T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ZEYNEP KÂMİL KADIN ve ÇOCUK HASTALKLARI EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Opr. Dr. Sadiye EREN PRETERM EYLEMİN DURDURULMASINDA RİTODRİN VE NİFEDİPİNİN TEDAVİ ETKİNLİKLERİNİN, MATERNAL VE FETAL ETKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Arzu Aydın İstanbul - 2005 ÖNSÖZ Asistanlık eğitimim süresince, bilgi ve deneyiminden yararlandığım, her zaman desteğini yanımda hissettiğim değerli hocam Op. Dr. Sadiye Eren’e, eğitimimize değerli katkılarını esirgemeyen klinik şefleri Doç. Dr. Ateş Karteke’ye, Doç. Dr. Özay Oral’a, Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu’na, Op. Dr. Vedat Dayıcıoğluna, Op.Dr. Mehmet Uludoğan’a; tezimin oluşmasında emeği geçen Op. Dr. Oya Pekin’e, eğitimim boyunca yardım ve desteklerini esirgemeyen tüm başasistanlarımıza, beraber çalışmaktan her zaman mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma ve hastane çalışanlarına saygı ve sevgilerimi sunar, en içten şekilde teşekkür ederim . 21.06.2005 Dr. Arzu Aydın 2 İÇİNDEKİLER Önsöz 2 İçindekiler 3 1-Giriş ve Amaç 4 2-Genel Bilgiler 6 2.1 Etyoloji 7 2.2 Erken doğum tehdidi belirtileri ve tanısı 10 2.3 Uterus kas fizyolojisi ve erken doğum patofizyolojisi 13 2.4 Erken doğum tehdidinde yönetim ve tedavi 15 3-Materyal ve Metod 24 4-Bulgular 26 5-Tartışma ve Sonuç 41 6-Özet 45 7-Kaynaklar 46 3 GİRİŞ ve AMAÇ Preterm doğum, yol açtığı yüksek perinatal mortalite ve morbidite hızlarıyla günümüzde yerini önemle koruyan ciddi bir obstetrik sorundur. Yaklaşık olarak tüm gebeliklerin %7-12’ si erken doğum ile sonlanır, bu durum neonatal morbidite ve mortalitenin %75- 85’ inden sorumludur. Erken doğum tehdidinin önceden belirlenebilmesinde önemli adımlar atılmış olsa da, preterm doğum insidansı son 30 senedir değişmemiştir(1). Preterm doğum etyopatogenezi, preterm ve term uterin kontraksiyonların başlama mekanizması, tam olarak anlaşılamamıştır. Başta PG E2 olmak üzere artmış prostaglandin sentezinin en önemli sebeplerinden biri olduğu bilinmektedir (2). Yenidoğan için büyük risk oluşturan prematüriteyi en aza indirmek amacıyla, preterm doğumu engelleyecek tedaviye tokoliz, kullanılan ilaçlara da tokolitik ajanlar denir. Bunlar arasında; beta_sempatomimetikler (ritodrin, terbutalin, izosuprin, salbutamol, fenoterol, heksoprenalin…), magnezyum sülfat, prostaglandin sentez inhibitörleri (aspirin, indometazin, naproksen…), kalsiyum kanal blokerleri (nifedipin, nicardipin…), diazoksit, aminofilin, oksitosin antagonisti (atosiban), nitrik oksit donörü ( glyceril trinitrat) sayılabilir. Bu ilaçlar tokoliz için tek tek kullanılabildikleri gibi, kombine protokoller şeklinde de kullanılabilirler. Her bir tokolitik ajanın, prematür uterin kontraksiyonları durdurmadaki başarısı yanında anne ve fetüs üzerinde bir takım yan etkileri mevcuttur. Tokoliz amacıyla en sık kullanılan ve Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) tarafından onaylanmış tek ajan olan beta_sempatomimetiklerin anne üzerinde birtakım metabolik ve kardiyovasküler etkileri vardır. Tedaviyi kısıtlayan ve hatta bazen tedavinin kesilmesine yol açan bu komplikasyon nedeniyle, son yıllarda, ritodrin yerini alabilecek ve daha az yan etkiye sahip başka ilaçların arayışına girilmiştir. Bir dihidropiridin türü kalsiyum kanal blokeri olan nifedipinin efektif bir tokolitik ajan olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiş, beta_ adrenerjik ajanların karşısına alternatif olarak çıkarılmıştır. Meta-analiz sonuçlarına göre nifedipinin daha az maternal yan etkileri ve 4 daha iyi neonatal sonuçları olduğu vurgulanmıştır (3). Böylece, bir çok otör tarafından nifedipinin preterm doğumu durdurmada ilk basamak tedavisi olması gerektiği sonucuna varılmıştır (4). Biz de kliniğimizde gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda, ritodrin ile nifedipinin tokolitik etkinliklerini karşılaştırmanın yanı sıra maternal yan etkiler ile fetüs üzerindeki etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. 5 GENEL BİLGİLER Preterm doğum eylemi, perinatal morbidite ve mortalitenin halen süregelen önemli bir nedenidir. Preterm doğum, doğum kilosundan bağımsız olarak, son adet tarihinden itibaren tamamlanmış 37 haftadan önce gerçekleşen doğum olarak tanımlanır. Preterm doğum eylemi ve doğumun alt limiti iyi anlaşılamamıştır. Ancak 20. gebelik haftasından önce sonlanan gebelikler genellikle ‘düşük’ olarak adlandırıldığından, 20. gebelik haftasından sonra olanlar ‘doğum’ olarak isimlendirilmiş böylece de alt sınır 20 hafta olarak kabul edilmiştir. Tüm gebeliklerin %7-12’sinde görülen preterm doğum eylemi insidansı ırklara göre değişmekte olup beyaz ırkta %8.8 iken siyah ırkta %18.9’a çıkmaktadır (5). Perinatal mortalite ve morbiditenin %75- 85’inden sorumlu olan preterm eylemin insidansı son 30 senedir değişmemiştir (1). 37 haftadan önceki doğumların yaklaşık %20’si maternal veya fetal endikasyonlardan (intrauterin gelişme kısıtlılığı, preeklamsi, plasenta previa, non- reaktif NST), %30’u membranların preterm prematür rüptüründen, %20 -25’i intra-amniotik enfeksiyondan ve geri kalan %25 -30’u spontan (nedeni açıklanamayan) gerçekleşmektedir(1). Cooper ve arkadaşlarının 1993 yılında yaptığı çok merkezli bir çalışmada, 37 gebelik haftasından önce gerçekleşen doğumların insidansı %9.6 olarak bulunmuş olup, bu doğumlarda görülen neonatal ölümlerin %66’sının 29 haftadan önce meydana geldiği belirtilmiştir. 30 haftadan sonra meydana gelen doğumlarda sağ kalım oranı %90’ın üzerinde olduğundan, 30-36 haftası neonatal morbidite ön plana çıkmaktadır (7). Prematüre infantlarda görülen perinatal morbiditenin en sık nedenleri arasında; respiratuar distress sendromu (RDS), intraventriküler hemoraji (İVH), bronkopulmoner displazi (BPD), patent duktus arteriozus (PDA), nekrotizan enterokolit (NEK), sepsis, apne, retinopati, hiperbilluribinemi ve sarılık, hipokalsemi, beslenme bozukluğu ve termal instabilite sayılabilir. Gestasyon haftası ile ters orantılı olarak bu komplikasyonların insidansı değişmekte, gestasyon haftası arttıkça morbidite sıklığı azalmaktadır(8,9). 6 ETYOLOJİ Preterm doğumun etyolojisinde birçok faktör sorumlu olup bunları çeşitli gruplara ayırmak mümkündür. Maternal, fetal ve plasental faktörler olarak sınıflanabileceği gibi obstetrik, medikal ve cerrahi komplikasyonlar ile genital sistem anomalileri başlığı altında toplamak da mümkündür. Erken doğumların %66’sının erken membran rüptürü sonucu veya idiopatik olarak gerçekleştiği bilinmektedir. Erken doğum eylemi için predispozan faktörler aşağıda gösterilmiştir (10): 1- Obstetrik komplikasyonlar (önceki veya şimdiki gebelikte) Ağır hipertansiyon Plasentanın anatomik yerleşim anomalileri (abruptio plasenta, plasenta previa) Plasental yetmezlik Erken membran rüptürü Polihidramnios veya oligohidramnios Prematür veya düşük doğum ağırlıklı bebek öyküsü Kötü prenatal bakım (düşük sosyo-ekonomik ve kültürel durum, ağır çalışma şartları) Çoğul gebelik Gebelikler arası mesafenin kısa olması (<3ay) Gebelik boyunca yetersiz veya aşırı kilo alımı Sonlandırılmış gebelik (abortus) veya preterm doğum öyküsü (kendi isteği veya tıbbi endikasyon sonunda) Fetal anomali, fetal ölüm 7 2- Medikal komplikasyonlar Pulmoner veya sistemik hipertansiyon Renal hastalık Ciddi kardiyovasküler hastalık Kontrol altına alınmamış diabetes mellitus Cushing sendromu (adrenal veya pituiter tümörler yada ACTH salgılayan bronşiyal karsinom) Enfeksiyon, özellikle hipertermi varlığında (piyelonefrit, pnömoni…), akut sistemik enfeksiyon, üriner sistem enfeksiyonu, genital sistem enfeksiyonu (bakteriyel vajinozis, gonore..), feto-toksik enfeksiyon (toxoplazmosis, sitomegalovirüs enfeksiyonu…), maternal intraabdominal sepsis (apandisit, kolesistit…) Çok sigara kullanımı Alkolizm veya ilaç bağımlılığı Ağır anemi Malnütriyon veya obesite Maternal travma veya yanık Hipertroidi Genç ya da ileri yaşta anne olmak 3- Cerrahi komplikasyonlar İntraabdominal prosedürler Serviks konizasyonu Uterus veya serviksin geçirilmiş insizyonları (ör: sezaryan, 8 myom operasyonları.) 4- Genital sistem anomalileri Uterus bicornis, subseptus veya unicornis Konjenital servikal yetmezlik Bu risk faktörlerinden yola çıkılarak, gebelerde muhtemel doğum tehlikesini belirlemek amacıyla puanlama sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistemler yüzde yüz kesinlik taşımasalar da, öykü ve fizik muayeneden elde edilen veriler ışığında, doğum hekimini uyarıcı niteliktedir. Ancak spontan erken doğumların %50’sinin belirli risk faktörü olmayan gebelerde gerçekleştiği de bilinmektedir. Bu skorlama sistemlerine bir örnek, Creasy ve arkadaşlarının 1980 yılında geliştirdiği puanlama sistemi gösterilebilir (tablo 1) (11). Tablo 1 Modifiye Creasy Risk Puanlaması Puan Sosyoekonomik Statü 1 evde 2 çocuk düşük statü Hikaye Günlük Yaşam 1 düşük ev dışında çalışma son doğum 1 yıl içinde 2 <20yaş, >40yaş ççççççç tek ebebeyn çç 2 düşük sigara 3 <45kg, <150cm boy çok düşük statü 3 düşük 4 <18yaş Pyelonefrit Şimdiki gebelik halsizlik günde 10’dan fazlaç13kg’dan çaz kilo alımı ağır iş, uzun, yorucu yolculuk 32.haftada makat geliş, 2 kg kaybı,ateşli hastalık, başın angajmanı 12.haftadan sonra kanama, servikal efasman ve çççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççççdilatasyon 5 Uterin anomali 2.trimester düşüğü DES maruziyeti Plasenta previa Polihidramnios 9 10 Erken doğum Tekrarlayıcı 2.tri. düşüğü 0-5: düşük risk 6-9: orta risk İkiz gebelik >9: yüksek risk ERKEN DOĞUM TEHDİDİ BELİRTİLERİ ve TANISI Erken doğum tehdidinin belirtileri(12,13): Uterus kontraksiyonları Pelviste bası hissi Abdominal kramplar Bel ağrısı Vajinal akıntının artması, karakterinin değişmesi, lekelenme şeklinde kanama Diare Pollaküri, disüri Erken doğum tehdidi tanısı konan gebelerde Katz ve ark.nın yaptığı çalışmada bu belirtilerin görülme sıklığı: %71 uterus kontraksiyonları, %50 pelvik bası hissi, %47 bel ağrısı, %45 artmış vajinal akıntı ve %43 mensturasyondakine benzer kramplar (14) olarak belirtilmiştir. Ancak bunlardan sadece uterus kontraksiyonların klinik tanı koymada 24 saat öncesinden öneme sahip olduğu İams ve ark. tarafından gösterilmiştir. Günümüzde doğum hekimlerinin büyük çoğunluğu preterm eylem tanısı koymak için aşağıdaki koşulların bir arada olmasını öngörmektedir (16). 1- Gebeliğin 20-37.haftaları arasında, 20 dakikada 4 veya daha fazla düzenli uterin kontraksiyonların tespit edilmesi (palpasyon veya tokometre ile) 2- İlk muayenede 2cm veya daha fazla servikal açıklıkla beraber %80 veya daha fazla servikal efasmanın olması veya efasman ve dilatasyonda progresif değişikliğin olması 10 3- Kanlı , müköz akıntı bulunması Servikal efasman, erken doğum eylemi için olması gereken bir bulgudur. Ancak anormal servikal efasman veya dilastasyon, düşük riskli kadınların %4; yüksek riskli kadınların %12-20’sinde preterm eylem ile ilişkilidir ( 1,17). Servikal uzunluk gestasyon haftasına göre 10. persantilin altında ise 35.haftadan önce doğurma riski 6 kat artmaktadır (1,18). 23. haftada düşük riskli kadınların %2’sinden daha azında servikal uzunluk <15mm olarak bulunur ancak 28 ve 32 haftadan önce doğum için prediktivite değerleri sırasıyla; %60 ve %90’dır. Servikal uzunluğun, erken doğum semptomları olmayan gebelerde, 25mm’den kısa olması erken doğum riskini arttırır (18). Aynı gestasyonel haftalardaki ikiz gebeliklerde servikal uzunluğun tekiz gebelere göre anlamlı bir şekilde kısa olduğu görülmüştür (20). Plasebo kontrollü çalışmalar, erken doğum tehdidi tanısı alan kontrol ve plasebo grubundaki gebelerin %25 ile %75’inin tokoliz uygulanmasa bile miadında doğurduklarını göstermiştir. Servikal değişiklik bile geçerli bir doğum belirteci olmayabilir (21,22,23). Biyokimyasal belirleyiciler Erken doğum tehdidinin tanısının doğru konulması için biyokimyasal incelemelerden de yararlanılır. Bu amaçla onkofetal fibronektin, maternal serum alfa fetoprotein(AFP), maternal serum alkalen fosfataz (ALP), interlökinler (özellikle IL-6, IL-8), östriol (E3), kortikotropin releasing hormon (CRH), C-reaktif protein, beta-2 mikroglobulin, ferritin ve diğer moleküller çalışılmaktadır. Onkofetal protein normalde fetal membranlar ve desiduada bulunan ekstraselüler matriks gliko-proteinidir. Trofoblastlar tarafından sentezlenir, ovumu çevreleyen zarda bulunur ve blastokistin endometriuma tutunmasını sağlar. Gebeliğin 20.haftasına kadar servikal sıvıda bulunabilir (13,25,26, 28). 22. haftadan itibaren membranların birleşmesiyle birlikte vajinal sekresyonlarda bulunmaz. Servikovajinal sıvıda yükselmiş değerlerin görülmesi, maternal desiduadan fetal membranların ayrılmasına işaret edeceğinden preterm eylem tehdidi için anlamlıdır (1,28). Erken doğum tehdidi nedeniyle takip edilen gebelerde İams ve ark. larının yaptığı çalışmada, fetal fibronektin belirlenen ve bir hafta içinde doğum 11 yapan olgular incelendiğinde, fibronektinin sensitivitesi %93, spesifitesi %82, pozitif prediktif değeri %29 ve negatif prediktif değeri %99 olarak bulunmuştur (25). Hellemans ise yaptığı çalışmada düşük riskli popülasyonda 2 haftada bir servikal fetal fibronektin örneklemesinin erken doğumu önceden tanımlamada anlamlı olduğunu göstermiştir (27). Yaron ve ark., 14-22 gebelik haftaları arasında 60.040 gebeden 1601’inde maternal serum alfa fetoprotein düzeyini 2.5 MoM üzerinde buldular. Artmış alfa fetoprotein düzeyinin preterm, preeklamsi, intrauterin gelişme kısıtlılığı ile yüksek oranda birlikte olduğunu buldular (24). Moawad ve arkadaşlarının 2002’de yaptıkları analizde, 24 ve 28. gestasyon haftasında maternal serumda saptadıkları yüksek ALP ve AFP’nin 32 ve 35. haftadan önce görülen spontan erken doğum ile korelasyon gösterdikleri bulunmuştur. Ayrıca 28.haftada saptanan yüksek CRH’nin 35 haftadan önce olan doğum ile ilişkisi belirtilmiştir (32). İnterlökinler (IL) inflamasyona cevap olarak salınan peptidik maddelerdir. İnterlökin 1, 6, 8 monosit, makrofaj, amniyon, koryon ve desidual hücrelerin ürünüdür. IL 2R ve IL 2 ise lenfositler tarafından üretilen immunomodülatör sitokinlerdir (30). IL 2R ve IL 6 serum düzeyi düşük kadınlar tokolitik tedaviye iyi yanıt verirler. IL 6’ın serum düzeyi 48 saat içinde veya 34 haftadan önce gerçekleşebilecek doğum için tanımlayıcıdır (30). IL 8 güçlü kemotaktik ve nötrofil aktive edici faktördür. Nötrofil aktivasyonu sonucunda proteolitik enzimler üretilir ve koryonik desidual yüzeyde bozulmaya neden olarak servikal sekresyona fetal fibronektin salınır. Sonuçta servikal sekresyonda IL 8 ölçümü preterm doğum ve intrauterin enfeksiyon için non invaziv bir testtir(31). Vajinal sekresyonda 22-32. gebelik haftaları arasında ölçülen total nitrit ve nitrat konsantrasyonlardaki artma da preterm doğum için tanımlayıcıdır (33). Maternal serum östriol (E3) düzeyleri, term veya preterm, doğum başlangıcında fetal hipotalamik-pitüiter-adrenal aksın aktivasyonuna işaret eder (1,34). Tükrük E3 düzeyi ise serbest serum östriolu ile korelasyon gösterir. Yüksek riskli popülasyonda maternal tükrük E3 düzeyinin >2.1ng/ml’nin üzerinde olmasının 37 haftadan önce doğum için prediktif değeri % 68-%87 arasında bulunmuştur (1,35,36). Preterm doğum tahmininde bir tek ölçüm yerine haftalık ölçümlerin daha sağlıklı olacağı belirtilmektedir (1,36). 12 Preterm doğum prediktörlerinden relaxin ve CRH için çalışmalar devam etmektedir (1,37,38,39). UTERUS KAS FİZYOLOJİSİ ve ERKEN DOĞUM PATOFİZYOLOJİSİ Preterm ya da term olsun, doğumda kasılarak bebeğin ana rahminden çıkmasını sağlayan uterus kasının (myometrium) fonksiyonel birimleri düz kas hücreleridir. Her düz kas hücresi bir plazma membranı ile çevrili olup, bu zar içinde yapısal ve fonksiyonel proteinler bulunmaktadır. Sarkoplazmada belirgin çekirdek dışında gelişmiş endoplazmik retikulum sistemi, golgi kompleksi ve kasılmada esas rol oynayan myoflamanlar bulunur. Myoflamanlar aktin ve myozin adı verilen iki kontraktil proteinden oluşur. Myozinin aktin üzerinde kaymasıyla kasılma meydana gelir. Bunun için myozinin, myozin hafif zincir kinaz (MHZK) enzimi tarafından fosforilasyonu, dolayısıyla aktivasyonu gerekir. Bu enzim de hücre içindeki Ca++ konsantrasyonunun artmasıyla bu iyona bağlanan ve kalsiyuma duyarlı bir protein olan calmodulinin etkisiyle fonksiyon kazanır. Düz kaslarda da kasılma, mekanizması farklı olsa dahi, iskelet kasında olduğu gibi hücre içi Ca++ konsantrasyonunun artışına bağlıdır. Bunun için Ca++ konsantrasyonunun 10^-7 ya da daha yüksek olması gerekir. Bu artış hücre dışındaki kalsiyumun hücre içine akışıyla sağlanabileceği gibi, kalsiyum tutma kabiliyeti yüksek olan sarkoplazmik retikulumdan kalsiyumun salınmasıyla da elde edilebilir. Ekstraselüler Ca++, hücre içine plazma membranındaki proteinlerin oluşturduğu özel kalsiyum kanallarından girer. Bu kanallar, voltaja bağımlı çalışan kanallar (voltage/ Potential Operated Channels- VOC veya POC) ve reseptöre bağımlı çalışan kanallar (Reseptör Operated Channels) olmak üzere ikiye ayrılır. Voltaja bağımlı çalışan kanallar membranın depolarize olmasına bağlı olarak açılır ve kasılmayı sağlarlar (elektromekanik eşleme). Reseptöre bağımlı çalışan kanallar ise, reseptöre bağlı maddelerin özelliklerine göre kalsiyum akışına izin vererek kasılmayı sağlarlar (Farmakomekanik eşleme). Böylece, düz kaslarda kasılma, membran potansiyelinde hiçbir değişiklik olmadan, reseptöre çeşitli maddelerin (hormon, ilaç) bağlanması sonucu hücre içine Ca++ akışıyla ya da dışardan hücre içine Ca++ girmeyip intrasellüler bir organel olan sarkoplazmik retikulumdan, bağlı kalsiyum iyonlarının hücre içine serbest bırakılmasıyla meydana gelebilir (40). 13 Kas hücreleri arasında iletişimi sağlayan ara birimlerin (gap junction) ortaya çıkması,oksitosin reseptörlerinin artması (41,42), protaglandin sentezinin hızlanması (45,46) ve steroid hormonların (özellikle östrojen ve progesteron) yapım hızlarında meydana gelen değişiklikler (45,47,48) uterus kas kontraksiyonunun başlamasında rol oynayan faktörlerdir. Bu etkileşmeler sonrasında hızı düşük ancak güçlü ve yayılma özelliğine sahip uterus kontraksiyonları ortaya çıkar (47, 50). Uterus kontraksiyonları, term veya preterm, pek çok nedenle başlayabileceği halde sonuçta ortak bir son yol izleyerek doğuma ulaşır. Bu yolda östrojen progesteron oranının tersine dönmesi söz konusudur. Bu oranın değişmesiyle uterusun koordineli kontraksiyonu için gerekli olan yeni protein ürünleri ortaya çıkar, servikal olgunlaşma hızlanır. Servikal doku su moleküllerini çekerek yumuşarken lökositler bölgeye gelerek kollajen yıkımına neden olan enzimleri salarlar. İnsan doğumunda fetal hipotalamo-pituiter-adrenal yolun olgunlaşması, maternal-plasental üniteden özellikle östriol salınımının artmasına, östrojen progesteron oranının ters dönmesine neden olur (29). Plasental kortikotropin serbestleştirici faktör artışı da fetal kortizol salınımını arttırır. İntaruterin ortam fetüsün iyilik halini tehdit ettiğinde, fetoplasental ünitenin ‘kısa devre’ yapmasıyla da erken doğum mekanizması açıklanabilir (50). Fetüsün stres cevabı anneye artmış östriol seviyesi olarak yansır. 14 ERKEN DOĞUM TEHDİDİNDE YÖNETİM ve TEDAVİ Erken doğum tehdidi tanısı almış tüm hastalara yapılması gerekenler: Son adet tarihi veya ilk trimester ultrasona göre gestasyonel haftanın belirlenmesi Ultrason ile fetal ölçümün yapılması Prezente olan kısmın kesin olarak belirlenmesi Fetal iyilik halini değerlendirmek üzere monitorizasyonun yapılması Preterm eylem tanısının kesinleştirilmesi Tedaviye kontrendikasyon teşkil edecek durumların dışlanması Endike olduğunda; kortikosteroid uygulanması, Grup B streptokok enfeksiyon kemoprofilaksi uygulanması Farmokolojik tokoliz başlanması Diğer bir merkeze sevkinin düşünülmesi (1,16) Uygun bir yönetim için hasta 30-40 dakika gözlenmelidir. Bu sayede hem uterin kontraksiyon ve servikal efasman- dilatasyonun progesyonu izlenir hem de gebeliğin devamı için kontrendikasyon olup olmadığı saptanır. Hastaların %25’ine tokoliz gerekmekte olup, geri kalan grupta başarı şansı çeşitli nedenlerle olmadığından tokoliz uygulanamamaktadır (10). 15 Başarılı tokolitik tedavinin kriterleri (51): Doğumun 24-48 saat ertelenmesi Doğum ağırlığının >2500gr üzerinde olması Doğumun 36. gebelik haftasından sonraya ertelenmesi Tokolizin kesin kontrendikasyonları: Ağır preeklamsi Şiddetli abruptio plasenta Şiddetli vajinal kanama Koryoamniyonit Fetal ölüm Yaşamla bağdaşmayan fetal anomali Ağır intrauterin gelişme geriliği Tokolizin relatif kontrendikasyonları: Hafif kronik hipertansiyon Hafif abruptio plasenta Stabil plasenta previa Maternal kardiak hastalıklar Hipertroidizm Kontrol edilemeyen dibetes mellitus 16 Fetal distress Fetal anomali Hafif fetal gelişme geriliği Servikin 5cm’den fazla dilatasyonu Tedavi protokolü: Hidrasyon ve yatak istirahati: Etkisi kanıtlanmış olmamakla birlikte yatak istirahati ve hidrasyon preterm eylem tedavisinde genellikle önerilmektedir (1). İlk basamak, 500ml izotonik kristaloid solusyon ile tedaviye başlamaktır. İdame olarak, akciğer ödemi riskini azaltmak için dekstroz içeren veya içermeyen, ringer laktat veya %0.9’luk serum fizyolojik kullanılmalıdır. Yatak istirahatinin her ne kadar preterm doğum insidansını azaltmadığı gösterilmişse de doğum kilosunda hafif artışla sonuçlanan uteroplasental kan akımını arttırdığından, önerilmektedir (1). Kortikosteroid uygulaması: Tokolizin primer amaçlarından biri; tek doz kortikosteroid uygulamasına izin verecek kadar doğumu ertelemektir. Son yapılan meta-analiz sonuçlarına göre; tek doz antenatal kortikosteroid uygulaması, RDS, IVH insidansını önemli ölçüde, nekrotizan enterokolit insidansını nispeten azaltmakta ve neonatal sürviyi arttırmaktadır (4). Fetal akciğer matürasyonunu arttırmak için ilk kez 1972 yılında kullanılan kortikosteroid, bu etkisini fetal akciğerde bulunan tip 2 pnömositlerden sürfaktan sentez ve salınımını arttırarak yapmaktadır (9). Tek dozdan fazla kortikosteroid uygulamasının yararı gösterilmediği gibi, multipl dozların fetüse potansiyel risk yaratabileceği ifade edilmiştir (4). Guinn ve arkadaşlarının 2002 yılında yaptıkları bir çalışmada, 28 haftadan önce doğan bebeklerde uygulanan multipl doz korikosteroidin tek doza göre RDS sıklığında hafif artışa neden olduğu, ancak bronkopulmoner displazi sıklığında fark yaratmadığı gösterilmiştir (4). 24- 34. gebelik haftaları arasında 12mg betametazon 24 saat ara ile 2 kez İM yolla uygulanır. Deksametazon ise 6 mg, 12 saatte bir 4 doz olarak yapılır. Uygulamadan yaklaşık 24 saat sonra optimum faydası görülür, 48 saatte maksimuma çıkar ve etkisi yaklaşık bir hafta sürer. 17 Tokoliz: Farmakolojik terapi modern yönetimin köşe taşıdır. Ancak hiçbir farmakolojik ajanın doğumu 48 saatten daha fazla uzattığına dair güvenilir veri yoktur (1). Tokolitik ajanlar kasılma mekanizmasının değişik basamaklarında etki gösterseler de, pek çoğu sonuç olarak hücre içi serbest kalsiyum miktarındaki artışı engellerler. Tokoliz amacıyla kullanılan ilaçların bir çoğu birden fazla basamakta etkili olarak preterm eylemi durdurmaya çalışırlar. Tokoliz amacıyla kullanılan ajanlar: Alkol (etanol) Beta adrenerjik agonistler (ritodrin, terbutalin, izoksuprin, salbutamol, fenoterol, heksoprenalin, orsiprenalin) Magnezyum sülfat Prostaglandin sentez inhibitörleri (aspirin, indometazin, naproksen, fenopropen, flufenamik asit) Kalsiyum kanal blokerleri Progesteron ve deriveleri Diazoksit Aminofilin Nitrit oksit deriveleri (glyseril trinitrat) Potasyum kanal açıcıları ve oksitosin reseptör antagonisti (deneme aşamasında) (1). 1-Alkol: 18 Hipofiz bezin arka lobundan oksitosin salınımını engelleyen etanol ilk kullanılan tokolitik ajandır. Ancak maternal yan etkilerin çokluğu ve neonatal toksisite nedeniyle kullanımı kısıtlanmıştır 1). Diğer ajanların daha başarılı olduğu ortaya konduğundan günümüzde tokoliz amacıyla intravenöz alkol kullanımı uygulamadan kalkmıştır (53). 2- Beta adrenerjik agonistler (beta sempatomimetikler): İnsanda iki tip beta-adrenerjik reseptör tarif edilmiştir. Beta 1 reseptörler daha çok kalp, ince barsak ve yağ dokuda bulunurken, beta 2 reseptörler çoğunlukla uterus, kan damarları, bronşioller ve diafragmanın düz kas hücrelerinde bulunurlar. Beta adrenerjik agonistler bu hücrelerdeki intramembranöz reseptörlerine bağlanarak adenilat siklaz enzimini aktive ederler ve sonuçta hücre içi siklik adenozin monofosfat (cAMP) konsantrasyonu yükselir. cAMP miktarının hücre içinde artması sonucu bir seri hücresel reaksiyon başlar ve bunların sonucunda hücre içi kalsiyum seviyesi düşer. cAMP ayrıca myozin hafif zincir kinaz (MHZK) enziminin fosforilasyonunu sağlayarak MHZK’ın calmoduline affinitesini azaltır. Sonuçta MHZK’ın kalsiyuma olan duyarlılığı ve belli konsantrasyondaki aktivitesi azalır (1). İsoksuprin 1961 yılında preterm eylem tedavisinde ilk kullanılan beta sempatomimetik ajan olup, ritodrin bu alanda FDA onayı almış tek ajandır (1). Diğer ajanlar: Orsiprenalin, salbutamol, albuterol, terbutalin, fenoterol, heksoprenalin olarak sıralanabilir. Bu ilaçların her ne kadar sadece beta-2 reseptörlere özgü olduğu söylenmekteyse de, intravenöz tedavi sırasında bir çok organsistemdeki beta-1 reseptörleri de uyarıldıklarından anne üzerinde pek çok istenmeyen etki ortaya çıkmaktadır. Beta adrenerjik ajanların genel etkileri (52). Beta-1 reseptör aktivasyonu: Kardiak: Taşikardi, stroke volümde artma, koroner arter dilatasyonu İnce barsak: motilitede azalma Yağ doku: Lipoliz (serbest yağ asitinde artma)Metabolik etkisi Beta-2 reseptör aktivasyonu: 19 Düz kas: Vasküler tonusta azalma (hipotansiyon), uterus relaksasyonu, bronşial relaksasyon Böbrek: Renin-anjiotensin sistem aktivasyonu ile su ve sodyum retansiyonu Pankreas: Glukagon artışı (glukoneojenez ve glikojenoliz), insülin artışı, intraselüler potasyum değişikliği Maternal Yan Etkiler: Betamimetiklerin yan etkilerin en yoğun görüldüğü sistem kardio-vasküler sistemdir. Vazodilatasyon sonucu kompansatuar mekanizma olarak kalp hızı, sistolik kan basıncı ve kardiak output artar, diastolik basınç düşer, nabız basıncı yükselir. Aritmilerden de sıklıkla supraventriküler taşikardi görülür. Bu ajanların myokardial iskemi riski her zaman vardır (54). Nefes darlığı, hiperventilasyon, göğüs ağrısı ve göğüste sıkışma hissi diğer görülen yan etkilerdir. En tehlikeli ve ölümcül komplikasyon ise pulmoner ödemdir (6,13). Pulmoner ödemin gerçek etyolojisi bilinmemekle beraber, sıvı yüklenmesi ve sodyum tutulumu nedeniyle meydana gelebileceği düşünülmektedir. İkiz bebeliği olup da tokolitik tedavi alan hastalarda pulmoner ödem riski daha sık olmaktadır. Betamimetikler, pankreasta reseptörlerini uyararak glukagon salınımına yol açarlar. Glukoneojenez ve glikojenoliz sonucu artan kan şekerine cevap olarak insülin salınımı artar, hücre içine potasyum girişi hızlanır, hipokalemi görülür (49,6,13). İskelet kasındaki glikojenoliz sonucu ortaya çıkan laktik asit, kendisini karbondioksite dönüştürecek enzimler kas dokusunda olmadığından, birikerek hiperlaktikasidemiye neden olurlar. İnsüline bağımlı diabetes mellitusu olan hastalarda betamimetiklerle tokolitik tedavi yapılacaksa kan şekeri sık aralıklarla takip edilmeli ve belirgin hiperglisemi (200mg/dl’den fazla) geliştiğinde intravenöz insülin tedavisi eklenmeli. Bulantı, kusma, epigastrik ağrı, ileus ve ishal gibi diğer yan etkilere sahip betamimetikler, migren öyküsü olanlarda serebral vazospazma neden olabilirler. Myastenia gravis hastalığı olanlarda ise kas güçsüzlüğünü arttırabilir (55). Ayrıca sinirlilik, saldırganlık, kaygı, sersemlik, güçsüzlük ve halüsinasyona neden olabilirler (55). 20 Fetüs üzerinde de taşikardi, hiperinsülinemi, laktik asidoz, kardiak aritmi gibi sorunlara neden olduğu bildirilmiş betamimetiklerin uzun dönemde olumsuz etkileri görülmemiştir. Sonuçta betamimetiklerin fetus açısından emin ilaçlar olduğu söylenebilir. Tüm tokolitik ilaçlar ve betamimetik ajanlar arasında en sık kullanılan ilaç olma özelliğini koruyan ritodrin hidroklorid ile ilgili ilk denemeler 1971 yılında başlamış olup, 1980 yılında tokoliz amacıyla kullanımına izin verilmiştir. Tedaviye infüzyon pompası ile intravenöz olarak. 0.005-0.01 mg/dk dozu ile başlanır ve kasılmalar durana kadar veya yan etki görülene kadar (maksimum doz: 0.35 mg/dk ) her 10-20 dakikada bir 0.05mg/dk arttırılır, kontraksiyonların durmasından 12-24 saat sonra kesilir. Terbutalinin etki şekli, yan etkileri ve kontrendikasyonları, ritodrine benzer. İntravenöz, subkutan veya oral yoldan verilebilir. 250 mikrogram bolusu takiben doğum durdurulana kadar dakikada 10-80 mikrogram uygulanması etkilidir. Daha sonra 12 saat boyunca her 2-4 saatte bir 0.25- 0.5 mg subkutan olarak uygulanır. İdame olarak ise 2.5-5 mg günde 4-6 kez uygulanabilir. 3-Magnezyum Sülfat: Magnezyum sülfat, uzun yıllardır eklampsi nöbetlerinin önlenmesinde başarıyla kullanılmış bir ilaçtır. Bu tedavi sırasında uterus kasılmalarının azaldığı fark edilerek tokolitik ajan olarak da kullanılmaya başlamıştı. Etki mekanizması tam olarak bilinmemekle beraber, magnezyumun sarkoplazmik retikuluma girmek için kalsiyumla yarıştığı ve böylece intrasarkoplazmik kalsiyum depolarını düşük bir seviyeye indirgediği ve uterus kasılmasını azalttığı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Betamimetiklerden daha zayıf etkili olmakla beraber daha iyi tolere edilir. Uterus kontraksiyonların durması için gerekli serum konsantrasyonu 4.88.4 mEq/L arasında olmalıdır. Bu düzey 10-12 mEq/L arasında olursa derin tendon refleks kaybı; 12-15 mEq/L arasında solunum depresyonu; daha yüksek seviyede olursa kalbin durması söz konusu olabilir. İlacın atılımı böbrekler yoluyla olduğundan böbrek fonksiyonların ve idrar miktarının izlenmesinin önemi büyüktür (49). 4-6 gr yükleme dozu sonrası saatte 2 gr’lık idame dozunun uygulanması önerilmektedir. 21 Magnezyum sülfatın yan etkileri daha az görüldüğü halde terapötik aralığı dardır. Toksisite gelişmesi halinde 10 ml %10 kalsiyum glukonat ile etkiler geri döner. En sık görülen yan etkiler, yükleme dozu sırasında, geçici hipotansiyon, sıcaklık hissi ve ateş basmasıdır. Fetüste ise neonatal hipotoni ve uyku hali görülmektedir. 4- Prostaglandin Sentetaz İnhibitörleri Prostaglandinler, uterus kasılmalarında önemli rol oynayan maddelerdir. Doğum eylemi sırasında salınımı artan prostaglandinlerin yapımının, düz kas hücrelerine kalsiyum girişiyle bağlantılı olduğu düşünülmüştür. Siklooksijenaz enzimi üzerinde etkili olan inhibitörlerden tokoliz amacıyla en çok kullanılan indometazindir. Tokoliz için ritodrin kadar etkili olan indometazinin oral yada rektal kullanım gibi avantajları vardır. Ancak annede gastrointestinal sistemde bir takım yan etkiler görülebilir. Bulantı ve midede yanmaya yol açabilirler; peptik ülser ve kanama bozukluklarında kullanılmamalıdırlar. Ayrıca oligohidramnios, duktus arteriozusun erken kapanması, özellikle 30 haftanın altında doğan bebeklerde doğum sonrasında artmış intrakranial kanama, nekrotizan enterokolit ve patent dukktus arteriozus gibi riskleri vardır (4). İndometazin 100mg rektal yükleme dozunu takiben 4-6 saatte bir oral 25-50mg idame dozu verilerek uygulanır. Potansiyel yan etkilerinden dolayı kullanımı 48 saatle ve 32 haftanın altındaki gebeliklerde sınırlandırılmıştır (1). 5- Kalsiyum Kanal Blokerleri Verapamil, diltiazem, nifedipin gibi ilaçlar hücre dışındaki kalsiyumun hücre içine girmesini engellerler. Bu işlevlerini de voltaja bağlı çalışan kanalları, kalsiyumun geçişine kapatarak yaparlar. Bir dihidropridin kalsiyum kanal blokeri olan nifedipinin, magnezyum 22 ve betamimetikler kadar preterm doğumu engellemede etkili olduğu, daha az maternal yan etkilere yol açtığından avantajlı olabileceğini belirten çalışmalar vardır. Ancak kullanımının kısıtlayıcı faktörü olarak uteroplasental kan akımındaki olumsuz değişiklikler rapor edilmiştir (1). Nifedipin oral ya da sublingual uygulanabilir. Oral uygulamadan sonra maksimum plazma konsantrasyonlarına 15-90 dakikada ulaşır, plazma yarı ömrü yaklaşık 2-3 saattir. Vücuttan atılımı büyük oranda (%70) idrar, daha az oranda (%30) gayta ile olur. Sublingual uygulamadan sonra ise 5 dakikada anlamlı serum düzeyine ulaşır. Nifedipin uterus düz kasında olduğu gibi diğer düz kaslarda da duvarı) gevşemeye neden olur. Bunun (özellikle damar sonucunda hipotansiyon, refleks taşikardi, baş ağrısı ve ciltte kızarıklık gibi yan etkiler görülür ancak sıklığı azdı. Hatta hipotansif hastalarda ve diabetik gebelerde preterm eylemin engellenmesinde nifedipinin ilk seçenek olarak kullanılması önerilmektedir. 6- Diazoksit Antihipertansif olarak kullanılan ve diüretik etkisi olmayan bir thiazid olan diazoksit, düz kaslardaki adenilat siklazı non-selektif olarak aktive ederek hücre içi kalsiyum düzeyini düşürür ve böylece tokolitik etkisini gösterir. Ancak belirgin hipotansiyona yol açtığından ve utero-plasental perfüzyonu azalttığından pratikte tokoliz amaçlı kullanılmamaktadır. 7-Aminofilin Yaygın olarak astım tedavisinde kullanılan aminofilin, fosfodiesteraz enzimini inhibe ederek cAMP’nin 5’AMP’ye dönüşümünü engeller. Böylece hücre içi cAMP düzeyleri aratarak myometrial gevşeme sağlanmış olur. Parenteral ya da oral uygulanabilir. Taşikardi majör yan etkisidir, ancak çok sık görülmez . Aminofilin ile tedavi edilen annelerin bebeklerde doğumdan sonra pulmoner matüritenin hızlandığı 1979 yılında gösterilmiştir. Tokolitik ajan olarak üzerinde daha fazla çalışma gerekmektedir. 8-Progesteron deriveleri 23 9-Nitrik oksit deriveleri 10-Yeni ajanlar; potasyum kanal açıcıları ve oksitosin reseptör antagonisti (atosiban)(1). Atosiban ile ilgili çalışmalar biraz ümit kırıcıdır. Çünkü diğer tokolitik ajanlardan daha etkili olduğu gösterilememiştir (1). MATERYAL VE METOD Çalışmamızı, Aralık 2003-Haziran 2004 tarihleri arasında Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde, erken doğum tehdidi tanısı almış, 26-34 gebelik haftaları arasındaki 130 gebe üzerinde yaptık. Hastanemize, karında kasılma, sertleşme hissi, pelvik bası hissi, bel ağrısı, artmış vajinal akıntı, mensturasyondakine benzer kramplar nedeniyle başvuran hastalara öncelikle pelvik muayene uygulandı. Spekulum muayenesi ile amnios sıvısı geliş kontrolü, dijital muayene ile servikal açıklık değerlendirilmesi, ultrasonografi ile fetal biyometri ölçümü ve amnios sıvı miktarı ölçümü yapıldı. Kardiotogorafi uygulamasında etkin, düzenli uterus kontraksiyonların varlığı arandı. Preterm eylem tanısı koyarken; 20 dakikada 4 veya daha fazla düzenli, etkin (45-50mmHg) kontraksiyonların bulunması, servikal dilatasyonun 2cm’den fazla veya servikal efasmanın % 80’den fazla olması, kriter olarak alındı. Gebelik yaşı tayini son adet tarihine göre, son adet tarihini bilmeyenlerde eski ultrasonları ile konfirme edilerek veya real-time ultrasonografi yapılarak tespit edildi. Erken membran rüptürü olan, 4cm’den daha fazla açıklığı olan, çoğul gebeliği olan, öyküde diabetes mellitus, hipertroidizm, kalp hastalığı, preeklampsi, koryoamnionitis, ablatio plasenta ve polihidramniosu bulunan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Üriner sistem enfeksiyonu olan hastalar tokolitik tedavi ile birlikte tedavi edildi. Çalışmadan çıkarılmada fetal kriterler; ciddi intrauterin büyüme kısıtlılığı, majör fetal anomali, fetal distress ve ölü fetüs olarak kabul edildi. Erken doğum tehdidi ile kabul edilen hastalardan öncelikle rutin kan ve idrar tetkikleri istendi. Daha sonra 500cc %5 dekstroz ile hidrasyon yapıldı. Kontrol NST( nonstress test)’lerinde kontraksiyonları ve ilerleyen servikal değişikliği olan hastalara tokoliz 24 başlandı. Her iki hasta grubuna ( nifedipin ve ritodrin grubu) betametasone toplam 24mg, 24 saat ara ile iki kez, uygulanarak fetal akciğer matürasyonunun gelişmesi amaçlandı. Tüm hastalar vital bulgular açısından takip edildi. Randomize olarak hastalar ritodrin (70 hasta) ve nifedipin grubu (60 hasta) olarak ikiye ayrıldı. Ritodrin grubu: 500cc %5 dekstroz içersine 2 ampul ( 1amp=50mg) ritodrin hidroklorid ilave edilerek, infüzyon pompası ile 50 mikrogram/dk dozunda intravenöz tedaviye başlandı. Takiben kontraksiyonlar duruncaya veya ciddi yan etki ortaya çıkıncaya kadar 20 dakika ara ile 50 mikrogram/dk arttırıldı. Maksimum doz 350 mikrogram/dk olarak belirlendi. İnfüzyon tedavisi ile başarı sağlandığında (kontraksiyonların olmadığı dönemde) aynı dozda, ortalama 12 saat tedaviye devam edildi. Parenteral ritodrin tedavisi alan hastaların başlamadan, 15.dakikada, 1.saat, 12 ve 24.saatte sistolik ve diyastolik kan basıncı ile nabız basınçları kaydedildi. Tokolitik ajanların başarısının saptanmasında üç aşamalı bir değerlendirme yapıldı. Eylemin 48 saatten az geciktirebilme veya yan etkiler nedeniyle tedaviye son verme ‘başarısızlık’ olarak kabul edildi. Fetal akciğer matürasyonunun farmakolojik yoldan indüksiyonunu sağlamak açısından doğumu 48 saat yada daha fazla geciktirebilme ‘rölatif başarı’, gebeliği 36 haftadan daha ileri ulaştırabilme ise ‘mutlak başarı’ olarak değerlendirildi. Tedavi sırasında görülen yan etkiler her hasta için ayrı ayrı not edildi, tedavisi her hastaya göre ayrı ayrı düzenlendi. Genelde dozun azaltılması yada semptoma yönelik tedavi etkili oldu. Nifedipin grubu: 25 Başlangıçta, hastaya 1 saat içinde (20’şer dakika ara ile), 10mg’lık kapsüllerden 3 adet oral yükleme dozu verildi. İlk 24 saat, 6 saat ara ile 2’şer kapsül oral verildi. İkinci gün 8 saat ara ile 2’şer kapsül ve üçüncü gün ise 8 saat ara ile birer kapsül verildi. Nifedipin tedavisi üç gün ile sınırlandırıldı. Ritodrin grubundaki gibi hastalar sistolik, diastolik kan basıncı ve nabız basıncı açısından kaydedildiler. Her hastaya yan etkileri sorularak kaydedildi. 26 BULGULAR Çalışma kapsamına alınan toplam 130 hastanın 70’ine ritodrin, 60’ına ise nifedipin ile tokoliz uygulanmaya çalışıldı. Her iki tedavi grubundaki hastalar önce, tokolizin sonuçlarına ve maternal-fetal sonuçlara etki edebileceği düşünülen çeşitli faktörler açısından karşılaştırıldı. Tablo 2 ve 3’de görüldüğü gibi anne yaşı, gebelik yaşı, parite, servikal açıklık ve kontraksiyon yönünden iki grup arasında anlamlı fark yoktu (p>0.05). Tablo-2 Tokolitik tedavi uygulanan hastalardaki maternal faktörler Yaş Gravıda Parıte Abort Yaşayan Gestasyonel Hafta Ritodrin Grubu 24,96±4,75 2,21±1,78 0,71±1,05 0,44±1,02 0,7±1,05 31,67±1,67 Nifedipin Grubu 24,45±5,53 2,22±1,9 0,8±1,46 0,32±0,62 0,73±1,31 31,65±1,68 t 0,562 -0,007 -0,388 0,836 -0,16 0,056 P 0,575 0,994 0,699 0,405 0,873 0,955 t -0,873 0,998 -0,828 -2,693 -41,711 0,205 0,094 -0,818 -0,872 p 0,384 0,32 0,409 0,008 0,0001 0,838 0,925 0,415 0,385 Tablo-3 Tokoliz uygulanan hastalardaki diğer önemli parametreler NST Kontraksiyon Sayısı NST Kontraksiyon Amp Tuşe (cm) Efasman % ilaç süre Doğum zamanı (süre) Bebek Kilo Apgar 1 Dk Apgar 5 Dk Ritodrin Grubu 5,33±1,67 48,71±15,32 1,71±0,62 32,43±13,34 16,43±7,83 35,84±2,55 2749,29±636,58 7,86±0,46 8,91±0,41 Nifedipin Grubu 5,58±1,64 45,83±17,59 1,82±0,79 39±14,46 70,8±6,88 35,75±2,59 2738,17±711,72 7,92±0,38 8,97±0,26 27 Tablo-4 Her iki ilacın nabız basıncı üzerine etkisinin karşılaştırılması Nabız Başlangıç 15 Dakika 1 Saat 12 Saat 24 Saat F p Ritodrin Grubu 87,14±8,99 90,31±14,45 99,2±10,89 109,53±9,73 98,43±12,84 49,47 0,0001 Nifedipin Grubu 86,47±7,07 92±11,66 94,33±9,85 96,77±10,81 90,22±8,06 14,38 0,0001 t 0,471 -0,724 2,654 7,085 4,284 p 0,639 0,47 0,009 0,0001 0,0001 Ritodrin grubundaki hastaların nabız basınç ortalamaları, 1.saat, 12.saat ve 24.saatte nifedipin grubundaki hastaların nabız basınçlarına oranla anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0.009, p<0.0001, p<0.0001). Ritodrin grubunda 1.saatten sonra anlamlı derecede nabız basıncı artmakta, en yüksek seviyesi 12. saatte görülmektedir. Nifedipin grubunun da nabız basınç ortalamaları 12.saatte en üst düzeyde olmaktadır (tablo 4, 4a, Şekil A). Tablo-4a Newman-Keuls Çoklu Karşılaştırma Testi Başlangıç / 15Dakika Başlangıç / 1saat Başlangıç / 12 saat Başlangıç / 24 saat 15 Dakika /1saat / 15 Dakika / 12 saat 15 Dakika / 24 saat 1saat / 12 saat 1saat / 24 saat 12 saat / 24 saat Ritodrin Gr P > 0.05 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P > 0.05 P < 0.001 Nifedipin Gr P < 0.001 P < 0.001 P < 0.001 P < 0.05 P > 0.05 P < 0.01 P > 0.05 P > 0.05 P < 0.05 P < 0.001 28 Şekil A Ritodrin Grubu Nabız 120 Nifedipin Grubu 100 80 60 40 20 0 Başlangıç 15 Dakika 1 Saat 12 Saat 24 Saat Ritodrinin nifedipine göre sistolik arter basıncını istatistiksel olarak anlamlı derecede daha çok arttırdığı, 12 ve 24. saatte bu etkinin daha fazla olduğu görülmektedir (p<0.0001 ve p<0.016). Nifedipinin sistolik arter basıncı üzerine etkisi ise istatistiksel olarak anlamsızdır (Tablo 5,5a, Şekil B). Tablo-5 Her iki ilacın sistolik arter basıncı üzerine etkisinin karşılaştırılması SAB Başlangıç 15 Dakika 1 Saat 12 Saat 24 Saat F p Ritodrin Grubu 103,74±15,54 101,71±15,69 100,43±14,69 104,8±10,98 106,43±11,04 2,55 0,035 Nifedipin Grubu 104,17±11,39 97±15,13 100,77±42,09 96,67±10,03 100,33±17,27 1,33 0,339 t -0,175 1,736 -0,063 4,38 2,431 p 0,862 0,085 0,95 0,0001 0,016 29 Tablo-5a Newman-Keuls Çoklu Karşılaştırma Testi Başlangıç / 15 Dakika Başlangıç / 1saat Başlangıç / 12 saat Başlangıç / 24 saat 15 Dakika / 1saat 15 Dakika / 12 saat 15 Dakika / 24 saat 1saat / 12 saat 1saat / 24 saat 12 saat / 24 saat Ritodrin Gr P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P < 0.05 P > 0.05 Nifedipin Gr Şekil B Ritodrin Grubu Sistolik Kan Basıncı Nifedipin Grubu 108 106 104 102 100 98 96 94 92 90 Başlangıç 15 Dakika Hem ritodrin grubunda 1 Saat 12 Saat 24 Saat hem de nifedipin grubunda hastaların diyastolik kan basıncında, başlangıçtan 15.dakika, 1ve 12.saate kadar istatistiksel olarak anlamlı derecede bir 30 düşüş göze çarpmaktadır (p<0.05). Ancak nifedipinin diyastolik kan basıncına olan etkisi 15.dakikadan sonra istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (Tablo 6, 6a, Şekil C). Tablo-6 Her iki ilacın diyastolik arter basıncı üzerine etkisinin karşılaştırılması DAB Başlangıç 15 Dakika 1 Saat 12 Saat 24 Saat F p Ritodrin Grubu 65,14±9,28 62,14±7,59 61,57±6,94 62,14±7,78 65±7,76 4,82 0,0009 Nifedipin Grubu 63,5±11,02 60±9,74 59,83±8,92 59,33±9,18 62,33±8,1 3,38 0,01 t 0,923 1,408 1,248 1,889 1,914 p 0,358 0,162 0,214 0,061 0,058 Tablo-6a Newman-Keuls Çoklu Karşılaştırma Testi Başlangıç / 15Dakika Başlangıç / 1saat Başlangıç / 12 saat Başlangıç / 24 saat 15 Dakika /1saat / 15 Dakika / 12 saat 15 Dakika / 24 saat 1saat / 12 saat 1saat / 24 saat 12 saat / 24 saat Ritodrin Gr P < 0.05 P < 0.05 P < 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P < 0.05 P > 0.05 P < 0.05 P < 0.05 Nifedipin Gr P < 0.05 P < 0.05 P < 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 P > 0.05 31 Şekil C Ritodrin Grubu Diastolik Kan Basıncı 66 65 64 63 62 61 60 59 58 57 56 Başlangıç 15 Dakika 1 Saat Nifedipin Grubu 12 Saat 24 Saat Tablo-7 Her iki grupta tokoliz ile kazanılan toplam gebelik haftası Kazanılan Süre (Hafta) Ritodrin Grubu 4,20±2,20 Nifedipin Grubu 4,10±2,16 t 0,267 p 0,790 t 2,74 p 0,007 Tablo-8 Cinsiyetlere göre kazanılan gebelik haftası Kazanılan Süre (Hafta) Erkek 4,75±2,12 Kız 3,72±2,11 Tablo-7 ve 8’de her iki ilaç ile kazanılan gebelik haftasının ortalama 4 hafta olduğu, ancak gruplar arasında anlamlı farklılık olmadığı (p= 0.790); sadece bu sürenin erkek çocuklarda istatistiksel olarak daha uzun olduğu görülmektedir (p<0.05). 32 Tablo-9 Kazanılan süre (hafta) ,00 1,00 2,00 Frequency 3 14 Valid Percent 2,3 10,9 21 16,3 3,00 11 8,5 4,00 15 11,6 5,00 32 24,8 6,00 16 12,4 7,00 8 6,2 8,00 6 3 4,7 2,3 129 100,0 9,00 Total Tablo-10 Tablo-10 Kazanılan süre (saat) 24,00 48,00 72,00 Frequency 2 2 1 Tablo-11 Valid Percent 1,6 1,6 ,8 168,00 17 13,2 336,00 16 12,4 504,00 11 8,5 672,00 15 11,6 840,00 32 24,8 1008,00 16 12,4 1176,00 8 6,2 1344,00 6 4,7 1512,00 Total 3 2,3 129 100,0 33 KAZSÜRSA 24,00 48,00 72,00 168,00 336,00 504,00 672,00 840,00 1008,00 1176,00 1344,00 1512,00 Total GRUP Ritodrin Grubu 1 1,4% 1 1,4% 8 11,6% 10 14,5% 6 8,7% 7 10,1% 17 24,6% 9 13,0% 5 7,2% 4 5,8% 1 1,4% 69 100,0% Nifedipin Grubu 1 1,7% 1 1,7% 1 1,7% 9 15,0% 6 10,0% 5 8,3% 8 13,3% 15 25,0% 7 11,7% 3 5,0% 2 3,3% 2 3,3% 60 100,0% Total 2 1,6% 2 1,6% 1 ,8% 17 13,2% 16 12,4% 11 8,5% 15 11,6% 32 24,8% 16 12,4% 8 6,2% 6 4,7% 3 2,3% 129 100,0% Tablo-9, 10 ve 11 tedavi başarısı ile kazanılan gebelik süresinin hafta, saat ve yüzde ile gösterimini ifade etmektedir.Çalışmamızda ritodrin grubunda doğumun 48 saat içinde gerçekleşme oranı, olguların %2.89’unu oluşturmaktadır. Doğumun 7 günden önce gerçekleşme oranı %11.59 olarak tespit edilmiştir. Nifedipin grubumuzda ise 48 saat içinde doğum oranı %3.33 iken; 7 gün içindeki doğum oranı %15 olarak bulunmuştur. Ritodrin grubunda olguların %24.6’sının (n=17) ve nifedipin grubunda olguların %25’inin (n=15) 5.haftaya kadar gebeliğin devam ettiği görülmektedir (tablo-11). Ancak her iki grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık yoktur. Öte yandan maternal yan etkiler değerlendirildiğinde iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmıştır (Şekil D, tablo12,13). Ritodrin grubunda en sık çarpıntı, baş ağrısı, bulantı, sıkıntı ve sıcaklık hissi gibi şikayetler görüldü (%81.4). Bu şikayetler kimisinde tek tek görülürken olguların birçoğunda da birkaç semptom beraber bulundu ( tablo 12). Nifedipin grubunda ise anlamlı derecede daha az yan etki görülürken, baş ağrısı en çok şikayet edilen semptom idi (tablo13,14). 34 Şekil D Maternal yan etkiler Yan etki (-) 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Yan etki (+) Ritodrin Grubu Nifedipin Grubu Tablo-12 Ritodrin grubunda görülen maternal yan etkiler Ritodrin Grubu Yok baş ağrı, bulantı,terleme,yorgunluk,halsizlik baş ağrı,bulantı,yorgunluk,yüzde sıcaklık baş ağrı,çarpıntı, bulantı baş ağrı,çarpıntı,bulantı,nazal konjesyon,yüzde sıcaklık Baş ağrı,çarpıntı,bulantı,yorgunluk,yüzde sıcaklık baş ağrı,çarpıntı,bulantı,yüzde sıcaklık baş ağrı,çarpıntı,yorgunluk baş ağrı,çarpıntı,yorgunluk,nazal konjesyon baş ağrı,çarpıntı,yüzde sıcaklık baş ağrısı baş ağrısı, çarpıntı baş ağrısı, sıcaklık hissi baş ağrısı, sıcaklık hissi,terleme baş ağrısı,çarpıntı, bulantı baş ağrısı,çarpıntı, bulantı,yorgunluk baş ağrısı,yorgunluk,çarpıntı baş dönmesi,bulantı,yorgunluk,yüzde sıcaklık baş dönmesi,çarpınt,yüzde sıcaklık başdönme,çarpıntı,bulantı,nazal konjesyon,yüzde sıcaklık başdönme,çarpıntı,yüzde sıcaklık,titreme bulantı,baş dönme bulantı,sıkıntı hissi Frequenc Valid y Percent 18,6 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 2,9 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 2,9 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 13 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 1 1 1 1 1 1 2 1 1 1 1 1 35 çarpıntı çarpıntı, bulantı,terleme çarpıntı, ellerde titreme çarpıntı,b. Dönmesi,sıcaklık hissi,burun kanaması çarpıntı,b. Dönmesi,sıcaklık hissi,yorgunluk çarpıntı,baş dönmesi çarpıntı,baş dönmesi, sıcaklık hissi titreme çarpıntı,bulantı çarpıntı,bulantı,yüzde sıcaklık çarpıntı,sıcaklık hissi çarpıntı,sıkıntı çarpıntı,sıkıntı hissi,yorgunluk çarpıntı,sıkıntı, çarpıntı,yorgunluk halsizlik sıcaklık hissi sıkıntı hissi terleme terleme,sıcaklık titreme yüzde sıcaklık Total 8 1 1 1 1 1 1 1 1 3 1 2 1 1 1 2 1 1 1 1 2 70 11,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 1,4 4,3 1,4 2,9 1,4 1,4 1,4 2,9 1,4 1,4 1,4 1,4 2,9 100 Tablo-13 Nifedipin grubunda görülen maternal yan etkiler Nifedipin Grubu Yok baş ağrısı çarpıntı yüzde sıcaklık ateş basması baş ağrısı, bulantı-kusma baş ağrısı,bulantı baş ağrısı,terleme baş ağrısı,yüzde sıcaklık baş dönmesi başağrısı, bulantı başağrısı,çarpıntı başağrısı,hipotansiyon,yüzde sıcaklık bulantı bulantı,göğüs ağrısı çarpıntı,başağrısı hipotansiyon hipotansiyon,başağrısı hipotansiyon,başağrısı,çarpıntı,nazal konjesyon,sıcakl hipotansiyon,çarpıntı yorgunluk 28 6 4 2 1 1 1 1 1 3 2 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 46,7 10 6,7 3,3 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 5 3,3 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 Total 60 100 36 Tablo-14 Obstetrik Yok Ritodrin Grubu 53 75,7% Nifedipin Grubu 43 71,7% χ²:0,274 Öykü Var Yok Var Erkek 17 14 56 28 24,3% 20,0% 80,0% 40,0% 17 28 32 26 28,3% 46,7% 53,3% 43,3% p=0,601 χ²:10,50 p=0,001 χ²:0,148 Doğum Şekli Neonatal Kız NSD C/S Yok 42 57 13 55 60,0% 81,4% 18,6% 78,6% 34 53 7 49 56,7% 88,3% 11,7% 81,7% p=0,701 χ²:1,18 p=0,277 χ²:0,193 Problem Tekrar Var Yok 15 63 21,4% 90,0% 11 54 18,3% 90,0% p=0,660 χ²:0,000 Tokoliz Var 7 10,0% 6 10,0% p=0,998 Yan Etki Bebek Cinsiyet Tablo-15 Ritodrin Bebek Kilosu < 30 Hafta 1893,75±503,87 ≥30 Hafta 2878,69±550,84 t -4,79 p 0,0001 Grubu Nifedipin Kazanılan Süre (Hafta) 3,87±3,31 2184,44±599,52 Bebek Kilosu 4,24±2,04 2835,88±689,41 -0,44 -2,65 0,657 0,01 Grubu Kazanılan Süre (Hafta) 4,55±3,64 2047,65±559,60 Tüm Grup Bebek Kilosu Kazanılan Süre (Hafta) 4,23±3,40 4,01±1,82 2859,20±615,28 4,14±1,94 0,683 -5,12 0,163 0,497 0,0001 0,187 37 Tablo-16 < 30 Hafta Bebek Kilosu Kazanılan Süre (Hafta) ≥30 Hafta Bebek Kilosu Kazanılan Süre (Hafta) Neonatal (-) 2438,75±464,31 6,37±2,38 2968,44±544,79 4,33±1,87 Neonatal (+) 1700±385,68 2,33±3,08 2203,75±622,11 3±2 t 3,58 2,99 5,09 2,60 p 0,003 0,009 0,000 0,010 Neonatal (-) 2936,73±505,38 Neonatal (+) 2062±606,57 t 5,69 2,83 p 0,0001 0,006 4,84 2,42 0,0001 0,018 Tablo-17 Ritodrin Bebek Kilosu Grubu Nifedipin Kazanılan Süre (Hafta) 4,56±2,01 2917,55±611,96 Bebek Kilosu 2,78±2,39 1939,09±575,33 Grubu Kazanılan Süre (Hafta) 4,40±1,96 2,72±2,53 Tablo 14,15,16’da da belirtildiği gibi; 30 haftanın altında doğan bebeklerde beklenildiği gibi doğum kilosu düşük olup (2047,65+-559,60gram), neonatal sorunlar bu grupta daha fazla yaşanmaktadır. Dolayısıyla 30 haftanın üzerinde doğan bebeklerde doğum kilosu 2859,20+-615,28gram olduğundan bu grupta neonatal morbidite sıklığı az veya yoktur. Doğum kilosunun düşüklüğü ile yaşanan sorunlar arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır. Ritodrin grubunda, neonatal sorun yaşayan bebeklerin ortalama kilosu 2062+606,57gr iken, neonatal sorun yaşamayan bebeklerin doğum kilosu 2936,73+-505,38 gramdır. Bu da istatistiksel olarak anlamlıdır. Nifedipin grubunda da benzer sonuçlar elde edilmiş olup 38 bebek kilosunun az olduğu grupta morbidite sıklığının arttığı görülmektedir. Her iki grupta da %10 hastaya (ritodrin grubu n=7; nifedipin grubu n=6) bir kereden daha fazla tokoliz uygulanmış olup her iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır, sonuca anlamlı bir katkısı olmamıştır (tablo 14) Tablo-18 Obstetrik öykü GRUP Ritodrin Grubu Frequency Percent 53 75,7 anemi 1 1,4 C/S(kordon sarkm) 1 1,4 EDT 2 2,9 mük C/S 2 2,9 preterm d. 4 5,7 preterm d+C/S 1 1,4 preterm ex+C/S 1 1,4 preterm+EDT 1 1,4 preterm+GDM 1 1,4 rekür.abort+serklaj 1 1,4 retokoliz 1 1,4 serklaj 1 1,4 70 100,0 43 71,7 anemi 1 1,7 EDT 3 5,0 mük C/S 1 1,7 preterm d. 6 10,0 retokoliz 2 3,3 iu mort 1 1,7 neonatal ex 1 1,7 preterm ex 1 1,7 preterm(2),C/S,GDM 1 1,7 60 100,0 Total Nifedipin Grubu Total Tablo 18’de her iki grup arasında obstetrik öykü açısından anlamlı fark olmadığı belirtilmiştir. 39 Bu çalışmada istatistiksel analizler GraphPad Prisma V.3 paket programı ile yapılmıştır.Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama,standart sapma) yanı sıra grupların tekrarlayan ölçümlerinde eşlendirilmiş tek yönlü varyans analizi ikili grupların karşılaştırmasında bağımsız t testi , nitel verilerin karşılaştırmalarında ki-kare testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir. 40 TARTIŞMA ve SONUÇ Çalışmamız, preterm eylem gibi morbiditesi yüksek, gerçek teşhisi zor ve tedavisinde yan etkileri yüksek potent ilaçların kullanıldığı bir antitede alternatif bir tedavi yönteminin etkinliğinin ve muhtemel yan etkilerinin araştırıldığı randomize prospektif klinik bir çalışmadır. Neonatal morbidite ve mortalitenin esas sebebi olan preterm doğumun önlenmesinde erken tanı ve efektif tedavi ana stratejilerdir. Amerika Birleşik Devletlerinde preterm eylem belirti ve bulgularını taşıyan kadınlarda yaygın olarak kullanılan tedavi, preterm doğumun insidansını düşürmeye yetmemiştir. 1981’den 1993 yılına kadar preterm doğum oranları %9.4’den %11’e çıkmıştır. 1996 yılından beri %11 gibi sabit bir oranda kalmıştır (56). Preterm eylemde primer farmakolojik yönetimin köşe taşları tokolitik ilaçlardır. Birinci basamak, uterin kontraksiyonlarını durdurmak; ikinci basamak ise idame tedaviyi sağlamak olmalıdır. Burada amaç en iyi olasılıkla gebeliği terme kadar ulaştırmak veya gestasyonel haftayı ilerleterek bebeğin doğum kilosunu arttırmak veya en azından fetal akciğer gelişiminin tamamlanması için kortikosteroidlerin uygulanması için zaman kazanmak (56). Özellikle kritik gestasyonel yaş olan 26-32 haftalar arasında doğumun bir hafta ertelenmesi neonatal sürvi açısından öneme sahip olabilir ve fetal akciğer matürasyonu açısından glikokortikoid kullanılan gebelerde, yararlı zaman kazancı doğumun 24 saat ertelenmesidir. 24 saatlik bir kazancın in utero, üçüncü bir merkeze sevk için ideal bir zaman olduğu konusunda görüş birliği vardır. Ancak 48 saatin kortikostreoidlerin etkisi için daha iyi olduğu vurgulanmaktadır. Bir hafta, on gün ve iki haftanın esas hedef olması gerektiği belirtilmektedir. Ancak bu sürelerle ilgili veriler literatürde sınırlıdır (3,4 ). Literatür bilgilerimiz paranteral tokolitik ajanların doğumu 24-48 saat ertelediğini açık bir şekilde desteklemektedir (3). Fakat King ve ark., betamimetiklerin doğumu 24 saat ertelediğini ancak 37 haftadan önceki doğum insidansı, doğum ağırlığının 2500 gr. dan az olması, RDS ve perinatal ölüm oranlarında bir değişiklik yapmadığını tespit etmişlerdir (57). Larsen ve ark. 99 vakalık randomize çalışmalarında kazanılan ortalama gün sayısını ritodrin grubunda 9,5 gün daha fazla bulmuşlardır. Fakat 2 haftadan daha uzun süre kazanılması açısından bir fayda saptamamışlardır (58). Kanada Preterm Doğum Araştırma (KPDA) grubu yaptığı ritodrin ve 41 plasebo kontrollü çalışmada, ritodrin grubunda 24 saat ve 48 saat içinde doğum yapma oranlarını düşük bulmuşlardır (59). Bunun yanında 32 ve 37 haftadan önce doğum oranları bakımından iki grup arasında anlamlı bir fark saptamamışlardır. Ritodrinin uzun dönemde latent faz üzerine etkisi olmadığı sonucuna varmışlardır. Literatürdeki çalışmalarda tokolitik tedavi uygulanan gebelerin yaşı 20 ile 26 arasında değişmektedir (60). Biz de çalışmamızda ortalama yaşı ritodrin grubunda 24,96 +- 4,75 ve nifedipin grubunda 24,45 +- 5,53 olarak tespit ettik. Literatürdeki çalışma kapsamına alınan gebelerin gebelik haftaları 20-36 hafta arasında değişkenlik göstermekte iken (59,60) biz, çalışmamıza 27-34 gebelik haftaları arasında olan gebeleri dahil ettik. Her iki grupta da ortalama gebelik haftaları 31 hafta olarak bulundu ( ritodrin grubun: 31,67 +- 1,67 hafta, nifedipin grubu 31,65 +- 1,68 hafta ). Bizim çalışmamızda kazanılan süre açısından ritodrin ve nifedipin grubu arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmamıştır. Ancak bir çok literatürün aksine ve son çalışmalar da incelendiğinde, farklı olarak kazanılan süre ortalama 4 hafta olarak bulunmuştur. Güçlü, Baschat ve ark.larının (19) İzmir ve Baltimore’da koordineli yaptıkları çalışmada nifedipin ile inutero 4 hafta kazanıldığı, ortalama doğum haftasının 34 hafta olduğu ve doğum kilosunun da 2600gr olduğu belirtilmektedir. Bizim çalışmamızda da benzer sonuçlar elde edilmiş olup kazanılan süre 4 hafta, ortalama doğum haftası 35 hafta ve doğum kilosu 2700gr olarak bulunmuştur. Tokolitik tedavinin başarısı doğumu ne kadar süre ile geciktirdiğinin değerlendirilmesi suretiyle belirlenmektedir. Değişik çalışmalarda bu süre en kısa olarak 24 saat (59,60) , 48 saat(59) olarak belirlenmiştir. Ayrıca doğumun 7 gün veya daha uzun süre ile geciktirilmesi, gebeliğin 37. gebelik haftasından önce veya sonra sonlanması, doğumdaki gebelik haftası, kazanılan gün sayısının değerlendirilmesi (58) çeşitli çalışmalarda kullanılan diğer başarı kriterleri olarak belirlenmiştir. Biz tokolitik tedavinin başarısını değerlendirirken en kısa süre olarak 48 saati belirledik. Ayrıca 7,14 gün ve 32, 34 ve 37 hafta içinde değerlendirme yaptık. Çalışmamızda ritodrin grubunda doğumun 48 saat içinde gerçekleşme oranı, olguların %2.89 unu oluşturmaktaydı. Lewis’ ın çalışmasında (60) ise bu oran olguların %7 sini, KPDA grubunda ise %21.4 ünü oluşturmaktaydı (59). 42 Çalışmamızdaki ritodrin grubunda, doğumun 7 günden önce gerçekleşme oranı % 11.59 olarak tespit edilmiştir. Bu oran KPDA grubunda ise %38.2 olarak belirtilmiştir. Lewis bu oranı %18 olarak ifade ederken Leveno bu oranı %45 olarak vermiştir. Nifedipin grubumuzda ise 48 saat içinde doğum oranı %3.33 iken 7 gün içindeki doğum oranı %15 olarak bulunmuştur. Çalışmamızın diğer göze çarpan sonuçları şu şekildedir: 30 haftanın altında doğan bebeklerde beklenildiği gibi doğum kilosu düşük ( 2047,65 +- 559,60 gram ) olup neonatal sorunlar bu grupta fazla yaşanmaktadır. Dolayısıyla 30 haftanın üzerinde doğan bebeklerde doğum kilosu 2859,20 +- 615,28 gram olduğundan bu grupta neonatal morbidite sıklığı az veya yoktur. Doğum kilosunun düşüklüğü ile yaşanan sorunlar arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır. Ritodrin grubunda, neonatal sorun yaşayan bebeklerin ortalama kilosu 2062 +- 606,57 gram iken, neonatal sorun yaşanmayan bebeklerin doğum kilosu 2936,73 +- 505,38 gramdır. Bu da istatistiksel olarak anlamlıdır. Nifedipin grubunda da benzer sonuçlar elde edilmiş olup bebek kilosunun daha az olduğu grupta morbidite sıklığı artmaktadır. Bununla beraber düşük doğum ağırlıklı bebeklerde uygulanmış tokolizin ( gerek nifedipin gerekse ritodrin ) kazandırdığı süre ortalama 2,76 hafta gibi bir süre iken; her iki grupta da doğum kilosu daha fazla olanlarda kazanılan süre ortalama 4,50 haftadır. Betamimetikler tokoliz amacı ile en yaygın kullanılan ilaçlar olmakla beraber maternal yan etkilerinden dolayı, giderek tercih edilmemekte ve aynı tokolitik etkinliğe sahip ancak daha az yan etkili pek çok ilacın telaffuzu söz konusu olmaktadır. Bu ajanlar arasında sıklıkla adı geçen nifedipinin pek çok çalışmada tercih edilebilir bir ilaç olduğu vurgulanmaktadır (2,5). Hayvan deneylerinde kalsiyum kanal blokerlerinin vazodilatasyona bağlı olarak plasental yetmezlik ve fetal asidoz yaptıklarına dair veriler varsa da (5) insanda yapılan çalışmalar bunun aksini göstermektedir (2). Nifedipinin uteroplasental kan akımını azaltmadan sistolik ve diyastolik basıncı düşürdüğü belirtilmektedir (5,15). Çalışmada her iki grup arasında fetal sonuç açısından farklılık saptanmamıştır. Kardiyovasküler parametreler incelendiğinde nifedipinin özellikle nabız üzerine olan etkisinin ritodrine göre anlamlı derecede daha az olduğu, sistolik kan basıncı üzerine etkisinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur. Ritodrinin ise hem sistolik kan basıncını hem de nabız basıncını artıcı etkisi anlamlı bulunmuştur. Diğer yan etkiler açısından incelendiğinde her iki grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmıştır. Ritodrin 43 grubunun %80’ inde yan etki görülürken nifedipin grubunun sadece %53,3 ü yan etkilerden rahatsız olmuştur. Ritodrin grubunda görülen en sık yan etkiler; çarpıntı, baş ağrısı, bulantı, sıkıntı ve sıcaklık hissi olarak ifade edilmiştir. Bu şikayetler kimisinde tek tek görülürken olguların birçoğunda da birkaç semptom beraber görülmüştür. Nifedipingrubunda ise anlamlı derecede daha az yan etki görülürken, baş ağrısı en çok şikayet edilen semptom idi.Ancak hepsinde semptomların şiddeti hafif olup hiçbirinde pulmoner ödem, supraventriküler taşıkardi ( SVT ) gibi ciddi komplikasyonlar gözlenmemiştir ve hiçbirinde yan etkiden dolayı tedavi bırakılması söz konusu olmamıştır. Semptomatik yaklaşımla veya belli bir süre tokolize ara vermekle semptomların düzeldiği görülmüştür. Sadece bir olgumuzda ritodrin ile tokoliz yapıldığı sırada in utero fetal kayıp görüldüğünden tokoliz stoplanmıştır. Ritodrinin literatürde pulmoner ödem, SVT, toksik hepatit yapıcı etkisinden bahsedilmekte olduğundan bu ilaçla tokolize başlamadan önce ayrıntılı bir anamnez alınmalı ve iyi bir fizik muayene yapılmalıdır. Ritodrinin çeşitli metabolik etkilerinden de bahsedilmekte olduğundan özellikle kontrol altına alınmamış diabetes mellitus, unstabil kardiyovasküler hastalık, hipertiroidide kullanılması sakıncalıdır. Bu gibi durumlarda nifedipin 1. seçenek olarak düşünülebilir. 20 senedir preterm doğum eyleminde kullanılmakta olan kalsiyum antagonistleri, kullanım kolaylığı, kan düzeyi takibinin gereksizliği ve minimal maternal yan etkilerden dolayı bu alanda daha çok öne çıkması gereken bir ilaç gibi durmaktadır. 44 ÖZET Bu tez çalışması, İstanbul Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde preterm eylem teşhisi almış 130 hastada yapılmıştır. 70 hastaya ritodrin ile tokoliz uygulanırken 60 hastaya nifedipin ile tokoliz yapılmıştır. Her iki ilacın fetal sonuçları, eylemi durdurma veya geciktirme etkileri karşılaştırılmıştır. Ritodrin intravenöz perfüzyon şeklinde uygulanırken (ortalama 16 saat), nifedipin oral yoldan uygulanmıştır (ortalama 3 gün). Her iki grupta da kazanılan gebelik haftası ortalama 4 hafta olup; nifedipin grubunda 48 saatten önce doğum oranı %3.33 iken 7 gün içindeki doğum oranı %15 olarak bulunmuştur. Ritodrin grubunda doğumun 48 saat içinde gerçekleşme oranı, olguların %2.89 unu oluşturmaktaydı. Doğumun 7 günden önce gerçekleşme oranı %11.59 olarak tespit edilmiştir. Diğer göze çarpan bir başka sonuç ise; erkek bebeklerde kazanılan gebelik haftası kızlardan daha fazladır. Fetal sonuçlar açısından ilaca bağlanabilecek herhangi bir fetal distress bulgusu gelişmemiştir ve her iki grupta da apgar skorları açısından bir far yoktur. Ancak ritodrin grubunda bir tane in utero fetal kayıp gözlenmiştir. Maternal yan etkiler açısından nifedipin anlamlı olarak daha az yan etkiye sahip olup tüm bu avantaj ve dezavantaj bulgular değerlendirildiğinde nifedipinin ritodrine göre klinik kullanımda daha ön plana çıkması gerekmektedir. 45 KAYNAKLAR 1. Errol R. Norwitz and Julian N. Robinson. A Systematic Approach to the management of Preterm Labor. Seminars in perinatology, Vol 25, No 4, 2001: 223-235 2. D.N.M. Papatsonis, H.P. van Geijn. Hemodynamic and metabolic effects after nifedipin and ritodrine tocolysis. Int. Journal of gyn.and obst. 82 (2003) 5-10 3. Marc J.N.C. Keirse. The history of tocolysis. BJOG April 2003, Vol. 110 (Suppl 20) : 94-97 4. Graeme N. Smith. What are the realistic expectations of tocolytics? BJOG April 2003, Vol. 110 (Suppl 20) : 103-106 5. Creasy R.K. , Preterm labor and delivery in: Creasy R.K., Resnik R. (eds). Maternal Fetal Medicine - Principles and Practice. Saunders, Philedelphia pp: 494 6. Von der Pool B.A. Preterm labor: Diagnosis and treatment. American Family Phisician May 15, 1998; 57 (10) : 2457 - 64 7. Cooper RL, Goldenberg R.L. A multicenter study of preterm birthweight and gestational age specific mortality. Am J Obstet Gynecol 1993; 168: 78-83 8. Ehrenhaft P.M., Wagner J.L.,Changing prognosis for very low birth weight infants. Obstet Gynecol 1989 Sep; 74 (3 Pt 2) : 528-35 9. Mastrobattısta J.M.: Therapeutic Agent in Preterm Labor Steroids: Clinical Obstetrics and Gynecology Vol 43 No 4 802-808 10. Martin L., Pernoll.Late pregnancy complications; Current Obs. And Gynecologic Diagnosis and treatment: 1994 Lance pp: 331 46 11. Creasy R.K., Gummer BA; System for predicting spontaneous preterm birth. Obstet Gyneceol 1980; 55: 692-695 12. Cooper R.L., Gpldenberg R.I.,Warning symptoms, uterin contractions and cervical examination findings in women atriks of preterm delivery. Obstet. Gynecol 1990; 162: 748-54 13. Weismiller D.V.,Preterm labor. American Family Physician February 1,1999/ Vol 59, No3: 593-602 14. Katz M., Goodyear K.,Creasy R,K.,Early sign and symtomps of preterm labor. Am J Obstet Gynecol 1990; 162: 1150-3 15. Papatsonis D.N.,van Geijn HP,.Management of preterm labor. Nifedipine in management of peterm labor is safe. BMJ 319: 257,1999 16. Roman AS, Pernoll ML.,Late pregnancy complications. Current Obstetrics and Gynecology 9th edition,pp.286-300 Appleton&Lange,London,UK,2003 17. Mortensen OA, Franklin J.Prediction of birth. Acta Obstet Gynecology Scand 66:507511,1987 18. Iams JD, Goldenberg RL.The length of the cervix and the risk of spontaneous prematüre delivery. N Eng J Med 334:567-572,1996 19. Güçlü S,Saygılı U, Baschat AA. The short term effect of nifedipine tocolysis on placental, fetal cerebral, and atrioventicular Doppler waveforms. Obstet Gynecol Surv.2005 May;60(5):287-9 20. Kıshnir O,Izquerdo LA. Transvajinal measurement of cervikal length. J Reprod Med 1995;40:380-82 21. King JF, Grant A. Beta mimetics in preterm labour:an overview of randomized controlled trials. Br J Obstet Gynecol.1998;95:211-222 47 22. Cox SM, Sherman ML, Levens KJ.Randomized investigation of magnesium sülfat efor prevention of preterm birth. Am J Obstet Gynecol. 1990;163:767-772 23. Linhart JG, Olson L, Goodrum T. Preterm labour at32 to 34 weeks gestation:effect of a policy of expectant management on length of gestation. Am J Obstet Gynecol.198;178:S179 24. Yaron Y, Cherry M, Kramer R.L.Second trimester maternal serum marker screening:Maternal serum alfa fetoprotein, beta human chorionic gonadotropin, estriol, and their various combinations as predictors of pregnancy outcome. Am J Obstet Gynecol 1999;181:986-74 25. Iams JD, Casal D, McGregor JA. Fetal fibronectin improves the accuracy of diagnosis of preterm labour. Am J Obstet Gynecol 1995 jul;173(1):141-5 26. Lockwood CJ,Kuczynski E.Markers of risk for preterm delivery. J Perinat Med 1999;27:1-20 27. Hellemans Pi Gerris J. Fetal fibronectin detection for prediction of preterm birth in low risk women. British Journal of obstet and gynecol 1995 Marc;102:207-212 28.Lockwood CJ, Senyei AE. Fetal fibronectin in cervical and vaginal secretions as apredictor of preterm delivery. N Eng J Med 1991;325:669-674 29. Nathanielz PW.Comparative studies on the initiation of labor. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 1998;78:127-132 30. Alverez dela Rosa M, Rebollo F,J.Maternal serum interleukin 1,2,6,8 and interleukin 2 receptor levels in preterm labour and delivery. Eur J obstet gynecol Reprod Biol.2000Jan;88(1):57-60 48 31. Lockwood CJ. Recent advantages in elucidating the pathogenesis of preterm delivery, the detection of patient at risk and preventative therapies. Curr Opin obstet gynecol 1994;6:7-8 32. Moawad AH, Goldenberg RL,The preterm prediction study:the value of serum AFP, ALP,CRH and other serum markers for prediction of spontaneous labour. Am J Obstet Gynecol 186:990,2002 33. Nakatsuka M, Habara T, Kamada Y. Elevation of total nitrite and nitrate concentration in vaginal secraetions as a predictor of premature delivery. . Am J Obstet Gynecol 2000 Mar;182(3):644-5 34. Goodwin TM, A role for estriolin human labour,term and preterm. Am J Obstet Gynecol180:S208-213 35. McGregor JA, Jacksun GM,Salivary estriol as arisk assessment for preterm labor:A prospective trial. Am J Obstet Gynecol 173:1337-1342,1995 36. Heine RP, McGregor JA, Accuracy of salivary estriol testing compared to traditional risk factor assessment in predicting preterm birth. Am J Obstet Gynecol180:S214218,1999 37. Peterson LK,Skajaa K.Serum relaxin as a potential marker for preterm labour British Journal of obstet and gynecol 99:292-295,192 38. Korebrits C, Ramirez MM, Maternal serum CRH is increased with impending preterm birth. J Clin Endocr Metab83:1585-1591,1998 39. Hobel CJ,Roesch SC, Maternal serum CRH associated with stres at 20 weeks’ gestation in pregnancies ending in preterm delivery. Am J Obstet Gynecol 180:S257263,1999 40. Johansson B,Somolyo AP,Electophysiology and excitation- contraction coupling.The handbook of physiology:Williams and Wilkins.301,198 49 41. Garfield RE,Sims S, Gap junctions:Their presence and necessity in myometrium during parturitionScience 198:958,1977 42. Garfield RE, Hayashi RH.Appearance of gap junctions in the myometrium of the women during labour. . Am J Obstet Gynecol.140:254,1981 43. Alexandrova M, Solff MS, Oxytocın receptors and parturitionEndocrinology.106:730,1980 44. Fuchs AR, Husslein P, Oxytocın receptors and human parturition Science.215:1396,1982 45. Thornburn GD,Challis JRG,Endocrine control of parturition. Acta Endocrinol.79:5,1978 46. Challis JRG, Mitchel BF:Hormonal control of preterm and term parturition. Semin Perinatol5:192,1982 47. Csapo AI,Force of labor.Principles and practice of obstetrics and perinatology.John Wiley and sons.761,1981 48. MacLennan AH:Relaxin-a review.Aust NZ J obstet gynecol.21:195,1981 49.Roberts JM:Current understanding of pharmacologic mechanisms in the preventiın of preterm birth. Clin obstet gynecol.27:3,1984 50. Garfield RE,Miller SM.Control of myometrial contractility: role and regulation of gap junctions. Oxf Rev Reprod Biol 1988;10:436-490 51. Higby K, Xenakis E. Do tocollytics agents stop preterm labor? A critical and comprehensive review of efficacy and safety. Am J Obstet Gynecol 1993;168:1247-59 52. Boyde j. G: Beta adrenerjik agonists. Clin Obstet gynecol 1995. Volume 38, number 4.pp: 688-696 50 53. Abel EL: Critical evaluation of the obstetric use of alcohol in preterm labor. Drug and alcohol dependence. 7:367,1981 54. Bieniarz J, Ivankovich A and Scommegna A: Cardiac output during ritodrine treatment in premature labor. Am J obstet gynecol.118:910,1974 55. Greber EA: Dilemmas in the pharmacological management of preterm labor obstet gynecol survey 7:44,1989 56. Nancy D. Berkman, PhD, JM. Thorp. Tocolytic treatment management of preterm labor: A review of the evidence Am J obstet gynecol 2003;188:1648-59 57. King JF, Grand A. Betamimetics in preterm labor: an overview randomized controlled trials. Br J Am J obstet gynecol 1998;95:211-22 58.Larsen JF, Eldon K, Lange AP. Ritodrine in the treatment of preterm labor:Second danish multicenter study. Obstet gynecol 1986;67:607-613 59. The Canadian Preterm Labor İnvestigators Group: Treatment of preterm labor with the beta adrenergic agonist ritodrine. The New England Journal of Medicine . July 30, 1992;327:308-12 60. Lewis R, Mercer BM, Salama M, Sibai BM. Oral terbutaline after paranteral tocolysis:A randomized, double- blind, placebo –controlled trial Am J obstet gynecol 1996;175:834-7 51