I-GİRİŞ Mali uçurum özellikle 2012 yılının ikinci yarısında ekonomiyle ilgilenenlerin sık sık duyduğu bir cümle olmaya başlamıştı. Özellikle 2012'nin son aylarında sıkça vurgulanmaya başlanmış neredeyse her gün duyar olmuştuk. Mali uçurumun tanımını vermek için Amerikan ekonomisinin küçük bir fotoğrafını çekmek icap eder. 2012 yılının özellikle son aylarında 2013 yılında ABD'de maliye politikası uygulamasının nasıl şekilleneceği konusu küresel piyasaların odak noktasını oluşturmuştur. Bu süreçte, 1 Ocak 2013 itibarıyla ABD'de; 2001 yılından bu yana yürürlükte olan orta ve yüksek gelirlilere yönelik vergi indirimlerinin, 2010 yılında hayata geçirilen istihdam yaratma amaçlı vergi indirimlerinin ve sosyal güvenlik sistemi kapsamında çalışanların ücretlerinden kesilen vergilerde uygulanan indirimlerin geçerlilik süresinin dolacak olması1, Haziran 2012'de Yüksek Mahkeme tarafından onaylanan ve ekonomide vergi artırımı etkisi yaratması beklenen sigortasız bireylerin para cezasına tabi tutulmasını öngören "Hasta Koruma ve Ekonomik Bakım Yasası"nın (Patient Protection and Affordable Care Act) işlerlik kazanacak olması ve 2011 yılı Bütçe Kontrol Yasası uyarınca otomatik harcama kesintilerinin devreye girecek olması konumuzun esasını teşkil eder Uçurum kelimesi zaten ekonominin tekrar negatif büyüyeceğinden dolayı getirilmiş bir nitelemedir. Meselenin bu kadar büyümesinin nedeni yukarıda özetle sıralanan nedenlerden ötürü ABD'de oluşabilecek bir negatif büyümenin dünyada olan durgunluğu daha da şiddetlendireceği ve krizden çıkamadan tekrar daha büyük bir krize girileceği endişesidir. ABD'de Bush döneminde alınan karar ile vergiler düşürülüp harcamalar arttırılmıştı ardından 2013'te eğer ABD Senato'su tekrar bu kanunu uzatmaz ya da revize etmez ise vergilerin artıp harcamaların ise kısılacağı "kendiliğinden" eski haline döneceği durumun yaratacağı bir durumdur mali uçurum. ABD ekonomisinde vergi indirimlerinin süresinin dolması tüketim harcamalarını sınırlandıracak bir unsur olarak öne çıkarken, kamu harcamalarının kısılması ekonomiye ilişkin kırılganlıkları artırarak ekonomide resesyon riskini güçlendirecek bir gelişme olarak dikkat çekicidir. Dolar bir dünya parası olduğu ve ABD ekonomisi dünya ekonomisinin çekirdeğinde oturduğu için oradaki gelişmeler tüm dünyayı (ve Türkiye ekonomisini) önemli ölçüde etkileme özelliğine sahip. O yüzden mali uçurum küresel bir sorun olarak da algılanabilir. Normalde durgunluk ve işsizlik dönemlerinde maliye politikalarının genişletici yönde kullanılması, yani vergilerin azaltılması ve kamu harcamalarının artırılması (gaza basılması) beklenir. Aksine, böyle dönemlerde maliye politikaları daraltıcı yönde kullanılırsa, yani eğer hükümet frene basar, vergileri artırır ve kamu 1 “ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 1 harcamalarını azaltılırsa, bu durum düzelmenin tam tersi yönünde etki göstererek, ekonomiyi daha da daraltır ve resesyona sokar.2 Büyüme azalır, işsizlik çözümsüz bir yola girer. Maliye politikasının bu özel durumu Mali Uçurum (Fiscal cliff) olarak adlandırılmaktadır. Böyle bir durum ABD ekonomisinde ilk kez 1929 krizinden çıkış mücadeleleri sürecinde görülmüş. 1931-36 arasındaki New Deal politikaları ile birlikte Amerikan halkı üzerine yüklenen vergi artışları iş dünyasında yatırımcıların risk beklentilerini artırmış, halk tüketimlerini yeniden azaltmış, işverenler büyüme ve istihdam artırıcı faaliyetlere yönelik harcamalarını kısmıştı. ABD ekonomisi 2007’de başlayan (ve 2008’de iyice derinleşen) krizden hala tam olarak sıyrılamadı. Yakın geçmişte ve özellikle şimdilerde de ABD ekonomisinin 2008 krizinden çıkış mücadeleleri sürecinde böyle bir tehlikeye gireceğinden endişe edilmektedir. Dünyada şu anda genel bir durgunluk var, çoğu ekonomi ya resesyona giriyor ya da durgunluk ile mücadele ediyorlar. Mali uçurum durgunlukta uygulanan bir daraltıcı politika olduğu için istenmemektedir. ABD, GSYH miktarını son 10 yılda 10 trilyon dolardan 15 trilyon doların üstüne çıkarmış ve halen dünya ekonomisinin dörtte birinden daha fazlasını üreten bir ekonomidir. Kişi başına gelir de aynı süre zarfında 35 bin dolar civarından 50 bin dolara doğru yaklaşmış, 2008’deki 47 bin dolar 2012’de ise 49 bin dolar civarına yükselmiştir. Euro bölgesinde ise 2007’de 7,6 olan işsizlik oranı, yükselerek 2012’de 11,01 düzeyine çıkmış bu bakımdan ABD’ye göre daha kötü durumda. Ancak, ABD de genel bütçe dengesi ve Borç/GSYH bakımından daha kötü durumda. Her halükarda Borç/GSYH hem AB hem de ABD için (%88 vs %102) çok tehlikeli derecede yüksek ve artmaktadır. AB krizinin derinleşmesi ve Çin, Brezilya ve diğer gelişmekte olan ekonomilerin büyümesinin zayıflaması da ABD ekonomisine olumsuz etki yapmaktadır. II-GENEL NEDENLERİ OLARAK MALİ UÇURUM ve MALİ UÇURUMUN Öncelikle ABD ekonomisi yoğun borçlanma ile çark çeviren bir ekonomidir. Aşağıdaki tablo bu durumu açıkça deklare eder. 2 Yaklaşmakta olan mali uçurum, http://liberteryen.org/2012/11/yaklasmakta-olan-mali-ucurum/ 2 Trilyon $ Kaynak:www.isbank.com.tr Halen ABD Kongresi tarafından belirlenmiş kamu borç stoku üst sınırı 16,4 trilyon USD seviyesinde olup 2012 sonu itibarıyla kamu borçlanmasında söz konusu üst sınıra ulaşılmıştır. 2012 sonu itibarıyla toplam kamu borç stokunun milli gelire oranının %107,2, bütçe açığının ise 1,1 trilyon USD düzeyinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir.3 Bu kapsamda, mali uçuruma düşülmemesi için gündeme gelen/gelecek olan düzenlemelerin kamu borç stoku üst sınırı ile birlikte değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Öte yandan ABD ekonomisi yıllar ilerledikçe kamu harcamalarını arttıran bir yapıya sahiptir. Bu durum yıl gözetilmeden bir tabloya aktarıldığında aşağıdaki grafik şeklinde bir seyirle karşılaşılacaktır. Kaynak:www.isbank.com.tr Ayrıca ABD ekonomisi 2007’de başlayan ve 2008’de iyice derinleşen krizden hala tam olarak sıyrılamadı. Bu durumda, bu krizin izleri hala mevcutken mali uçurum 3 “ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 3 tehlikesi daha da göze batmaktadır. Mali uçurumun tehlike sinyali vereceği endişesi büyüktür. Bu endişenin temel nedeni, kimi iktisatçılara göre ABD’de 1 Ocak 2013’te bir kısım otomatik değişikliklerin yürürlüğe girecek olması ve bu değişikliklerin ekonomik dengeleri etkileyebilecek olmasıdır. Buna göre; Yaklaşık 10 yıl önce yürürlüğe giren ve eski Başkan George Bush döneminden kalan gelir ve istihdam vergi indirimlerinin vadesi dolacaktır. Bunlar kısaca istihdam vergisi kesintileri ve orta sınıfı koruyucu vergiler ile bireyler ve iş dünyası için 50’den fazla geçici vergi kesintilerini içermektedir. İndirimlerin vadesi dolduğunda, hem zengin hem de orta ve dar gelirli mükellefler devlete daha fazla vergi ödemeye başlayacaktır. Vade dolduğunda, hiçbir şey yapılmadığı taktirde bile vergiler otomatikman artmış olacaktır.4 Yürürlüğe girmesi beklenen bir diğer değişiklik ise kamu harcamalarında otomatik kesintilerin başlamasıdır. Kongre’de 2013 için 100 milyar dolar ve gelecek on yıl boyunca 1 trilyon dolar civarında bir harcama kesintisi kararlaştırılmıştı. Buna göre, 1 Ocak 2013’te kamu harcamalarında otomatik kesintiler başlayacak, sosyal programlarda tasarrufa gidilecek, işsizlik yardımları sona erecektir. Bunlar arasında yer alan sosyal programlar için, gelecek on yıl içinde 500 milyar dolara yakın otomatik bir kesinti yapılacağı tahmin edilmektedir. Kesintiler çoğunlukla yoksul ve orta sınıf işsiz kesimler üzerinde yoğunlaşmaktadır.5 Buna göre, 500 milyar doları 2013’te olmak üzere, potansiyel olarak on yıl içinde 7 trilyon dolar civarında bir kaybın ekonominin dışına çıkabileceği, bu yüzden büyümenin düşebileceği ve işsizliğin daha da artabileceği tahmin edilmektedir. Öte yandan, eğer hükümet vergi kesintilerini uzatır ve harcamaları azaltmazsa, ekonomi mali uçuruma girmeyecek; ama bu defa genel devlet borçları Yunanistan’da olduğu gibi tehlikeli bir şekilde şişmeye ve, harcamaların önemli kısmı (%40 kadarı) borçlanmalarla finanse edilmeye devam edecek, bu da kamu açıklarını artıracak ve dolayısıyla yine ekonomideki şiddetli daralma sonucunda ABD’de de Avrupa’dakine benzer bir borç krizi ortaya çıkabilecek ve tüm dünyayı etkileyebilecektir. Mali uçurum tehlikesi karşısında iktidardaki Demokratlarla muhalefetteki Cumhuriyetçiler arasında tam bir anlaşmazlık var. Genel olarak Demokratlar vergi alınmasından ve kamu harcamalarının artırılmasından yana iken, Cumhuriyetçiler de vergilerin ve kamu harcamalarının azaltılmasından yana bir tavır sergiliyorlar. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki uzlaşmazlıkların başında, Cumhuriyetçilerin yıllık geliri 250 bin doları geçenlere yönelik vergi kesintilerinin 4 Yaklaşmakta olan mali uçurum, http://liberteryen.org/2012/11/yaklasmakta-olan-mali-ucurum/ 5 Yaklaşmakta olan mali uçurum, http://liberteryen.org/2012/11/yaklasmakta-olan-mali-ucurum/ 4 kaldırılmasına karşı çıkması geliyor. İkinci konu ise bütçe kesintileri ve bu kapsamda Demokratların özellikle Sosyal Güvenlik ve sağlık kurumlarına yönelik ''aşırı'' kesintilere karşı olması. İki kesimin ortak bakışa sahip olduğu konu ise orta kesim Amerikalıların vergilerinin artmaması. Obama, vergi kesintilerinin uygulanacağı kesimi, yıllık geliri 250 bin dolar ve altı olarak belirlemişti. Ama Demokratların, Cumhuriyetçileri ikna edebilmek için bu sınırı, daha az düzeydeki zenginlerin de pakete dahil olabilmesi şeklinde, yıllık 400-500 bin dolara da çıkarmayı kabul edebileceği belirtiliyor. Cumhuriyetçiler ise hiç kimseye vergi artışı getirilmemesini istiyor. Tartışmalara sosyal güvenlik yardımları da dahil edildi. Bunun yanında, Cumhuriyetçiler, görüşmelere, sosyal güvenlik yardımlarını da dahil etmeye çalıştı. Bazı iktisatçılar ise Amerika'nın mali uçurum ile karşı karşıya gelmesinin arkasında iki temel parametre bulunduğunu savunur. Birincisi 11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kulelere yapılan saldırının ardından Başkan Bush'un ekonomiyi canlandırmak için yürürlüğe koyduğu vergi indirimlerinin süresinin 1 Ocak 2013 itibariyle sona ermesidir. Yine aynı dönemde Bush tarafından başlatılan 'teröre karşı savaş' stratejisi de bütçe üzerindeki yükü de kartopu gibi artırmıştır.6 İkincisi ise, 2011 yazında her iki partiden temsilcilerin katılmasıyla oluşturulan ve bütçe açıklarının kontrol altına alınması için her iki partinin ortak desteğini alacak bir öneri geliştirilmek için kurulan Süper Komite'nin önerisi ile yasalaşan Bütçe Kontrol Yasası gereğince kamu harcamalarının otomatik olarak yaklaşık 600 milyar dolarlık kısılacak olmasıdır.7(ilk görüşteki iktisat grubuna benzer görüş) Vergi indirimlerinin 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle sona ermesi, hane halklarının gelirlerini azaltacaktır. Ayrıca firmalar için uygulanan teşviklerin yürürlükten kalkması ise, firmaların karlılıklarını derinden etkileyecektir. Bütçe Kontrol Yasası, savunma harcamaları dahil bir çok alanda kesintiler öngörmektedir. Bu yasada öngörülen harcama türlerinin ileri ve geri bağlantıları üzerinden oluşturacağı kanallar ile Amerikan ekonomisinde ciddi daralmalara neden olması muhtemeldir. Nitekim, mali uçurumun Amerikan ekonomisinde yüzde 2 oranında bir daralmaya neden olması ve ayrıca işsizliğin yüzde 10'lar seviyesine çıkması beklenmektedir. Böylesi bir durum, Avrupa'dan sonra Amerika'nın da resesyona girmesi anlamına gelmektedir. 6 Muhsin KAR, “ABD'nin yaşadığı mali uçurumun nedenleri”, 2013 7 Muhsin KAR, “ABD'nin yaşadığı mali uçurumun nedenleri”, 2013 5 Mali uçurumda geçici olsa da bir uzlaşma sağlandı. Temsilciler Meclisi'nin 167 ret oyuna karşılık 257 oyla kabul ettiği önerge, "mali uçurum" adı verilen vergi artışı ve harcama kısıtlamasını şimdilik engellemiş oldu. 2012 yılının son günlerinde dünya gündemini işgal eden konu Amerika’nın mali uçuruma girip girmeyeceğiydi. Kongrede tasarının onaylanması sonucunda Bush döneminde alınan vergi kesintisi kararı uygulaması 400 bin dolar ve altında yıllık gelire sahip olanlar için devam edecek. Otomatik harcama kesintilerinde 2 ay erteleme yapılırken işsizlik ödemeleri ise 1 yıl daha devam edecek. Amerika harcama kesintilerini erteledi ancak bütçe açıkları yüksek seviyede.8 Böylelikle Amerika yüksek gelirliden daha fazla vergi almaya devam edecek. Orta gelir düzeyinden ise elde edeceği vergi gelirinden feragat ediyor. Şüphesiz Amerika’da onaylanan tasarıyla birlikte belki de ikinci bir resesyonun önüne geçilmiş oldu. Bununla birlikte kısa vadeli çözümlerle ne kadar süre daha bütçe açıkları telafi edilebilir düzeyde olur bilinmiyor. 9 ABD şimdilik vergi artırımlarıyla aynı anda bütçe kesintilerinin uygulanmasının ekonomiyi sürükleyeceği mali uçuruma düşmekten kurtuldu. Ancak ekonomiye yönelik uzun vadeli çözümlerin getirilmesi gerekiyor. Şimdi de 2012 yılında geçerli olan kanunlara göre Ocak 2013'te devreye girmesi öngörülen uygulamalara kısaca baktığımızda, aşağıdaki tablo rakamları göze çarpmaktadır. Bütçeye Etkisi Büyümeye % GSYH Milyar $ % Etkisi GSYH 0,6 90 -0,4 Alternatif Asgari Vergilerde Uygulanan İndirimlerin Yasal Süresinin Dolması* Orta Gelir Grubuna Yönelik Vergiler 0,8 Yüksek Gelir Grubuna Yönelik Vergiler 0,3 Otomatik Harcama Kesintilerinin Devreye 0,5 İstihdam 0,8 Girmesi Artırma Amaçlı Vergi İndirimlerinin İşsizlik Sigortası Süresinin DolmasıKesintilerinin Yürürlüğe Girmesi 0,2 Sağlık Sistemine İlişkin Vergi Artırımlarının 0,1 Diğer Süresi Dolan Teşvikler 0,5 Devreye Girmesi Toplam 3,8 131 44 87 127 35 24 87 625 -0,6 -0,1 -0,6 -0,5 -0,2 -0,1 -0,4 -2,9 Kaynak:www.isbank.com.tr 8 Selin SARILI,”Ertelenmiş Mali Uçurum”, 2013 9 Selin SARILI,”Ertelenmiş Mali Uçurum”, 2013 6 Tablodan da çok açık bir şekilde, oluşacak bir mali uçurumun büyümeyi menfi şekilde etkileyeceği anlaşılacaktır. Zaten ABD ekonomisindeki bir daralmanın da diğer ekonomileri lokomotif bir şekilde etkileyeceği hususu tartışılmayacak bir durumdur. Özellikle de tabloda otomatik harcama kesintilerinin devreye girmesi büyümeyi %0,6 etkileyeceği beklentisi azımsanmayacak bir orandır. Çünkü makro ekonomide değişkenler birbirine bağlı olduğundan burada yaşanacak bir daralma diğer göstergeleri de menfi etkilemesi aşikardır. Burada asıl araştırılması gereken konu aslında mali uçurum tehlikesi karşısında ABD’nin yapacağı hamlelerdir. O günlerde 2012 yılının son aylarında mali uçurum riskine karşı izlenecek olası politikalara ilişkin piyasalarda 3 farklı senaryo ağırlık kazanmıştı.10 Görüşmelerden çıkabilecek kararlardan ilki, mevcut yasaların geçerlilik sürelerinin uzatılması olarak değerlendirilmiştir. Bu senaryonun gerçekleşmesiyle 1 Ocak 2013'te süresi dolan teşviklerin sürdürülmesinin ABD'de borçlanma tavanında yüksek bir artırım gerçekleştirilmesi ihtiyacını da beraberinde getireceği aşikardır. Bu senaryo o günlerde, küresel kriz sonrası dönemde yüksek kamu borç stoklarına rağmen harcama eğilimi devam eden Avrupa ülkelerinin yaşadığı sorunlar dikkate alındığında bu tarz bir ertelemenin tercih edilmesi oldukça düşük bir olasılık olarak değerlendirilmişti. 10 “ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 7 Gündeme gelen bir diğer seçenek ise, ABD'de mali uçurum senaryosunun gerçekleşmesi ve böylece ülkede borç stokunun azaltılması için gereken maliyetin çok geç olmadan ödenmesi olmuştur. Bu senaryo çerçevesinde, yeni vergi düzeylerinin uygulamaya konması ve harcamaların kısılması paralelinde ülkenin kamu borç stokunun düşüş sergilemesinin, ABD ekonomisinin sürdürülebilir büyüme için güç kazanmasına katkıda bulunacağı düşünülmüştür. Siyasi olarak da bu tür bir senaryonun gerçekleşme olasılığı düşük olarak kabul edilmiştir. I ve II numaralı senaryolara bir ara çözüm olarak üretilen üçüncü senaryoda ise, mali uçurum görüşmelerinin devam ettiği süreçte mevcut vergi uygulamalarının en azından bir bölümünün geçerlilik süresinin uzatılması ve/veya harcama kesintilerinin bir kısmının ertelenmesi ABD yönetiminin önündeki diğer bir seçenek olarak değerlendirilmiştir. 11 Bu senaryoya göre "mali uçurum" sorununun kısmi çözümü ile borç stokunda yüksek oranlı artışların önüne geçilmesi öngörülürken, vergi artışı ve harcama kesintilerinin ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkilerinin de sınırlandırılması amaçlanmıştır. Bu senaryonun karşısındaki en büyük sorun ise partilerarası uzlaşmanın sağlanması konusunda karşılaşılması muhtemel güçlükler olmuştur.12 Nihayetinde alınan kararlar, sorunun çözümünün üçüncü senaryoya yakın gerçekleştiğine işaret etmektedir. Nitekim, kabul edilen bütçe tasarısının kısmi vergi artışlarını içerdiği görülmektedir. 2013 yılı başında ABD'de alınan kararların genel olarak yüksek gelir grubuna yönelik olduğu dikkat çekmektedir. Bütçe kanununun en çok yankı uyandıran maddesini, Başkan Obama'nın da önemli seçim vaatlerinden biri olan yüksek gelirlilerden alınacak vergilerde 2001 yılından bu yana uygulanan indirimlerin kaldırılması oluşturmuştur.13 Bu maddeye göre yıllık geliri 400.000 USD'nin üzerinde olan kişiler ve 450.000 USD'nin üzerinde olan aileler 2013 yılından itibaren vergi indirimi uygulamasından faydalanamayacaklardır. Ayrıca, sözkonusu gelir grubuna mensup kişilerin sermaye kazançlarına yönelik vergi oranları %15'ten %20'ye yükseltilmiştir. Diğer gelir gruplarında ise, vergi indirimlerinin geçerlilik süresinin uzatılması yerine bu indirimler yasalaştırılarak uygulama kalıcı hale getirilmiştir. Aynı zamanda yine yüksek gelirlileri hedef alan alternatif asgari gelir vergisinin orta ve düşük gelir gruplarını etkilememesi için her yılın başında çıkarılan muafiyet kanunu da kalıcılaştırılmıştır. Uzun süreli işsizlerin aldığı işsizlik maaşı ödemeleri bir yıl uzatılırken, sosyal güvenlik sistemi kapsamında çalışanların ücretlerinden kesilen ve 11 12 13 “ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 8 2010 yılından geçerli olmak üzere geçici olarak %6,2'den %4,2'ye indirilen vergiler yeniden önceki seviyesine yükseltilmiştir.14 Ayrıca, ABD ekonomisinin büyüme performansı üzerinde oldukça yüksek etkisi olması beklenen otomatik harcama kesintilerinin ise 2013 yılı harcama planlarını netleştirmek ve tekrar düzenlemek amacıyla iki ay ertelenmesi kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte, kabul edilen bütçe tasarısı kamu borç stoku üst sınırının aşılması endişesini hafifletememiştir. Kongre Bütçe Ofisi'ne göre alınan kararların önümüzdeki on yıllık süre içerisinde bütçe açığını 3,6 trilyon USD artırıcı yönde etkileyeceği ifade edilmektedir. Söz konusu uzun vadeli etkiden daha da önemli olmak üzere 2012 yılı sonu itibarıyla yeni borçlanma imkanı kalmayan ABD Hazinesi'nin bütçe gelirleri ile ancak Şubat ayı ortalarına kadar mevcut kamu harcamalarını finanse edebileceği dikkate alındığında, Başkan Obama'nın savunma ve yurt içi harcamalarda gerçekleştirilmesini planladığı 110 milyar USD'lik kesinti planına karşılık, Cumhuriyetçilerin önümüzdeki dönemde borç üst sınırının aşılmasının yarattığı baskıyla birlikte sağlık harcamalarının çoğunluğunu oluşturduğu ve sosyal hak harcamaları olarak adlandırılan harcama kaleminde kesintiye gidilmesi konusunda ısrarcı olacağı düşünülmektedir.15 Dolayısıyla, bir süredir küresel piyasalarda gündemi yoğun bir şekilde meşgul eden mali uçurum endişesi alınan kararlarla birlikte sona ermiş gibi görünse de borç üst sınırının aşılması sorununa uzun vadeli bir çözüm bulunamaması, ABD bütçesine ilişkin gelişmelerin önümüzdeki dönemde de piyasaların odağında yer almaya devam edeceğine işaret etmektedir. Şimdiki tartışma konumuz ise şayet bir uzlaşı olmaması halinde ABD ekonomisini bekleyen bir senaryo dizisidir. Yani otomatik olarak devreye girecek ekonomik parametreler halinde nasıl bir ekonomi bizleri beklerdi? Vergi Kesintileri Kimi Ne Kadar Etkileyecek? Yeni yasanın çıkartılmaması halinde 2013 yılında vergi oranları otomatik olarak artacak. Başkan Obama'nın hiç taviz vermediği orta gelirli (middle class family) bir aile ortalama 2 bin dolar, düşük gelirli bir aile ise 350 dolardan fazla ekstra vergi ödemek zorunda kalacak. 2012 yılı gelir dağılımına göre vergi oranları 10, 15, 25, 28, 33 ve 35 şeklinde değişiyor. Şayet mali uçurum konusunda yeni bir anlaşmaya varılmazsa vergiler 15, 28, 31, 36 ve 39,6 oranlarına yükselecek. İşsizlik Maaşları Kesilecek, İşsizlik Oranı Artacak 14 15 ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 ABD’de Mali Uçuruma İlişkin Bir Değerlendirme”, İş Bankası araştırma raporları, 2013 9 Kongre tarafından 2008 yılında kabul edilen işsizlik maaşları yıl sonunda kesilecek. Bu durumdan yaklaşık 2 milyon Amerikalı direkt etkilenecek. Mali uçurum sorunu çözülmezse Kongre Bütçe Ofisi (CBO) tahminlerine göre 3,4 milyon insan işini kaybedecek. Bu kayıp ise işsizlik oranını en az yüzde 9,1 oranına yükseltecek. Yatırımcı Daha Fazla Vergi Ödeyecek Yatırım yapmak isteyenler için mevcut olan yüzde 15'lik vergi oranı yüzde 20'ye yükselecek. Sadece Wall Street yatırımcılarını değil bireysel bütün yatırımcılar daha fazla vergi ödemek durumunda kalacak. Şu anda 5,12 milyon dolar üzerinde gayrimenkul sahibi olanlar yüzde 35 vergi öderken bu oran yüzde 55'e yükselecek. Bir başka ifadeyle bu insanlar 1 milyon dolar daha fazla vergi ödemek zorunda kalacak. Sosyal Güvenlik Bordro Vergi Oranları Artacak Kongre, 2010 yılında sosyal güvenlik vergi oranlarını yüzde 6,2'den yüzde 4,2'ye indirmişti. 31 Aralık'ta sona erecek bu indirim yıllık 50 bin dolar gelire sahip bir vatandaşın haftalık 20 dolar ekstra vergi ödemesini gerektirecek. Sağlık Harcamaları Artacak Amerika'da şu anda yaklaşık 50 milyon insanın sağlık sigortası var. 65 yaş ve üstü insanların sigortasını ise devlet karşılıyor. Şayet mali uçurum konusunda bir anlaşma olmazsa sağlık için ayrılan bütçe yüzde 2 oranında azaltılacak. Bu da demek oluyor ki hastane ve çalışanlara verilen maaşlar önemli derecede azalacak. Ayrıca hastalık salgınlarının izlenmesi ve azaltılması için çalışan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) bütçesinde 464 milyon dolar kesinti yapılacak. Kamu Harcamaları Mali Uçurum ile ilgili bir adım atılmazsa kamu harcamalarında kesintiler başlayacak. 1 Ocak 2013'te savunma harcamaları başta olmak üzere birçok kalemde kesintiler yapılacak. Toplamda 800 milyar dolara yakın bir kesintiden söz ediliyor. Kongre daha önce 2013 yılında 100 milyar dolar ve gelecek 10 yıl boyunca 1 trilyon dolar harcama kesintisi konusunda anlaşmıştı. Kamu harcamalarının azaltılması temel makro ekonomi prensipleri dahilinde milli geliri azaltan yani büyümeyi menfi etkileyen bir parametredir. Bilindiği üzere ISLM denkliği temek ekonomi dengesidir. Kamu harcamalarının artışı beraberinde IS in sağa kaymasına neden olur. Bunun diğer bir anlamı ekonomideki talep düzeyinin artması demektir. Aşağıdaki şekilden de anlaşılacağı üzere toplam talebin artması 10 beraberinde milli gelir artışına neden olur. İşte bu anlamda mali uçurumla birlikte yaşanacak bir daralma beraberinde kamu harcamalarının azalmasına neden olacak ve bu durum ise ABD ekonomisinde bir menfi büyümeye neden olacaktır. ABD ekonomisi genel olarak büyük bir ekonomik büyüklük olduğu için burada yaşanacak bir durgunluk diğer ekonomileri de olumsuz etkileyecektir. Çünkü ABD ekonomisi hem diğer ekonomiler için sübvanse görevi görürken hem de diğer ekonomilerden ciddi şekilde fon alarak beslenen ve açıklarını bu şekilde çeviren bir yapıya sahiptir. Kısacası “interaktif” bir ekonomi olması yani diğer ekonomilerle çok sıkı ilişkileri olması sebebiyle ABD ekonomisi dünya ekonomisi için önemli bir yere sahiptir. Vergi Tablosu Şu anki vergi oranları 10,15, 25, 28, 33 ve 35 şeklinde değişiyor. Eğer mali uçurum konusunda anlaşmaya varılamazsa oranlar 15, 28, 31, 36 ve 39,6 oranlarında değişecek. III-MALİ UÇURUMUN GENEL ETKİLERİ ve TÜRKİYE’YE OLASI YANSIMALARI Öncelikle iktisatçıların çoğu ABD'deki mali uçurumdan kurtulmayı öngören tasarının Temsilciler Meclisi'nde onaylanmasının Türkiye'ye sınırlı da olsa olumlu yansımaları olacağını belirtiyorlar. Türkiye’ye en önemli olası olumlu etkisi belirsizliğin kısmen de olsa ortadan kalkması durumudur. Belirsizliklerin aşılmasının global risk iştahını desteklediği, bunun da 2013'te genel olarak beklendiği üzere Türkiye'ye sermaye girişlerini 11 güçlendirebileceği aşikardır. Ayrıca küresel likidite ve küresel faiz açısından olumlu yansımaların olabileceği de göz önüne alınmalıdır. Borç tavanı uygulamasının ilk olarak 1917 yılında uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu tarihten bu yana 91 kez tavanın yükseltildiği görülmüştür. Bu anlamda ABD de yaşanacak bir uzlaşılmama durumunda küresel ekonomiyi olumsuz etkilenirdi. Uzlaşma sağlanamaması halinde ABD ekonomisinin yüzde 2 daralması gibi bir durum söz konusu olacaktı. ABD de mali uçuruma ilişkin bir uzlaşı sağlanamamış olsaydı bunun Türkiye’ye etkisi bize göre doğrudan değil dolaylı olurdu. Öncelikle Türkiye'nin ABD ile dış ticaretinin sınırlı olması bu görüşümüzün temelini oluşturur. Kararın resesyondaki Avrupa ülkeleri üzerinde bir kıpırtı oluşturması Türkiye'yi etkiler. Ancak o etki sayesinde Türkiye’yi etkileyen bir yapıya sahip olurdu. Yani esas olarak küresel ekonominin etkisiyle Türkiye bu etkiden nasibini alırdı. Hükümetin Orta Vadeli Program'da (OVP) 2013 yılı büyüme hedefini yüzde 4 olarak belirlerken, bize göre bu uzlaşma ihtimalini de dikkate alarak bir tahmin yaptığı kanaatindeyiz. Öte yandan uzlaşılan tasarının birinci en iyi politika olmadığını düşünmekteyiz. ABD Başkanı Barack Obama'nın kanadı olan demokratların senatonun yanı sıra temsilciler meclisinde de ağırlığı olsaydı ortaya çıkacak çözüm, ABD için birinci en iyi politika olacaktı. Dolayısıyla dünya, rahat bir nefes alabilirdi. Ancak uzlaşma ile alınan bir karar olduğu için bunun ikinci en iyi politika olduğu kanaatindeyiz. Mali uçurum şüphesiz ki dünya ekonomisini olumsuz etkiler. Bu etki birçok kanal vasıtasıyla ortaya çıkar. Örneğin mali uçurum nedeniyle ABD ekonomisindeki kamu harcamalarının ki bunu genel olarak genel talep olarak da alabiliriz, azalması dünya ekonomilerinin de daralma sürecine girişini kolaylaştırır. Toplam talebin azalmasını grafikle bir çok açıdan irdelenebilir. Çalışmamızın yukarıdaki bölümlerinde de bu durum izah edilmeye çalışılmıştı. IS-LM modeli ile de bir talep daralmasının sonuçlarını inceleyebiliriz. 12 Şekillerden de anlaşılacağı üzere, mali uçurum nedeniyle ABD ekonomisinde yaşanacak bir daralma beraberinde toplam talebin azalmasına ve temel makro ekonomik analiz çerçevesinde ise bu durumun milli gelir azalmasına neden olacaktır. ABD ekonomisindeki milli hasılanın azalması demek, ABD ekonomisiyle sıkı ilişkileri olan ekonomiler için ise ihracatın daralması anlamı taşır. Çünkü milli gelir arttıkça ithalat da artar. ABD’nin ithalatının daralması kimi ekonomiler için ihracatın azalması demektir. Öte yandan ABD de yaşanacak bir mali uçurum dünya ekonomileri için ise belirsizlik anlamı taşır. Bunun en güzel örneğini küresel finansal krizde yaşayarak test ettik. Belirsizlik iktisat biliminde istenmeyen-hoş olmayan bir paradigmadır. Mali uçurumla birlikte derinleşecek bir belirsizlik ortamı dünya ekonomisini tedirgin etmeye yeter. Şüphesiz ki belirsizliğin en menfi yaşandığı alan yatırım alanıdır. Yatırımcılar için belirsizlik ortamı tabiri caizse bekleme odaları gibidir. Yatırımcı her zaman güvenli bir limana gemisini yanaştırma çabası içerisindedir. Dünya üzerinde yaşanacak bir yatırım daralması Keynes genel denklem yöntemiyle şöyle gösterilebilir. Y=C+I+G+(X-M) 13 Denklemdeki (I) invest yani yatırımı temsil eder, ve denklemden de anlaşılacağı üzere dünya üzerinde yaşanacak bir yatırım daralması milli gelirin azalmasına neden olacaktır.Bu durumu yine Keynes harcama modeliyle de şu şekilde gösterebiliriz. 14 Aynı zamanda mali uçurum doğal olarak ABD ekonomisinde vergi oranlarının artmasına neden olacaktır. Kısılan harcamalar ve artan vergiler nihayetinde bütçe açıklarının azalmasına hizmet eden iktisat argümanlarıdır. Vergi oranlarının artışı da yine yukarıda yapmış olduğumuz analize benzer sonuçlar doğuracaktır. ABD de yaşanacak bir mali uçurumun Türkiye’ye olan dolaylı etkisi kısaca şöyle açıklanabilir. Ticaret ve İhracatlar Mali uçurum gelişmiş ülkelerdeki tüketim mallarına olan talebi azaltır. Geçmiş deneyimler bunu ispata şiardır. Talepteki bu düşme düşük faiz oranlarının özellikle otomobillere olan talebi uzun yıllardır teşvik ettiği otomotiv sanayinde çok güçlü şekilde hissedilmiştir. Ancak kısa bir süre sonra bunu konfeksiyon, elektronik araçgereç ve ev eşyaları gibi diğer mallardaki talep düşüşü takip etmiştir. Küresel krizde de ABD tüketicilerinin tüketim ve tasarruf yapılarındaki değişiklikler önemli etkiler yapmıştır. Kriz nedeniyle ABD tüketicilerinin harcamalarını kısması ve tasarruflarını arttırmasıyla, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerdeki ticarette daralma hiç fark gözetmeksizin çok çarpıcı bir hale gelmiştir. Talepteki daralmaya ilave olarak, mali piyasalardaki ihracatın finansmanındaki kredi daralması ihracat maliyetlerinin artışına neden olmuştur. Özet olarak ifade edilecek olursa, sanayi mallarının temel ithalatçısı olan gelişmiş ülkelerdeki ekonomik daralma hızla diğer ülkelere de yayılmıştır. Gelişmekte olan ve yeni yeni gelişen ekonomilerde tarafından “ithal” edilen krizin ticari mallara olan yerel talebi düşürerek durumun kötüleşmesine katkıda bulunduğuna da işaret etmek gerekmektedir. Çünkü bu ülkelerde mallara yönelik olan gelir elastikiyeti oldukça yüksektir ve bundan dolayı da işsizlik ve yaygın işten çıkarmalarla birlikte harcanabilir gelir miktarındaki azalmadan dolayı ticari mallara olan yerel talep de düşmüştür. Mali uçurum olayında da mali uçurum devam ettikçe, zincirleme etkiler özellikle küresel pazara yakından bağlı olan sektörler olmak üzere, Türk ekonomisince de hissedilir. Gelişmiş ülkelerin taleplerindeki düşüşler doğrudan ihracat miktarlarını aşağıya doğru iter. Türkiyenin ihracat düşüşü IS-LM modeli ile de gösterilrse aşağıdaki tablo oluşacaktır. Tablodan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de yaşanacak bir ihracat düşüşü milli geliri azaltıp büyümeyi olumsuz etkileyecektir. 15 Bankacılık ve Mali Sistem Mali uçurum muhtemeldir ki ülkelerin banka ve mali kurumlarını kötü şekilde etkilesin. Küresel krizde de bu durum yaşanmıştı. Mali piyasaların küreselleşmesiyle, belirli bir gelir düzeyindeki ülkeler çok öncelerden küresel mali piyasayla bütünleşmişler ve ekonomik politikaları ve programları ve hatta ulusal paralarının değerleri bile bankaların, öz sermaye fonlarının ve kredilendirme kuruluşlarının kararlarından etkilenmeye başlamıştır. Bu şekilde karmaşık uluslararası finans sisteminde bankalar, hedge funds ve öz sermaye fonlarının devasa kayıplarıyla gelişmekte olan ülkelerle yeni gelişen pazarlara verilebilecek fonlar geleneksel olarak fonların oluşturulduğu uluslararası sermaye piyasalarındaki finansman kaynaklarında çarpıcı bir düşüşten dolayı neredeyse kurumuştur. Bunun doğal sonucu uluslararası ticarette bir düşüş ve yatırım miktarlarında azalmadır. Üstelik krediler için hesaplanan risk primleri de 3 kattan fazla artmış ve yatırımların maliyetinde önemli bir artışa neden olmuştur. Bu artışlar sadece yeni yatırımları sınırlamamış fakat ayrıca mevcut kamu ve özel kuruluşların modernize edilmesine engel olmuş ve özel ve kamu kesimlerinin borçlarının yönetiminde baskı oluşturmuştur. Mali uçurumda da bu hadiselerin yaşanması kaçınılmazdır. İstihdama Etkisi Mali uçurum talep daralmasıyla birlikte istihdamı da menfi etkilemesi muhtemeldir. Örneğin küresel ekonomideki küçülme küresel mali krizin vurduğu ülkelerin büyük bir çoğunluğunda kendini işgücü piyasasında artan işsizlik ve kırılgan 16 istihdam oranları ile istihdamda sosyal açıklığın genişleme şekillerindeki büyük bozulmalar şeklinde göstermiştir. Mali uçurumda da benzer bir tablo oluşacaktır. Yukarıda başlıklara indirgediğimiz makro ekonomik değişkenleri genel olarak ele aldığımızda öncelikle global kriz şartlarında ki bunun içinde mali uçurum durumu da var, Türkiye’nin en tehlikeli göstergelerinden biri cari açığın finansmanı. Önümüzdeki dönemde, fon sağlayan batı ekonomilerinde yaşanan finansal kriz nedeniyle, cari açığı finanse edecek fonları bulabilmek hem zor hem de daha maliyetli olacak. Uluslararası doğrudan yabancı sermaye girişinde dikkat çekici bir başka gelişme de Avrupa ve ABD yönlü girişler ciddi ölçüde gerilerken Körfez yönlü girişlerin artması. Türkiye’nin diğer önemli risklerinden biri de reel sektörün yüksek borçluluk oranı. Son yıllarda Türk şirketleri dışarıdan borçlanmak daha ucuz olduğu için sıkça dış borçlanma yolunu tercih etti. Ve yıllar geçtikçe bu rakam hızla yukarı tırmandı. Dolayısıyla mali uçurum durumunda Türkiye’nin bu yapısı önemli bir risk oluşturmaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta reel sektörün kısa vadeli borcunun hem kamudan hem de finans sektörünün kısa vadeli borcundan fazla olması. Bu da demek oluyor ki Türkiye’de ve dış piyasalarda yaşanacak uzun süreli likidite sıkışıklarından ilk önce ekonomimizin bel kemiği yani reel sektör etkilenecek. Son makro ekonomik değişkenimiz ekonomik büyüme. Türkiye’nin ithalata dayalı üretim yapısı, dış girdi maliyetlerinin artması, ihracatın yavaşlaması finansal dalgalanmaya bağlı olarak dövizde ve enerji fiyatlarında meydana gelebilecek artışları ciddiyetle ele alındığımızda 2001 sonrası yaşanan yüksek büyüme rakamlarını önümüzdeki dönemde tutturamayacağımızı kolaylıkla söyleyebiliriz. IV-SONUÇ ABD'de uzun süredir devam eden müzakereler ve tartışmalar sonucunda, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında "mali uçurum" anlaşması ancak yılbaşı gecesi sağlanabildi. Karşılıklı tavizler verilerek gerçekleşen son dakika anlaşmasında her iki taraf da istediğini tam olarak alamadı. Anlaşmayla sonuçlanan süreçte bazı isimler ön plana çıkarken bazıları ise hayal kırıklığına neden oldu.16 ABD Başkanı Barack Obama: Obama geçmişteki politik çekişmelerden gerekli dersi aldığını ortaya koydu. Mali uçurum tartışmalarının ilk gününden itibaren 16 ABD'de "mali uçurum" savaşının kazananları ve kaybedenleri” www.zaman.com.tr 17 çizgisini korudu. Özellikle seçimlerde aldığı zafer mali uçurum tartışmalarından da galip çıkacağına olan inancını arttırdı. Nihayetinde bazı tavizler verilmiş olsa da istediğini almayı başardı. Sürecin kazananı olduğu kadar kaybedeni de olan Obama, mali uçurum tartışmalarını parti kampanyasına benzer bir tarzda ve başarılı götürdü. Sonunda da istediğini aldı. Ancak anlaşma konusunda beklenen etkili adımları atmadı. Obama'dan ülkenin başındaki isim olarak halka büyük ekonomik sıkıntı yaşatabilecek bu sorunun çözümünün son dakikaya bırakmadan çözüme kavuşturması beklenirdi. Kongre, Amerikan halkının çözümsüzlükten dolayı kendilerine gösterdiği tepkiyi hak ettiğini ortaya koydu. Kongre üyeleri mali uçurum tartışmalarında çözüm adına kötü bir politika yürüttü. İki taraf da son güne kadar çözüm adına yapıcı adımlar atmadı. Bu haliyle ABD Kongre'si halka gelecek adına umut vermedi. Finansal piyasalarda yaşanan krizin etkisiyle küresel ekonominin resesyon sürecine girmesi, gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte makroekonomik politikaların devreye girmesini sağlamıştır. Krizin ilk olarak finans piyasalarında başlaması, para politikasını gündeme getirmiş; ancak hızlı faiz indirimleri ekonominin tekrar canlanmasına yetmemiştir. Böylece para politikasının yanı sıra maliye politikası da gündeme gelmiştir. Finansal kriz çıkmadan önce mali teşvikler ekonomistler arasında popülerliğini yitirmiş durumdaydı. Özellikle, makroekonomik politikanın ikiz hedefleri (bir yandan ekonomik büyüme ve diğer yandan enflasyon ve işsizlikle mücadele) söz konusu olduğunda mali politika, para politikası gibi diğer araçlara göre prestij kaybetmişti. Benimsenen yaklaşım, finansal piyasaların riski fiyatlandırabileceği ve krediyi etkili bir şekilde tahsis edebileceği yönündeydi. Şimdi ise mali uçurum diye adlandırılan yeni bir sürece girildi. Mali uçurum özellikle 2012 yılının ikinci yarısında ekonomiyle ilgilenenlerin sık sık duyduğu bir cümle olmaya başlamıştı. Özellikle 2012'nin son aylarında sıkça vurgulanmaya başlanmış neredeyse her gün duyar olmuştuk. ABD ekonomisi 2007’de başlayan ve 2008’de iyice derinleşen krizden hala tam olarak sıyrılamadı. Bu durumda, bu krizin izleri hala mevcutken mali uçurum tehlikesi daha da göze batmaktadır. Mali uçurumun tehlike sinyali vereceği endişesi büyüktür. Bu endişenin temel nedeni, kimi iktisatçılara göre ABD’de 1 Ocak 2013’te bir kısım otomatik değişikliklerin yürürlüğe girecek olması ve bu değişikliklerin ekonomik dengeleri etkileyebilecek olmasıdır. Buna göre; Yaklaşık 10 yıl önce yürürlüğe giren ve eski Başkan George Bush döneminden kalan gelir ve istihdam vergi indirimlerinin vadesi dolacaktır. Bunlar kısaca istihdam vergisi kesintileri ve orta sınıfı koruyucu vergiler ile bireyler ve iş dünyası için 50’den fazla geçici vergi kesintilerini içermektedir. İndirimlerin vadesi dolduğunda, hem zengin hem de orta ve dar gelirli mükellefler devlete 18 daha fazla vergi ödemeye başlayacaktır. Vade dolduğunda, hiçbir şey yapılmadığı taktirde bile vergiler otomatikman artmış olacaktır.17 Yürürlüğe girmesi beklenen bir diğer değişiklik ise kamu harcamalarında otomatik kesintilerin başlamasıdır. Kongre’de 2013 için 100 milyar dolar ve gelecek on yıl boyunca 1 trilyon dolar civarında bir harcama kesintisi kararlaştırılmıştı. Buna göre, 1 Ocak 2013’te kamu harcamalarında otomatik kesintiler başlayacak, sosyal programlarda tasarrufa gidilecek, işsizlik yardımları sona erecektir. Bunlar arasında yer alan sosyal programlar için, gelecek on yıl içinde 500 milyar dolara yakın otomatik bir kesinti yapılacağı tahmin edilmektedir. Kesintiler çoğunlukla yoksul ve orta sınıf işsiz kesimler üzerinde yoğunlaşmaktadır.18 Bir süredir küresel piyasalarda gündemi yoğun bir şekilde meşgul eden mali uçurum endişesi alınan kararlarla birlikte sona ermiş gibi görünse de borç üst sınırının aşılması sorununa uzun vadeli bir çözüm bulunamaması, ABD bütçesine ilişkin gelişmelerin önümüzdeki dönemde de piyasaların odağında yer almaya devam edeceğine işaret etmektedir. 17 18 Yaklaşmakta olan mali uçurum, http://liberteryen.org/2012/11/yaklasmakta-olan-mali-ucurum/ Yaklaşmakta olan mali uçurum, http://liberteryen.org/2012/11/yaklasmakta-olan-mali-ucurum/ 19