seçimlere katılmak, siyasi partilere üye olmak,
seçmek ve seçilmekten geçer. Önümüzdeki seçimlere Müslüman vatandaşlarımızın da aktif
katılmaları önemlidir. Böylece ciddiye alınmaları mümkün olur.
Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlere aidiyet duygusu verilmesi için Alman tarafına
hangi görevler düşüyor?
Devlet, siyaset ve medya Müslümanların Almanya’nın bir parçası olduğunu söylemekle
beraber, Müslümanların katkılarını da zaman zaman takdir etmesi gerekiyor. Almanya’nın
kalkınmasında Müslümanların da önemli bir rolü vardır. Vatanını terk ederek buraya gelen
birinci nesil artık Almanya’ya kök salmış, torun sahibi olmuştur. Bu insanlar duygusal olarak
kabul görmek isterler. Artık uyumun başarılarını konuşmanın zamanı geldi. Yarım asırdır
burada yaşayan Müslümanlar ‚misafir‘ değil. Kimi Alman vatandaşı olarak, kimi de diğer
uyruklara sahip olarak Almanya’yı vatan edinmişlerdir.
Almanya'da Neonazi terörü bir süredir gündemde. Tüm ülkelerin sorunu olan ırkçılıkla
mücadele konusunda Almanya'da başta devlet tarafı olmak üzere neler yapılmalı?
Irkçılık çok tehlikelidir. Sadece Almanya değil diğer Avrupa devletlerinde de ırkçılık
yaygınlaşmaya başladı. Bunu aşırı sağcı partilere verilen oylardan anlamak mümkündür.
Irkçılar son zamanlarda ağırlıkla İslamiyet ve Müslümanların konularını istismar ediyorlar ve
toplumu Müslümanlara karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Cami’ye Minareye hayır,
İslamlaştırılmaya hayır gibi sloganlarla insanları kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Bu durumda
devletin daha kararlı ve daha uyanık olması, topluma aydınlatıcı programlar düzenlemesi
gerekir. Bu konunun son zamanlarda ciddiye alındığını görüyoruz. Ancak İslamiyet’in Alman
toplumundaki imajının düzelmesi için İslami teşkilatlara da destek vermesi gerekiyor. Çünkü
ırkçılar İslamiyet´i ve Müslümanları hedef gösteriyorlar. Nazi örgütü NSU’nun Türk ve
Müslüman olduğu için 9 işadamını öldürmesi çok korkunçtur. İlgili devlet kurumlarının bunu
vaktinde tespit edememesi ve engelleyememesi de çok endişe vericidir.
Yorum yaz / share.thought
Adınız (What's this)
Email
Yorum
Kodu giriniz:
Yenile
comment.short.explanation comment.faq
Röportaj
Diğer Başlıklar
İstifalar sorunu çözmez, teşkilatta reform şart
AB, Türkiye'nin vazgeçilemeyecek bir güç haline geldiğinin farkına vardı
‘Yabancısız Almanya Kendini Yok Eder’
Başarılı bir okulun özellikleri nelerdir?
Kırgızistan Berlin Büyükelçisi Dr. Bolot Otunbaev: Almanya Türklerin girişimciliğinden yararlanabilir
İşsizliğin nedeni kalifikasyon eksikliği, çözümü ise eğitim
NUS Meclis Komisyonu raporunu en geç Haziran 2013’te açılayacak
İşsizliğe çözümün anahtarı eğitim merkezleri
Türkiye’de sınavsız üniversite imkânı
Yabancı diplomaları tanıma yasasının maksadı kalifiye eleman çekmek
Böhmer: Gauck, Wulff değil
‘SANKİ YEDİM’ KAMPANYASI
VİKZ’in iftar davetine yoğun
katılım
Almanya'da emlak fiyatları
rekor kırdı, sosyal konutlar
azaldı
Alman ve Türk yaşlılar Möhnesee’yi
gezdi
Göçmen öğretmenlerle ilgili soru,
Berlin Eğitim Bakanı'nı terletti
Cep telefonuyla ödeme dönemi
başladı
Etiyopya’da Ramazan gıda yardım
paketleri yetimlere dağıtıldı
Müslümanlar, gıdalarda gizli katkı
maddelerine tepki göstermeli
Almanya Euro Bölgesi'ndeki krizden
aslında karlı çıktı
Üstün zekalı ve yetenekli göçmen
çocukları neden keşfedilemiyor?
Anadil dersi notları artık normal
karnede yer alacak
Almanya’da tam gün işler arttı, yeni
iş ilanları azaldı
Minik Buse 34. kez ameliyat oldu
ANASAYFA
GÜNDEM
AVRUPA HABER POLITIKA
EKONOMI
ÜMIT BURCU
AILEM
AILE SAĞLIK
YORUMLAR
YAZARLAR
KÜLTÜR SANAT
Copyrightà © 1995-2012 Feza Newspaper Publishing Co. Zukunft Medien GmbH Sprendlinger Land Str. 107 63069 Offenbach Deutschland e-mail: editor@eurozaman.de This w
Data Processing and Internet Services.
Download